09.07.2015 Views

Download (1503Kb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (1503Kb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (1503Kb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

vii2.3.2. Basel-II OluĢum Süreci ........................................................................... 472.3.3. Basel-II Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı Temel Amaçları ........................... 482.3.4. Basel-II Kriterlerinden Beklenen Faydalar .............................................. 492.3.5. Basel-I ve Basel-II UzlaĢılarının KarĢılaĢtırılması .................................. 502.3.5.1. Basel-I ve Basel-II UzlaĢılarının Benzer Yönleri ....................... 512.3.5.2. Basel-I ve Basel-II UzlaĢıları‟nın Farklı Yönleri ....................... 512.3.6. Basel-II‟nin Genel Çerçevesi .................................................................. 522.3.6.1. Birinci Yapısal Blok: Asgari Sermaye Yeterliliği ...................... 532.3.6.1.1. Basel-II - Kredi Riski .......................................................... 552.3.6.1.1.1. Standart YaklaĢım ........................................................ 552.3.6.1.1.1.1. Kredi Değerlendirmesinde Bağımsız KrediDerecelendirme KuruluĢlarının Önemi (BKDK) ......... 642.3.6.1.1.1.2. Kredi Riskini Azaltıcı Teknikler .............................. 662.3.6.1.1.1.3. Kabul Edilen Teminatlar .......................................... 662.3.6.1.1.2. Ġçsel Derecelendirmeye Dayalı YaklaĢım .................... 672.3.6.1.2. Basel-II - Piyasa Riski ......................................................... 682.3.6.1.2.1. Standart YaklaĢım ........................................................ 692.3.6.1.2.2. Ġçsel Ölçüm (Value at Risk-VaR) YaklaĢımı ............... 742.3.6.1.2.2.1. Delta-Normal (Varyans-Kovaryans) Yöntemi ...... 772.3.6.1.2.2.2. Tarihi Simülasyon Yöntemi .................................. 772.3.6.1.2.2.3. Monte Carlo Simülasyonu Yöntemi ...................... 782.3.6.1.2.2.4. RMD Hesaplama Yöntemlerinin KarĢılaĢtırılması ...... 792.3.6.1.3. Basel-II - Operasyonel Risk ................................................ 812.3.6.1.3.1. Temel Gösterge YaklaĢımı (TGY) ............................... 822.3.6.1.3.2. Standart YaklaĢım ........................................................ 832.3.6.1.3.3. Ġleri Ölçüm YaklaĢımları .............................................. 852.3.6.1.3.3.1. Kayıp Dağılımı YaklaĢımı ..................................... 892.3.6.1.3.3.2. Skor Kartı YaklaĢımı ............................................. 902.3.6.1.3.3.3. Senaryoya Dayalı GeliĢmiĢ Ölçüm YaklaĢımı ...... 912.3.6.2. Ġkinci Yapısal Blok: Denetim Otoritesinin Ġncelemesi .............. 922.3.6.3. Üçüncü Yapısal Blok: Piyasa Disiplini ..................................... 94


viiiÜÇÜNCÜ BÖLÜMTÜRKĠYE‟DE VE DÜNYADA BANKACILIK SEKTÖRÜ RĠSK YÖNETĠMĠUYGULAMALARI VE DÜZENLEMELERĠ3.1. GeçmiĢten Günümüze Kadar Türkiye‟de Bankacılık Sektöründe RiskYönetimi ................................................................................................. 953.2. Türkiye‟de Risk Yönetiminin Mevcut Durumu ve Bankacılık SektörüEylül 2010 Basel-II Ġlerleme Raporu ................................................... 1053.3. 2008 Küresel Kriz ve Sonrasında Dünyada Risk Yönetimi ................. 1093.3.1. Küresel Krizin Sebepleri ve GeliĢimi .................................................... 1093.3.2. 15 Kasım 2008 Washington G-20 Zirvesi ............................................. 1143.3.3. Küresel Krizden Çıkarılan Dersler ........................................................ 1153.3.4. Küresel Kriz Sonrasında Dünyada Risk Yönetiminde YaĢananGeliĢmeler .................................................................................... 1173.3.4.1. Basel-II DeğiĢiklik Önerileri 16 Ocak 2009 ............................. 1173.3.4.2. G-20 Londra Zirvesi ................................................................. 1203.3.4.3. G-20 Pittsburgh Zirvesi ............................................................ 1223.3.4.4. G-20 Toronto Zirvesi ................................................................ 1233.3.4.5. Basel-III Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı ..................................... 1233.3.4.6. G-20 Seul Zirvesi ..................................................................... 129SONUÇ VE ÖNERĠLER ......................................................................................... 131KAYNAKÇA ........................................................................................................... 137EK. ........................................................................................................................... 147ÖZGEÇMĠġ ............................................................................................................. 152


ixKISALTMALARABABDAFDBAIBATOBasel-IBasel-IIBasel-IIIBDDKBISBKEADEBRDECAELFEDGBPGOÜGÜ: Avrupa Birliği: Amerika BirleĢik Devletleri: Afrika Kalkınma Bankası (African Development Bank): Allied Irish Bank: Ankara Ticaret Odası: 1988 yılında kabul edilip, 1996 yılında revize edilen uluslararası ilksermaye yeterliliği uzlaĢısı: 2004 yılında açıklanan ve Basel-I‟de ilave ve değiĢiklikler öngörensermaye yeterlilik uzlaĢısı: 2010 yılında açıklanan ve Basel-II‟de ilave ve değiĢiklikler öngörenyeni sermaye yeterlilik uzlaĢısı: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu: Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements): Bankacılık Kanunu: Temerrüt Anındaki Risk (Expousure at Default): Avrupa Ġmar ve Kalkınma Bankası (European Bank forReconstruction and Development): Ġhracat Kredi KuruluĢları (Export Credit Agency): Beklenen Kayıp: Federal Reserve: Ġngiliz Sterlini (Great Britain Pound): GeliĢmekte Olan Ülkeler: GeliĢmiĢ ÜlkelerIBRD : Uluslararası Ġmar ve Kalkınma Bankası (International Bank forReconstruction and Development)


xiġEKĠLLER DĠZĠNĠSayfaġekil 1.1. Piyasalardaki Faiz, Döviz ve Fiyat Volatilitesindeki ArtıĢ 13ġekil 2.1. Sermaye Yeterliliği Oranının Hesaplanması (Basel-II) 54ġekil 3.1. Türkiye‟de Bankacılık Sektöründe Risk Yönetimi 96ġekil 3.2. Bankalarda Ġç Sistemin – Risk Yönetiminin Yapısı ve ĠĢleyiĢi 99ġekil 3.3. Türkiye‟de Risk Yönetiminin Mevcut Durumu 106ġekil 3.4. Küresel Kriz Sonrası Dünyada Risk Yönetimi 117ġekil 3.5. “Sermaye Yeterliliği Direktifinde” (CRD) Yapılan Bazı DeğiĢiklikler 119ġekil 3.6. Uluslar arası Ödemeler Bankası (BIS) ve Basel-II‟de Yapılan 120Son DeğiĢiklikler


xiiTABLOLAR DĠZĠNĠSayfaTablo 1.1. BaĢlıca Finansal Zararlar 34Tablo 2.1. Aktif Hesaplar Risk Ağırlıkları (Basel-I) 41Tablo 2.2. Basel-II UzlaĢısı Yapısal Blokları 52Tablo 2.3. Basel-II UzlaĢısı GeliĢmiĢlik Düzeyine Göre Risk Ölçüm 53YöntemleriTablo 2.4. Kredi Risk Ağırlıklandırma 1 57Tablo 2.5. Kredi Risk Ağırlıklandırma 2 59Tablo 2.6. Kredi Risk Ağırlıklandırma 3 61Tablo 2.7. Kredi Risk Ağırlıklandırma 4 63Tablo 2.8. Faiz Oranı Riski Vade Merdiveni Tablosu 71Tablo 2.9. RMD Hesaplama Yöntemleri KarĢılaĢtırma 80Tablo 2.10. ĠĢ Kolları Ġçin BelirlenmiĢ Olan Beta Katsayıları 84Tablo 2.11. Ġleri Ölçüm YaklaĢımında Kullanılacak Operasyonel Risk Matrisi 88Tablo 3.1. Türkiye‟nin Basel-II Yol Haritası (30.05.2005 Tarihli Taslak) 101Tablo 3.2. Sermaye Yeterliliği UzlaĢıları ve Türkiye‟nin Basel-II Yol Haritası 102Tablo 3.3. Uluslararası Kurumlara Verilen Görevler 121Tablo 3.4. Basel-III Uygulama Takvimi 125


1GĠRĠġFinansal sistemin yapı taĢlarını oluĢturan bankaların faaliyetlerinde yaĢanangeliĢmeler tüm ekonomiyi etkilemektedir. Özellikle 1980‟li yıllardan itibarenyaĢanan küreselleĢme ve teknolojik geliĢmelerle birlikte finans piyasaları hızlabüyümüĢ ve geniĢlemiĢtir. Aynı zamanda finansal araçlar ve bunlara iliĢkiniĢlemlerin çeĢitliliği ve karmaĢıklığı da artmıĢtır. YaĢanan bu geliĢmelerle birlikteherhangi bir ülkede meydana gelen bir kriz tüm ülkeleri etkiler duruma gelmiĢtir.Ekonomide yaĢanan bu geliĢmeler sonucunda özellikle 1990‟lı yıllarda birçokbankada krizler yaĢanmıĢ ve çok sayıda banka batmıĢ ya da çok büyük zararlarlakarĢı karĢıya kalınmıĢtır. Özellikle Amerika‟da baĢlayan 2007 yılındaki küresel krizsonucunda tüm dünya ülkeleri az ya da çok bu krizden etkilenmiĢ ve birçok sayıdabanka batmıĢtır.Ortaya çıkan krizlerle ve meydana gelen zararlarla birlikte finansal istikrarınsağlanması amacına yönelik olarak, bankaların yeterli sermaye yapısına, etkingözetim ve denetime ihtiyacı olduğu anlaĢılmıĢtır. Aynı zamanda tüm bankalaraçısından risk yönetiminin önemi ortaya çıkmıĢtır. 1974 yılında G-10 ülkelerininmerkez bankası baĢkanları tarafından bankacılıkta denetim, gözetim ve düzenlemekalitesini iyileĢtirici çalıĢmalarda bulunmak üzere Basel Bankacılık DenetimKomitesi KurulmuĢtur. Risk yönetiminde yaĢanan ihtiyaçlara göre Basel BankacılıkDenetim Komitesi 1988 yılında Basel-I kriterlerini, 2004 yılında Basel-II kriterlerinive 2010 yılında da Basel-III kriterlerini yayımlamıĢtır.Bu çalıĢmanın amacı bankalar açısından risk yönetiminin ne kadar önemliolduğunun ve Basel-II sürecinin risk yönetimi üzerindeki etkilerinin incelenmesidir.ÇalıĢma hazırlanırken risk yönetimi ve Basel-II ile ilgili literatürdeki tüm kitap vemakalelerden yararlanılmaya çalıĢılmıĢ, ayrıca BDDK, BIS, IMF, Hazine, TBB‟nininternet sitelerine sık sık baĢvurulmuĢtur. Yine bu konuyla ilgili çeĢitli haber siteleritaranarak, Basel-II süreci ve sonrasına iliĢkin değiĢik görüĢ ve yaklaĢımların hanginoktalara odaklandığı öğrenilmeye çalıĢılmıĢtır. Böylece tezin boyutları ve kapsamıbu çerçevede ele alınarak sonuçlar değerlendirilmiĢ ve son olarak BDDK RiskYönetimi Dairesinin Aralı 2010‟da hazırladığı “Sorularla Basel-III” bilgi amaçlıçalıĢmasına da yer verilmiĢtir.


2ÇalıĢmamız giriĢ ve sonuç bölümleri haricinde üç bölümden oluĢmaktadır.Birinci bölümde, risk tanımlamaları yapılmıĢ ve bankaların karĢı karĢıyakaldıkları risk çeĢitleri anlatılmıĢ, risk yönetimi açıklanmaya çalıĢılmıĢ ve nedengerekli olduğu üzerinde durulmuĢtur. Bölümün son kısmında ise risk yönetimininönemini belirten ve risklerin iyi yönetilemediği durumlarda ortaya çıkan yaĢanmıĢfinansal skandallardan örnekler verilmiĢtir.Ġkinci bölümde, Basel Bankacılık Denetim Komitesi‟nin kuruluĢu ve tarihselgeliĢimi, Basel-I Sermaye Yeterlilik UzlaĢısı, Basel-II Sermaye Yeterlilik UzlaĢısı veBasel-II‟nin üç yapısal bloğundan söz edilmiĢtir. Ayrıca, Basel-II ile birlikte krediriski, piyasa riski ve operasyonel risklerin nasıl ölçüldüğü üzerinde durulmuĢtur.Üçüncü bölümde, Türkiye‟de ve Dünya‟da bankacılık sektörü risk yönetimiuygulamaları ve düzenlemeleri, Türkiye‟de risk yönetiminin mevcut durumu vebankacılık sektörü Eylül 2010 Basel-II ilerleme raporu, küresel kriz ve sonrasındadünyada risk yönetimi ve Basel-III sermaye yeterliliği uzlaĢısı anlatılmıĢtır.ÇalıĢmamız konunun değerlendirilmesine yönelik sonuç ve önerilerbölümüyle son bulmaktadır.


3BĠRĠNCĠ BÖLÜM1. BANKACILIK RĠSKLERĠ VE RĠSK YÖNETĠMĠÖzellikle son 20 yıl içerisinde yaĢanan geliĢmeler iyi bir risk yönetimiihtiyacının gerekliliğini dünyadaki tüm ülkeler için ortaya koymuĢtur. Sabit kuradayalı para sisteminin çökmesiyle beraber kur ve faiz oranları serbest kalmıĢ vefinans piyasaları daha kırılgan bir hal almıĢtır. 80‟li yıllardan itibaren kendinigösteren küreselleĢme süreci ve iletiĢim teknolojisinin hızla geliĢmesiyle finanspiyasaları hızla büyümüĢ ve geniĢlemiĢtir. Finansal piyasalarda yaĢanan bugeliĢmelerle birlikte, finansal araçlar ve bunlara iliĢkin iĢlemlerin çeĢitliliği vekarmaĢıklığı artmıĢtır. Bu geliĢmeler ortaya hem yeni fırsatlar çıkarmıĢ hem definansal piyasalara iliĢkin risk unsurları günden güne artmıĢ ve çeĢitlenmiĢtir. Ortayaçıkan bu yeni risklerle beraber bankacılık sektöründe birçok kriz yaĢanmıĢtır.Finansal sektörlerin birinde ortaya çıkan bir kriz kısa süre içerisinde tüm sektörlere,tüm ekonomiye hatta tüm dünyaya yayılabilmektedir. Son yıllarda bankalarda ki enönemli konu ortaya çıkan bu risklerin nasıl yönetileceği olmuĢtur.1.1. Risk Nedir?Risk sözlük anlamıyla zarara uğrama tehlikesinden bahseder. Risk kısacailerde ortaya çıkması beklenen olumsuz bir durumdur. Fakat ortaya çıkıpçıkmayacağı belli değildir ve bir olasılıktan ibarettir. Risk kendi içinde belirsizlik,tehlike ve fırsat taĢıyan bir kavramdır. Eğer riskler doğru bir Ģekilde yönetilirse, birfırsat haline de dönüĢebilir.Günlük yaĢamda zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılabilen risk vebelirsizlik kavramları finans biliminde iki farklı durumu ifade etmektedir.Belirsizlikte, meydana gelecek olayların ortaya çıkma olasılığı bilinmemektedir. Riskise söz konusu olayların ortaya çıkma olasılıklarının bilindiği bir durumuyansıtmaktadır (Türko, 2002: 383).Riski temel olarak sistematik risk ve sistematik olmayan risk Ģeklinde ikiyeayırmak mümkündür. Sistematik riskler, beklenmedik olaylar sonucu oluĢurlar ve


4tüm iĢletmeleri aynı yönde az veya çok etkilerler. Bu tür riskler literatürde “PazarRiski” ya da “Kontrol Edilemeyen Riskler” olarak da adlandırılmaktadır . Sistematikolmayan risk ise, sadece bir firmayı etkilerken diğer firmaları etkilemeyen finansalvarlıkların bireysel ya da sektörel olarak sahip oldukları risklerdir. Faaliyet riski,finansal risk, yönetim riski ve sektör riski sistematik olmayan risklere örnektir. Butür riskler literatürde “Özel Riskler” ya da “Kontrol Edilebilen Riskler” olarak daadlandırılmaktadır (BabuĢcu, 2005: 5).1.2. Bankacılıkta Risk ÇeĢitleriBankaların karĢı karĢıya olduğu riskleri dört baĢlık altında toplayabiliriz:‣ Kredi riski,‣ Piyasa riski,‣ Operasyonel Risk,‣ Diğer riskler.1.2.1. Kredi RiskiKredi riski, bankacılıkta bilinen en eski ve yaygın risk türlerinden biridir.Bankaların en temel faaliyetlerinin baĢında mevduat toplama ve kredi verme iĢlemigelir. Bankalar belirli faiz oranına katlanarak piyasadan mevduat toplarlar vetopladıkları bu mevduatların üzerine belli bir kâr marjı koyarak kredi Ģeklinde geriplase ederler. Kredi riski, bankanın kredi Ģeklinde plase ettiği kaynaklarının, krediyialan taraflarca anlaĢma yükümlülüklerinde belirtilen sürelerde geri dönüĢününyapılamaması durumudur. Yalnızca kredi iĢlemlerinden dolayı değil, garanti vekabuller, menkul kıymet yatırımları, türev ürünler gibi diğer bilanço dıĢı iĢlemlerdendolayı da bankalar kredi risklerine maruz kalabilir.Kredi riski yönetiminin amacı uygun parametreler içinde bankanınkarĢılaĢabileceği riskleri yöneterek bankanın risk ayarlı getirisini maksimizeetmektir. Bankalar portföylerindeki tüm kredi risklerini ve bireysel kredilere veiĢlemlere iliĢkin risklerini yönetmek durumundadırlar. Bankalar ayrıca kredi


5risklerinin diğer risklerle iliĢkisini de göz önünde bulundurmalıdırlar. Kredi riskininetkin bir Ģekilde yönetimi, risk yönetiminde kapsamlı bir yaklaĢımın önemliunsurlarından birisidir (TBB, 1999: 2).1.2.2. Piyasa RiskiPiyasa riski dört farklı risk türünün birleĢmesiyle oluĢmaktadır. Bu riskler;faiz oranı riski, kur riski, likidite riski ve hisse senedi pozisyon riski Ģeklindedir.Yani faiz oranlarında, kurlarda, bankanın likiditesinde ve hisse senedi fiyatlarındayaĢanan değiĢmelerden dolayı bankanın varlıklarında ortaya çıkabilecek azalmalar yada borçlarında oluĢabilecek artıĢlar nedeniyle bankanın karĢı karĢıya kalabileceğiriske piyasa riski denir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)tarafından 2002 yılı sonundan itibaren piyasa riskinin ölçülmesi ve sermayeyeterliliği oranına dâhil edilmesi tüm bankalar için zorunlu hale getirilmiĢtir. AĢağıdapiyasa riskine neden olan bileĢenler gösterilmiĢtir.1.2.2.1. Faiz Oranı RiskiFaiz oranı riski, piyasa faiz oranlarındaki değiĢimler nedeniyle bankalarınaktif ve pasif hesaplarındaki pozisyonları nedeniyle zarar etme olasılığıdır. Faizoranları yükseldiğinde bankalar aktiflerinde tutmuĢ oldukları sabit faiz oranlı getirilernedeniyle piyasa faiz oranının altında gelir elde ederler diğer bir taraftan ise bankalargenellikle pasiflerinde uzun vadeli sabit faiz oranından fonlar bulundururlar ve faizoranlarının düĢmesi nedeniyle maliyetlerinde yükselme riskiyle karĢı karĢıya kalırlar.1.2.2.2. Döviz Kuru RiskiDöviz kuru riski, bankaların döviz kurlarındaki dalgalanmalar nedeniylebilançolarında taĢıdıkları döviz açık pozisyonları ya da döviz fazla pozisyonlarınedeniyle karĢı karĢıya kaldıkları risktir. Döviz kurlarında bir yükselme olduğuzaman açık pozisyon taĢıyan bankalar daha fazla Türk Lirası karĢılığı yabancı paraalarak borçlarını ödemek zorunda kalacaklardır. Bu durumda Türk Lirası yabancıparalar karĢısında değer kaybeder ve banka bu durumdan dolayı zarar eder. Döviz


6pozisyon fazlası olan bankalar ise döviz kurlarının artması nedeniyle kâr elde etmiĢolacaklardır. Çünkü yabancı paralar Türk Lirası karĢısında değer kazanmıĢ olacak veellerindeki döviz ile bankalar daha fazla Türk Lirası elde etme imkânına sahipolacaklardır. Döviz kurlarında yaĢanan düĢme neticesinde ise açık pozisyona sahipolan bankalar kârlı olacak fazla pozisyona sahip olan bankalar ise zarar etmiĢolacaktır. Çünkü döviz kurları düĢtüğünde Türk Lirası yabancı paralar karĢısındadeğer kazanacak elinde döviz fazlası olan banka döviz kurunun düĢmesi nedeniyleelindeki dövizle daha az Türk Lirası elde edebilecektir. Döviz açık pozisyonu olanbanka ise daha az Türk Lirası karĢılığı ile döviz alarak açık olan pozisyonunukapatabilecek ve kâr elde etmiĢ olacaktır.1.2.2.3. Likidite RiskiLikidite riski kaynağına göre ikiye ayrılmaktadır. Buna göre:Fonlamaya iliĢkin likidite riski; bankanın nakit giriĢ çıkıĢlarındakiuyumsuzluklar ve nakit dengesizlikleri gibi bilanço yapısından doğan sebeplerlebankanın o andaki veya gelecekte umulan veya umulmayan taahhütlerini zamanındakarĢılayamaması durumunun bankanın faaliyetleri ile genel mali durumu üzerindeolumsuz etki yaratması ihtimalidir.Piyasaya iliĢkin likidite riski ise piyasa derinliğinin bulunmaması, iĢleyiĢininbozulması, likidite düzeyinin yetersiz olması veya piyasalarda oluĢan diğer engellersebebiyle banka pozisyonlarının makul bir fiyattan, zamanında veya yeterli miktardanakde dönüĢtürülememesinden kaynaklanan zarar olasılığını ifade eder (Candan veÖzün, 2006: 367).Likidite riski likidite yetersizliği sonucunda ortaya çıkar. Likidite riski birbankanın mevduat çekiliĢlerini veya kredi taleplerini karĢılayamaması durumudur.Likidite riskinin yüksek olduğu finansal sistemde bankaların aktif ve pasif vadeyapısı kısalır ve bankalar için durasyonun ne olacağı önem kazanır. Ancak her olasıdurumda bankalar kredi plasmanından çok, likidite derecesi yüksek aktiflere doğruyönelirler. Türk bankacılık sektörü açısından bu aktif devlet iç borçlanma senetleri(DĠBS) olmaktadır. Yüksek faiz oranlarının geçerli olduğu durumda, likidite riskiniyüksek risk primleri kullanarak bertaraf etmenin yolu olarak görülen menkul


7kıymetler cüzdanı faiz oranlarının düĢmesinin ardından bu iĢlevini yitirecektir. Bunoktada bankalar için artık aktif kaynaklı likidite riskinin yerini pasif kaynaklı yanifon kaynağına dayalı likidite riski alacaktır. Doğacak olan bu risk, faiz oranlarınındüĢtüğü süreçte değil, beklenen faiz oranlarının cari faiz oranından düĢük olduğusüreçte ortaya çıkacaktır. Bankalar bu süreçte kaynak ediniminde önemli sorunlar ilekarĢılaĢacaktır (Çolak ve Yiğidim, 2001: 48-49).1.2.2.4. Hisse Senedi Pozisyon RiskiBankalar tarafından sahip olunan hisse senetlerinin piyasada yaĢanandalgalanmalar sonucunda hisse senetlerinde yaĢanan değer kaybı nedeniyle bankanınkarĢı karĢıya kaldığı risktir.Tanımı biraz daha geniĢletirsek, Ģirkete ortaklık hakkı veya kârından payalma hakkı tanıyan menkul kıymetlerin Ģirketin dağıttığı temettü veya benzerigelirlerin azalması nedeniyle veya genel ekonomik durumda meydana gelen olumsuzgeliĢmeler sonucunda oluĢan fiyat düĢmeleri nedeniyle doğan zarar olasılığıdır(BabuĢcu, 2005: 22).1.2.3. Operasyonel RiskÇok eski bir risk olmasına rağmen Basel-II kriterleriyle bankacılık riskleriiçerisine eklenmiĢtir. Aslında bankalar açısından ölçülmesi çok zor olan fakat bir okadar da bankalar açısından önemli olan bir risk türüdür. Operasyonel risklernedeniyle geçmiĢte yaĢanmıĢ birçok bankacılık skandalları vardır. Operasyonel risk,insan hataları, sistem hataları, süreç hataları, dıĢsal faktörler sonucu ortayaçıkmaktadır.Operasyonel risk, uygunsuz ve baĢarısız içsel süreçler, insanlar ve sistemlerveya dıĢsal hadiselerden kaynaklanan riskler olarak tanımlanabilir. Operasyonel riskyasal riski kapsamakla birlikte stratejik risk ve unvan riskini kapsamamaktadır(Aramaz, 2008: 27).


81.2.4. Diğer Riskler1.2.4.1. Sistemik RiskBankalar açısından çok önemli bir risk olan sistemik risk, finansal birkurumda ortaya çıkan sorunların, istikrar yönünden tedirginlik yaratarak tüm finansalpiyasalara yayılması ihtimalidir.1.2.4.2. Ülke RiskiBir ülkenin sahip olduğu siyasi istikrarsızlık ve uluslararası diğer geliĢmelernedeniyle taĢıdığı siyasi ve ekonomik riskin sermayenin değerini, maliyetiniartırması ihtimalidir. Kredi talebinde bulunmak isteyenlerin böyle bir durumkarĢısında daha yüksek faiz oranlarına katlanma durumu ortaya çıkar. Yüksek faizoranı nedeniyle ekonomik birimler sahip oldukları yatırım fikrini hayata geçirmektenvazgeçerler; çünkü yatırım risk taĢıdığı ve geri dönüĢü uzun vadede gerçekleĢtiği içinekonomik birimler bu krediyi kullanmada çekingen davranırlar (Ocakcı, 2009: 34).Ülke riski, ülkelerin kredi notlarına göre belirlenir. Kredi notu; ekonomik,sosyal politik ve çevresel faktörler dikkate alınarak belirlenmektedir. Ülke riskininölçülmesi rating kuruluĢları tarafından bağımsız olarak yapılmaktadır. RatingkuruluĢlarının ülke riskini bağımsız Ģekilde belirlemesi nedeniyle bu değerleruluslararası finans kurumlarınca daima dikkate alınmakta ve uluslar arası fonakımlarını etkileyen en önemli etken olmaktadır (Atılal, 2008: 1).1.2.4.3. Transfer RiskiTransfer riski isminden de anlaĢılacağı üzere borcun istenilen türden para ileödenememesi durumudur. Krediyi alan kiĢi ya da kuruluĢ, ülkesinin yasaldüzenlemelerinden ya da ekonomik durumundan dolayı borcunu ödemesi gerekendöviz türünden ya da konvertibl diğer dövizler ile geri ödeyememesidir.


91.2.4.4. YoğunlaĢma RiskiBir bankanın öz sermayesinin yüksek bir kısmını aynı sermaye piyasasıaraçlarının ihraççısına veya bir kiĢi ya da kuruma bağlaması veya fonlamayı aynı kiĢiya da kurumdan yapmıĢ olması nedeniyle ortaya çıkan risktir. Yani bankanıniĢlemlerini yaparken hep aynı kiĢi ya da kurumu tercih etmesi sonucu yoğunlaĢmariski oluĢmaktadır.Bankaların yoğunlaĢma riskinden kaçınabilmeleri için, müĢterilerininkimliklerini tespit etmelerinin yanı sıra onların ticari faaliyetlerini ve iĢ iliĢkilerini debilmeleri gereklidir. DıĢarıdan bakıldığı zaman birbirinden bağımsız gibi görünençok sayıda müĢterinin birbirleriyle mali anlamda iliĢkili olması ihtimali göz önünealındığında, yoğunlaĢma riski yönetimi, kurumun müĢterileri hakkında bilgi sahibiolmasını gerektirir (Alp, 2005: 6).1.2.4.5. KarĢı Taraf RiskiBankanın bir menkul kıymeti teslim almadan bedelini ödemesi ya da bedelinitahsil etmediği halde menkul kıymeti teslim etmiĢ olması ve sınır ötesi iĢlemlerdeteslim ve ödeme zamanları arasında bir ya da daha fazla günün geçmesi halindebankaya karĢı taraf olanının herhangi bir sebeple yükümlülüğünü yerinegetirememesi sebebiyle bankanın karĢılaĢtığı riske karĢı taraf riski denir (Kaval,2000: 303).1.2.4.6. Takas ve Teslim RiskiBankalar yapılan bir sözleĢme ile belirlenen bir fiyattan ileri bir tarihte teslimedilmek veya teslim alınmak üzere menkul kıymet, döviz veya emtia satın alabilirveya satabilirler. Ancak bazı nedenlerden dolayı sözleĢmede belirtilen tarihtesözleĢmeye karĢı taraf olan kiĢinin ya da kurumun sözleĢmeye konu olanyükümlülüğünü yerine getirememesinden dolayı bankanın karĢılaĢacağı riske teslimriski denir. Teslim riskinin oluĢmasıyla beraber takas riski de beraberinde oluĢur.SözleĢmeye konu olan menkul kıymet, döviz veya emtianın vadesinde teslim


10edilmemesi sonucu iĢleme konu olan bu varlığın fiyat değiĢimi nedeniyle bankanınmaruz kalacağı zarar olasılığına da takas riski denir.1.2.4.7. Yasal RiskBankalar açısından yasal risk; dava açılması, banka aleyhinde yargılamayapılması veya sözleĢmeler nedeniyle bankanın durumunun veya operasyonlarınınters yönde etkilenme ihtimalini ifade eder. Dünyada bankalar, kara para aklamaylamücadele çerçevesinde kendilerine getirilen yükümlülüklerini yerine getirmemelerinedeniyle ciddi yasal risklerle karĢı karĢıya kalmaktadır. Örneğin ABD‟deuluslararası nitelikte bir banka, sadece iki çalıĢanının kara para aklama suçunedeniyle mahkum olması sonucu, 50 milyon USD para cezasına çarptırılmıĢtır. Bazıülkelerde, bankanın yükümlülük ihlallerinin süreklilik arz etmesi durumundabankacılık lisanslarının iptali yoluna da gidilmektedir (Alp, 2005: 4).1.2.4.8. Ġtibar RiskiĠtibar riski, bankalara duyulan güvenin azalması durumudur. Destekhizmetleri hakkındaki olumsuz görüĢlerin artması bankaların itibar riskini deartıracaktır. Zayıf hizmet, hizmetin durması, tüketici kanununa ve etik kurallaraaykırı eylemler, yasal temsilci, vekalet hususlarına aykırılık, kiĢisel bilgilerin gizliliğiilkesine uyulmaması, agresif ve yetkisiz pazarlama ve satıĢlar, ürün hakkında gereklibilgilerin verilmemesi, fiyatlamada müĢteri itimadına aykırı uygulamalar, uyumlueylem (anti tröst) vb. durumlar müĢteri memnuniyetsizliğine ve olumsuz kamuoyugörüĢlerinin oluĢmasına neden olan durumlardır ve bu durumlar bankalarınitibarlarını olumsuz Ģekilde etkilerler (ġengül, 2007: 26).1.2.4.9. Politik RiskBir hükümetin bir bankaya olan borcunu ödememesi durumuna politik riskdenir. Politik risk, özel sektör bankacılığı iĢlemlerine politik müdahale riskidir. Butür bir müdahale, faiz oranı veya döviz kuru kontrollerinden bir bankanınmillileĢtirilmesine kadar uzanır. Örnek olarak Türkiye‟de 1999 banka krizinde


11devletin bir bankanın bağlı olduğu holdinge borcunu ödememesi, holdingin debankasından para çekmesi, bankanın sigorta fonuna devredilmesiyle sonuçlanmıĢtır(Parasız, 2007: 222).Riskleri diğer riskler altında daha da çoğaltabiliriz örneğin; refinansman riski,tahsilâtlarda gecikme riski, teknoloji riski, yönetim riski, bilanço riski, kârlılık riskiv.b. gibi fakat buraya kadar önemli olan temel riskler üzerinde durduk.1.3. Risk Yönetimi Nedir?Risk yönetimi bankanın kârlılığını sağlamak ve korumak için uygulananpolitikaların bütünüdür. Bir baĢka ifadeyle risk yönetimi, para, menkul kıymet,değerli maden, vadeli iĢlemler, döviz tevdiatı ile ilgili olarak iç ve dıĢ piyasalardakarĢılaĢılabilecek her türlü belirsizlikten kaynaklanan zararların oluĢmasınıengelleyecek önlemlerin alınması, ortaya çıkabilecek zararların sağlıklı olarak tespitive ölçülmesi, yönetimi bilgilendirme sistemlerinin oluĢturulması ve aktif kararalınması zorunluluğu hallerinde hızlı ve doğru karar almayı sağlayan sistemlerioluĢturmak Ģeklinde tanımlanabilir (Atan, 2002: 5).Risk yönetimi demek riskleri tamamen faaliyetlerin dıĢına çıkarmak demekdeğildir. Bu zaten istenilse de baĢarılamaz çünkü bankacılık anlayıĢına terstir. Riskyönetimi, risklerin farkında olmak, onları çok önceden görebilmek ve zararlarını enaza indirebilmek ya da bu riskleri bir fırsat haline dönüĢtürebilmektir.1.3.1. Risk Yönetimi Neden Gereklidir?Hayatın her alanında var olan özellikle bankalar açısından çok önemli bir yertutan riskin yönetimi çok önemlidir. Risk içerisinde belirsizlik, tehlike ve fırsat olanbir kavramdır. Yani riskler doğru yönetilmediği zaman çok büyük tehlikeler ortayaçıkabilir, kazanılan tüm varlıklar bir anda yok olabilir. Özellikle günümüzde birfinans sektöründe iyi yönetilmeyen riskler sonucunda ortaya çıkan krizler çok kısasürede diğer sektörlere de yayılabilmekte hatta tüm dünya ülkelerinin ekonomilerinede zarar verebilmektedir. Bu zamana kadar çıkan bütün bankacılık krizlerinin ana


12nedeni risklerin iyi yönetilmemiĢ olmasındandır. Fakat riskler doğru yönetildiğizaman ise çok büyük fırsatlar elde edilebilmektedir.Risk yönetimi kuruluĢlar için iki açıdan fayda sağlamaktadır. Birincisisorunlar oluĢmadan önlenerek ya da oluĢumu sonrası etkileri azaltılarak kuruluĢunkorunması, ikincisi ise risklerin nedenleri belirlenip önlemlerinin alınması sonucuyeni iĢlerin gerçekleĢtirilmesiyle kazançların artırılmasıdır. Ancak iyi yönetilmeyenrisklerin yüksek zararlara yol açabileceği de unutulmamalıdır (Fıkırkoca, 2003: 47).Özellikle son dönemde uluslar arası finansal sistemler içerisinde yaĢanan krizfrekansında meydana gelen artıĢ, risk yönetimi kavramının önemini her geçen gündaha da pekiĢtirmektedir. Riskin tanımlanması ve ölçülmesi sürecinde gözlenendeğiĢiklikler, istatistik ve matematik dünyasının artan katkıları ile birlikte devrimniteliği kazanmıĢtır. 1990‟lı yılların baĢında yaĢanan finansal iflasların arkasındanfinansal piyasaların riskini ölçmeye yönelik olarak geliĢtirilen teknikler ile beraberrisk yönetim felsefesi de önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Özellikle finansal piyasalardatürev enstrümanların kullanımının oldukça yaygınlaĢması ve iĢlem hacimlerininkatlanarak artması ile birlikte, risk ölçüm metodolojisinin kullanıcı sayısı da aynıdoğrultuda artmaktadır (Bolgün ve Akçay, 2009: 46).


13Fiyat1990‟lı Yıllardan 2000‟li Yıllara DoğruVolatilite veBelirsizlikArtıyorZamanġekil 1.1. Piyasalardaki Faiz, Döviz ve Fiyat Volatilitesindeki ArtıĢKaynak: Bolgün ve Akçay, 2009: 46ġekil 1.1 de görüldüğü üzere 1990‟lı yıllardan itibaren artan bir volatilite 1 vebelirsizlik var. Bunun nedeni ise iletiĢim teknolojisindeki geliĢmeler, küreselleĢme,piyasaların iç içe geçmesi, iĢlem hacimlerinin çok yüksek seviyelere gelmesi v.b.Ģeklindedir. Özellikle 1990‟lı yıllarda yaĢanan finansal skandallara ilerdedeğinilecektir.1.3.2. Risk Yönetiminin GeliĢimi1940‟lardan önce bankacılık çok pasif konumdaydı. II. Dünya SavaĢısonrasında bankalar varlıklarını sürdürebilmek için yeni arayıĢlara girdiler vekalkınma sürecinde ülke ekonomilerinde daha aktif konuma geldiler. Ulusalhükümetlerin savaĢ sonrası imar hareketlerini hızlandırmak amacıyla çıkardıklarıborç senetleri, o yıllarda bankaların en önemli yatırım kalemi haline geldi. Kreditalebinde belirli bir canlanma yaĢandıysa da bu, bankaların bilanço yaklaĢımlarını1 Volatilite; bir menkul kıymetin fiyatının veya piyasanın genelinin kısa bir zaman aralığı içerisindegösterdiği dalgalanma özelliğidir.


14değiĢtirecek düzeyde olmadı. 1950‟lerde bu durum bir ölçüde değiĢti ve kredi talebiarttı. Bankalar bu talebi, topladıkları mevduatın yanı sıra ellerindeki devlet tahvili,borç senedi gibi varlıklarla kolayca karĢıladılar. Bu bankaların aktif yapısına verilenönemi artırırken aktif yönetimi de ilk kez bu dönemde bankacılığın gündemine girdi.1960‟lı yıllarda ise bu durum tamamen değiĢti ve bankanın pasif yapısı ve pasiflerinyönetimi önem kazanmaya baĢladı. ġöyle ki; o sıralarda bankalara olan kredi talebi,eldeki varlıklarla karĢılanmaz hale gelerek bankalar yeni kısa vadeli kaynaklarınarayıĢına girdiler. Ciro edilebilir mevduat sertifikaları ve Eurodollar, bu alandaortaya çıkan ilk enstrümanlar oldular. Böylece bankalar fonlarını büyük Ģirketlerdende sağlamaya baĢladılar. 1960‟lı yılların sonlarına doğru bankalarda görülen hızlıbüyüme ve kârlarını artırma çabaları para piyasalarındaki fon talebini artırdı vebununla beraber fon maliyetlerinde dalgalanmalar oldu. Bu dalgalanmalar bankalarınartık bu konuda önlem almaları gerektiği yönünde bir uyarı oldu. DeğiĢen faizoranları, bankalar için kontrol altına alınması gerekli bir risk unsuru haline gelirken,risk yönetimine duyulan ihtiyacın da ilk iĢaretlerini oluĢturdu (Kılınç, 1991:51,alıntılayan Kalkan, 2007: 16).1973 yılında sabit kura dayalı Bretton Woods para sisteminin yıkılması, riskolgusu çerçevesinde, finans piyasaları ve aynı zamanda ülke ekonomileri açısındanbir dönüm noktası olmuĢtur. Bu yıllardan itibaren bankacılıkta risk yönetimi, riskolgusunun ve risk yönetim araçlarının geliĢimine koĢut olarak „aktif-pasif yönetimi‟adı altında sistemli bir kimlik kazanmıĢtır (Ayan, 2007: 11).1973 ve 1979 yılında meydana gelen petrol krizleri, fiyatlarda aĢırıdalgalanmalara yol açmıĢtır. 1979 yılında Ġngiltere‟de Thatcher hükümeti, KeynesçiĠktisat Politikaları‟nı kaldırarak “Monetarist Ġktisat Politikaları”nı uygulamayabaĢlamıĢlardı. 1970‟li yıllarda geliĢen bu olaylar, faiz oranlarında ve fiyatlar geneldüzeyinde aĢırı dalgalanmalara sebep olmuĢtur. Özellikle yurt dıĢında faaliyetbirimleri olan holdingler ile ithalat-ihracat yapan iĢletmeler, enflasyon riskini ve faizoranı riskini ortadan kaldırabilmek için yeni finansal tedbirler aramaya baĢlamıĢlardır(Aydeniz, 2008: 11).Uluslararası mali piyasalar 1980 ve 1990‟lı yıllarda önemli bir geçiĢ dönemiyaĢamıĢtır. Bu dönemde yaĢanan en önemli değiĢim, uluslararası piyasaların


15küreselleĢmesidir. Bütün dünyadaki piyasalar, sermayenin serbest dolaĢımındakiengelleri zaman içinde ortadan kaldırarak daha geniĢ bir piyasa ĢeklinedönüĢmüĢlerdir. Bu, dünyanın bir bölgesinde ortaya çıkan sorunların baĢka birbölgedeki piyasalara ve yatırımcılara yansıması gibi bir durumu beraberindegetirmiĢtir (BabuĢcu, 2005: 9).KüreselleĢme, finansal iĢlem hacimlerini hızla artırmıĢ ve finansal risklerin deçeĢitlendiği bir ortam yaratmıĢtır. Bu geliĢmelere paralel olarak gerek tek tekbankalar bazında, gerekse finansal sistemler bazında ciddi sorunlar yaĢanmıĢ vebunlar dönem dönem kriz Ģeklinde ortaya çıkan uluslararası ölçekte ciddi ekonomikve sosyal maliyetlere neden olmuĢtur. Finansal sektör, yaĢanan geliĢmeler karĢısındagiderek karmaĢıklaĢan bir zemin üzerinde son derece dinamik bir yapıya sahiptir.Güven ve sağlamlığın temini uluslararası bir çaba haline gelmekte ve finansalsektördeki kuruluĢlarda; Risk YönetiĢimi, Kurumsal YönetiĢim; riskleri tanıma,gözetimin etkinliğini artırma Ģeffaflık ve doğru bilgi akıĢı sağlamak amacıyla piyasadisiplini gerçekleĢtirmek gibi önemli adımlar atılmaktadır. Uluslararası denetim vegözetim otoriteleri (BIS-Bank for International Settlements), özellikle uluslararasıfaaliyette bulunan bankaları kapsayan bir takım düzenlemeler hazırlamıĢtır. Budüzenlemeler tavsiye niteliğinde olmalarına rağmen, kısa sürede birçok ülketarafından benimsenerek uluslararası bir standart halini almaktadır (Bolgün veAkçay, 2009: 43-44).1974 yılında BIS bünyesinde kurulan Basel Komitesi tarafından kredi riskininyönetimine iliĢkin Basel-I kriterleri 1988 yılında yayımlanmıĢtır daha sonra 1996yılında kredi riskinin yanı sıra piyasa riski de Basel-I e dahil edilmiĢtir. Bankalar1996 yılından sonra hem kredi riski için hem de piyasa riski için asgari sermayeyeterlilik oranı olan %8‟i tutturmak zorunda kalmıĢlardır. 1990‟lı yıllarda yaĢanankrizler ve teknolojik geliĢmeler Basel-I kriterlerinin yerini 2004 yılında Basel-IIkriterlerine bırakmıĢtır. Basel-II kriterleri ile birlikte bankalar operasyonel riskleri dedikkate almak zorunda kalmıĢlar ve operasyonel riskler içinde sermaye ayırmayabaĢlamıĢlardır. 2007 yılında kendini göstermeye baĢlayan küresel kriz 2008 ve 2009yılında büyük yıkımlara neden olmuĢ ve çok sayıda bankanın batmasıylasonuçlanmıĢtır. Bu yaĢanan olaylar Basel-II ye eleĢtirileri artırmıĢ Basel KomitesiBasel-II kriterlerini revizyona uğratmak zorunda kalmıĢtır.


