31.12.2017 Views

ARTEMİS OCAK 2018

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

GO Ç<br />

Sevil Türedi Dur<br />

[ Kendi kararlarını kendileri verebilen cesur kadınlar , kaderlerini şikayetsiz yaşarlar. ]<br />

Hava iyice kararmıştı. Yeşil tahta kapının rengi kaybolmak üzereydi. Camın yanında duran<br />

gece lambasına uzandı bir parmak gazyağı kalmıştı, olsun yeterdi. Kararlıydı hava<br />

aydınlanmadan yola koyulacaktı onu buraya bağlayan hiçbir şey yoktu. Şehre indiği günden<br />

beri hiç uyumamıştı , hareket başlamıştı herkes vatana dönüyordu. Bu büyük bir göçtü,<br />

köylerde ve kasabalarda son zamanlarda başka hiç birşey konuşulmuyordu. Düşündükce<br />

heyecandan nefesi daralıyordu ama korkmuyordu.<br />

Lambayı yakmadan önce yağdan biraz parmaklarını ıslattı, usulca tahta sandığa yaklaştı,<br />

menteşeleri bir güzel yağladı lambayı yaktı. Gözlerindeki heyecan ışığı lambanın yüzünü<br />

aydınlatan ışığından daha güçlü parlıyordu. Biraz bekledi. Sandığı açarken kesik bir kaç<br />

gıcırdamadan sonra rahat bir nefes aldı. İğne oyası ucu püsküllü dört küçük kese, usulca<br />

uzandı cesaret edemedi geri çekildi, tekrar uzandı başka çaresi yoktu ve küçük keselerini alıp<br />

divana oturdu. Sarı güllü basma perdeyi araladı, avlu kapısı akşam bıraktığı gibi aralıktı,<br />

sokakta kimsecikler yoktu.<br />

Elini kuşağına attı. Tek anne yadigarı kuşağını ,seve okşaya buğulu gözlerle çözdü.<br />

Uçları gümüş tel kırma, iğne işi çiçeklerle süslü ,o değerli hatırayı kucağına serdi, üstüne<br />

kapanıp saatlerce ağlayabilirdi. Dudaklarını ısırdı, elinin tersiyle gözlerini silerken. Küçük<br />

keselerini bir bir açtı.Saydı. Sonra tekrar saydı. Tam yirmiiki sarı lirası vardı hatıra kalan<br />

,savaştan dönmeyen eşinden. Herkes şehit diyordu, şehadet şerbetini içti, dönmez artık. İçi<br />

eziliyordu, biraz zayıf narin yapısı söylenenler karşısında daha da küçülüyordu , sanki<br />

azalıyordu. Canı yanıyordu canı, sızısını bir kendi birde Allah biliyordu. Yalnız kayınvalidesi<br />

dönecek diyordu, esir kampında olduğunu ve bir gün mutlaka geri döneceğini söylüyordu.<br />

Önceleri ana yüreği işte kendini oyalıyor zannetmişti. Yıllar geçtikçe, durmadan doğurduğu<br />

bebelerine bakması için onu oyaladığını anlamıştı sonunda. Tam yedi yıl oldu. Dile kolay yedi<br />

yıl, hep gidenler döndü bir eşinden haber yoktu. Esirler takas da edilmişti, bunu duyduğu bile<br />

bir yıl olmuştu neredeyse. Gelse gelirdi. Gelirdi ya ,başka gidecek yerimi var?<br />

Duvarda asılı duran ,muska şeklindeki kırkpare iğnedanlığa yaklaştı, incecik<br />

parmaklarıyla dokundu her bir parçaya, o da ondan bir hatıra kalacaktı memleketine. En uzun<br />

ip takılı iğneyi aldı. Ve sarı liralarını bir bir dikti kuşağına. Sonra sımsıkı kuşandı. Ne bitmek<br />

bilmez bir gece , ne buruk bir vedaydı yaşadığı, tek kişilik!<br />

Odaya lambanın sarımtırak ışığıyla şöyle bir göz gezdirdi. İlk önce yerde yatan<br />

kayınlarına, o üç küçük delikanlıya baktı. Hüseyin henüz ondördündeydi, çatık kaşları<br />

uyurken bile yüzüne hakimdi. Onun ileride diktatör bir adam olacağını, kaşları tayin etmişti,<br />

Sayfa51

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!