You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İRAN'DA SEKİZ GÜN (2)<br />
Doç. Dr. Ahmet BICAN ERCİLASUN<br />
Savalan'a ikinci gün öğleden<br />
sonra Ali Tebrizî'yi görmek istediğimizi<br />
söylemiştik. Kendisinin meşgul<br />
olacağını bildiğimiz için bizi Tebrizî'ye<br />
bırakmasını rica etmiştik. Savalan,<br />
kat'iyen razı olmadı. Tebrizî<br />
çok iyi tanıyor ve onunla sık sık<br />
görüşüyordu. Daha çocuk denecek<br />
yaşta iken Ali Tebrizî'nin yanma gitmiş,<br />
onun telkinleriyle olgunlaşmıştı.<br />
Beni bu mübarek adamın sohbetinden<br />
mahrum etmeyin, dedi. So<br />
nunda Tebrizî'ye ertesi gün hep beraber<br />
gitmeğe karar verdik. Sabah,<br />
Savaları bizi otelimizden aldı. Ali<br />
Teibrizî'nin Şehir Parkı karşısında<br />
bir dükkânı vardı. İran'a hareketimden<br />
bir gün önce Kızılay'da, tarih<br />
doçenti olan arkadaşım İsmail<br />
Aka'ya rastlamıştım. Aka, birkaç yıl<br />
önce İran'da iki sene kadar kalmıştı.<br />
Tebrizî ile tanışıyordu. Ayaküstü<br />
Tebrizî'nin adresini bana yazdırdı :<br />
Kitâbfurûşî'yi Atropat, Rûberû-yı<br />
Park-ı Şehr 1 . Aka'dan ayrıldıktan yir<br />
mi dakika sonra Kocabeyoğlu geçidi<br />
ndeki Turhan Kitabevi'ne girmiş,<br />
kitaplara bakıyordum. O sırada telefonla<br />
konuşan dükkân sahibi İlhan<br />
Bey'in karşısındakinin sorusuna cevaben<br />
«rûberû» kelimesini izah ettiğini<br />
duydum. Ankara'nın ortasında,<br />
Kızılay'da yirmi dakika ara ile «rûberû»<br />
kelimesiyle karşılaşmak doğrusu<br />
çok tuhafıma git imiş ti. Bunu<br />
düşündükçe hayretim artmış; Tahran'daki<br />
Şehir Parkı'nm «rûberû»<br />
yunda (karşısında) göreceğim Ali<br />
Tebrizî'yi daha çok merak eder olmuştum.<br />
Kitaplarla dolu bir dükkâna<br />
girdik. Sakalları hafif uzamış<br />
ve kırlaşmış, elinde pipo, tıknaz, orta<br />
boyîu adam bizi karşıladı. Yorulmuş<br />
ve çile çekmiş bir yüz ifadesi<br />
vardı. Kısık gözleri yorgundu; fakat<br />
parlıyordu. Uzun uzun tanışmağa lüzum<br />
yoktu. Bin yıl önce Sır Derya<br />
boylarından Horasan'a, Horasan'dan<br />
Azerbaycan'a akan Oğuz ordularında<br />
beraber bulunmuştuk. İki bin yıl<br />
önce Orhun'dan kalkıp Çin içlerine<br />
akın yapan Hun ordusunda birlikte<br />
çarpışmıştık. Binlerce yıldan beri<br />
tainışıyorduk ve dostluğumuz daha<br />
binlerce yıl devam edecekti. Gözleri<br />
kısık, yorgun adam iki bin yaşında<br />
bir tümen başı gibiydi. Asırların ötesinden<br />
ağır ağır konuştu. Orhun'dan,<br />
14