16Kısaca risk yönetiminin doğuĢuna baktığımız zaman; Bretton-Woodssisteminin çökmesi, petrol krizleri, monetarist para politikalarının uygulanmayabaĢlanması, teknolojik geliĢmeler ve hızlı küreselleĢme süreci, risk yönetiminindoğmasına neden olmuĢtur.1.3.3. Risk Yönetim SüreciBankacılıkta riskleri etkin bir Ģekilde yönetebilmek için izlenmesi gerekensüreç dört aĢamadan oluĢur:‣ Risklerin Tanımlanması‣ Risklerin Ölçülmesi‣ Uygulama‣ Takip ve değerlendirme.1.3.3.1. Risklerin TanımlanmasıRisk tanımlaması çok önemli ve en zor olan bölümdür aynı zamanda diğeraĢamaların temelini de oluĢturmaktadır. Bu aĢamada karĢı karĢıya kalınan risklerdoğru tanımlanmalı, özellikleri doğru belirlenmelidir. Eğer tanımlamada bir hatayapılırsa ya da karĢılaĢılabilecek risklerden biri atlanırsa bu durumda bu riske karĢıönlem alınamayacak bunun sonucunda da çok büyük zararlar oluĢabilecektir.Farkında olunamayan riskler yönetilemez bu yüzden riskler tanımlanırken çok dikkatedilmelidir.1.3.3.2. Risklerin ÖlçülmesiBirinci aĢamada tanımlanmıĢ olan riskler belirli ölçüler veya kriterlerkullanılarak sayısal ya da analitik bir biçimde ifade edilir. Risklerin ölçülmesiaĢaması çok önemlidir ve üzerinde en çok çalıĢılan ve ilerleme kaydedilen bölümdür.Günümüzde de hala üzerinde çalıĢılmaktadır. Riskler sayısal hale getirilirken üççerçevede ölçülür; tahmin edilen kayıp/zarar, tahmin edilemeyen kayıp/zarar, stres


17altında tahmin edilen kayıp/zarar. Risklerin ölçüm Ģekillerini ilerleyen bölümlerdeayrıntılı Ģekilde anlatacağız.1.3.3.3. UygulamaUygulama aĢamasında ölçülen ve somut hale getirilen risklere karĢı, eğergerekiyorsa koruyucu tedbirlerin devreye sokulması veya riski üstlenme kararınınverilmesi gerekir. Riskten kaçınma, risk azaltımı veya risk transferi gibi risk yönetimaraçları bu aĢamada uygulanmaktadır. Risk azaltım veya transferindekullanılabilecek araçlar, araçların sağlayabileceği korunma düzeyi ve en önemlisi debankaya maliyeti göz önünde bulundurulur. Kontrol edilebilir risklerin nasılazaltılabileceği değerlendirilir ve riskten kaçınmak, riski kısmen veya tamamendevretmek veya riski üstlenmek seçenekleri arasında uygun olan karar alınır ve icraedilir. Ancak bankanın her riski azaltmaya veya devretmeye kalkıĢması söz konusuolamaz. Bankanın sürekli riskten kaçınması, risk üstlenmemesi, her riski devretmeyeveya azaltmaya kalkıĢması sonuçta bankacılık yapılmaması anlamına geleceğinden,banka sermayesine uygun bir risk üstlenerek, kâr etmeye çalıĢmak zorundadır(AltıntaĢ, 2006: 4).1.3.3.4. Takip ve DeğerlendirmePolitika ve uygulamaların baĢarısının sürekli takip ve değerlendirmeye tabitutulması ve raporlanmasıdır. Takip ve değerlendirme hem risklerin iyi yönetilipyönetilmediğini hem de risklerin belirlenen sınırlar dâhilinde tutulup tutulmadığınıtespit ve değerlendirme amacında olmalıdır. Değerlendirme dıĢı kalan veya resmentanımlanmamıĢ risklerin bulunup bulunmadığı da bu süreçte araĢtırılır. Bankayönetim kurulu ve üst yönetim gerektiğinde, izleme ve değerlendirme sonuçlarınagöre, risk azaltma faaliyetlerini yeterli bulmayarak bazı risklerin tasfiyesine kararverebilir veya ilave tedbirler alınmasını isteyebilir. Banka risk yönetim sürecininetkili çalıĢıp çalıĢmadığı, izleme ve değerlendirme aĢaması ile ortayakonulabilmelidir (AltıntaĢ, 2006: 4).


18Risk yönetim sürecinin aynı zamanda banka iç denetim (iç kontrol ve teftiĢ)faaliyetleri ile de desteklenip denetlenmesi gerekmektedir. Risk yönetim sürecininbütünlüğü, doğruluğu ve tutarlılığı, bu süreçten bağımsız iç denetim birimlerincekontrol ve denetim altında tutulmalıdır (AltıntaĢ, 2006: 4).1.3.4. Risk Yönetiminin OrganizasyonuRisk yönetiminin organizasyon yapısına baktığımız zaman en tepede yönetimkurulu yer almaktadır. Yönetim kuruluna doğrudan bağlı, bağımsız çalıĢan üst düzeyrisk komitesi; bu komiteye bağlı banka risk komitesi ve buna bağlı olarak, bankanınfaaliyetlerinin yapısına uygun sayıda ve özellikte münferit risk yönetimi komiteleritesis edilir. Yabancı banka Ģubelerinde üst düzey risk komitesinin iĢlevleri de bankarisk komitesi tarafından gerçekleĢtirilebilir. Risk yönetimi grubu, organizasyon vegörev yapısı bakımından merkezi veya merkezi olmayan bir yapıda tesis edilebilir(BDDK, 2001: 18).1.3.4.1. Risk Yönetim Grubunun Temel Görev ve Sorumlulukları‣ Risklerin izlenmesi ve analizi kapsamında; pozisyonlara ve fiyatlarailiĢkin verilerin izlenmesi, risk tutarlarının izlenmesi, limit ihlallerinin tanımlanmasıve izlenmesi, muhtemel senaryoların analizi, risk tutarlarının özetlenmesi veraporlanması, diğer birim ve iĢ alanları ile uyumu ve geriye dönük test (backtesting)uygulanması,‣ Sayısal ya da analitik analizler kapsamında; yeni finansal ürünler içinmodellemenin saptanması, yeni sayısal veya analitik modellerin tasarlanması veoluĢturulan yeni modellerin denenmesi,‣ Fiyat araĢtırmaları kapsamında; karmaĢık türev ürünlerin fiyatlarınınaraĢtırılması, fiyatlama modellerindeki faktörlerin değiĢiminin kaydedilmesi vebelgelenmesi,‣ Model geliĢtirme kapsamında; sistem için yeni modellerin risk analizaraçlarının ve tekniklerinin geliĢtirilmesi, geri bildirim konusu yapılmıĢ tarihi veyageçmiĢ verinin idame ettirilmesi,


20‣ Doğru ve bütünleĢik verilerin olması,‣ OnaylanmıĢ ve kullanılan risk modellerinin varlığı,‣ Kapsamlı bir iç denetim uygulamasının bulunmasızorunludur.1.3.5. Bankacılık Risklerinin Yönetimine Uygun PolitikalarBankalar kısa veya uzun dönemde ortaya çıkabilecek veya ortaya çıkmıĢ olanrisklere karĢı iki tür politika izlerler. Bu politikalar; önleyici ve koruyucu riskyönetim politikalarıdır. Önleyici risk yönetim politikaları aktif politikalardır fakatkoruyucu risk yönetim politikaları pasif politikalardır.1.3.5.1. Önleyici Risk Yönetim PolitikalarıRiskler doğmadan ya da doğduktan sonra zarara dönüĢmeden önlenmeyeçalıĢılan politikalardır. Önleyici risk politikalarını aĢağıdaki Ģekilde sıralayabiliriz.1.3.5.1.1. Risklerin YansıtılmasıBankalar verdikleri kredilerin geri dönmeme ihtimaline karĢı kiĢi ya dakurumlardan bu kredileri karĢılayacak oranda teminat alırlar. Kredinin anapara ya dafaizinin ödenmediği durumlarda bankalar bu teminatlara baĢvururlar ve bu Ģekildezararlarını ya tamamen ya da belirli bir oranda karĢılayacaklardır. Yani bankalarvermiĢ oldukları kredilerden teminat alarak risklerini müĢteri dıĢında baĢka bir nesneüzerine yansıtmaktadırlar.Teminatlarda krediyi kullanan kiĢiden ya da üçüncü kiĢilerden olmak üzerealınabilir. Krediyi kullanan kiĢiden alınan teminatlar gayrimenkul, menkul ipoteği,iĢletme rehni vb. olabilir. Üçüncü kiĢilerden alınan teminatlar ise kefalet ya da avalverme Ģeklinde olmaktadır. Genellikle bankalar belirli bir prim karĢılığında risklerinisigortalatma yolunu seçmektedirler.


211.3.5.1.2. Risk Tutarlarının Küçültülerek ÇeĢitlendirilmesiRisk tutarlarının küçültülmesindeki amaç kredi Ģeklinde kullandırılacak olanfonun belli kurum ya da kuruluĢlara tamamını kullandırmak yerine bu fonu dahaküçük parçalara ayırarak daha fazla kiĢiye kullandırılması yoluyla yoğunlaĢma riskiönlenmiĢ olur ve bu Ģekilde bir kredi müĢterisi üzerindeki risk azaltılmıĢ olur. Yanikredi Ģeklinde kullandırılacak olan fon ne kadar çok parçalar haline ayrılırsa riskte oderecede küçülmüĢ olur.1.3.5.1.3. Risklerin SınırlandırılmasıBankalara kullandırabilecekleri toplam kredi tutarları için ya da herhangi birsektör, müĢteri, müĢteri grubu üzerine de kullandırabilecekleri kredilere 5411 sayılıBankalar Kanunu ile sınırlamalar getirilmiĢtir.5411 sayılı Bankalar Kanunu‟nda öngörülenler aĢağıdaki Ģekildedir;‣ Bankalarca bir gerçek ya da tüzel kiĢiye veya bir risk grubunakullandırılabilecek kredilerin toplamı öz kaynakların yüzde yirmi beĢiniaĢamaz. Bu oran, 49 uncu maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan risk grububakımından yüzde yirmi olarak uygulanır. Kurul, bu oranı yüzde yirmi beĢekadar yükseltmeye veya kanunî haddine kadar indirmeye yetkilidir. Bir adiortaklığa verilen krediler, sorumlulukları oranında ortaklara kullandırılmıĢsayılır.‣ Bankalarca hâkim ortak veya nitelikli pay sahibi olup olmadıklarınabakılmaksızın bankaların sermayesinin yüzde bir ve daha fazla payına sahipolup pay defterine kayıtlı olan tüm ortaklarına ve bunlarla risk grubuoluĢturan kiĢilere kullandırılacak kredilerin toplamı öz kaynaklarının yüzdeellisini aĢamaz.‣ Birlikte kontrol edilen ortaklıklara kullandırılan krediler, bu ortaklıklarıbirlikte kontrol eden hissedarların her birinin ortaklık sermayesinde sahipolduğu payların, birlikte kontrol ettikleri toplam paya oranı ölçüsündeortaklığı birlikte kontrol eden her bir hissedarın dâhil olduğu risk grubunakullandırılmıĢ sayılır.


22‣ Bir gerçek ya da tüzel kiĢiye veya bir risk grubuna öz kaynakların yüzde onuveya daha fazlası oranında kullandırılan krediler büyük kredi sayılır vebunların toplamı öz kaynakların sekiz katını asamaz.‣ Bir risk grubuna kullandırılan kredilerin teminatını oluĢturmak üzere aynı riskgrubuna dâhil gerçek veya tüzel kiĢilerden kabul edilen aval, garanti vekefaletler risk grubuna ait kredi sınırlarının hesabında dikkate alınmaz.‣ Gayri nakdî krediler, vadeli iĢlem ve opsiyon sözleĢmeleri ile benzeri diğersözleĢmeler, kabul edilen aval, garanti ve kefaletler, kredi kuruluĢları vefinansal kuruluĢlarla gerçekleĢtirilen iĢlemler, Kurulca kabul edilecekülkelerin merkezî yönetimleri, merkez bankaları ve bankaları ile yapılaniĢlemler veya bunlarca çıkarılan ya da ödenmesi garanti edilen bono, tahvil vebenzeri sermaye piyasası araçları, verilen diğer garantiler karĢılığı yapılaniĢlemler kredi sınırlarının hesabında Kurulca belirlenen esaslar ve oranlardâhilinde dikkate alınır ( www.bddk.org.tr ).1.3.5.1.4. Risklerin Nitelik Olarak FarklılaĢtırılmasıRisklerin nitelik olarak farklılaĢtırılması miktar olarak verilecek olan krediyietkilemez sadece kredi verilecek olan sektörlerin çeĢitlilik kazanmasını sağlar.MüĢteri grupları için örnek vermek gerekirse; tüketiciler, küçük ticari müĢteriler,büyük ticari müĢteriler, Ģirketler ve kurumsal yatırımcılar vb. Ģeklinde müĢterigrupları oluĢturulursa riskler de farklılaĢtırılmıĢ olur. Riskler nitelik olarakfarklılaĢtırılırken, verilecek olan kredi miktarında da 5411 sayılı Bankalar Kanununedeniyle yapılan sınırlamalar ile riskler en aza indirilmiĢ olacaktır. MüĢterigruplarının çeĢitlenmesinin yanı sıra risk farklılaĢtırması, toplam kredilerin hangibölgelerde ne ölçülerde kullandırılacağı, toplam kredi hacminin kısa, orta ve uzunvadeler Ģeklinde miktar olarak bölümlenmesi, ekonomik konjonktüre ve faizoranlarının değiĢim hızına göre bu miktarların yeniden düzenlenmesi, kredilerindonuk olmaktan çıkarılıp daha akıcı hale getirilmesi Ģeklinde yapılan uygulamalardabirer risk farklılaĢtırması örneğidir.


231.3.5.2.Koruyucu Risk Yönetim PolitikalarıKoruyucu politikalar gerçekleĢmiĢ olan riskin etkilerini önlemeye yönelikönlemler alınması Ģeklindeki politikalardır. Koruyucu politikalar pasif politikalardır.Pasif politikaların bazıları Ģöyledir; bankanın öz sermayesinin yeterli olması,zararları karĢılayacak ölçüde esas ve ek sermaye oluĢturulması, banka dıĢıgüvencelerin sağlanması Ģeklindedir. Bu politikalar risk oluĢtuğu zaman bankalarıkoruyacak tamponlar Ģeklinde de nitelendirilebilir. Ülkemizde koruyucu politikalaraörnek olarak “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine veDeğerlendirilmesine ĠliĢkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Tebliğ” ile esaslarıbelirlenen ve “Sermaye Yeterlilik Rasyosu” olarak nitelendirilen, Hazineninbankalarımızı gözetimde kullandığı rasyo gösterilebilir.1.3.6. Risk Yönetiminin Önemini Gösteren YaĢanmıĢ FinansalSkandallarSon 20 yıllık süreçte dünya ekonomisinde yaĢanmıĢ olan geliĢmelerle birlikterisk yönetimine verilen önem de arttı. Özellikle 1990‟lı yıllarda yaĢanan bankacılıkkrizleri ve son dönemde ABD‟de baĢlayıp dünyayı etkisi altına alan küresel kriz riskyönetiminin ne kadar önemli olduğunu bizlere göstermiĢ oldu. AĢağıda riskyönetiminin önemini gösteren yaĢanmıĢ en çarpıcı finansal skandallar yer almaktadır.1.3.6.1. Barings Bank Olayı1995 yılında Barings Bank‟ın karĢılaĢtığı durumun temel sorumlusu vesorunu Nick Leeson isimli dealerin Japon Nikkei-225 Borsasında aldığı futuresözleĢmelerden doğan 700 milyon GBP‟u ($1 milyar) aĢan zarardı. Leeson‟ınyarattığı zararlar Nikkei‟ye dayanan iki olağan türev araç olan future sözleĢmeler ileoptions sözleĢmelerinden geliyordu. Leeson Osaka Borsası (OSE) ile SingapurBorsasında (SIMEX) kote edilmiĢ olan Nikkei-225 endeksinin fiyatlarındakifarklardan arbitraj kârı sağlayabileceğini düĢünerek yola çıkmıĢtı. Böyle bir arbitrajise bir borsadan future sözleĢmeyi alıp aynı anda diğer borsada satmayıgerektiriyordu. Marjlar küçük olduğundan arbitrajcıların yaptıkları iĢlemlerin


24hacminin büyük olması gerekiyordu. Ancak strateji çok riskli değildi: bir piyasadakikapalı pozisyon (yani artıĢa bahse girmek) bir diğerinde açık pozisyon (yani düĢüĢiçin bahse girmek) ile karĢılanıyordu. Arbitraj Barings‟i yıkmamalıydı. AncakLeeson stratejisini arbitrajdan öteye götürmüĢtü. Pozisyonlarını hedge etmek yerineJapon piyasalarının geleceği üzerinde kumar oynadı. Hedge edilmemiĢ pozisyonlarısüratle arttı. 23 ġubat‟a kadar $7 milyar değerinde hisse senedi-endeks futuresözleĢmesi satın almıĢ ve $20 milyar‟lık tahvil ve faiz-oranı future sözleĢmesisatmıĢtı. Barings‟in zararının büyük kısmı hisse senedi future sözleĢmelerindengelmiĢti (Karacan, 1997: 171).1995 yılının ilk iki ayında piyasalarda %15‟in üzerinde yaĢanan düĢüĢ,Barings Futures‟ı çok büyük zararlarla karĢı karĢıya bırakmıĢtır. Nicholas Leeson,ana stratejisini dengeli piyasa hareketleri üzerine kurmuĢtur. Piyasaların dengesinikaybetmesi sonucu kayıpların artmasına rağmen stratejisini değiĢtirmeyerek mevcutpozisyonunu daha da artırmıĢ ancak, daha sonra borsaların, portföyünde taĢıdığıopsiyonlara istinaden, kendisinden talep etmiĢ olduğu opsiyon primlerinin nakitödemelerini karĢılayamayarak 23 ġubat‟ta iĢlem yapmayı bırakmıĢtır. ġubat 1995tarihinde, piyasadaki geliĢmelerin etkisiyle zararı 1,3 milyar doları aĢan BaringsPLC‟nin faaliyetleri durdurulmuĢtur (Çatalca vd., 2008: 72).Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte yapılan araĢtırmalarda bankada önemlikontrol eksikliklerinin olduğu, Leeson‟ın alım-satım iĢlem masasının yanı sıraoperasyon masasından da sorumlu olduğu görülmüĢtür. Nitekim bu sayede sistemiçinde sahte (fiktif) 8888 no‟lu bir hesap türeterek yapmıĢ olduğu iĢlemlerin kâr vezararını bu hesapta gizleyebilmiĢtir. Oysa iĢ süreçlerine göre operasyon masasınıngörevi yapılan iĢlemlerin teyidini almak, iĢlemlerin belirlenen limitler içerisindeyapılıp yapılmadığını kontrol etmektir. Bankadaki alım satım iĢlemi yapanpersonelin taĢıdığı pozisyonlar pozisyon limitleri ile sınırlandırılmakta ve bulimitlere göre iĢlem yapanlara sermaye verilmektedir. Bu duruma uygun hareketedilip edilmediğini kontrol eden yer ise operasyondur. Birçok bankada ayrıca içkontrol birimleri ikinci bir kontrol mekanizması oluĢturmaktadır (BabuĢcu, 2005:31).


25Eğer Barings Bank‟ın etkin iĢleyen bir risk yönetim sistemi olsaydı Singapurbürosunda yapılan iĢlemlerin yüksek risk taĢıdığı ve sermaye gereksinimini artırdığıuyarısını vermiĢ olacak ve sonuçta gerekli önlemlerin alınması sağlanabilecekti(Ayan, 2007: 14).1.3.6.2. Metallgesellschaft OlayıMG‟nin olayı $1,3 milyar tutarında bir pozisyon riskinin yarattığı zarar ilebaĢlamaktadır. Almanya‟nın Amerikan ortaklı 58.000 çalıĢanı ile 14. büyük sanayigrubu olan MG Refining & Marketing (MGRM) Ģirketi vadeli iĢlem piyasalarındarealize etmiĢ olduğu zararlar nedeniyle iflas etmiĢtir. ġirketin aldığı temel pozisyon,petrol üzerine uzun vadeli futures kontratlar yazılmasıdır. Bu ürünün pazarlanması,müĢterilerin uzun dönemde sabit fiyattan petrol risklerini ortadan kaldırması nedeniile baĢlangıçta oldukça baĢarılı olmuĢtur. 1993 yılında MGRM 10 yıl boyuncamüĢterilerine 180 milyon varil petrol satmıĢtır. Bu taahhütler ilgili dönemdeKuveyt‟in 85 günlük petrol üretimine denk gelmesi sebebiyle oldukça yüksek birrakamdır. Aynı zamanda Ģirketin iĢleme kapasitesinin de birkaç misli fazlasıdır(Bolgün ve Akçay, 2009: 58).ġirket riskini dengelemek için normalde uzun vadeli forward kontratlaralması gerekirken kısa dönemli futures piyasalara girmiĢ, dolayısı ile 10 yıllık vadelikontratları 3 aylık kontratlara çevirerek kâr elde etmeye çalıĢmıĢtır. Fakat buiĢlemlerde önemli bir vade uyumsuzluğu doğmuĢtur (BabuĢcu, 2005: 32).Bu süre içerisinde, Ģirket, kısa vadeli petrol fiyatlarının uzun vadeli petrolfiyatlarından geçici olarak sapmasından kaynaklanan baz riskine de maruz kalmıĢtır.1993 yılında spot fiyatların 20$‟dan 15$‟a gerilemesi Ģirketi nakit olarak karĢılamasıgereken 1 milyar dolarlık ilave teminatla karĢı karĢıya bırakmıĢtır. Ortaya çıkan bukayıpların bir kısmı, müĢterilere satılan uzun vadeli sözleĢmelerden elde edilenkazançlar ile karĢılanmaya çalıĢılmasına rağmen Ģirket daha yüksek sabit fiyatlardansatıĢ yapmak zorunda kalmıĢtır. Neticede, üst yönetim görevinden alınarak yerineAvrupa‟dan gönderilen yeni bir yönetim takımı atanmıĢtır. Yeni yönetim, hiç vakitkaybetmeden, 1,3 milyar dolarlık bir zarara sebep olan kalan sözleĢmeleri tasviyeetmekle iĢe baĢlamıĢ, Deutsche Bank‟ın liderlik ettiği kreditörler de 2,4 milyar


26dolarlık bir kurtarma paketi ile bu operasyona müdahale etmiĢlerdir (Çatalca vd.,2008: 70-71).ġirketin etkin risk yönetim sistemlerinin olmayıĢı nedeniyle piyasa riskleriölçülememiĢ ve bunun sonucunda Ģirket çok büyük zararlar ile karĢı karĢıyakalmıĢtır.1.3.6.3. Orange Country OlayıBob Citron yerel hükümet fonlarının tümünü Orange Country Ģirketi adınayönetmektedir. Bob Citron‟un yönettiği $7,5 milyar tutarındaki fonu teminatgöstererek $12,5 milyar tutarındaki bir borcu ters repo anlaĢmaları Ģeklinde satınalmıĢtır. Daha sonra $20 milyar‟lık çeĢitli aracı kurum senetlerine yatırım yapmıĢtır.Kısa vadeli faiz oranlarının düĢüĢte olduğu dönemlerde iyi çalıĢan sistem 1994‟tefaiz oranlarında yükseliĢ yaĢanmasıyla birlikte tersine dönmüĢtür (BabuĢcu, 2005:32-33). Yükselen faiz oranları menkul kıymet portföyü üzerinde ciddi zararlaroluĢturmuĢ ve buna bağlı olarak Wall Street ek bir teminat talebinde bulunmuĢtur.Aralık ayında zararın gelir tablolarına yansıması sonucu yatırımcılarda paralarınıçekmeye baĢlamıĢtır. Sonuç olarak fon, teminatlı ödemeleri gerçekleĢtiremeyincebrokerlar da ortaklaĢa teminatlarını likidite etme yolunu seçmiĢtir. Böylece OrangeCountry‟nin iflas ettiği resmi olarak açıklanmıĢtır. Bir sonraki ay portföy içerisindekalan menkul kıymetler likidite edilerek $1,81 milyar tutarında zarar realizeedilmiĢtir (Bolgün ve Akçay, 2009: 59-60).Yine bu Ģirketin iflas etmesini sağlayan Ģey etkin bir risk yönetim sistemininolmaması, piyasa risklerinin farkına varılamaması ve türev enstrümanların doğrukullanılamamasındandır.1.3.6.4. Daiwa Bank OlayıJaponya‟nın 12. büyük bankası durumunda olan Daiwa‟nın New YorkĢubesinde bir dealer 1984‟den 1995‟e kadar 11 yıl boyunca Amerika BirleĢikDevletleri (ABD) hazine bonolarına dayalı yaklaĢık 30.000 iĢlem gerçekleĢtirmiĢtir.Zararın giderek büyümesi sonucu banka buradaki müĢterilerin menkul kıymetlerini


27satarak pozisyonunu kapatma yoluna gitmiĢtir. Bu iĢlemleri yapan dealer, tümiĢlemleri banka adına kayıtlı yapmadığı ve banka menkul kıymetlerinin detaylıkayıtlarında da yanlıĢlıklar olduğu belirlenmiĢtir (BabuĢcu, 2005: 33).Bu örnekte de risk yönetimi eksikliği büyük ölçüde yaĢanmıĢtır. BankanınNew York sorumlusunun yetkilerinin hem alım satım iĢlemlerini hem de bunlarındenetimini kapsıyor olması, iĢ süreçlerinin etkin bir biçimde denetlenmesi ve yapılanhataların zamanında fark edilerek önlem alınması olanağını ortadan kaldırmıĢtır.YaklaĢık $1,1 milyar zarara sebep olan Daiwa Bank olayının asıl düĢündürücü yanı,söz konusu yanlıĢ yapılanmanın ve iĢleyiĢin 11 yıl boyunca sürdürülebilmiĢolmasıdır (Ayan, 2007: 15).1.3.6.5. Enron OlayıABD‟nin dünyaya yayılmıĢ olan en büyük yedinci Ģirketi Enron, 2 Aralık2001 tarihinde iflas ettiğini açıklamıĢtır. Enerji ve ticaret devi olan Enron‟un, 2001Kasım‟ındaki varlıklar toplamı 70 milyar dolar, hisse senetlerinin New YorkBorsası‟ndaki Pazar değeri de 80 milyar dolar, çalıĢan sayısı 21 bin kiĢidurumundaydı (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=30441).Enron 2 Aralık 2001 tarihine kadar dünyanın en büyük enerji ticaretĢirketiydi. Teksas-Houston merkezli Enron, iĢ dünyasına Houston Natural Gas veInternorth adlı iki küçük Ģirketin birleĢmesinden meydana gelen yeni bir Ģirketle1985 yılında bir bölgesel doğalgaz dağıtım Ģirketi olarak girdi ve 1980‟lerinsonlarına doğru baĢlatılan enerji sektörü özelleĢtirmelerinden doğan yeni fırsatları iyideğerlendirerek kısa sürede büyüdü. ġirket enerji dağıtımı ve pazarlamasının yanısıra futures denen vadeli mali iĢlemlere el attı, bu konuda önemli bir pazar payıyakaladı aynı zamanda bunlardan çok kâr elde etti(http://arsiv.zaman.com.tr/2002/01/17/yazarlar/fikretertan.htm).ġirketin batıĢına sebep olan en önemli neden yasadıĢı uygulanan bazımuhasebe kuralları ve Enron dıĢında kurulmuĢ birçok baĢka Ģirket kanalıyla risklerinve zararların bilanço dıĢına çıkarılarak gizlenmesi olmuĢtu. ġirketin bağımsızdenetimini yapan Arthur Andersen Ģirketi denetim raporlarının bazılarını saklamıĢ vegerçekleri göstermemiĢtir. Bu iĢlemlerle ve diğer bazı iliĢkiler sayesinde kârlı ve


28parlak görüntü yaratılarak Ģirketin hisse senetleri fiyatı yükseltilmiĢti. Enron‟unEkim 2001‟de zarar açıklaması ve Kasım 2001‟de geçmiĢe dönük olarak gelirlerinidüzeltmesiyle baĢlayan süreç, Aralık baĢında Ģirketin iflasını istemesiyle korkunçsona ulaĢtı. Bütün bu geliĢmeler yaĢanırken, 2001 yılı baĢında $80 ve Ekim ortasında$35 olan Enron hisse senedi fiyatı hızla düĢmeye baĢladı ve ġubat 2002 sonunda$0,20 indi. Bu keskin fiyat düĢüĢü sonucunda yatırımcılar ve emeklilik fonlarınıĢirketlerinin hisse senedine yatıran Enron çalıĢanları büyük zarara uğradılar(http://www.ekodialog.com).Enron Ģirketinin iflası operasyonel riske çok güzel bir örnektir. ġirketçalıĢanları sahte olaylar düzenleyerek operasyonel riske neden olmuĢlar ve Ģirkettebunun sonucu olarak batmıĢtır.1.3.6.6. Allied Irish Bank (AIB) OlayıOperasyonel risklerin iyi yönetilmemesinden dolayı ortaya çıkan bir skandalda Ġrlanda bankası olan Allied Irish Bank‟ın (AIB) sonunu getirmiĢtir. Ġrlanda‟nın enköklü üç bankasının birleĢmesi ile 1966 yılında kurulan AIB; 2002 yılında, merkeziABD‟nin Baltimore Ģehrinde bulunan Allfirst adındaki iĢtirakinin HazineBölümü‟nde yaĢanan bir suistimal sonucunda 691,2 milyon dolar kaybettiğiniaçıklamıĢtır. Olayın açığa çıkmasının ardından 2003 yılında Allfirst, M&T BankCorparation adındaki bir bankaya satılmıĢ ve sonucunda üst düzey yöneticiler dâhilolmak üzere yaklaĢık 1.200 Allfirst çalıĢanı iĢinden olmuĢtur. Yapılan incelemelerde,bir çalıĢanın neden olduğu böylesine büyük bir olayın ardında önemli yönetselhataların ve zayıflıkların olduğu tespit edilmiĢtir (http://www.turklider.org).1.3.6.7. Long Term Capital Management (LTCM) Olayı1994 yılında hedge fon olarak kurulan LTCM‟de akademik model desteklibrokerların piyasa yorumlama ve sonuçlandırma kabiliyetlerinin aynı takımdabuluĢturulması hedeflenmiĢtir. Fonun yönetim kurulunda Nobel Ekonomi ödüllüMyron Scholes, Robert Merton ve eski FED baĢkan yardımcısı David Mullins yeralmaktaydı. Sofistike yatırımcılar ve birçok büyük yatırım bankası toplam 1,3 milyar


29$ civarında bir yatırımda bulunmuĢlardı. Fonun temel stratejisi, iĢlemler arasındakiarbitraja oynamak olmuĢtur. Birbirlerine göre yanlıĢ fiyatlanmakta olan menkulkıymetleri bularak ucuz olanlarda uzun pozisyon, pahalı olanlarda ise kısa pozisyonalınması yoluyla iĢlemler gerçekleĢtirilmiĢtir (Çağıl, 2006: 23-24).1998‟de Ģirket önemli ölçüde büyümüĢ ve Rusya pazarında da ipoteğe bağlımenkul kıymet ürünleri ile oldukça aktif hale gelmiĢtir. Fakat 1998‟de Rusya‟da baĢgösteren kriz sonrası hazine bonoları üzerine getirilen morotoryum sonucuyatırımcıların bu ülkeden çıkması, Rus hükümetinin Ruble garantili hedgepozisyonları iptal etmesi LTCM‟nin ciddi bir likidite krizine girmesine yol açmıĢtır.21 Ağustos tarihinde bir günde $550 milyon kaybeden fonun, Ağustos ayındakitoplam fon değerindeki kaybı 1998 baĢına göre %52 olmuĢtur (BabuĢcu, 2005: 35).Sonunda Federal Reserve Bank (FED), 14 banka ile anlaĢarak ve bizzat $3,6milyar da yatırım yaparak Ģirketin %90‟ının el değiĢtirdiğini açıklamıĢtır. Fonundeğerinde sağlanan kaynak giriĢi sayesinde $400 milyon‟luk düĢüĢ gerçekleĢmiĢtir.Yatırımcılar ise, o yıl dolar bazında %92‟ye varan kayıplar yaĢamıĢlardır. LTCM‟ninbaĢarısızlığının temel nedenlerinden biri de, riskleri doğru ölçmemesi, kontroletmemesi ve yönetmemesidir. LTCM raporlamasına göre faiz swap pozisyon zararı$1,5 milyardır. Toplam ekonomiye verdiği zarar ise çok daha fazladır (Bolgün veAkçay, 2009: 64).LTCM‟nin batıĢ nedeni fonu yönetenlerin ülke riskini ölçememiĢ olmasıdır.Etkin iĢleyen bir risk yönetim sistemlerinin olmayıĢı nedeniyle ülke riskiölçülememiĢ ve dolayısıyla kontrol altına alınamamıĢtır.1.3.6.8. Demirbank Olayı1953‟te kurulmuĢ olan Demirbank 1990‟lı yıllarda büyük geliĢim gösterereksektörün önemli bankalarından biri haline gelmeyi baĢarmıĢtır. Demirbank bu süreçtediğer birçok banka gibi yüksek getiri olanağı nedeniyle hazine bonosu yatırımlarınaağırlık vermiĢtir. 1994 krizi öncesinde yüklü miktarda döviz alımı yaparak krizdenoldukça kârlı çıkan banka, kriz sonrası yeniden Türk Lirası (TL) pozisyonunageçerek kaynaklarını hazine bonolarına aktarmaya baĢlamıĢtır (Ayan, 2007: 17).


30Demirbank, 2000 yılında yapılan Devlet Ġç Borçlanma Senetleri (DĠBS)stokunun yaklaĢık %10‟unu taĢıdığı tahmin edilmekteydi. Bu büyük DĠBS stokunutaĢımak için ise kısa vadeli dıĢ ve iç borçlanma yapıyordu. Örneğin, pasif toplamıiçinde vadeli mevduatın oranı ancak %1 dolayında olduğu tahmin edilmekteydi. Budurumun ortaya çıkmasıyla Demirbank için öncelikle dıĢ borçlanma kanallarıtıkandı. Daha sonra iç borçlanma kanalları da tıkandı ve taĢımıĢ olduğu DĠBSstokuna rağmen Demirbank diğer yerli bankalardan borç alamadı. SonuçtaDemirbank zorunlu olarak DĠBS stokunun bir kısmını satmak istedi. Ardındanfiyatlar düĢmeye, faizler artmaya baĢladı, bu nedenle önemli ölçüde zarar etti. Diğeryandan, kısa vadeli borç oranı yüksek olan kamu bankaları da kısa vadeliborçlanmayı sürdürmek zorunda olduklarından faizler üzerinde ek bir baskıoluĢuyordu (Uygur, 2001: 16).Demirbank, DĠBS portföyünün büyüklüğü ve gecelik fonların toplam kaynakyapısı içindeki payının yüksekliği nedeniyle bu durumu daha fazla sürdüremez halegelmiĢ bunun sonucunda BDDK kararıyla 06.12.2000 tarihinde „zararının özkaynaklarını aĢması, yükümlülüklerini vadesinde yerine getirememesi, faaliyetlerinedevamının mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düĢüreceği‟ gerekçeleriyleTasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟na (TMSF) devredilmiĢtir (Ayan, 2007: 18).1.3.6.9. Ġmar Bankası OlayıUzan Grubuna ait olan Ġmar Bankası‟nın 1984 yılında yakın gözetimealınmasının en önemli sebeplerinden birisi bankanın kredilerinin tamamına yakınınınUzan Grubuna kullandırılmasıdır. Diğer sebepler arasında ise bankacılıkiĢlevlerinden uzaklaĢması, gelir-gider dengesinin bozulması, kârlılığın düĢmesi velikidite sıkıĢıklığıdır. Ġlerleyen süreçte de Uzan Grubuna kullandırılan kredilerinyoğunluğu devam etmiĢtir. Bunun üzerine BDDK bankadan sorunların çözümüneyönelik planlar istemiĢ fakat gerçekçi planlar elde edememiĢtir. BDDK, 12 Temmuz2001 tarihinde veto yetkisine sahip bir yönetim kurulu üyesi atamıĢ ve daha sonra 26Aralık 2001 tarihinde üye sayısını ikiye çıkarmıĢtır. Banka sermayeleriningüçlendirilmesi kapsamında Uzan Grubu banka sermayesini artırmıĢ ve grup riskleriönemli ölçüde azaltılmıĢtır. Bunun üzerine BDDK veto yetkisine sahip üyesini


31görevinden geri çağırmıĢ diğer üye bankaya verilen teminatların yerine getirilmesiniizlemek için görevde kalmıĢtır.Uzan Grubuna ait olan ÇeaĢ ve Kepez‟in imtiyaz sözleĢmeleri 12 Haziran2003 tarihinde iptal edilmiĢtir ve aynı gün BDDK‟nın bankada görevli olan üyesiniveto yetkili hale getirip Uzan Grubuna kaynak aktarılmaması talimatını vermiĢtir. 26Haziran 2003 tarihinde banka BDDK‟ya bilgi ve belge vermeyi kesmiĢ ve bu tarihteBDDK‟nın atadığı üye hariç bankanın bütün yönetim kurulu üyeleri istifa etmiĢtir.3 Temmuz 2003 tarihinde; tasarruf mevduatlarına uygulanan 50 milyar liralıkgüvence sınırsız hale getirilmiĢ, Ġmar Bankasının bankacılık iĢlemleri yapma vemevduat kabul etme izni kaldırılmıĢtır (BK 14/3), bankanın yönetim ve denetimiTMSF‟ye devredilmiĢtir. Bu suretle, Ġmar Bankasının tüm yükümlülükleri yerine,sadece, tasarruf mevduatının ödenmesi ve buna istinaden TMSF‟nin bankanın iflasınıistemesi öngörülmüĢtür (BDDK, 2003: 71).1.3.6.10. Bear & Stearns OlayıABD‟de 2007 yılında kendini göstermeye baĢlayan mortgage krizi piyasalarıgeçmiĢte emsali görülmemiĢ bir sıkıntı içine sürüklemiĢtir. Mortgage sistemi,ABD‟de uzun yıllardır uygulanan ve 20-30 yıla kadar uzayan vadelerle ev sahibiolma imkânı sunan değiĢken ya da sabit faizli bir ev kredisi sistemidir. Kredikullanmak isteyenler öncelikli olarak kredi geçmiĢlerine göre derecelendirilmektekredi geçmiĢi kötü olanlar da kredi kullanabilmekte, fakat kredi geçmiĢi iyi olanlaragöre daha yüksek faiz ödemek zorunda bulunmaktadır. Bir baĢka deyiĢle, subprimemortgage piyasasında, kredi almak için gerekli Ģartları sağlayamayan kiĢilere dekredi kullandırılmaktadır (BabuĢcu, 2009: 120).Mortgage piyasalarındaki subprime mortgage oranı 1996 yılında %9 iken,2004 yılından sonra hızla artarak 2006‟da %20‟ye kadar ulaĢtı. Fakat 2006 yılındagayrimenkul piyasasında baĢlayan durgunlukla beraber fiyatlarda da düĢüĢ baĢladı.Fiyatların daha da yükseleceği düĢüncesiyle yüksek faizlere katlanan tüketiciler, zorbir döneme girdi. Özellikle değiĢken faiz kullanmayı tercih eden yatırımcılar, FED‟infaiz artırımı sonucunda yüksek faiz yüküyle karĢı karĢıya kaldılar. “Option ARM”olarak adlandırılan değiĢken faiz sistemini tercih edenler baĢlarda sabit faizli sisteme


32oranla daha az aylık ödemiĢ olsa da, düĢük ödenen kısmın anapara üzerineeklenmesiyle onlarında borçları katlanarak arttı. Ayrıca faiz oranlarında belirlenenbir endekse göre yapılan artıĢlarda, ödemeleri imkânsız hale getirdi. Özellikle buyöntemi tercih edenler, büyük sorunlarla karĢı karĢıya kaldı (Apak ve Aytaç, 2009:210-211).Bearn & Stearns kurumunu iflasa götüren kredi krizinin sebeplerini Ģu Ģekildesıralayabiliriz: Ġpotek kredilerinin yapısının bozulması, faiz yapısınınuyumsuzlaĢması, konut fiyatlarındaki aĢırı artıĢlar, menkul kıymetlerinfonlanmasında yaĢanan sıkıĢıklık, kredi türev piyasalarının geniĢlemesi ve krediderecelendirme sürecinde gözlenen çıkar iliĢkileri (Bolgün ve Akçay, 2009: 82).Reyting kuruluĢlarının, yüksek riskli kredilere dayalı menkul kıymetlerinnotunu düĢürmesi, bu menkul kıymetlere yatırım yapan kurumsal yatırımcılarınportföylerinde tuttukları ve kredi notu düĢürülen menkul kıymetler için yenidendeğerleme yapmalarını zorunlu hale getirmiĢtir. Kurumsal yatırımcıların portföydeğerlerinin düĢmesi sonucu, bu menkul kıymetlerin piyasa değerleri, asıl defterdeğerlerinden çok daha düĢük değerlerle değerlendirilmeleri nedeniyle, 400-500milyar dolarlık portföye sahip kurumsal yatırımcılar, ABD‟de değerlendirdikleri bazıyatırım fonlarını dondurmak zorunda kalmıĢlardır. Bear Stearns‟ten iki günde 17milyar dolar para çekilmesi üzerine kurtulamayacağı anlaĢılınca FED, batıĢınsistemin tümüne yayılmasını önlemek için satılma ya da iflas masasına gitmeseçeneklerini bırakmıĢtır. FED, Ģirketin JP Morgan‟a devri gerçekleĢmezse BearStearns‟e yardım etmeyeceği yönünde bilgi verince Bear Stearns yetkilileri 84 dolarolarak açıkladıkları hisse baĢına defter değerine rağmen hisseleri JP Morgan‟a 2dolara devretmeye razı olmuĢtur. (www.ekonomi2023.org).1.3.6.11. Lehman Brothers OlayıWall Street‟in prestijli yatırım bankası olan Lehman Brothers‟ı ve diğerbankaları iflasa getiren nedenleri Ģöyle sıralayabiliriz: Bu Ģirketler bilançolarını olasızararlara karĢı hiçbir önlem almadan aĢırı Ģekilde geniĢletmiĢtir. Yatırım bankaları,2000-2006 döneminde yaratılan 7 trilyon dolarlık riskli konut ve tüketici kredilerineyatırım yapmıĢtır. Bu krediler, 1999‟daki miktarın iki katından fazla durumdaydı.


