08.11.2014 Views

osho-sezgi

osho-sezgi

osho-sezgi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

16 -> 69<br />

Bunu izledim. Binlerce kişiyle tanıştım. Ve çoğunlukla entelektüel insanların zeki olmadığını gördüm.<br />

Çünkü zeki olmak zorunda değiller. Akılları, bilgileri onlara yetiyor. Ancak bilgisi, aklı ve eğitimi olmayan<br />

birinin zekayı kendi içinde araması gerekiyor. Dışarıya bakamaz. Zekaya ihtiyaç duyduğu için de, zekası<br />

gelişmeye başlar.<br />

O yüzden <strong>sezgi</strong> akla benzer. Ancak o bir akıl değildir. Zekadır.<br />

Akıl ve zekanın işlevi tamamen farklıdır. Akıl, basamak şeklinde işler. Adım adım. Bir prosedürü, bir<br />

metodolojisi vardır. Eğer bir matematik problemi çözüyorsan, izlemen gereken adımlar vardır.<br />

Hindistan'da Şakuntala adında bir kadın var. Bu kadın, dünyanın dört bir yanındaki üniversitelerde<br />

<strong>sezgi</strong>sini sergilemiş. O bir matematikçi değil. Hatta fazla eğitim bile görmemiş.<br />

Sadece bir lise mezunu. Albert Einstein bile hayattayken onun gösterisini izlemişti. Gösterisi garipti. Elinde<br />

bir tebeşirle tahtanın önünde otururdu. Ona herhangi bir matematik ya da aritmetik sorusu sorardınız. Ve<br />

siz daha sorunuzu bitirmeden o cevabı yazmaya başlardı.<br />

Albert Einstein ona bir berat verdi. Yaşadığı yer olan Madras'ta onu ziyaret ettiğim zaman bana bütün<br />

beratlarını gösterdi. Ve Albert Einstein'dan aldığında şöyle yazıyordu: "Bu kadına sorduğum soruyu, ben<br />

üç saatte çözebilirim, çünkü takip etmem gereken bir metot var. Sorudan cevaba atlayamam. Benden daha<br />

hızlı yapacak biri olmadığını biliyorum. Ve bu süre üç saat. Diğerleri bunu altı, yedi saatte yapabilir. Ama<br />

ben daha önce yaptığım için üç saatte yapabiliyorum. İzlenmesi gereken uzun bir işlem prosedürü var.<br />

Eğer tek bir adımı bile atlarsanız..." Rakamlar o kadar büyüktü ki, cevap bütün kara tahtayı kapladı. Ve<br />

Einstein sorusunu sormayı bitirmeden önce, o cevabını yazmaya başlamıştı.<br />

Einstein şaşkına dönmüştü. Çünkü böyle bir şey imkansızdı. "Bunu nasıl yapıyorsun" diye sordu.<br />

"Nasıl yaptığımı bilmiyorum. Kendiliğinden oluyor. Bana sorduğunuz zaman, rakamlar gözlerimin önünde<br />

belirmeye başlıyor. Bir, iki, üçler görüyorum. Ve bunları yazıyorum" diye yanıtladı.<br />

O kadın, <strong>sezgi</strong>si işlevsel durumda doğmuştu. Ancak bir gösteri malzemesine dönüştüğü için onun adına çok<br />

üzüldüm. Kimse <strong>sezgi</strong>si işleyen bir şekilde doğmuş olan bir kadının çok kolay aydınlanacağını umursamadı.<br />

O, sınırda duruyordu. Bir adım daha atsa, bilincin en üst sınırlarına dönüşecekti. Ancak o bunun farkında<br />

değildi. Çünkü bu, doğanın bir arızası olarak görüldü.<br />

Bir de Şankaran adında, şehirde çekçek çeken bir oğlan vardı. İngiliz bir matematik profesörü üniversiteye<br />

Şankaran'ın çekçeği ile giderdi. Bir, iki kere, profesör bir problemi düşünürken, çocuk ona dönüp, "Cevap<br />

şu" dedi.<br />

Profesör üniversiteye gitti ve problemin bütün işlemlerini yaptıktan sonra cevabın doğru olduğunu<br />

şaşkınlıkla gördü. Bu, iki, üç kere olduktan sonra, çocuğa bunu nasıl yapıyorsun diye sordu.<br />

Çocuk, "ben bir şey yapmıyorum" dedi. "Seni arkamda endişeli olarak hissediyorum ve bazı rakamlar<br />

beliriyor. Pek okula gitmedim ama rakamları biliyorum. Beynimde bir sürü rakam görüyorum. Bir sıra, bir<br />

kuyruk gibi. Uzun rakamlar. Sonra birden zihnimde yeni rakamlar oluşuyor. Ben de bunu cevap olarak<br />

söylüyorum. Nasıl olduğunu bilmiyorum."<br />

Profesör, Şankaran'ı Oxford'a gönderdi. Çünkü o, Şankuntala adındaki kadından bile üstündü. O kadına<br />

soruyu sorduğunuz zaman cevabını yazıyordu, Şankaran ile soruyu zihninizde canlandırmanız yetiyordu.<br />

O, hemen yanıtı veriyordu. Onun <strong>sezgi</strong>si daha güçlü çalışıyordu. Hem soruyu, hem de cevabı görüyordu.<br />

Beyninizi okuyabiliyordu. Ve o kadından daha eğitimsizdi. O kadar fakirdi ki, çekçek çekerek para<br />

kazanıyordu. Matematik tarihinde büyük bir fenomen oldu. Çünkü yüzyıllardır çözülememiş olan birçok<br />

soruyu çözdü. Ancak nasıl yapıldığını söyleyemedi. Sadece yanıtı verdi. Peki ama yanıtın doğru ya da<br />

yanlış olduğunu nasıl değerlendireceklerdi? Bu yıllar sürdü. Ancak daha yüksek bir matematik geliştirildiği<br />

zaman çözmeyi başardılar. Şankaran ölmüştü. Ancak cevapları doğruydu.<br />

Sezgi, kuantum sıçramalarıyla işler.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!