07.05.2021 Views

Enerji Panorama Mayıs 2021

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik fiyatlarını da tetikleyecek Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların güncellenmesi gerekiyor Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset ve enerji denklemi Stratejik çatışmaların ortasında enerji politikası “Kömürden elektrik üretiminin 2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor” Temiz enerji teknolojilerinin kritik mineral talebi hızla artıyor Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi? Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm: Güneşi karartmak İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları depreme karşı bilinçlendirecek “Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural değişikliğini sevmez” Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana en yüksek payına 2021’de ulaşacak Avrupa yakasında elektrik tüketiminin lideri Esenyurt Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri “lityum-sülfür bataryaları” araştıracak Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall ev bataryasıyla birlikte satılacak GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı Apple’ın güneş enerjisi tesisinde Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor! Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı “ekonomi kötü” diyor

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik fiyatlarını da tetikleyecek
Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların güncellenmesi gerekiyor
Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak
Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset ve enerji denklemi
Stratejik çatışmaların ortasında enerji politikası
“Kömürden elektrik üretiminin 2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor”
Temiz enerji teknolojilerinin kritik mineral talebi hızla artıyor
Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı
ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi?
Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm: Güneşi karartmak
İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları depreme karşı bilinçlendirecek
“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural değişikliğini sevmez”
Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana en yüksek payına 2021’de ulaşacak
Avrupa yakasında elektrik tüketiminin lideri Esenyurt
Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri “lityum-sülfür bataryaları” araştıracak
Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall ev bataryasıyla birlikte satılacak
GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı
Apple’ın güneş enerjisi tesisinde Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak
CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor!
Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak
Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı “ekonomi kötü” diyor

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yaşında<br />

E N E R Jİ PANORAMA<br />

Dergiyi PDF okumak için...<br />

Türkiye <strong>Enerji</strong> Vakfı • Yıl: 8 • Sayı: 94 • MAYIS <strong>2021</strong><br />

“Doğal gaza yapılan yüzde<br />

12 zam, elektrik fiyatlarını da<br />

tetikleyecek”<br />

Değişen YEKDEM mekanizması<br />

nedeniyle fiyatların<br />

güncellenmesi gerekiyor<br />

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI<br />

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN ORTASINDA<br />

Türkiye’nin siyaset<br />

ve enerji denklemi<br />

Küresel ısınma için tartışmalı bir<br />

çözüm: Güneşi karartmak


İçindekiler<br />

26 28<br />

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik<br />

fiyatlarını da tetikleyecek<br />

BOTAŞ’ın doğal gaza yaptığı zam, elektrik fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya<br />

başladı. HES’lerin kuraklık nedeniyle toplam elektrik üretimindeki payının<br />

düşmesiyle ortaya çıkan açık doğal gaz santralleri tarafından karşılanıyor.<br />

Kısaca doğal gaz zammı domino etkisi yaratacağa benziyor, uzmanlar “Temmuz<br />

ayındaki tarife güncelleme döneminde yüzde 15-20 oranında bir zam olabilir”<br />

öngörüsünde bulunuyor…<br />

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle<br />

fiyatların güncellenmesi gerekiyor<br />

YEKDEM ile ilgili düzenlemenin her ne kadar yatırımcıların<br />

beklentisinin altında kalmasına karşın rüzgar sektörünün<br />

büyümesinde itici bir güç olduğunu belirten TÜREB Başkanı Ebru<br />

Arıcı, ancak son dönemde artan döviz kurları nedeniyle fiyatlarda<br />

güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyor.<br />

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI<br />

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN<br />

ORTASINDA TÜRKIYE’NIN<br />

SIYASET VE ENERJI DENKLEMI<br />

32


42<br />

Stratejik çatışmaların<br />

ortasında enerji politikası<br />

Savaş veya savaşçı filmlerinin açılışında büyük ve gerçekçi bir savaş sahnesişle<br />

seyirci, filmin kalanına ve kahramanın maceralarına hazırlanır. Kahramanın<br />

kaba taslak karakterine bu sahnelerde hakim oluruz; duruşu, fikirleri,<br />

mücadeleciliği, pes etmemesi, korkuları ve diğer birçok önemli mesaj bu açılış<br />

sahnelerinde seyirciye izlettirilir. ABD başkanlarının göreve gelmesi de biraz<br />

buna benzer, hem rakipleri eli yükseltir hem de ABD...<br />

74<br />

CEO’lar 2022’ye kadar<br />

normale dönüş beklemiyor!<br />

KPMG, Ocak-Mart <strong>2021</strong> tarihleri arasında yaptığı ankette, iş süreçlerinin<br />

ne zaman ve nasıl normale döneceği konusunda beklentileri araştırdı.<br />

Araştırma sonuçlarına göre CEO’lar kısa vadede normalleşme beklemiyor.<br />

CEO’lar ofise dönmek için nüfusun yüzde 50’den fazlasının aşılandığını<br />

görmek istiyor…<br />

Pano.....................................................................8<br />

Kariyer................................................................16<br />

Yatırım................................................................20<br />

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam,<br />

elektrik fiyatlarını da tetikleyecek......................26<br />

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların<br />

güncellenmesi gerekiyor....................................28<br />

Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik”<br />

kredisi alacak......................................................31<br />

Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası<br />

gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset<br />

ve enerji denklemi..............................................32<br />

Stratejik çatışmaların ortasında<br />

enerji politikası...................................................42<br />

“Kömürden elektrik üretiminin<br />

2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor”...... 46<br />

Temiz enerji teknolojilerinin kritik<br />

mineral talebi hızla artıyor................................ 48<br />

Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı......50<br />

ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi<br />

yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi? .................52<br />

Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm:<br />

Güneşi karartmak ..............................................55<br />

İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları<br />

depreme karşı bilinçlendirecek .........................58<br />

“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural<br />

değişikliğini sevmez”.........................................62<br />

Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu<br />

yana en yüksek payına <strong>2021</strong>’de ulaşacak.......... 64<br />

Avrupa yakasında elektrik tüketiminin<br />

lideri Esenyurt................................................... 68<br />

Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri<br />

“lityum-sülfür bataryaları” araştıracak...............70<br />

Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall<br />

ev bataryasıyla birlikte satılacak........................71<br />

GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı.72<br />

Apple’ın güneş enerjisi tesisinde<br />

Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak....................73<br />

CEO’lar 2022’ye kadar normale<br />

dönüş beklemiyor!.............................................74<br />

Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak...............77<br />

Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı<br />

“ekonomi kötü” diyor..........................................78<br />

İstatistik..............................................................82<br />

Sosyal Medya.................................................... 86


Türkiye, Akdeniz ve Karadeniz’deki<br />

varlığını ‘fırsata’ çeviriyor<br />

editör<br />

Ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibarıyla<br />

her zaman dünya siyasetinin, bir ticari partner oldu. Gıda ihracatı, turizm<br />

Rusya, her zaman Türkiye için çok önemli<br />

gerilimlerin, çekişmelerin merkezinde<br />

yer aldı. Özellikle Soğuk Savaş enerji ticareti yaptığımız, ortak projeler<br />

geliri gibi kalemlerin dışında en çok<br />

yıllarının getirdiği iki kutuplu dünya, Türkiye’yi<br />

çok daha kilit bir ülke konumuna için tam bir “sakal-bıyık” durumu var.<br />

geliştirdiğimiz bir ülke. Kısaca Türkiye<br />

getirdi. Son yıllarda Akdeniz ve Karadeniz’de<br />

keşfedilen yeni enerji yatakları ise<br />

Dergimizin kapak haberini işte bu<br />

çetrefilli duruma ayırdık. Türkiye’nin<br />

yeniden dünyanın gözü bu bölgeye Ülkenin çevirdi. ilk nükleer güçlü tesisi ve zayıf için olduğu ilk adım yanları, atıldıbu çıkar<br />

Doğu Akdeniz’deki doğal gaz Dünyada rezervlerinin ilk nükleer çatışmasından santral 1955 kazanan yılında taraf olmak için<br />

Akdeniz’e kıyı ülkeler arasında önce tartışıldığı ABD, daha atması sonra gereken da Sovyetler adımları masaya yatırdık.<br />

bir dönemde Türkiye, Avrupa Birliği’nde Birliği’nin kuruldu. Dış politika Türkiye konusunda de 1960’lı uzman isimler,<br />

desteğini arkasına alan Yunanistan akademisyenlerle konuyu etraflıca<br />

yılların başında nükleer enerjiyi konuşmaya<br />

tarafından saf dışı bırakılmaya zorlandı. inceledik.<br />

Akdeniz’e kıyısı olan başladı. özellikle Bugüne de kadar onlarca proje<br />

Kuzey Afrika ülkeleriyle hazırlandı, dış politikada görüşmeler Dergimizin yapıldı... bu sayısı Ancak için 60 iki röportaj<br />

gerçekleştirdik. İlki TÜREB’in yeni<br />

yaşadığımız sorunlar da eklenince yıla yakın “askeri bir süredir devam eden nükleer<br />

başkanı olan Ebru Arıcı ile… Ebru Hanım,<br />

güç gösterisine” kadar uzanan santral gelişmeler konusunda sektörümüzün ilk gerçek ilk adım kadın 3 Nisan STK başkanı<br />

yaşandı. Ancak Türkiye, bu<br />

2018<br />

dönemde<br />

tarihinde<br />

akılcı<br />

atıldı unvanını ve Rus taşıyor. devlet Kendisiyle şirketi Türkiye’nin<br />

bir politika izleyerek önce Libya, ardından<br />

Rosatom’un yapacağı rüzgar Akkuyu potansiyelini Nükleer ve bu potansiyeli<br />

da Mısır’la olan ilişkilerini düzeltmeye<br />

Santrali’nde temel ortaya atılıp çıkarmak ilk harç için döküldü. gereken adımları<br />

başladı. Dış politika uzmanları, bu adımları<br />

oldukça ‘akılcı’ buluyor ve sorunları her bir<br />

ülkeyle ayrı ayrı temasa geçerek çözmenin<br />

en mantıklı yol olduğunu belirtiyor.<br />

Akdeniz’deki düğümün çözülmeye<br />

başladığı günlerde, bu kez yepyeni bir<br />

gelişme yaşandı. ABD ve Rusya arasında<br />

Ukrayna nedeniyle başlayan siyasi gerilim,<br />

Türkiye’yi de bu çemberin içine aldı.<br />

Bir yanda NATO üyeliğinin Türkiye’ye<br />

yüklediği askeri sorumluluklar, diğer<br />

yanda ABD ile gerilen ilişkilerin düzelme<br />

aşamasında olması ve diğer yanda Rusya!<br />

konuştuk. İkinci röportajımız ise İGDAŞ<br />

Genel Müdürü Özmen’le. İGDAŞ’ın<br />

deprem riski taşıyan İstanbul için hayata<br />

geçirdiği projeleri dinledik.<br />

Tabii her zaman olduğu gibi Ankara<br />

kulisleri, uluslararası gelişmeler, dünyanın<br />

dört bir yanından yatırım haberleri,<br />

Kovid-19 salgınının hasarlarını azaltmak<br />

amacıyla yöneticiler için hazırlanan özel<br />

raporlar, şirketlerden ve sektörlerden<br />

haberlerle yine dolu bir dergi hazırladık.<br />

Keyifli okumalar, iyi bayramlar dileriz.<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

TÜRKİYE ENERJİ VAKFI<br />

İKTİSADİ İŞLETMESİ<br />

TENVA İktisadi İşletmesi<br />

Yetkilisi Aycan Kızıldağ<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Esengül Erkan<br />

esenerkan@tenva.org<br />

Haber Merkezi<br />

Deniz Suphi • Mahir Arslan<br />

Neşet Hikmet • Z. Işık Adler<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Dr. Fatih Cemil Özbuğday<br />

Dr. Fehmi Tanrısever<br />

Dr. Kürşad Derinkuyu<br />

Serhan Ünal<br />

Abone / Reklam<br />

info@tenva.org<br />

Kurumsal Ab. Bir. Fiyat: 15 TL<br />

Yayın İdare Merkezi<br />

Alternatif Plaza, Kızılırmak<br />

Mah. 1446. Cad. No:12/37<br />

Kat: 10 Çukurambar / Ankara<br />

T: +90 312 220 00 59<br />

Kuruluş Yılı: 2013<br />

Tasarım<br />

Kasım Halis<br />

Yayın Türü<br />

YAYGIN SÜRELİ YAYIN TÜM<br />

TÜRKİYE’DE<br />

Yayın Tarihi<br />

7 <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong><br />

ISSN<br />

2757-5799<br />

<strong>Enerji</strong> <strong>Panorama</strong> Dergisi, Türkiye <strong>Enerji</strong><br />

Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından<br />

yayımlanmaktadır. Dergide yer alan yazı,<br />

fotoğraf, illüstrasyon, grafik, harita gibi<br />

malzemeler kaynak göstermek koşulu ile<br />

kullanılabilir. Türkiye <strong>Enerji</strong> Vakfı İktisadi<br />

İşletmesi, Türkiye <strong>Enerji</strong> Vakfı'nın iktisadi<br />

işletmesidir


“İşimin <strong>Enerji</strong>si” ile sen de işinin enerjisini ve<br />

verimliliğini artır, işine güç kat.<br />

Güneş enerjisi sistemleri, enerji verimliliği uygulamaları, elektrikli araç şarj<br />

istasyonu yönetimi ve yeşil enerji sertifikasyonuna kadar birçok çevre dostu ve<br />

sürdürülebilir enerji çözümüyle hizmetinizdeyiz.<br />

Detaylı bilgi için: enerjisa.com.tr


PANO<br />

Aycan Kızıldağ<br />

<br />

SHELL HELIX TÜRKIYE<br />

RALLI ŞAMPIYONASI’NI<br />

DESTEKLEMEYE DEVAM EDIYOR<br />

Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED)<br />

tarafından düzenlenen “Shell Helix <strong>2021</strong> Türkiye<br />

Ralli Şampiyonası”, 24-25 Nisan tarihlerinde FIA<br />

Avrupa Ralli Kupası’na dahil Eskişehir Rallisi ile<br />

başlayacak.<br />

Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı; “Geçtiğimiz<br />

yıl Covid-19 salgını sebebiyle maalesef ara<br />

verilen şampiyonaya, bu yıl da Shell Helix markamızla<br />

katkıda bulunmaktan dolayı çok mutluyuz.<br />

Türkiye Ralli Şampiyonası’nda, değişken<br />

sıcaklıklarda, toprak ve asfalt yollarda zorlu şartlarda<br />

birbiriyle yarışan araçların maruz kaldığı<br />

şartlar nedeniyle, güç veya performans kaybı<br />

olmaksızın motoru koruyup yağlayacak güvenilir<br />

ürünlerin kullanılması ekiplerin başarısında<br />

hayati bir rol oynuyor. Binek araçlarda yüksek<br />

motor performansı sağlamaya yardımcı olacak<br />

şekilde geliştirilen Shell Helix ile <strong>2021</strong> Türkiye<br />

Ralli Şampiyonası’na katılacak pilotlara, her<br />

etapta araçlarından en fazlasını almalarına yardımcı<br />

olacağız” dedi.<br />

TOSFED Başkanı Eren Üçlertoprağı ise dünya çapında<br />

otomobil sporlarına katkı veren bir markayla<br />

iş birliği yapmaktan dolayı mutlu olduklarını<br />

belirtirken, “Shell Helix’in dünya otomobil<br />

sporları organizasyonlarında çalıştığı marka ve<br />

ekiplere, motor performanslarını yükseltmekte<br />

verdiği katkıyı biliyoruz. Shell Helix’in, <strong>2021</strong><br />

Türkiye Ralli Şampiyonası’na da hem ismi ile<br />

hem de performansıyla değer katacağına inanıyoruz”<br />

açıklamasını yaptı.<br />

SANKO ENERJI “YEŞIL ENERJI<br />

SERTIFIKALARI” VERMEYE BAŞLADI<br />

Sanko <strong>Enerji</strong> Grubu, kendi santrallerinde ürettiği<br />

yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik alan<br />

müşterilerine, tüketilen elektriğin yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarından üretildiğini gösteren yenilenebilir<br />

enerji sertifikası I-REC’in yanı sıra üretim ve<br />

ticari faaliyetler sonucunda oluşan sera gazı emisyonunu<br />

azalttığını kanıtlayan karbon azaltım sertifikaları<br />

VCS ve Gold Standard’ı sunuyor.<br />

Sanayi sektöründe üretim yapan firmalar ve ticari<br />

işletme sahipleri, Sanko <strong>Enerji</strong> Grubunun sunduğu,<br />

uluslararası standartlara uygun olarak geliştirilen<br />

bu “yeşil enerji sertifikaları” ile çevre için<br />

yaptıkları katkıları belgeleyebiliyor. Karbon ayak<br />

izini dengelemek isteyen işletmeler, uluslararası<br />

ölçekte kabul görmüş akredite organizasyonlar tarafından<br />

verilen sertifikalarda gösterilen bilgiler<br />

sayesinde, sürdürülebilirlik hedeflerine ne kadar<br />

yaklaştıklarını ölçebiliyorlar.<br />

Decathlon Türkiye, “Doğa Olmadan Spor Olmaz!”<br />

dedi ve Türkiye çapında tüm Decathlon mağazalarında<br />

tükettiği elektriğin tamamı için, Sanko<br />

<strong>Enerji</strong>’den yenilenebilir enerji sertifikası aldı.<br />

Decathlon, Türkiye’deki tüm mağazaları için<br />

Sanko <strong>Enerji</strong> Grubu’ndan aldığı yenilenebilir<br />

enerji sertifikası I-REC ile birlikte, tükettiği elektriği<br />

yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayarak<br />

sürdürülebilirlik konusundaki hedeflerine<br />

bir adım daha yaklaştı.<br />

Sanko <strong>Enerji</strong> ile Decathlon Türkiye arasındaki<br />

yeşil enerji sertifika ticareti, dijital kimliklerin<br />

yönetilmesini ve taraflar arasında işlemlerin<br />

kesintisiz olarak gerçekleşmesini sağlayan “Foton<br />

Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Ticareti Platformu”nun,<br />

Energy Web Blokzincir (blockchain) altyapısı<br />

kullanılarak yapıldı.<br />

8 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


PANO <br />

VAKIFBANK, ÜST ÜSTE<br />

IKI YIL ‘KARBON NEGATIF’<br />

KURULUŞ OLDU<br />

VakıfBank, daha yaşanabilir bir gelecek için<br />

iklim değişikliğiyle mücadeleye katkıda çalışmaları<br />

kapsamında 2019 yılında tüm sera gazı<br />

emisyonlarından fazlasını dengeleyerek önemli<br />

bir adım atmıştı. Banka, 2020 yılında da aynı<br />

yüksek performansı sergiledi ve iki yıl üst üste<br />

‘karbon negatif’ kuruluş oldu.<br />

Uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına<br />

uygun bir dönüşüm gerçekleştirdiklerini belirten<br />

VakıfBank Genel Müdür Yardımcısı Alaattin<br />

Şimşek, şöyle konuştu: VakıfBank olarak bankacılık<br />

faaliyetlerimizi sürdürülebilir bir anlayış<br />

içerisinde yürütüyoruz. 2014 yılından bu yana<br />

Karbon Saydamlık Projesi Raporu (CDP) yayınlıyor<br />

ve BIST Sürdürülebilirlik endeksinde, 2014<br />

yılında kurulduğu ilk günden beri yer alıyoruz.<br />

Kapsamlı ve hassas enerji ve emisyon yönetimimiz<br />

sayesinde sürdürülebilirlik performansımızı<br />

her yıl biraz daha artırıyoruz. 2019 yılında 53<br />

bin 413 tCO2e olarak gerçekleşen toplam emisyon<br />

miktarımızı 2020 yılında yaklaşık yüzde 25<br />

azaltarak 40 bin 429 tCO2e seviyesine indirdik.<br />

Yenilenebilir enerjinin desteklenmesi amacıyla<br />

ISO 14064 sertifikası ile doğrulanan bu miktarın<br />

karşılığı olarak, temiz enerji kaynaklarından<br />

üretilen 45 bin Doğrulanmış Karbon Birimi alarak<br />

Karbon Negatif kuruluş olma konumumuzu<br />

koruduk. <strong>2021</strong> yılında hedeflerimizi daha da<br />

yükselterek ilerliyoruz. Bu yıl yenilenebilir kaynaklardan<br />

üretilmiş elektrik payını yüzde 50’nin<br />

üzerine taşımayı hedefliyoruz.<br />

ENERJISA CIHAZA BAĞLI 2<br />

BIN 473 HASTAYA<br />

NEFES OLDU<br />

Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ tarafından,<br />

cihaza bağlı hastaların enerjisiz kalmaması<br />

için Türkiye’de ilk kez devreye alınan” Hasta<br />

Var” sisteminden yararlanan kullanıcı sayısı 2<br />

bin 473’e ulaştı. Çeşitli nedenlerle yaşamsal faaliyetlerini<br />

elektrikli cihazlarla sürdüren hastaların<br />

bulunduğu bölgedeki planlı kesintilerde,<br />

anında merkezi uyaran Hasta Var sistemiyle, ilgili<br />

bölgenin enerjisiz kalması engelleniyor.<br />

Hasta ve şirketin, Merkezi Uzaktan Kontrol ve<br />

Veri İzleme (SCADA) sistemi üzerinden entegre<br />

edildiği Hasta Var sisteminde, kayıtlı vatandaşların<br />

bulunduğu bölgede arıza kaynaklı bir<br />

kesinti olması durumunda ise, bölgeye acilen<br />

mobil jeneratörler sevk edilerek hastaların hayata<br />

tutunması için gayret gösteriliyor. <strong>Enerji</strong>sa<br />

Dağıtım şirketlerinden Başkent EDAŞ bölgesinde<br />

1142, Toroslar EDAŞ’ta 863, AYEDAŞ’ın bölgesinde<br />

ise 468 kayıtlı vatandaş bu sistem kapsamında<br />

enerji alıyor. Böylece 2020 sonu itibarıyla<br />

1632 olan cihaza bağlı yaşayan ve sistemden yararlanan<br />

sayısı <strong>2021</strong> Mart sonu itibariyle toplam<br />

2 bin 473’e ulaşmış durumda.<br />

Sistemden yararlanmak için önce Sağlık Bakanlığı’na<br />

elektriğe bağlı cihaz kullanan hasta olduğunu<br />

belirten belge almak için başvuru yapılıyor.<br />

Bakanlıktan alınan onaylı formlar, nüfus<br />

bilgileri, ikametgâh adresi ve ikametgâha ait<br />

tesisat numarası bölgedeki <strong>Enerji</strong>sa Dağıtım Şirketi<br />

Müşteri Hizmetleri Müdürlüğü’ne verilerek<br />

kişilerin kaydı gerçekleştiriliyor.<br />

10 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


PANO<br />

ENERYA, 2020 YILINDA<br />

MÜŞTERI MEMNUNIYETINI<br />

YÜZDE 90’A ÇIKARDI<br />

Doğal gaz işlemlerini dijital kanallara taşıyarak,<br />

abonelerine hızlı ve kesintisiz hizmet vermeye<br />

odaklanan Enerya, özellikle salgın döneminde<br />

hem müşterilerinin hem de çalışanlarının sağlığını<br />

korumak için pek çok önlem aldı. Faaliyet<br />

gösterdiği 10 ilde yaptığı müşteri memnuniyeti<br />

anketiyle abonelerinin geribildirimlerini de değerlendiren<br />

şirket, sunduğu kesintisiz hizmet ve<br />

önlemlerle müşterilerinden de tam not aldı.<br />

Salgın döneminde şubeye gelmeyi tercih etmeyen<br />

aboneler, doğal gaz işlemlerini çağrı merkezi<br />

ve www.enerya.com.tr web sitesi üzerinden birçok<br />

doğal gaz işlemini hızlıca yapabiliyor. Müşteri<br />

hizmetleri ofislerinden hizmet almaya devam<br />

eden aboneleri için de şubelerinde koronavirüs<br />

önlemlerini artıran Enerya, aldığı tedbirlerle<br />

abonelerinin güvenini artırarak memnuniyet<br />

oranını yüzde 90’a yükseltti. Hayata geçirdiği<br />

uygulamalarla dijital ve uzaktan kanalların<br />

kullanım oranını yüzde 32’ye yükselten Enerya<br />

müşteri memnuniyetini üst sıralara taşıdı.<br />

Bu zorlu dönemde müşterilerin ve çalışanların<br />

sağlığı için bütün önlemlerin titizlikle alındığını<br />

açıklayan Enerya Genel Müdürü Kasım Kahraman,<br />

“Ülkemizi ve dünyayı etkisi altına alan<br />

koronavirüs salgınından pek çok sektör etkilendi.<br />

Yaptığımız anket ve müşterilerimizin talebi<br />

doğrultusunda pek çok işlemimizi dijitalleştirdik.<br />

Abonelerimizin tüm hizmetlerini evlerinden<br />

gerçekleştirebilmeleri için yeni uygulamalar hayata<br />

geçirdik. Müşterilerimizin kendini güvende<br />

hissetmesi için yine onlardan aldığımız geribildirimleri<br />

değerlendirerek şubelerimizde gerekli<br />

önlemleri aldık. Bu yaklaşımımız ve hayata geçirdiğimiz<br />

uygulamalarla müşteri memnuniyetimizi<br />

de artırmayı başardık” dedi.<br />

TÜPRAŞ’TAN 23 NISAN’DA<br />

ÇOCUKLARA ÖZEL SANAT<br />

ETKINLIĞI<br />

Tüpraş, topluma duyarlılık bilinciyle gerçekleştirdiği<br />

kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da<br />

anlamlı projelere imza atmayı sürdürüyor. Tüpraş,<br />

Arter iş birliğiyle gerçekleşen çevrim içi deneyimde<br />

23 Nisan coşkusunu sanatla birleştirdi. Salgın<br />

sebebiyle çevrim içi olarak kurgulanan etkinlik<br />

Tüpraş ve Arter’in youtube kanalından tüm çocuklar<br />

başta olmak üzere herkesin erişimine açıldı.<br />

Tüpraş ve Vehbi Koç Vakfı kuruluşu olarak 2010<br />

yılından beri faaliyet gösteren Arter, bu kapsamda<br />

sanatın tüm disiplinlerini içeren, çocuklara özel<br />

eğitici ve öğretici dilde hazırlanmış, 20 dakikalık<br />

bir video programı geliştirdi. Arter Öğrenme Programı<br />

ekibi, videoda sanata ilgi duyan ve üretmenin<br />

heyecanını paylaşan tüm çocuklar için Arter binasının<br />

ana fonksiyon alanlarını ve güncel sergileri<br />

anlatıyor.<br />

Arter Öğrenme Programı Ekibi’nden uzman müze<br />

eğitimcisi Dilan Salkaya’nın anlatımıyla “Dinleyen<br />

Gözler”, “Gökcisimleri Üzerine” ve “Yağmur<br />

Ormanı V (varyasyon 3)” sergilerini sanal ortamda<br />

gezerek eserlerin hikaŷesini dinleyen çocuklar;<br />

14 katlı Arter binasında sergi alanlarının yanı sıra<br />

performans salonları, etkinlik alanları, kuẗüphane<br />

ve kitabevini de keşfe çıktılar. Renkli videoda<br />

ayrıca çocukların evde gerçekleştirebilecekleri eğlenceli<br />

aktivite önerileri de yer aldı. Resim, heykel,<br />

film, fotoğraf gibi çeşitli mecralarda üretilmiş çağdaş<br />

sanat eserlerinden geniş bir seçkinin yer aldığı<br />

Arter Koleksiyonu’nda yaklaşık 400 sanatçının<br />

1300’den fazla yapıtı bulunuyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 11


PANO<br />

VODAFONE TÜRKIYE YÜZDE 100<br />

YENILENEBILIR ENERJI HEDEFINE ULAŞTI<br />

Küresel karbon emisyonunu 2040’a kadar “net<br />

sıfır”a düşürmeyi taahhüt eden Vodafone, Türkiye’de<br />

de çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarına<br />

hız verdi. Vodafone Türkiye, 22 Nisan Dünya Günü’nde<br />

yaptığı açıklamada, <strong>2021</strong>/21 mali yılı itibarıyla<br />

tüm şebeke ve ofislerinde tüketilen elektriği<br />

yenilenebilir enerji kaynaklarından satın alarak<br />

yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine planlanan<br />

tarihten üç yıl daha erken ulaştığını duyurdu. Vodafone,<br />

Türkiye genelinde 12 veri merkezi, 16 ofis<br />

binası ve 25 binden fazla baz istasyonunda tüketilen<br />

yıllık toplam 515 gigawatt saat elektriğin yüzde<br />

100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından<br />

satın alarak şebekesinin tamamında yenilenebilir<br />

enerji kullanan ilk ve tek operatör oldu.<br />

Vodafone’un Türkiye’de şebekesini ve ofislerini<br />

yeşil enerjiye geçirmesini değerlendiren Vodafone<br />

Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan<br />

Süel, şunları söyledi: Vodafone olarak, iklim değişikliği<br />

konusunda acil önlem alınması ve özellikle<br />

şirketlerin operasyonel performansından kaynaklı<br />

çevresel etkilerin en az düzeye indirilmesi gerektiğine<br />

inanıyoruz. Sera gazı emisyonlarımızı azaltma,<br />

yenilenebilir elektrik kaynaklarına geçme ve<br />

enerji verimliliğimizi artırma taahhütlerimizle<br />

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan<br />

iklim hedefine odaklanan SKA 13’ü ve<br />

temiz enerjiye odaklanan SKA 7’yi destekliyoruz.<br />

2019’da Adana’da, 2020 sonunda da İstanbul<br />

Esenyurt’taki teknoloji merkezlerinde toplam 5<br />

milyon TL’yi aşkın yatırımla güneş enerjisi sistemleri<br />

kuran Vodafone, yatırımlarına İzmir, Tuzla<br />

ve Diyarbakır’daki teknoloji merkezleriyle devam<br />

edecek. Şirket, toplamda 5 ana teknoloji merkezinde<br />

hayata geçireceği yenilenebilir enerji yatırımlarıyla<br />

2 MW kurulu güce ulaşmayı, yıllık yaklaşık<br />

3 GW saat yeşil enerji üretmeyi ve yıllık 1.451 ton<br />

karbon salımının önüne geçmeyi hedefliyor.<br />

FACEBOOK, TÜM MERKEZLERINDE<br />

YENILENEBILIR ENERJI KULLANMAYA BAŞLADI<br />

Sosyal medya devi Facebook, küresel operasyonlarının<br />

artık yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle desteklendiğini<br />

ve sıfır emisyona ulaştığını duyurdu.<br />

2018’de belirlediği yenilenebilir enerji hedeflerine<br />

üç yıl içinde ulaşarak dünyanın en büyük yenilenebilir<br />

enerji alıcılarından biri haline gelen<br />

Facebook, 63 yenilenebilir projeyle ofis ve veri<br />

merkezlerinin elektrik ihtiyaçlarını karşılıyor. Şirket,<br />

18 eyalet ve beş ülkede 6 GW’tan fazla rüzgar<br />

ve güneş enerjisi sözleşmesi yaparak hedeflerine<br />

ulaşmayı başardı.<br />

Facebook’un Kurucusu Mark Zuckerberg rüzgar<br />

ve güneş enerjisi üretimi için 63 projeye 8 milyar<br />

dolar yatırım yaptıklarını ve 10 binlerce insana<br />

istihdam sağladıklarını ifade etti. Facebook EMEA<br />

Sürdürülebilirlik Yöneticisi Eoghan Griffin, “İklim<br />

konusundaki ilerlememizi büyük ölçüde ve hızlı<br />

bir şekilde artırdık, şimdi ofislerimizi ve veri merkezlerimizi<br />

çalıştırmak için yeterli yenilenebilir<br />

enerji tedarik etmek için enerji sağlayıcılarıyla<br />

birlikte çalışıyoruz” dedi.<br />

Griffin, “Bir veri merkezi inşa edeceğimizi varsayalım,<br />

çalıştırmak için kabaca ne kadar enerji<br />

gerektiğini biliyoruz, bu nedenle bu sürecin çok<br />

erken safhalarında bir enerji tedarikçisiyle ortak<br />

çalışarak onlara pazar hakkında bir fikir vereceğiz.<br />

Böylece bunu önceden taahhüt edebiliyoruz ve<br />

ister güneş panelleri ister rüzgar türbinleri olsun,<br />

altyapıyı finanse edebiliyorlar” bilgisini verdi.<br />

12 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


PANO<br />

6-14 YAŞ ARASI ÇOCUKLAR<br />

TEMIZ ENERJIYI RESIMLERIYLE ANLATTI<br />

Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından<br />

23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />

ve Çocuk Bayramı kapsamında<br />

düzenlenen ulusal resim yarışmasında<br />

dereceye giren çalışmalar<br />

belirlendi. Bu yılki yarışmanın<br />

teması “Temiz Gelecek<br />

için Temiz <strong>Enerji</strong>” idi. Yarışma<br />

kapsamında katılımcıların, artan<br />

enerji talebinin karşılanması<br />

açısından nükleer santral<br />

yapımı öneminin altını çizmeleri,<br />

sera gazı üretmeyen ve<br />

böylece gelecek nesiller için<br />

çevrenin korunmasını sağlayacak<br />

bir güç kaynağı olan nükleer<br />

enerjinin önemini vurgulamaları<br />

istenmişti. Yarışma 6 ila 14 yaş arasındaki<br />

çocuklar arasında, 6-10 yaş ve 11-14 yaş olmak<br />

üzere iki farklı yaş kategorisinde düzenlendi. Çevrimiçi<br />

formatta düzenlenen yarışmaya başvurular,<br />

resmin taranmış hali veya fotoğrafının e-posta ile<br />

gönderilmesi yoluyla yapıldı.<br />

“AKILLI METROPOLLERE AKILLI ULAŞIM SISTEMLERI”<br />

Düzenlendiği ilk günden bu yana akıllı şehirler,<br />

akıllı şebekeler, enerji ve teknoloji alanında gündemi<br />

belirleyerek önemli bir referans noktası haline<br />

gelen Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler<br />

Kongre ve Fuarı ICSG, 21. yüzyılın ilk çeyreğini<br />

doldurmak üzere olduğumuz şu günlerde son<br />

gelişmeleri yakından takip ederek sektörün nabzını<br />

tutmaya devam ediyor. Bu yıl sekizincisi gerçekleştirilecek<br />

olan ISCG <strong>2021</strong>, her yıl olduğu gibi bu yıl da<br />

güçlü kongre içeriğiyle dikkat çekiyor. ICSG <strong>2021</strong>’in<br />

bu yılki ana başlıkları “Dijital Dönüşüm”, “Akıllı<br />

Şebekeler ve Kapsamlı Şehirler”, “Kentsel Çevre ve<br />

Akıllı <strong>Enerji</strong>”, “Akıllı Ulaşım ve Akıllı Ulaşım Sistemleri”<br />

ve günümüzün en değerli kaynağı “Su”.<br />

14 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA<br />

Toplamda 150’yi aşan başvuru<br />

sayısıyla yarışmanın tarihinde<br />

bir rekora imza atılmış oldu.<br />

Başvurular, aralarında İstanbul,<br />

Ankara, İzmir, Antalya,<br />

Bursa ve diğer birçok ilin bulunduğu<br />

Türkiye’nin dört bir<br />

yanından yapıldı. Değerlendirmeler<br />

sonucunda her yaş<br />

kategorisinde beşer kazanan<br />

belirlendi. 6-10 yaş kategorisinde<br />

dereceye girenler sırası<br />

ile Ulyana Sezemina, Zeynep<br />

Sena Ayhan, Mariia Beliaeva,<br />

Cennet Karakaya ve Naz Oralp;<br />

11-14 yaş kategorisinde ise Elif<br />

Beren Çalgıcı, Sura Yaşa, Ayselnur<br />

Akar, Aleksandra Malysheva ve Arina Daibova<br />

oldu. Dereceye giren çocuklara ödül olarak, Akkuyu<br />

Nükleer A.Ş.’den el sanatları setleri ve hatıra<br />

hediyelerin yanı sıra bir aylık çevrimiçi resim kursu<br />

da verilecek. Ayrıca yarışmanın tüm katılımcıları<br />

da elektronik ortamda hazırlanan “yarışmaya<br />

katılım belgesinin” sahibi olacak.<br />

<strong>Enerji</strong> <strong>Panorama</strong>’nın da basın sporu olduğu ICSG<br />

<strong>2021</strong>’de bu konu başlıklarıyla birlikte geleceğin<br />

şehirleri, şehirlerde dijital dönüşüm ve akıllı enerji<br />

çözümleri, otonom ve bağlantılı araçlar, telekomünikasyon<br />

teknolojilerinde gelinen en son nokta<br />

olan 5G teknolojileri, akıllı şebekeler ve akıllı<br />

şehirlerde güvenlik ve gizlilik konuları da dikkat<br />

çekiyor. ICSG <strong>2021</strong>’in geniş içeriğiyle ilgili daha<br />

detaylı bilgiye ise www.icsgistanbul.com adresi<br />

üzerinden ulaşılarak sektörel pek çok gelişmeye<br />

dair bilgilendirmelere erişilebiliyor.<br />

Orta Asya, Rusya ve Ortadoğu’yu Avrupa ve Atlantik<br />

pazarlarına bağlayan İstanbul’da, akıllı şehirler,<br />

teknoloji, su, çevre ve enerji sektörlerinin yerli<br />

ve yabancı karar vericilerini bir araya getiren ve<br />

bu yıl İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde 4-5<br />

Haziran <strong>2021</strong> tarihlerinde düzenlenecek olan, “8.<br />

Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler<br />

Kongre ve Fuarı ICSG”, akıllı şehirler konusunda<br />

Avrasya’da küresel ölçekte düzenlenen tek organizasyon<br />

ve sektörün uluslararası ölçekteki tek ve en<br />

önemli faaliyet alanı konumunda.


