derecede yüzünü göstererek öğretmenliğe başlayacaktır. Öğrencinin ikinci dereceye yükseldiği güne, altın gündenilmektedir. Kutsal ve gizli sayılar biliminde sayı, soyut bir varlık değil, mutluluğumuzu sağlayacak kutsal biranahtardır. Kutsal sözler gibi, kutsal sayılar da eski Mısır ve Asya tapınaklarından gelmektedirler.İnsanlar bir'le sayar, bir'le düşünürler. Bir, insanla Tanrı arasında ortak bir ilkedir. Bir, bilenle bilineni,düşünenle düşünüleni birleştiren ortak bir ölçüdür. Peki, bu ortak ölçünün öbür ucu niçin görünmüyor?.. Onugörebilmek için onunla birleşmek gerekir (Aynı sonuca varan Hermetisme'i ve İslam mistikliğini hatırlayınız). Onabenzemeye çalışarak ona yaklaşılabilir. İnsan, eşya gibi edilgin (münfail) değil, onun gibi etkin (fail) olmalıdır.İnsan, kendisini böylesine yüceltmek için çalışmalıdır (İnsanca ölümlü, Tanrıca ölümsüz olmak da elimizde, diyenHermes'i hatırlayınız): Bir, erkek bir ilkeyle dişi bir ilkenin birleşmesidir (Orpheus da şu mısraı söylüyor: Tanrısalkarı ve koca olan Zeus...). Gücünüz yeterse sonsuz alemleri idrakinizle kucaklayınız, orada bulacağınız şey şuolacaktır: Yaratıcı düşünce ve o yaratıcı düşünceyle sarmaş dolaş ruh, can (l'ame) ve ben... Evrenin her yönünderastlayabileceğiniz bu üçlükle, o üçlüğün ilkesi olan teklikten başka bulabildiğiniz hiçbir şey yoktur. Evrensel üçleme, tanrısal birliktelik (vahdet) içindedir.Pythagoras'ın beden, can (l'ame), ruh (l'esprit) üçlemesi Hint'in Brahma Vişnu Siva üçlemesine uygun olduğu gibi,Hıristiyanlığın baba oğul ruhülkudüs üçlemesini hazırlamıştır (teslis). Bu üçlüğün ortak ilkesi de Hermesmonoteisme'inin buluşu olan teklik'tir. Teklik, üçlüğü özetlediği gibi, üçlükle birleşerek dörtlük görünüşünde debulunabilir. İşte Pythagoras'ın sayılar biliminin ana ilkeleri bu ilk dört sayıda toplanmaktadır. Öteki sayılar, bu dörtsayının birbirleriyle çarpılması ve toplanması sonunda elde edilebilirler. Örneğin kutsal yedi, üçle dördüntoplanmasından meydana gelir ve insanın Tanrı'yla birliğini belirtir. Katsalon, ilk dört sayının toplamına eşittir veTanrılığın sürekliliğini anlatmaktadır.Pythagoras da, Hermes gibi, dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü biliyordu. Değil sadece dünyanın, bütüngezegenlerin güneşin çevresinde dönmekte olduklarını biliyordu. Durgun yıldızlardan her birinin de bağımsız birgüneş topluluğu olduğunu, onların da bizim güneş topluluğumuzun yasalarına bağlı bulunduğunu, en küçükvarlıkların bile bir güneş topluluğundan farksız olduğunu ve aynı yasalara göre yaşadıklarını biliyordu. Ancak bubilgiler, yaygın bilgiye aykırı bulunduğundan bir sır olarak titizlikle saklanmış, yazıya geçirilmek şöyle dursun,kulaktan kulağa fısıldanmakla yetinilmiştir.KARANLIKLAR İÇİNDE İLK IŞIK. Efes'li Herakleitos (İ.