23.06.2015 Views

1998 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1998 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

1998 Senesi "Bugünkü Sohbet" Yazıları - Mehmet Oruç

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Fakat, Osmanlıların son zamanlarından itibaren, tarikatlar bozulmaya başladı. Tarikatlara,<br />

çeşitli ajanlar sızdı. Müslüman kılığındaki bu ajanlar, yerine göre talebe, yerine göre şeyh,<br />

mürşid rolünde olarak çeşitli yollar ile tarikatlara haramlar, bid'atler karıştırdılar. Din ile ilgisi<br />

olmayan, dinimizin yasak ettiği şeyleri, dinimizin emri olarak gösterdiler.<br />

Mesela, 18. asırda yaşamış meşhur İngiliz casusu Hempher, hatıratında, “İslâm ülkelerinde<br />

talebe, mürşid kıyafetinde beşbin ajanımız vardı” diye yazmaktadır.<br />

Bilhassa son zamanlarda, tarikat adı altında, insanların imanını çalmak için uğraşan, sayısız<br />

sahte şeyhler türedi. Namaz kılmanın farz olmadığını, kadınların açık gezmesinin sevap olduğunu<br />

açıkça söyleyebilen şeyhler çıktı ortaya. O hâle geldi ki, insanlara dini sevdirmek olan tarikatın<br />

gayesini, insanları dinden uzaklaştırmak şekline çevirdiler.<br />

“Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır” sözünü öne sürerek, topladıkları müslümanların<br />

imanlarını, itikadlarını bozdular. Bu söz, dine uygun tasavvuf ehli bir kimse olduğu zaman için<br />

geçerlidir. Yoksa her önüne gelen, ne olduğu belirsiz kimselere gidip, tâbi olmak değildir. Böyle<br />

kimseler şeytandan daha kötü kimselerdir. Böyle bozuk bir tarikata girmek, yağmurdan kaçalım<br />

derken, doluya tutulmaktan, Dimyat'a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmaktan daha<br />

kötüdür. Çünkü bulgursuz yaşanır da, imansız yaşanmaz.<br />

Bunların tuzaklarına düşen kimse, sahte, cahil doktora giden hastaya benzer. Sahte doktora<br />

giden,hayatından olduğu gibi, sahte şeyhe giden de dininden, imanından olur.<br />

Hakiki tasavvuf âlimi olmadığı zaman, eskiden yaşamış, bilinen meşhur evliyaların, mürşid-i<br />

kâmillerin kitaplarını okuyarak, dinimizi ve dinimizin güzel ahlâkını buralardan öğrenmeliyiz.<br />

Hele hele şu karışık zamanda, din hırsızlarının, ırz, namus düşmanlarının kol gezdiği bir<br />

zamanda, bilhassa kadınların sokak sokak şeyh aramaya çıkması çok yanlıştır. Bunların yapacağı<br />

şey, her müslüman gibi, muteber bir ilmihal kitabından dinini öğrenmek, beyine karşı vazifelerini<br />

îfa etmek, çocuklarını İslâm terbiyesi ile yetiştirmek, ev işlerini yapmak olmalıdır.<br />

Başta İngilizler olmak üzere İslâm düşmanları, 18. asırda taktik değişikliği yaptılar. Kaba<br />

kuvveti bırakarak, âlimlere ve ilme yöneldiler. Âlimleri ve ilmi ortadan kaldırdıkları takdirde,<br />

cahil kalan müslümanları istedikleri tarafa yöneltmenin çok kolay olacağını anlamışlardı.<br />

Zehirli tohumların meyveleri<br />

Halk cahil bırakıldıktan sonra, ondört asır devam edegelen din bilgileri; çürümüş, kokuşmuş<br />

denilerek, bir çırpıda atıldı. Daha Kur'an-ı kerimi doğru dürüst yüzünden bile okuyamayan<br />

kimselerin önüne, dini bozmak, yeni bir din kurmak maksadıyla ilahiyatçı prof, dekan, rektör,<br />

tarikat şeyhi ünvanları alet edilerek, dini yok etmek maksadıyla hazırlanmış mealleri, tefsirleri<br />

koydular. Sonra da, “Dininizi buradan öğrenin” dediler. Aslında bu, dinden uzaklaştırmak için<br />

hazırlanmış sinsi bir tuzaktı.<br />

Bu tehlikelerden, sahte şeyhlerden, aydın din adamı kılığındaki sinsi din düşmanlarından<br />

kurtulmanın yolu da eskiye dönüp, dini, hakiki ehl-i sünnet âlimlerinin, fıkıh, ilmihal<br />

kitaplarından öğrenmektir. Bilenleri ve elinde ehl-i sünnet ölçüsü olanları, kimse kandıramaz.<br />

İlmin olmadığı, âlimin bulunmadığı yerde, din de kalmaz. Nitekim, hadis-i şerifte, (İlim bulunan<br />

yerde müslümanlık vardır. İlim bulunmayan yerde müslümanlık kalmaz) buyuruldu.<br />

Her dinde oruç vardı 11 OCAK <strong>1998</strong><br />

Bütün semavî dinlerde, nefsin arzularını yapmamak, Allahü teâlâya yaklaşmaya<br />

vesile olur. Açlık, nefsin şehvetini kırar. Bunun için her dinde riyazet, açlık kıymetli<br />

tutulmuştur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!