süreçlerin hiçbiri metafizik yöntemin çerçevesine giremez. Oysa eytişim yöntemi, nesneleri ve onlarınbetimlenmelerini, düşüncelerini; ilişkileri, sıralanmaları, devimleri, başlangıçları ve bitimleri içinde kavrar: Doğa,eytişimin kanıtıdır ve metafizik olarak değil eytişimsel olarak işler. Doğada hiçbir şey kalktığı yere dönen birçemberin değişmezliğinde devinmez, tersine, gerçek bir tarihsel evrimle devinir. Yöntem belli bir amaca varmakiçin izlenmesi gereken ilkeleri saptar.Doğru düşünme ve doğru uygulama amacına da bunu sağlayabilecek bir yöntemle varılır. Eytişim yöntemibilimseldir ve bilimlerin gelişmesiyle oluşmuştur, metafizik yöntemse kurgusaldır ve kurgusal soyutlamalarlaoluşmuş, hiçbir zaman da bilimlerle bağdaşamamıştır. Eytişimsel inceleme somuttan soyuta ve sonra yenidensomuta varan bir yol izler. Eytişimsel yöntem, parçalarını da tanıyarak bütünü daha iyi tanımak için en soyutaindiği evrede bile doğa ve son çözümlemede doğanın ürünü olan toplum ve insan bilinci olay ve olgularını: 1-bütünsellikleri, 2- çok yanlılıkları, 3- bağımlılıkları, 4- devimsellikleri, 5- çelişmeleri, 6- değişkenlikleri, 7.gelişkenlikleri içinde inceler. Eytişimsel yöntemle inceleme önce bu olgu ve olayları tanıyıp bilmeyi (bilim), sonraonlar üstünde doğru düşünmeyi (kuram), daha sonra da bu doğru düşünmenin sonucu olarak doğru uygulamayı(kılgı) gerçekleştirir. Bilimsel veriler göstermiştir ki doğa, toplum ve bilinç eytişimsel olarak işlemektedir; öyleysebunların olay ve olgularını incelemek için bunlara aynı yöntemle, eşdeyişle eytişimsel bir düşünüşle yaklaşmakgerekir. Eytişimsel olarak işleyen doğa, toplum ve bilinç olaylarına onlara ters düşen metafizik yöntemleyaklaşılamaz. Doğa, toplum ve bilinç olaylarını eytişim yöntemiyle tanımak, onlar üstünde düşünmek ve onlarıinsansal eylemle etkileyebilmek için: 1- Onları somut bütünlükleriyle ele almak gerekir. Soyutlama, ancak, onlarıparçalarında da tanıyarak bütünlüklerini daha iyi tanımak için yapılır. Onların gerçek bilgisi bu soyutlamanınyeniden somutlanmasıyla elde edilir. 2- Onları bütün yanlarıyla ele almak gerekir. Her olay ve olgu çok yanlıdır,tek yanını tanımakla bütünü tanınamaz. 3- Onları bağımlılıkları içinde ele almak gerekir. Her olay ve olgu,başkaca birçok olay ve olgularla bağımlıdır. Bu bağımlılıklarından kopararak onu incelemek, onun tanınmasınıolanaksız kılar. 4- Onları devimlilikleri içinde ele almak gerekir. Her olay ve olgu devimseldir. Geçmişi, şimdisi vesonrası vardır. Bu, her olay ve olgunun bir tarihi olduğunu dilegetirir. Hiçbir olay ve olgu geçmişinden koparılarakve sonrasına bağlanmadan tanınamaz. 5- Onları çelişmeleri içinde ele almak gerekir. Devimselliği, gerçekleştirençelişmedir. Neyle, neden, nasıl ve hangi yöne doğru çeliştiği bilinmeyen hiçbir olay ve olgu tanınamaz. 6- Onlarıdeğişkenlikleri içinde ele almak gerekir. Tüm olay ve olgular, kimi yavaş kimi hızlı, ama tümü de sürekli olarakdeğişirler. Bu değişkenlik, devimselliğin zorunlu sonucudur. Onları değişmez olarak ele almak tanınmalarınıolanaksız kılar. 