06.01.2015 Views

pdf indir - YDİ Çağrı

pdf indir - YDİ Çağrı

pdf indir - YDİ Çağrı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

✉<br />

okuyucu mektubu<br />

26<br />

lar. Kaybetme tehdidinde bulundular.<br />

‘Terörle Mücadele Şubesi’, “Bolşevik<br />

Parti –Kuzey Kürdistan/Türkiye-“<br />

adlı örgütün üyesi olduğumu kabul<br />

etmemi, bir takım eylem ve sorumlulukları<br />

üstlenmemi istiyordu. Böyle bir<br />

örgütle ilgim ve alakam yoktu. Bundan<br />

dolayı da bana yöneltilen suçlamaları<br />

kabul etmem söz konusu olamazdı.<br />

Bu yüzden işkencecilerin bana yönelttikleri<br />

tüm suçlamaları geri çevirdim,<br />

ifade vermeyi reddettim.<br />

Gözaltına alındığımda yasal haklarımın<br />

ne olduğu, neden gözaltına alındığımı<br />

bana söylemediler. Aileme haber<br />

verme isteğim reddedildi. Avukat<br />

ile görüşme talebime olumsuz cevap<br />

verildi. Alman vatandaşı olmama rağmen,<br />

Alman Konsolosluğuna haber<br />

verme isteğim yerine getirilmedi.<br />

İfadelerin alınmasından sonra üç kişi<br />

daha serbest bırakıldı. Ben, Maksut<br />

Karadağ ve Hüseyin Habib Taşkın<br />

tutuklandık. Serbest bırakılan arkadaşlar<br />

ile vedalaştıktan sonra, polisler<br />

eşliğinde Buca Cezaevine doğru yol<br />

alıyoruz... Cezaevine girerken, iyice<br />

arandıktan sonra, giriş bölümünde kayıtlarımızın<br />

yapılması için bekliyoruz.<br />

Müdür odası hemen karşı tarafta yer<br />

alıyor. Bizi getiren ekibin şefi müdür<br />

ile konuşuyor. Bir sorun olduğu belli<br />

oluyor. Müdür bizi Buca Cezaevine<br />

almak istemiyor. Polisler de bizi teslim<br />

edip, bir an önce gitmek istiyorlar.<br />

İki jandarma da kayıt defterine kaydımızı<br />

yapmaya çalışıyor. Sarışın bir<br />

jandarma, diğerine diyor ki; bunların<br />

mesleğini ‘vatan haini’ diye yazalım!<br />

Bu jandarma bize hakaret etmeye başlıyor.<br />

“Sizin siyasi görüşünüz nedir”<br />

diye soruyor. Siyasi görüşümün olmadığını<br />

söylüyorum. Müdürle yapılan<br />

konuşmalar ertesinde, Buca Cezaevine<br />

alınmayacağımız netleşiyor. Kırıklar<br />

F-Tipi cezaevini arıyorlar. Oradan gelen<br />

olumlu yanıt üzerine, tekrar yola<br />

çıkıyoruz.<br />

Dolmuşu kullanan polis sürekli konuşuyor.<br />

Güya bize nasihat veriyor!<br />

Nasıl bir avukat tutmamız gerektiğini<br />

anlatıyor! Siyasi davalara bakan avukatların<br />

paracı olduğunu, ideolojik görüşlü<br />

avukat tutmamamız gerektiğini,<br />

normal bir avukat tutmanın bizim yararımıza<br />

olacağını söylüyor. Takriben<br />

saat 22.00. Yol güzergahında insanların<br />

piknik yaptığını, eğlendiğini görüyoruz.<br />

Aynı kişi şimdi ‘buralarda<br />

rakı içmek varken, cezaevine gitmenin<br />

doğru olamayacağını’ söylüyor. Habib<br />

Taşkın’a; “Habib, koğuşun ağası sen<br />

olursun” diyor. Peşinden “yok yok koğuşun<br />

ağası Mehmet olur” diyor. Ben<br />

koğuş ağası olmak istemediğimi söyledikten<br />

sonra, polis söylemek istediği<br />