Ö. 540-480), deneydışı felsefenin en büyükdüşünürüdür. Günümüzün birçok bilimsel gerçeklerini, deneysel bilimden yüzyıllarca önce, şaşırtıcı bir sezişlekavramış bulunuyordu. Çağdaşlarını öylesine aşmıştı ki iyice anlayamadıkları için ona, karanlık adını takmışlardı.Çağdaşları bir yana, koca Sokrates bile, kendisine Herakleitos'un yapıtını okuyan Euripides'e şöyle demiş:Anladıklarım çok güzel, öyle sanıyorum ki anlamadıklarım da. Herakleitos'un derinliğine inebilmek için Delos'lubir dalgıç gerekiyor.Herakleitos'un etkileri de pek yaygındır. Stoa okulu, Herakleitos'tan, yola çıkmıştı. Logos öğretisi, stoaaracılığıyla, Hıristiyanlığa aktarılmıştır. Goethe, Hölderlin, Nikolaus, ona pek çok şeyler borçludurlar. Hegel,Herakleitos'un lojiğime almadığım tek sözü yoktur, diyor. Nietzsche şöyle demektedir: Dünyaya her zaman gerçekgerekecek, öyleyse her zaman Herakleitos gerekecek.Soylu bir ailenin büyük oğluymuş. Büyük oğula kalan kral rahipliğini küçümseyerek kardeşine bırakmış.Yurdunda rejim değiştirecek kadar güçlüymüş, tiran Melankomas'ı tiranlığı demokrasiye bırakması için kandırmış.Ama demokrasi de hoşuna gitmemiş ve yalnızlığı yeğleyerek bir köşeye çekilmiş. Efes'liler kendisinden yasalaryapmasını istedikleri zaman karşılık bile vermemiş onlara. Bir gün Artemis tapınağında çocuklarla aşıkoynuyormuş. Kendisine şaşkınlıkla bakanlara: Ne şaştınız reziller, demiş, sizinle birlikte devleti yönetmek daha mıiyi sanki?Herakleitos, çoklukla birlik arasındaki kökten ilişkiyi sezen ve bütün şeylerden bir şey, bir şeyden bütün şeyler,diyebilen ilk düşünürdür: Benim değil, logos'un sesini duyduktan sonra bütün şeylerin bir tek şey olduğunusöylemek bilgeliktir. Bütünle bütün olmayan, birlik olanla ikilik olan, anlaşma ve anlaşmazlık, bütün şeylerden birşey ve bir şeyden bütün şeyler logos'ta birleşirler (Doğa adlı yapıtından, B 50, 10, 84 a).Evrendeki sonsuz değişmeyi sezmişti. Bütün cisimleri yalnız bir ve aynı öğenin değişmeleri saymaktadır: Gündüzgece, kış yaz, savaş barış, tokluk açlık, ateşin tütsülük buharlarla bir araya gelince her birinin kokusuna göreadlanması gibi, başkalaşıp değişir. Aynı şeydir yaşayanla ölmüş, uyanıkla uyuyan, gençle yaşlı. Çünkü bunlardeğişince ötekilerdir ve ötekiler değişince de bunlardır. Ölümsüzler ölümlüler, ölümlüler ölümsüzlerdir, çünkübunların hayatı onların ölümü, onların hayatı da bunların ölümüdür. Soğuk ısınır, sıcak soğur, yaş kurur, kurunemlenir. Birbirine karşı olan, birlikte giden, birbirinden ayrılanlardan en güzel uyarlık (harmonia). Görünmezuyarlık görünenden daha güçlüdür. Kendinde ikilik olan şeyin logos'ta nasıl uyuştuğunu anlamazlar, ters yana
