15.04.2014 Views

Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit

Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit

Bir toplum ve ülke için fitnenin tahribatı, haricî düşmanların - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İnsanların tutumları üç unsuru içermektedir. Bunlar:<br />

a- Zihnî unsur, yani tutuma konu olan obje hakkındaki<br />

inanç <strong>ve</strong> bilgiler.<br />

b- Hissî unsur, yani objeyle ilgili heyecanlar.<br />

c- Hareket temayülleri unsuru, yani tutumla ilişkili olan<br />

her türlü davranışa hazır olma temayülüdür (Geniş bilgi için<br />

bkz. Krech-Crutchfield-Ballachey, 1983, I, 232-233).<br />

Kişinin herhangi bir konudaki zihnî muhtevaları, yani<br />

bilgi, inanç <strong>ve</strong> kanaatleri, o konuya karşı olan his <strong>ve</strong> hareket<br />

temayüllerini etkilemektedir. Dolayısıyla onun zihnî<br />

muhtevalarında bir değişme olduğu takdirde bu değişme,<br />

kişiyi, o konuyla ilgili duygu <strong>ve</strong> davranış temayüllerinde de<br />

bir değişiklik yapmağa sevkeder (Krech-Crutchfield-Ballachey,<br />

1983, I, 231).<br />

Kur’ân periyodunda da inanç faktörüne öncelik <strong>ve</strong>rmiş,<br />

bununla işe başlamıştır. Yani insanların tutum, davranış <strong>ve</strong><br />

sosyal ilişkilerindeki değişim <strong>ve</strong> inşa hareketine inanç noktasından<br />

<strong>ve</strong> zihnî muhtevadan, yeni bir şuur oluşturmaktan,<br />

zihinleri uyandırmaktan başlamış <strong>ve</strong> buna büyük bir<br />

önem <strong>ve</strong>rmiştir. Bu önemi, Mekke dönemi ayetlerinin genellikle<br />

inanç <strong>ve</strong> ahlak konuları üzerinde durması <strong>ve</strong> Kur’ân<br />

metninin takriben 2/3’ünün Mekke’de nazil olmasından<br />

(Bkz. Yıldırım, 1987, 382) anlamak mümkündür. Meselâ ilk<br />

olarak nazil olduğu herkesçe kabul edilen ayetler (Alak, 96/1-<br />

5. Bkz. İbn Sa’d, I, 196), Allah’tan <strong>ve</strong> Allah-insan ilişkisinden<br />

bahsetmektedir.<br />

Kur’ân’ın inanç konusuna bu kadar önem <strong>ve</strong>rmesinin<br />

sebebi, inancın, insanın yaşayışını <strong>ve</strong> davranışlarını yönlendiren<br />

temel faktör olduğu, insanın hayat tarzının bütünüyle<br />

inandığı değerlere bağlı bulunduğu <strong>ve</strong> onun gereğine<br />

uygun şekilde seyrettiği gerçeğidir (Bkz. Kutub, 1990, 85).<br />

İnanç, insanın hayatiyetine devamlılık <strong>ve</strong> aktivite katan<br />

bir faktördür. İnançlar olmadan bir insanın psikolojik<br />

varlığını düşünmek mümkün değildir. Aksi halde bu, devamlılığı<br />

olmayan bir varlık demek olur. İnançların insan<br />

kişiliğinde oynadığı önemli rollerden birisi, insanın psikolojik<br />

dünyasında devamlılık sağlaması <strong>ve</strong> yapılanmaya imkan<br />

<strong>ve</strong>rmesidir (Krech-Crutchfield, 1967, 177). İnanç konularına<br />

öncelik <strong>ve</strong>rilmesi, ahlâkî <strong>ve</strong> sosyal bozuklukların tamir<br />

<strong>ve</strong> ıslahı için gerekli ortamın hazırlanmasında en önemli<br />

faktördür. Çünkü insanın bireysel <strong>ve</strong> <strong>toplum</strong>sal hayatında<br />

görülen bozulma <strong>ve</strong> sapmalar, fikrî planda <strong>ve</strong> inanç noktasındaki<br />

değişme <strong>ve</strong> bozulmalarla başlar.<br />

Tebliğde öncelik, muhatabın durumu dikkate alınarak,<br />

yani hangi noktada olduğu tespit edilerek belirlenecektir.<br />

Buna göre, her muhatap için ele alınacak öncelik farklı olabilir.<br />

Tebliğci, öncelik tespiti yaparken kendi özelliklerini<br />

değil, muhataplarının özelliklerini esas almalıdır (Çakan,<br />

1992, 69-71). Muhatap, aklî olarak henüz birtakım hakikatlere<br />

inanmıyorsa <strong>ve</strong>ya sahih olmayan bazı inançlara sahipse,<br />

o zaman ilk esas olan Allah’ın varlığı <strong>ve</strong> birliği konusundan<br />

başlanmalıdır.<br />

Bu noktada şunu hemen belirtmeliyiz ki, Kur’ân, insanlara<br />

Allah’ın varlığını bildirmek için inmemiştir. Çünkü<br />

Allah’ın varlığı, Kur’ân gelmeden önce de biliniyordu.<br />

Kur’ân ayetleri de bunu teyid etmektedir. Konuyla ilgili şu<br />

ayetler bu hususa işaret etmektedir: “(Ey Muhammed!) de<br />

ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya <strong>ve</strong> onda<br />

bulunanlar kimindir?’ ‘Allah’ındır’ diyecekler. ‘O halde hiç<br />

düşünüp ibret almaz mısınız!’ de. ‘Yedi kat göklerin Rabbi<br />

<strong>ve</strong> o büyük arşın sahibi kimdir?’ de. ‘(Yine) Allah’tır’<br />

diyecekler. ‘Şu halde siz Allah’tan<br />

korkmaz mısınız!’ de. ‘Eğer<br />

biliyorsanız (söyleyin), her<br />

şeyin mülk <strong>ve</strong> tasarrufu<br />

kendisinin elinde olan,<br />

her şeyi koruyup kollayan,<br />

fakat kendisi<br />

9

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!