28.12.2014 Views

tse-kasım-2013

tse-kasım-2013

tse-kasım-2013

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Basyazı ,<br />

Yıl: 52 • Sayı: 618 • Kasım <strong>2013</strong><br />

Sahibi<br />

Türk Standardları Enstitüsü Adına<br />

Hulusi ŞENTÜRK<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Ahmet PELİT<br />

Yayına Hazırlayanlar<br />

Önder KUNT • Hatice ALTIN<br />

A. Sabit YÖNEY • Funda ÖZEN<br />

Türkay BİRBEN • Koray KOZAK<br />

Oğuz ERTAN • Belgin TAŞDİREK<br />

Mehmet Fatih IŞIK • Ebru CEM<br />

Eda BIYIKLI • Tamer KARABAY<br />

Yönetim Yeri<br />

TSE<br />

Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü<br />

OFİM 100. Yıl Bulvarı No: 99<br />

06374 OSTİM / ANKARA<br />

Tel: 0312 592 50 86 • 592 50 88<br />

0312 592 50 90<br />

Faks: 0312 592 50 91<br />

e-mail: standarddergi@<strong>tse</strong>.org.tr<br />

Reklam ve Abone<br />

Ümüt ÖZTÜRK<br />

Eda BIYIKLI<br />

Tel: 0312 592 50 11<br />

Tel: 0312 592 50 83<br />

<strong>2013</strong> Yılı Reklam Tarifesi<br />

Arka Kapak: 2000 TL + KDV<br />

Kapak İçleri: 1500 TL + KDV<br />

Son Sayfa: 1500 TL + KDV<br />

İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV<br />

Grafik Tasarım<br />

Türkay BİRBEN<br />

Tasarım, Baskı, Dağıtım<br />

KORZA YAYINCILIK<br />

Basım San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />

Büyük San. 1. Cadde 95/1 İskitler-Ankara<br />

Tel:0312 342 22 08 • Fax: 0312 341 14 27<br />

www.korzabasim.com.tr<br />

Yayın Türü: Yerel Süreli<br />

Basım Tarihi: 29.11.<strong>2013</strong><br />

Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler<br />

yazarına ait olup Derginin ve yazarın<br />

adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize<br />

gönderilen yazılar yayınlansın veya<br />

yayınlanmasın iade edilmez.<br />

Değerli okuyucular,<br />

25–26 Kasım <strong>2013</strong> tarihlerinde<br />

İstanbul’da Türkiye Cumhuriyeti<br />

Cumhurbaşkanlığı himayelerinde<br />

“Standardizasyonun Küresel<br />

Ekonomiye Etkileri” konulu bir<br />

sempozyum düzenledik. 2 ana ve<br />

15 paralel oturumla gerçekleşen;<br />

yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık<br />

600 konuğun katıldığı sempozyum,<br />

ülkemizde standardizasyon<br />

konusunda farkındalığın artırılması,<br />

paydaşlar arasında geliştirilecek<br />

işbirliklerindeki eşgüdümün<br />

sağlanması açısından önemli bir<br />

atlama taşı olmuştur.<br />

Standardizasyon konusunun birçok alandaki rolünün oldukça spesifik ve verimli<br />

bir şekilde ilk kez ele alındığı bu sempozyum ile ülkemizin standardizasyon<br />

alanında artık belirleyici bir konuma gelebilecek potansiyel ve isteğe sahip olduğuna<br />

tanık olduk. Bu potansiyel ve isteği harekete geçirecek en önemli motive<br />

edici güçlerden biri de böyle platformlarda gerçekleştirilen buluşmalardır.<br />

Nitekim Türk Standardları Enstitüsü olarak bu sempozyumu düzenlemekteki<br />

asıl amaçlarımızdan birisi de varolduğuna her zaman inandığımız potansiyeli<br />

harekete geçirecek motivasyonu sağlamaktır.<br />

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, sempozyumun açılış gününde yolladığı<br />

mesajda şunları kaydetmişti: “Uluslararası rekabete uyum sağlamak ve küresel<br />

pazarlarda söz sahibi olabilmek için, sadece dünya standartlarında üretim<br />

yapan değil, aynı zamanda standartları belirleyen bir ülke konumuna ulaşmak<br />

zorunludur.”<br />

Türk Standardları Enstitüsü; Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO), Avrupa<br />

Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon<br />

Komitesi (CENELEC) gibi küresel ve bölgesel kuruluşlara tam üyeliğiyle ülkemizin<br />

standartları belirleyici konuma gelmesi için gereken önemli altyapıyı sağlamaktadır.<br />

Ancak bu misyonu nihayete erdirecek olan ülkemizin iş ve akademik<br />

dünyasının standart hazırlama komitelerine katılımı ve bu komitelerdeki aktif<br />

çalışmaları olacaktır. Bunun için de mikro bazda yani işletme bazında standart<br />

kültürünün yerleştirilmesi gerekmektedir. “Standardizasyonun Küresel Ekonomiye<br />

Etkileri Sempozyumu”nun bu kültürün oluşmasında önemli ve benzersiz<br />

katkıları olmuştur.<br />

Saygılarımla.<br />

Hulusi ŞENTÜRK<br />

TSE Başkanı<br />

1 KASIM <strong>2013</strong>


5<br />

16<br />

Haberler<br />

İnovasyon ve<br />

AR-GE’nin<br />

Standardizasyonu<br />

51<br />

53<br />

56<br />

Ambalaj<br />

Standardizasyonu İle<br />

Verimlilik<br />

Standardizasyon ve<br />

Kalite Konularının<br />

Eğitim Sistemine<br />

Entegrasyonu<br />

Standardizasyon<br />

Bilincinin<br />

Gelişmesinde<br />

Eğitimin Rolü<br />

79<br />

88<br />

95<br />

Örgüt Kültürü ve<br />

Kalite Yönetimi<br />

Standardizasyonun<br />

KOBİ’lerin Rekabet<br />

Gücüne Etkisi<br />

Standardizasyonun<br />

Kobilerin Rekabet<br />

Gücüne Etkileri<br />

104<br />

109<br />

Standardizasyonun<br />

Makroekonomik<br />

Etkileri<br />

Helal Gıda<br />

Belgelendirmesi<br />

ve Dünyada<br />

Bu Sektördeki<br />

Düzenlemeler<br />

2


31<br />

36<br />

46<br />

Standartların<br />

ve Uygunluk<br />

Değerlendirmenin<br />

Tarife Dışı Engel<br />

Olarak Kullanımı<br />

17025 Laboratuvar<br />

Akreditasyonunda<br />

Adli Tıp Enstitüsü<br />

Adli Bilimler<br />

Laboratuvarı Örneği<br />

İmalat Sanayi<br />

İşletmelerinde Kalite<br />

Altyapısının ve Kalite<br />

Yönetim Sistemi<br />

Uygulamalarının<br />

Verimliliğe Etkisi<br />

63<br />

66<br />

75<br />

Yeni Bir Meslek<br />

Standardizasyon<br />

Mühendisliği<br />

Yükseköğretim<br />

Yönetim Standartlarının<br />

Uygulanması ve<br />

Akreditasyon<br />

Sağlık Hizmetlerinde<br />

Kalibrasyon<br />

Uygulamaları<br />

96<br />

99<br />

102<br />

Ormanların<br />

Belgelendirilmesi<br />

Standardizasyonun<br />

KOBİ’lerde Verimliliğe<br />

ve Rekabete Etkileri<br />

Karbon Ayak İzi<br />

3 KASIM <strong>2013</strong>


“STANDARDİZASYONUN KÜRESEL<br />

EKONOMİYE ETKİLERİ”<br />

Sempozyumu Yapıldı<br />

HABERLER<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL:<br />

“Uluslararası rekabete uyum<br />

sağlamak ve küresel pazarlarda<br />

söz sahibi olabilmek için<br />

sadece dünya standartlarında üretim<br />

yapan değil, aynı zamanda<br />

standartları belirleyen bir ülke<br />

konumuna ulaşmak zorunludur”<br />

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN:<br />

“Çağımızın önemli meselelerinden biri<br />

olan bilim ve teknolojinin kullanımı,<br />

geliştirilmesi ve ekonomiye ve<br />

geleceğine aktarılması konuları<br />

hiç şüphe yok ki ülkelerin kalkınması<br />

adına büyük öneme sahiptir”<br />

Türk Standardları Enstitüsü’nün, standardizasyon<br />

çalışmalarının ülke ekonomileri için taşıdığı önemin<br />

vurgulanması, standartların küresel rekabete etkilerinin<br />

uluslararası uzmanlar ile tartışılması amacıyla düzenlediği<br />

“Standardizasyonun Küresel Ekonomiye Etkileri”<br />

konulu sempozyum 25-26 Kasım tarihlerinde İstanbul<br />

‘da yapıldı.<br />

Cumhurbaşkanlığının himayelerinde gerçekleştirilen<br />

sempozyumda 2 ana oturum ve 15 paralel oturum yapıldı.<br />

Akademisyenler, bürokratlar, iş adamları ve sivil<br />

toplum temsilcilerinden oluşan 600 kişi konuk edildi.<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sempozyum nedeniyle<br />

yayınladığı mesajda; standardizasyonun dünyayla rekabet<br />

etmek ve gelişmiş ülkeler arasına girmek isteyen<br />

devletlerin en önemli aracı olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı<br />

Gül mesajında şunları kaydetti: “Uluslararası<br />

rekabete uyum sağlamak ve küresel pazarlarda söz<br />

sahibi olabilmek için, sadece dünya standartlarında<br />

üretim yapan değil, aynı zamanda standartları belirleyen<br />

bir ülke konumuna ulaşmak zorunludur. Bu da<br />

ciddi ve planlı çalışmaları gerektirir. Dünyayla her alanda<br />

yarışan Türkiye’nin dünya standardizasyon ailesinin<br />

etkin üyesi olması için milli standardizasyon kuruluşu<br />

TSE’nin çabalarını takdir ediyor ve önemsiyorum.’’<br />

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sempozyum nedeniyle<br />

gönderdiği mesajda şunları vurguladı: “Çağımızın<br />

önemli meselelerinden biri olan bilim ve teknolojinin<br />

kullanımı, geliştirilmesi ve ekonomiye ve geleceğine aktarılması<br />

konuları hiç şüphe yok ki ülkelerin kalkınması<br />

adına büyük öneme sahiptir. Bu hususta ülkemizin ve<br />

dünyanın çeşitli yerlerinden değerli katılımcıların birikimleri<br />

ve kıymetli değerlendirmeleriyle gerçekleşecek,<br />

“Standardizasyonun Küresel Ekonomiye Etkileri” konulu<br />

sempozyuma nazik davetinize içtenlikle teşekkür<br />

eder, toplantının verimli ve başarılı geçmesini dilerim.”<br />

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Bilim, Sa-<br />

5 KASIM <strong>2013</strong>


HABERLER<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı<br />

Nihat ERGÜN:<br />

“Standartlar konusunda küresel<br />

perspektif ile hareket etmeliyiz.<br />

Türkiye olarak standartlara uyum<br />

sağlamakla yetinemeyiz.<br />

Standartları belirleyen ülkeler<br />

arasında yer almalıyız’’<br />

TSE Başkanı Hulusi Şentürk:<br />

“Standartlar uluslararası<br />

ticaretin pasaportudur;<br />

ama aynı zamanda da<br />

ticaretin kurallarını<br />

koyma sanatıdır”<br />

nayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’de son<br />

11 yılda başta ekonomi olmak üzere hayatın her alanında<br />

önemli gelişmeler yaşandığını belirterek, kamu<br />

maliyesindeki ve bankacılık sistemindeki reformların<br />

Türkiye’nin hem bir istikrar ülkesi haline gelmesini sağladığını<br />

hem de ekonomik büyümeye sağlıklı zemin hazırladığını<br />

kaydetti.<br />

Ergün, “Reel ekonomi ile ilgili hangi göstergeye bakarsak<br />

bakalım, çok daha dinamik, rekabetçi, yenilikçi<br />

ve güçlü bir Türkiye tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz.<br />

Sanayicilerimizin, KOBİ’lerin yoğun çalışmalarına ve<br />

kendilerini sürekli geliştirmelerine şahit oluyoruz. Bütün<br />

bu çabalar 2023 hedeflerine ulaşmak için yapılıyor. Bu<br />

hedeflere ulaşmak için tedarik zincirinden satış sonrası<br />

hizmetlere kadar üretim zincirinin her aşamasında<br />

kaliteye odaklanmamız gerekiyor. Dünya ticaretinden<br />

daha fazla pay almanın tek bir yolu var; daha kaliteli,<br />

yüksek teknolojili ürünler üretmektir.” değerlendirmesinde<br />

bulundu.<br />

Bakan Ergün, Türkiye için standardizasyon ve belgelendirmenin<br />

büyük önem taşıdığını ifade ederek,<br />

“ABD’de kurulan bir Japon firmasında, Meksikalı işçiler<br />

tarafından üretilen ürünler Almanya’da Türk girişimci<br />

tarafından satılabilmekte ve onu Yunanlı tüketiciler kullanabilmektedir.<br />

Bu kadar milletten insanın anlaşmasını<br />

sağlayacak ortak dil üretimdeki standart belgeleridir.”<br />

dedi.<br />

Standartların ve belgelerin rekabet gücünün önemli<br />

bir parametresi olarak görülmesi gerektiğini kaydeden<br />

Ergün, Türkiye’nin pazarlarında dolaşan tüm ülkelerin<br />

bu standartlara ve belgelere sahip olması gerektiğine<br />

vurgu yaptı.<br />

TSE’nin standardizasyon, uygunluk değerlendirme ve<br />

kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız ve güvenilir<br />

bir şekilde yerine getirdiğini belirten Ergün şunları söyledi:<br />

“Standartlar konusunda küresel perspektif ile hareket<br />

edilmesi gerekiyor. Standartlar savaşı, dünyada<br />

ekonomik rekabetin temel bileşimlerinden biridir. Türkiye<br />

olarak standartlara uyum sağlamakla yetinemeyiz.<br />

Standartları belirleyen ülkeler arasında yer almalıyız.<br />

Standartları belirleyen merkezlerde yer almaya başladık.<br />

TSE, daha önce Avrupa’da gözlemci olarak katılabildiği<br />

standart hazırlama süreçlerine artık en fazla<br />

oy oranına sahip 5 standart kuruluşundan biri olarak<br />

katılabilmektedir. Ancak katılım açısından bakıldığında<br />

ABD 600 komiteye, Almanya 500 komiteye katılırken,<br />

biz daha yolun başındayız. Bizde bu komitelere katılım<br />

için üniversiteler, ticaret ve sanayi odaları adam görevlendirmiyor;<br />

çünkü konunun önemi kavranılamıyor. Bu<br />

komitelere göndereceği adamın masrafını gözünde bü-<br />

6


yütüyor ama bir sürü lüzumsuz harcamayı da yapıyor.<br />

Odalar, borsalar, üniversiteler, kurumlar oraya göndereceği<br />

adamların 3 kuruş masrafının hesabını yapıyorsa<br />

farkındalığı artırmak için daha çok alacağımız yol var.<br />

Ülkemizin standart belirleyen ülke haline gelmesinde<br />

reel sektöre, STK’lara, üniversitelere ve kamuya ciddi<br />

sorumluluk düşmektedir.”<br />

TSE’nin uluslararası işbirlikleri yoluyla küresel etkinliğini<br />

artırdığını belirten Bakan Ergün, Enstitü’nün hem İslam<br />

Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsü’nün<br />

hem de Orta Asya Türk ve Özerk Cumhuriyetlerinin<br />

üyesi olduğu Bölgelerarası Standardizasyon Birliği Teşkilatı’nın<br />

kurucusu olduğunu hatırlattı. Enstitü’nün sadece<br />

son bir yıl içerisinde 11 ülkede 14 çözüm ortağı<br />

ofisi açtığını belirten Ergün, 2014 yılı sonuna kadar bu<br />

sayının 70’e yükseltilmesinin hedeflendiğini vurguladı.<br />

TSE’nin işbirliği anlaşması imzaladığı ülke sayısının 78,<br />

kuruluş sayısının ise 99’a ulaştığını söyleyen Ergün tüm<br />

bu verilerin TSE’nin alanında küresel bir aktör haline<br />

geldiğinin göstergesi olduğunu kaydetti.<br />

TSE’nin önümüzdeki dönemde gerçekleştireceği yeni<br />

yatırımlarla, sanayicinin ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda<br />

muayene ve deney hizmetlerini verebilecek bir yapıya<br />

sahip olacağını belirten Bakan Ergün, 400 milyon lira<br />

maliyetli yeni laboratuvar yatırımları arasında yangın ve<br />

ses yalıtım laboratuvarı, enerji sistemleri laboratuvarı,<br />

yüksek gerilim ve güç laboratuvarı, rulman laboratuvarı<br />

ve otomotiv test merkezi gibi önemli projeler olduğunu<br />

söyledi.<br />

Bu yıl TSE’nin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı<br />

ile tehlikeli maddelerin taşınmasının belgelendirmesine<br />

yönelik bir protokol imzaladığını anımsatan Ergün,<br />

sadece bu belgelendirme faaliyetleri neticesinde<br />

100 milyon liralık rakamın Türkiye’de kalacağını tahmin<br />

ettiklerini söyledi.<br />

Bakan Ergün, test ve belgelendirme faaliyetlerini ülke<br />

sınırları içinde gerçekleştirmenin ekonomik büyümeye<br />

katkı sağlamanın yanı sıra teknolojik bilgi transferine de<br />

zemin hazırladığına işaret ederek, “Zira ölçümünü ve<br />

analizini yapamadığınız bir şeyin mahiyetini bilemezsiniz.<br />

Türkiye’nin yerli otomobil markası oluşturabilme<br />

sürecinde en önemli konulardan birinin otomotiv test<br />

merkezinin olmasının farkındayız. Bu test merkezi TSE<br />

tarafından yerine getiriliyor. Bu merkez sadece Türkiye’ye<br />

değil çok geniş bir çevreye hizmet verecek niteliktedir.<br />

TSE’nin test ve laboratuvar altyapısını ve<br />

buralarda sunulan hizmetlerin kalitesini her geçen gün<br />

geliştiriyoruz. İnşallah birkaç yıl içerisinde çok spesifik<br />

bazı alanlar dışında Türkiye’de yapılmayan hiçbir test<br />

faaliyeti kalmayacak” diye konuştu.<br />

Toplantının açılışında konuşan TSE Başkanı Hulusi<br />

Şentürk, OECD raporlarına göre dünya ticaretinin<br />

7 KASIM <strong>2013</strong>


küresel ticarette ciddi bir haksız rekabetle karşı karşıyadır.”<br />

Şentürk, Türkiye gibi ekonomik büyümesini dünya ticaretinden<br />

daha fazla pay almaya dayandıran ülkelerin,<br />

bu amaçlarına ulaşabilmesi için standardizasyon<br />

ve uygunluk değerlendirme alanlarında etkin bir güce<br />

kavuşmak zorunda olduğunu vurguladı. Türkiye’nin<br />

2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri<br />

olma hedefinin gerçekleştirilebilmesi için, uluslararası<br />

ticaretten daha fazla pay almanın şart olduğunu söyleyen<br />

Şentürk, bunun için de inovasyon faaliyetlerine<br />

önem verilmesi gerektiğini dile getirdi. Şentürk, hedef<br />

pazarlara ulaşabilmek ve o pazarlarda haksız rekabete<br />

maruz kalmamak için, standardizasyon ve uygunluk<br />

değerlendirme hizmetlerinde etkinliğin artırılması<br />

gerektiğini belirtti. Şentürk, TSE olarak kendilerinin bir<br />

dizi önlemi almaya devam ettiklerini ifade ederek, bu<br />

önlemlerin etkili olabilmesinin iş ve akademik dünyanın<br />

bu çalışmalara sahip çıkmasıyla mümkün olabileceğini<br />

sözlerine ekledi.<br />

yüzde 80’den fazlasının doğrudan standart ve teknik<br />

düzenlemelerden etkilendiğine dikkati çekti. Standart<br />

ve teknik düzenlemeler olmadan uluslararası ticaretin<br />

yapılamayacağını belirten Şentürk, ürün ve hizmetlerin<br />

standartlara uygunluğunu tescil işlemlerinin ekonomik<br />

hayatın vazgeçilmezleri arasında olduğunu söyledi.<br />

Şentürk, standartlar ve uygunluk değerlendirme işlemlerinin<br />

bir yandan ticaretin serbestleştirilmesine<br />

katkı sağlarken diğer yandan insanların, hayvanların<br />

ve bitkilerin sağlığının korunması, çevrenin korunarak<br />

üretimlerin gerçekleştirilmesi konularında da önemli bir<br />

misyon yüklendiğini dile getirdi. Şentürk, şunları kaydetti:<br />

“Standartları ve uygunluk değerlendirmeleri ticari<br />

engel olarak kullanan ülkelerin başında gelişmiş ülkeler<br />

yer almaktadır. Gelişmiş ülkeler bir yandan standartların<br />

belirlenmesinde etkin rol alıp kendi ekonomik üretim<br />

teknolojilerine göre bunları belirlerken, bir yandan da<br />

belirledikleri bu standartlara ve buna paralel olarak uygunluk<br />

değerlendirme hizmetlerine atıf yaparak, dünya<br />

ticaretini kendi lehlerine değiştirmekte ve kendi belirledikleri<br />

şartlarla gelişmekte olan ülkeleri rekabete zorlamaktadır.<br />

Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler özellikle<br />

8


Sempozyumun kapanış konuşmasını da gerçekleştiren<br />

TSE Başkanı Hulusi Şentürk, iki gün boyunca<br />

standartların önemi konusunda yurt içinden ve yurt<br />

dışından çok sayıda uzmanın konularıyla ilgili bilgi paylaşımlarının<br />

ve yapılan toplantının gerek Türkiye, gerek<br />

dünyada insanlığın gelişimine katkı sağlayacağını ümit<br />

ettiğini söyledi.<br />

Şentürk, standartlarla kurulu bir dünyada yaşadığımızı<br />

ve artık günümüzde standartların olmadığı bir dünyanın<br />

hayalini bile kurmanın mümkün olduğunu ifade ederek,<br />

dünyada aynı zamanda adına küreselleşme denilen bir<br />

sürecin yaşandığını kaydetti. Küreselleşmenin tanımının<br />

ulusal pazarların hızla tek bir pazar haline gelmesi<br />

olarak yapıldığına işaret eden Şentürk, ancak hiç kimsenin<br />

tek pazar haline gelen dünyada kimin kazanıp<br />

kimin kaybettiğini tartışmadığını vurguladı.<br />

Konuşmasında, “Ürün standardından, hizmet standardından<br />

daha önemli olan insanlığın yaşam standardıdır”<br />

diyen TSE Başkanı Şentürk, standardizasyon faaliyetlerinin<br />

insanlığın yaşam standardını yükseltmediği<br />

yerde, bunun kime ne faydası olduğunun sorgulanması<br />

gerektiğini belirtti.<br />

Şentürk, bugün 850 milyon insanın açlık sınırının altında<br />

yaşadığına ve her gün binlerce çocuğun açlıktan<br />

öldüğüne dikkat çekerek, “İlaç sanayi trilyon dolarlar<br />

kazanırken insanlar hastalıktan para bulup ilaç alamadığı<br />

için ölmekte. Böyle bir ekonominin üretim ve hizmet<br />

standartlarını kendilerine kalkan olarak kullanması<br />

bizim için kabul edilemez. Bu ve buna benzer organizasyonlar,<br />

dünya ticaretinin geleceği için standartların<br />

önemini sorgularken ve desteklerken aynı zamanda<br />

güç idaresi ve adalet ilkesi üzerine standartlar belirlemeyi<br />

gündemine almalıdır. Standartların temel amacı<br />

insanların yaşam kalitesini yükseltmekse standartların<br />

tersi bir amaç uğruna kullanılmasına müsaade etmememiz<br />

gerekiyor ve bu konuda da standardizasyon<br />

kuruluşları olarak bizlerin öncü rol oynaması, dikkatli<br />

hareket etmesi gerekiyor” dedi.<br />

Dünya ticaretinde bölgelerarası ve ülkelerarası işbirliklerinin<br />

sürekli arttığının altını çizen Şentürk, özellikle<br />

Avrupa Birliği ile Amerika arasındaki işbirliklerinin dünya<br />

ticaretini büyük ölçüde artırdığına işaret etti. TSE<br />

Başkanı, bu artışın zenginler arasındaki servet aktarımından<br />

başka bir fayda getirmediğini, gelişmekte olan<br />

ülkelerin dünya ticaretinden aldığı payı giderek küçülttüğünü<br />

vurguladı.<br />

Gelişmekte olan ülkelerin standardizasyon kuruluşları<br />

olarak bu konuda adil bir dünya ticaretinin tesis edilmesi<br />

için işbirliği yapılması gerektiğini söyleyen Şentürk,<br />

sadece standartların belirlenmesi değil, standartların<br />

uygunluğunun tescili olan test, belgelendirme, gözetim,<br />

muayene hizmetlerinde de işbirliğinin geliştirilmesi<br />

gereğine işaret etti. TSE Başkanı bu yapıldığında, gelişmekte<br />

olan ülkelerin önüne gelişmiş ülkelerce farklı<br />

gerekçelerle konulan teknik bariyerlerin aşılmasının<br />

mümkün olacağını söyledi.<br />

Temel amacı insanların yaşam standardının yükseltilmesi<br />

olan standartların, dünyanın dörtte üçünün yaşam<br />

standardını düşürücü, dörtte birinin yaşam standardını<br />

aşırı artırıcı olarak kullanılmasına değinen Şentürk, “Bir<br />

standart kuruluşunun başkanı olarak bu durumu kabul<br />

edemediğim için bu sözlerim bir isyan sözleridir. Standardizasyon<br />

dünyasının esiri olan büyük kuruluşlara<br />

hepinizin huzurunda burada adil olmaları çağrısında<br />

bulunuyorum ve standartların gelişmemiş ülkeler için<br />

pozitif ayrımcılık, gelişmekte olan ülkeler için de hiç olmazsa<br />

adil rekabet şartlarına dönüştürülmesi için insaflı<br />

davranmaya davet ediyorum” dedi.<br />

Şentürk, günümüz küresel dünyasında az sayıda zengin<br />

ve çok sayıda sömürülen toplum oluştuğunu vurgulayarak,<br />

şöyle konuştu: “Eğer bu tabloyu düzeltemezsek<br />

dünyaya barış ve saadet getiremeyiz. Dolayısıyla<br />

9 KASIM <strong>2013</strong>


standart kuruluşları olarak asli görevlerimize odaklanmak,<br />

ülkelerimizin bu alandaki açık kapılarını kapatmak<br />

ve ciddi anlamda bu konuda politikalar geliştirmek<br />

mecburiyetindeyiz. Bir yandan işletme bazında en küçük<br />

odakta verimlilik ve kalite odaklı standardizasyon<br />

çalışmalarını desteklerken, yani mikro ölçeğe inerken<br />

bir yandan da küresel ölçekte, toplumlarımızın haklarını<br />

koruyabilmek için gerekli aktiviteyi göstermeliyiz. Ama<br />

bu da ancak yetişmiş insan kaynağıyla mümkündür.<br />

Standardın özüne inmeyen çalışmalarla toplumumuzu<br />

ileriye taşımak mümkün değildir. Bu yüzden başta akademik<br />

camia olmak üzere, iş dünyası, bürokrasi dünyası<br />

el ele vermek ve ülkelerimizde standardizasyon ve<br />

uygunluk değerlendirme alanındaki düşük farkındalık<br />

düzeyi problemini ortadan kaldırmak zorundayız. Yine<br />

ülkeler arası işbirliğinin tüm kapılarını sonuna kadar açmak<br />

mecburiyetindeyiz. Peygamber Efendimizin söylediği<br />

gibi ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’;<br />

bu aslında dünyanın saadetinin de anahtarıdır.”<br />

TSE olarak gerek Türkiye’de gerekse bulunduğu coğrafyada<br />

bu konuda farkındalık düzeyinin artırılması<br />

için çalışmalar yaptıklarını kaydeden Şentürk, önemli<br />

adımlar attıklarını söyledi. TSE’nin güçlü bir uluslararası<br />

iletişim ağına sahip olduğunu anlatan Şentürk,<br />

Enstitünün toplam 21 akredite laboratuvarında 500’ün<br />

üzerinde mühendisin görev yaptığını, belgelendirme ve<br />

standardizasyon alanında çalışanlarla beraber 1700<br />

daimi kadrolu, 2000’e yaklaşan dış uzmanı olduğunu<br />

vurguladı. TSE’nin şu anda devam eden yatırım tutarının<br />

300 milyon doları aştığını söyleyen Şentürk; “Ancak<br />

bunların hiçbiri yeterli değildir. Küresel pazarlarda<br />

etkin olabilmek için öncelikle mikro bazda, yani işletme<br />

bazında standart kültürünün yerleştirilmesi gerekmektedir”<br />

dedi.<br />

Türkiye’deki işletmelerin standardizasyon kültürüne sahip<br />

olmadıkları sürece taklitçi üretim ve fason üretim<br />

yapmaya mahkum kalacaklarına işaret eden Şentürk<br />

şöyle konuştu: “Uluslararası standartlar, ulusal pazarlara<br />

girebilmek için sadece bir pasaporttur. Ürettiğiniz<br />

ürünün bu pazarlara girebilmesi için kaliteyi artırmak<br />

gerekiyor, verimliliği artırıp maliyeti düşürmek gerekiyor.<br />

Bunun yolu da işletme standartlarını geliştirmekten<br />

geçiyor. İşletmelerimiz bünyelerinde standardizasyon<br />

çalışmalarını geliştirmediği sürece bizim uluslararası<br />

standartları adapte ederek Türkiye’nin önünü açmamız<br />

mümkün değildir, tek kanatlı kuşun uçamayacağı gibi<br />

sadece ve sadece uluslararası standartlarla geliştirilen<br />

bir ekonominin de başarılı olması mümkün değildir.<br />

Herkes evinin önünü süpürürse sokaklar tertemiz olur.<br />

Herkes ve her kurum sorumluluğunu kuşanırsa dünya<br />

herkesin mutlu ve huzurlu yaşadığı bir yer haline gelir;<br />

o zaman ortak pazar ya da ortak atölye yerine ortak<br />

yaşadığımız evden ve ortak bir aileden bahsedebiliriz”<br />

diye konuştu.<br />

Değerli okuyucularımız, dergimizin bu sayısını sempozyumda<br />

sunulan sunumlardan bazılarına ayırdık. İlgiyle<br />

takip edeceğinizi umuyoruz.<br />

10


TSE BAŞKANI HULUSİ ŞENTÜRK’ÜN<br />

DÜNYA KALİTE GÜNÜ VE AVRUPA KALİTE HAFTASI<br />

Mesajı<br />

Birleşmiş Milletler 1990 yılında, kalitenin, ulusal refah ve kurumsal gelişmeye katkısı konusunda dünya çapında<br />

farkındalığı artırmak amacıyla her Kasım ayının ikinci perşembesinin “Dünya Kalite Günü” olarak kutlanması kararı<br />

aldı.<br />

Bu karara paralel olarak Avrupa Kalite Teşkilatı (EOQ) bünyesindeki ülkelerde de her Kasım ayının ikinci haftası<br />

“Avrupa Kalite Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bu yıl 11 – 15 Kasım tarihleri arasında kutlanan Avrupa Kalite Haftası’nın<br />

teması “Kalite Başarıya Ulaştırır” olarak belirlenmiştir.<br />

TSE Başkanı Hulusi Şentürk’ün “Dünya Kalite Günü” ve “Avrupa Kalite Haftası” vesilesiyle yaptığı açıklama şöyle:<br />

“Küresel ekonomik düzende rekabetin temel şartı, tüm<br />

sektörlerde müşteri ihtiyaç ve beklentilerine uygun, yüksek<br />

kalitede ve uluslararası standartlarda mal ve hizmet<br />

üretimi gerçekleştirmektir.<br />

Bu da ancak kuruluşlarda tasarımdan başlayarak üretim,<br />

pazarlama ve satış sonrası hizmetlere kadar tüm<br />

aşamaları kapsayan ve sürekli gelişmeyi hedefleyen Kalite<br />

Yönetim Sistemlerinin uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir.<br />

1987 yılında Uluslararası Standardizasyon<br />

Teşkilatı (ISO) tarafından yayınlanan Kalite Yönetim Sistem<br />

Standardları, yayınlandığı tarihten itibaren en fazla<br />

ilgiyi ve uygulama alanını bulan uluslararası standartlar<br />

haline gelmiştir.<br />

Kuruluşlarda kalite anlayışının gelişimini, kârın, verimliliğin<br />

ve pazar payının artmasını, maliyetlerin azalmasını,<br />

etkin bir yönetimi, tüm faaliyetlerde izleme ve kontrolü<br />

sağlayan Kalite Yönetim Sistemi, müşteri memnuniyetinin<br />

artmasını, şikayetlerin ise azalmasını sağlayan bir<br />

yönetim sistemi modeli olarak kabul edilmektedir.<br />

Birey, kurum veya ülke olarak büyümek, gelişmek ve<br />

ilerlemek istiyorsak kalitenin özünü oluşturan verimlilik,<br />

sürdürülebilirlik ve yenilikçilik ilkelerini özümsemek asli<br />

görevlerimizden biri olmalıdır.<br />

Türk Standardları Enstitüsü, kurulduğu günden bu yana<br />

yaptığı yenilikçi çalışmalar ve verdiği öncü hizmetlerle<br />

kalite meşalesindeki ateşi hep yüksek tutmuş; bu kalite<br />

meşalesinin ülkemizdeki üretici ve tüketicileri aydınlatmasını<br />

düstur edinmiştir.<br />

Bu doğrultuda gerek üreticilerimizin küresel alandaki<br />

rekabet arenasında avantajlı bir konuma gelebilmesi,<br />

gerekse de tüketicilerimizin almış olduğu ürün veya hizmetlerden<br />

azami fayda elde edebilmesi için ülkemizdeki<br />

kalite altyapısının her alanda yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi<br />

için yapılan çalışmalar kesintisiz bir biçimde<br />

sürdürülmektedir.<br />

TSE, ülkemizdeki kamu ve özel sektör kuruluşlarında<br />

kalite yönetim sistemleri kurulması ve insan gücünün<br />

yetişmesi amacıyla yürüttüğü eğitim çalışmaları ile kalite<br />

altyapısının yaygınlaşmasına hizmet etmektedir. Çünkü<br />

üretim ve tüketim safhalarında kalite altyapısının oluşturulması<br />

ve kalite bilincinin yaygınlaşması, ülkemizin<br />

2023 hedefine ulaşabilmesinde en önemli itici güçlerden<br />

biri olacaktır.<br />

TSE olarak Avrupa Kalite Haftası ve Dünya Kalite Günü<br />

vesilesiyle mal ve hizmet üretiminde ve bu üretimlerin<br />

müşteriye sunulmasında kalitenin hem ülke kaynaklarının<br />

kullanımı, hem de toplumun yaşam düzeyinin yükseltilmesi<br />

açısından taşıdığı öneme bir kez daha dikkat<br />

çekmek istiyoruz.<br />

Kalkınmanın anahtarının kalite, kalitenin anahtarının da<br />

TSE olduğuna inanan Enstitümüz, 59 yıldır yürüttüğü<br />

tüm faaliyet ve hizmetlerde, ülkemizde kalite bilincinin<br />

yerleşmesi; kaliteli üreten, kaliteli tüketen, kaliteli yaşayan<br />

bir toplum vizyonunun oluşması amacını temel ilke<br />

edinmiştir.<br />

1956 yılında kurulan Avrupa Kalite Teşkilatı’na üyeliğimiz<br />

de bu temel ilke çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.<br />

Kalite alanında uluslararası alanda faaliyet gösteren bir<br />

kuruluş olan Avrupa Kalite Teşkilatı, Avrupa ve Akdeniz<br />

kıyısında yerleşik yaklaşık 30 ülkenin, kalite alanında faaliyet<br />

gösteren çeşitli kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden<br />

oluşmaktadır. TSE, 1976 yılından beri tam üye<br />

ve Türkiye milli temsilcisi olarak Teşkilatın çalışmalarına<br />

aktif olarak katılmaktadır.<br />

Avrupa Kalite Teşkilatı’nın mevcut Başkanı da 2011 yılında<br />

3 yıl süre ile seçilen TSE Eski Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Mehmet Niyazi Akdaş’tır. Ülkemiz ve TSE’nin uluslararası<br />

alanda sahip olduğu itibarın bir yansıması olarak verilen<br />

bu görev, Enstitü’ye ülkemiz adına kalite alanında yeni<br />

projeleri küresel düzeyde ve Avrupa Birliği düzeyinde<br />

hayata geçirme imkanı vermektedir. TSE tarafından geliştirilerek<br />

belgelendirme hizmetlerine başlanan “Müşteri<br />

Dostu Kuruluş ve Müşteri Dostu Marka Belgelendirmesi”<br />

bu projelerden biridir. “Müşteri memnuniyeti alanında<br />

kapsamlı bir değerlendirme” olarak özetlenebilecek söz<br />

konusu proje, Avrupa Kalite Teşkilatı’na üye ülkelerde<br />

de uygulanacak, patenti Türkiye’ye ait ilk belgelendirme<br />

modeli olma özelliği taşımaktadır.<br />

TSE olarak, Dünya Kalite Günü’nde kalitenin başarıya<br />

ulaşmanın en önemli araçlarından biri olduğunu hatırlatıyor,<br />

tüm kurum ve kuruluşlarımızı kalite bilincinin yaygınlaşması<br />

amacıyla yaptığımız çalışmalara katkı sağlamaya<br />

davet ediyoruz.”<br />

11 KASIM <strong>2013</strong>


HABERLER<br />

TSE BAŞKANI HULUSİ ŞENTÜRK:<br />

‘’STANDARTLAR; MECBURİ KURALLAR DEĞİL,<br />

REKABETİN ANAHTARIDIR’’<br />

5. İzmir İktisat Kongresi kapsamında düzenlenen<br />

“Uluslararası Ticarette Küresel Eğilimler ve Türkiye’nin<br />

İhracat Hedefleri” paneline konuşmacı olarak katılan<br />

Türk Standardları Enstitüsü Başkanı Hulusi Şentürk,<br />

standartların, ticari rekabette kurallar koyabilme sanatı<br />

olduğunu vurgulayarak; “kuralları rakibiniz koyduğu sürece<br />

bu maçı kazanabilmeniz mümkün değildir” dedi.<br />

5. İzmir İktisat Kongresi kapsamında düzenlenen<br />

“Uluslararası Ticarette Küresel Eğilimler ve Türkiye’nin<br />

İhracat Hedefleri” konulu panelde Türkiye’nin 2023 yılında<br />

500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmasında<br />

izlenmesi gereken temel politikalar tartışıldı. Ekonomi<br />

Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel’in başkanlığındaki<br />

panele; İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayla<br />

Oğuş Binatlı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) İcra<br />

Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, Türk Standardları Enstitüsü<br />

(TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, TUSKON Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Rızanur Meral, Türkiye İhracatçılar Meclis<br />

Başkanvekili Ali Nedim Güreli, Koç Üniversitesi’nden<br />

Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden<br />

Doç. Dr. Hakan Kahyaoğlu panelist olarak katıldı.<br />

“TARİFE DIŞI ENGELLER” TİCARETİ OLUMSUZ<br />

ETKİLİYOR<br />

Konuşmasında, bütün dünya ülkelerinin artan ticaret<br />

alanından daha fazla pay alabilmek için yoğun ve kapsamlı<br />

çalışmalar içinde olduğuna dikkat çeken Şentürk;<br />

“Dünya ticareti 44 trilyon dolarlık işlem hacmine<br />

12<br />

ulaşmış bulunmaktadır. Bu kadar büyük işlem hacmi<br />

içerisinde ülkeler pay alabilmek için kıyasıya bir rekabet<br />

içerisinde. Bu rekabet özellikle gümrük duvarları ile<br />

kendi korumalarını sağlayan ülkelerde, dünya ticaret<br />

örgütü anlaşmalarının getirmiş olduğu dayatmalar sonucu<br />

yeni bir alana kaydı. Bugün adına tarife dışı engeller<br />

dediğimiz standardizasyon teknik düzenlemeler<br />

ve uygunluk değerlendirme hizmetleri üzerinden, müthiş<br />

bir defans ve engel politikaları gizlenmektedir. AB<br />

pazarına girebilmek için bazı ürünlerde CE işareti zorunluluğu<br />

var. Sadece CE işaretinin iş dünyasının bir yılda<br />

ödediği bedelin 5 milyar Euro’yu aştığını göz önüne<br />

alırsak, aslında adına uygunluk değerlendirme hizmeti<br />

dediğimiz bu pazarın dünya ticaretinde ne kadar büyük<br />

bir engel olduğunu açıkça görebiliyoruz” dedi.<br />

Sağlık açısından, çevre açısından, vergilendirme ve<br />

standardizasyonun önemli ve gerekli bir masum misyonu<br />

olduğunu anlatan Şentürk, “Ancak ne yazık ki ülkeler<br />

bu masum misyonun arkasına sığınarak ticarette<br />

kendi üreticilerini koruma yönünde ciddi politika izlerken<br />

yine kendi güçlerini kullanarak dayattıkları standartlar<br />

ve uygunluk değerlendirme prosedürleriyle de<br />

hedef ülkelerin pazarlarını kendi üreticilerine daha rahat<br />

açılması için mücadele etmektedirler” diye konuştu.<br />

STANDARTLAR; MECBURİ KURALLAR DEĞİL,<br />

REKABETİN ANAHTARIDIR<br />

Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolarlık hedefine


ulaşabilmesi için standardizasyon ve uygunluk değerlendirme<br />

alanında gerekli altı yapıyı sağlaması gerektiğini<br />

belirten Şentürk, “Standardizasyon ve uygunluk<br />

değerlendirme alanında sağlam bir alt yapı kuramadığımız<br />

takdirde, iş dünyamızı haksız rekabet ortamında<br />

ihracat yapmaya mahkum ediyoruz. Bu çok doğru bir<br />

politika değil. Standardizasyon ve uygunluk değerlendirme<br />

alanlarında etkin güç olana kadar, iş dünyamız<br />

istediği kadar ucuz üretsin, istediği kadar kaliteli üretsin<br />

her pazara ne yazık ki giremez. Şimdi Türkiye olarak<br />

500 milyar dolar hedefini koymuş bir ülke olarak, ihracatçımızın<br />

yeni pazarlara girmesi için uğraşan bir ülke<br />

olarak, bu ülkelerdeki standardizasyon ve uygunluk<br />

değerlendirme alt yapısı konusunda hangi politikaları<br />

geliştirdik. İş dünyamız hangi ülkeye hangi standartlara<br />

uygun ürünlerle, hangi uygunluk değerlendirme aşamalarından<br />

geçerek ulaşacaklar. Standart deyince alınması<br />

ve uyulması mecburi bir kural anlayışından, standart<br />

deyince rekabette üstünlüğü ele geçirme sanatı<br />

olduğu anlayışına geçmek zorundayız. Artık iş dünyamız,<br />

kamu kurumları ve akademik dünyamız bir araya<br />

gelmek ve birlikte üretmek mecburiyetinde. Türkiye’nin<br />

hedeflerini tutturabilmesi için, standardizasyonda ve<br />

uygunluk değerlendirme alanında ülkemizin politikalarının<br />

belirlenmesi gerek” diye konuştu.<br />

Çin’de inanılmaz bir gelişme yaşandığına ve bu gelişmenin<br />

diğer ülkeler tarafından ilgi ve endişe ile izlendiğine<br />

dikkat çeken TSE Başkanı Şentürk; “Çin uzun<br />

yıllar taklit ürünlerle dünya pazarlarında yer aldı. Son<br />

yıllarda ar-ge faaliyetlerini geliştirerek kendi teknolojik<br />

ürünleriyle dünya pazarını etkilemeye başladı. Ciddi<br />

anlamda bu konuda başarı elde etmeye başlayınca,<br />

diğer gelişmiş ülkelerin de ilgisini çekti bu durum. Bunu<br />

yaparken üniversitelerinde de sessiz sedasız standardizasyon<br />

mühendisliği bölümlerini kurdular. Şimdi<br />

Çin’de binlerce standardizasyon mühendisi yetişiyor.<br />

Çin ne yapmak istiyor Bir yandan teknolojisini geliştirirken,<br />

ürünlerin patentini alırken, bir yandan da standardizasyon<br />

alanında güçlü bir alt yapı kuruyorlar. Çin<br />

önümüzdeki dönemde, kendi teknolojisini uluslararası<br />

standartlara dönüşmesini sağlayarak dünya ticaretini<br />

tekel altına almayı hedefliyor” dedi.<br />

Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu (DEİK) İcra Kurulu Başkanı<br />

Rona Yırcalı, jeopolitik risklere hazırlıklı olmak gerektiğini<br />

belirterek, “Uzun zamandır siyasi risk sigortasının<br />

yaygınlık kazanması için çalışıyoruz. Son iki yılda<br />

önemli gelişmeler var ancak istediğimiz başarıyı sağlayamadık”<br />

dedi. Sürdürülebilir ihracat için hızlı adaptasyon<br />

yeteneğimizi ve rekabet gücümüzü artırmanın bir<br />

gereklilik olduğunu vurgulayan Yırcalı, ihracatta lojistik<br />

maliyetlerine de dikkat çekerek, bölgesel ve küresel lojistik<br />

ağ kurmanın kaçınılmaz olduğunu anlattı.<br />

Panelde sunum yapan İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden<br />

Prof. Dr. Ayla Oğuş Binatlı en büyük on ekonominin<br />

dünya ihracat payının düştüğüne, tarife dışı engellerin<br />

gelişmekte olan ülkeleri fazla etkilediğine dikkat çekti<br />

ve Türkiye’nin 2018-2023 yıllarında yüzde 15’e yakın<br />

büyüme performansına ihtiyacı olduğunu vurguladı.<br />

TUSKON Yönetim Kurulu Başkanı Rızanur Meral de<br />

Türkiye için AB pazarının önemine işaret ederek, “Dışarıda<br />

hiçbir ülke AB’nin alternatifi olamaz. Bu kadar<br />

büyük pazardan aldığımız pay çok düşük, öncelikle<br />

AB pazarından aldığımız payı büyütmeliyiz. AB’nin 150<br />

milyar dolarlık bir serveti var. Bu serveti beraber işletebilmenin<br />

yollarını aramalıyız. Bunun dışında elbette<br />

pazarı çeşitlemeliyiz” dedi.<br />

TİM Başkanvekili Ali Nedim Güreli de İzmir İktisat<br />

Kongresi’nin önemine dikkat çekti. 90 yılda Türkiye’de<br />

çok şeyin değiştiğini vurgulayan Güreli, dünyadaki değişime<br />

ayak uydurmak gerektiğini belirterek, “Dünya<br />

değişiyorsa bu değişime karşı değişmezsek bizi sömürürler”<br />

dedi.<br />

13 KASIM <strong>2013</strong>


HABERLER<br />

MAİS Motorlu Araçlar A.Ş’ye<br />

TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Belgesi<br />

MAİS Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş., Türk Standardları<br />

Enstitüsü’nden (TSE) TS ISO 10002 Müşteri<br />

Memnuniyeti Yönetim Sistemi Belgesi almaya hak kazandı.<br />

Belgelendirme töreni TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve<br />

Renault MAİS Genel Müdürü İbrahim Aybar’ın katılımıyla<br />

MAİS Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi.<br />

Törende konuşan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, “TSE<br />

olarak biz TS ISO 10002’nin de üzerinde bir milli standart<br />

çıkarttık. Şuan Avrupa Kalite Teşkilatı da bir ilk<br />

üzerinde çalışıyor. Büyük bir ihtimal 2014’te Avrupa’da<br />

TSE patentli olarak hizmete girecek. Müşteri dostu<br />

kuruluş belgelendirmesi başladı. Ülkemiz için ilk defa<br />

dünya çapında geçerli bir kalite standardını biz devreye<br />

sokmuş oluyoruz” dedi.<br />

Törende daha sonra TSE Başkanı Hulusi Şentürk, TS<br />

ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi Belgesi’ni<br />

Renault MAİS Genel Müdürü İbrahim Aybar’a<br />

takdim etti.<br />

TS ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi,<br />

kuruluşun müşteri beklentilerinin ötesinde hizmet vermeyi<br />

amaç edinerek, müşteri memnuniyetini yaratacak<br />

süreçleri tasarlaması, planlaması ve uygulamasını<br />

amaçlamaktadır.<br />

14


Dünyamza sayg doğamzda var.<br />

Çevreyle dost üretimin öncüsü olmaktan mutluyuz, gururluyuz.<br />

Siz de enerji verimli ürünler kullanın, gelecek nesillere güzel bir dünya bırakın.<br />

arcelik.com.tr<br />

cevremizicin.com<br />

Geleceği aşkla tasarlar<br />

SEKTÖRÜNDE İLK KEZ<br />

Üretimde Enerji Verimliliği<br />

4 işletmeye “Platinum Certificate”<br />

4 işletmeye “Gold Certificate”.<br />

Avrupa Birliği Çevre<br />

Ödülleri.<br />

İSO Büyük Ölçekli Kuruluş<br />

Sürdürülebilir Çevre Dostu Ürün<br />

2010 Birincilik Ödülü.<br />

İSO Büyük Ölçekli Kuruluş<br />

İnovatif Çevre Dostu Ürün<br />

2011 Birincilik Ödülü.<br />

İklim değişikliğiyle mücadele<br />

destek platformu.<br />

Enerji verimli ürünlerin<br />

piyasa dönüşümü projesi destekçisi.


İNOVASYON VE AR-GE<br />

İnovasyon ve AR-GE’nin<br />

STANDARDİZASYONU<br />

Bilgi oluşumu ve yaygınlaşması insanlığın gelişimi ve<br />

hayatın kolaylaştırılması için yapılan faaliyetler nedeniyle,<br />

yaşadığımız çağa, “Bilgi Çağı”, bu çağı yaşayanlar<br />

da “Bilgi Toplumu” olarak tanımlanmaktadır.<br />

Bilginin teorik oluşumu, kullanılması ve insanlığın hizmetine<br />

sunulması ekonomik ve sosyal hayatın temel<br />

gereği olmuş durumdadır. Bilgi Çağı ve Bilgi Toplumu<br />

ihtiyaçları her geçen gün artmakta ve farklılaşmaktadır.<br />

Bu artış ve farklılaşmaya cevap vermek üzere ferdi ve<br />

kurumsal çalışmalar sürdürülmektedir.<br />

Uluslararası toplum, bu çabaları her geçen gün geliştirmektedir.<br />

İnovasyon ve Arge faaliyetleri firmaların<br />

kurumların ve ülkelerin aynı zamanda kıyasıya rekabet<br />

ettiği ortamda kaçınılmaz hale gelmiştir.<br />

Küreselleşmenin hemen her alanda var olduğu gerçeği,<br />

sadece firma için sadece bölge için sadece ülke<br />

için üretim yapabilme lüksünü tanımamaktadır. AB’de<br />

üretilen bir ürün artık dünyanın her köşesinde rahatlıkla<br />

ulaşmakta ve kullanılmaktadır. Bu durum, gelişmekte<br />

olan veya az gelişmiş ülkelerin aleyhine işleyen bir<br />

mekanizma olduğu gerçeği de ihmal edilemeyecektir.<br />

Gelişmekte olan ülkelerdeki üretilen veya üretilmeye<br />

çalışılan ürünlerin pazardan pay alabilme şanslarının,<br />

üretilen ürünün teknolojik seviyesinin en az gelişmiş<br />

ülkelerdeki kadar olmasına bağlıdır. Bu durum aslında<br />

yüzlerce yıla dayalı teknolojik birikimle yarışmanın,<br />

16<br />

Üzeyir KARAGÖZ<br />

TSE Genel Sekreteri<br />

onlarla rekabet edebilmenin ne denli çetin olduğunu<br />

göstermektedir. Buna rağmen küresel pazarda rekabet<br />

etmenin başkaca bir metodu da henüz bulunamamıştır.<br />

Her ne kadar ülkeler, kendi üreticisini korumak<br />

ve gelişmesine destek olmak için bazı tedbirleri almaya<br />

çalışsalar da, tüketicilerin daha ucuz ve konforlu alternatif<br />

varken düşük teknoloji ve pahalı ürünlere rağbet<br />

etmeyeceği tabii bir davranıştır. Diğer bir çıkmazda,<br />

Dünya Ticaret Örgütünün (WTO), tüketiciyi korumak<br />

ve “daha az maliyetle daha kaliteli ürün ve hizmete<br />

erişme” ilkesinden hareketle ticaretin serbestleşmesini<br />

temine yönelik kurallar oluşturmasıdır. “Tek Standart,<br />

Tek Test ve Tek Belge” eksenine oturtulmuş bu ilkeler,<br />

gelişmekte olan ülkelerin rekabetteki en önemli dezavantajını<br />

oluşturmaktadır.<br />

Özetle, küresel pazarda ticaretin serbestleşmesine taraf<br />

olmaktan başka şansımız yokken, kendi ürünlerimizin<br />

küresel pazarda rekabet edebilmesi için, yüzlerce<br />

yıllık teknolojik birikime sahip gelişmiş ülkelerle rekabet<br />

etme zorunluluğu çağın gerçeğidir. Küresel pazarda bu<br />

seviyeye ulaşmanın veya en azından rekabete katılabilmenin<br />

temel şartı “en az onlar kadar iyi” olma gerçeğidir.<br />

Rekabet, fiyat ve teknoloji üstünlüğü eksenin-


de yapılabildiğine göre, gelişmekte olan ülkelerin (DC)<br />

veya Az gelişmiş ülkelerin (LDC) tedrici değil, keskin<br />

çıkışlarla pazarda şans yakalayabilmeleri ancak mümkün<br />

olacaktır. Bunun mümkün kılacak belki tek alternatif<br />

İnnovasyon ve Ar-ge faaliyetleridir.<br />

Ancak hemen ifade etmek gerekir ki İnovasyon ve Arge<br />

faaliyetleri önemli alanda risk sermayesine ihtiyaç<br />

duyacaktır. Hangi alanda, ne maksatla yapılacağını çok<br />

iyi analiz edilerek belirlenmelidir. Yanlış hatalı alınan kararlar<br />

ve sürdürülen çabalar, zaten tabiatında mevcut<br />

alan Risk unsurunu daha da artıracak, gayretleri sonuçsuz<br />

bırakabilecekler. Bir çok finansman ve, emeğe<br />

rağmen, istenen sonucu elde edemeyen çalışmalarda,<br />

bir sonraki deneme için demotivasyona neden olacaktır.<br />

Hele yeterli sermaye birikimine sahip olmayan ülkeler<br />

için bu türden başarısızlıklar, cesaret kırıcı sonuçlara<br />

neden olacaktır.<br />

Esası bir RİSK çalışması olan Ar-ge ve İnovasyon faaliyetlerini<br />

risk faktörünü minimize etmek, İnovasyonun<br />

temel ihtiyacını belirlemek veri toplamak ve sonuçlandırmak<br />

üzere “deneme-yanılma” metodunun oluşturacağı<br />

ilave risklerden olabildiğince az etkilenmek amacıyla<br />

İnovasyon için “KARAR-FAALİYET-VERİ TOP-<br />

LAMA-RAPORLAMA” zincirini mümkün olabildiğince<br />

STANDARDİZE edilmesiyle mümkün olabilecektir.<br />

“Olabildiğince Standardize” etmek veya “İnovasyon”<br />

ve “Standardizasyon” ilk bakışta bir çelişki gibi de algılanabilir.<br />

“İnnovasyon” gibi mevcudun dışında arayışları<br />

ve yenilikleri ifade eden DİNAMİK bir kavramla “standart”<br />

gibi mevcudu tarif eden STATİK yapılı kavramın<br />

ne ilişkisi olabilir diye sorgulanabilir. Bu çalışma, Dinamik<br />

yapıdaki İnovasyon için karar verme, faaliyetveriler,<br />

raporlama zincirinde, İnovasyon Performansını<br />

ölçmeye ve maksimum fayda sağlama, riski minimize<br />

etmek amacıyla oluşturulan ve sürekli geliştirilen<br />

İnovasyon Performans Kriterlerini belirlemek, Ölçüm<br />

Metodolojisi oluşturmak, Verilerin toplama metotlarını<br />

ve güvenirliğinin temini ile raporlama ve sonuçlandırma<br />

sistematiğine yönelik çalışmaları irdeleyecektir. Bu<br />

maksatla, yıllardır üzerinde çalışılan İnovasyon Performansını<br />

değerlendirmek için geliştirilmeye çalışılan adına<br />

standart denilmemiş olsa da, kendi alanında Primitif<br />

Standart ya da Standart Taslağı diye tanımlanabilecek<br />

“Kılavuzlar” incelenecek ve öneriler sunulacaktır.<br />

Bu çerçevede İnovasyonun anayasası olarak bilinen<br />

temel dokümanlar ve kılavuzlar incelenerek, bu dokümanların<br />

Standardizasyon ilişkisi hakkında öneriler sunulacaktır.<br />

Bu çerçevedeki dokümanların toplu listesi<br />

aşağıda verilmiştir. (Tablo 1.1 OECD)<br />

İnovasyon ve Ar-ge faaliyetlerinin ulusal ve küresel boyutları<br />

olup orijinal dokümanlarda konuyla ilgili başlıklar<br />

aşağıda verilmiştir.<br />

Ulusal Ar-Ge Çabaları<br />

Ar-Ge faaliyetleri ekonominin genelinde gerçekleştirilmesine<br />

rağmen, çoğunlukla, bilim politikası amaçları<br />

doğrultusunda bir bütün olarak algılanır, örneğin “ulusal<br />

Ar-Ge çalışması” gibi. Dolayısıyla, Kılavuzun amaçlarından<br />

biri de hem birçok gerçekleştiriciden toplanabilen<br />

hem de anlamlı ulusal toplam değerlerle bütünleşebilen<br />

Ar-Ge girdi verileri için bazı temel nitelikleri<br />

oluşturmaktır. Uluslararası düzeyde karşılaştırma için<br />

kullanılan ana harcama toplamı, belli bir yıl içerisinde,<br />

ulusal anlamda gerçekleştirilen tüm Gayri Safi Yurtiçi<br />

Ar-Ge Harcamaları’dır (GSYARGEH). Dolayısıyla bu da<br />

yurtdışından finanse edilen ancak yurtiçinde gerçekleştirilen<br />

Ar-Ge çalışmalarını kapsar ve yurtdışına ödenen,<br />

özellikle uluslararası kurumlara verilen Ar-Ge fonlarını<br />

içermez. Buna karşılık gelen personel ölçütünün belirli<br />

bir ismi yoktur. Belli bir yıl içerisinde Ar-Ge (TZE içerisindeki)<br />

bünyesinde çalışan toplam personeli kapsar.<br />

Uluslararası karşılaştırmalar kimi zaman araştırmacılarla<br />

(veya üniversite mezunlarıyla) sınırlandırılmıştır çünkü<br />

bunların Ar-Ge sisteminin gerçek çekirdeği olduğu kabul<br />

edilmektedir. (OECD Frascati Kılavuzu 1.7.4)<br />

Ar-Ge’nin Küreselleşmesi ve Ar-Ge İşbirliği<br />

Birçok farklı çalışmada, Ar-Ge faaliyetlerinin her geçen<br />

gün dünya geneline daha çok yayıldığı görülmektedir.<br />

17 KASIM <strong>2013</strong>


Ar-Ge’nin daha büyük bir bölümü, çeşitli araştırmacılar,<br />

araştırma ekipleri ve araştırma birimleri arasındaki<br />

işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Çokuluslu işetmeler,<br />

hem resmi olarak, Avrupa Birliği (AB) veya Avrupa<br />

Nükleer Araştırma Kurumu (CERN) gibi girişimler aracılığı<br />

ile, hem de gayri resmi olarak, çok veya iki taraflı<br />

anlaşmalarla, üniversite ve diğer araştırma birimleri ve<br />

işetmeler arasında Ar-Ge işbirliğinin yapma gibi, gitgide<br />

artan bir rol üstlenmektedir. Bu eğilimler üzerinde daha<br />

fazla bilgiye ihtiyaç duyulduğu açıkça görülmektedir.<br />

(OECD Frascati Kılavuzu 1.8)<br />

Bu çalışmanın ikinci bölümünde, tanımlar ve ilgili açıklamalar,<br />

üçüncü bölümde inovasyonun önemi ve türleri,dördüncü<br />

bölümde; inovasyonun ölçümü ve detayları,<br />

beşinci bölümde; inovasyonun finasmanı ve<br />

inovasyon destekleri incelenmiş, altıncı bölümde ise;<br />

inovasyon-standardizasyon ve Kalite yönetimi ile ilgili<br />

görüş ve önerilere yer verilmiştir.<br />

Tanımlar<br />

Bu bölümde, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde geçen<br />

bazı tanımlar verilecektir. Tanımlar, OECD kılavuzlarındaki<br />

orijinal haliyle sunulacaktır.<br />

ARGE: Araştırma ve deneysel geliştirme<br />

Araştırma ve deneysel geliştirme (Ar-Ge), insan, kültür<br />

ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması<br />

ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak<br />

üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen<br />

yaratıcı çalışmalardır.<br />

Firma, yeni bilgi edinmek için temel ve uygulamalı araştırmaya,<br />

özel icatlara veya mevcut tekniklerin değiştirilmesine<br />

yönelik olarak doğrudan araştırmaya girişebilir.<br />

Firma, yapılabilir ve uygulanabilir olup olmadığını değerlendirmek<br />

amacıyla yeni üretim veya süreç kavramları<br />

ya da başka yeni yöntemler geliştirebilir. Bu aşama<br />

a) geliştirme ve test etme b) Tasarımları veya teknik<br />

fonksiyonları değiştirmek üzere ilave araştırma. (OECD<br />

Frascati Kılavuzu 2002-2.1)<br />

Ar-Ge ve Teknolojik YENİLİK<br />

Teknolojik yenilik çalışmaları, yeni bilgilere yapılan yatırımlar<br />

dahil, esas olarak teknolojik açıdan yeni veya<br />

iyileştirilmiş ürünlerin veya süreçlerin ortaya çıkmasına<br />

yol açan ya da bunun amaçlandığı bilimsel, teknolojik,<br />

örgü<strong>tse</strong>l, finansal ve ticari adımlardır. Ar-Ge, bu<br />

çalışmalardan sadece biridir ve yenilik sürecinin şarklı<br />

aşamalarında gerçekleştirilebilir. Ar-Ge, sadece yaratıcı<br />

fikirlerin orijinal kaynağı olarak değil, aynı zamanda uygulama<br />

aşamasına kadar herhangi bir noktada başvurulabilecek<br />

bir sorun çözme yolu olarak da etkili olabilir.<br />

Yenilik sürecinde Ar-Ge’nin yanı sıra, yenilik faaliyetlerinin<br />

diğer biçimleri de yer alır. Oslo Kılavuzu’na göre<br />

(OECD, 1997a), bunlar “üretim bilgisi ve parçalarına<br />

ayrılmış teknolojinin edinimi; içerilmiş teknolojinin edinimi;<br />

üretim tasarımcılığı ve endüstri mühendisliği; başka<br />

yerde sınıflandırılmamış endüstriyel tasarım, diğer sermaye<br />

edinimleri; üretimi başlatma ve yeni veya gelişmiş<br />

ürünler için pazarlama faaliyetleridir.<br />

Dahası, devlete ait Ar-Ge programları temelinde gerçekleşen<br />

yeniliklerin olduğu durumlarda, bu süreç kayda<br />

değer bir demonstrasyon aşaması içerebilir. “Bir demonstrasyon,<br />

yeniliğin tam veya tamama yakın ölçekte,<br />

gerçek şartlarda hayata geçirilmesi anlamına gelmektedir<br />

ve şu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilebilir:<br />

i) ulusal politikanın formüle edilmesi veya ii) yeniliğin kullanımının<br />

teşvik edilmesi” (Glennan ve diğerleri, 1978).<br />

OECD bünyesinde,<br />

Uluslararası Enerji Kurumu tarafından toplanan ve yayımlanan<br />

verilerin araştırma, geliştirme ve demonstrasyon<br />

çalışmalarını içerdiği unutulmamalıdır (“A, G ve D”).<br />

(OECD Frascati Kılavuzu - 2002 - 1.5.3)<br />

İnovasyon (YENİLİK-YENİLEŞİM) : Sosyal ve ekonomik<br />

katma değer üretimi<br />

İnovasyon Endeksi: İnovasyon faaliyetlerinin etki<br />

alanları ve dikkate alınan parametreler, bunlar Makro<br />

ekonomide; ulusal ve uluslararası ticaret, yatırım istihdam<br />

ve fiyat seviyesi, Kamu Yönetiminde; finansman,<br />

mali politika, mevzuat düzenlemeleri, iş dünyası/ticarette<br />

verimlilik, etkinlik, Pazar konusu finansman yönetim<br />

uygulamaları, davranış kalıpları ve değerler sistemi,<br />

altyapı ve kaynaklarda; temel ve teknolojik altyapı, bilimsel<br />

alt yapı, sağlık, çevre ve eğitim.<br />

Yenilikçi Firma: Yeni bir ürün veya süreci ortaya koymuş<br />

olan veya en azından bunu denemiş olan veya bu<br />

girişime başlamış olan kurum, kuruluş.<br />

İnovasyon Karnesi: İnovasyon Performasını ve Eleknomik<br />

büyümeye katılan oranlarını gösteren, araştırma<br />

sonucu ülkelerin uluslararası karşılaştırma kriterlerinin<br />

esası.<br />

İnovasyon Türleri: Ürün, Süreç, Organizasyonel ve<br />

Pazarlama.<br />

İnovasyon Parametreleri:<br />

a) Ortam Sağlayıcılar (İnsan Kaynakları, Açık-cazip<br />

araştırma sistemleri, Finansman ve destekler)<br />

b) Firma Faaliyetleri (Arge harcamaları oranı, İnovasyon<br />

harcamalarının satıştaki oranı, Bağlantılar, Fikri<br />

Varlıklar)<br />

18


c) Çıktılar: (İnovatif KOBİLER’in toplam KOBİ’ye oranı,<br />

hızlı büyüyen Kobi yenilikçi firma sayısı)<br />

- Ekonomik etkileri; İmalat, hizmet ve teknoloji ve<br />

bilgi yoğun faaliyetlerdeki yenilik ürünlerin toplam<br />

faaliyet içindeki yeri. (OECD- Oslo Kılavuzu)<br />

Bu çalışmanın amacı Arge veya inovasyon faaliyetlerinin<br />

arasındaki detaydaki farklılıklarından ziyade, iki<br />

tür faaliyetinde standardize edilebilmesini ve faydalarına<br />

yönelik olması nedeniyle ilerleyen bölümlerde Arge<br />

veya inovasyon ifadelerinin her ikisi de kullanılabilecektir.<br />

İnovasyon ve ARGE<br />

İnovasyonun Önemi<br />

Çalışmanı giriş bölümünde kısmen değinilmiş olan<br />

inovasyon önemi hakkında uluslararası dökümanlarda<br />

vurgu yapılan kısımlar orijinal haliyle verilmiştir.<br />

“Yeniliğin, üretkenliğin ve üretimin büyümesinde merkezi<br />

rol oynadığı geniş kabul görmektedir. Ancak, yenilik<br />

faaliyetleri ve bunların ekonomik etkisi hakkındaki<br />

anlayış düzeyimiz, Kılavuz’un ilk baskısından bu yana<br />

büyük oranda artış göstermiş olmakla birlikte, hala eksiklikler<br />

içermektedir.<br />

Örneğin, dünya ekonomisi geliştikçe, yenilik süreci de<br />

gelişme göstermektedir. Küreselleşme, firmaların bilgiye<br />

ve yeni pazarlara erişiminde dramatik artışlar sağlamıştır.<br />

Küreselleşme aynı zamanda daha fazla uluslararası<br />

rekabet ile global arz zincirlerini yönetmek için<br />

yeni organizasyon biçimlerinin oluşturulması sonucunu<br />

da doğurmuştur. Daha hızlı bilgi akışı ve teknolojik ilerlemeler<br />

sayesinde, bilgi, ekonomik büyüme ve yeniliğin<br />

ana itici gücü olarak gittikçe artan bir kabul görmektedir.<br />

Diğer yandan, bu faktörlerin yeniliği nasıl etkilediği<br />

konusunu tam olarak anlamış değiliz.<br />

Yeniliği uygun şekilde destekleyen politikalar geliştirmek<br />

için, yenilik sürecinin, Ar-Ge dışındaki yenilik faaliyetleri,<br />

aktörler arasındaki etkileşimler ve ilgili bilgi akışları<br />

gibi çeşitli kritik boyutlarını daha iyi şekilde anlamak<br />

gerekmektedir. Politika geliştirme aynı zamanda yenilik<br />

analizinde daha ileri düzeyde ilerlemeler ve buna bağlı<br />

olarak, daha iyi bilgi elde edilmesini gerektirmektedir.<br />

Kılavuz’un 1992 yılında düzenlenen ilk baskısı ve AB<br />

tarafından organize edilen Birlik Yenilik Taraması (BYT)<br />

ile Avustralya ve Kanada’da gerçekleştirilen karşılaştırılabilir<br />

taramalar dâhil, onu kullanarak gerçekleştirilen<br />

taramalar, karmaşık ve farklılaşan yenilik süreci hakkında<br />

veri toplama ve geliştirmenin mümkün olduğunu<br />

göstermiştir.<br />

1997 yılında düzenlenen ikinci baskı ise, kavramlar, tanımlar<br />

ve metodoloji çerçevesini, tarama tecrübelerini<br />

ve daha ileri düzeyde bir yenilik süreci anlayışını içerecek<br />

ve daha geniş bir endüstri yelpazesini kapsayacak<br />

şekilde güncellemiştir. Bu baskı, OECD ülkeleri için<br />

uluslararası alanda karşılaştırılabilir yenilik göstergeleri<br />

geliştirilmesine yönelik ilkeleri güçlendirmiş ve göstergelerin<br />

ilişkili olduğu analitik ve politik problemleri ele<br />

almıştır. (OECD- Oslo Kılavuzu) ”<br />

Yenilik Türleri<br />

Ürün yeniliği: mevcut özellikleri veya öngörülen kullanımlarına<br />

göre yeni ya da önemli derecede iyileştirilmiş<br />

bir mal veya hizmetin ortaya konulmasıdır. Bu; teknik<br />

özelliklerde, bileşenler ve malzemelerde, birleştirilmiş<br />

yazılımda, kullanıcıya kolaylığında ve diğer işlevsel özelliklerinde<br />

önemli derecede iyileştirmeleri içermektedir.<br />

Süreç yeniliği: yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş<br />

bir üretim veya teslimat yönteminin gerçekleştirilmesidir.<br />

Bu yenilik, teknikler, teçhizat ve/veya yazılımlarda<br />

önemli değişiklikleri içermektedir.<br />

Pazarlama yeniliği: ürün tasarımı veya ambalajlaması,<br />

ürün konumlandırması, ürün tanıtımı (promosyonu)<br />

veya fiyatlandırmasında önemli değişiklikleri kapsayan<br />

yeni bir pazarlama yöntemidir.<br />

Organizasyonel yenilik: firmanın ticari uygulamalarında,<br />

işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerinde<br />

yeni bir organizasyonel yöntem uygulanmasıdır.<br />

Yenilik (İnovasyon) Örnekleri<br />

Orijinal dökümanlardaki yenilik örnekleri (Blm; 3.3.1…..<br />

3.3.4) yazı ekinde(Ek-1) verilmiştir.<br />

YENİLİK FAALİYETLERİNİN ÖLÇÜLMESİ<br />

Sosyal ve Teknik sistemlerde kabul gören temel anlayış;<br />

Ölçemezsen kontrol edemezsin, ölçemezsen yönetemezsin,<br />

yaklaşımıdır. İnovasyonun amacı mevcutların<br />

üstüne çıkmadı, rekabet edebilir hedeflere ulaşmak için<br />

çaba sarf etmektir. Hedeflere ilişkin performans kriterlerini<br />

belirlemek ve bunları sürekli izlemek çalışmaların<br />

rasyonelliği açısından mutlak gereklidir. Bu maksatla<br />

yayınlanmış ve sürekli geliştirilen belli başlı dokümanlar;<br />

Frascati Kılavuzu: Araştırma ve Deneysel Geliştirme<br />

Taramaları için Önerilen Standart Uygulama. Yüksek<br />

Öğretim Sektöründe Çıktı Ölçümleri ve Ar-Ge İstatistikleri<br />

Oslo Kılavuzu: Teknolojik Yenilik Verilerinin Toplanması<br />

ve Yorumlanması için Önerilen İlkeler<br />

19 KASIM <strong>2013</strong>


Canbera Kılavuzu: Bilim ve Teknolojiye Ayrılmış İnsan<br />

Kaynaklarının Ölüçümü<br />

Diğer OECD Kılavuzları:<br />

- TÖD Kılavuzu: Teknoloji Ödemeleri Dengesi Verilerinin<br />

Ölçümü ve Yorumlanması için Kılavuz<br />

- Patent Kılavuzu: Patent Verilerinin Bilimsel ve<br />

Teknolojik Göstergeler Olarak Kullanılması<br />

- Ekonomik Küreselleşme Göstergeleri Kılavuzu<br />

- Karşılaştırmalı Eğitim İstatistikleri içim OECD Kılavuzu<br />

- Eğitim Programlarının Sınıflandırılması, OECD Ülkelerinde<br />

EUSS-97’nin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz<br />

- Daha İyi Eğitim İstatistikleri Kılavuzu<br />

Kılavuzların incelenmesinde, hedef belirleme, ölçülebilir<br />

performans kriterlerinin tanımlanması, verilerin izlenmesi,<br />

izleme sıklığı ve hedef - sonuç karşılaştırılması<br />

için sistematik bir yaklaşım oluşturulmaya çalışıldığı<br />

görülebilecektir.<br />

Diğer taraftan, uzun tartışma ve görüşmelerden sonra,<br />

uluslararası mutabakatla oluşturulmuş Yönetim Sistem<br />

Standartları, bu arayışlara cevap verebilecek içeriklere<br />

sahiptir.<br />

Günümüzde Yönetim Sistem Standartlarında bu durum<br />

özel başlıklar altında detaylı şekilde tarif edilmiştir.<br />

Yönetim sistem standartlarında (ISO 9001,14000,<br />

27000, 17025,17020,…) “SÜREKLİ İYİLEŞTİRME” temel<br />

esastır. Planla-Uygula-Kontrol et-Önlem al (PUKÖ<br />

döngüsü) sistematiği başarılı bir inovasyon için çok faydalı<br />

ve gerekli bir araç olacaktır. Yönetim Sistem Standartlarında<br />

proses (süreç) yaklaşımı, sürecin hedefleri,<br />

süreç performansı, performans kriterlerini belirleme, izleme-<br />

karşılaştırma ve tekrar planlama, inovasyon faaliyetlerindeki<br />

riski minimize etmekte çok önemli katkılar<br />

sağlayacaktır.<br />

OECD dokümanlarında ölçüm konusundaki orijinal ifadeler<br />

aşağıda verilmiştir.<br />

“Yenilik faaliyetleri hakkında bilgiler, çeşitli sebeplerden<br />

ötürü faydalıdır. Bu bilgiler, teşebbüslerin gerçekleştirdikleri<br />

yenilik faaliyetlerinin türleri hakkında örneğin,<br />

yenilikçi teşebbüslerin Ar-Ge faaliyetleri mi gerçekleştirdikleri<br />

yoksa harici Ar-Ge şeklinde bilgi ve teknoloji,<br />

makine ve teçhizat veya diğer dış bilgiler mi satın aldıkları,<br />

ya da yeniliklerin geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesinin<br />