7- Onları gelişkenlikleri içinde ele almak gerekir. Gelişme, devim ve değişmenin zorunlusonucudur.Olay ve olguların değişmeleri basitten karmaşığa, alttan üste ya da aşağıdan yukarıya, az gelişmişten dahagelişmişedoğru gelişen bir süreç izler. Onları bu gelişmelerinin dışında ve gelişmez olarak ele almak tanınmalarını olanaksızkılar. Bu ilkeleri tersine çevirmekle metafizik yöntemin ilkeleri elde edilir ve metafizik yöntemin genişaraştırmalardaki tüm yanılgılarının nedeni de kolaylıkla anlaşılmış olur. Eytişim yöntemi doğa, toplum ve bilinçolaylarını tanımanın ve onlar üstünde düşünmenin yöntemi olduğu kadar onları değiştirmenin ve yenidenkurmanında yöntemidir. Yöntemin bu niteliği, olguları bütünüyle tanıması ve bilmesi sonucudur. Ancak bilinendeğiştirilebilir, bilinmeyen değiştirilemez. Bundan başka doğa, toplum ve bilinç olaylarını değiştirme işlemi birbakıma zorunludur da. Doğa, toplum ve bilincin bizzat kendileri her an bilinçli insan pratiğiyle değiştirilmekte veinsansal yaşama daha elverişli biçimlere dönüştürülmektedir. Değiştirmenin yöntemi olan eytişimsel yöntem buyüzden yenici ve ilerici, bunun tam karşıtı olan değişmezliğin yöntemi metafizik yöntemse bu yüzden tutucu vegericidir. Eytişim yöntemi tüm inceleme ve gözlemlerinde eytişimin üç temel gelişme yasasını (karşıtların birliği vesavaşı, nicelikten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş, olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasalarını) daima gözönünde tutar, onların bilgisiyle olay ve olgulara egemen olur.Eytişimsel ve tarihsel özdekçi öğretinin büyük başarılarından biri de üç evrensel (evrenin her alanında; doğada,bilinçte ve toplumda geçerli olan) yasayı keşfetmiş ve meydana koymuş olmasıdır. Bu üç yasanın keşfi, evreninbütün oluşma ve gelişme sırlarını aydınlatmıştır. Ama, önce, yasa nedir? Bunu da iyice bilmemiz gerekiyor. Yasa,doğasal ve toplumsal bütün olguların doğal gelişmelerini belirleyen temel ilişkilerini dilegetirir. Doğanın düzenliişleyişinin birtakım yasalara bağlı olduğu ilk düşüncelerce de sezilmişti. Toplumun da doğa gibi nesnel yasalarlageliştiği tarihsel özdekçilikle keşfedildi. Metafizik düşünce doğanın düzenli işleyişini bir önceden belirlenme sayarve bunu birtakım doğaüstü güçlere bağlar. Dinsel düşünce bu açıdan metafizikten daha açıktır, metafiziğin çeşitlivarsayımlarını tek bir tanrı varsayımında özetler. Yasa anlayışı, antikçağ düşüncelerinde kader anlayışıylakarışmıştır ve törebilimsel kural (Os. Kaide, Fr. Regle, Al. Regel, İng. Rule, İt. Regola)'la ilgili kılınmıştır...Kanon sözcüğü Yunancadır ve örnek, yöntem anlamlarını dilegetirir. İslam düşünürleri bu terimi Yunanlılardanalmışlar ve kanun deyişiyle kural ve ilke terimleriyle anlamdaş kılmışlardır. Osmanlı düşünürleri Araplardanaldıkları bu terime yasa anlamını vermişler ve asıl yasa anlamını dilegetiren Yunanca nomos sözcüğündenArapçaya namus sözcüğüyle geçen terimi de törebilimsel bir anlama çekmişlerdir. Epikurosçular bu sözcüğümantık