33Yatırım bankaları, konut sektörünün büyüdüğü ve dünyanın her yerindekiyatırımcıların hazine kağıdı kadar güvenilir olduğu düĢünülen mortgage‟a dayalımenkul kıymetleri aldığı dönemde, rekor kârlar elde etmiĢtir. Ancak konutfiyatlarının düĢmeye baĢlaması ile birlikte yatırım bankalarının gereken önlemlerialmadığı ortaya çıkmıĢtır. Wall Street yatırım bankalarının son yıllardaki borçluluğubaĢ döndürücü bir hızla artmıĢtır. 2003 sonunda Lehman‟ın öz sermayesi, 2003sonundan 2007 sonuna kadar olan dönemde %73 artarken, aktif büyüklüğü %121artmıĢtır. Aynı süreçte Merill Lynch‟in aktif büyüklüğü yüzde 125 artarken, özsermayesi sadece yüzde 10 büyümüĢtür. Bu yaĢanan olaylar yatırım bankalarınınsonunu hazırlamıĢtır. Lehman‟ın batmasında CEO Richard Fuld‟un Ģirkette yaĢanansorunları görmezden gelmesinin de büyük rol oynadığı belirtilmiĢtir. Fuld, aylarboyunca hiçbir sorun yaĢanmadığını söyleyerek yardım istemekten kaçınmaklasuçlanmıĢtır. Fuld, Nisan ayında kendinden emin bir Ģekilde kredi krizinin en kötükısmının atlatıldığını söylemiĢtir. Bankanın hisse senedi fiyatındaki düĢüĢün iseaçığa satıĢlardan kaynaklandığını iddia etmiĢtir(http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/459620.asp#storyContinues).13 Eylül 2008‟de, Lehman‟ın kaderinin konuĢulacağı bir toplantıdüzenlenmiĢtir. Bu toplantıya Hazine Bakanı, New York Merkez bankasıBaĢkanı‟nın yanı sıra Goldman Sachs, Jp Morgan, Citigroup, Merrill Lynch, RoyalBank of Scotland ve New York Mellon Bankalarının yöneticileri de katılmıĢtır.Sadece bir bankanın yöneticisi bu toplantıya alınmamıĢtır; o da toplantının konusuolan Lehman Brothers‟ın Ceo‟su Richard Fuld olmuĢtur. Bu toplantının öncesindeLehman‟ı satın almak isteyen Bank of America, FED‟in telkinleriyle talebini MerrillLynch‟e kaydırmıĢ ve bunun üzerine Lehman Brothers iflasını ilan etmek zorundakalmıĢtır (www.odatv.com).1.3.7. Finansal Krizlerin Maliyetleri1990‟lı ve 2000‟li yıllarda hem geliĢmiĢ ülkelerde (GÜ) hem de geliĢmekteolan birçok ülkede (GOÜ) bankacılık krizleri yaĢanmıĢtır. IMF; Asya, Rusya,Arjantin ve Türkiye‟de yaĢanan krizlerden önce yapmıĢ olduğu bir araĢtırmada,1980-1995 yılları arasında 180 üye ülkeden 130‟unda bankacılık krizlerinin


34yaĢandığını tespit etmiĢtir. Lindgern, Garcia ve Seal (1999) tarafından „bankalarahücum, finansal kurumların çökmesi ve finansal piyasalara yoğun ve kapsamlı kamumüdahaleleri‟ olarak tanımlanan bankacılık krizleri, 2000‟li yıllara doğrugelindiğinde, daha önceki dönemlere kıyasla, hem daha derinleĢmiĢ hem de dahayaygınlaĢmıĢtır. Bankacılık krizlerinin sayısı geçmiĢe göre artarken, bu krizlerinekonomik faaliyetlere iliĢkin reel maliyeti ile kamu maliyesine olan yükü ciddi birĢekilde artmıĢtır (Esen, 2005: 2).Tablo 1.1. BaĢlıca Finansal Zararlar (1993-2009)Firma-ÜlkeKayıpBüyüklüğü/Milyon USDRisk TürüMerrill Lynch A.B.D. 46,800 Kredi RiskiCitigroup, A.B.D. 57,500 Kredi riskiParmalat, Ġtalya 50,000 Operasyonel Risk + Kredi RiskiĠmar Bank, Türkiye 11,000 Operasyonel RiskWorldcom, A.B.D. 103,900 Operasyonel Risk + Piyasa RiskiEnron, A.B.D. 63,400 Operasyonel Risk + Piyasa RiskiOrange Country, A.B.D. 1,640 Piayasa RiskiKashima Oil, Japonya 1,450 Piyasa RiskiMetallgesellschaft, Almanya 1,340 Piyasa RiskiBarings, Ġngiltere 1330 Piyasa RiskiCodelco, ġili 200 Piyasa RiskiProcter & Gamble, A.B.D. 157 Piyasa RiskiSan Diego, A.B.D. 357 Piyasa RiskiKaynak: Bolgün ve Akçay, 2009: 86Bu skandallar incelendiği zaman üç ortak nokta ortaya çıkmaktadır. Birincisi,türev ürünlerde alınan yüksek pozisyonlardır. Bu tür iĢlemler, korunma (hedge)


35amacı ile genellikle bilançolar içerisinde taĢınmakla beraber diğer tüm ticari riskleriortadan kaldırmada yeterli olmayabilmektedir. Öngörülemeyen riskler dolayısıylaiĢletme kârını ortadan kaldırmaktadır. Madalyonun diğer yüzünü de her zaman gözönüne almakta fayda vardır. Yani finansal türev enstrümanlar esasında karĢılıklı ikitaraf arasında gerçekleĢtirilen toplamı “0” olan bir oyundur. Bir tarafın kazancı diğertarafın kaybını oluĢturmaktadır. Ġkincisi, zararların boyutları finansal piyasalardakibüyük hareketler ile doğrudan iliĢkilidir. Sadece 1994 yılında A.B.D. faiz oranlarındayaĢanan hareket, A.B.D. hazine bonolarını elinde bulunduran kurumlara 230 milyardolar tutarında zarara neden olmuĢtur. Üçüncüsü ise, etkin ve entegre bir riskyönetimi ve iç kontrol sisteminin olmamasından kaynaklanmaktadır (Bolgün veAkçay, 2009: 86-87).YaĢanan finansal krizlerde zararların oluĢmasının nedenlerini ise Ģöylesıralayabiliriz;‣ Banka çalıĢanlarının sahtekârlığı,‣ Bilgilendirme eksiklik ve yanlıĢlıkları,‣ Muhasebe kayıtlarında hatalar,‣ Muhasebe düzenleme yetersizlikleri,‣ Denetim yetersizlikleri,‣ Finansal piyasalarda yaĢanan Ģoklar ve yüksek volatilite,‣ Personelin kasıtsız yaptığı yanlıĢ iĢlemler,‣ DıĢ faktörlere bağlı Ģoklar ve felaketlerdir (BabuĢcu, 2005: 44).


36ĠKĠNCĠ BÖLÜM2. RĠSK YÖNETĠMĠNDE BASEL-II KRĠTERLERĠ SÜRECĠ2.1. Basel Bankacılık Denetim Komitesi‟nin KuruluĢu Ve TarihselGeliĢimi1970‟li yılların ilk yarısında sabit kur sisteminin terk edilmesi ve 1974 yılındayaĢanan petrol krizi sonucunda, uluslararası döviz ve bankacılık piyasalarında büyükdalgalanmalar yaratan sorunlara ortak bir çözüm bulmak amacıyla, 1974 yılı sonundaĠsviçre‟nin Basel kentinde bulunan ve 17 Mayıs 1930‟da, Avrupa MerkezBankalarının bankası olarak faaliyette bulunmak ve uluslararası ödemeler sisteminidüzenlemek amacıyla kurulmuĢ olan Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) nezdinde“Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulaması Komitesi” adında bir komiteoluĢturulmuĢtur (Atiker, 2005: 1).Basel Bankacılık Denetim Komitesi G-10 ülkelerinin merkez bankasıbaĢkanları tarafından bankacılıkta denetim, gözetim ve düzenleme kalitesiniiyileĢtirici çalıĢmalarda bulunmak üzere kurulmuĢtur.Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Ġtalya, Japonya, Lüksemburg, Hollanda,Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġngiltere ve A.B.D.‟nin Merkez Bankaları ve Düzenleyicikurumlarından oluĢturulan ve yılda dört kez düzenli olarak Ġsviçre‟nin Baselkentinde BIS çatısı altında toplanan Basel Komitesi, öncelikli olarak üyeler arasındabilgi paylaĢımı üzerine yoğunlaĢmıĢ, zamanla bu yoğunluğu, yayınladığı dökümanlarvasıtasıyla, geliĢtirdiği standartların yasal bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen, ortakgözetim standartlarının oluĢturulması ve uluslararası uyumlaĢtırmaya kaymıĢtır(Çatalca vd., 2008: 82-83).Komitenin resmi bir uluslar üstü yasal denetim yetkisi yoktur. Komiteninaldığı kararlar yasal zorunluluklar olarak algılanmamalıdır. Daha çok, yaygındenetim standartları, kılavuzlar, yayınlar ve ulusal yetkililerin bu standartlardâhilinde kendilerine en uygun ulusal sistemi kurup uygulamalarını tavsiye eder.Basel komitesi bu yolla, komite üye ülkelerin denetim tekniklerinin detaylı bir


37Ģekilde uyumlaĢtırılmasına teĢebbüs etmeksizin yaygın yaklaĢım ve standartlarınınyakınlaĢtırılmasını destekler (Bakır, 2009: 125).Basel Komitesinin düzenlemeleri tavsiye niteliği taĢımasına rağmen budüzenlemelere uymayan bankaların sistemleri, uluslararası platformda dıĢlanmaktabununla birlikte risk primleri de olumsuz yönde etkilenmektedir.Komitenin amacı, resmi olarak kabul edilecek kanun ve kurallar koymakdeğil, en baĢta bankalarda sermaye yeterliliği olmak üzere bankacılık alanı ile ilgilibirçok konuda tasarı ve teklifler üreterek bunları tartıĢmaya açma yoluyla sektöre ıĢıktutmaktır. Komitenin en önemli hedefi, bankacılıkta etkin iĢleyecek bir denetimsisteminin kurulmasıdır. Bu hedef doğrultusunda iki önemli prensip belirlenmiĢtir.Birinci prensip, hiçbir bankacılık kuruluĢunun denetlemeden kaçmaması gerektiği,ikinci prensip ise yapılan denetlemenin yeterliliği konusudur (Teker, 2006: 15).Komitenin Eylül 1997‟de yayımlamıĢ olduğu „Etkin Bankacılık DenetimiĠçin Temel Ġlkeler‟ (Core Principles for Effective Banking Supervision) isimlidoküman günümüzde ülkelerin bankacılık denetim, gözetim ve düzenlemeçerçevelerinin uluslararası standartlara uygunluğunun ölçümünde esas alınan temelkaynak haline dönüĢmüĢtür. Basel Komitesi etkin bankacılık denetimi için 25 temelilke belirlemiĢtir. Bu ilkeler konuları itibariyle aĢağıdaki gibi sıralanmaktadır:‣ Etkin bankacılık gözetim ve denetimi için ön koĢullar (1),‣ Bankacılık lisansı verilmesine iliĢkin ilkeler (2-5),‣ Bankaların faaliyetlerini sağlıklı bir Ģekilde sürdürmesini temine yönelikilkeler (6-15),‣ Bankacılık denetim ve gözetiminde kullanılacak yöntemlere iliĢkin ilkeler(16-20),‣ Bilgi gereksiniminin karĢılanmasına ve kamunun aydınlatılmasına yönelikilkeler (21),‣ Denetim ve gözetim otoritesinin yasal yetkilerine dair ilkeler (22),‣ Sınır ötesi bankacılık faaliyetlerine yönelik ilkeler (23-25) (AltıntaĢ, 2006:60).


38Basel Komitesi‟nin en önemli çalıĢmaları 1988 yılında ve 2004 yılında ortayakoymuĢ olduğu sırasıyla Basel-I ve Basel-II çalıĢmalarıdır. Basel-I bankalarınbankacılık faaliyetlerini üstlenirken karĢılaĢtıkları kredi riskleri ve piyasa riskleri için%8 oranında asgari sermaye bulundurmaları gereğini belirtmektedir. Basel-IIkriterleri ise zaman içerisinde Basel-I kriterlerinin etkinliğini kaybetmesiyle 2004yılında yayımlanmıĢtır. Risk yönetim anlayıĢına yeni bir bakıĢ açısı getiren Basel-II,Basel-I de ele alınan kredi riski ve piyasa riskine ek olarak operasyonel riski de gözönüne almıĢtır. Basel-II kriterleri de 2007 yılında Amerika‟da baĢ gösteren ve tümdünyaya yayılan küresel kriz nedeniyle yoğun eleĢtirilere uğramıĢtır.2.2. Basel-I Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı2.2.1. Basel-I‟in Tarihsel GeliĢimi1974 yılında 10 ülkenin merkez bankası yöneticileri tarafından oluĢturulanBasel Komitesi genel olarak bankacılık uygulamalarında standartlaĢmayı sağlamakamacıyla görevine baĢlamıĢ ve 1988 yılında Basel-I olarak adlandırılan bir sermayeölçüm sistemi çerçevesi hazırlamıĢtır. Basel-I uygulamaları daha çok uluslararasıfaaliyet gösteren bankalar için geliĢtirilmesine rağmen birçok ülke ve bankatarafından uygulama alanı bulmuĢ ve geniĢ kitlelere yayılmıĢtır (Yardımcıoğlu veÇam, 2007: 60).Basel I‟in amacını kısaca Ģöyle sıralayabiliriz:‣ Finansal sistemde güven ve sağlamlığı sağlamak,‣ Rekabet eĢitliğini artırmak,‣ Riskin ele alımında daha kapsamlı ve risk odaklı yaklaĢımları ortaya koymak,‣ Tüm önemli bankalara ulaĢacak Ģekilde sistemi geliĢtirmek (Erkek ve Dede,2008: 2).1980‟li yıllardan itibaren finansal piyasalarda döviz kuru ve faiz oranıdalgalanmalarından kaynaklanan büyük zararlara maruz kalınmasıyla birliktebankalar için riske göre ayarlanmıĢ sermaye tanımının yapılması bir zorunlulukhaline gelmiĢtir. Basel komitesi, yayımlamıĢ olduğu düzenlemelerde ilk olarak


39uluslararası alanda faaliyet gösteren bankaların maruz kaldığı kredi riskinitanımlayarak bankalara maruz kaldıkları risk miktarı için sermaye ayırmalarınıöngörmüĢtür. Bu uzlaĢıya göre bankaların sermaye yeterlilik rasyosu %8 olarakbelirlenmiĢtir (Teker, 2006: 16-17). %8 olarak belirlenen sermaye yeterlilikrasyosuna 1988-1992 tarihleri arasında aĢamalı bir Ģekilde geçilmiĢtir. Her yıl bir bazpuan artırılmıĢ 1989 yılı için bu oran %5 olarak belirlenmiĢ ve 1992 yılında %8seviyesine ulaĢılmıĢtır.Basel-I‟e göre sermaye, ana sermaye ve katkı sermaye olmak üzere ikiyeayrılmıĢtır. Sermaye yeterliliği oranının hesaplanması doğrultusunda bu iki baĢlıkaltındaki kalemler toplanmakta, daha sonra bulunan tutardan (yine Komite tarafındanbelirlenen) „sermayeden indirilen değerler‟ toplamı düĢülerek sermaye tabanınaulaĢılmaktadır. Buna göre sermaye tabanı aĢağıdaki Ģekilde hesaplanmaktadır(BDDK, 2002: 18, alıntılayan Ayan, 2007: 30).I- ANA SERMAYEA) ÖdenmiĢ sermayeB) Kanuni yedek akçelerC) Ġhtiyari ve fevkalade yedek akçelerD) Dönem kârı ve geçmiĢ yıllar kârı toplamıE) Dönem zararı ile geçmiĢ yıllar zararı toplamı (-)II- KATKI SERMAYEA) Genel kredi karĢılığı tutarıB) Banka sabit kıymet yeniden değerleme fonuC) Banka sabit kıymet yeniden değerleme tutarı (yıl içi)D) ĠĢtirakler, bağlı ortaklıklar sabit kıymet yeniden değerleme karĢılığıE) Alınan sermaye benzeri kredilerF) Menkul değerler değer artıĢ fonuG) Muhtemel riskler için ayrılan serbest karĢılıklarIII- SERMAYE (I + II)IV- SERMAYEDEN ĠNDĠRĠLEN DEĞERLERA) Mali iĢtiraklerB) Özel maliyet bedelleri


40C) Ġlk tesis giderleriD) PeĢin ödenmiĢ giderlerE) ĠĢtiraklerin, bağlı ortaklıkların, diğer ortaklıkların ve sabit kıymetlerin rayiçdeğeri kayıtlı değerinin altında ise aradaki fark,F) Türkiye‟de faaliyet gösteren diğer bankalara verilen sermaye benzeri kredilerG) ġerefiyeH) AktifleĢtirilmiĢ giderlerV- SERMAYE TABANI (III – IV).Varlık kalemleri ve bilanço dıĢı iĢlemler ise taĢıdıkları risklere göre 4 ayrı sınıfaayrılmakta ve her bir sınıf Komitece belirlenen %0, %20, %50, ve %100katsayılarıyla ağırlıklandırılmaktadır. Daha sonra söz konusu ağırlıklandırılmıĢtutarlar toplanarak „risk ağırlıklı varlıklar‟ toplamına ulaĢılmaktadır. Sermayeyeterlilik oranı ise sermaye tabanının risk ağırlıklı varlıklar tutarına bölünmesiyoluyla bulunmaktadır (Ayan, 2007: 31):


41Risk Ağırlığı (%)Tablo 2.1. Aktif Hesaplar Risk Ağırlıkları (Basel-I)Aktif Türü0 ‣ Kasadaki nakit ve altın‣ Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı (OECD)Ülkeleri hükümet ve merkez bankalarından alacaklar‣ Nakit, altın veya OECD hükümet veya merkezbankalarının kefaleti veya bunlarca ihraç edilenmenkul kıymetler teminata alınmak suretiylekullandırılan krediler20 ‣ OECD Ülkelerinde kurulu bankalardan alacaklar‣ OECD Ülkelerinde kurulu bankaların kefaletiyleveya bunlarca ihraç edilen menkul kıymetlerteminata alınmak suretiyle kullandırılan krediler50 ‣ Gayrimenkul ipoteği karĢılığı kullandırılan konutkredileri100 ‣ Diğer nakdi kredi ve alacaklar, gayrimenkul veiĢtirak yatırımlarıKaynak: AltıntaĢ, 2006: 70Tablo 2.1. de görüldüğü üzere OECD kulüp kuralı Ģeklinde tanımlanmıĢ olanuygulamadan dolayı OECD‟ye üye ülkelerin 2 merkez bankaları ve hazinelerindenolan alacaklar %0, aynı üye ülkelerin bankalarına ise borçlanmaları halinde %20 riskağırlığı verilirken OECD üyesi olmayan ülkelerin hazinelerinin ve merkezbankalarının bankalara olan borçları ise eğer borç kendi yerel paraları cinsindenfinanse edilecek ise yine %0 risk ağırlığına, yabancı paralar cinsinden finanseedilmesi gerekiyorsa %100 gibi yüksek bir risk ağırlığına sahiptir.2 OECD üyesi ülkeler: Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan,Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Ġspanya, Ġsviçre, Türkiye, BirleĢik Krallık, BirleĢikDevletler, Japonya, Finlandiya, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan,Kore ve Polonya


42Kulüp kuralı nedeniyle OECD ülkelerine tanınan avantajlardan dolayı Basel-Iciddi eleĢtirilere uğramıĢtır. OECD üyesi olması sebebiyle OECD üyesi olmayanbazı ülkelere göre düĢük riskli hatta risksiz addolunan Türkiye gibi bazı ülkelerindurumu tartıĢma konusu olmuĢtur (AltıntaĢ, 2006: 71).Likit değerlere %0 risk ağırlığı verilmiĢ, sabit kıymet ve bağlı ortaklıklar ise%100 risk ağırlığına tabi tutulmuĢtur. Basel-I‟de firmalara verilen krediler ise riskyapısına bakılmaksızın teminat yapısı dikkate alınarak büyük oranda %100 riskağırlığına sahiptir. Yurt içinde Kamu Ġktisadi TeĢebbüsleri‟ne (KĠT) verilenborçlardan doğan riskler ise Basel-I hükümlerince ulusal değerlendirmeye bırakılarak%0, %20 veya %50 oranlarından birisinin ulusal otorite tarafından seçilebileceğibelirtilmiĢtir.Gayrimenkul ipoteği karĢılığı kullandırılan oturma amaçlı kullandırılan konutkredilerine %50 risk ağırlığı verilmiĢ özel sektöre verilen krediler ise tek bir çatıaltında toplanarak %100 risk ağırlığına tabi tutulmuĢtur.1988 yılında kabul edilen Basel-I standartlarını Türkiye‟de bu tarihteimzalamıĢ ve kabul etmiĢtir. Fakat Türkiye bu standardı kademeli bir geçiĢ süreci ileuygulamaya koymuĢtur. Türkiye sermaye yeterlilik rasyosunu;1989 yılında → %5,1990 yılında → %6,1991 yılında → %7,1998 yılında → %8Ģeklinde uygulamıĢtır (Erkek ve Dede, 2008: 3).Basel-I düzenlemesi zaman geçtikçe doğan ihtiyaçlara göre geliĢtirilmiĢtir.Bunlardan en önemlisi 1994 yılında Meksika, Türkiye gibi ülkelerde ortaya çıkanfinansal krizlerin niteliği ve etkileri, faiz oranı ve döviz kuru gibi piyasa riski taĢıyanunsurların da sermaye yeterliliği hesaplamasına katılmasını zorunlu kılmıĢtır(BabuĢcu, 2005: 263). Basel Komitesi Ocak 1996‟da bankaların açık pozisyonları,borçlanma araçlarının ikincil piyasalarda alınıp satılması, iĢtirakler, türev ürünler veopsiyonlar nedeniyle üstlendikleri piyasa risklerini de düzenleme içine dâhiledebilmek üzere yeni bir taslak açıklamıĢtır. 1993 ana raporu ve 1995 değiĢiklik


43önerilerinin tartıĢılmasının ardından, komite 1988 düzenlemesinde bir değiĢiklikolarak bu belgeyi yayımlamıĢtır. Böyle bir değiĢikliğin gündeme gelmesinin nedeni,bankaların karĢı karĢıya oldukları fiyat riskleri için belirgin bir sermaye gereğininortaya konabilmesidir. TartıĢmalar sırasında, içsel model yaklaĢımı genel olarakolumlu karĢılanmıĢ, nitel özelliklerin kullanımı destek bulurken, nicel özelliklerleilgili birtakım eleĢtiriler gündeme getirilmiĢtir. EleĢtirileri değerlendiren komite,önceki raporun genel yapısını korumakla beraber nicel parametrelerde bazıdeğiĢikliklere gitmiĢtir (Bolgün ve Akçay, 2009: 95). 1996 yılında getirilen önemlideğiĢikliklerden biri de sermaye tanımına yönelik olmuĢtur. Basel Komitesi sadecepiyasa riskinden kaynaklanan sermaye gereksiniminin hesaplanmasında kullanılmaküzere, sermaye benzeri kredilerin de belirli oranlarda üçüncü kuĢak sermaye baĢlığıaltında sermaye tabanına eklenmesini öngörmüĢtür. Bu düzenlemeler sonrasındasermaye yeterlilik oranı hesaplamasına konu sermaye tabanı aĢağıdaki Ģekildebulunmaktadır: (Ayan, 2007: 31-32)I- ANA SERMAYE (+)II- KATKI SERMAYE (+)III- ÜÇÜNCÜ KUġAK SERMAYE (+)IV- SERMAYE (Yönetmelikte öngörülen sınırlar çerçevesinde (I+II+III)V- SERMAYEDEN ĠNDĠRĠLEN DEĞERLER (-)VI- SERMAYE TABANI (IV-V)Sermaye yeterlilik oranı formülü ise, piyasa riskini kapsayacak biçimdeaĢağıdaki biçimde oluĢturulmuĢtur:Sermaye tabanının hesaplanmasına katılan III. KuĢak Sermaye; anasermayenin kredi riski için kullanılabilecek kısmının %250‟sini geçmemek ve piyasariski için kullanılmayan kısmı, sermaye yeterliliği oranının hesabında dikkatealınmamak kaydıyla,‣ Yalnızca piyasa risklerinden doğan öz kaynak gereksinimini karĢılamak üzereöz kaynaklara eklenen,


44‣ Herhangi bir teminatı olmayan, tamamı bankaya ödenmiĢ, baĢlangıç vadesien az iki yıl olan,‣ Kurumun izni olmaksızın vadesinden önce geri ödenmesi ve kapatılması veyamahsubu talep edilemeyen;‣ Yapılacak geri ödemenin, bankanın sermaye yeterliliği oranının, sermayeyeterliliği yönetmeliğinde belirtilen standart oranın altına düĢmesine nedenolması veya bu oranın standart oranın altında olması durumunda, vadesigelmiĢ olsa bile faizinin veya anaparasının geri ödenmesini engelleyicihükümler içeren,‣ Bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı hüküm, Ģart ve kısıtlamaları taĢımayansözleĢmelere dayalı,sermaye benzeri krediler ile katkı sermayenin ana sermayenin üzerinde kalankısmıdır (AltıntaĢ, 2006: 68).Türkiye ise yüksek döviz kurları ve faiz oranları dalgalanmalarına dayalı2000 yılı krizi sonrası, BDDK bankacılık sermaye yeterliliği oranı hesaplanmasınapiyasa riskinin de dâhil edilmesini 2001 yılı sonundan itibaren zorunlu halegetirmiĢtir (Atiker, 2005: 3).2.2.2. Basel-I Kriterlerinde Kabul Edilen Teminatlar‣ Nakit‣ Hazine kefaleti‣ Hazine veya hazinenin kefaletiyle çıkarılan menkul kıymetler‣ OECD ülkeleri merkezi yönetimleri ile merkez bankalarının kefaleti‣ OECD ülkeleri merkezi yönetimleri ile merkez bankalarınca ya dakefaletleriyle ihraç edilen menkul kıymetler‣ Bankaların kendi ihraç etmiĢ oldukları menkul kıymetler‣ OECD ülkeleri bankalarının mukabil kefaletleri


45‣ OECD ülkelerinin bankalarınca veya kefaletleriyle ihraç edilmiĢ olan menkulkıymetler‣ OECD ülkeleri sermaye piyasası aracı kurumlarına verilen veya aracıkurumların kefaleti veya garantisi‣ Ġkamet amacıyla kullanılan gayrimenkullerin birinci derece ipoteği‣ Belediye sınırları dâhilindeki tapulu arsa ile gayrimenkullerin birinci dereceipoteği‣ Ġkinci ve üçüncü dereceden tesis edilmiĢ ipotekler (Yaslıdağ, 2007: 9).2.2.3. Basel-I‟in Eksiklikleri ve Basel-I‟e Yönelik EleĢtirilerBasel-I‟in basitlik özelliği geçmiĢ yıllarda avantaj olarak görülse de, ilerleyenzaman içerisinde birçok eleĢtiri ile karĢı karĢıya kalmıĢtır. Bankaların maruz kaldığıoperasyonel riski sermaye yeterliliği rasyosunun hesaplanmasında dikkate almaması,ayrıca, risk ölçümünde banka ve ülke ayrımı yapmadan tüm finansal kuruluĢlara aynıyaklaĢımı sunması ve bu anlamda riske yeterli derecede duyarlı olmaması Basel-I‟inönemli eksiklikleri olarak görülmektedir. OECD üyesi olup olmama kriterininuygulanan risk ağırlıklarını etkilemesi ve minimum sermaye gereksinimihesaplaması dıĢında gözetim ve denetimin önemi ve piyasa disiplininin gerekliliğineyer vermemesi Basel-I‟in diğer eksik yanlarıdır. Bunların yanı sıra, Basel-I‟inekonomik sermayeyi göz önünde bulundurmaması nedeniyle resmi denetimarbitrajına yol açtığı ve standart yöntemle hesaplanan yasal sermayenin ekonomiksermayenin üzerinde olduğu ve UzlaĢı‟nın risk metodlarının geliĢmesine izinvermediği yöneltilen eleĢtiriler arasındadır. Bu eksiklikler nedeniyle, bazı büyükbankalar içsel derecelendirme yaklaĢımlarını kullanarak sermaye gereklerinihesaplamaya baĢlamıĢlardır (Parasız, 2007: 248-249).Kredi riskinin ayrıĢtırılması Basel-I‟de sınırlı kalmıĢ kredi riskleri %0, %20,%50, %100 Ģeklinde olmak üzere dört risk ağırlığına bölünmüĢtür. Kredi riskininstatik ölçümü; sermaye yeterlilik rasyosu için kritik değer olarak belirlenen %8 oranı,ülkelerin ve ölçüme dâhil kuruluĢların değiĢen koĢullarına göre esneklikgöstermemektedir. Vade önemli bir risk faktörü olmasına rağmen Basel-I‟de dikkate


46alınmamıĢtır. KarĢı tarafın kredi değerliğine dikkat edilmemiĢtir (BabuĢcu, 2005:262-263).Basel-I‟e yöneltilen diğer önemli eleĢtiriler ise aĢağıdaki gibidir;‣ Sermaye yeterliliği standart oranı „risk bazlı‟ olmaktan ziyade „likidite bazlı‟dır.‣ Rasyo, bankaları iflasa götüren temel bir risk olan kredi kullandırımında„yoğunlaĢmayı‟ dikkate almamaktadır.‣ Bütün firma kredilerine, teminata göre yapılan farklılaĢtırma dıĢında, aynırisk ağırlığı öngörüldüğünden bankalar yüksek getirili, fakat yüksek risklialanlara girmeye teĢvik edilmektedir.‣ Bankaların sadece sermaye yeterliliği oranını tutturmak için sermayeartırımına gitmeleri, getirisini dikkate almadan faaliyetlerini geniĢletmelerineneden olmaktadır.‣ Sermaye yeterliliği oranını yükseltmek için sabit kıymetler gibi duranvarlıkların yüksek değerlenmesi için her türlü yönteme baĢvurulmasınedeniyle, bu varlıkların gerçek değeriyle satıĢı durumunda ortaya çıkacakbüyük zararlar, bankaları çaresiz bırakmaktadır (AltıntaĢ, 2006: 76).Basel-I ile tanımlanan bankaların maruz kaldığı kredi riski ve piyasa riskiniölçmede kullanılan mevcut yöntemlerin;‣ Bankacılık risklerini gerçekçi bir Ģekilde ölçmede yetersiz kalması,‣ Finansal piyasalardaki fiyat dalgalanmalarını yeterince dikkate alamaması,‣ Bankaların portföy oluĢturma davranıĢlarındaki farklılıkları gözetememesigibi sebeplerle, söz konusu standardın yeniden ele alınarak kapsamının geniĢletilmesive daha hassas risk ölçüm ve yönetim metodlarına yer verebilecek Ģekildeyapılanmasına giderek bir zorunluluk halini almıĢtır (Atiker, 2005: 3).


472.3. Yeni Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı Basel-II2.3.1. Basel-II UzlaĢısı Nedir?Basel-II direktifleri Basel Komitesi tarafından 2004 yılında yayımlanmıĢ,bankaların sermaye yeterliliklerinin ölçülmesine ve değerlendirilmesine iliĢkin olarakBIS bünyesinde oluĢturulmuĢ standartlar bütünüdür (ATO, 2007: 9). Basel-II ilebirlikte sermaye yeterlilik oranı hesaplamalarına operasyonel risk de dâhil edilmiĢ veoperasyonel riskler içinde sermaye ayrılması gerektiği vurgulanmıĢtır.2.3.2. Basel-II OluĢum SüreciMali piyasalardaki hızlı değiĢim süreci Basel-I‟in yeterliliğininsorgulanmasına neden olmuĢtur. Son yıllarda mali piyasaların hızla geliĢmesi,iĢlemlerin çeĢitlenmesi ve karmaĢıklaĢması, art arda karĢılaĢılan finansal krizlersonucu, Basel-I kriterleri yetersiz kalmıĢtır. Sağlıklı ve istikrarlı bir finansal sistemisürdürebilir kılmak sadece asgari sermaye yeterliliğinin sağlanması ile olanaklıolmamıĢtır. Bunun için, etkin bir denetim ve gözetim sistemi oluĢturulupuygulanması ve piyasa disiplininin etkinliğinin artırılmasının sağlanması dagereklidir. Özellikle 1990‟lı yıllarda sermaye yeterliliğine sahip olan bankaların dahiiflas etmiĢ olması bu konuda daha farklı yaklaĢımların gerekliliğini ortaya koymuĢtur(Aras, 2005: 4).Basel-I‟e yönelik eleĢtirilerin temel dayanağını, bankanın taĢımıĢ olduğufarklı risk kalemlerine karĢı farklı sermaye tutarlarının ayrılması gerekliliğioluĢturmuĢ ve 1999 yılında Basel Komitesi tarafından yayımlanan ve yeni sermayeyeterliliğine iliĢkin önerileri içeren ilk istiĢare metniyle (Consultative Paper – CP-1)Basel-II‟ye giden yolun yönü belirlenmeye baĢlanmıĢtır. Gelen eleĢtiriler ve önerilerüzerine, bu metni yeni istiĢare metinleri takip etmiĢ (CP-2 ve CP-3) ve Komitetarafından Basel-II‟ye geçilmesi durumunda olabilecek muhtemel değiĢimleri tahminetmek amacıyla birkaç kez sayısal etki çalıĢması (Quantitative Impact Study-QIS)yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalardan en kapsamlısı ve sonuncusu olan QIS-3‟te, 43 ülkeden365 banka kapsanmıĢ ve sonuçlar Mayıs 2003‟te yayımlanmıĢtır. Bu geliĢmelerleberaber son olarak 26 Haziran 2004‟te Basel-II‟ye iliĢkin nihai metin yayımlanmıĢtır(Yayla ve Kaya, 2005: 3).


48Basel-II‟nin, G-10 ülkelerinin uluslararası aktif bankaları için standartyöntemlerle (veya kredi riski ölçümünde temel içsel derecelendirme yaklaĢımı ile)2007 yılı baĢından itibaren uygulanması planlanmıĢtır. Daha ileri yaklaĢımlarınuygulanması için planlanan tarih ise 2008 yılı baĢı olmuĢtur. Avrupa Birliği (AB) deBasel Komitesi tavsiyelerine uygun olarak çalıĢmalarına devam etmiĢtir. AvrupaBirliği Komisyonu yeni sermaye direktifine iliĢkin taslağı Basel komitesince nihaimetnin yayınlanmasından hemen sonra 14 Temmuz 2004‟te duyurmuĢtur. Basel-II‟nin Avrupa Birliğinde 2007 yılında yürürlüğe girmesi kararlaĢtırılmıĢtır (AltıntaĢ,2006: 77).2.3.3. Basel-II Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı Temel AmaçlarıBasel Komitesi, Basel-I‟e göre oldukça farklı bir yapıda olan Basel-II‟nintemel amaçlarını Ģu Ģekilde sıralamaktadır:‣ Basel-II içerisinde yer alan alternatif yöntem önerileri „one-size-fits-all‟olarak ifade edilen tekdüzeliği ortadan kaldırmakta ve bankalara, yapıları ileuyumlu olan yöntemi seçme imkânı vermektedir.‣ Sektörden gelen değerlendirmelerin de ıĢığında basit yaklaĢımların önemlifaaliyetlere iliĢkin riskleri yeterli düzeyde ölçemediği sonucundan hareketle,Basel-II içerisinde basitlik ile riske duyarlılık amaçlarının dengeli bir Ģekildeyer alması sağlanmıĢtır. Bu çerçevede, Basel-II‟nin olabildiğince basit veuygulanabilir olması, ancak bu basitleĢtirmenin, temel amaçlardan olan riskeduyarlılık ve esnekliğe zarar verici mahiyette olmaması hedeflerigerçekleĢtirilmiĢtir.‣ Sermaye yeterliliği ölçümlerine iliĢkin olarak yapılması gerekli olan ikiönemli değiĢiklik Basel-II ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Bunlar sermaye yeterliliğiölçümlerinin yapısının geniĢletilmesi ve ölçümlerin riske daha duyarlı halegetirilmesidir. Basel-II‟nin farklı ama birbirini tamamlayan üç ayaklı birtemel üzerine oturtulması ilk hedefe, Basel-II içerisinde yer alan yöntemlerinriske duyarlı olması da ikinci hedefe ulaĢma açısından oldukça önemlidir.


49‣ Basel-II ile bankaların etkin risk yönetim sistemlerini kurmaları vegeliĢtirmeleri teĢvik edilmiĢtir.‣ Farklı pozisyonlara iliĢkin sermaye yükümlülüğünün hesaplanmasında,Basel-I‟e göre daha gerçekçi bir teĢvik mekanizması oluĢturulmuĢtur. Bukapsamda, Basel-I içerisinde yer alan kulüp kuralı ortadan kaldırılmıĢtır.‣ Kamuya açıklanan sermaye yeterliliği bilgilerinin kapsamı ve içeriğigeniĢletilmiĢtir.‣ Ġkinci yapısal blok ile etkin banka yönetimi ve denetimi için vazgeçilmezfaaliyetler olan banka sermaye yeterliliği düzeyinin banka ve denetimotoritesi tarafından değerlendirilmesi sağlanmıĢtır.‣ Sermaye yeterliliğine iliĢkin bilgilerin kamuya açıklanması suretiyle finansalve ekonomik istikrara oldukça önemli katkılarda bulunulması amaçlanmıĢtır(Yüksel, 2005/4: 3).2.3.4. Basel-II Kriterlerinden Beklenen FaydalarBasel-II ile beraber bir takım maliyetler ortaya çıkacaktır. Örneğin; gereklisistemlerin kurulması, verilerin toplanması ve çalıĢma maliyetleri gibi süreçlerdenoluĢan maliyetler söz konusudur. Diğer bir taraftan Basel-II Kriterlerininuygulanmaya baĢlanılması ile küçük ve orta büyüklükteki iĢletmeler (KOBĠ)kapsamındaki iĢletmelerin yaĢama olasılılığı yüksek olan bir dizi sorundabulunmaktadır. Fakat Basel-II birçok faydayı da beraberinde getirmektedir;‣ Bankalarda sermaye ihtiyacının azalması‣ Düzenleyici otorite ile olan iliĢkilerde iyileĢmeler‣ Piyasalar ile kredi kurumları arasındaki iliĢkilerin iyileĢme yolunda olması‣ Bankalarda risk yönetiminin önem ve uygulamasının artması‣ Bankaların aracılık fonksiyonlarının etkinleĢmesi‣ Banka kârlarının artması‣ Bankaların sermaye yapılarının karĢı karĢıya oldukları risklere paralel olması


50‣ Bankalar tarafından kamuya açıklanacak bilgiler aracılığıyla piyasadisiplininin artması‣ Bankaların müĢterileri konumundaki Ģirketlerin kurumsal yönetimyapılarında iyileĢme sağlanması‣ Uluslararası bilgi kaynaklarına olan güvenin artması ile (derecelendirmekuruluĢları, ihracat kredi birlikleri vb.) yerel sermaye piyasalarınıngeniĢlemesi ve derinleĢmesine imkân sağlanması‣ Piyasa disiplininin sağlanması ile Ģeffaflık ve rekabetin artması‣ MüĢteri iliĢkileri ile ürün fiyatlamasında değiĢiklikler yapılması‣ Ġyi derecelendirmeye sahip firmalara diğerlerine göre düĢük maliyetlifinansman avantajı sağlanması‣ Firmaların sermaye yapılarını güçlendirme çalıĢmaları‣ Finansal kurumlarca standart kriterlere göre objektif değerlendirme imkânısağlanması‣ Kayıt dıĢılığın önlenmesi‣ Rekabet artıĢı sağlanması‣ Uluslararası kabul görmüĢ mali tabloların üretilmesi ve uluslararası rekabetolanağının ortaya çıkması‣ Firmalarda risk kültürünün oluĢması, risklerin tanınması ve yönetilebilir halegelmesi (Yaslıdağ, 2007: 17).2.3.5. Basel-I ve Basel-II UzlaĢılarının KarĢılaĢtırılmasıBasel Sermaye Yeterliliği UzlaĢılarının benzer yönleri olduğu gibi buuzlaĢılar çok önemli noktalarda da birbirlerinden ayrılmaktadırlar.


512.3.5.1. Basel-I ve Basel-II UzlaĢılarının Benzer YönleriBasel-II UzlaĢısı Basel-I UzlaĢısına oranla çok önemli farklılıklargetirmektedir. Basel-II‟de önceki uzlaĢıdaki niteliklerini koruyan maddeler Ģöyledir:‣ Basel-I UzlaĢısı‟nda %8 olarak saptanan sermaye yeterliliği oranı alt sınırıyeni UzlaĢı‟da da aynen korunmuĢtur.‣ Basel-I UzlaĢısı‟nda ortaya konan „sermaye tabanı‟ hesaplama biçimi yeniUzlaĢı‟da da büyük ölçüde benimsenmiĢtir.‣ 1996 yılındaki kapsamlı değiĢikliklerle yenilenen ve bu haliyle içselyaklaĢımları da içeren piyasa riski ölçüm yöntemlerine dönük olarak yeniUzlaĢı‟da önemli bir değiĢiklik yapılmamıĢtır (Ayan: 2007: 41).2.3.5.2. Basel-I ve Basel-II UzlaĢıları‟nın Farklı Yönleri‣ Basel-I‟de yer alan, kredi riski açısından sermaye yükümlülüğünün OECDülkesi olup olmama kriterine göre belirlenmesi prensibine dayanan “kulüpkuralı” Basel-II ile birlikte kaldırılmaktadır.‣ Basel-II‟de kredi riski, krediyi alan tarafların derecelendirme notlarına görebelirlenmektedir. Basel-II‟de yer alan bazı yöntemler bağımsızderecelendirme Ģirketleri (örneğin Standart&Poors, Fitch, Moodys, vb)tarafından verilen derecelendirme notlarını kullanırken, bazı ileri yöntemlerdebankacılık denetim otoritesi iznine tabi olmak üzere bankaların kendideğerlendirmelerine dayanarak verdikleri derecelendirme notları dikkatealınmaktadır.‣ Basel-I‟de sadece kredi ve piyasa riskleri için sermaye zorunluluğubulunmaktadır. Basel-II‟de ise bu risklere ilaveten operasyonel risk sermayeyükümlülüğü de eklenmiĢtir. Basel-II‟de operasyonel risk, yetersiz veyaaksayan iç süreçler, insanlar ya da sistemler ya da harici olaylar sonucuortaya çıkan zarar riski olarak tanımlanmakta (örneğin zimmet, deprem, bilgiiĢlem arızası sonucu ortaya çıkan zararlar) ve bankalardan bu riskleri içindesermaye bulundurmaları istenmektedir.