çalışanların eğitimini de kapsayıp kapsamadığı<br />

ve teşebbüslerin kendi organizasyonlarının kısımlarını<br />

değiştirmek üzere faaliyetlere girişip girişmedikleri gibi<br />

malumat sağlayabilmektedir.<br />

Sermaye satın alımları, Ar-Ge ve yeniliklere ilişkin diğer<br />

cari harcamalar dâhil, yenilik, gelecekte getiri sağlayabilecek<br />

olmalarından ötürü yatırım olarak nitelendirilebilir.<br />

Bu getiriler sıklıkla, faaliyetin yönlendirildiği<br />

özel yeniliğin ötesine geçmektedir. Örneğin, Ar-Ge’ye<br />

ve yenilikle-ilişkili eğitime yapılan yatırımlar sıklıkla açık<br />

uçlu yapıdadır ve diğer görevlere de uygulanmaları<br />

mümkündür.<br />

Her bir yenilik faaliyetine yapılan harcamaların nicel ölçümleri,<br />

teşebbüs, endüstri ve ulusal düzeylerde yenilik<br />

faaliyetlerinin seviyesinin önemli bir ölçütüdür. Bu<br />

ölçütler aynı zamanda, çıktı ölçümleri ile birlikte, yenilik<br />

faaliyetlerinin getirilerini hesaplamak için de kullanılabilir.<br />

Frascati Kılavuzu’nun belirttiği üzere, Ar-Ge, yenilik sürecinde<br />

sadece bir adımdır. Yenilik; ön-üretimin sonraki<br />

safhaları, üretim ve dağıtım, düşük yenilik derecesine<br />

sahip geliştirme faaliyetleri, eğitim ve ürün yenilikleri için<br />

pazar hazırlığı gibi destek faaliyetleri ve yeni pazarlama<br />

yöntemleri ve yeni organizasyonel yöntemler için geliştirme<br />

ve uygulama faaliyetleri gibi Ar-Ge’ye dâhil olmayan<br />

bir dizi faaliyeti de kapsar. Ek olarak, birçok firma,<br />

herhangi bir Ar-Ge içermeyen yenilik faaliyetlerine de<br />

sahip olabilir.<br />

Yenilik faaliyetlerine ek olarak, yenilik yapma ve yeni<br />

bilgi ve teknolojiyi benimseme yeteneğini diğer çeşitli<br />

faktörler de etkileyebilir. Bu faktörler arasında, firmaların<br />

bilgi tabanları, işçilerin yetenekleri ve akademik geçmişleri,<br />

BiT’lerin gerçekleştirilmesi ve yüksek yoğunlukta<br />

yenilikçi firmaların bulunduğu bölgelere ve kamu<br />

araştırma kurumlarına yakınlık yer almaktadır. Firmaların<br />

yenilik yapmalarını mümkün kılan ana faktörlerin ve<br />

onların yenilik yapma yeteneklerini geliştiren faktörlerin<br />

teşhis edilmesi, politika için büyük önem taşımaktadır.<br />

(OECD, OSLO. Klvz. Sf 94)”<br />

Ölçüm Parametreleri<br />

Orijinal dokümanlardaki ayrıntılı bilgiler (Blm; 4.1.1…<br />

4.5.3) yazı ekinde (Ek-2) verilmiştir.<br />

İNOVASYON VE ARGE DESTEKLERİ<br />

İnnovasyon ve ARGE faaliyetlerinin ülkenin gelişmesine<br />

ve ekonomisinin gelişmesine olan katkılarının farkında<br />

olan ülkeler, konunun ehemmiyetine uygun şekilde<br />

kendilerine bir yol haritası çizmek ve stratejiler geliştirmeye<br />

çalışmaktadırlar.<br />

Ekonomik anlamda ciddi bir risk unsuru olmasına<br />

rağmen, ülkeler inovasyon için önemli fonlar oluşturmaktadır.<br />

Ülkeler inovasyon karnelerinde önemli bir<br />

yer tutan bu fonlarla rekabetçi bir gelişmişlik beklentisi<br />

içindedirler. Konunun önemi anlaşıldıkça ve farkında-<br />

20


lıklar oluştukça, bu fonların kullanımı artmakta, artan<br />

taleplere karşı ülkelerde bu fonları daha fazla desteklemektedirler.<br />

İnovasyon için ayrılan fonların Gayri Safi<br />

Harcamalar içindeki payı, ülkelerin İNOVASYON PER-<br />

FORMANSLARINI artırmakta ve ülkeler arası karşılaştırmada<br />

önemli bir parametre olarak kullanılmaktadır.<br />

OECD dokümanlarında, bu konu özel bir başlık altında<br />

tanımlanmaktadır. Aşağıda bölümler dökümanlardaki<br />

orijinal hali ile sunulmaktadır.<br />

Destekler ve ilgili tanımlamalar (Blm; 5.1… 5.5) yazı<br />

ekinde (Ek-3) verilmiştir. Bu kısımda konu hakkında<br />

özel bir çalışmanın bazı kısımlarına temas edilmiştir.<br />

Ülkemizdeki Durum<br />

“Ülkelerin araştırma, geliştirme ve yenilikçilik seviyelerinin<br />

ölçülmesinde kullanılan belli başlı göstergeler – istatistikler<br />

şöyle sıralanabilir [1]:<br />

• Ar-Ge harcamalarının miktarı ve gayri safi yurtiçi hasılaya<br />

(GSYİH) oranı<br />

• Finans kaynağına göre ar-ge harcaması oranları<br />

• Sektörler bazında Ar-Ge harcamaları oranı<br />

• Kişi başına Ar-Ge harcaması<br />

• Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan araştırmacı ve bilim insanı<br />

sayıları ve oranları<br />

• 10.000 çalışan başına düşen Tam zamanlı eşdeğer<br />

Ar-Ge insan kaynağı<br />

• Bilimsel yayın sayısı<br />

• Patent, faydalı model başvuruları ve tescil sayıları<br />

• …<br />

İşletmelerin Ar-Ge seviyelerinin belirlenmesi için de temelde<br />

aynı veriler incelenmektedir. Örneğin, ülkeler için<br />

Ar-Ge harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH)<br />

oranı değerlendirmeye konu olurken, işletmeler açısından<br />

bu durum Ar-Ge harcamalarının yıllık cirolarına<br />

oranı olarak yorumlanmaktadır. Araştırma, gelişme ve<br />

yenilikçilik faaliyetleri bir çok farklı çalışma ve kaynağı<br />

içerdiğinden, ölçüm ve değerlendirme yapılırken değişik<br />

verilerin birlikte yorumlanması gereklidir. Ar-Ge<br />

harcamalarının miktarı ve oranları, finansal kaynak ve<br />

sektörel değerlendirmeler, Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan<br />

araştırmacı personel sayısı, patent ve bilimsel yayın sayısı<br />

vs. değişik verilerin güçlü ve zaaflı tarafları olduğu<br />

göz önünden kaçırılmamalıdır.<br />

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 04 Kasım 2011<br />

tarihinde yayınladığı “2010 Yılı Araştırma ve Geliştirme<br />

Faaliyetleri Araştırması” [2] Türkiye’de yürütülen ar-ge<br />

faaliyetlerinin son durumu ile ilgili önemli ve güncel sonuçlar<br />

vermektedir.<br />

Gayri safi yurtiçi araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)<br />

harcamasına göre değerlendirme<br />

2010 yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması sonuçlarına<br />

göre kamu kuruluşları, vakıf üniversiteleri ve ticari sektördeki<br />

anket sonuçları ile devlet üniversitelerinin bütçe<br />

ve personel dökümlerine dayalı olarak Türkiye’de Gayri<br />

Safi Yurtiçi Ar-Ge Harcaması 2010 yılında bir önceki<br />

yıla göre % 14,6 artarak 9 268 Milyon TL olarak hesaplanmıştır.<br />

Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının<br />

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı<br />

% 8,4’tür [2].<br />

Grafik 1. 2000-2010 Arası Ar-Ge Harcamalarının Gayri<br />

Safi Yurtiçi Hasıla İçindeki Payları [3]<br />

TÜİK 2008-2010 Yenilikçilik Araştırması:<br />

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 25 Kasım 2011<br />

tarihinde yayınladığı “2008 - 2010 Yenilikçilik Araştırması”[4]<br />

Türkiye’de yürütülen inovasyon faaliyetlerinin<br />

son durumu ile ilgili önemli bilgiler vermektedir. 2008-<br />

2010 yıllarını kapsayan üç yıllık dönemde 10 ve daha<br />

fazla çalışanı olan girişimlerin % 51,4’ü yenilik faaliyetinde<br />

bulunmuştur [4].<br />

Yenilik faaliyetleri girişimlerin büyüklük grubu ile orantılı<br />

olarak artmaktadır. 10–49 çalışanı olan girişimlerin %<br />

49,4’ü, 50–249 çalışanı olan girişimlerin % 58,9’u ve<br />

250 ve daha fazla çalışanı olan girişimlerin % 69,7’si<br />

yenilik faaliyetinde bulunmuştur [4].<br />

Uluslararası Alanda Türkiye’deki Ar-Ge<br />

Faaliyetlerinin Seviyesi:<br />

20 Eylül 2011 tarihinde yayınlanan OECD Science,<br />

Technology and Industry Scoreboard 2011 çalışması<br />

ülkemizin uluslar arası seviyede yerini ortaya çıkarmıştır<br />

[5]. Ülkemiz Ar-Ge harcamalarında OECD ortalaması<br />

olan % 2,3’ün çok altındadır. Ar-Ge harcamasının Gayri<br />

Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı üzerinden yapılan<br />

değerlendirmede İsrail, % 4’ü aşan bir oran ile<br />

Ar-Ge yoğunluğu en fazla olan ülkedir [5].<br />

21 KASIM <strong>2013</strong>


algılamasına neden olacak standardizasyon çelişkiymiş<br />

gibi görülebilir. Buna rağmen mümkün olduğunca<br />

standardize etmeninde sayısız avantajları olacaktır.<br />

İnovasyonda standardizasyon; hedef belirlemeden,<br />

yol haritası oluşturmaya verimlilikten sonuçlandırmaya<br />

kadar tüm süreçlerdeki ara faaliyetleri belli bir norma<br />

oturtmaya imkan verecektir. Diğer taraftan, kurumların<br />

ve ülkelerin inovasyon konusundaki mukayesesinin en<br />

temel argümanı elde edilmiş olacaktır.<br />

Yukarıda izah edilmeye çalışılan konular, uluslararası<br />

toplum içinde gerekli görülmüştür ki, İnovasyon çalışmalarına<br />

belli normlar oluşturmaya çalışılmıştır. Kıyas<br />

unsurları tarif edebilmek için adına kılavuz denen pritif<br />

standart çalışmaları sürdürülmektedir.<br />

Bunlar Frascati ailesi diye tanımlanan dokümanlar olup<br />

giriş bölümünde belirtilmişti. Bu konuyla alakalı kısımda<br />

aşağıdaki açıklamalar yer almaktadır.<br />

“Bilimsel ve teknolojik faaliyetler (BTF)<br />

Grafik 5. Ülkelere Göre Ar-Ge Harcamalarının Gayri<br />

Safi Yurtiçi Hasıla İçindeki Payları [5] “<br />

Derleyen:Hasan Acül<br />

ROADMAP® Academy Consulting Engineering<br />

İnovasyonun Standardize Edilmesi<br />

Bundan önceki bölümlerde inovasyonun önemi gerekliliği<br />

kurumsal ve ulusal uluslararası faydaları tartışılmıştı.<br />

Bir İnovasyon faaliyetinin “Başarılı” olarak sonuçlanması,<br />

sadece ekonomik borçları olan değil aynı zamanda<br />

kuruma ve ülkeye uluslararası topluma motivasyon ve<br />

heyecan katan bir etkiye sahiptir. Başarmanın tadını<br />

alan insanlar, kurumlar ve ülkelerin, daha da iyisini başarmak<br />

için teşvik olacakları aşikardır.<br />

Bu nedenle inovasyondaki başarı belirsiz süreçlerin,<br />

daha belirgin hale getirilmesi, ampirik metotlarla elde<br />

edilen ve tekrarlanabilirliği denenmiş usul ve kaideleri<br />

standartlaştırarak aynı konuda gereksiz emek ve çaba<br />

harcanmamasını sağlayacaktır. Standardize edilmiş<br />

hususlarda harcanacak çaba ve kaybedilecek zamanı,<br />

daha yeni konulara kanalize edip verimliliği daha<br />

yüksek faaliyetlere yönelme imkanı elde edilebilecektir.<br />

Ancak, daha önceki bölümlerde de vurgulandığı üzere<br />

dinamik bir faaliyet olan İnovasyon için statik sınırlar<br />

UNESCO, daha geniş bir BTF kavramı geliştirmiş ve<br />

buna “Bilim ve Teknoloji Alanındaki istatistiklerin Uluslararası<br />

Anlamda Standartlaştırılmasına Yönelik Önerilerinde<br />

(UNESCO, 1978) yer vermiştir. Burada Ar-Ge’ye<br />

ek olarak, bilimsel ve teknolojik faaliyetler, bilimsel ve<br />

teknolojik eğitim ve öğretim (BTEÖ) ile bilimsel ve teknolojik<br />

hizmetler (BTH) yer almaktadır. Bu hizmetlerden<br />

ikincisi, örneğin, kütüphane ve müzelerin BT faaliyetleri,<br />

BT literatürünü tercüme etme ve düzenleme, tetkik<br />

ve arama, sosyoekonomik olgularla ilgili veri toplama,<br />

test etme, standartlaştırma ve kalite kontrolü, müşteri<br />

danışmanlığı ve danışmanlık hizmetleri, devlet kurumları<br />

tarafından yürütülen patent ve lisanslama çalışmaları<br />

gibi faaliyetleri de içerir.”<br />

Yapısı ve hedefleri açısından bu dokümanlarla İnnovasyon<br />

Standardize edilmeye çalışılmaktadır. Ancak<br />

dokümanın Standart hükmünde değerlendirilmesi için<br />

Uluslararası toplumun, oluşturduğu uluslararası standart<br />

organizasyonları tarafından da değerlendirilerek<br />

daha geniş katılımlı. Daha çok önemin süzgecinden<br />

geçirilmesi gerekir.<br />

Standartlar üretim, hizmet ve metodun tüm etkileyici<br />

unsurları dikkate alarak, tüm paydaşların mutabakatı<br />

ile oluşturulan dokümanlardır.<br />

İnnovasyon Faaliyetleri için geliştirilen kılavuzların bir<br />

de standart uzmanları bakış açısıyla değerlendirilerek,<br />

dinamik yapıya uygun standartlar haline getirilmesi sayısız<br />

faydalar sağlayacaktır.<br />

Deneysel çalışmalar için 17025 standardına göre çalışılması<br />

Personel Kolifikasyonun standardize etmek için<br />

22


17024 – Personel nitelikleri ve performanslarının belgelendirilmesi<br />

Süreçlerin tanımları, hedefleri, performans<br />

göstergeleri, izleme göstergelerinin oluşturulması<br />

(9001) İnovasyon faaliyetlerinde kavramsal tasarımdan<br />

(filozofik yaklaşımdan) proje çıktısını elde etmeye kadar<br />

zincirleme işlemlerde, her adımın standardize edilmesi<br />

yada her adım için varsa mevcut standartlara göre hareket<br />

edilmesi muhtemel riskleri azaltacaktır.<br />

ISO 9000,14000, 27000, 17000, 50000....... serisi<br />

standartlarda özellikle PROSES (süreç) YÖNETİMİ<br />

standardın esasını oluşturmaktadır. Diğer ortak konu<br />

ise “SÜREKLİ İYİLEŞTİRME”dir.<br />

Proses yaklaşımı, standartta, “Girdileri çıktılara dönüştüren<br />

faaliyetler bütünüdür” şeklinde tarif edilmektedir.<br />

Prosesin başarılı sonuçlanabilmesi için; proses hedefi,<br />

proses kriterlerinin ÖLÇÜLEBİLİR nitelikte belirlenmesine,<br />

izleme ve veri toplanması ve hedef ve sonuç karşılaştırılmasının<br />

sürekli yapılmasına bağlı olacaktır. İnovasyona<br />

da proses yaklaşımı kesinlikle uygulanabilir bir<br />

araçtır. Yeter ki inovasyon süreçleri doğru tespit edilsin.<br />

Kümülatif olarak, inovasyon, kısmi Arge faaliyetlerinin<br />

konsolide edilmiş sonuçlarıdır. Günümüzde kalite standartlarının<br />

kombine edilmiş uygulamaları sonucunda<br />

TOPLAM KALİTE kavramı geliştirilmiştir. Toplam Kalite<br />

yaklaşımının işletmelere çok önemli faydalar sağladığı<br />

herkes tarafından kabul edilmektedir.<br />

Standardizasyonun ve onun kollektif uygulaması olan<br />

Toplam Kalite Yönetimi (TKY) yaklaşımının İnovasyon<br />

faaliyetlerine etkilerinin bilimsel seviyede yeterince incelenmesi<br />

yapıldığı henüz söylenemez. Bu konudaki<br />

denemelerden birisi burada bahse değer bulunmuştur.<br />

Yüksek Lisans tezi olarak hazırlanmış bu çalışmada,<br />

Toplam Kalite ile İnovasyon arasındaki ilişkiler, Endüstri<br />

mühendisliği metodolojisi ile incelenmiş ve ilginç sonuçlara<br />

ulaşılmıştır.<br />

Bahse konu çalışmanın ilgili kısımları buraya taşınmıştır.<br />

Bu çalışmada hipotetik yaklaşımla, Müşteri memnuniyetinden,<br />

çalışan memnuniyetine oradan üst yönetimin<br />

destek etkisi vs konularında bazı hipotezler ileri sürülmüş<br />

ve yapılan anket çalışmaları ile elde edilen veriler<br />

istatistik metodlarla analiz edilerek bazı sonuçlara ulaşılmıştır.<br />

Aynı çalışmada hipotetik yaklaşımla TKY-İnovasyon<br />

ilişkisi de incelenmiş ve ekte edilen bulguların<br />

konumuyla ilgili özet bilgiler verilmiştir.<br />

Aşağıda verilen çizelgeler her bir hipotez için elde edilen<br />

verilerin analizini göstermektedir.<br />

Bu inovasyon uygulamaları ile TKY ve inovasyon uygulamaları<br />

için çalışanların cesaretlendirilmesi arasında<br />

anlamlı bir ilişki vardır.<br />

Bu ilişkinin gücünü test etmek için hesaplanan Spearman’ın<br />

korelasyon katsayısı 0,385 olarak bulunmuştur.<br />

Ayrıntılı bilgi için : (Bknz : Sinem DEDE, Çukurova Üniv. Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü (FBE)<br />

Yüksek Lisans Tezi – “Toplam Kalite Yönetimi ve İnovasyon<br />

arasındaki ilişkinin istatistiksel analizi” Adana-2012)<br />

23 KASIM <strong>2013</strong>


Bu da aradaki ilişkinin pozitif yönde normal bir ilişki olduğunu<br />

göstermektedir. Ankete katılan işletmelerden<br />

inovasyon uygulaması yapanlar, TKY ve inovasyon uygulamalarını<br />

desteklemekte ve bununla ilgili çalışanları<br />

cesaretlendirilmektedir.”<br />

“ TKY uygulamalarının en önemli ilkelerinden biri müşteri<br />

memnuniyetidir. İşletmeler, müşterilerinin ihtiyaçlarını<br />

belirleyip, bu ihtiyaçlara uygun ürün ya da hizmet ürettiklerinde<br />

müşteri memnuniyeti sağlanmış olur. Böylelikle<br />

istediğini alan müşteri de işletmeye kar kazandırır.<br />

Ankete katılan işletmelerden de TKY uygulayanların,<br />

Ayrıntılı bilgi için : (Bknz : Sinem DEDE , Çukurova Üniv. Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü (FBE)<br />

Yüksek Lisans Tezi – “Toplam Kalite Yönetimi ve İnovasyon arasındaki<br />

ilişkinin istatistiksel analizi” Adana-2012)<br />

müşteri memnuniyetine de önem verdiği görülmektedir.<br />

Literatüre bakıldığında da P. Punnakitikashem, T.<br />

Laosirihongthong, D. Adebanjo ve M. W. McLean, Daniel<br />

I. Prajogo ve Amrik S. Sohal, Jose Carlos Pinho,<br />

Sanjay L. Ahire ve T. Ravichandran, Prakash J. Singh<br />

ve Alan J. R. Smith ve Jose Carlos Pinho da yaptıkları<br />

çalışmalarda TKY uygulamaları ve müşteri memnuniyeti<br />

arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulmuşlardır.<br />

Anket sonuçlarına bakıldığında aradaki ilişkinin gücü<br />

normal çıkmıştır. Oysa literatür çalışmaları doğrultusunda<br />

bu ilişkinin gücünün daha güçlü çıkması bekleniyordu.<br />

Bunun nedeni olarak, anketi yanıtlayan işletmelerin<br />

büyük çoğunluğunun küçük ve orta dereceli işletmeler<br />

olması ve bu işletmelerin de TKY uygulamaları tam anlamıyla<br />

işletmelerine uyarlayamaması gösterilebilir.<br />

Anket çalışmalarıyla elde edilmek istenen diğer bir bilgi<br />

de TKY uygulayan işletmelerin inovasyon uygulamalarında<br />

da başarılı olup olmadıklarıdır. Diğer bir deyişle<br />

TKY uygulamalarının inovasyon uygulamalarını pozitif<br />

yönde etkileyip etkilemeyeceğinin araştırılmasıdır. İşletmelerin<br />

bu sorulara verdikleri cevaplar incelendiğinde<br />

arada pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir.<br />

İlişkinin gücüne ise normal derecededir. Bu sonuç<br />

göstermektedir ki TKY uygulayan işletmelerin inovasyon<br />

uygulamalarına geçişleri daha kolay olmaktadır.<br />

Literatüre bakıldığı zaman Daniel I. Prajogo ve Amrik<br />

S. Sohal, Sanjay L. Ahire ve T. Ravichandran, Prakash<br />

J. Singh ve Alan J. R. Smith, Jesus Perdomu-Ortiz,<br />

Javier Gonzalez-Benito ve Jesus Galende, Ana Abrunhosa<br />

ve Patrica Moura E Sa, Jose Carlos Pinho, Panagiotis<br />

Trivellas ve Illias Santouridis, Richard Yu Yuan<br />

Hung, Bella Ya-Hui Lien, Baiyin Yang, Chi-Min Wu ve<br />

Yu-Ming Kuo yaptıkları çalışmada TKY ve inovasyon<br />

uygulamaları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu<br />

bulmuşlardır.<br />

Ayrıntılı bilgi için : (Bknz : Sinem DEDE, Çukurova Üniv. Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü (FBE)<br />

Yüksek Lisans Tezi – “Toplam Kalite Yönetimi ve İnovasyon arasındaki<br />

ilişkinin istatistiksel analizi” Adana-2012)<br />

24


E K L E R :<br />

EK: 1- (OECD – Oslo kılavuzundan alınmıştır. )<br />

Ürün yeniliklerine örnekler:<br />

Mallar<br />

• Girdilerin, iyileştirilmiş özellikler taşıyan malzemelerle<br />

(nefes alabilen tekstil ürünleri, hafif fakat güçlü<br />

kompozitler, çevreyle dost plastikler, vb.) değiştirilmesi.<br />

• Ulaştırma teçhizatında küresel konumlandırma sistemleri<br />

(GPS).<br />

• Cep telefonlarında kameralar.<br />

• Konfeksiyonda bağlama sistemleri.<br />

• Ekmek tost haline geldiğinde otomatik olarak kapanan<br />

tost makinaları gibi, kullanıcıya kolaylık ve<br />

rahatlığı iyileştiren yazılımlar içeren ev cihazları<br />

• Bireysel finansal işlemleri tanımlayan ve izleyen hile-önleyici<br />

yazılımlar.<br />

• Dizüstü bilgisayarlarda içerilmiş kablosuz ağ kurma<br />

sistemleri.<br />

• Yeni işlevsel özellikleri olan gıda ürünleri (kandaki<br />

kolesterol düzeyini düşüren margarin, yeni kültür<br />

türleri kullanılarak üretilen yoğurtlar, vb.).<br />

• Enerji tüketimini önemli derecede azaltan ürünler<br />

(enerji verimli buzdolapları, vb.)<br />

• Çevresel standartları sağlamak amacıyla ürünlerde<br />

yapılan önemli değişiklikler.<br />

• Programlanabilir radyatörler veya termostatlar.<br />

• IP (internet protokol) telefonlar.<br />

• Önemli derecede iyileştirilmiş etkileri bulunan yeni<br />

ilaçlar<br />

Hizmetler<br />

• Kiralık araçlar için eve teslim evden iade sistemi<br />

gibi, müşterilerin mal ve hizmetlere erişimini önemli<br />

derecede iyileştiren yeni hizmetler.<br />

• Belli bir aylık ücret karşılığında müşterilerin önceden<br />

belirlenmiş sayıda DVD’yi Internet üzerinden sipariş<br />

edebildikleri, posta yoluyla eve teslim ve önceden<br />

adreslenmiş bir zarf ile iade şeklinde işleyen DVD<br />

abonelik hizmeti.<br />

• Geniş bant internet yoluyla video siparişi.<br />

• Bankacılık veya fatura ödeme sistemleri gibi internet<br />

hizmetleri.<br />

• Yeni veya kullanılmış mallar üzerinde genişletilmiş<br />

garanti gibi yeni garanti formları ya da garantilerin,<br />

kredi kartları, banka hesapları ya da müşteri abonelik<br />

kartları gibi, diğer hizmetlerle birlikte paketlenmesi.<br />

Süreç yeniliklerine örnekler:<br />

Üretim<br />

• Otomasyon teçhizatı veya süreçleri ayarlayabilen<br />

gerçek-zamanlı sensörler gibi yeni veya iyileştirilmiş<br />

imalat teknolojisi tesisatı.<br />

• Yeni veya iyileştirilmiş ürünler için gereken yeni teçhizat.<br />

• Lazer kesim araçları.<br />

• Otomatik ambalajlama.<br />

• Bilgisayar destekli ürün geliştirme.<br />

• Baskı süreçlerinin dijitalleştirilmesi.<br />

• Üretim kalite kontrolü için bilgisayarlı teçhizat.<br />

• Üretim izleme için iyileştirilmiş test etme teçhizatı.<br />

Teslimat ve operasyonlar<br />

• Mal ve envanter kaydı için taşınabilir tarayıcılar/bilgisayarlar.<br />

• Malzemeleri arz zinciri boyunca izlemek amacıyla<br />

barkodlama veya pasif radyo frekans teşhis (RFID)<br />

çiplerinin tanıtımı.<br />

• Ulaştırma teçhizatı için GPS (Küresel Konumlandırma<br />

Sistemi) izleme sistemleri.<br />

• Optimal teslimat güzergâhlarını teşhis etmek amaçlı<br />

yazılım tanıtımı.<br />

• Satın alma, muhasebe veya bakım sistemleri için<br />

yeni veya iyileştirilmiş yazılım veya rutinler.<br />

• Elektronik takas sistemlerinin tanıtımı.<br />

• Otomatik sesli-yanıt sisteminin tanıtımı.<br />

Pazarlama yeniliklerine örnekler:<br />

• Pazarlama yenilikleri, firma tarafından ilk defa kullanılması<br />

kaydıyla her türlü pazarlama yöntemini ifade<br />

edebilir (ürün tasarımı/ambalajlama, konumlandırma,<br />

fiyatlama, promosyon).<br />

Tasarım ve ambalajlama<br />

• Yeni bir görünüm kazandırmak ve cazibesini artırmak<br />

amacıyla bir mobilya hattının tasarımında<br />

önemli bir değişiklik gerçekleştirilmesi.<br />

• Ürüne ayırt edici özel bir görünüm kazandırmak<br />

amacıyla bir vücut losyonu şişesi üzerinde temelden<br />

yeni bir tasarım gerçekleştirilmesi.<br />

Konumlandırma (satış kanalları)<br />

• Ürün-lisanslamanın ilk kez tanıtılması.<br />

• Doğrudan satış veya münhasır pazarlamanın ilk kez<br />

tanıtımı.<br />

• Örneğin, müşterilerin ürünleri tamamen dekore<br />

edilmiş odalarda görmelerini sağlayan, temalara<br />

25 KASIM <strong>2013</strong>


göre tasarlanmış mobilya satış odaları gibi yeni ürün<br />

sunum konseptlerinin gerçekleştirilmesi.<br />

• Ürünlerin sunumunu her müşterinin kendi özel ihtiyaçlarına<br />

göre düzenlenmesini sağlamak üzere, örneğin<br />

müşteri abone kartlarından, kişiselleştirilmiş<br />

bilgi sisteminin gerçekleştirilmesi.<br />

Fiyatlama<br />

• Müşterilerin firmanın web sitesinde arzu ettikleri<br />

ürün özelliklerini seçmelerini ve ardından belirttikleri<br />

ürünün fiyatını görmelerini sağlayan yeni bir yöntemin<br />

tanıtımı.<br />

• Bir mal veya hizmetin fiyatının o mal veya hizmete<br />

yönelik talebe göre değiştirilmesine ilişkin bir yöntemin<br />

ilk kez kullanılması. Oslo Klv. 152 – 157<br />

Organizasyonel yeniliklere örnekler:<br />

• Organizasyonel yenilikler, firma tarafından ilk defa<br />

kullanılması kaydıyla, bir firmanın ticari uygulamaları,<br />

işyeri organizasyonu veya dış ilişkilerindeki her<br />

turlu organizasyonel yöntemi ifade edebilir.<br />

Ticari uygulamalar<br />

• Diğerleri tarafından daha kolaylıkla erişilebilir olması<br />

amacıyla yeni bir en iyi uygulamalar, dersler ve diğer<br />

bilgiler veri tabanının oluşturulması.<br />

• Firma faaliyetleri (üretim, finans, strateji ve pazarlama)<br />

için entegre bir izleme sisteminin ilk kez tanıtımı.<br />

• Arz zinciri yönetimi, ticari yeniden yapılandırma, üretim<br />

düzenleme ve kalite yönetim sistemi gibi genel<br />

üretim veya arz operasyonları için yönetim sistemlerinin<br />

ilk kez tanıtımı.<br />

• Farklı geçmişlerden veya sorumluluk alanlarından<br />

gelen personeli bir araya getiren verimli ve işlevsel<br />

ekipleri yaratmak amaçlı eğitim programlarının ilk<br />

kez tanıtımı.<br />

İşyeri organizasyonu<br />

• Örneğin üretim, dağıtım ve satış personeline, iş süreçleri<br />

üzerinde önemli derecede daha fazla kontrol<br />

ve sorumluluk vermek gibi, firma işçileri için dağıtılmış<br />

iş sorumluluklarının ilk kez gerçekleştirilmesi.<br />

Oslo Klv. 152 – 157<br />

EK:2-<br />

Yenilik faaliyeti hakkında nitel veriler<br />

Yenilik faaliyetleri hakkında nitel veriler toplanması<br />

tavsiye edilmektedir. Firmaların yukarıdaki faaliyetleri<br />

gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri hakkında sorular,<br />

tek bir yıla ya da tüm gözlem dönemine yönelik olabilir.<br />

Taramalar, tüm yenilik kategorileri ya da bunların<br />

bir alt-kümesi hakkında nitel veriler toplamayı isteye-<br />

bilir. Birden fazla yıl yaklaşımı, düzenli temelde yenilik<br />

faaliyetleri gerçekleştirmeyen teşebbüsler için yenilik<br />

faaliyetlerin yakalanması avantajını taşımaktadır.<br />

Yenilik faaliyetlerinin her ayrı türü hakkında ek bilgiler<br />

de toplanabilir.<br />

Buna örnek olarak, Ar-Ge faaliyetinin sürekli mi yoksa<br />

kesintili mi olduğu, teşebbüsün hangi tür dış bilgiler<br />

edinmiş olduğu ya da yazılım harcamaları hakkında ayrı<br />

bir soru verilebilir.<br />

Yenilik faaliyetinin diğer nitel göstergeleri<br />

Eğitim düzeyi ve teknik personel sayısı gibi personel<br />

özellikleri hakkında bilgiler de yenilik taramalarında toplanabilir.<br />

Örneğin, yüksek eğitim sertifikalı veya dereceli (ISCED<br />

5-6) çalışanların yüzdesi ve yeniliğe ya da Ar-Ge’ye dâhil<br />

olan personel yüzdesi, firmanın bilgi birikiminin ve<br />

çalışanlarının yenilik kapasitesinin ilave ölçütleri olarak<br />

kullanılabilir. Bunun ötesinde, çoğu teşebbüs muhtemelen<br />

çalışanlarının eğitim düzeyi hakkında bilgiye<br />

sahiptir. Ek bir nitel gösterge ise, teşebbüslerin, çalışanların<br />

eğitimi/öğretimine ya da araştırma personeli<br />

istihdamına mali destek sağlayan ulusal ve uluslararası<br />

programlara katılıp katılmadıklarıdır.<br />

Yenilik faaliyeti hakkında nicel veriler<br />

Yenilik harcamaları hakkında nicel veriler toplanması<br />

için, faaliyet türüne göre dağılım kullanılması tavsiye<br />

edilmektedir (Bu Bölüm‘ün 3. Kısmına bakınız). Taramalar,<br />

tüm yenilik faaliyeti kategorileri hakkında nicel<br />

veriler toplamayı isteyebilir ya da, yenilik harcamalarının<br />

ölçümü zor olmasından ötürü, taramalar, bunların<br />

bir alt-kümesi hakkında veri toplamayı tercih edebilir.<br />

Yenilik harcamaları, ayrıca harcama türüne (yenilik için<br />

cari yenilik harcamaları – sermaye harcamaları) ve fon<br />

kaynağına göre de ayrıştırılabilir.<br />

Birden fazla yılı kapsayan bir dönem için yenilik faaliyetleri<br />

hakkında verilerin toplanması, yenilik faaliyetleri<br />

hakkında nitel sorular için uygulanabilir olabilmekle<br />

birlikte, firmalar içerisinde verilerin kısıtlı olması, nicel<br />

veriler için birden fazla yılı kapsayan yaklaşımın önünde<br />

ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu sebeple, yenilik harcamaları<br />

hakkındaki nicel soruların yalnızca referans yıl<br />

olan, gözlem yılının en son yılına yönelik olması tavsiye<br />

edilmektedir.<br />

Sermaye satın alımlarına ilişkin olarak, kategoriye ilişkin<br />

harcamalar, makine, teçhizat ve diğer sermaye malları<br />

edinimi, zaten dâhili Ar-Ge’ye dâhil edilmiş bulunan<br />

sermaye malı satın alımlarını içermemelidir. Sermaye<br />

malı satın alımları, gerçekleştikleri dönem için tümüyle<br />

dâhil edilmelidir. Bina, tesis ve teçhizata ilişkin gerçek<br />

26


veya hesaplanmış olsun tüm amortisman karşılıkları,<br />

dâhili harcamaların ölçümünden çıkarılmalıdır.<br />

Teşebbüsler sıklıkla, yenilik faaliyetleri için yapılan sermaye<br />

harcamalarının güvenilir tahminlerini sağlamada<br />

ciddi problemlerle karşılaşmaktadır. Onlara bu konuda<br />

yardımcı olmak için, toplam sermaye harcamaları (yenilik<br />

faaliyetleriyle ilişkili olmayan sermaye harcamaları<br />

dâhil) hakkındaki veriler de toplanabilir. Bu, yenilik harcamaları<br />

verilerinin güvenilirliğinin kontrolünde yardımcı<br />

olacaktır.<br />

Bazı yenilikler, birden fazla yenilik türünü kapsamaktadır.<br />

Buna bir örnek, bir ürün yeniliğine bağlantılı bir pazarlama<br />

yeniliğinin gerçekleştirilmesidir. Çifte sayımdan<br />

kaçınmak için, yenilik taramaları, yenilik harcamalarının<br />

birden fazla yenilik faaliyeti türüne dâhil edilmemesini<br />

sağlamalıdır. (OECD Oslo Kılavuzu) Osl. KLv. Syf prf<br />

357 – 373)<br />

İnovasyon için veri toplama<br />

Yukarıdaki kısım özetlenecek olursa, yenilik faaliyetleri<br />

aşağıdaki şekilde ayrıştırılabilir:<br />

Araştırma ve deneysel geliştirme<br />

Dâhili (teşebbüs içi) Ar-Ge: Bilgi birikimini artırmak ve<br />

bu birikimi yeni uygulamalar tasarlamak amacıyla kullanmak<br />

için teşebbüs içerisinde sistematik temelde<br />

girişilen yaratıcı çalışmalar. Bu, temel araştırma dâhil,<br />

teşebbüs tarafından yürütülen tüm Ar-Ge faaliyetlerini<br />

kapsamaktadır.<br />

Harici Ar-Ge edinimi: Dâhili Ar-Ge ile aynı faaliyetler olmakla<br />

birlikte, kamu veya özel araştırma kurumlarından<br />

ya da diğer teşebbüslerden (grup içerisindeki diğer<br />

teşebbüsler dâhil) satın alınmaktadır. Ürün ve süreç<br />

yenilikleri için faaliyetler<br />

Diğer dış bilgi edinimi: Ar-Ge dışında, üniversiteler ve<br />

kamu araştırma kurumları gibi kurumlar ve diğer teşebbüslerden<br />

patent kullanım hakları, patentsiz icatlar,<br />

ticari markalar, yapabilme bilgisi (know-how) ve diğer<br />

bilgi türlerinin edinimi.<br />

Makine, teçhizat ve diğer sermaye malları edinimi:<br />

Ürün ve süreç yeniliklerinin gerçekleştirilmesi için gerekli<br />

gelişmiş makineler, teçhizat, bilgisayar donanım<br />

veya yazılımı ve arsa ve bina (önemli iyileştirmeler, düzenlemeler<br />

ve onarımlar dâhil) edinimi. Dâhili Ar-Ge faaliyetlerine<br />

dâhil edilen sermaye malları edinimi hariçtir.<br />

(Osl. Klv. 101 prgf 351 -355)<br />

Veri Toplama Sıklığı<br />

Uluslararası, ulusal ve bölgesel düzeyde kullanıcı ihtiyaçları<br />

ile birlikte, teorik ve pratik faktörler, yenilik taramalarının<br />

sıklığını belirlemektedir. Yeniliğin ekonomilerin<br />

büyümesinde artan önemi, daha sık ve daha güncel<br />

veriler gerektirmektedir. Bu bakış açısından, yenilik faaliyetleri<br />

hakkında bilgiler ideal olarak her yıl toplanmalıdır.<br />

Bunun ötesinde, teorik faktörler, yenilik faaliyetlerinin<br />

dalgalar halinde ortaya çıktığını ve dolayısıyla daha<br />

düzensiz yapılan taramaların sonuçlarının taramanın<br />

yapıldığı zamana çok yüksek derecede bağlantılı olduğunu<br />

belirtmektedir. Bununla birlikte, yalnızca birkaç<br />

ülke her yıl yenilik taramaları yürütebilecek veya buna<br />

istekli durumdadır.<br />

Hem pratik faktörler hem de kullanıcı ihtiyaçları dikkate<br />

alınarak, yenilik taramalarının her iki yılda bir yürütülmesi<br />

tavsiye edilmektedir. Ancak, bunun ekonomik açıdan<br />

makul olmaması halinde, üç veya dört yıllık aralıklar tercih<br />

edilebilir.<br />

Yanıt verenler arasında karşılaştırılabilirliği sağlamak<br />

için, taramalar, yenilik hakkındaki sorular için bir gözlem<br />

dönemi belirlemelidir. (OECD Oslo Kılavuzu prgf<br />

477)<br />

Gelişmekte olan ülkelerde Yenilik Özellikleri<br />

Yayılma mekanizmaları ile adımsal değişikliğin, gelişmekte<br />

olan ülkelerin birçoğundaki yenilik süreçlerini<br />

çeşitli yollarla etkileyen sosyal ve ekonomik özellikleri<br />

sebebiyle, bu ülkelerde ortaya çıkan yeniliklerin çoğunu<br />

teşkil ettiği geniş kabul görmektedir. 3<br />

Gelişmekte olan ülkelerin yenilik süreçlerini anlamak<br />

amacıyla firmalar ve pazarların büyüklük ve yapısını bilmek<br />

önemlidir. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler<br />

(KOBİ) sektörü çok önemli olmakla birlikte (çok sayıda<br />

mikro ve küçük firmalar ile bazı ülkelerde sıklıkla kayıt<br />

dışı orta-büyüklükteki işletmeler dâhil), çoğu gelişmekte<br />

olan ülkede “büyük” olarak değerlendirilen teşebbüsler<br />

dahi genellikle yüksek birim maliyetlerle ve<br />

optimal verimliliğin çok uzağında, optimalden düşük<br />

üretim ölçeklerinde faaliyet göstermektedir. Rekabetçilik<br />

çoğunlukla, verimlilik veya farklılaştırılmış ürünlerden<br />

çok, ucuz emek veya doğal kaynakların kullanılmasına<br />

dayanmaktadır. Bu ise, gayri resmi bir yenilik organizasyonu<br />

ile daha az sayıda Ar-Ge projesi sonucuna yol<br />

açmaktadır. Dışsal etkiler ile ölçek ekonomisine ilişkin<br />

önemli pazar başarısızlıkları, yeniliğin önüne yüksek<br />

engeller koymaktadır. Örneğin, üretken süreçler ve<br />

daha özel olarak, yenilik faaliyetleri, bölünmezlik ve ölçek<br />

ekonomisine uygunsuzluk içermekte olup, bu da<br />

Ar-Ge projelerinin uygulanabilirliğini etkilemektedir.<br />

Gelişmekte olan ülkelerde yeniliğin görünümü<br />

Bir dizi dış sistemik faktör, gelişmekte olan ülkelerde<br />

yeniliğin görünümünü şekillendirmektedir. Bu faktörlere<br />

örnek olarak, makroekonomik belirsizlik, istikrarsızlık,<br />

fiziki altyapı (elektrik gibi temel hizmetlerin yetersizliği<br />

ya da “eski” iletişim teknolojileri), kurumsal kırılganlık,<br />

27 KASIM <strong>2013</strong>


yenilik hakkında sosyal farkındalık yetersizliği, teşebbüslerin<br />

riskten kaçınır yapıları, girişimci eksikliği, işletme<br />

kurmanın önündeki engeller, yönetim eğitimi ve<br />

ticari desteğe yönelik kamu politika araçlarının yetersizliği<br />

sayılabilir.<br />

İstikrarsızlık<br />

Mikro ve küçük ölçekli işletmelerde istikrarsızlık, bazı<br />

işletmelerin ulusal yenilikçi performansı yükseltme ve<br />

yenilikçilerin beşiği gibi işlev görme potansiyeline sahip<br />

oldukları, diğer yandan bazılarının da herhangi bir<br />

yenilik için yetersiz destek ve kaynağa sahip oldukları<br />

anlamına gelebilir.<br />

Kayıt Dışılık<br />

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri önemli derecede<br />

kayıt dışı uygulamalara dayanmaktadır. Kayıt dışılık,<br />

yenilik için olumlu bir bağlam değildir. Bazen, kayıt dışı<br />

ekonomideki problemlerin çözümüne harcanan büyük<br />

yaratıcılık, sistematik bir uygulamaya yol açmamakta<br />

ve dolayısıyla ne kapasiteleri artıran ne de yenilik-bazlı<br />

bir gelişim yolu tesis eden, izole eylemler ortaya çıkarma<br />

eğilimi göstermektedir. (OECD Oslo Kılavuzu prgf<br />

484)<br />

Gelişmekte Olan Ülkelerde Yenilik Ölçümü<br />

Gelişmekte olan ülkelerde yenilik ölçümü; kıyaslamanın<br />

mümkün kılınması ve yenilik göstergeleri için tutarlı<br />

bir uluslararası sistem tesis edilmesi amacıyla, Oslo<br />

Kılavuzu’nu kullanan gelişmiş ülkelerde elde edilenler<br />

ile karşılaştırılabilir sonuçlar üretmek zorundadır. Aynı<br />

zamanda, yenilik taramalarının, Kısım 2’de sunulan gelişmekte<br />

olan ülkelerde yenilik özelliklerini dikkate alması<br />

ve bunları bir araya getirebilmesi gerekmektedir.<br />

Bundan ötürü, 3. Bölüm’de sunulduğu gibi, yeniliğin,<br />

onun alt türlerinin (ürün, süreç, pazarlama yeniliği ve<br />

organizasyonel yenilik),yenilik faaliyetlerinin ve yenilikçi<br />

firmanın tanımları, gelişmekte olan ülkelerde ki yenilik<br />

taramaları için de geçerli olmalıdır.<br />

2. Kısım’da sunulan konuların çoğu aşağıda ele alınmakla<br />

birlikte, bu konulardan bazıları, ölçüm açısından<br />

problemler oluşturmaya devam etmektedir.<br />

Bu esas olarak, mevcut tanımların uygulanmasındaki<br />

zorluktan kaynaklanmaktadır. 5. Kısım’da da ifade<br />

edilmiş olan ana konulardan biri, “yeni veya önemli<br />

derecede iyileştirilmiş” ürünler ya da süreçler sonucunu<br />

doğurmayabilen, adımsal değişikliklerin ölçümü<br />

problemidir. Askıda kalan diğer bir konu da, “pazar için<br />

yeni” gibi kavramların daha az gelişmiş altyapılara sahip<br />

ortamlarda farklı yorumlar taşıyabilmesinden ötürü,<br />

yeniliklerin kapsamı ile ilintilidir.<br />

Kamu politikası ve özel stratejiler için özel ihtiyaçlar:<br />

potansiyel olarak yenilikçi firmalar<br />

Gelişmekte olan ülkelerde yenilik taramalarının, kamu<br />

ve özel karar alma mekanizmaları için yararlı araçlar<br />

haline gelmesi için, 1. Kısım’da ifade edilen boyutları<br />

hesaba katan yöntemler ve usullere dayandırılması<br />

gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde yenilik taramaları<br />

yürütülmesinin ana sebebi; işletmelerde yeni<br />

bilgi üretimi, yayılması, tahsisi ve kullanımı ana odak<br />

konusu olarak, işletme stratejilerinin tasarımı ve kamu<br />

politikası oluşturulmasını bilgilendirmektir. Ülkeler arası<br />

karşılaştırmalar ve kıyaslama uygulamalarına daha düşük<br />

öncelik verilmektedir.<br />

Bu sebeple ölçüm uygulamaları; yenilik sürecinin çıktıları<br />

yerine yenilik sürecinin kendisi üzerine odaklanmalı<br />

ve kapasitelerin, çabaların ve sonuçların nasıl ele alındığını<br />

vurgulamalıdır. Bu sebeple, firmalar ve organizasyonlar<br />

tarafından gösterilen çabalar (yenilik faaliyetleri)<br />

ve kapasitelerin (birikimler ve akışlar) belirlenmesi ve<br />

analizi, en az sonuçlar (yenilikler) kadar, hatta sonuçlardan<br />

daha fazla önem taşımaktadır. Yeniliği engelleyen<br />

veya kolaylaştıran faktörler, bu bağlamda anahtar<br />

göstergeler olarak görülmektedir. Gelişmekte olan<br />

ülkelerde özel bir ilgi konusu da, “potansiyel olarak<br />

yenilikçi firmalardır. Yenilik-faili firmalar, “süregelen ve<br />

terkedilmiş faaliyetler dâhil, inceleme altındaki dönem<br />

süresince yenilik faaliyetleri yürütmüş olan” firmalardır.<br />

Potansiyel olarak yenilikçi firmalar ise bunların bir<br />

alt-kümesi olup, yenilik çabaları göstermiş (yani, yenilik<br />

faaliyetleri yürütmüş) fakat analiz dönemi süresince sonuçlarını<br />

elde etmemiş olan firmalardır.<br />

Bu grup içerisinde, geçmişte yenilik yapmış olan ya da<br />

yakın gelecekte yenilik yapabilecek işletmeler bulunabilir.<br />

Yine de, ürünler ve süreçlerin hızla eskimiş hale<br />

geldikleri düşünülerek, çok sayıda potansiyel olarak<br />

yenilikçi teşebbüsün varlığı, yeniliğin önünde güçlü engellerin<br />

bulunduğunu ya da gerekli kaynakların yokluğunda,<br />

olgunlaşmamış yenilik girişimleri söz konusu olduğunu<br />

ortaya koyabilir. Gelişmekte olan ülkelerde yenilik<br />

politikalarında anahtar bir unsur, potansiyel olarak<br />

yenilikçi firmalara, onları yenilikçi olmaktan alıkoyan<br />

engelleri yenmelerinde ve gösterdikleri çabaları yeniliğe<br />

dönüştürmelerinde destek sağlamaktır.<br />

Ölçüm Öncelikleri<br />

Gelişmekte olan ülkelerde ölçüm öncelikleri, bir yenilik<br />

taraması tasarlanırken farklı önceliklere yol açan ortak<br />

sorulara (neden yeniliği ölçüyoruz, neleri ölçmeliyiz ve<br />

nasıl ölçmeliyiz) verilen farklı yanıtları dikkate almalıdır.<br />

ilk soru, bu taramaların amaçları veya ana işlevleri ile<br />

ilişkilidir. ikinci ve üçüncü ise, ölçülecek nesneyi ve en<br />

uygun yöntem ve usulleri açıklığa kavuşturmada yardımcı<br />

olmaktadır.<br />

28


Üçüncü soru, ilk soru ile yakından ilişkili, hatta ilk sorudan<br />

türetilmiş durumdadır.<br />

Gelişmekte olan ülkelerde, yenilik taramalarında aranan<br />

yanıtlar; kamu ve özel çıkar çevrelerinin, inceleme<br />

altındaki yenilik sisteminde mevcut çeşitli yenilik stratejilerini<br />

analiz etmelerini ve bu modellerin, özel teşebbüslerin<br />

rekabetçiliğinin güçlendirilmesine ve daha genel<br />

olarak ekonomik ve sosyal kalkınmaya nasıl katkı<br />

yaptığını değerlendirmelerini ve anlamalarını mümkün<br />

kılacak bilgilerden ziyade, daha az yenilikçi teşebbüs<br />

sayısı ve hatta daha az yenilik sayımıdır.<br />

Bu yaklaşım, mikro, mezo ve makro ekonomik düzeylerin<br />

analizinin birbirleriyle bağlantılandırılmasını;<br />

yenilik verilerinin ihracatın teknolojik içeriği ile ilişkilendirilmesini;<br />

özel endüstrilerin ya da genel olarak yenilik<br />

sistemlerinin güçlü ve zayıf yanlarının araştırılmasını;<br />

yenilik sistemlerinin benimseme kapasitesinin ölçülmesini;<br />

ağların teşhis edilmesini; resmi eğitim sistemi<br />

ile istihdam arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmasını ve<br />

farklı kamu araçlarının yeniliği destekleme ve teşvik etmedeki<br />

etkinliği hakkında göstergeler elde edilmesini<br />

gerektirmektedir.<br />

Potansiyel olarak yenilikçi firmalar için göstergeler<br />

oluşturmak amacıyla, ölçüm araçlarının, özellikle yenilik<br />

faaliyetleri, engeller, kapasiteler, bağlantılar ve sonuçlar<br />

gibi yenilik stratejileri ile ilişkili ana konular ele alınırken,<br />

tüm teşebbüsleri (yani, yenilikçi ve yenilikçi olmayan)<br />

hesaba katması gerekmektedir.<br />

Rutinlerinde ve diğer özelliklerinde de mevcut olan, firma<br />

tarafından biriktirilen bilgilerdir. Yenilik kapasiteleri,<br />

teknolojik kapasitelerde olduğu gibi, bilinçli ve amaçlı,<br />

maliyetli ve zaman alıcı, doğrusal olmayan, yola bağımlı<br />

ve kümülatif olan öğrenme süreçlerinin bir sonucudur.<br />

Takip edilen yolların etkileşimsel, teknoloji-özel ve kültürel<br />

açıdan etkilenmiş yapısından ötürü, özellikle yenilikçilik<br />

ile girişimciliğin sık olmayabildiği ve kendine<br />

özgü özellikler taşıyabildiği gelişmekte olan ülkelerde,<br />

bir dizi olası gelişim yolu seçenekleri mevcuttur.<br />

Yenilik kapasiteleri ile firmanın bunları artırmaya yönelik<br />

çabaları hakkında bilgiler, firmanın güncel ve gelecekteki<br />

performansının anlaşılmasında anahtar önem<br />

taşımaktadır. Yenilik kapasiteleri, stratejilerin tasarımını,<br />

değişiklikler, iyileştirmeler ve/veya yenilikler tanıtmak<br />

üzere şekillendirmektedir (yenilik stratejileri). Yenilik<br />

stratejilerinin politika ilgisinin odağında olması halinde,<br />

yenilik kapasiteleri, gelişmekte olan ülkelerde bir yenilik<br />

taramasının tasarımı için en önemli konu durumundadır.<br />

Düzenlenmemiş fakat bireylerin zihinlerinde ya da organizasyonel<br />

rutinlerde “depolanmış” bilgilerin ölçülmesinin<br />

gerekmesinden ötürü, yenilik kapasitelerinin<br />

ölçümünde birçok zorluk söz konusudur. Aynı zamanda,<br />

firmalardan, diğer örgütler veya organizasyonlar ile<br />

bilgi alışverişi hakkında güvenilir veriler elde etmek de<br />

kolay değildir. Gelişmekte olan ülkelerde yenilik kapasitelerinin<br />

ölçümüne verilen öncelik, taramaların belli bazı<br />

boyutlarının ayrıca vurgulanmasını teşvik etmektedir:<br />

• insan kaynakları.<br />

• Bağlantılar.<br />

• Bilgi ve iletişim teknolojileri (BiT), bunların dâhil edilmesi<br />

ve kullanımı.<br />

Firmanın bilgi hazmetmeye yönelik gerçek potansiyeli<br />

ile birlikte firmanın yönetimi tarafından uygulamaya konulan<br />

karar-alma destekleme sistemlerinin türleri gibi<br />

daha karmaşık konuları incelemeye yönelik artan bir<br />

ihtiyaç da söz konusudur. Osl. Klv. 504<br />

EK:3-<br />

ULUSAL TOPLAMLAR<br />

Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge Harcaması (GSYARGEH)<br />

GSYARGEH, belirli bir dönem içinde ulusal bölgede<br />

yapılan dahili toplam Ar-Ge harcamasıdır.<br />

GSYARGEH, bir ülkede yapılan ve dışarıdan fon sağlanan<br />

Ar-Ge çalışmalarını içerirken dışarıda yapılan Ar-Ge<br />

çalışmalarına ilişkin ödemeleri içermez. GSYARGEH,<br />

Ar-Ge çalışması yapılan dört sektörün dahili harcamaları<br />

toplanarak elde edilir. Çoğu kez Ar-Ge çalışması yapan<br />

ve fonlayan sektörlerin matrisi olarak görüntülenir<br />

(bkz. Tablo 6.1). GSYARGEH ile GSYARGEH matrisi,<br />

uluslararası Ar-Ge karşılaştırmalarının temelini oluşturur.<br />

Bunlar ayrıca kurumsal sınıflandırmaların ve işlevsel<br />

dağılımların uygulanabileceği muhasebe sistemini de<br />

sağlar.<br />

Bu alanlardaki eğilimlerin toplam GSYARGEH seviyesini<br />

ve yapısını nasıl etkilediğini göstermek için, savunma<br />

ve sivil GSYARGEH için ayrı tablolar oluşturulması yararlı<br />

olur. Bu özellikle önemli savunma Ar-Ge programları<br />

olan ülkeler için doğrudur. Ayrım, sivil Ar-Ge ile ilgili<br />

verilerin karşılaştırılabilirliğini artırmanın bir yolu olarak<br />

diğer ülkeler için de önerilir.<br />

Gayri Safi Milli Ar-Ge Harcaması (GSMARGEH)<br />

GSMARGEH toplamı, belirli bir dönem içinde bir ülkenin<br />

kurumları tarafından finanse edilen toplam Ar-Ge<br />

harcamalarını içerir. Ülke dışında yapılan, ancak ulusal<br />

kurumlar veya o ülkede ikamet edenler tarafından finanse<br />

edilen Ar-Ge çalışmalarını içerir; bir ülkede yapılan,<br />

ancak ülke dışından fonlanan Ar-Ge çalışmalarını<br />

içermez. Ar-Ge çalışması yapan her bir sektörün içeriden<br />

fonlanan dahili harcamaları ve yurtdışında yapılan<br />

ancak yurtiçinden fonlayan sektörlerce fonlanan Ar-Ge<br />

çalışmaları eklenerek oluşturulur (bkz. Tablo 6.2). Farklı<br />

29 KASIM <strong>2013</strong>


türde birimler arasında Ar-Ge konusundaki işbirliğiyle<br />

ilgili bazı tamamlayıcı bilgileri sağlar.<br />

Uluslararası kuruluşların Ar-Ge faaliyetlerinin belirlenmesini<br />

sağlamak için, kurumsal alt sınıflandırmada<br />

önerildiği şekilde (bkz. 3. Bölüm, Kısım 3.8.3),<br />

“Yurtdışı” sektörünün uluslararası kuruluşlar için alt kategorileri<br />

olması gerekir.<br />

AR-GE İÇİN DEVLET BÜTÇE ÖDENEK VE HAR-<br />

CAMALARI (ARGEDBÖH):<br />

Hükümetlerin Ar-Ge için ne kadar harcama yaptıklarını<br />

ölçmenin iki yolu vardır. Birincisi ve en doğru sonuç vereni,<br />

bir önceki sene Ar-Ge için efektif olarak harcanan<br />

tutarı ve devlet tarafından karşılanan payı belirlemek<br />

için Ar-Ge çalışması yapan birimleri (firmalar, enstitüler,<br />

üniversiteler vb.) taramaya tabi tutmaktır. Ülkenin bir<br />

bölgesindeki Ar-Ge harcamasının toplamı (bkz. 6. Bölüm,<br />

Tablo 6.1) “devlet tarafından finanse edilen gayri<br />

safi yurtiçi Ar-Ge harcaması” (devlet tarafından finanse<br />

edilen GSYARGEH) olarak tanımlanır.<br />

Ancak, bu tür araştırmaları yapmak ve sonuçları analiz<br />

etmek için gereken zaman nedeniyle, devlet tarafından<br />

finanse edilen GSYARGEH verileri, Ar-Ge’nin gerçekleştirilmesinden<br />

sonraki bir veya iki yıldan önce hazır<br />

hale gelmez. Ayrıca taramalara cevap veren Ar-Ge<br />

birimleri, kendilerine ilişkin çeşitli hibe veya sözleşme<br />

yardımlarının devletin genel BT politikasının neresine<br />

oturduğunu bazen yansıtamayabilirler.<br />

Sonuç olarak, bütçelerdeki veriler kullanılarak, Ar-Ge<br />

için devlet desteğini ölçmenin ikinci bir yolu geliştirilmiştir.<br />

Bu yol özellikle, Ar-Ge ile ilgili tüm bütçe kalemlerinin<br />

belirlenmesini, fonlama bakımından bu kalemlerin Ar-<br />

Ge içeriğinin ölçülmesini veya tahmin edilmesini öngörür.<br />

Bu tahminler Ar-Ge’yi gerçekleştirene dayalı veriler<br />

kadar kesin değildir, ancak bütçeden türetildiklerinden,<br />

“amaçlara” veya “hedeflere” göre sınıflandırma yoluyla<br />

politikayla ilişkilendirilebilirler. Bu tür bütçeye dayalı<br />

verilerin özellikleri bu bölümde açıklanmıştır. Bütçeye<br />

dayalı veriler, bundan böyle resmi olarak “Ar-Ge için<br />

Devlet Bütçe Ödenek ve Harcamaları” (ARGEDBÖH)<br />

olarak adlandırılmaktadır.<br />

Diğer Uluslararası Standartlarla İlişki:<br />

Bu bölümde ele alınan tanımlar, mümkün olduğunca,<br />

Eurostat ve Nordforsk/iskandinav Sanayi Fonu (Nordforsk,<br />

1983) tarafından geliştirilen yöntembilimlerle<br />

uyumludur.<br />

ARGEDBÖH İçin Bütçesel Veri Kaynakları:<br />

Bütçeyle ilgili usulün ayrıntıları ülkeden ülkeye değişse<br />

de, yedi ana aşamadan söz etmek mümkündür:<br />

i) Tahminler (bütçe görüşmeleri başlamadan önceki<br />

fonlama tahminleri).<br />

ii) Bütçe tahminleri (bakanlıklar tarafından istendiği şekilde<br />

özellikle bakanlıklar arası görüşmeler için, itibari<br />

rakamlar).<br />

iii) Bütçe teklifi (bir sonraki yıl için parlamentoya sunulan<br />

rakamlar).<br />

iv) Bütçe başlangıç ödenekleri (parlamentodaki görüşmede<br />

belirtilen değişiklikler dahil olmak üzere bir<br />

sonraki yıl için parlamento tarafından oylanan rakamlar).<br />

Devlet Bütçe Ödenek veya Harcamalarının<br />

Kapsamı:<br />

Dahili ve Harici Harcamalar:<br />

ARGEDBÖH yalnızca devlet kuruluşlarındaki, devlet<br />

tarafından finanse edilen Ar-Ge’yi değil, aynı zamanda<br />

diğer üç ulusal sektörde (ticari teşebbüs, özel kâr amacı<br />

gütmeyen, yükseköğretim) ve yurtdışında (uluslararası<br />

kuruluşlar dahil) devlet tarafından finanse edilen<br />

Ar-Ge’yi de kapsar.<br />

Fonlamaya ve Gerçekleştiriciye Dayalı<br />

Raporlama:<br />

Ar-Ge harcamaları ya parayı (fonlamayı) sağlayan kuruluş<br />

tarafından veya Ar-Ge’yi gerçekleştiren kuruluş tarafından<br />

raporlanabilir. Genel olarak bu kılavuz OECD<br />

taramalarında standart tablolarda kullanılan ikinci yaklaşımı<br />

önerir. Bununla birlikte, ARGEDBÖH serileri için<br />

birinci yaklaşım tercih edilir. ARGEDBÖH verileri, gerçekleştiriciye<br />

değil, fonlayıcıya dayandırılmalıdır.<br />

Bütçe Fonları:<br />

ARGEDBÖH, tabii olarak vergi veya bütçe içinde yer<br />

alan diğer devlet gelirlerinden yapılan tüm harcamaları<br />

içerir.<br />

Devlet kurumları tarafından gerçekleştirilen ancak diğer<br />

kaynaklardan finanse edilmesi beklenen Ar-Ge<br />

ödenekleri ise sorunlu bir alandır. Bazı ülkelerde, ilgili<br />

kuruluşun harcama için hükümetten izin alması gerektiğinden<br />

(brüt yaklaşım), bunlar devlet bütçesine eklenebilir.<br />

Diğerlerinde, devlet bütçesi dışında tutabilirler<br />

(net yaklaşım). Bu devlet fonları ele alınırken, aşağıdakiler<br />

arasında bir ayrım yapılmalıdır:<br />

– Ar-Ge’nin devlet kurumları tarafından gerçekleştirilmesi<br />

için, diğer sektörlerden sağlanan sözleşme<br />

yardımları veya hibeler.<br />

– Devlet laboratuvarlarının dağıtılmamış gelirleri, vergi<br />

hasılatları vb. gibi diğer devlet fonları.<br />

30


Standartların ve<br />

Uygunluk Değerlendirmenin<br />

Tarife Dışı Engel Olarak<br />

Kullanımı<br />

TARİFE DIŞI KULLANIM<br />

Dış ticaretin temel amacı; iç pazarda bulunmayan veya<br />

yüksek maliyetli olan ürün ve hizmetlerin uluslararası<br />

pazarlardan sağlanması, aynı zamanda iç pazarda fazla<br />

olan ürün ve hizmetlerin uluslararası pazara transferi<br />

ile ekonominin gelişmesi böylece refah seviyesinin<br />

yükseltilmesidir. Özetle; uluslararası ticaret, ülkelerin<br />

ekonomik menfaatine dayalı olarak gerçekleştirilen faaliyetlerden<br />

oluşmaktadır. Uluslararası ticarette engellerde<br />

bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu sunumda tarife<br />

ve tarife dışı engellerin azaltılarak uluslararası ticaretin<br />

önündeki engellerin kaldırılması amacıyla hayata geçirilen<br />

GATT ve DTÖ anlaşmalarından bahsedilerek, bu<br />

anlaşmalarda aynı zamanda tarife dışı engellerin oluşmasına<br />

neden olan teknik engeller kapsamında standartlar,<br />

teknik düzenlemeler ve uygunluk değerlendirme<br />

prosedürleri hususlarına değinilecek, bu engellerin<br />

kaldırılmasına yönelik önlemler üzerinde görüşler aktarılacaktır.<br />

ULUSLARARASI TİCARETİ DÜZENLEYEN<br />

ANLAŞMALAR:<br />

İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya ticaretindeki<br />

uygulamalar, ülkelerin ticarette yoğun olarak korumacı<br />

politikalar izledikleri bir dönemdir. Sonuçta, ticarette<br />

haksız rekabet şartlarının yaşandığı görülmektedir.<br />

1948 yılında 23 ülke tarafından imzalanan “Tarifeler ve<br />

Ticaret Genel Anlaşması” (GATT), uluslararası ticaretin<br />

düzenlenmesinden sorumlu bir platform halini almıştır.<br />

1995 yılında Uruguay Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri<br />

sonucunda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurulmuştur.<br />

Diğer yandan, 1979 yılında 32 ülke tarafından imzalanan<br />

“Ticarette Teknik Engeller Çoklu Anlaşması”nın yerini<br />

alan ve 149 DTÖ üyesi ülke tarafından kabul edilen<br />

“Ticarette Teknik Engeller Anlaşması” (TBT) DTÖ üyesi<br />

tüm ülkeleri bağlayıcı niteliktedir.<br />

Ayfer ADIGÜZEL<br />

TÜRK LOYDU<br />

Endüstri ve Belgelendirme Bölüm Başkanı<br />

Gerek GATT gerekse Uruguay Çok Taraflı Ticaret Müzakereleri<br />

sırasında gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarının<br />

ortadan kaldırılması ile serbest ticaret hedefine<br />

erişilemeyeceği gerçeği ortaya çıkmıştır.<br />

Ticarî alanda çıkarılan engeller karşısında sanayileşmiş<br />

ülkeler, dünya pazarlarında rekabetçi bir ortam oluşturarak<br />

dünya ticaretinin geliştirilmesi amacıyla GATT<br />

kurallarını uygulamaya koymuşlardır. GATT’ın en büyük<br />

başarısı; miktar kısıtlamaları gibi tarife dışı engellerin tarifelere<br />

dönüştürülmesi, tarifelerin de –tüm ürünler için<br />

olmasa dahi- önemli ölçüde azaltılması olmuştur. Bu<br />

şekilde şeffaflığın sağlanması hedeflenmiştir. Ticarette<br />

klasik ticari engellerin azalması, ülkeler tarafından yeni<br />

engellerin/önlemlerin ticaret sahnesine sürülmesine yol<br />

açmıştır. GATT’ın amacı; üye devletlerin adil ve tam rekabet<br />

şartlarında ticaret yapabilecekleri serbest ve açık<br />

bir ticaret sistemi oluşturmaktır. Bu çerçevede hedef,<br />

tarifelerin ve tarife dışı engellerin azaltılmasını sağlamaktır.<br />

DTÖ bünyesinde yürütülen çalışmaların önemli oranı<br />

insan sağlığı ve güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı, tüketicileri<br />

yanıltıcı uygulamaların önlenmesi, çevre ve<br />

ürün güvenliği ile bu kapsamda alınan önlemlerin ticari<br />

korumacılığa dönüşmemesi için dengeli bir uygulama<br />

sağlanmasına yöneliktir.<br />

TANIMLAR<br />

Sunum içerisinde yer alan teknik terimleri kısaca açıklamak<br />

gerekirse;<br />

Standartlar: Ortak ve tekrarlanan kullanımlar hedefle-<br />

31 KASIM <strong>2013</strong>


nerek, ürünlerin kalite ve uyumluk kriterlerini karşılayan<br />

ürün özellikleri veya üretim yöntemleri belirlenmiş olan<br />

üretici/kullanıcı vb. taraflarca talep edilen pazar odaklı<br />

dokümanlardır. Teknik düzenlemelerin aksine uygulaması<br />

zorunlu dokümanlar değildir.<br />

Teknik Düzenlemeler: Ticarette teknik engel oluşturmayacak<br />

şekilde düşük kaliteli ve güvensiz ürünlerin<br />

piyasaya sürülmesini engellemek, haksız rekabeti önlemek<br />

ve tüketicinin nitelikli ve güvenli ürünlere erişiminin<br />

sağlanması amacıyla ülkeler tarafından oluşturulan<br />

mevzuatla düzenlenmiş uygulaması zorunlu düzenlemelerdir.<br />

Teknik düzenlemelerde uygulanacak hükümlerin<br />

yanı sıra ürüne ilişkin üretim yöntemleri ve ürün<br />

özellikleri tanımlanmaktadır. (Örn; klasik yaklaşım, yeni<br />

yaklaşım yönetmelikleri )<br />

Teknik düzenleme özetle; bir ürün ya da ürün grubuna<br />

ait olmalıdır, ürünün özelliklerini ortaya koymalıdır ve<br />

ürün özelliklerine uyum zorunluluğu getirmelidir.<br />

Uygunluk Değerlendirmesi: Ürünün teknik düzenleme<br />

veya standartların gereklerine uygunluğun<br />

doğrulanması amacıyla doğrudan veya dolaylı olarak<br />

gerçekleştirilen her türlü prosedür olarak tanımlanmaktadır.<br />

Bu çerçevede ürünlere uygulanan test/analizler,<br />

denetlemeler, uygunluk teyit uygulamaları, muayeneler,<br />

değerlendirmeler vb. uygunluk değerlendirme prosedürü<br />

olarak değerlendirilir.<br />

Uygunluk Değerlendirme Sistemi: akreditasyon,<br />

kalibrasyon, metroloji, standardizasyon ve belgelendirme<br />

süreçlerini içermektedir. (uygunluk değerlendirmesi<br />

tarafları görseli)<br />

Teknik düzenlemelere uygun olmayan ürünlerin pazara<br />

sunulması mümkün olmamakla birlikte, standartlara<br />

uygunluğu teyit edilmeden üretilen ürünler pazarda kabul<br />

gördüğü ölçüde piyasaya sunulması mümkündür.<br />

Tarife Dışı Engel: Gümrük tarifesi dışında (vergi uygulaması)<br />

uluslararası ticaretin serbest koşulları çerçevesinde<br />

gerçekleşmesine engel olan her tür araç<br />

ve politika tarife dışı engel adını almaktadır. (Örneğin;<br />

farklı ürün/üretim/çevre standartları, farklı uygunluk değerlendirmesi<br />

prosedürleri, ayırıma yönelik kamu alım<br />

politikaları, kısıtlayıcı fiyatlar, fikri ve sınai haklar, dağıtım<br />

anlaşmaları, vergilendirme farklılıkları)<br />

TİCARETTE TEKNİK ENGELLER<br />

GATT anlaşmasının istisnalara ilişkin XX. maddesi, TBT<br />

anlaşmasında da aynı temeller üzerinde kurulmuş olup,<br />

bu anlaşma gereklerine dayandırılarak ülkelerin insan,<br />

hayvan, bitki sağlığı, ürün güvenliği ve nesli tükenmekte<br />

olan doğal kaynakların korunması amacıyla gerek<br />

gördükleri önlemleri almalarının engellenemeyeceğine<br />

hükmetmektedir. Diğer yandan; alınacak önlemlerin<br />

aynı koşulların geçerli olduğu ülkeler arasında keyfi ya<br />

da kabul edilmeyen bir engele dönüştürülmemesi önkoşul<br />

olarak anlaşmanın ilgili maddesinde yer almaktadır.<br />

Ancak, GATT’a bağlı olarak gümrük vergileri azaltılırken,<br />

özellikle gelişmiş ülkelerce, rekabet gücü yüksek<br />

olan ürünlerin ithalâtını kısıtlamak amacıyla GATT’ın is-<br />

32


tisna oluşturan hükümlerine dayandırılan tarife dışı engel<br />

uygulamalarında artış görülmüştür.<br />

TBT anlaşmasının hükümleri tüm sanayi ve tarım ürünlerine<br />

yönelik olmakla birlikte, iki istisnası bulunmaktadır:<br />

- Kamu alımları<br />

- Sağlık ve bitki sağlığına yönelik önlemler<br />

Artan tüketici bilincinin etkisi ile ülkeler insan, çevre,<br />

bitki sağlığı, tüketiciyi yanıltıcı uygulamaların önlenmesi<br />

ve güvenli ürünlerin piyasaya sürülmesini teminen daha<br />

kapsamlı ve tutucu ürün kriterleri belirleme yoluna gitmiştir.<br />

Ancak ülkelerin almış oldukları bu önlemler/düzenlemeler<br />

uluslararası ticarette ülkelerin ulusal sanayisini<br />

koruma politikasına dönüşen bir süreç, diğer bir<br />

deyişle yeni bir teknik engel olmuştur.<br />

Uluslararası ticarette karşılaşılan pek çok teknik engel<br />

ne yazık ki yine standart, teknik düzenleme ve uygunluk<br />

değerlendirmesi prosedürlerinin hazırlanması kabulü<br />

ve uygulanmasındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır.<br />

Bu engeller içinde ağırlıklı olarak çevre, coğrafik farklılıklar,<br />

ürün standartlarındaki farklılıklarla ilgili kriterler bulunmaktadır.<br />

Artık, ülkeler ticarî alanda bu tür kriterleri<br />

-haklı veya haksız nedenlerle- ileri sürerek ticarî politikalarını<br />

belirlemektedirler.<br />

Teknik Engellere Somut Örnekler:<br />

Ürün standartları: Ürünün kalitesi, dayanıklılığı, boyutları,<br />

sağlığa etkileri gibi teknik özellikleri belirler.<br />

Bunlar arasında çevreyle ilgili olanlar, ürünün kullanımı<br />

ve sonrasında çevreye olan etkileri ile ilgilidir. Tarımsal<br />

ürünlerdeki kimyasal girdi artıklarına getirilen sınırlamalar,<br />

meşrubatın yeniden kullanılabilen şişelerde satılma<br />

mecburiyeti, bu tür standartlara örnek olarak verilebilir.<br />

Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülke, bu<br />

standartlara uygun olmayan ürünlerin ithalini engellemektedir.<br />

Ürün standartları arasında, ambalaj maddeleriyle ilgili<br />

olanlar uluslararası ticareti önemli ölçüde etkileyen önlemler<br />

arasındadır. Bu tür önlemlerin ticareti ne şekilde<br />

olumsuz etkilediğine bir örnek olarak şu uygulama verilebilir.<br />

Almanya’da, 1991 yılında yürürlüğe giren ve ambalaj<br />

atıklarının önlenmesini amaçlayan bir karar, üretici<br />

ve dağıtıcı şirketleri sattıkları malların ambalajlarını geri<br />

almakla sorumlu tutmaktadır. Aslında ithal edilen mallar<br />

için bu sorumluluk, ithal eden firmaya aittir ancak,<br />

uygulamada ihracatçı firmalar, bu arada Türkiye ihracatçıları<br />

bu karardan olumsuz etkilenmişlerdir. Buna<br />

benzer bir diğer örnekte Fransa’daki bir uygulamadan<br />

verilebilir. Fransa’da 1993 yılında bir düzenlemeyle,<br />

ambalaj maddelerinin yeniden kullanımı şartı getirilmiştir.<br />

Ancak, gelişmekte olan ülkelerce yaygın olarak kullanılan<br />

jüt ve pamuk gibi bazı ambalaj maddeleri, çevre<br />

açısından avantajlı sayılmalarına rağmen, bu ülkelerin<br />

mağduriyetine yol açmıştır. Çünkü bu maddelerin yeniden<br />

kullanımı imkânı ithalâtçı ülkelerde mevcut değildir.<br />

Çevre ve sosyal sorumluluk standartları: Çevre<br />

bilincinin artması ve ülkelerin tüketicilerin, çevreyi kirletmeyen<br />

ürünleri tanıyabilmesini teminen bazı kuruluşlar<br />

tarafından çeşitli eko-etiketler geliştirilmekte ve buna<br />

bağlı olarak çevre ile ilgili sınırlama standartları oluşturulmaktadır.<br />

Dolayısıyla aynı nitelikte benzer etiketi taşımayan<br />

ürünlerin tercihinde teknik engel oluşturmaktadır.<br />

Benzer şekilde otomotiv sektöründe emisyon azaltılmasını<br />

hedefleyen önlemlerde üründen ziyade çevre<br />

korumacılık önlemlerinin bir sonucudur.<br />

Benzer durum gemi inşaa sanayinde çevreye duyarlı<br />

tersanelerin seçiminde belirleyici olmaktadır. Aynı nitelikle<br />

gemi üreten iki tersaneden çevreye duyarlı olanın<br />

tercih edilmesi.<br />

Diğer yandan tekstil ve ayakkabı vb. çeşitli sektörlerde<br />

SA 8000 sosyal sorumluluk standardına (18 yaşından<br />

küçük işçi çalıştırmadığını, çalışma koşullarının insani<br />

olduğu, çalışma sürelerinin yasal süreyi aşmadığı<br />

ve ücretlerin yaşam standartlarına uygun olduğu vb.)<br />

göre belge talep edilmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir.<br />