PANO<br />

ZES ILE ELEKTRIKLI OTOMOBILLERDE TEMIZ ENERJI DEVRI<br />

Zorlu <strong>Enerji</strong>, geleceğin enerji şirketi<br />

olma vizyonuyla sürdürülebilirlik<br />

alanındaki faaliyetlerine<br />

devam ediyor. Türkiye’de 1000<br />

lokasyona ulaşan ZES markası<br />

ile çevre dostu elektrikli otomobillerin<br />

devinimini hızlandırmak<br />

için faaliyetlerini sürdüren<br />

Zorlu <strong>Enerji</strong>, santrallerinin<br />

bulunduğu Pakistan ve İsrail’de<br />

ürün satışı ile başlayan çalışmalarını<br />

network kurulumuyla bir<br />

sonraki aşamaya taşımaya hazırlanıyor.<br />

ZES şarj istasyonu ağında sağladığı<br />

elektriği yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarına dayandırdığını<br />

‘Uluslararası Yenilenebilir <strong>Enerji</strong><br />

Sertifikası’ (I-REC) ile belgelendiren<br />

şirket, yavru vatan Kıbrıs<br />

ve Doğu Avrupa’yı da ZES ile<br />

kapsama hedefiyle çalışmalarını<br />

sürdürüyor.<br />

Zorlu <strong>Enerji</strong> olarak sürdürülebilir<br />

bir ekosistem yaratmak için<br />

yenilenebilir enerji kaynaklarını<br />

merkezlerine aldıklarını ve yeni<br />

yatırımlarını bu çerçevede geliştirdiklerini<br />

belirten Zorlu <strong>Enerji</strong><br />

Ticaret Genel Müdürü İnanç Salman,<br />

“Çevre dostu, enerji tasarruflu,<br />

düşük emisyonlu ve aynı<br />

zamanda sessiz olmaları nedeniyle<br />

tüm dünyada kullanım<br />

oranı artan ve sürdürülebilir bir<br />

geleceğin en önemli sac ayaklarından<br />

biri olan elektrikli otomobillerin<br />

ülkemizde de yaygınlaşması<br />

için çalışmaya devam<br />

ediyoruz. Elektrik üretimimizin<br />

yüzde 100’ü yenilenebilir enerji<br />

kaynaklara dayanması sebebiyle,<br />

81 ile yaydığımız ve bugün<br />

sayısı bini aşan ZES şarj istasyonu<br />

ağımızda elektrikli otomobil<br />

kullanıcılarına temiz enerji ile<br />

araçlarını şarj etme imkanı sağlıyoruz.<br />

Bu kapsamda aldığımız<br />

bu sertifika, tüm çalışmalarımızı<br />

sürdürülebilirlik hedeflerimiz<br />

doğrultusunda gerçekleştirdiğimizi<br />

ve birbirini destekleyen,<br />

yenilenebilir enerjiyi merkeze<br />

alan bir sistem yarattığımızı ortaya<br />

koyuyor” dedi.<br />

İSTANBUL ENERJI, TÜRKIYE KALITE DERNEĞI’NE ÜYE OLDU<br />

Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek<br />

Türkiye’nin rekabet gücünü ve refah düzeyini<br />

artırmak adına öncü çalışmalara imza atan Türkiye<br />

Kalite Derneği’nin yürüttüğü Ulusal Kalite Hareketi<br />

(UKH), belediyeler ve kuruluşları tarafından yoğun<br />

ilgi görmeye devam ediyor. Akaryakıt, aydınlatma<br />

geri kazanımla enerji alanında faaliyet gösteren,<br />

İstanbul başta olmak üzere tüm ülke genelinde ve<br />

yakın coğrafyalarda yer alan şehirlerin ihtiyaçlarına<br />

yönelik yenilikçi, çevre dostu çözüm önerileri geliştiren<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki<br />

olan İstanbul <strong>Enerji</strong> A.Ş., KalDer üyeliği ile mükemmellik<br />

anlayışını taçlandırmayı hedefliyor.<br />

İstanbul <strong>Enerji</strong> A.Ş. Genel Müdürü Yüksel Yalçın ve<br />

ekibi ile birlikte KalDer Genel Sekreteri Sabri Bülbül’ün<br />

katılımıyla gerçekleştirilen törende “Ulusal<br />

Kalite Hareketi İyi Niyet Bildirgesi” imzalandı.<br />

Törende konuşan İstanbul <strong>Enerji</strong> A.Ş. Genel Müdürü<br />

Yüksel Yalçın, “KalDer üyeliğimiz ve UKH’ye<br />

katılımımız marka kalite anlayışımızı mükemmel<br />

noktaya taşıdığımızın bir göstergesi olacak. Bu katılımımızla<br />

EFQM Mükemmellik Modeli’ni kendi<br />

kuruluşumuzda benimseme ve yaşama geçirme<br />

konusunda kararlı olduğumuzu belirtmiş oluyoruz.<br />

EFQM Modeli’nin takipçisi olacağız, bu model<br />

çerçevesinde sürdürülebilir kalite ve değer yaratma<br />

yolculuğunun neresinde olduğumuzu görecek,<br />

varsa eksiklerimizi tamamlayacağız” dedi.<br />

KalDer Genel Sekreteri Sabri Bülbül ise İstanbul<br />

<strong>Enerji</strong> A.Ş.’nin UKH’ye katılarak EFQM Mükemmellik<br />

Modeli’ni uygulama sürecine başlamasının<br />

yerel yönetimler adına önemli bir gelişme olduğunun<br />

altını çizdi. Bülbül, “Kuruluşların kalite seviyelerini<br />

yukarıya çıkararak, ülkemizin evrensel<br />

ölçütlerde iyi kuruluşlara sahip olmasına katkı<br />

sağlamaya çalışıyoruz. EFQM Modeli kurumlar için<br />

çok faydalı bir kılavuz” diye konuştu.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 15


KARİYER<br />

Tabii Kaynaklar Daire Başkanlığı’na<br />

Leman Çetiner atandı<br />

<strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda açık bulunan Tabii Kaynaklar Daire Başkanlığı görevine,<br />

<strong>2021</strong>/185 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile halen bu görevi vekaleten yürütmekte<br />

olan Leman Çetiner atandı.<br />

1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümünü<br />

bitiren Leman Çetiner, yer bilimleri alanında birçok çalışmada yer aldı. Çetiner,<br />

1995-2001 yılları arasında Milli Eğitim Müdürlüğü İnşaat-Emlak Dairesi’nde mühendis<br />

olarak çalıştıktan sonra 2001 yılında MTA Genel Müdürlüğü Fizibilite Etütleri<br />

Dairesi’nde çalışmaya başladı<br />

2001-2005 yıllarında Endüstriyel Hammaddeler, 2005-2015 yılları arasında<br />

Metalik Madenler bölümlerinde mühendis olarak çalışan Çetiner, Metal Madenleri<br />

Fizibilite Etütleri Birim Yöneticisi ve 2017-2020 yılları arasında Fizibilite Etütleri<br />

Koordinatörlüğü görevini yürüttü. Leman Çetiner, 27 Şubat 2020 tarihinden bugüne<br />

kadar <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Tabii Kaynaklar Dairesi Başkanlığını<br />

vekaleten yürütmekteydi.<br />

Bostancı, Nükleer <strong>Enerji</strong><br />

Genel Müdürü oldu<br />

Nükleer <strong>Enerji</strong> ve Uluslararası Projeler Genel Müdürlüğü görevine Afşin Burak Bostancı getirildi.<br />

<strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda açık bulunan Nükleer <strong>Enerji</strong> ve Uluslararası Projeler<br />

Genel Müdürlüğü görevine, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 ve 3’üncü maddeleri<br />

uyarınca Afşin Burak Bostancı atandı.<br />

Afşin Burak Bostancı, 1987 yılında Ankara’da doğdu. Ortaöğretimini TED Ankara<br />

Koleji’nde tamamlayan Bostancı, 2008 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik<br />

ve Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2010 yılında <strong>Enerji</strong> Piyasası<br />

Düzenleme Kurumu’nda <strong>Enerji</strong> Uzman Yardımcısı olarak göreve başlayan Bostancı,<br />

2013 yılında <strong>Enerji</strong> Uzmanı oldu. 5 Şubat 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan<br />

Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Nükleer Düzenleme Kurumu Kurul Üyesi<br />

olarak atanan Bostancı, 13 Şubat 2019 tarihinde göreve başlamıştı.<br />

OMV’nin yeni yönetim kurulu üyesi Koten oldu<br />

Viyana merkezli enerji şirketi OMV, rafineri bölümünden<br />

sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak Martijn<br />

A. van Koten’i atadı. OMV Aktiengesellschaft Denetim<br />

Kurulu, Martijn van Koten’i OMV Aktiengesellschaft’ın<br />

Arıtma bölümünden sorumlu yeni İcra Kurulu üyesi olarak<br />

atadı. 51 yaşındaki Koten, Borealis AG’de Baz Kimyasallar<br />

ve Operasyonlardan sorumlu İcra Kurulu Üyesi<br />

olarak görev yapıyordu. Koten, yeni görevini 1 Temmuz<br />

<strong>2021</strong> tarihinden itibaren üç yıllık bir süre için üstlenecek.<br />

Ayrıca görev süresi karşılıklı rızaya bağlı olarak iki<br />

yıl daha uzatılabilecek.<br />

16 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA<br />

OMV Denetim Kurulu Başkanı Mark Garrett, rafineri<br />

işinde ve kimyasal operasyonlarında kapsamlı uluslararası<br />

deneyime sahip bir yönetici olarak Martijn van Koten’i<br />

bu yeni yönetim kurulu koltuğuna getirdikleri için<br />

mutlu olduğunu kaydetti.<br />

OMV, Avrupa’da üç rafineri işletiyor ve ADNOC Rafineri<br />

ve ADNOC Global Trading’de yüzde 15 hisseye sahip.<br />

Ayrıca OMV, 10 Avrupa ülkesinde yaklaşık 2 bin 100<br />

dolum istasyonunun yanı sıra Avusturya ve Almanya’da<br />

gaz depolama tesislerine sahip.


SKD Türkiye’nin yeni başkanı<br />

Ebru Dildar Edin oldu<br />

Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Türkiye’nin 9. Olağan Genel Kurul Toplantısı 7 Nisan<br />

Çarşamba günü üye çoğunluğunun katılımıyla gerçekleştirildi. Genel kurulda gerçekleşen seçimin<br />

ardından yönetim kurulu yeni dönemin ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda yapılan<br />

oylama sonucunda Ebru Dildar Edin bir kere daha yönetim kurulu başkanı olarak seçildi. R.<br />

Ediz Günsel başkan yardımcısı, Aynur Duygu Yılmaz ise sayman olarak yeni dönemde de görev<br />

aldılar. Yeni dönemde seçilen ve yüzde 39’u kadın üyelerden oluşan yönetim kurulu üç yıl<br />

boyunca görevde olacak.<br />

Göreve ikinci kere seçilmesinin ardından, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru<br />

Dildar Edin şu konuşmayı yaptı: 2020 yılı hepimiz için ezberlerimizi değiştiren, ön görülemez<br />

bir süreç oldu. Salgınla beraber insanlık hali hazırda var olan krizler ile keskin bir<br />

şekilde yüzleşmek ve mücadele etmek durumunda kaldı. İş dünyası için Sürdürülebilir<br />

Kalkınma Amaçları’nı iş yapış biçimlerine entegre etmek ve Paris Anlaşması’nın koşullarını<br />

yerine getirmek kaçınılmaz hale geldi. Pandeminin etkilerinden bir tanesi de birçok<br />

hükümet, kamu ve özel sektör temsilcisinin işbirliği kurarak ekonomik kalkınma planlarını<br />

‘yeşil iyileşme’ üzerine kurgulamaya başlaması oldu.<br />

KARİYER<br />

Aygaz ikinci kez Türkiye’nin<br />

‘En İyi İş Yerleri’ arasında<br />

Aygaz, dünyanın önde gelen insan kaynakları ve yatırım<br />

danışmanlığı şirketi Kiencentric 2020 yılı araştırmasında<br />

“Türkiye’nin En İyi İşyerleri” arasına girerek<br />

‘Best Employer Ödülü’nü almaya hak kazandı. Aygaz,<br />

2019 yılında da göstererek ‘Türkiye’nin En İyi İşyerleri’<br />

arasında yer almıştı. Çalışan değerlendirmeleriyle işyeri<br />

mükemmelliğinin ölçümlendiği araştırma, bu yıl 40 farklı<br />

sektörde 350 şirket arasından belirlenen 200 şirket üzerinden<br />

gerçekleştirildi.<br />

Şirket içinde yenilikçi bakış açısını yaygınlaştırarak<br />

kurum içi girişimcilik ve yetenek yönetimine verdiği<br />

Sedef Karagöz, Sanko <strong>Enerji</strong><br />

Grubu’na katıldı<br />

önemle çalışanlarını en değerli kaynağı olarak gören Aygaz,<br />

‘Çalışan Bağlılığı’ ile elde etmiş olduğu ‘Bağlı Kılan<br />

Liderler’, ‘Çeviklik’, ‘Yetenek Odağı’ endeks skorlarından<br />

en az ikisinde pazarın üst çeyreğinde yer alarak, “Türkiye’nin<br />

En İyi İşyeri”, Kincentric Best Employer Ödülü’ne<br />

layık görüldü. Aygaz, aynı başarıyı 2019 yılında da göstererek,<br />

“Türkiye’nin En İyi İşyerleri” arasında yer almıştı.<br />

En İyi İşyerleri Programı (Best Employers), dünya genelinde<br />

20 yıldır 78 farklı pazarda uygulanıyor. Türkiye’de<br />

ise 2006 yılından bu yana uygulanan program, en geniş<br />

katılımlı işyeri araştırması konumunda bulunuyor.<br />

Sedef Karagöz, Sanko <strong>Enerji</strong> Grubuna Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. Profesyonel<br />

kariyerine 1988 yılında Barmek Holding bünyesinde başlayan Sedef Karagöz, yurt içi ve yurt dışı<br />

güç iletim ve dağıtım projelerinde 15 yıl yöneticilik yaptı.<br />

Karagöz, 2003 yılında katıldığı Siemens’te, enerji alanında faaliyet gösteren çeşitli<br />

iş birimlerde yöneticilik yaptıktan sonra, 2013 -2015 yılları arasında Siemens A.Ş. İcra<br />

Kurulu Üyesi ve <strong>Enerji</strong>den sorumlu Ülke Lideri olarak görev yaptı. Karagöz, 2015 yılında<br />

Siemens’ten ayrılarak, Türkiye ve Hollanda merkezli, mühendislik çözümleri geliştiren<br />

şirketler kurdu.<br />

ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans derecesi ile mezun<br />

olan ve ODTÜ İşletme Fakültesi’nde MBA programını tamamlayan Sedef Karagöz,<br />

evli ve bir çocuk annesidir.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 17


KARİYER<br />

Türkiye Madenciler Derneği’nde başkanlık<br />

seçimi tamamlandı<br />

Türkiye Madenciler Derneği’nin (TMD) 57. Olağan Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkanlığı’na<br />

Ali Emiroğlu yeniden seçildi. Derneğin yeni yönetimi oluşturan diğer isimler şöyle: Mehmet Yılmaz<br />

(ikinci başkan), Dr. Ercan Balcı (genel sekreter), Zeki Beşirli (sayman), Barış Baykal Ünver, Barış<br />

Erdem, Ramazan Yön, Mehmet Zeki Sayılır ve Mehmet Yunus Şahin bulunuyor.<br />

TMD’nin kurulduğu 1948 yılından bu yana madencilik sektörünün gelişiminde öncü bir rol üstlendiğine<br />

dikkat çeken Ali Emiroğlu, genel kuruldaki konuşmasına şöyle devam etti: Bizler, bu ülkenin<br />

sahip olduğu yeraltı zenginliklerini yeryüzüne çıkaran, sanayiye hammadde sağlayan, ülke ekonomisinde<br />

önemli bir payı olan çok zor ama son derece onurlu bir mesleğin neferleriyiz. Sektörümüz,<br />

salgın sürecinde oldukça hızlı toparlandı. Ancak yeterince büyüyemiyor, gelişemiyor. Ülkemizin en<br />

büyük dış ticaret açıklarının enerji hammaddeleri, maden ve metallerin ithalatından oluştuğu bir<br />

gerçek. Bunu azaltmanın yolu da maden varlıklarımızın aranması, bulunması ve işletilmesinden<br />

geçiyor. Madencilik sektörüne gereken önemin verilmesi gerekiyor.<br />

Ali Kındap yeniden JED Başkanı seçildi<br />

Jeotermal <strong>Enerji</strong> Derneği’nin (JED), 7 Nisan <strong>2021</strong> tarihinde<br />

İstanbul Raffles Otel’de ilk Olağan Genel Kurulu’nu<br />

gerçekleştirdi ve başkanlığa yeniden Ali Kındap seçildi.<br />

Genel kurulda yaptığı konuşmada, jeotermal enerjinin<br />

yenilenebilir kaynaklar arasındaki rolünün ve sektörün<br />

gelişim potansiyelinin altını çizen Ali Kındap, “Jeotermal<br />

enerjinin entegre kullanımının geliştirilmesi ve yaygınlaşması<br />

ile birlikte önemli bir ekonomik kazanım sağlanacak.<br />

Öyle ki bu sayede milyonlarca konut ısıtılabilir, yüz<br />

binlerce dekar modern serada tarımsal üretim artırılabilir<br />

ve istihdama hatırı sayılır oranda katkı sağlanabilir. Jeotermal<br />

enerji teşvik edilirse yenilenebilir enerji kaynakları<br />

arasında hak ettiği konuma ulaşacak ve yatırımcısından<br />

ülke ekonomisine kadar herkese fayda sağlayacaktır”<br />

dedi.<br />

Genel kurul toplantısında JED’in Yönetim Kurulu, Denetim<br />

Kurulu ve Etik Kurulu üyeleri belirlendi. Toplantıya<br />

<strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Sn. Abdullah<br />

Tancan da online olarak katılım sağladı.<br />

Denizüstü Rüzgar <strong>Enerji</strong>si Derneği<br />

faaliyetlerine başladı<br />

Türkiye’de denizüstü rüzgâr santrallerinin yatırımlarının<br />

yapılması, geliştirilmesi, denizcilik ve enerji sektörünün bir<br />

araya getirilmesi, işbirliklerinin koordine edilmesi amacıyla<br />

5 Mart<strong>2021</strong> tarihinde Denizüstü Rüzgar <strong>Enerji</strong>si Derneği<br />

(DÜRED) kuruldu. Merkezi Ankara’da olan derneğin yakın zamanda<br />

İstanbul ve İzmir şubeleri de hizmete girecek. Yönetim<br />

kurulu başkanlığını Murat Durak’ın üstlendiği DÜRED’den<br />

yapılan açıklamada “Hedeflerimiz denizüstü rüzgâr enerjisiyle<br />

ilgili sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ve geliştirilmesini<br />

sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara<br />

destek vermek, kamu kurumları ve üniversiteleri de<br />

aktif olarak dernek faaliyetlerinde kullanarak farkındalık yaratılmasıdır.<br />

Ayrıca ülkemizin denizüstü rüzgar enerji kaynakları<br />

alanında mevcut potansiyelini ortaya koymak, denizüstü<br />

rüzgar enerji kullanımının oluşmasını sağlamak, mevzuatın<br />

oluşturulmasında katkıda bulunmak, ihale süreci ve şartname<br />

hazırlama sürecine katkı sunmak” bilgisi verildi.<br />

DÜRED’in ilk yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Dr. Murat<br />

Durak (Yönetim Kurulu Başkanı), Veli Bilgihan Yaşacan<br />

(Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), Ahmet Paksu (Yönetim<br />

Kurulu Başkan Yardımcısı), Emin Yaşacan (Yönetim Kurulu<br />

Üyesi) ve Ersin Şekerci (Yönetim Kurulu Üyesi.)<br />

18 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM<br />

Aycan Kızıldağ<br />

TCDD, YENILENEBILIR ENERJISI YATIRIMCI OLUYOR<br />

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)<br />

kullandığı elektrik enerjisinin yüzde 75’ini yenilenebilir<br />

kaynaklardan karşılamak amacıyla 170<br />

MW’lik güneş, 90 MW’lik rüzgar santrali kuracak.<br />

Dünya Gazetesi’nden Canan Sakarya’nın haberine<br />

göre Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)<br />

SAĞANAK ENERJI, KANDIRA’YA<br />

RES KURACAK<br />

enerji ihtiyacını fosil yerine yenilenebilir kaynaklardan<br />

karşılamaya yöneldi.<br />

Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih<br />

Sayan, TCDD’nin HAVELSAN iş birliğiyle enerjide yüzde<br />

20’ye yakın tasarruf sağlayacak ve AB üyesi ülkelerle<br />

uyumlu bir enerji yönetim sistemi kurguladığını söyledi.<br />

TCDD’nin 2025 yılında kullandığı elektrik enerjisinin<br />

yüzde 75’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde<br />

etmeyi hedeflediklerini kaydeden Sayan, TCDD’nin bu<br />

hedef doğrultusunda kendi elektriğini üretmek amacıyla<br />

170 MW’lik güneş, 90 MW’lik rüzgar santrali kurmayı<br />

planladığını da söyledi.<br />

Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen<br />

Yeşil Liman Projesi’yle çevreye daha duyarlı liman<br />

tesislerinin hedeflendiğini de belirten Sayan, bugüne<br />

kadar 20 limana sertifika verildiğini açıkladı.<br />

Sağanak <strong>Enerji</strong>, 125 milyon lira yatırımla Kocaeli’nin<br />

Kandıra ilçesinde 49 MW kapasiteli Kandıra<br />

Rüzgar <strong>Enerji</strong>si Santrali (RES) kurup işletecek.<br />

Sağanak <strong>Enerji</strong> Yatırım Üretim ve Tic. A.Ş. tarafından<br />

Kocaeli İli, Kandıra İlçesi sınırları içerisinde rüzgardan<br />

elektrik enerjisi üretmek amacıyla 49 MW kurulu gücünde<br />

Kandıra Rüzgar <strong>Enerji</strong>si Santrali (RES) kurulup<br />

işletilmesi planlanıyor. Santral için yaklaşık 125 milyon<br />

lira yatırım yapılacak.<br />

Proje kapsamında 4,9 MW gücünde toplam 10<br />

adet rüzgar türbini kurulacak. Rüzgar türbinleri ile<br />

üretilen elektrik her bir ünite için tesis edilen transformatörler<br />

aracılığıyla orta gerilime dönüştürülecek.<br />

Proje sahasında planlanan 10 adet türbin yer altı ve<br />

yerüstü kabloları ile kontrol binası inşa edilecek olan<br />

şalt merkezine bağlanacak. Ömrü 49 yıl olarak öngörülen<br />

santralde üretilen elektrik enerji nakil hattı ile<br />

enterkonnekte sisteme bağlanacak.<br />

BU YIL GÜNEŞ KURULUMLARI YÜZDE 27 ARTACAK<br />

Bu yıl küresel güneş enerjisi kurulumlarının yüzde<br />

27 artarak 181 bin MW’a ulaşması bekleniyor.<br />

Veri sağlayıcısı IHS Markit raporuna göre bu yıl<br />

güneş enerjisi panel fiyatlarının geçen yıla göre daha<br />

pahalı olmasına rağmen yeni kurulumlar yüzde 27 oranında<br />

artacak. Geçen yıl 142 bin MW olarak gerçekleşen<br />

güneş enerjisi kurulumlarının bu yıl 181 bin MW’a<br />

ulaşması bekleniyor. Raporda yılın ikinci yarısında talebin<br />

güçlü bir şekilde artacağı tahmin ediliyor.<br />

Rapora göre Çin, ABD ve Hindistan kurulumda başı<br />

çekecek. IHS Markit Temiz <strong>Enerji</strong> CEO’su Edurne Zoco<br />

yaptığı açıklamada, “<strong>2021</strong>’de, güçlü büyüme çoğunlukla<br />

üç büyük piyasa olan Çin, ABD ve Hindistan’dan<br />

geliyor” dedi. Rapora göre Çin’de 60 bin MW, ABD’de<br />

27 bin MW kurulum bekleniyor. 2020’de biriken projeler<br />

göz önüne alındığında, <strong>2021</strong>’de Hindistan’ın 12<br />

bin MW’ye kadar kurulum yapılabileceği öngörülüyor.<br />

20 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM<br />

AMAZON, YENILENEBILIR<br />

PROJE SAYISINI 215’E<br />

ÇIKARACAK<br />

Amazon şu anda dünya çapında 71 adet kamu<br />

hizmeti ölçekli rüzgar ve güneş projesi ve dünya<br />

çapındaki tesis ve mağazalarda 135 güneş çatı katı<br />

dahil olmak üzere toplam 206 yenilenebilir enerji projesine<br />

sahip. Şirket, bugüne kadar küresel olarak 8,5<br />

gigawatt elektrik üretim kapasitesiyle, 2030’daki asıl<br />

hedefin beş yıl ötesinde, 2025 yılına kadar yüzde 100<br />

yenilenebilir enerji yolunda ilerliyor.<br />

19 Nisan’da duyurulan yeni enerji projeleri, Amazon’un<br />

2,5 gigawatt’ın üzerinde (yılda 2 milyondan<br />

fazla Avrupa evine güç sağlamaya yetecek kadar)<br />

yenilenebilir enerji kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük<br />

kurumsal yenilenebilir enerji alıcısı olduğu anlamına<br />

geliyor. En son kamu hizmeti ölçeğinde yenilenebilir<br />

enerji projeleri ABD, Kanada, İspanya, İsveç ve Birleşik<br />

Krallık’ta bulunuyor. Amazon CEO’su Jeff Bezos,<br />

“Amazon, 2040 yılına kadar net sıfır karbon olma<br />

taahhüdümüz olan The Climate Pledge’i karşılama<br />

çabasının bir parçası olarak yenilenebilir enerji yatırımlarını<br />

büyütmeye devam ediyor” dedi. Bozes, “Dokuz<br />

yeni rüzgar ve güneş projesiyle, dünya çapında<br />

206 yenilenebilir rüzgar ve güneş projesini duyurduk<br />

ve şu anda Avrupa’da ve küresel olarak yenilenebilir<br />

enerjinin en büyük kurumsal alıcısıyız. İşletmemizin<br />

birçok bölümü halihazırda yenilenebilir enerji üzerinde<br />

çalışıyor ve 2025 yılına kadar asıl hedefimizden<br />

beş yıl önce tüm Amazon‘u yenilenebilir enerji ile güçlendirmeyi<br />

umuyoruz” şeklinde konuştu.<br />

DAIMLER VE VOLVO, YENI<br />

YAKIT HÜCRESI GELIŞTIRECEK<br />

Daimler Truck AG ve Volvo Group, Cellcentric adı<br />

altında yeni yakıt hücresi ortak girişimi için<br />

iş birliğine gitme kararı aldı. Daimler ve Volvo grubu,<br />

Cellcentric projesi ile uzun mesafeli karayolu yük taşımacılığı<br />

yapılan elektrikli kamyonlarda, yakıt olarak<br />

hidrojenin kullanılmasını sağlamayı hedefliyor. Cellcentric<br />

ile dünyanın önde gelen yakıt hücresi sistemleri<br />

üreticilerinden biri olma hedefiyle hareket eden bu<br />

ikili, üretime 2025’de başlamayı planlıyor. Bu amaçla<br />

Avrupa’nın en büyük seri üretim yakıt hücresi sistemlerinden<br />

biri kurulacak.<br />

Daimler Truck AG İcra Kurulu Başkanı ve Daimler<br />

AG İcra Kurulu Üyesi Martin Daum, hidrojen bazlı yakıt<br />

hücresi tahrikli elektrikli kamyonların, geleceğin sıfır<br />

CO2 emisyonlu taşımacılığı için kilit bir teknoloji olacağını<br />

belirtti. Volvo Group CEO’su Martin Lundstedt<br />

ise Paris Antlaşması’na bağlı olarak dünya genelindeki<br />

siyasi otoriteleri, hükümetleri ve karar mekanizmalarını<br />

hidrojen bazlı yakıt hücresi teknolojisini<br />

başarıya ulaştırmak için birlikte hareket etmeye çağırdıklarını<br />

söyledi.<br />

Daimler Truck AG ve Volvo Group’un da içerisinde<br />

yer aldığı Avrupa’nın büyük kamyon üreticileri, 2025<br />

yılına kadar ağır ticari araçlar için yaklaşık 300 yüksek<br />

performanslı hidrojen dolum istasyonu ve en geç<br />

2030 yılına kadar Avrupa’da yaklaşık 1.000 hidrojen<br />

dolum istasyonu inşa edilmesini talep ediyor. Cellcentric<br />

ortak girişimi, karayolu yük taşımacılığının<br />

karbon-nötr olması açısından çok büyük öneme sahip<br />

olan uzun mesafeli elektrikli kamyonlarda hidrojeni<br />

çevreci enerji kaynağı olarak kullanmayı hedefliyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 21


YATIRIM<br />

GÖLBAŞI’NIN CAMILERINE<br />

GÜNEŞ ENERJILI SU ISITMA<br />

SISTEMI<br />

Gölbaşı Belediyesi, insanları temiz enerji ile<br />

tanıştırmak, bilinçlendirmek; camilerde ve<br />

kültür merkezlerinde 24 saat sıcak suyun akmasını<br />

sağlamak amacıyla güneş enerji sistemini getirdi.<br />

Gölbaşı’nda özellikle kış aylarında soğuk suyla abdest<br />

alan vatandaşların daha rahat ve üşümeden<br />

abdest alabilmeleri için Gölbaşı Belediyesi, kültür<br />

merkezlerine ve cami şadırvanlarına güneş enerjili<br />

su ısıtma sistemi yapmaya başladı. Gölbaşı Belediye<br />

Başkanı Ramazan Şimşek “54 mahallemizde<br />

50 adet cami şadırvanına ve 5 kültür merkezimize<br />

güneş enerjili su ısıtma sistemi kurduk. Bu çalışmalarımızın<br />

Gölbaşı’nda yaygınlaşması için çalışmalarımıza<br />

devam edeceğiz” dedi.<br />

Güneş enerjili su sistemi sayesinde vatandaşların<br />

ibadetlerini rahat yaptıklarını dile getiren Şimşek<br />

“Camilerimize ibadetini yapmak için gelen herkes,<br />

özellikle kış aylarında erinmeden, üşenmeden, elini<br />

soğuk suya vurmadan sıcacık suyla abdestlerini<br />

alabiliyor. Bir yandan da vatandaşlarımızda çevre<br />

dostu bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Bu anlamda<br />

attığımız adımlara devam edeceğiz. Sosyal hayatın<br />

önemli bir parçası olan camileri yeşil enerjiyle tanıştırmayı,<br />

insanları bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

YEKA GES-3 IHALESINDE<br />

ORTALAMA FIYAT 22.81<br />

KURUŞ OLDU<br />

Mini güneş enerji santrali lisans ihalelerinin<br />

ilk dört günlük bölümünde kilovatsaat başına<br />

verilen fiyat tekliflerinin ortalaması 22.81 kuruş<br />

oldu. Yenilenebilir kaynak alanları güneş enerji santrali<br />

(YEKA GES-3) ihaleleri başladı. Ancak sokağa<br />

çıkma yasakları nedeniyle 29 Nisan sonrası kısımlar<br />

ötelendi. YEKA GES-3 ihalelerinin ilk dört gününde<br />

istekliler toplam 19 bölgedeki 275 MW’lik bağlantı<br />

hakkı için yarıştı. Kilovatsaat başına en düşük fiyatı<br />

verenlerin bağlantı hakkı kazandığı yarışmalarda<br />

bugüne kadar oluşan fiyatların ortalaması 22.81 kuruş<br />

oldu. En düşük fiyat 18.5 kuruşla Antalya 3 bölgesi<br />

için Margün <strong>Enerji</strong> tarafından verildi.<br />

İlk dört gündeki en yüksek fiyat ise 28.90 kuruş<br />

ile FYS Elektrik’in kazandığı Ağrı 1 bölgesinde oluştu.<br />

İkinci yüksek fiyat da yine FYS Elektrik’in kazandığı<br />

Ağrı 2 bölgesindeki 28 kuruş olarak kayıtlara geçti.<br />

İhalelerde en çok bağlantı hakkı kazanan istekli Margün<br />

<strong>Enerji</strong> oldu. Şirket, 15 MW’ı Batman 2, 40 MW’ı<br />

Ankara 1 ve 2, 10’ar MW’ı Aksaray 2 ve Antalya 3 olmak<br />

üzere toplam 75 MW’lik bağlantı hakkı elde etti.<br />

YEKA GES-3 bağlantı hakkı ihalelerinde ilk<br />

dört günlük sonuçlara göre pastadan en büyük dilimlerden<br />

birini de Boydak <strong>Enerji</strong> aldı. Boydak <strong>Enerji</strong><br />