52‣ Basel-II kapsamında sermaye yeterliliğine iliĢkin olarak Basel-II‟ye özgüdetaylı bilgilerin kamuya açıklanması zorunluluğu getirilmektedir. Bu hususBasel-I‟de yer almamaktadır (BDDK, 2005a: 2).2.3.6. Basel-II‟nin Genel ÇerçevesiBasel-II, sermaye yeterliliğini üç yapısal blok çerçevesinde ele almaktadır.Bunlar; asgari sermaye gereksinimi, denetim otoritesinin finansal kurumların risklilikdüzeyine göre sermayelerini değerlendirmesi ve daha güçlü piyasa disiplini açısındanfinansal kurumların risk ve sermaye yapıları ile ilgili yeterli bilgilerin kamuoyunaaçıklanması Ģeklinde belirlenmiĢtir. Basel-II UzlaĢısı, finansal kurumlara kredi veoperasyonel risklere daha fazla ağırlık verecek Ģekilde riske duyarlı asgari sermayeyeterliliği için geliĢmiĢ riske duyarlı yaklaĢımların kullanımı konusunda da inisiyatiftanımıĢtır (Tiryaki, 2009: 3).Yapısal BlokTablo 2.2. Basel II UzlaĢısı Yapısal BloklarıI. Asgari Sermaye Yükümlülüğü BANKANIN ĠÇSEL DENETĠMĠ:Riskin banka tarafından ölçümü,kontrolü ve izlenmesiII. Kamu denetimiKAMU OTORĠTESĠNĠN DENETĠMĠ:Bankacılık denetim ve düzenlemeotoritesinin bankanın risk yönetimi ve içdenetim sistemlerinin yetkinliğine dönükdenetimiIII. Piyasa DisipliniPĠYASA DENETĠMĠ:Kaynak: Candan ve Özün, 2009: 11Bankanın piyasa güçleri tarafındandenetimi


53Tablo 2.3. Basel II UzlaĢısı GeliĢmiĢlik Düzeyine Göre Risk Ölçüm YöntemleriGELĠġMĠġLĠKDÜZEYĠKREDĠ RĠSKĠ PĠYASA RĠSKĠ OPERASYONELRĠSKBASĠT Standart YaklaĢım Temel GöstergeYaklaĢımıORTATemel ĠçselStandart YaklaĢımStandart YaklaĢımDerecelendirmeAlternatif StandartYaklaĢımıYaklaĢımGELĠġMĠġGeliĢmiĢ ĠçselĠçsel ModelĠleri ÖlçümDerecelendirmeYaklaĢımıYaklaĢımlarıYaklaĢımıKaynak: Candan ve Özün, 2009: 112.3.6.1. Birinci Yapısal Blok: Asgari Sermaye YeterliliğiBankalar açısından beklenmeyen zararlara karĢı banka bünyesindebulundurulan sermayenin önemi büyüktür. Bankalar üstlendikleri risklere oranlabelirli miktarda sermayeye sahip olmalıdırlar. Bankaların en temel faaliyetlerindenbiri olan kredi verme faaliyetlerinde yasal kredi limitlerine uygun bir Ģekilde hem derekabet edebilecek bir ölçekte devam ettirebilmeleri için yeterli sermayeye ihtiyaçlarıvardır. Bankalar her ne kadar yabancı kaynaklı çalıĢıyor olsa da yasalar nedeniylebelirli oranda sermaye tutmak zorundadırlar. Bankalar bünyelerinde tuttuklarısermaye ile hem kendilerini hem de müĢterilerini rahat durumda tutarlar. Çünkübankaların kredibilitelerinin iyi olması demek sermayelerinin de iyi olması demektir.Sermaye yapıları güçlü olan bankalar piyasalarda belirli bir güven düzeyinesahiptirler ve bununla beraber rating kuruluĢlarından da iyi derecede kredi notualabilirler ve bu sayede ulusal ve uluslararası piyasalardan bankanın menfaatlerinedaha uygun borçlanma imkânı elde ederler. Kriz durumlarında sermayesi güçlü olanbankalar piyasadaki kiĢilerin ve kurumların bankalardan ani para çekiĢlerine karĢılikidite sıkıntısı içerisine girmezler çünkü bu tarz bankalar serbest sermayelerini daha


54düĢük getirili ancak daha likit plasmanlarda değerlendirebilirler. Bankaların buözellikleri kriz durumlarında daha az zararla karĢılaĢmasını sağlar aynı zamandabankalar bu durumlardan prestij kazanarak çıkarlar.Basel-II‟nin getirdiği en önemli yeniliklerden biri bütün bankalarauygulanacak tek tip sermaye yeterliliği ölçümünden vazgeçilmesidir. Basel-II‟deBasel-I‟deki kredi riski ölçüm yöntemi değiĢtirilmiĢ buna bağlı olarak piyasa riskininölçümünde spesifik riskle ilgili kısmi değiĢiklik yapılmıĢ, operasyonel risklersermaye yeterliliği ölçümüne yeni bir unsur olarak dahil edilmiĢ, yapısal faiz oranıriski baĢta olmak üzere diğer risklerden kaynaklanan sermaye yükümlülüğünün isebanka denetim otoritelerince banka bazında takdir edilerek nihai sermaye yeterliliğioranına ulaĢılması öngörülmüĢtür. Oranın payında herhangi bir değiĢikliköngörülmezken, asgari oran %8 olarak muhafaza edilmiĢtir (AltıntaĢ, 2006: 72).ġekil 2.1. Sermaye Yeterliliği Oranının Hesaplanması (Basel-II)Kaynak: AltıntaĢ, 2006: 72Basel-II‟de asgari sermaye yeterlilik oranı hesaplanırken kredi riski, piyasariski ve operasyonel riskler için Basel-I‟e göre önemli hesaplama yöntemlerigeliĢtirilmiĢtir. Kredi riski için; standart yaklaĢım, temel içsel derecelendirmeyaklaĢımı ve geliĢmiĢ içsel derecelendirme yaklaĢımı ile asgari sermaye yeterlilikoranı hesaplanabilmektedir. Piyasa riskinin hesaplanmasında Basel-I‟e göre önemlibir değiĢiklik olmamıĢtır. Piyasa riski hesaplamasında standart yaklaĢım ve riskemaruz değer yaklaĢımı (VAR) diğer bir adıyla içsel ölçüm yaklaĢımı korunmuĢtur.Operasyonel riskler için sermaye hesaplamasında ise temel gösterge yaklaĢımı,standart yaklaĢım ve içsel ölçüm yaklaĢımları ile asgari sermaye yeterlilik oranıhesaplanabilmektedir.


552.3.6.1.1. Basel-II - Kredi RiskiKredi riski, en basit anlamıyla, bir bankanın kredi müĢterisinin ya dakendisiyle bir anlaĢmaya taraf olanın anlaĢma koĢullarına uygun biçimdeyükümlülüklerini karĢılayamama olasılığıdır. Kredi risk yönetiminin amacı uygunparametreler içinde bankanın maruz kalabileceği riskleri yöneterek bankanın riskayarlı getirisini maksimize etmektir. Bankalar portföylerindeki tüm kredi risklerinive bireysel kredilere ve iĢlemlere iliĢkin risklerini yönetmek durumundadırlar.Bankalar ayrıca kredi risklerinin diğer risklerle iliĢkisini de göz önündebulundurmalıdır. Kredi riskinin etkin Ģekilde yönetimi, risk yönetiminde kapsamlı biryaklaĢımın önemli unsurlarından birisidir (TBB, 1999: 2).Basel-II süreci ile birlikte bankaların kredi risk ölçüm ve modellemeanlayıĢlarında oldukça radikal değiĢimler gerçekleĢmektedir. Özellikle krediderecelendirme metodolojileri üzerinde farklı portföylere farklı model uygulamayaklaĢımları gündeme gelmektedir. Kredi portföyü içerisinde risk derecelendirmemodeline bağlı olarak doğru risk ölçümünün yapılması ile risk bazlı kredifiyatlandırma uygulaması neticesinde, banka kredi fiyatlamasının risk bazlı fiyatmodeli ile oluĢması değiĢimin ana omurgasını oluĢturmaktadır. Tüm yapılan buçalıĢmalar ile birlikte kredi limitlerinin, yeni ürün fiyatlamalarının, müĢteriseçimlerinin risk bazlı oluĢturulması ile birlikte kredi risk yönetimi, daha Ģeffaf vedaha iyi bilgi yönetiminin sağlanabildiği, raporlamadan ölçüme doğru geliĢen biralan haline gelmektedir (Bolgün ve Akçay, 2009: 571).Basel-II uzlaĢısı kredi riski için bankalara üç farklı ölçüm yaklaĢımısunmaktadır:‣ Standart YaklaĢım‣ Temel Ġçsel Derecelendirme YaklaĢımı‣ GeliĢmiĢ Ġçsel Derecelendirme YaklaĢımı2.3.6.1.1.1. Standart YaklaĢımBasel-II‟de kullanılan standart yaklaĢımın Basel-I‟e göre getirdiği en önemliyenilik, ilgili risk ağırlıklarının belirlenmesinde bağımsız derecelendirme kuruluĢları


56(Standart Poors, Moody‟s ve Fitch gibi) tarafından ülke, bankalar ve Ģirketlereverilen derecelendirme notlarının kullanılmasıdır (Atiker, 2005: 6).Standart yaklaĢımları; standart yaklaĢım ve basitleĢtirilmiĢ standartyaklaĢımlar olarak ikiye ayırabiliriz fakat basitleĢtirilmiĢ standart yaklaĢım ismindetamamen ayrı bir yöntem bulunmamakta, bazı alanlarda tutarlı olmakla birlikte dahabasit seçenekler sunulmaktadır.Risk ağırlıklarının belirlenmesinde basitleĢtirilmiĢ standart yaklaĢımdaihracat kredi kuruluĢlarınca ülkelere verilen derecelendirme notlarına göre standartyaklaĢımda ise bağımsız kredi değerlendirme kuruluĢlarınca ülkelere ve Ģirketlereverilen derecelendirme notları kullanılmaktadır (Yüksel, 2005/4: 14).Risk ağırlıklı varlıklar tutarına ulaĢmak için; varlık kalemleri ve bilanço dıĢıpozisyonlar sınıflandırılmakta daha sonra Komite tarafından her bir varlık sınıfı içinkredi notuna göre belirlenmiĢ katsayılarla ağırlandırılmakta ve risk ağırlıklı varlıklartutarına ulaĢılmaktadır. Varlık sınıflandırılması aĢağıdaki gibidir:A. KREDĠLER (ALACAKLAR)‣ Hazine ve merkez bankalarına verilen krediler‣ Diğer kamu kurum ve kuruluĢlarına verilen krediler‣ Çok taraflı kalkınma bankalarına verilen krediler‣ Bankalara verilen krediler‣ Menkul kıymet Ģirketlerine verilen krediler‣ ġirketlere verilen krediler‣ Perakende krediler‣ Ġkamet amaçlı gayrimenkul ipoteği karĢılığı verilen krediler‣ Ticari amaçlı gayrimenkul karĢılığı verilen krediler‣ Yüksek risk kategorileriB. DĠĞER VARLIKLARC. BĠLANÇO DIġI ĠġLEMLER (Yüksel, 2004: 20).


57Tablo 2.4. Kredi Risk Ağırlıklandırma 1VARLIKLAR Opsiyonlar AAA A+ BBB+ BB+B-Derecelen-→→→→„nindirilmemiĢAA-A-BBB-B-altıHazine veMerkezBankalarınaVerilenKredilerBağ. Der.NotunaGöreAvantajlıUygulama%0 %20 %50 %100 %150 %100Kendi ülke hazinesine iliĢkin, kendisi ve kaynağıyerel para cinsinden olan risklere daha düĢük bir riskağırlığı uygulanabilir. (Ulusal Tercih)ECA1→2→3→4/5/6→7→NotunaGöre (ND)%0%20%50%100%150Diğer KamuKurum veKuruluĢlarına(PSE) VerilenKredilerHazine %0 %20 %50 %100 %150 %100Gibi (PSE-Sov)Opsiyon 1 %20 %50 %100 %100 %150 %100Opsiyon 2 %20 %50 %50 %100 %150 %20Bazı PSE‟lere iliĢkin riskler Ģirketlere verilen krediler gibideğerlendirilir.UluslararasıKurumlara(BIS, IMF,AB, vs)VerilenKrediler%0Kaynak: Yüksel, 2004: 21


58Tablo 2.4‟de görüldüğü üzere bankaların kendi hazine ve merkezbankalarından alacakları yerel para cinsinden ise ulusal denetim otoritesinininisiyatifi doğrultusunda %0 da dâhil olmak üzere belirleyeceği daha düĢük riskağırlığı uygulanabilecektir. Yabancı para cinsinden olan alacaklarda ise ülke ratingnotu hangi aralığa karĢılık geliyorsa o uygulanacaktır. Bu durum rating notu düĢükolan ülkelerin yerel para cinsinden çıkarılacak olan hazine borçlanmalarını yabancıpara cinsinde çıkarılacak hazine borçlanmalarına tercih etmelerine neden olacaktır.Hazine ve merkez bankalarına verilen kredilerde üçüncü olarak Ġhracat KrediKuruluĢlarının (ECA) vermiĢ olduğu risk ağırlıkları gösterilmiĢtir. StandartyaklaĢımda da görüldüğü üzere OECD ülke kuralı uygulanmamaktadır. Basel-II‟denöncede uluslararası kredi fiyatlamalarında ülke riskleri dikkate alınmaktaydı. Yaniülke rating notu önceden de kötü olan ve OECD ülkesi olan Türkiye gibi ülkeler budurumdan ayrıca etkilenmeyecektir.BasitleĢtirilmiĢ standart yaklaĢımda ise ülkeler OECD metodolojisine uygunolarak belirlenecek asgari ihracat sigortası primleri esas alınarak sekiz riskkategorisinden biri içerisine dâhil edilmektedir (Yetim ve Balcı, 2005/8: 31).Diğer kamu kurum ve kuruluĢlarına verilen kredilerde; hazine benzerikuruluĢlarda kuruluĢun rating notu hangi risk ağırlığına düĢüyorsa o uygulanacaktır.Bunun dıĢında kuruluĢlara iki opsiyon Ģekli tanınmıĢtır. Ġkinci opsiyon Ģekli birinciopsiyon Ģekline göre daha avantajlıdır çünkü daha düĢük risk ağırlıkları içermektedir.Bu farklı iki opsiyon Ģeklinden hangisinin uygulanacağına Ulusal Denetim Otoritesikarar verecektir. Bazı kamu kurum ve kuruluĢlarına verilen kredilerde bankalaraverilen krediler ile aynı risk ağırlığına tabi tutulmuĢtur.Uluslararası kurumlara verilen kredilerde ise herhangi bir risk belirlenmemiĢolup %0 risk ağırlığı uygulanacaktır.


59Tablo 2.5. Kredi Risk Ağırlıklandırma 2VARLIKLAR Opsiyonlar AAA A+ BBB+ BB+B-Derecelen-→→→→„nindirilmemiĢAA-A-BBB-B-altıÇok UlusluKalkınmaBank. (MDB)Opsiyon 2 %20 %50 %50 %100 %150 %20Belli Ģartları sağlayanlar (IBRD, AFDB, EBRD, vs.) için %0Ver. KredilerBankalaraVerilenOpsiyon 1 %20 %50 %100 %100 %150 %100Opsiyon 2 %20 %50 %50 %100 %150 %50KredilerOpsiyon 2Kısa Vade%20 %20 %20 %50 %150 %20Eğer kendi ülke hazinesine iliĢkin risklere yönelik olarak dahadüĢük bir risk ağırlığı uygulanmıĢsa, kısa vadeli, kaynağı ve kendisiyerel para cinsinden olan banka risklerine de, %20‟den az olmamakkaydıyla, bir derece daha kötü risk ağırlığı uygulanabilir.(ND)MenkulKıymetġirketlerineVerilenKredilerBankalara benzer düzenlemeye tabi olanlar bankalara verilenkrediler gibi değerlendirilir.Diğerleri Ģirketlere verilen krediler gibi değerlendirilir.VARLIKLAR AAA→A+→BBB+→BB-„ninDerecelen-AA-A-BB-AltıdirilmemiĢġirketlereVerilenKrediler%20 %50 %100 %150 %100Kaynak: Yüksel, 2004: 22


60Basel komitesi çok uluslu kalkınma bankalarına verilen kredilerde bankalariçin geçerli olan ikinci seçenekten kısa vadeli bölümü uygulanmaksızınkullanılacaktır. Komite bazı özel Ģartları sağlayan çok uluslu kalkınma bankaları içinise %0 risk ağırlığı uygulanmasını kabul etmiĢtir. Dünya Bankası, Asya KalkınmaBankası, Afrika Kalkınma Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası gibi bankalar bukategori içinde yer almaktadırlar (BabuĢcu, 2005: 269).Ulusal Denetim Otoritesinin kararıyla bankalardan olan alacaklarauygulanabilir iki seçenek sunulmuĢtur. Opsiyon 1‟de diğer kamu kurum vekuruluĢlarına uygulanan risk ağırlıklarının aynısı uygulanacaktır. Opsiyon 2 de isekarĢı taraf bankanın rating notu esas alınacaktır. Kısa vadeli alacaklar için, kendidevletleri için daha düĢük risk ağırlığını uygulayan ülkeler 3 aydan kısa vadelialacaklarda kamu için belirlenmiĢ olan risk ağırlığının bir yükseğinikullanabileceklerdir. Rating derecesi olmayan bankalardan alacaklardaki durum isekamudan alacaklara uygulanan risk ağırlığından daha düĢük olmayacaktır.Menkul kıymet Ģirketlerine verilen krediler bankalara benzer düzenlemeyetabi olan Ģirketler için bankalara verilen kredi risk ağırlıkları uygulanır. Budüzenlemeye benzer olmayanlar içinse Ģirketlere verilen krediler için uygulanan riskağırlıkları kullanılır.ġirketlere verilen krediler 5 ayrı risk ağırlığı grubuna tabi tutulmuĢtur.ġirketlerin rating notları bu risk ağırlık gruplarından hangisine geliyor ise o Ģekildedeğerlendirilecektir. DerecelendirilmemiĢ Ģirketler için ise %100 risk ağırlığıuygulanacaktır.


61VARLIKLARTablo 2.6. Kredi Risk Ağırlıklandırma 3RĠSKAĞIRLIĞIPerakende Krediler %75Ġkamet Amaçlı Gayrimenkul Kredileri %35Ticari Amaçlı Gayrimenkul Kredileri Belli Ģartlar dâhilinde %50Diğerleri %100Altın Belli Ģartlar dâhilinde %0Diğerleri %100Serm. Ġnd. Kalemi Yapılmayan Hisse Senedi ve Sermaye Yatırımları %100Diğer Varlıklar %100TakiptekiAlacaklarĠkamet AmaçlıGayrimenkul KredileriDiğer KredilerSP/K %50 %50Diğerleri %100SP/K %20 %150SP/K %20 %100SP/K %50 %100(ND:%50)Tamamı için kabul edilmeyenteminat varsa ve SP/K %15%100Kaynak: Yüksel, 2004: 24Perakende krediler %75 risk ağırlığı ile değerlendirilmektedir. Kredilerinyasal perakende portföye dâhil edilebilmeleri için, kredilerin aĢağıdaki kriterlereuygun olması gereklidir:‣ Borçlu Kriteri: Maruz kalınan risk, bir gerçek kiĢi veya kiĢilerden veya birküçük iĢletmeden alacakla ilgili olmalıdır.


62‣ Ürün Kriteri: Söz konusu krediler rotatif krediler (kredi kartları ve kredilimevduat hesapları dâhil), vadeli bireysel krediler ve bireysel nitelikli finansalkiralama iĢlemleri (taksitli krediler, otomobil kredileri ve finansalkiralamaları, öğrenci ve eğitim kredileri, ihtiyaç kredileri) ve küçükiĢletmelere kullandırılan krediler ve lehlerine verilen taahhütler biçimindekullandırılmıĢ olmalıdır. Borsaya kote edilmiĢ olsun ya da olmasın (tahvillerve hisse senetleri gibi) menkul kıymetler özellikle bu kategorinin dıĢındatutulmuĢtur. Ġpotek karĢılığı kredilerde konut amaçlı gayrimenkul ipoteğiyleteminat altına alınan krediler kapsamına dâhil edildikleri takdirde bukategorinin dıĢında kalacaklardır.‣ ÇeĢitlendirme kriteri: Denetim otoritesi, yasal perakende portföyünün, riskleriazaltan ve %75 risk ağırlığı uygulamasını gerektiren derecede çeĢitlendirilmiĢolduğundan emin olmalıdır. Bunu sağlamanın bir yolu, herhangi bir borçluyakullandırılan kredi tutarı toplamının yasal perakende portföy toplamının%0,2‟sini aĢamayacağını öngören sayısal bir limit belirlemek olabilecektir.‣ Kredilerin düĢük tutarlı olması kriteri: Tek bir borçluya kullandırılanperakende kredilerin toplam tutarı 1 milyon Eurodan fazla olamaz (BaselKomitesi, 2006: 29-30).Ġkamet amaçlı gayrimenkul kredileri %35 risk ağırlığı iledeğerlendirilmektedir. %35 risk ağırlığının uygulanması için yeterince karĢılıkayrılması gerekmektedir aksi durumda ise düzenleyici otorite risk ağırlığınıartırmalıdır.Basel Komitesi ticari gayrimenkul ipoteği karĢılığı kredilerde iki seçenekuygulamaktadır. Ticari gayrimenkul ipotekli alacakların %50 risk ağırlığına sahipolabilmesi için geliĢmiĢ ve iyi organize olmuĢ emlak piyasaları olan ülkelerdekredinin ipotekli kısmının %50 risk ağırlığına tabi tutulmasına olanak tanınmaktadır.Bu kriterleri taĢımayan diğer tüm krediler için %100‟den baĢka risk ağırlığıuygulanmamaktadır.Altın için risk ağırlığı ulusal inisiyatife bağlı olarak külçe altın için %0 oranıbelirlenebilecektir. Bunun dıĢındaki altınlar için ise %100 risk ağırlığı uygulanacaktır


63(Basel Komitesi, 2006: 32). Sermayeden indirim konusu yapılamayan hisse senedi vesermaye yatırımları ile diğer varlıklar da %100 risk ağırlığına tabidir.Takipteki alacaklar, ikamet amaçlı gayrimenkul kredileri ve diğer kredilerĢeklinde iki kategoriye ayrılmıĢtır. Geri dönüĢü 90 günden fazla geciken konutkredilerinde %100 risk ağırlığı uygulanmaktadır. Konut kredileri takibe düĢmüĢdurumda ise ve özel karĢılıkların kredinin ödenmemiĢ kısmına oranı %50‟nin altındadeğilse risk ağırlığını ulusal otorite %50‟ye indirebilmektedir. Geri dönüĢü 90günden fazla geciken diğer kredilerde ise durum Ģöyledir: Kredinin ödenmeyenkısmının %20‟sinden özel karĢılıkların az olduğu durumda %150 risk ağırlığıuygulanır, özel karĢılıklar kredinin ödenmeyen kısmının %20‟sinden fazla ise %100risk ağırlığı bununla birlikte özel karĢılıkların kredinin ödenmeyen kısmınıniçerisindeki oranının %50‟nin altında olmadığı durumlarda ise düzenleyici otoriterisk ağırlığını %50 seviyesine indirebilmektedir. Kredinin tamamı için kabuledilmeyen teminat varsa ve özel karĢılıklar tutarı kredinin ödenmeyen kısmının%15‟inden fazla ise %100 risk ağırlığı uygulanır.Tablo 2.7. Kredi Risk Ağırlıklandırma 4KREDĠ DÖNÜġÜM ORANLARI (KDO)Orijinal vadesi 1 yıldan az taahhütler %20Orijinal vadesi 1 yıldan fazla taahhütler %50Cayılabilir taahhütler %0Menkul kıymetlerin ödünç verilmesi ve teminat olarakverilmesi (Repo tarzı iĢlemler dâhil)%100Kısa vadeli akreditifler %20Bir taahhüt verme yükümlülüğü varsaDiğer iĢlemlerDüĢük olan KDOBasel-IKaynak: Yüksel, 2004: 25


64Tablo 2.7‟de bilanço dıĢı iĢlemlerin risk ağırlıkları gösterilmiĢtir. Basel-IIkapsamında KDO„larının, gayri nakdi krediler dolayısıyla bankanın üstlenmiĢbulunduğu taahhüdün bağlayıcılığı ve söz konusu kredinin vadesi esas alınarakbelirlenmiĢ olduğu görülmektedir. Buna göre vadesi 1 yıldan kısa olan taahhütler%20 ve vadesi 1 yıldan uzun olan gayri nakdi krediler %50 oranında dikkatealınmaktadır. Ayrıca banka tarafından her zaman ve karĢılıksız iptal edilebilecektaahhütler ve kredi alanın kredi itibarı bozulduğu anda banka tarafından öncedenhaber verilmeden iptal edilebilecek olan taahhütler, vadesine bakılmaksızın %0oranında dikkate alınacaktır (Yetim ve Balcı, 2005/8: 142). Kredi riskinin bankadakaldığı satıĢ ve repo anlaĢmaları ile kabili rücu varlık satıĢları için uygulanacak KDO%100‟dür. Repo tipi iĢlemlerden (repo/ters repo iĢlemleri ve menkul kıymet ödünçverme/menkul kıymet ödünç alma iĢlemleri) kaynaklananlar da dâhil olmak üzere,bankaların menkul kıymet ödünç vermesi veya menkul kıymetleri teminat olarakalması halinde söz konusu iĢlemler için %100 KDO oranı uygulanacaktır. Malhareketlerinden doğan, kısa vadeli emtia satıĢını finanse eden ticari akreditifler (yani,yüklemeyle teminatlandırılan vesikalı krediler) için, amir bankaya ve teyit bankasınamünferiden %20 oranında KDO uygulanacaktır. Bilanço dıĢı kredi taahhütlerinde ikiKDO‟dan daha düĢük olanı uygulanacaktır (Basel Komitesi, 2006: 33-34).2.3.6.1.1.1.1. Kredi Değerlendirmesinde Bağımsız Kredi DerecelendirmeKuruluĢlarının Önemi (BKDK)Standart yöntemde bağımsız kredi derecelendirme kuruluĢlarının (BKDK)önemi büyüktür çünkü yüksek oranda bu kuruluĢların rating notları esas alınır.BKDK‟nın taĢıdığı büyük önem nedeniyle Basel Komitesi de bu konuyudüzenlemede ele almıĢtır ve bu kuruluĢların bazı önemli kriterleri sağlamalarıgerektiği belirtilmiĢtir. Bu kriterler;‣ Tarafsızlık‣ Bağımsızlık‣ Uluslararası EriĢim‣ Kamuyu aydınlatma‣ Yüksek kalitede bilgi kaynakları


65‣ Kredibilitedir (BabuĢcu, 2005: 273).BKDK tarafından verilen derecelerin hangi risk ağırlığı ile eĢleĢmesi konusuçok önemlidir. Denetim otoriteleri BKDK tarafından verilen derecelendirmenotlarının standart yaklaĢımda yer alan standart risk ağırlığı kategorilerindenhangilerine karĢılık geldiğinden sorumludur. EĢleĢtirme süreci objektif olmalı vekredi risklerinin yansıtıldığı tablolarla uyumlu sonuçlara ulaĢmalıdır. Bankalar,seçilen BKDK'leri ve onların derecelendirme sonuçlarını, risk ağırlıklarının tespiti verisk yönetimi kapsamında her alacak türü için tutarlı ve istikrarlı bir Ģekildekullanmalıdır. Bankaların farklı BKDK'lerin derecelerinden avantajlı olanını seçmeksuretiyle kullanmalarına izin verilmeyecektir. Bankalar, alacak türlerine göreaktiflerinin risk ağırlıklarının tespitinde kullandıkları BKDK‟leri, denetimotoritelerinin eĢleme süreci sonucunda belirlediği risk derece kategorileriyle iliĢkilirisk ağırlıklarını ve BKDK'nin dereceleri bazındaki risk ağırlıkları için hesapladıklarıtoplulaĢtırılmıĢ risk ağırlıklı aktiflerini açıklamalıdır (Basel Komitesi, 2006: 36).Bankanın seçmiĢ olduğu BKDK tarafından belirli bir alacak için yalnızca tekbir derecelendirme yapılmıĢ ise alacağın risk ağırlığının tespitinde bu derecekullanılmalıdır. BKDK‟ler tarafından belirlenmiĢ ve farklı risk ağırlıklarına eĢleneniki derecenin varlığı halinde, yüksek olan risk ağırlığı uygulanacaktır. Ġkiden fazladerecenin mevcut olması durumunda en düĢük iki risk ağırlığına karĢılık gelenderece dikkate alınır ve bunlar arasından da daha yüksek olanı uygulanır.Yerel ve yabancı para cinsinden dereceler, birbirlerinin yerinekullanılamazlar. Bir grup Ģirketinin notu, gruptaki baĢka bir Ģirket için kullanılamaz.Risk ağırlıklandırma sürecinde kısa vadeli dereceler krediye iliĢkin dereceler olarakdikkate alınır. Kısa vadeli dereceler yalnızca ilgili oldukları kredi için kullanılabilir.Kısa vadeli dereceler sadece banka ve Ģirketlere verilen krediler için kullanılabilirler(Yetim ve Balcı, 2005/8: 24).Bankalar ihraç edilmiĢ olan spesifik bir menkul kıymete yatırım yaparken gözönüne almaları gereken ilk Ģey bu menkul kıymetin ihracı için verilmiĢ olan ratingebakmalıdırlar eğer bu menkul kıymetin bir ratingi yok ise bu menkul kıymeti ihraçeden kuruluĢun rate edilmiĢ baĢka bir menkul kıymetinin derecesine ya da ihraççınınvarsa kendi rating derecesine bakacaklardır.


662.3.6.1.1.1.2. Kredi Riskini Azaltıcı TekniklerKredi riskini azaltıcı tekniklerden yararlanabilmeleri için bankaların yerinegetirmek zorunda olduğu Ģartlar Basel Komitesince düzenlemede belirtilmiĢtir.Bankalar risk azaltıcı teknikleri kullanmak istiyor ise asgari standartları yerinegetirmek zorundadırlar.Bankalar kredi risklerini birçok farklı teknik ile azaltabilirler. Örnek vermekgerekirse; kredi riskleri nakit veya menkul kıymetler gibi öncelikli alacaklar ilekısmen veya tamamen teminatlandırılabilir. Bir borç üçüncü taraflarca garantiedilmiĢ olabilir veya bir banka kredi riskinin çeĢitli biçimlerini kapsaması amacıylabir kredi türev ürünü satın almıĢ olabilir (Kalkan, 2007: 27).2.3.6.1.1.1.3. Kabul Edilen TeminatlarStandart YaklaĢımda teminatların dikkate alınmasında iki yöntem mevcuttur.Bu yöntemler “Basit Yöntem” ve “Kapsamlı Yöntem”dir. Basit yöntemde risklerteminatlı ve teminatsız kısım Ģeklinde ikiye ayrılmakta, teminatlı kısımlarteminatlara iliĢkin risk ağırlıkları ile çarpılırken, teminatsız kısımlar karĢı tarafın riskağırlığı ile çarpılmaktadır. Kapsamlı yöntemde riskler ve bu riskler karĢılığındaalınan teminatlar, her iki tutarın da zaman içerisinde değiĢebilirliğine bağlı olarakartırılmakta veya azaltılmakta, elde edilen iki tutarın farkı ise karĢı tarafın riskağırlığı ile çarpılmaktadır. Bu çerçevede öncelikle karĢı tarafa iliĢkin riskler uygunilaveler vasıtasıyla artırılmakta, alınan teminatlar uygun kesintiler vasıtasıylaazaltılmakta ve daha sonra artırılmıĢ risk ile azaltılmıĢ teminat tutarı arasındaki farkkarĢı tarafın risk ağırlığı ile çarpılmaktadır. Kapsamlı yöntemde, risk ile teminatınayrı para cinslerinden olması durumunda ek bir kesinti de uygulanmaktadır.Uygulanacak kesintiler Basel Komitesince önerilen oranlarda uygulanabileceği gibi,bankanın risk ölçüm modellerinden elde edilmesi de mümkün olmaktadır.Teminatlara iliĢkin bir diğer önemli husus ise standart yaklaĢımda kabul edilenteminat türleridir. Basit yöntemde nakit, altın, belli seviyelerin üzerindederecelendirme notu almıĢ borçlanmayı temsil eden menkul kıymetler,derecelendirilmemiĢ menkul kıymetlerden belli Ģartları taĢıyanlar, endekse dâhilhisse senetleri ile söz konusu hisse senetlerini içeren ve günlük olarak fiyatları


67açıklanan yatırım fonlarına iliĢkin katılma belgeleri teminat olarak kabul edilirken,kapsamlı yöntemde bunlara ilaveten endekse dâhil olmayan borsaya kayıtlı hissesenetleri ile bu hisse senetlerini içeren yatırım fonlarına iliĢkin katılma belgeleri deteminat kapsamında değerlendirilmektedir (BDDK, 2004: 22).2.3.6.1.1.2. Ġçsel Derecelendirmeye Dayalı YaklaĢımĠçsel derecelendirme yaklaĢımında (IRB) borçlunun kredibilitesinin ölçümüdıĢsal risk derecelendirme kuruluĢları yerine bankaların kendileri tarafındanbelirlenmesine izin verilecektir. IRB ile bankalar kendi bünyelerinde derecelendirmesistemleri kurarlar. Kurulan bu derecelendirme sistemleri belirli standartlara uygunolmalıdır ve bu standartlar Basel-II düzenlemesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiĢtir.Ayrıca bankalar IRB‟yi uygulayabilmeleri için Basel-II düzenlemesinde belirtilenkriterlere yeterli düzeyde uyduklarını denetim otoritelerine kanıtlamak zorundadırlar.IRB daha çok geliĢmiĢ ülkeler için uygulanabilir geliĢmekte olan ülkeler açısındanise sorunlar yaratabilir.IRB‟nin amacı; müĢterilerin kredi değerliliklerinin mümkün olduğuncaobjektif olarak derecelendirilmesi suretiyle, müĢteri bazında alınabilecek ekonomikrisklerin ölçümüne ve kredi portföyü ile ilgili olarak ayrılması gereken ekonomiksermaye tutarının hesaplanmasına baz teĢkil etmek ve kredi tahsis sürecinde, detaylıbir Ģekilde riske dayalı değerlendirmelerin yapılmasına yardımcı olacak analitikveriyi sağlamaktır (Erdoğan ve Dolgun, 2001: 3).IRB‟de esas olan tutarlılıktır. YaklaĢımın esas olarak tüm riskli aktiflere vetüm iĢ alanlarına uygulanması gerekmektedir. Ancak veri kısıtlamaları sebebiylebankanın aynı anda tüm varlık sınıfları için IRB‟yi kullanamaması halinde, yeniuzlaĢıda düzenleyici otoritenin izniyle IRB‟nin aĢamalı olarak uygulanması olanaklıkılınmıĢtır. Ġleri düzey IRB yaklaĢımını uygulayan bankanın tekrar standart veyatemel içsel yaklaĢıma dönmesi, ancak, bankanın iĢ alanında önemli değiĢiklikgerçekleĢmesi gibi olağan üstü koĢullarda ve resmi otoritenin onayı ile mümkünolabilmektedir (Yayla ve Kaya, 2005: 9).IRB‟nin temel uygulama süreci sırasıyla, risk kategorilerinin sınıflandırılmasıve gerekli veri setlerinin belirlenmesi, teminatların değerlendirilmesi, risk


68ağırlıklarının kalibrasyonu ve portföy hassas değerlendirme düzeltmelerininyapılması safhalarından oluĢmaktadır. Ġçsel derecelendirme yaklaĢımı, “Temel ĠçselDerecelendirme YaklaĢımı” (Foundation Internal Ratings Based Approach - FIRB)ve “GeliĢmiĢ Ġçsel Derecelendirme YaklaĢımı” (Advanced Internal Ratings BasedApproach - AIRB) olarak ikiye ayrılmaktadır (TBB-Bankacılar Dergisi, 2006: 12).FIRB ve AIRB arasındaki farklılık ise FIRB‟de bazı risk bileĢenleri veparametreler denetim otoritesi tarafından sağlanırken AIRB‟de tüm risk bileĢenleribankaların gerekli koĢulları sağlaması durumunda bankalar tarafındanhesaplanmaktadır. FIRB‟de bankalar temerrüde düĢme olasılığını (Probabilitity ofDefault-PD) kendileri hesaplamak durumundayken temerrüt anındaki risk(Expousure at Default-EAD), temerrüt halinde kayıp (Loss Given Default-LGD) veefektif vade (Effective Maturity-M) denetim otoritesi sağlamaktadır. Bu verilerkullanılarak bankalar üstlendikleri riskler karĢısındaki bünyelerinde tutmalarıgereken asgari sermaye tutarını hesaplayabileceklerdir.IRB‟ye dayalı yaklaĢımı kullanan bir bankanın zaman içerisinde asgarikriterleri sağlamak konusunda yetersiz kalması durumunda, banka, denetimotoritesinin de onaylayacağı bir takvim ve plan çerçevesinde söz konusu kriterlereuyum sağlamalıdır. Eğer bu kriterlere uyum sağlamaz ise, denetim otoritesi,bankanın IRB‟ye dayalı yaklaĢımları kullanma yetkinliğini gözden geçirecektir.Uyumun tekrar sağlanmasına kadar geçecek sürede, otorite, Ġkinci Yapısal Blokkapsamında, bankadan ilave sermaye bulundurmasını da talep edebilecektir (Candanve Özün, 2009: 194).2.3.6.1.2. Basel-II - Piyasa RiskiPiyasa riski; bankanın bünyesinde bulunan varlıklarından dolayı ya dabankanın borçlarından dolayı, piyasada meydana gelen dalgalanmalar nedeniylebankanın varlıklarının azalması tehlikesi ya da borçlarının artması durumudur.Bankalar Basel-I ile beraber kredi riskleri için asgari %8 sermaye ayırmakdurumundaydılar. Fakat 1990‟lı yıllarda yaĢanan krizler sonucunda kredi riskleri içinayrılan sermayenin yeterli gelmediği fark edildi ve piyasa riski için hazırlanan 1993yılındaki ilk taslak, ilgili çevrelerin görüĢleri alınmak üzere yayımlandı. Piyasa riski


69için hazırlanan taslak 1996 yılında son halini aldı ve 1997 yılında yürürlüğe girdi.Bankalar bu tarihten itibaren piyasa riskini oluĢturan; faiz oranı riski, hisse senedipozisyon riski, kur riski, emtia riski, opsiyon riskine karĢı da asgari %8 oranındasermaye ayırmaya baĢlamıĢlardır.Bankalar piyasa risklerini standart yaklaĢım ve içsel model yaklaĢımı ile ikifarklı Ģekilde ölçmektedirler.2.3.6.1.2.1. Standart YaklaĢımDenetim otoritesi tarafından kullanımına izin verilen bir risk ölçüm modelibulunmayan, risk ölçüm modeli kurumca yeterli görülmeyen ya da modellerininyeterliliğinin ve güvenilirliğinin kaybolduğuna kurumca kanaat getirilen bankalarca,piyasa riskine esas tutar, standart metoda göre hesaplanan genel piyasa riski, kurriski, spesifik risk, emtia riski, takas riski ve opsiyonlardan kaynaklanan piyasa riskiiçin gerekli sermaye yükümlülükleri toplamının onikibuçuk ile çarpılması suretiylebulunur (BDDK, 2006: 6).Faiz oranı riski ve hisse senetleri için asgari sermaye gereksinimi, ayrı ayrıhesaplanan iki sermaye gereksinimi olarak ifade edilir; ilki, kısa veya uzunpozisyonda olmalarına bakılmaksızın tüm menkul kıymetler için hesaplanacak“spesifik riske” iliĢkin sermaye gereksinimi; diğeri, farklı menkul kıymet veyaenstrümanlardaki uzun ve kısa pozisyonların mahsup edilebildiği portföy faiz oranıriskine (“genel piyasa riski” olarak adlandırılır) iliĢkin sermaye gereksinimi (BaselKomitesi, 2006, 218).Standart yönteme göre faiz oranı riski, hisse senedi pozisyon riski, kur riski,emtia riski ve opsiyon riski için sermaye gereksinimi ayrı ayrı hesaplanır ve dahasonra bu tutarlar toplanarak toplam sermaye gereksinimine ulaĢılır. Spesifik riskkarĢılığında sermaye yükümlülüğü konulmasının amacı, bankaları esas itibarıylagenel piyasa hareketlerinden ziyade, herhangi bir menkul kıymetin o menkul kıymetiçıkaranın niteliğine iliĢkin olarak ortaya çıkabilecek risklere karĢı korumaktır. Bunedenle spesifik riskler için hiçbir Ģekilde netleĢtirme söz konusu değildir. Ancakspesifik riskler için gereken sermaye yükümlülükleri muhtelif kategorilere göredeğiĢiklikler göstermektedir. Kur riskinde ise daha farklı bir durum vardır. Kur


71Tablo 2.8. Faiz Oranı Riski Vade Merdiveni TablosuVadeye Kalan Süre Risk Ağırlığı (%) Varsayılan Getiri DeğiĢimi (%)I. ZAMAN ARALIĞI1 aydan daha az 0,00 11 ile 3 ay arası 0,20 13 ile 6 ay arası 0,40 16 ay ile 12 ay arası 0,70 1II.ZAMAN ARALIĞI1 ile 2 yıl arası 1,25 0,902 ile 3 yıl arası 1,75 0,803 ile 4 yıl arası 2,25 0,75III.ZAMAN ARALIĞI4 ile 5 yıl arası 2,75 0,755 ile 7 yıl arası 3,25 0,707 ile 10 yıl arası 3,75 0,6510 ile 15 yıl arası 4,50 0,6015 ile 20 yıl arası 5,25 0,6020 yıl ve daha fazla 6,00 0,60Kaynak: BDDK, 2006: 7Bankalar, tüm döviz varlıkları ve yükümlülükleri ile kur riski içeren türevfinansal araçları üzerinden kur riski için sermaye yükümlülüğü hesaplamakzorundadırlar. Özkaynak hesaplamasında ana sermayeden ve sermayeden indirilenyabancı para varlıklara iliĢkin kur riski için sermaye yükümlülüğü hesaplanmaz.Sermaye yükümlülüğünün hesaplanması amacıyla her bir döviz cinsinin bankalarınkendi ülkelerinin para birimi karĢılıkları itibarıyla aktif ve pasif hesaplarda bulunantüm döviz varlık ve yükümlülüklere iliĢkin net pozisyon, döviz cinsinden cayılamaz


72nitelikli gayrinakdi kredilere iliĢkin net pozisyon ve türev finansal araçlara iliĢkin netpozisyon bulunur. Her bir döviz cinsi için hesaplanan net kısa pozisyonlar ve netuzun pozisyonlar ayrı ayrı toplanır ve bunlardan mutlak değer olarak büyük olanı ilemutlak değer olarak net altın pozisyonu toplamı üzerinden yüzde sekiz oranındasermaye yükümlülüğü hesaplanır (BDDK, 2006: 10).Emtia, altın dıĢında kalan bunlara petrol de dâhil değerli madenler ile tarımürünlerini içeren aynı zamanda ikincil piyasada alınıp satılabilen fiziki varlıklardanoluĢur.Basel-II uzlaĢısında emtia riskine karĢı bankaların %15 oranında sermayeayrılması öngörülmektedir. Bankalar ellerinde tuttukları emtialardan dolayı aĢağıdakirisklerle karĢılaĢabilirler:‣ Benzer ürünlerin fiyatları arasındaki iliĢkinin değiĢmesi‣ Faiz oranlarının değiĢmesi‣ Vadeli fiyatlarda değiĢim riski (Aydın, 2007: 33).Emtia riski vade merdiveni yaklaĢımı basitleĢtirilmiĢ yaklaĢım ve emtia riskölçüm modelleri ile üç farklı Ģekilde ölçülebilir.Vade merdiveni yaklaĢımı ve basitleĢtirilmiĢ yaklaĢımda, her emtiada tutulanuzun ve kısa pozisyonlar, açık pozisyonların hesaplanması amaçlarıyla net bazdaraporlanabilir. Bununla birlikte, genel kural, farklı emtiada tutulan pozisyonlar buĢekilde netleĢtirilememesidir. Buna rağmen, ulusal denetim otoriteleri, aynı emtianınbirbiri yerine teslim edilebilen farklı alt kategorileri arasında netleĢtirmeye izinverme konusunda inisiyatife sahip olacaklardır. Söz konusu mallar yakın ikamelerolarak görüldükleri ve asgari bir yıllık süre boyunca fiyat hareketleri arasında asgari0,9 oranında korelasyon açıkça görülebildiği takdirde de netleĢtirme mümkündür.Bununla beraber, emtia için sermaye yükümlülüğü hesaplamasını korelasyonlaradayandırmak isteyen bir bankanın, seçtiği yöntemin doğruluğu konusunda ilgilidenetim otoritesini ikna etmesi ve ön onayını alması gerekecektir. Bankaların, modelyaklaĢımını kullanmaları halinde ve görgül korelasyonlara dayanan durumlarda,farklı emtiaya iliĢkin uzun ve kısa pozisyonlar, örneğin farklı para birimlerinin faizoranları arasında sınırlı bir ölçüde netleĢtirmeye izin verilmesi gibi, bir ölçüye kadarnetleĢtirilebilir (Basel Komitesi, 2006: 239). Bankalar model yaklaĢımını kullanmak