Üretim standartları: İthalatçı ülkeler bazı durumlarda<br />

üretim yöntemleri çevreye zarar veren malların ithalatına<br />

sınırlamalar getirmektedir. Bu sınırlamalar, ürünün<br />

niteliği ile ilgili değildir. Çevreyi kirleten yöntemlerle üretilmiş<br />

bir deri, temiz yöntemlerle üretilmiş bir deri ile aynı<br />

niteliklere sahip olsa bile, sadece üretimi çevre dostu<br />

olmadığı için ithalât engelleriyle karşılaşabilmektedir.<br />

GATT kapsamında sadece ürünlerle ilgili sınırlamalara<br />

imkan sağlandığı ve üretim yöntemleri ayrı olsa da benzer<br />

ürünler için farklı ticaret engelleri getirilemeyeceği<br />

için, teknik adı “Processes and Production Methods”<br />

(PPM) olan üretim standartlarının dış ticarette engellere<br />

temel oluşturması konusu, uluslararası alanda yaygın<br />

bir şekilde tartışılmaktadır. Bu tartışma, ihracatçı ülkelerin,<br />

malların niteliğiyle değil de, üretim yöntemleriyle<br />

ilgili standartları ithalatçı ülkelere empoze edip edemeyecekleri<br />

ve böyle bir uygulamanın hukuki bir temelinin<br />

oluşturulup oluşturulamayacağı şeklindedir.<br />

Standartlarla ilgili olarak ortaya konan bazı sınırlamalara<br />

göz atıldığında: ABD ve Almanya’nın gazete kağıdı<br />

ithalatına getirmiş olduğu şartlar, çevre ile ilgili üretim<br />

standartlarının dış ticareti etkilediği uygulamalara örnek<br />

olarak gösterilebilir. Almanya ve bazı ABD eyaletlerinde<br />

kullanılan gazete kağıdında belli oranda eski kağıt bulunması<br />

şart koşulmaktadır. Bu, kağıdın niteliğiyle değil,<br />

33 KASIM <strong>2013</strong>


üretim yöntemiyle ilgili bir standart olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Bu uygulama, ABD’ye ve Almanya’ya önemli<br />

miktarda gazete kağıdı ihraç eden fakat bunu genellikle<br />

eski kağıt kullanmadan üreten, hatta kağıt yapımında<br />

kullanmak üzere büyük fidanlıklar kuran, buna karşılık<br />

üretim için yeterli miktarda eski kağıt bulmaları zor<br />

olan Kanadalı ve İsveçli üreticileri ve ihracatçıları güç<br />

durumda bırakmıştır. Üretim standardı uygulamalarında<br />

en fazla üzerinde durulan, asıl maksadın çevre koruması<br />

değil fakat ticarî korumacılık olduğu yolundaki<br />

kaygılardır.<br />

Uygunluk değerlendirmesi prosedürleri: Standart<br />

ve/veya teknik düzenlemelere uygunluğun değerlendirmesi<br />

amacıyla gerçekleştirilen uygunluk değerlendirmesi<br />

prosedürlerinin uluslararası ticarette en büyük<br />

hacmi oluşturan teknik engel olduğunu söylemek<br />

mümkündür. Uygunluk değerlendirmesi sonuçlarının<br />

ülkelerarası kabul görmesinin temini amacıyla ülkelerin<br />

akreditasyon sistemini oluşturarak, uluslararası akreditasyon<br />

kuruluşları ile bölgesel çatı kuruluşları ile çoklu<br />

tanınırlık anlaşmalarının imzalanması gerekmektedir.<br />

Ancak bilinmelidir ki; “kural koyan olmayan” ülke ekonomilerinin<br />

sağlıklı büyümesi ve söz sahibi olması<br />

mümkün değildir. Zira hızla büyüyen dünya ticaret hacminden<br />

(2011 yılı toplam ticaret hacmi 70 trilyon USD-<br />

Gelişmekte olan ülkeler 25 trilyon USD, Avro bölgesi<br />

45 trilyon USD) tüm ülkeler pay almak istemektedir.<br />

Ülkelerarası savaşlar artık ticari olup, standardizasyon,<br />

teknik düzenleme ve uygunluk değerlendirmesi aracılığıyla<br />

gerçekleştirilmektedir. Uygunluk değerlendirmesi<br />

pazarının toplam ticaret içindeki payının % 0.2 olduğu<br />

kabul edildiğinde yaklaşık 140 milyar USD’lik bir pazardan<br />

söz edilmektedir.<br />

Türkiye; ihracatının büyük bölümünü AB ülkelerine<br />

yapması dolayısıyla, AB ile arasında Gümrük Birliği<br />

kurulmasına yönelik 6 Mart 1995 tarihli ve 1/95 sayılı<br />

Ortaklık Konseyi Kararı ile (OKK), ticarette teknik engellerin<br />

kaldırılmasına ilişkin topluluk araçlarını kendi iç<br />

mevzuatına dahil etmeyi taahhüt etmiştir. (Türk ürünlerinin<br />

ihracatının artırılması amacıyla teknik mevzuatın<br />

hazırlanmasına yönelik bakanlıkların görevlendirilmesi<br />

Bakanlar Kurulu kararı ile 1995 yılında resmi gazetede<br />

yayınlanmıştır.) Bu kapsamda ülkemizde uygunluk<br />

değerlendirmesi alanında bir dizi uyumlaştırma gerçekleştirmiş,<br />

başta standardizasyon, metroloji, kalibrasyon<br />

ve akreditasyon konuları olmak üzere köklü revizyonlar<br />

yapılarak uygunluk değerlendirmenin altyapısı ve enstrümanları<br />

AB’ye uyarlanmıştır.<br />

AB mevzuatının iç mevzuatımıza uyumu bütünü ile tamamlanmadan<br />

(akreditasyon, standardizasyon, mevzuat<br />

uyumlaştırması, kalibrasyon vb.) gümrük birliği<br />

anlaşmasının ülkemizde uygulanmaya başlanması nedeni<br />

ile, AB teknik mevzuatının uygulandığı ürün gruplarında<br />

ulusal uygunluk değerlendirmesi ve onaylanmış<br />

kuruluşlarımız maalesef devre dışı kalmıştır. (Basınçlı<br />

Ekipmanlar Yönetmeliği, Gezi Tekneleri Yönetmeliği,<br />

sistem belgelendirme vb.)<br />

2000 yılında başlaması gereken süreçte, TÜRKAK<br />

2002 yılında hizmet vermeye başlamış, ilk ulusal onaylanmış<br />

kuruluşlarımız AB komisyonunca 2006 yılında<br />

atanabilmiştir. Geçen altı yıllık süre zarfında ürünlerimizin<br />

uygunluk değerlendirmesi AB’den yetki almış yurtdışı<br />

onaylanmış kuruluşların Türkiye ofislerince gerçekleştirilmiştir.<br />

Altı yıllık süre zarfında yurt dışına aktarılan<br />

döviz ülkemiz açısından büyük ekonomik kayıp olmuştur.<br />

Bu süre zarfında özellikle CE işareti uygunluk değerlendirmesi<br />

sürecinde belge süresinin 10 yıl olması<br />

nedeniyle ulusal kuruluşlarımız dahi müşteri portföyünü<br />

kaybetmemek üzere -fahiş komisyonlar ödemek kaydı<br />

ile- yurtdışı kuruluşlar aracılığı ile hizmet vermek zorunda<br />

kalmışlardır.<br />

Ulusal onaylanmış kuruluş atamalarının üzerinden 7 yıl<br />

geçmiş olmasına rağmen ülkemiz hala AB tarafından<br />

üretilen kurallara uyum sağlamak üzere yoğun çaba<br />

sarf etmektedir. Oysa 2023 yılı için 500 milyar USD<br />

ihracat hedefi koyan ülkemizin; sanayi ve teknolojik<br />

altyapısı ile güçlü ve zayıf olduğu alanların analizlerinin<br />

yapılarak, özellikle AB mevzuatının hazırlanması sürecinde<br />

karar mekanizmalarının içinde yer alınması gerekmektedir.<br />

(Mevzuatlar için görüş bildirmek, teknik<br />

komitelerde ülke gereksinimlerini ortaya koymak, toplantılarda<br />

aktif rol üstlenmek) Türkiye gümrük birliği anlaşması<br />

gereği AB tarafından ikili anlaşma yapılan diğer<br />

ülkelere yapmakta olduğu ihracat için de bu avantajı<br />

kullanabilecektir.<br />

Uygunluk değerlendirme sisteminin sağlıklı işletilmesi<br />

bu süreçte vazgeçilmez bir enstrümandır. Ülkemizde<br />

test, muayene, gözetim, ürün/sistem/personel belgelendirmesi<br />

ve kalibrasyon laboratuvarlarından oluşan<br />

uygunluk değerlendirme kuruluşlarının bir araya gelerek<br />

oluşturduğu çatı kuruluş olan UDDer; uygunluk değerlendirmesinin<br />

ülkemizde gelişimini ve tanıtımını desteklemek,<br />

uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin bölgesel<br />

ve uluslararası düzeyde tanınması için çalışmalar<br />

yapmak, bu alanda farkındalık yaratmak, uygunluk değerlendirmesi<br />

sektörünün sorunlarını ilgili platformlarda<br />

dile getirerek çözüm üretilmesine katkı koymak amacı<br />

ile TKAG projesi kapsamında 2006 yılında Ekonomi<br />

Bakanlığı’nın önderliğinde çeşitli bakanlıklar, odalar,<br />

KALDER ile gerçek ve tüzel kuruluşlardan oluşan 77<br />

üyesi bulunan bir sivil toplum kuruluşudur.<br />

Uluslararası ticaret hacminin artırılmasında diğer<br />

34


önemli bir kriter, hedef ülkelerinin uygulamakta olduğu<br />

uygunluk değerlendirmesi prosedürlerinin ihracatçı ile<br />

paylaşılması bu amaçla kurulan bildirim merkezinin gerek<br />

kamu ayağı gerekse sanayici ayağının etkin olarak<br />

işletilmesinin sağlanmasıdır. TÜRKAK’ın uluslararası<br />

akreditasyon anlaşmalarının devamlılığının sağlanması<br />

uluslararası ticaret için hayati önem taşımaktadır. Zira<br />

gerek gönüllü gerekse mevzuatla düzenlenmiş alanda<br />

akreditasyon olmazsa olmazdır. Uygunluk değerlendirmesi<br />

alanında katma değeri olmayan belgeler üretilmesi<br />

de gerek iç gerekse dış pazarda aynı özelliklere<br />

sahip benzer ürünler karşısında haksız rekabet nedeni<br />

olmaktadır. (Örneğin; yapı malzemeleri yönetmeliğinde<br />

teknik dosya inceleme b f Belgesi vb.) standart adının<br />

açık olarak ifade edilmesi (ISO 9001, EN 287 vb.)<br />

Yönetmelik vb. türü teknik düzenlemelerde uygunluk<br />

değerlendirmesi alanında akreditasyonun ön plana çıkartılması<br />

ve ulusal akreditasyon kurumu TÜRKAK’ın<br />

bu alanda tercih nedeni olarak belirtilmesi önem arzetmektedir.<br />

Akreditasyona alternatif belgelendirme modelleri<br />

aranmaması gerek uluslar arası ticarette gerekse<br />

sektörde eşgüdüm sağlanması açısından önemlidir.<br />

Ticarette teknik engel yaratılmaması için;<br />

1. Standart ve teknik düzenlemelerin anlaşmanın<br />

amacına uygun olarak tasarlanması ve uygulanması<br />

hedeflenmelidir.<br />

2. Uygulamaya konulacak düzenlemelerin/alınan önlemlerin<br />

amaca ulaşmak için gerekenden daha katı<br />

kurallar içermemesi gerekmektedir.<br />

3. İthalatçı ülkenin ürünleri sınır kapısında yeniden uygunluk<br />

değerlendirmesi sürecinden geçirerek ilave<br />

zaman ve maliyet oluşturmaması gerekmektedir.<br />

4. Standart, teknik düzenleme ve uygunluk değerlendirmesi<br />

süreçlerinin tasarımı ve uygulamasında<br />

ulusal yerine uluslararası referansların esas alınarak,<br />

ürünlerin şekilsel özelliklerinden ziyade, performans<br />

kriterlerinin karşılanması hedeflenmelidir.<br />

5. Ürünlerin üretim yerine göre farklı uygulamalara maruz<br />

bırakılmaması, ithal/yerli ayırımı yapılmaksızın<br />

aynı uygulamalara tabi tutulması gerekmektedir.<br />

6. Ürünlerin fonksiyonunun esas alınarak amaca uygunluğunun<br />

performans değerlendirmesi üzerinden<br />

eşdeğer kabul edilmesi gerekmektedir. (yeni yaklaşım)<br />

7. Uygunluk değerlendirmesi sonuçlarının ülkelerarası<br />

kabul görmesinin temini amacıyla ülkelerin akreditasyon<br />

sistemini oluşturarak, uluslararası akreditasyon<br />

kuruluşları ve bölgesel çatı kuruluşları ile çoklu<br />

tanınırlık anlaşmalarının imzalanması gerekmektedir.<br />

TBT anlaşmasının 6.3 maddesi uygunluk değerlendirmesi<br />

sonuçlarının ülkeler arasında karşılıklı<br />

tanınması için üyeleri karşılıklı müzakerelere teşvik<br />

etmektedir. (TL’nin AB’den OK olma deneyim süreci<br />

2002-2006 yılları)<br />

8. Ülkelerin hazırlayacakları teknik düzenlemelerin karşılıklı<br />

bildiriminde şeffaflık ve ayırımcı olmama ilkesine<br />

bağlı olması, düzenlenecek teknik düzenlemenin<br />

diğer üye ülkelerin ticareti üzerinde önemli bir etki<br />

yaratmaması.<br />

9. Ülkelerarası işbirliği imkanlarının değerlendirildiği<br />

karma ekonomik konsey toplantılarında uygunluk<br />

değerlendirmesi alanında gündemler oluşturulması,<br />

ikili, çok taraflı anlaşmalar imzalanması.<br />

10. Bildirim merkezlerinin etkin kullanılması. (gerek ihracat<br />

yapılacak ülke mevzuatının izlenmesi, gerekse<br />

karşılaşılan engellerin geri bildirimi www.teknikengel.gov.tr)<br />

SONUÇ:<br />

Yukarıda belirtilen önlemlere ilave olarak; uluslararası<br />

ticarete konu ürünlerde teknik engelle karşılaşılmaması<br />

için ülkemizde uygulanmakta olan standart ve<br />

mevzuattan farklı standart ve dokümanların üretici ve<br />

uygunluk değerlendirmesi kuruluşların bilgisine sunulması<br />

amacıyla kamu, özel sektör kuruluşları, TSE ve<br />

Uygunluk Değerlendirmesi Derneği - UDDer- girişimi<br />

ile ortak bir proje gerçekleştirilebilir. Bu projenin çıktısı<br />

olarak; kurulacak oluşum ülkemizden farklılık arz eden<br />

standart ve teknik düzenlemelerin düzenli taramasını<br />

yaparak, bilgilerin elektronik bir veri tabanı üzerinde<br />

tutulmasını sağlayabilir. Bu veri tabanı web sayfası<br />

olarak yararlanıcı tarafların ücretli olarak erişebileceği<br />

bir platform haline getirilerek güncel bilgilerin üyelere<br />

kayıt oldukları ülkeler ve sektörler bazında otomatik<br />

olarak bildirimi sağlanarak, ürün veya hizmetin hedef<br />

ülke gereksinimlerine uygun olarak üretilmesi sağlanabilir.<br />

Gümrük kapılarında kötü sürprizlerle karşılaşılmaz,<br />

ilave maliyetlerden kaçınılmış olur.<br />

Kaynakça:<br />

1. 2012 Yılı Ekonomik Göstergeler Raporu, T.C. Kalkınma<br />

Bakanlığı<br />

2. Ticarette Teknik Engeller Anlaşması ve Türkiye Uygulaması,<br />

Gökhan Örnek, Ekonomi Bakanlığı<br />

3. GATT Anlaşması<br />

4. Dış Ticaretin Önündeki Engeller ve Çevre ile İlgili Kriterlerin<br />

Dış Ticarete Etkisi, Dr. Cem Saatçioğlu, Dr.<br />

Mehmet Behzat Ekinci<br />

5. World Trade Report 2012<br />

6. <strong>2013</strong> Report on Technical Barriers to Trade, The Office<br />

of the United States Trade Representative<br />

35 KASIM <strong>2013</strong>


ADLİ TIP<br />

17025 Laboratuvar Akreditasyonunda<br />

Adli Tıp Enstitüsü<br />

Adli Bilimler Laboratuvarı Örneği<br />

Akreditasyon, akreditasyon kurumları ve<br />

laboratuvar akreditasyonu<br />

Akredite olmuş kuruluşların ilgili standartlara göre hareket<br />

etme zorunluluğu olduğundan dolayı, laboratuvy,arlar<br />

yaptıkları test ve analizlerde, mevcut standartlara<br />

göre hareket etmek zorundadırlar [1] . Standartlar<br />

ışığında yapılan faaliyetler; belli sistematik anlayışı ve<br />

doğru ölçmeyi ve dünyanın her yerinde ortak dille konuşma<br />

avantajı getirir. Bu da rekabet edilebilirliliği artırır.<br />

Maliyetleri azaltır, karlılığı artırır. Dünyanın her hangi bir<br />

ülkesinde ki bir firmanın tedarikçisi olma veya müşterisi<br />

olma avantajı sağlar. Ürünlerin güvenirliliğini artırırken<br />

personel gelişimini de sağlamaktadır. Uluslararası ticarette<br />

kolaylık sağlar. Bir onaylanmış kuruluş, belli bir<br />

ürün grubu için, bir kalite sisteminin varlığına dayanarak<br />

belge verirken, kendisi veya başka bir onaylanmış<br />

kuruluş ya da Türk Akreditasyon Kurumu veya Avrupa<br />

Akreditasyon Birliği ve bu birliğin karşılıklı tanıma anlaşması<br />

yaptığı diğer bölgesel akreditasyon kuruluşlarına<br />

üye kuruluşlarca akredite olmuş bir belgelendirme kuruluşu<br />

tarafından, aynı üreticinin aynı ürün grubu için<br />

daha önce verilmiş kalite sistemi onayını dikkate alır [2] .<br />

Uluslararası akreditasyon organizasyonlarından ILAC<br />

(International Laboratory Accreditation Cooperation),<br />

doğru ve güvenilir sonuçlar veren akredite laboratuvarlar<br />

arasında bir iletişim ağı geliştirmeyi amaçlayan, dünya<br />

çapındaki birçok laboratuvar akreditasyon sistemlerinin<br />

birleştirildiği uluslararası bir kuruluştur ve gönüllülük<br />

esasına göre hizmet vermektedir. Bu karşılıklı tanıma<br />

sistemi yabancı pazarlara mal ihraç eden şirketlerin<br />

Beril ANILANMERT<br />

Fatma ÇAVUŞ, Salih CENGİZ<br />

İstanbul Universitesi Adli Tıp Enstitüsü<br />

akredite laboratuvarlarından çıkmış test sonuçlarının<br />

kabulüne imkan sağlamaktadır. Bu durum her iki taraf<br />

için de yeniden deney yapma ihtiyacının ortadan kalkması<br />

ile maliyeti düşürücü bir faktördür [3] . IAF (International<br />

Accreditation Forum), akredite edilmiş sertifikasyon<br />

kurumlarının güvenirlik ve uygunluğunu denetleyen<br />

bir organizasyondur [4] . EA (European Co-operation for<br />

Accreditation) Avrupa birliği üyesi ülkeler ile aday statüsündeki<br />

ülkelerin akreditasyon kuruluşlarının üye olduğu<br />

kar amacı gütmeyen bir kuruluştur [5] . Bu kuruluşlar<br />

dünyada uygunluk değerlendirmesi faaliyetlerini akredite<br />

etmek üzere çeşitli ülkelerde kurulmuş kuruluşları<br />

bir araya getirerek iletişimi sağlamaktadır. Ülkemizde<br />

akreditasyon faaliyetlerini TÜRKAK yürütmektedir.<br />

Akreditasyon kuruluşlarının yanı sıra, çeşitli alanlarda<br />

standardizasyonun ve uygulama ve terim birliğinin<br />

sağlanması için çalışmalar yapan, rehberler yayınlayan<br />

organizasyonlar da vardır. Deney laboratuvarları<br />

için standartlarda ISO (International Organization for<br />

Standardization) ve ASTM (formerly American Society<br />

for Testing and Materials) en çok tercih edilen kuruluşlardır.<br />

ASTM dünyanın en büyük gönüllü standart<br />

geliştiren kuruluşlarından biridir. TSE ise Türkiye’de<br />

standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve<br />

kalibrasyon hizmeti vermektedir. Özbekistan, Kazakistan,<br />

Azerbaycan gibi ülkelere de hizmet götürmektedir.<br />

36


Kimya alanında IUPAC (International Union of Pure and<br />

Applied Chemistry) özellikle terminolojide uyumluluğu<br />

sağlar. Metroloji alanında pek çok farklı organizasyon<br />

beraber çalışmaktadır (ISO, IEC , BIPM, OIML, IUPAC,<br />

IUPAP, IFCC). Bu organizasyonlar bir araya gelip VIM<br />

(International Vocabulary of Metrology) adlı yapıyı oluşturmuştur.<br />

NIST (agency of the US Commerce Department‘s<br />

Technology Administration) ise ölçüm ve metodlara<br />

ilişkin standartları yayınlamaktadır. EURACHEM<br />

(Co-operation for Analytical Chemistry in Europe) analitik<br />

kimya odaklı olup, kimyasal ölçümlerde uluslararası<br />

izenebilirlik için sistem geliştirmeyi amaçlayan bir organizasyon<br />

ağıdır. Teknik ve ilkesel konulara ilişkin bilimsel<br />

yaklaşımlar geliştirmek ve ortak problemlere çözüm<br />

bulmak üzere bir iletişim ortamı geliştirmiştir. Aynı şekilde<br />

CITAC (Cooperation on International Traceability<br />

in Analytical Chemistry) ve EUROLAB’ta (Organization<br />

for Testing in Europe), konuya ilişkin rehberler yayınlayan<br />

bir kurumdur. EUROLAB’ın Türkiye’deki temsilciliği<br />

TÜRKLAB’tır. Özellikle bu kuruluşlar, deney laboratuvarları<br />

için faydalı rehberler üretmektedirler [6] .<br />

Dünyada deney ve kalibrasyon laboratuvarlarının akreditasyonu<br />

için ISO 17025 standardı kullanılmaktadır.<br />

17025’e göre akreditasyon, bir deney laboratuvarının<br />

rekabet gücünü artırmakta, yönetim sistemini geliştirmekte<br />

ve hizmetindeki etkinliği ve verimliliği artırmaktadır<br />

[7] . Adli bilimlerde 17025 akreditasyonu, tüm dünya<br />

mahkemelerinde test laboratuvarlarının bilirkişilik hizmetinin<br />

kabul edilebilirliğinin bir güvencesidir. 17025<br />

standardına uyum, laboratuvarda işleyişin her ayrıntısının<br />

değişmez bir prosedüre göre işlemesini, iş akışı<br />

süreçlerinin her zaman aynı olmasını sağlar. Bu şekilde,<br />

olası hatalar en aza indirilir, laboratuvarın işleyişinde ve<br />

hizmetinde verimlilik artar. Akredite olmak, hem standartlar<br />

hem de diğer araştırma laboratuvarlarının faaliyetleri<br />

ile ilgili rehberler vasıtasıyla, karşılıklı tanınmayı<br />

ve hatta araştırma sonuçlarının uluslararası düzeyde<br />

karşılaştırılabilir olmasını mümkün kılar. Akreditasyon<br />

ile laboratuvarların yeterliliği müşteriler için açık hale<br />

getirilmektedir. Bu da laboratuvarların verdiği kalibrasyon<br />

sertifikaları veya deney raporlarının güvenirliğinin<br />

artırılmasını sağlar. Bu sayede uluslar arası ticaret<br />

kolaylaşmaktadır. Akreditasyon bugün, kimi zaman<br />

bir zorunluluk, kimi zaman gönüllülük esasına dayalı<br />

bir süreçtir. Serbest piyasa ekonomilerini uygulayan<br />

ülkelerde, laboratuvarlar; bağımsızlıklarını ve güvenilirliklerini<br />

kanıtlamak ve rekabet gücünü artırabilmek için<br />

akredite olmak zorundadırlar.<br />

TS EN ISO/IEC 17025 “Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının<br />

Yeterliliği İçin Genel Şartlar” başlıklı standardın<br />

iki ana bölümü bulunmaktadır. Bu bölümler<br />

“yönetim şartları” ve “teknik şartlar” olarak ifade edilmektedir.<br />

Yönetim şartları öncelikli olarak laboratuvardaki<br />

kalite yönetim sisteminin işleyişi ve etkinliği ile ilgili<br />

iken, teknik şartlar personelin yetkinliği, metodoloji ve<br />

deney/kalibrasyon ekipmanına hitap etmektedir. Kalite<br />

sisteminde ne olursa olsun, “yazdığını yap”, “yaptığını<br />

yaz” sloganı önemlidir [8] . Doğru bir uygulama için<br />

standardın da doğru yorumlanması gerekir. Standardın<br />

doğru yorumlanmasında, tecrübeli laboratuvarlardan<br />

ve denetçilerden fikir almak önemlidir.<br />

Adli Laboratuvarlarda standardizasyonun gerekli olmasının<br />

en önemli sebepleri:<br />

1 Adli laboratuvarların verdiği raporun dünyanın her<br />

yerinde kabul görmesi<br />

2 Kurumlar arası rekabetin artan baskısı ve dünya laboratuvarları<br />

ile uluslararası rekabette yer alabilmek<br />

3 Çalışanların potansiyelini açığa çıkarmak ve kaliteli<br />

iş gücünü artırmak<br />

4 Müşterilerin sunulan hizmete karşı artan beklentilerini<br />

karşılamak<br />

5 Dünya çapında küreselleşme<br />

6 Adli laboratuvarlara güveni artırmak<br />

7 Laboratuvar hizmetlerinin kaliteyi koruyarak hızlı<br />

üretilmesini sağlamak<br />

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü ve<br />

Akreditasyon<br />

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Adli Tıp Enstitüsü<br />

bünyesinde Müdürlüğe bağlı Tıp, Fen ve Sosyal<br />

Bilimler Anabilim Dalları bulunmaktadır. Adli Tıp Enstitüsü<br />

yüksek lisans ve doktora eğitimi, bilimsel araştırma<br />

faaliyetlerinin yanı sıra bilirkişilik uygulamalarını<br />

sürdürmektedir. İ. Ü. Adli Tıp Enstitüsü Adli Bilimler<br />

Laboratuvarı Kalite Yönetim Birimi, Numune Kayıt ve<br />

Kabul Birimi, Adli Moleküler Genetik Laboratuvarı, Adli<br />

Toksikoloji Laboratuvarı, Depo Birimi ve yardımcı hizmet<br />

birimi olarak da İdari ve Mali İşler Biriminden müteşekkil<br />

olmaktadır. Adli Bilimler Laboratuvarı personeli<br />

bağlı bulundukları Fen Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı<br />

aracılığı ile ve tüm idari birimler de Enstitü Sekreteri<br />

aracılığı ile Enstitü Müdürü’ne bağlıdır. Ayrıca enstitü<br />

kurulu, enstitü müdür yardımcıları ve kalite yönetim sistemi<br />

de direkt olarak Enstitü Müdürü’ne bağlıdır.<br />

İstanbul Üniversitesi bünyesinde ilk akreditasyon Adli<br />

Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı tarafından alınmıştır.<br />

Adli Tıp Enstitüsü, Türkiye’de adli bilimler alanında<br />

akredite olmuş olan, aralarında Polis Kriminal, Jandarma<br />

Kriminal ve Adli Tıp Kurumu’nun da bulunduğu<br />

4 kurumdan biridir [9] . Üniversite laboratuvarları arasında<br />

18 akredite laboratuvardan biridir. Türkiye’de akredite<br />

deney laboratuvarı olan 15 üniversite mevcuttur.<br />

37 KASIM <strong>2013</strong>


İstanbul Üniversitesi Birleşik<br />

Kalite Yönetimi adı altında bir<br />

kalite yapılanmasına başlamış<br />

olup, bu yapının kolları<br />

olan Eğitim akreditasyonu<br />

ve Hastane birimlerinin akreditasyonu<br />

için çalışmalar<br />

devam etmektedir. Bu süreç<br />

daha henüz başlamışken<br />

Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul<br />

Üniversitesi’ne kalite belgesi<br />

kazandıran ilk birim olmuştur.<br />

Laboratuvar akreditasyonunda<br />

gönüllüğün sağlanması,<br />

personele akreditasyonun<br />

getirilerinin anlatılması 17025<br />

standardını yakalamada ve<br />

sürdürülebilirliğinin sağlanmasında<br />

temel noktadır.<br />

Başlangıçta Avrupa Adli Bilimler<br />

Ağı’nın (ENFSI) üyelerine<br />

akredite olma veya akreditasyon<br />

çalışmalarına başlayarak<br />

akreditasyon taahhütü<br />

verme zorunluluğunu getirmesi,<br />

Enstitümüzün üyeliğinin<br />

devam etmesi ve Avrupa standartlarında hizmet<br />

verdiğini kanıtlaması için bu çalışmalara başlamasını<br />

zorunlu kılmıştır. Başlangıçta gönüllülükten ziyade bir<br />

zorunluluk olan bu süreç, yavaş yavaş personel arasında<br />

yayılan gönüllü bir sürece dönüşmüştür.<br />

Akreditasyon süreci, Müdürlük, Fen Bilimleri Anabilim<br />

Dalı Başkanlığı, sınırlı sayıda gönüllü personelin, öğrenci<br />

asistanlarının ve ilgili birimlerin gönüllü ve özverili<br />

katkılarıyla doküman hazırlama ve kayıtların tutulması<br />

şeklinde başlamış, daha sonra iç eğitimler, iç ve dış<br />

denetimler ve nihayet akreditasyon ile personel farkındalığı<br />

ve motivasyonu sağlandıktan sonra çok daha etkin,<br />

kalitenin ve gönüllülüğün yükselişe geçtiği bir dönem<br />

başlamıştır. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü<br />

Adli Bilimler Laboratuvarı, TS EN ISO/IEC 1705:2012<br />

akreditasyon standardından 19.07.2012 tarihinde AB-<br />

0477-T numarası ile akredite olmuştur. TÜRKAK‘ın<br />

verdiği akreditasyon süresi 4 senedir. Dolayısıyla, bu<br />

laboratuvarın sahip olduğu akreditasyon, ilgili Yönetmelik<br />

ve Tebliğlere uygunluğunu sürdürmesi halinde<br />

18.07.2016 tarihine kadar geçerlidir. Akreditasyonun<br />

ardından, Adli Bilimler Laboratuvarının Kalite Sistemi<br />

İstanbul Üniversitesi Birleşik Kalite Yönetim Sistemi’ne<br />

entegre edilmiştir. Nihayet son yapılanmada, Adli Bilimler<br />

Laboratuvarı Kalite Yönetim Birimi, Enstitü Müdürlüğü’ne,<br />

üniversite Birleşik Kalite Yönetimi’nin Kalite<br />

Temsilcisi üzerinden bağlanmıştır. Bu sistem ile <strong>2013</strong><br />

Tablo 1: İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı<br />

Akreditasyon Kapsamı.<br />

TS EN ISO/IEC 17025:2012- Deney Laboratuvarı<br />

Deneyi Yapılan Malzemeler/ Deney Adı Deney Metodu (Ulusal,<br />

Ürünler<br />

Uluslar arası<br />

standartlar,<br />

işletme içi metodlar)<br />

Adli Genetik İnceleme Kan (sıvı), Kan Lekesinden QIAampDNA P-AMGL-006 İşletme İçi<br />

yanak epitelyum hücresi, Mini Kit ile DNA İzolasyonu Metot<br />

kan lekesi (kuru kan)<br />

Kandan QIAampDNA Mini Kit<br />

ile DNA İzolasyonu<br />

Kandan Chelex 100 ile DNA<br />

İzolasyonu<br />

Yanak Epitelinden (Ağız<br />

Swabından) QIAamp Puregene<br />

Buccal Cell Core Kit B İle DNA<br />

İzolasyonu<br />

DNA miktar tayini (florometrik<br />

yöntemle)<br />

PCR (Polymerase Chain<br />

Reaction) yöntemi ile<br />

DNA çoğaltılması<br />

PCR Ürünlerinin Analizi (ABI<br />

3130 cihazında elektroforez)<br />

yılı içinde laboratuvarımızda gerçekleştirilen gözetim<br />

denetimi başarıyla gerçekleştirilmiştir. İstanbul Üniversitesi<br />

Adli Tıp Enstitüsü’nün Adli Bilimler alanında sahip<br />

olduğu akreditasyon kapsamı Tablo 1’de verilmiştir.<br />

Laboratuvarın adli bilimler alanında sahip olduğu akreditasyon<br />

kapsamı Adli Genetik İnceleme Kan (sıvı),<br />

yanak epitelyum hücresi, kan lekesi (kuru kan)’dan<br />

oluşan malzemeler/ürünlere ait deneylerden oluşmakta<br />

olup, laboratuvar kapsam genişletme çalışmalarına<br />

başlamıştır.<br />

Laboratuvar, bireysel ve kurumsal kalitenin üst düzeye<br />

çıkarılması, analiz sonuçlarının ve raporlarının uluslararası<br />

geçerliliğinin ve yakalanan standardın sürdürülebilirliğinin<br />

sağlanması adına yürütmekte olduğu çalışmalara<br />

ilave olarak toksikoloji alanında kullanılan işletme<br />

içi analiz metotlarıyla kapsam genişletme çalışmalarına<br />

da başlamıştır. Kapsam genişletme çalışmaları toksikolojide<br />

ICP-MS ile idrarda ağır metal analizi ve HS-<br />

GC-MS ile kanda alkol analizi metodları için başlamıştır.<br />

Gerekli finansal kaynaklar sağlandığında, sonraki<br />

adımlar arasında idrar, kan ve saçta HPTLC ile tarama,<br />

GC-MS ve LC-MS-MS ile uyuşturucu analiz yöntemleri<br />

düşünülmektedir. Bu yöntemlerin dışında sürekli<br />

bilimsel araştırmalarla yöntem geliştirilmektedir. Valide<br />

edilmiş işletme-içi yöntemler arasında patlama sonrası<br />

toprak örneklerinde LC-MS/MS ile patlayıcı analizleri,<br />

LC-MS-MS ile idrarda uyuşturucu analizi, LC-MS-MS<br />

38


ile idrarda esrar metaboliti analizi, tecavüz suçlarında<br />

kullanılan hipnotik maddelerin idrarda LC-MS/MS ile<br />

analizi, kanda striknin ve warfarin analizi, HPLC ile kağıttaki<br />

yazıdan mürekkep yapı analizi, LC-MS/MS ile<br />

idrarda etil glukuronid (alkol metaboliti) analizi, ciğer ve<br />

larvada LC-MS/MS ile amitriptilin analizi, idrarda LC-<br />

MS/MS ile fentanyl tayini, ICP-MS ile tekstil ürünlerinde<br />

kurşun analizi de bulunmaktadır. Müşterinin talep ettiği<br />

analizler, kapsamda bulunmuyorsa, işletme içi analiz<br />

metodu geliştirilmekte, valide edilip örnek bu metodla<br />

çalışılmaktadır.<br />

17025 standardına göre akreditasyon sürecinde<br />

Adli Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı örneği<br />

ve bu sürece girecek olan laboratuvarlara<br />

öneriler<br />

17025 standardizasyonuna göre bir kalite sistemi<br />

oluşturmak isteyen laboratuvarlar tam bir akreditasyon<br />

hazırlığı için sistemi dokümante etmeli, sorumlulukları<br />

tanımlamalı, kayıtları tutmalı, test maddelerini tanımlamalı,<br />

personeli eğitmeli ve tüm bu faaliyetlerin zamanlamasına<br />

uymalıdır [10] . En güzeli, akreditasyon başvurusu<br />

sırasında laboratuvarın Kalite Yönetim Sistemini<br />

oturttuktan sonra yaklaşık 6 ay bu sistemin kurallara<br />

göre işlediğini kanıtlayabilmesidir.<br />

Standardın Yönetim Şartlarına İlişkin Öneriler<br />

ISO 17025 standardına göre akredite olmak isteyen<br />

laboratuvarlar öncelikle form, talimat, prosedür, şema,<br />

plan, liste vb. dokümanlarını hazırlayıp, bu dokümanların<br />

ve prosedürlerin ışığında oluşturdukları ve kontrolünü<br />

sağladıkları veri ve kayıtlarının izlenebilirliğini sağlayabildikleri<br />

bir sistem oturttuklarına emin olduktan<br />

sonra Kalite El Kitaplarını hazırlamalıdırlar. Aksi takdirde<br />

dokümantasyon şekillendikçe Kalite El Kitabının da<br />

tekrar tekrar revize edilmesi gerekebilir. Kalite El Kitabı,<br />

sistem içindeki her personelin okuması gereken ve<br />

sisteme ilişkin genel bir bakış açısı kazandıran, belirli<br />

konularda ilgili dokümanlara yönlendiren bir rehber niteliğinde<br />

olmalıdır. Çok detaylı olmayıp, ayrıntılı bilgiden<br />

ziyade ilgili prosedürlere, gerekirse formlara atıf yapılan<br />

kısa bir kitap olarak hazırlanmalıdır.<br />

Laboratuvarımızda kalite faaliyetlerine başlanıldığı dönemlerde<br />

ENFSI nin belirttiği tarihe kadar akreditasyona<br />

başvurma gerekliliğinden dolayı, kalite sorumlularının<br />

önceliği doküman hazırlamak ve sistemi kurmak<br />

olmuştur. Bu konuda eğitim eksikliğinin dezavantajlarını<br />

gideren en büyük unsur, laboratuvardan sorumlu<br />

Fen Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı’nın denetçi olmasıdır.<br />

Personel arasında konuya ilişkin detaylı eğitim,<br />

Müdürlüğün desteği ve Anabilim Dalı’nın girişimleriyle<br />

başta sadece Kalite Yöneticileri tarafından alınmış,<br />

personelin eğitimi ise bu faaliyetlerin bir kısmı gerçekleştirildikten<br />

sonra alınmıştır. Dolayısıyla, böyle bir akreditasyon<br />

sürecine başlayacak olan laboratuvarların<br />

kalite yöneticilerinin ve personelinin, kurumlarında bilgi<br />

desteği alabilecekleri bir denetçi ya da 17025 eğitimi<br />

almış yönlendirici bir personel bulunmuyorsa, çalışmalara<br />

başlamadan önce 17025 eğitimi almaları ve zihinlerindeki<br />

soru işaretlerini eğitim veren denetçilerle fikir<br />

alışverişi yaparak gidermeleri ve eğitim sonrası edindikleri<br />

bilgileri kurum personeli ile iç eğitimler yoluyla paylaşmaları,<br />

akreditasyon sürecinde eğitim eksikliğinden<br />

kaynaklanan bazı yanlış uygulamaları ve doğru uygulamayı<br />

bulmak için gerekli olan vakit kaybını azaltacaktır.<br />

Süreç içinde personelin tereddütte kaldığı noktaların,<br />

ortaya çıkan fikir ve taleplerin standarda uygunluğunun<br />

değerlendirilmesinde ve uygunsuzlukların giderilmesinde<br />

ise kısa süreli iç eğitimler oldukça faydalı olmuştur.<br />

Personel kalite sistemini ve kalite sistemi içindeki kendi<br />

yerine ait detayları daha iyi öğrendikçe, kalite sistemini<br />

benimsemeye başlamış ve motivasyon artmıştır. Tabii<br />

ki bu motivasyonda bezdirmeyen ve kolaylaştırıcı kalite<br />

uygulamalarının, personelin ihtiyaçlarına ve taleplerine<br />

göre kalite sistemine uygun olmak kaydıyla bazı uygulamaların<br />

nasıl daha pratik hale getirilebileceğinin<br />

araştırılmasının ve bu şekilde sürekli iyileştirmeye gidilmesinin<br />

rolü de büyüktür. Kalite sistem personel için<br />

bir külfet değil, aksine belirsizliklerin ortadan kalktığı bir<br />

kolaylık olmalıdır. Enstitüde faaliyetler halen yöneticilerin<br />

ve kalite yönetiminin bu bakış açısıyla yürütülmektedir.<br />

Çalışmanın bu bölümünde standardın yönetim<br />

şartlarına ilişkin bazı tavsiyeler yer alacaktır [11] .<br />

Yerleşim ve Çevre Şartları<br />

Akredite olmak isteyen bir laboratuvarın, dokümantasyona<br />

başlamadan önce, fiziki şartlarının standarda uygun<br />

olup olmadığını gözden geçirmesi gerekir. Resim<br />

1 de, Adli Bilimler Laboratuvarı Adli Moleküler Genetik<br />

Birimi’ne ait numunenin geri dönüşsüz olarak pencerelerden<br />

laboratuvara girişini ve ilerleyişini gösteren bölümler,<br />

PCR odası ve elektroforez odası görülmektedir.<br />

Her bir odayı birbirine bağlayan bir iç koridor mevcuttur.<br />

Bunun dışında, kalite yönetimi için gerekli teknik<br />

donanımın (fotokopi makinesi, bilgisayar, vs.) sağlandığı<br />

ve kalite toplantılarının gerçekleştirildiği ayrı bir oda<br />

oluşturulması, akreditasyon sürecinde dikkat ve hız<br />

gerektiren doküman hazırlama, sisteme girme, dağıtım<br />

işlerinin ve ekip çalışmasının düzene oturmasını sağlamıştır.<br />

Cihazlarda herhangi bir teknik arıza meydana<br />

geldiğinde (örneğin derin dondurucular için elektrik<br />

kesintisi olması) laboratuvar sorumlusunu anında haberdar<br />

edecek bir alt yapı/sistemin kurulması oldukça<br />

faydalı olacaktır. Analizlerin yapıldığı ortamların düzenli<br />

olarak sıcaklık, gerekli durumlarda nem ölçümü düzenli<br />

olarak yapılmalı ve kayıt altına alınmalıdır [12] . Logbook<br />

u olup 24 saat ortam şartlarını otomatik olarak kayıt<br />

39 KASIM <strong>2013</strong>


altına alan cihazlar, konuya ilişkin denetimi artıracak, iş<br />

yükünü azaltacaktır. Bazı durumlarda denetçiler standartta<br />

doğrudan yer almayan, ancak uygulanmasının<br />

kaliteyi artıracağı önlemler alınmasını da isteyebilmektedirler.<br />

Burada standardın yorumlanmasında insiyatifler<br />

devreye girebilmekte, yangın merdiveni, duman<br />

alarm sistemi oluşturulması gibi önemli tedbirler görünüşte<br />

standartta doğrudan yer almamasına rağmen,<br />

standardın ruhuna uygun faaliyetlerdir. Bu tür uygulamalar,<br />

sadece işçi güvenliği değil, olası bir kazanın hatta<br />

afetin önlenmesini, ya da bir kaza sırasında delillerin<br />

ve önemli belgelerin kurtarılma şansının doğmasını da<br />

sağlayabilir. İşçi güvenliği de kaliteli bir çalışmanın ortaya<br />

çıkarılmasında önemlidir. Ecza dolabı, göz banyosu,<br />

duş, havalandırma gibi sistemler personeli ve dolaylı<br />

olarak yapılmakta olan işi koruyacaktır. Resim 2 de Adli<br />

Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı’nın koridorundaki<br />

duş sistemi görülmektedir.<br />

Dokümantasyon ve İzlenebilirlik<br />

Akredite olmak istediği metotlara ilişkin fiziki şartlarını<br />

sağladıktan sonra laboratuvar, dokümanların hazırlanmasına<br />

Doküman Hazırlama ve Kontrolü prosedüründen<br />

başlamalıdır. Kurum içinde doküman hazırlanmasında<br />

karşılaşılan en büyük sıkıntı, dokümanların<br />

Resim 1: Adli Bilimler Laboratuvarı Adli Moleküler Genetik<br />

Birimi’ne ait (a) numunenin geri dönüşsüz olarak<br />

pencerelerden laboratuvara girişini ve ilerleyişini gösteren<br />

resim, (b) PCR odası (c) elektroforez odası<br />

Resim 2: Adli Bilimler Laboratuvarı’nın koridorundaki<br />

duş sistemi görülmektedir.<br />

izlenebilirliğinin sağlanmasıdır. Her bir dokümana özgü<br />

izlenebilirliğin ne şekilde sağlanabileceği eğitimler ve iç<br />

denetimler sırasında denetçilerin/17025 eğitimi almış<br />

kişilerin tavsiyeleriyle ve o kurum içindeki uygulamalardan<br />

faydalanılarak bulunmalıdır. İzlenebilirliği sağlamak<br />

adına, yürümekte olan bir sistemi kökten değiştirmek<br />

yerine, o kurumda var olan uygulamaları kullanarak ve<br />

beklentiler doğrultusunda geliştirerek sistemi iyileştirme<br />

yoluna gitmelidir.<br />

Sistem parça parça oluşturulurken, en iyi yöntem, bir<br />

kalite ekibinin görevlendirilmesidir. Bu kalite ekibinde<br />

standarda ilişkin konu başlıkları ekip elemanlarına paylaştırılmalı,<br />

her bir kalite yönetim birimi elemanı, kendi<br />

konusunda uzmanlaşmalı ve sistemin o parçasını<br />

yapılandırmalıdır. Tamamlanmış olan sistem parçaları<br />

işlerliklerini kazanmalı (örn. Formların doldurulması,<br />

kayıtların tutulması ve bunların izlenebilirliklerinin sağlanması),<br />

diğer parçalar yapılandırılırken tamamlanmış<br />

olan konulardaki aktiviteler bekletilmemelidir. Örneğin<br />

sisteme ilişkin tüm dokümantasyon tamamlanmamış<br />

olsa bile, dokümantasyonu tamamlanmış olan uygunsuz<br />

işin kontrolüne ilişkin süreçler rahatça yürüyebilir.<br />

Kurulan sistemin izlenebilirlik korunarak en az 6 aydır<br />

işlediğine dair gerekli doküman ve kayıtların birikmiş<br />

olması gerekir.<br />

İzlenebilirliğin sağlanması tarih ve doküman kodu, tarih<br />

ve kayıt no, kayıtlarda ve verilerde veriyi üretenin<br />

adı soyadı, tarih ve imzası ya da cihazların logbookları<br />

sayesinde gerçekleştirilebilir. Örneğin, enstitüdeki uygulamalarda<br />

uygunsuzluk tespiti ve düzeltici/önleyici<br />

faaliyet formları, tarih ve sıra no ile kaydedilmekte ve<br />

izlenmektedir. Hazırlanan her belge bir dokümandır.<br />

Doldurulan her form artık bir kayıt haline dönüşmüştür.<br />

Enstitümüzde dokümanlar, doküman kodu, yayın<br />

tarihi, revizyon no, revizyon tarihi, sayfa no, doküman<br />

başlığı ve varsa kopya numarası ile izlenmektedir. Dokümanlarda<br />

revizyonlar sırasında yapılan değişiklikler<br />

doküman sonunda tarihi ve revizyonu yapanın adı ile<br />

birlikte yer alan revizyon tarihçesi ile izlenmektedir. Re-<br />

40


vizyon tarihçesi gibi pratik bir uygulama sayesinde bir<br />

dokümanda gerçekleşmiş olan tüm revizyonlar o dokümanın<br />

arkasında görülebilmektedir [13] .<br />

Enstitümüzde dokümanlar, kayıtlar ve veriler için ayrı<br />

ayrı hazırlama, saklama, dağıtım ve kontrol prosedürleri<br />

vardır. Doküman, veri ve kayıtların ve yedeklerinin<br />

hangi ortamda, ne şekilde saklanacağı, sorumluları ve<br />

bunlara kimlerin ulaşmaya yetkili olduğu bellidir.<br />

Zorunlu akreditasyon süreçlerinde yaşanan en büyük<br />

zorluk, dokümanların hazırlanmasında karşılaşılır. Bu<br />

konudaki zorluk, bir kısım dokümanın ilgili birimlerin<br />

ilgili personeli tarafından hazırlanması, bir kısmının<br />

ise gerekli bilgileri toplayarak kalite yönetiminin hazırladığı<br />

yönetim dokümanlarının ilgili birimler tarafından<br />

gözden geçirilmesi ile aşılmıştır. Bu şekilde sistemin o<br />

parçasına ilişkin tüm işleyiş konuya en hakim personel<br />

tarafından eksiksiz olarak kaydedilmiş, hazırlanan doküman,<br />

ihtiyaçlara tam olarak cevap verecek niteliğe<br />

bürünmüştür.<br />

Bazı kurumlarda sisteme ait belgelerin saklanması, dağıtımı<br />

ve kontrolünü yöneten, dijital ortamda doküman<br />

yönetim sistemleri mevcuttur [14] . Özellikle son yıllarda<br />

17025 e yönelik dijital doküman yönetim sistemleri<br />

ortaya çıkmış olup, kurumun isteğine göre gerekli<br />

modüller ilave edilerek modifikasyonlar yapılabilmekte<br />

ve kurumun sistemine uygun hale getirilebilmektedir.<br />

Enstitümüzde kalite yönetim sistemine ilişkin tüm dokümantasyon<br />

hardcopyler üzerinden sağlanmaktadır.<br />

Kalite yönetimi kendi hazırladığı dokümanları ve diğer<br />

tüm birimlerin dokümanlarını sisteme girmiş, dağıtımını<br />

sağlamış ve orjinallerini kalite birimindeki dolaplarda<br />

muhafaza etmektedir. Halen ilgili dokümanların revizyonu<br />

ilgili birimler tarafından gerçekleştirilmekte, kalite<br />

yönetimi bu revize dokümanları sisteme girerek, eski<br />

dokümanları imza karşılığı toplayıp, geçersiz doküman<br />

klasörüne koyup, yenilerini dağıtmaktadır. Burada yaşanan<br />

en büyük zorluk ise 17025 ve yönelik dijital doküman<br />

yönetim sistemlerinin ücretlerinin yüksek olması<br />

sebebiyle temin edilememesi ve hardcopy ile sisteme<br />

devam edilmesinin kamu ve üniversite personeline getirdiği<br />

iş yükü ve fazla sayıda kağıt israfıdır.<br />

Denetimler sırasında denetçiler kurumun işleyişi hangi<br />

tarz doküman yönetim sistemine göre gerçekleştiriliyorsa,<br />

o sistem üzerinden denetimlerini gerçekleştirmektedir.<br />

Hardcopy üzerinden yürüyen sistemlerde,<br />

dokümanların bilgisayarda kayıtlı elektronik kopyalarının<br />

denetimde bir işlerlikleri bulunmamaktadır.<br />

Laboratuvarımızdaki her bir prosedürde şu genel başlıklar<br />

mutlaka yer almaktadır: Kapsam, Amaç, Tanımlar,<br />

Sorumlular, Uygulama, İlgili Dokümanlar, talimatlar ise<br />

sadece basit dilde konuların ayrıntılarına ilişkin uygulamayı<br />

içermektedir. Laboratuvarın ürettiği her bir dokümanın<br />

orjinalleri kalite yönetim biriminde, kopyaları ise<br />

birimlerde saklanmaktadır. Kopya numaralarına göre<br />

kopyaların hangi birimde mevcut olduğu doküman dağıtım<br />

defteri yoluyla izlenmektedir.<br />

Kalite dokümanlarının tamamı, laboratuvarda tüm<br />

personelin ulaşabileceği, ortak bir alanda bulundurulmaktadır.<br />

Bu şekilde, personelin sisteme hakim olması<br />

amaçlanmıştır. Laboratuvarımızda kalite yönetim sistemine<br />

ve birimlere ait prosedürler Tablo 2’de verilmiştir.<br />

Kalite politikası, reklam türünde, kısa, müşteri odaklı,<br />

ancak standardın ilgili maddelerinin tamamını kapsayacak<br />

şekilde olmalıdır [15] . Enstitümüzde denetim sonrası<br />

bu doğrultuda revize edilen Kalite Politikası ve buna<br />

ilaveten, üniversitenin birleşik kalite yönetim sistemi<br />

politikası, laboratuvarın ve Enstitünün çeşitli yerlerinde,<br />

personelin ve müşterinin görebileceği şekilde asılı bulunmaktadır.<br />

Personel, Gizlilik ve Eğitimler<br />

Adli Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı’nda, standarda<br />

uygun olarak laboratuvara giriş ve çıkış elektronik<br />

olarak kontrol alındadır. Ziyaretçilerin ve deneylerini<br />

takip etmek isteyen müşterilerin laboratuvara girişlerinde<br />

ziyaretçi formları doldurtulmakta ve ziyaretçilere<br />

özel gizlilik sözleşmeleri imzalatılmaktadır. Personel ve<br />

yönetim için de daha ayrıntılı gizlilik sözleşmeleri mevcut<br />

olup, personelin yönetime ve müşteriye, yönetimin<br />

de personele ve müşteriye karşı taahhütlerini içermektedir.<br />

Personelin deneyde ve raporlamada tarafsızlığını<br />

bozabilecek herhangi bir baskıdan uzak olduğu güvence<br />

altındadır.<br />

Personele ilişkin personel bilgi formları, imza paraf örnekleri,<br />

yetkilendirme formları, görev yetki ve sorumluluk<br />

formları ve vekalet çizelgeleri mevcuttur. Her yetkili<br />

personel için vekil atanamayabilir. Ancak görev, yetki<br />

ve sorumluluklardaki çelişkiler ortadan kaldırılmıştır.<br />

Akreditasyon sonrası gelen personel için oryantasyon<br />

planları, formları ve kayıtları kalite yönetim biriminde<br />

saklanmaktadır. Personel ve eğitimlere ilişkin kayıtlar<br />

kurumun tercihine göre personel biriminde de saklanabilir,<br />

bu daha iyi bir uygulama olabilir. Etkin ve hızlı bir<br />

kalite süreci sağlanması için, personelin oryantasyonu<br />

kısa ancak yeterli bir süre içerisinde tamamlanmalıdır.<br />

Mümkünse, benzer eğitime sahip ve aynı alanda çalışacak<br />

olan personel için standardize edilmeli, personelin<br />

çalıştırılacağı birimdeki oryantasyonu daha uzun<br />

süreli olmalıdır [16] . Tüm yeni personele, oryantasyon<br />

öncesi çalışacağı kurum mutlaka tanıtılmalı, gezdirilmeli<br />

ve işleyişi anlatılmalıdır. Enstitümüzde de bu şekilde<br />

bir oryantasyon programı oluşturulmuş ve standardize<br />

edilmiştir.<br />

41 KASIM <strong>2013</strong>


KALİTE YÖNETİM NUMUNE KABUL ADLİ MOLEKÜLER DEPO<br />

SİSTEMİ BİRİMİ GENETİK BİRİMİ BİRİMİ<br />

Dokümanların Hazırlaması ve Numune Kabul Prosedürü Kalibrasyon Takip Prosedürü Depo<br />

Kontrolü Prosedürü<br />

Prosedürü<br />

Rapor Hazırlama Prosedürü Numune Saklama ve Atık Prosedürü Temizlik Prosedürü<br />

Kayıtların Kontrolü Prosedürü Talep ve Tekliflerin Gözden Laboratuvar Malzemelerinin Yıkama<br />

Geçirilmesi Prosedürü<br />

ve Sterilizasyon Prosedürü<br />

Yönetimin Gözden Geçirmesi Numune Kayıt Kabul Klavuzu Florometrik Yöntemle<br />

Prosedürü<br />

DNA Miktar Tayin Prosedürü<br />

Uygun Olmayan Hizmetin<br />

ABI 3130 Genetik Analizör<br />

Kontrolü Prosedürü<br />

Bakım Prosedürü<br />

Düzeltici Faaliyet Prosedürü<br />

DNA Analizi-Profilleme Deney<br />

Metodunun Geçerli Kılma Rapor<br />

Prosedürü<br />

Önleyici Faaliyet Prosedürü<br />

DNA Analizi Profilleme Deney<br />

Metodunun Validasyonu Prosedürü<br />

İç Tetkik Prosedürü<br />

Kalibrasyon Prosedürü<br />

Satın Alma Prosedürü<br />

Verilerin Bütünlüğünü Sağlama<br />

Prosedürü<br />

Eğitim Prosedürü<br />

Kontaminasyon Prosedürü<br />

Personel Prosedürü<br />

Cihaz Taşıma Prosedürü<br />

Müşteri Memnuniyet Prosedürü<br />

Kalibrasyon Prosedürü<br />

13 Adet 4 Adet 11 Adet 1 Adet<br />

Toplam 29 Adet Prosedür<br />

Tablo 2. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Adli Bilimler Laboratuvarı Kalite Yönetim sistemi ve diğer<br />

birimlere ait prosedürler.<br />

Genellikle tüm devlet kurumlarında satın alma süreçleri<br />

uzun zamana yayıldığında, personelin motivasyonu<br />

düşmekte, bu durum işleyişte bir güvensizliğe neden<br />

olmaktadır. 17025 kalite sistemi gereği, laboratuvarın<br />

satın alma süreci, işleyişin kalitesini etkilememeli, yavaşlatmamalı,<br />

raporlarda ve akreditasyon çalışmalarında<br />

gecikmelere sebep olmamalıdır. Standartta öngörülen<br />

tedarikçi değerlendirme kayıtlarının yanı sıra,<br />

satın alınan malzemelerin deneyimler sonucu en hızlı<br />

ve en güvenilir analizi sağlayan marka ve tipleri kayıt<br />

altına alınmalı ve her satın almada bu belirlenen malzemelere<br />

yönelinmelidir. Devlet laboratuvarları ucuz ve<br />

kalitesinden emin olmadığı malzemeyi alacak kadar<br />

zengin değildir. Bu malzemelerdeki yenilikler ihtiyaca<br />

cevap arayacak şekilde takip edilmelidir. Mümkünse<br />

laboratuvara giren malzemelerin uygunluğu malzemeler<br />

getirildiği anda test edilmeli, süreç geciktirilmeden<br />

tamamlanmalıdır.<br />

Uygunsuz işin kontrolü<br />

Laboratuvarda yöneticiler ve analiz personeli tarafından<br />

tespit edilen herhangi bir uygunsuzluk, sebep analizi<br />

yapılarak ve sorumluları ile düzeltici önleyici faaliyetleri<br />

42<br />

belirlenerek takibe alınmalıdır. Sebep analizi ve şeffaflık<br />

uygunsuzlukların tespitinde ve giderilmesinde temel<br />

faktörlerdir. Adli Bilimler Laboratuvarı’nda bir uygunsuzluk<br />

tespit edildiğinde bu bir iyileşme fırsatı olarak<br />

görülmekte, gerekli düzeltmelerle kalite yükseltilmeye<br />

çalışılmaktadır. Tespit edilen uygunsuzluk kapatılıncaya<br />

kadar takibi yapılmaktadır.<br />

İç Tetkik<br />

Laboratuvarımızda en az yılda iki kez olacak şekilde<br />

kalite yönetim sistemi ve diğer birim ve laboratuvarlarda<br />

iç tetkikler ve bu iç tetkikler sonucunda da bilgilendirici<br />

bir toplantı yapılmaktadır. Denetim esnasında<br />

tespit edilen uygunsuzluklar, eksiklikler veya standarda<br />

aykırı durumlar kayıt altına alınarak uygunsuzluk formlarına<br />

kaydedilmekte ve gerekli düzeltici/önleyici faaliyetler<br />

başlatılarak takibi yapılmaktadır. Laboratuvarımız<br />

iç tetkiklerinde en çok dikkat edilen unsurlar, iç tetkik<br />

soru listesinin standardın iç tetkikle ilgili tüm maddelerini<br />

içermesi, iç tetkikçiler atanırken, iç tetkikçinin kendi<br />

çalıştığı birimden farklı bir birimi denetlemesi ve iç tetkikçilere<br />

ve birimlere en az 2 hafta öncesinden tetkik<br />

yapılacağının bildirilmesidir.