iştiraki Gün Güneş <strong>Enerji</strong>si şirketi, her biri 20 MW’lik<br />

Antalya 1 ve Antalya 2 bölgelerindeki bağlantı haklarını<br />

elde etti.<br />

22 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM<br />

ÇIN’IN ILK OFFSHORE GAZ DEPOLAMA<br />

TESİSİNİN YAPIMINA BAŞLANDI<br />

Çin, ilk denizüstü (offshore)<br />

gaz depolama tesisini<br />

Bohei Körfezi yakınlarında inşaa<br />

etmeye başladı. Çin Ulusal Kalkınma<br />

ve Reform Komisyonu›nun<br />

yaptığı açıklamaya göre, Çin’in ilk<br />

denizüstü (offshore) gaz depolama<br />

tesisinin inşasına 15 Nisan<br />

<strong>2021</strong> tarihi itibarıyla Bohai Körfezi<br />

yakınlarındaki Tangshan kentinde<br />

başlandı. Açıklamaya göre, Çin’in<br />

Bohai Körfezi’nde bulunan ve 2005<br />

yılında keşfedilen Jidong Petrol<br />

Sahası’nda Çin’in ilk açık deniz gaz<br />

deposunu ve aynı zamanda Çin’in<br />

ilk petrol ve gaz deposu inşa edilecek.<br />

China National Petroleum<br />

Corporation tarafından işletilen<br />

sahada 4 gaz depolama grubunda<br />

18 gaz deposu inşa edilecek. Gaz<br />

hacminin 2025’te 2,5 milyar metreküp,<br />

2030’da 7 milyar metreküp,<br />

2035’te 10 milyar metreküpe<br />

ulaşması planlanıyor.<br />

Jidong Petrol Sahası’nın büyük<br />

ölçekli gaz depolama grubu, gaz<br />

depolama tesisleri için yaklaşık<br />

40 milyar yuan (6,2 milyar dolar)<br />

yatırım yapmayı planlıyor. Çalışmalar<br />

tamamlandıktan ve tesisler<br />

devreye alındıktan sonra Jidong<br />

Petrol Sahası, Kuzey Çin’de bir gaz<br />

depolama merkezi haline gelecek.<br />

ALMANYA YENILENEBILIR KAPASITESINE 1876 MW EKLEDI<br />

Almanya, yılın ilk çeyreğinde<br />

toplam 1876 MW güneş<br />

ve rüzgar enerjisi kapasite ilavesi<br />

gerçekleştirdi. Almanya Federal Ağ<br />

Ajansı Bundesnetzagentur (BNetzA)<br />

verilerine göre, Almanya’da<br />

<strong>2021</strong> yılı ilk üç ayında 550 MW<br />

karasal (onshore) rüzgar enerjisi<br />

kapasitesi eklenirken, yeni güneş<br />

kurulumu toplam 1,326 MW oldu.<br />

Almanya’da bu dönemde denizüstü<br />

(offshore) rüzgar enerjisi<br />

kurulumu ise yapılmadı. Böylece<br />

Almanya’nın ilk çeyrekte rüzgar ve<br />

güneş enerjisi kurulumu toplamda<br />

1876 MW oldu.<br />

Almanya’nın Mart ayında da<br />

karasal rüzgar kapasitesinin 188<br />

MW, güneş kapasitesinin 549 MW<br />

arttığı bildirildi. Almanya’nın karasal<br />

rüzgar enerjisi kurulu kapasitesi<br />

toplam 55 bin 200 MW, güneş<br />

enerjisi kurulu kapasitesi 55 bin<br />

300 MW ve denizüstü rüzgar enerjisi<br />

kurulu kapasitesi de 7 bin 800<br />

MW’a ulaştı.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 23


YATIRIM<br />

DELEK, TAMAR GAZ<br />

SAHASINDAKI HISSELERINI<br />

BAE’YE SATIYOR<br />

İsrailli Delek Drilling, Doğu Akdeniz’deki Tamar<br />

Doğal Gaz Sahası’ndaki yüzde 22 payını Birleşik<br />

Arap Emirlikleri merkezli Mubadala Petroleum<br />

şirketine satmak için anlaştı. Delek Drilling, Doğu<br />

Akdeniz’de İsrail karasularında bulunan Tamar<br />

Doğal Gaz Sahası’ndaki payını 1,1 milyar dolar<br />

karşılığında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Mubadala<br />

Petroleum şirketine satmak için bağlayıcı olmayan<br />

bir anlaşma imzaladığını duyurdu.<br />

Amerikan petrol devi Chevron tarafından işletilen<br />

Tamar sahasında yüzde 22 payı olan Delek<br />

Drilling, anlaşmanın mayıs ayı sonuna kadar tamamlanması<br />

için çalışacaklarını açıkladı. İsrail›in<br />

yürüttüğü keşif çalışmaları sonucu 2009 yılında<br />

keşfedilen sahada doğal gaz çıkartılmaya 2013<br />

yılında başlandı. Tamar sahasında, 238 milyar<br />

metreküp doğal gaz rezervi olduğu öngörülüyor.<br />

Sahada Chevron’un yüzde 25, Isramco’nun yüzde<br />

28.7, Tamar Petroleum’un yüzde 16.7, Dor Gas’ın<br />

yüzde 4 ve Everest’in yüzde 3.5 hissesi bulunuyor.<br />

IKEA, RUSYA’DA 8 GÜNEŞ<br />

SANTRALINE ORTAK OLACAK<br />

Dünya çapında birçok IKEA mağazasının sahibi<br />

olan Hollanda merkezli Ingka Group, Rusya’da<br />

yenilenebilir enerji alanındaki ilk yatırımını yapmaya<br />

hazırlanıyor. Ingka Group, Rusya’nın güneybatısında<br />

sekiz güneş santralinin yüzde 49 hissesini Solar Systems<br />

LLC’den satın alma konusunda anlaşmaya vardığını<br />

açıkladı.<br />

Dünyanın en büyük mobilya perakendecisinin yatırım<br />

kolu Ingka Investments, sekiz güneş santralinin<br />

toplam değerinin 272.16 milyon dolar (21 milyar<br />

rubleden fazla) olduğunu kaydetti. IKEA, hammadde<br />

üretiminden müşterilerin mobilyalarını elden çıkarmasına<br />

kadar tüm IKEA değer zincirinde sera gazı<br />

emisyonunu azaltarak 2030 yılına kadar iklim açısından<br />

pozitif olmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmaya<br />

yardımcı olmak için Ingka Group, özellikle Rusya ve<br />

Çin’de yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak<br />

istiyor.<br />

Ingka Group, 2009 yılından bu yana yenilenebilir<br />

enerjiye 2,5 milyar euro (2,97 milyar dolar) yatırım yaptı<br />

ve son zamanlarda kendi operasyonlarında tükettiği<br />

enerji kadar yenilenebilir enerji üretme hedefini aştı.<br />

LISANSSIZ KAPASITESI 7 BIN MW SINIRINA DAYANDI<br />

<strong>Enerji</strong> Piyasası Düzenleme Kurumu (EP-<br />

DK)’nun verilerine göre şubat ayında lisanssız<br />

elektrik kurulu gücü 6 bin 967,61 MW oldu. MW oldu.<br />

Ele alınan dönemde lisanssız santrallerden elektrik<br />

üretimi ise 816 bin 411,83 MWh olarak gerçekleşti.<br />

Kaynaklara göre kurulu gücün dağılımına bakıldığında<br />

en fazla elektrik üreten ilk üç enerji kaynağı sırasıyla;<br />

güneş enerjisi, doğal gaz ve biyokütle enerjisi oldu.<br />

Lisanssız elektrik kurulu güce en fazla sahip olan<br />

ilk üç il ise Konya, Ankara ve Şanlıurfa olarak sıralandı.<br />

En fazla ödeme yapılan enerji kaynağı ise dağılımda<br />

yüzde 96,72 oranına sahip olan güneş enerjisi oldu.<br />

Güneş enerjisinden elektrik üreten lisansız santrallere<br />

şubat ayında toplam 739 milyon 973 bin 330 TL ödeme<br />

yapıldı. Güneş enerjisinden sonra ödeme yapılan<br />

enerji kaynakları şöyle oldu: Yüzde 2,46 payla biyokütle,<br />

yüzde 0,75’le rüzgar ve yüzde 0,08 hidrolik enerji.<br />

<strong>2021</strong> yılı Şubat ayı sonu itibariyle lisanssız elektrik<br />

kurulu gücünün enerji kaynaklarına göre dağılımı ise<br />

şöyle oldu:<br />

Kaynak Türü Kurulu Güç (MW) Oran (%)<br />

Güneş 6.399,55 91,85<br />

Doğal gaz 404,07 5,80<br />

Biyokütle 84,51 1,21<br />

Rüzgâr 70,83 1,02<br />

Hidrolik 8,65 0,12<br />

Genel Toplam 6.967,61 100,00<br />

24 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM


ANKARA KULİSİ<br />

Deniz Suphi<br />

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik<br />

fiyatlarını da tetikleyecek<br />

BOTAŞ’ın doğal gaza yaptığı zam, elektrik fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya başladı. HES’lerin kuraklık<br />

nedeniyle toplam elektrik üretimindeki payının düşmesiyle ortaya çıkan açık doğal gaz santralleri<br />

tarafından karşılanıyor. Kısaca doğal gaz zammı domino etkisi yaratacağa benziyor, uzmanlar “Temmuz<br />

ayındaki tarife güncelleme döneminde yüzde 15-20 oranında bir zam olabilir” öngörüsünde bulunuyor…<br />

BOTAŞ; ocak, mart ve nisan aylarının ardından<br />

mayıs ayında da doğal gaza zam yaptı. Gaz fiyatı,<br />

konut ve sanayide yüzde 1, elektrik üretim amaçlı<br />

santrallarda yüzde 12 artırıldı. Zam sonrasında konutlarda<br />

gaz satış fiyatı, her bin metreküp için bin<br />

315 lira 500 kuruş, sanayi bin 471 lira 414 kuruş<br />

oldu. Elektrik üretim amaçlı santraller de yüzde 12<br />

artışla bin 631 lira 667 kuruştan gaz kullanmaya<br />

başladı. Peki, bu zammın elektrik fiyatlarına etkisi<br />

ne olacak? Bilindiği gibi Türkiye’nin “en ucuz” elektrik<br />

üretim kaynağı su. Ancak son yıllarda yaşanan<br />

kuraklık bu yıl da devam ettiği için barajlara, bu<br />

yıl beklenen miktarda su gelmedi. Bu yılın ilk dört<br />

ayında (ana havza) barajlara gelen su miktarı, uzun<br />

yıllar ortalamasının hemen hemen yarısı düzeyine<br />

geriledi. Bu nedenle toplam elektrik üretiminde, bu<br />

yıl ve 2022’de suyun payının azalması bekleniyor.<br />

Suyun üretimdeki payı azaldığında ortaya çıkan<br />

açığı doğal gaz çevrim santralleri dolduruyor, bu da<br />

gazın payını artırıyor. Henüz tarifelere bir zam söz<br />

26 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


konusu değil ancak maliyet arttığı için piyasada,<br />

elektrik fiyatları da yükselmeye başladı. <strong>Enerji</strong> sektörü<br />

uzmanları, Türkiye’de elektrik tarifelerinin üçer<br />

aylık dönemlerde maliyet bazlı olarak gözden geçirildiğini<br />

belirterek, “Bu çerçevede bir hesaplama<br />

yapılacak. 1 Temmuz’da, yeni bir tarife gündeme<br />

gelebilir. Elektrikte artış beklenebilir” dedi. Sektör,<br />

elektrikte yılın sonuna dek yüzde 15-20 aralığında<br />

bir artışa gereksinim olduğu görüşünü dile getirdi.<br />

“Tam kapanmanın” enerjiye etkisi olacak mı?<br />

Türkiye, koronavirüsle mücadele için bir kez daha<br />

kapandı. 29 Nisan <strong>2021</strong> Perşembe saat 19.00’da<br />

başlayan “tam kapanma” adı verilen uygulama, 17<br />

<strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> Pazartesi 05.00’e kadar sürecek. Kapanmanın<br />

enerji tüketimine etkisi ne? Bu soruyu yanıtlamak<br />

için geçen yıla gitmemiz gerekiyor.<br />

Türkiye, 2020 yılının Mart ayında yeni koronavirüsle<br />

ve salgınla mücadele için ilk adımı attı. Bazı<br />

kısıtlamalar getirildi, milyonlarca vatandaş evine<br />

kapandı. Uzaktan çalışma başladı, Okullar, uzaktan<br />

eğitim verdi. Sıkı önlemler, nisan ve mayıs aylarında<br />

da devam etti.<br />

Türkiye, 2020 yılı Nisan ayında 20 milyar 342<br />

milyon kilovatsaat elektrik tüketti. <strong>2021</strong> yılı Nisan<br />

ayında (1-29 Nisan arasında herhangi bir kısıtlama<br />

söz konu değildi) yüzde 25.9’luk artışla 25 milyar<br />

615 milyon kilovatsaata çıktı. Normal dönemde,<br />

kapanmaya göre elektrik tüketimi dörtte birden<br />

fazla artış gösterdi.<br />

Bu yıl 17 <strong>Mayıs</strong>’a dek sürecek “tam kapanma”<br />

döneminde elektrik ve gaz tüketiminin ne olacağına<br />

dair veriler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.<br />

Konutlarda, kapanma öncesine göre elektrik tüketimi<br />

arttı. Ticarethanelerde beklendiği gibi belirgin<br />

biçimde düşüş yaşandı. Sanayide, gerek elektrik<br />

gerekse de doğal gaz tüketimi geçen yıla göre artış<br />

kaydetti.<br />

Yaz mevsimindeki tüketim turizme bağlı<br />

Yaz mevsiminde elektrik tüketimini etkileyecek<br />

en önemli öğe, turizm yörelerindeki hareketlilik olacak.<br />

Otellerin açılması durumunda tüketimin hızlı<br />

bir artış göstermesi ve geçen yılın çok çok üstüne<br />

çıkması bekleniyor. Özellikle klimaların çalışmaya<br />

başlamasıyla elektrikte ciddi bir tüketim artışı hesaplanıyor.<br />

Bu tüketimin karşılanmasında doğal gaz santralları<br />

önemli bir yere sahip olacak. Zira, özellikle<br />

devletin sahip olduğu ve işlettiği dev hidroelektrik<br />

santralların barajlarına, bu yıl beklenen miktarda su<br />

gelmedi. Bu yılın ocak-nisan döneminde ana havza<br />

olarak adlandırılan barajlara gelen su miktarı, uzun<br />

yıllar ortalamasının yarısı düzeyinde kaldı.<br />

Buna bağlı olarak toplam elektrik üretiminde, bu<br />

yıl ve izleyen yılda suyun payının azalması bekleniyor.<br />

Doğal gaz santrallarının payı artacak. İşaretler<br />

de geliyor. Örneğin, 2020 yılı sonunda gaz santrallerinin<br />

toplam elektrik üretimi içindeki payı yüzde<br />

22-23 düzeyinde seyrediyordu. Bu oran, Nisan ayı<br />

sonunda yüzde 28’e dek yükseldi. Suyun payı yüzde<br />

25-26 düzeyinde bulunuyordu. Bu pay, yüzde 20-21<br />

aralığına kadar çekildi. İzleyen aylarda suyun payının<br />

daha da düşebileceği belirtiliyor.<br />

GAZ ZAMMI VE ETKİLERİ<br />

Doğal gazın, toplam elektrik üretimi içindeki payı<br />

artarken, birim fiyatı da yükselmeye devam ediyor.<br />

BOTAŞ; ocak, mart ve nisan aylarının ardından mayıs<br />

ayında da doğal gaza zam yaptı. Gaz fiyatı, konut<br />

ve sanayide yüzde 1, elektrik üretim amaçlı santrallarda<br />

yüzde 12 artırıldı. BOTAŞ, önceki aylarda her<br />

bir müşteri grubuna yüzde 1 oranında zam yapmıştı.<br />

Bu zam sonrasında piyasada, (piyasa takas fiyatları)<br />

elektrik fiyatları da yükselmeye başladı. Santrallere<br />

satılan gazın fiyatının artması ve maliyetlerin yükselmesi,<br />

bir aşama sonrasında elektrik fiyatlarına da<br />

şöyle ya da böyle yansıyacak. <strong>Enerji</strong> sektörü uzmanları,<br />

elektrikte yılın sonuna dek yüzde 15-20 aralığında<br />

bir artışa gereksinim olduğunu kaydederek,<br />

“Teknik çalışmalar yapılacaktır. Buna göre bir karar<br />

alınacaktır” diye konuştu.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 27


RÖPORTAJ<br />

Z. Işık Adler<br />

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle<br />

fiyatların güncellenmesi gerekiyor<br />

YEKDEM ile ilgili düzenlemenin her ne kadar yatırımcıların beklentisinin altında kalmasına karşın rüzgar<br />

sektörünün büyümesinde itici bir güç olduğunu belirten TÜREB Başkanı Ebru Arıcı, ancak son dönemde<br />

artan döviz kurları nedeniyle fiyatlarda güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyor. Arıcı, Mini YEKA<br />

ihaleleri, lisanssız yatırımların önünün açılması ve offshore yatırımlarıyla ilgili haritanın belirlenmesinin<br />

ardından Türkiye’de rüzgarın çok daha önemli bir seviyeye geleceğini belirtiyor…<br />

Geçtiğimiz ay Türkiye Rüzgar <strong>Enerji</strong>si Birliği<br />

(TÜREB) Başkanı seçilen Ebru Arıcı, aynı zamanda<br />

sektörün ilk kadın başkanı oldu. Ebru Arıcı ile hem<br />

birliğin yeni dönem hedeflerini hem de rüzgar sektörünün<br />

gelişimi için neler yapılması gerektiğini<br />

konuştuk. Arıcı çeşitli yasal düzenlemeler ve bazı<br />

teşviklerle Türkiye’nin rüzgar potansiyelini katma<br />

değere dönüştürüleceğine inanıyor…<br />

TENVA ve <strong>Enerji</strong> <strong>Panorama</strong> Dergisi olarak yeni<br />

görevinizi tebrik ederiz. Sektörün ilk kadın<br />

başkanı olmanızın diğer alanlara da örnek<br />

olmasını dileriz. Öncelikle sizi yakından tanımak<br />

isteriz. Kariyer yolculuğunuz ve enerji sektörüyle<br />

yolunuzun nasıl kesiştiğini anlatabilir misiniz?<br />

Merhaba Türkiye <strong>Enerji</strong> Vakfı ve <strong>Enerji</strong> <strong>Panorama</strong><br />

Dergisine tebrikleri ve nazik davetleri için öncelikle<br />

çok teşekkür ederim. Kendimi kısaca tanıtmam<br />

28 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


gerekirse; 1974 Samsun doğumluyum, Dokuz Eylül<br />

Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge<br />

Planlama bölümü mezunuyum.1998 yılında şehir<br />

plancısı olarak çalışmaya başladığım şirket, bir süre<br />

sonra enerji sektöründe de yatırımlar yapmaya başladı.<br />

Benim enerji sektörüyle tanışmam da o döneme<br />

denk geliyor. 2005 yılından beri çok yoğun olarak<br />

yenilenebilir enerji ve en başta rüzgar sektöründe<br />

çalışıyorum. Toplamda 6 bin MW üzerinde yaklaşık<br />

120 projede aktif rol aldım. İlerleyen yıllarda enerji<br />

alanında girişimci oldum ve kendi şirketimi kurdum.<br />

Yenilenebilir enerji sektöründe inşaat öncesi dönemdeki<br />

hizmetlerin tamamını en kapsamlı veren<br />

bir şirketiz.<br />

Yenilenebilir enerji ve gelişen teknoloji sayesinde<br />

kadınların ‘erkek egemen’ enerji sektöründeki yeri<br />

artıyor. Daha fazla kadının enerjide yer alması için<br />

neler yapılması gerekiyor, önerileriniz nelerdir?<br />

Aslında sektörde bu anlamda olumlu bir değişim<br />

de gözlenmekte diyebilirim. Ancak her şekilde yönetim<br />

ekiplerinde daha çok kadın görmeliyiz. Öncelikle<br />

kadınlar için sektörün cazibesini artırmak hem sektör<br />

oyuncularının hem de kamunun hedefinde olmalıdır.<br />

Mentorluk ve gelişim programları, eğitim destekleriyle<br />

de özellikle gençlerin ilgisi sağlanabilir.<br />

Türkiye yenilenebilir enerjide önemli bir yol<br />

aldı ancak son yıllarda yatırımların azaldığını<br />

görüyoruz. Bu perspektiften bakarak Türkiye’nin<br />

rüzgar yolculuğunu kısaca özetleyebilir misiniz?<br />

Bu yıl nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?<br />

Malumunuz yaşanan salgın sürecine karşın Türkiye<br />

rüzgar enerjisi sektörü, 2020 yılını 1.224 MW<br />

ilave kurulu güçle kapatmayı bildi ve ülkemizin rüzgar<br />

enerjisi kurulu gücü 2020 yılı sonu itibarıyla 9<br />

bin 305 MW’a ulaştı. Mart sonu itibarıyla 9 bin 833<br />

MW ile 10 GW sınırına dayandı. Bu sınırın <strong>2021</strong> yılı<br />

bitiminde fazlasıyla aşılmış olacağına yürekten inanıyoruz.<br />

2010 yılında toplam kurulu gücü 1370 MW iken<br />

2020 sonunda 10 GW sınırına dayanan; yüzde 65<br />

yerlileşme oranına sahip; dünya devi markalara<br />

uluslararası standartlarda ürün ve hizmet tedarik<br />

edebilen, güçlü Türk şirketlerinin 75 fabrikada üretim<br />

yaptığı ve ihracat ağırlıklı çalıştığı; doğrudan 18<br />

bin, dolaylı olarak 25 bin kişinin istihdam edildiği;<br />

Türk mühendisliğinin ön plana çıktığı ve inanılmaz<br />

kıymetli bir bilgi birikiminin her geçen gün daha da<br />

arttığı bir sektörden söz ediyoruz.<br />

Şu anda 2 bin MW YEKA projeleri ve 2 bin 500<br />

MW’ı inşaa halinde olan yaklaşık 4 bin MW üretim lisanslı<br />

ve ön lisanslı projeyle yaklaşık 6 bin MW proje<br />

stoğumuz bulunuyor. Bunların bir kısmının hayata<br />

geçmesiyle yılsonunda 11 GW’lık bir güce ulaşacağımızı<br />

tahmin ediyoruz.<br />

“HER NE KADAR SEKTÖRÜN<br />

BEKLENTILERININ ALTINDA KALSA DA…”<br />

Kamuoyunda YEKDEM ile ilgili tartışmalar henüz<br />

bitmiş değil. Kamunun bu alanda yaptığı son<br />

düzenleme rüzgar sektöründe var olan ve yeni<br />

girecek olan yatırımcıları nasıl etkileyecek?<br />

Salgın birçok sektörü sekteye uğrattı, ancak YEK-<br />

DEM mekanizmasının yenilenmesi rüzgar yatırımlarının<br />

devam etmesi için çok önemli bir etken oldu.<br />

Bildiğiniz gibi, 1 Temmuz <strong>2021</strong>’den sonra işletmeye<br />

girecek YEK belgeli yenilenebilir enerji kaynaklarına<br />

dayalı elektrik üretim tesisleri için uygulanacak YEK-<br />

DEM ve yerli katkıya ilişkin fiyatlar, süreler ve fiyat<br />

güncellemesi formülasyonu, 29 Ocak <strong>2021</strong> tarih ve<br />

3453 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile belirlendi.<br />

Kamudan beklenen en önemli teşvik aslında süresi<br />

dolmakta olan YEKDEM mekanizmasının devam ettirilmesiydi.<br />

Her ne kadar sektörün beklentilerinin al-<br />

OFFSHORE RES İÇİN<br />

YOL HARİTASI ÇİZECEKLER<br />

Türkiye’nin offshore rüzgar potansiyeli hakkında<br />

bilgi verebilir misiniz? Daha önce bir ihale<br />

açılmıştı ancak katılım olmadı. Bu alanı geliştirmek<br />

için neler yapılmalı?<br />

Evet, 2018 yılında 1.200 MW için bir duyuru yapılmıştı<br />

ancak sonuçlanmadı. Ancak o tarihten bu zamana<br />

hem <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hem<br />

de özel sektör, bu konuda son derece ciddi çalışmalar<br />

yürütüyor. Öncelikli hedef de teknik hazırlıkların,<br />

finansman koşullarının, tedarik zinciri ve istihdam<br />

koşullarının belirlenmesi. Bu anlamda TÜREB<br />

olarak Türkiye Offshore RES Yol Haritası ve rüzgar<br />

elektrik santrallerinin kurulumlarına yönelik teknik,<br />

ekonomik ve çevresel etki çalışmalarına destek<br />

vermek için çalışmalarımızı yürütüyoruz.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 29


tında kalmış, Türk Lirası bir destek belirlenmiş olsa<br />

da bu durumuyla da yatırım yapmak isteyenler için<br />

önemli bir teşvik olduğunu düşünüyoruz. Günün sonunda<br />

devletin belirlediği bir alım garantisi finanse<br />

edilmenin en önemli koşulu. Malumunuz 1 Haziran<br />

tarihi ile YEK-G belgeleri gündemimize giriyor, bu da<br />

yatırımcılar için ilave bir gelir yaratacak.<br />

Artan kur maliyetleri nedeniyle bilançosunda<br />

sorun yaşayan yatırımcılar var mı?<br />

Halihazırda inşaat ve işletme aşamasında olan<br />

projelerin büyük kısmı döviz bazlı teşvikten faydalandıkları<br />

ve finansmanları bu koşullara göre sağlandığı<br />

için nispeten diğer sektörlere göre nispeten<br />

daha az etkilendi diyebiliriz. Ancak değişen YEKDEM<br />

mekanizması için fiyatların güncellenmesi son derece<br />

önem kazanıyor.<br />

YEKA RES projeleri ile göreceğiz. Kısa vadede tavan<br />

fiyatı, başvuru süreleri ve koşulların içeren, uzun<br />

vadede ise depolama ve yerlilik konularının, aynı<br />

zamanda proje geliştirme önerilerinin de yer aldığı<br />

çalışmamız tamamlanmak üzere. Düzenli olduğu<br />

sürece açıklanan her kapasite sektörümüzün her<br />

parçası için son derece kıymetlidir.<br />

MINI YEKA IHALESI YENI<br />

YATIRIMCILAR KAZANDIRACAK<br />

Son dönemde hibrit santraller konusu oldukça<br />

popüler. Türkiye’nin bu alandaki potansiyeli<br />

nedir, gelişim için hangi konulara öncelik<br />

verilmelidir?<br />

Genellikle ülkelerin yenilenebilir enerji potansiyellerine<br />

baktığımızda bir ya da iki kaynak üzerine<br />

yatırım altyapısı olduğunu görüyoruz. Ancak Türkiye<br />

bu anlamda çok farklı yenilenebilir enerji kaynaklarına<br />

sahip. Hibrit enerji santralleri ve uygulamalarına<br />

yönelik çalışma gruplarımızla hem en kolay<br />

hayata geçirilebilecek rüzgar-güneş potansiyelini<br />

inceliyor hem de hidrojen gibi alternatifler için uluslararası<br />

gelişmeleri takip ederek ülkemizdeki altyapıya<br />

katkı koymaya çalışıyoruz.<br />

YEKA ve mini YEKA ihalelerinde bir gerileme söz<br />

konusu. En son bakanlık bu yıl 2 bin MW’lık ihale<br />

düzenleyeceğini açıkladı. Bu miktar sizce yeterli<br />

ve ihalelere yerli ve yabancı yatırımcı ilgisi nasıl<br />

olacaktır?<br />

Aslında şu anda halihazırda verilmiş olan 2 bin<br />

MW YEKA projesi var, 2 faz halinde düzenlenecek.<br />

Aynı zamanda TÜREK@home kapsamında 24 Mart<br />

<strong>2021</strong> tarihinde düzenlenen panelimizin moderatörü<br />

<strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah<br />

Tancan tarafından 2 bin MW Mini YEKA RES başvurularının<br />

da yakın zamanda alınacağı bilgisi açıklandı.<br />

Yeni yatırımcı profilimizi artık planlanan Mini<br />

LİSANSSIZ SANTRALLER İÇİN<br />

YATIRIMCI REHBERİ HAZIRLANIYOR<br />

Rüzgar sektöründe lisanssız santral yatırımlarının düşük<br />

kaldığını belirten Ebru Arıcı, bunun nedeni olarak kapasite<br />

kısıtlamasını görüyor. İlk düzenlemede 500 kWh, daha<br />

sonra ise 1 MW sınırı getirildiği anımsatan Arıcı, “Oysa<br />

rüzgarda türbin kapasiteleri daha yüksek, dolayısıyla üretim<br />

kısıtı bir sorun oldu. Ancak 5 MW’lık düzenlemenin<br />

ardından hem kamu hem de özel sektörde lisanssız yatırımlarının<br />

artacağını düşünüyoruz” diyor.<br />

Ancak Arıcı, yatırımların önündeki bir başka engel daha<br />

olduğunu söylüyor; o da arazi sorunu. Lisanssız santrallerin<br />

kamu arazisine kurulamadığını belirten Arıcı,<br />

“Oysa rüzgar daha çok kamu arazilerinde, yerleşim ve<br />

sanayi bölgelerinin uzağında. Güneş gibi istediğin yere<br />

kurmak mümkün değil. Biz kamudan bu konuyla ilgili<br />

ek düzenlemeler yapmasını bekliyoruz. Ayrıca TÜREB<br />

olarak şu anda lisanslı yatırımları kapsayan ve yatırımları<br />

A’dan Z’ye kadar inceleyen bir rehber hazırlıyoruz.<br />

Aynı çalışmayı lisanssız santraller için de yapacağız ve<br />

bu alanın gelişmesi için önerilerimizi sunacağız. Biliyorsunuz<br />

lisanssız santrallere en çok ilgi gösteren kesim,<br />

elektrik tüketimi yüksek olanlar yani sanayii. Bu konuda<br />

bizim de önerilerimiz olacak” diyor.<br />

30 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


FİNANSMAN<br />

Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak<br />

Rusya Devlet Atom <strong>Enerji</strong>si Kurumu Rosatom’a bağlı Akkuyu Nükleer A.Ş. ile Otkritie Bankası,<br />

500 milyon dolarla sınırlı 7 yıllık yenilenmeyen kredi üzerine anlaşmaya vardı. Kredi, şirketin<br />

sürdürülebilir kalkınma alanındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini şart koşan özel koşullarda<br />

Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesini finanse etmek için kullanılacak…<br />

Rusya Devlet Atom <strong>Enerji</strong>si Kurumu Rosatom tarafından<br />

yapılan Mersin’deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin<br />

yapımı için yeni bir finansman anlaşması imzalandı.<br />

Rosatom’un iştiraki olan Akkuyu A.Ş. ile Otkritie<br />

Bankası, 500 milyon dolarla sınırlı 7 yıllık yenilenmeyen<br />

kredi üzerine anlaşmaya vardı. Akkuyu Nükleer A.Ş.,<br />

Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına uygun olarak ilgili yıllık<br />

faaliyet raporunun sunulması ile ekolojik ve çevresel<br />

izlemenin gerçekleştirilmesi yükümlülüğünü üstleniyor.<br />

Anlaşmalara uyum, borçlu için daha düşük kredi oranının<br />

belirlenmesi anlamına geliyor.<br />

Konuya ilişkin bilgi veren Rosatom Genel Müdür Birinci<br />

Yardımcısı ve Uluslararası İş Geliştirme Direktörü<br />

Kirill Komarov, “Özel koşullarda kredi çekmek yalnızca<br />

avantajlı faiz oranına güvenmeyi mümkün kılmıyor, aynı<br />

zamanda hem ‘amiral gemi’ niteliğindeki projemiz Akkuyu’nun<br />

hem de Rosatom’un hedefleri uygulamak için<br />

‘sürdürülebilir’ çözümler ve yollar seçme konusundaki<br />

ortak arzusunu bir kez daha doğruluyor” dedi. Komarov,<br />

“Her sürdürülebilir kredi, finansal piyasanın, sadece güvenilir<br />

bir borçlu olarak değil aynı zamanda sürdürülebilir,<br />

düşük karbonlu bir senaryoda ekonominin büyümesi<br />

için gerekli koşulları yaratan bir endüstri olarak nükleer<br />

enerji endüstrisine duyduğu güvenin kanıtıdır” yorumunu<br />

da yaptı.<br />

Rosatom Ekonomi ve Finans Genel Müdür Yardımcısı<br />

İlya Rebrov ise “Akkuyu NGS projesinin finansmanının<br />

sağlanmasıyla ilgili anlaşma, Rosatom ile Otkritie<br />

Bankası arasında 2019 yazında başlayan iş birliğinde<br />

önemli bir kilometre taşıdır. Bankanın, bugün dünyanın<br />

en büyük nükleer enerji projesi olan Türkiye’deki düşük<br />

karbonlu enerji projemizi, BM Sürdürülebilir Kalkınma<br />

hedeflerinin yanı sıra Paris Anlaşması iklim hedeflerini<br />

destekleme taahhüdümüzü yansıtan koşullarda destekleme<br />

kararını memnuniyetle karşılıyoruz. Otkritie<br />

ile stratejik ortaklığımızın gelecekte Rosatom’un diğer<br />

projelerine yayılacağına ve bunların zamanında uygulanmasına<br />

katkıda bulunacağına inanıyoruz” açıklaması<br />

yaptı.<br />

“Ekolojik yükümlülüklere uyacaklarının<br />

taahhüdü”<br />

Otkritie Bankası Kıdemli Başkan Vekili, Kurumsal<br />

ve Yatırım Bankacılığı Direktörü Yekaterina Çirkova da<br />

şu değerlendirmelerde bulundu: Otkritie Bankası, etrafındaki<br />

dünyayı değiştiren, yol gösteren, her zaman<br />

sadece iş yapmaktan daha fazlasını yapan bir bankadır<br />

ve önde gelen şirketlerle doğrudan işbirliğinin uygulanmasına<br />

odaklanmaktadır. Bu şirket de elbette, stratejik<br />

ortağımız olan Rusya Devlet Atom <strong>Enerji</strong>si Kurumu Rosatom’dur.<br />

Rosatom’un Rusya Federasyonu dışındaki<br />

en büyük projesinin ana finansörlerinden biri olmaktan<br />

mutluluk duyuyoruz. Akkuyu Nükleer ile yapılan anlaşma,<br />

banka için müşterinin mevcut küresel uygulamalara<br />

uygun olan ekolojik yükümlülüklerine tam olarak<br />

uyma arzusunu teşvik eden bir mekanizma sağladığı<br />

için özellikle önemli.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 31


KAPAK<br />

Deniz Suphi / Z. Işık Adler<br />

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI<br />

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN<br />

ORTASINDA TÜRKIYE’NIN<br />

SIYASET VE ENERJI DENKLEMI<br />

Türkiye uzun zamandır yalnız kaldığı Doğu Akdeniz havzasında kendi lehine<br />

önemli adımlar atarken karşısında birden bire ABD ve Rusya ekseninde<br />

şekillenen Ukrayna gerginliğini buldu. Türkiye, Rusya ile olan yakın siyasi ve<br />

özellikle enerji tabanlı ekonomik ilişkilerini devam ettirmek bir yandan da<br />