73istiyorlar ise modellerinde piyasa yönü riski, vadeli açık ve faiz oranı riski ile bazriskini bulundurmaları gerekmektedir.Opsiyon sözleĢmelerinde sözleĢmeyi alan taraf ve satan taraf Ģeklinde ikitaraf vardır. Buna bağlı olarak da alım opsiyonu ve satım opsiyonu olmak üzere ikitür opsiyon sözleĢmesi vardır. SözleĢmeyi alan tarafa ödediği opsiyon primikarĢılığında, belirli bir vadede veya belirli bir vadeye kadar, önceden belirlenen fiyat,miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını,kıymetli madeni ve dövizi alma veya satma hakkı veren, satan tarafı ise yükümlükılan sözleĢmelerdir.Bankalar opsiyon risklerini basitleĢtirilmiĢ metod, delta-plus metodu veyasenaryo metodu Ģeklinde üç yöntemle ölçebilirler. Bankalar sadece alım opsiyonubulunduruyorlar ise basit yaklaĢımı kullanabilirler fakat ellerinde hem alım opsiyonuhem de satım opsiyonu bulunuyor ise daha geliĢmiĢ yöntemleri uygulamakdurumundadırlar. Belirli sayıda opsiyon sözleĢmesi alan bankalar basitleĢtirilmiĢ riskölçüm metodunu, opsiyon sözleĢmesini hem satan hem de yazan bankalar delta-plusmetodunu karmaĢık opsiyon portföylerine sahip bankalar ise senaryo metodunukullanmaktadırlar.Bankalar opsiyonlardan kaynaklanan sermaye yükümlülüğününbelirlenmesinde çoğunlukla “delta-plus metodu” kullanmaktadırlar. Bankalar buyöntemde opsiyonlara özgü olan Delta, Gama ve Vega duyarlılıklarındanyararlanmaktadırlar. Delta duyarlılığı, opsiyon sözleĢmesine konu olan kıymetinpiyasa değerinde meydana gelen değiĢimin opsiyon fiyatına etkisini; gamaduyarlılığı, sözleĢmeye konu kıymetin değerinde meydana gelen değiĢimin opsiyondeltasında meydana getireceği değiĢimi; vega duyarlılığı ise opsiyon fiyatlamasındadikkate alınan oynaklıkta meydana gelebilecek değiĢimin opsiyon fiyatında meydanagetireceği etkiyi ölçmek üzere kullanılan kavramlardır. SözleĢmeye konu olanvarlığın hisse senedi, tahvil, döviz kuru vb. olmasına göre söz konusuduyarlılıklardan hareketle sermaye gereksinimine iliĢkin yapılan hesaplamalarfarklılık arz edebilmektedir. SözleĢmeye konu olan varlığın niteliğine göre yapılanhesaplama sonuçları, kur riski, faiz oranı riski veya hisse senedi pozisyon riskine


74iliĢkin yapılan hesaplama sonuçlarına ilave edilerek toplam sermaye gereksinimibelirlenmektedir (Candan ve Özün, 2009: 69).2.3.6.1.2.2. Ġçsel Ölçüm (Value at Risk-VaR) YaklaĢımıRiske maruz değer (RMD), gün olarak ifade edilen belli bir süre içinde,önceden belirlenmiĢ bir güven aralığında oluĢabilecek en yüksek zararı ifade eden,istatistiksel bir risk ölçüm yöntemidir. VaR modelleri BIS ve yerel denetimotoritelerinin tavsiye ve düzenlemelerine bağlı olarak özellikle 1990‟lı yılların ikinciyarısından itibaren piyasa riskinin ölçümünde yaygın olarak kullanılmayabaĢlanmıĢtır. ÇeĢitli kıymetlerden oluĢan bir portföyden meydana gelebilecek toplamriskin tek bir rakamla ifade edilebilmesi, bu rakamdan hareketle sermaye gereğininhesaplanabilmesi, uygulamasının ve üst düzey yönetim tarafından anlaĢılıpyorumlanmasının oldukça kolay olması ve denetim otoritelerince kabul görmesi VaRmodellerinin kullanımını cazip hale getirmektedir (AltıntaĢ, 2006: 21).Ġçsel risk ölçüm modeli kullanabilmek için bankalar ulusal denetimotoritesinden onay almak zorundadırlar aynı zamanda bankalar belirli bir geçiĢsürecinden geçeceklerdir. Bu geçiĢ sürecinde düzenleyici ulusal otorite bankalarınkullandıkları modelin yapısı, sağlamlığını ve çalıĢanların nitelikleri gibi faktörlerideğerlendirecektir (Aydın, 2007: 33).VaR hesaplamalarında aĢağıdaki parametreler kullanılmaktadır:‣ Güven seviyesi‣ Elde tutma süresi‣ Veri seti‣ Risk faktörleri (Candan ve Özün, 2009: 80)Güven SeviyesiGüven seviyesi, RMD hesabında kullanılan en önemli parametrelerdenbirisidir. Basel Komitesi güven düzeyini %99 seviyesinde olmasını aynı zamanda tektaraflı güven aralığının kullanılmasını istemektedir. Güven aralığı ne kadar yüksekolursa ortaya çıkan RMD rakamları da o kadar yüksek olmaktadır. Yurt dıĢındaki


75bankalar %90-%99 arasında bir güven aralığı kullanmaktadırlar (Bolgün ve Akçay,2009: 425).Elde Tutma SüresiElde tutma süresi, portföydeki kıymetlerin ne süreyle portföyde yer alacağınıortaya koymaya yönelik bir parametredir. Aktif portföy yönetimlerinin ve kısa vadeliyatırım tercihlerinin bulunduğu bankalarda bu süre genellikle bir gün olarak dikkatealınmakta, daha uzun vadeli yatırımları tercih eden kurumlarda ise daha uzun olarakda belirlenebilmektedir (Candan ve Özün, 2009: 81).RMD hesabında elde tutma süresi en az 10 iĢgünü (iki hafta) olarak kabuledilmektedir. Yani banka portföyünün 10 iĢgünü arka arkaya normal fiyat değiĢimiveya Ģoklarına maruz kaldığı varsayılmaktadır. Bankalar „zamanın karaköküprensibi‟nden hareketle bir gün için hesapladıkları VaR tutarını √ ile çarparak 10iĢgünü elde tutma süresi için VaR tutarını hesaplayabilmektedirler (AltıntaĢ, 2006:294).Veri SetiFiyat değiĢimlerinin gözleneceği ve buna dayanarak volatilite vekorelasyonların hesaplanacağı gözlem periyodu, RMD hesaplamasında kullanılandiğer bir parametredir. Seçilen gözlem periyodunun uzunluğu ve bu periyod içindekifiyatların volatilitesine göre aynı elde tutma süresi için hesaplanan RMD rakamlarıbüyük değiĢiklikler gösterebilir. Basel Komitesi bu durumu göze alarak tarihselörnekleme gözlem periyodu olarak bir yıllık asgari süre olan 252 iĢ günüöngörmüĢtür (Bolgün ve Akçay, 2009: 425).Günlük olarak RMD‟i hesaplamak amacıyla kullanılan veri setleri günlükgüncelleĢtirilmelidir. Aynı zamanda her bir veri setinin en az üç ayda bir toplucagözden geçirilip, verilerin uygun, zamanında, tutarlı ve güvenilir bir Ģekilde ulaĢıpulaĢmadığı kontrol edilmelidir. Piyasa hareketlerinin normal dıĢı seyretmesidurumunda söz konusu olan gözden geçirme daha sık aralıklarla yapılmalıdır(AltıntaĢ, 2006: 295).


76Risk FaktörleriPortföy değerinin belirlenmesinde kullanılan faiz oranları, döviz kurları, hissesenetleri fiyatları gibi unsurlar risk faktörlerini oluĢturmaktadır. Fiyatlamadakullanılan söz konusu unsurlarda meydana gelen değiĢim, maruz kalınan riskinbaĢlıca kaynağını oluĢturmaktadır. Bu nedenle, RMD hesaplamalarında önce maruzkalınan risk faktörlerinin doğru ve eksiksiz olarak belirlenmesi büyük önemtaĢımaktadır (Candan ve Özün, 2009: 82).RMD aĢağıda gösterilen formüldeki Ģekilde hesaplanmaktadır:RMD=Portföy Değeri x Portföy Volatilitesi x Elde Tutma Süresi x GüvenAralığıFormülde gösterilen portföy volatilitesi, portföy risk faktörlerinindeğiĢkenliğini ölçmektedir. Elde tutma süresi Basel Komitesi tarafından belirtildiğiĢekilde en az 10 gün, tarihsel fiyat hareketlerinin kaydedildiği veri seti en az 250günlük ve güven aralığı %99 seviyesinde olacaktır (BektaĢ, 2006: 31).Ġçsel risk ölçüm yaklaĢımını kullanmak isteyen bankalar piyasa risklerinibelirlerken stres testleri uygulamaları gerekmektedir.Stres testleri, herhangi bir portföyün, finansal kuruluĢun veya finansalsistemin Ģoklar ve olağan dıĢı piyasa koĢulları altında kırılganlığınındeğerlendirilmesi amacıyla kullanılan teknikler bütünüdür. Finansal kuruluĢlarcaiçsel risk yönetimlerinin bir parçası olarak kullanılmaya baĢlayan stres testleri,zamanla birlikte uluslararası kuruluĢların öncülüğünde merkez bankaları ve gözetimotoriteleri tarafından finansal sistem bazında uygulanmaya baĢlanmıĢtır (BeĢe, 2007:1).Bankaların stres senaryoları portföylerindeki kazanç ve giderlerioluĢturabilecek faktörlerin tespit edilmesine fırsat sağlaması açısından önemlidir. Busenaryoların, bankaların sermaye kayıplarını karĢılama kapasitesi ve bu riskiazaltması için yapması gerekenleri ortaya koymalıdır. Bankaların kendileriningeliĢtirmiĢ oldukları stres testleri ile birlikte ulusal otoritenin ortaya koyduğu strestesti kriterlerini birlikte kullanmaları gereklidir. Belli durumlarda denetim


77mekanizması bankalardan stres testi sonuçlarını isteyebilmektedir (Aydın, 2007: 34-35).Ġçsel ölçüm yaklaĢımında genel olarak üç yöntem kullanılır. Bunlar; “deltanormalyöntemi”, tarihsel simülasyon yöntemi” ve “Monte Carlo Simülasyonu”yöntemleridir.2.3.6.1.2.2.1. Delta-Normal (Varyans-Kovaryans) YöntemiDelta-Normal yöntemi en basit RMD yöntemidir aynı zamanda parametrikRMD yöntemlerinden biridir. Portföyün maruz olduğu risklerin lineer ve riskfaktörlerinin normal dağılıma sahip olduğu varsayılır. GeçmiĢ datalardanyararlanarak risk faktörlerinin değiĢkenliği ve korelasyonları belirlenerek birportföyün değerindeki beklenen değiĢimleri hesaplanır. Riske maruz değer direkolarak güven düzeyine karĢılık gelen α ve standart sapmanın (σ) portföyün piyasadeğeri (M) ile çarpılması sonucu bulunur (TaĢ ve Ġltüzer, 2008: 72)VAR delta-normal = M.α.σBu yöntem hesaplamada hız kazandırmaktadır fakat RMD tahmininin kalitesidoğrusal olmayan enstrümanlardan oluĢan portföylerde daha düĢüktür. Portföygetirisinin dağılımında normallikten uzaklaĢmalar, bu yaklaĢım için önemli bir sorunoluĢturmaktadır. GeçmiĢ verilere dayanarak hesaplanan RMD dağılımlarla ilgilivarsayımlardan bağımsızdır. Fakat portföyün alınan geçmiĢ örneklem süreci içindekiher gün için bir kez değerlenmesini gerektirir. Bunun nedeni ise RMD‟in tahminedildiği histoğramın geçmiĢte piyasada gerçekleĢen fiyat değiĢimlerindenoluĢturulmuĢ olmasıdır (Bolgün ve Akçay, 2009: 446).2.3.6.1.2.2.2. Tarihi Simülasyon YöntemiTarihi simülasyon yöntemi RMD hesaplama yöntemleri arasında anlaması,anlatımı ve özellikle varlık sayısı sınırlı portföyler üzerinde uygulaması en kolayolanıdır. Buna rağmen, yöntemin tatbiki için harcanacak süre ve emek, parametrikyöntemlerle karĢılaĢtırıldığında çok daha fazladır. Ayrıca yöntemin sağlıklı olaraktatbiki için güçlü bir veri tabanına ihtiyaç duyulmaktadır. Portföy tarihi her bir


78senaryo altında tam değerlemeye tabi tutulduğundan, geçmiĢe ait önemli derecedebilginin depolanması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır (AltıntaĢ, 2006: 342).Tarihi simülasyon yöntemi geçmiĢ 250 günlük tarihi varlık getirilerininzaman serilerine, mevcut portföy ağırlıklarının uygulanmasını kapsamaktadır.∑W; Portföy içindeki risk faktörlerinin bugünkü ağırlıklarıR; Getiri değiĢimleriPortföyde w ağırlıkları, t zamanı için getiri değiĢimleri kullanılarak olasıportföy değeri hesaplanmakta, daha sonra %95 ya da %99 güven düzeyi için RMDdeğeri bulunmaktadır. Tam değerleme yöntemi kapsamında tüm fiyat seti gerekliiken Tarihsel RMD için verim eğrilerine de gerek duyulmaktadır (Bolgün ve Akçay,2009: 437-438).2.3.6.1.2.2.3. Monte Carlo Simülasyonu YöntemiMonte Carlo simülasyonu yöntemi parametrik olmayan diğer bir VaRyöntemidir. Monte Carlo simülasyon yönteminin tarihi simülasyon yöntemindenfarkı, senaryoların geçmiĢ verilere bağlı olarak değil, belli bir dağılımdantüretilmesidir. Bu yöntem en kapsamlı ve en güçlü riske maruz değer hesaplamayöntemi olarak bilinmektedir. Çünkü VaR değeri portföy içindeki lineer olmayaniliĢkileri ve gelecekte meydana gelebilecek olası değiĢimlerin etkilerini deiçermektedir. Monte Carlo simülasyon yönteminde getiriler için herhangi bir dağılımkısıtı yoktur. Fakat çok zaman gerektiren ve zorluk açısından en zor olan yöntemdir.Ayrıca model riski de içermektedir. Belirtilmesi gereken diğer bir nokta ise riskfaktörlerinin hepsi normal dağılım ve doğrusallık özelliklerini gösterdiği zamanMonte Carlo Simülasyon yöntemi ile elde edilen VaR değeri ile Delta-Normalyöntemiyle hesaplanan VaR aynı sonucu vermektedir (TaĢ ve Ġltüzer, 2008: 72-73).


792.3.6.1.2.2.4. RMD Hesaplama Yöntemlerinin KarĢılaĢtırılmasıRMD hesaplama yöntemlerinin her birinin kendine göre avantajı vedezavantajı bulunmaktadır. Bu yöntemler, türev ürünleri ele alıĢ biçimleri, uygulamakolaylıkları, üst düzey yönetime raporlama olanakları ve sonuçların güvenilirliklerigibi pek çok yönden farklılıklar göstermektedir. Bu yüzden doğru yöntemin seçimi,söz konusu farklılıkların doğru değerlendirilmesi ve ihtiyaçların doğru olarakbelirlenmesine bağlıdır (Candan ve Özün, 2009: 101).


80Tablo 2.9. RMD Hesaplama Yöntemleri KarĢılaĢtırmaVaryans-KovaryansTarihsel Simülasyon Monte CarloSimülasyonuHesaplamaKolaylığıUygulamaKolaylığıÜst DüzeyeYüksek Yüksek DüĢükYüksek Yüksek DüĢükDüĢük Yüksek DüĢükRaporlanabilirlikTürev ürünleri elealıĢ biçimiBeklenmedikolayları dikkatealmaDüĢük Yüksek YüksekDüĢük DüĢük YüksekKısıtlarTamamıylaTarihsel veri teminindeModelleme riskininnormal dağılımzorluk yaĢanabilmesiyüksek oluĢuvarsayımınadayanmasıKullanılan veri setindeolağandıĢı fiyatKarmaĢıkhesaplamalara yerTürev ürünleri elehareketlerinin yerverilmesi ve zoralınmasınaalmaması durumundaanlaĢılırlıkelveriĢli olmamasıolağandıĢı piyasaOlağandıĢı piyasahareketlerininhareketlerininkapsanamamasıkapsanmamasıAvantajlarDoğrusal getirisiKavramsal olarak basitKarmaĢık pozisyonlarınbulunanve anlaĢılabilir olmasıele alınmasında baĢarıportföylerdeyüksek baĢarıHer türlü pozisyonauygulanabilirliğidoğrusal olmayanpozisyonların elealınmasında baĢarıKaynak: Candan ve Özün, 2009: 101


812.3.6.1.3. Basel-II - Operasyonel RiskBasel Komitesince operasyonel risk; yetersiz veya baĢarısız dahili süreçler,insanlar ve sistemlerden veya harici olaylardan kaynaklanan zarar riski olaraktanımlanmıĢtır. Bu tanım, hukuki riski içermektedir fakat stratejik riski, isim ve ünriskini içermemektedir (Basel Komitesi, 2006: 189).Ülkemizde de BDDK‟nın 8 ġubat 2001 tarih 24312 Sayılı Resmi Gazate‟deyayımlanmıĢ olan “Bankaların Ġç Denetim ve Risk Yönetimi HakkındaYönetmelik”‟te operasyonel risk; “Banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata veusulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zamanve koĢullara uygun hareket edilmemesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgiteknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın, sel gibifelaketlerden kaynaklanabilecek kayıplara ya da zarara uğrama ihtimali” olaraktanımlanmaktadır (Boyacıoğlu, 2002: 51).Hızla değiĢen ve geliĢen piyasalarda finansal kuruluĢların faaliyetlerinisürdürmelerini belirleyen en önemli etkenlerden birisi etkin risk yönetimidir.Uluslararası finansal piyasalarda faaliyet gösteren Barings, LTCM, Daiwa, BankersTrust, Allied Irish Bank gibi finansal kuruluĢlarda ortaya çıkmıĢ olan operasyonelkayıp olaylarıyla birlikte operasyonel riske ve kuruluĢ bazında bütünleĢik riskyönetimine olan ilgi, temel finansal riskler haricindeki diğer riskler konusundakibilincin de artmasını sağlamıĢtır. Bu geliĢmeler doğrultusunda, bankacılık sektörübankacılık denetim otoriteleriyle birlikte sektör standardını oluĢturacak ortak biroperasyonel risk yönetimi çerçevesi oluĢturmaya büyük önem vermiĢ ve bu yöndeBasel Bankacılık Denetim Komitesi çatısı altında 1998 yılından itibaren yoğunçalıĢmalar gerçekleĢtirmiĢtir (MazıbaĢ, 2005a: 1).Günümüzde, teknolojik geliĢmeler, ürün ve hizmetlerdeki değiĢimler vepiyasa değiĢiklikleriyle beklenmeyen olaylardan kaynaklanan bankacılıkoperasyonlardaki değiĢimlerin kontrol altına alınması banka yönetimleri için önemliyönetsel problemlerden biri durumuna gelmiĢtir. Bankalar bu nedenle kendilerineözel durumları dikkate alarak, operasyonel risk tanımlamalarını ortaya koymalıdırlar.Sözgelimi, operasyonel risk faktörlerinden biri olan insan faktörünün riskihesaplanmak istendiğinde öncelikle bu faktörlerden kaynaklanabilecek (banka


82çalıĢanlarının hatası, yolsuzluğu, iĢ kanuna aykırı davranıĢları vb.) olası risklerinbelirlenmesi gerekir (Çatalca vd., 2008: 22-23).Operasyonel risklerin azaltılması veya koruma satın alınması için devreyesokulabilecek önlemleri Ģu Ģekilde sıralamak mümkündür (AltıntaĢ, 2006: 477).‣ Ġç kontrol ve denetim kalitesini artırmak‣ Ġçsel süreçlerin iyileĢtirilmesi‣ Sistem güvenliğinin artırılması‣ ÇalıĢan kalitesinin artırılması‣ Eğitim, kurum kültürü ve bilincinin geliĢtirilmesi‣ Acil durum planı hazırlanması‣ DıĢarıdan hizmet satın alınması‣ SigortaOperasyonel riskleri önlemek için sigorta satın alınması sıkça kullanılankoruma yöntemlerinden biridir. Operasyonel risk hesaplama yöntemlerinden ileriyaklaĢımları kullanacak bankalar için Basel-II uzlaĢısı, satın alınan sigortapoliçesinin sağladığı korumaya ve poliçe satan sigorta kuruluĢunun mali gücüne göreoperasyonel risk azaltımına izin vermektedir. Azaltılabilecek risk miktarıoperasyonel risk sermaye bulundurma yükümlülüğünün %20‟si ile sınırlıdır.Operasyonel riskler temel gösterge yaklaĢımı, standart yaklaĢım ve ileriölçüm yaklaĢımları ile üç farklı Ģekilde ölçülebilmektedir.2.3.6.1.3.1.Temel Gösterge YaklaĢımı (TGY)Operasyonel risk nedeniyle oluĢabilecek zararları azaltmaya yönelikbulundurulması gereken sermayenin ne kadar olacağını belirleyecek en basit yöntemTemel Gösterge YaklaĢımı (TGY)‟dır. Bu yaklaĢım daha çok uluslararası alandafaaliyet göstermeyen, küçük ölçekli bankalar için uygundur (Aydın, 2007: 39).TGY, operasyonel risk için ayrılması gerekli olan sermaye miktarının sabitbir göstergenin ( belirli bir oranı ölçüsünde hesaplanmasını gerektirir. Bu sabit


83gösterge, Basel Komitesi tarafından bankanın son üç yıla ait pozitif brüt gelirlerininortalaması olarak belirlenmiĢtir. Brüt gelir parametresi, net faiz geliri ve net faiz dıĢıgelirler toplamının, son üç yıllık ortalaması olarak tanımlanır. Son üç yıla ait brütgelir değerlerinden biri ya da bir kaçının negatif olması durumunda, bu yıllar dikkatealınmadan sadece brüt geliri pozitif olan yılların ortalamaları hesaplara dahil edilir.Bankalar ortalama brüt gelirlerini hesaplarken;‣ Provizyonları (temerrüde düĢmüĢ faiz geliri için ayrılan karĢılıklar),‣ Olağanüstü gelir/giderleri (sigorta gelirleri dâhil),‣ Menkul kıymet satıĢından doğan kâr/zararları dâhil etmemelidir (Teker,2006: 42-43).TGY‟de, bankaların operasyonel riskleri için önceki 3 yılın brüt gelirlerinin%15‟i olarak her bir yıl için hesaplanan ve son 3 yılın ortalaması alınarak ulaĢılantutarda sermaye bulundurmaları öngörülmektedir (MazıbaĢ, 2005a: 6).Sermaye TGY =[∑ ]Sermaye TGY : TGY ile hesaplanan sermaye tutarıBG 1…n : Yıllık brüt gelir: Komite tarafından 0,15 olarak belirlenen katsayı.2.3.6.1.3.2. Standart YaklaĢımStandart yaklaĢımı kullanabilmek için bankalar risk yönetiminde belli birseviyeye gelmiĢ olmaları gerekmektedir. Buna göre standart yaklaĢımı kullanmakisteyen bankaların faaliyet ve gelirlerini uzlaĢıda belirtilen sınıflara eriĢtirebilmelerive asgarisinden;‣ Yönetim kurulu ve üst yönetimin operasyonel risk yönetim, gözetim vedenetiminde aktif olarak görev aldığı,‣ Sağlam teorik temellere dayalı ve bütünlük içinde uygulanan bir operasyonelrisk yönetim sistemine sahip oldukları ve


84‣ Hem ağırlıklı faaliyet kollarında hem de iç kontrol ve teftiĢ alanlarındastandart yaklaĢımı uygulamak için yeterli kaynağa sahip olduklarıhususlarında ilgili denetim otoritesini ikna etmeleri gerekir (AltıntaĢ: 2006, 471).Standart yaklaĢımda, üç yıllık ortalama brüt gelir sekiz ayrı faaliyet koluolarak ayrıĢtırılmakta ve faaliyet kollarına iliĢkin brüt gelir %12, %15, %18oranındaki katsayılar ile çarpılarak toplam sermaye yükümlülüğü bulunmaktadır(Atiker, 2005: 8).Sermaye yeterlilik oranı aĢağıdaki formül ile hesaplanmaktadır (MazıbaĢ,2005a: 7).Sermaye SY ={∑ [∑ ]}Sermaye SY : Standart yaklaĢım ile hesaplanan sermaye tutarı: Her bir iĢ kolu için o yıla ait brüt gelir: Her bir iĢ kolu için belirlenen beta katsayılarıTablo 2.10. ĠĢ Kolları Ġçin BelirlenmiĢ Olan Beta KatsayılarıFaaliyet KollarıBeta FaktörleriKurumsal Finansman ( ) %18Alım-Satım ( ) %18Perakende Bankacılık ( ) %12Ticari Bankacılık ( ) %15Ödeme ve Takas ( ) %18Acentecilik Hizmetleri ( ) %15Varlık Yönetimi ( ) %12Perakende Aracılık ( ) %12Kaynak: AltıntaĢ, 2006: 471Alternatif standart yaklaĢım (ASY) ise perakende bankacılık ve ticaribankacılık faaliyet kollarında standart yaklaĢımdan ayrılmaktadır fakat bunun dıĢında


85kalan alanlarda standart yaklaĢımın aynısıdır. Bu iki faaliyet kolunda, maruz kalınanrisk göstergesi olarak brüt gelirin yerine krediler ve avanslar bir “m” sabit faktörüyleçarpılmak suretiyle kullanılır. Perakende ve ticari bankacılık faaliyet kolları için betadeğerleri Standart YaklaĢımdakinden farklı değildir. Perakende bankacılık için ASYoperasyonel risk sermaye bulundurma yükümlülüğü (ticari bankacılık için kullanılanaynı temel formül ile) aĢağıdaki denklem ile hesaplanabilir:= x m xBu denklemde:: perakende bankacılık faaliyet kolu için sermaye bulundurmayükümlülüğüdür: perakende bankacılık faaliyet kolu için beta değeridir.: toplam bakiye perakende krediler ve avanslar tutarının (risk ağırlığıhesaplanmadan ve karĢılıklar da dahil brüt olarak) son üç yıl içindeki ortalamasıdır.m : 0.035‟dir (Basel Komitesi, 2006: 191).2.3.6.1.3.3. Ġleri Ölçüm YaklaĢımlarıBankalar gerekli olan asgari sermayeyi hesaplayabilmek için kendi içselyöntemlerini denetim otoritesinin onayını alarak kullanabilecektirler. Bu yöntemdiğer iki yönteme göre risklere daha duyarlı bir yaklaĢımdır ve bu nedenle bankalarbünyelerinde daha az sermaye tutabileceklerdir.Bir bankanın ileri ölçüm yaklaĢımı (ĠÖY)‟nı kullanabilmek için gerekliniteliklere sahip olabilmesi için asgari olarak:‣ yönetim kurulunun ve üst düzey yönetiminin (duruma göre) operasyonel riskyönetim çerçevesinin gözetim ve denetiminde aktif görev aldığı;‣ kavramsal olarak sağlam olan ve bütünlük içinde uygulanan bir operasyonelrisk yönetim sisteminin bulunduğu; ve


86‣ hem büyük faaliyet kollarında hem de iç kontrol ve teftiĢ alanlarında buyaklaĢımı uygulamak için yeterli kaynaklara sahip olduğu konularında ilgilidenetim otoritesini ikna etmesi gereklidir (Basel Komitesi, 2006: 196).Basel Komitesi bankaların ileri ölçüm yaklaĢımlarını kullanabilmeleri için üçtür standart belirlemiĢtir:‣ Genel Standartlar‣ Nitel Standartlar‣ Nicel StandartlarGenel standartlar; banka yönetiminin süreç içerisindeki rolüne, risk yönetimsisteminin geneline ve gerekli kaynakların tahsisine iliĢkin kriterleri içermektedir.Niteliksel standartlar; operasyonel risk fonksiyonuna, bu fonksiyonun operasyonelbirimlerle iliĢkilerine, raporlamaya, sistemin yazılı prosedürlere dayanmasına,süreçlerin iç denetim sistemince kontrolüne ve ölçüm sisteminin denetim otoritesinceveya bağımsız denetim kuruluĢlarınca onaylanmasına iliĢkin kriterleri içermektedir.Niceliksel standartlar ise; kullanılan ölçüm yönteminin güvenilirliğine, riskölçütlerinin sermayenin hesaplanmasında kullanılması için taĢıması gerekli detaylıözelliklere, kullanılan içsel ve dıĢsal verilere, senaryo analizlerine, iĢ çevresi ve içkontrol faktörlerine ve risk azaltımı tekniklerinin kullanımına iliĢkin detaylıkriterlerden oluĢmaktadır (MazıbaĢ, 2005b: 7).Ġleri ölçüm yaklaĢımı uygulamak isteyen bankalar için gerekli olan sermayeyihesaplamaları açısından yeterli niteliklere sahip uygun verilerin bulunması çokönemlidir fakat bankaların karĢılaĢtıkları en büyük sorunda uygun veri bulmazorluğudur. Bankalar topladıkları veriler ile bu verilerin hangi dağılıma yaklaĢtığınıtahmin edebilmektedirler.GeliĢmiĢ ölçüm yaklaĢımı uygulanırken ayrılması gereken sermaye karĢılığıbankanın beklenen ve beklenmeyen kayıplarının toplamı olarak hesaplanmaktadır.Bankalar faaliyetlerinden sağladığı gelirler ile beklenen kayıplarını karĢılayabildiğiniispatlayabilirse, bu durumda beklenmeyen kayıpları kadar sermaye ayırmalarıgerekmektedir (Çağıl, 2006: 92).


87Bankalar beklenen kayıpları için yasal sermaye beklenmeyen kayıpları içinise ekonomik sermaye bulundurmak durumundadırlar. Basel Komitesi tarafındanbankalara gelirlerinden ayırdıkları karĢılıklar ile beklenen kayıplarını izlemelerineizin verilmiĢtir.Bankalar aĢağıdaki formül ile beklenen kayıplarını bulabilmektedirler:= x x: Beklenen kayıp miktarı,: Operasyonel riskin büyüklüğünü gösteren gösterge,: Zararın gerçekleĢme olasılığı,: Zararın gerçekleĢmesi halinde karĢılaĢılacak olan kayıp oranı (Teker,2006: 59).Bankalar operasyonel riskten kaynaklanan zararlarını ölçmek ve gerekli olanasgari sermayeyi belirlemek için 7 farklı kayıp türü belirlemiĢlerdir ve bu kayıptürlerini daha öncede standart yaklaĢımda belirtilmiĢ olan iĢ kollarından her birinedağıtmaktadırlar. Banka zararları bu hesaplama yoluyla 8 iĢ kolu ve 7 risk alanı iletoplam 56 kategoride izlenmektedir.Yukarıda belirtilmiĢ olan kayıp türleri Ģunlardan oluĢmaktadır:‣ Kurum içi hile ve dolandırıcılık olayları,‣ Kurum dıĢı hile ve dolandırıcılık olayları,‣ Ġstihdam uygulamaları ve iĢyeri güvenliğiyle ilgili kayıp olayları,‣ MüĢteriler, ürünler ve iĢ uygulamalarına iliĢkin kayıp olayları,‣ Fiziki varlıklara verilen zararlar ile ilgili olaylar,‣ Faaliyetlerin durması ve sistem hatalarına iliĢkin kayıp olayları,‣ ĠĢleme, teslimat ve süreç yönetimine iliĢkin kayıp olayları (MazıbaĢ, 2005a:10).


88Tablo 2.11. Ġleri Ölçüm YaklaĢımında Kullanılacak Operasyonel Risk MatrisiFaaliyetKollarıRisk GruplarıBanka Ġçi SuistimalBanka DıĢı SuistimalÇalıĢanların Uygulamaları veĠĢ Ortamı GüvenliğiMüĢteri, Ürün ve ĠĢ OrtamıGüvenliğiBanka Mallarına ZararSistemin ÇökmesiUlaĢım/ĠletimKurumsalFinansmanAlım-SatımFaaliyetleriBireysel BankacılıkTicari BankacılıkÖdeme veNetleĢtirmelerAracılık HizmetleriVarlık YönetimiBireysel AracılıkKaynak: Teker, 2006: 54Bankalar ileri ölçüm yaklaĢımı ile hangi faaliyet alanında daha çok riskemaruz kalabileceklerini ortaya koyabilmektedirler. Aynı zamanda bu yaklaĢım ileoperasyonel risklerini nasıl önleyebileceklerini daha iyi görebilmekte ve budoğrultuda kaynaklarını o Ģekilde yönlendirebilmektedirler.


89Büyük ölçekli ve karmaĢık yapıya sahip bankalar için ileri ölçüm yaklaĢımlarıkapsamında „kayıp dağılımı‟, „skor kartı‟ ve „senaryoya dayalı‟ ölçümyaklaĢımlarının kullanılması önerilmektedir.2.3.6.1.3.3.1. Kayıp Dağılımı YaklaĢımıKayıp dağılımı yaklaĢımı (KDY)‟nda içsel ölçüm yönteminden farklı olarakherhangi bir çarpım katsayısı kullanılmamaktadır. Bu yaklaĢımda piyasa riskininhesaplanmasında olduğu gibi VaR hesaplaması yapılmaktadır. KDY‟nda operasyonelfaaliyetler nedeniyle beklenen ve beklenmeyen kayıplar ortaya çıkmaktadır. KDY,ortaya çıkan beklenen ve beklenmeyen kayıplara iliĢkin doğru tahminler yapabilmekiçin bu operasyonel kayıpların sıklık ve Ģiddetini tahmin ederek ve standart aktüeryalteknikler kullanılarak modellenmesidir. KDY‟ını kullanacak bankalar operasyonelrisk matrisinde gösterilmiĢ olan 56 farklı kayıp türü için Operasyonel Riske MaruzDeğer (OpVaR) hesaplamak zorundadırlar. Bankalar operasyonel riskleri dolayısıylaayıracakları asgari sermaye tutarına 56 farklı kayıp türü için hesaplanmıĢ olan OpVartutarlarının her birini toplayarak ulaĢmaktadır.KDY yöntemini kullanacak bankaların kayıp dağılım verilerinin çok güvenilirolması operasyonel risk sermayesi hesaplamak için çok önemlidir. KDY operasyonelriski diğer yaklaĢımlardan farklı olarak brüt kâr üzerinden değil doğrudan kayıptutarı üzerinden hesaplamaktadır. Operasyonel risk hesaplamasında en önemli riskgöstergesi kayıp tutarıdır (Çiftçi, 2007: 89-90).KDY yöntemini uygulayan bankalar aĢağıdaki aĢamaları uygulamaktadırlar(Bolgün ve Akçay, 2009: 673):‣ Modellemede kullanılacak içsel ve dıĢsal verilerin toplanması,‣ Tüm faaliyet kollarının karĢılaĢabileceği risk türleri belirlenerek, her risktürünün ayrı ayrı olasılık ve Ģiddet düzeylerinin tanımlanması,‣ Monte Carlo Simülasyonu vb. diğer yöntemler uygulayarak kayıp dağılımınıntahmin edilmesi,‣ Sonuçlara dayanılarak sermayenin hesaplanması


90KDY‟nın önemli dezavantajları vardır. Bu dezavantajlar aĢağıda belirtilmiĢtir(TBB-Bankacılar Dergisi, 2006: 102):‣ KDY teknik ve organizasyonel maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle sadecebüyük bankalar tarafından kullanılabilmektedir.‣ Bankaların bu yöntemi uygulayabilmesi için güvenilir ve yeterli bir iç kayıpveri tabanına sahip olmaları gerekmektedir. Fakat iç verinin toplanması içingerekli sistemlerin tesis edilmesi çok zor bir süreç gerektirir.‣ Ġç kayıp verisi ileriye dönük bilgi veremez, risk ve kontrollerdekideğiĢiklikleri anında yansıtamaz, özellikle beklenmeyen kayıplarla ilgiliolarak kayıp verisi maruz kalınan risk konusunda değerlendirme yapmayayetecek miktarda bulunmayabilir. Bu nedenle; diğer bankalardan temin edilengüvenilir kayıp verilerinin yanı sıra, yapılan senaryo analizlerinden eldeedilen verilerin de oluĢturulan kayıp veri seti içerisine dahil edilmesi kabulgörmektedir.2.3.6.1.3.3.2. Skor Kartı YaklaĢımıSkor kart yaklaĢımı (SKY) bankanın geneli ya da her bir faaliyet kolu içinkabul görmüĢ bir yöntemle hesaplanan toplam operasyonel risk sermayesini hareketnoktası kabul eden ve sermayeyi her bir operasyonel risk ünitesine dağıtarak ortayaçıkacak operasyonel risk geliĢmeleri ve sermaye ihtiyaçlarını üniteler bazında skorkartlara dayanarak takip etmeye dayanan bir sistemdir (Çağıl, 2006: 104).SKY‟da tahsis edilen sermayenin seviyesi, risklerle ilgili kontrollerin varlığıve etkililiği konusunda yapılan değerlendirmeye dayanmaktadır. Budeğerlendirmeler, derecelendirme amaçlı olarak sorulan sorulara verilen cevaplardanelde edilmektedir. Ardından, skor kart sorularına verilen cevaplar asgari yasalsermaye yeterliliğinin belirlenmesi için uygun bir Ģekilde ağırlıklandırılan her bir iĢkolu ve risk sınıfı birleĢimi için risk derecelerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır.Bu Ģekilde bir yöntemin benimsenmesi riske duyarlı sermaye tahsisiyle birliktegerekli iĢ kollarında kontrollerin güçlendirilmesi için gerekli teĢvikleri desağlamaktadır (MazıbaĢ, 2006: 7).


91SKY diğer ileri ölçüm yaklaĢımlarından farklı olarak ileriye dönük bir bakıĢaçısı yansıtan bir yaklaĢımdır. Bu yaklaĢımda bankalar, ilk olarak bankanın tamamınıveya faaliyet kolu düzeyini esas alarak operasyonel riskleri değerlendirir, risk bazlısermayeyi hesaplar ve söz konusu risk bazlı operasyonel risk sermayesininsorumluluğunu ilgili iĢ birimi yöneticisine verirler. Bu sayede gelecektekioperasyonel risk kayıplarının sıklığı ve Ģiddetini azaltacak risk yönetme stratejilerigeliĢtirilebilmektedir. Fakat, bu yöntemin en zayıf yönü faaliyet kolu yöneticileritarafından doldurulacak olan skor kartların göreceli olarak öznel olması ve sorulacaksoruların, ölçüm ve puanlama yönteminin sık sık gözden geçirilmesi gerekliliğidir.YaklaĢımın öznel olmasının getirdiği olumsuzluğu azaltmak için geçmiĢ kayıptutarları ile öz değerlendirme sonuçları skor kart yaklaĢımının sonuçlarınındoğrulanmasında kullanılmalıdır (TBB-Bankacılar Dergisi, 2006: 102).2.3.6.1.3.3.3. Senaryoya Dayalı GeliĢmiĢ Ölçüm YaklaĢımıBir banka, yüksek tutarlı kayıp olaylarıyla ilgili maruz bulunduğu riskdüzeyini değerlendirmek amacıyla, dıĢ verilerle bağlantılı olarak bir uzman görüĢünedayalı senaryo analizi yöntemini kullanabilir. Senaryo analizi yaklaĢımı, yüksektutarlı kayıp olayları hakkında gerekçelere dayanan değerlendirmeler yapabilmekiçin, deneyimli yöneticiler ve risk yönetim uzmanlarının bilgisine dayanır. Örneğin,bu uzman değerlendirmeleri, varsayılan bir istatistiksel kayıp dağılımınınparametreleri olarak ifade edilebilir. Ayrıca, senaryo analizi, bankanın operasyonelrisk ölçümü çerçevesi içinde kullanılan korelasyon varsayımlarından sapmalarınetkisini değerlendirmek ve özellikle, birden fazla eĢzamanlı operasyonel risk kayıpolayından kaynaklanabilecek olası zararları değerlendirmek amacıyla dakullanılmalıdır. Zaman içinde bu değerlendirmelerin makul değerlendirmeler olarakkalmalarını sağlamak için fiilen gerçekleĢen kayıp olayı deneyimleriylekarĢılaĢtırılmak suretiyle doğrulanması ve gerekirse yeniden değerlendirilmesigereklidir (Basel Komitesi, 2006: 201).Senaryoya dayalı geliĢmiĢ ölçüm yaklaĢımında altı adım bulunmaktadır:‣ Senaryo oluĢturma‣ Senaryoların değerlendirilmesi


92‣ Veri kalitesi kontrolü‣ Parametre değerlerinin belirlenmesi‣ Model ve parametrelerin uygulanmaya alınması‣ Model çıktılarının değerlendirilmesi.2.3.6.2. Ġkinci Yapısal Blok: Denetim Otoritesinin ĠncelemesiBasel Komitesi yeni düzenlemeyle beraber gözetim prosedürlerine yönelikyenilikler getirmiĢtir. Ġkinci yapısal blok ile denetim otoritesi bankaların riskyönetimi yaklaĢımlarını inceler ve gerekli gördüğü durumlarda müdahalede bulunur.Bankalar bu yapısal blokta kendi risklerini izleme ve yönetme konusunda daha ileriteknikleri geliĢtirip kullanma yönünde teĢvik edilmektedir. Denetim otoriteleribankaların risk profillerine göre belirlenmiĢ olan asgari %8 oranındakisermayelerinin bu oranın altına düĢmesini engellemek için önceden müdahaledebulunurlar ve bankaların asgari sermayenin üzerinde çalıĢmasını sağlarlar. Denetimotoriteleri sermayenin asgari düzeyin altına düĢmesi durumunda ise gerekliönlemlerin alınmasını sağlarlar. Basel Komitesi ikinci yapısal blok ile krediyoğunlaĢma riski, likidite riski, bilançoya iliĢkin faiz oranı riski, strateji riski, artansınır ötesi iletiĢim ve iĢbirliği ile menkul kıymetleĢtirmenin ne Ģekilde ele alınacağınıda içerecek Ģekilde bankacılık risklerini ele almaktadır.Basel Komitesi, bankanın riskleri için bulundurduğu sermaye miktarı ilebankanın risk yönetimi ve iç kontrol süreçlerinin gücü ve etkililiği arasındaki iliĢkiyibenimsemektedir. Ancak sermayenin artırılması, bankanın risklerindeki artıĢınkarĢılanmasında tek yöntem olarak görülmemelidir. Risklerle ilgili olarak riskyönetiminin güçlendirilmesi, içsel limitlerin uygulanması, karĢılıkların ve yedeklerinseviyesinin güçlendirilmesi ve iç kontrollerin düzeltilmesi gibi araçlar da dikkatealınmalıdır. Ayrıca, sermaye temel olarak yetersiz iç kontrol veya risk yönetimisüreçlerine bir alternatif olarak görülmemelidir (Basel Komitesi, 2006: 264).Ġkinci yapısal bloğun temel amaçları aĢağıda belirtilmiĢtir (MazıbaĢ, 2004: 6):‣ Bankaların, taĢıdıkları tüm risklerin bilincinde faaliyet göstermeleri‣ Risklerini yönetebilme kabiliyetlerinin geliĢtirilmesi


93‣ Risklerini yönetebilmek amacıyla gerekli iç kontrol ve risk yönetimisistemlerine sahip olmaları‣ Bu sistemlerini güvenilir ve etkin bir Ģekilde çalıĢtırmaları‣ Gerçek risk profiline uygun sermaye tutulmasının sağlanması‣ Yasal sermayeleri ile ekonomik sermayelerinin birbirine yaklaĢmasınınsağlanması‣ Denetimin her bankanın özelliklerine göre Ģekillenmesi.Denetim otoritesinin incelemesine yönelik dört temel prensip bulunmaktadır.Bu prensipler Ģunlardan oluĢmaktadır (Yayla ve Kaya, 2005: 11-12):‣ Birinci prensibe göre bankalar risk profillerine ve stratejilerine uygunsermaye yeterliliğini değerlendirebilecekleri bir sürece sahip olmalıdırlar. Buprensibe göre, banka yönetim kurulu ve yöneticileri tarafından yapılan birgözden geçirme süreci olmalı, sermaye yeterliliğinin değerlendirilmesisağlıklı yapılmalı, kapsamlı risk yönetimi gerçekleĢtirilmeli, iç kontrolgözden geçirilmeli ve izleme ile raporlama yapılmalıdır.‣ Ġkinci prensip, denetleyici otoritenin bankaların içsel sermaye yeterlilikdeğerlendirmeleri ve stratejilerinin yanında ihtiyati sermaye rasyolarına olanuyumlarının gözden geçirilmesi suretiyle bir değerlendirme yapmasınailiĢkindir. Dolayısıyla resmi otoritenin yapacağı değerlendirmenin, yerindedenetlemek, uzaktan izlemek ve değerlendirmek, banka yönetimiylegörüĢmeler yapmak, sermaye yeterliliğine iliĢkin bağımsız denetimraporlarını dikkate almak ve periyodik raporlamalar istemek gibibileĢenlerden oluĢmuĢtur.‣ Resmi otoritenin, asgari yasal sermaye yeterliliği rasyosunun tutturulmasınınyanı sıra gerekli olduğunu düĢündüğü durumlarda bankalarda asgari oranın daüzerinde sermaye tutulmasını talep edebileceği hususu, üçüncü ilkedebelirtilmiĢtir.‣ Dördüncü ilke ise, banka sermayesinin belirlenen asgari yükümlülüğün altınadüĢmemesi için bankanın kendi risk karakteristiğine uygun tedbirlerin resmiotorite tarafından önceden alınmasının sağlanmasına iliĢkindir. BunungerçekleĢmesi için resmi otorite, bankayı yoğun denetime veya yakındanizlemeye alabilir, kâr payı dağıtımında kısıtlamalara gidebilir veya bankadan


94sermayenin artırılması yönünde bir eylem planı talep edebileceği gibi acilensermaye artırımını da isteyebilir.Bu kriterlerin uygulanmasında, birçok durumda denetimcilerle bankalararasında diyaloga gerek duyulacaktır. Ayrıca, denetimcilerinde konuyla ilgili eğitimalmaları gereken durumlar ortaya çıkabilecektir. Komite ve BIS‟in Finansal ĠstikrarEnstitüsü danıĢmanlık konusunda yardımcı olabileceklerdir (TBB, 2002: 9).2.3.6.3. Üçüncü Yapısal Blok: Piyasa DisipliniPiyasa disiplini, birinci yapısal blok ve ikinci yapısal bloğun tamamlayıcısıĢeklindedir ve bu disiplin yeni yapıda bankaların daha Ģeffaf bir yapı sergilemeleri ilesağlanacaktır. Piyasa disiplini ile bankaların sermaye yeterliliği ve risk ölçümyöntemlerini içeren önemli konularda kamuya açıklama yapması gerekliliğidoğmuĢtur. Açıklanan bu bilgiler ile bankalar arasında karĢılaĢtırma yapılabilmesihedeflenmiĢtir. Bu yapısal blok ile bankaların daha saydam ve anlaĢılabilirfaaliyetlerde bulunması teĢvik edilmekte ve piyasa katılımcıları bankalardan eldeetmiĢ oldukları bilgilerle yatırım kararlarını verebilmekte aynı zamanda bankalarıödüllendirme ya da cezalandırma Ģeklinde tepkiler verebilmektedir. Bu sebeple BaselKomitesi piyasadaki yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek her türlü bilgininyatırımcılara zamanında, eĢanlı, eksiksiz ve öngörülen standart ve niteliklere uygunbir Ģekilde açıklanmasını gerekli görmektedir.Bu yapısal blokta Basel-I uzlaĢısında olmayan bir bileĢen, yani bankalarınfinansal durumları hakkında kamuya nasıl bilgi açıklamak zorunda oldukları hususuayrıntılı olarak yer almaktadır. Söz konusu blokta, yine önemlilik derecesi dikkatealınarak bir banka grubunun nasıl konsolide edildiğinin açıklanması gerekmektedir.Sermaye yapısı, portföy yapısı ve riskler dikkate alınarak, sermaye yeterliliği, krediriski, hisse senedi Ģeklinde yapılan yatırımların riski, kredi riskini azaltma teknikleri,piyasa riski, menkul kıymetleĢtirme riski ve faiz riski gibi bileĢenlerin açıklanmasıtalep edilmektedir (Yayla ve Kaya, 2005: 12).Bankalar rekabet güçlerini azaltabilecek, portföy değerlerinin düĢmesineneden olabilecek ticari sır niteliğindeki özel ve gizli bilgileri açıklamayabilirler fakataçıklamama nedenlerini kamuya bildirmeleri gerekmektedir.


