Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit
Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit
Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ise, gecenin ibadetle aydınlatılmasıdır. Abdullah'ın kölesi<br />
Salim, "bu olaydan sonra Abdullah, az bir kısmı hariç,<br />
geceleri uyumazdı," der. 5<br />
Kuşluk namazı kılındıktan sonra oradan bir yere gidilmeyecekse<br />
Efendimiz (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) e<strong>ve</strong><br />
döner <strong>ve</strong> evde yiyecek bir şey olup olmadığını sorardı.<br />
Şayet yiyecek bir şey varsa kahvaltı yapar yoksa “öyle ise<br />
oruçluyum” 6 der o günü oruçlu geçirirdi. “<strong>Bir</strong> şey var”<br />
denildiği zamanlarda var olan şey genelde süt, hurma, bir<br />
kaç dilim kuru arpa ekmeği vb. şeylerdi. Yani evlerinde ne<br />
bulurlarsa onu yerler, yemekler arasında ayırım yapmazlardı.<br />
O’nun yemeğinden söz eden hanımları <strong>ve</strong> arkadaşları<br />
şu sözleri kullanırlar:<br />
— Medine’ye hicretinden <strong>ve</strong>fatına kadar Allah Resulünün<br />
ailesi üç gün arka arkaya buğday ekmeği ile karnını<br />
doyurmadı.<br />
— Bazen açlıktan karnına taş bağladığı olurdu.<br />
— Hane-i saadette en çok yenilen-içilen iki şey vardı:<br />
Hurma <strong>ve</strong> su.<br />
— “Ben Allah’ın kölesiyim <strong>ve</strong> köle gibi yemek yerim” der<br />
dizleri üstüne oturarak yerdi. 7<br />
— Acıkmadan yemez <strong>ve</strong> doymadan kalkardı.<br />
Bu <strong>ve</strong> benzeri ifadelerden şunu anlıyoruz: Efendimiz’in<br />
hayatında yemek işi, günümüzde olduğu gibi<br />
hayatın merkezinde yer almıyor, gündelik hayat yemek<br />
öğünlerine göre şekillenmiyor, yemek için fazla zaman<br />
harcanmıyor, yemek olmadığı zaman problem yapılmıyor,<br />
mükellef sofralar kurulmuyor, sohbetlerde sürekli<br />
yemek çeşitlerinden söz edilmiyor, daha güzel bir yemek<br />
için kilometrelerce yol kat’ edilmiyordu. Durum böyle<br />
olunca da, günümüzün tam aksine, diğer önemli şeylere<br />
daha çok vakit <strong>ve</strong> para ayrılıyordu.<br />
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) öğleden<br />
önce bir süre dinlenirdi. Bilindiği gibi insanın biyolojik<br />
yapısı uykuya ihtiyaç duyacak şekilde yaratılmıştır. Durup<br />
dinlenmeden faaliyet gösteren beden, bir süre sonra<br />
enerjisini yitirip yıpranmakta <strong>ve</strong> değişik hastalıklara da<strong>ve</strong>tiye<br />
çıkarmaktadır. Onun için kişinin geceleri uyuyup<br />
dinlenmesi vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Ancak, gece ibadet<br />
<strong>ve</strong> benzeri faaliyetlerle uğraşıldığı için yeterince dinlenememek,<br />
iş yoğunluğu <strong>ve</strong> stresten ötürü dikkatin dağılması<br />
<strong>ve</strong> bedenin yorulması <strong>ve</strong> sıcak iklim şartlarından<br />
ötürü, bir de gündüz uyuyup dinlenme söz konusudur.<br />
İslamî, literatürde buna kaylûle denilmektedir. Türkçemizde<br />
buna öğle uykusu <strong>ve</strong>ya öğle öncesi uyku demek<br />
mümkündür.<br />
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem)'in bu saatlerde<br />
bir süre dinlenmeyi tavsiye etmesinin yanı sıra,<br />
bir nevi âdet haline getirmiş olmasından ötürü, kaylûle<br />