NATO üyesi olmasının getirdiği sorumluluklarla karşı karşıya…<br />

32 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de bölge<br />

ülkeleriyle olan ilişkilerinin yanı sıra enerji hub’ı<br />

ve üreticisi olma kozuna da sahip olan Türkiye,<br />

adeta bir mekik diplomasisi yürütüyor. Bu süreçte<br />

hangi adımlar Türkiye’nin elini güçlendirir,<br />

uluslararası enerji arenasındaki gücünü artırır ve<br />

dış politikadaki ağırlığına değer katar?<br />

Ukrayna’nın doğusundaki Donbass merkezli,<br />

Karadeniz’e de sıçrayan gerilim, tarihi<br />

kanlı ayak izleriyle dolu insanlığa, İtalyan ozan<br />

ve siyasetçi Dante’nin hayal bile edemeyeceği<br />

yeni bir cehennem azabı yaşatacak potansiyeli<br />

de bağrında taşıyor. Bir yanında ABD ve<br />

Batı’nın desteğini alan Kiev’in, diğer yanında<br />

ise Moskova’nın bulunduğu kriz, her gün yeni<br />

bir açıklama ya da girişimle evriliyor ve içten<br />

içe yanan ateşin yakıcı etkisi önce Türkiye ve<br />

Karadeniz’i içine alan bölgede, ardından diğer<br />

ülkelerde farklı derecelerde de olsa hissediliyor.<br />

Türkiye’nin inşa etmeyi planladığı Kanal<br />

İstanbul projesi kapsamında “gözden geçirilebileceği”<br />

ifade edilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi<br />

de Karadeniz’e yönelik hassasiyetleri<br />

artırıyor. Karadeniz’de suları ısıtan bu gerilim,<br />

çekirdeğinde ekonomi ve enerjinin bulunduğu<br />

büyük hesapları ve paylaşım savaşını, jeostratejik<br />

noktalara yerleşme planlarını, askeri<br />

güç gösterileriyle tahkim ediyor. Bu sürecin<br />

ABD’ye, Karadeniz’de askeri olarak konuşlanabileceği<br />

kanalları açabileceği, Kuzey<br />

Akım-2’den başlayarak bazı enerji projelerine<br />

müdahale edebileceği fırsatlar sunduğu<br />

yorumları yapılıyor. Türkiye, gerçekliği tartışmalı,<br />

diplomatik bir deyişle “stratejik ortağı”<br />

ABD ile gaz-petrol, turizm, nükleer, tarım<br />

ürünleri ve askeri ilişkileri olan Rusya arasında<br />

yönünü tayin etmeye çalışıyor. Türkiye<br />

ve Rusya ilişkilerinin yara almasının (elbette<br />

derecesine bağlı olarak), yürüyen ya da başlayacak<br />

projeleri ve ticari süreçleri zora sokacağı,<br />

uçak düşürme deneyiminden hareketle<br />

rahatlıkla öne sürülebilir.<br />

Ukrayna ve Rusya arasında Donbas bölgesi<br />

üzerindeki hakimiyet mücadelesi Karadeniz’deki<br />

gerilimi artırmaya devam ediyor.<br />

ABD Başkanı Joe Biden, bölgedeki kriz için<br />

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü.<br />

Telefon görüşmesinde Biden, Putin’e<br />

Ukrayna konusundaki kaygılarını ileterek<br />

“gerginliği azaltma” çağrısı yaptı. Ancak, bu<br />

yeterli olmadı.<br />

Gerilimi artırıcı, tehdit dozu yüksek, tarihsel<br />

referansları da olan ima yüklü son<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 33


mesaj, Moskova’dan geldi. Rusya Devlet Başkanı<br />

Vladimir Putin, 18 Nisan’da meclise hitaben yaptığı<br />

yıllık konuşmasında, Ukrayna ve Belarus’a değinerek,<br />

“Rusya’nın her ülke ile iyi ilişkiler istediğini ama<br />

provokasyona başvurup köprüleri yakma niyetinde<br />

olanlara yanıtlarının hızlı ve sert olacağını” söyledi.<br />

“Rusya’yı suçlamak bazı ülkeler için spor<br />

haline geldi”<br />

Rusya’nın çıkarlarını, uluslararası hukuk çerçevesinde<br />

korumaya devam edeceğini belirten Putin,<br />

“Herhangi bir sebepten ya da hiçbir sebep yokken<br />

Rusya’yı suçlamak, bir dizi ülke için bir tür spor haline<br />

geldi. Her ülke ile iyi ilişkiler olsun istiyoruz. Yeterince<br />

sabırlıyız, fakat provokasyonlara cevabımız<br />

sert olacak. Hiçbir ülkenin Rusya ile ilişkilerinde<br />

kırmızı çizgileri geçmeyeceğini umuyorum” diye konuştu.<br />

Batı’nın, Ukrayna ya da Belarus’u umursamadığını,<br />

amacının Rusya’yı çevrelemek olduğunu savunan<br />

Putin, sözlerini şöyle sürdürdü: Biz ölçülü davranmaya<br />

çalıştıkça onlar çevreleme girişimlerine<br />

devam ediyor. Rusya’ya karşı provokasyon gerçekleştirecekler<br />

daha önce hiç olmadıkları kadar pişman<br />

olacaklardır.<br />

Putin, Batı medyası ve liderlerin, Belarus Devlet<br />

Başkanı Aleksandr Lukaşenko’ya yönelik suikast ve<br />

darbe planına ilişkin gelişmelere sessiz kaldığını<br />

kaydederek, “Lukaşenko hakkında farklı bakış açısına<br />

sahip olabilirsiniz. Ancak suikast faaliyeti çok<br />

fazla” dedi. Nükleer silahlar dahil askeri teçhizatın<br />

yenilendiğini belirten Putin, nükleer güçleri bulunan<br />

ülkelerin ayrı bir sorumluluğu olduğunu söyledi. Putin,<br />

BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesinin<br />

toplanması çağrısında bulundu.<br />

Montrö’yü ABD ve Rusya da konuşmaya<br />

başladı<br />

Dünya devleri ABD ve Rusya’nın daha küçük ülkeleri<br />

öne sürerek yaşadığı gerilim, Türkiye’yi de çok<br />

yakından ilgilendiriyor, hem de birçok açıdan. Özellikle<br />

iç siyasette Montrö Boğazlar Anlaşması ve Kanal<br />

İstanbul projesinin tartışıldığı bu günlerde konu<br />

da hem iç hem de dış siyasette daha önemli hale<br />

geliyor.<br />

Türkiye’nin inşa etmeyi planladığı Kanal İstanbul<br />

projesi kapsamında “gözden geçirilebileceği” ifade<br />

edilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi de Karadeniz’e<br />

yönelik hassasiyetleri bir anda artırdı. Rusya ve Ukrayna<br />

arasındaki ihtilafın gündeme geldiği günlerde,<br />

ABD’nin iki savaş gemisini çıkartma girişimiyle<br />

Karadeniz’de sular daha da ısındı. Gerçi ilerleyen<br />

34 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


günlerde ABD, bu girişiminden vazgeçti ama bu tür<br />

manevraların gelecekte de yapılma olasılığı yüksek.<br />

Rusya da Montrö ile ilgili olarak hızla pozisyon aldı.<br />

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova,<br />

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin alternatifi bulunmadığını<br />

belirterek, “İlgili tüm devletlerin buna sorumluluk<br />

bilinciyle yaklaşacağını umuyoruz. Elbette<br />

bu konuda Türkiye, özel bir role sahip” dedi.<br />

Karadeniz’de yakın ve uzak nedenler<br />

Hiç kuşku yok ki bu hamlelerin askeri, ekonomik<br />

ve enerji odaklı yönleri bulunuyor. ABD’nin,<br />

Karadeniz’de başta deniz kuvvetleri olmak üzere<br />

bütün varlığı ile “kontrol” ya da “sınırlama” olmaksızın<br />

bulunma amacı taşıdığı biliniyor. Zaten ABD<br />

de bunu gizlemiyor. ABD’nin Ankara Büyükelçili’ğin<br />

resmi Twitter hesabından 24 Temmuz 2020’de yapılan<br />

paylaşımda, Karadeniz’in tüm milletlere açılması<br />

istendi. Mesajda, “Çok sayıda ortak & dost ülke,<br />

Karadeniz’deki #ExerciseSeaBreeze adlı tatbikatta<br />

birlikte yer aldı. Tüm bu milletlerin, Karadeniz’in<br />

dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması<br />

umuduyla 20’ncisi gerçekleştirilen tatbikatta bir<br />

araya geldiğini görmek son derece etkileyici” denildi.<br />

ABD’nin, bölgeye yönelik hamleleri, Rusya’nın,<br />

küresel piyasaların yükselen ekonomik gücü Çin’le<br />

olan iş birliğini ve temasını zayıflatma ve Rusya’yı<br />

olabildiğince Çin ekseninden uzaklaştırma siyasetinin<br />

bir parçası olarak da okunabilir. Bu olasılık, gerilimde<br />

“uzak” neden olarak değerlendirilebilir.<br />

Yakın neden… ABD’nin, Almanya ve Türkiye gibi<br />

NATO ülkelerini yanına çekme stratejisi izlediğini<br />

de düşünenler var. Buna göre ABD, Kuzey Akım-2<br />

projesini baltalamak için fırsat yaratıyor. Toplam<br />

maliyeti 10 milyar Euro civarında olması beklenen<br />

ve yüzde 94’ü tamamlanan Kuzey Akım 2 Projesi<br />

sayesinde yılda 55 milyar metreküplük Rus gazının<br />

Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya sevk edilmesi<br />

planlanıyor.<br />

ABD; Ukrayna, Polonya ile Baltık ülkelerinin inşasına<br />

karşı çıktığı projenin ortakları arasında proje<br />

sahibi Gazprom’un yanı sıra Shell, OMV, Engie, Uni-<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 35


per ve Wintershall gibi şirketler bulunuyor. Bu konudaki<br />

gelişmeleri daha dikkatle izlemek büyük önem<br />

taşıyor.<br />

Türkiye açısından durum ne?<br />

Türkiye, “stratejik ortağı” ABD ile gaz-petrol, turizm,<br />

nükleer, tarım ürünleri ve askeri ilişkileri olan<br />

Rusya arasında yönünü tayin etmeye çalışıyor. Zira,<br />

Türkiye’nin Rusya ile derin ekonomik, siyasi, ticari<br />

ve askeri ilişkileri bulunuyor. Türkiye ve Rusya ilişkilerinin<br />

yara almasının, yürüyen ya da başlayacak<br />

projeleri ve ticari süreçleri zora sokacağı, uçak düşürme<br />

deneyiminden hareketle rahatlıkla öne sürülebilir.<br />

Örneğin Akkuyu Nükleer Santrali… Ruslar,<br />

Akkuyu’da her biri 1200 megavat olan, 4 üniteden<br />

oluşan nükleer santral inşa ediyor. Santralin yatırım<br />

maliyeti, 20-25 milyar dolar aralığında hesaplanıyor.<br />

Türkiye Cumhuriyeti devletinin üretilen elektriğe<br />

alım garantisi verdiği santralde, ilk üç ünitede inşaat<br />

devam ediyor. Dördüncü ünitenin inşaat lisansının<br />

bu yıl verilmesi ve en geç yeni yılda temelinin atılması<br />

hedefleniyor. Uzmanlara göre, uçak düşürme<br />

olayı sonrasında santralda inşaat durma noktasına<br />

gelmişti. İki ülke arasında çıkacak yeni bir kriz, bu<br />

projeyi doğrudan etkileyebilir.<br />

Türkiye-Rusya arasındaki en önemli ekonomik<br />

değerlerden biri de doğal gaz… Türkiye, yılda 50 milyar<br />

metreküp doğal gaz tüketiyor. Tükettiği miktarın<br />

halen önemli bir bölümünü (yarından fazlasını) Rusya’dan<br />

ithal ediyor. Bu yıl sonuna dek BOTAŞ ve özel<br />

şirketlere ait yaklaşık 16 milyar metreküp doğal gaz<br />

ithalat kontratı sona erecek. Bunun 4 milyar metreküpünü<br />

TürkAkım üzerinden ithalat yapan özel sektör,<br />

kalanını da BOTAŞ (4 milyar metreküp TürkAkım,<br />

6.6 milyar metreküp Azerbaycan, 1.2 milyar metreküp<br />

Nijerya) kontrol ediyor.<br />

Rusya’nın en büyük kozu: Doğal gaz pazarlığı<br />

ve turizm geliri<br />

Kısaca Türkiye ve Rusya, sözleşme yenilemek<br />

üzere masaya oturacak. BOTAŞ’ın yanı sıra özel sektör<br />

ithalatçıları da Rusya ve Gazprom’la hem miktar<br />

hem de fiyat konusunda müzakerede bulunacak. Bu<br />

süreçte, ikili ilişkilerin kıvamı kuşkusuz önemli olacak.<br />

Zira Türkiye, Rusya’dan gaz fiyatını 2020 yılının<br />

başında indirmesini istedi. Rusya, şu ana dek bu talebi<br />

olumlu karşılamadı.<br />

Turizmi de unutmamak gerekiyor. Rusya, bölgedeki<br />

gelişmeler sonrasında Türk turizmini etkileyecek<br />

bir adım attı. Rusya, nisan ayının başında,<br />

Türkiye ile arasındaki uçuşları 15 Nisan’dan itibaren<br />

1 Haziran’a kadar kısıtlama kararı aldı. Uçuşların<br />

karşılıklı olarak haftada iki uçuşla sınırlandırıldığı<br />

bildirildi. Türkiye’deki koronavirüs vakalarına bağlanan<br />

bu kararın, siyasi yönü göze batacak kadar öne<br />

çıkması dikkat çekici bulunuyor.<br />

36 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


DOĞU AKDENIZ’DE KARTLAR YENIDEN KARILIYOR<br />

Bir süre öncesine kadar Doğu Akdeniz’de yalnız<br />

bir şekilde mücadele eden Türkiye, artık daha rahat.<br />

Çünkü yakın süreçte Libya, Mısır ve Türkiye arasında<br />

Doğu Akdeniz denkleminde yeni bir dönemin<br />

başladığına dair güçlü gelişmeler var. Türkiye nisan<br />

ayında Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid<br />

Dibeybe ve beraberinde 14 bakanını ağırladı.<br />

Ankara nezdinde son derece tarihi görülen ziyaretle<br />

Türkiye-Libya ilişkilerinde özellikle Kasım 2019’da<br />

imzalanan Deniz Yetki alanlarının sınırlandırılmasına<br />

ilişkin mutabakat ve geçtiğimiz yıl ülkede sağlanan<br />

ateşkesin devamlılığını göstermesi açısından<br />

önemliydi. Türkiye’nin Libya ile ilişkilerini düzeltmesinin<br />

ardından İtalya, Fransa, Rusya, Yunanistan,<br />

ABD de Libya ile ‘mekik diplomasisine’ başladı. Onların<br />

da hedefi ‘deniz yetki’ anlaşması imzalamak.<br />

Diğer yandan gerek Doğu Akdeniz gerekse Libya<br />

ile ilişkilere de konusunda Türkiye için bir diğer<br />

önemli gelişme Mısır ile diplomatik ilişkilerin yeniden<br />

başlaması oldu. Dışişleri Bakan yardımcısı başkanlığındaki<br />

Türk heyeti Kahire ziyareti gerçekleşti.<br />

Türkiye’nin eli rahatlıyor<br />

Tüm bu gelişmeler özellikle Libya, Mısır ve Türkiye<br />

arasında Doğu Akdeniz denkleminde yeni bir<br />

dönemin aralandığına dair güçlü işaretler taşıyor.<br />

Yakın zamanda Türkiye, Mısır’la yetki anlaşması<br />

için masaya oturabilir ancak bunun için atılması<br />

gereken adımlar var. 4 <strong>Mayıs</strong>’ta Sabah Gazetesi’ne<br />

bir röportaj veren SETA <strong>Enerji</strong> Araştırmaları Direktörü<br />

Prof. Dr. Kemal İnat, Türkiye ile Mısır arasındaki<br />

normalleşme adımlarının Doğu Akdeniz’deki enerji<br />

rekabeti açısından Türkiye’ye olumlu yansıyacağını<br />

söyledi. İnat, “Zira bölgede Mısır’ın da içinde olduğu<br />

bir Türkiye’nin haklarını hedef alan bir oluşum söz<br />

konusuydu. Kahire’nin Ankara ile normalleşme sonrası<br />

bölgedeki Türkiye karşıtı faaliyetlerin bir parçası<br />

olmaktan kaçınması ihtimali Ankara’nın elini rahatlatacak<br />

bir gelişme olur. Bu noktada özellikle de Mısır’ın<br />

Yunanistan ve GKRY ile imzaladığı deniz yetki<br />

alanları sınırlandırma anlaşmasını terk edip, kendisi<br />

için daha avantajlı olacak şekilde Türkiye ile böyle<br />

bir anlaşma imzalaması ülkemiz için optimal fayda<br />

sağlar” dedi.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 37


“COĞRAFYAYI NİMET YA DA<br />

KÜLFET HALİNE GETİRMEK<br />

YÖNETİCİLERİN ELİNDE”<br />

Ertuğrul Kumcuoğlu<br />

Emekli Büyükelçi<br />

Tarih boyunca insanlığın aşina<br />

olduğu dört önemli medeniyetin<br />

üçü yani Mısır, Mezopotamya, Yunan<br />

medeniyetleri Doğu Akdeniz<br />

havzasında kurulmuştu. Bu medeniyetlerin<br />

oluşabilmesi tesadüf<br />

değildir çünkü gelir ve servet<br />

birikimi söz konusuydu. Bunun<br />

üzerine bölgede bulunan hidrokarbon<br />

yatakları yeniden Doğu<br />

Akdeniz’i dünyanın önemli yerlerinden<br />

biri haline getirdi.<br />

Bu yataklardan elde edilen doğal<br />

gazı –ki doğal gazın nakliyesi<br />

petrolden çok daha zordur- potansiyel<br />

pazarlara iletmek gerekiyor.<br />

Bölgeyi incelediğimizde ise<br />

445 milyonluk nüfusuyla Avrupa<br />

Birliği ve Türkiye’yi görüyoruz. Bu<br />

gazı potansiyel pazarlara ulaştıracak<br />

en kısa ve en az maliyetli<br />

yol ise denizden geçecek bir boru<br />

hattının Türkiye’ye bağlanıp Avrupa’ya<br />

ulaştırılması olduğu görülüyor.<br />

Kısaca Türkiye hem tüketim<br />

hem de iletim açısından kritik bir<br />

ülke. Siyasette bir yaklaşım vardır:<br />

“Coğrafya milletlerin kaderidir”<br />

denir. Eğer o coğrafya doğru<br />

insanlar tarafından, doğru bir şekilde<br />

yönetilirse nimete dönüşür,<br />

yanlış insanlar tarafından yanlış<br />

bir şekilde yönetilirse külfete<br />

dönüşür. Dolayısıyla Türkiye’nin<br />

stratejik pozisyonunu nimete dönüştürmesi<br />

gerekiyor. Bunun için<br />

de yapmamız gereken ilk şey, bu<br />

kritik coğrafyada istikrarı sağlamak.<br />

Aslında bugüne kadar Doğu<br />

Akdeniz havzasının diğer bileşenleri<br />

olan Mısır, İsrail, Suriye Ürdün<br />

hatta Lübnan’la barışık olsaydık<br />

bu rezervlerin Türkiye üzerinden<br />

taşınması çok kolay olurdu, Girit-<br />

Yunanistan hattı hiç konuşulmazdı<br />

bile.<br />

Türkiye, Libya ile olan ilişkilerinde<br />

önemli bir yol aldı. Mısır’la<br />

da benzer adımlar atılıyor. Bölgede<br />

yapılması gereken şey, önce<br />

akıl durultma olmalı. Bir başka<br />

deyişle acele etmek yerine daha<br />

sağlıklı yürümek lazım. İlişkilerimizi<br />

sağlıklı bir zemine oturtmanın<br />

çabuk olmayacağını ve zaman<br />

alacağını bilerek hareket etmeliyiz.<br />

Libya olayında yaptığımız<br />

gibi sorunları teker teker çözeceğiz.<br />

Tabii bunun en zor safhası<br />

Kıbrıs-Yunanistan sorunu, onu en<br />

sona bırakmamız gerekiyor.<br />

“Batılı ülkeler de dış politika<br />

silahına sarıldı”<br />

Karadeniz’de yaşananları da<br />

doğru bir şekilde analiz etmek<br />

için teşhisi doğru koymak gerekiyor.<br />

Akdeniz’de işler karışırken<br />

birden bire Ukrayna krizi nereden<br />

çıktı? Bu soruya uluslararası<br />

çapta birçok kurum ve kişi de yanıt<br />

veremiyor. Tarihte çok defa yaşanmıştır<br />

özellikle küçük ülkelerin<br />

dış politikayı iç politikaya alet<br />

etme alışkanlıkları vardır. Ama bu<br />

alışkanlığın maalesef daha rasyonel<br />

hareket eden bazı batılı ülkelere<br />

de sirayet ettiğini görüyoruz.<br />

Bunun ilginç örneklerinden biri<br />

Fransa, içerdeki sorunlarını çözemeyen<br />

ülke birden savaş gemisini<br />

Kıbrıs açıklarına gönderdi.<br />

Tüm bunlara Kovid-19 salgını<br />

da neden oldu. İç sorunlarını çözemeyen<br />

ülkeler, ister istemez<br />

dış politikada başarı arayışlarına<br />

dönerler. Avrupa ülkeleri ve ABD<br />

salgınla mücadele etmekte zorlanıyor<br />

ve yöneticiler de “insanları<br />

nasıl meşgul edeceğiz diyerek<br />

uluslararası gerginlik yaratıyor<br />

olabilir, bu bir yaklaşım. Salgının<br />

şiddeti yavaşlayınca bu sorunlar<br />

da azalır. Savaş davulları en azından<br />

insanların kulaklarını sağır<br />

eder, burada bir sıcak çatışma<br />

ya da gerginlik beklemiyorum ve<br />

temenni etmiyorum. Türkiye, bu<br />

süreçte dış finansman sorununu<br />

çözüp ekonomisini daha istikrarlı<br />

bir hale getirirse en doğru adımı<br />

atmış olur. Mümkün olduğu kadar<br />

Cumhuriyetin ilk 80 yılında yapıldığı<br />

gibi belayı üzerimize sıçratmamak<br />

için çaba sarf etmeliyiz.<br />

38 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


TÜRKİYE YEŞİL ENERJİYE<br />

OLAN YATIRIMLARINI<br />

ARTIRMALI<br />

Prof.Dr.Emre İşeri<br />

Yaşar Üniversitesi Uluslararası<br />

İlişkiler Bölümü<br />

ABD ile Rusya gerginliğinin,<br />

bölgeye ve dünyaya ekonomik ve<br />

diplomatik yönden etkileri neler<br />

olur? ABD’nin, bölgeye bakışını<br />

hem siyasi hem de enerji<br />

kaynakları noktasında nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz? Tabii bu<br />

bağlamda Rusya’nın bölgeye<br />

yönelik planları ve hedefleri<br />

hakkındaki görüşleriniz nedir?<br />

Eski bir Sovyet Cumhuriyeti<br />

olan Ukrayna, batıda Avrupa/<br />

ABD, doğuda Rusya ile uzun süredir<br />

devam eden bağları arasında<br />

bölünmüş bağımsız bir yol<br />

oluşturmak için mücadele ediyor.<br />

Yaklaşık 30 yıllık bağımsızlığında<br />

Ukrayna, egemen bir devlet olarak<br />

kendi yolunu belirmeye çalışırken,<br />

aynı zamanda AB ve NATO<br />

gibi Batı kurumlarıyla uyum sağlamaya<br />

çalışıyor. Fakat bu süreçte<br />

Ukrayna dış ilişkilerini dengelemeyi<br />

başaramadığı gibi iç bölünmeyi<br />

(en temelde batısındaki Atlantikçi<br />

Ukrayna milliyetçileriyle,<br />

doğusundaki Rus yanlısı ayrılıkçılar)<br />

gideremedi. Hiç şüphesiz<br />

bunda Batı’nın ikircikli (2008’deki<br />

NATO’ya üyelik vaadi en belirgin<br />

olanı) tutumuyla Rusya’nın revizyonist<br />

girişimleri (2014’te Kırım’ın<br />

ilhakı başta olmak üzere)<br />

ve “Yeni Rusya” olarak tanımladığı<br />

Donetsk ve Lugansk (Donbas)<br />

bölgelerindeki ayrılıkçılara desteği<br />

de etkili oluyor. Batı’nın olası<br />

“provokasyonu” durumunda, ülkesinde<br />

popülaritesi giderek düşmekte<br />

olan Putin, Eylül <strong>2021</strong>’deki<br />

Duma seçimleri öncesi yeni bir<br />

Ukrayna “krizini” iç politikada fırsata<br />

çevirmeyi düşünebilir.<br />

TÜRKIYE-RUSYA<br />

ARASINDAKI EN ÖNEMLI<br />

KONU SİHA’LAR<br />

Türkiye ile Rusya’nın Ukrayna<br />

ve Montrö nedeniyle ilişkileri<br />

çıkmaz bir noktaya evrilebilir<br />

mi? Doğal gaz ticareti, boru hattı<br />

ve Akkuyu bu süreçten nasıl<br />

etkilenir?<br />

Türkiye ile Rusya, bölgedeki<br />

tüm siyasi ayrılıklarına rağmen<br />

büyük enerji yatırımları söz konusu<br />

olduğunda (Akkuyu, Türk<br />

Akımı) işbirliklerini ayrı bir kompartmanda<br />

tutmayı başarıyor gözüküyorlar.<br />

Muhtemelen bunun<br />

temel sebebi ise iki tarafın da<br />

enerjide karşılıklı olarak birbirlerine<br />

bağımlı olduğunun bilincinde<br />

olmalarından ileri geliyor. Türkiye,<br />

Rusya için önemli bir pazar<br />

ve geçiş ülkesiyken, Rusya ise<br />

Türkiye için başlıca doğal gaz tedarikçisidir.<br />

Hiç şüphesiz Akkuyu<br />

nükleer santrali ve S-400’le beraber<br />

bu işbirlikleri üst seviyeye<br />

erişmiş. İlgili sürece koşut olarak<br />

Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri giderek<br />

sorunlu hale gelmekte, Türkiye-Rusya<br />

arasındaki karşılıklı<br />

işbirliği giderek Türkiye aleyhine<br />

daha da asimetrik bir hal almaya<br />

başladı.<br />

Soğuk Savaş yıllarında Montrö<br />

Boğazlar sözleşmesi Karadeniz’in<br />

Sovyetler ile Türkiye arasında<br />

barış gölü olmasının teminatı<br />

oldu. Aynı Gürcistan krizinde<br />

olduğu gibi Türkiye’nin Montrö’yü<br />

devreye sokması, ilerleyen günlerde<br />

de Karadeniz’de barışın teminatı<br />

olacaktır. Bu noktada asıl<br />

sorun olacak husus, Türkiye’nin<br />

Rusya ile SİHA satışı yaptığı Ukrayna<br />

arasında kuracağı dengeye<br />

ilişkindir.<br />

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin<br />

Mısır’la ilişkilerini<br />

düzeltmesiyle başta Yunanistan<br />

olmak üzere çeşitli ülkelerden<br />

tepiler var. Doğu Akdeniz’de<br />

enerji temelli nasıl bir siyasi<br />

gelecek öngörüyorsunuz?<br />

Kıbrıs açıklarındaki doğal rezervleri<br />

ve bunların AB pazarına<br />

olası ihracat yolu olan EastMed<br />

boru üzerinde jeopolitik gerilimin<br />

temelinde Yunanistan/Kıbrıs<br />

Rum yöntemi ile Türkiye/KKTC<br />

arasındaki Doğu Akdeniz’e ilişkin<br />

egemenlik hakları yatıyor. Zaten<br />

Türkiye de Libya’yla yapmış olduğu<br />

mutabakatla gerekli cevabı<br />

verdi. Şimdi ise bunu Mısır’la an-<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 39


laşarak perçinlemek niyetinde.<br />

EastMed projesi ölü doğmuş<br />

bir projedir. Ne iktisadi ne de siyasi<br />

şartlar oluşmuştur. Kovid-19<br />

salgınıyla beraber zaten fiyatlar<br />

düştü ve piyasada gaz bolluğu<br />

oluştu. Kıbrıs açıklarındaki olası<br />

rezerv miktarı ancak İsrail ve<br />

Mısır gazıyla birleştiğinde manalı<br />

olabilir. Yeşil Mutabakat uyarınca<br />

2050’de karbon-nötr hedefi<br />

koyan AB’nin bölge gazına ne<br />

oranda talep yaratacağı belirsizdir.<br />

Daha sırada Rus gazının yanı<br />

sıra Amerikan LNG’si olduğu unutulmamalıdır.<br />

Tüm bu yaşananlar ışığında<br />

Türkiye karlı çıkmak için nasıl<br />

adımlar atmalı?<br />

Yakın bölgesindeki gerilimlerin<br />

ötesinde Türkiye’nin enerji politikalarını<br />

ülkede yeşil ekonomik<br />

dönüşümü hızlandıracak şekilde<br />

kurgulaması ve bir an önce Paris<br />

İklim Anlaşması’nı imzalaması<br />

gerekiyor. Sürdürülebilir enerji<br />

teknolojilerini stratejik sektör<br />

olarak belirleyip, Ar&Ge payını<br />

arttırmalıdır. Karbon yoğun sektörlerden<br />

kademeli olarak çıkmalı,<br />

kömür teşviklerine son vermelidir.<br />

Nitekim en büyük ihracat<br />

pazarı olan AB, Yeşil mutabakatla<br />

yeşil ekonomik dönüşümüne hız<br />

vermiş, ilerleyen günlerde sınırında<br />

karbon vergisi getirecektir.<br />

PROJELERİN GERÇEKLEŞMESİ<br />

TÜRKİYE’NİN STRATEJİK<br />

KARARLARINA BAĞLI<br />

Doç. Dr. Ozan Örmeci<br />

İstanbul Kent Üniversitesi<br />

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi<br />

Doğu Akdeniz özelinde bakıldığında,<br />

2010’lu yıllarda üç ülkenin<br />

deniz yetki alanları içerisinde doğalgaz<br />

kaynaklarının keşfedildiği görülüyor.<br />

Elbette doğalgaz piyasası açısından<br />

bu keşifler, peşi sıra başka<br />

keşiflerin de yapılması halinde<br />

önemli bir gelişme. Zira Avrupa Birliği<br />

ve Türkiye gibi enerji ihtiyacı olan<br />

ülkeler/bloklar için, tek bir kaynağa<br />

bağımlı olmak yerine çeşitlendirme<br />

politikaları sağlayacak.<br />

Söz konusu rezervlerin Türkiye’deki<br />

mevcut boru hatlarına ulaştırılarak,<br />

Türkiye üzerinden (TANAP<br />

ve Güney Gaz Koridoru vasıtasıyla)<br />

Avrupa’ya transfer edilmesi en akılcı<br />

proje olarak görünüyor. Türkiye de<br />

mevcut enerji altyapısı ve hükümetin<br />

enerji transit bölgesi olması hedefi<br />

nedeniyle, bu şekilde bir projeye<br />

sıcak yaklaşabilir. Ancak bu noktada<br />

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ve<br />

taraflar arasındaki uzlaşmazlıkların<br />

2020 yılı içerisinde Yunanistan, Türkiye,<br />

Fransa ve Kıbrıs gibi ülkeleri<br />

kapsayan NAVTEX, savaş gemileri<br />

vs. de içeren karmaşık bir hale bürünmesi,<br />

bu alternatifin dahi kolay<br />

olmayabileceğini gösteriyor. Bu noktada<br />

en makul seçenek, enerji projelerini<br />

Kıbrıs sorununun çözümü için<br />

bir tür kaldıraç olarak kullanarak<br />

tarafları çözüm yolunda cesaretlendirmek;<br />

bu olmuyorsa da karşılıklı<br />

güven ve işbirliğini geliştirmek için<br />

enerji projelerini Kıbrıs sorunundan<br />

bağımsız olarak gerçekleştirmek<br />

formülleri denenebilir. Nitekim Güney<br />

Kıbrıs, KKTC ve Türkiye gibi ülkelerin<br />

birlikte bir enerji projesine<br />

dahil olmaları durumunda, sorunlarını<br />

konuşmaları ve çözmeleri daha<br />

kolay olabilecektir. Ancak şu da belirtilmelidir<br />

ki, Türk güvenlik bürokrasisinin<br />

Kıbrıs’ta çözüm olacağına<br />

yönelik herhangi bir planlamasının<br />

olduğuna dair ciddi bir gelişme yoktur.<br />

Hatta tam tersine, Türkiye, Kıbrıs’ta<br />

Geçitkale’de bir drone üssü<br />

kurmakta ve bir deniz üssü kurulması<br />

için de girişimler yapmaktadır.<br />

Bunların uluslararası hukuktaki<br />

durumu tartışmalı olsa da, Türkiye’nin<br />

bölgedeki askeri gücü nedeniyle<br />

gerçekleştirilebilmesi sürpriz<br />

olmaz. Bu nedenle, bu projelerin<br />

gerçekleşmesi biraz da Türkiye’nin<br />

stratejik kararlarına bağlı olacaktır.<br />

Ekonomik olarak olumsuz bir konjonktüre<br />

giren Türkiye, 100. yıldönümüne<br />

yaklaşırken uluslararası<br />

sorunlarını çözmek yoluna girerse,<br />

3. alternatif gerçekleşebilir. Yoksa,<br />

Türkiye’nin Batı ile ilişkileri sorunlu<br />

olarak devam edecektir.<br />

40 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Yerel, Ulusal ve Küresel<br />

Yeşil Düzen için...<br />

IRENEC <strong>2021</strong><br />

11. ULUSLARARASI<br />

%100 YEN‹LENEB‹L‹R<br />

ENERJ‹ KONFERANSI<br />

20-22 MAYIS <strong>2021</strong><br />

Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> topluluğu, yeşil ve<br />

sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla hızla<br />

büyüyor ve gelişiyor. EUROSOLAR Türkiye’nin<br />

rolü, bu hareketi desteklemek, en iyi<br />

uygulamaları paylaşmak için ve bölgesel,<br />

ulusal, küresel düzeylerde etkinleştirici<br />

politikaları teşvik etmek için bir platform<br />

sağlamaktır.<br />

11. Uluslararası %100 Yenilenebilir <strong>Enerji</strong><br />

Konferansı, yarın hayatımızı etkileyebilecek<br />

yeni teknolojileri ve yenilikleri teşvik etmek<br />

için küresel yenilenebilir enerji trendleri<br />

etrafında konferans konularını yeniden<br />

düzenledi. Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Entegrasyonu,<br />

Avrupa Yeşil Düzeni, <strong>Enerji</strong> Dönüşümü<br />

2050 ve Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Teknolojileri ve<br />

Uygulamaları bu yılın ana konuları olacak.<br />

Bilgi birikiminizi derinleştirmek ve tecrübelerinizi<br />

paylaşmak için IRENEC <strong>2021</strong> Online’a katılın!<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 41<br />

www.irenec.org • www.eurosolar.org.tr • www.poweringcommunities.org


VİZYON<br />

Barış Sanlı<br />

Bilkent <strong>Enerji</strong> Politikaları Araştırma Merkezi<br />

Stratejik çatışmaların<br />

ortasında enerji politikası<br />

Savaş veya savaşçı filmlerinin açılışında büyük ve gerçekçi bir savaş sahnesişle seyirci, filmin<br />

kalanına ve kahramanın maceralarına hazırlanır. Kahramanın kaba taslak karakterine bu sahnelerde<br />

hakim oluruz; duruşu, fikirleri, mücadeleciliği, pes etmemesi, korkuları ve diğer birçok<br />

önemli mesaj bu açılış sahnelerinde seyirciye izlettirilir. ABD başkanlarının göreve gelmesi de<br />

biraz buna benzer, hem rakipleri eli yükseltir hem de ABD... Filmin geri kalanını ise bu açılış belirlemez,<br />

iklim değişikliği de belirlemeyecektir.<br />

42 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Her yeni ABD başkanı göreve başladığında, uluslararası<br />

güçler de onu tartar. O da uluslararası güçlere<br />

bir mesaj verme ihtiyacı duyar. Çin’le Tayvan ve<br />

Güney Çin denizi gerilimi, Rusya ile Ukrayna gerilimi<br />

aslında bu açılış seremonilerinin diğer örnekleridir.<br />

Ben daha çok, ABD başkanlarının dönemlerini değil,<br />

dönemlerin ABD başkanlarını şekillendirdiğini düşünenlerdenim.<br />

Ama daha o aşamaya geçmedik.<br />

Stratejik olarak, mücadelenin daha da derinleşeceği<br />

bir döneme gireceğiz. Bunun yansımalarından<br />

biri de iklim diplomasisi ve yeşil teknolojiler olacak.<br />

Fakat iklim politikalarının durumu biraz daha farklı.<br />

Açılışta mesela, AB’den yeni yeşil mutabakatı<br />

gördük ki, daha adım atmadan-kağıt üstünde sözlerle,<br />

dünyaya pazarlamaya çalışılması projenin<br />

AB’nin dönüşümünden çok liderliği ile ilgili olduğunu<br />

gösteriyordu. Belgenin en uzun kısmı da “Küresel<br />

Liderlik” kısmı zaten. Bu, anladığımız anlamda<br />

strateji belgelerinin doğasına aykırı. Bir stratejinin<br />

en önemli noktası, hiçbir zaman sizin dışınızdakilere<br />

liderlik etme hevesi değil, mekaniği-sağlamasıdır.<br />

Aynı şekilde ABD’nin kendi ulusal katkı beyanına<br />

bakarsanız <strong>2021</strong>’de emisyonların daha yüksek olacağı<br />

görülüyor. Daha kongreden geçmeyen bir paketle<br />

-ve geçtiğinde neye benzeyeceği merak uyandıran<br />

bir paketle- dünyanın önemli ülkelerinden<br />

hedefler toplanmış ve “geri döndük mesajı” verildi.<br />

Fakat ABD paketinde, benzer şekilde aynı kelime dizinleriyle<br />

sürekli benzer nakaratlarla bir iklim değişikliği<br />

stratejisi görülüyor. İyi ödeyen sendikalı işler,<br />

stratejinin en önemli noktası. Beyaz Saray’ın Ekonomik<br />

Danışmanlar Konseyi raporu da zaten iklim<br />

değişikliğine istihdamla başlıyor.<br />

Bu dil, şunu gösteriyor ki derin soluklu ve yaratıcı<br />

dili olan bir iklim politikası, henüz oluşmadı.<br />

Önümüzdeki iki yılda bu politikalara doğru yeni kavram<br />

ve üretken bir dil görmemiz gerekir. Tüm bunların<br />

ortasında, iyimser senaryonu en başa koyalım.<br />

Dünya hızla yeşil teknolojilere geçiş yapar, hava-su<br />

daha temiz, tüm dünya yeşil enerji ile eşitlikçi, adil<br />

bir şekilde kalkınır.<br />

Bu tip durumlarda nefret edilen durumlardan biri<br />

ise realitenin yer çekimi gibi her şeyi bir yere çekmesidir.<br />

Yani aslında liderlerin kararlarından daha<br />

etkili olan yer çekimi, stratejik olarak bu ülkeleri<br />

hangi realitelerden dolayı ne yapmaya zorlayacaktır?<br />

Ağaçta sallanan elma değildir asıl olay, o elmayı<br />

eninde sonunda yere düşürecek yerçekimi-yani reelpolitik<br />

analizi gerekir.<br />

Etkisi ortaya çıkmaya devam edecek şoklar<br />

Kovid-19, demografik ve toplumsal olarak dünyanın<br />

gördüğü en büyük şoklardan biri oldu. Zengin<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 43


daha zengin, fakir daha fakir olurken, nüfus artış oranları hızla düştü.<br />

Bunun yanında daha çok hamileleri hedef alan yeni virüs varyantlarının<br />

da orta dönemde nüfus dinamiklerini etkileyeceği gözden kaçırılmamalıdır.<br />

Çünkü korku, korkulan şeyden daha kalıcı bir etkendir.<br />

Ekonomik anlamda küresel fakirleşme, orta sınıfın azalması ve<br />

yoksul sınıfın artması, ayrıca küresel olarak artan gıda fiyatları, kuraklık,<br />

petrol üreticisi ülkelerin düşen petrol gelirleri, vergi toplayamayan<br />

devletler, uzayıp giden kötü haberler listesinin ana gündem<br />

maddeleridir.<br />

Yapay zeka ve teknolojide ise Çin’in sosyal kredi sistemi var ise Batı’nın<br />

da söz geçiremediği hatta demokratik süreçlerini yabancı güçler<br />

lehine etkileyen Google’ı, Facebook’u ve Whatsapp’ı var. Vize alırken<br />

de sosyal hesaplar önemli kriterlerden biri oldu. Z kuşağı yatırımcıları,<br />

kripto paralarla zengin olmak isteyen Z kuşağını çarptıkça çarptı. Kısaca<br />

Z kuşağının Z kuşağına yaptığını alfabenin diğer harfleri birbirine<br />

yapmadı.<br />

Peki buradan nereye gidilir? Krizlerin özelliği biraz gonca gibi yavaş<br />

yavaş açılmalarıdır. ABD’de Trump’ın gelişinin kökenleri 2008 krizine<br />

dayanır. Bugün İtalya’da seçilmiş bir başbakan yok. Komedyenler<br />

partiler kurdu, siyasi hayatları etkilediler.<br />

Krizlerde gördüğümüz en önemli etkilerden biri, sadece devletlerin<br />

değil toplumların da dengesi bozulur. ABD’de petrol krizlerinde yapılan<br />

anketlerde, OPEC ambargosuna rağmen, insanlar devletin sonra<br />

da büyük petrol şirketlerini en büyük mesul görmüşlerdir. Krizlerde<br />

“toplulukların bilgeliği” -ki varsa- yerini “toplulukların çılgınlığına”<br />

bırakır. Doğru kararlar ve politikalar alınamaz. Sorunlar çözülemez,<br />

yanlış yollara kitleler koşa koşa gider ve hırpalanır.<br />

İklim sorunu normalleştirilirse?<br />

Bugün içinde yaşadığımız için o kadar derin hissetmediğimiz Kovid-19<br />

krizi gelecek 10 yılda bir çok artçı sarsıntısıyla bizlere varlığını<br />

hissettirecek. Tek bir politikanın çözebileceğinden daha büyük ve devam<br />

eden bir sorun olarak uzun yıllar müdahaleler gerekecek.<br />

Çevre politikalarında sıklıkla ismini duyduğumuz “Yeni mutabakat”<br />

meselesi de Roosevelt’in ABD’yi şekillendirme planı olarak tekrar<br />

edilse de, başarısı tartışmalıdır. ABD ekonomik büyüme yakalamakta<br />

zorlanmıştır. Buna rağmen o dönemde vergileri düşüren ve harcamaları<br />

kısan İngiltere, daha büyük bir büyüme yakalamıştır. ABD ekonomisini<br />

canlandıran 2. Dünya Savaşı olmuştur.<br />

Bu sürecin önümüzdeki yıllarda bir başarısızlıkla hatta zikzaklarla<br />

devam etmesi şaşırtıcı olmaz. İklim değişikliği bir mühendislik problemidir.<br />