anlamında kullanmışlardır. Çoğunlukla örneklik edecek ve yöntem gösteren toplamalar bu terimle dilegetirilir.Örneğin Roma imparatorluk çağı başlangıcında örneklik edecek on söylevciyi (Antiphon, Andokides, Lysias,İsokrates, İsaios, Demosthenes, Lykurgos, Hypereides, Aiskhines, Deinarkhos) toplayan listeye Attika söylevcilerikanonu denir. Katolik kilisesinin buyruk ve kararları da kanon hukuku (Fr. Droit canon, Al. Kanoniches Recht, İng.Canon Law, İt. Diritto canonico) adı altında toplanmıştır. İngiliz düşünürü John Stuart Mill, mantığında saptadığıbeş tümevarım kuralına tümevarımsal felsefenin gerçek kanonları (İng. The true Canons of inductive philosophy)der. Leibniz bu terimi genel kurallar anlamında kullanmıştır. Kant da şöyle der: Kanon terimiyle, bilgi güçlerininpratik kullanılışını saptayan önsel ilkelerin topunu dilegetiriyorum. Görüldüğü gibi, spekülatif felsefe, doğasal vetarihsel olanı kendi alanına, düşünsel ve mantıksal olana çekmiş bulunmaktadır. Tarihsel olan, nesnelerin yasalı(doğal ve toplumsal yasalarla) gelişmesi; mantıksal olan, düşüncenin yasalı (mantık yasalarıyla) gelişmesidir.Eytişimsel özdekçilik, bu ikisinin sıkı ilişkisini ve bağımlılığını meydana koymuştur. Tarihselle mantıksaleytişimsel bir birliktir, her ikisi de birbirini içerir. Mantıksal (Os. Mantıki, Fr. Logique), kuramsal olarakbelirtilmiş tarihsel, tarihsel (Os. Tarihi, Fr. Historique) somut olarak belirmiş mantıksaldır. Bu birliktelik, gelişmesürecinde, öznelle nesneliin, eytişimsel birliğini de meydana koyar. Nesnel yasalara bağlı olan insansal eylemöznelamaçlar taşır, böylelikle yasaların nesnelliğine öznel bir yan da eklenmiş olur. Felsefesel yasa kavramı, eytişimselve tarihsel özdekçilik öğretisiyle açıklanmıştır. Nesnel gerçekliğin bütün alanlarında; inorganik doğada, organikdoğada, toplumda, düşüncede işleyen çeşitli yasalar vardır. Bütün bu yasaların ortak özellikleri felsefesel yasakavramında özetlenirler. Felsefesel bir ulam olarak yasa; nesnel gerçekliğin nesne, olay ve olguları arasında vebunlardan herhangi birinin çeşitli yanları arasında, onları geliştiren zorunlu, nedensel ve nesnel iç ilişkidir. Yasailişkisi, nesnel gerçekliğin çeşitli ilişkilerinin en temel olanıdır. Rastlantısal, geçici, ayrıntılara özgü ve dışsal birilişki değildir. Dışsal ilişkiler, felsefesel koşul ulamıyla dilegetirilir. Yasaların işlemesi için koşullar gereklidir,ama hiçbir koşul içsel yasa olmaksızın nesne ve olguları geliştiremez (eşdeyişle; oluşturamaz). Örneğin biryumurtanın içinde civcivin oluşması için ısı (dışsal koşul) gerekir; ama ısı, içinde yaşambilimsel bir süreç (içselyasa) bulunmayan bir taşı civcivleştiremez. Her yasa, belli bir anlamda evrenseldir; eşdeyişle, belli bir sınıf, olguya da olayın, sadece bir bölümü için değil, tümü için geçerlidir. Bundan ötürüdür ki yasanın ayrallığı (istisnası)yoktur. Örneğin, bir cismin kapasitesiyle direnci arasındaki ilişkiyi ortaya koyan Arşimed yasası, sıvıiçine konulan her cisim için geçerlidir. Evrende, sıvı içine konulup da bu yasanın geçerliği dışında kalan hiçbircisim yoktur. Bundan ötürüdür ki Engels, yasa, doğadaki evrenselliğin biçimidir der. Nesneler, olgular ve olaylarnesnel olarak (insan bilincinden, isteğinden ve iradesinden bağımsız olarak) varoldukları için, bunların içselilişkileri olan yasalar da nesneldirler. İnsanlar tarafından yaratılamaz ve yokedilemezler. Ne var ki insanlar, buyasaların bilgisini edinmekle, yasaların işlemesi için gerekli bulunan dışsal koşulları hazırlayarak ya da yokederekbu yasalara egemen olabilirler; eşdeyişle onların işleyişini daraltıp genişletebilirler, yavaşlatıp hızlandırabilirler.