GÖÇ-MER Rapor
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Uluslararası Kitlesel Göçler<br />
ve Türkiye’deki Suriyeliler<br />
GİRİŞ<br />
Birleşmiş Milletler verilerine göre 1950<br />
yılında dünya nüfusunun üçte birinden daha<br />
azı kentsel alanlarda yaşıyordu. 2016 yılı itibariyle<br />
dünya nüfusunun yarısından fazlası<br />
kentlerde yaşamaktadır. 2050 yılında ise bu<br />
oranın % 66 civarında olacağı tahmin edilmektedir.<br />
Nüfusun hızla kentleşmesinin ardındaki<br />
en önemli gerçek şüphesiz göçtür.<br />
Modern zamanlarda göçlerin tamamına yakını<br />
kırdan kente doğrudur. Bu eğilim, uluslar<br />
arası kitlesel göçler için de geçerlidir. Örneğin<br />
Suriye’den göç ederek Türkiye’de yeni yaşam<br />
kurmaya çalışan göçmenlerin çok büyük<br />
bir kısmının, – geçici koruma kamplarına<br />
yerleşmedikleri ve seçim yapma imkânına<br />
sahip oldukları durumlarda – kırsal alanları<br />
değil, kentsel yerleşim alanlarını tercih ettikleri<br />
gözlenmektedir. Türkiye’de bulunan<br />
ve sayısı 2.7 milyon civarında olan geçici koruma<br />
altındaki Suriyelilerin yalnızca % 10’u<br />
geçici koruma kamplarında barınmaktadır.<br />
Kamp dışı Suriyeli göçmen nüfusunun çok<br />
büyük bir kısmı ise kentsel alanlara dağılmış<br />
durumdadır.<br />
Kentsel alanlara göç, kentlerin sosyal,<br />
kültürel, ekonomik ve demografik yapısını<br />
derinden etkiler. Ani ve büyük kitlesel göçlerle<br />
birlikte ortaya çıkan sorunlar iki yönlüdür.<br />
Bir yanda kentin yerleşik düzeninde<br />
meydana gelen değişikliklerin getirdiği sorunlar;<br />
diğer yanda ise göçmen kitlelerinin<br />
yaşadığı sorunlar bulunur. Büyük kitlesel<br />
göçlerle birlikte kentlerin sağlık, eğitim,<br />
barınma, çalışma, üretim, tüketim, ulaşım<br />
ve güvenlik gibi birbiriyle işlevsel bütünlük<br />
içerisinde olan yerleşik yapıları baskı altına<br />
girer. Buna paralel olarak yerleşik nüfusun<br />
göçmenlere bakışı şekillenir. Yerleşik imkânların<br />
yetersiz kalması durumunda zenofobik<br />
(yabancı düşmanı) tutumlar ve çeşitli<br />
toplumsal gerilim biçimleri ortaya çıkabilir.<br />
Buna karşılık göçmenler ise barınma,<br />
sağlık, eğitim, meslek edinme ve çalışma<br />
bakımından zorlu koşullara maruz kalırlar.<br />
Göçle birlikte oryantasyon kaybına uğrayan<br />
göçmenler, kentin yerleşik koşullarına<br />
uyum sağlayamadıkları gibi, genellikle farkında<br />
bile olmaksızın bu şartların değişmesine<br />
neden olurlar. Bu nedenlerden dolayı,<br />
göçmen kitlelerine yönelik yerel, ulusal<br />
ve uluslararası düzeyde politikalar önemli<br />
hale gelmektedir. Ulusal ve yerel olarak<br />
farklı düzeydeki politikaların uyumlu olması,<br />
bu politikaları ortaya koyan ve uygulayan<br />
aktörlerin işbirliği içerisinde olması hayati<br />
öneme sahiptir.<br />
Bu konuların uluslar arası bir atmosferde,<br />
çok yönlü bakış açısıyla ele alınabilmesi<br />
için Polis Akademisi Göç ve Sınır Güvenliği<br />
Araştırma Merkezi (<strong>GÖÇ</strong><strong>MER</strong>) tarafından,<br />
11, 12 ve 13 Kasım 2016 tarihlerinde<br />
Antalya’da, “uluslararası kitlesel göç ve<br />
kent” temalı I. Uluslararası Göç ve Güvenlik<br />
Konferansı gerçekleştirilmiştir. Kentsel<br />
10