Yönetimin Gözden Geçirmesi<br />

Sistemimizde yönetimin gözden geçirme toplantıları alt<br />

ve üst tüm personelin katılımı ile yılda bir kez ve genellikle<br />

iç tetkik sonrasında yapılmaktadır. Tespit edilen<br />

uygunsuzluklar, birimlerin yıllık faaliyetleri, talepler,<br />

sistemin işlerliği, personelin yönetimden ve yönetimin<br />

personelden beklentileri incelenmekte bir önceki yılın<br />

hedefleri değerlendirilerek bir sonraki yılın hedefleri belirlenmektedir.<br />

Hedeflerin sayısal, ulaşılabilir ve objektif<br />

olması değerlendirmede kolaylık ve ayakları yere basan<br />

bir işleyiş sağlamaktadır. 1 yıl boyunca tespit edilen<br />

uygunsuzluklar, birimlerin yıllık faaliyetleri, talepler, sistemin<br />

işlerliği, hedefler, anket sonuçları ve standardın<br />

ilgili maddelerine ilişkin bilgiler içeren yönetimin gözden<br />

geçirmesi dosyası, tüm personele incelemesi ve toplantıya<br />

hazırlanması için toplantıdan 15 gün önce dağıtılmaktadır.<br />

Müşteri Memnuniyetleri/Şikayetleri, Reklam ve<br />

Pazarlama<br />

Kurumumuz eğitim ve hizmet odaklı çalışan bir kurum<br />

olduğundan müşteri memnuniyeti/şikayeti enstitümüzün<br />

gelişebilmesi açısında önemlidir ve dikkate alınmaktadır.<br />

Gönüllülük esas olmak üzere bizden hizmet<br />

talep eden müşterilere, hizmetimizin kalitesini artırabilmek<br />

amacı ile anket doldurtulmakta ve bu anket sonuçları<br />

periyodik olarak analiz edilerek gerek kalite toplantılarında<br />

gerekse bir bütün olarak yönetimin gözden<br />

geçirmesi toplantısında değerlendirilmektedir. Ve kalite<br />

hedefleri de bu memnuniyet/şikayetler doğrultusunda<br />

şekillendirilmektedir. Bu konuya ilişkin Adli Bilimler Laboratuvarının<br />

yaşadığı en büyük sorun, analiz ve adli<br />

vaka sayısı başvurularının artması için reklam ve pazarlamaya<br />

olan ihtiyaç ve akreditasyon kapsamının genişletilmesi<br />

sürecinde gerekli finansal kaynakları sağlamada<br />

yaşadığı zorluktur. Analiz başvuruları arttıkça süreç<br />

içinde laboratuvarda çalışan teknik eleman sayısının<br />

artırılmasına olan ihtiyaç ta belirgin hale gelecektir.<br />

Standardın Teknik Şartlarına İlişkin Öneriler<br />

Standardın teknik şartlarına konu olan insan faktörü<br />

(yetkilendirme, denetçi gözlemi), yerleşim ve çevre<br />

koşulları, deney metodları ve doğrulanması/geçerli<br />

kılınması (standart metot, işletme içi metot), cihazlar,<br />

ölçümlerin izlenebilirliği, numune alma (şartlar, yöntemler),<br />

deney numunelerinin taşınması (şartlar, soğuk<br />

zincir) deneylerin ve kalibrasyonun doğruluk ve güvenilirliğini<br />

belirleyen faktörlerdir.<br />

Cihazların Bakım, Onarım ve Kalibrasyonu<br />

Öncelikle laboratuvar uygun cihazlarla donanmış olmalı<br />

ve bu cihazların arıza durumunda onarımı, yedek parçanın<br />

temini, bakım onarım ve kalibrasyonu zamanında<br />

yapılmalıdır. Laboratuvarımızda mevcut bulunan akredite<br />

edilmiş metod(lar)da kullanılan cihazların kalibrasyonları<br />

standarda göre akredite olmuş kalibrasyon laboratuvarları<br />

tarafından yapılmaktadır. Ancak kalibrasyonda<br />

skalası geniş olan akredite olmuş laboratuvarlar<br />

az olduğundan, bazen farklı kalibrasyonlar için 2-3<br />

kalibrasyon laboratuvarından ayrı ayrı hizmet almak<br />

gerekmektedir. Kamu ve üniversite deney laboratuvarlarının<br />

uygun ücretle kalibrasyon hizmeti alabilecekleri<br />

devlete ait 17025 akreditasyonu almış kalibrasyon laboratuvarlarının<br />

sayılarının artırılmasına ve tüm yurda<br />

yayılmasına ihtiyaç vardır.<br />

Cihazların bakım ve onarımı düzenli olarak yapılmakta<br />

ve bununla ilgili olan bakım onarım sözleşmeleri de düzenli<br />

olarak güncellenmektedir. Bakım onarım sözleşmelerine<br />

ilişkin ücretler oldukça yüksek olduğundan,<br />

bu konuda en büyük zorluk, üniversiteye bağlı laboratuvarlar<br />

için kaynak sorunudur. Özellikleri ve üreticilerinin,<br />

demirbaş numaralarının ayrıntılı olarak kaydedildiği bir<br />

listesi mevcut olan cihazların kullanım klavuzları, bakım<br />

onarım çizelgeleri, kalibrasyon çizelgeleri de prosedürde<br />

belirtilen yerlerde muhafaza edilmekte, çizelgelere<br />

düzenli olarak ilgili faaliyetler işlenmektedir. Cihazların<br />

ya da ilgili metodların şifrelenmesi, verilerin/metodların<br />

güvenliğini ve sadece yetkili personelin bunlara ulaşabilmesini<br />

sağlar.<br />

Metotların Seçilmesi, Doğrulanması/Validasyonu<br />

ve Uygulanması<br />

Standart metot laboratuvarda uygulanmadan önce<br />

laboratuvardaki mevcut şartlarda istenilen doğrulukta<br />

ve hassasiyette sonuç verdiği teyit edilir [17] . Bu tür<br />

metodların uygulanmasında donanım, mekan ve çevre<br />

şartları, metot bilgisi ve deneyimli personel önemlidir.<br />

Uygulanan metotların uygulanışını anlatan bir standart<br />

operasyon prosedürü olmalıdır.<br />

Laboratuvarın kendi geliştirdiği metodu uygulayabilmesi<br />

için metodun amaca uygunluğu, valide edilmiş<br />

olması, müşterinin ise kullanılacak metottan haberdar<br />

olması önemlidir. Yapılan bir inceleme sonucunda, özel<br />

amaçlı bir kullanım için gerekli şartların yerine getirildiğinin<br />

teyit edilmesi ve etkin bir delilin elde edilmesidir.<br />

Bu kapsamda geçerli kılma parametreleri olan seçicilik,<br />

doğrusallık, LOQ, LOD, doğruluk, kesinlik, sağlamlık,<br />

sistem uygunluk, ölçüm belirsizliği, laboratuvarlararası<br />

karşılaştırma ve yeterlilik testleri gerçekleştirilmelidir.<br />

Standart gereği, laboratuvarlararası karşılaştırma testlerine<br />

önem verilmeli, her yıl laboratuvarlar arası karşılaştırma<br />

testleri, iki yılda bir de yeterlilik testlerine katılmak<br />

gerekmektedir.<br />

Metot validasyonunda laboratuvarları, özellikle de<br />

kamu ve üniversite kurumlarına bağlı laboratuvarla-<br />

43 KASIM <strong>2013</strong>


ı en zorlayan konular, oldukça pahalı olan ve çoğu<br />

metot için yurtdışından temin edilen referans standart<br />

maddelerin ve referans standart malzemelerin temini,<br />

literatüre nispeten yeni girmiş olan ve dünyada henüz<br />

akreditasyon sürecine girmemiş olan laboratuvarların<br />

yeni yeni bilgi sahibi olmaya başladığı ölçüm belirsizliği<br />

konusu ve yeterlilik deneyleridir [18] .<br />

Referans standart malzeme üretimi, ölçüm belirsizliği<br />

ve izlenebilirliğe ilişkin ülkemizdeki farkındalık, TÜBİ-<br />

TAK UME nin ülkemizde gerçekleştirilmesini sağladığı<br />

IRMM (Institute for Reference Materials and Measurements;<br />

European Commission Joint Research Centre)<br />

ile ortak düzenlediği ölçüm belirsizliği ve metroloji<br />

seminerleri ile artırılmaktadır. Laboratuvarların rutin<br />

çalışmalarına konu olan akredite etmek istedikleri metodlara<br />

ilişkin akredite yeterlilik testlerinin çoğu yurtdışındaki<br />

kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmekte olduğundan,<br />

ve bir kısmının test programları 2-3 senede bir<br />

açıldığından bunların takip edilmesi, ücretlerin oldukça<br />

yüksek olması ülkemizde ISO 17043 e göre akredite<br />

yeterlilik testi hizmetlerinde çeşitliliğinin artmasına olan<br />

ihtiyacın ne düzeyde olduğunu gözler önüne sermektedir.<br />

Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite olmak<br />

isteyen ve verilmiş olan akreditasyonu sürdürmek<br />

isteyen laboratuvarlar, düzenli olarak yeterlilik deneyleri<br />

ve laboratuarlar arası karşılaştırma programlarına katılmaktan<br />

sorumludur [19] . Bu konuya ilişkin ülkemizde tek<br />

ISO 17043 akreditasyonu almış ve EPTIS’e kayıtlı tek<br />

kurum TSE olup, sınırlı sayıda da olsa bazı metodlara<br />

ilişkin akredite yeterlilik testi hizmetleri vermektedir.<br />

Ülkemizde parmakla sayılacak kadar az sayıda referans<br />

standart ve referans standart malzeme üretildiğinden,<br />

% 99’u yurtdışından, gümrük bedelleri de dahil<br />

çok yüksek ücretlerle ve aylarla ifade edilen çok uzun<br />

sürelerde temin edilmeye çalışılmaktadır. Bu süreç sırasında<br />

bazen kargo firmaları tarafından gerekli özen<br />

gösterilmediğinden soğuk zincirde taşınması gereken<br />

referans maddelerin içine yerleştirildiği buz kalıpları<br />

erimekte, laboratuvara ulaştığında kısmen bozulmuş<br />

olmaktadır. Hele de laboratuvarda bu standardın bozulduğunu<br />

ispat edebilecek başka bir standart yoksa,<br />

ithalatçı firmaya bu ispat edilememekte, ithalatçı firmalar<br />

bunları tekrardan aylar süren bu sürece sokup<br />

değiştirmeye gönülsüz olmaktadır. Bütün bunlar ekonomimize<br />

eksi olarak yansımaktadır. TÜBİTAK UME<br />

ülkemizde referans standart madde ve referans standart<br />

malzeme üretimini başlatmış ancak metodların<br />

sayısı ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurulduğunda,<br />

henüz çok başlardadır. Referans standart ve referans<br />

malzeme üretimi ve yeterlilik testleriyle ilgili ülkemizde<br />

büyük ölçekli atılımların gerçekleştirilmesi bu konularda<br />

tahminlerin ötesinde ekonomiye ve bilime olağanüstü<br />

katkılar sağlayacaktır. Bu şekilde kalite ve akreditasyon<br />

zorunluluğu, ülkemizdeki laboratuvarlara külfet olmaktan<br />

çıkacak, giderler azalacağı için üniversite, kamu laboratuvarları<br />

ve özel laboratuvarlar için de her konuda<br />

bir artı olacaktır.<br />

Validasyon tamamlandığında, veriler ve validasyon raporu,<br />

üreticinin adı, imzası ve tarih ile birlikte sisteme<br />

kaydedilmelidir. Validasyon raporunda, validasyonun<br />

amaca uygun olup olmadığı da ortaya konulmalı bu<br />

bilgi kayıtlarda yer almalıdır. Metotların uygulamaya konulması<br />

ile birlikte metot ve cihaz performansı, kalite<br />

kontrol çizelgeleri ile de düzenli olarak takip edilmelidir.<br />

Tüm bu teknik çalışmalar için akreditasyon kuruluşlarının<br />

ya da konuyla ilgili standardizasyon çalışmaları<br />

gerçekleştiren çeşitli kuruluşların rehberlerinden faydalanılmalıdır.<br />

Özellikle kimyasal deneyler ile üretilen sonuçların SI<br />

sistemine göre izlenebilirliği olmalı, gerekli durumlarda<br />

ölçüm belirsizliği de göz önüne alınarak amaca uygunluğu<br />

değerlendirilmelidir [20]. Metodların uygulanma<br />

sürecinde, analiz için gelen bir ürün için uygunluk beyanı<br />

talep edilmiş ise, kaliteli ve güvenilir bir rapor için,<br />

uygunluk beyanı, ILAC ın, “G8 Guidelines on the reporting<br />

of compliance specifications” rehberi baz alınarak<br />

gerçekleştirilmelidir.<br />

Sonuç Değerlendirme ve Raporlama<br />

Enstitüde DNA analizleri şifrelenerek gerçekleştirildikten<br />

sonra tarih kaydı gerçekleştirilerek yapılan şifre çözümünün<br />

ardından raporu hazırlayan uzman vaka dosyasını<br />

inceleyerek değerlendirmeyi hangi esasa göre<br />

yapacağını belirler. Standart operasyon prosedüründe<br />

yer alan kriterlere göre analiz sonucu değerlendirilir ve<br />

ilgili yöneticilerin imzasından sonra rapor Numune Kabul<br />

Birimi vasıtasıyla müşteriye ulaştırılır.<br />

Şifreleme denetçiler tarafından tavsiye edilen bir yöntemdir<br />

ancak bazı durumlarda özellikle resmi toksikolojik<br />

analizlerde örnekleme, analiz için gerekli örnek<br />

miktarının artırılması veya azaltılması, örnekte hangi<br />

maddelerin aranacağı konularında karar verilmesi için<br />

dosyanın analist tarafından okunması gerekir ve bu<br />

doğru bir raporlama için toksikoloji alanında görev yapan<br />

uzman analistler tarafından da gerekli görülmektedir.<br />

Tüm laboratuvarlarda raporun doğru, açık, kesin ve tarafsız<br />

olarak üretildiği güvence altına alınmalı, raporların<br />

kaç kopya olarak üretileceği ve bu kayıtların nerede<br />

muhafaza edileceği Rapor Hazırlama Prosedürü ya da<br />

Talimatı’nda belirtilmelidir. Rapora varsa başka belgeler<br />

de (mahkeme dosyası, fatura v.b) eklenir. Rapor,<br />

deneyleri yapan analistler, raporu hazırlayan uzman ve<br />

ilgili yöneticiler tarafından imzalanmalıdır. Raporun teslim<br />

zinciri de kayıt altına alınmalıdır.<br />

44


Müşteri istekleri, metodun gerekleri ve standardın asgari<br />

şartları ile ilgili bilgileri, gerektiği durumlarda da görüş<br />

ve yorumları içermelidir. Raporda başlık, akreditasyon<br />

kurumunun adı, laboratuvarın adı, adresi ve iletişim<br />

bilgileri, laboratuvarın akreditasyon numarası, rapor<br />

numarası, varsa müşterinin protokol numarası, müşterinin<br />

adı, adresi ve raporun toplam sayfası, ölçümlerin<br />

yapıldığı tarih, deney raporunun onaylandığı tarih,<br />

kullanılan metodların tanımı, analizi yapılan numunenin<br />

tanımı, deneyi yapan ve onaylayan kişliler, ölçüm birimiyle<br />

birlikte ölçüm sonuçları, ölçümlerin yapıldığı ortam<br />

şartları, izlenebilirlik bilgileri mutlaka yer almalıdır.<br />

Ölçüm belirsizliği gerekli durumlarda verilir.<br />

Sonuç<br />

TS EN ISO/IEC 17025:2005 standardını uygulayan ve<br />

akredite olan laboratuvarlar; müşterilerinin beklentilerini<br />

en iyi şekilde karşılayan ve en kaliteli hizmeti veren,<br />

uygun bakım, kalibrasyon ve çalışma yönergeleri ile<br />

geçerli referans materyaller, devam eden kalite kontrol<br />

testleri ve eğitimli personel ile desteklenmiş kontrollü<br />

dokümante edilmiş kalite sistemi olan laboratuvarlardır.<br />

Bu laboratuvarlar bağımsız ve tarafsız çalışmakta<br />

ve bunun sonucunda da ürettikleri deney raporları<br />

uluslararası alanda geçerliliği sağlamaktadır. Bir laboratuvarda<br />

her ülkede geçerli olan, aynı standart, aynı<br />

deney metodu ve aynı belgenin kullanılması demek<br />

akreditasyonla birlikte dünya çapında kabul edilebilirliği<br />

ve uluslararası arenada rekabet gücünü beraberinde<br />

getirmektedir.<br />

17025 kalite sisteminde müşteri odaklılık şarttır. Ancak<br />

alınan akreditasyon, reklam ve pazarlama kolu eksik<br />

kaldığı sürece ekonomik getirisi istenen düzeyde olamaz.<br />

Bunda yetkin personel sayısının da önemi büyüktür.<br />

Akreditasyon gerek eğitim, gerek hizmet alanlarında<br />

kaliteyi yakalamanın bir yolu olarak vazgeçilmez bir<br />

unsur olmalıdır. Ancak standart doğru yorumlanmadığı<br />

takdirde, kalite yönetimi personel için külfeti, getirisinden<br />

daha fazla olan demotive edici bir aktivite haline<br />

dönüşebilir. Bu sebeple, standardın doğru yorumlanması<br />

kalitede kilit noktadır.<br />

Kaynaklar:<br />

[1] Ceylan M., Türkiye’de Kalite Akreditasyonu ve TÜRKAK,<br />

Yüksek Lisans Tezi, Nisan, 2009, sfy:46.<br />

[2] 17 Ocak 2002 Tarih ve 24643 Sayılı “Uygunluk Değerlendirme<br />

Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik”<br />

e ilişkin Resmi Gazete.<br />

[3] www.ilac.org (Erişim Tarihi: 04.11.<strong>2013</strong>)<br />

[4] http://www.iaf.nu/. (Erişim Tarihi: 03.11.<strong>2013</strong>)<br />

[5] EA, Multi and Bilateral Agreement Signatories EA-<br />

01/08, http://www.european-accreditation.org/n1/doc/<br />

ea-1-08.pdf. (Erişim Tarihi. 01.11.13)<br />

[6] Wenclawiak B. W., Koch M., Evsevios Hadjicostas Editors,<br />

Quality Assurance in Analytical Chemistry, Training<br />

and Teaching, Second Edition Springer-Verlag Berlin<br />

Heidelberg 2010.<br />

[7] D. Szewieczek, T. Karkoszka, A. Zając, Incompatibilities<br />

analysis in the accredited laboratory, Journal of Achievements<br />

in Materials, and Manufacturing Engineering,<br />

2008 (28):2<br />

[8] Özgül Ş., Deney veya Kalibrasyon Laboratuvarlarının<br />

TS EN ISO/IEC 17025:2012 Standardına Göre Denetimi<br />

Ve Akreditasyonu VII. Ulusal Ölçümbilim Kongresi,<br />

2008:583-587.<br />

[9] http://www.turkak.org.tr/online/search/akredite.asp<br />

[10] Bakır F., Laleli Y., TS EN ISO/IEC 17025 Kapsamında<br />

Akreditasyona Teknik Hazırlık, Türk Biyokimya Dergisi<br />

[Turkish Journal of Biochemistry - Turk J Biochem]<br />

2006; 31 (2); 96–101.<br />

11] TS EN ISO/IEC 17025, Deney Ve Kalibrasyon Laboratuvarlarinin<br />

Yeterliliği İçin Genel Şartlar, Türk Standartları<br />

Enstitüsü, Ankara, 2012.<br />

[12] Tuncay, E., Kriminal Laboratuvar Akreditasyon Başvurularında<br />

göz önüne alınması gereken kriterler, Yüksek<br />

Lisans Tezi, İstanbul 1994, s.7<br />

[13] King B., Meeting the measurement uncertainty and<br />

traceability requirements of ISO/IEC standard 17025 in<br />

chemical analysis, Fresenius’ Journal of Analytical Chemistry<br />

November 2001; 371(6); 714-720.<br />

[14] Saraiva J. S., Silva A. R., Design Issues for an Extensible<br />

CMS-Based Document Management System, Knowledge<br />

Discovery, Knowlege Engineering and Knowledge<br />

Management, Communications in Computer and<br />

Information Science, 2011(128): 323-336.<br />

[15] Rodima A. and etc., ISO 17025 quality system in a university<br />

environment, Accreditation and Quality Assurance,<br />

July 2005; 10(7):369-372.<br />

[16] Halis M., Meslek Yüksekokulları İçin Toplam Kalite Yönetimi<br />

ve ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemleri, Ankara:<br />

Seçkin Yayıncılık, 2010.<br />

[17] ENFSI (European Network of Forensic Science Institutes),<br />

Guidance on the Conduct of Proficiency Tests and<br />

Collaborative Exercises Within ENFSI. Ref. Code: QCC-<br />

PT-001, 2005;3.<br />

[18] Krouwer J. S., Critique of the Guide to the Expression of<br />

Uncertainty in Measurement Method of Estimating and<br />

Reporting Uncertainty in Diagnostic Assays, Clin Chem,<br />

2003; 49: 1818-1821.<br />

[19] TÜRKAK (Türk Akreditasyon Kurumu), Yeterlilik Deneyleri<br />

ve Laboratuvarlararası Karşılaştırma Programları<br />

Prosedürü, Dok.No: P704. Yürürlük Tarihi: 30.12.2011.<br />

Revizyon No:03.<br />

[20] Michael Thompson, Traceability in perspective, Accred<br />

Qual Assur, 2012; 17:353–354.<br />

45 KASIM <strong>2013</strong>


İMALAT SANAYİ<br />

İmalat Sanayi İşletmelerinde<br />

Kalite Altyapısının ve<br />

Kalite Yönetim Sistemi Uygulamalarının<br />

Verimliliğe Etkisi<br />

Dr. Canan ARIKBAY<br />

Saniye Hameşoğlu THOMAS<br />

Sanayi ve Teknoloji Uzmanı,<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı<br />

Verimlilik Genel Müdürlüğü<br />

Yıldız ARTAR<br />

Danışmanlık ve Eğitim Daire Başkan V.,<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı<br />

Verimlilik Genel Müdürlüğü<br />

İnsanoğlunun tarihi, yaşamını sürdürme mücadelesi ve<br />

daha kaliteli hayat çabalarının bir kaydıdır. Yeni ve daha<br />

verimli teknolojilerin uygulanması, verimliliğin çalışma<br />

saatlerinde bir artış gerektirmeden asgari geçim düzeyinin<br />

üzerine çıkmasını sağlamıştır. Girişimciler, teknolojinin<br />

en etkin kullanımının belirli örgü<strong>tse</strong>l yapılar altında<br />

gerçekleştiğini ortaya koymuşlar ve böylece işletmeler,<br />

mevcut kaynaklardan daha fazla değer yaratmada<br />

etkili araçlar haline gelmişlerdir. Yaşam standartlarının<br />

iyileştirilmesinde verimliliğin gerekli bir araç olduğu fikri<br />

geniş çapta kabul görmüş ve esasta bir verimlilik hareketi<br />

olarak görülerek sanayileşmiş pazar ülkelerinde<br />

kökleşmiştir (Prokopenko, North, 1997, s.52).<br />

Mal ve hizmetlerdeki kalitenin pazar payının belirlenmesinde<br />

önemli bir unsur olduğu gerçeği ile Amerikan,<br />

Avrupa ve Asya şirketleri kalitenin iyileşmesine gittikçe<br />

daha fazla yoğunlaşmaya başlamışlardır. Farklı şirketlerce<br />

üretilen benzer ürünler arasında kusur oranları<br />

bakımından çok büyük fark bulunmamaktadır. Piyasa<br />

lideri ile takipçileri arasında kalite düzeyleri ile ilgili fark<br />

azalmaktadır (Prokopenko, North, 1997, s.63).<br />

Bir kuruluşun öz felsefesi olan verimlilik kültürü davranışları,<br />

değerleri ve çalışma biçimlerini şekillendirir.<br />

Mevcut kaynaklardan daha fazla değer yaratma, müşterilerin<br />

ihtiyaçlarına hizmet etme, yönetim ve işgücü<br />

arasında uyumlu çalışma işbirliklerini geliştirme ve<br />

müşterilerle, işçilerle, yöneticilerle ve yatırımcılarla verimlilik<br />

artışının meyvelerini paylaşmaya yönelik olarak<br />

bir şirketin hedeflerini belirler. Asli amacı çalışma hayatının<br />

kalitesini ve yaşam kalitesini artırmaktır (Prokopenko,<br />

North, 1997, s.69).<br />

46


Bütün bu açıklamalar göstermektedir ki “verimlilik” ve<br />

“kalite” gerek makro gerekse mikro ölçekte birbirinin<br />

tamamlayıcısı niteliktedir. Bu belirlemeden hareketle<br />

çalışmada öncelikle, geçmiş dönem araştırma sonuçlarından<br />

ve literatürden edinilen bilgiler ışığında iki<br />

kavramın yön verdiği yönetim sistemlerinin özellikle<br />

işletme performansına olan etkileşimini açıklayabilmek<br />

açısından öncelikle kalite yönetim sistemi daha sonra<br />

da verimlilik artırma teknikleri ve bu tekniklerin etkili bir<br />

bileşimini amaçlayan verimlilik yönetim sistemi üzerinde<br />

durulmuştur. Çalışmanın asıl amacı, imalat sanayi<br />

işletmelerinde uygulanan bir soru formu amacıyla işletmelerin<br />

kalite altyapılarının verimlilik artırma tekniklerinin<br />

kullanımına ve verimliliğe olan etkilerinin ortaya<br />

konulmasıdır. Bu amaçla hazırlanmış olan soru formu<br />

imalat sanayi işletmelerine iletilmiş olup, bildiri metninin<br />

yazımı sırasında geri dönen soru formu sayısı doyurucu<br />

bir değerlendirme yapmaya yeterli olmadığı için<br />

metin, literatür taranarak ve deneyimlere dayalı olarak<br />

hazırlanmıştır. İşletmelerden gelen yanıtların sonuçları<br />

ve bu sonuçlara dayalı öneriler bildiri sunumu sırasında<br />

aktarılacaktır.<br />

KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ<br />

Kalite farklı alanlarda farklı anlamlara ve farklı performans<br />

boyutlarına sahip olan bir kavramdır. Sağlık ve<br />

ikram sektöründe “hijyen”, elektrik ve elektronik sektöründe<br />

“güvenlik”, hizmet sektöründe “hız” ve “güvenirlik”<br />

gibi farklı performans unsurları tanımlanır. Bugünkü<br />

bakışla “fiyat” da önemli bir kalite ölçütüdür. Uygulamada<br />

kalite, mevcut standartlara uyum anlamında kullanılır.<br />

Kalite kontrol, makul limitler içinde ürünler için<br />

spesifik bir kalite düzeyinin tanımlanması, sürdürülmesi<br />

ve kontrolü faaliyetlerinin tümünü kapsar. Bir başka deyişle<br />

de nihai ürünün kusursuzluğunu etkileyen tüm değişkenlerin<br />

sistematik olarak kurallaştırılmasıdır. Kalite<br />

kontrol uygulaması içinde kalite standartlarının belirlenmesi,<br />

ölçümü ve oluşturulmuş standartların uygulandığının<br />

ve sürdürüldüğünün kontrolü yer alırken makul ve<br />

rekabetçi bir fiyat seviyesine ulaşmak da önemli amaçlar<br />

arasındadır. Bu da imalat sürecindeki değişkenlerin<br />

sistematik kontrolünü gerektirir. Ürün kalitesindeki değişimlerinse<br />

kabul edilebilir bir değişkenlik seviyesinde<br />

olması gerekir.<br />

Günümüzün rekabetçi ortamı, küçük veya büyük olmasına<br />

bağlı olmaksızın tüm ölçeklerdeki işletmelerin<br />

tatmin edici bir kalite düzeyine ulaşmasını ve sürdürmesini<br />

gerektirmektedir. Kalite kontrol işletmelere,<br />

• Marka imajı oluşturma<br />

• Standardizasyonu sağlama<br />

• Üretimde israfı ortadan kaldırarak maliyetleri azaltma<br />

• Satış cirosunu artırma<br />

• Gerek iç gerekse de yurt dışı pazarlarda rekabetçiliği<br />

artırma<br />

• Üretim üstünlüğü sağlayarak maliyetleri ve fiyatları<br />

rekabetçi düzeyde tutma<br />

• İmalatçı kalite standartlarını yasal kalite standartları<br />

ile uyumlaştırma<br />

gibi avantajlar sunar.<br />

Günümüz işletmeleri kalite kontrol faaliyetlerinin sağladığı<br />

tüm bu avantajların ötesine geçmek durumunda<br />

kalmış ve özellikle 1980’li yıllardan itibaren gelişen kalite<br />

yönetimi ile birlikte kalite kontrol uygulamalarına ek<br />

olarak farklı boyutların da yönetilmesi gerektiği ortaya<br />

çıkmıştır.<br />

Kalite kavramının çok boyutluluğu ve buna bağlı olarak<br />

kalite sağlama görevinin basit bir uygulamanın ötesinde<br />

bir anlam kazanması, uluslararası rekabet koşullarının<br />

zorlaşması ve tüketim hareketinin evrenselleşmesi<br />

ile birlikte kalitenin bütünsel bir anlayışla ele alınması<br />

gereğini doğurmuştur. Bu anlayış, pazardaki müşterilerin<br />

sürekli artan ve gelişen talep ve beklentilerine<br />

paralel bir şekilde, kaliteli ürün ve süreçlerin geliştirilip<br />

tasarlanmasından başlayarak üretim ve üretim sonrası<br />

aşamalarda ekonomikliği, kalite ve müşteri tatminini en<br />

üst düzeyde sağlayabilecek bir kalite sağlama uygulamasını<br />

da gerekli kılmıştır (Peşkircioğlu, 1999, s. 57).<br />

Kalite yönetim sistemi (KYS), organizasyonun yönetim<br />

sisteminin, ilgili tarafların ihtiyaç, beklenti ve koşullarını<br />

karşılamak için kalite amaçlarına ilişkin olarak<br />

sonuçlar üzerine odaklanan bölümüdür. Kalite amaçları;<br />

organizasyonun büyüme, sermaye, kârlılık, çevre<br />

ve iş sağlığı-güvenliği konularındaki diğer amaçlarının<br />

tamamlayıcısıdır. Organizasyonun yönetim sisteminin<br />

farklı bölümleri, KYS ile ortak unsurlar kullanılarak bütünleştirilebilir.<br />

Bu da, organizasyonlarda genel yönetim<br />

fonksiyonları içinde kalite yönetim (KY) fonksiyonunun<br />

yerini ve değerini görebilmek açısından son derece anlamlıdır<br />

(Acuner, Arıkbay, vd., 2004, s.339).<br />

Etkili bir kalite yönetim sistemi için bir organizasyonun<br />

başarılı bir şekilde yönlendirilmesi ve çalıştırılması, sistematik<br />

ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi ve kontrol edilmesi<br />

gerekmektedir. Kalite yönetim sistemi uygulamalarının<br />

etkililiği açısından, müşterilerin istek ve beklentileri<br />

ile müşteriler dışındaki ilgili tarafların (sermayedarlar,<br />

çalışanlar, tedarikçiler, toplum vb.) istek ve beklentileri<br />

47 KASIM <strong>2013</strong>


arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığı belirli aralıklarla<br />

gözden geçirilmelidir. Sistemin temel unsurları<br />

da “kalite bilinci”, “yönetimin liderliği”, “süreç yaklaşımı<br />

ve sürekli iyileştirme”, ”insan kaynakları”, ”tedarikçilerle<br />

ilişkiler” ve “fiziki alt yapı” dır.<br />

Kalite yönetimi uygulaması sonucunda şunlar kazanılır:<br />

(Kubr, 2010, s. 492)<br />

• Müşteri taleplerini karşılamak ve memnuniyetlerini<br />

garanti altına almak için pazar payını, hasılatı ve<br />

varlıklara dönüşüm hızını artırmak, iç masrafları kısmak,<br />

daha yüksek çalışan tatmini sağlamak, rekabeti<br />

daha iyi anlamak ve etkin bir rekabet stratejisi<br />

geliştirmek,<br />

• Verimli olmayan faaliyetleri ve kayıpları ortadan kaldırmak<br />

için tüm süreçlerin dikkatle ve sürekli incelenmesi<br />

sonucunda sadece ürün ve hizmet kalitesinde<br />

değil, aynı zamanda tüm işletme alanlarında<br />

ve operasyonel alanlarda en üst düzeyde performans<br />

elde etmek,<br />

• Sadece kalite fonksiyonuyla ilgili değil, herkesin sürekli<br />

ilerlemeye katılımının sağlanması, iş süreç ve<br />

gelişimine daha fazla odaklanmak,<br />

• Yanlış veya kötü yapılan bir işin acil telafisi ve yapılan<br />

işi yeniden yapmak yerine daha çok sorunların<br />

köklerindeki sebepleri ortadan kaldırmak için verilere<br />

dayalı çaba göstermek,<br />

• Müşteri ve tedarikçiler arasında daha açık ve sık iletişim,<br />

bölümler arası işbirliği,<br />

• Arıza ve hatalara karşı toleranslı olmamak.<br />

VERİMLİLİK ve VERİMLİLİK ARTIRMA<br />

TEKNİKLERİ<br />

Verimliliğin şirket rekabetçiliği ve ulusal refah üzerindeki<br />

etkisi çok önemlidir. Genel olarak verimlilik, hem işgücü<br />

hem de fiziksel olarak kullanılan kaynaklarla bağlantılı<br />

olarak üretilen ürün ya da hizmetin miktar ve kalitesinin<br />

ölçüsüdür. Verimlilik, işgücü ve iş ortamının kalitesinden<br />

etkilenir. Bununla birlikte verimliliği büyüten temel<br />

alan, işletmenin kendisidir. Çünkü işletme, mal ve hizmetleri<br />

üretmek için eldeki tüm kaynak ve şartların bir<br />

araya geldiği yerdir. Verimliliğin boyutları; iş süreçlerinin<br />

yeniden inşa edilmesine, toplam kalite yönetimine,<br />

şirketin performans gelişimine, kaizen’e, kıyaslamaya<br />

ve kurumsal mükemmelliğe kadar genişlemektedir. Verimliliği<br />

tek etkene bağlayarak ölçmeye çalışmanın yarattığı<br />

bariz aksaklıklar dolayısıyla “toplam faktör verimliliği”<br />

kavramı ortaya çıkmıştır. Toplam faktör verimliliği,<br />

bir şirketin işgücünü, sermayesini, teknolojisini, yönetimini,<br />

organizasyonunu ve diğer etkenleri ne kadar etkili<br />

ve etkin kullandığının bileşik ölçümüdür. Verimlilik sorunları<br />

çok etkenlidir ve birçok farklı etkeni en iyi şekilde<br />

kullanarak özel şartlar yaratmak konusunda düşünmek<br />

daha yapıcıdır. Bundaki temel koşullardan biri bir “verimlilik<br />

yönetim sisteminin” kurulmasıdır. Sürdürülebilir<br />

verimliliği geliştirmenin önemli bir şartı da girişimciliğin<br />

desteğinde inovasyon ve yeni teknolojileri uygulamaktır.<br />

(Kubr, 2010, s. 463)<br />

İşletmelerde verimlilik farklı düzeylerde ölçülmektedir.<br />

Bunlar; işletme, bölüm, grup-takım veya süreç bazında<br />

yapılabilecek ölçümlerdir. Bu ölçümlerde aşağıda<br />

örnekleri verilen çeşitli göstergelerden yararlanılabilmektedir:<br />

• Üretim Miktarı / Çalışılan Süre (adam*saat)<br />

• Üretim Miktarı / Çalışma Süresi (makine*saat)<br />

• Üretim Miktarı / Enerji Miktarı<br />

• Üretim Miktarı / Hammadde ve Malzeme Miktarı<br />

• Üretim Miktarı / Sermaye<br />

• Planlanan Süre / Fiili Çalışma Süresi<br />

• Fire / Üretim Miktarı<br />

• Gerçekleşen Satış Miktarı / Planlanan Satış Miktarı<br />

• Kar / Sermaye<br />

• Kar / Çalışan Sayısı<br />

• Stok Devir Hızı (Satılan Malın Maliyeti/Ortalama<br />

Stoklar)<br />

• Cari Oran ( Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Borçlar)<br />

Bu göstergelerin sürekli izlenmesi, takibi ve en iyi uygulamalarla<br />

kıyaslanması sayesinde mevcut durumun<br />

iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için önemli ve anlamlı bir<br />

veri altyapısına kavuşulabilmektedir. Bu altyapıyı iyi<br />

değerlendirerek sürekli verimlilik artışı sağlayabilmenin<br />

tek yolu da işletme için bir verimlilik yönetim sisteminin<br />

kurulmasıdır. Bununla birlikte günümüz işletmelerinin<br />

gerek içinde bulunulan çevrenin gerekse de işletme içi<br />

faktörlerin etkisiyle verimlilik sorunları yaşadığı da bilinen<br />

bir gerçektir. Dış çevre koşullarını bir tarafa bırakacak<br />

olursak işletmelerde yaşanan verimlilik sorunların<br />

kaynakları olarak şunları sayabiliriz:<br />

• Organizasyon ve yönetim yapısı<br />

• Finansal yönetim<br />

• Teknolojik yetersizlikler<br />

• Bilgi eksikliği<br />

• İşgücünün niteliği<br />

• Üretim sisteminin yapısı<br />

• Üretim planlama sorunları<br />

• Stok yönetimi sorunları<br />

48


• Kalite sorunları (hammadde, malzeme, süreç)<br />

• Tedarik sistemi<br />

• Enerji temininden kaynaklanan yetersizlikler<br />

• Verimliliğin ölçümü ve izlenmesinde yaşanan problemler<br />

• Pazarlama ve satış sistemi<br />

• Müşteri memnuniyetsizliği<br />

Bu kaynaklar arasında kalite sorunlarının da yer aldığı<br />

ve aslında kalite yönetiminden verimlilik yönetimine<br />

uzanan zincirdeki halkaların birbirini tamamlayıcısı olduğu<br />

çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunun<br />

için de işletmelerin kalite ve verimlilik birimlerinin insan<br />

kaynaklarını ve bilgi teknolojilerini de devreye alarak<br />

yürüteceği faaliyetlerin önemi büyüktür. Bilindiği gibi<br />

verimlilik anlayışı artık insanı, çevreyi, kaliteyi ve bilgi<br />

teknolojilerini bir bütün olarak değerlendirmekte ve basit<br />

bir oranlamanın çok ötesinde anlamlar taşımaktadır.<br />

İşletmelerde verimlilik çalışmalarının aşağıda sayılan<br />

adımlar takip edilerek uygulanması başarı şansını artırmakta<br />

ve bir sürekli iyileştirme döngüsü mantığı içinde<br />

kurgulanması gerekmektedir:<br />

• Verimlilik sorunlarını belirleme ve verimlilik artırma<br />

programlarını hazırlama<br />

• Verimlilik artırma programlarını yürütme<br />

• Verimlilik artırma tekniklerini uygulama ve yönetme<br />

• Verimlilik ölçme, değerlendirme, izleme ve sonuçları<br />

raporlama<br />

• İşletme, bölüm, grup-takım veya süreç bazında verimlilik<br />

düzeylerini kıyaslama<br />

İşletmelerde uygulanabilecek verimlilik artırma teknikleri<br />

bilgi yönetimi, hammadde ve malzeme esaslı, ürün<br />

ve hizmet esaslı, işgücü ve iş esaslı teknik ve yaklaşımlar<br />

olarak sınıflandırılabilmektedir.<br />

i. Bilgi Yönetimi Teknolojileri (Veri tabanı sistemleri,<br />

CAD, CAM, ERP, karar destek sistemleri, vb. )<br />

ii. Hammadde ve Malzeme Esaslı Teknik ve Yaklaşımlar<br />

(Stok kontrol, MRP, İKK, vb.)<br />

iii. Ürün ve Hizmet Esaslı Teknik ve Yaklaşımlar (QFD,<br />

TRIZ, FMEA, müşteri memnuniyeti analizi, marka<br />

analizi, vb.)<br />

iv. İşgücü Esaslı Teknik ve Yaklaşımlar (İş zenginleştirme,<br />

iş genişletme, hedeflerle yönetim, kalite çemberleri,<br />

katılımcılık, vb.)<br />

v. İş Esaslı Teknik ve Yaklaşımlar (İş etüdü, iş düzenleme,<br />

5S, ergonomi, kanban sistemi, vb.)<br />

Bu tekniklerin tümü birbirinin tamamlayıcısı ve aynı zamanda<br />

kalite yönetim sistemlerinin de vazgeçilmezleridir.<br />

VERİMLİLİK ve KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ<br />

ETKİLEŞİMİ<br />

Verimlilik ve kalite yönetim sistemlerinin etkileşimini ve<br />

ortak amaçlarını ortaya koyma araştırma sonuçları da<br />

göstermektedir ki artık günümüzde bu iki kavramın birbirinden<br />

ayrı düşünülmesi mümkün değildir.<br />

“Daha yüksek kalite talebi” bir verimlilik iyileştirme<br />

programına başlanmasının önemli nedenlerinden birisi<br />

49 KASIM <strong>2013</strong>


(Prokopenko, North, s.5 -251) olduğu gibi, Peşkircioğlu’nun<br />

araştırmasına göre de, 121 adet ISO 9000 belgeli<br />

kuruluşun belge almadaki öncelikli amaçları arasında<br />

kalite güvencesini tüm süreçlerde yaygınlaştırma,<br />

müşteri şikayetlerini azaltma, işgücü verimliliğinde<br />

artış, tüm süreçlerde sürekli iyileştirme, pazar payında<br />

artış, müşteri talep ve beklentilerini eksiksiz karşılama<br />

amaçları ilk sıralarda yer almıştır. Amaçların plan dönemlerine<br />

bağlı olarak değişimi ile ilgili incelemeye göre<br />

de “işgücü verimliliğinde artış” amacı kısa, orta ve uzun<br />

vadeli planların tümünde ilk beş arasında yer almıştır.<br />

Kalite iyileştirme uygulamalarının, maliyeti artırıcı bir unsur<br />

olmadığı, tersine verimliliği, satışları, karlılığı artırarak<br />

maliyetleri azalttığı görüşleri literatürde genel kabul<br />

görmektedir.<br />

Bir başka çalışmada da işletmeler, kalite iyileştirmelerin<br />

maliyetleri azalttığı görüşüne % 74, verimliliği artırdığına<br />

% 91, satışları artırdığına % 89, karlılığı artırdığına %<br />

85, rekabet gücünü artırdığına ise % 93 oranında katılmaktadır.<br />

Maliyetler konusunda avantajların varlığına<br />

verimlilik artışı kadar yüksek oranda katılmayan işletmeler<br />

içinse konuya ilişkin sorgulama derinleştirildiğinde<br />

kalite-maliyet ilişkisinin genellikle kısa dönemli olarak<br />

algılandığı ve kısa dönemde kalitedeki iyileşmenin<br />

hammadde ve malzeme giderlerini artırarak maliyetleri<br />

yükselteceği görüşü dikkati çekmektedir. Ancak bu<br />

noktada kalitenin, müşteri beklentileri ile ilişkisi bir kez<br />

daha vurgulanarak, pazardaki hedef müşteri potansiyeline<br />

ilişkin beklentilerin iyi belirlenmiş olması gerektiğinin<br />

de altı çizilmektedir (Acuner, Arıkbay, vd., 2004)<br />

SONUÇ ve ÖNERİLER<br />

Sanayi sektörünün gelişimiyle sektörün ihtiyaçları genişlemiş<br />

ve uluslararası rekabetin de hızlandırdığı bir<br />

süreç içinde kalite artırma uygulamaları günümüz sanayi<br />

işletmelerinin tüm süreçlerine ve fonksiyonlarına<br />

yayılmıştır. Ürün ve sistem belgelerinin sanayi sektöründe<br />

amacına uygunluk açısından geniş bir kullanım<br />

alanı mevcuttur. Dünyadaki tüm gelişmelerden ülkemiz<br />

de doğal olarak etkilenmiş ve özellikle 1980’li yıllardan<br />

itibaren “kalite” ülkemiz sanayi işletmeleri için kurumsal<br />

kültürün bir parçası haline gelmiştir.<br />

Bakanlığımız çalışmaları, TSE’nin çalışmaları, kalite<br />

belgelendirme kuruluşlarının varlığı, Endüstri Mühendisliği<br />

biliminin gelişmesi, Kal-Der’in kurulması ve bu<br />

alandaki birçok gelişme, işletmelerde “kalite” kültürüne<br />

çok önemli katkılar yapmıştır. Günümüzde kalite terminolojisi<br />

artık tüm kuruluşlar için çok kolay anlaşılır hale<br />

gelmiş, diğer işletme fonksiyonları yanında “kalite birimleri”<br />

de hak ettiği yeri almıştır.<br />

Bakanlığımız fonksiyonları itibariyle incelendiğinde organizasyon<br />

yapımızda yer alan Metroloji ve Standardizasyon<br />

Genel Müdürlüğümüz ve ilgili kuruluşlarımızdan<br />

TSE ülkemizde “ölçüm, standardizasyon, kalite<br />

ve belgelendirme” dörtlüsünün birbiriyle bağlantısının<br />

anlaşılmasında ve bu doğrultudaki çalışmaların hayata<br />

geçirilmesinde öncü rol oynamışlardır. Yine Bakanlığımızın<br />

bir önceki organizasyon yapısının verdiği görevler<br />

çerçevesinde yürüttüğü “tüketici hakları” konusundaki<br />

çalışmaları, tüketicinin sanayi işletmelerinden beklediği<br />

kalite standartlarını ortaya çıkarmada son derece etkili<br />

olmuştur. Asıl olan da müşterinin bugünkü ve gelecekteki<br />

ihtiyaçlarını ortaya çıkarmak ve hatta onun beklentilerinin<br />

üzerine çıkmaktır.<br />

Kalite sistemlerini belgelendirme işlemi, sistematik çalışma<br />

anlayışını bununla birlikte verimlilik anlayışını da<br />

güçlendirmektedir. Ancak tüm işletme sahip ve yöneticilerinin<br />

gerek verimlilik artırma çabalarının gerekse<br />

kalite yönetiminin uzun soluklu, sabır, kararlılık ve emek<br />

isteyen yönetim yaklaşımları olduğu ve birbirlerinin tamamlayıcısı<br />

olduğu konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.<br />

Kaynaklar:<br />

1. Acuner, Ş., Müşteri Memnuniyeti ve Ölçümü, MPM<br />

Yayınları, No. 655, Ankara, 2001.<br />

2. Acuner, Ş., Arıkbay, C., vd. “Türkiye KOBİ’lerinde<br />

Kalite Altyapısının Kalite Yönetim Uygulamalarına<br />

Etkisi,” İKÜ, MPM ve KOSGEB, 1.KOBİ’ler ve<br />

Verimlilik Kongresi, İstanbul, 11-12 Aralık 2004,<br />

s.339- 349.<br />

3. Birbil, D., Yıldırım, Ş., Beyaz Eşya Sektöründe Kalite<br />

Yönetimi Uygulamaları, MPM Yayınları, No: 648,<br />

Ankara, 2000.<br />

4. Kubr, M., Yönetim Danışmanlığı Meslek Rehberi,<br />

MPM Yayınları No: 711.<br />

5. Lynch, F.R. ve Werner, J.T. Continuous Improvement:<br />

Teams and Tools, Milwaukee: Wisconsin,<br />

USA, ASQC Quality Press, 1992.<br />

6. MPM, Verimliliği Artırıcı Yaklaşım ve Teknikler Dizisi.<br />

7. Peşkircioğlu, R., “Kalite Yönetiminde ISO 9000 Uygulamaları”,<br />

MPM Yayınları, No: 620, Ankara, 1999.<br />

8. Prokopenko, J., North, K., “Verimlilik ve Kalite Yönetimi:<br />

Modüler Program”, Bilim, Sanayi ve Teknoloji<br />

Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü, Yayın No:<br />

716.<br />

9. TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Standardı.<br />

50


AMBALAJ<br />

Ambalaj<br />

Standardizasyonu<br />

İle Verimlilik<br />

Ali Enver BAKİOĞLU<br />

FASD Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Hasan Salih ACAR<br />

FASD Genel Sekreteri<br />

FASD (Fleksibıl Ambalaj Sanayicileri Derneği) 2005 yılında<br />

kurulmuş olup bugün itibari ile 56 üyesi ile Türkiye<br />

fleksibıl ambalaj sanayiinin tek ve en yetkin temsilcisidir.<br />

Ambalaj sanayinin 15 milyar USD’nin üzerinde<br />

olduğu tahmin edilen 2012 yılı sektör büyüklüğünün<br />

önemli bir kısmı fleksibıl ambalajlardan oluşmaktadır.<br />

Fleksibıl ambalaj sektörü, modern hayatın bir gereği<br />

olarak sürekli büyüme eğilimindedir. Bu eğilim, ekonomik<br />

verilere de doğrudan yansımaktadır. Fleksibıl<br />

ambalaj sektör büyüklüğü 2012 yılında dünya çapında<br />

74 milyar USD’ye, Avrupa’da ise 11,9 milyar Euro’ya<br />

yükselmiştir. Fleksibıl ambalaj sektörü, doğrudan ve<br />

dolaylı ihracata katkısıyla Türkiye ekonomisinde önemli<br />

bir yer tutmaktadır.<br />

Türkiye Fleksibıl ambalaj sektörünün hedefi; 2023<br />

senesine kadar Avrupa’nın fleksibıl ambalaj tedarik<br />

üssü haline gelmektir. Sektör bugün itibariyle teknolojik<br />

altyapısı, insan kaynakları, bilgi birikimi, kapasitesi<br />

ve kurulu sistemleri sayesinde yakaladığı üstün kalite<br />

ve yüksek müşteri memnuniyeti ile ürünlerini dünya<br />

pazarlarına kabul ettirmiş bir konumdadır. Bu durum<br />

ancak kaynakların verimli kullanılması ile mümkün olabilmektedir.<br />

Ambalaj, TS EN 14182 standardına göre “hammaddeden<br />

işlenmiş ürüne kadar, üreticiden kullanıcı veya tüketiciye<br />

kadar, ürünün bir arada tutulması, korunması,<br />

yüklenip-boşaltılması, sevk edilmesi ve tanıtılması için<br />

kullanılan herhangi bir yapıdaki herhangi bir malzemeden<br />

yapılmış bütün ürünler” olarak tanımlanmaktadır.<br />

Ambalajın en önemli işlevi korumadır. Ürün dış koşullara<br />

duyarlıysa, ambalajlamadan kabul edilemez durumdaysa<br />

veya ambalajsız halde çevreye zarar vermekteyse,<br />

korumaya ihtiyaç duyulur. Ambalaj, içinde bulunan<br />

ürünleri çarpma, ıslanma, zedelenme gibi fiziksel etkilerden;<br />

ekşime, bozulma, çürüme gibi kimyasal etkilerden<br />

korumaktadır. Toz, kir, aşınma, nem, ışık, ısı ve<br />

delinmeye neden olabilecek diğer yüzeylerle temas,<br />

ürünü etkileyen dış koşulların en önemlileridir.<br />

- Koruma, ürüne göre değişen bir faktördür. Ambalajın<br />

ömrü, ürünün beklenen ömründen fazla olmalıdır.<br />

Özellikle gıda maddeleri için geliştirilen ambalajların,<br />

gıda maddesi için istenen raf ömrü boyunca ürünü<br />

koruyabilmesi ve karar kılınan uygun ambalajın<br />

standardize edilebilmesi gereklidir. Bu süreç, sürekli<br />

gelişim yoluyla verimliliği artırır.<br />

- Ambalaj çevrenin korunmasına katkı sağlar. Ambalaj<br />

olmadan üretilen ürünler tüketiciye ulaştırılamadıklarından<br />

bozulacak ve hem doğal kaynakların<br />

51 KASIM <strong>2013</strong>


gereksiz yere tüketimi hem de bozulan ürünlerin etkisi<br />

nedeniyle çevreye olumsuz etkide bulunacaktır.<br />

- Ambalaj ürünü koruyarak, gereksiz atık oluşumunu<br />

ve israfı önleyerek, verimli kullanım sağlayarak ve<br />

sağlığı koruyarak ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğe<br />

önemli bir katkıda bulunur.<br />

Kurumsal ve tüketici farkındalığının artmasıyla ve medyanın<br />

da etkisiyle birlikte yaygınlaşan genel kanının<br />

aksine ambalaj çevreyi kirleten değil koruyan bir malzemedir.<br />

Doğru ambalaj, farklı tasarım seçenekleri ile<br />

büyük miktarda ürünün korunması için kullanılan malzeme<br />

miktarının azaltılmasını sağlar. Avrupa Fleksibıl<br />

Ambalaj Örgütü (FPE) “daha çok daha azdır” sloganıyla;<br />

daha fazla koruma, daha fazla bariyer etkisi, daha<br />

fazla kullanım kolaylığı, ihtiyaca daha uygun mekanik<br />

özellikler ve daha fazla geri dönüşüm ve geri kazanım<br />

uygulamasının, kaynakları korumaya çok büyük bir<br />

olumlu etki sağlayacağını ifade etmektedir.<br />

“Sürdürülebilir ambalaj” koruduğu ürünle birlikte bir<br />

bütün olarak, ürün yaşam döngüsün tamamı içinde<br />

değerlendirilmelidir. Bu bağlamda “sürdürülebilir ambalaj”ı<br />

yalnızca “geri dönüştürülebilme” bağlamında<br />

değil gıda zinciri içinde çevreye yaptığı toplam etki ile<br />

değerlendirmek daha doğru olacaktır.<br />

1- Ambalajın etkinliği, bilgilendirme ve sorumlu tüketimi<br />

destekleyerek, tedarik zinciri boyunca hareket<br />

eden ürünü etkin bir şekilde içererek ve koruyarak<br />

topluma değer katmasıdır.<br />

2- Ambalajın verimliliği, ürünün yaşam döngüsü boyunca<br />

mümkün olduğu kadar malzeme ve enerjinin<br />

verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanmasıdır. Bu<br />

durum, depolama, taşıma ve elleçleme gibi destek<br />

sistemleri ile ilgili etkileşimlerdeki malzeme ve enerji<br />

verimliliği ile birlikte değerlendirilmektedir.<br />

Tüketici algısında ambalajın işlevselliği kabul edilmekle<br />

birlikte “aşırı ambalajlama” konusunda artan bir duyarlılık<br />

söz konusudur. Öte yandan, kısa raf ömrü olan,<br />

sezon dışı ve yaşam tarzındaki değişime bağlı küçük<br />

porsiyonda ürünlere talepte de bir artış görülmektedir.<br />

Tüketici gözünde “aşırı ambalaj”, çevreye zararlı etkiye<br />

sahip ve fazla düzenli-depolamaya (çöp oluşumuna)<br />

yol açan ambalaj atığı olarak algılanmaktadır. Bu nedenle,<br />

tüketici geri dönüşüme uygun ambalajlara yönelmektedir.<br />

Bu aşamada, ambalajın bozulmayı önleme,<br />

kullanım kolaylığı sağlama, porsiyon düzenleyerek<br />

ihtiyaca göre gıda tüketimi sağlama ve atıkları azaltma<br />

yoluyla kaynak korumaya yaptığı olumlu etkisi sayesinde<br />

çevrenin ve doğal kaynakların sürdürülebilirliğine<br />

yapmakta olduğu katkı göz ardı edilmemelidir.<br />

Gıda atığı büyük bir çevre problemidir. Avrupa CO 2<br />

salımının<br />

dörtte biri gıda ve içecekten kaynaklanmakta,<br />

Avrupa’da her yıl 90 milyon Euro tüketilemeyen gıdalar<br />

için harcanmaktadır. CO 2<br />

salımının yanı sıra su ve diğer<br />

doğal kaynakların kullanımı da göz önünde bulundurulduğunda,<br />

gıda atığının yol açtığı kayıpların çok zaman<br />

ambalajdan daha büyük bir çevre problemine yol açtığı<br />

görülecektir.<br />

Ambalaj atığı çöp değildir. Kaynağında ayrıştırılarak<br />

toplanan ambalaj atığı, sistemli bir şekilde geri dönüşüm<br />

işlemlerine tabi tutularak hammadde haline dönüştürülebilmektedir.<br />

Hem daha az malzeme ile daha<br />

fazla ürünü koruyabilmesi, hem de geri kazanım ve geri<br />

dönüştürmeye uygunluğu ve enerji geri kazanımı için<br />

uygun kalorifik değere sahip olması nedeniyle fleksibıl<br />

ambalajlar verimlilik ve sürdürülebilirlik açısından büyük<br />

avantajlara sahiptir.<br />

Aynı miktardaki ürünün daha az miktardaki ambalaj<br />

malzemesiyle (daha az kaynak ve enerji kullanımı) daha<br />

uzun raf ömrü sağlaması modern ambalaj sanayiinin<br />

en önemli hedefidir. Bu sayede verimlilik artışı sağlanmakta<br />

ve verimliliği genel kabul gören uygulamalar<br />

standartlaşmaktadır.<br />

Kaynaklar:<br />

• Arıkan, A., Tüzel, N. (2012). 2011 Türkiye Ambalaj<br />

Sanayi Raporu. Ambalaj Bülteni, Eylül/Ekim 2012.<br />

• Gaster, P. (<strong>2013</strong>, Mart). The European Flexible Packaging<br />

Market 2012. FPE etkinliğinde yapılan PCI<br />

Films Consulting Ltd. tarafından yapılan sunum.<br />

• European Aluminium Foil Association. More is Less<br />

isimli sunum.<br />

52


Standardizasyon ve Kalite Konularının<br />

Eğitim Sistemine<br />

Entegrasyonu<br />

EĞİTİM SİSTEMİ<br />

Standardizasyon, kalitenin kaynağı olarak tanımlanabilir.<br />

Zira standardizasyon olmadan kalitenin yakalanması<br />

mümkün olmayıp, kalite yolculuğunun tren rayları gibi<br />

de düşünülebilir.<br />

Kalite, insanı gerçek manada “Eşref-i Mahlukat” olarak<br />

görmek ve ona göre değer verip onlara hizmet sunmak<br />

olarak tanımlanabilir.<br />

Eğitim ise insanı anlamaktır. Güzellik gibi, bunun da<br />

tarifi kişiden kişiye göre değişmektedir. Nasıl ki her<br />

insanın güzellik anlayışı ve tarifi farklı ise, eğitimin de<br />

tarifi farklıdır. Zira eğitim, insanlarda hayat boyu devam<br />

eden bir olgu olduğundan; insanların davranışlarında<br />

belli gelişmeler sağlamaya yarayan, formal/informal<br />

süreçlerin tamamını kapsayan planlı bir etkileme ve<br />

etkilenme süreci olarak tanımlanabilir. Eğitim ilim ve<br />

erdemin bir arada verilmesidir. Bunu sağlayabilmek<br />

için de sürekli değişen ve dönüşen dünyadaki milletler<br />

mücadelesinde hak edilen yeri alabilmek için, eğitime<br />

gereken önemi vermek zorundayız.<br />

Ana karnında başlayıp, mesleğe atıldıktan sonradan,<br />

ölüme kadar devam eden bir süreçte kalitenin olması<br />

insana duyulan saygı gereğidir. Kalitenin olabilmesi için<br />

de standardizasyon olmazsa olmazdır.<br />

Selçukluların Nizamiye Medreseleri ile başlayıp, Fatih<br />

döneminde kurulan ve üniversite anlamında dünya tarihinde<br />

bilinen en eski eğitim müesseselerinden olan<br />

Sahn-ı Seman Medreseleri ile Türkler eğitim tarihinde<br />

ilkleri gerçekleştirmiştir.<br />

1502 tarihinde Sultan II. Bayezid döneminde “Kânunnâme-i<br />

İhtisâb-ı Bursa” ile dünyada ilk standart uygulaması<br />

başlatılmasına rağmen, günümüzde başta eğitim<br />

Abdulkadir AÇAR<br />

75. Yıl Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü<br />

olmak üzere birçok konuda kalite ve standart henüz<br />

yakalanamamıştır. Eğitimde standardizasyon, tek tip<br />

insan yetiştirmek için insanları kendimize benzetmek<br />

olarak algılanmıştır.<br />

Eğitimde kalite ve standardizasyonun yakalanabilmesi<br />

için, kendi tarihimizden ve gelişen dünyadan ilham alınarak<br />

köklü bir reforma gidilmelidir.<br />

Baştan sona hoşgörü olan eğitimin kalitesinde hoşgörü<br />

ihanettir, düşüncesiyle; öğretmen, eğitim yöneticisi,<br />

eğitim kalitesi ve eğitim ortamları asgari bir standarda<br />

getirilmeli, eğitim çıktılarının akreditasyonu ile eğitimin<br />

kalitesinden taviz verilmemelidir.<br />

Bu bildiride kalite ve standardizasyonun eğitim sürecinde<br />

entegrasyonu incelenmekte ve tartışılmaktadır.<br />

“İnsanları düzeltebilmemiz için, önce kendimizi düzeltmemiz<br />

gerekir” der Hz. Ömer ve Hz. Ali’de “Eğri cetvelle<br />

doğru çizgi çizilmez” buyurur.<br />

Doğru elemanlardan oluşan, doğru bir sistem olmadan,<br />

doğru ürün alınması mümkün değildir. Öyleyse<br />

“hata yapma lüksümüz olmayan” eğitimin; ön yargı ve<br />

ön kabullerden arınmış bir düşünce ile yeniden doğruların<br />

üzerine inşa edilerek, geleceğimizin garantiye<br />

alınması şarttır.<br />

Eğitim çocuğun toplumla, daha da ötesi devletle ilk<br />

yüzleşmesidir. Ve ilk yüzleşmedeki “ilk İntiba”ın kolayca<br />

değişmeyeceği de bilimsel olarak ispatlanmıştır.<br />

53 KASIM <strong>2013</strong>


Toplumun yapısına ve eğitimin ürün çıktısına baktığımızda;<br />

ilk intibanın hiç de iyi olmadığını görmekte,<br />

yaşamakta ve milletçe bedel ödemekteyiz. Görmediklerimiz,<br />

ya da görmek istemediklerimiz yakıp, yıkarak<br />

kendilerini gösterdiler.<br />

Eğitimciler olarak kabul etmeliyiz ki, toplumdaki günahlardan<br />

şikâyetçi olma hakkımız yoktur. Toplumdaki<br />

sevabın da, vebalin de en az yarısı bizimdir, zira eğitimciler<br />

olarak ürün bizim ürünümüzdür.<br />

Fildişi kulelerde yaşayıp, çocuklarını çok özel şartlarda<br />

okutanlar kendi çocuklarının gelecekte, ihmal edip,<br />

görmedikleri insanlarla birlikte yaşayacaklarını düşünemiyorlar.<br />

Çocuklarının huzurlu bir gelecekte yaşamasını<br />

isteyenler, “ötekileri de” görmek zorundadır. Zira ekilen<br />

diken tohumlarından, gül biteceğini beklemek boşunadır.<br />

Çocukları birer sayı, birer kemiyet, birer yaramaz olarak<br />

gördük hep birlikte. Oysa bizim için birer sayı, birer kemiyet<br />

ya da birer yaramaz olanlar; birilerinin çocukları,<br />

ümitleri, gelecekleri ve her şeyidir. Her biri ayrı bir dünya,<br />

ayrı bir âlemdir.<br />

Öğretmenlere emanet edilen her çocuk, birilerinin bütün<br />

varlığı, bu ülkenin, bu milletin, belki de bu dünyanın<br />

geleceğidir.<br />

Öğretmenlik hem çok zor hem de çok kolay bir meslektir.<br />

Her çocuğu kendi öz evladımız gibi görebilirsek<br />

çok kolay, evladımız gibi göremezsek ise belki de dünyanın<br />

en zor mesleğidir.<br />

Bunu başarabilmek ve şaşmamak için de, her öğretmenin<br />

her derste “Benim çocuklarımın öğretmeni<br />

benim gibi olsaydı ne yapardım” sorusunu kendisine<br />

sorması gerekir. Aynı şekilde yetkili ve etkili olanlar da<br />

“Özel bir okulum olsaydı, yönetici olarak atadıklarımı,<br />

kendi okuluma yönetici ya da öğretmen olarak alır mıydım”<br />

sorusunu kendilerine sorma yürekliliğini göstermelidirler.<br />

Bunları yapabilir ve kendimizi karşıdakinin yerine koymayı<br />

becerebilirsek ve insanı gerçek manada “Eşrefi<br />

Mahlukât” olarak görebilir ve ona göre davranırsak birçok<br />

problemi kolayca çözebiliriz.<br />

Niteliğinden çok, niceliğine bakarak okullar açtık ve aynı<br />

zihniyetle yetiştirilmiş öğretmenler ve o öğretmenlerin<br />

içinden de aynı şekilde “Bir Mühür, Bir Müdür” diyerek<br />

yöneticileri yetiştirmeden okullara atadık. Daha sonrada<br />

“Nerede hata yaptık” sorusunu kendimize sorduk.<br />

Kem alet ile kemalât olmayacağını düşünemedik!..<br />

Ülke genelindeki eğitime objektif bir şekilde baktığımızda;<br />

hem fiziki, hem öğretmen ve yönetici yeterlikleri,<br />

hem de ürün çıktıları bakımından mukayese edilemeyecek<br />

derecede dengesizlikler ve yetersizlikler olduğunu<br />

görürüz.<br />

Bütün bu eşitsizliklerle birlikte, merkezi sınavlarda ve<br />

bakanlığımızın denetimlerinde de bunlar eşit şartlara<br />

sahipmiş gibi değerlendirme ve sınavlar yapılmaktadır.<br />

Öyleyse aynı şartlarda değerlendirdiklerimizi, aynı şartlara<br />

taşımakla yükümlüyüz.<br />

Temel problemimizi genel manada özetlersek; çalışan<br />

ile çalışmayanı, başarılı ile başarısızı ayırt eden bir standardımız<br />

bulunmamaktadır.<br />

Bütün bu olumsuzluklar karşısında acilen yapmamız<br />

gerekenler:<br />

Öğretmen Yetiştirme<br />

Öğretmen yetiştiren okulların ya doğrudan MEB’e bağlanması<br />

ya da MEB ile koordineli çalışıp, arz-talep dengesi<br />

doğrultusunda akredite edilmiş bir sistemle öğretmen<br />

yetiştirmesi elzemdir.<br />

Bolca öğretmen adayı yetiştirip, bu gençleri ortada bırakmaya<br />

hakkımız yoktur.<br />

Eğitim Fakültesinden mezun olan öğretmen adayları,<br />

Türkiye genelinde “TÜRKAK” tarafından akredite edilmiş<br />

markalaşmış okullarda bir yıl tam donanımlı staj<br />

görmelidir. Bu stajı başarı ile tamamlayanlar adaylığı<br />

kalkmış memur olarak, doğrudan öğretmen olarak<br />

atanmalıdır.<br />

Bu uygulama ile belli bir standartta öğretmen yetiştirmiş<br />

oluruz.<br />

Fiziki Alt Yapı<br />

Gerek ilk ve orta öğretimde, gerekse de yüksek öğretimde<br />

amiyane tabirle birçok “Tabela Okulumuz” vardır.<br />

Her dönemde arz-talep dengesinden ziyade, birçok<br />

farklı mülahaza ile tabela okulları açtık ve açmaktayız.<br />

Özellikle ilçelerde açılan Meslek Yüksek Okulları, birçok<br />

konuda birçok meslek lisesinden çok daha geridedir.<br />

Eğitimin tamamında standartlardan yoksun çok okul<br />

yerine, tam donanımlı kampüsler kurup öğrenci taşıması<br />

yapılması daha akılcı ve daha verimli olur.<br />

Okulların hem personel, hem de her türlü donanımı tamamlanmadıkça<br />

açılması yoluna gidilmemelidir. Bunlar<br />

tamamlanmadan açılan okullarda, kâğıt üzeri “sözde<br />

eğitim” yapılmakta, telafisi olmayacak şekilde çocuklarımızın<br />

geleceği ile oynanmakta ve ağır bedeller ödenmektedir.<br />

Okulların yapımında insan onuruna yakışır bir standart<br />

belirlenmeli ve çevre, elektronik güvenlik sistemleri, ağ<br />

bağlantıları, emniyet tedbirleri, aşırı soğuk ve aşırı sıcak<br />

bölgeler göz önüne alınarak ısıtma-soğutma sistemleri<br />

vb yapım aşamasında tamamlanmalıdır. Mevcut<br />

durumda okul yöneticileri bir şeyler yapmak çabasına<br />

girmekte ve maddi-manevi birçok hata işlenmektedir.<br />

Bölge şartlarına göre tespit edilmiş bir standartta okul<br />

54


projeleri detaylandırılmalıdır. Aksi durumda Erzurum<br />

gibi bölgelerde çocuklar soğuktan donmakta ya da<br />

gölgede sıcaklığın 50 derecelere yaklaştığı Urfa gibi<br />

bölgelerde çocuklar sınıfta sıcaktan kavrulmaktadırlar.<br />

Yönetici Atama<br />

Başarı hikâyeleri olan öğretmenler arasından, tarafsız<br />

ve geniş tabanlı bir komisyonca “objektif” kriterlerle<br />

seçilecek yöneticiler okulların başına getirilmelidir. Seçilen<br />

bu okul müdürlerinin kendi ekiplerini kurup, ekibiyle<br />

gelip, ekipleriyle gitmeleri uygulaması yapılmalıdır.<br />

Başarı/başarısızlık sadece müdüre değil tüm ekibe mal<br />

edilmelidir.<br />

Mevcut durumda, okullar iç çekişmelerle çalkalanmakta<br />

ve sistem, dolayısıyla da çocuklarımız zarar görmektedir.<br />

Eğitim-Öğretim<br />

Mevcut sistemde verilen örgün ve yaygın eğitimin çıktıları,<br />

eğitimi verenlerce değerlendirilmektedir. Sonuçta<br />

ne derece başarılı olduğumuz da ortadadır. Kabul etmeliyiz<br />

ki eğitim kurumları yetersizliklerini kabullenmemekte<br />

ve içi boş diploma, belge ve sertifikalar vermeye<br />

devam etmektedir.<br />

Acilen akreditasyona gidilip, eğitim kurumlarının “Kalite<br />

Yönetim Standartları” belirlenmeli ve buna göre de<br />

okullarda “Kalite Yönetim Sistemi” kurulmalıdır. Kalite<br />

Yönetim Sistemini başarı ile kuran okul ve kurumların,<br />

sadece yöneticileri değil tüm personeli ödüllendirilmelidir.<br />

Zira sağlanan başarının, ekibin başarısı olduğunu<br />

göz ardı etmemeliyiz.<br />

Eğitim kurumlarının tümündeki çıktıların bağımsız kuruluşlarca<br />

ölçülüp, değerlendirilmesi yoluna gidilmelidir.<br />

Milli Eğitim Müdürlüklerin de, o ildeki kurumların kalite<br />

güvence süreçlerinin uygulanmasını sağlayacak, bu<br />

süreci yürütecek ve bu yönde gerekli desteği kurumlara<br />

sağlayacak bir “Kalite Güvence Birimi”nin oluşturulması<br />

gerekir.<br />

Kalite Güvence Biriminde çalışanların bu konuda eğitim<br />

görmüş, bir nevi akredite edilmiş öğretmenlerden<br />

oluşmasına hassasiyet gösterilmelidir. Bu birimde çalışanların<br />

ders ücretleriyle ilgili yasal düzenleme yapılmalıdır.<br />

Bu konuya en çok hazır olan okullar olduğundan dolayı,<br />

öncelikle MTE kurum ve kuruluşlarından başlanarak<br />

tüm okulların akreditasyona sahip olması sağlanmalıdır.<br />

Bu süreç başlangıçta seçilecek pilot okullara odaklanmalı,<br />

ancak önümüzdeki 3 yıllık süreçte aşamalı olarak<br />

diğer okulları da içine alacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.<br />