esas şeyi söylüyor. “Yahu” diyor,<br />

“Mehmet sen hala inkar ediyorsun, biz<br />

senin kim olduğunu ve ne iş yaptığını<br />

biliyoruz”.<br />

F Tipi cezaevinin önüne geliyoruz.<br />

Polis bana “Mehmet pişman mısın”<br />

diye soruyor. Ben pişmanlık duyacak<br />

hiç bir şey yapmadığımı söylüyorum.<br />

Polis, “bak geldik cezaevine gireceksin,<br />

hala inkar ediyorsun” diyor. Aynı<br />

şeyleri söylüyorum: Pişmanlık duyacak<br />

hiç bir şey yapmadığımı ve örgüt<br />

vb. şeylerle ilgimin olmadığını söyledikten<br />

sonra arabadan iniyoruz.<br />

İçeri giriyoruz. Önce jandarmada<br />

kaydımız yapılıyor. Daha sonra cezaevi<br />

yönetim odasına alınıyorum.<br />

Soyundurarak arama yapıyorlar.<br />

Üzerimizde var olan eşyaların tutanağını<br />

tutuyorlar. Bizi getiren ekipten<br />

bir şikayetimizin olup olmadığını soruyorlar.<br />

Bir şikayetimin olmadığını<br />

belirttikten sonra, tecrit denilen bir<br />

odaya alıyorlar. Pazartesiye kadar burada<br />

kalacaksın diyorlar. Diğer iki arkadaş<br />

da ayrı bir hücreye alınıyor.<br />

Tecrit denilen hücrede dört tane<br />

ranza ve yatak var. Başka hiç bir şey<br />

yok. Battaniye ve nevresim veriyorlar.<br />

Pazartesi günü parmak izi alınıyor.<br />

Resim çekiliyor ve sosyal hizmet uzmanları<br />

ile görüşme yapıldıktan sonra,<br />

koğuşlara çıkarılacağımız söyleniyor.<br />

Diğer iki arkadaşla birlikte kalıp kalmayacağımı<br />

soruyorlar. Birlikte kalacağımı<br />

belirtiyorum. 15.07.2002 tarihinde<br />

koğuş dedikleri, aslında hücre olan C<br />

Bloka çıkarılıyoruz. Kantin listesi veriyorlar,<br />

alışveriş yapabileceğimizi söylüyorlar.<br />

İlk anda ihtiyaçlarımız olan<br />

eşyaları ısmarlıyoruz. Dışardan hiç<br />

bir şeyin alınmasına izin verilmediği<br />

için, kantinden alınması gerekenleri<br />

alıyoruz. Hücremizi kontrol ediyoruz.<br />

Temizlik yapmaya başlıyoruz. Tıraş olmaya<br />

başlıyorum. Birden kapı çalıyor.<br />

Avukat geldi diyorlar. Tıraşı yarım bırakarak<br />

hücreden çıkıyorum. Ziyarete<br />

Çetin Bingölbalı, Muhammer Kopaç ve<br />

Ayşe Kuru’nun geldiğini görüyorum.<br />

Avukatlarla görüştükten sonra hücreye<br />

dönüp, yarım kalan işleri tamamlamaya<br />

çalışıyorum.<br />

16 Temmuz 2002: Gardiyanlar sürekli<br />

gelip, çifte vatandaş olup olmadığımı<br />

soruyor. Ben çifte vatandaş<br />

olmadığımı, Alman vatandaşı olduğumu<br />

söylüyorum. Anlamıyorlar, ya<br />

da anlamak istemiyorlar. Türk kimliğimin<br />

olup olmadığını soruyorlar.<br />

Türk kimliğimin olmadığını, Alman<br />

kimliğinin de kendilerinde olduğunu<br />

belirtiyorum.<br />

Kapı açılıyor, gel diyorlar. Müdür yardımcısı<br />

olduğunu tahmin ettiğim birisi<br />

ile konuşuyorum. Ona Alman vatandaşı<br />

olduğumu söylüyorum. “O zaman” diyor,<br />

“seni ayrı odaya alacağız”. Nedenini<br />

soruyorum. Cezaevi tüzüğüne göre;<br />

yabancıların ayrı kalması gerektiğini,<br />

cezaevinde başka yabancı olmadığı için<br />