95ÜÇÜNCÜ BÖLÜM3. TÜRKĠYE‟DE VE DÜNYADA BANKACILIK SEKTÖRÜ RĠSKYÖNETĠMĠ UYGULAMALARI VE DÜZENLEMELERĠ3.1. GeçmiĢten Günümüze Kadar Türkiye‟de Bankacılık SektöründeRisk YönetimiUluslararası mali piyasalar 1980 ve 1990'lı yıllar da esaslı bir geçiĢ dönemiyaĢamıĢtır. Bir taraftan karmaĢık ve değiĢken iĢlemlerin ortaya çıkması piyasalardabelirsizliği artırırken öte yandan dinamik ve rekabetçi finans sektöründeki piyasakatılımcıları eskisinden daha büyük mali risklerle karĢı karĢıya kalmıĢlardır. BudeğiĢimlerin nedenlerinden bazılarını Ģöyle sıralayabiliriz; uluslararası piyasalarıngloballeĢmesi, uluslararası piyasaların giderek daha da değiĢken olması, uluslararasıpiyasalardaki Ģartların değiĢmesi sonucunda karmaĢık yapılı yeni yatırımalternatiflerinin ortaya çıkması (Okay, 2002: 123).Kredi riski, para ve sermaye piyasaları istikrarlı olan geliĢmiĢ ülkelerde enönemli risk olarak algılanırken, geliĢmekte olan ülkelerde ise piyasa riskleribankaları ciddi zararlarla karĢı karĢıya bırakabilmektedir. Kredi riski geliĢmekte olanülkelerde de normal piyasa koĢullarında önem gösteren bir risk türüdür. Türkbankacılık sektörü, çoğunlukla kredi, likidite, faiz ve kur riskleri ile karĢı karĢıyakalmaktadır (BabuĢcu, 2005: 231).1989 yılında uygulamaya konulan “Türk Parası Kıymetini Koruma KanunuHakkında 32 Sayılı Karar”la birlikte Türk Lirasının yabancı paralaradönüĢtürülebilirliğini ve sermaye hareketlerinin serbestleĢmesini sağlayan, bu yollaekonomisinin dıĢa açılması konusunda çok önemli bir adım atan Türkiye, bunun birsonucu olarak uluslararası finansal risklere de açık hale gelmiĢtir. Fakat, geliĢmiĢülke ekonomileri düzeyine çıkmaya dönük olarak atılan bu çok önemli adımdansonraki süreç iyi yönetilememiĢ ve sonuçta Türk ekonomisi büyük ölçekli krizlerlekarĢı karĢıya kalmıĢtır (Ayan, 2007: 43).


96Türkiye’de Bankacılık Sektöründe Risk YönetimiBasel I – RiskAğırlıklı AktifKavramıRisk yönetimi teorisi vedisiplini yapılanması ileriski modellemedegeliĢmelerBDDK‟nınkurulması2001BankacılıkKrizi“Bankacılık YenidenYapılandırmaProgramının”yürürlüğe girmesi“Kredilerin yenidenyapılandırılması vefaiz indirimleriningündeme gelmesiTÜRKĠYE‟DE Risk Yönetimi1980‟lerinsonu1990‟ların ilkyarısı1990‟ların II.yarısı2000‟li yıllar2008 sonrası“Riske Maruz Değer”modelleri ile riskinsayısallaĢtırılması“Ġç Denetim ve RiskYönetim Sistemleri”yönetmeliğinin devreyealınması“Ġç SistemlerYönetmeliği”olarakgüncellenmesiGlobalKrizBağımsız risk yönetimi ve içkontrol birimlerininoluĢturulmasıBasel II / ĠleriuygulamalarınhazırlıklarınınbaĢlatılmasıġekil 3.1. Türkiye‟de Bankacılık Sektöründe Risk YönetimiKaynak: KPMG, 2009: 41974 yılında 10 ülkenin merkez bankaları tarafından oluĢturulan BaselKomitesi 1988 yılında kredi riskinin ölçümüne yönelik sermaye yeterlilik rasyosunuyayımlamıĢtır. Bankalar bu tarihten sonra kredi riskleri için asgari %8 oranındasermaye bulundurmak durumunda kalmıĢlardır. %8 oranına bankalar aĢamalı birĢekilde geçmiĢlerdir. 1989 yılında %5 ile baĢlayarak, her yıl sermaye oranı bir bazpuan artırılmıĢ ve 1992 yılında %8 seviyesine ulaĢılmıĢtır. Türkiye‟de kredi riskleri


97için sermaye yeterlilik rasyosunu uygulamaya bu tarihten itibaren aĢamalı bir ĢekildebaĢlamıĢtır.1996 yılından itibaren Basel-I‟de sermaye yeterlilik rasyosu hesaplamalarınadahil edilmiĢ olan piyasa riski Türkiye‟de 2001 yılında yürürlüğe giren BankalarınSermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine ĠliĢkin YönetmelikleBankaların piyasa riskine maruz tutarları konsolide ve konsolide olmayan esaslaragöre hesaplamaları hüküm altına alınmıĢtır. Konsolide olmayan piyasa riskine maruztutar 01.01.2002 tarihinden itibaren, konsolide bazda hesaplanan piyasa riskinemaruz tutar ise 01.07.2002 tarihinden itibaren sermaye yeterliliği rasyosuna dahiledilmiĢtir (BabuĢcu, 2005: 232). Yani Türkiye Basel-I‟e tam uyumunu 2002 yılındagerçekleĢtirmiĢtir. Bu dönemde ise artık Basel-I son dönemini yaĢamaktadır çünküBasel-II için 1999 yılında ilk istiĢare metin yayımlanmıĢtır.Türkiye‟de 1990‟lı yılların sonuna gelindiğinde bankalar kanunu değiĢimigöze çarpmaktadır. 1999 yılında 4389 sayılı kanun yerini 4491 sayılı bankacılıkkanuna bırakmıĢtır. Bankaların mali yapılarının ve bankacılık sisteminin gözetim vedenetiminin güçlendirilmesi konusunda radikal değiĢim Bankalar Kanunu olmuĢtur.4491 sayılı kanun, ilgili dönem içerisinde Avrupa Birliği direktifleri ile birlikte diğergenel kabul görmüĢ uluslararası uygulamalar da dikkate alınarak hazırlanmıĢtır.Bankalar kanunu ile mali sistemin güven ve istikrarını sağlama amacına yönelikolarak ülkemizdeki banka denetim ve gözetimin etkinliğinin artırılmasının yanında,bu alandaki uluslararası standartlarla uyumda sağlanmıĢtır. 4491 sayılı yeni BankalarKanunu‟nun beraberinde getirdiği ana değiĢiklikler arasında (Bolgün ve Akçay,2009: 124);‣ Ġdari ve mali açıdan tamamen bağımsız bir denetim ve gözetim otoritesiolarak BDDK‟nın kurulması,‣ Banka denetim ve gözetim yetkilerinin BDDK‟ya devredilmesi,‣ Banka kuruluĢu için gereken Ģartların ağırlaĢtırılması,‣ Bankaların uygun bir iç denetim ve risk yönetim sistemine sahip olmalarıĢartı,‣ Büyük kredi tanımı ve kredi limitleri,


98‣ Mali bünyesi zayıflayan bankalara iliĢkin olarak alınacak tedbirlerin dahadetaylı ve kapsamlı olarak düzenlenmesi,‣ Banka ortakları ve yöneticilerinin Ģahsi sorumluluklarının artırılması yeralmaktadır.Türkiye‟de 21 ġubat 2001 yılına gelindiğinde ise Türk bankacılığını çokderinden etkileyen bir bankacılık krizi yaĢanmıĢtır. 2001 krizi sonrasında bankalarınyeniden yapılandırması çerçevesinde; bankalarda sermaye yeterliliği sağlanması,pozisyon açıklarının limitler dâhilinde değerlendirilmesi, etkin risk yönetim sistemikurulması, hazine kâğıtlarının yerini kredilerin alması, gözetim ve denetimetkinliklerinin artırılması, bankacılık sektörünün mali yapısının güçlendirilmesi,kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılmasıkararlaĢtırılmıĢtır. Bu krizin Türkiye‟de risk yönetimine etkileri ise aĢağıdaki gibiolmuĢtur (KPMG, 2009: 5-6):‣ “Ġç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri” yönetmeliği yürürlüğe girmiĢtir(08.02.2001 tarihinde yayımlanmıĢ, 01.11.2006 tarihinde “Ġç SistemlerYönetmeliği” olarak güncellenmiĢtir),‣ “Bankacılık Yeniden Yapılandırma Programı” yürürlüğe girmiĢtir,‣ Bankalarda bağımsız risk yönetimi, iç kontrol ve iç denetim birimlerioluĢturulmuĢtur,‣ Yönetim kurulu, risk yönetimi strateji ve politikalarının belirlenmesinden, içsistemlerinin kurulmasından ve etkinliğinin izlenmesinden nihai sorumlu halegelmiĢtir,‣ Denetim komitesinin yönetim kurulu adına iç sistemlerin etkinliğini izlemesive sonuçları yönetim kurulu ile paylaĢması ana sorumluluğu haline gelmiĢtir.Ülkemizdeki bankaların iç sistemler ve risk yönetim yapısı ile iĢleyiĢiaĢağıdaki Ģekilde gösterilmiĢtir.


99BankaOrtaklarıTeftiĢKuruluBaĢkanMüfettiĢlerĠç KontrolĠĢlevi(Konsolide)Ġç KontrolMerkeziBaĢkanĠç KontrolElemanlarıDENETĠMKOMĠTESĠĠç Denetim ĠĢlevininSürdürülmesinden SorumluYönetim Kurulu ÜyesiÜst DüzeyRisk KomitesiBanka RiskKomitesiBaĢkanMünferitAlt RiskKomiteleriBaĢkanlarıRisk YönetimiGrubuKredi riskiYönetimKomitesiRiskYönetimElemanlarıPiyasa RiskiYönetimKomitesiRiskYönetimElemanlarıOperasyonelRiskYönetimKomitesiRiskYönetimElemanlarıĠĢ Birimi(1)YatırımBankacılığı*MünferitFaaliyetKolları-Kredi Riski-Piyasa Riski-OperasyonelRiskYÖNETĠMKURULUMurahhasAza/MurahhasAzalar veya ÜstDüzey Ġcra BaĢkanıÜst DüzeyYönetimĠĢ Birimi(2)Bankacılık*MünferitFaaliyetKolları-Kredi Riski-Piyasa Riski-OperasyonelRiskStratejik PlanKomitesiAktif/PasifYönetimKomitesiKrediKomitesiĠĢ Birimi(3)DiğerFaaliyetler*MünferitFaaliyetKolları-Kredi Riski-Piyasa Riski-OperasyonelRiskTemel ĠĢ Birimleri Bazında Konsolide ĠĢlevselFaaliyetlerġekil 3.2. Bankalarda Ġç Sistemin – Risk Yönetiminin Yapısı ve ĠĢleyiĢiKaynak: Tuna, 2005: 11Ġlerleyen süreçte Basel-I‟in yetersiz kalması nedeniyle Basel-II için ilkistiĢare metin 1999 yılında yayımlanmıĢ ve Basel-II‟ye giden yolun yönübelirlenmeye baĢlanmıĢtır. Gelen eleĢtiriler ve öneriler ile birlikte yeni istiĢaremetinleri yayımlanmıĢ ve Basel-II nihai metni 26 Haziran 2004‟te yayımlanmıĢtır.Basel-II G-10 ülkeleri için 2007 yılı baĢından itibaren uygulanması planlanmıĢ dahaileri ölçüm yaklaĢımları için ise planlanan tarih 2008 yılı baĢı olmuĢtur. Basel-II‟ninAvrupa Birliğinde 2007 yılında yürürlüğe girmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Türkiye‟deBasel-II‟ye geçiĢ için yol haritaları belirlemiĢ ve sayısal etki çalıĢmaları yürütmüĢtür.Türk bankacılık sektörü mevzuatı 1/11/2005 tarihinde Resmi Gazete‟de yayımlanan


1005411 sayılı bankacılık kanunun devreye girmesiyle Türk bankacılık sektörümevzuatı, AB ve Basel-II‟ye uyum çerçevesinde yapılanmasını sürdürmüĢtür.Türkiye‟de bu uyum çalıĢmaları BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB)bünyesinde oluĢturulan, sektördeki kurumlarla eĢgüdüm sağlamak için HazineMüsteĢarlığı, Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu‟nun da katıldığı birkomite tarafından yürütülmektedir.Türk Bankacılık sisteminin ve ilgili kurumların Basel-II için yapmıĢ olduklarıhazırlık çalıĢmaları aĢağıda gösterilmiĢtir (Tanyıldız, 2007: 131):‣ Basel-II 3. Sayısal Etki ÇalıĢması: Basel Komitesi tarafından 2002 yılısonunda gerçekleĢtirilen G-10 ülkesi dıĢındaki ülkelerin de katıldığı ilksayısal etki çalıĢması olan üçüncü sayısal etki çalıĢmasına (QIS-3) Türkiye 6büyük banka ile katılmıĢtır.‣ Basel-II‟ye Yönelik 4 Komite: BDDK bünyesinde bulunan ilgili birimlerinkatılımıyla Basel-II Proje Komitesi ve Risk Odaklı Denetim Sistemi ProjeKomitesi oluĢturulmuĢtur. Bu iki çalıĢma komitesinin amacı Basel-II ile ilgiliteknik konularda araĢtırmalar yapmaktır. Basel-II‟ye yönelik olarakoluĢturulan diğer 2 komite ise; Mart 2003 tarihinde, Basel-II düzenlemesihakkında sektörün bilgilendirilmesi, bankacılık sisteminin görüĢlerinin dilegetirilmesi ve ortak bir sinerji belirlenmesi amacıyla BDDK yetkilileri ileTBB ve çeĢitli bankaların üst düzey yöneticilerinden oluĢan Basel-IIYönlendirme Komitesi kurulmuĢtur. Komite ayda bir defa bir araya gelmekteve Basel-II‟ye geçiĢe iliĢkin çeĢitli çalıĢmalar yapmaktadır. Son olarak Ekim2004‟te BDDK, Hazine MüsteĢarlığı, TCMB, SPK ve Bankalar Birliğiyetkililerinin katılımıyla, Basel-II‟ye iliĢkin çeĢitli konularda uyumusağlamak ve istiĢari nitelikte kararlar almak amacıyla, Basel-II koordinasyonkomitesi oluĢturulmuĢtur.‣ QIS-TR (Yerel Sayısal Etki) ÇalıĢması: QIS–3 Sayısal Etki ÇalıĢmasındankazanılan tecrübelerden yararlanarak bankacılık sektörünün %95‟inioluĢturan 23 bankanın katılımıyla gerçekleĢtirilen, daha geniĢ kapsamlı yerelbir sayısal etki çalıĢması (QIS-TR) yapılmıĢtır. BDDK QIS-TR (YerelSayısal Etki) çalıĢmasının sonuçlarını Aralık 2004 tarihli „Basel-II SayısalEtki ÇalıĢması Değerlendirme Raporu‟ ile kamuoyuna duyurmuĢtur.


101BDDK, Basel-II için uyum sürecinin adımlarının atılacağı yol haritasınıntaslağını 30 Mayıs 2005 tarihinde açıklamıĢtır. Yol haritasında belirtilen hususlarbankalara prensip olarak konsolide bazda uygulanması öngörülmüĢtür. Yolharitasının temel özelliği, dinamik değerlendirme sürecine tabi olması ve ilerideortaya çıkabilecek geliĢmelerle birlikte güncellenebilmesidir. Yol haritasında yeralan hususlarda Basel-II hükümleri ile birlikte AB direktifleri de dikkate alınacaktır.AB direktiflerinin Basel-II hükümlerinden farklılaĢtığı bir durumda AB direktifleriesas olacaktır. Bankalar için hangi risk modelinin kullanılacağına ise bankalarınyönetim kurulları karar verecektir (BDDK, 2005b: 2).Tablo 3.1. Türkiye‟nin Basel-II Yol Haritası (30/05/2005 Tarihli Taslak)02/2007Piyasa RiskiParalelUygulamaStandartYaklaĢımParalelUygulama 09/2007StandartYaklaĢımınınYürürlüğeGirmesi vePiyasa RiskiModelininKullanımınınZorunlu HaleGelmesi01/2008 01/2009Kredi Riski 06/2007 08/2007 Op.RiskPiyasa RiskiGeliĢmiĢOperasyonel RiskYaklaĢımlaraFaiz Oranı RiskiiliĢkinve Likidite RiskiDüzenlemelerinYönetimleri içinYayımlanmasıDüzenlemelerinyayımlanması01/2008GeliĢmiĢYöntemlerParalelUygulamaGeliĢmiĢYaklaĢımlaraĠzin VerilmeSürecininBaĢlatılmasıKaynak: Yalçın vd., 2006: 12


102Tablo 3.2. Sermaye Yeterliliği UzlaĢıları ve Türkiye‟nin Basel-II Yol HaritasıSermaye Yeterliliği UzlaĢıları1988 Uygulanmakta olan Basel-I düzenlemesinin yayımlanması1992 sonu Basel-I‟in uygulanması için belirlenen son tarihEkim 1998Haziran 1999Ocak 2001Nisan 2003Haziran 2004Ana Sermayeye Dahil Edilmesi Kabul Edilen EnstrümanlarYeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi- 1.TaslakYeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi- 2.TaslakYeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi- 3.TaslakYeni Sermaye Düzenlemesi- Nihai Metin2007 BaĢı Uygulamaya geçiĢ (G-10) Üç yıllık geçiĢ dönemi baĢı2009 BaĢı Kredi riski için ĠDD, operasyonel risk için GÖYyaklaĢımlarının uygulanmaya baĢlanmasıTürkiye‟nin Basel-II Yol HaritasıHaziran 2006Mart 2007Aralık 2007Operasyonel, Kredi, Piyasa ve Likidite risklerine dairdüzenlemelerin BDDK tarafından yayınlanmasıBasel-II ve alt düzenlemelerinin, Muhasebe UygulamaYönetmeliğinin yayımlanmasıBasel-I ve Basel-II hesaplamalarının paralel uygulanması2008 Basel-II hükümlerinin yürürlüğe girmesi, bankaların krediriskine iliĢkin standart yöntem ile operasyonel riske ait temelgösterge yaklaĢımını zorunlu olarak kullanması (piyasayapıcısı bankaların piyasa riski modeli kullanımzorunluluğu)2012 Kredi ve operasyonel riske ait ileri ölçüm yöntemlerinin izinsüreci baĢlangıcıKaynak: Mercan, 2006: 21, alıntılayan AvcıbaĢı, 2008: 16


103Türkiye açısından bakıldığı zaman hem Hazinenin hem de Türk bankalarınınborçlanma maliyetleri ve imkânlarının Basel-II‟den etkilenip etkilenmeyeceği veyane Ģiddetle etkileneceği türünden tartıĢmaların Türkiye‟nin Basel-II‟yi uygulayıpuygulamaması ile doğrudan bir iliĢkisi yoktur. Türkiye Basel-II‟yi uygulamamıĢ olsadahi Basel-II‟den etkilenecektir. Burada önemli olan Türkiye‟ye ve Türk bankalarınaborç veren bankaların tabi oldukları rejimdir (AltıntaĢ, 2006: 96). Bu yüzden TürkiyeBasel-II‟ye uyum çalıĢmaları için yol haritalarını belirlemiĢtir.Basel-II hükümlerinin AB müktesebatına dâhil edilmesi sonucunda BDDKuygulamalarının da AB müktesebatı esas alınarak yürütülmesi gereği duyulmuĢtur.Türk Bankacılık Sisteminde sermaye yeterliliğinin hesaplanması, 1 Kasım 2006tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesineve Değerlendirilmesine ĠliĢkin Yönetmelik” esas alınarak yapılmaktadır. Buyönetmelik ile Basel-II‟nin getirdiği temel değiĢikliklerden biri karĢılanmıĢ veHaziran 2007 itibarıyla operasyonel risk kalemi sermaye yeterliliği hesaplamalarınadahil edilmiĢtir. Bu tarihten itibaren Basel-II‟ye iliĢkin AB direktiflerine kısmenuyumlu sermaye yeterliliği hesaplamasına geçilmiĢtir (BDDK, 2008a: 1).Basel-II uzlaĢısına uyum sağlanması için çok önemli bir yol gösteren30.05.2005 tarihli taslağa göre Türk bankacılık sektörünün hazırlıklarını 2007 yılısonunda tamamlamıĢ olması öngörülmektedir. Ġçsel modellerin kullanımı için iseöngörülen tarih 2008 yılı sonu olmuĢtur.2008 yılında ülkemizde uygulanmaya baĢlaması öngörülen bankalarınsermaye yeterliliği ölçümünde esas alınacak kredi riskinin derecelendirmeye dayalıhesaplanmasına iliĢkin uygulamanın 2009 yılı baĢına ertelenmesi hususu BDDKtarafından Haziran 2007‟de bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulmuĢtur.Bahse konu olan standartların uygulanmasını zorunlu hale getirecek hükümleri içerenyeni Türk Ticaret Kanunu tasarısı yasalaĢmamıĢ olması ile reel sektör kuruluĢlarınıntemsilcilerinin de söz konusu derecelendirmenin ertelenmesi yönündeki talepleriBDDK‟nın uygulamayı ertelemesinde önemli rol oynamıĢtır (AvcıbaĢı, 2008: 15).25 Haziran 2008 tarihinde BDDK tarafından yapılan bir açıklama ile 2009yılında uygulanması gereken kredi riskinin derecelendirmeye dayalı olarak


104hesaplanmasına iliĢkin uygulamanın ileri bir tarihe ertelenmesine karar verilmiĢtirfakat bu tarih belirli bir tarih değildir yani süresiz olarak ertelenmiĢtir.BDDK tarafından yapılan açıklama Ģu Ģekildedir; Türk Bankacılık sektörününBasel-II‟ye 01.01.2009 tarihinde geçiĢine yönelik Kurumumuzca yürütülençalıĢmalar sonucunda önemli mesafeler kaydedilmiĢ olmakla beraber, son dönemdeuluslararası finansal piyasalarda yaĢanan sebepleri ve etkileri derin ve belirsizgeliĢmeler ıĢığında özellikle seküritizasyon ve likidite riski açılarından Basel-IIuzlaĢısında eksiklikler tespit edilmiĢtir. Bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla ilgilidökümanlarda değiĢiklik çalıĢmalarının uluslararası düzeyde devam ettiğibilinmektedir. Bu değiĢiklik çalıĢmaları yanında, uygulama sonuçları bu süreçteoldukça önemli olan Türk Ticaret Kanunu tasarısının henüz yasalaĢmaması, finans vereel sektör temsilcilerinin Basel-II‟nin uygulanma zamanlamasına iliĢkin görüĢleri dedikkate alınarak bankaların sermaye yeterliliğinin ölçümünde esas alınacak krediriskinin derecelendirmeye dayalı olarak hesaplanmasına iliĢkin uygulamanın ileri birtarihe ertelenmesi uygun görülmüĢtür (BDDK, 2008a: 1-2).Ertelenen SYR hesaplamasında kredi riskinin hesaplama Ģeklinin teminat esasalınarak değil müĢteri kredi değerliliğinin esas alınarak hesaplanmasıdır. Çünkühalen bankalarımız SYR hesaplamasında eski haliyle kredi riskini ve operasyonelriski dikkate almaktadır. Dolayısı ile bu durumda ertelenen, SYR hesaplamasındasadece kredi riskinin yeni hesaplama Ģeklidir. BDDK‟nın yapmıĢ olduğu ertelemeaçıklaması ile neleri erteledik aĢağıda belirtilmiĢtir (BabuĢcu, 2009: 110-112):‣ Daha hassas bir risk ölçümünü,‣ Bankaların öz kaynak takviyesi konusunda kısa vadede önlem almalarıgerekliliğini‣ Banka ile iliĢkide bulunacak firmalardan kayıt dıĢı faaliyetleri olanların kısasürede kayıt altına alınması gerekliliğini,‣ Banka ile iliĢkide bulunacak firmalardan faaliyetlerinin tamamı kayıt altındaolsa bile, kurumsallaĢmaya yönelik faaliyetlerini yoğunlaĢtırmalarını,‣ Kamunun borçlanma faaliyetlerinde ekonomik dengeleri bozmayacak, kalıcıçözümler üretmesi gerekliliğini,


105‣ Finansal kurumların yurtdıĢı finansal kurumları ile olan iliĢkilerinde eldeedebilecekleri maliyet avantajını,‣ Derecelendirme firmalarının kuruluĢuna yönelik hızlı atılan adımları,‣ BaĢta finans kurumları olmak üzere, firmaları, kamunun borçlanmakonusunda disipline olma gerekliliğini erteledik.3.2. Türkiye‟de Risk Yönetiminin Mevcut Durumu ve BankacılıkSektörü Eylül 2010 Basel-II Ġlerleme RaporuTürkiye‟nin risk yönetimindeki son durumuna baktığımız zaman geçmiĢe aitdata eksiklikleri, IT sistemlerindeki eksiklikler, denetim gereklilikleri konusundakibelirsizlikler, içsel modellerin sonuçlarının verimliliği konusundaki eksiklikler gözeçarpmaktadır.


106GeçmiĢe ait dataeksikliği‣ GeçmiĢteki Yüksek enflasyon, 2001 ve2008 finansal krizi ile eksik piyasa verileridolayısıyla, veri tabanları Piyasa Riski,Kredi Riski ve Operasyonel Riskmodellerinde temel alınacak kadar tatminedici değildirIT sistemlerindekieksiklikler‣ IT sistemleri genel olarak risk modellememodüllerini, risk ve denetim raporlarınıyeteri kadar desteklememekte veMuhasebe Risk Departmanlarında ağırmanuel iĢ yüküne sebep olmaktadır‣ Sistemlerin girdi ve çıktıları birbirleriyletutarlı değildirDenetim gerekliliklerikonusundaki belirsizlik‣ Basel-II standartlarına geçiĢ süreciTürkiye‟de ertelenmiĢtir uygulamanın nasılve ne zaman yapılacağı halen belirsizdirĠçsel modellerindeğerlemesi‣ Sıkça kullanılan “off-the-shelf” kredi riskimodelleri “black box risk” ortayaçıkarmaktadır‣ Ġçsel modellerin kurulması ve volidasyonuile IT/veri ve modellerin sonuçlarınıntahmin ediciliği arttırılmalıdırĠnsan kaynağına ve IT sistemlerine ciddi yatırım yapmak gerekmektedir, fakat riskyönetimi yatırımlarına denetleyici sistemdeki belirsizliklerden de kaynaklanan biristeksiz yaklaĢım vardırPD, LGD, EAD gibi metriklerin (Risk-Based-Performance Metrics), portföy yönetimindefiyatlamada ve karĢılık ayrılması uygulamalarında daha etkin kullanılabilmesi yönündeçalıĢmalar yapılması gerekmektedir.ġekil 3.3. Türkiye‟de Risk Yönetimin Mevcut DurumuKaynak: KPMG, 2009: 8


107BDDK Basel-II‟nin ertelenmesinden sonra, Capital Requirements Directive(CRD) ve Basel-II ile uyumlu düzenleme çalıĢmalarına hız vermiĢtir. BankalarınCRD/Basel-II‟ye uyum konusunda yürüttükleri çalıĢmaların yakından takip edilmesiamacıyla bankalardan altıĢar aylık dönemlerde “Bankaların CRD/Basel-II‟yeGeçiĢine ĠliĢkin Ġlerleme Anketi” talep edilmekte ve bu ankete verilen cevaplardeğerlendirilerek kamuoyuna açıklanmaktadır. Son olarak BDDK Ekim 2010tarihinde Basel-II Ġlerleme Raporunu yayımlamıĢtır.Basel-II ilerleme raporunda yer alan çalıĢmalar 5 baĢlık altında toplanmıĢtır.Bu baĢlıklar Ģöyledir; strateji ve politikalara iliĢkin çalıĢmalar, Basel-II‟ye yönelikuyum çalıĢmaları, birinci yapısal blok, ikinci yapısal blok ve üçüncü yapısal blokĢeklindedir.Söz konusu ankete Haziran 2010 dönemi baz alınarak cevaplar verilmiĢtir.Ankete verilen cevaplara ve son 6 ayda piyasalarda yaĢanan geliĢmelere göresonuçlar aĢağıdaki gibidir (BDDK, 2010a: 1-2).‣ Türk bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün %48,1‟ini oluĢturanbankalar bireysel bazda, %35,5‟ini oluĢturan bankalar ise konsolide bazdaCRD/Basel-II‟ye geçiĢe iliĢkin strateji ve politikalarını yönetim kurullarınınonayına sunmuĢ veya söz konusu strateji ve politikaları yönetim kurullarınaonaylatarak uygulamaya koymuĢtur. Bankacılık sektörünün %99‟uCRD/Basel-II çalıĢmalarını yürütecek üst yönetimini, %88‟i birimlerinioluĢturmuĢ, %82‟si sorumlu personelini, %70‟i ise komitelerini belirlemiĢtir.‣ Bankaların CRD/Basel-II‟ye uyum durumu anketler üzerinden incelendiğindekredi riskinde bankaların %99‟unun standart yaklaĢıma, %53‟ünün ise içselderecelendirmeye dayalı yaklaĢıma %50 ile %100 arasında uyum sağladığıgörülmektedir. Bankaların tamamı piyasa riskinde standart yönteme uyumsağlarken, içsel ölçüm yöntemlerinde ve değerlemeye iliĢkin hususlardabüyük ölçüde (%75-%100) uyumlu olan bankaların oranı sırasıyla %86 ve%83‟tür. Spesifik riske iliĢkin hususlara büyük ölçüde uyumlu olduğunubelirten bankaların oranı %38 seviyesinde kalmaktadır. Operasyonel risktebankaların tamamı Ģu anda kullanılmakta olan temel gösterge yaklaĢımına


108uyum sağlarken, standart yaklaĢımda %75 ile %100 arasında uyum sağlayanbankaların oranı %31‟de kalmaktadır.‣ Ġkinci yapısal bloğa uyumun birinci yapısal bloğa kıyasla daha düĢükdüzeyde olduğu görülmektedir. Kredi riskinin birinci yapısal bloktakapsanmayan hükümlerine iliĢkin uyum durumunun %75-%100 aralığındaolduğunu belirten bankalar sektörün sadece %9‟unu oluĢturmaktadır. Yapısalfaiz oranı riski ve likidite riskine iliĢkin uyum düzeyi %50-%100 aralığındaolan bankaların Türk bankacılık sistemi aktif büyüklüğü içindeki payı ise%99 düzeyindedir. Üçüncü yapısal blok hükümlerine ise bankaların%93‟ünün %50 ile %100 arasında uyum sağladığı görülmektedir.‣ CRD/Basel-II ile ilgili karĢılaĢılan sorunlara ve kısıtlara bakıldığındabankaların öncelikli engelinin veri eksikliği olduğu görülmektedir. Bu kısıtı,mevzuattaki belirsizlikler ve teknolojide karĢılaĢılan sorunlar takipetmektedir.‣ CRD/Basel-II uygulamasına iliĢkin olarak son altı aydaki geliĢmelerin nasıldeğerlendirildiğine bakıldığında, en olumlu olarak değerlendirilen geliĢmeBasel-II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüĢe açılması, en olumsuzolarak değerlendirilen geliĢme ise Basel-II‟ye geçiĢ süreci ve yol haritasınınbelli olmaması olmuĢtur.‣ Kredi riskinin hesaplanmasında bankaların büyük bir kısmı uygulamanınbaĢlamasını takip eden 3 yıl içerisinde ileri yöntemlere geçmeyi planlamakta,bu çalıĢmalar kapsamında veri biriktirmekte, yine büyük kısmı stres testleriuygulamakta ve bankaların tamamına yakını kredi riski analiz sonuçlarınıkarar alma süreçlerinde kullanmaktadır.‣ Operasyonel risk hesaplamasında bankaların büyük çoğunluğu nihai olarakileri ölçüm yaklaĢımını hedeflemekte ve operasyonel risk analiz sonuçlarınıkarar alma süreçlerinde kullanmaktadır.‣ Piyasa risklerinin ölçümünde bankaların tamamına yakını içsel modellerkullanmakta, stres testleri uygulamakta, analiz sonuçlarını karar almasüreçlerinde kullanmakta ve sektörün %95‟i yasal sermaye hesaplamalarındaiçsel model kullanımını planlamaktadır.


109‣ CRD/Basel-II ile ilgili olarak, bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün%8,7‟sini oluĢturan bankalar ekonomik sermaye tahsisi uygulamasına gerekgörmez iken, %3,3‟ü ekonomik sermaye tahsisini uygulamakta, kalan kısımise konuya iliĢkin çalıĢmalarını sürdürmektedir. Bankaların ikinci yapısalblok kapsamında ele alınan yapısal faiz oranı riski, likidite riski veyoğunlaĢma risklerini çoğunlukla tanımlamıĢ oldukları, ancak karĢı tarafrisklerine iliĢkin strateji ve politikalarını yeni oluĢturmaya baĢladıklarıgörülmektedir. Üçüncü yapısal blok kapsamında ise bankacılık sektörününkamuya açıklama yükümlülüklerine büyük ölçüde uyumlu olduğugörülmektedir.3.3. 2008 Küresel Kriz ve Sonrasında Dünyada Risk Yönetimi3.3.1. Küresel Krizin Sebepleri ve GeliĢimiKüresel kriz ABD emlak piyasasında baĢlamıĢ, zamanla finansal piyasalarayayılmıĢ ve 2008 yılının Eylül ayında aralarında Lehman Brothers‟ın da bulunduğubazı büyük mali kuruluĢların iflası ile derinleĢerek dünyaya yayılmıĢtır. Ġlk baĢta,ABD‟nin mortgage kredilerine bağlı yerel bir finansal çalkantı olarak görülen kriz;kısa sürede dünya finansal sistemini kilitlemiĢ, birçok finansal kurumun batmasına,birçoğunun ise devletleĢtirilmesine neden olmuĢtur. Krizi önceki krizlerden ayıran enönemli noktalardan biri, klasik bankacılık krizlerinin ötesinde, temelinde karmaĢık veyüksek hacimli türev ürünlerin yer alması ve bu ürünlere bağlı sorunlarınküreselleĢen dünyada hızla yayılmıĢ olmasıdır. Bu durum, ekonomik sistemle ilgilisağlıklı bir değerlendirmenin yapılmasını güçleĢtirmiĢ ve finansal piyasalardakikorku ve belirsizlik kısa sürede küresel bir panik ortamı doğurmuĢtur (Bocutoğlu veEkinci, 2009: 67)Amerika‟da uzun yıllardır uygulanan ve 20-30 yıl vadelerle insanların evsahibi olmasını sağlayan mortgage sistemi ilerleyen süreçte likidite sıkıĢıklığıyaĢanmasına, bankaların zarar etmelerine, hane halkının servet kaybına veekonominin yavaĢlamasına sebep olmuĢtur.Kriz baĢlangıçta bir mortgage krizi olarak ortaya çıkmıĢ olsa da ilerleyensüreçte likidite krizine dönüĢmüĢtür. ABD‟de 2007 yılında, finans ve sigorta,


110gayrimenkul, inĢaat ve madencilik sektörü baĢta olmak üzere toplam dört sektörünbüyüme hızının yavaĢlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaĢlamıĢtır.Ekonomik büyümenin yavaĢlamasına neden olan reel sektör, morgage krizindenolumsuz etkilenmiĢtir. Yatırımcıların risk almadan kazanç elde etme isteği maliyetidüĢük, kolay kredi imkânlarına bağlı olarak tüketicilerin aĢırı borçlanmasına vekontrolsüz kredi geniĢlemesine neden olarak sistemin kırılganlığını artırmıĢtır.ABD‟de subprime borçlularının ödeme güçlüğüne düĢmesi ile tetiklenen kriz, bukırılganlıklar ile büyümüĢtür (http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/460082.asp).Mortgage sisteminde kredi kuruluĢlarından kredi alabilmek için iyi bir kredigeçmiĢinizin olmasına gerek bulunmamaktaydı. Çünkü kredi kuruluĢları kârlarınıdaha fazla artırmak için faiz oranını artırarak düĢük kredi notuna sahip kiĢilere dekredi vermekteydiler. Bu sistemde kredi almak isteyenler kredi geçmiĢlerine görederecelendirilmekte ve bu derecelere göre kredi faiz oranları belirlenmekteydi. Kredinotu yüksek olan kiĢiler düĢük faiz öderken, kredi notu düĢük olanlar ise yüksekdüzeyde faize katlanarak sisteme dâhil edilmekteydiler. Bu sistemde alınan kredilersabit ve değiĢken faizli Ģeklinde geri ödenebilmekteydi. Kredi alan kiĢilerin, kredialma koĢullarını sağlaması bir yana bu kredinin faizini de geri ödeyecek durumdaolmayabilirler ancak sisteme yüksek faiz Ģartları ile yüksek derecede risk alınarakdâhil edilmiĢlerdir. Bu sayede gayrimenkule olan talep artmıĢ ve gayrimenkulfiyatları yükselmiĢtir. Tüketicilerin yüksek faizlere rağmen kredi kullanmasınısağlayan sebepte gayrimenkule olan talebin artmasıyla birlikte gayrimenkulünfiyatının yükselmiĢ olmasıdır. Bu sayede kredi kullananlar, kredilerini ödeyememiĢolsalar bile yüksek fiyatlı gayrimenkul satıĢı sonucu yüksek getiri elde edeceklerdir.Mortgage piyasalarındaki subprime mortgage oranı 1996 yılında %9seviyesindeyken, 2004 yılından sonra hızla artarak 2006 yılında %20 seviyelerineulaĢmıĢtır. Fakat 2006 yılında gayrimenkul piyasasında baĢlayan durgunlukla birliktefiyatlarda düĢüĢ baĢlamıĢtır. Fiyatların daha da yükseleceği düĢüncesiyle yüksekfaizlere katlanan tüketiciler, zor bir döneme girmiĢtir. Bunun yanı sıra bir dedeğiĢken faiz kullanmayı tercih eden yatırımcılar FED‟in faiz artırımı nedeniyleyüksek faiz yüküyle karĢı karĢıya kalmıĢlardır. “Option ARM” olarak adlandırılandeğiĢken faiz sistemini tercih edenler baĢlarda sabit faizli sisteme oranla daha da azaylık ödese de, düĢük ödenen kısmın anapara üzerine eklenmesiyle onlarında borçları


111katlanarak artmıĢtır. Ayrıca faiz oranlarında belirlenen bir endekse göre yapılanartıĢlarda, ödemeleri imkânsız hale getirmiĢtir. Özellikle bu yöntemi tercih edenlerbüyük sorunlarla karĢı karĢıya kalmıĢlardır (Apak ve Aytaç, 2009: 210-211).Artan faiz oranları karĢısında tüketiciler zor durumda kalmıĢlardır ve krediödemelerini gerçekleĢtirememiĢlerdir. Gayrimenkul sektöründe yaĢanan durgunluklaberaber yaĢanan fiyat düĢüĢleri nedeniyle kredi kullananlar evlerini satsalar dahiborçlarını ödeyemeyecek duruma gelmiĢlerdir. Kredi kuruluĢları hızlı bir Ģekildekredi borcunu ödeyemeyen kiĢilerin evlerine el koymaya baĢlamıĢ aynı zamanda elkonulan evlerin satıĢının yapılıp nakde dönüĢtürülmesi isteği karĢısında konutfiyatlarındaki düĢüĢ iyice artmıĢtır.YaĢanan mortgage krizinde, mortgage kredilerine dayalı menkul kıymetlerindeğerinin düĢmesinde iskonto oranlarının yükselmesi ve ikincil piyasalarda ani satıĢbaskısının ortaya çıkması etkili olmuĢtur. Bu da menkul kıymetlerin vadesinden önceelden çıkarılmasını mümkün kılmamıĢtır. Üzerinde durulması gereken bir diğer konuda piyasalarda aĢırı kaldıraç kullanılması hususudur. Yatırımcılar kriz öncesi,piyasalarda oluĢan güven ortamı içerisinde borç kullanarak menkul kıymet ve türevyatırımlarına yoğunlaĢmıĢtır. Krizin baĢlamasıyla birlikte sahip oldukları menkulkıymetler alınan krediyi karĢılayamaz hale gelmiĢ ve likidite krizi derinleĢmiĢtir(BDDK, 2008b: 67).Kredi derecelendirme kuruluĢları da krizin derinleĢmesinde önemli roloynamıĢtır. Mortgage kredilerine dayalı tahvillere kriz kendini göstermeden önceolumlu notlar veren kredi kuruluĢları bir anda üst üste bu tahvillerin notunudüĢürmeye baĢlamıĢtır. Bu yaĢanan geliĢmelerle beraber paralarını fonlardan çekmekisteyen yatırımcı sayısı artmıĢ ve bu ürünleri nakde çevirmek zorlaĢmıĢtır.Milyarlarca dolarlık fonlar bir anda değerlerini kaybetmiĢlerdir.Hızla artan kredi büyümelerini ve aktif fiyatlarında oluĢan balonun nedenolduğu sistemik riskleri düzenleyici otoriteler ve merkez bankaları zamanındagörememiĢ ve müdahale etmekte çok geç kalmıĢlardır. Uluslararası piyasalardayaĢanan bu geliĢmeler finansal piyasalara olan güveni azaltmıĢtır. Bu güvenin gerikazanılması için ABD ve Avrupa‟da merkez bankaları ve hükümetleri tarafındantrilyonlarca dolarlık kurtarma paketleri açıklanmıĢtır. Merkez bankaları ciddi


112oranlarda faiz indirimine gitmiĢ ve piyasalarda güven, denge ve istikrar konusundayoğun çabalar göstermiĢlerdir. Piyasalardaki güvenin artıĢın sağlanması için tasarrufsahiplerinin bankalarındaki mevduatlarına getirilen güvence sınırları artırılmıĢtır.Bazı ülkelerde güvence kapsamı bankaların pasiflerindeki tüm yükümlülüklerinekadar artırılmıĢtır.Kriz hakkında genel olarak anlatılanlara baktığımızda krizin nedenlerini Ģöylesıralayabiliriz; mortgage kredilerinin yapısında oluĢan bozulmalar, faiz yapısınınuyumsuzlaĢması, konut fiyatlarında ortaya çıkan balon Ģeklindeki artıĢlar, menkulkıymetlerin fonlanmasında yaĢanan sıkıĢıklık, kredi türev piyasalarının geniĢlemesive kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar.Küresel kriz süresince 2007 ve 2008 yıllarında yaĢanan olaylar aĢağıdamaddeler halinde verilmiĢtir (BabuĢcu, 2009: 130-132).‣ Haziran 2007: Bearn Stearns-ABD‟nin ikinci büyük mortgage tahvilleriihracatçısı uluslararası yatırım bankası battı.‣ Temmuz 2007: Absolute Capital-Hollandalı ABN Amro‟nun yarısına sahipolduğu Sidney merkezli hedge fon battı.‣ Ağustos 2007: Baris Capital-Hollandalı ABN Amro‟nun yarısına sahipolduğu Avusturalyalı hedge fon battı.‣ ġubat 2008: Northern Rock-Ġngiltere Ağustos 2007‟de sorunlar yaĢamayabaĢladı Bank of England yüklü borç verdi. Sonunda kamulaĢtırıldı.‣ Mart 2008: Hume Bank-ABD, Banka fona devroldu.‣ Mart 2008: Bearn Stearns 1,1 milyar dolara JP Morgan Chase‟e satıldı.‣ Mart 2008: Douglass National Bank-ABD, Banka fona devredildi.‣ Mayıs 2008: ANB Financial-ABD, Banka fona devroldu‣ Temmuz 2008: Staples, First National Bank of Nevada, First Harigate Bankve Newport Beach ABD Bankaları fona devroldu.‣ Ağustos 2008: Indymac (ülkenin 7. Büyük mortgage sağlayıcısı), FirstPriority Bank, Coulumbian Bank and Trust Company ve Intergrity Bank-ABD Bankaları fona devroldu.‣ Eylül 2008: Silver State Bank-ABD, fona devroldu.