Daha fazla düzenleme yazarak, kural koyarak çözülebilecek bir<br />

şey değil. Fakat iklim değişikliği, iklim aciliyetine dönüşürken, kamusal<br />

politikalardaki temel bir kriter atlanmaktadır. Bir iki yıla iklim aciliyeti<br />

insanlar nazarında normalleşince yerine ne diyeceksiniz? Aciliyet dili<br />

keskin ama etkisi kısa fakat sonra tekrar harekete geçirmesi zor bir<br />

iletişim yöntemidir. Kovid’de gördüğümüz gibi her gün insanları korkutan<br />

doktorlar, bir süre sonra sadece düşman sayısını arttırmaktadır.<br />

44 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ENERJİ POLİTİKASINDA KLASİK VE YENİ ÖNERİLER<br />

Peki bu ortamda enerji politikası nasıl yapılabilir?<br />

Geçtiğimiz krizlerden öğrendiğimiz bir şey<br />

var, kamusal iletişimde korkutmak yerine yapılmış<br />

eylemleri, başarılarını ve sonraki adımları anlatmak<br />

desteği daha çok arttırıyor. Sanılanın aksine<br />

insanlara devrimsel, aciliyetler yerine adım<br />

adım gidilecek eylem-plan döngüleri olduğunu<br />

göstermek daha faydalı olacaktır.<br />

Bu sebeple kriz dönemlerinde klasik olarak<br />

gözlemlediğimiz bir kaç politika unsurunu tekrar<br />

etmekte fayda vardır. Bunlar kısaca:<br />

İstatistik ve veri derinliğinin arttırılması:<br />

Krizleri içinde yönetemezsiniz ama fırtınanın yönünü<br />

ve geminin anlık sağlığını takip etmek birçok<br />

kararı daha isabetli yapar. Rapor yayınlanması da<br />

iletişim dili açısından önemli. Bu “kalabalıkların<br />

çılgınlığını” önleyecek ve zaten zor dönemlerdeki<br />

kıt kaynakların doğru kullanılması yani maratonu<br />

başarı ile tamamlayacak nefes yönetimini sağlar.<br />

<strong>Enerji</strong> verimliliği: <strong>Enerji</strong> verimliliği eğer doğru<br />

uygulanırsa gelir adaletsizliğini düzeltici bir etki<br />

de yapar. <strong>Enerji</strong> dönüşümü adil değil, yoksul kesim<br />

daha uzun yıllar sübvanse edilen elektrikli<br />

arabaları, devletin desteklediği güneş panellerini<br />

alamayacak. Ama verimlilik enerji yoksulluğuna<br />

çare olabilir.<br />

Yerli kaynak payının arttırılması: Yerli kaynağını,<br />

madenini üretemeyen ülkeler hiçbir zaman<br />

güçlü ülkeler olamazlar. Bunun çok basit bir sebebi<br />

var, yer altından bir enerji kaynağı veya maden<br />

çıkarmak yerden yabancı para birimi kazmak<br />

gibidir. Otomatik olarak katma değer üretimidir ve<br />

bu alçak daldaki meyve mutlaka toplanmalıdır.<br />

Önceliklendirme: Bir kriz anında her şeyi kurtaramazsınız,<br />

herkesi destekleyemezsiniz. Kötü<br />

adam olmak kaçınılmazdır. Bu sebeple, toplumsal<br />

zincirde en büyük darbeyi yemiş ve fakat en az<br />

destekle en çok pozitif değişimin yapılacağı kesimlerden<br />

başlayarak, fiyatı değil enerji yoksulluğunu<br />

kontrol etmek çok daha önemlidir.<br />

Klasik olmayan öneriler ise:<br />

Rekabetçi özel sektör Ar-Ge’sini güçlendirmek:<br />

Her yeni inovasyon sorununda “devlet<br />

yapsın” mantığını Çin’in de terk ettiğini söylemek<br />

abartı olmaz. Devletin neoliberal bir ideolojiyle<br />

değil ama toplumsal zekayı hareketlendirmek<br />

adına kendi dışındaki aktörleri Ar-Ge alanında<br />

rekabetçi bir şekilde desteklemesi ve ana aktör<br />

yapması bu dönem için çok önemlidir.<br />

İklim politikalarında akılcı olmak: İklim aciliyetleri<br />

ile yaşanabilecek en büyük sorun, trilyonlarca<br />

dolar paranın yanlış sermaye yatırımlarıyla<br />

sonuçlanmasıdır. AB’nin yenilenebilir teşvikleri<br />

ve tüketicilerin ödediği yüksek bedeller bunun<br />

örneklerinden. Büyüyen ülkelerde daha fazla<br />

hızlandırılmış yenilenebilir yatırımı ile verimsiz<br />

yatırımları sistem dışına kademeli olarak itmek,<br />

ekonomik ve sosyal sonuçlar açısından daha pozitiftir.<br />

“Hadi, hemen, acilen” yerine rasyonel, hesaplı,<br />

kademeli ilerleme uzun dönemi kazandırır.<br />

İnsan kaynağı yönetimi: Bugün üniversitelerin<br />

hangisinden mezun öğrenciler, bu büyük<br />

dönüşümde iş bulabilecek donanıma sahiptir?<br />

Veya bu dönüşümü planlayacak kadrolar, planladıkları<br />

geleceğe kendileri hazır mı? Bunun tek<br />

yolu, eğitimden geçiyor. Eğer bir eğitim patikası<br />

çizilmez, geçmiş dersler doğru öğrenilmez ve öğretilmezse,<br />

tökezleyerek gidilebilecek pek de bir<br />

yer yok. Devletin ana görevi kitlelere babalık değil<br />

öğretmenlik yapmaktır, imkan sağlamaktır.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 45


DÜNYA GÜNDEMİ<br />

Esen Erkan<br />

“Kömürden elektrik üretiminin<br />

2030’a kadar yüzde 80<br />

azalması gerekiyor”<br />

İklim ve enerji çalışmaları hazırlayan bağımsız düşünce kuruluşu Ember tarafından yayınlanan “Küresel<br />

Elektrik Görünümü <strong>2021</strong>” raporu, 2020’de kömür üretiminde rekor bir düşüş yaşandığını ancak elektrik<br />

sektörü emisyonlarının Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015 yılına göre daha yüksek olduğunu gösteriyor...<br />

Londra merkezli Ember’ın Küresel Elektrik Görünümü<br />

<strong>2021</strong> raporuna göre, geçtiğimiz yıl küresel<br />

elektrik üretiminde rüzgar ve güneş enerjisinin payı<br />

yüzde 15 (+314 TWh) artarken kömürden elektrik<br />

üretiminde ise yüzde 4 düşüş (-346 TWh) yaşandı.<br />

2020’de rüzgar ve güneş enerjisinde yaşanan bu<br />

büyümenin Birleşik Krallık’ın yıllık toplam elektrik<br />

üretiminden daha fazlasına denk gelen dirençli bir<br />

büyüme gösterdiği kaydedildi.<br />

Yenilenebilir enerjide lider konumda yer almasına<br />

rağmen Çin’in salgın sırasında kömür üretimindeki<br />

bu düşüş eğilimine karşı koyduğu ve 2020’de<br />

hem elektrik talebinde hem de kömür gücünde<br />

büyük bir artış gösteren tek G20 ülkesi olarak öne<br />

çıktığı görülüyor. Türkiye’deki elektrik üretiminin<br />

yüzde 12’si rüzgar ve güneş enerjisinden sağlanırken<br />

yüzde 9,4 olan dünya ortalamasının üzerinde bir<br />

gelişim kaydettiği belirtiliyor.<br />

“Kömür üretiminde en çok artış gösteren G20<br />

ülkesi Çin”<br />

Rapora göre, 2020’de küresel elektrik talebindeki<br />

artışın durmasına yol açan salgınla küresel elektrik<br />

talebi geçen yıl yüzde 0,1 azaldı. 2008-2009 finansal<br />

krizinden sonra küresel elektrik talebinde ilk kez<br />

2020 yılında düşüş yaşanmış oldu. Küresel kömür<br />

kapasitesindeki rekor düşüşe rağmen elektrik sektörü<br />

emisyonlarının ise salgın yılında Paris Anlaşması’nın<br />

imzalandığı 2015 yılına göre hala yaklaşık<br />

yüzde 2 daha yüksek olduğu belirtildi.<br />

Araştırma, Kovid-19 salgınının başladığı 2020 yı-<br />

46 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


lında kömür üretiminde en büyük artış gösteren G20<br />

ülkesinin Çin olduğunu ortaya koydu. Bu durum, Çin’i<br />

yüzde 53’lük bir oranla kömürle çalışan elektriğin<br />

yarısından fazlasından sorumlu ülke haline getirdi.<br />

Rüzgar ve güneş enerjisindeki yüzde<br />

16’lık büyümeye (+98 TWh) rağmen<br />

elektrik talebi yüzde 4 (+297 TWh) artış<br />

gösteren Çin’in kömür üretimi ise<br />

yüzde 1.7 (+77 TWh) arttı.<br />

Ember’in kıdemli analisti Dr. Muyi<br />

Yang, “Bazı ilerlemelere rağmen Çin,<br />

hala kömür üretimindeki büyümesini<br />

sınırlamakta zorlanıyor. Elektrik için<br />

hızla artan talep, kömür enerjisini<br />

ve emisyonları artırıyor. Daha sürdürülebilir<br />

talep artışı, Çin’in büyük kömür filosunu,<br />

özellikle de en az verimli alt kritik kömür birimlerini<br />

aşamalı olarak kaldırmasını sağlayacak ve ülkenin<br />

iklim hedeflerine ulaşması için daha fazla fırsat<br />

sağlayacak” ifadelerini kullandı. Çin’in ardından gelen<br />

kömür üreten en büyük dört ülkenin tümünde ise<br />

2020’de kömür enerjisinde düşüş yaşadı: Hindistan<br />

(yüzde -5), Amerika Birleşik Devletleri<br />

(yüzde 20), Japonya (yüzde 1) ve Güney<br />

Kore (yüzde 13).<br />

Salgın sürecinde kömürden elektrik<br />

üretimindeki rekor düşüşün yetersiz<br />

olduğunu belirten Ember’ın<br />

kıdemli elektrik analisti Dave Jones<br />

ise “Dünyanın hiçbir yerinde yeterince<br />

hızlı ilerleme kaydedilmiyor. Küresel<br />

ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırılması<br />

için kömürden elektrik üretiminin<br />

2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekli ve<br />

dünya liderleri, önümüzdeki zorluğun hala farkına<br />

varamadı” değerlendirmesinde bulundu.<br />

Dr. Muyi Yang<br />

<br />

<br />

<br />

TÜRKİYE G20 ÜLKELERİ ARASINDA İKİNCİ SIRADA<br />

Ember raporundaki Türkiye bölümü, elektrik talebinde iki yıllık durgunluk ve artan rüzgar ve güneş enerjisi<br />

üretimi ile kömürden elektrik üretiminde art arda iki yıl düşüş yaşandığını gösteriyor. Ancak bu 7 TWh’lik<br />

düşüş yalnızca elektrik talebindeki artış son iki yılda geçici olarak durduğu için gerçekleşti. Talep 2020’de sadece<br />

yüzde 0,6 arttı ve fosil gaz ile elektrik üretimindeki artış da kömür üretiminin gerilemesine katkı sundu.<br />

Rüzgar ve güneş, 2020’de Türkiye’deki elektrik üretiminin yüzde 12’sini oluşturdu. Dünyanın rüzgar ve güneş<br />

üretimindeki payı son beş yılda ikiye katlanırken Türkiye, yüzde 9,4 olan küresel ortalamanın üzerinde<br />

bir gelişim kaydetti.<br />

Türkiye, 2015 yılından bu yana kömürün elektrik karmasındaki payının arttığı üç G20 ülkesinden biri oldu.<br />

Dünya genelinde kömürden elektrik üretimi 2015’te yüzde 38’den 2020’de yüzde 34’e düştü. Türkiye’de<br />

elektrik üretiminde kömürün payı ise aynı dönem yüzde 29’dan yüzde 34’e yükseldi. Türkiye’nin kömür<br />

üretimi 2015’ten 2020’ye yüzde 39 artarak G20 ülkeleri arasında en büyük ikinci artış oldu.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 47


YAKIN PLAN<br />

Esen Erkan<br />

Temiz enerji teknolojilerinin<br />

kritik mineral talebi hızla artıyor<br />

Uluslararası <strong>Enerji</strong> Ajansı, “Temiz <strong>Enerji</strong> Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin Rolü” başlıklı raporunu yayınladı.<br />

Elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, güneş enerjisi gibi temel temiz enerji teknolojileri için gerekli olan kritik minerallerin,<br />

dünyanın iklim hedeflerini karşılamak için önümüzdeki yıllarda planlı bir şekilde çıkartılması gerekiyor. Rapora göre,<br />

bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir toprak elementleri küresel enerji dönüşümüne giden yolda büyük önem taşıyor…<br />

“Temiz <strong>Enerji</strong> Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin<br />

Rolü” adlı Uluslararası <strong>Enerji</strong> Ajansı (IEA) raporu,<br />

küresel enerjinin güvenli ve hızlı bir şekilde dönüştürülmesinde<br />

bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir<br />

toprak elementleri gibi minerallerin merkezi önemi<br />

üzerine kapsamlı bir küresel çalışma sundu. <strong>Enerji</strong><br />

güvenliği için kritik minerallerin çıkartılmasında bir<br />

darboğaz yaşanmaması ve temiz enerjiye geçişte<br />

kullanılması için politika yapıcılara altı temel eylem<br />

alanı öneriliyor. Bugünün tedarik ve yatırım planlarının<br />

iklim değişikliği konusunda yetersiz eylemler<br />

içerdiğine ve hızlandırılmış enerji dönüşümünü desteklemeye<br />

hazır olmadığına dikkat çeken çalışma,<br />

piyasa sıkışıklığı ve fiyat dalgalanması olasılığını artırabilecek<br />

güvenlik açıklarını şöyle sıralıyor:<br />

• Coğrafi üretim yoğunluğu yüksek,<br />

• Proje geliştirme tedarik sürelerindeki uzunluk,<br />

• Azalan kaynak kalitesi,<br />

• Çevresel ve sosyal performansın artan incelemesi,<br />

• İklim riskine daha yüksek maruz kalma.<br />

Riskleri azaltmak için politika yapıcılara 6<br />

öneri<br />

IEA Başkanı Fatih Birol raporla ilgili değerlendirmesinde,<br />

“Bugünkü veriler, dünyanın güçlendirilmiş<br />

iklim hedefleriyle bu hedefleri gerçekleştirmek için<br />

gerekli olan kritik minerallerin mevcudiyeti arasında<br />

giderek büyüyen bir uyumsuzluğu gösteriyor.<br />

Bu zorluklar aşılmaz değil ancak hükümetler iklim<br />

taahhütlerini nasıl eyleme dönüştürmeyi planladıklarına<br />

dair net sinyaller vermeli. Şimdi hareket ederek<br />

ve birlikte hareket ederek, fiyat dalgalanmaları<br />

48 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ve tedarik kesintileri<br />

risklerini önemli ölçüde<br />

azaltabiliriz” yorumunu<br />

yaptı.<br />

Tüm bunların aşılmayacak<br />

zorluklar<br />

olmadığını ancak hükümetlerin<br />

iklim taahhütlerini<br />

nasıl aksiyona<br />

dönüştürecekleri konusunda<br />

açık sinyaller<br />

vermesi gerektiğini belirten<br />

Birol, açıklamalarını<br />

şöyle sürdürdü: Şu anda ve birlikte hareket ederek<br />

hükümetler, fiyat oynaklığı ve tedarik sıkıntılarına yönelik<br />

riskleri önemli ölçüde azaltabilir. Bu kırılganlıklar<br />

dikkate alınmazsa, temiz enerji geleceğine doğru olan<br />

küresel gelişimi yavaşlatabilir ve daha maliyetli hale<br />

getirerek iklim değişikliğini önlemeye yönelik küresel<br />

çabaları da sekteye uğratabilir. 21. yüzyılda enerji güvenliği<br />

bu parametrelerden oluşuyor.<br />

Stabil bir tedarik zinciri oluşturmak ve temiz enerji<br />

dönüşümünün hızlanmasına destek sağlamak için politika<br />

yapıcılara sunulan 6 temel öneri şöyle:<br />

1. Çeşitlendirilmiş yeni arz kaynaklarına yeterli yatırımın<br />

sağlanması.<br />

2. Değer zinciri boyunca tüm noktalarda teknolojik<br />

yeniliklerin teşvik edilmesi.<br />

3. Geri dönüşümü artırılması.<br />

4. Tedarik zinciri dayanıklılığının ve pazar şeffaflığının<br />

artırılması.<br />

5. Daha yüksek çevresel, sosyal ve yönetişim standartlarının<br />

yaygınlaştırılması.<br />

6. Üreticiler ve tüketiciler arasındaki uluslararası<br />

işbirliğinin güçlendirilmesi.<br />

“2040’A KADAR KRİTİK MİNERAL<br />

İHTİYACI 6 KAT ARTACAK”<br />

IEA’nın Dünya <strong>Enerji</strong> Görünümü serisinin bir parçası<br />

olan özel rapor, temiz enerji teknolojileriyle çalışan<br />

bir enerji sisteminin gereksinimlerinin fosil yakıtlarla<br />

çalışanlardan önemli ölçüde farklı olduğunun altını<br />

çiziyor: Tipik bir elektrikli araba, geleneksel bir arabanın<br />

mineral girdisinin altı katı minerale ihtiyaç duyarken<br />

kara tipi rüzgar santrali, benzer büyüklükteki<br />

gazla çalışan bir elektrik santralinden dokuz kat daha<br />

fazla mineral kaynağı gerektiriyor.<br />

Rapor, enerji sektörünün kritik minerallere olan ihtiyacının<br />

hükümetlerin emisyonları azaltmak için ne<br />

kadar hızlı hareket ettiğine bağlı olarak 2040 yılına<br />

kadar altı kat artabileceğini gösteriyor. Talep görünümleri<br />

ve arz kırılganlıkları madene göre büyük ölçüde<br />

değişiklik gösteren kritik minerallerin ticari önemi<br />

hızla artıyor. Bugünün kömür üretiminden elde<br />

edilen gelir, kritik minerallerden elde edilen gelirden<br />

10 kat daha fazla. Ancak iklim kaynaklı senaryolarda,<br />

bu pozisyonlar 2040’tan çok önce tersine dönecek.<br />

Aynı zamanda teknolojilerin maliyetleri düştükçe,<br />

temel bileşenlerin değerinin giderek daha önemli bir<br />

bölümünü mineral girdileri oluşturacak. Bu durum,<br />

genel maliyetleri potansiyel minerallerin fiyat dalgalanmalarına<br />

karşı daha da savunmasız hale getirecek.<br />

Karmaşık ve bazen şeffaf olmayan tedarik zincirleri,<br />

büyük üretici ülkelerdeki fiziksel kesintiler, ticaret<br />

kısıtlamaları veya diğer gelişmelerden kaynaklanabilecek<br />

riskleri de artırıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde<br />

üretilen petrolün aksine lityum, kobalt ve bazı<br />

nadir toprak elementlerinin yaklaşık yüzde 75’i Çin,<br />

Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Şili başta olmak<br />

üzere sınırlı sayıda ülkeden tedarik ediliyor.<br />

İklime dayalı senaryolarda, elektrikli araçlar ve yenilenebilir<br />

enerjiden üretilen elektriğin depolaması<br />

için pillerde kullanılan mineral talebi, 2040’a kadar<br />

en az 30 kat büyüyecek. İklim hedeflerini karşılamak<br />

için düşük karbonlu enerji üretiminin artması,<br />

aynı zamanda mineral talebinin de üç katına çıkması<br />

anlamına geliyor. Kritik mineral kullanımında rüzgar<br />

enerjisi başı çekerken, güneş enerjisi ve elektrik<br />

ağlarının genişletilmesi de büyük miktarda bakır ve<br />

alüminyum gibi kaynakların kullanımını gerektiriyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 49


RAPOR<br />

Kovid-19 salgını temiz<br />

enerji talebini artırdı<br />

KPMG tarafından hazırlanan son rapora göre, yıllar içinde olması beklenen dijital ekonomiye geçiş, salgın<br />

nedeniyle haftalar içinde gerçekleşti. Yeni dünyada, oyunun kurallarını tabana yayılan müşteriler ve<br />

şirketler yazarken artan enerji taleplerinin yenilenebilir enerji kaynakları da dahil olmak üzere farklı<br />

şekillerde karşılanması ve özel ihtiyaçlara uyarlanması bekleniyor…<br />

Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi<br />

KPMG’nin hazırladığı Petrol ve Doğal Gaz Sektörel<br />

Bakış Raporu’nda salgınla birlikte enerji sektöründe<br />

yaşanan değişimlerin analizi yapılırken petrol<br />

ve doğal gaz liderlerine de değişime uyum sağlamaları<br />

için rehber niteliğinde tavsiyelerde bulunuluyor.<br />

Raporda, geleneksel iş modelleri ve varsayımlarının<br />

artık geçerliliğini kaybettiğine vurgu yapılarak,<br />

petrol ve doğal gaz şirketlerinin değişen talepleri<br />

karşılayabilmek için dijital kanalları keşfetmeleri ve<br />

mevcut ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmeleri öneriliyor.<br />

Raporda, “Mevcut zorluklara direnen şirketler<br />

için başarı, endüstriyi etkileyen temel değişiklikleri<br />

benimsemekten geçiliyor” deniliyor.<br />

Raporu yorumlayan KPMG Türkiye Petrol ve<br />

Doğal Gaz Sektör Lideri Hakan Demirelli, “Salgının<br />

neden olduğu yavaşlayan ekonomik faaliyetler sayesinde<br />

insanlar, dünyanın dört bir yanında temiz<br />

hava soluma imkanına kavuştu. Bu da temiz enerji<br />

taleplerini, petrol ve doğal gaz şirketleri üzerindeki<br />

karbondan arındırma baskısını artırdı. Müşteriler<br />

artık ihtiyaçları olan enerjinin yenilenebilir enerji<br />

kaynakları da dahil olmak üzere farklı kaynaklardan<br />

gelmesini ve özel ihtiyaçlarına uyarlanmasını talep<br />

ediyor. Bu noktada endüstrinin daha geniş bir müşteri<br />

tabanına daha kapsamlı bir enerji karışımı sunmaya<br />

hazır olması gerekiyor. Bu senaryoda ezber<br />

bozan, teknoloji değil vatandaşlardan şirketlere ve<br />

hatta hükümetlere kadar uzanan kapsamlı müşteri<br />

tabanı” şeklinde konuştu.<br />

Demirelli, “Tüm dünyada tüketici davranışları,<br />

ürün ve hizmet talebi, enerji kullanımı, tedarik zin-<br />

50 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


cirleri, teknoloji ihtiyaçları ve daha birçok alanda<br />

dramatik değişimler yaşandı. Normalde birkaç yıl<br />

içerisinde meydana gelebilecek bir dönüşüm haftalar<br />

içinde gerçekleşerek dijital ekonomi birdenbire<br />

geleneksel ekonomiyi geride bıraktı” dedi.<br />

Karbonsuzlaşma yetmeyecek<br />

Dijital ekonominin kurallarını tabana yayılan<br />

müşteri ve şirketlerin belirlediğine dikkat çeken<br />

Demirelli, salgın öncesi başlayan temiz enerjiye<br />

olan talep gibi trendlerin bu süreçte hızlandığını<br />

belirtti. Demirelli, “Küresel nüfus artışı, gelişmekte<br />

olan ülkelerin elektriklendirilmesi ve bu ülkelerin<br />

vatandaşlarının modern olanaklara duyduğu arzu<br />

ve satın alma gücünün artışı… Tüm bu gelişmeler<br />

petrokimya, elektrik üretimi ve yakıt talebini<br />

destekliyor. Ancak petrol ve doğal gaz şirketleri<br />

sadece kurumsal ayak izlerini karbondan arındırmakla<br />

yetinemeyecek. Paydaşlar, şirketlerden<br />

yüzeysel faaliyetlerden ziyade somut planlara<br />

sahip olmalarını ve operasyonlarında doğrudan<br />

değişiklikler yapmalarını bekliyor. Çevresel yükümlülükleri<br />

karşılayacak seçenekler arasında<br />

yeşil enerji sağlayıcılarıyla ortaklıklar veya bu<br />

tarz şirketlere yatırım yapılması, tamamen yeni<br />

işlere ve sektörlere dönüş veya yeni teknoloji ve<br />

süreçler yoluyla fosil yakıtların karbondan arındırılması<br />

yer alıyor” ifadelerini kullandı.<br />

FOSİL YAKIT DEVLERİ, RİSK<br />

SERMAYESİ FONLARI KURUYOR<br />

Bazı petrol ve doğal gaz şirketlerinin potansiyel<br />

talep düşüşünü dengeleme çabalarının bir parçası<br />

olarak yenilenebilir enerjiye geçiş yaptığını da vurgulayan<br />

Hakan Demirelli, “Amerika ve Avrupa’nın<br />

en büyük sekiz petrol ve doğal gaz şirketinden 5’i<br />

yenilenebilir enerji stratejisi ve ekiplerine sahip,<br />

6’sı ise gelişmekte olan yenilenebilir teknolojilere<br />

ve start-up’lara yatırım amacıyla risk sermayesi fonları<br />

kurdu. Şirketlerin artan yeşil enerji talebi, temiz<br />

enerji opsiyonuna sahip petrol ve doğal gaz şirketleri<br />

için büyüyen bir potansiyel müşteri havuzu anlamına<br />

geliyor. Elektrikli araçların yaygınlaşması ile<br />

birlikte şarj konusunda elektrik şirketleri ile birlikte<br />

petrol ve doğal gaz şirketlerinin de yavaş yavaş oyunun<br />

bir parçası haline gelmeye başladığı görülüyor”<br />

dedi.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 51


Selin Kumbaracı<br />

Bilkent <strong>Enerji</strong> Politikaları Araştırma<br />

Merkezi tarafından hazırlanmıştır.<br />

ABD İklim Zirvesi:<br />

Birlik sinyali mi yoksa<br />

ayrılıkların maskelenmesi mi?<br />

ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki liderliğinin memnuniyetle karşılanmasına<br />

ve özellikle bir araya getirici gücünün öneminin altının çizilmesine rağmen, birçok bölünme hala<br />

varlığını sürdürüyor. Başlıca fay hatlarından bazıları ABD ile Çin arasında olsa da ABD’nin iklim<br />

hedefleri konusunda bu sefer ne kadar ciddi olduğuna dair mevcut başka belirsizlikler var. Ancak AB<br />

ile ABD arasındaki farklılığın sebebi, uygulanan yöntemlerde ve bunların ABD’nin ifade ettiği iddialı<br />

hedeflere ulaşmada ne kadar etkili olduğuna bağlı…<br />

52 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ABD Başkanı Joe Biden’ın iki günlük sanal<br />

İklim Zirvesi 22-23 Nisan tarihlerinde gerçekleşerek<br />

40 dünya liderini bir araya getirdi. Bu ‘liderler<br />

zirvesi’, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda<br />

ABD’nin nasıl kendisini liderlik rolüne<br />

koymaya çalıştığına çok dikkat çekerken, aynı<br />

zamanda diğer ülkelerin de daha yüksek iklim<br />

hedefleri belirlemelerini sağlamanın zorluklarını<br />

vurguladı.<br />

Bu zorlukların arkasındaki önemli bir faktör,<br />

ABD’nin bizzat vermiş olduğu iklim taahhütlerinin<br />

ulaşılabilirliği hakkındaki belirsizlik. Biden<br />

yönetimi, yakın zamanda önerilen (ve Kongre’de<br />

önemli zorluklarla karşı karşıya olan) tartışmalı<br />

alt yapı tasarısının 2030’a kadar emisyonları<br />

yüzde 50-52 azaltması için (ABD hedefi) kesinlikle<br />

gerekli olmadığını savunsa da çoğu kişi bu<br />

tutumdan şüphe duyuyor.<br />

Bu nedenle, tasarının Kongre’den geçme şansının<br />

oldukça düşük oluşu göz önüne alındığında<br />

birçok uzman, ABD’nin iklim hedefine ulaşıp ulaşamayacağını<br />

sorguluyor. Trump yönetimi sırasındaki<br />

görüldüğü gibi, ABD’nin iklim konusunda<br />

eyleme geçmedeki çalkantılı geçmişinin üstüne<br />

eklenen bu Kongre’deki belirsizlik, Biden’ın diğer<br />

ülkeleri hedeflerini artırmaya ikna etme çabaları<br />

için elverişli bir atmosfer oluşturmuyor.<br />

Başkan Biden, başka ülkelerin de yanısıra<br />

Kanada, Japonya ve Güney Kore’den alınan yeni<br />

taahhütler gibi bazı başarılar elde ederken Çin,<br />

Rusya, Brezilya ve Hindistan gibi önemli karbon<br />

emisyonu yayan ülkelerden bu yönde yeni bir<br />

açıklama gelmedi.<br />

ABD ve diğer ülkeler arasında ‘derin’<br />

ayrılıklar var<br />

Biden yönetiminden bir yetkili, Çin’in yaklaşımını<br />

şu şekilde anlattı: Xi Jinping’den aldığınız<br />

şey, “Çin’i hala gelişmekte olan bir ülke olarak tanımlayan<br />

bir 1992 Antlaşması hakkında size her<br />

şeyi anlatayım.” Bu yaklaşım da Xi tarafından iklim<br />

konusunda tavizlerden daha fazla kaçınmak<br />

için kullanılan bir argüman olarak görülebilir.<br />

Nitekim, Çin tarafından verilen tek ‘taviz’ oldukça<br />

mütevazıydı ve ülke 2025-2030 arasında kömür<br />

tüketimini ‘kademeli olarak azaltma’ taahhüdünde<br />

bulundu. Xi, ilk kez kömür tüketimini düşürme<br />

sözü vermiş olsa da, bu zaman çizelgesi<br />

BAŞLICA FAY HATLARI ABD VE ÇİN<br />

ARASINDA OLSA DA…<br />

ABD ve Çin arasındaki fay hattı Aslında, iki taraf arasındaki<br />

ciddi bir çekişme noktası, özellikle AB’nin<br />

sınırda karbon düzenleme mekanizması ile ilgili olduğu<br />

için, karbon fiyatlandırması konusu. AB, Emisyon<br />

Ticareti Sistemi’ni (ETS) kullanırken, ABD’de<br />

eşdeğer bir karbon fiyatlandırma sistemi yok. Bu,<br />

ABD gibi AB’ye eşdeğer bir karbon fiyatlandırma<br />

mekanizması olmayan ülkelerden yapılan ithalatlara<br />

uygulanacak bir tür vergi olan AB’nin karbon<br />

düzenleme mekanizması açısından özellikle hassas<br />

bir durum yaratıyor.<br />

Genel olarak, ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadele<br />

konusundaki liderliğinin memnuniyetle karşılanmasına<br />

ve özellikle bir araya getirici gücünün öneminin<br />

altının çizilmesine rağmen, birçok bölünme<br />

hala varlığını sürdürüyor. Başlıca fay hatlarından<br />

bazıları ABD ile Çin arasında olsa da ABD’nin iklim<br />

hedefleri konusunda bu sefer ne kadar ciddi olduğuna<br />

dair mevcut başka belirsizlikler var. Ancak<br />

AB ile ABD arasındaki farklılığın sebebi, uygulanan<br />

yöntemlerde ve bunların ABD’nin ifade ettiği iddialı<br />

hedeflere ulaşmada ne kadar etkili olduğuna bağlı.<br />

Eski bir Obama yönetim yetkilisi olan Kelly Sims<br />

Gallagher’ın sözleriyle, “Önemli bir fark, birçok<br />

Avrupa ülkesinin iklim mevzuatını kabul etmesi ve<br />

bu, onlara uluslararası taahhütleriyle tutarlı politikalar<br />

tasarlama ve uygulama konusunda çok daha<br />

fazla yetki verir. Avrupa’daki bu tutuma kıyasla ABD,<br />

bu kapsamlı mevzuattan yoksundur ve bunun yerine<br />

sınırlı yetkilerle yama tarzı bir yaklaşım izledi.”<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 53


altında 2026 yılına kadar bu tüketimin artmasına<br />

izin vereceği de unutulmamalıdır.<br />

Sanal zirveye damgasını vuran ayrılıklar sadece<br />

bu daha belirgin olanlar değildi. Amerika Birleşik<br />

Devletleri ve Avrupa’da iklim değişikliğiyle mücadelede<br />

kullanılan çeşitli yöntemlerdeki farklılıklar,<br />

belki daha az belirgin olsa da, çok daha ‘derin’ olarak<br />

nitelendirilebilir.<br />

ABD, bu yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona<br />

ulaşmak için çok daha teknoloji ve yenilik<br />

odaklı bir yol benimserken, AB çok daha sistematik<br />

bir yaklaşım benimsedi. Fransız Çevre Bakanı’nın<br />

ortaya koyduğu şu yaklaşım farklılığı net bir şekilde<br />

özetliyor: Bizim de yaptığımız gibi hidrojeni ve karbon<br />

yakalamayı geliştirmek harika. Ama Fransa ve<br />

Avrupa’da fazladan bir etkenimiz olduğunu düşünüyorum.<br />

Daha da ileri gidiyoruz çünkü yaşam tarzımıza<br />

da bakıyoruz.<br />

Karbon fiyatlandırma sistemi, ticari ilişkileri<br />

etkileyebilir<br />

Yeşil teknolojik ilerlemenin yanı sıra özel sektör<br />

tarafından yapılan inovasyon ve yatırıma olan bu bağımlılık,<br />

ABD iklim elçisi John Kerry gibi yönetimdeki<br />

pek çok kişinin söyleminde oldukça belirgin. Kerry,<br />

bu tür yeşil teknoloji gelişmelerini aya gitmeye benzeterek<br />

“Biz aya gitmiş olan ülkeyiz. Başkan Kennedy<br />

bu hedefi açıkladığında oraya nasıl gideceğimizi<br />

bilmiyorduk ama başardık” dedi.<br />

AB’nin yeşil teknolojiye yatırımı olmaması gibi<br />

bir durum söz konusu olmasa da ABD, AB’nin bu<br />

alandaki potansiyelini fazlasıyla aşıyor, özellikle<br />

AB’nin bu konudaki harcamalarının 27 üye devlet tarafından<br />

ulusal olarak belirleneceği göz önüne alındığında...<br />

Bununla birlikte AB, ABD’nin büyük ölçüde<br />

sahip olmadığı düzenleyici güce sahip. ABD pazar<br />

odaklı yöntemlere bağlı kalmaya devam ederken,<br />

otomobil emisyonlarından bina tadilatlarına kadar<br />

pek çok farklı yaşam alanına dokunan Avrupa Yeşil<br />

Anlaşması, bir sanayi politikası ve yeni bir büyüme<br />

stratejisi olarak adlandırılıyor.<br />

Yaklaşımdaki farklılık belki de göz ardı edilebilecek<br />

bir şey olsa da AB’nin sahip olduğu ve ABD’nin<br />

federal düzeyde uygulamayı reddettiği gelişmiş karbon<br />

fiyatlandırma sistemi, çok daha karmaşık bir<br />

konu, özellikle de bu iki güç arasındaki gelecekteki<br />

ticari ilişkiler nasıl etkileyeceği açısından önem taşıyor.<br />

54 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Fatih D. Oral<br />

Bilkent <strong>Enerji</strong> Politikaları Araştırma<br />

Merkezi tarafından hazırlanmıştır.<br />

Küresel ısınma için<br />

tartışmalı bir çözüm:<br />

Güneşi karartmak<br />

Aralarında Bill Gates gibi ünlü isimlerin desteklediği SCoPEx projesinin ilk denemesi gelecek yıla ertelendi.<br />

