You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
50 -> 69<br />
için sağ lobu kullanır. İkisi de kullanılabilir. Yalnız Yogayı izlemek çok ama çok uzun bir yoldur;<br />
neredeyse gereksiz bir savaşımdır çünkü mantıktan yola çıkarak mantık ötesine ulaşmaya çalışıyorsun ve<br />
bu çok daha zordur. Zen daha kolaydır çünkü bu, mantık ötesine mantıkdışı yollardan ulaşma çabasıdır.<br />
Mantıkdışılık tıpkı mantık ötesi gibidir, hiçbir sınırı yoktur. Yoga bir duvarı delmeye çalışmak, Zen ise bir<br />
kapı açmak gibidir. Kapı aslında kilitli olmayabilir, onu hafifçe ittiğin zaman açılır.<br />
Şimdi sıra hikâyeye geldi. Bu hikâye Zen hikâyelerinin en güzellerinden biridir. Zen insanları hikâyeler<br />
anlatarak konuşur, buna mecburdurlar çünkü teori ve doktrin yaratamazlar, sadece hikâye anlatabilirler.<br />
Hepsi harika hikâyeler anlatır. İsa sürekli ders çıkartılacak hikâyeler anlatırdı, Buddha sürekli ders<br />
çıkartılacak hikâyeler anlatırdı, Sufi mistikler de öyle. Bu bir tesadüf değil. Hikâye, mesel ve fıkra sağ<br />
lobun yöntemleridir; mantık, argüman, ispat, kıyaslama ise sol lobun yöntemleridir. Şunu dinleyin:<br />
Goso Hoyen, "insanlar bana Zen'in nasıl bir şey olduğunu sorduğu zaman onlara şu hikâyeyi anlatıyorum!"<br />
derdi.<br />
Bu hikâye Zen'in nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. Bir tanım yapmadan işaret ediyor. Bir tanım zaten<br />
mümkün değil çünkü Zen temelde tanımlanabilir bir şey değil. Onu hissedebilirsin ama tanımlayamazsın;<br />
onu yaşayabilirsin ama dil açıklamaya yeterli olmaz; onu gösterebilirsin ama anlatamazsın. Ancak bir<br />
hikâye ile küçük bir parçasını aktarabilirsin. Ve bu hikâye Zen'in nasıl bir şey olduğunu gerçekten çok<br />
güzel anlatıyor.<br />
Bu sadece bir işaret, buradan yola çıkıp tanım yapma, bir felsefe oluşturmaya çalışma; bırak şimşek gibi<br />
çaksın, bir kavrayış parıltısı oluşsun. Bu hikâye senin bilgini arttırmayacak ama tavır değişikliği yaratmaya<br />
katkı yapabilir. Zihnin allak bullak olabilir ve zaten hikâyenin amacı da bu.<br />
Babasının yaşlandığını gören hırsızın oğlu, babası emekli olduktan sonra aile işini devam ettirebilmek<br />
için ondan bu işin inceliklerini öğretmesini ister.<br />
Bir hırsızın mesleği bilimsel bir olay değildir, bir sanattır. Hırsızlar, tıpkı şairler gibi bu yetenekle doğar;<br />
bunu öğrenemezsin, öğrenmek işe yaramaz. Eğer öğrenirsen, kısa sürede yakalanırsın çünkü polis senden<br />
daha bilgilidir, onlarda yüzyılların bilgi birikimi bulunuyor.<br />
Bir hırsız, hırsız doğar. Sezgiyle yaşar. Bir beceridir. Hisleriyle yaşar. Bir hırsız kadınsıdır. O bir iş adamı<br />
değil, kumarbazdır; bir hiç için her şeyini riske edebilir. Bütün sanatı tehlike ve risk üzerine kuruludur.<br />
Tıpkı dindar insanlar gibilerdir. Zen insanları, dindar insanların hırsıza benzediklerini söyler: "Tanrıyı<br />
aramaktadırlar, onlar da birer hırsız." Mantık, muhakeme ya da kabul edilmiş toplum, kültür ve<br />
medeniyetler üzerinden Tanrıya ulaşmak mümkün değildir. Bir yerden duvarı kırmak, arka kapıdan girmek<br />
zorundadırlar. Eğer gün ışığında girmelerine izin verilmezse, karanlıkta girerler. Eğer bir otoyolda ilerleyen<br />
kalabalığı izlemek mümkün değilse, ormanda kendi patikalarını yaratırlar. Evet, belirli bir benzerlik var.<br />
Tanrıya ancak bir hırsızsan, bir ateş ya da hazine çalma sanatçısıysan ulaşabilirsin.<br />
Baba emekli olacaktı ve oğlu, "emekli olmadan önce bana bu mesleği öğret!" dedi.<br />
Baba kabul eder ve o gece birlikte bir eve girerler. Büyük bir dolabı açarlar. Ve baba oğluna, içeri<br />
girip elbiseleri almasını söyler. Oğlan içeri girdikten sonra, baba dolabı kilitler ve bütün ev ayaklansın<br />
diye gürültü yapaktan sonra sessizce kaçıp gider.<br />
Baba gerçek bir usta olmalı, kesinlikle sıradan bir hırsız değil. Dolabın içinde kilitli kalan oğlan, korkmuş<br />
ve öfkeli bir şekilde nasıl dışarı çıkacağını düşünmektedir.<br />
Elbette! Çok doğal! Bu ne biçim bir öğretmenlik? Tehlikeli bir durumla karşı karşıya bırakılmış. Ancak<br />
bilinmeyen bir şeyi öğretmenin tek yolu da budur. Sağ loba ait bir şeyi öğretmenin tek yolu budur.<br />
Sol lob okullarda eğitilebilir; öğrenmek mümkündür, disiplin verilebilir, çeşitli kurslar görülebilir. Sonra,<br />
sınıfları etap etap geçerek bir sanatın, bir bilimin ya da birçok başka şeyin uzmanı olabiliyorsun. Ama sağ<br />
lob için bir okul olamaz. O <strong>sezgi</strong>seldir, etaplardan oluşmaz. Aniden parlayan bir ışık gibidir, gece<br />
karanlığında çakan bir şimşek gibi. Eğer olursa, olur; olmazsa, olmaz. Bu konuda yapılacak bir şey yoktur.