113‣ Eylül 2008: Fannie Mae & Freddie Mac-Ġkinci el ipotek piyasası kuruluĢlarıkamulaĢtırıldı.‣ Eylül 2008: Postbank-Almanya, Rakibi Deutsche Bank tarafından satınalındı.‣ Eylül 2008: Lehman Brothers-158 yıllık ABD Yatırım bankası iflas etti.‣ Eylül 2008: Merrill Lynch-Zor durumdaki bankayı Bank of America satınaldı.‣ Eylül 2008: American International Group (AIG)-Zor duruma düĢen ABD‟lisigorta Ģirketinin yaklaĢık %80 hissesi için 85 milyar dolar borç verdi.‣ Eylül 2008: HBOS-Ġngiltere‟nin en büyük mortgage sağlayıcısı, Ġngilizbankacılık grubu Lyods tarafından satın alındı.‣ Eylül 2008: Barclay‟s Lehman‟ın ABD operasyonlarını satın aldı.‣ Eylül 2008: ABD Morgan Stanley ve Goldman Sachs‟a mevduat toplamayetkisi verdi.‣ Eylül 2008: Lehman Brothers, Asya ve Avrupa operasyonları 225 milyondolara Japon Nomura‟ya satıldı.‣ Eylül 2008: Washinton Mutual-ABD hükümeti, ülkenin en büyük mevduatbankasına el koydu.‣ Eylül 2008: Fortis-Belçika, Bankanın %49‟u Beneluks ülkeleri tarafındankamulaĢtırıldı. Bradfor & Bingley-Ġngiltere, banka kamulaĢtırıldı.‣ Eylül 2008: Morgan Stanley, Mitsubishi UFJ tarafından 9 milyar dolarkaynak sağladı.‣ Eylül 2008: Dexia-Belçika, Fransa, Lüksemburg 6,4 milyar euro yatırdı vekamulaĢtırıldı.‣ Ekim 2008: Wachovia-ABD‟nin en büyük üçüncü aracı kurumu Wells Fargoile birleĢme kararı aldı. ABD Kurtarma Paketi-850 milyar $‟lık kurtarmapaketi Temsilciler Meclisin‟den geçerek kabul edildi.‣ Ekim 2008: Ġzlanda-Küresel mali krizden etkilendi “totan iflas” açıklamasıyapılarak satıĢa çıkarıldı.‣ Ekim 2008: Fortis‟in bankacılık ve Belçika sigortacılık faaliyetlerini BNPParibas aldı.‣ Ekim 2008: Japonya‟da 2,7 milyar dolarlık sigorta Ģirketi Yamato iflas etti.


114‣ Ekim 2008: Kriz Orta Doğu ülkelerini de etkiledi. Dubai, Suudi Arabistan,Kuveyt, Katar, Mısır ve Ġsrail Borsaları ciddi değer yitirdi.‣ Ekim 2008: G-7 ülkelerinin Hazine veya Maliye Bakanları ile MerkezBankası BaĢkanları‟nın 3,5 saat süren toplantısında eylem planı kabul edildi.ABD, Japonya, Almanya, Ġngiltere, Fransa, Ġtalya ve Kanada‟dan oluĢan gruptarafından yayımlanan eylem planı çerçevesinde, banka ve finanskuruluĢlarının desteklenmesi ve çökmelerinin engellenmesi için eldeki bütünimkânların kullanılması, güvenin yeniden oluĢturulması, yeniden kredi akıĢısağlanmasına olanak verecek Ģekilde bankaların sermaye artırmasınınsağlanması yönünde görüĢ birliğine varıldı.‣ Ekim 2008: AB liderler zirvesinde; 2009 sonuna kadar bankaların interbankiĢlemleri devlet garantisi altında olması, bankalardan devlet imtiyazlı hissesenedi alarak, zordaki bankaların sermayelendirilmesinde devletin ön plandaolması kararlaĢtırıldı. Almanya 400 milyar Euro‟luk paket açıklayacağınısöyledi. Ġzlanda yabancı yatırım çekmek için IMF kredisine ihtiyaç olduğunuaçıkladı. GM-Chrysler ile birleĢme görüĢmeleri yapmaya baĢladı.‣ Ekim 2008: Ġngiltere, Royal Bank of Scotland (RBS) ve HBOS-LyodsbirleĢmesine 37 milyar sterlin sermaye yatıracağını açıkladı.‣ Ekim 2008: Ġspanya, 2008 yılı banka kredileri için 100 milyar euro garantiveriyor. 2008 yılı sonuna kadar Ġspanya bankalarının kredi operasyonlarıgaranti altına alınıyor.3.3.2. 15 Kasım 2008 Washington G-20 ZirvesiKüresel krizin 2008 yılının son çeyreğinde Ģiddetini artırması LehmanBrothers‟ın iflasını açıklamasıyla birlikte finansal piyasalar ve dünya ekonomisikonulu G-20 ülkelerinin 3 oluĢturduğu ilk liderler zirvesi 15 Kasım 2008 tarihindeWashington‟da düzenlenmiĢtir. Mevcut krizin nedenleri ve sonuçları, alınacakönlemlere iliĢkin farklı karar ve ifadeler, bankacılık düzenlemelerini ilgilendirecekhususların varlığını içeren 16 maddelik bir deklarasyon G-20 toplantısından sonra3 G-20 Ülkeleri: Türkiye, ABD, Hindistan, Japonya, Brezilya, Rusya, Almanya, Arjantin, FransaSuudi Arabistan, Meksika, Güney Afrika, BirleĢik Krallık, Güney Kore, Ġtalya, Çin, Kanada,Avusturalya, Endonezya ve Avrupa Birliği Dönem BaĢkanı ve Avrupa Merkez Bankası BaĢkanı.


115yayımlanmıĢtır. Deklarasyonda, finansal krizlerden kaçınmanın en etkin yolunundüzenlemelere ağırlık vermek olduğuna vurgu yapılmıĢtır.G-20 ülkelerinin toplantıda aldığı kararlar Ģöyledir:‣ Uluslararası finansal sistemi istikrara kavuĢturmak için gerekli önlemlerinalınması,‣ Para politikası önlemlerinin yurtiçi koĢullarla uyumlu olarak uygulanması,‣ Maliye politikası önlemlerinin mali sürdürülebilirliğe zarar vermeksizinyurtiçi talebi canlandıracak Ģekilde yürütülmesi,‣ GeliĢmekte olan ve yükselen piyasa ekonomilerine likidite imkânları veprogram destekleri aracılığıyla finansman olanakları sağlanmasına yardımedilmesi,‣ IMF‟e krizlere yanıt verme fonksiyonunun esnekleĢtirilmesi ve krediimkânlarını yeniden gözden geçirme görevinin verilmesi,‣ IMF, Dünya Bankası ve Çok Taraflı Kalkınma Bankaları‟na, ülkelere krizkarĢısında gerekli desteği verebilmelerini teminen gerekli kaynağınsağlanması ve bu kuruluĢlarda yönetim reformlarının gerçekleĢtirilmesiyönünde kararlar alınmıĢtır. Zirvede bu kararlar dıĢında uluslararası finansalpiyasaların reformu kapsamında temel ilkeler belirlenmiĢtir(www.hazine.gov.tr).3.3.3. Küresel Krizden Çıkarılan Dersler‣ Risk yönetimi ve business stratejisi iç içe geçmiĢtir‣ Likidite riski en önemli risk haline gelmiĢtir‣ Modellemelerin güncellenmesi önem kazanmıĢ, “Riske Maruz Değer”hesapları yeniden gözden geçirilmiĢtir‣ Kredi varlıklarının piyasa değerlerine göre muhasebeleĢtirilmesi kuralı önemkazanmıĢtır.‣ AĢırı borçlanmaya karĢı önlemler alınmaya baĢlanmıĢtır‣ Risk yönetimi bir “Back Office” fonksiyonu olmaktan çıkıp, bankanın anaunsuru haline gelmelidir.


116‣ Kontrol eksiliklerine bağlı ve kredi aktivitelerinden doğan zararları azaltmakiçin çalıĢmalar yapılmaya baĢlanmıĢtır (KPMG, 2009: 10).Krizden çıkarılması gereken en önemli ders kârların artırılmasını sağlamakiçin aĢırı risk almayı özendiren yaklaĢımlara ve üst yöneticilere elde edilen kârdanprim ödeme yönetimine son verecek bir mekanizma oluĢturulmalıdır. Ödenenprimler ortadan kalkmadığı sürece üst yönetimler zaman zaman kârları artırmak içinaĢırı risk alma yolunu seçeceklerdir ve bu anlayıĢ devam ettiği sürece ilerleyensüreçte yeniden krizlerin çıkması kaçınılmaz olacaktır.


1173.3.4. Küresel Kriz Sonrasında Dünyada Risk Yönetiminde YaĢananGeliĢmeler•Basel-II ĠyileĢtirmeleri•Basel-II Piyasa RiskiSisteminin Gözden•Geçirilmesi•Alım-satım portföyünderisk uygulamalarıBasel BildirileriBasel Committee onBankingSupervision(BCBS)Turner ReviewFinancialServicesAuthority (FSA)G20 LondraZirvesiAlternatif fonpiyasasının(private equity& hedge funds)denetim vegözlemçerçevesiAlternatif YatırımFonu YönergesiTeklifiAvrupa KomisyonuG20 PittsburghZirvesi16 Ocak 200918 Mart 2009 2 Nisan 200930 Nisan 2009 24 Eylül 200925 ġubat 2009 23 Nisan 200929 Nisan 20096 Mayıs 200913 Temmuz 2009De LarosiéreRaporuAvrupa KomisyonutarafındanonaylanmıĢTavsiyelerin içerikkonuları:•Poliçe ve denetimiyileĢtirmeleri•Avrupa BirliğidenetimseliyileĢtirmeleri•Global iyileĢtirmeKrediDerecelendirmeġirketlerininDenetlenmesiAvrupaParlamentosu•Kredi Derecelendirmeġirketleridürüstlük, kalite veĢeffaflıkstandartlarına uymakzorundakalacak ve kamuotoritelerinindevamlı gözetimine tabiolacaklardır.ÖdemelerHususunda TavsiyeAvrupa KomisyonuTavsiye dört alanıkapsamaktadır:•Ödeme sistemi•Yönetim•ġeffaflık•DenetimBasell II‟ deyapılandeğiĢikliklerinnihaihaliBank ofInternationalSettlements (BIS)“Sermaye YeterliliğiDirektifi (CRD)”DeğiĢikliklerininOnayıAvrupa Parlamentosuġekil 3.4. Küresel Kriz Sonrası Dünyada Risk YönetimiKaynak: KPMG, 2009: 123.3.4.1. Basel-II DeğiĢiklik Önerileri 16 Ocak 2009YaĢanan küresel kriz nedeniyle Basel-II yoğun eleĢtirilere uğramıĢtır. Küreselkriz süresince Basel-II sadece eleĢtirildiği anlarda anılmıĢtır. Ünlü iktisatçı JosephStiglitz, Basel-II düzenlemelerinin temel felsefesini oluĢturan “özdenetim”in vederecelendirme Ģirketlerinin kredi notlarına dayalı yapının kendi baĢına biroksimoron olduğunun yaĢanan küresel krizde belirginleĢtiğini defalarca dilegetirmiĢtir. Nouriel Roubini ise Basel-II‟nin vücuda getirilmesine katkıda bulunan


118önde gelen oyuncuların kurallar tam olarak uygulanamadan baĢarısızlığauğradıklarını, Ģu anda da Basel-II‟yi ret aĢamasında olduklarını ifade etmektedir.Roubini‟ye göre, irrasyonel bolluğun ve düzenleme farklılıklarının olduğu birdünyada Basel-II‟nin baĢarılı olma Ģansı bulunmamaktadır (Candan, 2009: 80).YaĢanan bu geliĢmeler nedeniyle Basel Bankacılık Denetim Komitesi birinciönceliği olmaya devam eden ve yaĢayan bir yapı olmasını amaçladığı Basel-II‟yigüçlendirmeye yönelik yeni bir istiĢari paketi 16 Ocakta yayımlamıĢtır. Basel-II içinönerilen değiĢikliklerde bankaların portföylerinde yer alan alım-satım iĢlemleri,seküritizasyon ve bilanço dıĢı araçlarla yatırımlarla ilgili risklerin, minimum sermayegereklerine, risk yönetimi uygulamalarına ve kamuya yapılan açıklamalara daha iyiyansıtılması amaçlanmaktadır (BDDK, 2009: 14).16 Ocak 2009‟da önerilen CRD-Basel-II değiĢiklikleri, Avrupa parlementosuve konseyinin (2009/111/EC) nolu direktifinin, 17 Kasım 2009‟da AB ResmiGazetesinde yayımlanmasıyla yürürlüğe girmiĢtir (BDDK, 2010c: 1).Basel-II‟de yapılan değiĢiklik önerisine baktığımız zaman üçlü yapısal blokyapısı korunmuĢ, yapısal bloklarda yapılan değiĢiklikler krizden esinlenerekyapılmıĢtır.


119Riske maruzbüyük miktarlarHibrid sermayepiyasası ürünleriTeknikdeğiĢikliklerDenetleyicidüzenlemeler∙Riske maruz büyükpozisyonların doğrutanımlanması vekesin saptanması∙”Bağlı grupmüĢterilerinin”geniĢletilmiĢ tanımı∙Kısa vadelibankalar arasıborçlar için (


120Birinci YapısalBlok‟da YapılanDeğiĢikliklerĠkinci Yapısal Blok‟daYapılan DeğiĢikliklerÜçüncü YapısalBlok‟da YapılanDeğiĢiklikler∙Menkul kıymetleĢtirmepozisyonları içindüzenlemeleryapılacaktır∙Mevcut riski dahaĢeffaf yansıtmasıamacıyla yenidenmenkul kıymetleĢtirmeposizyonları için dahayüksek risk ağırlıklarıkullanılacaktır∙Firma bazında riskyönetimi∙Bilanço dıĢı kalemler vemenkul kıymetleĢtirmekalemleri için etkin riskyönetimi∙Risk yoğunluğunuölçümlemek∙Bankalara uzun vadederisk yönetimi ve karlılıkiçin teĢvik sağlanması∙Menkul kıymetleĢtirmeçerçevesindedeğerlendirilenpozisyonlar için,bankacılık hesaplarındayer alan pozisyonlar içinspesifik riskhesaplanması∙Alım-Satımhesaplarında yer alan netmenkul kıymetleĢtirmepozisyonları içinspesifik riskhesaplanması∙Bilanço dıĢı kalemlerinigüçlendirmek içindestek sağlanmasıġekil 3.6. Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) ve Basel-II‟de Yapılan SonDeğiĢikliklerKaynak: KPMG, 2009: 163.3.4.2. G-20 Londra ZirvesiKüresel ekonomik durumun ele alındığı G-20 zirvesi 2 Nisan 2009‟daĠngiltere‟nin baĢkenti Londra‟da yapıldı. Zirvede G-20 ülkelerinin baĢkanları, DünyaBankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi finansal kuruluĢların baĢkan vedirektörleri ile AB Konseyi ve Basel Komitesi yer aldı. Zirve istikrar, büyüme veistihdam sloganlarıyla baĢlamıĢtır.Londra Zirvesi‟nde uluslararası koordinasyonun güçlendirilmesi adına önemlikararlar alınmıĢtır. Finansal mimarinin yeniden ele alınmasına sebep olangeliĢmelerle birlikte, uluslararası kurumlara G-20 tarafından önemli görevlerverilmiĢtir. Verilen görevler aĢağıda gösterilmiĢtir (TSPAKB, 2010, 7) :


121Tablo 3.3. Uluslararası Kurumlara Verilen GörevlerFinansal Krizle Ġlgili Uluslararası ÇalıĢma AlanıÇalıĢmalarSorumlu KurumFinansal Ġstikrar Kurulu (FSB)Kriz yönetimi, Finans ġirketlerindeÜcretlendirme, Erken UyarıMekanizmaları, DenetlemeKomiteleriUluslar arası Para Fonu (IMF)Erken Uyarı Mekanizmaları, ÇokTaraflı GözetimUluslararası Muhasebe Standartları Kurulu Bilanço DıĢı Varlıkların(UMSK)MuhasebeleĢtirilmesi, KamuyuAydınlatma, Gerçeğe Uygun DeğerUluslararası Menkul Kıymet DüzenleyicileriÖrgütü (IOSCO)Kaynak: TSPAKB, 2010: 7ÖlçümüSerbest Fonlar, KrediDerecelendirme KuruluĢları,Tezgahüstü Ürünlere KarĢı MerkeziKarĢı Taraf, YapılandırılmıĢ ÜrünlerG-20 Londra Zirvesinde alınan kararlar aĢağıdaki gibidir:‣ Büyük hedge fonları denetlemek ve küresel finansal sistemi izlemek için yenibir denetim kurumu kurmak‣ IMF‟in kaynaklarını artırmak için 750 milyar dolarlık destek verilecek‣ Ticaretin canlandırılması finansmanına da 250 milyar dolarlık destekverilecek‣ 100 milyar dolar Dünya Bankası ve diğer uluslararası kalkınma kuruluĢlarınaverilecek‣ Büyümeyi sağlayacak derecede istikrarlı efor sağlanacak‣ Vergi cennetlerine gönderilecek paranın akıĢında Ģeffaflık sağlanacak‣ Krizlere karĢı ve özellikle küresel finans sistemi için izleme ve erken uyarıgörevi yapmak üzere, yeni bir Finansal Ġstikrar Kurumu oluĢturulacak.Yaptırım gücü olmayan ve bir tür danıĢmanlık yapacak olan bu yeni kurumIMF ile iĢbirliği içinde çalıĢacak‣ Finansal krizlerin en büyük sorunu olan “korumacılık” sona erdirilecek(www.millidusunce.org,).


1223.3.4.3. G-20 Pittsburgh Zirvesi2009 yılının son zirvesi olan Pittsburgh zirvesi ABD‟nin Pittsburgh kentinde24-25 Eylül tarihlerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. G-7 grubunu oluĢturan ülkeler küreselkrizi kendi olanaklarıyla çözemeyeceklerine inandıkları için G-20 zirvesine ihtiyaçduymuĢlardır. G-20 Zirvesine ihtiyaç duyan batının zengin sanayileĢmiĢ ülkeleri,küresel ekonomideki değiĢen dengeleri istemeyerekte olsa kabul etmek zorundakalmıĢlardır. GeliĢmekte olan ülkeler küresel ekonomik iĢbirliğine katılıp güçlü,sürdürülebilir ve dengeli bir büyümenin sağlanabilmesi için bir takım taleplerdebulunmaktadırlar.G-20 Pittsburgh Zirvesi sonucunda anlaĢmaya varılan kararlar Ģöyledir:‣ IMF ve Dünya Bankası kotalarının yeniden düzenlenmesi ve IMF‟de en az%5, Dünya Bankasında en az %3 oranında oy hakkının geliĢmiĢ ülkelerdenalınarak geliĢmekte olan dinamik piyasalara aktarılması‣ Küresel finans piyasalarının düzenlenmesi‣ G-20 liderleri, 2010 yılı sonuna kadar banka ve finans kurumları için,sermayenin niteliğini iyileĢtirecek, miktarını artıracak ve aĢırı borçlanmanınönüne geçecek uluslararası kurallar belirlemeyi taahhüt etmiĢlerdir‣ G-20 liderleri, Finansal Ġstikrar Kurulunun yönetici ücretleri için aĢırı riskalma yerine uzun vadede değer yaratmayı ödüllendirecek Ģekilde belirlenmesiyönündeki tavsiyelerini desteklemiĢtir‣ G-20 ülkeleri tezgâh üstü alınıp satılabilen türev araçlar piyasasında Ģeffaflığıartıracak, sistemik riskleri azaltacak ve piyasa kaynaklı istismara karĢıkoruma sağlayacak iyileĢtirmeler yapılmasını talep etmiĢlerdir‣ Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanabilmesi için IMF veDünya Bankası gibi kuruluĢların söz haklarının artırılması‣ G-20 liderleri 2010 yılının sonuna kadar, banka sisteminin sınır ötesi biryaklaĢımla sağlığına kavuĢturulmasıyla ve sistemik öneme sahip finanskuruluĢlarıyla ilgili sorunların çözümlenmesinde ciddi ilerleme kaydetmeyihedeflemektedirler (IMF, 2009: 6).


1233.3.4.4. G-20 Toronto Zirvesi2010 yılının ilk zirvesi olan Toronto Zirvesi 26-27 Haziran tarihlerindeKanada‟nın Toronto kentinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Toronto zirvesinde Pittsburghzirvesinde alınan kararların sonuçları tartıĢılmıĢ ve yine zirvenin ana gündemmaddesi küresel finansal krizden çıkıĢ stratejileri olmuĢtur.Toronto Zirvesi öncesinde Amerika kamu harcamalarının azaltılmasınıistememekteydi çünkü kamu harcamalarının azaltılması durumunda büyüme veekonomik canlılık Amerika‟nın inanıĢına göre olumsuz yönde etkilenecekti.Türkiye‟de Amerika gibi Avrupa ülkelerinin bütçe açıklarını kapatmak amacıylaharcamalarda kısıntıya gitmesi durumunda dünya ticaretinin bundan olumsuz yöndeetkileneceğine inanmaktaydı. Avrupa ülkeleri ise yaĢadıkları borç krizi nedeniylebütçe açıklarını kapatmak istiyorlardı. Ġngiltere ve Almanya birlikte bir duruĢsergiliyor ve bütçe açığını kapatmaya yönelik mali disiplin politikasını uygulamayakoymuĢlardı.Zirvenin sonuç bildirgesine bakıldığı zaman ülkeler yakın dönemde krizinetkilerinin azaltılması amacıyla sürdürülebilir kalkınmanın ve ekonomik canlılığınsağlanmasının, bütçe açıklarının kapatılması ile eĢzamanlı olarak gerçekleĢtirilmesiniamaçladıklarını açıkladılar. Zirve‟de gerçekleĢen en somut adım ise katılımcıülkelerin 2013 yılına kadar bütçe açıklarını yarı yarıya azaltacaklarına ve 2016 yılınakadar da kamu borç stokunun gayrisafi milli hasılaya oranının istikrarlı halegetirilmesine dair verdikleri taahhütler oldu. Ancak Japonya gibi ekonomik canlılığıkorumak için iç borçlanmaya ağırlık veren ülkelerin bu hedefleri tutturmasının pekde muhtemel olmadığı belirtilmekte (www.ikv.org.tr).3.3.4.5. Basel-III Sermaye Yeterliliği UzlaĢısıKüresel kriz sonrasında üzerinde çalıĢılmaya baĢlanan Basel-III için 12 Eylül2010 da 27 ülkenin merkez bankası baĢkanları ile sermaye piyasaları regülatörleriĠsviçre‟nin Basel kentinde bir Basel metninde anlaĢmaya vardılar. Basel-III ilebankaların finansal yapısının güçlendirilmesi ve bir baĢka krizin önlenmesineyardımcı olmak için aĢırı risk alımının engellenmesi amaçlanıyor.


124Basel-III ile sermaye yeterlilik hesaplamaları tümden değiĢmemektedir.Basel-III, son finansal krizde Basel-II‟de yaĢanan eksiklikler nedeniyle bueksiklikleri tamamlamaya yönelik ek düzenlemeler seti Ģeklindedir. Yeni kurallariçerisinde sermayenin niteliğinin ve niceliğinin artırılmasına iliĢkin standartlar,dönemselliğe bağlı olarak kullanılacak ilave sermaye tamponu oluĢturulması, Basel-II uygulamalarının en büyük eksikliği olan likidite yeterlilik ve risk bazlı olmayankaldıraç oranları gibi konularda yeni düzenlemeler getirilmiĢtir. Üzerinde anlaĢmayavarılan kararlar 11-12 Kasım‟da Güney Kore‟nin Seul kentinde yapılmıĢ olan G-20zirvesinde onaya sunulmuĢtur.AnlaĢmaya varılan sermaye yeterlilik oranları ve Basel-III uygulama takvimiaĢağıdaki Ģekildedir:


125KaldıraçOranıAsgariÇekirdekSermayeOranıSermayeKorumaTamponuAsgariçekirdeksermayeoranı +SermayeKorumaTamponuÇekirdekSermayedenDüĢülenDeğerlerAsgariBirinciKuĢakSermayeOranıAsgariSermayeYeterlilikOranıAsgariSermayeYeterliliğiartı KorumaTamponuBirinci veĠkinci KuĢakSermayeBileĢeniOlmaktanÇıkarılanEnstrümanlarLikiditeKarĢılamaOranıNet ĠstikrarlıFonlamaOranıMevcutDurumTablo 3.4. Basel-III Uygulama Takvimi2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018Otorite GözetimiParalel Uygulama1 Ocak 2013-1 Ocak 2017Kamuya Açıklama 1 Ocak 2015BirinciYapısalBlokUygulaması1 Ocak2019Ġtibarıyla2% 3,5% 4% 4,5% 4,5% 4,5% 4,5% 4,5%- 0,625%- 3,5% 4% 4,5% 5,125%1,25% 1,875%5,75% 6,375%2,5%7%20% 40% 60% 80% 100% 100%4% 4,5% 5,5% 6% 6% 6% 6% 6%8% 8% 8% 8% 8% 8% 8% 8%- 8% 8% 8% 8,625%- 2013 Yılından Ġtibaren kademeli olarak 10 yılGözlemSüresininBaĢlangıcıGözlemSüresininBaĢlangıcıAsgariStandartlarınBelirlenmesiKaynak: www.bis.org/press/p100912b.pdf; Cangürel vd., 2010: 239,25% 9,875%AsgariStandartlarınBelirlenmesi10,5%Basel-III uygulama takvimi incelendiği zaman özsermaye, sermayeye iliĢkinoranlar, kaldıraç oranı, likidite oranları aĢağıdaki gibidir (Cangürel vd., 2010: 5-7):


126‣ Basel-III ile birlikte özkaynakların kapsamı değiĢtirilmiĢtir. Mevcutdüzenlemede yer alan katkı sermayenin ana sermayenin %100‟ünügeçemeyeceği hükmü ve üçüncü kuĢak sermaye (Tier-3) uygulamasıkaldırılmıĢtır.‣ Ana sermaye (Tier 1) içinde yer alan ve zarar karĢılama potansiyeli yüksekolan unsurlar çekirdek sermaye (common equity) olarak adlandırılmıĢtır.Çekirdek sermaye; ödenmiĢ sermaye, dağıtılmamıĢ kârlar, kâr (zarar), diğerkapsamlı gelir tablosu kalemleri ile bu toplamdan düĢülecek değerlerdenoluĢmaktadır.‣ Finansal kuruluĢlara yapılan ve eĢik değeri aĢan yatırımları, mortgage servishizmetlerini ve ertelenmiĢ vergi aktifini içeren düzenleyici ayarlamalar(Sermayeden indirilen değerler ve ihtiyatlı filtreler) 1 Ocak 2018‟den itibarençekirdek sermayede bir indirim kalemi olarak kullanılacaktır. Bunun içinkademeli olarak 2014‟ten baĢlamak üzere bu unsurların %20‟si, 2015‟te%40‟ı, 2016‟da %60‟ı, 2017‟de %80‟i, 2018‟de %100‟ü çekirdeksermayeden indirilecektir. Bu geçiĢ sürecinde kalan kısımlar için eskiuygulamalar geçerli olacaktır.‣ Ana sermayenin çekirdek sermaye içerisinde yer almayan veya katkı sermayeiçerisinde değerlendirilemeyecek olan sermaye bileĢenlerinin 2013‟te %90‟ıtanınacak ve her yıl tanıma oranı %10 düĢürülerek toplam 10 yıl içerisindesöz konusu unsurlar tamamen sermaye bileĢeni olmaktan çıkarılacaktır.‣ Basel-III ile birlikte asgari çekirdek sermaye oranı (Çekirdek Sermaye / RiskAğırlıklı Varlıklar (RAV)) 2013 ile 2015 tarihleri arasında kademeli olarak%2‟den %4,5‟a çıkarılacaktır. Aynı dönemde birinci kuĢak sermaye (çekirdeksermaye ve ana sermayeye dahil edilecek diğer kalemler) oranı da %4‟ten%6‟ya çıkarılacaktır.‣ Sermaye koruma tamponu ise 2016‟dan baĢlayarak 2019‟a kadar aĢamalı birĢekilde %2,5 seviyesine gelmesi planlanmaktadır. Sermaye koruma tamponuçekirdek sermayeye, birinci kuĢak sermayeye ve toplam sermayeye kademeliolarak eklenecektir. Bankaların sermaye koruma tamponları %2,5 seviyesininaltına düĢtüğü zaman bu iki oran arasındaki fark kadar bankaların kârdağıtımlarında değiĢen oranlarda kısıtlamalara gidilmesi öngörülmektedir.


127‣ Döngüselliği yeterince dikkate almamasıyla eleĢtirilen Basel-II‟nin buyöndeki eksikliğini kapatmak amacıyla ülke Ģartlarına ve tercihlerine bağlıolarak %0 ilâ %2,5 arasında değiĢen döngüsel sermaye tamponu uygulamasıgetirilmiĢtir. Anılan tamponun çekirdek sermayeden ya da zararı tamkarĢılama kapasitesi olan diğer sermaye bileĢenlerinden ayrılmasıgerekmektedir. Döngüsel sermaye tamponunun ekonominin büyüme hızınabağlı olarak artırılıp azaltılmasıyla hızlı kredi büyümesinin önüne geçilmesihedeflenmektedir.‣ Sermaye oranlarını destekleyici nitelikte olan Ģeffaf, basit, anlaĢılır ve riskbazlı olmayan kaldıraç oranı getirilmiĢtir. Söz konusu oran birinci kuĢaksermayenin (Ana Sermaye) belirli dönüĢüm oranlarıyla dikkate alınmıĢbilanço dıĢı kalemler ve aktifler toplamına bölünmesi suretiyle (Ana Sermaye/ Aktifler + Bilanço DıĢı Kalemler) bulunacak olup 2017 yılının ilk yarısınakadar sürecek olan paralel uygulama döneminde %3 oranı test edilecektir.Yapılacak olan QIS çalıĢmalarının ve paralel uygulamanın sonuçları dadikkate alınarak nihai hali verilmiĢ olan kaldıraç oranı 1 Ocak 2018tarihinden itibaren “Birinci Yapısal Blok”a dâhil edilecektir.‣ Basel-III ile birlikte likiditeye iliĢkin olarak Likidite KarĢılama Oranı(Liquidity Coverage Ratio) ve Net Ġstikrarlı Fonlama Oranı (Net StableFunding Ratio) isimli iki adet oran ihdas edilmiĢtir.‣ Bankanın likit varlıklarının, 30 gün içerisinde gerçekleĢecek net nakitçıkıĢlarına bölünmesi suretiyle hesaplanacak olan Likidite KarĢılamaOranının minimum %100 olması gerekmektedir. Net nakit çıkıĢı, 30 güniçerisindeki nakit çıkıĢları ile 30 gün içerisindeki nakit giriĢleri arasındakifarktır.‣ Orta ve uzun vadeli dönemde bankaların pasif yapılarını güçlendirerek dahaistikrarlı ve güvenilir bir fonlama sağlamak üzere Net Ġstikrarlı FonlamaOranı ihdas edilmiĢtir. Söz konusu oran “mevcut istikrarlı fonlama tutarının”“ihtiyaç duyulan istikrarlı fonlama tutarına” bölünmesi suretiylebulunmaktadır. Likidite karĢılama oranına benzer Ģekilde net istikrarlıfonlama oranının da en az %100 olması gerekmektedir. Mevcut “istikrarlıfonlama tutarı” birinci ve ikinci kuĢak sermaye de dâhil olmak üzere


128bankanın pasifinde yer alan kalemlerin vade ve kalitelerine görebelirlenirken; “ihtiyaç duyulan istikrarlı fonlama tutarı” ise bankalarınaktifinde yer alan kalemlerin vadelerine ve kalitelerine göre değiĢen oranlardadikkate alınması suretiyle hesaplanacaktır.‣ Likidite KarĢılama Oranı için 2011-2015, Net Ġstikrarlı Fonlama Oranı içinise 2012-2018 yılları arası gözlem periyodu olarak belirlenmiĢ, gözlemperiyodunun ardından anılan oranlar için asgari standartların ilan edileceğibelirtilmiĢtir.Basel-III‟de getirilen sermaye yeterlilik oranlarına baktığımız zaman daha azgelir ama daha güvenli bir durumun ortaya çıktığı görülmektedir. Yeni düzenlemelerçerçevesinde bankalar her 100 dolarlık riskli yatırım ve krediler için 7 dolarlık birkarĢılık ayıracak ve buna ek olarak %7 olarak belirlenen tier-1 sermayesi %4,5‟unaltına düĢtüğü anda devreye ülkenin bankacılık kuruluĢları girecek ve gerekliönlemlerin alınması sağlanacak. Yeni düzenleme ile bankalar daha az risk almayateĢvik edilmiĢ olacak ve küresel krize neden olan riskli varlıklardan uzak durulmasısağlanacak. Sermaye yeterlilik oranlarının artması ile beraber birçok banka sermayeihracına gidecek. Basel-III ile beraber bankalar daha fazla nakdi bünyelerinde tutmakzorunda kalacaklar ve bu da kredi maliyetlerinin artmasına aynı zamanda krediarzının daralmasına neden olacaktır. Basel-III ile bankaların bünyesinde bulunankarmaĢık yatırım araçları en fazla ana sermayesinin %15 seviyesinde olabilecek.Sermaye rasyoları açısından dünya bankacılık sektörüne bakıldığı zamanözellikle Asya bankalarının sermaye rasyoları yüksek olduğundan bu bankalar en azsermaye ihracına ihtiyacı olan isimlerin baĢında gelecek. Asya bankalarının dıĢında,Avusturalya bankaları %10‟a yaklaĢan zorunlu karĢılıkları ile en az sermaye ihracınaihtiyaç duyacaklardan biri olacak. Türk bankalarının ortalama tier-1 rasyosu oranı ise%16 civarı ile zaten Basel-III ile öngörülenin oldukça yukarısında bulunuyor.Uzmanların görüĢlerine göre Türk bankacılık sektörü Basel-III‟den fazlaetkilenmeyecek, Türk bankalarının sermaye rasyolarının yüksek olmalarının yanı sırakredi risklerinde de büyüme olmadığına dikkat çekiyor. Türk bankalarının Basel-IIIaçısından avantajları aĢağıdaki gibidir:


129‣ Türk bankacılık sektörünün tier-1 sermaye yeterlilik oranı ortalama %16 iletalep edilen %7‟nin üzerinde‣ Türk bankalarında son dönemlerde kârlar dağıtılmayıp sermayeye eklendiğiiçin acil sermaye ihtiyacı yok‣ Türk bankalarında kredi risklerinde bir büyüme yok, sabit görünüyor‣ Türk bankalarının elinde karmaĢık ürünler olmadığı için krizden Avrupalıbankalar kadar sert etkilenmedi‣ 2001‟de yaĢanan kriz sonrası Türk bankacılık sektöründe oluĢan riskyönetimi geleneği sayesinde Avrupa‟ya göre çok daha likit konumdayız(http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=143763).Garanti Bankası türev ürünler müdürü Çağlar Kılıç küresel krizin Baselregülasyonlarını hızlandırdığını, Basel-III‟ünde Basel-II gibi yetersiz olduğunusavunuyor. Risklerin hesaplanma yöntemlerindeki eksiklikler üzerinde duran ÇağlarKılıç bu eksikliğin giderilmemesi durumunda bankaların gerçek riskleri AvrupaBankacılık stres testlerinde olduğu gibi kamuoyuna eksik yansıyabilir. Basel-II‟debankalar operasyonel, kredi ve piyasa risklerini ölçmek için birkaç yöntem arasındaseçim yapma hakkı tanınıyor. “Basel-III‟de ise bu konuda bir değiĢikliğe gidilmedi.Bankalar bu durumda iĢlerine gelen yöntemi seçerek bu risklerini düĢük göstermeĢansına sahip” diyen Çağlar Kılıç BDDK‟nın bu konuda muhafazakâr olacağını vebu yöntemlerden bazılarını zorunlu koĢacağını tahmin ediyor(www.euroactiv.com.tr). Çok sayıda geliĢmekte olan ülkenin bankacılık sektörününiçinde bulunduğu durum dikkate alınarak, söz konusu kurallar ile ilgili bazen 10 yılıbulan yumuĢak bir geçiĢ süreci planlanmaktadır. Dünyada yaklaĢık olarak 10 yıldabir önemli bir finansal kriz yaĢandığı değerlendirildiğinde ise pek çok geliĢmiĢülkenin bu düzenlemeler uygulamaya konuluncaya kadar önemli bir krizyaĢamamayı temenni etmekten baĢka yapacak bir Ģeyinin olmadığı görülmektedir(BDDK, 2010b: 11).3.3.4.6. G-20 Seul Zirvesi2010 yılının son G-20 zirvesi olan Seul Zirvesi 11-12 Kasım 2010 tarihindeGüney Kore‟nin baĢkenti Seul‟de gerçekleĢtirilmiĢtir. Zirvede, küresel toparlanmanın


130devam ettiği, ancak toparlanmaya yönelik aĢağı yönlü risklerin varlığını koruduğuvurgulanmıĢtır. Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi gerçekleĢtirmek amacıylaG-20 ülkelerinin somut politika taahhütlerini içeren Seul Eylem Planı baĢlatılmıĢtır.Zirvede ayrıca uluslararası finansal kuruluĢların reformu, finansal sektör reformu,kalkınma, korumacılıkla mücadele ile ticaret ve yatırımların teĢviki, fosil yakıtteĢviklerinin ve fosil yakıt fiyat dalgalanmalarının azaltılması, küresel denizçevresini koruma, yolsuzlukla mücadele, iklim değiĢikliği ve yeĢil büyüme, finansaltabana yayılma konuları ele alınmıĢtır. Bildirge ekinde yayımlanan KapsayıcıBüyüme için Seul UzlaĢısı, G-20‟nin küresel kalkınmaya olan katkısını yansıtmaktaolup, Kalkınma Çok Yıllı Eylem Planı da G-20 üyelerinin ve diğer tüm kalkınmaortaklarının küresel kalkınmanın sağlanması adına atması gereken somut eylemleriiçermektedir (www.hazine.gov.tr).Seul zirvesinde Basel-III için daha önce anlaĢmaya varılan kararlara destekverilmiĢ ve onaylanmıĢtır. Yapılan açıklama Ģöyledir: “Basel Bankacılık DenetimiKomitesinde (BCBS); yeni banka sermaye ve likidite çerçevesi üzerinde sağlanan,banka sermaye ve likiditesinin kalitesini ve uluslararası düzeyde tutarlılığınıgüçlendiren, kaldıraç oranlarında artıĢı ve vade uyumsuzluğunu sınırlayan ve zordurumlarda kullanılmak üzere asgari sermaye yeterliliği üzerine sermaye tamponlarıgetirmek suretiyle arttıran küresel bankacılık sisteminin dayanıklılığını arttıranönemli anlaĢmayı destekledik. Bu çerçeve, risk bazlı sermaye tedbirlerinidestekleyecek ülkeler arasında uyumlu bir kaldıracı da içermektedir. Bu çerçeve ile,geniĢ kapsamlı küresel bankacılık sistemi reformunu gerçekleĢtirdik. Yenistandartlar, bankaların aĢırı risk alma isteklerini belirgin bir Ģekilde azaltacak,gelecekteki krizlerin Ģiddetini ve gerçekleĢme ihtimalini düĢürecek ve bankaların enson finansal krizdekine benzer büyüklükteki baskıya -olağanüstü bir devlet desteğineihtiyaç olmadan dayanmasını sağlayacaktır. Bu, istikrarlı ekonomik büyümeyi dahaiyi destekleyecek bir bankacılık sistemini meydana getirecektir. Bu standartları,ekonomik toparlanma ve finansal istikrarla uyumlu ve mutabık kalınan süredetümüyle benimsemeyi ve uygulamayı taahhüt ettik. Yeni çerçeve, ulusal kanun vedüzenlemelerimize uyarlanacak, 1 Ocak 2013‟ten itibaren aĢamalı olarakuygulamaya konulacak ve 1 Ocak 2019 itibarıyla tamamen hayata geçirilecektir”(www.treasury.gov.tr).


