You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
44 -> 69<br />
Senin aziz dediğin kişiler sadece dünyadan uzak duruyor. Hepsi bastırılmış varlıklardır. Eğer karşılarına<br />
fırsat çıkarsa, senden daha alt seviyeye düşeceklerdir. Onlar bir şekilde kendilerini durduruyor çünkü<br />
cehennem korkusu ve cennete girme açgözlülüğü onları frenliyor. Ancak korku ya da açgözlülük<br />
yüzünden neyi bastırırsan, o şey orada kalır. Sadece orada kalmakla kalmaz, doğasını kaybeder, sapıklaşır<br />
ve bilinç ile bilinçaltının derinliklerine inmeye başlar. O zaman onu söküp atmak çok daha zor olur.<br />
Gurdjieff bir Sufiydi. Bütün öğretisi Sufi ustalarından geliyordu. O, Batı dünyasına bu merkezleri<br />
birbirinden ayıracak ve her merkezin kendi alanında işlemesini sağlatacak metotları getirdi.<br />
Kafa sadece muhakeme söz konusu olduğu zaman işlemeli, hepsi bu. Hiç izledin mi? İnsanlar bazen, "Seni<br />
sevdiğimi düşünüyorum!" diyor. Seni sevdiğimi düşünüyorum mu? Sevginin düşünceyle hiçbir ilgisi<br />
yoktur. Beni sevdiğini nasıl düşünebilirsin? Ama bu insanlar doğrudan kalple sevmeyi bilmiyor; kalbin bile<br />
akıl merkezinden geçmesi gerekiyor. Sadece "Seni seviyorum!" diyemiyorlar.<br />
Kalpten konuştuğun zaman dile ihtiyaç yoktur. Beyninden konuştuğun zaman ise, sadece dil aracılığıyla<br />
konuşarak bir şeyler ifade edebilirsin. Beynin başka bir şekilde bir şey ifade etmesi mümkün değildir.<br />
İzle ve gözlemle. Bırak kafan muhakeme olarak çalışsın, bırak duyguları kalp yönetsin ve bırak seks, seks<br />
merkezinde çalışsın. Bırak her şey kendi tarzıyla işlesin. Farklı mekanizmaların birbirine karışmasına izin<br />
verme. Aksi halde içgüdülerin laçkalaşmış olur.<br />
İçgüdü doğal, tabusuz, içten ve çekingenlikten uzak olduğu zaman bedeninde bir netlik, bir uyum olur.<br />
Organizmanın melodisi ortaya çıkar.<br />
Beşinci katman olan bastırılmış duygu, erkeklerin uzman olduğu bir alandır.<br />
Altıncı katman ise, bozulmuş <strong>sezgi</strong>dir. Biz bu <strong>sezgi</strong> denen olgunun farkında değiliz. Sezgi gibi bir şeyin<br />
varlığını bilmiyoruz. Çünkü <strong>sezgi</strong> altıncı katmandır. Üstündeki beş katman o kadar kalın ki, insan altıncısını<br />
hissetmiyor bile. Sezgi, mantık yürütmeden tamamen farklı türde bir olgudur. Mantık tartışır. Mantık, bir<br />
sonuca ulaşmak için muhakeme denen bir süreci yaşar. Sezgi ise sıçrar. Bu bir kuantum sıçramasıdır.<br />
Herhangi bir süreci yoktur. Hiçbir işlem yapmadan doğrudan sonuca atlar.<br />
Birçok matematikçi, işlemin kendisini yapmadan her türlü matematik problemini çözebiliyor. Onların<br />
<strong>sezgi</strong>si çalışıyor. Sen problemi söylersen, daha tamamlamadan bile sonuç ona gelir. Hiçbir süre aralığı<br />
bulunmaz. Sen problemi söylediğin ve bitirdiğin an, ve hatta bazen bitirmeden önce sonuç gelmiştir.<br />
Matematikçiler her zaman bu olgu karşısında şaşırmıştır. O insanlar bunu nasıl yapıyor? Eğer bir<br />
matematikçi bir problemi işlemleriyle yapsaydı, üç saat, iki saat ya da bir saat sürerdi. Bir bilgisayar bile<br />
birkaç dakikada çözüyor. Ama bu insanlar bir saniyede yanıtlıyor. Sen soruyu bitirince hemen cevabı<br />
veriyor. Yani matematikte, <strong>sezgi</strong> artık kabul edilmiş bir gerçektir.<br />
Mantık işe yaramadığı zaman sadece <strong>sezgi</strong> çalışır. Ve bütün bilim adamları, en büyük keşiflerinin mantıkla<br />
değil, <strong>sezgi</strong>yle ortaya çıkmış olduğunun farkındadır. Madam Curie, belirli bir olgu için üç yıldır çalışıyordu<br />
ve sorunu birçok yönden çözmeye çalışıyordu. İzlediği bütün yöntemler başarısız oldu. Bir gece, çok<br />
yorgun bir şekilde yatağa gitti ve bir karara vardı... Bu olay tıpkı Buddha'nın yaşadıklarına benzer... O<br />
gece karar verdi. "Artık bu kadarı yeter. Üç yılımı boşa harcadım. Bu ümitsiz bir arayışa benziyor. Artık<br />
bir son vermeliyim." O gece arayışını bıraktı ve uyudu.<br />
Geceleyin uykusunda ayağa kalktı, masaya gitti ve cevabı yazdı. Sonra tekrar yatağına döndü. Sabah<br />
olunca bu olayı hatırlamıyordu. Ama cevap masanın üstündeydi. Başka kimse odaya girmemişti. Hem<br />
zaten odada başkası olsa bile cevabı bilmesi mümkün olamazdı. Çağının en büyük beyinlerinden biri olan<br />
Madam Curie, tam üç yıldır bu problem üzerinde çalışıyordu. Etrafta kimse yoktu ama cevap oradaydı.<br />
Sonra daha yakından baktı. Bu, kendi el yazısıydı. O anda rüyasını hatırladı. Gece rüyasında masada<br />
oturmuş bir şeyler yazdığını görmüştü. Sonra yavaş yavaş olay ortaya çıktı. Sonuca başka bir kapıdan<br />
geçerek ulaşmıştı. Bu kapı, muhakeme yürütmek değil, <strong>sezgi</strong>ydi.<br />
Buddha, altı yıl boyunca aydınlanmak için çabaladı ama yapamadı. Sonra bir gün çaba gösterme fikrini<br />
bıraktı. Bir ağacın altına uzandı ve sabah olunca aradığı şey gerçekleşmişti. Gözlerini açtığı zaman o bir