Örneğin uçaklar, yerçekimi yasasının bilinip ağırlığın altedilmesiyle, göğe yükselebilmişlerdir. Tüm bilimlerintarihi, insanların yasalara egemenliklerinin tarihidir. Ne var ki bu egemenlik, ancak yasaların işleyişidoğrultusundagerçekleşebilen bir egemenliktir. Yoksa insanlar, hiçbir zaman, yasaların işleyişini doğrultusundan saptıramazlar,geriye döndüremezler. Doğasal, toplumsal ve bilinçsel tüm süreçler geri çevrilmez (Os. Gayrı kaabili rücu, Fr.Irreversible)'dirler. Yasaların işlemesi için gerekli dışsal koşulları yok etmekle; yasa asla yok edilmiş olmaz; ancak,yukarda da söylediğimiz gibi, işlemesi geciktirilmiş olur. Yoksa yasalar, işlemeleri için gerekli koşulları ergeçbulurlar ve işleyiş doğrultularının yolunu açarlar. Örneğin insanlar, tonlarca ağırlıktaki bir uçağı göğe çıkarmaklayerçekimi yasasının doğrultusunu saptırmış, onu geriye çevirmiş, eşdeyişle onu ortadan kaldırmış değillerdir. Tamtersine, yerçekimi yasasını bilip tanımakla uçağın ağırlığını yok etmekte ve onu böylelikle, eşdeyişle yerçekimiyasasına uygun olarak ve bu yasanın doğrultusunda, uzaya gönderebilmektedirler. Doğasal, toplumsal ve bilinçseltüm süreçler gibi yasaların geri çevrilmezliği de gelişmenin sürekliliğini ve evrenselliğini dilegetirir. Yasalar, olguve olayların gelişmelerini belirleyen ilişkiler olmakla, her zaman gelişmenin doğrultusunda işlerler. Gelişmeninsaptırılamayacağı ve geri çevrilemeyeceği gerçeğiyse tüm doğasal ve insansal tarihle tanıtlanmıştır. Yirmi yaşınagirmiş insan hiçbir zaman on dokuz yaşına geri dönemez, kozasından çıkmış kelebek hiçbir zaman yenidenkozasına giremez. Tarihin tekerleklerini geriye döndürmeye çalışmak, boşunadır ve kesin bir yenilgiyemahkumdur.Nesnel yasaların denetim altına alınması, sadece onların bilinmesiyle değil, onlara uygun nesnel ilişkilerinoluşturulmasıyla olanaklaşır. Felsefe, yasaları üç kümede sınıflandırır: 1- Tek ya da az sayıdaki olgularda geçerliolan tikel yasalar (Os. Kavanini cüz'iye, Fr. Lois particulieres), 2- Çok sayıdaki olgularda geçerli olan genelyasalar (Os. Kavanini umumiye, Fr. Lois generales), 3- Nesnel gerçekliğin tüm alanlarında geçerli olan evrenselyasalar (Os. Kavanini külliye, Fr. Lois universelles). Örneğin fizikteki Ohm yasası, toplumdaki sınıf savaşımı yasasıtikel yasalardır; fizikteki erkenin sakınımı yasası, toplumdaki üretim ilişkilerinin üretim güçlerine uygunluğu yasasıgenel yasalardır. Felsefe, üç büyük evrensel yasa saptamıştır ki nesnel gerçekliğin tüm alanlarında (doğada,
- Page 2 and 3:
ORHAN HANÇERLİOĞLUDört Bin Yıl
- Page 4 and 5:
Ölüler KitabıEvren-TanrıAydınl
- Page 6 and 7:
Aydınlık, Ama Kaç Mumluk?Sakal B
- Page 8 and 9:
nesne başka nesneleri yansıtır v
- Page 10 and 11:
Ama gene de karşılanması gereken
- Page 12 and 13:
ürünüdür de.Ancak iş, gittikç
- Page 14 and 15:
kendi organlarının işini doğaya
- Page 16 and 17:
Volney'e göre, bütün bu basamakl
- Page 18 and 19:
çağırır. Bu kaynak, birinci kay
- Page 20 and 21:
tükenecektir. Büyük boşluk, ine
- Page 22 and 23:
Kimsenin dostu ve konuğu kalmadı
- Page 24 and 25:
mitolojik kalıntıların en ilginc
- Page 26 and 27:
EVREN-TANRI. İlk din kitabı, İ.