Projenin mantığı oldukça basit: Yanardağ patlamalarından yola çıkan bilim insanları, küresel ısınmayı<br />

azaltmak için stratosfer tabakasına yüksek miktarlarda küçük yansıtıcı parçacıklar püskürterek dünyanın<br />

sıcaklığını azaltmak için güneş ışığını uzaya geri yansıtmayı öneriyor. Ancak bazı uzmanlar, bu yöntemin<br />

kuraklığa yol açabileceğini ve yeni siyasi sorunlar doğuracağını düşünüyor…<br />

Son 30 yılda, küresel ortalama sıcaklık 0,5 °C<br />

arttı. Atmosferdeki karbon birikiminin, küresel ısınmanın<br />

en büyük etkeni olduğu görülüyor. Yine son<br />

30 yılda atmosferdeki CO2 miktarı yüzde 15 arttı. Bu<br />

nedenle, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar,<br />

emisyonları azaltmak için politika ve düzenlemelere<br />

odaklandı. Ancak emisyonlar artmaya devam<br />

ediyor. Bugüne kadar emisyonları azaltmanın farklı<br />

yöntemleri vardı. Peki bu yöntemler CO2 emisyonlarını<br />

azaltmazsa uygulanacak olan B planı ne olabilir?<br />

Güneş ışığını kısma teknolojisi, önceki soruya en<br />

iyi cevap olabilir. Harvard Üniversitesi’nden bir grup<br />

bilim insanı, 2017 yılında Stratosferik Kontrollü Pertürbasyon<br />

Deneyi (SCoPEx) adlı güneş jeomühendisliği<br />

araştırmasını başlattı. SCoPEx projesi, Stratosferik<br />

Aerosol Enjeksiyonunun (SAI) geliştirilmesine<br />

yönelik deneyler yapmayı hedefliyor. SAI, emisyonları<br />

azaltmak yerine sera gazlarının ısınma etkilerini<br />

maskelemeyi amaçlıyor. SAI, stratosfer tabakasına<br />

yüksek miktarlarda küçük yansıtıcı parçacıklar püskürterek<br />

dünyanın sıcaklığını azaltmak için güneş<br />

ışığını uzaya geri yansıtmayı öneriyor. SCoPEx projesinin<br />

başlıca araştırmacıları olan Frank Keutsch ve<br />

David Keith, deneyin ilk bölümünü İsveç’te yapacaklarını<br />

ve testin Haziran <strong>2021</strong>’de yapılmasını planlandıklarını<br />

açıklamışlardı fakat nisan ayının ilk haftasında<br />

proje ekibi bu testin 2022 yılına kadar daha<br />

ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 55


İlk test için 3 milyon dolar ayrıldı<br />

SCoPEx projesi ekibi, son duyurudan önce dünyaya<br />

ulaşan güneş ışığı üzerindeki etkilerini incelemek<br />

için yüksek irtifaya ulaşan balondan stratosfere<br />

tebeşir tozu olarak da bilinen 2 kilogramlık bir kalsiyum<br />

karbonat bulutu salmayı planlıyordu. Sülfat<br />

aerosolleri daha fazla ısıyı emerek güneş jeomühendisliği<br />

için en iyi seçenek olsa da SCoPEx projesi<br />

ozon üzerinde daha az etkisi olduğu için küçük<br />

kalsiyum karbonat yığınlarını püskürtecekti. Scopex<br />

yöneticileri, kalsiyum karbonatın stratosfere salınmasını<br />

volkanik patlamaların ürettiği küllere benzetiyor.<br />

1985’te Endonezya’daki Tambora Dağı patlaması<br />

“yazsız yıl” ile sona erdi. 1991’de Filipinler’deki<br />

Pinatubo Dağı’nın patlaması nedeniyle salınan 20<br />

milyon ton kükürtdioksit, küresel ortalama sıcaklığı<br />

0,5 ° C düşürdü.<br />

Güneşi karartma teknolojisinin mali yükü oldukça<br />

yüksek, sadece SCoPEx’in ertelenen ilk testi<br />

için 3 milyon dolar tahsis edildi. Microsoft’un milyarder<br />

kurucusu Bill Gates, SCoPEx’in güneş ışığını<br />

kısmayı planlayan teknoloji araştırmalarını finanse<br />

ediyor. Harvard Üniversitesi Solar Jeomühendislik<br />

Araştırma Programı (SGRP), SCoPEx projesini<br />

kısmen finanse ediyor ve Bill Gates, SGRP’nin bir<br />

bağışçısı. SCoPEx projesi ayrıca, araştırma hibeleri<br />

için bir fon olan ve Bill Gates’in ortaklığında kurulan<br />

Yenilikçi İklim ve <strong>Enerji</strong> Araştırmaları Fonu (FICER)<br />

tarafından da destekleniyor. Geçen ay, Ulusal Bilim,<br />

Mühendislik ve Tıp Akademileri (NASEM), ABD hükümetini<br />

güneş ışığını kısma teknolojisi araştırmalarına<br />

yatırım yapmaya çağıran yeni bir rapor yayımladı.<br />

NASEM’in son raporuna göre, SAI deneyleri de<br />

dahil olmak üzere güneş jeomühendisliği çalışmaları,<br />

ABD hükümeti tarafından beş yıl içinde 100 ve<br />

200 milyon dolarlık destek görmeli.<br />

56 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Deneyler küresel mülteci krizine yol<br />

açabilir<br />

Bununla birlikte, birçok bilim insanı,<br />

güneş ışığı kısma teknolojisinin kaçınılmaz<br />

olumsuz sonuçlara yol açabileceğini<br />

savunuyor; Dr. Bill Hare bu bilim adamlarından<br />

biri. Dr. Bill Hare, güneş ışığını<br />

kısma teknolojisinin tehlikeli bir teknoloji<br />

olabileceğini savunuyor ve bunun<br />

birçok yönden iklim sistemine tehlikeli bir<br />

müdahale olabileceğini savunuyor. Hükümetlerarası<br />

İklim Değişikliği Paneli’nin<br />

(IPCC) yakın tarihli bir raporu, güneş ışığı<br />

kısma projesinin küresel sıcaklıkları 1,5<br />

°C azaltabileceğini öne sürdü. Ancak bu<br />

sıcaklık düşüşü örneği birçok ciddi riski<br />

beraberinde getiriyor. 1815 yılında gerçekleşen<br />

Tambora Dağı volkanik patlaması<br />

örneğinde de görüldüğü gibi, donma<br />

sıcaklıkları mahsullerin kıtlığa yakın koşullarda<br />

başarısız olmasına neden oldu.<br />

Bazı bilim adamları, Afrika’nın Sahel<br />

bölgesindeki potansiyel kuraklık<br />

nedenleri olarak Alaska ve Meksika’daki<br />

volkanik patlamalardan kaynaklanan<br />

salınımlardan bahsetmişti. Bu nedenle,<br />

bu proje aynı zamanda küresel iklimin<br />

önemli ölçüde bozulmasına ve istenmeyen<br />

sonuçlara neden olabilir. Yüksek nüfuslu<br />

alanlar olumsuz etkilenebilir ve bu<br />

durum başka bir küresel mülteci krizine<br />

neden olabilir. SCoPEx projesinin mimarlarından<br />

olan Dr. David Keith de bu endişelerin<br />

gerçekliğinin farkında ve güneş<br />

ışığını kısma teknolojisinin neden olduğu<br />

ikincil dezavantajlar için bir risk havuzu<br />

oluşturmayı önerdi.<br />

Diğer bir endişe, emisyonsuz politikalara<br />

karşı çıkarak bu yöntemi kullanmakla<br />

ilgili, çünkü güneşi karartma<br />

teknolojisi temel olarak yeşil gaz veya<br />

karbon emisyonlarını kesmek yerine<br />

atmosferdeki karbonu azaltmaya odaklandı.<br />

Dr. David Keith’e göre, güneş jeomühendisliği<br />

emisyonları azaltmanın bir<br />

ikamesi değil, emisyonları azaltmanın bir<br />

tamamlayıcısıdır.<br />

İKLİMDEN SİYASETE FARKLI<br />

SORUNLAR OLUŞABİLİR<br />

Güneş jeomühendisliği siyasi perspektiften bakınca<br />

da oldukça karmaşık çünkü bu projeyi kimin yürüteceğine<br />

karar vermek kolay olmayacak. The Economist’in<br />

Çevre Editörü Catherine Brahic’e göre, tüm<br />

hükümetlerin, son derece zor olabilen küresel etki<br />

elde etmek için gemide olması gerekiyor. Bir eyalet<br />

tek başına güneş ışığı kısma teknolojisini kullanmaya<br />

karar verdiğinde, bu karar belirli bölgeleri veya<br />

tüm dünyayı etkileyebilir. O halde bu durum yoğun<br />

bir uluslararası gerilime yol açabilir.<br />

Teorik olarak, güneş ışığı kısma teknolojisi tüm gezegeni<br />

soğutabilir ve küresel ısınmayı önemli ölçüde<br />

durdurabilir. Yöntem potansiyel olarak oldukça basit<br />

çünkü stratosfere bir dizi parçacığın enjekte edilmesi<br />

yapılması gereken tek şey ve bunu gerçekleştirmenin<br />

birkaç yolu var. Fakat bununla birlikte, birçok analist<br />

ve uzman, bu yöntemin iklimden siyasete kadar farklı<br />

türden sorunlara yol açabileceğinden endişe duyuyor.<br />

SCoPEx’in yapacağı deneyin sonuçlarını görmek için<br />

en az bir yıl beklemek gerekiyor. Bu süreç içerisinde<br />

iklim hareketi konusunda oldukça hırslı ve kararlı<br />

olan Biden yönetimi, hali hazırda bu teknolojinin<br />

desteklenmesi için yeni bir öneri almışken ABD hükümetinin<br />

tutumlarını ve atacağı adımları izlemekte<br />

fayda var.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 57


SOSYAL SORUMLULUK<br />

Aycan Kızıldağ<br />

İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları<br />

depreme karşı bilinçlendirecek<br />

İGDAŞ, olası bir İstanbul depreminde başta çalışanları olmak üzere tüm şehrin; deprem öncesi, deprem<br />

anı ve deprem sonrasında yapması gerekenleri anlatan “Deprem Farkındalık Projesi” başlattı. İGDAŞ Genel<br />

Müdürü Özmen, bu projenin amacının tüm İstanbulluların farkındalığını arttırarak deprem konusunda<br />

bilinç kazandırmak olduğunu söylüyor. Özmen, İGDAŞ’ın deprem sırasında tüm şehrin doğal gazını<br />

otomatik olarak kesecek ve hızla hasar raporu hazırlayacak sistemi de hayata geçirdiklerini açıkladı…<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen<br />

deprem çalışmaları, iştiraklerinin katılımıyla<br />

devam ediyor. Türkiye’nin en büyük doğal gaz dağıtım<br />

şirketi olan İGDAŞ da hem teknolojik olarak alt<br />

yapısını depreme göre hazırlıyor hem de farkındalık<br />

ve eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda<br />

son olarak Akut Vakfı ile “Deprem Farkındalık Projesi”<br />

hayata geçirildi. Başta İGDAŞ çalışanları ve<br />

ailelerini kapsayan bu eğitim çalışması, hazırlanan<br />

video içerikleriyle tüm İstanbulluların hizmetine<br />

sunulacak. İGDAŞ’ın Deprem Farkındalık Projesi ile<br />

ilgili detaylarını İGDAŞ Genel Müdürü Dr. Mithat Bülent<br />

Özmen ile konuştuk.<br />

58 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Deprem Farkındalık Projesi’nin<br />

çıkış noktası nedir?<br />

Deprem konusundaki geçmiş<br />

deneyimlerimiz bize gösteriyor<br />

ki deprem öncesi ve<br />

sonrası için alınacak önlemler,<br />

kayıpların önüne geçilmesi açısından<br />

büyük önem arz ediyor.<br />

Hiç kuşku yok ki deprem İstanbul’un<br />

kaçınılmaz bir gerçeği.<br />

Bazen deprem hiç yaşanmayacakmış<br />

gibi davranıyoruz. Yaşanan<br />

afetler birkaç yıl içerisinde<br />

unutularak alınması gereken<br />

önlemler gecikebiliyor.<br />

Bu nedenle önce deprem<br />

gerçeğinin farkında olmak gerekiyor.<br />

Bu farkındalık önlem<br />

almayı da beraberinde getiriyor.<br />

Deprem farkındalığının oluşturulması<br />

ve deprem konusunda toplumun eğitilmesi<br />

için bizim gibi kurumlara çok önemli görevler düşüyor.<br />

Bu bilinçle biz de AKUT Vakfı ile işbirliği yaparak<br />

Deprem Farkındalık Projesi’ni başlattık.<br />

Bu projede AKUT Vakfı ile yürüme nedeniniz<br />

nedir?<br />

AKUT Vakfı, her türlü doğal afet konusunda deneyimli<br />

ve arama-kurtarma<br />

çalışmaları alanında büyük başarılara<br />

imza atmış bir kurum.<br />

İşinin uzmanı çalışanları sayesinde<br />

birçok olayda binlerce insanın<br />

hayatını kurtararak onlara<br />

yeni bir yaşam kazandıran bir<br />

oluşum. Bu nedenle biz de çalışanlarımızı<br />

ve ailelerini deprem<br />

konusunda bilgilendirirken<br />

AKUT Vakfı’nın tecrübelerinden<br />

yararlanmak istedik.<br />

İSTANBUL HALKI DA<br />

YARARLANACAK<br />

Deprem Farkındalık<br />

Projesi’ni detaylandırabilir<br />

misiniz?<br />

İGDAŞ gibi insana hizmet eden kurumların deprem<br />

gibi doğal afetleri yönetme, bu durumlara karşı<br />

önlem alma ve insanları bilinçlendirme konusunda<br />

büyük sorumlulukları olduğunu düşünüyorum. Biz<br />

de bu sorumluluk çerçevesinde AKUT Vakfı ile iş<br />

birliği yaparak Deprem Farkındalık Projesi’ni hayata<br />

geçirdik. Proje kapsamında İGDAŞ çalışanlarına<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 59


ve onların ailelerine deprem konusunda farkındalık<br />

eğitimleri veriyoruz. Eğitimler tamamlandıktan<br />

sonra yine deprem anı ve sonrası için kritik bir yere<br />

sahip olan ‘acil durum çantaları’ dağıtıyoruz. Sunduğumuz<br />

bu eğitimler; deprem öncesi, deprem anı<br />

ve deprem sonrasında yapılması gerekenler, ilk müdahale<br />

bilgisi ve acil durum çantasında bulunması<br />

gereken malzemeler ve bu malzemelerin kullanımı<br />

gibi içeriklerden oluşuyor. Amacımız çalışanlarımızın<br />

farkındalığını arttırarak deprem konusunda bilinç<br />

kazandırmak. Unutmayalım ki deprem bilinci<br />

hayat kurtarır.<br />

Deprem Farkındalık Projesi sadece İGDAŞ<br />

çalışanlarını mı kapsıyor?<br />

Biz 7 milyon abonesi olan ancak 16 milyon İstanbulluya<br />

hizmet eden bir şirketiz. Bu projemiz de tıpkı<br />

diğerleri gibi tüm İstanbul’a dokunan bir proje. Deprem<br />

Farkındalık Projesi, insanların dikkatini çekecek<br />

şekilde kurguladığımız bilinçlendirici video içeriklerinden<br />

oluşuyor. Bu içerikleri, birçok ulusal mecrada<br />

yayınlayarak tüm İstanbul’a ulaşmayı hedefliyoruz.<br />

İGDAŞ deprem konusunda başka projeler<br />

yürütüyor mu?<br />

İGDAŞ olarak uzun yıllardır depreme karşı projeler<br />

geliştiriyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli<br />

Rasathanesi ve TÜBİTAK iş birliği ile Deprem Risk<br />

Azaltım Sistemi’ni hayata geçirdik. Deprem sonrası<br />

gaz akışını otomatik olarak kesebilecek kabiliyette<br />

olan bu akıllı sistemle erken uyarı sistemini entegre<br />

ederek hassas ölçüme dayalı teknolojik geliştirme<br />

ve güncellemeleri hayata geçirdik.<br />

“DEPREM KIYIYA<br />

ULAŞMADAN İSTANBUL’UN<br />

DOĞAL GAZINI<br />

KESEBİLECEĞİZ”<br />

Deprem Erken Uyarı Sistemi, Kandilli Rasathanesi’nin<br />

Marmara kıyılarında bulunan deprem<br />

sensörleri ve İGDAŞ’ın ana kumanda merkezi<br />

arasında 7/24 veri akışı sağlıyor. Meydana gelen<br />

deprem, veri transferi yoluyla afetin kıyıya<br />

ulaşmasından 5-10 saniye önce Marmara<br />

kıyılarındaki alıcılar üzerinden İGDAŞ’ın ana<br />

kumanda merkezine aktarılıyor. Yer hareketlerini<br />

algılayan 850 kayıt cihazı sayesinde<br />

deprem alarmının hemen ardından tüm istasyonlardan<br />

yapılan doğal gaz dağıtımı anlık olarak<br />

kesilebiliyor. Biz bu sistem sayesinde tüm<br />

İstanbul’un gaz akışını depremin kıyıya ulaşmasından<br />

5-10 saniye önce kesebilme kabiliyetine<br />

sahibiz. Böylelikle deprem esnasında<br />

doğal gaz hatlarında meydana gelebilecek hasarlarından<br />

kaynaklı ikincil felaketlerin önüne<br />

geçmiş oluyoruz.<br />

Yine bu sistem, “deprem oldu, gazı kestik ama<br />

en çok hasar nerede? Öncelikli nereye müdahale<br />

edeceğiz?” gibi sorulara cevap üretiyor.<br />

Ayrıca gerçek zamanlı deprem riski haritaları<br />

oluşturma ve bu haritaları acil müdahale ekipleri<br />

ile paylaşma gibi afet yönetimine dair kritik<br />

bir görevi de yerine getiriyor. Sistem sayesinde<br />

depremden sonraki 15 dakika içerisinde<br />

otomatik olarak üretilen hasar öngörü raporu<br />

ilgili tüm personelimize ulaşıyor. 7/24 esasına<br />

göre çalışan İGDAŞ’ın acil müdahale ekiplerine<br />

online olarak ulaşan bu raporlar, deprem sonrası<br />

doğal gaz altyapısı ve bina üst stokunda<br />

oluşabilecek muhtemel hasarları gösteriyor.<br />

Böylece ilgili personelimiz, bölgesel ve noktasal<br />

olarak nereye müdahale edeceğini öngörebiliyor<br />

ve buna göre harekete geçebiliyor.<br />

60 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


<strong>Enerji</strong>mizi ülkemizin gençlerine<br />

olan inancımızdan alıyoruz<br />

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının, 19 <strong>Mayıs</strong> 1919’da<br />

çaktıkları ilk kıvılcımın enerjisinden aldığımız ilhamla çalışmaya devam ediyoruz.<br />

19 <strong>Mayıs</strong> Atatürk’ü Anma Gençlik<br />

ve Spor Bayramı Kutlu Olsun!


SEKTÖRDEN<br />

Z. Işık Adler<br />

“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken<br />

kural değişikliğini sevmez”<br />

GÜYAD Başkanı Cem Özkök, GES YEKA ihalelerinde fiyatların oldukça aşağı düşeceğini ve 30 kuruşların altı<br />

olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Yatırımların devam etmesi için stabil bir ekonomik ortamın önemine<br />

dikkat çeken Özkök, “Ancak Türkiye’de bazen kurallar, yatırım kararı alındıktan sonra değişiyor. Oysa<br />

özellikle yabancı yatırımcılar maç oynanırken kural değişikliği yapılan yerleri tercih etmez” diyor…<br />

Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Yatırımcıları Derneği GÜYAD<br />

Başkanı Cem Özkök, genel kurullarının ardından gazetecilerle<br />

çevrimiçi bir toplantıyla bir araya geldi.<br />

Türkiye’de GES YEKA ihalelerinin sonucu alındığında<br />

rakamların epey aşağı düşeceğini belirten Cem Özkök,<br />

“İlk YEKA ihalesinin 6,99 dolar/centlik fiyatından<br />

aşağıda olacak. YEKA ihalesinde rakam vermem<br />

doğru olmaz ama 30 kuruşların altı olacağını tahmin<br />

ediyoruz. Yani 3 centin de aşağısında olacak” ifadesini<br />

kullandı. Özkök, 1000 MW rüzgar ihalesinin de<br />

gündemde olduğunu söyleyerek, 6-7 ay sonra teklif<br />

toplanacağı tahmininde bulundu.<br />

Bir şemsiye dernek olmak istediklerini ve bu<br />

kapsamda isim ve logo değişikliğine gittiklerini hatırlatan<br />

Özkök, yeni yönetimin olarak ilk icraatlarının<br />

<strong>Enerji</strong> Bakanlığı ziyareti olduğunu söyledi. Bakanlığa,<br />

yatırımcılardan gelen talepler doğrultusunda yapılacak<br />

YEKA yarışlarına ilişkin öneriler sunduklarını<br />

belirten Özkök, “Şartnamede bir eskelasyon oranı<br />

var. Biz eskelasyon başlangıç tarihini teklif verdiğimiz<br />

tarih olarak alalım, açık eksiltme yapacağımız<br />

fiyat eskilasyonlu fiyat olsun dedik. Ve dilekçemizi de<br />

sunduk” dedi. Öneri ile fizibıl fiyat önerileriyle projelerin<br />

atıl kalmamasını sağlamayı amaçladıklarını<br />

62 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


kaydeden Özkök, “Türkiye’de maç başladıktan sonra<br />

kural değişiyor. Böyle şeyler olmasa, ekonomik dalgalanmalar<br />

olmasa yatırımcı önünü görebilecek”<br />

dedi.<br />

“Yabancı yatırımcı stabil ortam ister”<br />

<strong>Enerji</strong> sektöründe yatırımcılar için sürdürülebilir<br />

bir piyasa ortamının şart olduğuna değinen Özkök,<br />

“Türkiye’de maç oynanırken çok fazla kural değişiyor.<br />

Yatırımcı, bazı konularda daha uzun vadeli planlar<br />

yapmak istiyor. Bu enerji<br />

gibi uzun soluklu projeler için<br />

olmazsa olmaz. Bu konuda<br />

belirsizliğin ortadan kalkması<br />

hem maliyet kısmında hem de<br />

karar verme kısmında yatırımcının<br />

elini rahatlatacaktır” diye<br />

konuştu.<br />

“Bu YEKA ihalesinden<br />

sonra ikinci bir ihale daha yapılabilmesi<br />

için daha stabil bir<br />

ortamda olmamız gerekir. Şu<br />

anda dalgalı bir ekonomik ortamdayız,<br />

suların durulması<br />

lazım. Bu süreçte bizim de gemiyi<br />

limana çekip suların durulmasını beklememiz<br />

lazım. Kredi faiz oranları çok yüksek olduğundan<br />

yatırımcı önünü göremiyor ve yabancı yatırımcı da<br />

bu nedenle çekingen kalıyor” diyen Özkök, şu uyarılarda<br />

bulundu: Maç başladıktan sonra kural değiştirilmesi<br />

fizibilitenizdeki gider kalemlerinizden birinin<br />

ciddi şekilde artmasına neden oluyor. Ne yabancı ne<br />

de Türk yatırımcı bu değişiklilerden hoşlanıyor. Yeni<br />

YEKA için daha stabil bir ortamın beklenmesi gerekiyor.<br />

“Depolama yatırımı için alım garantisi<br />

verilmeli”<br />

Depolama taslağıyla ilgili görüşlerini ilgili kurumlara<br />

bildirdiklerini belirten Özkök, mevcut yönetmelik<br />

taslağı geçerse Türkiye’de kimsenin depolamaya<br />

yatırım yapmayacağına dikkat çekti. Özkök,<br />

“Yönetmelik taslağı ‘depoladığın elektriği YEKDEM<br />

kapsamında satamazsın’ diyor.<br />

Bu durum fizibilite ve finansman<br />

bulma açısından<br />

sorun yaratacak ve yatırımcıyı<br />

engelleyecektir. Depolamaya<br />

alım garantisi vermezseniz yatırımcı<br />

depolama yapamayacaktır”<br />

ifadesini kullandı.<br />

Türkiye’nin güneşte 7 bin,<br />

rüzgar enerjisinde 9 bin megavat<br />

kurulu güce sahip olduğunu<br />

belirten Özkök, “Türkiye<br />

yenilenebilir enerjide henüz<br />

emekleme aşamasında. Temiz<br />

enerjiye daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Bu<br />

alanda hızla gelişen teknolojiler maliyetleri de aşağı<br />

çekiyor. Rüzgarda 25 bin megavat, güneşte 50 bin<br />

megavat seviyelerine geldiğimizde enerjide gerçek<br />

ucuzluğu göreceğiz. Ama gidilecek çok yol var. Burada<br />

asıl önemli olan depolama. Depolama teknolojileri<br />

ile hızlı bir ilerleme göreceğiz” ifadelerini kullandı.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 63


ETKİNLİK<br />

Z. Işık Adler<br />

Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana<br />

en yüksek payına <strong>2021</strong>’de ulaşacak<br />

IICEC tarafından düzenlenen, “Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir <strong>Enerji</strong>nin Bugünü ve Yarını”<br />

başlıklı webinarda Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde önemli bir büyüme kaydettiği,<br />

önümüzdeki 5 yılda dünyada yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların 2 kat artmasının<br />

beklendiği dile getirildi. Yenilenebilir enerjinin bu yılsonunda yüzde 7’lik beklentinin çok üzerinde<br />

büyüyerek yüzde 18’e dayanacağı belirtildi…<br />

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası <strong>Enerji</strong><br />

ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen,<br />

“Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir <strong>Enerji</strong>nin Bugünü<br />

ve Yarını” başlıklı webinar çevrimiçi yapıldı.<br />

Webinar, <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez,<br />

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti<br />

Başkanı Güler Sabancı ve Uluslararası <strong>Enerji</strong> Ajansı<br />

(IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol’un katılımlarıyla gerçekleşti.<br />

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri<br />

Fakültesi (MDBF) Dekan Yardımcısı Selmiye<br />

Alkan Gürsel moderatörlüğünde düzenlenen webinarın<br />

açış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi<br />

Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı,<br />

“Salgın sürecinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde,<br />

yine online olarak bir araya geliyoruz. Bilimin ışığında,<br />

bu günleri de en kısa zamanda atlatacağımıza<br />

inanıyorum. Bilimsel yaklaşımlar ve teknoloji, enerji<br />

64 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


sektörünün hem bugününe hem de geleceğine hazırlanmak<br />

için elimizdeki en önemli araçlar. Belirsizliklerin<br />

olduğu bu dönemde, ekonomik, çevresel<br />

ve sosyal alanlarda sürdürülebilirliği güçlendirmeye<br />

yönelik stratejiler, planlamalar, yatırımlar, teknolojiler,<br />

işbirlikleri ve görüş alışverişleri büyük önem<br />

taşıyor” dedi.<br />

Türkiye’nin enerji sektöründe pek çok alanda<br />

büyük adımlar attığını söyleyen Sabancı, sözlerini<br />

şöyle sürdürdü: <strong>Enerji</strong> arz güvenliği ve çeşitlendirmesi,<br />

enerjide ithalat yoğunluğunun azaltılması,<br />

piyasaların daha rekabetçi konuma gelmesine yönelik<br />

çalışmalar, enerji arz-talep zincirinde verimliliğin<br />

artırılması, enerji teknolojilerinin geliştirilmesi<br />

ve yaygınlaşması gibi birbirlerini tamamlayan pek<br />

çok konuda, önemli gelişmelerin devam edeceğini<br />

görüyoruz. Türkiye yenilenebilir enerjiden elektrik<br />

üretiminde önemli bir büyüme kaydetti. Yenilenebilir<br />

enerjiye dayalı kurulu güç bakımından Avrupa’da<br />

lider ülkeler arasındaki konumumuzun pekiştiğini<br />

görüyoruz. Teknolojiyi de odağına alan yenilenebilir<br />

enerjide büyüme perspektifinin, ülkemizin enerji arz<br />

güvenliği, çevresel performansı, katma-değeri yüksek<br />

sanayileşme fırsatları başta olmak üzere, pek<br />

çok alanda, çok boyutlu faydaları olacak.”<br />

“Emisyonların hızla artması endişe verici”<br />

Uluslararası <strong>Enerji</strong> Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih<br />

Birol konuşmasında 2020 yılında salgının birçok<br />

olumsuz etkisi olduğunu hatırlatarak <strong>2021</strong> yılına<br />

ilişkin önemli değerlendirmeler paylaştı:<br />

Salgının en büyük etkisi insan sağlığına olan<br />

olumsuz etkisi elbette. Ama aynı zamanda dünya<br />

ekonomisinde çok büyük düşüş gördük. Hemen her<br />

ülke bu ekonomik buhrandan payını aldı. <strong>2021</strong> yılında<br />

ise ekonomik beklentiler pozitife döndü. İnsanların<br />

salgına karşı, iklim değişikliğine, temiz ve sürdürülebilir<br />

enerjiye doğru yönelimin artacağı beklentisi<br />

oluştu. Biz bu beklentilere ihtiyatla yaklaştık. Çünkü<br />

insan davranışları kadar enerji politikaları, enerji<br />

teknolojileri, ekonomik maliyetleri gibi faktörlerin<br />

önemli olduğunu düşündük. <strong>2021</strong> yılında ilk üç aydaki<br />

gerçekleşmeleri biliyoruz ve bu yıl dünyadaki<br />

emisyon artışlarının çok hızlanacağını, tarihteki en<br />

büyük ikinci emisyon artışı olacağını düşünüyoruz.<br />

Avrupa, Japonya, ABD, Çin, birçok ülke emisyonları<br />

2050’de sıfıra getireceğini taahhüt ettiğini, beklenti<br />

emisyonlarda düşüş olması yönünde ama rakamlara<br />

bakınca taahhütlerle gerçekleşmeler arasında<br />

giderek büyüyen bir uçurum olduğunu görüyoruz.<br />

Emisyonların hızla artması iklim değişikliği açısın-<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 65


dan endişe verici.”<br />

“Karamsar diyebileceğimiz bu tabloda güzel bir<br />

haber var, yenilenebilir enerji bütün dünyada hızla<br />

büyümeye devam ediyor” diyen Birol, “<strong>2021</strong>’de yenilenebilir<br />

enerjinin payının dünyada yüzde 30’a çıkacağını<br />

düşünüyoruz. Bu, sanayi devriminden bu yana<br />

en büyük oran. Bunun iki nedeni var, biri hükümetlerin<br />

verdiği teşvikler. İkincisi maliyetlerin düşmesi.<br />

Yenilenebilir enerjideki büyümenin artarak hızlanmasını<br />

bekliyoruz” dedi. Türkiye’nin enerji sektöründeki<br />

en büyük başarılarından birinin yenilenebilir<br />

enerjide dev adımlar atmış olması olduğunu belirten<br />

Birol, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin<br />

çok fazla olduğuna işaret etti.<br />

Yenilenebilir enerji Türkiye’de gençlik<br />

çağında<br />

Webinar’ın onur konuğu olan <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanı Fatih Dönmez, küresel ekonominin<br />

Kovid-19 salgınının gölgesinde ciddi bir darboğazdan<br />

geçtiğini belirterek “Böylesine bir hercümercin<br />

içinde büyüyerek çıkan nadir sektörlerden biri yenilenebilir<br />

enerji oldu. Yenilenebilir enerji sektörü<br />

Kovid-19 krizini alt etti desek çok da yanlış bir değerlendirme<br />

yapmış olmayız. Sektör, krizin yarattığı<br />

olumsuzluklara karşı bir nevi antikor geliştirdi” dedi.<br />

Türkiye’nin toplam kurulu gücünün 97 bin MW<br />

seviyesini geçtiğini ve bu yıl 100 bin MW’ın aşılacağını<br />

öngördüğünü belirten Bakan Dönmez, sözlerini<br />

şöyle sürdürdü: Son 20 yılda kurulu güçte yaşanan<br />

üç katlık artışta özel sektör yatırımlarının payı büyük.<br />

Bugün kamunun elektrik üretimindeki payı yıllık<br />

ortalama yüzde 15-20 civarında. Özellikle 2011<br />

sonrası özel sektör tarafından yapılan yıllık kurulu<br />

güç yatırımları, kamunun yıllık kurulu güç yatırımlarını<br />

geride bıraktı. Bugün kurulu gücümüzün, yüzde<br />

52,3’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarından<br />

oluşuyor. 2011 yılında yüzde 25,4 olan yenilenebilir<br />

kaynakların elektrik üretimimizdeki payı, 2019 yılında<br />

yüzde 43,9; 2020 yılında ise yüzde 42,4 oldu.<br />

<strong>2021</strong> yılının ilk 3 ayında devreye aldığımız kurulu gücün<br />

yüzde 98’ini yenilenebilir kaynaklar oluşturdu.<br />

2020 yılında yenilenebilir kurulu gücünde dünyada<br />

12’inci, Avrupa’da beşinci sıraya yükseldik. 2002-<br />

2020 döneminde yenilenebilir enerji kurulu gücünü<br />

en çok artıran dünyada dokuz, Avrupa’da dördüncü<br />

ülke olduk.”<br />

<strong>Enerji</strong> teknolojilerinde Türkiye’yi önemli bir<br />

Ar-Ge ve inovasyon üssüne dönüştürmek ve bu alanı<br />

katma değeri yüksek bir ihracat kalemi haline getirmek<br />

hedeflerini de vurgulayan Bakan Dönmez, “Türkiye’nin<br />

yenilenebilir enerji hikâyesi, bugün gençlik<br />

dönemini yaşıyor diyebiliriz. Her geçen gün daha dinamik,<br />

daha hareketli, daha fazla paydaşın yer aldığı<br />

bir sektör haline geliyor. Elektrik üretiminde yenilenebilir<br />

enerji ve enerji verimliliğinin ağırlıkta olduğu<br />

küresel bir düzende, bizler de pozisyonumuzu buna<br />

uygun şekilde almak durumundayız” dedi.<br />

66 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Yerel, Ulusal ve Küresel<br />

