09.05.2014 Views

78.Sayı (2009/3) - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

78.Sayı (2009/3) - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

78.Sayı (2009/3) - Orman ve Su İşleri Bakanlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Çevre <strong>ve</strong> İnsan Aralık <strong>2009</strong><br />

^<br />

makla beraber, endemik türlerin % 28’ini<br />

<strong>ve</strong> denizel faunanın ortalama %7,5’unu <strong>ve</strong><br />

denizel floranın % 18’ini barındırmaktadır.<br />

Karasal ekosistemlerle ilgili olarak Akdeniz<br />

havzası, dünya bitkilerinin % 10’unu barındırır<br />

<strong>ve</strong> bu bitkiler dünyanın başka yerinde<br />

bulunmamaktadır.<br />

Küçük adalar deniz kuşları cennetidir.<br />

Yelkovan kuşları, şahin <strong>ve</strong> balık kartalı<br />

gibi birçok kuşun yuvalama yeridir. Dünyanın<br />

en önemli üç kolonilerinden olan<br />

Akdeniz’e endemik üç fırtına kuşu türünün<br />

(albatrosların küçük kuzenleri) barınma<br />

yerleridir. Tunus’ta ki Zembra adası<br />

Boz Yelkovan Kuşlarına, Sardunya’da ki<br />

Tavolara adası Yelkovan Kuşları’na <strong>ve</strong><br />

Filfla’dan Malta’ya kadar olan ada da Fırtına<br />

Kuşları’nın barınma yerleridir. Çok<br />

sakin bir ortam isteyen bu deniz kuşları<br />

sahil ötesi yaşamlarının büyük bir bölümünü<br />

adalarda geçirir <strong>ve</strong> üremek için insanlardan<br />

<strong>ve</strong> insanlar tarafından adalara<br />

getirilen siyah yarasa, köpek <strong>ve</strong> kediler<br />

gibi yırtıcılardan uzak yerlerde yuvalarını<br />

kurarlar. Ayrıca adalar kuş göçlerinde<br />

kuşların konaklama yerleri olarak da<br />

önemli bir role sahiptir. Her yıl binlerce<br />

kuş buralarda konaklarlar. Bu nedenlerden<br />

dolayı küçük adalar koruma öncelikli<br />

alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Küresel ölçekte nesli tehlike altında olan<br />

Ada Martısı (Larus audouinii)’nın yaşama<br />

<strong>ve</strong> üreme ortamı Ege <strong>ve</strong> Akdeniz kıyılarımızda<br />

bulunan adalardır. Yaklaşık 125<br />

kadar amfibi <strong>ve</strong> sürüngen türünün yaşadığı<br />

tüm Türkiye’de bu populasyonların<br />

takriben 1/4’ünün adalarımızda yaşadığı<br />

saptanmıştır. Türkiye herpetofaunası bakımından<br />

böyle bir oran çıkmasına karşın,<br />

Türkiye’nin orta <strong>ve</strong> batı bölgesinin<br />

herpetefaunası adalarımızdaki ile çok<br />

daha büyük benzerlik göstermektedir.<br />

Adalar ayrıca, Akdeniz fokları içinde<br />

oldukça önemli yaşam alanları sunmaktadır.<br />

Örneğin, Bodrum yarımadasının<br />

kuzeybatısında kalan adalar bölümü ile<br />

Foça yarımadasının önündeki adalar Akdeniz<br />

fokları açısından oldukça önemli<br />

yaşama alanlarıdır.<br />

Ada biyoçeşitliliğini tehdit eden unsurları<br />

yok etmek, etkilerini en aza indirmek<br />

<strong>ve</strong>ya riskleri ortadan kaldırmak için uluslararası<br />

boyutta işbirliğine gidilmelidir.<br />

Fakat Akdeniz’de Türkiye-Yunanistan <strong>ve</strong><br />

İspanya-Fas arasında kıta sahanlığı sorunları<br />

nedeniyle yapılacak çalışmalarda<br />

istenilen başarı yakalanamayabilir. Öncelikle<br />

bu kavramların ne anlama geldiğini<br />

açıklamakta yarar görülmektedir.<br />

Kıta sahanlığı nedir? Kıtasal uzantının<br />

kıyısal bölgeden başlayan <strong>ve</strong> ortalama<br />

olarak 130 (180) m derinliğe kadar uzanan<br />

bölümü. Uluslararası Hukukta deniz<br />

yatağı <strong>ve</strong> onun altını içeren kıyıdan 200<br />

deniz mili açığa kadar, ya da bu sınırın<br />

ötesinde bulunup sular derinliğinin işletilmesine<br />

olanak <strong>ve</strong>rdiği en derin noktaya<br />

kadar olan bölgeye <strong>ve</strong>rilen isimdir.<br />

Kıta sahanlığında, cansız doğal kaynakları<br />

araştırma, işletme, kullanma <strong>ve</strong><br />

faydalanma yetkisi kıyı devletine aittir.<br />

Milletlerarası münasebetlerde <strong>ve</strong> deniz<br />

hukukunda kıta sahanlığı <strong>ve</strong> anlaşmazlıkları<br />

sık sık görülmektedir. İlk defa İkinci<br />

Dünya Savaşından sonra, ABD Başkanı<br />

Truman tarafından ortaya atılmıştır. Ona<br />

göre, ülkelerin karasularından sonra da<br />

deniz bölgesinin altında bazı kaynakları<br />

kullanma hakkı vardır. Denizin dibindeki<br />

bu arazi “kıta sahanlığı” olarak isimlendirilmiştir.<br />

1958 senesinde Cenevre’de toplanan Birinci<br />

Deniz Hukuku Konferansında imzalanan<br />

sözleşmeye göre ülkelerin karasularının<br />

bitim sınırından başlayan 100-200<br />

metrelik derinliğe kadar olan deniz altındaki<br />

arazi kıta sahanlığı sayılmıştır.<br />

Karasuları genişliği: Ege Denizi, Türkiye<br />

ile Yunanistan arasında yer alan adeta yarı<br />

kapalı bir denizdir <strong>ve</strong> binlerce ada, adacık<br />

<strong>ve</strong> kayalıklarla doludur. 1923 yılında Lozan<br />

Barış Antlaşması imzalandığında bu<br />

denizdeki iki ülkeye ait karasuları 3 mil<br />

genişliğinde bulunmaktaydı. 1936 yılında<br />

Yunanistan karasularını 6 mile çıkarmıştır.<br />

Türkiye de 1964 yılında karasularını<br />

6 mile çıkarmıştır. Buna göre Yunanistan<br />

Ege’nin % 43,5 inde, Türkiye ise %7,5<br />

inde egemenlik hakkı bulunmaktadır. %<br />

49’u ise açık denizdir (uluslar arası sular).<br />

Yunanistan karasuları 12 mile çıkardığı<br />

takdirde ise Ege Denizi’nin % 71,5 ini<br />

kontrol edecek, Türkiye ise % 8,7, açık<br />

deniz ise % 19,7 gibi küçük bir oranda<br />

kalacak. Dolayısıyla Ege Denizi Yunan<br />

Gölü haline gelecektir. Yunanistan, BM<br />

Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde genel bir<br />

kaide olarak ortaya koyduğu azami 12<br />

mil sınırı kuralından dolayı Sözleşmeyi<br />

imzalamış, Türkiye ise imzalamamıştır.<br />

Lozan Antlaşması’nda aksine hüküm bulunmadığı<br />

hallerde ise, Asya sahillerine<br />

üç mil mesafe içinde olan adalar da Türk<br />

egemenliğine bırakılmıştır.<br />

31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!