Süreç, resmi bir öz değerlendirme sisteminin uygulanması<br />

suretiyle kolaylaştırılmalı ve MEB tarafından<br />

görevlendirilecek il düzeyindeki bağımsız ekipler tarafından<br />

gerçekleştirilecek değerlendirme ziyaretleri ile<br />

takip edilmelidir.<br />

Öz değerlendirme sistemi her kurumun tüm çalışanları<br />

ve paydaşlarınca; kurum ve yöneticilerle, zümrelerin<br />

değerlendirilmesi şeklinde olmalı, buna göre Eylem<br />

Planları hazırlanmalı, uygulanmalı ve takip edilmelidir.<br />

Kalite Yönetim Standartları yeni oluşturulan Öz Değerlendirme<br />

Süreci üzerine yapılandırılacak biçimde tasarlanmalıdır.<br />

Öz Değerlendirme, aşağıdaki süreçleri desteklemelidir;<br />

• Kişiler<br />

• Çalıştıkları yerler<br />

• Kullandıkları kaynaklar<br />

• Verdikleri kararlar<br />

Öz Değerlendirme sürecinde ‘ne yapılıyor’ ve ‘nasıl<br />

yapılıyor’ sorularının cevapları gözden geçirilmelidir.<br />

Ayrıca, daha etkili çalışma yolları planlanarak uygulanmalıdır.<br />

Bazı noktalarda, öz değerlendirmenin, herkesin<br />

beklediği gelişmeleri sağlayıp sağlamadığı konusunda<br />

yardımcı olur.<br />

Öz değerlendirme sistemi il müdürlüklerince takip edilebilirken,<br />

bakanlıkça da takip edilecek şekilde düzenlenmelidir.<br />

Akreditasyon sürecindeki başarı/başarısızlık başta yönetim<br />

ekibi olmak üzere kurumun tüm çalışanlarına<br />

yansımalıdır.<br />

Uygulanacak sistem ile öğretmenler sadece eğitim-öğretim<br />

ile uğraşırken öğrenci çıktıları bağımsız kuruluşlarca<br />

değerlendirilmeli ve buna göre geri dönüşümle<br />

eksiklikler tamamlanmalıdır.<br />

Akreditasyondaki başarı görevde yükselmede ciddi bir<br />

etken olurken, başarısızlık ekibin yöneticilik görevine<br />

son vermeyle karşılığını bulmalıdır.<br />

Başarı ve başarısızlığın yeterince görülmediği mevcut<br />

sistemde, çalışanların da şevki gittikçe kırılmakta ve<br />

sistem hızla kötüye gitmektedir.<br />

Sonuç olarak; eğitim sistemimizin istenen seviyeye<br />

ulaşabilmesi için, objektif kriterlerle ölçülen ve duygusallığa<br />

yer vermeyen bir sözleşme sistemi ile başarıyı<br />

yakalayabiliriz.<br />

Hayatın provası olmadığını ve eğitimcilerin hata yapma<br />

şansının bulunmadığını göz ardı etmemek zorundayız.<br />

Başarı için kendini geminin dışında hissedenleri, onları<br />

görerek ve öteki olmadıklarını adil uygulamalarımızla<br />

geminin içine alarak, gemiyi limana sağ salim ulaştırabiliriz.<br />

55 KASIM <strong>2013</strong>


EĞİTİMİN ROLÜ<br />

Standardizasyon Bilincinin Gelişmesinde<br />

EĞİTİMİN ROLÜ<br />

Günlük hayatımızda karşılaştığımız birçok olgu ya da<br />

kavramın nasıl oluştuğunu hep merak etmekteyiz.<br />

Bunların insanlığın ortak ürünü olan standardizasyonun<br />

sonucu olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Günümüz<br />

dünyasında standardizasyon altyapısı (Ulusal, bölgesel<br />

ve uluslararası standardizasyon altyapısı ve teşkilatlar)<br />

oldukça güçlü ve profesyonel durumdadır. Bu yapılar<br />

sebebiyle standardizasyona ulaşım için herkese ciddi<br />

ve önemli görevler üstlenme imkanı vermektedir. Bu<br />

imkanlara ulaşabilmek için de farkındalık oluşturma ve<br />

bilinçlendirme programlarına ihtiyaç vardır. Bu noktada,<br />

en önemli ve temel araç olarak eğitim ortaya çıkmaktadır.<br />

Standardizasyon bilincinin eğitim yoluyla yerleştirilmesinin<br />

önemi ile eğitim yöntemlerini anlatmayı amaçlanan<br />

bu sunum aşağıdaki başlıkları içermektedir:<br />

1- Standard, standardizasyon nedir Neden önemlidir<br />

2- Standardizasyon bilinci neden geliştirilmelidir<br />

3- Eğitimle standardizasyon bilinci nasıl sağlana bilir<br />

Eğitim türleri, eğitim/öğretim aşamaları.<br />

4- Değerlendirme ve sonuç.<br />

Geçen yüzyılın sonunda, ABD, Avrupa’da ve Güney<br />

Kore gibi uzak doğu ülkelerinde standardizasyon ile<br />

ilgili bilinçlendirmeyi sağlamak amacıyla bazı ciddi girişimler<br />

başlatılmıştır. Örneğin Roterdam Erasmus Üniversitesi’nde<br />

“Management of Innovation” adı altında<br />

standardizasyon kariyeri verilmeye çalışılmıştır. Diğer<br />

bazı ülkelerde benzer bazı çalışmalar olsa da yeterli<br />

ilgi ve alaka gösterilmiş değildir. Buna karşılık konunun<br />

önemi gittikçe daha çok anlaşılmakta; son birkaç yıl<br />

içerisinde Avrupa kıtasını muhatap alan “Avrupa Standardizasyon<br />

Akademisinin (European Academy on<br />

İhsan ÖVÜT<br />

TSE Eğitim Dairesi Başkanı<br />

Standardization (EURAS)” çalışmaları; Çin ve Kazakistan’da<br />

standardizasyon mühendisliğinin kurulmuş<br />

olması; Avrupa Standard Kuruluşları olan CEN, CE-<br />

NELEC ve ETSI’nın “Standardizasyonun Eğitimi Ortak<br />

Çalışma Grubunu (JWG-Eas, Joint Working Group<br />

on Education about Satndardization) kurmuş olmaları<br />

önemli gelişmelerdir.<br />

Bu çalışmalarda, akademisyenler ve profesyonel yöneticiler<br />

için standard ve standardizasyon eğitimi; gelişmede,<br />

yenilikçi yaklaşımlar oluşturmada, ürün ve ufuk<br />

geliştirilmesinde önemli bir mihenk taşı olarak vurgulanmaktadır.<br />

İlgili tüm taraflarda standardizasyon bilincinin oluşması;<br />

ulusal, bölgesel ve uluslararası standardizasyon<br />

çalışmaları hakkında farkındalığın oluşması, gelecek<br />

vadeden bir kariyer meslekten çok yeni standard yapıcılarının<br />

yetişmesi sadece eğitimle sağlanabilir. Ayrıca,<br />

var olan standardların kullanılması ve geliştirilmesinde,<br />

standard veya standard grubu bazlı eğitimler oldukça<br />

önemlidir. Ortaya konulmuş olan norm veya kriterlerin<br />

tatbiki ve doğru anlaşılmasının yolu bilgilendirme ve bilinçlendirmeden<br />

geçer.<br />

Çin, Güney Kore, Japonya, Avrupa ve ABD’de standardizasyona<br />

yeni aktörler kazandırmak için ciddi çalışmalar<br />

yürütülmektedir. Durum tespitleri yapılmakta,<br />

eğitimin çeşitli aşamalarına yönelik politikalar üretilmekte,<br />

AR-GE çalışmaları önerilmektedir.<br />

Doğası gereği ihtiyari olan standardizasyonun, katılımcıları<br />

da gönüllü olacağından bu alanda ciddi ve sabırlı<br />

56


çalışmaya ihtiyaç vardır. Standard yapıcılar ile standard<br />

kullanıcılar arasındaki zincirde, standardizasyon bilincinin<br />

oluşturulması ve herkesin standard oluşturmada bir<br />

şekilde katkı sağlaması önemlidir. EURAS’ın Avrupa’da<br />

Akademik Standardizasyon Eğitimi Beyaz Kitabının girişinde<br />

özetle şöyle denilmektedir: “Bölgeler, ülkeler,<br />

sanayi sektörleri ve şirketler için standardizasyon stratejik<br />

bir mal varlığıdır. Standardizasyonda üstün olmak<br />

için düzenli eğitim bir ihtiyaçtır.”<br />

Bu sunumda standard, standardizasyonun tanımı ve<br />

önemi ifade edildikten sonra, standardizasyon bilincinin<br />

neden geliştirilmesi izah edilecek; bunu müteakip<br />

standardizasyon bilincinin eğitimle nasıl sağlana bilineceği,<br />

eğitim türleri, eğitim/öğretim aşamaları örneklendirmeye<br />

çalışılacak ve kısa bir değerlendirme ile sonuçlandırılacaktır.<br />

Standard, standardizasyon nedir<br />

Neden önemlidir<br />

İnsanların ihtiyaçlarını sürekli ve düzenli olarak karşılamasını<br />

sağlamak amacıyla koymuş olduğu kurallar ve<br />

diğer insanlarla birlikte benzer ürünü rahatlıkla kullanabilme<br />

gayreti neticesinde oluşan standard olgusu insanlık<br />

tarihi kadar eskidir.<br />

Standardın tanımı ile ilgili olarak birbirine benzer tanımlamalar<br />

yapılabilir. Genellikle, “imalatta, anlayışta, ölçme<br />

ve deneyde bir örnekliktir” diye ifade edilmektedir.<br />

Resmi ve uluslararası geçerli tanımların yer aldığı TS<br />

EN 45020, “Standardizasyon ve ilgili faaliyetler - Genel<br />

terimler ve tarifleri” standardında, standardizasyon ve<br />

standard aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:<br />

Standardizasyon:<br />

Mevcut ve muhtemel problemler dikkate alınarak, belirli<br />

bir konuda ortak ve tekrar eden kullanımlar için en<br />

uygun seviyede bir düzen gerçekleştirilmesi amacıyla<br />

gerekli hükümlerin oluşturulması faaliyeti.<br />

Notlar:<br />

1- Standardizasyon, özellikle, standardların hazırlanması,<br />

yayımlanması ve uygulanmasından oluşan bir<br />

faaliyettir.<br />

2- Standardizasyonun başlıca faydaları, ürün, proses<br />

ve hizmetlerin amaçlarına uygunluklarının geliştirilmesi,<br />

ticari engellerin aşılması ve teknolojik işbirliğinin<br />

kolaylaştırılmasıdır.<br />

Standard:<br />

Mutabakatla oluşturulmuş ve kabul edilmiş bir kurumca<br />

onaylanmış, mevcut şartlar altında en uygun seviyede<br />

bir düzen kurulmasını amaçlayan, ortak ve tekrarlanan<br />

kullanımlar için, faaliyetler ve sonuçlarıyla ilgili<br />

kuralları, kılavuzluk bilgileri veya karakteristikleri içeren<br />

doküman.<br />

Not: Standardlar, bilim, teknoloji ve tecrübenin birleştirilmiş<br />

sonuçlarına dayanmalı ve toplumun optimum<br />

faydasını amaç edinmelidir.”<br />

Tanımlardan anlaşılacağı üzere standardizasyon faaliyetinin<br />

sonucunda oluşan belge ya da dokümana<br />

standard denilmektedir. Standardizasyon ise bütün<br />

çalışma süreçlerinin genel adıdır. Her faaliyet standard<br />

ile neticelenmeyebilir. Yeteri kadar destek almayan çalışmalar<br />

taslak olarak kala bilir veya başka adlar altında<br />

yayınlanabilir. Standardlar, günlük hayatta kullandığımız<br />

birçok eşyanın ya da hizmetin etkinliğini ve güvenilirliğini<br />

artırmak ve hayatı kolaylaştırmak amacıyla hazırlanır.<br />

Üzerinde anlaşılmış en iyi uygulamaları gösterirler.<br />

Standardlar, konusunda uzman kişilerin bir araya gelmesiyle<br />

oluşturulur, yani ortak bir çalışmanın sonucudurlar.<br />

Standardizasyonda öncelikli olarak can ve mal güvenliği<br />

hedeflenirken aynı zamanda kalitenin alt sınırı tespit<br />

edilmek suretiyle belirlenen düzeyin altında mal ve<br />

hizmet üretimine müsaade edilmemektedir. Dolayısıyla<br />

teknolojik gelişmenin bir anlık çekilmiş resmidir.<br />

Standardın olmadığı bir alanı bulmak oldukça zordur.<br />

Ya ortak standardlar vardır ya da birilerinin koyup empoze<br />

ettiği sektörel standardlar vardır. Ortaklaşa oluşturulmuş<br />

standardlara uygun üretim ve tüketim, diğer<br />

insanlara karşı sorumluluğumuzdur.<br />

Standardlar, insanlığın ortak malı olup, canlı bir yapıya<br />

sahiptir. Teknolojik gelişmeler, anlayış farklılaşması,<br />

ihtiyaç değişikliği, talep farklılaşması, kolay ve hızlı kullanım<br />

ihtiyacı gibi hususlar standardların sürekli revize<br />

edilmesi, yenilenmesini gerektirir. Standardizasyonda<br />

tamamlanma yoktur.<br />

Standardlar, genel olarak tüm ilgili tarafların ortak çalışması<br />

sonucunda hazırlandığından küresel pazarlarda<br />

rekabet edebilmenin yolu standardlara uygun, kaliteli<br />

mal ve hizmet üretiminden geçmektedir. Standardın<br />

ekonomiye, üreticiye ve tüketiciye sağlayacağı bir çok<br />

avantajlar arasında verimlilik, tasarruf, seri imalat imkanı,<br />

maliyet düşüklüğü, kaliteli ürün elde etme, çevresel<br />

fayda sağlama, rekabeti geliştirme, can ve mal güvenliği<br />

ve benzerini sıralamak mümkündür.<br />

Standardlar temelde gönüllü kullanım için oluşturulur,<br />

ancak bazı durumlarda pazarda uygunluğun sağlanabilmesi<br />

için standardlar referans olarak gösterilerek<br />

zorunlu kılınmaktadır. Örneğin kredi kartlarının fiziksel<br />

özellikleri ve boyutları ile ilgili standard: TS EN ISO/<br />

IEC 7810. Kredi kartlarının bütün dünyadaki ATM/Pos<br />

makinelerinde kullanılabilmesi, bu standarda uymakla<br />

sağlana bilinmektedir 2- Standardizasyon bilinci neden<br />

geliştirilmelidir Günlük hayatımızın her aşamasında<br />

muhatap kalacağımız standardları bilmek, nasıl oluştuğunun<br />

farkında olmak ve buna katkıda bulunmak<br />

57 KASIM <strong>2013</strong>


önemlidir. Kullandığımız her hangi bir eşya veya uymak<br />

durumunda olduğumuz her hangi bir kural hakkında<br />

bazen “Ben olsam şöyle yapardım” deriz. İşte standardizasyon<br />

oluşturma güdüsü de o “ben olsaydım” ile<br />

başlar. Hayallerimiz, düşüncelerimiz, yenilikçi buluşlarımız<br />

standardize edilerek insanlığa mal olabilir. Teknik<br />

işlerle uğraşan herkes, mühendislik işi yapanların çoğu,<br />

tasarımcılar, projeciler, üreticiler, alıcılar, satıcılar, tüketiciler,<br />

vesaire, bir şekilde standardizasyonun bir tarafıdır.<br />

Standarda müdahil olmadığımız zaman başkalarının<br />

koyduğu standarda uymak veya uygulamak durumunda<br />

kalacağımızı unutmamalıyız. Endüstriyel hiçbir ürün<br />

kendiliğinden oluşmamakta, birilerinin hayali, tasarımı,<br />

çalışması ve emeği neticesinde ortaya çıkmakta ve nihayetinde<br />

piyasaya sürülmektedir. Alıcısı olmayan bir<br />

ürünün başkaları için ne değeri vardır. Kişi neyi, niçin,<br />

kim için, nasıl ve ne kadar üreteceğini, ancak standardlara<br />

uymakla daha ekonomik ve verimli olarak gerçekleştirebilir.<br />

Standardizasyon farkındalığı oluşturulması<br />

ile neyin standard olduğu, gelişime açık olduğu;<br />

neyin mevzuat veya kural olduğu rahatlıkla elde edilir.<br />

Çoğu zaman standard zannettiğimiz şey, başkalarının<br />

koymuş olduğu zorlayıcı kaideler olabilmektedir. Çünkü<br />

standard olabilmesi için kullanıcı dahil tüm tarafların<br />

katkıda bulunması ve kabullenmesi gerekmektedir.<br />

Bunun için standardizasyon bilinci oluşmadan neyin ne<br />

olduğunu bilmek oldukça zordur. Standard kullanıcılarının<br />

sadece faydalanan değil, aynı zamanda standard<br />

yapıcı olmalarının yolu standardizasyon bilincinin gelişmesinden<br />

geçer. Standard üretme işi, standardların<br />

nasıl, nerede, kimlerce hazırlandığını bilmekten geçer.<br />

Standardı koyan olabilmek için standardizasyon ve<br />

standardizasyon kültürünün bilinmesini gerektirir. Standardizasyon<br />

vaz geçilmez bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı karşılamanın<br />

tek yolu, standard hazırlama süreçlerinden<br />

geçer. Bu süreçler, günümüz dünyasında, profesyonel<br />

bir biçimde ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde<br />

yapılandırılmış durumdadır. Bu yapılar, herkesin katkı<br />

ve katılımına açıktır. Ekonomimizi güçlendirmek, sanayimizi<br />

geliştirmek ve devamlılığını sağlamak, küresel<br />

rekabette zayıf kalmamak ve hatta lider olabilmek için<br />

herkesin kabul edebileceği ve uyabileceği standardlar,<br />

ancak bilinçli ve yetkin standard yapıcılarıyla sağlanabilir.<br />

Eğitimle standardizasyon bilinci nasıl<br />

sağlanabilir Eğitim türleri, eğitim/öğretim<br />

aşamaları.<br />

Standardizasyon eğitimi ile ilgili Avrupa Standard Kuruluşlarının<br />

standardizasyon politikası dokümanında,<br />

toplum ve iş dünyası için standardların öneminin son<br />

on yıl içerisinde ciddi manada arttığı ifade edilmekte ve<br />

standardizasyon eğitimi kapsamında gerekli tedbirlerin<br />

alınması ifade edilmektedir. Ticareti kolaylaştıran, yatırım<br />

güvencesi sağlayan, ekonomik gelişmenin vazgeçilmezi<br />

olan inovasyonu teşvik eden ve düzenlemeler-<br />

58


de politika belirleme aracı olan standardların sağlayacağı<br />

faydalar oldukça çoktur. Bu denli öneme haiz bir<br />

konuda eğitimle sağlanacak katkının da belli bir disiplin<br />

ve planla olması gerekmektedir. Standardlar insanlığın<br />

ortak malı olmaları hasebiyle tüm tarafları memnun<br />

edecek nitelikte olmaları gerekmektedir. Bunun<br />

için de standard hazırlayıcısı ve kullanıcılarının yerine<br />

göre “diplomatik yetenekler”, “dil kabiliyeti”, “problem/<br />

çatışma çözme kabiliyeti”, “diğer kültürler, ihtiyaçlar ve<br />

olaylar için farkındalık/hassasiyet”, “karar alma yeteneği”,<br />

“değerlendirme yeteneği/analitik kabiliyet”, “ittifak<br />

sağlama yeteneği”, “teknik liderlik” gibi sorumluluklara<br />

sahip olması gerekmektedir. Bu yeteneklerin önemli bir<br />

kısmı ancak ve ancak eğitimle sağlanabilir.<br />

Standard ve standardizasyon ile ilgili bilinç oluşturma,<br />

ilgili tarafların dahlini geliştirme kapsamında halihazırda<br />

çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Eğitimin hangi<br />

alanlarda olacağı konusunda farklı yaklaşımlar olmakla<br />

beraber, iki temel husus, genellikle eğitim alanı olarak<br />

değerlendirilmektedir:<br />

1- Standard ve standardizasyon eğitimi, standardizasyon<br />

uzmanlığı (Kimilerine göre Standard Mühendisliği),<br />

2- Mevcut standardların kullanımı ve etkinliğinin sağlanması<br />

amacıyla yapılan uygulama eğitimleri.<br />

Mevcut standardlarla ilgili eğitimler, standardın benimsenmesi<br />

ve uygulanmasının sağlanması açısından ciddi<br />

bir katkı sağlayabilse de önemli olan kişi ve kurumların<br />

fiilen standardın içine dahil etmektir. Yani birer standard<br />

uzmanı (standard expert) olmalarını sağlamaktır.<br />

Günümüz dünyasında ülkeler, ulusal standardizasyon<br />

strateji belgeleri ve ulusal politikalar kapsamında standardizasyon<br />

eğitimini önemli bir madde olarak gündemlerinde<br />

tutmaktadır. Bu resmi kanal da standardizasyon<br />

bilincine ciddi destek vermektedir.<br />

Uluslararası, bölgesel ve ulusal standard kuruluşları<br />

bazında oluşturulan platform ve çalışmalar yavaş yavaş<br />

belli bir disipline oturtulmakta ve yeni oluşumlar ortaya<br />

çıkmaktadır. Uluslararası Standardizasyon Eğitimi<br />

Birliği (International Cooperation for Education about<br />

Standardization, ICES), Avrupa Standardizasyon Akademisi<br />

(European Academy for Standardization, EU-<br />

RAS), CEN, CENELEC ve ETSI’nin ortak kurmuş olduğu<br />

Standardizasyon Eğitimi Ortak Çalışma Grubu<br />

(Joint Working Group on Education about standardization,<br />

JWG-EaS), uluslararası ve bölgesel oluşumlara<br />

örneklerdir. Ulusal düzeyde de başta Asya ülkeleri (Güney<br />

Kore, Japonya, Çin, Endonezya, Vietnam) olmak<br />

üzere bir çok ülkede (ABD dahil) standard kuruluşlarının<br />

öncülüğünde ve genellikle üniversite işbirliğinde<br />

eğitim programları uygulanmaktadır.<br />

CEN, CENELEC ve ETSI’nin ortak olarak kabul etmiş<br />

olduğu Standardizasyon Eğitimi Mastır Planı (Masterplan<br />

on Education about Standardization), gelecekte<br />

Avrupa kıtasında yapılacak olan çalışma ve planlamalar<br />

için önemli bir referans doküman niteliğindedir. Ulusal<br />

teşkilatların bundan faydalanarak milli plan ve projeler<br />

oluşturulabilir. Şu aşamada önemli bir realiteyi vurgulamakta<br />

fayda vardır: Dünyadaki standardizasyon faaliyetlerinin<br />

yarıdan fazlalık dilimini yöneten Avrupa, standardizasyon<br />

eğitiminde Asya ve Amerika kıtalarının çok<br />

gerisinde olmakla kalmayıp, bu kıtada Türkiye dışında<br />

hiçbir çalışma da son senelere kadar yapılmamıştır. Bu<br />

sebeple eğer Avrupa standardizasyon ve dolayısıyla<br />

ekonomik gücünü korumak istiyorsa standardizasyon<br />

eğitimine öncellik vermek zorundadır.<br />

Standardizasyon eğitiminde hükümetlerin gerek ulusal<br />

eğitim programlarının müktesebatının teşkili ve gerekse<br />

üniversiteler dahil toplumun bilgilendirme ve bilinçlendirme<br />

ile ilgili tüm öğrenim ve eğitim aşamalarında milli<br />

standard kuruluşlarına destek vermesi ve bazen de öncülük<br />

etmesi önem arz etmektedir. Ekonomik gelişme<br />

ve ülkenin ekonomik kalkınması başta hükümet olmak<br />

üzere tüm paydaşların katkıları ile standardizasyon eğitimi<br />

programının oldukça önemlidir. Paydaşların tespiti<br />

başlangıçta yapılmalıdır.<br />

Standardizasyon eğitiminin ana paydaşları:<br />

1- Öğrenciler (İlköğretimden akademik öğretime kadar<br />

her aşamadaki öğrenci kitlesi),<br />

2- Eğitim kurumları (Özellikle meslek liseleri, fen liseleri,<br />

meslek yüksekokulları, teknik fakülteler, mühendislikler,<br />

hukuk fakülteleri),<br />

3- Eğitmenler ve öğretmenler,<br />

4- Standard kuruluşları,<br />

5- Meslek oda ve birlikleri,<br />

6- Tüketici dernek ve vakıfları,<br />

7- Üretici dernek ve birlikleri,<br />

8- İşletme ve ticari kuruluşlar,<br />

9- Profesyonel yönetici ve temsilciler, işadamları,<br />

10- Ürün ve hizmet üretiminde katkı sağlayan çalışanlar.<br />

Bu paydaşlar, çeşitli şekilde gruplandırılabilir ve her<br />

grubun yapısına göre eğitim modülü de geliştirilebilir.<br />

Günümüzde özellikle bu türden çalışmalar yürütülmektedir.<br />

Ülkenin standardizasyon stratejisi ve ekonomik<br />

önceliklerine uygun yöntem profesyonelce seçilip uygulanabilir.<br />

Standard uzmanı yetiştirmede yaşa göre<br />

gruplandırma yapılması ve buna göre yöntem geliştirilmesi<br />

önemlidir.<br />

59 KASIM <strong>2013</strong>


Yaş grubu ve eğitim düzeyi esaslı bir eğitim modülü örneği:<br />

EĞİTİM DÜZEYİ HEDEF SORUMLULAR İÇERİK METOD<br />

İlköğretim -Farkındalık -Hükümet -Gündelik hayatta -Kısa sorular<br />

(10/11 yaşa kadar) oluşturma -Standard kullanılabilinen -Oyunlar<br />

Kuruluşları standardlar -Resimler<br />

-Standardizasyon<br />

-Küçük Broşürler<br />

hakkında<br />

-Tanıtım kitapçıkları<br />

genel bilgilendirme<br />

Orta Öğretim -Farkındalık -Hükümet -Gündelik hayatta -Kısa sorular<br />

(17/18 yaşa kadar) oluşturma -Standard kullanılabilinen -Oyunlar<br />

-Kavrama Kuruluşları standardlar -Küçük Broşürler<br />

-Spesifik olarak -Standardizasyon -Yarışmalar<br />

iyi belirlenmiş hakkında genel -El kitapları<br />

alanlarda teknik bilgi bilgilendirme -Videolar<br />

-Akademik hazırlık<br />

-İnternet sayfaları<br />

-Belli başlı standardların<br />

kullanımını öğretme<br />

Mesleki Eğitim -Farkındalık oluşturma -Hükümet -Gündelik hayatta -Yarışmalar<br />

-Kavrama -Standard kullanılabilinen -El kitapları<br />

-Spesifik olarak Kuruluşları standardlar -Videolar<br />

iyi belirlenmiş alanlarda -Çeşitli ilgili -Standardizasyon -İnternet sayfaları<br />

teknik bilgi kuruluşlar hakkında genel -Ekip kurma<br />

-Teori bilgilendirme -Proje çalışması<br />

-Vakıa çalışması<br />

-Sunumlar<br />

-Belli başlı<br />

-Vakıa çalışması<br />

standardların<br />

-Çalıştaylar<br />

kullanımını<br />

öğretme<br />

Yüksek Öğrenim -Kavrama -Üniversiteler -Standardizasyon -Yarışmalar<br />

-Uzmanlık bilgisi -Hükümet hakkında genel -El kitapları<br />

-Teori -Standard bilgilendirme -Videolar<br />

-Standardizasyon ile Kuruluşları -Akademik çalışmalar -İnternet sayfaları<br />

inovasyon arasında -Çeşitli ilgili -Vakıa çalışması -Ekip kurma<br />

etkileşim kuruluşlar -Belli başlı standardların -Proje çalışması<br />

kullanımını öğretme -Sunumlar<br />

-Gündelik hayatta<br />

-Vakıa çalışması<br />

kullanılabilinen standardlar -Çalıştaylar<br />

-Yetenek oluşturma<br />

Bu veya benzeri yöntemlerle eğitimin her aşamasında<br />

standardizasyon ile ilgili farklı çalışmaların yapılması<br />

mümkündür. Tablodaki örnek çalışma da CEN, CENE-<br />

LEC ve ETSI’nin ortak girişimi olan çalışma grubunun<br />

eği<strong>tse</strong>l kuruluşlar için standardizasyon müfredat modülü<br />

esas alınmıştır.<br />

Eğitim kurumları dışında yapılacak olan veya bunların<br />

devamında yapılacak olan eğitim biçimi ise kısaca<br />

yaşam boyu eğitim şeklinde tasarlana bilinir. Günlük<br />

hayatın tüm parçasında karşılaşacağımız standard ve<br />

standardizasyon, sadece eğitim kurumları ile sınırlı tutulamaz.<br />

Özellikle çalışanların standardizasyona katılımı<br />

için kurum ve kuruluşların üst düzey yöneticilerinin<br />

bilinçli olmaları ve destekçi olmaları oldukça önemlidir.<br />

İşletme sahip ve yöneticilerinin standardizasyona<br />

önem vermeleri, standardizasyon çalışmalarına katkıyı<br />

sağlamaları ile çalışanlarına her türlü standard ve<br />

standardizasyon eğitimini aldırmaları kendi işletme ve<br />

ürünlerinin bekası ile itibarı açısından ölçülemeyecek<br />

değerler sağlayacaktır.<br />

Yaşam boyu standardizasyon eğitimi ülkenin standardizasyon<br />

stratejileri arasında en önlerde yer almalıdır.<br />

Standardizasyonun önemi ve özellikle standardların<br />

uygulanmasının temini amacıyla TSE uzun yıllardır eğitim<br />

programları düzenlemektedir. Bunlar yoğun talep<br />

yapılan ve yaygın kullanımda olan yönetim sistemleri<br />

standardları ağırlıklıdır. Ayrıca, birçok toplantı ve benzeri<br />

çalışmalar ile standardizasyon ile ilgili farkındalık<br />

60


oluşturmaya çalışan TSE, halihazırda iki önemli projeyi<br />

faaliyete geçirmeyi hedeflemektedir:<br />

1- Hacettepe Üniversitesi ile ortaklaşa oluşturulması<br />

planlanan “Kalite ve Uygunluk Değerlendirmesi Mühendisliği<br />

(KUDEM)” programı. Bu dünyada bir ilk<br />

olacaktır. Standardizasyon mühendisliğinden farklı<br />

olarak standardların uygulanması, inovasyon oluşturma<br />

ve denetim uzmanlığı gibi hususlar içerilmektedir.<br />

2- Üniversitelerin teknik, fen bilimleri ve/veya mühendislik<br />

dallarının herhangi birinden mezun olan veya<br />

bu üniversitelerin son sınıf öğrencilerinin, ülkemizin<br />

iş gücüne iştirak etmek üzere mesleklerine uygun<br />

alanlarda teknik kabiliyetlerini geliştirmek, kabiliyetlerini<br />

artırmak ve çalışma hayatına daha donanımlı<br />

girmelerine katkıda bulunmak, teorik bilgilerinin endüstriye<br />

hazır hale gelmesini sağlamak, yeni mezunların<br />

iş hayatına daha hızlı ve profesyonel girişlerine<br />

katkıda bulunmak, standardların uygulanmasını<br />

öğreterek ülkemiz sanayicisinin standardizasyon<br />

bilincinin artmasına ve sertifikalı uzmanlar yetiştirerek<br />

ülkemiz istihdamına katkıda bulunmak amacıyla<br />

Endüstriyel Adaptasyon Eğitimi programı 2014 başında<br />

yürürlüğe konulacaktır.<br />

TSE’nin bunlara benzer çalışmaları önümüzdeki birkaç<br />

yıl içerisinde ülke insanımızın hizmetine sunulacaktır.<br />

Değerlendirme ve sonuç<br />

Standard ve standardizasyon eğitimcilere, öğrencilere,<br />

çalışanlara, genel müdürlere, yöneticilere ve diğer ilgililere<br />

öğretme şeklinde standardizasyon eğitiminin hedef<br />

kitlesi çok çeşitli olduğu için eğitim metodun da bu<br />

kitlelerin ihtiyacına göre belirlenmelidir. Örneğin, genel<br />

müdürlere standardizasyonun stratejik önemi üzerine<br />

eğitimi verilmesi gerekirken; çalışanlara standardlara<br />

uyumun nasıl olduğu anlatılmalıdır. Bu çerçevede,<br />

standardizasyon eğitimi önemli bir çalışma ve emek<br />

istemektedir.<br />

İlk ve orta öğretimde standardizasyon eğitiminin olması<br />

yeni neslin standardlar hakkında farkındalığı artırırken;<br />

meslek liselerinde bu eğitimin olması geleceğin iş hayatı<br />

adaylarını standardları kullanmaya hazır hale getirmektedir.<br />

Üniversitelerde standardizasyon eğitimi alan<br />

öğrencilerin kendi akademik alanları ile standartların ilgisini<br />

kavratırken, hayat boyu öğrenme programlarında<br />

bu eğitimin olması standardların kullanımı ve faydalarını<br />

yaygınlaştırmaktadır.<br />

Standardizasyon bilincini oluşturabilmek için eğitimin<br />

rekabette stratejik bir önemi vardır. Standardizasyon<br />

eğitimi, firmaların rekabet edebilirliğini artırabilmek için<br />

vazgeçilmez bir stratejik araçtır. Kuruluşlar, rekabet<br />

avantajı sağlayan standardları kendi ürün, hizmet ve<br />

uygulamalarına, standardizasyon eğitimiyle yerleştirebilirler.<br />

Dolayısıyla, eğitim kuruluşların kalite kapasitesini<br />

artırabilmesi için vazgeçilmez bir araçtır<br />

Standard eğitimi, standardların kurum ve kuruluşlarda<br />

uygulanabilmesi için vazgeçilmez bir unsurdur. Eğitim<br />

olmadan kurum ve kuruluşların standartları kendi ürün,<br />

süreç ve sistemlerine uygulamaları nerdeyse imkansızdır.<br />

Bir ülkenin fark yaratabilme kabiliyetinin kaynağı<br />

olan eğitim, standardlar açısından bakıldığında birey<br />

ve kuruluşlara perspektif genişliği, uygulama kabiliyeti,<br />

rekabet avantajı, gibi pek çok nitelik kazandırmaktadır.<br />

Neler yapabileceğimizi özetlersek:<br />

- Standardizasyon eğitiminin gerekliliği ve önemi konusunda<br />

farkındalık yaratmak; bu konuda proje,<br />

araştırma, konferans, seminer, internet sunumu,<br />

vb. faaliyetlerde bulunmak,<br />

- Eğitim ve kursları yaygınlaştırmak, örneğin eğitim<br />

kurumlarıyla bu alanda işbirliğine gitmek, sosyal<br />

medya araçlarını kullanmak, ücretsiz video ve internet<br />

sunumu yayınlamak, TV programları düzenlemek,<br />

laboratuvar ve eğitim animasyonları geliştirmek,<br />

vb.<br />

- Temel eğitim, üniversite ve hayat boyu öğrenme<br />

müfredatlarına standardizasyon eğitimi seçmeli<br />

ders olarak koymak.<br />

- Standard eğitimi için kaynak ve eğitimci havuzu<br />

oluşturmak ve bunlarla ilgili konularda eğitim kurumlarına<br />

destek vermek.<br />

- Eğitim kurumlarına standardizasyon eğitimi için<br />

danışmanlık hizmeti vermek, örneğin ilk, orta, lise<br />

ve üniversiteler için model ders programları hazırlamak.<br />

- Uzaktan eğitim teknolojileriyle standardizasyon eğitimlerin<br />

ulaşılabilirliğini kolaylaştırmak,<br />

- Standardlara dair yazılacak bilimsel yazılar için yarışmalar<br />

düzenlemek.<br />

- Standardlar için ders kitabı, e-kitap, makale, tebliğ,<br />

dergi, internet sitesi gibi çeşitli yayın araçları kullanılabilir.<br />

- Standardlar hakkında farkındalığı artırmak için endüstri<br />

bazlı sosyal faaliyet organizasyonları düzenlenebilir.<br />

- Standardların eğitim kurumlarında yerini alabilmesi<br />

için ulusal eğitim planı çalışmalarına katılmak.<br />

Standardizasyon eğitimi, yatırımlar için bir güven ortamı<br />

oluşturmakta, inovasyonu desteklemekte, yeni<br />

pazarları oluşturmakta, işgücü niteliğini iyileştirmekte,<br />

çalışanlara yeni kabiliyet alanı kazandırmakta, firmaların<br />

rekabet gücü katmaktadır.<br />

61 KASIM <strong>2013</strong>


Yeni Bir Meslek<br />

STANDARDİZASYON<br />

MÜHENDİSLİĞİ<br />

STANDARDİZASYON MÜHENDİSLİĞİ<br />

Mahmut ÖZDEMİR<br />

Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi<br />

Endüstri Mühendisliği Bölümü<br />

Karışıklıktan kurtulma ve belirli bir düzen kurma çabaları<br />

sonucu ortaya çıkmış olan standart ve standardizasyon<br />

çalışmaları, teknolojinin hızla değişimi ve küreselleşmenin<br />

etkisiyle her geçen gün şekil değiştiren pazara<br />

uyum ve yeni rekabet şartları nedeniyle önemini,<br />

dolayısıyla bu konulara olan ilgiyi artırmıştır.<br />

Talep edilen şeylerin talep edilen özelliklerde olmasını<br />

sağlama, ticaretin önündeki sınır ötesi engelleri<br />

aşma ve belirli bir amacı gerçekleştirmek için evrensel<br />

bir yaklaşım oluşturma yönünde yoğun çabaların<br />

gözlendiği günümüzde, standart ve standardizasyon<br />

çalışmaları, ülkemiz reel sektöründe faaliyette bulunan<br />

tüm kuruluşların, kuruluşundan zaman içinde şekillenmesine<br />

kadar her dönemindeki önemli rolleri nedeniyle<br />

olmazsa olmaz bir gereklilik haline gelmiştir.<br />

BİLİNENLER<br />

Standart; üzerinde uzlaşma sağlanmış, yetkili bir kurumca<br />

onaylanmış, tüm ilgili tarafların katılımıyla geliştirilmiş,<br />

ortak ve tekrarlanan kullanımlar için hazırlanmış<br />

uygulaması zorunlu olmayan dokümandır.<br />

Standartlar günlük hayatın bir parçasıdır ve ürün, hizmet<br />

ve kuruluşlar için güvenlik ve kalite şartlarını oluşturmak,<br />

üretim süreçlerini iyileştirmek, teknoloji kullanımını<br />

yaygınlaştırmak, ticari engelleri kaldırmak ve yeni<br />

pazarların açılmasını sağlamak, çevreyi ve insan sağlığını<br />

korumak için hazırlanır.<br />

Standart ve standardizasyon çalışmalarının ve uygulamalarının<br />

merkezinde insan bulunur.<br />

Standardizasyon; belgelendirme, akreditasyon ve kalibrasyon<br />

ile birlikte kalitenin temel alt yapısını oluşturur.<br />

Standardizasyon işlemi sonucu belirlenen kurallara<br />

göre kalite alt sınırının tespit edilmesi, bu düzeyin altındaki<br />

kalitede üretilen mal ve hizmetin pazarda rekabet<br />

şansını ortadan kaldırmakta, dolayısıyla can ve mal<br />

güvenliğini tehdit edebilecek kalitesiz üretimin de bu<br />

pazarlardan çekilmesini sağlamaktadır.<br />

Standartlar gönüllü kullanım için tasarlanırlar, herhangi<br />

bir yasal düzenleme ile dayatılmazlar. Ancak insan sağlığı,<br />

can ve mal güvenliği, ulusal sanayinin korunması<br />

gibi nedenlerle bazı standartlar zorunlu uygulamaya<br />

konulabilir.<br />

Standartlar kollektif bir çalışmanın ürünüdür ve konusunda<br />

uzman kişilerin bir araya gelmesiyle oluşturulur.<br />

Standardizasyon çalışmalarına üreticilerin, tüketicilerin,<br />

sivil toplum örgütlerinin, üniversite ve araştırma kuruluşlarının<br />

aktif katılımı esastır.<br />

63 KASIM <strong>2013</strong>


Bir standartın hazırlanması aylar, hatta yıllar alabilir.<br />

II. Bayezid Han döneminde hazırlanan ve 1502’de yürürlüğe<br />

giren “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa”, dünyanın<br />

ilk yazılı standardı ve ilk Belediye Kanunnamesi olarak<br />

bilinmektedir.<br />

Dünya ticaretinin ilerlemesi, endüstriyel gelişimin aldığı<br />

mesafe ve ülkelerin birbirleriyle olan ilişkileri, 20. yüzyıldan<br />

itibaren standardizasyonun dünyaya yayılmasına<br />

ve uluslararası bir nitelik kazanmasına neden olmuştur.<br />

Uluslararası standardizasyonun sağlanması gerektiği<br />

bilincine varan birçok ülke ulusal düzeydeki standardizasyon<br />

teşkilatlarını kurmuştur.<br />

İlk ulusal standardizasyon teşkilatı olarak 1901 yılında<br />

kurulan İngiliz Standartlar Enstitüsü (British Standards<br />

Instıtue) tarafından hazırlanan ilk standart (BS 0);<br />

‘Standardizasyonun İlkeleri’ adını taşımaktadır.<br />

1960 tarihinde kurulan Türk Standardları Enstitüsü tarafından<br />

hazırlanan ilk standart; ‘Bayrak’ standardıdır<br />

ve TS 1 (1 no.lu Türk Standardı); ‘Türk Bayrağı’ adını<br />

taşımaktadır.<br />

Standartların uluslararası ticarette uyumunu sağlamak<br />

amacıyla, önce 1906 yılında merkezi Londra’da olmak<br />

üzere Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC),<br />

daha sonra 1947 yılında Uluslararası Standardizasyon<br />

Örgütü (ISO) kurulmuştur.<br />

Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) 1975, Avrupa<br />

Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC)<br />

1973 yılında kurulmuştur. Her iki kuruluşun da merkezi<br />

Brüksel’dir.<br />

1954 yılında Türkiye Odalar Birliği bünyesinde çalışmalarına<br />

başlayan ve 18.11.1960 tarihinde yürürlüğe<br />

giren 132 Sayılı Kuruluş Kanunu ile kamu ve özel sektörün<br />

ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda Türkiye’de her<br />

türlü standardı hazırlamak ve hazırlatmakla yükümlü<br />

kılınan Türk Standardları Enstitüsü, bu görevini yürütürken<br />

üyesi olduğu uluslararası ve bölgesel standart<br />

kuruluşları ile paralel hareket etmektedir.<br />

Türk Standardları Enstitüsü, ISO’ya 1955, IEC’ye ise<br />

1956 yılından beri üyedir.<br />

Türk Standardları Enstitüsü, 1 Ocak 2012 tarihinde<br />

CEN/CENELEC’e tam üye olmuştur.<br />

CEN/CENELEC’e tam üye olan her ülke, Avrupa Standartlarını<br />

ulusal standart olarak kabul etmiş olmaktadır.<br />

ISO/IEC’ye üyelikte böyle bir şey söz konusu seğildir.<br />

1991 yılında CEN ve ISO arasında yapılan Viyana, CE-<br />

NELEC ve IEC arasında yapılan Dresden anlaşmaları<br />

ile bu kuruluşlar tarafından hazırlanan standartların<br />

uyum çalışmaları yürütülmektedir.<br />

ISO, 1987 yılından itibaren ürün standardı yanısıra sistem<br />

standartlarını da hazırlamaya başlamıştır.<br />

Avrupa Birliği’nin ‘Standardizasyon ve İnovasyon ile<br />

ilgili Konsey Sonuç Belgesi (2008)’nde standardizasyonun<br />

inovasyona katkısından söz edilmekte ve Birliğin<br />

‘öğrencilerin standardizasyonun stratejik faydalarını ve<br />

fırsatlarını tanımaları ve standardizasyon kuruluşlarında<br />

bir uzman olarak çalışabilmeleri için üye ülkelerin standardizasyon<br />

konumlarını geliştirmeleri amacıyla eğitim<br />

programlarını ve akademik çalışmalarını teşvik ettiği’<br />

belirtilmektedir.<br />

TSE bünyesindeki ayna komiteler; uluslararası ve böl-<br />

64


gesel standart kuruluşlarının standart hazırlama çalışmalarını<br />

takip etmek, taslak dokümanlar için ülke görüşünü<br />

oluşturmak ve ulusal standart hazırlama faaliyetlerinde<br />

bulunmak amacıyla kamu kurum ve kuruluşları,<br />

özel sektör temsilcileri ve bunların dernek veya birlikleri<br />

ile üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinden en az üç<br />

farklı kuruluşun üyelerinin katılımı ile oluşturulmaktadır.<br />

TESPİTLER<br />

• Bugün dünyada rekabet standartlar üzerinden yürütülmektedir.<br />

• Standartlar, teknolojinin uygulanmasında bir köprü<br />

görevi yapmaktadır.<br />

• Uluslararası standartlar, inovasyon için bir kıyaslama<br />

aracıdır.<br />

• TSE bünyesindeki standart hazırlama çalışmaları,<br />

19 İhtisas Kurulu, 39 Teknik Komitede görev yapan<br />

toplam 107 kişi tarafından yürütülmektedir.<br />

• 14.06.<strong>2013</strong> tarihi itibariyle, 83 Ayna Komitede ise 1<br />

238 kişi görevlidir.<br />

• 14.06.<strong>2013</strong> tarihi itibariyle, 3 653 milli, 11 248<br />

adapte, 16 977 tercüme olmak üzere toplam 31<br />

878 Türk Standardı bulunmaktadır.<br />

• 14.06.<strong>2013</strong> tarihi itibariyle, ISO’da 369 Teknik Komiteye<br />

katılım sağlanırken 3 Teknik Komitenin sekreteryası<br />

Türkiye tarafından yürütülmektedir.<br />

• 14.06.<strong>2013</strong> tarihi itibariyle, CEN’de 307 Teknik Komiteye<br />

katılım sağlanırken sadece 1 tanesinin sekreteryası<br />

Türkiye tarafından yürütülmektedir.<br />

Ekonomik, sosyal ve teknolojik faaliyetlerde ‘pasif (edilgen)<br />

bir ülke’ değil ‘aktif (etkin) bir ülke’ olabilmek, reel<br />

sektörde faaliyette bulunan tüm kuruluşların hem ‘hazırlama’<br />

ve hem de ‘uygulama’ aşamalarında standartlara<br />

ve standardizasyona önem ve öncelik vermesiyle<br />

mümkün olabilir.<br />

Bunun için hazırlama aşamasında; ulusal, bölgesel ve<br />

uluslararası standardizasyon çalışmalarına üreticiler,<br />

tüketiciler, sivil toplum örgütleri, üniversite ve araştırma<br />

kuruluşlarının aktif olarak katılması gereklidir.<br />

Ayrıca, TSE bünyesinde İhtisas Kurulları, Tenik Komiteler<br />

ve Ayna Komiteler tarafından yürütülen standardizasyon<br />

çalışmalarının yanısıra, Uluslararası Standardizasyon<br />

Teşkilatı (ISO), Uluslararası Elektroteknik Komisyonu<br />

(IEC), Uluslararası Telekomünikasyon Birliği<br />

(ITU), Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü<br />

(ETSI), Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN), Avrupa<br />

Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENE-<br />

LEC) başta olmak üzere tüm uluslararası ve bölgesel<br />

standardizasyon kuruluşlarının çalışmaları yakından<br />

takip edilmeli ve bu çalışmalara daha etkin biçimde katılım<br />

sağlanmalıdır.<br />

Standartların uygulanması; tüketiciler açısından can<br />

ve mal güvenliği, ürünleri karşılaştırma ve seçim kolaylığı,<br />

fiyat ve kalite yönünden aldanmama, ucuzluk,<br />

tüketicinin bilinçlenmesi gibi yararlar sağlarken, üreticiler<br />

açısından üretimin belirli plân ve programlara göre<br />

yapılmasına, uygun kalite ve seri üretimin gerçekleştirilmesine,<br />

kayıp ve artıkların en aza indirilmesine, verimliliğin<br />

artırılmasına, maliyetin düşürülmesine imkân<br />

vermektedir.<br />

Bu çerçevede konuyu ele alan kuruluşların faaliyet<br />

alanları ile ilgili gereksinim duydukları ürün, hizmet, metot<br />

veya sistem standartlarını amaçlarına uygun olarak<br />

doğru biçimde belirleme ve içeriğini anlayarak doğru<br />

kişilerle doğru biçimde uygulamaya geçirme hususunda<br />

ciddi bir çaba içinde olduklarını değerlendirmek gerekir.<br />

Standartları hazırlama ve uygulama konusunda sürdürülecek<br />

bu çabalar sırasında ihtiyaç duyulacak kişilerde<br />

bulunması gereken temel özellikler; mesleki birikim, (en<br />

az) bir yabancı dile hakimiyet, titizlik, disiplin ve süreklilik<br />

olacaktır.<br />

Kısacası, ‘standart hazırlamak’ ve ‘standartları uygulamak’<br />

bir MESLEKİ DİSİPLİN’dir ve bu mesleğin adı,<br />

STANDARDİZASYON MÜHENDİSLİĞİ’dir.<br />

ÖNERİLER<br />

• (öncelikle) Yabancı dille eğitim veren Üniversitelerin<br />

Fen Bilimleri Enstitülerinde, sadece mühendislere<br />

değil başta yöneticiler, girişimciler olmak üzere farklı<br />

meslek gruplarına dönük ‘Standardizasyon Mühendisliği’<br />

alanında, ‘Yüksek Lisans’ ve ‘Doktora’ programlarının<br />

başlatılması ve daha sonra Mühendislik<br />

Fakültelerinde ‘Lisans’ eğitimlerine geçilmesi,<br />

• Bu eğitimlerde Türk Standardları Enstitüsü’nün bilgi<br />

birikiminden ve deneyiminden yararlanılması,<br />

• Bu eğitimlerin reel sektör tarafından burs, staj, vb.<br />

yollarla desteklenmesi ve mezunlarına iş imkânları<br />

sunulması.<br />

Kaynaklar:<br />

- www.<strong>tse</strong>.org.tr/<br />

- www.iso.org/<br />

- www.cen.eu/<br />

- www.cenelec.eu/<br />

65 KASIM <strong>2013</strong>


YÜKSEKÖĞRETİM<br />

20. yüzyılın sonlarında dünyada yaşanan büyük değişimler<br />

tüm sektörleri etkilediği gibi eğitim sektörünü<br />

de etkilemiştir. Bu değişmelerden yükseköğretim de<br />

etkilenmiştir. Günümüzde yükseköğretimde kalıcı ve<br />

büyük değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimlerin yaşanmasında<br />

küreselleşme faktörü önemli bir rol oynamaktadır.<br />

Bölgesel işbirlikleri küreselleşmeyle birlikte<br />

hız kazanmış, eğitim ve özellikle yükseköğretimde de<br />

değişimlerin kaynağını oluşturmuştur. Üniversitelerin<br />

ulusal ve uluslararası sosyal, ekonomik ve teknolojik<br />

değişimlere uyum sağlayabilmesi bir zorunluluk haline<br />

gelmiştir. Yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim,<br />

bilim ve teknoloji alanındaki değişimlere uyum sağlamalarının<br />

ötesinde bu değişimleri yönetmeleri beklenmektedir.<br />

Eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve toplumsal<br />

hizmet alanlarında önemli görevler üstlenen üniversitelerin<br />

buna göre planlama yapmaları ve uygulamaları<br />

büyük önem taşımaktadır 1 .<br />

Yükseköğretimde<br />

Yönetim Standartlarının<br />

Uygulanması ve Akreditasyon<br />

Prof. Dr. Gürol EMEKDAŞ<br />

Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı<br />

Yirminci yüzyılın sonlarından itibaren başlayan bilgi toplumuna<br />

geçiş süreci ile birlikte bilgi ekonomisi olarak<br />

tanımlanan bir küresel ekonomik yapı karşımıza çıkmaktadır.<br />

Küresel ekonomik yapıda bireylerin ekonomik<br />

güçlerinin bilgi ve öğrenim düzeyi ile ölçülür hale<br />

gelmesi, bilginin üretilmesinden ve yaygınlaştırılmasından<br />

önemli derecede sorumlu olan yükseköğretim kurumlarından<br />

beklentileri artırmıştır. Değişen toplumsal<br />

ve ekonomik yapılar ve toplumun yükseköğretim kurumlarından<br />

beklentileri yükseköğretimde sistemlerin<br />

yeniden yapılandırılmaları konusunu gündeme getirmiştir.<br />

Küreselleşme ve hizmetlerin serbest dolaşımındaki<br />

hızlı değişim ve gelişmelerden dolayı yükseköğretim,<br />

uluslararası kuruluşların da öncelikli gündemlerinden<br />

biri haline gelmiştir 2 .<br />

Küreselleşmenin de etkisiyle işgücünün uluslararası<br />

dolaşımının özellikle son yıllarda önemli bir artış göstermesi,<br />

derece/diploma ve yeterliliklerin dolaşımının<br />

artması, ulusal yükseköğretim kurumlarının uluslararası<br />

tanınırlığa yönelik çabalarının da artmasına neden olmuştur.<br />

Yükseköğretim kurumlarının içinde bulunduğu<br />

bu gelişme süreci ülkelerin ulusal yükseköğretim sistemlerini<br />

gözden geçirmeleri ve uluslararası boyutta<br />

yapılandırılmaları gerekliliğini ortaya koymuştur.<br />

Küreselleşmenin üniversitelerin yönetim boyutunda<br />

etkisini gösterdiği alanlar; merkeziyetçi yönetim anlayışından<br />

yerel yönetim anlayışına yönelim, uluslararası<br />

ölçütlerin yönetimde uygulanması, kalite geliştirme çalışmalarındaki<br />

artış, stratejik planlama, verimliliği temel<br />

alma, hiyerarşik ve dikey yapılardan yatay örgüt yapılarına<br />

geçiş, yöne<strong>tse</strong>l ve mali özerkliği artırma çabaları<br />

olarak özetlenebilir. Üniversiteler arası artan rekabet ve<br />

kamusal hesap verme zorunluluğu, yöne<strong>tse</strong>l kararların<br />

sürekli olarak gözden geçirilmesini gerektirmektedir.<br />

Üniversite yönetimleri ayrıca iş dünyası ile işbirliğini artırmakta<br />

ve iş dünyasının talep ve beklentilerine daha<br />

1<br />

Ali Rıza Erdem, “Dünyadaki Yükseköğretimin Değişimi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 15, 2006, s. 299.<br />

2<br />

YÖK, Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Raporu (Yayın No: 2007-1), Yükseköğretim Kurulu, Ankara 2007, s.13.<br />

66


fazla önem vermektedir. İnsan kaynakları ve liderlik anlamında<br />

yönetici rolleri yeniden yapılanmaktadır 3 .<br />

Üniversitelerde son on yılda yaşanan değişimlerde yeni<br />

teknolojiler, öğrencilerin yaş gruplarının çeşitliliğinin<br />

artması, yaşam boyu öğrenme, küreselleşen dünyada<br />

öğrencilerin beklentileri, rekabet ve farklı üniversite<br />

yapıları gibi etkenler etkili olmuştur. Dünyada yirminci<br />

yüzyılın sonlarından itibaren hız kazanan değişimlerin<br />

üniversitelere etkilerinden biri de üniversitelerin uluslararası<br />

olmasıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki yükseköğretim<br />

kurumları uluslararası akademisyenleri ve öğrencileri<br />

de yapılarında bulundurmaktadır. Üniversiteler<br />

bu anlamda ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde<br />

de bir rekabet içerisindedir 4 .<br />

Yükseköğretim temelde eğitim ve araştırma ile ilgili bir<br />

alan olmakla birlikte bir yönetim tarafından yürütülen ve<br />

desteklenen süreçlerden oluşur. Kalite güvencesi, eğitim,<br />

araştırma, diğer destek faaliyetlerin ve yönetimin<br />

kalitesinin geliştirilmesiyle ilgili bir konu olarak karşımıza<br />

çıkmaktadır. Kalite güvence kavramının yükseköğretimde<br />

ortaya çıkmasında ve yükseköğretim kurumlarında<br />

önem kazanmasında yükseköğretim kurumları ve<br />

öğrenci sayılarındaki artışlar etkili olmuştur. Kalite kavramının<br />

gelişiminin temeli merkezi bir denetleme yapısı<br />

kurulmasından daha çok sunulan hizmetlerinin niteliğinin<br />

korunmasına ve geliştirilmesine dayanmaktadır.<br />

Yükseköğretim kurumlarının kalite değerlendirmesinin<br />

karşılaştırılabilir avantajını kullanarak uluslararası boyutta<br />

tanınırlığının sağlanması amacı kalite güvencesinin<br />

son yıllarda yaygın olarak kullanımının en önemli nedenlerinden<br />

biridir. Eğitim-öğretim, bilimsel araştırma,<br />

idari ve destek hizmetleri düzeyinde kalitenin sağlanması<br />

ve sürekli geliştirilmesi yükseköğretimde ön plana<br />

çıkabilmenin şartlarından biri haline gelmiştir 5 .<br />

Yükseköğretimde uluslararasılaşma tüm dünyadaki ülkeler<br />

açısından stratejik olarak önemli bir kavram haline<br />

gelmiştir. Yükseköğretimde uluslararasılaşma boyutu<br />

kalite güvence kavramının yagınlaşmasındaki temel itici<br />

güçlerden biridir. Yükseköğretimde uluslararasılaştırılmanın<br />

geliştirilmesinin arkasında ekonomik nedenler,<br />

nitelikli işgücünün ülkelere yönlendirilmesi gibi birçok<br />

farklı neden bulunmaktadır. Ülkeler nitelikli öğrencileri<br />

ve bilim insanlarını yükseköğretim kurumlarına kazandırmak<br />

için rekabet etmektedir. Bu durum yükseköğretim<br />

alanında önemli bir büyüme ve hareketlilik yaratmaktadır.<br />

Rekabet ve büyüme ile ilişkili sorunlar kalite<br />

güvencesi ve ortak standartların oluşturulması gibi yeni<br />

düzenlemeleri beraberinde getirmektedir 6 . Yükseköğretim<br />

kurumları sayısında ve buna bağlı olarak yükseköğretim<br />

kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin<br />

sayılarındaki artış, üniversitelerin yapılarında ve buna<br />

bağlı mekanizmalarındaki değişmeler ve gelişmeler<br />

tüm dünyada yükseköğretimde belirli standartların ve<br />

uygulamaların ortaya konulması gerekliliğini de beraberinde<br />

getirmiştir. Küreselleşen dünyadaki gelişmeler<br />

ve teknoloji diğer kurumlarda olduğu gibi yükseköğretim<br />

alanında da kalite güvencesi kavramını gerekli<br />

kılmıştır. Küreselleşen ekonomilerde hizmetlerin serbest<br />

biçimde dolaşımı yükseköğrenimin sadece ulusal<br />

boyutta değil uluslararası boyutta gerçekleştirilmesini,<br />

buna dayalı olarak da uluslararası öğrenci hareketliliğini<br />

beraberinde getirmektedir. Yükseköğretimde kalite güvencesi<br />

ve standartları uluslararası boyutuyla ele alındığında<br />

hedeflere etkin biçimde ulaşılabilmesi mümkün<br />

olacaktır 7 .<br />

Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Raporunda bilgi<br />

ekonomisine ve bilgi toplumuna geçiş sürecinde farklı<br />

toplum kesimlerinin yükseköğretim kurumlarından ve<br />

üniversitelerden beklentilerinin;<br />

1. Daha fazla öğrenciye ve daha geniş bir yaş grubuna<br />

eğitim vermek, yığınlaşmak (massification),<br />

2. Hızlı bir biçimde üretilen yeni bilgilerin ve oluşan yeni<br />

bilgi alanlarını kapsayacak biçimde akademik programlarını<br />

genişletmek (academic expansion),<br />

3. Mezunların iş bulabilmesi, araştırmada bilginin yanı<br />

sıra uygulamalara yönelmek (relevance),<br />

4. Toplumla güçlü ilişkiler kurarak bölgesel ve ulusal<br />

kalkınmaya daha fazla katkı sağlamak,<br />

5. Paydaşlarına hesap verebilen saydam yönetişim<br />

modelleri geliştirmek (accountability),<br />

6. Tüm bu beklentileri giderek göreli olarak azalan<br />

kamu kaynakları ile karşılayabilmek olarak şekillendiği<br />

belirtilmiştir.<br />

Beklentilerin anlaşılması yükseköğretim kurumlarının<br />

ve yükseköğretim kurumlarında uygulanan yönetim<br />

3<br />

Berrin Burgaz ve İlknur Şentürk, “Küreselleşmenin Eğitim Fakültelerinin Yönetim Boyutundaki Etkileri”, Kırgızistan Türkiye Manas<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 19, 2008, s.270.<br />

4<br />

Ali Rıza Erdem, “Küreselleşme: Türk Yükseköğretimine Etkisi”, Yükseköğretim Dergisi, cilt: 2, sayı: 2, 2012, s.109.<br />

5<br />

Mahmut Özer, Bekir S. Gür ve Talip Küçükcan, “Kalite Güvencesi: Türkiye Yükseköğretimi için Stratejik Tercihler”, Yükseköğretim ve<br />

Bilim Dergisi, cilt: 1, sayı: 2, 2011, s.60.<br />

6<br />

Özer vd., a.g.e., 2011, s.62<br />

7<br />

YÖK, a.g.e., s. 22<br />

67 KASIM <strong>2013</strong>


sistemlerinin küresel değişime uyum sağlayabilecek biçimde<br />

yapılandırılması açısından büyük önem taşımaktadır.<br />

Yükseköğretim kurumları bu beklentilere karşılık<br />

verebilmek için daha etkin yönetim modelleri geliştirmek<br />

amacıyla yeni arayışlara girmişlerdir.<br />

Dünyada bilişim ve iletişim teknolojilerinde yaşanan<br />

değişimler ve gelişmeler ülkelerin diğer alanlarda olduğu<br />

gibi yükseköğretim alanlarında da sistemlerini<br />

değerlendirmelerini ve bu gelişmeler doğrultusunda<br />

yapılandırılmalarını beraberinde getirmiştir. Bu durum<br />

aynı zamanda süreçlerini değişimlere ve küresel anlayış<br />

çerçevesinde dünyada uygulanan eğitim-öğretim,<br />

araştırma-geliştirme ve diğer destek süreçlere uyumlu<br />

hale getirme ve sürdürme gerekliliğini ortaya koymaktadır.<br />

Yükseköğretim alanında Avrupa ülkelerinde bu<br />

süreç Bologna Süreci ile başlamış ve bu süreci takip<br />

eden süreçler ile geliştirilmiştir. Bologna sürecinin temel<br />

amacı ortak ve etkin bir Avrupa Yükseköğretim Alanı<br />

(AYA) ve Avrupa Araştırma Alanı (AAA) oluşturmaktır.<br />

Avrupa’da uygulanan yükseköğretimin güçlendirilmesi,<br />

yükseköğretimde kalite düzeylerinin yükseltilmesi ve<br />

yükseköğretimde kalite güvence sistemlerinin oluşturulması<br />

Bologna Süreci ve takip eden süreçlerin içinde<br />

yer almaktadır 8 .<br />

Bologna süreci ile birlikte yükseköğrenimde 3 aşamalı<br />

sisteme geçilmesi, Avrupa Kredi Transfer Sistemi’nin<br />

(ECTS) geliştirilmesi, ilk iki derece için gerekli kredilerin<br />

belirlenmesi, eğitimlerin kapsam ve içeriğini tanımlayan<br />

diploma eki (diploma supplement) uygulamasına geçilmesi<br />

gibi önemli adımlar atılmıştır 9 .<br />

1999 yılında 29 Avrupa ülkesinin yükseköğretimden<br />

sorumlu bakanları tarafından imzalanan Bologna Bildirisi’nde<br />

belirtilen Bologna Süreci temel hedefleri arasında<br />

yükseköğretimde kalite güvencesi sistemleri ağını<br />

oluşturmak ve yaygınlaştırmak hedefi de bulunmaktadır.<br />

Ayrıca kalite güvencesi, 2005 Bergen Konferansı’ndan<br />

önce gerçekleştirilmek üzere belirlenen öncelik<br />

alanları arasında yer almıştır 10 .<br />

Avrupa ve çevresindeki ülkelerde yükseköğretimde<br />

kalite güvence sistemleri konusundaki ortak çalışmalar<br />

24 Ocak 1998 tarihinde Avrupa Birliği Konseyi’nin<br />

almış olduğu kararla başlamıştır. Bu karar sonrasında<br />

1990’lı yıllarda Yükseköğretimde Kalite Güvence Birliği<br />

(ENQA-European Association for Quality Assurance in<br />

Higher Education) kurulmuş ve ortak birikime ve anlayışa<br />

dayalı bir kalite güvence sistemi oluşturma çabaları<br />

Lizbon ve Bologna süreçleri ile desteklenerek<br />

geliştirilmiştir. ENQA’nın Bologna sürecinde üye ülkelerin<br />

kalite güvence sistemlerinin karşılıklı tanınması ve<br />

sürecin koordinasyonundan sorumlu olması nedeniyle<br />

çalışmalardaki rolü önemlidir. ENQA’nın yürütmekte olduğu<br />

kalite güvence sistemi çalışmaları Avrupa Üniversiteler<br />

Birliği (EUA), Avrupa Yükseköğretim Kurumları<br />

Birliği (EURASHE) ve Avrupa Ulusal Öğrenci Birlikleri<br />

(ESIB) tarafından da desteklenmektedir. Bologna İzleme<br />

Grubu (BFUG) tarafından süreçteki gelişmeler izlenmektedir.<br />

Bu çalışmalar ve izleme ve değerlendirme<br />

faaliyetleri Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) oluşturma<br />

çalışmaları kapsamında yer almaktadır 11 .<br />

Bologna Süreci içerisinde yükseköğretimde kalite güvence<br />

sistemleri ve kalite düzeylerinin yükseltilmesi konusunda<br />

yapılan çalışmalar Yükseköğretimde Avrupa<br />

Kalite Güvence Birliği (ENQA-European Association<br />

for Quality Assurance in Higher Education) tarafından<br />

2005 yılında yayınlanan “Avrupa Yükseköğretim Alanında<br />

Kalite Güvence İlke ve Standartları Raporu”nda<br />

yer almaktadır. Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite<br />

Güvence İlke ve Standartları Raporunda ortaya konulan<br />

ilke ve standartların rehberliğinde yürütülen yükseköğretim<br />

alanında kalite güvence çalışmalarında hedef<br />

Avrupa Yükseköğretim Alanı’nda yer alan yükseköğretim<br />

kurumlarının kıyaslanabilir bir kalite düzeyinde hizmet<br />

vermeleri ve uyum göstermeleridir 12 .<br />

Avrupa Kalite Güvence Birliği (ENQA) tarafından 2005<br />

yılında yayınlanan bu rapor Avrupa Yükseköğretim Alanında<br />

yer alan ülkelerin bu konudaki uygulamaları ve<br />

uygulamaların yürütüldüğü süreçler açısından büyük<br />

önem taşımaktadır. Raporda Avrupa Yükseköğretim<br />

Alanında kalite güvencesi için standart önerileri ve ilkeler<br />

yer almaktadır. Standart ve ilkeler Avrupa’daki<br />

yüksek öğrenim kurumları ve kalite güvence ajanslarına<br />

uygun biçimde tasarlanmış, bu standart ve ilkeler<br />

hazırlanırken yüksek öğrenim kurumlarının işlev, boyut,<br />

yapı ve yer aldıkları ulusal sistemlerin tamamına uygulanabilmesi<br />

konusuna dikkat edilmiştir. Sunulan ilke ve<br />

standartların amacı yükseköğretim kurumlarının kendilerine<br />

ait kalite güvence sistemlerini geliştirmeleri ve dış<br />

kalite güvence ajanslarına rehberlik açısından katkıda<br />

bulunmaktır 13 .<br />

Bu ilke ve standartlar Bologna sürecinde yer alan ülke-<br />

8<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

9<br />

YÖK, a.g.e., s.24<br />

10<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

11<br />

YÖK, a.g.e., s. 23<br />

12<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

13<br />

ENQA, Standards and Guidelines for Quality Assurance in the European Higher Education Area, European Association for Quality<br />

Assurance in Higher Education, Helsinki, Finland 2005.<br />

68


lerin eğitim ile ilgili bakanlarınca Bergen toplantısında<br />

kabul edilmiştir. Yükseköğrenim alanında kabul edilen<br />

ilke ve standartlar;<br />

- Yükseköğretim kurumlarında iç kalite güvencesi (internal<br />

quality assurance)<br />

- Yükseköğretim kurumlarının dış kalite güvencesi<br />

(external quality assurance)<br />

- Kalite güvence ajanslarının dış kalite güvencesi uygulamalarına<br />

yönelik ilke ve standartları içermektedir<br />

14 .<br />

ENQA tarafından ortaya konulan standart ve ilkelerin<br />

yükseköğretim kurumlarında ve dışında dayandığı temel<br />

prensipler aşağıdaki biçimde sıralanabilir 15 ;<br />

• Yükseköğretim kurumları kalitenin sağlanması ve<br />

kalite güvencesinden birinci derecede sorumludur.<br />

• Toplumun yükseköğretimde kalite ve standartlara<br />

yönelik ilgileri korunmalıdır.<br />

• Avrupa Yükseköğretim Alanı kapsamında akademik<br />

programların kalitesi öğrenciler ve yükseköğretimden<br />

faydalanan diğer paydaşlar açısından geliştirilmelidir.<br />

• Organizasyon yapıları akademik programların desteklenmesi<br />

ve gerçekleştirilmesine yönelik olarak<br />

etkili biçimde oluşturulmalıdır.<br />

• Kalite güvencesi için yürütülen işlemlerde şeffaflık<br />

ve dış uzmanlığın kullanılması önem taşımaktadır.<br />

• Yükseköğretim kurumları içinde bir kalite kültürünün<br />

oluşması desteklenmelidir.<br />

• İşlemler yüksek öğretim kurumlarının güvenilirliklerini<br />

gösterebilecekleri şekilde geliştirilmelidir.<br />

• Güvenilirlik ve geliştirme amaçları kalite güvencesi<br />

ile uyumlu olmalıdır.<br />

• Kurumlar kalitelerini hem ulusal hem de uluslararası<br />

düzeyde gösterebilmelidir.<br />

• Kullanılan işlemler çeşitlilik ve yeniliğin önüne geçmemelidir.<br />

Standart ve ilkelerin genel hedefleri ise şöyledir;<br />

14<br />

YÖK, a.g.e., s.23<br />

15<br />

ENQA, a.g.e., s.13<br />

16<br />

ENQA, a.g.e., s.14<br />

17<br />

YÖK, a.g.e., s.23<br />

18<br />

YÖK, a.g.e., s.22<br />

19<br />

YÖK, a.g.e., s.23<br />

• Akademik başarıyı destekleyen yüksek öğretim kurumlarının<br />

gelişmesine katkıda bulunmak,<br />

• Yükseköğretim kurumları ve diğer ilgili ajanslara<br />

kendi kalite güvence kültürlerini geliştirmeleri hususunda<br />

yardım ve rehberlik etmek,<br />

• Yükseköğretim kurumlarını, öğrencileri, çalışanları<br />

ve diğer paydaşları yüksek öğretim hakkında bilgilendirmek<br />

ve onların beklentilerini yükseltmek,<br />

• Avrupa Yükseköğretim Alanı içinde yüksek öğretim<br />

ve kalite güvencesinin sağlanması için genel bir referans<br />

sistemi sağlamaya katkıda bulunmak 16 .<br />

Günümüzde, sürece dahil ülkelerde yükseköğretimde<br />

kalite güvencesi oluşturma çalışmalarının belirlenen bu<br />

ilke ve standartlar çerçevesinde yürütülmesi beklenmektedir.<br />

Ancak Avrupa Yükseköğretim Alanına dahil<br />

ülkelerdeki siyasal sistem farklılıkları, sosyo-kültürel ve<br />

dil farklılıkları gibi farklılıklar amaçlanan ortak tek bir<br />

modelin oluşturulmasını etkilemektedir. Bu durum ise<br />

üye ülkelerde benimsenen kalite güvence sistemlerinde<br />

farklı yöntem ve yaklaşımların oluşmasına neden<br />

olmaktadır. Avrupa’da kalite güvence uygulamaları iki<br />

eksende farklılık göstermektedir. Birinci farklılaşma kullanılan<br />

yöntemler; değerlendirme, akreditasyon, denetleme<br />

ve kıyaslama ekseni üzerindendir. Diğer farklılaşma<br />

ise konu, program, kurum ve işlem temelindedir 17 .<br />

Ülkelerde 1980’li yıllardan itibaren yükseköğretimde<br />

kalite güvencesini sağlamak amacıyla Ulusal Kalite<br />

Güvence Ajansları kurulmuştur. Bu ajansların devletten<br />

bağımsız kurumlar olarak faaliyetlerini sürdürmekle<br />

birlikte büyük bir kısmının finansmanları devlet tarafından<br />

sağlanmaktadır. Ulusal kalite ajanslarının kuruluş<br />

biçimleri de ülkeler arasında farklılık gösterebilmektedir.<br />

Ulusal kalite ajansları İsviçre, Norveç, Japonya<br />

gibi ülkelerde devlet tarafından kurulmuştur. Hollanda<br />

ve Portekiz’de ise bu ajanslar üniversiteler tarafından<br />

ortaklaşa olarak kurulmuştur. Federal yapıya sahip<br />

ABD’de ise tek bir ulusal ajans yerine her eyaletin kendi<br />

kalite güvence ajansı bulunmaktadır 18 .<br />

Kuruluş ve işleyiş biçimleri farklılık göstermekle birlikte<br />

bu ajansların temel görevleri yükseköğretimde<br />

kalite güvencesi bilincini oluşturmak, yükseköğretim<br />

kurumlarının iç veya öz değerlendirmelerini incelemek<br />

ve değerlendirmek, yükseköğretim kurumlarının güçlü<br />

ve zayıf yanlarını belirleyerek sorunların giderilmesi için<br />

öneriler sunmak ve buna bağlı gelişmeleri izlemek ve<br />

kamuoyu ile ilgili yurt dışı kurumları bilgilendirerek şeffaflığı<br />

sağlamak biçiminde özetlenebilir 19 .<br />

Avrupa Yükseköğretim Kalite Güvence Birliği (ENQA)<br />

69 KASIM <strong>2013</strong>


ve Merkezi ve Doğu Avrupa Yükseköğretim Kalite Güvence<br />

Ağı (CEEN) tarafından yapılan, ülkelerdeki kalite<br />

güvence ajansları ve kuruluşlarına yönelik çalışmaların<br />

sonuçları, farklı ülkelerdeki kalite güvence kurumlarının<br />

yapısal ve işlevsel olarak önemli farklılıklara sahip olduğunu<br />

göstermektedir. Bu durum yükseköğretimde<br />

kalite güvence mekanizmalarının yükseköğretim sistemlerinin<br />

yapısına ve işleyişine bağlı olarak oluşturulması<br />

ve yürütülmesi konusunun önemini ortaya koymaktadır.<br />

Yükseköğretim sistemlerinin ülkeler arasında<br />

gösterdiği farklar göz önünde bulundurulduğunda aynı<br />

kalite güvence ve yönetim sistemlerinin her yapıda aynı<br />

etkinliğe sahip olamayacağı tahmin edilebilir bir sonuç<br />

olarak karşımıza çıkacaktır 20 .<br />

Yükseköğretim kurumlarında kalite güvencesini uygulamak<br />

ve kurumları kalite güvencesi açısından sıralamak<br />

oldukça zor bir süreçtir. Tarafsız ve bağımsız<br />

değerlendirmelerin yapılabilmesi ve değerlendirmelerin<br />

güvenilirliğinin sağlanabilmesi amacıyla Bergen’de<br />

Avrupa Yükseköğretim Alanında üye ülkelerin ulusal<br />

ajanslarının değerlendirilmeye başlanması ve ajansların<br />

akredite edilmesi kararı alınmıştır. Bu kararın alınmasındaki<br />

amaç, Avrupa Yükseköğretim Alanında yer alan<br />

ülkelerde aynı kalite ölçütleri ile değerlendirme ve denetleme<br />

süreçlerinin kullanılmasını sağlamak ve yükseköğretimde<br />

uluslararası öğrenci hareketliliği ve eğitim<br />

sürelerinin ve diplomaların tanınması konularında karşılaşılan<br />

sorunların önüne geçmektir 21 .<br />

Kalite güvence mekanizmalarının yükseköğretimde<br />

oluşturulması sırasında iki önemli sorun ön plana çıkmaktadır.<br />

Bunlardan birincisi kalite güvence kavramının<br />

yükseköğretim kurumlarında diğer uygulama alanlarına<br />

göre oldukça yeni bir kavram olmasıdır. Kalite güvence<br />

yöntemlerini ve uygulamalarını kendine özgü yapısı ve<br />

dinamikleri nedeniyle dikkatli ve kapsamlı bir biçimde<br />

belirlemek gerekmektedir. Yükseköğretim kurumlarının<br />

yapısal ve hedefsel boyuttaki farklılıkları kendine özgü<br />

ilke ve yöntemleri gerektirmektedir. Kalite sağlamanın<br />

gerekçeleri yükseköğretim kurumları için diğer sektörlerden<br />

önemli farklılıklar göstermektedir. Bu açıdan<br />

düşünüldüğünde geleneksel kalite yönetim ve kalite<br />

güvence hedeflerinin yükseköğretimde diğer alanlara<br />

göre kavramsal olarak farklı bir boyut kazandırmakta<br />

olduğu görülebilir 22 .<br />

Yükseköğretim kurumlarında kalite güvence yöntemlerini<br />

uygulamanın bir diğer zorluğu kalite sistemlerinin<br />

yerel koşullar ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmadan<br />

özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yükseköğretim<br />

sistemlerinde uygulanmasıdır. Mevcut sistemlerin<br />

uyumlandırılmadan kullanımı katkısı olmayan bir sürecin<br />

yürütülmesi riskini de beraberinde getirmektedir 23 .<br />

Küreselleşme, bilgi ekonomisi ve bilgi toplumunda yaşanan<br />

gelişmeler sonucunda Türkiye’de de yükseköğretimde<br />

yönetim modelleri ve yönetim standartları son<br />

yıllarda önemli bir gündem oluşturmuştur. Ancak yükseköğretim<br />

kurumlarında bu yönde yapılan çalışmalar<br />

ve yeniden yapılandırmalar ulusal boyutta sistematik<br />

bir yapılanma içinde ele alınmamıştır. Yükseköğretim<br />

Kurulu tarafından 2007 yılında yayınlanan Türkiye’nin<br />

Yükseköğretim Stratejisi Raporu’nda ve Bologna sürecinde<br />

ülkelerin yükseköğretim sistemlerinin değerlendirmesinde<br />

Türkiye yükseköğretim sisteminin en zayıf<br />

olduğu alanın kalite güvencesi konusu olduğu belirtilmiştir.<br />

Bologna sürecinde bu alandaki önemli gelişmeler<br />

ve bu konunun uluslararası düzeyde önem kazanması<br />

ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının kalite<br />

güvence konusundaki çalışmalarını artırmıştır 24 .<br />

Dünyada yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda ülkemizde<br />

yükseköğretimde kalite standartlarının oluşturulması<br />

ve yükseköğretim alanında uyumluluğun sağlanması<br />

amacıyla Yükseköğretim Kurulu tarafından<br />

2005 yılında “Yükseköğretim Kurumlarında Akademik<br />

Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği” yayınlanmıştır.<br />

Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme<br />

Yönetmeliği Avrupa Kalite Güvencesi Standart ve<br />

İlkeleri’ne uygun biçimde hazırlanmıştır. Bu yönetmelik<br />

kapsamında Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilen<br />

dokuz üye ve Ulusal Öğrenci Konseyi tarafından seçilen<br />

bir öğrenci temsilcisinden oluşan Yükseköğretim<br />

Kurumları Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme<br />

Komisyonu (YÖDEK) kurulmuştur. Yükseköğretim<br />

kurumlarında akademik değerlendirme ve kalite geliştirme<br />

çalışmaları kapsamında yükseköğretim kurumlarına<br />

yönelik “Yükseköğretim Kurumlarında Akademik<br />

Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Rehberi YÖDEK<br />

tarafından hazırlanmıştır 25 .<br />

Yükseköğretim kurumlarında akademik değerlendirme<br />

ve kalite geliştirme faaliyetlerinin stratejik yaklaşımda<br />

20<br />

SETA, Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Raporu,Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Ağustos 2010, s.15.<br />