Yeşil Düzen için...<br />

IRENEC <strong>2021</strong><br />

11. ULUSLARARASI<br />

%100 YEN‹LENEB‹L‹R<br />

ENERJ‹ KONFERANSI<br />

20-22 MAYIS <strong>2021</strong><br />

Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> topluluğu, yeşil ve<br />

sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla hızla<br />

büyüyor ve gelişiyor. EUROSOLAR Türkiye’nin<br />

rolü, bu hareketi desteklemek, en iyi<br />

uygulamaları paylaşmak için ve bölgesel,<br />

ulusal, küresel düzeylerde etkinleştirici<br />

politikaları teşvik etmek için bir platform<br />

sağlamaktır.<br />

11. Uluslararası %100 Yenilenebilir <strong>Enerji</strong><br />

Konferansı, yarın hayatımızı etkileyebilecek<br />

yeni teknolojileri ve yenilikleri teşvik etmek<br />

için küresel yenilenebilir enerji trendleri<br />

etrafında konferans konularını yeniden<br />

düzenledi. Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Entegrasyonu,<br />

Avrupa Yeşil Düzeni, <strong>Enerji</strong> Dönüşümü<br />

2050 ve Yenilenebilir <strong>Enerji</strong> Teknolojileri ve<br />

Uygulamaları bu yılın ana konuları olacak.<br />

Bilgi birikiminizi derinleştirmek ve tecrübelerinizi<br />

paylaşmak için IRENEC <strong>2021</strong> Online’a katılın!<br />

www.irenec.org • www.eurosolar.org.tr • www.poweringcommunities.org


ŞİRKETLERDEN…<br />

Avrupa yakasında elektrik<br />

tüketiminin lideri Esenyurt<br />

BEDAŞ, salgının gölgesinde geçen 2020 yılına dair verilerini paylaştı. BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit, İstanbul Avrupa<br />

yakasında elektrik tüketiminin bir önceki yıla göre yüzde 3,7 gerilediğini açıkladı. Meskenlerde kullanımın yüzde<br />

7.2 arttığını belirten Yiğit, “Bölgemizde 484 bini aşkın abonesiyle ilk sırada yer alan Esenyurt, tüketimde de yine<br />

birinciydi. 2020 yılında Esenyurt’ta toplam elektrik tüketimi 2 milyar 503 kWh seviyesinde gerçekleşirken Avrupa<br />

yakasındaki elektrik tüketiminin yüzde 10’u bu bölgeden geldi” dedi…<br />

Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (BEDAŞ) her yıl<br />

düzenli olarak açıkladığı “Yılın Enleri Raporu”, 2020<br />

yılında Kovid-19 salgınının elektrik tüketimindeki etkisini<br />

gözler önüne serdi. Mart 2020 itibarıyla Türkiye’de<br />

de görülen Kovid-19 salgının yayılmasını engellemek<br />

için alınan önlemler mesken, ticarethane<br />

ve sanayi abonelerinin elektrik tüketimlerine farklı<br />

yansıdı. Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitimin yanı<br />

sıra sokağa çıkma kısıtlamalarının da etkisiyle 2020<br />

yılında mesken abonelerinin elektrik tüketimi yüzde<br />

7,2 artarken diğer abone gruplarında düşüşler yaşandı.<br />

BEDAŞ’ın verilerine göre 2019 yılında toplam<br />

26.9 milyar kilovatsaat (kWh) olan İstanbul Avrupa<br />

yakasındaki elektrik tüketimi, yüzde 3,7’lik bir gerilemeyle<br />

25.9 milyar kWh’a indi. 2019 yılında Türkiye’de<br />

toplam 303.3 milyar kWh olan elektrik tüketimi<br />

ise 2020’de yine salgının etkisiyle 304.8 milyar<br />

kWh’ta kaldı. Yıl içinde toplam tüketimin yüzde 8,5’i<br />

Türkiye’nin en kalabalık bölgesi İstanbul’un Avrupa<br />

yakasından geldi.<br />

“Yılın En”leri-2020 Raporu’nu açıklamak için gazetecilerle<br />

online toplantıda bir araya gelen BEDAŞ<br />

Genel Müdürü Murat Yiğit, “Dünya, daha önce benze-<br />

68 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ine tanık olmadığımız bir dönemden geçiyor. Hepimizin<br />

hayatını bir şekilde etkileyen salgın sürecinde<br />

abonelerimizin sağlığını korumak için hızlı aksiyon<br />

aldık. Abone grupları bazında tüketimde yaşanan<br />

değişime göre iş planlarımızı yeniledik. Bu süreçte<br />

pek çok kişi evden çalışırken çocuklarımız da uzaktan<br />

eğitim aldı. Biz de tüketicilerimizin enerjisiz kalmaması<br />

için bakım ve yatırım kaynaklı kesintilerin<br />

yüzde 80’ini gece 00.00-06.00 saatlerine kaydırdık.<br />

Şirket olarak nihai hedefimiz müşterilerimize kesintisiz<br />

ve kaliteli elektrik dağıtım hizmeti sunmak.<br />

Bu yönde attığımız adımlarla geçen yıla göre kişi<br />

başı ortalama kesinti süresinde yüzde 39, kişi başı<br />

ortalama kesinti sayısında ise yüzde 9,6 iyileşme<br />

yakaladık. İşin doğası gereği sıfır arıza ve kesintinin<br />

olamayacağı malum. Ancak amacımız arıza sayı ve<br />

sürelerini olabilecek en düşük seviyelere çekmek”<br />

diye konuştu.<br />

<strong>Mayıs</strong> ayında tüketim yüzde 21,9 düştü<br />

BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit’in detaylarını paylaştığı<br />

“Yılın Enleri Raporu”na göre 2013 yılında özelleştirme<br />

süreci tamamlanan BEDAŞ’ın o tarihte toplam<br />

abone sayısı 3 milyon 715 bin iken 2020 yılı sonunda<br />

bu rakam 5 milyon 236 bine ulaştı. Aradan geçen dönemde<br />

1.5 milyon yeni abone sisteme dahil olarak<br />

elektrik hizmeti almaya başladı. Salgının etkisinde<br />

geçen 2020 yılında BEDAŞ’ın abone sayısı artmaya<br />

devam etti ve toplam 71 bin 257 yeni abone geldi.<br />

Bu arada 2020 yılında Avrupa yakasında en yüksek<br />

tüketim, salgının henüz Türkiye’de görülmediği<br />

tcak ayında yaşandı. Hava koşullarının da etkisiyle<br />

Ocak 2020’de Avrupa yakasında 2 milyar 560 milyon<br />

kWh elektrik tüketildi. Yılın en çok elektrik tüketildiği<br />

günü ise 8 Ocak Çarşamba’ydı. Mart ayından itibaren<br />

Türkiye’yi de etkisi altına alan salgınla birlikte<br />

mtüketim rakamları da hızla düşmeye başladı. Yılın<br />

en düşük elektrik tüketimi mayıs ayında gerçekleşti.<br />

<strong>Mayıs</strong> 2019’da 2 milyar 128 milyon kWh tüketen Avrupa<br />

yakasında bu rakam <strong>Mayıs</strong> 2020’de 21,9’luk bir<br />

düşüşle 1 milyar 662 milyon kilovatsaat seviyesine<br />

geriledi. Yılın en düşük tüketimi de Ramazan Bayramı’nın<br />

ikinci gününe denk gelen 25 <strong>Mayıs</strong> günü oldu.<br />

Esenyurt’un abonesi de tüketimi de yüksek<br />

Raporda ilçe bazında elektrik tüketim rakamlarına<br />

da yer verilirken Avrupa yakasında 484 bini<br />

aşkın abonesiyle ilk sırada yer alan Esenyurt, tüketimde<br />

de yine birinciydi. 2020 yılında Esenyurt’ta<br />

toplam elektrik tüketimi 2 milyar 503 kWh seviyesinde<br />

gerçekleşirken Avrupa yakasındaki elektrik<br />

tüketiminin yüzde 10’u bu bölgeden geldi. Esenyurt’u<br />

1 milyar 345 milyon kWh ile Bağcılar, 1 milyar 302<br />

milyon kWh ile de Küçükçekmece izledi. Yıl içinde en<br />

düşük tüketim Çatalca, Esenler ve Güngören’de yaşandı.<br />

Geçmiş yıllarda ön sıralarda yer alan Beyoğlu,<br />

yıl boyunca pek çok işletmenin kapalı olmasının da<br />

etkisiyle en düşük tüketimin yaşandığı ilçeler arasında<br />

dördüncü oldu.<br />

4. Uygulama döneminde 5 milyar TL’ye<br />

yaklaşan yatırım<br />

Raporda şirketin yaptığı yatırımlar da paylaşıldı.<br />

Buna göre, 2013-2020 yılları arasında İstanbul Avrupa<br />

yakasına yaptığı yatırımların toplamı 3.3 milyar<br />

TL’yi aşan BEDAŞ; bu kapsamda 16 bin 431 kilometre<br />

hat tesisi, 134 bin 578 adet alçak gerilim ve<br />

orta gerilim enerji nakil hattı ve aydınlatma direği,<br />

173 bin 873 adet aydınlatma armatürü, 876 yeni<br />

trafo merkezi ve 1.037 adet de trafo merkezine yatırım<br />

yaptı. Şirket bölgeye <strong>2021</strong> yılı içerisinde 1.2<br />

milyar TL, dördüncü uygulama dönemini kapsayan<br />

<strong>2021</strong>-2025 yıllarında ise toplam 5 milyar TL’ye yakın<br />

yatırım yapmayı planlıyor.<br />

ARIZA SÜRE VE<br />

SAYISINDA İYİLEŞME<br />

Avrupa yakasındaki elektrik alt yapısını güçlendiren<br />

BEDAŞ’ın yaptığı yatırımlar, arıza ve kesintilerde<br />

de büyük düşüş getirdi. Geçen yıl Avrupa yakasındaki<br />

kişi başı ortalama kesinti süresi 1.300 iken<br />

bu rakam yüzde 39 iyileşmeyle 2020’de 793 olarak<br />

gerçekleşti. Ayrıca geçen yıl 12,93 olan kişi başı ortalama<br />

kesinti sayısı ise 2020’de yüzde 9,6 düşüş<br />

göstererek 11,69 oldu.<br />

Alınan bu sonuçlar müşteri memnuniyetine de<br />

yansıdı. Salgın dönemi boyunca çalışmalarına ara<br />

vermeden devam eden BEDAŞ’ın müşterilerinin sorunlarına<br />

hızla çözüm üretme gayreti, 2020’de çağrı<br />

merkezi rakamlarında kendini gösterdi. 2019’da<br />

çağrı sayısı 3 milyon 259 bin iken bu rakam yüzde<br />

16’lık bir iyileşmeyle 2020’de 2 milyon 735’e geriledi.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 69


İNOVASYON<br />

Esen Erkan<br />

Boğaziçi Üniversitesi,<br />

geleceğin pilleri “lityum-sülfür<br />

bataryaları” araştıracak<br />

TÜBİTAK Rusya Temel Araştırmalar Kurumu (RFBR) ile İkili İşbirliği Programı kapsamında desteklenmeye<br />

hak kazanan Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Damla Eroğlu<br />

Pala’nın projesi, geleceğin pilleri olarak görülen lityum-sülfür bataryaların daha uzun ömürlü olabilmesi<br />

için batarya performansıyla elektrolit tasarımı arasındaki ilişkiyi araştıracak. Rusya’dan Ufa Kimya<br />

Enstitüsü (Ufa Institute of Chemistry) ile iş birliği içinde yürütülecek projenin üç yıl sürmesi planlanıyor…<br />

Cep telefonlarından bilgisayarlara ve elektrikli<br />

araçlara kadar kullanılan mevcut en gelişmiş batarya<br />

tipinin lityum-iyon bataryalar olduğunu belirten<br />

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, henüz gelişmekte<br />

olan lityum-sülfür bataryaların ise beş kat daha<br />

fazla enerji depolayabileceğini vurguluyor. Pala, “Lityum-sülfür<br />

bataryalar henüz ticari olarak erişilebilir<br />

değil, ancak çok gelecek vaadediyor; çünkü bir lityum-iyon<br />

bataryadan beş kat daha fazla teorik özgül<br />

enerji gösteriyor ve daha düşük maliyetli olma<br />

potansiyeline sahip” diyor.<br />

Konuyla ilgili yapılan açıklamaya göre, lityum-sülfür<br />

bataryaların aktif madde olarak sülfürü<br />

kullanması da üretim maliyetini düşürüyor. Lityum-iyon<br />

bataryalarda aktif madde olarak kobalt bazlı pahalı<br />

malzemeler kullanılıyor ve bunlar sadece belirli<br />

70 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ülkelerin kontrolü altında. Oysa lityum-sülfür<br />

bataryalarda kullanılan sülfür hem doğada çok<br />

bulunuyor hem de ucuz ve toksik etkileri yok.<br />

Doç. Dr. Pala, lityum-sülfür bataryaların<br />

daha yüksek enerji depolama kapasitesine sahip<br />

olduğu için özellikle elektrikli arabalarda ve<br />

güneş ve rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin<br />

depolanmasında kullanılabileceğini de ekliyor.<br />

Elektrolitte çözünebilir moleküller<br />

batarya ömrünü kısaltıyor<br />

Bütün avantajlarına rağmen lityum-sülfür<br />

bataryaların günümüzde kullanılamamasının<br />

sebebi ise çok uzun ömürlü olmayışları. Lityum-sülfür<br />

bataryalarda katotta çok sayıda ara<br />

reaksiyon oluşuyor ve bu reaksiyonlar sonucunda<br />

da elektrolitte çözünebilen lityum polisülfid<br />

denen moleküller ortaya çıkıyor. Bu moleküller<br />

anotla katot arasında polisülfid mekik<br />

mekanizması denilen bir taşınma mekanizmasına<br />

giriyor, bu da bataryanın kapasitesini çok<br />

hızlı kaybetmesine ve döngü ömürlerinin çok<br />

kısa olmasına neden oluyor.<br />

Bu sorunun bataryaların elektrolit tasarımlarını<br />

değiştirerek çözülebileceğini belirten<br />

Doç. Dr. Pala, projede neler yapacaklarını<br />

ise şöyle açıklıyor: Bahsettiğimiz reaksiyon ve<br />

polisülfid mekik mekanizmaları hem elektrolit<br />

miktarı hem de elektrolitte kullanılan solvent<br />

ve tuz tipinden çok etkileniyor. Bizim yapmak<br />

istediğimiz aslında elektrolitin içindeki solvent<br />

ve tuzun özelliklerinin ve elektrolit miktarının<br />

bu mekanizmaları nasıl etkilediğini karakterize<br />

edebilmek. Bunun için birçok farklı türde elektrolit<br />

deneyerek bataryanın performansının nasıl<br />

etkilendiğine bakacağız.<br />

Lityum-sülfür bataryaların<br />

ticarileşebilmesi için yol gösterici olacak<br />

Araştırma yöntemlerinin hem modelleme<br />

hem de deneysel çalışmalar içerdiğini belirten<br />

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, “Deneysel olarak<br />

elektrolitin özelliklerinin, kompozisyonunun ve<br />

miktarının bataryanın içindeki reaksiyon mekanizmaları<br />

ve batarya performansını nasıl etkilediğini<br />

karakterize edeceğiz ve bu deneylerden<br />

elde ettiğimiz sonuçları geliştireceğimiz kuantum<br />

kimyası ve elektrokimyasal modellerle birlikte<br />

değerlendireceğiz,” ifadelerini kullandı.<br />

Tesla’nın güneş<br />

enerjisi ürünleri<br />

Powerwall ev<br />

bataryasıyla<br />

birlikte satılacak<br />

Bloomberg’ten yapılan haberde, Tesla’nın güneş<br />

enerjisi ürünlerini tek parça halinde satacağı ve paket<br />

içinden bir parçanın ayrıca satılamayacağı açıklandı.<br />

Geçtiğimiz ay Electrek, Tesla’nın güneş panelleri ve çatı<br />

tipi güneş enerjisi ürünleri olmayan Powerwall siparişlerini<br />

almayı bıraktığını bildirmişti.<br />

Powerwall Amerika’da son derece popüler bir ürün<br />

haline gelirken markanın üretim adedini ve hızını artırmak<br />

istese bile talebe yetişmekte zorluk yaşadığı<br />

biliniyor. Şirket, yalnızca birkaç ayda pil paketinin fiyatını<br />

iki kez artırırken ürünü diğer Tesla ürünlerine bağlayarak<br />

satın alma yollarını sınırlamak gibi bir çözüm<br />

bulmuş oldu.<br />

Geçtiğimiz aya kadar Powerwall olmadan güneş<br />

panelleri ve çatı tipi ürünleri sipariş edebilirken artık<br />

Tesla’nın ev enerji ürünleri yalnızca enerji üretimi (güneş<br />

çatı ve panelleri) ve enerji depolama (Powerwall)<br />

ile birlikte bir paket olarak satılacak. Evsel elektrik üretiminde<br />

güneş enerjisinin olmazsa olması bataryalar<br />

ve Powerwall maliyeti düşünüldüğünde Tesla’nın güneş<br />

enerjisi siparişlerinin iyi bir parçası olacağı görülüyor.<br />

Tesla güneş enerjisi ürünleri ile ilgili siparişlerine<br />

diğer güneş enerjisi tesisatçılarıyla da ortaklık kuruyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 71


GTC ve HSB, yerli<br />

yüzer güneş<br />

santrali tasarladı<br />

GTC Güneş Sanayi ve HSB Marine 4 yıldır birlikte<br />

yaptıkları Ar-Ge çalışmaları sonucunda tasarımı,<br />

mühendisliği, üretimi yerli yüzer güneş enerji santrali<br />

adasını Pendik Marina’da kurdu. GTC’den yapılan<br />

açıklamaya göre; ada 375 m2 su alanı kaplıyor, toplamda<br />

41 KWp gücünde güneş paneli barındırıyor. Adanın<br />

yapım teknolojisi ve tasarımı dünyada uygulanan yüzer<br />

Ges teknolojilerinden çok farklı ve yeni buluş içeriyor...<br />

GTC Güneş Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Çiğdem<br />

Besen tasarımla ilgili şu açıklamalarda bulundu: Çin ve<br />

Japonya’daki yüzer GES’lerin yüzdürücü aksamı yüksek<br />

yoğunluklu plastikten yapılıyor, delinmediği sürece batmıyor<br />

ancak çok ince gövdeli. O nedenle sudaki yabancı<br />

cisimler tarafından delinme riski var. Ayrıca çok hafif, tek<br />

panel taşıyan ufak hafif yüzdürücü parçaların birbirlerine<br />

çoklu sağlanmasıyla oluşuyor, bu nedenle çok oynak ve<br />

dalgaya, rüzgara dayanımı sınırda.<br />

Yerli sistemde yüzdürücülerin fiber ve gerektiğinde<br />

beton olduğunu belirten Besen, “Fiber plastikten<br />

daha kalın, delinmeye karşı daha dayanıklı. Ayrıca<br />

yerli sistemde bu birbirinden bağımsız uzun fiber<br />

yüzdürücüler panelleri taşıyan bir üst çelik karkas<br />

tarafından birbirlerine bağlanıyorlar ve en fazla her<br />

3 metrede birleşim yerleri esnek, tek ve stabil bir<br />

ada oluşturuyorlar. Sistemin rüzgara ve dalgalara<br />

karşı dayanıklılığı yüksek, alabora olma riski çok<br />

daha az” açıklamasında bulundu.<br />

Yüzer platformun üzerinde kullanılan çelik mekanik<br />

altyapı sayesinde güneş panellerini bu platformun<br />

üzerine aynen karada uygulandığı şekilde<br />

yüksek verim sağlayacak 25 derece eğimde yerleştirebildiklerini<br />

ifade eden Besen, Çin ve Japonya’da<br />

uygulanan sistemde güneş panellerinin 5-15 derece<br />

arasındaki açılarda konabildiğini ve çok hafif yüzdürücülerin<br />

düşük rüzgar yükü kat sayısı nedeniyle<br />

çoğu zaman en fazla 12 dereceye garanti verdiğini<br />

belirtti. Besen’e göre, 12 derece eğimde bir güneş<br />

paneli bizim boylamlarımızda 25 derece eğimde konulan<br />

aynı güneş paneline göre yıl bazında laklayık<br />

%2.5 daha az elektrik üretebiliyor.<br />

Çift yüzlü paneller ve elektrik verimi<br />

Çin ve Japonya’da uygulanan sistemlerde kullanılan<br />

güneş panellerinin tek yüzlü ve arkaları plastik<br />

kaplı standart panellerden oluştuğunu belirten Besen:<br />

“Haliyle bir tek önden topladıkları ışıkla elektrik<br />

üretiyorlar. 375m2 ye sığabilen tek yüzlü panellerle<br />

12 derece eğimdeki plastik yüzdürücülü sistem 41<br />

kw gücüyle İstanbul koşullarında en iyi panelle en<br />

fazla yılda 54 MWs elektrik üretir” dedi.<br />

Tasarlanan bu sistemde kullanılan tüm güneş<br />

panelleri çift camlı panellerden oluşuyor. İklime<br />

karşı dayanıklılıkları yüksek, 6 bin saat nem ve yaşlanma<br />

testlerinden, tuz testinden de seviye 6 olarak<br />

geçmiş bu panellerin çerçevesiz olması korozyon<br />

problemini de ortadan kaldırıyor. En az 25 yıl su üzerinde<br />

çalışabilecek paneller olarak ön plana çıkıyor.<br />

72 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Apple’ın güneş enerjisi tesisinde<br />

Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak<br />

Teknoloji devi Apple’ın ABD’nin California eyaletinde<br />

büyük bir güneş enerjisi depolamam tesisi inşa<br />

ettiği ve depolama için pillerin Elon Musk’ın CEO’su<br />

olduğu Tesla’dan satın alınacağı açıkladı. Ülkedeki<br />

en büyük enerji depolama projelerinden biri olarak<br />

görülen “California Flats” adlı tesisin bir gün içinde 7<br />

bin eve güç sağlamaya yetecek kadar enerji dağıtabileceği<br />

ifade edildi.<br />

Apple, Mart <strong>2021</strong>’de “California Flats” adlı yeni<br />

güneş enerjisi depolama projesine başladığını duyurmuştu.<br />

Bununla birlikte şirketin, aynı eyalette 130<br />

megawatt’lık bir güneş enerjisi çiftliği daha bulunuyor.<br />

iPhone üreticisinden yapılan açıklamada, inşa<br />

edilecek olan yeni tesisin geliştirmenin daha fazla<br />

enerjiyi depolamasına ve gerektiğinde dağıtmasına<br />

izin vereceğini söyledi. Buna göre, tesis bir gün için<br />

7 bin eve güç sağlamaya yetecek kadar elektriği dağıtabilecek<br />

ve saatte 240 megawatt enerji depolayabilecek.<br />

Basına sızan belgelerde ise Apple’ın geçen yıl<br />

Monterey County Denetçiler Kurulu’na sunduğu<br />

planlama belgelerinde, bu enerjiyi “megapack” adı<br />

verilen 85 Tesla lityum iyon pil kullanarak depolayacağı<br />

yer aldı. Tesla ve Apple, ABD basınında yer<br />

alan haberler ilişkin yorum yapmadı ancak Monterey<br />

County’nin planlama şefi, Apple’ın, Tesla’nın<br />

pillerini kullanacağını doğruladı. Daha çok elektrikli<br />

arabaları ile tanınan Tesla, 2019 yılında megapack<br />

adlı bataryasını basına sürdü. Batarya, büyük ölçekli<br />

enerji depolama projeleri için uygun bir ürün olarak<br />

lanse edildi.<br />

Öte yandan, bazı uzmanlar tarafından Apple’ın<br />

“megapack” seçimi ilginç bulundu. İki şirket şu anda<br />

birebirde rakip olmasa da ilerleyen süreçte bu değişebilir.<br />

Çünkü Apple kısa bir zaman sonra kendi<br />

elektrikli otomobilini piyasaya sürmeyi amaçlıyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 73


ANALİZ<br />

CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor!<br />

KPMG, Ocak-Mart <strong>2021</strong> tarihleri arasında yaptığı ankette, iş süreçlerinin ne zaman ve nasıl normale<br />

döneceği konusunda beklentileri araştırdı. Araştırma sonuçlarına göre CEO’lar kısa vadede normalleşme<br />

beklemiyor. CEO’lar ofise dönmek için nüfusun yüzde 50’den fazlasının aşılandığını görmek istiyor…<br />

Kovid-19 salgınının başlamasıyla birlikte ‘ne<br />

zaman normale dönüleceği, işlerin ne zaman düzeleceği<br />

ve yeni çalışma sistemleri” gibi konularda<br />

raporlar ve araştırmaların periyodu da sıklaştı.<br />

Bazı araştırmalarda üst düzey yöneticiler, bu yıl için<br />

olumlu görüş bildirirken bazılarında da daha temkinli<br />

bir yaklaşım ortaya çıkıyor. Son olarak KPMG<br />

tarafından yapılan rapor, geçen ay yayımladığımız<br />

“CEO’lar bu yıl büyüme bekliyor” sonucuyla çelişiyor.<br />

Elbette yapılan araştırmanın metodolojisi de sonuçları<br />

etkiliyor ancak ortak kanı, bu yılın da salgının<br />

gölgesinde geçeceği yönünde.<br />

KPMG’nin 2020 başındaki CEO Araştırması ve<br />

2020 yazındaki Covid-19 Özel CEO Araştırması’ndan<br />

sonra bu yılın ilk üç ayında yeniden iş liderlerinin<br />

nabzını tuttu. 11 ülkeden 500 CEO ile gerçekleştirilen<br />

<strong>2021</strong> CEO Outlook Pulse anketinde, dünyanın<br />

en güçlü şirketlerini yöneten iş liderlerinin ‘normale<br />

74 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


dönüşü’ nasıl gördüğü ve nasıl<br />

planladığı araştırıldı.<br />

Araştırma, yeni gerçekliğe<br />

hazırlanan CEO’ların en<br />

önemli parametresinin ‘aşıya<br />

erişim potansiyeli’ olduğunu<br />

gösteriyor. CEO’lar normale<br />

dönüş için 2020 yazına göre<br />

daha net ve orta vadeli bir<br />

stratejiye sahip. Ancak küresel<br />

iş liderlerinin yüzde 45’i bu<br />

yıl normale dönüş beklemiyor.<br />

CEO’lara göre ekonominin ve<br />

iş düzeninin normalleşmesi<br />

2022’den önce mümkün görünmüyor.<br />

2022’deki bu normalleşmenin<br />

de eskisinden<br />

hayli farklı olacağı görüşü<br />

ağırlık kazanıyor.<br />

Araştırma sonuçlarını değerlendiren<br />

KPMG Türkiye<br />

Başkanı Murat Alsan, “Pandeminin<br />

başındaki ani belirsizlik<br />

ve şiddetli değişim üzerinden<br />

bir yıl geçti. CEO’lar yönettikleri<br />

işletmeleri istikrara kavuşturacak<br />

temelleri attılar.<br />

Araştırmaya göre, çok az iş<br />

lideri normale hızlı bir dönüş<br />

olacağı görüşünde. Büyük çoğunluğu<br />

normal iş düzenine<br />

geçmenin biraz daha vakit<br />

alacağını düşünüyor. Bu nedenle<br />

en yakın tarih 2022 çıkıyor.<br />

Ofislere dönüş konusunda<br />

eğilimin değiştiğini görüyoruz.<br />

CEO’lar ofislere dönüşle<br />

ilgili önemli bir karar almadan<br />

önce iş gücünün virüse karşı<br />

korunduğundan emin olmak<br />

istiyor. Aşılamanın başlaması,<br />

işletmelerini yeni gerçekliğe<br />

hazırlayan liderlere iyimserlik<br />

sağlıyor. Ancak CEO’lar yine<br />

de operasyonlarını, tedarik<br />

zincirlerini ve çalışanlarını etkileyebilecek<br />

ve aşı kıtlığı yaşayabilecek<br />

kilit pazarlar için<br />

senaryolar çalışıyor” dedi.<br />

CEO'LAR NORMALE DÖNMEK İÇİN ÇALIŞIYOR AMA...<br />

<strong>2021</strong> CEO Outlook Pulse Araştırması’ndan öne<br />

çıkan bazı başlıklar şöyle:<br />

Küresel ekonominin en büyük şirketlerinin<br />

yöneticileri, normale dönüş ve normalin yeni kuralları<br />

planlarına çalışıyor ancak iş gücünün Covid-19<br />

aşısına erişememesi stratejilerin yeniden<br />

ele alınmasını zorunlu kılıyor. CEO’ların yüzde 31’i<br />

<strong>2021</strong>’de normale dönmeyi bekliyor, yüzde 45’i normalleşmenin<br />

2022’de başlayacağını düşünüyor,<br />

yüzde 24’ü ise işlerin sonsuza kadar değiştiğini<br />

söylüyor.<br />

İşe dönüşte ilk kriter aşı<br />

Her 10 iş liderinden dokuzu, yani araştırmaya<br />

katılanların yüzde 90’ı, büyük çoğunluğun sağlığını<br />

korumak için aşı olan çalışanlarından aşılandıklarına<br />

dair bildirimde bulunmalarının isteneceğini<br />

belirtiyor.<br />

Liderlerin yüzde 21’i müşterilerine ve ziyaretçilerine<br />

tesislerine ya da ofislerine girişte aşı olup<br />

olmadıklarını sormayı planlıyor.<br />

CEO’ların yüzde 26’sı pandemi sona erene ka-<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 75


dar uluslararası seyahatlere çıkmayacağını söylüyor.<br />

Yöneticilerin yüzde 61’i personelin ofise dönmesini<br />

istemeden önce başarılı aşılama sonuçlarını<br />

beklemek niyetinde. Şirket liderlerinin yüzde<br />

76’sı önemli pazarlardaki hükümetlerin işletmeleri<br />

normale dönmeye teşvik etmesini bekleyecek.<br />

CEO’ların yüzde 34’ü ise aşı güvenliği hakkında<br />

yanlış bilgilerden ve çalışanların bundan etkilenerek<br />

aşı yaptırmama olasılığından endişe duyuyor.<br />

Ofislerin küçülmesi askıda mı?<br />

Küresel CEO’lar, ülkeler salgından çıktıkça işlerin<br />

yüz yüze başlaması ihtiyacını yeniden değerlendiriyor.<br />

CEO’ların şirketlerinin fiziksel ayak izini<br />

küçültme iştahında altı ay öncesine göre keskin bir<br />

düşüş var. Salgın kontrol altına alındığında ofislere<br />

dönüş eğilimi artıyor.<br />

CEO’ların yalnızca yüzde 17’si pandeminin sonucu<br />

olarak ofis alanlarını küçültmek istediğini<br />

söylüyor. Ağustos 2020’de bu oran yüzde 69’du. Bu<br />

rakam ya ofislerin bu sürede küçüldüğünü ya da<br />

stratejilerin değiştiğini gösteriyor.<br />

Bununla birlikte aşıya erişim konusunda tereddütler<br />

var. CEO’ların yüzde 55’i çalışanlarının<br />

Covid-19 aşısına erişiminden endişeli. Bu da çalışanların<br />

iş yerine ne zaman döneceği konusundaki<br />

planlamaları etkiliyor.<br />

Uzaktan çalışmada hibrit model<br />

Küresel yöneticiler iş gücünün tamamen uzaktan<br />

çalışması konusunda ölçülü bir yaklaşım gösteriyor.<br />

CEO’ların yüzde 30’u Covid-19 sonrası çoğu<br />

personelin haftada 2-3 gün uzaktan çalıştığı hibrit<br />

bir model düşünüyor. Yüzde 21’i ağırlıklı olarak<br />

uzaktan çalışan yetenekleri işe almak istiyor. Bu<br />

oran geçen yılki araştırmada yüzde 73 çıkmıştı.<br />

Siber güvenlik yeniden bir numara<br />

Kilitlemeler sırasında norm haline gelen uzaktan<br />

çalışma nedeniyle veri güvenliği riskleri yeniden<br />

yükselişte. Ağustos 2020’de tehditler arasında<br />

beşinci sırada bulunan siber güvenlik, <strong>2021</strong>’in başında<br />

ilk sıraya çıktı. CEO’lar gelecek üç yıl boyunca<br />

büyümelerini ve operasyonlarını etkileyecek en<br />

önemli risk noktası olarak siber güvenliği görüyor.<br />

Bu yıl CEO’ların yüzde 52’si veri güvenliği önlemlerine<br />

öncelik vererek, yüzde 50’si müşteri<br />

odaklı teknolojilere odaklanarak ve yüzde 49’u video<br />

konferans ve mesajlaşma yetenekleri gibi dijital<br />

iletişime bağlı kalarak dijital teknolojilere daha<br />

fazla harcama yapmayı planlıyor.<br />

Ayrıca, dijital yeteneklerini artırmak için çeşitli<br />

yollar arayacaklar, çünkü yüzde 61’i önümüzdeki<br />

üç yılda birleşme ve satın alma iştahlarının, esas<br />

olarak müşteri deneyimlerini veya değer önerilerini<br />

dönüştürmek için dijital teknoloji edinme arzusundan<br />

kaynaklanacağını belirtiyor.<br />

76 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK<br />

Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak<br />

WWF-Türkiye, <strong>2021</strong> Uluslararası Tek Dünya<br />

Kentleri Yarışması’nın Türkiye ayağını<br />

başlatıyor. Tek Dünya Kentleri 10. yılında<br />

şehirleri iklim ve sürdürülebilirlik için hedef<br />

ve eylemlerini ortaya koymaya davet ediyor…<br />

<strong>2021</strong> Uluslararası Tek Dünya Kentleri Yarışması<br />

Türkiye ayağı başlıyor. Şehirler iklim ve sürdürülebilirlik<br />

için hedef ve eylemlerini ortaya koymaya<br />

çağrılıyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye),<br />

Uluslararası Tek Dünya Kentleri Yarışması’nın<br />

(TDKY) <strong>2021</strong>-2022 döneminin Türkiye ayağını başlatıyor.<br />

İki yılda bir düzenlenen Tek Dünya Kentleri<br />

Yarışması’nın öncelikli hedefi, kentlerde iklim dostu<br />

dönüşümü teşvik etmek ve çevresel sürdürülebilirlik<br />

hedefleri doğrultusunda yol alan kentleri öne<br />

çıkararak toplumsal farkındalık oluşturmak. Yarışmaya<br />

katılan kentlerin kamuoyuna açık olarak raporladıkları<br />

veriler uluslararası bir jüri tarafından<br />

gözden geçirilerek Paris Anlaşması’nın gezegenimizin<br />

atmosferinde sanayileşme sonrasında yaşanan<br />

ısı artışının 1.5 dereceyi geçmemesi hedefiyle<br />

uyumlu olup olmadığı değerlendirilecek. Ulusal ve<br />

küresel çapta öne çıkan şehirler, yarışmanın kazananları<br />

olarak ilan edilecek.<br />

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli dünyanın<br />

küresel iklim krizi açısından tarihi bir dönüm<br />

noktasında bulunduğunu belirterek “Bugün dünya<br />

nüfusunun yüzde 55’inin yaşadığı kentler küresel<br />

CO2 emisyonlarının da yüzde 70’inden fazlasından<br />

sorumlu. Bu açıdan baktığımızda açıkça görülüyor ki<br />

sürdürülebilir bir geleceğin anahtarları kentlerin ve<br />

yerel yönetimlerin elinde. Yerel yönetimlerin, kentlerin<br />

sahip olduğu dinamizmi harekete geçirerek,<br />

kent sakinleri için doğa dostu ve sürdürülebilir bir<br />

gelecek yarışının ön saflarında yer alması gerekiyor.<br />

Amacımız yerel yönetimlerin, kent sakinlerinin refahını<br />

yükseltirken tek ve biricik gezegenimizin ekolojik<br />

sınırlarını gözetecekleri ‘Tek Dünya Kentleri’nin<br />

kurulmasına katkı sağlamak” dedi.<br />

Yıl sonuna kadar 1000 şehrin başvurusu<br />

bekleniyor<br />

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi<br />

Sekretaryası da Kasım <strong>2021</strong>’de İskoçya’nın<br />

Glasgow kentinde düzenlenecek 26. BM İklim Konferansı<br />

(COP26) çerçevesinde, kapsayıcı ve dirençli iklim<br />

eylemini uygulamaya koymaya kararlı bir şehirler<br />

koalisyonu oluşturmayı amaçlıyor. <strong>2021</strong> sonuna<br />

kadar 1000 şehrin sürece dahil edilmesi hedefleniyor.<br />

Tek Dünya Kentleri, BM’nin “Sıfıra Doğru Şehir<br />

Yarışı Girişimi”nin de ortağı.<br />

Geçen yıl Türkiye’den beş şehir katıldı<br />

Tek Dünya Kentleri Yarışması’nın önceki dönem<br />

küresel ölçekte kazananları, Meksiko, Meksika<br />

(2020); Uppsala, İsveç (2018); Paris, Fransa (2016);<br />

Seul, Güney Kore (2015); Cape Town, Güney Afrika<br />

(2014) ve Vancouver, Kanada (2013) oldu. Tek<br />

Dünya Kentleri Yarışması’nın 2019-2020 dönemine<br />

Türkiye’den 5 kent dahil olurken, Denizli ve İzmir<br />

yarışmada finale kaldı. Teknik raporlamada Türkiye<br />

birincisi olan Denizli, aynı zamanda küresel ölçekteki<br />

“Kentimi Seviyorum” iletişim kampanyasında da<br />

dünyadaki 54 kent arasında sosyal medya üzerinden<br />

yapılan halk oylamasında en yüksek desteği elde<br />

eden ikinci kent oldu.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 77


YÖNETİM & İK<br />

Üst düzey yöneticilerin yüzde<br />

40.6’sı “ekonomi kötü” diyor<br />

Kovid-19 salgını son bir yıllık süreçte, çalışma hayatını ve dünya ekonomisini büyük ölçüde etkiledi ve<br />

dönüştürmeye başladı. İnsan kaynakları firması Wyser, yaşanan tablonun yansımasını ölçümlemek<br />