- Page 28 and 29:
tarafından yenilen atalarınızın
- Page 30 and 31:
hayallere sürükleyen ve her türl
- Page 32 and 33:
olduğunu gördü (İbid, 9-103). G
- Page 34 and 35:
kızkardeşleri, sevgilisinin bir e
- Page 36 and 37:
felsefede ölçü, bilimde ölçü,
- Page 38 and 39:
aşında bilim tekniği meselesi ge
- Page 40 and 41:
derecede yüzünü göstererek öğ
- Page 42 and 43:
Klazomen'li Anaksagoras (İ.Ö. 500
- Page 44 and 45:
İyinin ya da kötünün sayısı,
- Page 46 and 47:
arasında ve zevkli bir ömür sür
- Page 48 and 49:
oyundan, görevinden vb. eşdeyişl
- Page 50 and 51:
Platon'un örnek devleti üç sın
- Page 52 and 53:
Bunun da en kısa yolu, eğriliği
- Page 54 and 55:
zorunsuz olarak seyredişidir. Yuna
- Page 56 and 57:
gerçeğe yaklaşmaktadır. Bununla
- Page 58 and 59:
erişmek yollarını aramak olmalı
- Page 60 and 61:
sağlamak üzere, yoksulluk ölçü
- Page 62 and 63:
ki kimseyi kötülemez, kimseyi öv
- Page 64 and 65:
ölümlü erişememiştir. Bilgelik
- Page 66 and 67:
Unutulmamalıdır ki, bütün bu d
- Page 68 and 69:
yasaklamışlardır. Çünkü büy
- Page 70 and 71:
evresi, ikincisine Aristotelesçi H
- Page 72 and 73:
İnsan zekası, yüzyıllar boyunca
- Page 74 and 75:
BÜTÜN BUNLAR YETMEYİNCE. Ne var
- Page 76 and 77:
Ganimet (savaşta ele geçirilen he
- Page 78 and 79:
karışık, açık seçik olmayan s
- Page 80 and 81:
insanı tanrının bağışı kurta
- Page 82 and 83:
Bu bitmişlikte, bu durmuşlukta ek
- Page 84 and 85:
7- Toplumsal yaşayışın doğal k
- Page 86 and 87:
sonraki Şia denir. Şia-i Ula, Hal
- Page 88 and 89:
Tasavvuf (sophos), bu düşünce ak
- Page 90 and 91:
2- İmamın her yaptığı gerçekt
- Page 92 and 93:
Xi'nci yüzyılın sonlarına doğr
- Page 94 and 95:
koyarsa öldürüleceğini bilir. G
- Page 96 and 97:
Artık Melamilik, Arap ve Acem dü
- Page 98 and 99:
Dante, Petrarca, Boccacio yeniden d
- Page 100 and 101:
onu ozan-düşünür olarak nitelen
- Page 102 and 103:
yeniden doğurtulmaktadır. Yeniden
- Page 104 and 105:
yoksulunun bile giymekten utanacağ
- Page 106 and 107:
temsilcisi vardır: More, Bacon, Ca
- Page 108 and 109:
Japonya'ya doğru yola çıktık di
- Page 110 and 111:
olaya önemsememesinden yararlanan
- Page 112 and 113:
yaşamak.2- İşlerimde kanılara v
- Page 114 and 115:
istediğim de bu değil. Ben, sadec
- Page 116 and 117:
korumak çabası, erdemin ilk ve bi
- Page 118 and 119:
Spinoza, ünlü yapıtının beşin
- Page 120 and 121:
derecedeki hayvanların, yukarı de
- Page 122 and 123:
direnmek istiyor: Ama bu sözleri d
- Page 124 and 125:
İnsanlardan çok az şey istediği
- Page 126 and 127:
Antikçağ aydınlanmasının başk
- Page 128 and 129:
Bir başka Fransız düşünürü,
- Page 130 and 131:
tasarımlar kurma gücüne sahip ol
- Page 132 and 133:
akılsızlıktır. Ruhu maddeden ay
- Page 134 and 135:
payınıza ya ırgatlık, ya da day
- Page 136 and 137:
asıl bu nimetlerdir.Rousseau, yap
- Page 138 and 139:
SAKAL BIRAKMA ÖZGÜRLÜĞÜ. İnsa
- Page 140 and 141:
ir nitelik olduğunu ilerisürüyor
- Page 142 and 143: sevdikleri şeylere yaklaşır ve s
- Page 144 and 145: duyurursa hoş ve ancak bu isteği
- Page 146 and 147: on, Goldoni elli iki yaşındaydı,
- Page 148 and 149: söylenmiştir. Condillac da Traite
- Page 150 and 151: Özgürlükle zorunluk (hürriyetle
- Page 152 and 153: evrende evrenselleşen (objektifle
- Page 154 and 155: söyleyebilmenin çabası içindedi
- Page 156 and 157: ve sanatın, dinin, felsefenin özg
- Page 158 and 159: geneller'dir ve bundan ötürü de
- Page 160 and 161: Aristoteles, Kant, Descartes vb. gi
- Page 162 and 163: 1849 yılında doğacak olan bir b
- Page 164 and 165: söylerse bahsi kaybedecektir.Tanr
- Page 166 and 167: çerçevesi içine kapanarak bir ö
- Page 168 and 169: toplum düzeni'yle (Fr. Ordre) somu
- Page 170 and 171: ir hayli şaşkınlık uyandıran b
- Page 172 and 173: gerektiğini bilmektedir. Erdeme uy
- Page 174 and 175: Raskolnikov kendisini güçsüzlük
- Page 176 and 177: Ondokuzuncu yüzyıl başlarken, Fr
- Page 178 and 179: aldattıklarını kanıtlamaya çal
- Page 180 and 181: iri Buridanus, öteki Oresmius'tur.
- Page 182 and 183: 1. Tek üretici güç toprak, tek
- Page 184 and 185: savaş da anamalcılığın suçu d
- Page 186 and 187: (vahşet), çobanlık çağı, tar
- Page 188 and 189: çalıştıkları sistem ancak topt
- Page 190 and 191: tutkuların bir yana bırakılıp p
- Page 194 and 195: toplumda ve bilinçte) geçerlidir:
- Page 196 and 197: ne var ki son çözümlemede geliş
- Page 198 and 199: içinde oldukları ve bu bağlantı
- Page 200 and 201: olmalıdır. Pek romantik olan bu k
- Page 202 and 203: zorundasınız, anlamına). Nerede
- Page 204 and 205: Albert Birot' ya göre, gittikçe e
- Page 206 and 207: kapının öbür kanadını nasıl
- Page 208 and 209: Görüldüğü gibi, Tanrıtanımaz
- Page 210 and 211: Her iki hekimin de demek istediği
- Page 212 and 213: da hiçbir anlamı yok demektir.Her
- Page 214 and 215: Varoluşçuların bu düşünceleri
- Page 216 and 217: Varoluşçuluğun sorumluluk duygus
- Page 218 and 219: ırakmakla varılamaz. Hayır, her
- Page 220 and 221: asamak ya da basamaklardan bağıms
- Page 222 and 223: yitireceği yolundaki ünlü varsay
- Page 224 and 225: ilimin tüm dışında ve metafizi
- Page 226 and 227: yıldan beri hesaplar bir hayli de
- Page 228 and 229: Bu, bir töresel (ahlaki) güç de
- Page 230 and 231: tanıtlamaya uğraşır. Ona göre
- Page 232 and 233: gerginlik (Fr. Tension) vb. gibi pe
- Page 234 and 235: görmezlikten gelip, onun idealist
- Page 236 and 237: açıklayabileceğini sezdirmişti.
- Page 238 and 239: etkenin, maddi ya da gayrı maddi o
- Page 240 and 241: 8- Herkesin bize tekme attığını
- Page 242 and 243:
Bireyin önemsizliğini belirten bu
- Page 244 and 245:
ve saatlerimiz küçük kervanımı
- Page 246:
doğumu var. İlk bilimsel evrendo