21<br />

YÖK, a.g.e., s. 24<br />

22<br />

Özer vd., a.g.e., 2011, s.63<br />

23<br />

YÖzer vd., a.g.e., 2011, s.63<br />

24<br />

YÖK, a.g.e., s.101<br />

25<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

70


değerlendirilmesini ve faaliyetlerin iyileştirilmesini öngören<br />

Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme<br />

Süreci stratejik bir yapılanma çerçevesinde, gelişmelerin<br />

sürekli izlenerek iyileştirilmesini temel alan bir<br />

yaklaşımla geliştirilmiştir. Bu yaklaşım, yükseköğretim<br />

kurumunun içinde bulunduğu çevresel faktörlerle birlikte<br />

değerlendirilmesi ve stratejiler geliştirmesini esas<br />

almaktadır. Yükseköğretim kurumları akademik ve idari<br />

hizmetlerin kalitesini geliştirecek nitelikte strateji ve<br />

amaçlar belirleyerek bu strateji ve amaçların gerçekleştirilmesi<br />

için gerekli ölçülebilir birim hedeflerini oluşturur.<br />

Sürecin uygulanması için gerekli olan uygulama<br />

planları, performans göstergeleri ve iyileştirme akademik<br />

değerlendirme ve kalite geliştirme sürecinin diğer<br />

aşamalarıdır. Yükseköğretim Kurulu tarafından ortaya<br />

konulan ve Yükseköğretim Kurumları Akademik Değerlendirme<br />

ve Kalite Geliştirme Komisyonu (YÖDEK)<br />

tarafından yürütülen bu süreç ile birlikte yükseköğretim<br />

kurumları eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetleri<br />

ile idari hizmetlerindeki kalite düzeylerinin iyileştirilmesi<br />

amaçlanmaktadır 26 .<br />

Yükseköğretim Kurumları Akademik<br />

Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Komisyonu<br />

tarafından Yükseköğretim Kurumları<br />

Akademik Değerlendirme ve Kalite<br />

Geliştirme Yönetmeliği kapsamında<br />

belirlenen dört süreç bulunmaktadır. Bu<br />

süreçler Yükseköğretim Kurumlarında<br />

Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme<br />

Süreci, Stratejik Planlama Süreci,<br />

Kurumsal Değerlendirme Süreci ve Periyodik<br />

İzleme ve İyileştirme Sürecidir 27 .<br />

Türkiye’de yükseköğretim kurumlarında<br />

kalite çalışmaları özellikle Bologna süreci<br />

ile hız kazanmıştır. Bu çalışmalar yükseköğretim<br />

kurumlarında yönetim standartlarının<br />

uygulanması ve yapılandırılması<br />

açısından da fayda sağlamakla birlikte,<br />

uluslararası gelişmelere uygun, ulusal<br />

çerçevede bir kalite güvence sistemi ve<br />

kalite yönetim yapısı oluşturma konusundaki<br />

en büyük adım 20 Eylül 2005<br />

tarihinde yürürlüğe giren “Yükseköğretim<br />

Kurumlarında Akademik Değerlendirme<br />

ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği”<br />

ile atılmıştır. Yönetmelikte yükseköğretim kurumlarının<br />

eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idari hizmetlerinin<br />

değerlendirilmesi, kalitelerinin geliştirilmesi, bağımsız<br />

dış değerlendirme süreci ile kalite düzeylerinin<br />

onaylanması ve tanınması çalışmalarına ilişkin genel<br />

esaslar tanımlanmış ve bu kapsamda Yükseköğretim<br />

Üst Kurulları ile yükseköğretim kurumlarının yükümlülükleri<br />

belirtilmiştir. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), (YÖ-<br />

DEK), yükseköğretim kurumları ile dış değerlendirme<br />

kuruluşlarının süreç kapsamındaki faaliyetleri ve sorumlulukları<br />

Şekil 1’de yer alan ana süreç haritasında<br />

belirtilmektedir 28 .<br />

Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme<br />

ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği ulusal boyutta yükseköğretim<br />

kurumlarının kalite düzeylerinin değerlendirilmesi<br />

ve geliştirilmesi çalışmaları kapsamında önemli<br />

bir adımdır. Bu süreç yükseköğretim kurumlarının her<br />

yıl kendi kurumlarını değerlendirmelerini ve kurumsal<br />

ve ulusal boyutta bir iç değerlendirme sisteminin uygulanmasını<br />

sağlamaktadır. Ancak yönetmelikte yer alan<br />

Şekil 1. Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme ve<br />

Kalite Geliştirme Ana Süreç Haritası<br />

20<br />

SETA, Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Raporu,Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Ağustos 2010, s.15.<br />

21<br />

YÖK, a.g.e., s. 24<br />

22<br />

Özer vd., a.g.e., 2011, s.63<br />

23<br />

YÖzer vd., a.g.e., 2011, s.63<br />

24<br />

YÖK, a.g.e., s.101<br />

25<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

71 KASIM <strong>2013</strong>


dış değerlendirme süreci ile ilgili olarak, yükseköğretim<br />

kurumlarında dış değerlendirme yapabilecek bağımsız<br />

kuruluşlar henüz oluşturulamamıştır. Bu kapsamda ülkemizde<br />

Bologna Süreci’nde de yer alan ilke ve standartlar<br />

doğrultusunda oluşumlara ve yasal düzenlemelere<br />

ihtiyaç duyulmaktadır 29 .<br />

Ülkemizde yükseköğretim kurumlarında Bologna süreci<br />

ve eğitim programlarına yönelik akreditasyon süreçleri<br />

doğrultusunda kalite güvence mekanizmalarını<br />

oluşturmak amacıyla yürütülen çalışmaların sayısında<br />

son yıllarda önemli bir artış görülmektedir. Kalite yönetimi<br />

sistemlerinde tüm dünyada kullanılan ISO 9001<br />

Kalite Yönetim Sistemi ve EFQM Mükemmellik Modeli<br />

gibi sistemler bazı üniversitelerimizin planlama ve uygulama<br />

süreçlerinde destek olarak kullanılmaya başlanmıştır.<br />

Üniversiteler uyguladıkları kalite yönetim sistemlerini<br />

belgelendirerek Bologna Süreçlerine de katkı<br />

sağlamaktadır.<br />

Yükseköğretim ve Akreditasyon<br />

Akredite olmak, bir kurumun veya yürütülen programların<br />

yetkili bir akreditasyon kurulunca ilgili alan için<br />

belirlenmiş kalite standartlarını sağlaması olarak tanımlanabilir.<br />

Akreditasyon uzun dönemli bir işlemdir ve periyodik<br />

iç ve dış değerlendirmelere dayanır. Standartlar<br />

akreditasyonun temelini oluşturmaktadır. Standartlar<br />

sistemin gereklerini ortaya koyarak yüksek nitelikli eğitim<br />

programlarının geliştirilmesi için yapılacak faaliyetleri<br />

belirlerler.<br />

Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve<br />

Akreditasyon Derneği (MÜDEK) ülkemizdeki çeşitli<br />

mühendislik eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme<br />

ve bilgilendirme çalışmaları yaparak, Türkiye’de<br />

mühendislik eğitimi kalitesinin yükseltilmesine<br />

katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösteren bağımsız<br />

bir kuruluştur 30 .<br />

MÜDEK, mühendislik programlarını değerlendirme<br />

ve akreditasyon çalışmalarına 2003 yılında başlamıştır.<br />

Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve<br />

Akreditasyon Derneği Temmuz <strong>2013</strong> tarihine kadar,<br />

17 farklı disiplinde olmak üzere 360 mühendislik lisans<br />

programının değerlendirmesi gerçekleştirmiştir.<br />

MÜDEK program değerlendirme çalışmaları Mühendislik<br />

Eğitim Programları Akreditasyon Kurulu tarafından<br />

oluşturulan değerlendirme ekipleri tarafından ve<br />

MÜDEK’in yayımlamış olduğu değerlendirme ölçütleri<br />

doğrultusunda yapılmaktadır. Bu ölçütler, bir mühendislik<br />

programının akreditasyon için sağlaması gereken<br />

minimum koşulları içermektedir 31 .<br />

Mevcut durumda ülkemizde mühendislik programlarının<br />

MÜDEK tarafından akreditasyonu gönüllülük<br />

esasına dayalı bir süreç niteliği taşımaktadır. Mühendislik<br />

Eğitim Programları Akreditasyon Kurulu tarafından<br />

yalnızca kendisine başvuru yapan yükseköğretim<br />

kurumlarındaki programları akredite etmek amacıyla<br />

değerlendirmektedir. Bu akreditasyon Türkiye’de mühendislik<br />

eğitiminin kalitesinin yükseltilmesine katkıda<br />

bulunmayı amaçlamaktadır. Akreditasyonun hedefleri<br />

başvuru yapan mühendislik programları arasında<br />

değerlendirme ölçütlerini sağlayan programları belirlemek,<br />

akredite edilen programları ilan etmek ve toplumu,<br />

öğrenci adaylarını mesleki kurumları, olası işverenleri,<br />

devlet kurumlarını ve diğer paydaşları bilgilendirmek<br />

ve mühendislik alanındaki eğitim programlarının<br />

sürekli iyileştirilmesi ve yeni programların geliştirilmesi<br />

konularında yön göstermektir 32 .<br />

Ülkemizde yükseköğretimde kalite güvence sistemi<br />

aynı zamanda yurtdışı değerlendirmelere de açıktır.<br />

Bu kapsamda üniversitelerde yer alan mühendislik<br />

programları “Accreditation Board for Engineering and<br />

Technology-USA” (ABET) tarafından değerlendirilebilmektedir<br />

33 .<br />

Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu (UTEAK) 2008<br />

yılında Tıp Sağlık Bilimleri Eğitim Komisyonundaki çalışmalara<br />

YÖDEK tarafından getirilen öneriler dikkate<br />

alınarak ve mühendislik programlarındaki örnek kullanılarak<br />

Tıp Dekanları Konseyi insiyatifinde kurulmuştur.<br />

Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon<br />

Derneği ve UTEAK’ın amaç ve hedefleri genel olarak<br />

toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi için tıp fakültelerinde<br />

verilen tıp eğitim ve öğretiminin geliştirilmesi<br />

ve niteliğinin iyileştirilmesi, kurumlara yol göstermek<br />

ve gelişimlerini desteklemek, eğitim-öğretimin işleyiş<br />

ve sürekliliğini izlemektir. Bu amaç ve hedeflerin karşılanmasında<br />

kullanılan değerlendirme aracı akreditasyondur.<br />

Ulusal standartlar akreditasyon için en önemli<br />

araçlardır 34 . Tıp eğitimi ulusal standartlarının 2009<br />

yılında yayınlanması ile birlikte 2009 yılı Haziran ayın-<br />

29<br />

YÖK, a.g.e., s.182<br />

30<br />

Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://www.mudek.org.tr<br />

31<br />

Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://www.mudek.org.tr<br />

32<br />

Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://www.mudek.org.tr<br />

33<br />

Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://bologna.yok.gov.tr<br />

34<br />

Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://uteak.org.tr<br />

72


da UTEAK akreditasyon sürecinde başvuru kabulüne<br />

başlamıştır.<br />

Ülkemizde yükseköğretim sistemi özellikle son yıllarda<br />

önemli bir büyüme sürecinin içinde yer almaktadır. Bu<br />

süreçte yükseköğretim kurumlarının ve ilgili süreçlerin<br />

yapılandırılması sırasında yükseköğretim standartlarının,<br />

kalite güvence sistemlerinin büyümeye katkıda<br />

bulunacak biçimde oluşturulması büyük önem taşımaktadır.<br />

Uluslararası tanınma ve akreditasyon konusunda bazı<br />

üniversitelerimizin mühendislik programlarının ABET<br />

değerlendirme sürecinden geçerek uluslararası kalite<br />

güvencesi sağlamaları ülkemizde bu konuda yaşanan<br />

önemli gelişmeler arasındadır. Türkiye’nin Yükseköğretim<br />

Stratejisi Raporu’na göre ABET ile yapılan işbirliği<br />

süreci ülkemizdeki mühendislik programları için benzer<br />

bir ulusal kalite güvence sisteminin oluşturulması oluşumunu<br />

da beraberinde getirmiştir. 2002 yılında Mühendislik<br />

Akreditasyon Kurulu’nun (MÜDEK) kurulması<br />

mühendislik alanlarında ulusal bir kalite güvencesi sisteminin<br />

oluşturulması açısından bir başlangıç olmuştur<br />

35 .<br />

Yükseköğretimde Yönetim Standartlarının<br />

Uygulanması<br />

Sanayi ve teknolojideki gelişmeler kalite standartlarının<br />

belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymuş ve bu doğrultuda<br />

ABD’de savunma teknolojisinde başlayan kalite<br />

standartları oluşturma çalışmaları öncelikle Avrupa olmak<br />

üzere diğer ülkelerde standartların uygulanmasıyla<br />

devam etmiştir. Üretim, tasarım, muayene ve deney<br />

konularını içeren standartlar daha sonra kalite güvence<br />

sistem standartları olarak geliştirilmiştir. Ülkeler arasındaki<br />

kalite ve denetim standartları arasındaki uygulama<br />

farklılıklarını gidermek amacıyla Uluslararası Standartlar<br />

Organizasyonu (ISO) içerisinde bir komite oluşturularak<br />

ortak standartların geliştirilmesi çalışmaları başlamıştır.<br />

Komitenin çalışmaları sonucunda 1987 yılında dünya<br />

çapında geçerli olan ISO 9000 Kalite Güvence Sistem<br />

Standardlarını yayımlanmıştır. Standardın ilk versiyonu<br />

daha çok doğru üretim ve hata belirleme konularını<br />

içermektedir. Standart 1994 yılında hizmet sektörüne<br />

35<br />

YÖK, a.g.e., s.102<br />

73 KASIM <strong>2013</strong>


de uyarlanmak üzere revize edilmiştir. Ancak standardın<br />

önemli revizyonu 2000 yılında Kalite Yönetim Sistemi<br />

Standardı olarak yayımlanmasıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

Kuruluşlar faaliyet alanlarından bağımsız olarak IS0<br />

9001 kalite yönetim sisteminin şartlarını uygulamakta<br />

ve ISO 9001 belgesi almaktadır. Standardın 2000 yılında<br />

yayınlanan versiyonu proses (süreç) tabanlı, sürekli<br />

iyileştirmeye ve müşteri memnuniyeti odaklı bir yönetim<br />

sistemi modeli sunmaktadır. ISO 9001 standardının<br />

dayandığı temel prensipler olan müşteri odaklılık,<br />

liderlik, çalışanların katılımı, proses (süreç) yaklaşımı,<br />

yönetimde sistem yaklaşımı, karar vermede gerçekçi<br />

yaklaşım ve karşılıklı yarar sağlayan tedarikçi ilişkileri<br />

kalite yönetim standartlarının temelini oluşturmaktadır.<br />

Türkiye’de yükseköğretim kurumlarında yönetim standartlarının<br />

mevcut yükseköğretim sistemleri kapsamında<br />

uygulanması, ülkemizin Bologna sürecine katılımıyla<br />

hız kazanmıştır. Üniversitelerimizden bazıları akademik<br />

ve idari birimlerinde başta ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi<br />

olmak üzere kalite yönetim sistemi standartlarına<br />

uygun süreçlerini ve prosedürlerini oluşturmuştur. ISO<br />

9001 Kalite Yönetim Sisteminin yanısıra çevre yönetim<br />

standartları, iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yönetim<br />

standartları, bilimsel araştırma faaliyetleri kapsamında<br />

laboratuvar yönetim standartları da üniversitelerin bu<br />

yöndeki çalışmaları arasında yer almaya başlamıştır. Bu<br />

yönetim standartları arasında en kapsamlısı olan ISO<br />

9001 Kalite Yönetim Sistemi ve içerdiği şartların, genel<br />

bakış açısında üretim sektörünün faaliyet ve amaçlarına<br />

daha uygun olduğu düşünülmektedir. Yönetim sisteminin<br />

içerdiği şartlar değerlendirildiğinde yükseköğretimde<br />

yer alan sistem bileşenlerinin standart içinde<br />

kavramsal olarak açık bir biçimde yer almaması yükseköğretim<br />

kurumlarının uygulamada zorluklar yaşamasına<br />

neden olabilmektedir.<br />

Yükseköğretim kurumlarının faaliyetleri ve bu yönde<br />

Bologna süreci ile hız kazanan yönetim sistemlerinin<br />

yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında IS0<br />

9001 Kalite Yönetim Sistemi, yükseköğretimde süreçlerin<br />

oluşturulması, uygulanması, izlenmesi ve iyileştirilmesi<br />

konularında model olarak olarak uygulanmaya<br />

başlanmıştır. Türkiye’de bazı üniversiteler de mevcut<br />

yapıda bir gereklilik bulunmaması ile birlikte kalite yönetim<br />

sistemlerini oluşturarak belgelendirme çalışmalarını<br />

tamamlamışlardır.<br />

Yükseköğretim sisteminde ülkemizde üniversiteler tarafından<br />

yönetmelik kapsamında yürütülmekte olan<br />

akademik değerlendirme ve kalite geliştirme faaliyetleri<br />

sistematik açıdan kalite yönetim sistemlerinin içerdiği<br />

planlama, uygulama, izleme, değerlendirme ve iyileştirme<br />

faaliyetlerini içermektedir. Kalite yönetim sistemi<br />

modeli tüm bu çalışmalarda bir çerçeve oluşturması ve<br />

sistematik bir yapı sağlaması açısından önemli faydalar<br />

sunmakla birlikte yükseköğretim kurumlarında kalite<br />

yönetim sistemi uygulamalarının üniversitelerin temel<br />

misyon, vizyon ve değerleri doğrultusunda yükseköğretim<br />

sisteminde uluslararası gelişmeleri de dikkate<br />

alacak biçimde tasarlanması ve uygulanması sistemin<br />

etkinliği açısından büyük önem taşımaktadır.<br />

Kaynaklar<br />

• BURGAZ Berrin ve ŞENTÜRK İlknur, “Küreselleşmenin<br />

Eğitim Fakültelerinin Yönetim Boyutundaki Etkileri”, Kırgızistan<br />

Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,<br />

sayı: 19, 2008, s. 270-278.<br />

• ERDEM Ali Rıza, “Dünyadaki Yükseköğretimin Değişimi”,<br />

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı:<br />

15, 2006, s. 299-314.<br />

• ERDEM Ali Rıza, “Küreselleşme: Türk Yükseköğretimine<br />

Etkisi”, Yükseköğretim Dergisi, cilt:2 sayı: 2, 2012, s.<br />

109-117.<br />

• ENQA, Standards and Guidelines for Quality Assurance<br />

in the European Higher Education Area, European Association<br />

for Quality Assurance in Higher Education, Helsinki,<br />

Finland 2005.<br />

• Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon<br />

Derneği, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://www.<br />

mudek.org.tr<br />

• ÖZER Mahmut, GÜR Bekir S. ve KÜÇÜKCAN Talip,<br />

“Kalite Güvencesi: Türkiye Yükseköğretimi için Stratejik<br />

Tercihler”, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, cilt: 1, sayı: 2,<br />

2011, s. 59-65.<br />

• ÖZER Mahmut, GÜR Bekir S. ve KÜÇÜKCAN Talip, Yükseköğretimde<br />

Kalite Güvencesi, , Ekonomi ve Toplum<br />

Araştırmaları Vakfı, Ağustos 2010.<br />

• Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu, Erişim:30 Ağustos<br />

<strong>2013</strong>, http://uteak.org.tr<br />

• YÖDEK, Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme<br />

ve Kalite Geliştirme Rehberi (Sürüm: 2007/1.1),<br />

Yükseköğretim Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme<br />

Komisyonu, Nisan 2007.<br />

• YÖK, Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Raporu (Yayın<br />

No: 2007-1), Yükseköğretim Kurulu, Ankara 2007.<br />

• Yükseköğretim Kurulu, Erişim:30 Ağustos <strong>2013</strong>, http://<br />

bologna.yok.gov.tr<br />

74


SAĞLIK HİZMETMERİ<br />

Sağlık Hizmetlerinde<br />

Kalibrasyon Uygulamaları<br />

Teknoloji boyutunda sürekli iyileştirmeden anlaşılması<br />

gereken sadece en ileri teknolojiye yatırım yapmaktan<br />

çok, maliyetleri düşürme, varolan teknolojileri birbirine<br />

dönüştürebilme, daha yalın ve basit uygulamalarla iyileştirmeyi<br />

gerçekleştirmek olmalıdır. Karmaşık ve uygulamada<br />

zorluklarla karşılaşılan teknoloji, sağlık sektöründe<br />

çok da anlamlı olmamakta, en iyi teknolojiyi<br />

insan sağlığı için en anlamlı şekilde kullanmak sürekli<br />

iyileştirme çalışmalarında daha anlamlı olmakta ve hizmet<br />

planlamasında müşteri ihtiyaçları ile ileri teknolojinin<br />

birleştirilmesi sağlık sektöründe eş düzey önem<br />

taşımaktadır.<br />

Bu bağlamda, günümüzde gerek teşhis gerekse tedavi<br />

amacıyla kullanılan tıbbi cihazlar genellikle ileri teknoloji<br />

ürünü olup, bu cihazların seçimi, doğru kullanımı, testi<br />

ve muayenesi, özellikle kalibrasyonu artık hastanelerde<br />

göz ardı edilmemesi gereken önemli konulardan biri<br />

haline gelmiştir.<br />

Bu sunumda genel bilgilerin yanı sıra, hastanelerde<br />

kalibrasyon uygulamalarına örnek olabilecek, Başkent<br />

Üniversitesi Hastanesi ve bağlı sağlık kurumları Kalibrasyon<br />

Ünitesi organizasyonu ve faaliyetleri katılımcılarla<br />

paylaşılacaktır. Başkent Üniversitesi Hastanelerinde<br />

kullanılan ölçme ve test ekipmanının kalibrasyonu için<br />

kriterlerin oluşturulması ve kalibrasyon gerektiren tüm<br />

teçhizatın belirlenen şart ve periyotlarla kalibre edilmesinin<br />

sağlanması amacıyla 1997 yılında Başkent Üniversitesi<br />

Toplam Kalite Yönetimi Merkezi bünyesinde<br />

bir Kalibrasyon Ünitesi kurulmuştur. O tarihten bugüne<br />

Prof. Dr. Seval Akgün<br />

Başkent Üniversitesi Hastaneleri,<br />

Sağlık ve Eğitim Kuruluşları Kalite Yönetim Temsilcisi<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği, Çevre Yönetim Birimi ve<br />

Kalibrasyon Laboratuvarı Koordinatörü Başkanı,<br />

Sağlık Akademisyenleri Derneği Başkanı<br />

kadar TS-EN ISO/IEC 17025 standardı temel alınarak,<br />

uzman kişiler tarafından yerinde hizmet ilkesiyle hizmet<br />

veren tam donanımlı bu ünite, Başkent Üniversitesi<br />

Hastanesi ve bağlı kuruluşlarındaki kullanılan tüm cihaz<br />

ve teçhizatların kalibrasyon hizmetini sürdürmektedir.<br />

Başkent Üniversitesi Hastanesi Kalibrasyon Ünitesi<br />

aşağıda belirtilen yerlere ait 8000’den fazla cihazın periyodik<br />

olarak yılda en az iki kez kalibrasyonlarını gerçekleştirerek<br />

özverili ve titiz çalışmalarla mevcut sistemin<br />

en iyi şekilde yürütülmesini sağlamaktadır.<br />

• Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi<br />

• Başkent Üniversitesi Yapracık Psiko-sosyal Rehabilitasyon<br />

Merkezi<br />

• Başkent Üniversitesi Ayaş Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon<br />

Merkezi<br />

• Başkent Üniversitesi Alanya Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi<br />

• Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi<br />

75 KASIM <strong>2013</strong>


• Başkent Üniversitesi Konya Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi<br />

• Başkent Üniversitesi istanbul Uygulama ve Araştırma<br />

Merkezi<br />

• Başkent Üniversitesi İzmir Zübeyde Hanım Hastanesi<br />

• Başkent Grup Sağlık Ürünleri Ticaret ve Sanayi A.Ş.<br />

• Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Laboratuvarları<br />

• Başkent Üniversitesi Kolej Ayşe Abla ve Özel Gönen<br />

Okulları uygulama laboratuvarlarında kullanılan<br />

cihazlar<br />

Bu belirtilen yerlerdeki cihazlara ait kalibrasyon sonuçlarının;<br />

• Hazırlanması,<br />

• Basımı,<br />

• Dağıtımı,<br />

• Kullanıcıların bilgilendirilmesi,<br />

• Sonuçları kötü olan cihazların tamiri gerçekleşene<br />

kadar takibi,<br />

• Bu işlemlerin devamlılığının sağlanması yine Kalibrasyon<br />

Ünitesi tarafından gerçekleştirilmektedir.<br />

Kalibrasyon Ünitesi aynı şekilde; kendi bünyesinde<br />

bulunan kalibratör cihazlarının, uluslararası ölçü sistemine<br />

göre izlenebilirliğinin sağlanması ve SI birimlerinin<br />

birincil (primer) standartları ile bağlantılı olan kesintisiz<br />

bir kalibrasyon ve aynı zamanda karşılaştırma zinciri<br />

vasıtasıyla kalibrasyonlarını yurt dışında periyodik olarak<br />

yaptırmaktadır.<br />

Başkent Üniversitesi Hastaneleri Kalibrasyon ünitesi<br />

artan hizmet kapasitesi ve dış kuruluşlara da hizmetlerini<br />

sunmak, deneyimlerini paylaşmak amacıyla Başkent<br />

Üniversitesi Ölçümbilim ve Kalibrasyon Uygulama<br />

ve Araştırma Merkezi olarak yasal statüsünü tamamlamış<br />

ve bilimsel faaliyetlerinide bu merkez aracılığıyla<br />

gerçekleştirmektedir.<br />

GENEL BiLGiLER<br />

Kaliteli hizmet anlayışında büyük önem taşıyan kalibrasyon<br />

konusu, VIM sözlüğünde şu şekilde açıklanmıştır;<br />

belirlenmiş koşullar altında, ölçme cihazı veya<br />

ölçme sisteminin gösterdiği değerler veya maddi ölçüt<br />

ile gösterilen değer ile ölçülen büyüklüğün bunlara karşılık<br />

gelen bilinen değerleri arasındaki ilişkiyi belirleyen<br />

işlemler dizisidir. Bu işlemler, kullanılan cihazlardan en<br />

az on kat daha hassas vasfa sahip ölçüm sistemleri<br />

(etalonlarla) gerçekleşir. Ana hedefi ise, riskleri minimize<br />

etmek, maliyeti düşürmek, kullanıcı problemlerini<br />

asgariye indirmek ve uluslararası standartlara uygunluğu<br />

sağlamaktır. Sonuç olarak tıbbi cihazların düzenli<br />

ve programlı kontrolleri ile, cihazın doğru ölçümleri<br />

yapması sağlanır, buna bağlı ortaya çıkacak sorunlar,<br />

sıkıntılar, müdahalede gecikmeler önlenir ve aynı zamanda<br />

cihazların faydalı ömrü uzatılmış olur.<br />

İşlemler sonucu, ölçüm sonuçlarının, uygun standartlara,<br />

genel olarak uluslararası veya ulusal standartlara,<br />

primer standarda kadar uzanan kesintisiz bir mukayese<br />

zinciri boyunca bağlanması gereklidir. Kısaca;<br />

Kalibrasyon sonucu, maddi ölçütün, ölçme sisteminin<br />

veya ölçme cihazının gösterge değeri hastanın veya<br />

rastgele bir ölçek üzerindeki işaretlere karşılık gelen<br />

değerlerin belirlenmesine olanak verir. Kalibrasyon diğer<br />

metrolojik özellikleri belirleyebilir.<br />

Kalibrasyon sonucu, kimi zaman kalibrasyon sertifikası<br />

kimi zaman da kalibrasyon raporu adı verilen dokümanlara<br />

kaydedilir. Kalibrasyon sonucu, bazen kalibrasyon<br />

faktörü veya kalibrasyon eğrisi formunda kalibrasyon<br />

faktörleri dizileri olarak ifade edilir.<br />

KALiBRASYON ORGANiZASYONU<br />

Bir kuruluşta kalibrasyon ile ilgili organizasyonun gerçekleştirilebilmesi<br />

için aşağıda sıralanan noktalara dikkat<br />

edilmesi gerekmektedir.<br />

1. Tüm cihazların listesinin yapılması<br />

2. Gereksizlerin elenmesi<br />

3. Maliyet analizinin yapılması<br />

KALiBRASYON SiSTEMiNiN KURULMASI<br />

- Öncelikli olarak yukarıda sıralanan işlemlerin gerçekleştirilebilmesi<br />

için kuruluşta bir kalibrasyon sis-<br />

76


teminin kurulması gereklidir. Bunun için ise aşağıda<br />

sıralanan noktaların göz önünde tutulması yerinde<br />

olur.<br />

- Ölçü ve test cihazı eksiklerini gidermek ve üretim<br />

teknolojisinde ön görülen tolerans ve ölçüm bölgelerinde<br />

çalışabilecek nitelikte teçhizata sahip olmak.<br />

- Yapılan bütün ölçüm çalışmaları için hedeflenen<br />

ölçüm belirsizliklerini tespit etmek, Ölçme ve test<br />

teçhizatının işletme içinde kalibre edilmesinde takip<br />

edilecek kalibrasyon iş talimatlarını oluşturmak, işletme<br />

içi kalibrasyonlarda kullanılacak çalışma etalonu<br />

seviyesindeki cihazları belirlemek ve tedarik<br />

etmek.<br />

- Çalışma etalanlarını ve işletme içinde kalibre edilmeyen<br />

ölçü ve test cihazlarını kalibre etmek üzere<br />

yetkilendirilmiş harici kalibrasyon kuruluşlarını tespit<br />

etmek ve iş birliği sağlamak.<br />

- Ölçü ve test cihazlarının kalibrasyon zaman aralıklarını<br />

belirlemek.<br />

- Gerektiğinde kalibrasyon ve hassas ölçüm için uygun<br />

çevre şartlarına sahip ortam hazırlamak.<br />

- Yapılan kalibrasyon işlemlerine ve periyodik kalibrasyon<br />

işinin takibine yönelik dokümantasyon sistemi<br />

kurmak işletme içi kalibrasyon yapan teknik<br />

elemanların yeterli seviyede eğitimini sağlamak.<br />

KALiBRASYON iÇiN GEREKLi ŞARTLAR<br />

Tıbbi tesis ve teçhizatın kalibrasyonlarını gerçekleştirebilmek<br />

için ise;<br />

- Çevre şartları stabil olmalıdır,<br />

- Kullanılan referans cihazın ulusal ve uluslar arası<br />

primer seviye etalanlara veya kabul edilmiş fiziksel<br />

sabitlere olan izlenebilirliği sağlanmalıdır,<br />

- Kalibrasyon işlemlerinde kullanılan referans cihazların<br />

hatası bilinmelidir,<br />

- Kalibrasyon cihazı kalibre edilen cihaza göre daha<br />

yüksek ölçüm doğruluğuna ve hassasiyetine sahip<br />

olmalıdır<br />

- Kalibre edilecek alet, kalibre edilebilirlik özelliğine<br />

sahip olmalıdır<br />

- Kalibre edilen cihaza ait teknik özellikler ilgili dokümanlarca<br />

belirlenmiş olmalıdır<br />

KALiBRASYON PERiYOTLARININ TESBiTi VE<br />

DENETLENMESi<br />

Cihazın kullanımında önemli olabilecek bir ölçme belirsizliğinin<br />

veya bir ölçüm hatasının meydana gelmesinden<br />

önce rekalibrasyon işlemi yapılacak şekilde kalibrasyon<br />

periyodunun belirlenmesi gerekir. ilk kalibrasyonda,<br />

kalibrasyon aralığı cihaz imalatçısının verilerine<br />

uygun seçilmelidir. Eğer imalatçı bu konuda bir zaman<br />

belirtmemiş ise;<br />

- Hata sınırlarına<br />

- Stabilizesine<br />

- Ölçme belirsizliğine<br />

- Deneyimlere<br />

- Standartlara göre kalibrasyon periyodu belirlenmelidir.<br />

Ayrıca;<br />

- İşletme şartları kullanım amacı kullanım sıklığı<br />

göz önünde bulundurulmalıdır.<br />

Kalibrasyon periyotları eğer standartlar tarafından sınıflandırılmamış<br />

ise daha önceki kalibrasyon sonuçlarına<br />

göre kısaltılabilir veya uzatılabilir.<br />

KALiBRASYON iŞLEMiNDE DiKKAT EDiLMESi<br />

GEREKEN NOKTALAR<br />

Herhangi bir tıbbi cihaz kontrolünü gerçekleştirirken<br />

mutlaka göz önünde tutulması gereken noktalar;<br />

- Ölçüm noktalarının doğru tespit edilmesi<br />

- Uygun ölçme cihazlarının seçilmesi<br />

- Ölçme şartlarının tespit edilmesi<br />

77 KASIM <strong>2013</strong>


Personelin kalifiye edilmesi şeklinde özetlenebilir.<br />

ÖLÇÜM RAPORUNDA BULUNMASI GEREKEN<br />

BiLGiLER<br />

Kalibrasyon işlemi gerçekleştirildikten sonra ölçüm raporunda<br />

bulunması gereken bilgiler kısaca;<br />

- Referans cihaz tanımı<br />

- Kalibrasyon talimatı<br />

- Referans değerler<br />

- Ölçüm değerleri<br />

- Ölçüm hatası<br />

- Ölçüm belirsizliği<br />

olarak sıralanabilir.<br />

KALiBRASYON SERTiFiKASlNDA BULUNMASI<br />

GEREKEN BiLGiLER<br />

Kalibrasyon işlemi sonucu her bir tıbbi cihaz için hazırlanan<br />

kalibrasyon sertifikalarında ise;<br />

- Sertifika no<br />

- Tarih<br />

- Kalibrasyonu yapan<br />

- Kalibrasyonu onaylayan<br />

- Kalibrasyonu yapılan cihazın adı<br />

- Kalibrasyon yapılan cihaza ait bilgiler (imalatçı, model,<br />

seri no)<br />

- Cihazın sahibi<br />

- Kalibrasyon tarihi<br />

- İmza<br />

- Mühür<br />

bulunmalıdır.<br />

KALiBRASYON ETiKETiNDE BULUNMASI<br />

GEREKEN BiLGiLER<br />

Her tıbbi cihaz üzerinde kalibre edildiğini belgelemek<br />

ve eğer kalibrasyon dışı bir alet ise bunu göstermek<br />

amacıyla kullanılan kalibrasyon etiketlerinde en az bulunması<br />

gereken bilgiler;<br />

- Kalibrasyon numarası<br />

- Kalibrasyon tarihi<br />

- Gelecek kalibrasyon tarihi<br />

- Kalibrasyonu yapan kişinin ismidir.<br />

KALİBRASYON İŞLEM MALiYETLERİ<br />

Kalibrasyon işlem maliyetlerini dahili ve harici kalibrasyon<br />

maliyetleri olarak iki grup altında inceleyebiliriz.<br />

Dahili Kalibrasyon Maliyetleri<br />

1. Cihazların tespiti ve kayda geçirilmesi<br />

2. Cihaz sayıları<br />

Dahili kalibrasyon mümkün<br />

- Referans teçhizatın temin maliyeti x 0<br />

- Referans cihazın kalibrasyon maliyeti x 1<br />

- Personel yetiştirme maliyeti x 2<br />

- Personel istihdam maliyeti x 3<br />

- Kalibrasyon laboratuvarı (veri odası) maliyeti x 4<br />

Toplam Kalibrasyon Maliyeti x 0<br />

+k.x 1<br />

+x 2<br />

+x 3<br />

+x 4<br />

=x<br />

Harici Kalibrasyon Maliyeti<br />

- Zaman maliyeti y 0<br />

- Kalibrasyon maliyeti y 1<br />

- Rekalibrasyon maliyeti n.y 2<br />

- Taşıma riski maliyeti y 3<br />

- Sigorta v.s maliyeti y 4<br />

Toplam Harici Kalibrasyon Maliyeti y 0<br />

+y 1<br />

+n.y 2<br />

+y 3<br />

+y 4<br />

=y<br />

KARAR<br />

olarak özetlenebilir.<br />

SONUÇ<br />

X < Y ise Dahili<br />

Y < X ise Harici<br />

Sonuç olarak tıbbi cihaz kazalarının başlıca nedenleri;<br />

hatalı veya kusurlu cihazların kullanımı, tıbbi cihazların<br />

hatalı kullanımı, kullanıcı eğitiminin yetersiz olması, tıbbi<br />

cihaz bakım ve kalibrasyonunun yetersiz olması, yeni<br />

teknolojilerin kullanımında tecrübe ve bilgi eksikliği şeklinde<br />

sayılabilir. Yukarıdaki nedenlerden birinin veya bir<br />

kaçının hastane tarafından ihmali mesleki kazalara yol<br />

açmaktadır.<br />

Tıbbi cihazlarla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının, bu cihazları<br />

kullanan kullanıcıların sorumluluğu vardır. Bir<br />

cihaz herhangi bir hastaneye satın alındığından itibaren<br />

hastanenin malı olmakta ve bu cihazla ilgili ortaya<br />

çıkabilecek her türlü aksaklıklardan ve hasta güvenceliğinden<br />

hastane sorumlu tutulmaktadır. Öyleyse,<br />

tıbbi cihaz kalibrasyonu için yukarıda özet halinde sunulan<br />

işlemlerin gerçekleştirilmesi ile hastanede sağlık<br />

hizmetlerinin daha kaliteli sunulması sağlanırken aynı<br />

zamanda tıbbi cihaziarın kalitesinde, bu cihazlarla gerçekleştirilecek<br />

her türlü işlemin güvenirliliğinde, tıbbi<br />

cihazların yaşam süreci içerisinde sağlayacağı maliyet/<br />

etkililik analizlerinin yapılmasında hastanelere önemli<br />

yararlar sağlanacak ayrıca ihmallerden doğabilecek<br />

risklerin minimize edilmesine de neden olacaktır.<br />

78


Örgüt Kültürü ve<br />

KALİTE YÖNETİMİ<br />

ÖRGÜT KÜLTÜRÜ<br />

Günümüzün artan rekabet koşullarında teknolojinin ve<br />

beraberinde getireceği yeniliklerin işletme performansına<br />

olan etkisi gittikçe önem kazanmaktadır. Global ve<br />

yerel pazarlarda işletmelerin rekabetçi olabilmeleri için<br />

mutlaka kalite konusunda çalışmalar yapmaları gerekmektedir.<br />

Başarı, yeniliğin öneminin kavranılmasından<br />

ve kalitenin tanımlanmasından geçmektedir (Erdil ve<br />

diğ, 2005). Standart, kalite ve yenilik uygulamalarının<br />

işletmelerde başarılı olması örgü<strong>tse</strong>l bazı değişkenlere<br />

bağımlı hale getirmiştir. Teknolojik yeniliklerin anlık<br />

izlenmesinin oldukça zor olduğu bu dönemde, işletmeler<br />

ancak farklı yönetim tarzları ve uygulamalarıyla<br />

başarıya ulaşmaktadırlar. Başarı, işletmelerin sadece<br />

“kusursuz ürün” üretme ve belirlenmiş “satış politikası”<br />

ile bu mükemmel ürünleri sat ilkesini izlemelerinde<br />

değil, daha yüksek rekabet avantajı sağlayıcı yöntem<br />

ve yolları izlemeleri ile ilişkilidir. Bu rekabetçi çevre işletmeleri<br />

faaliyette bulundukları sektörün dışındaki sektörlerdeki<br />

işletmelerle rekabet eder duruma getirmiştir.<br />

İşte bu yoğun rekabet koşulları altında işletmelere<br />

üstünlük sağlayan en önemli gelişmelerden biri kalite<br />

yönetimi felsefesi olmuştur. Ancak işletmelerin bu yönetim<br />

yaklaşımını uygulayabilmeleri bu felsefeye uygun<br />

bir örgüt kültürüne sahip olabilmeleri ile mümkündür.<br />

Kültürel değişimi başarıyla gerçekleştirebilmek, işletme<br />

yöneticilerinin işletme stratejilerini bu yapıya uyarlayabilmeleri,<br />

gerekirse stratejik değişime uygun örgüt<br />

içi kültürel değişime gitmeleri, çalışanları bu değişime<br />

hazırlayabilmek için onları eğitmeleri gibi uygulamaları<br />

Prof. Dr. İsmail Hakkı BİÇER<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi<br />

Yrd. Doç. Dr. Işık ÇİÇEK<br />

Akdeniz Üniversitesi, Alanya Mühendislik Fakültesi<br />

başarıyla gerçekleştirmelerine bağlıdır. Gerekli kültürel<br />

değişimi ve uyumu sağlayamayan işletmeler, rekabetçi<br />

üstünlüğün aracı olan gördükleri (toplam) kalite yönetimi<br />

uygulamalarından dolayı gelecekte hayal kırıklığı<br />

yaşayabilirler. Bu noktada, işletmelere önemli rekabet<br />

gücü kazandıran kalite yönetimi uygulamalarını başarıyla<br />

sürdürebilmek için, örgüt kültürünü kavramını<br />

tanımak ve kalite yönetimi açısından önemini görmek<br />

zorunludur (Kaya, 2010). Kalite yönetimi felsefesinin<br />

uygulanmasında tek bir yaklaşım olmayıp, benimsenen<br />

yaklaşımların uygulanabilmesi için mutlaka örgüt<br />

kültürü geliştirilmelidir (Sohal ve Terziovski, 2000; (Erdil<br />

ve diğ, 2005).<br />

Gerçekleştirilen araştırmalarda örgüt kültürünün kaliteyle<br />

ilişkisi ortaya konulmakla birlikte, kalite kültürü<br />

kavramı da literatürde sık sık kullanılmaktadır (Erdil ve<br />

diğ, 2005; Irani ve diğ, 2004). Birçok işletme toplam<br />

kalite tekniklerini ve araçlarını kullanılarak Toplam Kalite<br />

programlarını düzenlemeye yönelmişlerdir. Toplam kalite<br />

programları, kalite uygulamalarını olanaklı hale getiren<br />

ya da engelleyici örgüt kültürü boyutlarına da dikkatleri<br />

çekmiştir (Maull ve di ğerleri., 2001). Oluşturmak<br />

79 KASIM <strong>2013</strong>


istenilen yeni değişimlerden önce mevcut kültürel norm<br />

ve değerlerin, davranış kalıplarının teşhisi gerekir (Erdil<br />

ve diğ, 2005). Bu çalışmada kalite yönetimi uygulamaları<br />

için literatürde sıklıkla atıf alan Rekabetçi Değerler<br />

örgüt tipolojisi açıklanarak kalite yönetimi uygulamaları<br />

ile ilişkili olan boyutları gösterilmiştir.<br />

Örgüt kültürü<br />

Örgüt kültürü olgusuna artan ilginin sebepleri çok çeşitli<br />

olmakla beraber bunun en önemli nedeni yönetim<br />

teorisindeki gelişmelerdir (Vural, 2003).<br />

Örgüt kültürüne ilişkin tek bir doğru tanımdan ya da<br />

görüşten söz edebilmek oldukça güçtür (Ott, 1989;<br />

Scholl, 2003). Örgüt kültürünün yönetim, iletişim, psikoloji,<br />

sosyoloji ve antropoloji gibi farklı disiplinler içinde<br />

yer alan araştırmacılar tarafından çalışılması, söz konusu<br />

olguya ilişkin farklı tanımların ve görüşlerin ortaya<br />

çıkmasına neden olmuştur (Gizir, 2003). Schein (1985)<br />

örgüt kültürünü, örgütün dış çevreye adaptasyonu ve<br />

iç bütünleşmesi sırasında yarattığı ve geliştirdiği, yeni<br />

üyelerine en doğru algılama, düşünme ve hissetme<br />

yolu olarak aktardığı temel varsayımlar modeli olarak<br />

tanımlarken, Morgan (1998) örgüt kültürünü, insanların<br />

yaşadıkları dünyayı birlikte yaratmasını ve yeniden<br />

kurmasını sağlayan aktif, yaşayan bir olgu olarak ele<br />

almıştır. Örgüt kültürüne ilişkin çok çeşitli tanımlamalar,<br />

yönetim ve örgüt kuramlarında kültür kavramının birden<br />

fazla anlama gelebilen bir özellik göstermesinden<br />

etkilenmiştir (Durğun, 2006)<br />

Örgüt kültürü, “örgü<strong>tse</strong>l gelişimin sağlanması ve işletme<br />

başarısının sürdürülmesi için paylaşılan değerler,<br />

inançlar, beklentiler, normlar, artifaktlar (el sanatları,<br />

güzel sanatlar, tarihi eserler vb.) ve sayıltıların bir araç<br />

olarak kullanılmasıdır” olarak tanımlanmıştır. Örgüt kültürü<br />

üyelerinin kimliklerini de şekillendirir (Parker, 2003).<br />

Örgüt kültürü, belli bir grup tarafından kendisinin, gerek<br />

çevreye uyumu gerekse iç bütünleşmesi sırasında<br />

öğrendiği, geçerliliği kabul edilebilecek düzeyde olumlu<br />

sonuç vermiş olan ve bu nedenle örgüte yeni katılanlara<br />

işletmedeki davranışları algılamanın, düşünmenin<br />

ve hissetmenin doğru yolu olarak gösterilen bir takım<br />

varsayımlardan oluşur (Shein, 2010). Örgüt kültürü<br />

aynı zamanda örgütlerin kendi amaç ve faaliyet yapısından<br />

kaynaklanan özellikleri ile toplumsal değerlerin<br />

bir birleşimi olup dayanıklı ve genellikle yazılı olmayan<br />

kurallar, neyin önemli olduğuna ilişkin standartlar olarak<br />

açıklanmakta ve akran, ast ve üstlerle nasıl ilişki kurulacağına<br />

yönelik yerleşik adetleri oluşturabilmektedir (Erdem<br />

ve diğ, 2010 ). Örgüt kültürü, işletme kültürü veya<br />

firma kültürü olarak ifade edilen bu değerler toplamı,<br />

çeşitli yönetim ve organizasyon kavram ve tekniklerinin<br />

uygulanma ve başarılı olma imkanlarını etkileyecektir<br />

(Can, 2008).<br />

Örgüt kültürü, “rasyonel” ve “görüntüsel” araçlarla anlatılabilir:<br />

Rasyonel araçları, işletme amaç ve hedefleri,<br />

kullanılan teknoloji, organizasyon yapısı, politika ve<br />

prosedürler, planlama ve kontrol sistemleri, ödül, ceza,<br />

terfi sistemleri, iletişim ve raporlama sistemleri olarak<br />

ifade edilebilir. Görüntüsel araçlar olarak kullanılan dil,<br />

değer verilen davranış kalıpları, sembol ve simgeler,<br />

estetik, fiziksel ortam ve düzenlemeler, organizasyon<br />

içi merasimler, geçmiş başarılara yönelik hikayeler, sloganlar<br />

ve ders çıkarılan tecrübeler, giyim-kuşam ifade<br />

edilebilir. Her işletmenin kültürü, o işletmenin kullandığı<br />

yönetim tekniklerine yansır. Başka bir ifadeyle, işletmedeki<br />

örgü<strong>tse</strong>l davranış, işletme kültürünün göstergesidir.<br />

Rasyonel ve görüntüsel araçların tamamı, işletme<br />

kültürü çevresinde gelişecektir. Başarılı işletmelerin<br />

sağlam kültürleri olduğu, bunlardan faydalandıkları bir<br />

realite olarak, son yıllarda ortaya çıkmıştır. Küreselleşmeyle<br />

beraber, işletmelerin dış çevre unsurları değişmekte,<br />

bu durum işletmeleri kültürlerini de değiştirmeye<br />

zorlamaktadır. Değişim, değişime uyma, hatta köklü<br />

değişiklikler anlamında “dönüşüm” olarak isimlendirilen<br />

kavramlar, işletme kültüründe değişim şeklinde ortaya<br />

çıkacaktır.Örgü<strong>tse</strong>l kültürlerin değiştirilmesi yönetim<br />

bilimindeki son uygulama alanlarından biridir (Can,<br />

2008).<br />

Örgüt için kültürel farklılıklar örgütün, çevrede tanınmasını<br />

sağlayarak, standartlarını, kalıplaşmış değerlerini,<br />

diğer örgütlerle ve bireylerle ilişkilerini yansıtır. Örgüt<br />

kültürü yönetimsel anlamda süreç ya da sonuç, iş gören<br />

ya da iş merkezli, dar görüşlü ya da profesyonel,<br />

açık ya da kapalı sistem şeklinde, gevşek ya da sıkı,<br />

kuralcı ya da faydacı şeklinde olabilmektedir (Pothukuchi<br />

vd., 2002). Örgüt kültürünün, örgütün uzun vadede<br />

etkin olmasına ve performansı üzerinde olumlu bir<br />

etkiye sahip olduğu da bilinmektedir (Ubius ve Alas,<br />

2009). Güçlü bir örgüt kültürüne sahip olmak bireysel,<br />

grupsal ve bir bütün olarak örgü<strong>tse</strong>l başarı için temel<br />

kabul edilmektedir. Örgüt kültürü sosyal normlar, paylaşılmış<br />

değerler, paylaşılan zihinsel modeller ve sosyal<br />

kimlikler aracılığıyla örgüt üyelerinin davranışlarını örgütleyip<br />

denetlemekte, böylece örgüt üyelerinin ortak<br />

amaçlar etrafında toplanarak benzer şekilde davranıp<br />

düşünmelerine yol açmaktadır (Durğun, 2006). Bu etki<br />

işletme performansına olumlu şekilde yansımaktadır<br />

(Erdem ve diğ., 2010)<br />

Kalite yönetimi uygulamalarının beklenen etkinlikte<br />

gerçekleşmesini mümkün kılacak elverişli örgüt kültürünün<br />

hangi boyutlardan oluşacağı literatürde sıklıkla<br />

80


ekabetçi değerler tipolojisi Camreon ve Quin, 1992) ile<br />

incelenmiştir.<br />

Rekabetçi Değerler Tipoloisi<br />

Şekil 1: Cameron ve Quinn’in Rekabetçi Değerler Örgüt Kültürü Modeli<br />

İşletmeler pazar, rekabet koşulları ve müşteri beklentilerindeki<br />

hızlı değişimlere uyum sağlayabilmek için yeni<br />

örgüt tasarımları ve yönetim yaklaşımları arayışı içine<br />

girmişlerdir. Bu aşamada kültür, sosyal alanda ortaya<br />

çıkan sorunların çözümünde başvurulacak yeni bir kavramsal<br />

çerçeveyi ortaya koymaktadır. Önceleri, örgü<strong>tse</strong>l<br />

etkililik örgü<strong>tse</strong>l çalışmaların merkezinde en baskın bağımlı<br />

değişkeni oluşturuyorken, şimdi ise hisse maliyeti,<br />

üretim, finansal oranlar ve müşteri sadakati gibi değişkenler<br />

ön plana çıkmaya başlamıştır. Örgü<strong>tse</strong>l yapının<br />

incelenmesine yönelik çalışmalarıyla katkıda bulunan<br />

Cameron ve Quinn, dört basamaklı örgü<strong>tse</strong>l hayat döngüsü<br />

modelini geliştirmişler ve ayrı ayrı her basamaktaki<br />

örgütleri birkaç belirgin karakteristik özellikleri ile tanımlamışlardır.<br />

Cameron’a göre örgütler, yaratıcılık ya da<br />

girişimcilik olarak adlandırılan ve kaynaklarının ve ideolojisinin<br />

belirlendiği ilk basamakla çalışmalarına başlamaktadırlar.<br />

İkinci basamak ise üyeler arasında yüksek<br />

düzeyde sadakat, yüz yüze iletişim ve uyumluluğu<br />

gerektiren bütünlük basamağıdır. İkinci evrede var olan<br />

tüm bu gereksinimler örgüt kültürünün varlığı ve devamlılığı<br />

için gereklidir. Örgütün politikalarının ve amaçlarının<br />

belirlendiği, esnekliğin azaltıldığı evre ise “biçimlendirme<br />

ve kontrol” dönemi olarak adlandırılan üçüncü evredir.<br />

Çok amaçlı alt sistemlerin benimsendiği, sorumluluğun<br />

dağıtılmasını sağlayan ve uyuma açık basamak ise “yapının<br />

ortadan kalktığı” dördüncü aşamadır. Cameron ve<br />

Quinn dört farklı kültürel yapı ile kurumlardaki kültürel<br />

yapıyı açıklamaktadır. Bu 4 farklı kültür; insan ilişkileri ve<br />

gelişimi (klan) kültürü, bürokrasi (hiyerarşi) kültürü, piyasa<br />

(pazar) kültürü ve dış çevreye uyum (adhokrasi) kültürüdür.<br />

Araştırmacılar, her bir örgütün kültürel yapısının<br />

bu sınıflamalardan birine yatkın olacağını belirtmekle<br />

beraber, örgütlerin yaşam döngüsü içinde farklı kültürel<br />

yaklaşımlar içinde de olacağını ifade etmektedirler. Kültür<br />

modeli Şekil 1’de gösterilmiştir.<br />

Cameron ve Quinn, geliştirdikleri örgüt kültürü modelinde<br />

örgüt içinde geliştirilen kültür ile bunun örgü<strong>tse</strong>l<br />

başarı ya da etkinliği üzerindeki rolünü araştırarak stratejinin;<br />

örgütün finansal başarısı yanında, örgüt üyelerinin<br />

bekledikleri motive edici ücret ve uygun işgören<br />

yönetimi için de etkili olduğunu varsaymışlardır. Daha<br />

başarılı ya da etkin stratejilerin uygulanmasının işgörenlerin<br />

arzu ve isteklerine, içlerindeki değişiklik ve yaratıcılık<br />

kapasitelerine bağlı olduğunu belirtmişlerdir. Örgü<strong>tse</strong>l<br />

başarı ile örgüt kültürü arasındaki ilişkileri inceleyen<br />

Quinn ve Cameron “Rekabetçi<br />

Değerler” adını<br />

verdikleri bu modelde<br />

örgü<strong>tse</strong>l etkinlik ile ilişkili<br />

olarak dört kültür türünün<br />

özelliklerini şu şekilde<br />

açıklamışlardır.<br />

Dış çevreye uyum<br />

(adhokrasi) kültürü:<br />

Bu kültürel yapı, dinamik,<br />

girişimci ve yaratıcı<br />

bir örgü<strong>tse</strong>l iklimi tarif<br />

eder. Otorite, karizma<br />

temelinde kazanılır ve<br />

örgütün değerleri dikkate<br />

alınarak kullanılır (Cameron<br />

ve Quinn, 1992).<br />

Ayrıca dış çevreye uyum<br />

(adhokrasi) kültürü yeni<br />

şartlar oluştuğunda<br />

kendini hızlı bir şekilde<br />

yenileyebilen esnek, dinamik<br />

ve uzmanlaşmış<br />

örgü<strong>tse</strong>l birimler olarak<br />

tanımlanabilir. Bu örgütlerde<br />

kararlar çoğun-<br />

81 KASIM <strong>2013</strong>


lukla sezgiler sonucunda alınır, liderler yaratıcı ve risk<br />

alıcıdır. Örgütü bir arada tutan unsur deneyselliğe ve<br />

yenilikçiliğe bağlılıktır. Önemli olan en önde yer almaktır.<br />

Kurum uzun dönemde hizmetlerini büyütmeye ve yeni<br />

kaynaklar edinmeye önem verir (Cameron ve Quinn,<br />

1992). Adhokrasi kültüründe en önemli öğeler girişimcilik<br />

ve yeniliktir. Adhokrasiler için girişimcilik; yeni pazar<br />

fırsatlarının araştırılması ve var olan örgüt işleyişi ve<br />

yapısının yenilenmesi, dolayısıyla da değişmesi olarak<br />

ele alınabilir. Değişimi sağlayabilmek ve adhokrasi yeteneğini<br />

geliştirebilmek için de girişimcilik, doğal olarak<br />

vazgeçilemez bir unsur haline gelmiştir.<br />

İnsan İlişkileri ve gelişimi (klan) kültürü: Bu tip<br />

kültürde çalışanlar birbirine çok fazla bağlarla bağlı olduğu<br />

için kurumu bir tür klan olarak tanımlanmaktadır.<br />

Otorite, genellikle örgüt üyeleri tarafından verilir ve bu<br />

gücün kullanımı gayri resmi niteliktedir. Kararlar, katılım<br />

ve anlaşma ile alınma eğilimi taşır. Örgüt sadakat veya<br />

gelenekler ile bir arada tutulur. Bağlılık ve güven son<br />

derece önemlidir (Cameron ve Quinn, 1992). Örgüt insan<br />

kaynaklarını geliştirmenin uzun dönemde sağlayacağı<br />

fayda üzerinde durur ve çalışanlar birbirine destek<br />

olmaya ve morale büyük önem verir.<br />

Bürokrasi (hiyerarşi) kültürü: Mantık ve rasyonellikle<br />

çalışan hiyerarşik yapılanması olan bir örgüt kültürü<br />

tipidir. Kurum içindeki roller, bu pozisyonları dolduran<br />

kişilerden daha önemlidir ve kurumda çalışanlar belirlenen<br />

bu rollerle tanımlanmaktadır. Kurum, tanımlanan<br />

rollere uygun kişileri işe almakta ve böylece kişiselliğin<br />

ötesinde varlığını korumaktadır. Hiyerarşik kültürün hakim<br />

olduğu örgütlerde çalışanların gözetim ve kontrolü<br />

sağlandıktan sonra onlardan itaat beklenir. Bireyden<br />

önceden tanımlanmış görevleri yerine getirmesi, kendinde<br />

fazla bir şeyler katması pek de beklenmemektedir.<br />

Bürokratik kültür ya da diğer bir ifadeyle bürokratik<br />

modelde yeterlilik örgü<strong>tse</strong>l performansın en önemli ölçümsel<br />

kriteridir. Dolayısıyla bir örgüt ne kadar bürokratik<br />

özelliğe yaklaşırsa o kadar etkili olmaktadır. Diğer<br />

bir ifadeyle, bir örgüt ne kadar uzmanlaşmış, ne kadar<br />

merkezi ve ne kadar formal olursa o kadar iyidir denir.<br />

Piyasa (Pazar) kültürü: Bu kültürel yapının başlıca<br />

özelliği, işin bitirilmesi, sonuca yönelik olmasıdır. Kişiler<br />

sıkı rekabetçi ve amaca ulaşma odaklıdır. Bireyler kendilerinin<br />

somut olarak ürettiklerine göre değerlendirilerek,<br />

başarı odaklı olmaları için teşvik edilirler. Bu kültürlerdeki<br />

liderler, üretici ve rekabetçi rol üstlenir. Liderler işlerin<br />

yürütülmesi konusunda katı ve talepkardırlar. Örgütü bir<br />

arada tutan unsur kazanmaya verilen önemdir. Örgüt<br />

tarzı, sıkı ve sürdürebilir rekabetçiliği içerir. Bu tür örgüt<br />

yapıları daha çok dış çevredeki faktörlere odaklanır (Cameron<br />

ve Quinn, 1992). Endüstrinin yapısı, teknolojik<br />

değişim ve rekabet koşullarının baskısından ve örgütlerde,<br />

ekonomide ve teknolojide meydana gelen değişmenin<br />

örgütü genel olarak değişime zorladığı düşüncesinden<br />

hareket edildiğinde, örgü<strong>tse</strong>l değişiminin aynı<br />

zamanda kültürel değişimi de kapsadığı gerçeğini kabul<br />

görür. Cameron ve Quinn’in pazar modeline göre, her<br />

bir örgüt kültürü modeli, örgütün içinde bulunduğu gelişme<br />

ve değişim düzeyini ortaya koyar. Örgütün gelişme<br />

ve değişim düzeyi aynı zamanda, içinde bulunduğu<br />

endüstrinin yapısı, teknolojik değişim ve rekabet koşullarının<br />

etkisi altındadır. Bu bağlamda, örgütün değişme<br />

ve gelişme sürecinde oluşan örgüt kültürü, iç çevrenin<br />

yanı sıra, endüstriyel çevrenin de bir ürünü olarak ortaya<br />

çıkmaktadır (Erdem ve diğ, 2010).<br />

Kalite Yönetimi<br />

Pazarlama biliminde, kalite kavramının tanımı “müşteri<br />

istek ve beklentilerinin karşılanması” dır. Yönetim<br />

biliminde özellikle kalite yönetimi çalışmalarında kalite,<br />

mal ya da hizmet sunulan kişilerin (müşteriler) beklentilerini<br />

karşılama düzeyidir. Kalite zamanla standartlara,<br />

şartnameye uygunluk, giderek kullanıma uygunluk biçiminde<br />

tanımlanmıştır. Çağdaş yönetim biliminde kalite,<br />

sadece ürün üzerine yoğunlaşmayan, tüm üretim<br />

sürecini güvenilir, verimli ve etkin çalışmasını sağlayacak<br />

sistem anlayışıdır.<br />

İşletmelerde ürün ve verilen hizmetlerin kalitesinin belirlenmesinde<br />

dikkate alınması gereken faktörler; etkenlik,<br />

etkililik, verimlilik, yasallık, kabul edilebilirlik, optimal<br />

olma ve eşitliktir.<br />

Kalite denetimi, mal ve hizmet üretiminde kaliteyi gerçekleştirmek,<br />

sürekliliğini sağlamak ve geliştirmek için<br />

kullanılan teknikler ve faaliyetleri kapsar. Kalite güvencesi,<br />

standartların belirlenmesi, standartların periyodik<br />

bir şekilde gözden geçirilmesi ve bu standartlara<br />

uygun üretim süreçlerin sürekli geliştirilmesidir. Kalite<br />

güvencesinin üç temel öğesi üzerinde görüş birliğine<br />

varılmış standartlar, bu standartlarla mevcut durumun<br />

karşılaştırılması ve standartları karşılamayan faaliyetlerin<br />

düzeltilmesi olarak ifade edilebilir.<br />

Kalite ve standartların geliştirilmesi için uygulanan yönetim<br />

anlayışı toplam kalite yönetimidir. Toplam Kalite<br />

Yönetimi (TKY), kapsamlı, sistemli, müşteri odaklı yönetim<br />

taktik ve stratejiler bütünüdür. Şöyle ki TKY salt<br />

bir örgü<strong>tse</strong>l iç etkinlik değil; planlama, üretim sürecini<br />

ve sonrasını birlikte ele alan müşteri odaklı, geniş kapsamlı<br />

bütüncül bir yaklaşımdır (Pamela & Goodman<br />

1998). Toplam kalite yönetimi (TKY), sunulan hizmetlerin<br />

kalitesinin sürekli yükseltilmesi amaçlayan ve kurumunca<br />

katılıma dayanan bir yönetim anlayışıdır.<br />

82


TKY, kalite denetimi ve kalite güvencesi anlayışlarını<br />

içinde bulundurmakla birlikte, kalite kavramını ve kaliteli<br />

hizmet sunumuna farklı bir anlayış getirmektedir.<br />

TKY, ne kalite denetimi gibi sadece sonuçlar üzerinde<br />

odaklanmakta, ne de kalite güvencesi gibi sadece<br />

süreçlere ağırlık vermektedir. TKY, kaliteyi bir kurumsal<br />

kültür olarak görmekte ve kaliteyi bütün birim ve personelin<br />

katılımını sağlayan süreçlerin bir neticesi olarak<br />

görmektedir.<br />

TKY, önemini giderek artırarak, güncelliğini korumuş<br />

temelde sentezci bir özellik taşıyan yaklaşımdır. TKY,<br />

klasik yönetim bilimcilerinin geliştirdiği ölçme araçlarını<br />

(istatistik vb.), davranışçı kuramın insana yönelik<br />

varsayımlarını ve önerilerini ve günümüzün pazarlama<br />

kuramlarını bir sistem felsefesi içinde bütünleştirme temeline<br />

dayanır. 1980’li yıllarda güncel hale gelen TKY<br />

yaklaşımının uygulanabilmesi için, kurum bütününde<br />

çok yönlü değişikliklerin sağlanması gerekir. TKY bir<br />

işletme ya da kurumun planlama, üretim, dağıtım satış<br />

ve satış sonrası bakım onarım gibi tüm yönetim ve üretim<br />

süreçlerinde işlevsel ve stratejik eşgüdümle müşteri<br />

tatminini maksimize etmeye amaçlayan bütüncül bir<br />

yönetim biçimidir (Dessler 1998).<br />

TKY, çeşitli yönetim ilkeleri, teknikleri ve araçları içerir.<br />

Kurumsal faaliyetlerde bu ilkelerin göz önüne alınması<br />

ve araçların doğru biçimde uygulanması sonucunda,<br />

kalite, verimlilik, müşteri tatmini ve çalışan tatmininde,<br />

ve ortaya çıkacak kurumsal performansta büyük<br />

gelişmeler gerçekleştirilebilecektir. TKY ilke ve araçları<br />

şunlardır:<br />

Müşteri odaklı olma: Müşterilerin tatmin edilmesi<br />

en önemli başarı ölçütüdür. TKY, sadece dış müşteri<br />

olan kişiler üzerinde odaklanmamakta, aynı zamanda<br />

iç müşteri olan çalışanların da tatminini ön plana çıkarmaktadır.<br />

Her yerde ve her şeyde öncelikle kalite: TKY, sistem<br />

yaklaşımına dayanarak örgütü birbirleriyle ilişkili<br />

bölümler ve faaliyetler bütünü olarak görmektedir. TKY<br />

yaklaşımına göre, kalite başka başarı ölçütlerinden (verimlilik,<br />

maliyet, hız vb.) önce gelir.<br />

Süreç yönetimi: TKY felsefesine göre, bir ürün veya<br />

hizmetin kalitesini, o ürün veya hizmetin üretimi için<br />

sürdürülen faaliyetlerin kalitesi belirlemektedir; faaliyetlerin<br />

kalitesi arttıkça, ürün ve hizmetlerin kalitesi de<br />

artmaktadır.<br />

Bölümler arası işbirliğine dayalı yaklaşım ve sosyal<br />

sorumluluk. TKY, bölüm yöneticilerini içine alan bir<br />

yönetim ekibinin kurulmasını ve bu ekibin bölümler<br />

arasındaki işbirliğini sağlamasına dayalı bir yaklaşımdır.<br />

Bunun yanısıra, tedarikçilerle işbirliği de önemlidir.<br />

Tedarikçilerle güvene dayalı bir işbirliği içinde, rekabet<br />

gücünü artıracak girdileri en kaliteli, en ekonomik ve<br />

en hızlı şekilde temin etmek amaç olmalıdır.<br />

Personel katılımı ve ekip yaklaşımı: TKY yaklaşımı,<br />

personel yeterliliğinin yüksek olmasını, karar alma ve<br />

süreç iyileştirme faaliyetlerinde personelin düşüncesinin<br />

alınmasını gerekli tutar. TKY, ekip çalışmasına dayanır.<br />

Sürekli geliştirme: TKY, sürekli gelişmeyi esas alır.<br />

Sürekli gelişme, kalite performansının devamlı gözden<br />

geçirilerek yükseltilmesidir. Sürekli gelişme için, döngüsel<br />

yaklaşım (planlama, uygulama, denetim ve düzenleme)<br />

benimsenmelidir.<br />

Standardizasyon: Standartlaştırma ve sürekli gelişimin<br />

birlikte başarılması, TKY yaklaşımının uygulamasını<br />

zorlaştıran önemli bir ögedir.<br />

Veri ve araçların kullanılması: TKY, sürekli gelişmeyi<br />

gerçekleştirmek ve ölçümlemek için sayısal ve niteliksel<br />

veriler kullanır. TKY için kullanılan başlıca araçlar<br />

balık kılçığı, pareto, kontrol listeleri, eğilim analizi, dağılım<br />

diyagramları ve histogramlardır.<br />

Eğitim: TKY anlayışına göre, personel hem kendi çalışmalarının<br />

hem de grup etkinliklerinin kalitesinden<br />

sorumludur. TKY’nin başarılı bir şekilde uygulanması<br />

için gereken şartlardan birisi, çalışanın TKY felsefesi ve<br />

TKY araçlarının kullanımı konusunda eğitilmesidir. Kurumun<br />

bütün çalışanlarından, kalite yönetimi konularında<br />

eğitim aldıktan sonra öğrendiklerini günlük hayatlarında<br />

kullanmaları beklenir. Böylece toplam kalite “ortak<br />

dil”e, başka bir ifadeyle, kurumsal kültüre dönüşür.<br />

Değişkenlik ve istatistiğin kullanımı. TKY mal ya da<br />

hizmet üretiminin kalitesindeki değişkenliği açıklamak<br />

ve yönetmek için istatistiksel araçlar kullanmaktadır.<br />

Değişkenliğin kaynağına göre uygun düzeltme araçları<br />

kullanılarak değişkenlik denetim altına alınır.<br />

Önleme: TKY, problemlerin, meydana gelmeden önlenmesini<br />

zorunlu kılar. Bu problemin meydana gelmeden<br />

önlenmesi, o problemi çözmekten daha az maliyetlidir.<br />

Ölçme ve izleme: TKY’de, ölçme ve izleme faaliyetleri<br />

ağırlıklıdır (Can, 2008)<br />

Örgüt kültürü ve kalite yönetimi ilişkisi<br />

İki kurumsal başarı faktörü olan kalite ve inovasyon<br />

arasında sinerjinin ortaya çıkması uygun bir örgüt kültürü<br />

ile mümkün olabilecektir (Irani ve diğ, 2004). Kalite<br />

yönetimi için beklenen sonuçların elde edilememesi-<br />

83 KASIM <strong>2013</strong>


nin, kalite yönetiminin göz önüne alınan evrensel yaklaşımı<br />

nedeniyle olabileceği yönetim literatüründe ifade<br />

edilmiştir. Bu anlayış tüm kalite yönetimi girişimlerinin<br />

evrensel olarak tüm örgütlere uygulanabileceğini önermektedir.<br />

Oysa örgütlerdeki bağlamsal değişkenler<br />

farklı kalite yönetimi uygulamalarını anlamada önemlidir.<br />

Bu faktörler arasında en önemli görüleni örgüt<br />

kültürüdür. Bu nedenle kalite yönetimi girişimlerini başlatmadan<br />

önce pek çok kurum kültürel karakteristikleri<br />

göz önüne alır (Maue et al, 2001).<br />

TKY bütün çalışanların bilgi, beceri ve yaratıcılıklarını en<br />

üst seviyede kullanabilmelerini sağlayacak ve bunları<br />

sürekli geliştirmelerine imkan verecek bir örgü<strong>tse</strong>l yapı<br />

ve örgüt kültürünün oluşturulmasını gerektirir (Can,<br />

2008).<br />

Örgüt kültürü kaliteyi de içeren işin tüm boyutlarına<br />

yönelik bireylerin algılarını değiştirebilecektir. Mandal<br />

ve diğ (1999) kültürel değişikliklerin kalite politikalarını<br />

uygulamada en önemli kriterlerden biri olduğunu vurgulamışlardır<br />

(İrani ve diğ, 2004). Kalite yönetimi değişime<br />

açık kültürlerin önemine dikkat çekmektedir.<br />

“Eski şeylerin en iyi şey” olduğuna yönelik inanış artık<br />

geçerli değildir. Yaratıcı düşünme, yeni fikirlere açıklık<br />

ve işbirliğinin hakim olduğu bir çevre örgüt kültürü ile<br />

sağlanacaktır. (İrani ve diğ, 2004). Kaliteyi odak olan<br />

bir değişim genellikle işletmenin içsel kültürünün radikal<br />

bir şekilde yeniden düzenlemesini gerektiren bir dönüşümdür.<br />

Slui ve diğ (1995) tarafından gerçekleştirilen<br />

bir araştırmada güçlü kurum kültürünün, kaliteyi operasyonel<br />

düzeyde geliştirme ve işletme performansı ile<br />

ilişkisi gösterilmiştir (İrani ve diğ, 2004).<br />

Klein (1995) tarafından yapılan araştırmada kültürün<br />

hizmet kalitesi üzerindeki doğrudan etkisi kanıtlanmıştır.<br />

Kalitenin algılanan düzeyi ile yapıcı ve savunucu<br />

(agresif) kültürler arasında olumlu ilişki saptanmıştır.<br />

Detert ve diğ. (2003) okullarda kalite yönetimi kültürünü<br />

ölçümledikleri çalışmada kalite yönetimi için kültür<br />

boyutlarını paylaşılan vizyon, müşteri odaklılık, uzun<br />

dönem odaklılık, sürekli iyileştirme, personelin katılımı,<br />

işbirliği, veri tabanlı karar verme, süreç odaklılık (sistem<br />

odaklılık) ve kalitenin maliyeti olarak belirlemişlerdir. Örgü<strong>tse</strong>l<br />