üzere, Türkiye’deki firmalar da dahil Avrupa, Asya ve Amerika’daki 500’den fazla yöneticiyle yaptığı özel<br />

araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Salgında hangi sektörlerin nasıl etkilendiği, yöneticilerin gelecek<br />

beklentileri, salgının şirketlere etkisi, firma ve markaların ayakta kalma stratejileri, yakın gelecekteki<br />

yetenek yönetimi gibi çok sayıda parametrenin değerlendirildiği araştırmadan elde edilen veriler, gelecek<br />

yıllardaki yol haritasına da ışık tutacak nitelikte...<br />

İnsan kaynakları firması Wyser tarafından dünya<br />

çapında 500’den fazla yöneticinin katılımıyla yapılan<br />

araştırmaya göre, dünya genelindeki ekonomik<br />

toparlanma ancak <strong>2021</strong> sonunda tamamlanacak.<br />

Gelecek 6 aylık süreçte işe alım ihtiyaçlarının yüzde<br />

58.9 olacağı saptanan araştırmada işe alınacak kişilerin<br />

yüzde 65.3’ünün ise uzman pozisyonunda çalışanlardan<br />

oluşacağı anlaşıldı. Araştırmadan elde<br />

edilen verilere göre, şirketlerin yakın gelecekte ihtiyaç<br />

duyduğu yeni profesyonellerin uzmanlıklarının;<br />

yüzde 45.5’i danışmanlık, yüzde 34’ü satış ve yüzde<br />

33.3’ü araştırma alanında olacağı tespit edildi. Şirket<br />

yöneticileri, salgın döneminde ihtiyaç duyulan ilk<br />

5 yeni öğrenme yetkinliğini ise “uyum, liderlik, takım<br />

yönetimi, dijital beceriler ve duygusal zeka” olarak<br />

sıraladı.<br />

78 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


Ankete katılanların yüzde 40.6’sı, ekonominin<br />

durumunu hem salgın öncesinden hem de 2020<br />

ilkbaharının ortalamasından daha kötü olarak<br />

değerlendirirken, sadece yüzde 11.8’i mevcut durumun<br />

2020 ilkbaharından daha iyi olduğunu ve<br />

Kovid-19 salgınının ortaya çıkmasından bu yana<br />

stabil bir şekilde düzeldiğini dile getirdi. Katılımcıların<br />

yüzde 23.2’si ekonomik durumun 2020 ilkbaharından<br />

daha iyi olduğunu ancak Kovid-19 salgınından<br />

önceki dönemden daha kötü olduğunu,<br />

yüzde 24.4’lük kesim durumun 2020 ilkbaharından<br />

bu yana stabil ancak salgından önceki döneme göre<br />

daha kötü olduğunu düşünüyor.<br />

Salgın en çok moda sektörünü vurdu<br />

Araştırma kapsamında yöneticilerin düşüncelerinin<br />

hem yaşadıkları ülkelere göre hem de faaliyet<br />

gösterdikleri sektörlere göre değiştiği anlaşılırken,<br />

bununla birlikte birçok araştırma da salgının bazı<br />

sektörleri diğerlerinden daha fazla vurduğu, bazı<br />

sektörlere de fırsatlar sunduğunu ortaya koydu. Ankete<br />

katılan yöneticiler, Asya ve Amerika’nın, diğer<br />

bölgelere kıyasla bu krizden daha başarılı bir şekilde<br />

çıkacağını da belirtirken moda sektöründeki<br />

yöneticilerin yüzde 64.3’ü salgın döneminde işlerinin<br />

kötüye gittiğini söyledi. Finansal hizmetler, sigorta<br />

ve bankacılığın 2020 ilkbaharı ve salgın öncesi<br />

ortalamalardan daha kötü olduğunu dile getirenler<br />

yüzde 50 olurken, dört kişiden sadece biri toparlanmanın<br />

2022’den önce başlamayacağına inandığını<br />

vurguladı. <strong>2021</strong>’in ilk çeyreğinde toparlanma olacağını<br />

düşünen yöneticilerin oranı yüzde 1.7, <strong>2021</strong><br />

ilkbaharında iyileşme olacağını düşünenler yüzde<br />

13.1, <strong>2021</strong> yaz dönemi diyenler yüzde 26.1, <strong>2021</strong><br />

sonu için düzelme olacağını öngörenler ise yüzde<br />

31.8 olurken, toparlanmanın 2022’de olacağını dile<br />

getirenler yüzde 27.3 olarak tespit edildi.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 79


En iyimserler Amerika’daki yöneticiler<br />

Salgının neden olduğu ekonomik krize karşı en<br />

iyimser olanlar ise Amerika’daki yöneticiler oldu.<br />

ABD’li yöneticilerin yüzde 86’dan fazlası 2022’de<br />

Kovid-19 ile uğraşmak durumunda kalınmayacağını<br />

düşünürken, bu oran Asya’daki yöneticilerde yüzde<br />

74.5, Batı Avrupa’da yüzde 73 olarak ortaya çıktı.<br />

Araştırma sonuçları iyimserlik hissiyatının da sektörler<br />

arasında farklılık gösterdiğini gözler önüne<br />

serdi. Krizden daha az zarar gören sektörler, geleceğe<br />

de en iyimser bakan iş kolları olurken, <strong>2021</strong><br />

başlarında krizin biteceğini öngören yöneticilerin en<br />

yüksek bilgi teknolojileri (yüzde 45.7) ve online perakende<br />

(yüzde 38.5) olarak sıralandı.<br />

Her 5 yöneticiden 1’i karamsar<br />

Araştırma kapsamında yöneticilerin birçoğu<br />

salgın öncesi döneme yeniden dönülebileceğine<br />

inandığı anlaşılırken, yüzde 14’lük dilimdeki bir grup<br />

ise salgının şirketlerini etkilemediğini belirtirken<br />

sadece yüzde 10’luk kısım Kovid-19 sayesinde işlerinin<br />

arttığını söyledi. İşlerinin artığını söyleyenler<br />

yüzde 10.6, nötr kaldığını belirtenler yüzde 13.8,<br />

önceki krizlere kıyasla daha düşük olduğunu belirtenler<br />

yüzde 23.2, toparlanmaya müsait yüzde 45.8,<br />

ciddi ve toparlanması imkansız diyenler ise sadece<br />

6.7 olarak sıralandı.<br />

Öte yandan Batı Avrupa’da, krizin etkisinden kurtulamayacaklarına<br />

inanan şirketlerin oranı yüzde<br />

8.2 olurken, bu oran Amerika ve Asya’da yüzde 1’in<br />

altında kaldı. Salgında en çok zarar gören sektör<br />

moda olurken, bu sektördeki yöneticilerin yüzde<br />

20’si, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını belirtti.<br />

Buna karşın BT sektörü yöneticilerinin yüzde 17.1’i<br />

sağlından olumlu etkilendiklerini söylemesi araştırma<br />

sonuçlarında dikkat çekti. Kovid-19 salgını nedeniyle<br />

ortaya çıkan krizden en çok kazanan sektör,<br />

katılımcıların yüzde 20’sine göre online perakende<br />

oldu.<br />

Şirket büyüklüğü olarak bakıldığında, 50’den az<br />

çalışanı olan her 10 şirketten birinin ve de 50’den<br />

fazla çalışanı olan 20 şirketten birinin, salgın kaynaklı<br />

kayıpları asla telafi edemeyeceği yönünde bir<br />

düşünceye sahip oldukları ortaya çıktı. 500 ve 1000<br />

arasında çalışana sahip şirketlerde kalıcı kayıp oranı<br />

olduğunu söyleyenler ise yüzde 22.2 olarak dikkat<br />

çekti.<br />

Eğitim öne çıktı<br />

Yöneticilerin kısıtlamalar esnasında büyük bir<br />

değişimin gerçekleştiğini fark ederek kendilerini<br />

eğitme fırsatı buldukları da araştırma sonuçlarından<br />

yansırken, katılımcılarımızın yüzde 62.3’ü bu<br />

fırsatlardan faydalandığını, yüzde 46.2’si özellikle<br />

de iletişim becerilerine, yüzde 45.8’i dijital ve BT<br />

becerilerine yüzde 39.5’i liderliğe yüzde 33.6’sı ekip<br />

yönetimine odaklandığını ifade etti. Bahar kısıtlamaları<br />

esnasında kendini eğiten yöneticilerin oranı<br />

yüzde 70 olurken, bu yöneticilerin de yüzde 50’sinden<br />

fazlasının her hafta bunu üç günden fazla süreyle<br />

yaptığı anlaşıldı.<br />

80 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


BAHAR AYLARINDAN EN ÇOK UMUDU OLAN ENERJİ SEKTÖRÜ<br />

Araştırma sonuçlarına göre şirketlerin yüzde<br />

30’undan fazlası salgın döneminde hiçbir yatırım<br />

yapmadı.<br />

Yatırım yapmaya karar veren şirketlerin yüzde<br />

29.3’ü yeni teknolojileri son varış noktası olarak<br />

gördü.<br />

Çalışan eğitimini tercih eden şirketlerin oranı yüzde<br />

22.7’de kaldı.<br />

Ankete katılan yöneticilerin yüzde 46.8’i çalıştıkları<br />

kuruma yatırım almadığını söyledi.<br />

En çok yatırım alanların yüzde 15’lik oranla iş geliştirme,<br />

yüzde 13.5’lik oranla da bilgi teknolojileri<br />

oldu.<br />

İş geliştirmeye yatırım yapanların yüzde 25.3’ü,<br />

25’ten az çalışanı olduğunu, yüzde 16.1’i 26 ile 50<br />

çalışanı olduğu dile getirdi.<br />

Yöneticilerin yüzde 35.7’si, şirketlerinin küçülmeye<br />

gittiğini belirtti. Küçülme en çok perakende<br />

(yüzde 60), moda ve lüks eşya (yüzde 50) ve imalat<br />

(yüzde 44.6) sektörlerinde ortaya çıktı. Büyük<br />

şirketler, küçük şirketlere kıyasla daha fazla küçülmeye<br />

gitti.<br />

100’den fazla çalışanı olan kuruluşların ortalama<br />

yüzde 41.4’ü küçülmeye giderken, küçük kuruluşlarda<br />

bu oran yüzde 31.9 seviyesinde ölçüldü.<br />

Ankete katılanların yüzde 55.9’una göre ortaya<br />

çıkan tablodan en çok uzmanların etkilendiği, bu<br />

grubu yüzde 24.7’lik oranla orta düzey yöneticilerin,<br />

yüzde 23.4 ile eksperlerin, yüzde 10’luk dilimde<br />

müdür ve ortakların, yüzde 6.7’lik kısımda ise<br />

üst düzey yöneticilerin takip ettiği anlaşıldı.<br />

Katılımcıların yüzde 58.9’u, şirketlerinin önümüzdeki<br />

6 ay içerisinde yeni profesyonelleri işe almayı<br />

planladığını belirtirken, İK yöneticileri arasında<br />

işe alma niyeti yüzde 60.5 olarak öne çıktı. İşe<br />

alma planlaması BT (yüzde 55.3), üretim (yüzde<br />

65.2) ve de KOBİ’ler (yüzde 62.7) olarak sıralandı.<br />

Salgın döneminde ihtiyaç duyulan beceriler şöyle<br />

sıralandı: Uyumluluk yüzde 51.2, liderlik yüzde<br />

41.4, ekip yönetimi yüzde 38.9, dijital beceriler<br />

yüzde 35.5, duygusal zeka yüzde 31.3, risk yönetimi<br />

yüzde 31, karar verme yüzde 30, zaman yönetimi<br />

yüzde 17.5, diğer yüzde 2.2<br />

Yöneticilerin yüzde 59.6’sı şirketlerine ve mevcut<br />

işlerine devam edeceklerine güvendiğini söylediler.<br />

Salgın öncesi dönemden daha az olsa da katılımcıların<br />

yüzde 12.6’sı, 2020 ilkbaharına kıyasla daha<br />

umutluyken, kalan yüzde 22.2’si 2020 ilkbaharına<br />

ve salgın öncesi döneme kıyasla daha az umutlu<br />

çıktı.<br />

En iyimser sektörler ise sırasıyla yüzde 78.6 ve yüzde<br />

73.3’ünün Kovid-19 salgınından öncesi kadar<br />

güvendiği enerji ve finansal hizmetlerle bankacılık<br />

sektörleri, ardından da imalat, bilişim ve ilaç sektörleri<br />

olarak sıralandı.<br />

2020 ilkbaharından daha umutlu yöneticilerin<br />

yüzdesi enerji sektöründe yüzde 78.6, finansal hizmetler<br />

ve bankacılık yüzde 73.3, üretim yüzde 67.4,<br />

BT’de yüzde 51.4, İlaç sektöründe yüzde 64 oldu.<br />

Yöneticilerin yüzde 37,9’u kısa vadede işlerini değiştirmeyi<br />

planlarken, yeni iş aramayanların yüzde<br />

57,5’i mevcut koşullarından memnun olduğunu<br />

söylüyor. Kalan yüzde 42,5’i de yeni iş adımı için<br />

doğru zaman olmadığını düşünüyor.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 81


İSTATİSTİK<br />

APLUS ENERJİ<br />

Katkılarıyla<br />

APLUS ENERJİ NİSAN <strong>2021</strong> ANALİZİ<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayında gerçekleşen toplam 25.830 GWh elektrik üretiminin %75,1’i serbest<br />

üretim şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Serbest üretim şirketlerinin üretimdeki payı,<br />

bir önceki aya göre 2,42 puan, geçen yılın aynı dönemine göre ise 3,15 puan azalmıştır.<br />

Serbest üretim şirketlerini %17,9 oranla EÜAŞ santralleri ve %4’le lisanssız santraller<br />

izlemektedir. Toplam üretimin %2,8’i İşletme Hakkı Devredilen Santraller, %0,2’si ise Yap-<br />

İşlet-Devret santralleri tarafından üretilmiştir 1 .<br />

APLUS ENERJİ NİSAN <strong>2021</strong> ANALİZİ<br />

TEİAŞ tarafından yayımlanan üretim verilerine göre, <strong>2021</strong> Nisan ayında termik santrallerin<br />

gerçekleşen toplam üretimdeki payı %52,18 olarak kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarından elde edilen elektrik üretiminin payı ise %47,82 olarak gerçekleşmiştir 4 .<br />

Gerçekleşen elektrik üretimi kaynak bakımından incelendiğinde ise <strong>2021</strong> Nisan ayında toplam<br />

üretimin %21,6 sının doğal gaz ve LNG santralleri tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir.<br />

Barajlı hidroelektrik santraller, ilgili ayda toplam üretimin %19,5’ini karşılarken, akarsu tipi<br />

hidroelektrik santraller ise %11,6 oranıyla üretime katkıda bulunmuştur. İthal kömür<br />

santralleri nisan ayında toplam üretimin %13,1’ini karşılarken, yerli kömür santralleri ise<br />

%15,4 oranında katkı sağlamıştır. Yenilenebilir enerji santrallerinden rüzgar enerjisi<br />

santralleri toplam üretime %9, jeotermal ve güneş enerjisi santralleri 2 ise %7,7 oranında<br />

katkıda bulunmuştur. Diğer termik santrallerin 3 üretimdeki payı ise %2,1 olarak<br />

gerçekleşmiştir.<br />

1<br />

Veriler Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin yayımladığı Kamusal Raporlardan alınmıştır.<br />

2<br />

Jeotermal ve Güneş enerjisi santralleri “Diğer Yenilenebilir” olarak sınıflandırılmıştır.<br />

3<br />

Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız termik ve biyokütle santralleri diğer termik santraller olarak<br />

sınıflandırılmaktadır.<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan 2020 ayında yılı Nisan gerçekleşen<br />

toplam 25.830 GWh elektrik tedir. Toplam üretimin %2,8’i İş-<br />

gaz ve LNG santralleri tarafından<br />

ayında 181,16 %4’le TL/MWh lisanssız olarak santraller gerçekleşen izlemek-<br />

ortalama piyasa lam takas üretimin fiyatı (PTF), %21,6 sının doğal<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayında, bir önceki yıla göre %72,3 oranında artarak 312,15 TL/MWh olarak<br />

kaydedilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen ortalama PTF, bir önceki aya göre (311,41 TL/MWh)<br />

üretiminin %75,1’i %0,2 serbest oranında üretim artış göstermiştir. letme Hakkı Devredilen Santraller, gerçekleştirildiği görülmektedir.<br />

şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Serbest Nisan üretim <strong>2021</strong>’de şirketle-<br />

en yüksek günlük ralleri ortalama tarafından piyasa üretilmiştir takas fiyatı 1 . 29 Nisan gili Perşembe ayda toplam günü üretimin %19,5’ini<br />

%0,2’si ise Yap-İşlet-Devret sant-<br />

Barajlı hidroelektrik santraller, il-<br />

426,38 TL/MWh olarak gerçekleşirken; en düşük günlük ortalama PTF ise 4 Nisan Pazar günü<br />

rinin üretimdeki payı, bir önceki Gerçekleşen elektrik üretimi karşılarken, akarsu tipi hidroelektrik<br />

santraller ise %11,6 ora-<br />

229,95 TL/MWh olarak kaydedilmiştir. Piyasa takas fiyatları saatlik bazda incelendiğinde ise<br />

aya göre 2,42 puan, geçen yılın kaynak bakımından incelendiğinde<br />

günü saat ise <strong>2021</strong> 09:00'da Nisan 15,40 ayında TL/MWh top- olarak gerçekleştiği nıyla üretime katkıda bulunmuş-<br />

en yüksek PTF değerinin 27 Nisan Salı günü saat 19:00’da 567,00 TL/MWh, en düşük PTF<br />

aynı dönemine değerinin göre ise ise 3,15 4 Nisan puan Pazar<br />

azalmıştır. görülmektedir.<br />

tur. İthal kömür santralleri nisan<br />

1 Veriler Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin<br />

Serbest üretim şirketlerini<br />

ayında toplam üretimin %13,1’ini<br />

yayımladığı Kamusal Raporlardan alınmıştır.<br />

%17,9 oranla EÜAŞ santralleri ve<br />

karşılarken, yerli kömür sant-<br />

82 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


%0,2 oranında artış göstermiştir.<br />

Nisan <strong>2021</strong>’de en yüksek günlük ortalama piyasa takas fiyatı 29 Nisan Perşembe günü<br />

426,38 TL/MWh olarak gerçekleşirken; en düşük günlük ortalama PTF ise 4 Nisan Pazar günü<br />

229,95 TL/MWh olarak kaydedilmiştir. Piyasa takas fiyatları saatlik bazda incelendiğinde ise<br />

en yüksek PTF değerinin 27 Nisan Salı günü saat 19:00’da 567,00 TL/MWh, en düşük PTF<br />

değerinin ise 4 Nisan Pazar günü saat 09:00'da 15,40 TL/MWh olarak gerçekleştiği<br />

görülmektedir.<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayında pik saatlerde 5 311,12 TL/MWh olarak gerçekleşen ortalama PTF, bir<br />

önceki ayın pik saatler ortalaması olan 322,32 TL/MWh’lik değere göre %3,5 oranında<br />

azalmıştır 6 .<br />

2020 yılı Nisan ayında pik dışı (off-peak) saatlerin PTF değeri ortalama 189,36,27 TL/MWh<br />

iken, bu değer <strong>2021</strong> yılı Nisan ayında %65,4 oranında bir artış kaydetmiş ve 313,18 TL/MWh<br />

olarak gerçekleşmiştir.<br />

4<br />

<strong>2021</strong> Nisan verileri Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin yayımladığı 30 Nisan <strong>2021</strong> tarihli Kamusal Rapordan<br />

alınmıştır.<br />

ralleri 2020 ise yılı %15,4 Nisan oranında ayı içerisinde katkı toplam san ayında 19.131 termik GWh olan santrallerin elektrik talebi, (311,41 <strong>2021</strong> TL/MWh) yılı Nisan %0,2 ayında oranında<br />

sağlamıştır.<br />

bir önceki<br />

Yenilenebilir<br />

yıla göre %33,91<br />

enerji<br />

oranında<br />

gerçekleşen<br />

artış göstererek,<br />

toplam üretimdeki<br />

25.617 GWh<br />

artış<br />

değerine<br />

göstermiştir.<br />

artmıştır 7 . 2020<br />

santrallerinden rüzgar enerjisi payı %52,18 olarak kaydedilmiştir.<br />

Yenilenebilir enerji kaynaklalük<br />

ortalama piyasa takas fiyatı<br />

Nisan <strong>2021</strong>’de en yüksek gün-<br />

yılı Nisan ayında 26.570 MWh olarak ölçülen saatlik ortalama talep, <strong>2021</strong> yılı Nisan ayında<br />

santralleri toplam üretime %9,<br />

35.580 MWh olarak gerçekleşmiştir.<br />

jeotermal ve güneş enerjisi santralleri<br />

rından elde edilen elektrik üretiminin<br />

29 Nisan Perşembe günü 426,38<br />

2 ise %7,7 oranında katkıda<br />

bulunmuştur. Diğer termik santrallerin<br />

üretimdeki payı ise %2,1<br />

payı ise %47,82 olarak<br />

gerçekleşmiştir 4 .<br />

2020 yılı Nisan ayında 181,16<br />

TL/MWh olarak gerçekleşirken;<br />

en düşük günlük ortalama PTF<br />

ise 4 Nisan Pazar günü 229,95<br />

olarak gerçekleşmiştir.<br />

TL/MWh olarak gerçekleşen ortalama<br />

TL/MWh olarak kaydedilmiştir.<br />

TEİAŞ tarafından yayımlanan<br />

üretim verilerine göre, <strong>2021</strong> Ni- piyasa takas fiyatı (PTF),<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayında, bir önceki<br />

yıla göre %72,3 oranında artarak<br />

Piyasa takas fiyatları saatlik<br />

bazda incelendiğinde ise en yüksek<br />

PTF değerinin 27 Nisan Salı<br />

2 Jeotermal ve Güneş enerjisi santralleri<br />

“Diğer Yenilenebilir” olarak sınıf-<br />

312,15 TL/MWh olarak kaydedilmiştir.<br />

Bu dönemde gerçekleşen MWh, en düşük PTF değerinin ise<br />

günü saat 19:00’da 567,00 TL/<br />

landırılmıştır.<br />

ortalama PTF, bir önceki aya göre 4 Nisan Pazar günü saat 09:00’da<br />

3 Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız<br />

termik ve biyokütle santralleri 4 <strong>2021</strong> Nisan verileri Yük Tevzi Bilgi<br />

15,40 TL/MWh olarak gerçekleştiği<br />

görülmektedir.<br />

diğer termik santraller olarak sınıflandırılmaktadır.<br />

tarihli Kamusal Rapordan<br />

Sistemi’nin yayımladığı 30 Nisan <strong>2021</strong><br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayında pik saalınmıştır.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 83


2020 yılı Nisan ayı içerisinde toplam 19.131 GWh olan elektrik talebi, <strong>2021</strong> yılı Nisan ayında<br />

bir önceki yıla göre %33,91 oranında artış göstererek, 25.617 GWh değerine artmıştır 7 . 2020<br />

yılı Nisan ayında 26.570 MWh olarak ölçülen saatlik ortalama talep, <strong>2021</strong> yılı Nisan ayında<br />

35.580 MWh olarak gerçekleşmiştir.<br />

<strong>2021</strong> yılı Mart ayı sonunda 96,632 MW olan toplam kurulu güç değeri 452,2 MW’lık artışla<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayı sonunda 97.084 MW olarak kaydedilmiştir.<br />

Toplam kurulu gücün %67,6’lık (65.626 MW) kısmını serbest üretim şirketleri oluştururken,<br />

EÜAŞ santrallerinin toplam kurulu güçteki payı %22,1 (21.425 MW) seviyesindedir 8 . Yap işlet<br />

devret santralleri %0,1’lik (129 MW), işletme hakkı devredilen santraller %2,9’luk (2.831<br />

MW) bir orana sahiptir. Lisanssız santrallerin toplam kurulu güç içindeki payı da %7,3 (8.078<br />

MW) olarak kaydedilmiştir.<br />

5<br />

Pik saatler 08:00-20:00 arasındaki saatleri, pik dışı saatler ise 20:00-08:00 arasındaki saatleri ifade<br />

eder.<br />

6<br />

Gün Öncesi Piyasası ortalama elektrik fiyatları hesaplamalarında kaynak olarak <strong>Enerji</strong> Piyasaları İşletme<br />

A.Ş. Piyasa Gelişim Raporları PTF ortalamaları kullanılmaktadır.<br />

7<br />

2020 ve <strong>2021</strong> yılları için saatlik veriler YTBS Genel Günlük İşletme Neticesi Raporları’ndan alınmıştır.<br />

atlerde 5 <strong>2021</strong> 311,12 yılı TL/MWh Nisan ayı sonunda olarak oluşan bu değer toplam <strong>2021</strong> kurulu yılı gücün Nisan %26,5’lik ayında kısmı rak gerçekleşmiştir.<br />

(25.697 MW) doğal<br />

gerçekleşen gaz ve ortalama LNG yakıt PTF, tipi santralleriyle bir %65,4 karşılanırken, oranında bir %23,9’luk artış kaydetmiş<br />

ve 313,18 Bu yakıt TL/MWh tiplerini %11,7’lik olarak (11.336 96,632 MW) MW oranla olan yerli toplam kurulu<br />

kısmı (23.213 <strong>2021</strong> MW) yılı barajlı Mart hidrolik ayı sonunda<br />

önceki ayın santraller pik saatler tarafından ortalaması karşılanmaktadır.<br />

olan 322,32 kömür TL/MWh’lik 9 santralleri ve değere %9,3’lük gerçekleşmiştir.<br />

oranla (8.987 MW) ithal kömür santralleri güç izlemektedir. değeri 452,2 Akarsu MW’lık artışla<br />

tipi hidrolik santraller %8,4’lük bir orana (8.112 MW) sahipken, rüzgâr santralleri toplam<br />

göre %3,5 oranında azalmıştır 6 . 2020 yılı Nisan ayı içerisinde <strong>2021</strong> yılı Nisan ayı sonunda<br />

kurulu gücün %9,6’lık bir kısmını (9.294 MW) oluşturmaktadır 10 . Toplam kurulu gücün<br />

2020 yılı Nisan ayında pik dışı<br />

toplam 19.131 GWh olan elektrik 97.084 MW olarak kaydedilmiştir.<br />

%7,2’lik kısmı (6.999 MW) güneş talebi, enerjisi <strong>2021</strong> santralleri, yılı Nisan %1,7’lik ayında bir kısmı (1.624 MW) jeotermal<br />

(off-peak)<br />

enerji<br />

saatlerin<br />

santrallerinden<br />

PTF değeri<br />

Toplam kurulu gücün %67,6’lık<br />

oluşurken,<br />

önceki<br />

%1,9’luk<br />

yıla göre<br />

kısmı<br />

%33,91<br />

(1.822<br />

oranında<br />

MW) ise diğer termik santraller 11<br />

ortalama tarafından 189,36,27 oluşturulmaktadır.<br />

TL/MWh iken,<br />

(65.626 MW) kısmını serbest üretim<br />

şirketleri oluştururken, EÜAŞ<br />

artış göstererek, 25.617 GWh değerine<br />

artmıştır 7 . 2020 yılı Nisan santrallerinin toplam kurulu<br />

5 Pik saatler 08:00-20:00 arasındaki<br />

saatleri, pik dışı saatler ise 20:00-<br />

ayında 26.570 MWh olarak ölçülen<br />

saatlik ortalama talep, <strong>2021</strong> seviyesindedir 8 . Yap işlet devret<br />

güçteki payı %22,1 (21.425 MW)<br />

08:00 arasındaki saatleri ifade eder.<br />

yılı Nisan ayında 35.580 MWh ola-<br />

6 Gün Öncesi Piyasası ortalama<br />

elektrik fiyatları hesaplamalarında<br />

kaynak olarak <strong>Enerji</strong> Piyasaları İşletme<br />

A.Ş. Piyasa Gelişim Raporları PTF ortalamaları<br />

kullanılmaktadır.<br />

7 2020 ve <strong>2021</strong> yılları için saatlik veriler<br />

YTBS Genel Günlük İşletme Neticesi<br />

Raporları’ndan alınmıştır.<br />

8 Kaynak olarak TEİAŞ tarafından<br />

yayımlanan 30 Nisan <strong>2021</strong> tarihli Genel<br />

Günlük İşletme Neticesi raporu kullanılmaktadır.<br />

8<br />

Kaynak olarak TEİAŞ tarafından yayımlanan 30 Nisan <strong>2021</strong> tarihli Genel Günlük İşletme Neticesi raporu<br />

84 • <strong>Mayıs</strong> kullanılmaktadır.<br />

<strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA<br />

9<br />

Taş kömürü, linyit ve asfaltit santralleri yerli kömür santrali olarak sınıflandırılmaktadır.<br />

10<br />

Akarsu tipi hidrolik santrallere lisanssız hidrolik santraller de dahildir.<br />

11


2020 yılı Nisan ayında 2,954 milyar m 3 olarak kaydedilen toplam doğal gaz tüketimi, <strong>2021</strong> yılı<br />

Nisan ayında %60,4 oranında bir artışla 4,080 milyar m 3 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik<br />

santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarı 2020 yılı Nisan ayında 0,091 milyar m 3 iken bu<br />

miktar, <strong>2021</strong> yılının aynı döneminde %634,8 oranında artarak 0,672 milyar m 3 olarak<br />

kaydedilmiştir 12 . Elektrik santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarının toplam doğal gaz<br />

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan ayında %4,8 iken, bu oran <strong>2021</strong> Nisan ayında %16,5 olarak<br />

2020 gerçekleşmiştir yılı Nisan 13 ayında . 2,954 milyar m 3 olarak kaydedilen toplam doğal gaz tüketimi, <strong>2021</strong> yılı<br />

Nisan ayında %60,4 oranında bir artışla 4,080 milyar m 3 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik<br />

santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarı 2020 yılı Nisan ayında 0,091 milyar m 3 iken bu<br />

miktar, <strong>2021</strong> yılının aynı döneminde %634,8 oranında artarak 0,672 milyar m 3 olarak<br />

kaydedilmiştir 12 . Elektrik santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarının toplam doğal gaz<br />

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan ayında %4,8 iken, bu oran <strong>2021</strong> Nisan ayında %16,5 olarak<br />

gerçekleşmiştir 13 .<br />

10 Akarsu tipi hidrolik santrallere likurulu<br />

gücün %7,2’lik kısmı<br />

(6.999 MW) güneş enerjisi santralleri,<br />

%1,7’lik kısmı (1.624 MW)<br />

jeotermal enerji santrallerinden<br />

oluşurken, %1,9’luk kısmı (1.822<br />

MW) ise diğer termik santraller 11<br />

tarafından oluşturulmaktadır.<br />

2020 yılı Nisan ayında 2,954<br />

milyar m 3 olarak kaydedilen toplam<br />

doğal gaz tüketimi, <strong>2021</strong> yılı<br />

Nisan ayında %60,4 oranında bir<br />

artışla 4,080 milyar m 3 olarak<br />

gerçekleşmiştir. Elektrik santrallerinde<br />

tüketilen doğal gaz miktarı<br />

2020 yılı Nisan ayında 0,091<br />

milyar m 3 iken bu miktar, <strong>2021</strong><br />

yılının aynı döneminde %634,8<br />

oranında artarak 0,672 milyar<br />

m 3 olarak kaydedilmiştir 12 . Elektrik<br />

santrallerinde tüketilen doğal<br />

gaz miktarının toplam doğal gaz<br />

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan<br />

ayında %4,8 iken, bu oran <strong>2021</strong><br />

Nisan ayında %16,5 olarak gerçekleşmiştir<br />

13 .<br />

santralleri %0,1’lik (129 MW), işletme<br />

hakkı devredilen santraller<br />

%2,9’luk (2.831 MW) bir orana<br />

sahiptir. Lisanssız santrallerin<br />

toplam kurulu güç içindeki payı<br />

da %7,3 (8.078 MW) olarak kaydedilmiştir.<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayı sonunda<br />

oluşan toplam kurulu gücün<br />

%26,5’lik kısmı (25.697 MW) doğal<br />

gaz ve LNG yakıt tipi santralleriyle<br />

karşılanırken, %23,9’luk<br />

kısmı (23.213 MW) barajlı hidrolik<br />

santraller tarafından karşılanmaktadır.<br />

Bu yakıt tiplerini<br />

%11,7’lik (11.336 MW) oranla yerli<br />

kömür 9 santralleri ve %9,3’lük<br />

oranla (8.987 MW) ithal kömür<br />

santralleri izlemektedir. Akarsu<br />

tipi hidrolik santraller %8,4’lük<br />

bir orana (8.112 MW) sahipken,<br />

rüzgâr santralleri toplam kurulu<br />

gücün %9,6’lık bir kısmını (9.294<br />

MW) oluşturmaktadır 10 . Toplam<br />

12<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayı Elektrik üretimi için tüketilen toplam doğalgaz miktarı, T.C. <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanlığı <strong>Enerji</strong> İşleri Genel Müdürlüğü raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan dolayı hesaplanan<br />

oranlarda farklılık bulunabilir.<br />

13<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan için en son 25 Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple artış oranları hesaplanırken 2020<br />

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.<br />

12<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan ayı Elektrik üretimi için tüketilen toplam doğalgaz miktarı, T.C. <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanlığı <strong>Enerji</strong> İşleri Genel Müdürlüğü raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan dolayı hesaplanan<br />

oranlarda farklılık bulunabilir.<br />

13<br />

9 Taş kömürü, linyit ve asfaltit santralleri<br />

yerli kömür santrali olarak sınıf-<br />

<strong>2021</strong> yılı Nisan için en son 25 Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple artış oranları hesaplanırken 2020<br />

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.<br />

landırılmaktadır.<br />

sanssız hidrolik santraller de dahildir.<br />

11 Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız<br />

termik, kojenerasyon ve biyokütle<br />

santralleri diğer termik santraller<br />

olarak sınıflandırılmaktadır.<br />

12 <strong>2021</strong> yılı Nisan ayı Elektrik üretimi<br />

için tüketilen toplam doğalgaz<br />

miktarı, T.C. <strong>Enerji</strong> ve Tabii Kaynaklar<br />

Bakanlığı <strong>Enerji</strong> İşleri Genel Müdürlüğü<br />

raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan<br />

dolayı hesaplanan oranlarda<br />

farklılık bulunabilir.<br />

13 <strong>2021</strong> yılı Nisan için en son 25<br />

Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple<br />

artış oranları hesaplanırken 2020<br />

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.<br />

ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 85


SOSYAL MEDYA<br />

Geçtiğimiz ayın sosyal medyada yer<br />

alan başlıklarından seçmeler sizlerle...<br />

86 • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • ENERJİ PANORAMA


ENERJİ PANORAMA • <strong>Mayıs</strong> <strong>2021</strong> • 87

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!