de yalnız bir odada kalacağımı belirtiyor.<br />

İtirazlarım üzerine, “O zaman bir<br />

dilekçe yaz” diyor. Bir dilekçe yazıyorum.<br />

Alman vatandaşı olmama rağmen,<br />

Türk kökenli olduğumu, Türkçe<br />

bildiğimi, uyumlu bir insan olduğumu<br />

ve arkadaşlarla kalmak istediğimi yazıyorum.<br />

17.07.2002 tarihinde, dilekçenin<br />

cevabının olumsuz olduğu belirtilerek,<br />

dört ay yalnız kalacağım ayrı bir hücreye<br />

alınıyorum.<br />

Olayın perde arkasını daha sonra<br />

öğreniyorum. DGM savcılığında,<br />

yakınlarıma haber vermesi için Av.<br />

Ayşe Kuru’ya telefon numarasını vermiştim.<br />

Olayı öğrenen kardeşim Baki<br />

Desde apar topar İzmir’e geliyor. İlk<br />

olarak Alman Konsolosluğuna gidip<br />

durumu anlatıyor. F-Tipi cezaevinde<br />

olduğumu söylüyor. Bunun üzerine<br />

Alman Konsolosluğu, F-Tipi Cezaevini<br />

arayarak, bilgi istiyor. Cezaevi yetkilileri,<br />

Alman vatandaşı bir kişinin cezaevinde<br />

olmadığını söylüyorlar. Alman<br />

Konsolosluğunun Cezaevine yazılı<br />

başvurusu sonucu, Alman vatandaşı<br />

olan bendenizin orada olduğumu kabul<br />

ediyorlar.<br />

F-Tipi denilen ve bu ülkenin Adalet<br />

Bakanı tarafından ‘lüks otel’ olarak<br />

adlandırılan bir cezaevinde yedi ay<br />

kaldım. Bunun dört ayını, yalnız başına<br />

bir hücrede geçirdim.<br />

Siz hücrede yaşamı bilir misiniz<br />

Günlerce değil, aylarca değil, yıllarca<br />

gri duvarlara bakıp yaşayacaksınız.<br />

İradeniz dışında her zaman bir mazgaldan<br />

gözetleneceksiniz! İstediğiniz kitabı<br />

okuyamayacaksınız! Paranız yoksa<br />

veya izin verilmiyorsa bir televizyon<br />

seyredemezsiniz! Buzdolabı alamazsınız!<br />

Aydınlanma yerine bir denetim<br />

aracına dönüştürülen ampulünüze bile<br />

hükmedemezsiniz! Arkadaşlarınızla<br />

görüşemezsiniz! Havalandırmaya tek<br />

başınıza çıkmayı veya her an birilerinin<br />

gelip sizi böyle yapayalnızken alıp<br />

götürme veya karşınıza dikilip sizden<br />

belli taleplerde bulunabilme olasılığı<br />

ile yaşarsınız.<br />

13.7.2002 tarihinde tutuklanarak,<br />

Kırıklar F Tipi hapishanesine konuldum.<br />

15.07.2002 tarihinde cezaevinde<br />

avukatım Ayşe Kuru ile yaptığım görüşmede<br />

işkence ve kötü muamele ile<br />

ilgili şikayetlerimi tekrarlayarak, gerekli<br />

işlemlerin yapılmasını istedim.<br />

Adli Tıpa sevkimin sağlanması için de<br />

yazılı başvuru yaptım.<br />

Avukatım Ayşe Kuru 18.07.2002<br />

tarihli bir dilekçe i le Cezaev i<br />

Savcılığından işkence iddiaları ile ilgili<br />

olarak bir üniversite hastanesine sevkimin<br />

yapılmasını istedi. Ancak hastaneye<br />

sevk talebi yerine getirilmedi.<br />

İşkence iddiaları ile ilgili olarak,<br />

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı,<br />

2002/29808 hazırlık nolu bir soruşturmayı<br />

resen başlattı. Ancak bu soruşturma<br />

sonucunda sadece benim<br />

ifadem alınarak ve başka hiçbir işlem<br />