131SONUÇ VE ÖNERĠLER1973 yılında sabit kura dayalı para sisteminin çökmesi, 1980‟li yıllardabaĢlayan küreselleĢme süreci ve hızla artan teknolojik geliĢmelerle birlikte dünyaekonomisinde önemli geliĢmeler olmuĢ, finans piyasaları hızla büyümüĢ vegeniĢlemiĢtir. Bunun sonucunda, finansal araçların ve bunlara iliĢkin iĢlemlerin sayısıve çeĢitliliği hızla artmıĢtır. Bu geliĢmeler bir taraftan finansal piyasaları dahakarmaĢık hale getirirken öte yandan da yeni fırsatları beraberinde taĢımıĢtır. Finansalpiyasaların en önemli ayaklarından biri olan bankacılık sektörünün faaliyetleri deküreselleĢme ve teknolojik geliĢmeler ölçüsünde artmıĢtır. Bankalar yapıları gereğibankacılık faaliyetlerini gerçekleĢtirirken geniĢ ölçüde risk aldıklarından, yaĢanan bugeliĢmelerle birlikte artan risklerden dolayı bankalar için risk ve risk yönetmekavramları son yıllarda her zamankinden daha önemli duruma gelmiĢtir.Bankalar, kredi riski, piyasa riskini oluĢturan faiz oranı riski, döviz kuru riski,likidite riski ve hisse senedi pozisyon riski ile operasyonel riskler Ģeklinde üç temelriskin yanı sıra diğer riskler altında sayabileceğimiz sistemik risk, ülke riski, transferriski, yoğunlaĢma riski, karĢı taraf riski, takas ve teslim riski, yasal risk, itibar riski,politik risk v.b. Ģeklinde riskler ile karĢı karĢıya kalmaktadırlar. Bankalar günümüzekonomisinde risklerini çok iyi yönetmek zorundadırlar. Çünkü finans sektörlerininbirinde iyi yönetilmeyen riskler sonucunda ortaya çıkan bir kriz çok kısa sürede diğersektörlere de yayılabilmekte ve tüm dünya ülkelerinin ekonomilerine zararvermektedir.Bankalar risklerini koruyucu ve önleyici politikalar yoluyla risk dahaoluĢmadan ya da oluĢtuktan sonra riskin ortaya çıkarabileceği zararları en düĢükseviyeye indirebilirler. Fakat bankalar hiçbir zaman sıfır riskle çalıĢamazlar. Çünkübu bankacılık anlayıĢına ters bir durumdur. Bankaların temel amacı katlanılan belirlibir risk karĢılığında getirilerini maksimum kılmaktır.Bankalar hem ulusal hem de uluslararası piyasaların finansal istikrarınıkorumak için etkin bir risk yönetimine sahip olmaları gerekmektedir. Etkin riskyönetimine sahip olmayan birçok banka; Barings Bank, Daiwa Bank, Allied IrishBank, Demirbank, Ġmar Bankası, Lehman Brothers örneklerinde olduğu gibi çokbüyük zararlarla karĢı karĢıya kalabilmektedirler. YaĢanan bu finansal zararların ve


132skandalların baĢlıca nedeni, risk adı verdiğimiz tehlikelerin görülememesi ya dagörülse de önlenememesidir.1974 yılında BIS bünyesinde bankacılıkta denetim, gözetim ve düzenlemekalitesini artırmak için Ġsviçre‟nin Basel kentinde kurulan “Bankacılık Düzenleme veDenetim Uygulaması Komitesi”‟nin yasal bir denetim yetkisi olmadığından dolayıbu komitenin aldığı kararlar tavsiye niteliği taĢımakta ve ancak isteyen ülkelerceuygulanmaktadır. Fakat komitenin düzenlemelerine birçok ülke zamanla uymuĢ vekomitenin düzenlemelerine uymayan ülkelerin bankalarının sistemleri dıĢlanmıĢ, riskprimleri de olumsuz yönde etkilenmiĢtir.1980‟li yıllarda yaĢanan küreselleĢme süreciyle birlikte finansal piyasalardayaĢanan döviz kuru ve faiz oranı dalgalanmalarından kaynaklanan büyük zararlaroluĢmuĢtur. Basel Komitesi de bankaların krizlere ve finansal kırılganlığa karĢıdayanıklılığını artırmak ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla Basel-I sermayeyeterlilik uzlaĢısını 1988 yılında yayımlamıĢtır. Basel Komitesi Basel-Idüzenlemeleriyle uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren bankaların karĢı karĢıyakaldığı kredi riskini tanımlamıĢ ve kredi riskleri için %8 oranında asgari sermayeyeterlilik rasyosu belirlemiĢtir. Belirlenen %8‟lik sermaye yeterlilik rasyosunabankalar kademeli bir Ģekilde geçerek 1992 yılında %8‟lik hedefe ulaĢmıĢtır. Basel-I‟e göre sermaye yeterliliği oranı hesaplanırken; ana sermaye ve katkı sermayeĢeklinde ikiye ayrılmıĢ olan sermayenin toplamından, sermayeden indirilendeğerlerin çıkarılmasıyla birlikte sermaye tabanına ulaĢılmaktadır. Sermayetabanının %0, %20, %50, %100 Ģeklinde 4 ayrı sınıfa ayrılmıĢ risk ağırlıklı varlıklaraoranı ise %8 den büyük ya da eĢit olmalıdır.Basel-I düzenlemeleri OECD ülkeleri hükümet, merkez bankaları vebankalarına tanınan avantajlardan dolayı çok büyük eleĢtirilere uğramıĢtır. Basel-I‟deOECD ülkelerinin hükümet ve merkez bankalarından olan alacaklara %0 risk ağırlığıverilmekte, aynı ülkelerin bankalarına ise borçlanmaları durumunda %20 oranındarisk ağırlığı verilmektedir. OECD ülkesi olamayan ülkelerin hazinelerinin, merkezbankalarının borçlanmaları halinde ise eğer borç kendi ülkelerinin paraları cinsindenfinanse edilecekse %0 risk ağırlığına, yabancı paralar cinsinden finanse edilecekse%100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır. Basel-I‟de OECD ülkelerine tanınan bu


133avantaja kulüp kuralı adı verilmektedir. Kulüp kuralında ilk göze çarpan hususOECD ülkesi olan Türkiye gibi ülkelerin OECD üyesi olmayan daha iyi pozisyonasahip ülkeler karĢısında daha düĢük riskli ülkeler olarak gösterilmesidir. Bu ülkelereiliĢkin bu durum büyük bir ayrıcalık olarak görülmekte ve eleĢtirilmektedir.Firmalara verilen kredilerde ise firmaların kredi değerliliğine bakılmaksızın sadeceteminatlar dikkate alınarak %100 risk ağırlığı verilmektedir. Bu durum firmalarıngerçek risk pozisyonlarını ölçemediği gibi kredi maliyetlerini de artırmaktadır.Gayrimenkul ipoteği karĢılığı kullandırılan konut kredileri %50 risk ağırlığına özelsektöre kullandırılan krediler ise tek çatı altında toplanıp %100 risk ağırlığına tabitutulmaktadır.Basel-I sermaye yeterlilik uzlaĢısı 1996 yılında sermaye yeterlilik rasyosuhesaplamalarına, 1994 yılında Meksika ve Türkiye‟de yaĢanan krizler nedeniyle faizoranı ve döviz kuru gibi piyasa riski içeren unsurları da dahil etmiĢtir. 1996 yılındahesaplamalara piyasa riskinin dâhil edilmesinin yanı sıra Basel Komitesi yalnızcapiyasa riskinden dolayı ihtiyaç duyulan sermaye yeterlilik hesaplamasındakullanılmak üzere, sermaye benzeri kredilerinde belirli oranlarda üçüncü kuĢaksermaye baĢlığı altında sermaye tabanına eklemiĢtir. %8‟lik minimum rasyoyabankalar artık ana sermaye ve katkı sermayenin yanı sıra üçüncü kuĢak sermayeyi deekleyip, sermayeden indirilen değerlerden çıkarıp, kredi riski ve piyasa riski içerenvarlıklara oranlayarak ulaĢmaktadırlar.Mali piyasalarda yaĢanan geliĢmeler Basel-I‟in yetersiz kalmasına nedenolmuĢtur. Özellikle 1990‟lı yıllarda yaĢanan birçok bankacılık krizi sonunda krizlerinönüne geçmede tek baĢına asgari sermaye yeterliliğini tutturmak yeterli olmamıĢtır.Çünkü asgari %8‟lik sermaye oranını tutturan birçok bankada kriz yaĢamıĢtır.Sağlıklı ve istikrarlı bir finansal sistem için etkin bir denetim ve gözetim sistemininoluĢturulup uygulanması ve piyasa disiplinin etkinliğinin artırılmasına ihtiyaçduyulmuĢtur. YaĢanan bu geliĢmelerle birlikte Basel-II için ilk istiĢare metni 1999yılında yayımlanmıĢtır. Ġlk istiĢare metin ile Basel-II için gelen eleĢtiriler ve önerilerüzerine yeni istiĢare metinleri yayımlanmıĢ ve nihai metin 26 Haziran 2004‟deyayımlanmıĢtır.


134Basel-II G-10 ülkeleri tarafından standart yöntemlerle 2007 yılı baĢındanitibaren, ileri yaklaĢımlar için ise 2008 yılı baĢından itibaren uygulanmasıkararlaĢtırılmıĢtır. Basel-II‟nin Avrupa Birliğinde ise 2007 yılında yürürlüğe girmesikararlaĢtırılmıĢtır.Basel-II asgari sermaye yeterliliği, denetim otoritesinin incelemesi ve piyasadisiplini olmak üzere üç yapısal bloktan oluĢmaktadır. Basel-II ile beraber bankalarBasel-I‟de olduğu gibi yine %8‟lik asgari sermaye oranını tutturacaklardır. Fakatsermaye yeterlilik hesaplamalarına kredi riski ve piyasa riskinin yanı sıraoperasyonel riskler ve diğer riskler de dâhil edilmiĢtir. Basel-II bankaların tek tipsermaye yeterliliği uygulamasını kaldırmıĢtır. Sermaye yeterlilik oranı özkaynakların; kredi riski, piyasa riski, operasyonel risk ve diğer risklerin toplamınaoranının en az %8 olması Ģeklinde hesaplanacaktır.Basel-II‟de sermaye yeterlilik oranı hesaplamalarında kredi riski, piyasa riskive operasyonel riskler için yeni hesaplamalar geliĢtirilmiĢtir. Kredi riski için; standartyaklaĢım, temel içsel derecelendirme yaklaĢımı ve geliĢmiĢ içsel derecelendirmeyaklaĢımı ile riskler ölçülebilmektedir. Piyasa riski hesaplamasında Basel-I‟deolduğu gibi standart yaklaĢım ve riske maruz değer (VAR) yaklaĢımı korunmuĢtur.Operasyonel riskler için ise temel gösterge yaklaĢımı, standart yaklaĢım ve içselölçüm yaklaĢımları ile riskler ölçülmektedir. Kredi riski hesaplamasında Basel-IIOECD ülkelerine uygulanan ayrıcalığı kaldırmıĢ ve bunun yerine krediderecelendirme kuruluĢlarının veya bankaların kendilerinin içselderecelendirmelerine dayalı yöntemlerini kullanmalarına olanak sağlamıĢtır.Türkiye‟de de Basel kriterleri kabul görmüĢ ve uygulanması için çalıĢmalaryapılmıĢtır. 1988 yılında yayımlanan Basel-I kriterleriyle birlikte sermaye yeterlilikoranı aĢamalı bir Ģekilde %8 seviyesine getirilmiĢ, 1996 yılında piyasa risklerinin desermaye yeterlilik rasyosu hesaplamalarına dahil edilmesi Türkiye‟de 2001 yılındayürürlüğe giren Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine veDeğerlendirilmesine iliĢkin Yönetmelikle sağlanmıĢtır. Türkiye piyasa riskini 2001yılında hesaplamalara dahil ederek Basel-I‟e tam uyumunu geçte olsa sağlamıĢtır.Türkiye‟de 1990‟lı yılların sonunda bankacılık kanunu değiĢmiĢ ve 4491sayılı kanun, Avrupa birliği direktifleri ile birlikte diğer genel kabul görmüĢ


135uluslararası uygulamalarda dikkate alınarak hazırlanmıĢtır. 4491 sayılı kanun ile idarive mali açıdan tamamen bağımsız bir denetim ve gözetim otoritesi olarak BDDKkurulmuĢ ve banka denetim ve gözetim yetkileri BDDK‟ya devredilmiĢtir. BDDK31 Ağustos 2000 tarihinde faaliyete geçmiĢtir.Türkiye‟de yaĢanan 2001 ġubat krizi sonrasında Bankacılık YenidenYapılandırma Programı ve Ġç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri yönetmeliğiyürürlüğe girmiĢtir.Basel-I‟in yetersiz kalması ve yerini Basel-II‟ye bırakması ile birlikteTürkiye‟de Basel-II için çalıĢmalarını baĢlatarak yol haritalarını belirlemiĢ ve sayısaletki çalıĢmaları yürütmüĢtür. Türkiye‟de ilk olarak 2008 yılında uygulanmasıplanlanan Basel-II BDDK tarafından yapılan açıklama ile 2009 yılı baĢınaertelenmiĢ, 2009 yılına ertelenen Basel-II BDDK‟nın yapmıĢ olduğu ikinci biraçıklama ile bu sefer süresiz olarak ertelenmiĢtir.Türkiye‟nin Basel-II‟yi geriden takip etmiĢ olması ilk aĢamada bir dezavantajgibi görünse de Basel-II‟nin dünya ülkelerinde uygulanabilirliğini görmesi açısındanbir Ģans olmuĢtur. Türk bankaları Basel-II ile beraber sermaye yeterlilik oranlarını%8‟in çok üzerine çıkarmıĢ ve risk yönetim çalıĢmalarında önemli ölçüde ilerlemelerkaydetmiĢtir. Ġlerleyen zaman içerisinde 2007 yılında Amerika‟da baĢlayan küreselkrizle birlikte Basel-II kriterleri de krizi önlemede yeterli olmamıĢ ve kriz karĢısındaçaresiz kalınmıĢtır. YaĢanan krizle birlikte Basel-II kriterlerine uyum gösteren birçokbanka batmaktan kurtulamamıĢtır. Kredi derecelendirme kuruluĢları krizin takibindegeride kalmıĢ ve kriz öncesi vermiĢ olduğu yüksek kredi notlarını kriz baĢlayıncaaniden düĢürerek krizin derinleĢmesine neden olmuĢtur.YaĢanan küresel krizle beraber Basel-II yoğun eleĢtirilere uğramıĢ ve Basel-II‟nin yerini almak üzere 27 ülkenin merkez bankası baĢkanları ile sermayepiyasaları regülatörleri Ġsviçre‟nin Basel kentinde bir Basel metninde anlaĢmayavarmıĢlardır. Basel-III adını verdikleri bu Basel metni sermaye yeterlilikhesaplamalarını tümden değiĢtiren bir devrim Ģeklinde değil finansal krizde Basel-II‟de yaĢanan eksiklikler nedeniyle bu eksiklikleri tamamlamaya yönelik ekdüzenlemeler seti Ģeklindedir. Basel-III ile beraber sermayenin niteliğinin veniceliğinin artırılmasına iliĢkin standartlar, dönemselliğe bağlı olarak kullanılacak


136ilave sermaye tamponu oluĢturulması, Basel-II uygulamalarının en büyük eksikliğiolan likidite yeterlilik ve risk bazlı olmayan kaldıraç oranları gibi konularda yenidüzenlemeler getirilmiĢtir.Basel-III henüz çok yeni olmasına rağmen bu kriterler hakkında da pek çokeleĢtiri bulunmaktadır. Burada en büyük eleĢtiriyi uygulama zamanı almaktadır.Basel-III‟ün tam anlamıyla uygulamaya konulacağı tarih 2019 yılını bulmaktadır. Bunedenle 2019 yılına kadar yaĢanabilecek önemli bir kriz karĢısında ortaya çıkacakdurum merak konusudur. Ayrıca Basel-II ile bankalar kredi, piyasa ve operasyonelrisklerini ölçmede kendilerine sunulan birkaç yöntemden birini seçerekuyguluyorlardı. Bankalar böylelikle risklerini daha düĢük göstermek için iĢlerinegelen yöntemi uygulama Ģansına sahiptiler. Bu durum Basel-III ile dedeğiĢtirilmemiĢtir.Bankalar açısından Basel-III için gereken koĢulların en kısa süredesağlanması gerekli ve bankalar Basel-III‟ünde ötesinde sermaye bulundurmalıdırlar.Kredi derecelendirme kuruluĢlarının notları yerine bankalar kendi içsel modellerinibelirleyerek risk hesaplamalarında ileri yaklaĢımları kullanmalıdırlar. Bankalar krediverirken teminatlardan daha çok firmaların nakit akımlarına önem vermelidirler.Kârların artırılmasını sağlamak için aĢırı risk almayı özendiren yaklaĢımlara ve üstyöneticilere elde edilen kârdan prim ödeme yöntemine son verilmelidir. Eğer bunason verilmezse yöneticiler kârları artırmak için zaman zaman aĢırı risk alma yolunagidecektirler ve bu durum ister istemez yeniden krizlerin oluĢmasına neden olacaktır.Her ne kadar Basel-II kriterleri küresel kriz karĢısında baĢarısız olsa da, Basel-II‟ninyerini alan Basel-III kriterleri bazı konularda eleĢtirilse de risk yönetiminde yapılanyenilikler ve geliĢmeler açısından bankalar risklerini eskisine göre daha iyi ölçmeĢansına sahip olmuĢlardır. Bu geliĢmeler ise bankalar için önemli bir avantaj teĢkiletmektedir.


137KAYNAKÇAKitaplarALTINTAġ, M. A., (2006), Bankacılıkta Risk Yönetimi ve Sermaye Yeterliliği,Turhan Kitabevi, Ankara.ATO, (2007), Basel-II Kobi‟lerin Kredi Riski ve Derecelendirilmesi, YorumBasın Yayıncılık, Ankara.BABUġCU, ġ., (2009), Bankacılık, Akademi Eğitim Yayıncılık, Ankara._____, (2005), Basel-II Düzenlemeleri Çerçevesinde Bankalarda Risk Yönetimi,Akademi Eğitim Yayıncılık, Ankara.APAK, S. ve A. AYTAÇ, (2009), Küresel Krizler, Avcıol Basım Yayın, Ġstanbul.AYAN, E., (2007), Bankacılık Risklerinin Yönetiminde Basel-II UzlaĢısı,1.Baskı, Beta Yayınları, Ġstanbul.Aydın, E.V., (2007), Basel-II Standartları ve Kobi‟lere Etkileri, Müsiad Yayınları,Ġstanbul.AYDENĠZ, ġ., (2008), ĠĢletmelerde Gelecek (Futures) ve Opsiyon SözleĢmeleriile Risk Yönetimi, 1.Baskı, Arıkan Basım Yayım, Ġstanbul.BOLGÜN, K. E. ve M.B. AKÇAY, (2009), Risk Yönetimi-Türk FinansPiyasalarında Entegre Risk Ölçüm ve Yönetim Uygulamaları, 3.Baskı,Scala Yayıncılık, Ġstanbul.CANDAN, H. ve A. ÖZÜN, (2009), Bankalarda Risk Yönetimi ve Basel-II,2.Baskı, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul.ÇATALCA, H., B. AKTAN ve H. SOYDAN, (2008), Ticari Bankalarda PiyasaRiski Yönetimi, Siyasal Kitabevi, Ankara.ÇOLAK, Ö. F. ve A. YĠĞĠDĠM, (2001), Türk Bankacılık Sektöründe Kriz,1.Baskı, Nobel Yayınları, Ankara.FIKIRKOCA, M., (2003), Bütünsel Risk Yönetimi, Kalder Yayınları, Ġstanbul.KARACAN, A. Ġ., (1996), Bankacılık ve Kriz, Creative Yayıncılık, Ġstanbul.


138KAVAL, H., (2000), Bankalarda Risk Yönetimi, YaklaĢım Yayınları, Ankara.PARASIZ, Ġ., (2007), Modern Bankacılık Teori ve Uygulama, 2.Baskı, EzgiKitabevi Yayınları, Bursa.TEKER, D. L., (2006), Bankalarda Operasyonel Risk Yönetimi Örnek BankaUygulamalı, 1.Baskı, Literatür Yayınları, Ġstanbul.TÜRKO, R.M., (2002), Finansal Yönetim, Alfa Yayıncılık, Ġstanbul.ÜÇGÜN, S., (2010), Basel-II Kriterleri Kapsamında Operasyonel Risk, 1.Baskı,Beta Yayıncılık, Ġstanbul.YASLIDAĞ, B., (2007), Kredi Derecelendirme Sistemi SPK LisanslamaSınavına Hazırlık Soru Örnekleri, 1.Baskı, Literatür Yayınları, Ġstanbul.MakalelerALP, A.Ġ., (2005), “Bankalarda Kara Para Aklama Risk Yönetimi”, ActiveBankacılık ve Finans Dergisi, Ocak-ġubat, s.1-11.ARAS, G., (2005), “Basel-II Uygulamasının Kobi‟lere Etkileri ve GeçiĢ Süreci”,Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.ATILAL, M. B., (2008), “Kredi Derecelendirme”, Turkish Yatırım, Nisan, s. 1-7.ATĠKER, M., (2005), “Basel-I ve Basel-II”, Konya Ticaret Odası Etüd-AraĢtırmaServisi, Sayı: 2005-41/08.BDDK, (2010), “Denetim Otoriteleri ve Düzenlemeler”, Risk Bülteni, Ocak, s.1-13, EriĢim:01.12.2010.BDDK, (2009), “Banca D‟Ġtalia: Basel-II Düzenlemesinde DeğiĢiklik”, RiskBülteni, Nisan, s. 14-19, EriĢim:17.10.2010.


139BDDK, (2008) “Basel-II Uygulamasının Ertelenmesine ĠliĢkin Basın Açıklaması”,25 Haziran, Sayı: 2008/15 , EriĢim:26.08.2010.BDDK, (2005), “10 Soruda Yeni Basel Sermaye UzlaĢısı (Basel-II)”,, EriĢim:26.08.2010.BDDK, (2003), “Türk Bankacılık Sektörünün Güçlendirilmesine Yönelik Çabalar veĠmar Bankası Olayı”, , EriĢim:27.08.2010.BOCUTOĞLU, E. ve A. EKĠNCĠ, (2009), “Genel Teori, Küresel Krizler ve YenidenMaliye Politikası”, Maliye Dergisi, Ocak-Haziran, sayı 156, s.66-82.BOYACIOĞLU, M. A., (2002), “Operasyonel Risk ve Yönetimi”, BankacılarDergisi, sayı 43, s.51-54.CANDAN, H., (2008), “Kriz Sürecinde Basel-II‟de Öngörülen DeğiĢiklikler”,Bankacılar Dergisi, sayı 65, s.80-84.ERDOĞAN, E. O. ve B. DOLGUN, (2001), Active Bankacılık ve Finans Dergisi,Mayıs-Haziran, s. 1-7.ERDÖNMEZ, P. A., (2006), “Aktif Menkul KıymetleĢtirmesi”, Bankacılar Dergisi,sayı 57, s. 75-84.ERKEK, S. ve A. DEDE, (2008), “Basel-II ve Kobilere Etkisi”, Konya TicaretOdası, 15 Mayıs.ESEN, O., (2005), “Bankacılık Krizleri, Yeniden Yapılandırma Programları ve TürkBankacılık Sektörü”, Ġzmir Ekonomi Üniversitesi, Siyasa, Yıl:1, Sayı:1,Ġzmir.


140IMF, (2009), “Tarihi Bir Fırsatın Değerlendirilmesi: Küresel Ekonomik ve FinansalSistemin Yeniden ġekillendirilmesine ĠliĢkin Üç Ġlke” Dominique StrausKahn‟ın KonuĢma Metni, 2 Ekim.,EriĢim:28.10.2010.MAZIBAġ, M., (2004), “Basel-II Ġkinci Yapısal Blok (Pillar 2): “DenetimselGözden Geçirme””, BDDK, 08-09 Aralık, Ankara.,EriĢim:14.09.2010.OKAY, E., (2002), “Bankacılıkta Risk Yönetiminin GeliĢimi ve Önemi”, ĠstanbulTicaret Üniversitesi Dergisi, Aralık, Sayı 2, s. 123-133.ġENGÜL, D., (2007), “Destek Hizmetleri: Tanım, Önemlilik Kıstasları ve RiskDeğerlendirmesi”, Bankacılar Dergisi, sayı 63, s. 21-28.TAġ, O. ve Z. ĠLTÜZER, (2008), “Monte Carlo Similasyon Yöntemi ile RiskeMaruz Değerin ĠMKB30 Endeksi ve DĠBS Portföyü Üzerinde BirUygulaması”, Dokuz Eylül Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari BilimlerFakültesi Dergisi, sayı 1, s. 67-87.TBB, (2006), “Basel-II!nin Kobi‟lere Etkileri”, Bankacılar Dergisi, Eylül, Sayı:58,s: 3-62.TBB, (2002), “Basel Komite Yeni Sermaye Yeterliliği Düzenlemesi”,,EriĢim:15.08.2010.TBB, (1999), “Kredi Riskinin Yönetimine ĠliĢkin Ġlkeler”,,EriĢim:15.08.2010.TĠRYAKĠ, G., (2009), “Küresel Bankacılık Düzenlemelerinde Yeni Dönem”, ActiveBankacılık ve Finans Dergisi, Temmuz-Ağustos, s.1-9.TSPAKB, (2010), “Finansal Krizle Ġlgili Uluslararası Kurumların YürüttüğüÇalıĢmalar”, Sermaye Piyasasında Gündem, sayı 89, Ocak, s. 7-19


141TUNA, K., (2005), “Bankacılık Kanunu Tasarısında Kurumsal Yönetim”,Uluslararası Finans Sempozyumu, 9-10 Haziran, 2005, Ġstanbul.UYGUR, E., (2001), “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 ġubat Krizleri”,Türkiye Ekonomi Kurumu, 7 Nisan 2001, Ankara.YALÇIN, H., A. ÖNDER, K. AKSEL ve N. ÖZYÜREK, (2006), “ġirketDerecelendirmesinde Basel-II Perspektifi”, PricewaterhouseCoopers,Aralık, s. 1-50, ,EriĢim:22.08.2010.YARDIMCIOĞLU, M. ve A. V. ÇAM, (2007), “Sermaye PiyasalarındakiDerecelendirme Müessesesinin Basel-II Kapsamında Değerlendirilmesi”,Mali Çözüm Dergisi, Mart-Nisan, Sayı:80.RaporlarBDDK, “Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve DeğerlendirilmesineĠliĢkin Yönetmelik”, Resmi Gazete, Sayı:26333, 01.11.2006.BDDK, “5411 Sayılı Bankacılık Kanunu”, Resmi Gazete, Sayı:25983, 01.11.2005.BDDK, “Bankaların Ġç Denetim ve Risk Yönetim Sistemleri Hakkında Yönetmelik”,Resmi Gazete, Sayı:24312, 08.02.2001.BDDK, (2010), “Bankacılık Sektörü Basel-II Ġlerleme Raporu”, Eylül,, EriĢim:03.10.2010.BDDK, (2010), “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu‟nun 10.KuruluĢ YılDönümü Vesilesiyle 16 Eylül 2010 Tarihinde Düzenlenen “GeçmiĢtenGeleceğe Türk Bankacılık Sektörü” BaĢlıklı Konferansta BDDK BaĢkanıSayın Tevfik Bilgin‟in Yaptığı AçılıĢ KonuĢması”,, EriĢim:(04.12.2010).


142BDDK, (2005), “Basel-II‟ye GeçiĢe ĠliĢkin Yol Haritası (Taslak)”, AraĢtırma Dairesi, EriĢim:22.09.2010.BDDK, (2004), “Basel-II Sayısal Etki ÇalıĢması (QIS-TR) Değerlendirme Raporu”,, EriĢim:20.09.2010.BIS, (2010), “Annex 2: Phase-in arrangements”, Basel Bankacılık DenetimKomitesi, , EriĢim:01.12.2010.BIS, (2006), “Sermaye Ölçümü ve Sermaye Standartlarının Uluslararası DüzeydeUyumlaĢtırılması” Basel Bankacılık Denetim Komitesi,,EriĢim:19.07.2010.CANGÜREL, O., S. GÜNGÖR, V. U. SEVĠNÇ, Ġ. KAYCĠ ve S. ATALAY, (2010),“Sorularla Basel-III”, BDDK Risk Yönetimi Dairesi, Aralık,, EriĢim:04.12.2010.DEMĠR, F., E. ERMĠġOĞLU, A. KARABIYIK ve A. KÜÇÜK, (2008), “ABDMortgage Krizi”, BDDK Çalıma Tebliği, Ağustos, Sayı: 3. , EriĢim:05.09.2010.KPMG, (2009), “Türkiye‟de ve Dünyada Bankacılık Sektörü Risk YönetimiUygulamaları ve Düzenlemeleri”, 17 Aralık,, EriĢim:16.08.2010.MAZIBAġ, M., (2006), “Operasyonel Risk Veri Tabanı Modellemesi”, BDDKÇalıĢma Raporları, 2006/2,EriĢim:12.09.2010.


143MAZIBAġ, M., (2005), “Operasyonel Riske Basel YaklaĢımı: Üç Yapısal BlokÇerçevesinde Bir Değerlendirme”, BDDK AraĢtırma Raporları, 2005/1, EriĢim:03.09.2010.MAZIBAġ, M., (2005), “Operasyonel Riske Basel YaklaĢımı: Risk Verilerine ĠliĢkinBir Değerlendirme”, BDDK AraĢtırma Raporları, 2005/2,EriĢim:05.09.2010.YAYLA, M. ve Y. T. KAYA, (2005), “Basel-II Ekonomik Yansımaları ve GeçiĢSüreci”, BDDK AraĢtırma Dairesi ÇalıĢma Raporları, 2005/3,, EriĢim:10.09.2010.YETĠM, S. ve A. BALCI, (2005), “Basel-II Ulusal Ġnsiyatif AlanlarınınAnlaĢılmasına Yönelik Açıklayıcı Rehber”, BDDK AraĢtırma DairesiÇalıĢma Raporları, 2005/8,,EriĢim:12.09.2010.YÜKSEL, A., (2005), “Basel-II‟nin Kobi Kredilerine Muhtemel Etkileri” BDDKAraĢtırma Raporları, 2005/4,,EriĢim:12.09.2010.YÜKSEL, A., (2004), “Yeni Basel Sermaye Yeterliliği UzlaĢısı (Basel-II)”, BDDKAraĢtırma Dairesi, Aralık,,EriĢim:12.09.2010.


144TezlerARAMAZ, D. S., (2008), Basel-II Kriterlerinin Kobi‟lere Etkileri, Yüksek LisansTezi, Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta.ATAN, M., (2002), Risk Yönetimi ve Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama,Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.AVCIBAġI F. T., (2008), Basel-II‟nin Türk Bankacılık Sistemine Etkileri,Yüksek Lisans Tezi, Sütçü Ġmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,KahramanmaraĢ.BAKIR, A., (2009), Bankaların Risk Derecelendirmesi ve Basel-II KriterlerininTürk Bankacılık Sistemine Maliyeti, Yüksek Lisans Tezi, ĠnönüÜniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya.BEKTAġ, Z., (2006), Türk Bankacılık Sisteminde Risk Yönetimi ve Basel-IIKriterleri, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Ankara.BEġE, E., (2007), Finansal Sistem Stres Testi Uygulamaları ve Türkiye Örneği,Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Bankacılıkve Finansal KuruluĢlar Genel Müdürlüğü, Ankara.ÇAĞIL, G., (2006), Sermaye Yeterliliği Açısından Operasyonel Risk veBankacılık Sektöründe Uygulaması, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi,Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Ġstanbul.ÇĠFTÇĠ, Ġ., (2007), Basel-II Çerçevesinde Operasyonel Risk Ġçin SermayeAyarlaması, Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi, Sosyal BilimlerEnstitüsü, Ġstanbul.KALKAN, A., (2007), Bankacılıkta Risk Yönetimi ve Türk Bankacılık SistemiÜzerine Bir Değerlendirme, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.


145MERCAN, D. Ġ., (2006), Basel-II Kriterleri Çerçevesinde Türk BankacılıkSektöründe Sermaye Yeterliliği Sorununun Ġncelenmesi, YayımlanmamıĢYüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve SigortacılıkEnstitüsü, Ġstanbul.OCAKCI, H. A., (2009), Bankacılıkta Risk Yönetimi ve Kredi Riskinin ÇokDeğiĢkenli Ġstatiksel Yöntemlerle Ġncelenmesi ve Uygulamalar, YüksekLisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul.TANYILDIZ, H., (2007), Türk Bankacılık Sisteminde Basel-II KriterleriÇerçevesinde Rsik Yönetimi, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir.TEMEL, H., (2006), Basel-II Kriterlerine Göre Ticari Bankalarda Kredi RiskiYönetimi, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal BilimlerÜniversitesi, Ġstanbul.Ġnternet Kaynakları EriĢim:20.11.2010., EriĢim:29.06.2010., EriĢim:27.06.2010.,EriĢim:27.06.2010.,EriĢim:29.06.2010.,EriĢim:07.11.2010.ĠKV, (2010), “G-20 Zirvesi Toronto‟da GerçekleĢtirildi”, , EriĢim:1.12.2010.


146, EriĢim:16.10.2010.,EriĢim:26.10.2010., EriĢim:29.06.2010., EriĢim:27.06.2010.,EriĢim:07.11.2010., EriĢim:22.12.2010., EriĢim:27.06.2010.


147EK-1. BANKACILIKTA ETKĠN DENETĠM VE GÖZETĠME ĠLĠġKĠNTEMEL PRENSĠPLERBankacılıkta Etkin Gözetim ve Denetim Ġçin Ön KoĢullar1. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesinin amaçları ve sorumlu olduklarıkuruluĢlara iliĢkin yetkileri açıkça tanımlanmalı, bankacılık gözetim ve denetimikonusunda faaliyetlerine iliĢkin bağımsızlığı ve yeterli ölçüde kaynağıbulunmalıdır. Ayrıca, gözetim ve denetim sisteminin, bankaların kuruluĢ izinlerive denetimlerinin devamlılığının sağlanmasına, güvenilir ve sağlıklı bir sistemiçinde yasalara uyma zorunluluğuna ve denetim elemanlarının yasal olarakkorunmasına iliĢkin hükümler içeren yasal bir çerçevesi olmalıdır. Elde edilenbilgilerin gözetim ve denetim otoritelerince paylaĢılması ve bu tür bilgileringizliliği konusuna yasal düzenlemelerde ayrıca yer verilmelidir.Faaliyet Ġzni ve Yapı2. Bankacılık faaliyetlerinde bulunmasına izin verilen ve bu kapsamda denetim vegözetiminin yapılmasına karar verilen kuruluĢların faaliyet alanları açıkçatanımlanmalıdır. Banka ünvanının kullanımı mümkün olduğu ölçüde kontrolaltında tutulmalıdır.3. Bankacılık faaliyetlerinde bulunulmasına izin veren kurumun faaliyet iznineiliĢkin esasları belirleme yetkisine ve bunlara uygun olmayan baĢvurularıreddetme hakkı olmalıdır. Faaliyet iznine iliĢkin prosedürde en azından bankanınmülkiyet yapısı, genel müdür ve diğer üst yöneticilerin nitelikleri, faaliyet planı,iç denetim sistemi ve sermaye yeterliliğini de içerecek Ģekilde bankanın maliyapısıyla ilgili projeksiyonların değerlendirilmesine yer verilmelidir. BaĢvurusahibinin yabancı bir banka olması durumunda ise ait olduğu ülkenin gözetim vedenetim otoritesinin onayının alınması gerekmektedir.


1484. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların büyük hissedarlarına aitpaylarının ya da bunlar üzerindeki kontrol haklarının el değiĢtirmesine iliĢkintaleplerini inceleme ve reddetme yetkisine sahip olmalıdır.5. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların önemli büyüklükteki elegeçirme faaliyetlerini ve yatırımlarını inceleme ve bu oluĢumların banka için yeniriskler yaratmasına ya da denetimin etkinliğini azaltmasına yol açmaması içingerekli kriterleri belirleme yetkisine sahip olmalıdır.Bankaların Ġhtiyatlı Yönetimine ĠliĢkin Düzenlemeler ve Yükümlülükler6. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların taĢıdıkları risklerikarĢılayacak Ģekilde asgari sermaye yükümlülüklerini tanımlamalıdır. Ayrıca,sermayenin banka zararlarını karĢılayabilmesine yönelik sermaye alt kalemlerinintanımlanması gerekmektedir. Uluslararası alanda faaliyet gösteren bankalar içinbu standart Basel Komite'nin belirlediği Sermaye Yeterliliği Rasyosu'nun altındaolmamalıdır.7. Gözetim ve denetim sistemlerinin en önemli özelliklerinden birisi bankalarınkredi verme, yatırım yapma, kredi ve yatırım portföylerini yönetmelerine iliĢkinpolitika, yöntem ve uygulamalarının bağımsız olarak değerlendirilebilmesidir.8. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların aktif kalitesi ve kredikarĢılıklarının yeterliliğinin değerlendirilmesine iliĢkin oluĢturduğu politikalarıve kullandığı yöntemleri yeterli bulmalıdır.9. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların portföylerindekiyoğunlaĢmayı belirlemelerine olanak verecek yeterli kapasitede bilgi iletiĢimağına sahip oldukları konusunda tatmin olmalıdır. Ayrıca, gözetim ve denetimotoritesi bir kiĢi ya da gruba verilebilecek kredilerin sınırlandırılmasına iliĢkinesasları belirleme yetkisine sahip olmalıdır.10. Bankaların birbiriyle bağlantılı kuruluĢlara verdikleri krediler nedeniyleartabilecek zararlardan korunabilmesi için bankacılık gözetim ve denetimotoritesi bankaların söz konusu bu kuruluĢları sürekli gözetim altındabulundurmalarına imkân verecek gerekli düzenlemeleri oluĢturmalıdır. Ayrıca,


149bu riskleri kontrol altına alabilmek ve bilançoya yayılmasını önlemek içinbankaların gerekli önlemleri almalarını sağlamalıdır.11. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların uluslararası kredilendirme veyatırım faaliyetlerine iliĢkin olarak ülke ve transfer risklerinin saptanması,izlenmesi ve kontrol edilmesine iliĢkin yeterli politika ve uygulamalara sahipolduklarından ve söz konusu risklerin karĢılanması için yeterli rezervlerininolduğundan emin olmalıdır.12. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi bankaların piyasa risklerinin etkin olarakölçülmesi, izlenmesi ve kontrol edilmesine imkân veren sistemlere sahipolduklarından emin olmalıdır. Piyasa riskine maruz kalındığında, gözetim vedenetim otoritesi üstlenilebilecek piyasa riskine limit getirme ya da sermayeartırımı gibi yaptırımları uygulayabilme yetkisine sahip olmalıdır.13. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların taĢıdıkları tüm risklerinitespit edecek, ölçecek, yönetecek, kontrol edecek, ve bu riskler için yeterlisermayeyi bulunduracak Ģekilde geniĢ kapsamlı bir risk yönetimi sistemi (yönetim kurulu ve üst düzey yönetimin izlenme iĢlevini de içermek üzere)olduğuna ikna olmalıdır.14. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların faaliyetlerinin yapısınauygun ve yeterli iç kontrollerinin bulunduğundan emin olmalıdır. Söz konusukontroller yetki ve sorumlulukların paylaĢılması, fonksiyonel ayırımlar, fonödemeleri, aktif-pasif yönetimi, bu iĢlemlerin mutabakatı ve varlıklarınkorunmasına iliĢkindir. Hem bu iç kontrollere hem de yasal ve idaridüzenlemelere uyulup uyulmadığını kontrolü için uygun iç veya bağımsız dıĢdenetimin fonksiyonları belirlenmelidir.15. Mali sektörde mesleki ve ahlaki yüksek standartların geliĢmesi ve bankacılıkfaaliyetleriyle bilerek ya da bilmeyerek kötüye kullanımların engellenebilmesiiçin bankacılık gözetim ve denetim otoritesi müĢterini tanı prensibininuygulanmasına yönelik bankaların uygun politika ve uygulamalarınınolduğundan emin olmalıdır.


150Aralıksız Banka Gözetimi Yöntemleri16. Bankacılıkta etkin gözetim hem yerinde hem de uzaktan denetimi kapsamalıdır.17. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların faaliyetlerini tam olarakanlamalı ve banka yönetimiyle düzenli olarak temaslarda bulunmalıdır.18. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, denetim raporları ve bankalara aitistatistiklerin toplanması, banka bazında ve konsolide olarak analiz edilmesi içinuygun araçlara sahip olmalıdır.19. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bağımsız denetçiler kullanarak ya dayerinde denetim yaparak gözetim bilgilerinin doğruluğunu bağımsız olarakdeğerlendirebilecek araçlara sahip olmalıdır.20. Bankacılıkta etkin gözetim ve denetimin gereklerinden birisi de bankagruplarının konsolide bazda denetlenmesi konusunda bankacılık gözetim vedenetim otoritesinin yetkisinin bulunmasıdır.Bilgi Verme Yükümlülükleri21. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, her bankanın muhasebe uygulamaları ileuyumlu Ģekilde bankanın kârlılığı ve finansman durumu hakkında doğru veyeterli bilgiyi sağlayacak kayıtların mevcut olduğundan ve bankanın bunlarıgerçek durumlarını yansıtacak Ģekilde düzenli olarak yayımladığından eminolmalıdır.Bankacılık Gözetim ve Denetim Otoritesinin Yasal Yetkileri22. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların sermaye yeterliliğiyükümlülüğünü yerine getiremez duruma düĢmeleri, yasal düzenlemelere aykırıdavranmaları ya da mevduat sahiplerinin menfaatlerine yönelik herhangi birĢekilde tehdit oluĢturmaları halinde düzenleyici tedbirler alma yetkisine sahipolmalıdır.


151Sınır Ötesi Bankacılık23. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, bankaların yabancı ülkelerdeki Ģubeleri,ortaklıkları ve iĢtiraklerince yürütülen iĢlemlerinin temel prensiplere uygunluğuve ihtiyatlı yönetimi konusunda gereken yaptırımları uygulayarak, globalkonsolide denetimin gereklerini yerine getirmelidir.24. Konsolide gözetim ve denetimin temeli, ev sahibi ülkenin yetkili otoriteleri baĢtaolmak üzere, tüm gözetim ve denetim otoriteleri ile temaslarda bulunmak ve bilgialıĢ veriĢini sağlamaktır.25. Bankacılık gözetim ve denetim otoritesi, yabancı bankaların ülke içindekifaaliyetlerine iliĢkin olarak, yerel bankalara uygulanan aynı yüksek standartlarıaramalıdır. Konsolide bazda gözetim ve denetimin yapılabilmesi için söz konusuyabancı bankaların ait oldukları ülke otoriteleri ile bilgi paylaĢımı yetkisine desahip olmalıdır.


152ÖZGEÇMĠġKiĢisel BilgilerAdı ve Soyadı :Doğum Yeri:Gökhan BĠLGEANKARADoğum Yılı: 1986Eğitim DurumuLise: Alparslan Anadolu Lisesi 1999-2002Lisans: Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi ĠĠBF Ġktisat Bölümü 2004-2008Yüksek Lisans: 2008-2011Yabancı Dil ve Düzeyi: Ġngilizce Ġleri DüzeyĠĢ Deneyimi2009- AyĢegül Arıduman KORHAN Mali MüĢavirlik Bürosu, Mali MüĢavir Stajeri

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!