sünnet olarak kabul edilmiştir. İbn Abbas'ın rivayet ettiği<br />
hadiste Allah Resulü (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem), "gündüz<br />
orucuna sahur yemeğiyle, gece ibadetine ise öğle<br />
uykusuyla (kaylûle) yardımcı olun!" 8 derken, Enes b. Malik'in<br />
rivayet ettiği hadiste ise annesi Ümmü Süleym'in,<br />
hemen her gün, evinde Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi<br />
<strong>ve</strong> sellem) için bir sergi serdiği <strong>ve</strong> Efendimiz'in orada<br />
kaylûle yaptığı aktarılmaktadır. 9<br />
Günlük hayatlarında öğle uykusuna mutlaka yer <strong>ve</strong>ren<br />
sahabe-i kiram ise, cuma günleri, cuma namazı kılındıktan<br />
sonra, diğer günlerde ise, öğleden önce, dinlendiklerini<br />
özellikle vurgulamaktadırlar. 10 Diğer bir hadiste<br />
ise kaylûlenin, fıtrata uygun bir ahlak (alışkanlık) olduğu<br />
ifade edilmiştir. 11<br />
Öğle<br />
Öğle zamanı, bir yılla kıyaslandığında yaz mevsiminin<br />
ortasına, insan ömrüyle kıyaslandığında gençliğin kemaline,<br />
dünyanın ömrü ile kıyaslandığında dünyada insanın<br />
yaradılış devrine benzer <strong>ve</strong> onlardaki rahmet tecellilerinin<br />
nimetlerini hatırlatır.<br />
Öğle, gündüzün kemale erip zevale meylettiği, günlük<br />
işlerin belli bir seviyeye getirildiği, iş yoğunluğundan uzaklaşarak<br />
kısa bir dinlenmeğe ihtiyaç duyulduğu, fâni dünyanın<br />
geçici <strong>ve</strong> ağır işlerinin <strong>ve</strong>rdiği gaflet <strong>ve</strong> yorgunluktan<br />
ruhun teneffüse ihtiyaç hissettiği bir andır. İnsan ruhu, bu<br />
sıkıcı atmosferden kurtulmak, Yüce Rabbinin huzuruna çıkıp<br />
el bağlayarak nimetlerine şükür <strong>ve</strong> hamd edip yardım<br />
dilemek, celal <strong>ve</strong> azametine karşı rükû <strong>ve</strong> secde ile aczini<br />
ortaya koymak üzere öğle namazını kılmaya büyük bir he<strong>ve</strong>s<br />
<strong>ve</strong> ihtiyaç duyar. Hele bu namaz Efendimiz (sallallahu<br />
aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’in arkasında kılınacaksa…<br />
E<strong>ve</strong>t, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem),<br />
büyük bir iştiyakla camiye koşan ashabına gün ortasında<br />
öğle namazını kıldırırdı. Eğer o gün haftanın Cuma günü<br />
ise bambaşka bir coşku ile yani bayram havasında namaza<br />
hazırlanılırdı. Tırnaklar kesilir, banyo yapılır, yeni elbiseler<br />
giyilir, kokular sürülür, her günden daha erken camiye<br />
gidilir, Efendimiz’in hutbesine kulak <strong>ve</strong>rilir <strong>ve</strong> ardından<br />
da namaz kılınırdı. Özellikle bu namaza çocuk <strong>ve</strong> kadınlar<br />
diğer vakitlere nazaran daha çok iştirak ederlerdi.<br />
Kaynaklarımızda düzenli bir şekilde yenilen öğle yemeğinden<br />
söz edilmemektedir. Fıtır sadakası <strong>ve</strong>ya bazı keffaretlerin<br />
miktarı belirlenirken günde iki öğün üzerinden hesaplanması<br />
gösteriyor ki, sabah <strong>ve</strong> akşam yemeklerine ek olarak<br />
üçüncü bir öğün bulanmamaktadır. Böylece, sabah kahvaltısını<br />
sahurda yiyen kişinin günlerini ne kadar kolay bir şekilde<br />
oruçlu geçirebileceği de daha iyi anlaşılmaktadır. Aslında<br />
38