yapılmaksızın 09.09.2002 tarihinde<br />

takipsizlik kararı verildi. Avukatım<br />

Çetin Bingölbalı’nın yaptığı 2. Suç duyurusuna<br />

da 2002/33336 hazırlık nolu<br />

suç duyurusu hakkında takipsizlik kararı<br />

verildi. Açılan iki tane soruşturma<br />

dosyasında sanık polislerin ifadeleri<br />

alınmadı ve soruşturma derinleştirilmedi.<br />

Tüm girişimlere rağmen işkence<br />

izlerinin tespiti için tam teşekküllü bir<br />

hastaneye sevkim yapılmadı. Bir üst<br />

mahkeme olan Karşıyaka Ağır Ceza<br />

Mahkemesi, takipsizlik kararlarına<br />

itirazlarımızı reddetti. Bu sebeple iç<br />

hukukta gidilecek başka yol kalmadığından<br />

AİHM’ne başvuru yapıldı.<br />

B e n A l m a n v a t a n d a ş ı y ı m .<br />

Gözaltında gördüğüm işkence ve kötü<br />

muamele ile ilgili olarak, İzmir Federal<br />

Almanya Başkonsolosluğu’na bilgi verdim.<br />

Bana yapılan işkence ve kötü muamele<br />

için başkonsolosluğun girişimlerde<br />

bulunmasını talep ettim. Alman<br />

Başkonsolosluğu 22.10.2002 tarihinde<br />

faksla, İzmir 1 Nolu F Tipi Cezaevi<br />

Müdürlüğü’nden işkence ve kötü muamele<br />

görüp görmediğimin tarafsız<br />

bir kuruluş tarafından, örneğin Ege<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi<br />

tarafından tıbbi muayenemin yapılarak<br />

bu konudaki kuşkuların giderilmesini<br />

talep etti.<br />

Başkonsolosluğun bu isteği karşısında<br />

Cezaevi Müdürlüğünce “tarafsız<br />

bir kuruluş tarafından tıbbi muayenesi<br />

konusu kurumumuz yetkisinde<br />

olmadığından” denilmek suretiyle<br />

23.10.2002 tarihinde İzmir Cumhuriyet<br />

Başsavcılığı’na söz konusu talep hakkında<br />

bilgi verilmiştir.<br />

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı,<br />

2 5 .10 . 2 0 0 2 t a r i h i n d e A d a l e t<br />

Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri<br />

Genel Müdürlüğü’ne başvurarak,<br />

Başkonsolosluğun tarafsız bir kuruluş<br />

tarafından tıbbi muayenemin yapılması<br />

talebi karşısında bunun mümkün<br />

olup olmadığı konusunda “tereddüt<br />

edildiği” bildirilerek ve ne şekilde<br />

hareket etmeleri gerektiği konusunda<br />

bilgi istenildi. Adalet Bakanlığı Ceza<br />

ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü,<br />

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına<br />

30.10.2002 tarihli yazı ile Almanya<br />

Başkonsolosluğunun söz konusu faksının<br />

suç ihbarı niteliği taşımakta olduğu<br />

belirtilerek “... suç ihbarları hakkında<br />

Cumhuriyet Başsavcılığınızca<br />

ne şekilde işlem yapılıyor ise aynı şekilde<br />

işlem yapılması konusunda gereğinin<br />

yapılması” bildirildi. Bunun üzerine<br />

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca<br />

31.10.2002 tarih, 2002/43882 hazırlık<br />

numarasıyla 3. hazırlık soruşturması<br />

başlatıldı.<br />

15.08.2005, MEHMET DESDE ✓<br />

(Devam Edecek)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!