kültürü olması gereken ve mevcut kültür olarak<br />

iki şekilde değerlendirmişlerdir. Her iki ölçümlemede<br />

ana boyutlarda kalite yönetiminin etkin olarak uygulanabileceği<br />

örgüt kültürü boyutlarının paylaşılan vizyon,<br />

müşteri odaklılık, uzun dönem odaklılık ve sürekli iyileştirme<br />

olduğu gösterilmiştir. Summerill ve diğ. (2007)<br />

risk yönetimi uygulamalarını geliştirmek için işletmede<br />

gerçekleştirilecek su güvenlik projesi için hakim olan<br />

örgüt kültürünün etkisini inceledikleri araştırmada iki<br />

farklı örgütte kültür boyutlarını birinci örgüt için övünç,<br />

şeffaflık, informal ve organik, paydaşlarla iyi ilişkiler,<br />

eğitim ve geliştirme, transfer edilebilecek beceriler ve<br />

proaktiflik olarak belirlemişledir. Diğer örgüt için ise<br />

müşteri memnuniyeti, hırslar, hedef belirleme, eğitim,<br />

insiyatif geliştirme, kar ve etkinlik yönelimi, meslektaşlarına<br />

saygı olarak teşhis etmişlerdir. Pekçok örgüt kültürü<br />

boyutunun projenin uygulanmasına yönelik tutum<br />

ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Prajogo ve McDermott<br />

(2005) kalite yönetimi uygulamaları (liderlik, stratejik<br />

planlama, müşteri odaklılık, bilgi ve analiz, insan ve süreç<br />

yönetimi) ve örgüt kültürü arasındaki ilişkiyi, çeşitli<br />

kültür boyutlarının başarılı kalite yönetimi uygulamalarını<br />

etkileyeceği görüşü ile incelemişlerdir. Farklı örgüt<br />

kültürü boyutlarının farklı kalite uygulamaları ile anlamlı<br />

ilişkisi ortaya konmuştur. Naor ve diğ (2008) şeffaf bir<br />

örgüt kültürünün kalite yönetimi uygulamalarındaki etkisini<br />

göstermişlerdir (Gambi ve diğ, <strong>2013</strong>).<br />

Rekabetçi değerler tipolojisi ile kalite yönetimi uygulamaları<br />

arasındaki ilişki şu şekilde ifade edilebilir:<br />

Kıyaslama (benchmarking): Daha iyi sonuçlara yol<br />

açan en iyi uygulamaları teşhis etmek ve uyarlamak<br />

için kullanılan bir kalite tekniğidir. Müşterilerin bekleyebileceklerini<br />

ve bir süreci yönetmek için işletmenin<br />

başvuracağı yeni yolların öğrenilmesini mümkün kılar.<br />

Dışsal odak ile ilgili olduğu için adhokrasi kültürü ile ilişkilidir.<br />

Yeni standartların geliştirilmesi ve sürekli iyileştirme<br />

için gereklidir.<br />

Hata modu ve etki analizi: Gerçekleşmeden önce<br />

hataları teşhis etme sürecidir. Amaç, nedenleri ve etkileri<br />

en az düzeye indirme ya da yok etmedir. Süreç ve<br />

yeni ürün geliştirme, iyileştirme amacıyla kullanılabilir.<br />

Dışsal çevreyi vurgular. Adhokrasi kültürü ile ilgili olup,<br />

kontrol kararlılık için önemlidir. Bu nedenle teknik üretkenlik<br />

ve performans gelişimi ile de ilgilidir.<br />

84


Kalite fonksiyonunu yayma: Dışsal çevreyi vurgulayan<br />

kültürle ilgili olup, ürün ve süreç tasarımını kullanılan<br />

bir tekniktir. Piyasa ve adhokrasi kültürü ile ilişkidir.<br />

Teknik, örgütün müşterilerin ihtiyaç ve isteklerine hızlı<br />

yanıt vermesinde önemli bir rol oynar.<br />

Beyin Fırtınası: Problemlerin potansiyel nedenleri,<br />

olası çözümler, süreç iyileştirme gibi sorunlara yönelik<br />

fikir üretmek için gruplar tarafından uygulanılan bir<br />

tekniktir. Bu tekniğin kullanımı grup üyeleri arasında<br />

iletişim ve katılımı sağlaması, etkileşimi kolaylaştırması<br />

nedeniyle liderler ile de ilgilidir. Kai-zen de bu teknikle<br />

ilişkili olarak ifade edilebilir. Klan kültürü ve adhokrasi<br />

kültürü ile ilişkilidir.<br />

5S: Görsel sıralama, açıklık, standartları uygulama<br />

gibi çalışma ortamını iyileştirmek için süreç geliştiren<br />

bir tekniktir. Tekniğin büyük bir kısmı örgütün sosyal<br />

yönleri ile ilgilidir (kendi kendine disiplin gibi). Üyelerin<br />

örgü<strong>tse</strong>l bağlılığı önem kazanır. Bu nedenle klan kültürü<br />

ile ilişkisinin yanı sıra, kararlılık, kontrol ve etkinliği<br />

vurguladığından hiyerarşik kültürle de ilgilidir.<br />

Görsel kontrol: Bir iletişim aracıdır. İşin nasıl yapılması<br />

gerektiğini gösteren ve standartlarda herhangi bir sapma<br />

olup olmadığını gösteren bir teknik olup operasyon<br />

ve süreçlerin tam ve hızlı yürütülmesinde önemli<br />

bir destek sağlar. Bilginin yayılımına izin vermesi, açık<br />

iletişim, çalışan katılımı, bağlılığını ortaya çıkaracak<br />

özelliklere sahip olduğundan klan ve hiyerarşi kültürü<br />

ile ilişkilidir.<br />

Kalite araçları: Süreç iyileştirmeyi destekleyen çeşitli<br />

tekniklerdir (balık kılçığı diyagramı, PDCA, pareto analizi…).<br />

Bu teknikler çalışanlara bilgilerini etkin kullanmaları<br />

konusunda yardımcıdır. Bu kullanımlar içsel çevre<br />

ile ilgili olup, kontrol ve etkinliği arayan örgütler için<br />

önemli araçlardır. Klan ve hiyerarşi kültürü ile ilişkilidir.<br />

İstatistiksel teknikler: Üretimin kalitesindeki değişimlere<br />

neden olan etmenleri teşhis etmek için kullanılır.<br />

Ürün tasarımı ve yapabilirliği belirlemek için önemli<br />

bilgiler sağlar. Kontrol ve kararlığı vurgular. Etkinlik, kararlılık,<br />

kontrol yönelimli olduğu için, istatistiksel tekniklerin<br />

kullanımı sonrasında amaçların yerine getirilmesi<br />

ve başarı piyasa kültürünün özelliklerini göstermektedir.<br />

Piyasa ve hiyerarşik kültürle ilişkilendirilebilir.<br />

Önleyici bakım: Periyodik olarak makinelerin kullanımı,<br />

tahmin edilebilen bozulma zamanını ifade eder.<br />

Böylece beklenmeyen arızaların görülme olasılığı azalır.<br />

Kararlılık ve kontrollü üretimi vurgular. Piyasa ve hiyerarşik<br />

kültürle ilişkidir.<br />

Hata – ispat araçları, Poke Yoke: Hata olasılığını<br />

azaltmak için kullanılan bir tekniktir. Kararlılık ve kontrollü<br />

üretimi vurgular. Piyasa ve hiyerarşik kültürle ilişkidir<br />

(Gambi ve diğ, <strong>2013</strong>).<br />

Nowinski ve diğ. (2007) elektronik hasta kayıt sistemine<br />

geçişin örgüt kültürü ve kalite iyileştirme üzerindeki<br />

etkisini inceledikleri boylamsal araştırmada rekabetçi<br />

değerler tipolojisi ile örgütte hüküm süren değerleri<br />

incelemişlerdir. Araştırmada elektronik hasta kayıt sistemi<br />

uygulamaya konuldukça ve kullanımı olgunlaştıkça<br />

kültürde anlamlı bir değişmenin olacağı önerilmiştir.<br />

Son kullanıcıların aktif katılımını gerektiren bu değişikliğe<br />

bağlı olarak uygulama sürecinin artırdığı iletişim nedeniyle<br />

örgütteki klan ve adhokrasi kültür özelliklerinin<br />

artması beklenmiştir. Beklentilerin aksine çalışanlar,<br />

örgütü zamanla daha hiyerarşik olarak değerlendirmişlerdir.<br />

Ulusal kültür ya da bir toplum ya da ülkenin ortak değerleri<br />

de TKY uygulamasını etkiler. Hofstede’nin çalışması<br />

özellikle TKY uygulamasını anlamaya adapte<br />

edilebilir çünkü Hofstede tarafından geliştirilen iki kültürel<br />

boyut (güç mesafesi ve belirsizlikten kaçınma),<br />

kontrol-esneklik değer yönelimleri ile mekanik-organik<br />

yapılarla doğrudan ilişkilidir. Hofstede’ye göre işletmeler<br />

hakkındaki düşüncemizi özellikle güç mesafesi ve<br />

belirsizlikten kaçınma etkiler. Güç mesafesi kültürel<br />

boyutu, toplumun en az güçlü olan üyelerinin güç ve<br />

ödül dağıtımının eşit olmadığını kabul ettikleri dereceyle<br />

ilgilidir. Hofstede, farklı ülkelerin örgü<strong>tse</strong>l hiyerarşilerinde<br />

farklılaştırılmış güç dağılımlarını kabul etmiştir.<br />

Hong Kong, Filipinler, Singapur, Meksika, Venezuella<br />

ve Brezilya gibi yüksek güç mesafesi olan işletmelerin<br />

karar alma üzerinde merkezileşmiş kontrole sahip<br />

olmaları daha muhtemeldir ve bu ülkedeki işletmeler<br />

kontrol-yönelimli kültürlere ve mekanistik yapılara sahiptirler.<br />

Bu işletmelerde TKY, gerçek ve sembolik güç<br />

ve statü dağıtımında önemli değişimleri ortaya çıkarmaya<br />

neden olur. Böyle işletmelerdeki yöneticiler, temel<br />

yöne<strong>tse</strong>l otoriteyi sayma eksikliği konusundaki<br />

algılamalarıyla rahatsızlık hissedebilirler ve işgörenler<br />

yöne<strong>tse</strong>l onay almadan kararları almaktan rahatsızlık<br />

duyarlar. Bu durum, TKY uygulamasının başarısızlığıyla<br />

sonuçlanabilir. Aksine, güç mesafesi düşük olan<br />

Avustralya, Danimarka, İsviçre, Norveç, Finlandiya,<br />

İngiltere ve Amerika gibi ülkelerdeki işletmelerin karar<br />

almayı merkezkaçlaştırması ve işgörenleri yetkilendirmesi<br />

daha muhtemeldir. Böyle işletmeler, esneklik<br />

yönelimli kültürler ve organik yapılara sahiptirler ve<br />

TKY uygulamalarında bu açıdan daha başarılı olmaları<br />

mümkündür. Ulusal kültürün belirsizlikten kaçınma boyutu,<br />

insanların belirsiz durumlardan kaçınmaya ihtiyaç<br />

duyma derecesiyle ve açık kuralları ve düzenlemeleri<br />

şart koşarak ve yeni fikirleri reddederek böyle durumları<br />

yönetmeye çalışma derecesiyle ilgilidir. Yunanistan,<br />

85 KASIM <strong>2013</strong>


Portekiz, Belçika, Japonya, Şili, Arjantin ve Meksika<br />

gibi belirsizlikten kaçınan ülkelerde, insanlar, politika<br />

ve prosedürlerin yapısının olmamasından rahatsızlık<br />

duyarlar ve işgörenler büyük bir karar verme yetkisine<br />

sahip olmayı istemezler. Bu durum, kontrol-yönelimli<br />

değer sistemleri olan ve TKY’yi etkili şekilde uygulama<br />

olasılığı daha az olan mekanik yapılı örgütlere yol açar.<br />

Singapur, Hong Kong, Filipinler, Danimarka, İsviçre,<br />

İngiltere ve Amerika gibi düşük belirsizlikten kaçınan<br />

ülkelerde, insanlar sert politikaların olduğu bir sistemden<br />

rahatsızlık duyarlar ve işgörenler yetkilendirilmeyi<br />

ve kendi kararlarını alma esnekliğini arzularlar. Bu gibi<br />

ülkelerdeki işletmelerin, esneklik-yönelimli kültürlere ve<br />

organik yapılara sahip olmaları ve TKY’yi etkili şekilde<br />

uygulamaları daha olasıdır (Kaya, 2009).<br />

Bu çalışmalar, örgüt kültürünün önemli bir bağlamsal<br />

değişken olduğunu gösterse de çoğunlukla kalite, uygulama<br />

düzeyinde kalmaktadır. Başarılı kalite yönetimi<br />

uygulamaları için örgüt kültürünün önemli rolüne dikkat<br />

çekilmesine rağmen, teknik düzeyde kalite yönetiminin<br />

adaptasyonu ve örgüt kültürü arasındaki ilişkiyi inceleyen<br />

alan araştırmalarının sayısı oldukça azdır.<br />

Toplam kaliteyi değiştirmek için kültürü değiştirmek gerektiği<br />

ya da mevcut kültürden yararlanmak gerektiği<br />

konusunda hala tam bir uzlaşma yoktur. Yöneticiler kurum<br />

kültürünün örgü<strong>tse</strong>l çevre ile ilişkisini periyodik olarak<br />

analiz etmelidirler. Kalite yönetimi uygulamalarına<br />

geçmeden önce kurum kültürünü keşfetmek, kişilerin<br />

temel inançları ve çalışma ile ilgili sahip olduğu değerleri<br />

teşhis etmek önemlidir (Ngowi, 2000).<br />

Kaynaklar<br />

• Cameron, Kim S. ve R. S. Quinn, R. S. (1992), Report<br />

on “Diagnosing and Changing Organizational Culture”,<br />

Massachusetts, Adison-Wesley, 242s.<br />

• Can, A. (2008), Örgüt kültürünün hastanelerde toplam<br />

kalite yönetimi uygulamalarına uygunluğunun testine yönelik<br />

bir araştırma, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi<br />

ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt 13, sayı 3, 293-<br />

307.<br />

• Detert, J., Schroeder, R., Cudeck, R. (2003). The measurement<br />

of quality management culture in schools: Development<br />

and validation of SQMCS, Journal of Operations<br />

Management, 21, 307-328.<br />

• Durğun, S. (2006). Örgüt Kültürü ve Örgü<strong>tse</strong>l İletişim, Yüzüncü<br />

Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt III, sayı<br />

II, 112-132.<br />

• Erdem, R., Adıgüzel, O., Kaya, A. (2010) “Akademik personelin<br />

kurumlarına ilişkin algıladıkları ve tercih ettikleri<br />

örgüt kültürü tipleri, Erciyes Üniversitesi; İktisadi ve İdari<br />

Bilimler Fakültesi Dergisi, 36, 73-88.<br />

• Erdil, O., Kitapçı, H., Turan, E. (2005), Örgüt kültürünün<br />

kalite algısına ve işletme performasına etkisi, İktisadi İdari<br />

Bilimler Dergisi, 19, sayı 5, 259-273.<br />

• Gambi, L., Gerolamo, M, Carpinetti, L. (<strong>2013</strong>). A theoretical<br />

model of the relationship between organizational<br />

culture and quality management techniques. 1 st world<br />

congress of administrative and political sciences, Procedia-social<br />

and behavioral sciences, 81, 334-339.<br />

• Gizir, S. (2003). Örgüt Kültürü Çalışmalarında Yöntemsel<br />

Yaklaşımlar. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 35,<br />

374-397.<br />

• Irani, Z., Beskese, A., Love, P.E.D. (2004), Total Quality<br />

Management and Corporate Culture: constructs of organizational<br />

excellence, Technovation, 24, 643-650.<br />

• Kaya, E. A. (2009). İşletmelerde toplam kalite yönetim uygulamalarının<br />

başarısında örgüt kültürü ve ikliminin önemi,<br />

İş-güç endüstri ilişkileri ve insan kaynakları dergisi, cilt<br />

11, sayı 1, 89-112.<br />

• Maull, R., Brown, P., Cliffe, R., 2001. Organisational culture<br />

and quality improvement. International Journal of<br />

Operations & Production Management 21 (3), 302–326.<br />

• Nowinski, C., Becker, S., Reynolds, K., Beaumont, J.,<br />

Caprini, C. Ve diğ. (2007). The impact of converting to<br />

an electronic health record on organizational culture and<br />

quality improvement, International Journal of Medical Informatics,<br />

76, 174-183.<br />

• Ott, J. S. (1989). The Organizational Culture Perspective.<br />

Chicago: Dorsey Press. (Chapter 3. Organizational Culture:<br />

Concepts, Definitions, and a Typology).<br />

• Parker, M. (2003), Organizational Culture and Identity,<br />

Sage Publications, Britain, 272s.<br />

• Pothukuch Vijay; Damanpour, F., Amanpour, J. C.; Choi,<br />

J.; Chein, C. ve Park, S. H.; (2002), National and Organizational<br />

Culture Differences and International Joint<br />

Venture Performance, Journal of International Business<br />

Studies, 33(2), ss. 243–265.<br />

• Prajogo, D. I., & McDermott, C. M. (2005). The relationship<br />

between total quality management practices and<br />

organizational culture. International Journal of Operation<br />

and Production Manag , 25, no 11, 1101-1122.<br />

• Schein, Edgard H.; (2010), Organizational Culture and<br />

Leadership, Jossey Bass, USA, 436s.<br />

• Scholl, R. W. (2003). Organizational Culture-the Inducement<br />

System. http://www.Cba.uri.edu/school/Notes/<br />

Culture.html.<br />

• Sohal, A.S., Terziovski, M., (2000). TQM in Australian<br />

manufacturing: Factors critical to success. International<br />

Journal of Quality & Reliability Management 17 (2), 158–<br />

167.<br />

• Summerill, C.; Pollard, S. J., Smith, J. A. (2010). The role<br />

of Organizational Culture and Leadership, Science of Total<br />

Environment, 408, 4319-4327.<br />

• Ubius, U. ve Alas, R. (2009), Organizational Culture Types<br />

as Predictors of Corporate Social Responsibility, Engineering<br />

Economics, 1(61), ss. 90-99.<br />

86


Güçlü<br />

Dinamik<br />

Üretken<br />

www.sanko.com.tr<br />

87 KASIM <strong>2013</strong>


KOBİ’LERDE REKABET GÜCÜ<br />

Standardizasyonun<br />

KOBİ’lerin<br />

Rekabet Gücüne<br />

Etkisi<br />

Ramazan USTA<br />

TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanı<br />

Mert LENGERLİOĞLU<br />

TSE Uzman Yardımcısı/İhtisas Kurulları Grup Başkanlığı<br />

Betül Nesibe COŞAR<br />

TSE Mühendis/Uluslararası Standardlar Müdürlüğü<br />

KOBİ TANIMI<br />

KOBİ’ler küresel ekonominin temel aktörleri olmalarına<br />

karşın, literatürde görüş birliğine varılmış bir KOBİ tanımı<br />

henüz bulunmamaktadır. İşletmelerin faaliyet gösterdiği<br />

alanlar, sanayileşme seviyesi, üretim yöntemleri<br />

gibi faktörlere göre KOBİ tanımları değişiklik gösterebilmektedir.<br />

1<br />

ABD’de işletmede çalışan işçi sayısı 250 veya daha az<br />

ise bu işletme, küçük işletme sayılmakta ve işçi sayısı<br />

1000’e ulaştığında büyük işletme olarak isimlendirilmektedir.<br />

Avrupa Birliği ise KOBİ’ler hakkında ortak<br />

bir tanım geliştirmiştir. 7/2/96 tarihli Konsey kararında<br />

belirtilen KOBİ tanımında işçi sayısı, bilanço büyüklüğü<br />

ve bağımsızlık ölçüt alınmıştır. Bu tanımlamada 50’den<br />

çok 250’den az işçi çalıştıran ve yıllık toplam cirosu 40<br />

milyon Euro’yu veya yıllık bilançosu 27 milyon Euro’yu<br />

geçmeyen işletmeler orta ölçekli; 50’den az işçi çalıştıran<br />

ve yıllık cirosu 7 milyon Euro’yu veya yıllık bilanço<br />

tutarı 5 milyon Euro’yu geçmeyen işletmeler ise küçük<br />

ölçekli olarak kabul görmektedir. Bu tanımların yanı sıra<br />

10’dan az işçi çalıştıran işletmeler ise çok küçük işletmeler<br />

olarak isimlendirilmektedir. 2<br />

Ayrıca ISO’nun standard hazırlanmasında KOBİ’lerin<br />

ihtiyaçlarına dair rehber dokümanında yer alan Dünya<br />

Bankası’nın KOBİ tanımına göre ise üç temel kriter bulunmaktadır.<br />

Çalışan sayısı, toplam varlık ve yıllık ciro.<br />

Çalışan sayısı mikro, küçük ve orta işletmeler için sırasıyla<br />

10, 50 ve 300 olarak verilirken toplam varlık veya<br />

yıllık ciro değerleri 100000 dolar, 3 milyon dolar ve 15<br />

milyon dolar olarak belirlenmiştir. Dünya Bankası’nın<br />

değerlendirmesine göre bu üç kriterinden ikisini karşılayan<br />

bir işletme KOBİ olarak sınıflandırılmıştır.<br />

“Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri<br />

ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik<br />

Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile Türkiye’nin KOBİ<br />

kriterleri belirlenmiştir.<br />

Yönetmeliğe göre, on kişiden az yıllık çalışan istihdam<br />

eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan<br />

herhangi biri bir milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler<br />

mikro işletme, elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden<br />

ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi<br />

biri sekiz milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler<br />

küçük işletme, ikiyüzelli kişiden az yıllık çalışan istihdam<br />

eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan<br />

herhangi biri kırk milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeler<br />

orta büyüklükteki işletme” olarak tanımlanmaktadır. 3<br />

KOBİ’LERİN EKONOMİYE ETKİLERİ<br />

1970’lerde yaşanan ve tüm dünyada etkisini gösteren<br />

ekonomik krizin ardından özellikle siyasi, sosyo-kültürel<br />

ve ekonomik alanda köklü bir değişim ve dönüşüm<br />

süreci yaşanmıştır. Ekonomik düzende yeniden<br />

yapılanmayı sağlayan bu dönüşüm süreciyle büyük<br />

hacimlerdeki standart üretim yerine talebe göre esnek<br />

bir üretim sistemine geçilerek KOBİ’lerin ekonomide<br />

önemli bir aktör olmasının önü açılmıştır. KOBİ’ler esnek<br />

yapıları nedeniyle ekonomik değişimlere hızlı ayak<br />

88


uydurdukları ve tüketici talebine istenilen sürede ve nitelikte<br />

cevap verebildikleri için büyük işletmelere kıyasla<br />

piyasada daha etkili hale gelmiştir. 4 Bu bağlamda, KO-<br />

Bİ’lerin ülke ekonomilerinin gelişmesine katkı sağlayan<br />

önemli fonksiyonları şunlardır:<br />

• İstihdam Çeşitliliği Sağlama<br />

• Yeniliklere Uyum Hızı<br />

• Girişimcilik Kabiliyeti<br />

• Ara Ürün Temini<br />

• Yüksek Verimlilik<br />

• Ekonomide Rekabetin Korunması<br />

• Büyümenin Bölgelere Yayılması<br />

• Ekonomik Krizlerin Etkisinin Kırılması<br />

Küçük ve orta büyüklükte işletmeler (KOBİ) sadece<br />

ülkemizde değil, küresel çapta ekonominin en etkin<br />

elemanlarındandır. Avrupa’da istihdamın % 67,4’ü KO-<br />

Bİ’ler tarafından karşılanırken gayrı safi milli hasıla üretiminin<br />

% 58,1’i, 5 ülkemizde de istihdamın % 77,8’lik bir<br />

bölümünün ve cironun % 64,8’inin KOBİ’ler tarafından<br />

karşılanması, yukarıda belirtilen gerçeği destekleyen<br />

sayısal verilerdir. 6<br />

İstihdamı destekleyen, büyük işletmelere ara ürün temini<br />

sağlayan, bölgeler arasında dengeli büyüme ve<br />

rekabetçi ekonominin güvencesini teşkil eden KO-<br />

Bİ’ler, kendilerini ekonominin diğer aktörlerinden ayıran<br />

esnek yapıları ve hızlı karar verme becerileri sayesinde<br />

inovasyona açık ve girişimcilik becerisi yüksek oluşumlardır.<br />

Ekonomide vazgeçilmez ve benzersiz yeri olan<br />

KOBİ’ler, büyük işletmelerden farksız olarak standardizasyona<br />

ihtiyaç duymaktadırlar.<br />

Üreticiler kadar tüketicilerin ve hatta kural koyucuların<br />

ihtiyaçlarının ve taleplerinin standardlara yansıması,<br />

bütün paydaşların standardizasyon sürecine katılımına<br />

bağlıdır. Bu gerçekle beraber standardizasyon ve standard<br />

kullanımı noktasında KOBİ’lerin kendilerine has<br />

sorunları olduğunu yadsımamak gerekir. Bu sorunların<br />

nedenleri için öncelikle KOBİ’lerin güçlü ve zayıf yönlerinin<br />

değerlendirilmesi uygun olacaktır.<br />

KOBİ’LERİN GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLERİ<br />

KOBİ’lerin Güçlü Yönleri<br />

KOBİ’ler ekonomiye sağladığı önemli katkıları nedeniyle<br />

ekonominin motoru olarak düşünülmektedir. Münhasıran<br />

standardizasyon faaliyetleri ele alındığında KO-<br />

Bİ’lere önemli avantajlar sağladığı görülmektedir. Bu<br />

kapsamda KOBİ’lerin güçlü yönleri şunlardır:<br />

• Girişimcilik ve yenilikte önemli bir dinamik güç olmaları<br />

• Standartlara uygun üretim için gerekli olan teknolojik<br />

yenilikleri çok çabuk kavramaları<br />

• Standartlara uygun esnek üretim sistemine çok çabuk<br />

uyum sağlamaları<br />

• Esnek yapıları nedeniyle değişime hızlı ayak uydurabilmeleri<br />

• Yöneticilerin inovasyon ve girişimcilik konusunda istekli<br />

olması<br />

• ilgili mevzuatlara uygunluk sağlayabilme becerisi<br />

• Girişimcilik kapasitelerinin yüksek olması nedeniyle<br />

uluslararası rekabet koşullarına uyumda azimli ve<br />

isteklidir,<br />

• KOBİ girişimcilerinin, üretkenlik ve rekabet edebilirlik<br />

konusunda kendilerine olan güvenleri<br />

KOBİ’lerin Zayıf Yönleri<br />

KOBİ’lerin güçlü yönlerine karşılık, iç ve dış etmenlerden<br />

kaynaklanan yapısal sorunları nedeniyle zayıf yönleri<br />

de mevcuttur. Buna göre;<br />

• AR&Ge, inovasyon ve teknoloji kullanımı konusunda<br />

yeterli tecrübeye sahip olmamaları<br />

• İleri teknolojiye sahip olmayışları nedeniyle standart<br />

üretimden yoksun olmaları ve böylece rekabet edebilirliklerinin<br />

zayıf olması<br />

• Standardizasyon faaliyetlerine katılımı kolaylaştıracak<br />

bilişim teknolojilerinden yoksun olmaları<br />

• KOBİ yöneticilerinin yöne<strong>tse</strong>l becerilerinin sınırlı oluşu<br />

• KOBİ’lerin standardizasyon konusunda bilgiye erişim<br />

imkanlarının kısıtlı olması<br />

89 KASIM <strong>2013</strong>


sunmak için var olan sistemlerde değişiklik gerekliliği<br />

finansal zorluklardan dolayı aşılması güç bir engel teşkil<br />

edebilmektedir.<br />

Standard temin etme ve satın alma: Bazı işletmeler<br />

standard fiyatlarını karşılamakta güçlük çekerken,<br />

içerik hakkında bilgilerinin yetersizliği nedeniyle kimi<br />

durumlarda yanlış standardlara dahi yönelmekte ve bu<br />

durum standardlara harcanan maliyeti daha da artırmaktadır.<br />

Standardizasyonu ve güncel gelişmeleri takip<br />

etme: Standardizasyon sürecine katılım için personel<br />

ayırmakta güçlük çeken KOBİ’lerin, ihtiyaç duydukları<br />

standardlarda güncellemeleri takip edememeleri sonucu<br />

gelişmelerin arkasında kalabilmektedirler.<br />

• Standartların temini, anlaşılması ve uygulanmasında<br />

teknik altyapı, mali durumları ve insan kaynakları<br />

açısından yetersiz olmaları<br />

• Standartlara uygun, kaliteli üretim anlayışından yoksun<br />

olmaları<br />

• KOBİ’lerde çalışan işçi ve işverenlerin eğitim düzeylerinin<br />

yetersiz olması<br />

• Standardizasyon faaliyetlerine katılım için yeterli<br />

mali kaynağa sahip olmamaları,<br />

• Kurumsal kültürün olmayışı 7<br />

KOBİ’LERİN STANDARDİZASYON<br />

SÜREÇLERİNDE KARŞILAŞTIĞI<br />

TEMEL GÜÇLÜKLER<br />

KOBİ’ler kısıtlı personel ve bütçe ile faaliyet göstermektedir.<br />

Dolayısıyla büyük işletmelerden farklı olarak<br />

standardlar için ayrı bütçe ve özellikle küçük işletmeler<br />

için daha da önemlisi nitelikli personel aktarma yönünde<br />

sıkıntıları söz konusudur. 8 Bu sıkıntılardan öne çıkan<br />

aşağıdaki başlıklar incelemeye değerdir.<br />

Doğru standardı bulma: Bazı KOBİ’ler faaliyet alanlarını<br />

ilgilendiren standartları bulmakta güçlük yaşamakta<br />

veya ilgili standartların halen yürürlükte olup olmadığını<br />

takip edememektedirler.<br />

İçeriği yorumlama ve anlama: Standardların içerdiği<br />

teknik detaylar, nitelikli personel istihdamında güçlük<br />

çeken KOBİ’ler için anlaşılması güç ve karmaşık olarak<br />

görülebilmektedir. Ayrıca kimi standardların içinde<br />

başka standardlara atıfların fazla olması, içeriğin anlaşılmasını<br />

daha da güçleştirmektedir.<br />

Standardı uygulama: Standardın içeriğini anlamak<br />

sıkıntısı aşılsa dahi, standarda uygun hizmet ve ürün<br />

Bu güçlükler standardizasyona katılımın avantajdan<br />

ziyade külfet olarak algılanmasına yol açabilmektedir.<br />

Fakat standardizasyon süreci KOBİ’lere kısa vadede<br />

mali açıdan yük getiriyor gibi görünse de, uzun vadede<br />

kar getirecek bir yatırımdır.<br />

STANDARDİZASYONUN KOBİ’LERE SAĞLADIĞI<br />

AVANTAJLAR<br />

Standardlara uygun olarak hizmet ve ürün sunmanın<br />

bütün işletmelerde olduğu gibi KOBİ’ler için de birçok<br />

faydası bulunmaktadır. KOBİ’lerin faaliyetlerinde<br />

standardların kullanılmasının başlıca getirileri aşağıdaki<br />

başlıklar altında toplanabilir.<br />

Kalite artışı ve maliyetin düşürülmesi: Öncelikle<br />

standardlara uygunluk, hatalı üretimin önüne geçerken<br />

kalitenin artmasını sağlayarak maliyetin düşmesine<br />

olanak sağlamaktadır ki bu kısıtlı finansmanla faaliyet<br />

gösteren KOBİ’ler için büyük önem arz etmektedir.<br />

Piyasaya arzın yanısıra, KOBİ’lerin hammadde veya<br />

hizmet kabulünde standardlara uygunluk araması da<br />

maliyetlerin düşmesine yardımcı olacaktır.<br />

Teknik çözümlere erişim: Standardların yetkin teknik<br />

uzmanlarca hazırlanması ve kontrolü ise teknik<br />

bilgi edinmek için personel ve bütçe ayırmakta güçlük<br />

çeken işletmelerin faaliyet alanlarında değerli bilgilere<br />

ulaşmaları için imkan sağlamaktadır. Standardlar aracılığıyla,<br />

halihazırda öğrenilmiş olan ve kullanımı mevcut<br />

çözümleri öğrenmek mümkündür. Böylelikle KOBİ’ler<br />

standardın içerisinde var olan çözümü kullanarak verimliliklerini<br />

artırabilme imkanı bulurlar.<br />

Resmi mevzuata uyum sağlama: Bunların yanısıra<br />

standardlar, yönetmelik ve tebliğlere uygunluk anlamına<br />

gelebilmektedir. Resmi düzenlemede atıf yapılan<br />

standarda uygunluk ile o alandaki resmi gereklilikleri de<br />

yerine getirme imkanı işletmeye sağlanmış olur. Özel-<br />

90


likle çevre, sağlık ve güvenlik alanlarında belirli standardlara<br />

uygunluk şartı sıklıkla aranmaktadır. KOBİ’lerin<br />

standardizasyona yönelmesinin nedenlerinden biri<br />

de resmi mevzuatta standarda uyma zorunluluğudur.<br />

Pazar ulaşımının genişlemesi: Standardlar ticarette<br />

tek bir dil oluşmasını sağlayarak ve ürünlerinin birbiri<br />

yerine geçmesine olanak sağlayarak kaliteyi korurken<br />

ticaretin önündeki engellerin kalkmasına olanak sağlamaktadır.<br />

Böylelikle standardlara uyan işletmelerin<br />

ürün ve hizmetlerini pazarlaması daha kolay olmaktadır.<br />

KOBİ’ler için de standardlara uymak hitap edebilecekleri<br />

pazarın daha geniş bir alanda yer almasına<br />

olanak sağlamaktadır.<br />

Dış pazara ulaşım: TSE’nin de tam üyesi olduğu<br />

CEN-CENELEC Avrupa standard kuruluşlarınca hazırlanan<br />

standardlar bütün AB üyelerince kabul edilmektedir.<br />

Bu standardların önemli bir bölümü AB direktifleri<br />

perspektifiyle hazırlanmakta ve direktiflere uygunluk<br />

için yegane referans sağlamaktadır. Diğer birçok pazarda<br />

bulunmayan bu durum, EN standardlarını çekici<br />

kılmaktadır. Bu özel durum sayesinde, EN standardlarına<br />

uygun üretim yapan bir KOBİ, 500 milyon nüfuslu<br />

AB pazarına ulaşım sağlamış olacaktır. KOBİ’lerin ihracatının<br />

% 91.8’i imalat sanayi ürünleri olduğu, ve KO-<br />

Bİ’lerin ülkemiz ihracatının yaklaşık % 60‘ını ve Avrupa<br />

ülkelerine yapılan ihracatın % 53,3’ünü gerçekleştirdiği<br />

düşünüldüğünde EN standardlarına uyumluluğun önemi<br />

daha da öne çıkmaktadır. 6<br />

STANDARDİZASYONUN KOBİ’LERİN REKABET<br />

GÜCÜNE ETKİSİ<br />

Çalışmanın başında da belirtildiği gibi, 1970’lerde yaşanan<br />

ekonomik krizin aşılabilmesi için tüm dünya ülkelerinde<br />

neo-liberal politikalar uygulamaya koyulmuş<br />

ve ekonomide köklü değişiklikler yaşanmıştır. Ekonomideki<br />

yeniden yapılanma ve küreselleşme neticesinde<br />

bilgi ve iletişim teknolojilerinde hızlı gelişmeler<br />

yaşanmış ve böylece piyasalarda kıyasıya bir rekabet<br />

ortamı oluşmuştur. Ekonomilerin bel kemiği konumundaki<br />

KOBİ’ler, büyük işletmelere nazaran bu rekabetçi<br />

ortamın yıkıcı gücünden daha fazla etkilenmiştir. Bu<br />

durum KOBİ’lerin rekabet gücünü artıracak stratejilerin<br />

günümüzde daha da önemli hale gelmesine neden<br />

olmuştur. 9<br />

Bu gerçekten yola çıkarak bu son bölümde rekabetçi<br />

üstünlük ve rekabet gücü kavramlarına kısaca değinilmiş<br />

ve KOBİ’lerin rekabet gücünü etkileyen faktörlerinden<br />

bahsedilmiştir.<br />

Rekabetçi Üstünlük Kavramı<br />

Rekabetçi üstünlük kavramı, işletmelerin müşteri tatmininden<br />

ziyade müşteri değeri yaratarak, uygun fiyat-kalite<br />

parametreleriyle optimal üretim yaparak ve<br />

müşterilerin beklentilerine istenilen düzeyde ve zamanda<br />

karşılık vererek rakipleri karşısında avantaj sağlaması<br />

anlamına gelmektedir. 10<br />

Rekabet Gücü Kavramı<br />

Özellikle uluslararası rekabet becerisi düşünüldüğünde<br />

öncelikle makro ekonomik yönüyle farklı ülke ekonomileri<br />

arasında ele alınması gereken bir kavram akla<br />

gelmektedir. Fakat aslında mikro bakış açısıyla rekabet<br />

gücü kavramı, doğrudan işletmelerin mal ve hizmetleri<br />

uygun fiyatla ve yüksek kalitede üretip, müşterilere zamanında<br />

teslim etmesi gibi fiyat dışı faktörlerle rakiplerinden<br />

üstün olması anlamına gelir. 11<br />

KOBİ’lerin Rekabet Gücünü Belirleyen Stratejik<br />

Faktörler<br />

KOBİ’lerin rekabet gücünü belirleyen başlıca faktörler<br />

şunlardır:<br />

Üretim Maliyeti: İşletmeler, rekabetçi piyasalarda maliyet<br />

liderliği stratejisi uygulayarak yüksek kaliteli ve düşük<br />

fiyatlı mal ve hizmet üretmekte ve üretim maliyetlerini<br />

düşürmektedir. Böylece maliyet avantajı sağlayarak<br />

güçlü bir pazar payı elde etmektedir.<br />

Kalite ve Standartlara Uygunluk: İşletmelerin rekabet<br />

avantajı elde edebilmesi için tüketicilerin beklentilerine<br />

cevap verebilecek bir kalite anlayışı benimseyerek<br />

standardlara uygun mal ve hizmet üretmesi gerekmektedir.<br />

Nitelikli İşgücü: İşletmelerin mesleki ve teknik açıdan<br />

nitelikli ve eğitimli işgücünü istihdam etmesiyle üretimde<br />

verimlilik artmaktadır. Bu sayede işletmeler rakipleri<br />

karşısında önemli bir rekabet avantajı elde etmektedir.<br />

Bu durum düşük ücretle niteliksiz işgücü istihdam edilerek<br />

rekabetçi bir üstünlük sağlanabileceği düşüncesini<br />

ortadan kaldırmıştır.<br />

Üretim Teknolojisi: Küresel rekabet ortamında işletmelerin<br />

tüketicilerin değişen taleplerine karşılık verebilmesi,<br />

pazar paylarını koruyabilmesi ve rakipleri karşısında<br />

ayakta kalabilmesi için ileri üretim teknolojileri<br />

kullanması gerekmektedir.<br />

Pazar Payı: İşletmeler ulusal ve uluslar arası pazarlarda<br />

elde ettikleri pazar payları sayesinde rakipleri karşısında<br />

önemli bir rekabet avantajı sağlamaktadır. 12<br />

91 KASIM <strong>2013</strong>


Standardizasyonun KOBİ’lerin Rekabet Gücüne<br />

Etkileri<br />

KOBİ’lerin rekabet gücüne etkilerinin daha iyi anlaşılması<br />

için önceki bölümde belirtilen stratejik faktörler<br />

üzerinden irdelemek uygun olacaktır.<br />

Üretimde maliyeti düşürmek standardizasyonun bir işletmeye<br />

getireceği finansal kazancı doğrudan etkileyen<br />

en önemli faktörlerinden sayılır. Standardlara uygun<br />

üretim sayesinde hatalı üretim azaltılarak hem işgücü<br />

hem de hammadde israfının önüne geçilmiş olur.<br />

Ayrıca yönetim sistemleri gibi, farklı alanlarda faaliyet<br />

gösteren işletmelerin dahi faydalanabildiği standardlar<br />

sayesinde işletmelerin verimliliği de artırılabilmektedir.<br />

KOBİ’lerde çevre yönetimi standardlarının kullanımı<br />

üzerine yapılan bir çalışmada, hammadde ve enerji<br />

tasarrufu ile beraber atıkların da azalması ile verimlilik<br />

artırılarak işletmeye ekonomik fayda sağlanabildiği<br />

belirtilmiştir. 6<br />

Standartlara uygunluk daha önce belirtildiği gibi bazı<br />

durumlarda teknik mevzuata uyma zorunluluğundan<br />

kaynaklanmaktadır. Bu gibi standartların zorunlu koşulduğu<br />

durumlar KOBİ’lerin standardizasyona yönelmesinin<br />

temel sebeplerinden biri olarak görülebilir.<br />

Fakat bunun yanı sıra kaliteli üretimin bir bildirisi olan<br />

standartlara uyma, işletmenin marka değerinin yukarıda<br />

tutulması ve toplumsal imajının korunmasına olanak<br />

sağlamaktadır. 20 KOBİ’lerde standarda uygunluğun<br />

imaja etkisinin, işletmenin büyüklüğü ile ters orantılı<br />

olabilmesi ise ilgi çekicidir. 6<br />

İstihdam imkanları yaratmada oldukça etkin olan KO-<br />

Bİ’ler aynı zamanda mesleki deneyim okullarıdır. KO-<br />

Bİ’ler, ilk kez çalışma hayatına atılanların daha fazla istihdam<br />

fırsatı bulduğu işletmeler olduğu gibi, çalışanlar,<br />

zamanla tüm üretim süreçlerini görmekte, hatta fiilen<br />

çalışmakta, bu sebeple çok yönlü esnek–uzmanlaşma<br />

artmaktadır. 13 Fakat işletmeden edindiği tecrübelerle<br />

gelişen bu nitelikli iş gücünün rakip firmalara transferinin<br />

engellenmesi de rekabet açısından ayrıca önem<br />

arz etmektedir. Özellikle kalite ve yönetim standardlarına<br />

uygunluk, çalışanların motivasyon ve moralinin<br />

üst seviyede tutulmasında etkili olmaktadır. 14 Böylelikle<br />

çalışanlarına aynı finansal getiriyi vadeden başka bir işletmeye<br />

karşı rekabet gücü artacaktır.<br />

Daha önce belirtildiği üzere standardlar alanında yetkin<br />

teknik uzmanlarca hazırlanan belgelerdir. İşletmeler<br />

standardları kullanarak ulaşılması güç teknik çözümleri<br />

edinebilmektedirler. Bu teknik çözümleri kullanarak<br />

üretim becerilerini artırmaları ve güncel tutmaları, diğer<br />

işletmelerden bir adım öne geçmelerini sağlayacaktır.<br />

Uluslararası Standard Teşkilatı ISO’nun “Standardların<br />

Ekonomik Getirileri” raporlarından bir çalışmada Botsvana<br />

menşeili, 175 çalışan ve yaklaşık 9 milyon dolar<br />

cirosu olan bir pişmiş kil fabrikasının OHSAS 18001,<br />

ISO 9001 ve pişmiş kil ile ilgili SANS 227 Güney Afrika<br />

standardını kaynak alan BOS 28 standardlarına uyarak<br />

üretim hattında etkinlik ve verimlilikle beraber yıllık cirosunu<br />

% 5’e yakın artırdığı belirtilmektedir. 15<br />

Gelişmekte olan ülkeler ihracatlarını gelişmiş ülkelere<br />

oranla daha büyük oranda artırmaktadırlar. 2000 yılında<br />

gelişmekte olan ülkelerin dünya ihracatında payı<br />

% 35 iken 2009 yılında bu pay % 45 seviyesine kadar<br />

çıkmıştır. 16 Bu durum, gelişen ve gelişmekte olan ekonomiler<br />

arasında rekabetin de arttığının bir göstergesi<br />

olarak kabul edilebilir. Gelişmekte olan ekonomilerdeki<br />

KOBİ’lerin bir özelliği de gelişmiş ülkelerde bulunan<br />

büyük işletmelere ürün temin etmeleridir. Standardlara<br />

uygun üretim yapan işletmeler, ürün tedarik etmede<br />

yine standardlara atıf yaparak tedarikçi spektrumlarını<br />

genişletebilmektedirler. Böylelikle kısıtlı sayıda tedarikçi<br />

ile çalışmak zorunluluğundan kurtulup, standardlara<br />

uygun ürün temin edebilen başka bir tedarikçiyle çalışma<br />

imkanı bularak daha esnek bir tedarik yapısına<br />

ulaşmaktadırlar. Bu durumda gerekli standarda uygun<br />

üretim veya servis sağlayan bir KOBİ, esnek tedarik<br />

yapısı olan bir işletmeye ürün veya hizmet temin etme<br />

şansı bulabilecektir. Bazı müşteriler belirli standartlara<br />

uyumlu faaliyet göstermediği takdirde KOBİ ile iş anlaşması<br />

yapmadığı gibi, 17 tedarik zincirinde KOBİ’lere<br />

yer veren işletmeler uzun vadeli ilişki kuracakları KO-<br />

Bİ’lerden belirli standardlara sürekli uyumu talep edebilmektedir.<br />

18 Bu durum KOBİ’ler içine girdikleri tedarik<br />

zincirinde devamlılığı sağlamak ve edindikleri pazar pa-<br />

92


Rekabette stratejik faktörler<br />

Standardizasyonun rekabete etkileri<br />

- Üretim Maliyeti - Verimliliğin artışı ile finansal üstünlük<br />

- Kalite ve Standartlara Uygunluk - Marka değeri oluşturma<br />

- Nitelikli İşgücü - Toplumsal imajın iyileşmesi<br />

- Üretim Teknolojisi - Çalışanların moral ve motivasyonunda iyileşme<br />

- Pazar Payı - Üretim hattının geliştirilmesi<br />

- Tedarik zincirlerinde yer edinmenin kolaylaşması<br />

- Standartların paydaşlara eşit mesafede olması<br />

sayesinde rekabetin korunması<br />

*KOBİ’lerde rekabeti etkileyen faktörler ve standardizasyonun rekabete etkileri<br />

yını ellerinde tutmak için devamlı olarak standardizasyona<br />

ihtiyaç duyacağı şeklinde yorumlanabilir.<br />

KOBİ’lerin iştirak edebileceği bir diğer pazar ise kamu<br />

sektörüdür. Kamu sektöründe ihaleler teknik şartnamelerle<br />

belirlenmekte ve kimi durumlarda standardlara<br />

uygunluk talep edilmektedir. Standardizasyonu takip<br />

eden işletmeler kamu sektöründen pazar payı elde etmek<br />

konusunda da üstün konumda olacaktır.<br />

Ayrıca daha önce belirtildiği üzere kalite ve standardlara<br />

uygunluk KOBİ’lerin marka değerinin üst seviyede<br />

tutulmasını sağlayarak pazar içerisinde tercih edilen taraf<br />

olmayı sağlayarak işletmenin payının genişlemesini<br />

sağlayacaktır.<br />

Standartlar, bütün paydaşların görüşünün alınmasıyla<br />

oluşturulan dokümanlardır. Büyük işletmelerin yanısıra<br />

konuyla ilgili devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları<br />

kadar KOBİ’ler de görüşleriyle standardın içeriğini<br />

etkileyebilmektedir. Standartların oluşumunda bütün<br />

paydaşlara katılım hakkı tanınması, pazarda rekabetin<br />

bozulmasının önüne geçerek rekabetin korunmasını<br />

sağlamaktadır. Hal böyleyken KOBİ’lerin standartların<br />

oluşumunda katkısı düşük kalmaktadır. Avrupa standard<br />

kuruluşlarının da desteğiyle KOBİ’ler ve standardizasyon<br />

üzerine yapılan geniş kapsamlı “Avrupa standardizasyonuna<br />

KOBİ’lerin erişimi” başlıklı çalışmada,<br />

KOBİ’lerin % 40’ının standardizasyon sürecine katılmanın<br />

önemli olduğunu düşündüğü belirtilmiştir. Fakat<br />

*Standardizasyon’a katılan ve standartların oluşumunda etkisi olan<br />

paydaş grupları<br />

bununla beraber işletmelerin<br />

sadece % 12’sinin standardizasyona<br />

faal olarak katılım<br />

sağladığı görülmüştür. 19<br />

Standardizasyona katılım<br />

için istekli olan KOBİ’lerin<br />

dahi katılım oranlarının düşük<br />

olması, daha önce belirtilen<br />

KOBİ’lere has sıkıntıların<br />

ne kadar engelleyici olabileceğini<br />

vurgulamaktadır.<br />

SONUÇ<br />

Gelişen ekonomiyle beraber gerek ürün ve hizmet<br />

pazarları üzerinde, gerekse nitelikli işgücünün kazanılmasında<br />

rekabet artmaktadır. Ekonominin belki de en<br />

önemli oyuncuları olan KOBİ’lerin rekabet becerisinin<br />

artırılmasında ise standardizasyonun yeri yadsınamaz.<br />

Standardizasyonun getireceği faydalardan üst noktada<br />

yararlanabilmek için standartların getirileri ve standarttan<br />

beklentilerin, doğru standardın belirlenmesinin<br />

ve standardizasyonun çeşitli süreçlerinin işleyişinin<br />

takibinde izlenecek yolların işletmenin güçlü ve zayıf<br />

yönlerine göre belirlenmesi gereklidir. Aksi takdirde<br />

standardizasyon çalışmalarının pazara etkisi beklenen<br />

etkiyi veremeyecek ve işletmenin standardizasyona<br />

yaklaşımı negatif yönde etkilenecektir. Çevre ve güvenlik<br />

konusunda standardizasyon üzerine yapılan bir<br />

çalışmaya katılan KOBİ’lerin neredeyse yarısının, işletmenin<br />

standardizasyona katılımının pazar tarafından<br />

ödüllendirilmediğini düşünmesi bu görüşün önemini<br />

vurgulamaktadır. 17<br />

Standardizasyonun etkilerinin ve sürece katılımın büyük<br />

işletmeler ve KOBİ’ler için aynı olmadığı aşikardır.<br />

Bununla beraber aynı standardı takip eden küçük ve<br />

orta işletmeler süreçlerden farklı getiriler elde edebilmektedir.<br />

Nitelikli elemanlarını daha büyük firmalara<br />

geçişini engellemek amacı güden küçük bir işletme,<br />

çalışanlarının moral ve motivasyonunu yükselme hedefiyle<br />

standardizasyona katılırken, büyük firmalara mal<br />

temini sağlayan orta büyüklükte bir işletme, müşterilerini<br />

kaybetmemek için kalitesini artırma<br />

amacıyla standardizasyona dahil olabilmektedir.<br />

Standardizasyonun işletmelerin finansal<br />

başarısına doğrudan katkısı olan üretimde<br />

rekabete etkisinde iki yönlülük söz konusudur.<br />

Üretim teknolojisinde standardlara<br />

uygunluğu gözeten KOBİ’ler yüksek verimlilik<br />

ve kaliteyle çalışarak rekabet becerilerini<br />

artırabilmektedir. Diğer taraftan<br />

üretim hattı için gerekli hammade teminin-<br />

93 KASIM <strong>2013</strong>


de standardlara uygunluk arayan işletmeler ise kaliteli<br />

girdi sayesinde hatalı üretimlerini azaltarak rakiplerine<br />

üstünlük sağlayabilecektir.<br />

Pazarda yer edinme ve bu yeri koruma ise temel olarak<br />

rekabet ile bağlantılıdır. Günümüzde kamu sektörünün<br />

yanı sıra büyük işletmelerin de tedarik zincirlerine girecek<br />

işletmelerden belirli standartlara uygunluk talep<br />

ettiği görülmektedir. Bu durumda standardizasyonu<br />

sürekli takip eden KOBİ’ler, tedarik zincirlerinde kendine<br />

kalıcı yer edinebilen işletmeler arasında olacaktır.<br />

Tedarik zincirlerinin yanı sıra genel olarak pazarda kalıcı<br />

yer edinmekte firma imajının yeri de ayrıca mühimdir.<br />

Sadece ürün kalitesinin değil, yönetim, çevre ve sosyal<br />

alanda kalitenin göstergesi olan standardizasyonun<br />

firma imajına etkisi işletmelere rekabet konusunda destek<br />

sağlamaktadır.<br />

KOBİ’lerin standardizasyona dahil olma sürecinde mali<br />

zorlukların yanı sıra, özellikle küçük işletmelerde öne<br />

çıkan personel sorunu büyük işletmeler ile aralarındaki<br />

en büyük farklardandır. Fakat bu zorluklara rağmen gerek<br />

kendi öz kaynaklarıyla, gerek diğer KOBİ’lerle birleşerek,<br />

gerekse dışarıdan destek alarak standardizasyon<br />

çalışmalarına katılan işletmeler rakiplerinin önüne<br />

geçme fırsatı yakalayacaktır.<br />

Kaynaklar:<br />

1- KARAGÖZ Melehat, KOBİ’lerin Temel Sorunları, Bu<br />

Alanda Sağlanan Destekler ve Çözüm Önerileri, Yerel<br />

Siyaset Dergisi, Eylül 2008, s: 86<br />

2- TENEKECİOĞLU Birol, ÇALIK Nuri, ERSOY N. Figen,<br />

Avrupa Birliği İle Entegrasyon Sürecinde Küçük ve Orta<br />

Ölçekli İşletmelerin (KOBİ) Rekabet Güçlerinin Artırılması<br />

ve Eskişehir’de Makine İmalatı ve Gıda Sektöründe<br />

Yer Alan KOBİ’ler Üzerinde Uygulama, Anadolu Üniversitesi<br />

İİBF, Sosyal Bilimler Dergisi, 2002-2003,s:120<br />

3- Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri<br />

ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik<br />

Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete,4 Kasım<br />

2012-28457<br />

4- İLHAN Süleyman, KOBİ’ler: Sosyo-Ekonomik Bir Perspektif,<br />

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 16,<br />

Sayı: 2, s: 269<br />

5- Paul Wymenga , Dr. Viera Spanikova, Anthony Barker,<br />

Dr. Joep Konings, Dr. Erik Canton, Annual report<br />

on small and medium-sized enterprises in the EU,<br />

2011/12, Ecorys<br />

6- Küçük ve Orta Büyüklükteki Girişim İstatistikleri, 2011,<br />

TÜİK<br />

7- Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-<strong>2013</strong>),KOBİ Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporu,,s:38-39<br />

8- Ruth Hillary, Environmental management systems and<br />

the smaller enterprise, Journal of Cleaner Production<br />

12 (2004) 561–569<br />

9- KOBİ’lerde Rekabet Gücü Artırma Stratejileri, (Erişim<br />

Tarihi: 27/10/<strong>2013</strong>, (http://Anahtar.Sanayi.Gov.Tr/Tr/<br />

News/Kobilerde-Rekabet-Gucu-Artirma-Stratejileri/163)<br />

10- TİMUÇİN Deniz, Türkiye’de KOBİ’lerin Rekabet Gücü<br />

Ve Rekabet Üstünlüğü Sağlamada Kümelenmenin Etkisi,<br />

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora<br />

Tezi,s:128<br />

11- KISACIK Sadullah,Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin<br />

İzledikleri Rekabet Stratejileri: Adana’daki KOBİ’ler<br />

Üzerinde Bir Çalışma, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,s:41<br />

12- Rekabetçi Üstünlük Stratejileri, (Erişim Tarihi:<br />

27/10/<strong>2013</strong>,(http://Www.Eylem.Com/Strateji/Wrekabet.Htm)<br />

13 Öztürk Özkan, İstihdam Konusunda KOBİ’lerin Önemi<br />

ve KOBİ Alanında Eğitim İstihdam İlişkisi Açısından<br />

Kamu İstihdam Kurumunun Rolü, Türkiye İş Kurumu<br />

GM Uzmanlık Tezi<br />

14- Ruth Hillary, Matthias Gelber, Vittorio Biondi, Marialuisa<br />

Tamborra, An Assessment of the Implementation<br />

Status of Council Regulation (No 1836/93) Eco-management<br />

and Audit Scheme in the Member States<br />

(AIMS-EMAS) (http://ec.europa.eu/environment/emas/<br />

pdf/general/aimsemas_en.pdf)<br />

15- Economic benefits of standards report, Case Study,<br />

Loba<strong>tse</strong> Clay Works (PTY) Ltd, Botswana, ISO<br />

16- Serdar S. Durmuşoğlu, Gerhard Apfelthaler, Dilek Zamantili<br />

Nayir , Roberto Alvarez, Terry Mughan, The<br />

effect of government-designed export promotion service<br />

use on small and medium-sized enterprise goal<br />

achievement: A multidimensional view of export performance,<br />

Industrial Marketing Management 41 (2012)<br />

680–691<br />

17- L. Vassie, S. Cox,”Small and Medium Size Enterprises<br />

(SME) interest in voluntary certification schemes for health<br />

and safety management: preliminary results”, Safety<br />

Science 29 (1998) 67-73<br />

18- Francesco Ciliberti, Pierpaolo Pontrandolfo, Barbara<br />

Scozzi, “Investigating corporate social responsibility in<br />

supply chains: a SME perspective”, Journal of Cleaner<br />

Production 16 (2008) 1579–1588<br />

19- Henk de Vries, Knut Blind, Axel Mangelsdorf, Hugo<br />

Verheul, Jappe van der Zwan, SME access to European<br />

standardization, Rotterdam School of Management,<br />

Erasmus University, August 2009<br />

20- Ruth Hillary, Evaluation of Study Reports on the Barriers,<br />

Opportunities and Drivers for Small and Medium<br />

Sized Enterprises in the Adoption of Environmental Management<br />

Systems, Department of Trade and Industry<br />

Environment Directorate, 1999<br />

94


Standardizasyonun<br />

Kobilerin Rekabet<br />

Gücüne Etkileri<br />

Tansu KORONCU<br />

Goldsit Büro ve Oturma Grupları<br />

Genel Koordinatör<br />

KOBİLERİN REKABET GÜCÜ<br />

Kobi’lerin yaşam öyküleri çoğu kez müteşebbis bir<br />

ruh, parlak bir fikir ve bol miktarda ümit ile başlar. Yakın<br />

çevreden bulunan güvenilir elemanlar kader ortağı olur<br />

bu yolculuğun. Telaşlı bir heyecanla, alelacele kuruluş<br />

gerçekleşir. Her şey çok güzel olacaktır.<br />

Çılgın bir tempo ile çalışmalar sürdürülür. Alınan ilk siparişler,<br />

ilk teslimatlar, ilk tahsilâtlar teyididir adeta doğru<br />

bir yola çıkılmış olmanın. Günler yetmez olur. Haftalara<br />

sığmaz işler ve aylar birbirini kovalar. Hele bir de<br />

işler yolunda gitti ise hemen yan dükkân ya da atölye<br />

kiralanır. Aradaki duvar kırılır ve büyür iş yerleri tıpkı hedefler<br />

gibi. Güven ve dayanışma esastır o zamanlarda,<br />

çok fazla kontrole gerek olmaz. Zaman da yoktur aslında<br />

sistem organizasyonu gibi konulara ayıracak. Ölçümlemeler<br />

kabaca yapılır, standartlar kafalarda ya da<br />

ustaların becerilerindedir. Alelacele alınan kararla gelişir<br />

işletme hem fiziksel hem de yöne<strong>tse</strong>l açıdan.<br />

Sonra bir zaman gelir ki durur. Çakılır kalır yerinde işletme.<br />

İlerleyemez olur. Tam olarak tanımlanamayan, adı<br />

konulamayan bir atalet hâkim olur. Sorunun ne olduğu,<br />

nerede olduğu aranır durur. Sancılı ve sorunlu bir<br />

süreç başlamıştır artık işletme için. Gelenekselleşen,<br />

adeta şirket kültürü halini alan metotlar yeterli değildir<br />

artık daha uzak hedefler için. Göz kararı yaklaşımlar,<br />

ölçülebilen değerler haline dönüşmelidir artık. Ustalık<br />

ve kişisel beceriler yerlerini sistematik bir süreç yönetimi<br />

anlayışına bırakmalıdır. Mutlaka ve derhal standardizasyon<br />

sağlanmalıdır.<br />

Önce işletme içi defanslar oluşur değişime karşı. Alışkanlıklar<br />

öylesine kronikleşmiştir ki, kalın bir duvar gibi<br />

dikilir Kobi’nin gelişme isteğinin karşısına. Daha önce<br />

fayda üreten, katkı sağlayan unsurlar, şimdi aşılması<br />

güç birer engeldir. Öte yandan değişim de kaçınılmazdır.<br />

Çünkü bu entegrasyonu sağlayamayan şirketleri<br />

hazin bir son beklemektedir.<br />

İşte tam bu noktada patronajın, işletmenin geleceği<br />

için beklide en önemli kararı vermesinin zamanı gelmiştir.<br />

Doğru bir zamanlama ve doğru bir planlama<br />

ile sistem entegrasyonu ve standardizasyona geçiş.<br />

Kurumsal model gözden geçirilmeli, yeniden planlanmalı,<br />

süreç analizleri yapılmalı, ölçülebilir verimlilik<br />

sağlanmalıdır. Çünkü gelinen bu yeni noktada rekabet<br />

çok daha acımasız, koşullar çok daha zorludur. Artık<br />

küçülen dünya ve iletişim teknolojisinin erişkinlik düzeyi<br />

zaman kaybetmeye ya da hataya tolerans göstermiyor.<br />

Ya operasyonlarınızı ve ürün standartlarınızı<br />

uyumlaştıracaksınız yenidünyanın yeni gerçeklerine, ya<br />

da sahadan çelmek zorunda kalacaksınız. Önceleri kilometre<br />

ölçeğini kullanırken şimdi santimetreleri, hatta<br />

milimetreleri kullanıyoruz. Önceleri ton bazında konuşurken<br />

şimdi kilogram, hatta gramları konuşuyoruz.<br />

Artık minicik birim karları ile yüksek cirolar yaratacak<br />

maharetli yaklaşımlar geliştirmek zorundayız. Sistem<br />

yönetimi ve standardizasyonu sağlayamadan bunları<br />

başarabilmek imkânsız. Operasyonlarımızı, ürettiğimiz<br />

mal ya da hizmetleri üretim biçimimizi sürekli gözden<br />

geçirmek, sürekli iyileştirmek zorundayız. Ürün ya da<br />

hizmet standartlarımızı ölçülebilir hale getirmek, kalibre<br />

etmek, hiç durmadan gözden geçirmek ve geliştirmek<br />

durumundayız. Özellikle uluslar arası rekabet koşullarında<br />

hem şirketlerimizin hayatlarını sürdürebilmeleri<br />

hem de ülkemizi avantajlı bir noktaya taşıyabilmemiz<br />

bu düşünce sistematiğini cesaret ve kararlılıkla gerçekleştirebilmemize<br />

bağlıdır.<br />

95 KASIM <strong>2013</strong>


ORMANLARIN BELGELENDİRİLMESİ<br />

Ormanların<br />

Belgelendirilmesi<br />

Dr. Kenan KILIÇ<br />

Orman Genel Müdürlüğü<br />

Standardizasyon ve İş Geliştirme Şube Müdürü<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİR ORMAN YÖNETİMİ<br />

Sürdürülebilir Orman Yönetimi (SOY); ormanların gelecek<br />

nesillerin de ihtiyaçlarını da karşılayabilecek şekilde,<br />

bugünkü toplumun ormanlardan beklediği mal ve<br />

hizmet üretimini, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlar<br />

arasında dengeyle karşılanması, diğer bir ifadeyle<br />

“sürdürülebilir kalkınma” ilkelerine uygun olarak yönetilmesi<br />

olarak tanımlanmaktadır. SOY uygulamaları ekonomik<br />

açıdan uygulanabilir, çevresel açıdan güvenilir<br />

ve sosyal açıdan adil olmalıdır.<br />

Orman yönetiminin belgelendirilmesinin ortaya çıkışında<br />

yağmur ormanlarının tahrip edilmesine yönelik<br />

STK’ların başlatmış olduğu kampanyaların büyük bir<br />

etkisi olmuştur. Orman yönetiminin belgelendirilmesi<br />

günümüzde SOY’un en önemli aracı olup, iyi yönetilen<br />

ormanları tanımlamak üzere kullanılan sistemdir.<br />

Gönüllülük esasına dayalı bu sistem sayesinde kaçak<br />

ağaç kesiminin engellenilmesi ile doğaya ve insana zarar<br />

vermeden üretilmiş orman ürünleri ticaretinin teşviki<br />

amaçlanılmaktadır.<br />

“Rio+20 Zirvesi”yle birlikte sürdürülebilir kalkınmada<br />

öne çıkan bir kavram olan “Yeşil Ekonomi (Yeşil Binalar,<br />

Yeşil Kamu Alımları, Yasallık Belgeleri vb.)” kapsamında<br />

orman ürünlerinin sertifikasyonunun önemi giderek<br />

daha çok önem kazanmaktadır. 3 Mart <strong>2013</strong> tarihinde<br />

uygulamaya giren AB Komisyonu kararı ile orman<br />

ürünlerinin AB pazarına girişinde yasallık belgesi istenmektedir.<br />

Sertifikasyon sistemlerinin söz konusu yasal<br />

gerekliliği sağladığı göz önüne alınacak olduğunda orman<br />

ürünlerinin uluslar arası ticaretinde önümüzdeki<br />

süreçte sertifika zorunluluğu getirilmesi şaşırtıcı olmayacaktır.<br />

ORMANCILIKTA BELGELENDİRME<br />

Ormancılıkta; orman yönetimi sertifikasyonu ve gözetim<br />

zinciri sertifikasyonu (Chain of Custody, CoC) olmak<br />

üzere iki çeşit belgelendirme (sertifikasyon) bulunmaktadır.<br />

Orman yönetimi sertifikasyonunda, ormancılık<br />

faaliyetlerinin ekonomik açıdan uygulanabilir şekilde<br />

sosyal açıdan adil/faydalı ve çevresel açıdan güvenilir/<br />

uygun yönetildiğini kanıtlamak isteyen orman yönetici<br />

ve sahiplerine belge verilmektedir. Gözetim zinciri sertifikasyonunda<br />

ise sertifikalı orman ürünlerinin üretim<br />

zinciri doğrulanmaktadır. Gözetim zinciri sertifikasyonu<br />

kapsamında müşterilerine sürdürülebilir yönetilen ormanlardan<br />

üretilmiş odun hammaddesi kullanıldıklarını<br />

göstermek isteyen orman ürünlerinin imalatı, işlenmesi<br />

ve ticareti üzerine faaliyet gösteren şirketlere belge verilmektedir.<br />

2009 yılından bu yana tüm küçük sertifika şemalarının<br />

Resim 1. Uluslararası ormancılık sertifikasyon şemaları<br />

96


PEFC tarafından onaylanarak bünyesine katılmasıyla<br />

birlikte küresel düzeyde iki sertifikasyon şeması (PEFC<br />

ve FSC) egemen hale gelmiştir. PEFC (Orman Sertifikası<br />

Onay Programı - Programme for the Endorsement<br />

of Forest Certification, 1999) ve FSC (Orman Denetim<br />

Konseyi - Forest Stewardship Council, 1993) STK olup<br />

kar amacı gütmemektedir. Her iki sertifikasyon programı<br />

kıyaslanacak olduğunda;<br />

• FSC’nin daha merkezi ve uluslararası kontrolü daha<br />

fazla iken PEFC’nin ulusal otonomisinin daha fazla<br />

olduğu,<br />

• FSC standart geliştirme aşamasında sadece uluslararası<br />

standartların lokal olarak adapte edilmesine<br />

müsaade ederken PEFC’de uluslararası kuralların<br />

oldukça genel olup, ulusal uygulamaya önemli bir<br />

miktarda esneklik sağlandığı,<br />

• FSC’de uluslararası akreditasyon programı mevcut<br />

iken PEFC’nin ulusal akreditasyon sitemini baz aldığı<br />

görülmektedir.<br />

Orta ve uzun vadede her iki sertifikasyon kuruluşunun<br />

da birbirlerini karşılıklı olarak tanımaları beklenmektedir.<br />

Halihazırda her iki sertifikasyon programının da ülkemizde<br />

“Ulusal Üye”si bulunmamaktadır.<br />

Ülkelerin ulusal düzeyde kendi standartlarını ve sertifikasyon<br />

sistemini oluşturmasına izin veren PEFC, şemsiye<br />

(çatı) kuruluş olarak “Ulusal Orman Sertifikasyon<br />

Sistemleri”ni onaylamaktadır. Halihazırda dünya genelinde<br />

32 ülkenin onaylanmış ulusal sertifikasyon sistemi<br />

bulunmaktayken, 5 ülkenin (Çin, Arjantin, Litvanya,<br />

Endonezya ve Kamerun) hazırlık çalışmaları devam<br />

etmektedir. PEFC belgelendirilmiş orman alanı bakımından<br />

en büyük program olup, dünya ormanlarının<br />

253 milyon hektarı PEFC sertifikalıdır. PEFC sertifikalı<br />

ormanların çoğunluğu Kuzey Amerika’da (Kanada ve<br />

ABD başta olmak üzere) ve Avrupa’da (Finlandiya ve<br />

Norveç başta olmak üzere) yer almaktadır. FSC tarafından<br />

belgelendirilen orman alanı 182 milyon hektar<br />

iken, 7,2 milyon hektar alan (yarısı Avrupa’da) ise her<br />

iki sertifikaya birden sahiptir. Dünya genelinde toplam<br />

15,965 şirket PEFC gözetim zinciri belgesine sahiptir.<br />

Dünya genelindeki belgelendirilen orman alanının miktarı<br />

her yıl ortalama % 8-10 arasında artmaktadır.<br />

SERTİFİKALI ORMAN ÜRÜNLERİ<br />

SOY’un gereklerini karşılayan ormanlardan üretildiği<br />

doğrulanan ve bağımsız üçüncü taraf kuruluşlarca verilen<br />

etiketlere sahip ürünler “Sertifikalı Orman Ürünleri”<br />

olarak adlandırılmaktadır.<br />

Orman ürünleri sertifikasına sahip olunması sayesinde<br />

Resim 2. PEFC sertifikalı orman ürünleri<br />

firmalar, orman ürünleri piyasasındaki en yüksek sosyal<br />

ve çevresel standartlara uyulduğunu göstererek, özellikle<br />

çevresel duyarlılığı yüksek yeni pazarlara girme<br />

olanağına sahip olmaktadırlar. Yapılan çeşitli araştırmalarda<br />

sertifikalı orman ürünlerinin % 10 ila 30 arasında<br />

daha yüksek bir fiyattan pazarlanıldığı belirtilmektedir.<br />

ORMANLARIMIZDAKİ SERTİFİKASYON<br />

FAALİYETLERİ<br />

Ülkemizin orman alanı 21,7 milyon hektar olup (% 27,6),<br />

tamamının (% 99,9) mülkiyeti devlete ait olmak üzere<br />

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından işletilmektedir.<br />

İç piyasadaki yuvarlak odun ihtiyacımızın % 76’sı<br />

OGM’ce karşılanmaktadır.<br />

OGM tarafından ormanlarımızdaki sertifikasyon faaliyetleri<br />

2010 yılında başlatılmış olup, mevcut bir ulusal<br />

orman yönetimi standardı bulunmadığından ve zaman<br />

kısıtlılığından ötürü başlangıç olarak FSC tercih edilmiştir.<br />

Bu kapsamda 2011 yılında ilk “Orman Yönetim<br />

Sertifikası” alınmıştır.<br />

Başlatılan çalışmalarda yerli tüketicilerin sertifikalı ürüne<br />

yönelik duyarlılığını arttırmak, orman ürünleri sektörümüzün<br />

ihracatta önünü açmak, iş sağlığı ve güvenliğine<br />

önem vermek ve ülke ormancılığının imajını güçlendirmek<br />

amaçlanmıştır.<br />

Halihazırda 1,42 milyon hektar orman alanımız sertifikalanmış<br />

iken 675 bin hektarda çalışmalar devam etmektedir.<br />

Ekim <strong>2013</strong> itibariyle gerçekleştirilen toplam<br />

orman ürünü üretiminin 2,1 milyon m 3 ’ü (%13) sertifikalı<br />

ormanlardan gerçekleşmektedir. Yılsonuna kadar<br />

bu rakamın 3,2 milyon m 3 ’e ulaşması beklenilmektedir.<br />

OGM, sertifikasyon çalışmaları kapsamında 2015 yılı<br />

Resim 3. Ormanlarımızdaki sertifikasyon tetkikleri<br />

97 KASIM <strong>2013</strong>


sonunda 3,25 milyon hektar orman alanında “Orman<br />

Yönetim Sertifikasyonu” almayı hedeflemektedir. Bu sayede<br />

OGM yıllık toplam orman ürünü üretiminin % 27’si<br />

sertifikalı orman alanlarından üretilmiş olacaktır. Zaman<br />

içerisinde önceden alınmış olan sertifikaların da yeni<br />

sisteme entegre edilmesi sağlanacaktır. Uzun vadede<br />

tüm ormanlarımızın kademeli olarak sertifikasyon sistemine<br />

dahil olması beklenilmektedir.<br />

“PEFC Türkiye”<br />

2010 yılından bugüne gerçekleştirilen ormanlardaki<br />

sertifikasyon çalışmaları neticesinde ülke ormancılığımızda<br />

belli bir birikim ve tecrübeye sahip olunmuştur.<br />

Halihazırda gerçekleştirilmekte olan sertifikasyon çalışmalarındaki<br />

FSC tetkik maliyetleri, özellikle yabancı<br />

tetkikçilerden faydalanılmasından ötürü yüksek olmaktadır.<br />

Ülkemizde orman mühendislerinin istihdamının<br />

yetersiz olduğu da göz önünde bulundurulacak olduğunda,<br />

PEFC’nin tercih edilmesi sayesinde ulusal bir<br />

sertifikasyon sistemi aracılığıyla yerli mühendislere istihdam<br />

sağlanılması kolaylaşacaktır.<br />

PEFC kapsamında ülkemizin ulusal sürdürülebilir orman<br />

yönetimi standardlarının hazırlanması ve belgelendirmesi<br />

sürecinde orman sahibi kuruluşun talep ve<br />

desteği ile alanında uzman standard hazırlama kuruluşunun<br />

birlikte hareket etmesi gerektiğinden, ormanlarımızın<br />

işletilmesinden sorumlu OGM ile ülkemizin<br />

standard hazırlama konusunda uzman ve yetkili kuruluşu<br />

TSE arasında <strong>2013</strong> Haziran ayında bir protokol<br />

imzalanmıştır.<br />

İki kurumun yakın bir işbirliği içerisinde yürüttüğü çalışmalarda,<br />

ülke genelinde ormancılıkla ilgili tüm paydaşların<br />

içerisinde yer alacağı bir forum oluşturarak gerekli<br />

standardlar ve dokümanların hazırlanılması aşamasına<br />

gelinmiştir. Protokol gereği TSE; standardizasyon kuruluşu<br />

olmasına ek olarak OGM’nin de desteğiyle ülkemizde<br />

PEFC logosunun kullanım hakkına sahip “PEFC<br />

Ulusal Yönetim Kuruluşu (Ulusal Üye)”si olacaktır. Tetkikçilerin<br />

eğitimi ve belgelendirme konusunda TSE tarafından<br />

ayrıca bir çalışma yürütülmektedir.<br />

SONUÇ<br />

OGM; TSE ile işbirliği içerisinde gerek sertifikalı orman<br />

ürünlerini teşvik eden yeşil bina standartlarının küresel<br />

düzeyde yaygınlaşmasına, gerekse tüketicilerin giderek<br />

artan çevre bilincine bağlı olarak yakın bir gelecekte<br />

sertifikalı olmayan orman ürünlerimizin ihracatında<br />

oluşması muhtemel sıkıntıların önüne geçebilmek<br />

maksadıyla ülke gerçekleri ve ihtiyaçlarına uygun ve<br />

tüm ilgili paydaşların katılımıyla bir ulusal orman belgelendirme<br />

sisteminin geliştirilmesine yönelik çalışmaları<br />

başlatmışlardır. Sertifikasyon çalışmalarının da tamamlanmasıyla<br />

birlikte ülke genelinde “yeşil meslekler”<br />

kapsamında değerlendirilen yeni bir istihdam alanı (yerli<br />

tetkikçiler) sağlanılmış olacaktır.<br />

Gelişmekte olan pek çok ülkede ulusal sertifikasyon<br />

standardlarının geliştirilmesine yönelik yeterli kapasite<br />

ve uygulama enstrümanları bulunmamaktadır. Bu sebeple<br />

gelişmekte olan ülkeler bir çok durumda sertifikasyon<br />

maliyeti daha yüksek olan uluslararası jenerik<br />

standardlara (FSC) bel bağlamaktadırlar. Zira uluslararası<br />

tetkikçilerin maliyeti sertifikasyon maliyetlerinde<br />

çok önemli bir kalem oluşturmaktadır. Ülkemiz açısından<br />

olaya yaklaşacak olduğumuzda gerek yeterli insan<br />

kaynağı, gerekse kurumsal tecrübe ve birikim açısından<br />

kendi ulusal sistemimizin kurulmasının önünde<br />

hiçbir engel bulunmamaktadır.<br />

“PEFC Türkiye” sayesinde her şeyden önce ülkemizin<br />

kendisine has özellikleri olan ormanlarının yönetim<br />

standardları; tüm paydaşların katılımıyla, konsensüs<br />

temelinde kamuoyuna açık ve şeffaf bir şekilde kendi<br />

gerçeklerimize uygun olarak hazırlanmış olacaktır.<br />

“PEFC Türkiye”nin hayata geçmesiyle birlikte zaman<br />

içerisinde edinilecek tecrübelerin bölge ülkeleriyle paylaşılmasıyla<br />

ikili veya bölgesel işbirlikleri de söz konusu<br />

olabilecektir.<br />

Kaynaklar:<br />

• www.ogm.gov.tr<br />

• www.pefc.org<br />

• www.fsc.org<br />

• www.unece.org/forests.html<br />

98


Standardizasyonun<br />

KOBİ’ler de Verimliliğe ve<br />

Rekabete Etkileri<br />

KOBİ’LER<br />

Rahmi AKTEPE<br />

TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı<br />

TOSYÖV genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip<br />

ülkemizin kitlesel kalkınmasına, yerel ve ulusal potansiyellerini<br />

katma değer yaratan projelere dönüştürmek<br />

için gösterdiğimiz çabalar sonucunda bu güne kadar<br />

sürdürülebilir ve kalkınma adına sorumluluk hisseden<br />

kurum kuruluşların ilham kaynağı olmuş çalışmalar yürütmüştür.<br />

22 farklı ilde kurulan TOSYÖV destekleme<br />

dernekleri yolu ile KOBİ’lerimizin birbirleri ile dayanışmasına<br />

iş insanlarımızın sorunlarına çözüm bulmada<br />

aktif bir sinerji odağı olmayı başarmıştır. Proje kültürünün<br />

yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır. TOSYÖV önderliğinde<br />

düzenlenen KOBİ Zirveleri ile hükümetlerimize<br />

KOBİ politikaları belirleme konusunda yol göstermiştir.<br />

1989 yılından bu güne 24. yılını dolduran ve ülkemizde<br />

KOBİ bilincinin gelişmesine ilk katkı sağlayan kuruluş<br />

olarak TOSYÖV’ün amacı hür teşebbüs ilkesine dayalı<br />

ekonomik yapının ülkemizde gelişmesine destek olmak<br />

ve ülkemizde girişimciliğin özendirilmesi, yeni iş<br />

alanları yaratılması ve KOBİ’lerimizin rekabet güçlerini<br />

artıracak çalışmaların ve projelerin hayata geçirilmesine<br />

bir sivil toplum kuruluşu olarak katkı sağlamaktır.<br />

TOSYÖV kuruluşundan bu yana çalışmalarını ilgili olduğu<br />

alanlarda çalışan gerek kamu gerekse özel kuruluşlarla,<br />

sivil toplum örgütleri, odalar, organize sanayi<br />

bölgeleri, teknoparklar, üniversiteler, yerel yönetimler,<br />

finans kurumları, iş adamları, gençlik ve kadın örgütleri<br />

ile iş birliğinde bir arada uyumlu projeler ve çalışmalar<br />

yaparak gerçekleştirmiştir. Bu anlamda TOSYÖV yılda<br />

70’e yakın faaliyetle alanında benzersiz bir sivil toplum<br />

çabası içerisinde olan ender kuruluşlardan biridir.<br />

TOSYÖV yürüttüğü projelerinde özellikle sürdürülebilirliği<br />

önemsemiş KOBİ’ler için verimli ve uygulanabilir<br />

projelere değer vermiştir. Giderek artan verimlilik uygulamaları<br />

özellikle KOBİ’lerin rekabet gücü açısından<br />

son derece önemlidir. Yaşamı giderek artan şekilde değiştirip<br />

yeniden düzenleyen en önemli araç durumundaki<br />

araştırma, teknoloji üretme, geliştirme ile bunların<br />

sonuçlarının ekonomiye kazandırılması olarak adlandırabileceğimiz<br />

yenilikçilik ya da inovasyon kapsamındaki<br />

gelişmeler aynı zamanda özellikle son çeyrekte yaşanan<br />

bilgi üretiminde yaşanan hızlı değişimi besleyen<br />

en önemli unsur konumundadır.<br />

Bu yeni ürün ve hizmet üretim sistemin, ticarette yeni<br />

uygulamaların en temel özelliği şudur; uygulamaya ve<br />

toplumsal refaha dayalı problemlerin tespit edilmesinden,<br />

çözümü, uygulanması, konuyla ilgili regülasyonların<br />

oluşumu ve çıktıların kullanımına ve bu sistemleri<br />

içeren ulusal politikalara kadar tüm taraflar birarada yer<br />

almaktadır. Çıktı olarak teknolojilerin içerdiği gömülü<br />

bilginin (tacit knowledge) ulusal ya da bölgesel ölçekte<br />

edinilmesi, kritik bir büyüklüğe ulaştırılması ve yayınımı<br />

önemlidir. Böylece teknolojide dışarı bağımlılık ve bunun<br />

sürekli olması engellenmeye çalışılır. Buna bağlı<br />

şekilde, üretim yanında Araştırma, Teknoloji Geliştirme<br />

ve İnovasyon kültürü de edinmiş bir toplumsal yapı<br />

oluşturulması mümkün olacaktır. Lineer yaklaşımla bi-<br />

99 KASIM <strong>2013</strong>


çimlenmiş geçmişteki sistemlerin artık lineer olmayan<br />

yeni hallerini anlamak için modeller halinde açıklanmaya<br />

çalışılan değişimleri iyi anlamak gerekmektedir.<br />

TOSYÖV açısından KOBİ’lerin başarısında en önemli<br />

başlangıç noktası iş fikridir. Yenilik fikrinin ortaya çıkışı<br />

ile birlikte iş fikrinin yaşama geçirilmesi aşamalarında<br />

ürün ve hizmet tasarımlarında standardizasyonun çok<br />

ayrı bir önemi vardır.<br />

Bu noktadan hareket ile standardizasyonu yenilik fikrinden<br />

ticarileşmeye giden süreçte ürün geliştirme<br />

aşamasının en önemli konusu olarak değerlendirebiliriz.<br />

Belirli bir ticaret ya da faaliyetten ekonomik fayda<br />

sağlamak üzere, ilgili tarafların katkı ve işbirliği ile<br />

oluşturulan belirli kurallar bütünü olarak tanımlayabiliriz.<br />

Bir diğer değişle standardizasyon; belirli bir faaliyetle<br />

ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere bütün ilgili<br />

tarafların yardım ve işbirliği ile belirli kurallar koyma<br />

ve bu kuralları uygulama işlemidir. Standart ise “Teknik<br />

spesifikasyonlar içeren ya da kesin kriterler ile tasarlanmış<br />

tutarlı kurallar, kılavuzluk bilgileri veya tanımlamalar<br />

içeren basılı bir doküman” olarak tanımlanabilir.<br />

Dünya üzerinde bu çalışmalar üzerine hareket eden<br />

standardizasyon kuruluşları, iş dünyasının ve toplumların<br />

karşılaştığı teknik ve ekonomik sıkıntıları aşmak<br />

için oluşturdukları bu çözümleri standart olarak yayınlamaktadır.<br />

Standartlar tedarikçi-müşteri arasındaki<br />

bağlantıların her yerde tek tip haline gelmesini sağlayarak<br />

ticaretin daha hızlı, emniyetli ve ekonomik olmasını<br />

sağlamaktadır.<br />

Uluslar arası standartlar, dünya genelinde paylaşılan ve<br />

benimsenen en iyi uygulamalar konusunda bir uzlaşmadır.<br />

Standartlara neden ihtiyacımız<br />

var<br />

Globalleşen dünyamızda ticarette<br />

dengeler, ürünlerin<br />

kalite standardına odaklanmıştır.<br />

Günümüzde artık<br />

aranan en önemli faktörler<br />

ürünün kalite standardı, yayınlanan<br />

direktiflere uyumu<br />

ve üretiminden tüketiminin<br />

son aşamasına kadar çevre<br />

ile olan ilişkisidir. Tüketicinin<br />

beklentisinin de “kaliteyi<br />

ucuza almak” olduğuna<br />

göre, imalatçı, ihracatçı ve<br />

de ithalatçı firmaların bu gerçekleri<br />

gözardı etmesi mümkün değildir. Standartlar,<br />

ham maddelerin, ürünlerin, proseslerin veya hizmetlerin<br />

amaca uygun olabilmeleri için gerekli olan teknik<br />

özellikleri, kriterleri, tarifleri ve kuralları belirleyen yazılı<br />

belgelerdir.<br />

Standartlar, yeknesaklığın en genel anlamda sağlanmasının,<br />

bunun sonucu olarak da ürünlerin bir birleri ile<br />

değiştirilebilme (interchangeability) ve uygunluk (compatibility)<br />

özelliklerinin şartlarını içerir. Bu standartlara<br />

uyumsuzluk “ticari alanda teknik engeller” yaratacaktır.<br />

Bu engellerin yok edilmesi ihtiyacı, bugün kısaca iSO<br />

diye bilinen “International Organization for Standardization”,<br />

“Uluslar arası Standardizasyon Organizasyonu”’nun<br />

kuruluş amacını oluşturmuştur. Bugün pek<br />

çok alanda sağlam temellere oturmuş uluslararası<br />

standartlar mevcuttur. Örneğin haberleşme, tekstil, paketleme,<br />

dağıtım, enerji üretimi ve kullanımı, bankacılık<br />

ve finans hizmetleri gibi. İşte bütün bu sektörlerin gelişmesinde<br />

etkin rol alan standartlara olan ihtiyaç giderek<br />

artan bir önem kazanmaktadır. Bu önemini de hiç bir<br />

zaman kaybetmeyecektir, zira standartlar:<br />

Uluslararası Serbest Ticaretin Gelişmesine katkı<br />

sağlar<br />

Küreselleşen dünya içerisinde üretici firmalar, ihtiyaçları<br />

olan hammadde ve aksamların tedariki için diğer<br />

ülkelerdeki üreticilerden faydalanmak istemektedir. Bu,<br />

o ülkelerdeki teknolojinin ve de pazarın gelişmesine de<br />

katkı sağlamaktadır. Bununla beraberaber, haksız rekabetin<br />

önlenmesi için bu malzemelerin ülkeden ülkeye<br />

değişmeyen belli asgari özelliklere sahip olmalarını gerektirmektedir.<br />

Bir endüstrinin tamamında uygulanan,<br />

uluslararası kabul gören ve bütün ticari taraflarca ortak<br />

bir anlayış sonucu kabul edilmiş olan bu standartlar,<br />

ticaretteki ortak lisanı oluşturur.<br />

100


Sektörler arası ilişkileri organize eder<br />

Günümüzde değişik endüstri kollarının birbirinden etkilenmediğini<br />

söylemek imkansızdır. Örneğin, civatalar<br />

hem uçaklarda hem de ziraat makinalarında kullanılmakta,<br />

malzeme teknolojisi mühendislik alanlarının<br />

hepsinde kullanıldığı gibi tıp alanında da kullanılmakta,<br />

çevre dostu ürünler konusundaki hassasiyet hergeçen<br />

gün artmakta. İşte standartlar bütün bu ilişkilerin uyum<br />

içerisinde olabilmesini sağlar.<br />

Dünyayı saran iletişim ağı<br />

Bugün evlerimize kadar girmiş olan bilgisayar teknolojisinin<br />

gelişimi hepinizin hafızalarında tazeliğini korumaktadır.<br />

Bu kadar kısa bir zaman içerisinde gösterdiği<br />

gelişme yine aynı süre içerisinde sistemin parçalarının<br />

bir biri ile uyum sağlaması için geliştirilmiş olanlar standartlar<br />

neticesindedir. Uyum için gerekli olan standartlar<br />

aynı zamanda üreticiler arasında rekabete yol açmış<br />

böylece de kullanıcının önüne geniş ve ekonomik seçenek<br />

yelpazesinin çıkması sağlanmıştır. Bütün bu gelişmelere<br />

hız kazandıran, küreselleşmede de katalizör<br />

rolü olan bilgi iletişimi teknolojisinin kendisidir.<br />

Yeni alanlarda teknolojik gelişmelerin<br />

sağlanması<br />

Pek çok yeni alanda, örneğin malzeme geliştirilmesi,<br />

çevre, yerleşim, iletişim gibi standartlar hazırlanmaktadır.<br />

Bugün artık bu alanlarda yeni ürünlerin ortaya çıkmasından<br />

önce, o ürünlerin yaratabileceği etkiler göz<br />

önünde bulundurularak öncelikle kullanılacak ortak bir<br />

terminolojinin ve bilgi veri tabanının oluşturulması hususunda<br />

standardizasyona gidilmektedir.<br />

Bilişim Sektörü Standardizasyonu ve KOBİ’lerde<br />

Verimliliğe Etkisi<br />

Bilişimin KOBİ’lerde verimliliğe etkisi bugün için üzerinde<br />

en çok durulması gerek konulardan biridir. Şüphesiz<br />

ki bilgiye erişim ve bilgi yönetim sistemlerinin bugün için<br />

KOBİ’lerin rekabet gücüne etkisi yadsınamaz. Özellikle<br />

KOBİ’ler açısından yararlı bilgilerin şirketin rekabet<br />

gücü açısından değerlendirilmesi özel bir çabayı gerektirmekte.<br />

Bu alanda en büyük kolaylaştırıcı elbette<br />

ki bilişim teknolojileri ve uygulamalarıdır. Bilişimin etkin<br />

kullanımı aynı zamanda Ar-Ge’yi inovasyonu, yenilikçi<br />

pazarlama yaklaşımlarını şirket varlığı için kullanımında<br />

da en önemli aracıdır.<br />

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişme ile birlikte hızlı<br />

bir küreselleşme sürecinin yaşandığı zamanımızda<br />

standartlar uluslararası faaliyetlerin ortak bir dili olarak<br />

nitelendirilmekte olup Dünyada bir çok organizasyon<br />

bilişim standardizasyonu üzerine çalışmalarını devam<br />

ettirmektedir. Bu çalışmaların verimliliği sağlayıcı yönünde<br />

değerlendirdiğimizde KOBİ’ler açısından önemli<br />

standardizasyon çalışmasından bahsedebiliriz.<br />

ICT Standardisation (Information and Communication<br />

Technologies): CEN, CENELEC ve ETSI tarafından<br />

oluşturulan bir insiyatif olan ICT Standardisation Avrupa<br />

komisyonu ile ortak çalışmalar yürütüyor. Komisyonun<br />

özellikle “e-Europe” girişimi Avrupada bilişim sektörü<br />

standardizasyonu üzerine çalışmalarda bulunuyor.<br />

ISO/IEC 20000: IT Hizmet yönetimindeki ilk uluslararası<br />

standart olarak biliniyor. ITIL ile uyumlu olan standardizasyon,<br />

hizmet verimliliğini artırma noktasındaki<br />

süreçleri belirliyor.<br />

ITIL (IT Infrastructure Library): IT Hizmet kalitesini<br />

artırmak adına 1980 yılında geliştirilmeye başlanmış<br />

olan süreç yönetimidir.<br />

EICTA (European Information & Communications<br />

Technology Industry Association): iki Avrupa federasyonu<br />

olan ECTEL ve EUROBIT konsolidasyonu olan<br />

EICTA, Avrupada bilgi ve iletişim teknolojileri alanında<br />

standardizasyon çalışmaları yapmaktadır. Avrupa daki<br />

en büyük IT derneği olarak bilinmekte olup 2009 yılı<br />

itibari ile DIGITALEUROPE ismini almıştır.<br />

Tabiki tüm çalışmalar paralelinde Türkiye’de bu çalışmaları<br />

yapıyor olan TÜBİSAD (Türkiye Bilişim Sanayicileri<br />

Derneği) tarafından bu anlamda bir çok çalışma ve<br />

faaliyet gerçekleştirilmiştir. İş ortaklarından biride EICTA<br />

olan TÜBİSAD, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon<br />

alanında bt_POTA isimli sertifikasyon çalışması ile ciddi<br />

bir çalışmaya imza atmıştır.<br />

Organizayonların IT süreçlerinin ölçülebilir hale gelmesini<br />

sağlamak ile birlikte maliyetlerin düşürülebilmesi ve<br />

kaynakların daha verimli kullanılabilmesi gibi servis kalitesine<br />

etkiyen standardizasyon çalışmaları kapsamında<br />

organizasyonların IT süreçlerini düzenlemek için sarfettikleri<br />

yüksek efora rağmen servis yaşam döngüsünün<br />

standardize edilmesi yeterli olgunluğa ulaşmamıştır. Bu<br />

noktadan hareket ile standardizasyon çalışmalarında<br />

dikkat edilmesi gereken en önemli adımlardan birisinin<br />

dokümantasyon olduğu gözden kaçırılmamalıdır.<br />

Standardizasyonun en önemli amacı ürünlerde kalitenin<br />

sağlanmasıdır. Standartlaşma kalite yanında ürün<br />

hizmet üretim süreçlerinde verimliliği sağlayıcı yönü ile<br />

KOBİ’ler açısından son derece önemlidir. Şüphesiz sınırları<br />

kalkan ve küreselleşen piyasalarda rekabet edecek<br />

KOBİ’ler açısından standardizasyon ve verimlilik,<br />

yaratıcılıktan üretime giden süreçte üzerinde ciddi olarak<br />

durulması gereken rekabet paydaşlarıdır.<br />

101 KASIM <strong>2013</strong>


KARBON AYAK İZİ<br />

Karbon Ayak İzi<br />

Özellikle fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri,<br />

ormanların tahribi ve atıklardan kaynaklanan<br />

sera gazı emisyonlarındaki artışın sebep olduğu Küresel<br />

Isınma ve İklim Değişikliği meselesi dünya gündeminde<br />

sürekli yer almakta ve önemi her geçen gün<br />

artmaktadır.<br />

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC)<br />

2007 yılında yayımlanan Dördüncü Değerlendirme<br />

Raporu’na göre, küresel ısınma artık tartışmasız bir<br />

gerçektir ve bunun önemli bir bölümünden büyük bir<br />

olasılıkla insanoğlu sorumludur.<br />

Küresel ortalama sıcaklığın artmasıyla, iklim değişikliğinin<br />

dünya ölçeğinde sosyo-ekonomik sektörleri,<br />

ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan ya da<br />

dolaylı olarak etkileyecek önemli sonuçlar doğuracağı<br />

öngörülmektedir. Uluslararası kamuoyunun bir arada<br />

hareket etmesi halinde sera gazlarını azaltma çabasının<br />

ekonomik bedelinin üstesinden gelinebilecek seviyelerde<br />

kalabileceği tahmin edilmektedir. Bu konuda küresel<br />

ölçekte atılmış en büyük adım, Birleşmiş Milletler<br />

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Sözleşmenin<br />

sera gazı emisyonlarının azaltılmasında hukuki açıdan<br />

bağlayıcı belgesi olan Kyoto Protokolüdür.<br />

İklim değişikliği ile mücadelenin temel unsurları iklim<br />

değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının azaltılması<br />

ve iklim değişikliğine uyum sağlamaktır.<br />

Sera gazı emisyonlarının azaltılmasında asıl ve ilk olan<br />

sera gazı emisyonlarının kaynaklarının ve miktarının<br />

(karbon ayak izi) bilinmesidir. Konunun daha iyi anlaşılması<br />

açısından aşağıdaki hususların bilinmesinde<br />

fayda vardır:<br />

Karbon Ayak İzi Nedir<br />

Karbon ayak izi birim karbondioksit cinsinden ölçülen,<br />

kurum veya bireylerin ulaşım, ısınma, elektrik tüketimi<br />

vb. faaliyetlerinden kaynaklanan toplam sera gazı<br />

emisyon miktarıdır.<br />

Karbon Ayak İzi Neden Hesaplanır<br />

• Yasal zorunluluk,<br />

• Kurumsal sosyal sorumluluk,<br />

• Müşteri veya yatırımcı talepleri,<br />

Mehrali ECER<br />

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı<br />

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü<br />

Şube Md. V.<br />

102


• ISO 14064 – 3: Sera gazı beyanlarının onaylanmasına<br />

ve doğrulanmasına dair kılavuz ve özellikler<br />

Sera Gazı Emisyonu Hesaplama ve Raporlama<br />

Prensipleri Nelerdir<br />

1. Amacına Uygun: Kuruma ait tüm sera gazlarının<br />

yansıtılması ve amaca uygunluk<br />

2. Tamlık: Tanımlanan kapsamda, tüm emisyon kaynaklarının<br />

ve faaliyetlerinin dahil edilmesi. Dahil edilmeyen<br />

kaynakların belirtilmesi/açıklanması<br />

• Pazarlama ve kurum imajı<br />

• Sera Gazı Emisyonu Azaltımı (zorunlu/gönüllü)<br />

• Emisyon ticareti mekanizmalarına katılım<br />

Karbon ayak izi nasıl hesaplanır<br />

Kurumsal karbon ayak izini hesaplamak isteyen kuruluş<br />

aşağıda yer alan uluslararası standartlardan herhangi<br />

birini kullanabilir.<br />

• GHG Protocol<br />

• PAS 2060<br />

• ISO 14064<br />

• ISO 14064 – 1: Sera gazı emisyonlarının ve uzaklaştırmalarının<br />

kuruluş seviyesinde hesaplanmasına<br />

ve rapor edilmesine dair kılavuz ve özellikler<br />

• ISO 14064 –2: Sera gazı emisyon azaltmalarının<br />

veya uzaklaştırma iyileştirmelerinin hesaplama, izleme<br />

ve rapor edilme faaliyetleri için kılavuz ve özellikler<br />

3. Tutarlılık: Karşılaştırma için benzer yöntemlerin<br />

kullanılması. Verilerde, yöntemde veya sınırlardaki<br />

değişikliklerin belirtilmesi<br />

4. Şeffaflık: Kullanılan verinin, varsayımların, yöntemlerin<br />

ve referansların açıkça ve gerekçeleriyle belirtilmesi<br />

5. Doğruluk: Belirsizliklerin azaltılması, gerçek değerlere<br />

yakınlık ve doğru bilgilerin kullanılması<br />

Sera Gazı Emisyonu Hesaplama ve Raporlama<br />

Gereklilikleri Nelerdir<br />

• İlk raporlama için minimum CO 2<br />

emisyonlarının dahil<br />

edilmesi gereklidir. İlk yıldan itibaren tüm sera gazı<br />

emisyonları (CO 2<br />

,CH 4<br />

,N 2<br />

O,SF 6<br />

, HFC S<br />

, PFC S<br />

ve NF 3<br />

)<br />

dahil edilebilir.<br />

• Tesis veya Kurum bazında raporlama yapılabilir.<br />

Kurum bazında raporlama “tamlık” açısından daha<br />

uygundur. Tesis bazında yapılan çalışmaların da kurum<br />

bazına yükseltilmesi önerilir.<br />

• Organizasyonel sınırlarının tanımlanması ve gerekçelendirilmesi<br />

gereklidir. Sınırlar operasyonel veya<br />

finansal sınırlara göre belirlenebilir. Bağlı kuruluşların<br />

da dahil edilmesi önerilir.<br />

• Faaliyet Sınırlarına Kapsam 1 ve 2 emisyonları dahil<br />

edilmesi gereklidir. Kapsam 3 isteğe bağlıdır.<br />

• Eksiksiz olarak sunulan ilk rapor yılı referans alınmalıdır.<br />

Azaltım performansını takip etmek için tüm<br />

kurumda aynı yılın kullanılması gerekir.<br />

• Toplamı Sera Gazı emisyonlarının % 2 sinden azını<br />

oluşturan kaynaklar, hesaplamalara dahil edilmeyebilir.<br />

Tam ve tutarlı bir envanter için, tüm kaynakların<br />

dahil edilmesi önerilir. Küçük kaynakların dahil edilmesi<br />

için, yöntemlerin gerekçelendirilmesi kaydıyla,<br />

tahmin yöntemi veya varsayımlar kullanılabilir.<br />

Kaynaklar:<br />

• ISO14064, GHG Protocol, IPCC<br />

103 KASIM <strong>2013</strong>


MAKROEKONOMİK ETKİLER<br />

Standardizasyonun<br />

Makroekonomik<br />

Etkileri<br />

Dünyadaki Gayrisafi yurtiçi hâsılanın % 21’ini ABD,<br />

% 19’unu Euro bölgesi, % 10’unu Çin, % 9’unu Japonya,<br />

%1’ini Türkiye ve kalan % 40’lık kesimini dünyadaki<br />

diğer ülkeler üretmektedir. Geçmişte yaşanan<br />

ekonomik gelişmelerin aksine günümüzde ABD, Euro<br />

Bölgesi ülkelerinin birçoğu, Çin ve Japonya gibi lokomotif<br />

ülkeler ekonomik büyümelerinde küçülmeyle karşı<br />

karşıyadır. Dünya durağanlığa doğru hızla ilerlemektedir.<br />

Avrupa’nın krizden çıkmasının gecikmesi, Çin’in<br />

büyümesindeki küçülme, ABD’nin yaşadığı büyüme<br />

sorunları durağan sürecin artarak devam edeceğinin<br />

bazı göstergeleridir. Türkiye’de GSYH’daki büyümeyi<br />

korumak için politikalarını geliştirmek zorundadır. Bu<br />

noktada, Gelişmiş bir sanayi üretimi ve ticaret kapasite<br />

genişleme politikası ortaya koyulmak zorundadır.<br />

Sanayi üretimine ve ticarete büyük fayda sağlayan ve<br />

pazarları düzenleyen standardizasyonun önemi ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Standardizasyon:<br />

Yrd. Doç. Dr. Bedri Kamil Onur TAŞ<br />

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi<br />

İktisat Bölümü – Bölüm Başkanı<br />

Standardizasyonun birçok farklı alanda önemli faydaları<br />

vardır. Standardizasyon açık, güçlü ve iyi organize<br />

olmuş bir teknolojik altyapı oluşturarak yeniliği getirir.<br />

Aynı zamanda standardizasyon kredibiliteyi artırır ve<br />

odaklanmayı sağlar. Şirketler standartlar sayesinde yapılarını<br />

sağlamlaştırıp geliştirirler. Maliyetler düşürülerek<br />

ve kalite yükseltilerek şirketler performanslarını üst seviyeye<br />

taşırlar. Aynı zamanda firmalar teknolojik açıdan<br />

ve pazar açısından risklere karşı kendilerini güvence<br />

altına almış olurlar. Standartlar, ürünleri ve servisleri<br />

geliştirerek piyasanın iyileşmesini sağlar. Aynı zamanda<br />

standart çalışmalarında aktif rol alan firmalarda bu süreçten<br />

kazanarak çıkarlar. Bu sürece katılmak, şirketler<br />

için araştırma maliyetlerini düşürerek daha kısa sürede<br />

doğru sonuca ulaşılmasını sağlar.<br />

Standartlar rekabeti artırır ve bu da kontrolsüz, sınırsız<br />

kazanca engel olur. Bu durum genel olarak pazarın<br />

iyileşmesini sağlarken, müşteri açısından da müthiş<br />

bir fayda sağlar. Standartların etkisini net olarak görebilmek<br />

için sadece firma açısından bakmak yerine<br />

makroekonomik açıdan bakılmalıdır. Standartlar ticaret<br />

hacmini büyütür ve makroekonomik açıdan büyümeye<br />

pozitif bir etki yaparlar.<br />

Standartlar bilginin ve teknolojinin yayılması için kusursuz<br />

araçlardır. Standartlar mikro ekonomik yapının bir<br />

parçasıdır, inovasyonu teşvik ederler ve beklenmeyen<br />

sonuçlara karşı koruyucudur.<br />

Teknoloji büyümenin önemli ayaklarından biridir. Stan-<br />

104


dartlar teknolojinin gelişmesindeki en önemli araçlardan<br />

biridir. Standartlar firmaların yeniliği paylaşmasını<br />

sağlar ve pazara olumlu bir etki yapar.<br />

Devlet standart altyapısını iyi durumda tutmak zorundadır.<br />

Bu da standart oluşturulmasına dengeli bir katılımla<br />

yapılabilir. Bunun yanında standartların faydaları<br />

da göz önünde bulundurulursa, standartlar bir nevi<br />

kamu malı gibidir. Standart yazılma ve geliştirilme süreci<br />

üreticinin yönettiği ve kontrolü altında olan bir süreç<br />

olmamalıdır. Üretici kendi çıkarlarını ön planda tutarak<br />

yanlış sonuçlara sebebiyet verebilir. Eğer devletin ve<br />

firmaların birleştiği bir standardizasyon süreci oluşturulursa<br />

sonuçlar müthiş olur.<br />

Standardizasyon güçlü bir ekonomik kaldıraçtır. Uluslararası<br />

alanda ticareti artırırken ürün kalitesini yukarıda<br />

tutmaktadır. Aynı zamanda ülkelerin gayrisafi milli hâsılasındaki<br />

büyümeye ciddi olumlu etki sağlamaktadır.<br />

Bunların yanında işgücü üretkenliğine olumlu etki yaparak<br />

ülkenin üretimini artırmaktadır.<br />

Literatür:<br />

DIN (2000) makalesinde standartların ekonomik büyüme<br />

üzerinde patentler kadar etkiye sahip olduğu<br />

söyleniyor. Ayrıca standardizasyonun makroekonomik<br />

faydalarının, standardizasyonun firmalara olan olumlu<br />

etkisinden daha da fazla olduğunu belirtiyor. Makalede<br />

ekonometri kullanılarak makroekonomik faktörler<br />

incelenmiştir. Jungmittag ve Blind (1999) ekonometri<br />

kullanarak Almanya’nın büyümesini incelemiş. Bu makalelerde<br />

açıklayıcı olarak sermaye, iş gücü, patent, lisans<br />

ve standartlar kullanılmıştır. 1961-1990 dönemini<br />

inceleyen analiz, büyümenin % 3.3 olduğu dönemde,<br />

sermayenin etkisini % 1.9 ve standartların etkisini % 0.9<br />

olarak bulmuştur. Blind (2004) makalesi de makroekonomik<br />

etkiler konusunda DIN (2000) ile benzer sonuçlara<br />

ulaşmıştır. DTI (2005) makalesi standardizasyonun<br />

ekonomiye makroekonomik etkilerini inceliyor. Özellikle<br />

standart, üretkenlik ve büyüme arasındaki ilişki ortaya<br />

koyuluyor. Blind ve Jungmittag (1999); Almanya, Fransa,<br />

İtalya ve İngiltere’de standartların makroekonomik<br />

etkilerini inceliyor. Farklı modellerin kullanıldığı bu çalışmada<br />

standartların büyüme üzerine ciddi etkilerinin<br />

olduğu belirtilmiştir. Bunlar dışında Kanada Standart<br />

Komisyonun 2007 raporu diğer çalışmalarla benzer<br />

ekonometrik ve makroekonomik yöntemleri kullanmıştır.<br />

Matematik analizleri standartların üretkenliğe ve<br />

büyümeye olumlu etkisini net olarak ortaya koymuştur.<br />

Standartların işgücü üretkenliğini artırdığı net olarak ortaya<br />

koyulmuştur. Bu çalışma 1981-2004 arasını incelemiştir.<br />

Standartların, Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla üzerinde<br />

% 9’luk bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Avustralya<br />

Standart Konseyi’nin (2007) raporuna göre standartlar<br />

ve üretkenlik arasında anlamlı bir ilişki olduğu ortaya<br />

koyulmuştur. 40 yıllık bir süre incelenmiştir. Standart<br />

sayısındaki % 1’lik artışın üretkenliğe % 0.17’lik olumlu<br />

bir etki yaptığı ortaya koyulmuştur. AFNOR (2007)<br />

raporunda ekonometri kullanılarak bulunan sonuçlarda<br />

standardizasyonun büyüme ve üretkenlik üzerine büyük<br />

olumlu etkisi olduğu ortaya koyulmuştur. Maertens<br />

ve Swinnen (2008) makalesi Senegal’de standart artışının,<br />

ihracatı keskin bir şekilde artırdığını; gelir seviyesini<br />

yükselterek fakirliği azalttığını göstermektedir.<br />

Avrupa’daki Standart artışının Senegal’in Avrupa’ya ihracatına<br />

olumsuz bir etki yapmadığını göstermektedir.<br />

Veri:<br />

TSE’nin marka belgelendirme sayısı, aylık periyotta<br />

TSE’den alınmıştır. Diğer veriler IMF/IFS, TUİK ve<br />

TCMB/EVDS’den alınmıştır.<br />

Analizler:<br />

Giderek artan küreselleşme ve uluslararası ticaret hacmi;<br />

sanayi üretimini kaliteyi koruyarak artırmak, maliyetleri<br />

düşürmek, bilgi ve teknolojiyi yaymak ve pazarları<br />

risklerden koruyarak düzenlemek için standardizasyon<br />

gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada<br />

Türkiye’de standardizasyon ve ekonomik büyüme arasındaki<br />

ilişki, ekonomik büyümeye etki eden makroekonomik<br />

faktörler ile standardizasyon arasındaki ilişki,<br />

zaman serisi metotları ve istatistiksel yöntemleri kullanılarak<br />

analiz edilmiştir. Analizlerde Eviews ve Stata<br />

kullanılmıştır. Çalışma Türkiye veri setini kullanarak üç<br />

araştırma sorusunu cevaplandırmaktadır.<br />

Standardizasyondaki artışın ekonomik büyüme üzerindeki<br />

etkisi nedir<br />

Standardizasyon ile büyümeye etki eden makroekonomik<br />

faktörler arasındaki ilişki nedir<br />

Standardizasyonun verimlilik ve kapasite kullanım oranı<br />

üzerindeki etkisi nedir<br />

Standardizasyon artışın ekonomik büyüme<br />

üzerindeki etkisi nedir<br />

Bu soru Granger nedensellik ve araç değişken metotları<br />

kullanılarak analiz edilmiştir. Ekonomik büyüme<br />

Endüstriyel Üretim olarak ölçülürken standardizasyon<br />

TSE’nin aylık marka belge sayısı kullanılarak ölçülmüştür.<br />

Değişkenler mevsimsellikten ve trendten arındırıldıktan<br />

sonra analize dâhil edilecektir.<br />

Yukarıda görünen, TSE’de verilen marka belge sayısı<br />

105 KASIM <strong>2013</strong>


ve Türkiye endüstriyel üretim endeksi, Hodrick-Prescott<br />

filtresi kullanılarak trend ve cycle olarak ayrılmıştır.<br />

Öncelikle marka belge sayısının ve endüstriyel üretim’in<br />

trend’leri ters hareket etmektedir. Ancak asıl değerlendirilecek<br />

olan saykıllardır. Verinin uzun vadeli karakteristiğini<br />

trend gösterirken, kısa vadedeki etkileşim<br />

ve belirleyiciler kapsamında saykılların önemi büyüktür.<br />

Trend’den ayrıştırılmış belge sayısı ve endüstriyel üretim<br />

serileri arasındaki nedensellik ilişkisi analiz edilmiştir.<br />

Nedensellik ilişkisinden önce, her iki veride de birim-kök<br />

olmadığı gösterilmiştir.<br />

Serinin Adı<br />

ADF Sonucu (p-değeri)<br />

Belge verisi (cycle) 0.0001<br />

Endüstriyel Üretim verisi (cycle) 0.0000<br />

2 lag kullanılarak Granger Nedensellik analizi<br />

yapılmıştır.<br />

106


Granger Nedensellik Testi Sonuçları<br />

Hipotez Durum F-istatistiği p-değeri<br />

Belge Sayısı Endüstriyel Evet 5.6035 0.0064<br />

Üretime Sebep Olur<br />

Endüstriyel Üretim Belge EVET 3.7124 0.0315<br />

Sayısına Sebep Olur<br />

Granger Nedensellik Testi sonucunda; TSE’nin verdiği<br />

marka belgesi sayısı ile Türkiye’nin endüstriyel üretim<br />

endeksi arasında iki yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur.<br />

Standardizasyon ile büyümeye etki eden<br />

makroekonomik faktörler arasındaki ilişki nedir<br />

AÇIKLANAN DEĞİŞKEN: TİCARET HACMİ<br />

Parametre Kat Sayı Hata p-değeri<br />

Sanayi Üretim Endeksi 0.297196 0.018550 0.0000<br />

TSE Cirosu(t-1) 0.155777 0.056747 0.0094<br />

MARKA_BELGE(-1) 0.007223 0.001691 0.0001<br />

MA(1) 0.999937 0.057967 0.0000<br />

C -5.917067 2.587057 0.0282<br />

R-Kare 0.9022<br />

(Türkiye’nin ticaret hacmi)t=-5.917067+0.155777x(TSE’nin<br />

cirosu)t-1+0.007223x(TSE’nin verdiği marka belgesi sayısı)<br />

t-1+0.003049xA(Sanayi Endeksi)t+0.999937xEt-1+Ut<br />

En küçük kareler (OLS) yöntemi kullanılarak ticaret<br />

hacmini açıklama modeli oluşturulmuştur. Bu modelde<br />

açıklanan değişken tarafında Türkiye’nin ticaret hacmi,<br />

açıklayıcı değişkenler arasında TSE’nin verdiği marka<br />

belge sayısı ve büyümeye etki eden makro-ekonomik<br />

parametreler vardır. Bu şekilde TSE’nin verdiği marka<br />

belge sayısının diğer makroekonomik parametrelere<br />

göre durumu değerlendirilmiştir.<br />

107 KASIM <strong>2013</strong>


Standardizasyonun verimlilik ve kapasite kullanım<br />

oranı üzerindeki etkisi nedir<br />

OLS metodu kullanılarak standardizasyonun verimlilik<br />

ve kapasite kullanım oranı üzerindeki etkisi incelenmiştir.<br />

TCMB/EVDS veri tabanında bulunan çalışan kişi<br />

başına üretim endeksi verimlilik ölçüsü olarak kullanılmıştır.<br />

Standardizasyonun bu değişkenler üzerindeki<br />

etkilerinin analizi ekonomik büyüme ve standardizasyon<br />

arasındaki ilişkinin hangi kanallar aracılığı ile gerçekleştiğinin<br />

ortaya çıkarılmasına yardımcı olmuştur.<br />

Ek-1’de görülmektedir ki, kapasite kullanım oranı ile<br />

belge sayısı arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Bunun yanında<br />

araç değişken metodu kullanılarak yapılan analizlerde<br />

de anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.<br />

Sonuç:<br />

Bu çalışmada standardizasyonun ekonomik büyüme<br />

ve ticaret hacmi etkisi incelenmiştir. Bunun yanında<br />

standardizasyon ile verimlilik ve kapasite kullanım oranı<br />

arasındaki ilişkide incelenmiştir. Öncelikle belge sayısı<br />

ile endüstriyel üretimin arasında çift yönlü bir ilişki<br />

olduğu Granger nedensellik testi kullanılarak gösterilmiştir.<br />

Hodrick-Prescott filtresi kullanılarak saykılların<br />

arasındaki ilişki net olarak gösterilmiştir. Politika yapıcı<br />

standardizasyonun endüstriyel üretime olumlu etkisini<br />

göz önünde bulundurarak standardizasyona verdiği<br />

önemi artırmalıdır. Çalışmada oluşturulan ticaret hacmi<br />

modelinde açıklayıcı değişkenler olarak sanayi üretim<br />

endeksi, TSE’nin cirosu, TSE’nin verdiği yeni marka<br />

belge sayısı kullanılmıştır. Bu modelde net olarak görülmektedir<br />

ki; TSE’nin ticaret hacmine anlamlı pozitif<br />

etkisi vardır.Son olarak, kapasite kullanım oranı ve<br />

marka belge sayısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığı<br />

analizlerle gösterilmiştir. Bunun yanında araç değişken<br />

metodu kullanılarak yapılan analizlerde de bu iki değişken<br />

arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu<br />

analizler ile elde edilen sonuçlar standardizasyonun<br />

makroekonomik etkilerini bir ölçüde ortaya koymaktadır.<br />

Bu sonuçlar politika yapıcılar tarafından ekonomik<br />

büyüme ile ilgili politikaların planlanmasında kullanılabilirler.<br />

Sonuç olarak TSE’nin Türkiye Cumhuriyeti için<br />

çok önemli olduğu gösterilmiş ve TSE’nin teşvik edilerek<br />

doğru yönlendirilerek ekonomik olarak büyütülmesi<br />

ülkemiz için stratejik bir öneme sahiptir.<br />

Ek-1<br />

OLS<br />

Açıklanan Değişken: Kullanım Kapasitesi<br />

R-kare: 0.0001<br />

Katsayı p-değeri<br />

Açıklayıcı Değişken: Belge Sayısı 0.01376 0.895<br />

Sabit (constant) 72.9243 0.000<br />

Araç Değişken (Belge Sayısı-LAG) Metodu-GMM<br />

Açıklanan Değişken: Kullanım Kapasitesi<br />

R-kare: 0.0000<br />

Katsayı p-değeri<br />

(Araç Değişken) Açıklayıcı Değişken: 0.05479 0.817<br />

Belge Sayısı<br />

Sabit (constant) 73.0261 0.000<br />

108


HELAL GIDA BELGELENDİRMESİ<br />

Helal Gıda Belgelendirmesi<br />

ve Dünyada Bu Sektördeki<br />

Düzenlemeler<br />

Bayram YALÇIN<br />

Ak Gıda<br />

Helal Gıda Başdenetçisi<br />

Helal gıda ile ilgili olarak ulusal ve uluslar arası standardizasyon<br />

ve belgelendirme çalışmalarından bahsetmeden<br />

önce, konu ile ilgili başlıca kavramların tanımlarını<br />

hatırlamakta fayda bulunmaktadır. Kavramlar üzerinde<br />

mutabakat sağlanmadıkça, konu ile ilgili tarafların birbirini<br />

anlaması güç olacaktır. Temel kavramlarımız, standart,<br />

standardizasyon, akreditasyon, belgelendirme,<br />

helal belgelendirme ve karşılıklı tanınmadır.<br />

Standart, yetkili kılınan ve bu yetkileri tanınan, milli veya<br />

uluslar arası bir standardizasyon teşkilatı tarafından kabul<br />

edilen, yaygın olarak ve bir kereden fazla kullanılan;<br />

madde, mamul, ürün ve hizmetler için kuralları, yöntemleri<br />

veya ürünlerin/mamullerin üretim ve imalat metotlarını,<br />

ilgili proseslerin karakteristiklerini tespit eden<br />

ve ilgili bütün tarafların işbirliği ile hazırlanan teknik dokümandır.<br />

1<br />

Standardizasyon, belirli bir faaliyetle ilgili olarak ekonomik<br />

fayda sağlamak üzere ilgili tüm tarafların yardımı<br />

ve işbirliği ile kurallar koyma ve bu kuralları uygulama<br />

işlemidir.<br />

Uygunluk değerlendirmesi, bir mamulün veya hizmetin<br />

konu ile ilgili teknik düzenlemelere veya standartlara<br />

uygunluğun yeterli ve yetkili kılınmış bir kurum/kuruluş<br />

tarafından değerlendirilmesi ve uygun bulunanlar için<br />

bir uygunluk belgesi tanzim edilmesidir. 2<br />

Belgelendirme/sertifikasyon, bir ürünü kullananların,<br />

kullandıkları bu ürünün belirli standartlara uygunluğu<br />

konusunda bilgi sahibi olma talebinden hareketle, bu<br />

ürünü üreten kişi veya kurumun ürününün ilgili standartlara<br />

uygun olduğuna dair belge talep etmesi üzerine,<br />

yetkinliğe sahip kurumlar tarafından belge verilmesine<br />

kısaca belgelendirme/sertifikasyon denilmektedir.<br />

Akreditasyon, ulusal veya uluslar arası kuruluşlar tarafından;<br />

laboratuvarların, muayene ve belgelendirme<br />

kuruluşlarının ulusal ve uluslar arası kabul görmüş teknik<br />

kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin onaylanması<br />

ve düzenli aralıklarla denetlenmesidir.<br />

Karşılıklı tanınma, ülkeler arası ticarette karmaşayı ortadan<br />

kaldırabilmek için iki veya daha fazla ülkenin birbirlerinin<br />

belgesini karşılıklı olarak tanıyacaklarına dair<br />

yaptıkları anlaşmadır. Ancak bu anlaşma olmamakla<br />

beraber, bölgesel veya küresel olarak kurulmuş bir or-<br />

1<br />

YILMAZ, Süleyman, Ticarette Teknik Engeller Standardizasyon ve CE İşareti, Hacettepe Ünv. Sosyal Bilimler Ens. Y.Lisans Tezi,<br />

Ankara 1998, s: 20<br />

2<br />

YILMAZ, Süleyman, a.g.e., s: 21-TSE başkanı Hulusi ŞENTÜRK.<br />

109 KASIM <strong>2013</strong>


ulaşan ve şu anki yıllık % 2.9’luk artış oranı baz alındığında,<br />

24 yıl içerisinde ikiye katlayarak 3.6 milyar kişiye<br />

ulaşacağı tahmin edilen müslüman nüfusun dağılımı şu<br />

şekildedir:<br />

ganizasyonun üyesi olan kuruluşlar, bu organizasyon<br />

üyesi kuruluşlar tarafından verilen belgeleri tanımayı taahhüt<br />

edebilirler. Standardizasyon genel olarak ihtiyari<br />

bir işlemdir. Ancak ülkeler bazı ürün ve hizmetler için<br />

bazı standartları zorunlu kılabilirler. Bu durumda karşılıklı<br />

tanınma önem arz etmektedir.<br />

Helal Belgesi, İslami kurallara uygun olarak hazırlanan<br />

ürünlere verilen sertifikadır. HALAL Arapça bir kelime<br />

olup, İslam dinince uygun görülen yiyecek ve içeceklere<br />

verilen İslami izin demektir. Yani İslam dinine göre<br />

yasak olmayan ürünlere verilen uluslararası belgeye<br />

verilen addır. 3<br />

Helal Gıda kavramı, uluslararası The Codex Alimentarius<br />

Komisyonu dokümanlarında “İslami kurallar doğrultusunda<br />

izin verilen gıda” anlamında yer almakta ve<br />

“İslami kurallara göre yasak olan herhangi bir unsuru<br />

içermeyen, bu unsurlardan arındırılmış yerlerde veya<br />

cihazlarda hazırlanan-işlenen-taşınan ve depolanan,<br />

bu durumların dışında üretilen herhangi bir gıda ile hazırlama-işleme-taşıma<br />

ve depolama aşamasında direkt<br />

temasta olmayan ürün olarak” tanımlanmaktadır.<br />

HELAL, bir müslümanın hayat standardının olmazsa<br />

olmazını teşkil eder. Doğumundan ölümüne kadar HE-<br />

LAL dairesi içerisinde yaşamak en önemli hedefidir. Bu<br />

hedefinin en önemli halkası ise HELAL Gıda’dır.<br />

Boğazından geçecek her lokmanın hesabını Allah<br />

(cc)’a vermek zorundadır. Bu sebeple, bir müslümanın<br />

yediği içtiği her lokmanın mutlaka HELAL olması şarttır.<br />

Maddi ve manevi hayatının sağlıklı ve feyizli devam<br />

edebilmesinin en önemli güvencesi HELAL Gıdadır.<br />

Bu sebeple Helal ve Sağlıklı Gıda herşeyden önce bir<br />

Müslümanın imani bir meselesidir. En temel ve kutsal<br />

hakkıdır.<br />

HİTAP ETTİĞİ PAZAR (NÜFUS)<br />

Son elli yılda yüzde 250 civarında bir artışla 1.8 milyara<br />

• Asya (Türkiye 72 milyon dahil) 1.240 milyon<br />

• Afrika 490 milyon<br />

• Avrupa (Rusya 27 milyon dahil) 57 milyon<br />

• Kuzey Amerika 7 milyon<br />

• Güney Amerika 3 milyon<br />

• Okyanusya 1 milyon<br />

TOPLAM 1.798 milyon<br />

HİTAP ETTİĞİ PAZAR (DEĞER)<br />

Dünya üzerinde 112 ülkeye yayılmış 1.8 milyar müslüman<br />

tüketici potansiyeline sahip helal gıda pazarının,<br />

yıllık 150 milyar dolarlık işlem hacmine sahip olduğu<br />

tahmin edilmektedir. Bu tüketici topluluğunun 1.3 milyarı<br />

İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üyesi 57 ülkede yaşamaktadır.<br />

Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney ve Güneydoğu<br />

Asya ile Çin’deki geniş müslüman kitleler, helal<br />

gıda ürünleri için çekici bir pazar oluşturmaktadır.<br />

1.8 milyar müslüman tüketicinin helal gıdayı benimsemesi<br />

sağlandığı takdirde, global helal gıda pazarının<br />

yıllık 860 milyar dolara ulaşması rahatlıkla mümkün<br />

görünmektedir. Bu da, dünya yıllık ticaretinin % 7’sine<br />

karşılık gelmektedir.<br />

POTANSİYEL PAZAR<br />

Eğer helal endüstrisi, koşer endüstrisi gibi, tıbbi ürünler,<br />

kozmetik, deri eşyaları, tekstil, otel ve katering hizmetleri<br />

gibi gıda dışı ürünleri de içine alacak şekilde genişletilebilirse,<br />

toplam helal pazarı yıllık 2.1 trilyon dolar<br />

olacaktır.<br />

PAZARDAKİ AKTİF ÜLKELER<br />

ENDONEZYA<br />

İslam aleminin nüfusça en kalabalık ülkesi olan Endonezya’nın:<br />

Başkenti: Jakarta (Nüfusu: 12 milyon). Yüzölçümü:<br />

1.919.443 km 2 dir. Nüfusu: 240 milyon (2010<br />

tahmini). Halkın % 31’i şehirlerde yasamaktadır. Halkın<br />

% 90’ı Müslümandır.<br />

Ülkede Müslümanların haklarını takip etmek için Ulema<br />

Meclisi (kısaca MUİ) oluşturulmuştur. Bu kurumun izin<br />

verdiği ürünler kurumun logosu ile satışa sunulur. İthal<br />

ürünlerde de, bu kurumun ya da bu kurumun onay<br />

verdiği bir kurumun sertifikası olması halinde giriş izni<br />

alabilir.<br />

3<br />

http://www.helalder.org.tr/<br />

110


MALEZYA<br />

27 milyonluk nüfusunun 16 milyonu müslüman olan<br />

Malezya, helal gıdanın lider ülkesi konumundadır. Yıllık<br />

ihracatı 196.9 milyar ABD doları, ithalatı ise 155.5<br />

milyar ABD doları olan Malezya’nın ana hedeflerinden<br />

birisi, ihracata yönelik helal gıda üretimini artırarak,<br />

başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünya ülkelerine<br />

sertifikalı helal ürün konsepti bağlamında gıda ürünü<br />

ihraç eden bir merkez konumuna gelmektir. Bu amaçla<br />

Malezya, ürünlere helal olarak üretildiklerine dair helal<br />

sertifikası vermek üzere bir vakıf kuruluşu olan JAKIM’i<br />

(Department of Islamic Development Malaysia) kurmuştur.<br />

JAKIM, bugün Birleşmiş Milletlerce de kredibilitesi<br />

onaylanmış dünyanın en önde gelen helal gıda sertifika<br />

kuruluşudur. Malezya’da JAKIM damgası taşımayan<br />

bir markanın pazar payını % 20’lere varan oranda kaybedebileceği<br />

vurgulanmaktadır.<br />

TAYLAND<br />

65 milyonluk nüfusunun sadece % 10’u müslüman<br />

olan Tayland’da Bangkok Chulalongkorn Üniversite’sinde<br />

kurulmuş bulunan Helal Bilim Merkezi (HAS-<br />

CI), 10 yılı aşkın bir süredir Helal konusunun hem teknik<br />

hem politik sorunlarıyla ilgilenmekte olup, müslümanların<br />

yiyeceklerinin kalite, emniyet ve dini kriterlerini<br />

iyileştirmenin yanı sıra helal gıda endüstrisinin GMP,<br />

HACCP gibi uluslararası gıda emniyeti standartlarına<br />

ulaşmasında destek olmaktadır. Tayland, 2005 yılında<br />

324 milyon dolarlık helal gıda ihracatı gerçekleştirmiştir.<br />

SİNGAPUR<br />

Müslüman nüfusun toplam nüfusun sadece % 16’sını<br />

meydan getirdiği 4.4 milyon nüfuslu Singapur’da Helal<br />

Gıda Endüstrisi, kozmopolit şehirlerde büyük bir iş<br />

hacmine sahiptir. Singapur ve Brunei’deki müslüman<br />

nüfusun yüksek alım gücüne sahip olması ve bu ülkelerdeki<br />

tarım endüstrilerinin zayıf olması, bu ülkeleri<br />

helal gıda için cazip kılmaktadır.<br />

Singapur, 2005 yılında Orta Doğu’ya 211 milyon dolarlık<br />

helal gıda ihracatı gerçekleştirmiştir. Singapur İslam<br />

Dini Konseyi (MUIS) helal sertifikası düzenlemeye yetkili<br />

tek kuruluştur. Geçmiş 5 yılda, helal sertifika başvuruları<br />

2000 yılında 600’den 2005’te 1.600’e çıkarak neredeyse<br />

üçe katlanmıştır.<br />

AVUSTRALYA<br />

Dünyanın en büyük gıda üreticisi ülkelerinden birisi<br />

olan Avustralya, her yıl 70’ten fazla ülkeye sertifikalı çeşitli<br />

helal gıdalar ihraç etmektedir. Avustralya’nın 2002<br />

yılında müslüman ülkelere olan gıda ihracatı, 1997 yılına<br />

göre % 51 artış kaydederek 3.7 milyar dolara ulaşmıştır.<br />

En önemli helal pazar ülkeleri Endonezya (1.155<br />

M$), Malezya (1.069 M$), Suudi Arabistan (787 M$),<br />

Mısır (241 M$), BAE (236 M$), Bangladeş (188 M$),ve<br />

diğer Ortadoğu ülkeleridir. Güneydoğu Asya’daki helal<br />

gıda talebinin son beş yılda 51 milyar dolara ulaştığı<br />

tahmin edilmektedir.<br />

KUZEY AMERİKA<br />

Yüksek alım gücüne sahip 7 milyona yakın Müslümanın<br />

yaşadığı ABD ve Kanada’da artan müslüman nüfusa<br />

paralel olarak, sertifikalı helal gıda satışları ve yine<br />

sertifikalı bakkal dükkanları ve restoranlarda popülerlik<br />

kazanmakta, ordu, okullar, hastaneler, hapishaneler<br />

gibi kamu kuruluşlarının yanı sıra otomatik satış makineleri,<br />

dondurulmuş gıda ve havayolları gibi alanlarda<br />

hızla büyümektedir. ABD’deki müslüman topluluğun<br />

2018 yılında 12.2 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir.<br />

Bunun yanı sıra sadece 1.000 helal sertifikalı ürünün<br />

bulunduğu ABD’de bir çok müslüman, koşer ürün<br />

almak zorunda kalmaktadır. Bugün 100 milyar dolara<br />

ulaşan ABD koşer pazarının % 16’sını müslümanlar<br />

oluşturmaktadır.<br />

AVRUPA BİRLİĞİ<br />

30 milyona yaklaşan zengin müslüman nüfusuyla<br />

AB’de özellikle Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya helal<br />

gıda konusunda ciddi bir pazar oluşturmaktadır. İngiltere’de<br />

ikamet eden yaklaşık 1.1 milyon müslüman<br />

bulunduğu bilinmektedir. İngiltere’de helal gıda konusunda<br />

yetkili kılınmış bir kurul vardır. Kurulun adı “Birleşik<br />

Krallık Müslüman Gıda Kurulu”dur. 2003 yılında<br />

70 milyar dolar olarak tahmin edilen Avrupa helal gıda<br />

pazarının her yıl % 15 büyümesi beklenmektedir.<br />

AFRİKA<br />

Özellikle Güney Afrika müslüman nüfusuyla helal gıda<br />

için çekici bir pazar durumundadır. Bunda Afrika kıtasının<br />

genelinin gıda konusunda dışırıdan ithalata dayalı<br />

bir ekonomisinin olması büyük bir etken oluşturmaktadır.<br />

Özellikle Güney Afrika’da gelişen turizm sektörü<br />

özellikle işlenmiş ve dondurulmuş gıdaya olan talebi<br />

yükseltmiştir. Güney Afrika’da helal gıda konusunda<br />

yetkili kuruluş “Güney Afrika Ulusal Helal Otoritesi”<br />

(SANHA)’dır. Güney Afrika pazarına girişte en büyük<br />

engel ithal tarım ürünlerinde uyguladıkları yüksek kalite<br />

standartlarıdır.<br />

TÜRKİYE’NİN DURUMU<br />

Görüldüğü üzere, bugün dünyada müslümanların çoğunlukta<br />

olduğu ülkelere ilaveten, azınlıkta oldukları bir<br />

çok laik ve/veya müslüman olmayan ülkelerde de helal<br />

gıda belgeli ürünler piyasaya arz edilmekte ve helal<br />

gıda belgelendirmesi ile ilgili faaliyetlerde bulunulmak-<br />

111 KASIM <strong>2013</strong>


tadır. Bilhassa, Güneydoğu Asya ve Ortadoğu gibi bölgelerde<br />

ithal edilen gıdalarda “Helal” logosu bir zorunluluk<br />

haline gelmektedir.<br />

Uluslararası gelişmelere ve global eğilimlere karşı durmanın<br />

ülkemize zarardan ve vakit kaybından başka bir<br />

şey getirmediği tecrübelerle görülmüştür. Helal gıda<br />

sektörü canlandırılarak, Türkiye’nin ekonomik yapısına<br />

katkıda bulunabilecek bir başlangıç noktası gayretli çalışmalar<br />

ile yakalanabilmiştir.<br />

Bundan böyle Helal sertifikalı ürünlerin yurtiçi ve yurtdışı<br />

dağıtımına getirilmiş, hepsi de manasız ve çağdışı<br />

kalmış irili ufaklı engelleri ortadan kaldırarak, müslüman<br />

tüketicilerin daha seçici davranabilecekleri bir ortama<br />

gelinmelidir.<br />

Böylece, dışarıdan döviz ödeyerek getirtilen ve helal<br />

garantisi olmayan gıda ve katkı maddelerinin pek<br />

çoğunun ithali azalacak dış ülkelerdeki müslümanların<br />

helal sertifikalı ürün talepleri Türkiye’den daha güçlü bir<br />

şekilde sağlanabileceği için de ihracat hacmi artacaktır.<br />

Dünya pazarında 860 milyar dolarlık bir büyüklüğü olduğu<br />

tahmin edilen helal gıda pazarında ülkemiz, diğer<br />

faaliyetlerinde olduğu gibi etkin ve öncü olmalı ve bu<br />

konu ülkemiz ve kamu çıkarları doğrultusunda değerlendirilmelidir.<br />

HELAL GIDA SERTİFİKASI ÇALIŞMASI<br />

İlk kez Malezya tarafından hazırlanarak uygulamaya<br />

konulan “HELAL SERTİFİKA”, İslami usullere uygun<br />

hazırlanması gereken gıdaların “hangi özelliklere sahip<br />

olması gerektiği, kesim usulleri, söz konusu gıdaların<br />

hazırlanmasında kullanılacak katkı maddeleri ile bu gıdaların<br />

servisinin yapıldığı yerlerin sahip olması gereken<br />

özellikleri” belirlemektedir. Ancak uyguladığı fıkıh kaideleri,<br />

Hanefî, Şafii, Hanbelî ve Malikî mezheb görüşlerine<br />

göre konunun uzmanları tarafından incelenmeli ve<br />

belki de “HELAL SERTİFİKA” uygulamasında uzlaşma<br />

olmayan noktalarda mezhebi belirten bir işaretleme<br />

sistemi ile de bir çözüm getirilmelidir.<br />

Bugün dünyada “HELAL SERTİFİKA” uygulamasını sadece<br />

Malezya yapmıyor. Endonezya’da, Singapur’da,<br />

Tayland’da, Kuzey Amerika’da, Avrupa ülkelerinde,<br />

Avustralya’da, Güney Afrika’da ve daha birçok ülkede<br />

faaliyet gösteren legal ve illegal kuruluşlarca da bu<br />

uygulama yapılmaktadır. Burada en büyük problem<br />

bütün müslümanların kabul edeceği bir üst kurulun<br />

oluşturulmasıdır. Bu konuda gerçekleştirilen en büyük<br />

çatı kuruluşu WHC bugün 50 civarında ülkedeki Helal<br />

Sertifikalama kuruluşundan oluşmaktadır.<br />

Dünyada, bugün ürün ve sistem belgelendirme faaliyetlerinde<br />

konularında uzmanlaşmış mühendis ve teknik<br />

personel görevlendirilmektedir. Helal Gıda ile ilgili<br />

belgelendirmede ise bu teknik personele ilaveten, gerçekten<br />

bu konuda uzman din adamlarından da yararlanılmak<br />

zorundadır.<br />

Dünyadaki Helal Sertifikalama kurumları, söz konusu<br />

standarta ilişkin belgelendirmeyi, hem gıda üreticileri<br />

için hem de gıda servisi hizmeti veren işletmeler için<br />

yapmaktadır.<br />

Bu belgelendirmeyi yapan kuruluş, her türlü şaibeden<br />

uzak, tarafsız, bağımsız ve geçmişleri tertemiz olan ehil<br />

kadrolara sahip olmak zorundadır.<br />

Helal Gıda standardı almak ihtiyari (isteğe bağlı) olmaktakdır.<br />

Bu nedenle, Helal Gıda belgesi bulunmayan<br />

üreticilerin veya kurumların ürettiği gıdaların helal olmadığı<br />

anlamı kesinlikle çıkarılmamalıdır. Helal Gıda belgesi,<br />

yapılacak denetimin ardından denetimde uygun<br />

görülen ürünlerine verilmektedir. Belge alan kişi ya da<br />

kuruluşlar, taahhütlerine uygun üretim yapıp yapmadığı<br />

konusunda da denetlenmektedir.<br />

Gıdalarda helal olma şartı ile birlikte sağlığa uygunluk<br />

ve saffiyet de olması gereken şartlardır. Böylece Helal<br />

Gıda standardı, bütün insanlara güvenilir ürün, uluslararası<br />

kontrol birimlerine de gıda emniyeti konusunda<br />

destek hizmeti sağlamaktatır.<br />

Sonuç<br />

“HELAL SERTİFİKA” talebleri, uygulamaları yanında<br />

musevilerin “KOSHER” sertifikasının da talep ve uygulamaları<br />

hakkında, mukayese yapılabilmesi açısından,<br />

Kosher’li ürün pazarı dünyada 250 milyar dolar olmasına<br />

karşılık, Helal gıda pazarı 860 milyar dolardır. Deri,<br />

kozmetik ve ilaç ürünleri ile birlikte 2.1 trilyon dolarlık<br />

devasa bir Helal ürün pazarına Türkiye’nin bigâne kalması<br />

düşünülemez. Kaldı ki “HELAL GIDA” nüfusun<br />

büyük çoğunluğunu teşkil eden müslümanların olmazsa<br />

olmazları arasında en ön sırayı teşkil etmektedir.<br />

Burada dikkat edilecek en önemli husus, bu sertifikayı<br />

verecek kuruluşun statüsü, İslami kararları verecek<br />

kadronun İslam dininin mezhebi farklılıklarını da dikkate<br />

alarak, tarihi misyonuna yakışır liyakat ve yeterlilikte<br />

olmaları, toplumumuza empoze edilen nevzuhur<br />

MODERNİTE uğruna İslamın yaşam tarzından taviz<br />

kopartmadan sertifika kararlarının oluşturulması olmalıdır.<br />

Mezhebi zenginliklerimiz, mezhebsizlik uğruna da<br />

harcanmamalıdır.<br />

112

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!