dönen uyarlık yayla lyra'da olduğu gibi. Yayın adı hayattır, işiyse ölüm. Ama savaşın (polemos) ortaklaşa ve herkesiçin olduğunu ve her şeyin kavgaya ve zorunluğa göre olduğnnu bilmek gerek. Savaş (polemos), bütün şeylerinbabasıdır; birtakımlarına Tanrı olduğunu bildirir, birtakımlarına insan, birtakımını köle yapar, birtakımınıysaözgür. Karma içkide de katılanlar, karıştırılmayınca, birbirinden ayrılırlar (Doğa adlı yapıtından, B 91, 67, 88, 62,126, 8, 54, 51, 48, 80, 53, 125).Herakleitos'a göre, her şey değiştiği halde değişmeden kalan bir şey vardır ki logos'tur. Logos, her şeyin nedeniolan tanrıca bir evren yasasıdır. Logos'un tam anlamı Yunancadan başka bir dille çevrilemiyor. Söz, anlam,düşünce, akıl anlamlarının tümünü birden kapsayan bir sözcüktür logos. Sonsuzdan gelen ve sonsuza gidenlogos,kendini karşıtlıklar ve çelişmelerle vermektedir. Logos, bu karşıtlıklar ve çelişmelerle sürekli olarak gelişir veserpilir. Ama bütün bu çelişmelerin ve karşıtlıkların içinde bir ve değişmeden kalır. Herakleitos bu sonuca kendideyişiyle şöyle varmıştır: Kendi kendimi araştırdım (Doğa adlı yapıtından, B 1<strong>01</strong>).Logos, evrenin en büyük gücüdür. Blosom oğlu Ephesos'lu Herakeitos der ki: Öğretinin ne demek istediğinianlamak için insanlar, logos'un sonsuz olduğu kadar sonsuz olarak anlayışsız olacaklar, duymadan önce de,duyduktan sonra da. Çünkü her şey bu logos'a uygun olduğu ve kendileri de her an bunu denemekte olduklarıhaldedenemesizlere benzerler. İnsanlar uyanıkken yaptıklarının farkında değildirler, tıpkı uykudayken olanlarıunuttukları gibi. Düşünce, insanların hepsinde ortaklaşadır. Ortaklaşa olan şeye uymalıdır. Ama logos, ortaklaşaolduğu halde çokluk (Herakleitos bu sözle bilgisiz çoğunluğu küçümsemektedir; Nietzsche, Herakleitos'un busözünü pek çokluk yapmıştır) kendilerine özgü düşünceleri varmış gibi yaşar. Nasıl ateşe yaklaştırılan kömürlerbaşkalaşarak ateşlenirler ve uzaklaştırılarak kömürleşirlerse ruhumuz da ortaklaşa olanın ardından gitmeklelogos'tan pay alır, ardından gitmezse logos'suz kalır. Akılla konuşmak isteyenler, herkeste ortaklaşa olanlakendilerini güçlendirmelidirler, tıpkı yasayla kent gibi ve çok daha güçlü olarak. Çünkü insanların bütün yasalarıbir tek yasadan beslenirler. Çünkü bu biricik yasa egemenliğini dilediği kadar genişletebilir, herkes ve her şeyeyettiği gibi artar bile. En çok ve sürekli olarak bir arada bulundukları şey olan logos'la bile anlaşamıyorlar (çoklar)ve her gün karşılaştıkları şeyler onlara yabancı geliyor. Güven olmayınca logos, tanımanın elinden kurtulur.İçlerinden ne kadar çoğu bunlarla karşılaşsa da çoklar böyle şeyleri düşünmezler, öğrenseler de tanımazlar. Fakatkendilerine öyle görünürler. En inanılırın tanıyıp bildiği, saklayıp koruduğu öyle görünen şeylerdir. Ama hiç kuşkuyok ki Hak Tanrıçası, yalanların uydurucularını ve tanıklarını yakalatacaktır. Ne dinlemesini ne de konuşmasınıbilen kişiler, işittikten sonra anlayışsızdırlar, sağırlara benzerler, varlıklarıyla yoklukları birdir sözü bunu onlarakanıtlar (Doğa adlı yapıtından, B 1, 2, A, 16 B, 114, 72, 86, 17, 28, 19, 34).Herakleitos, her şey ancak karşıtların kavgasından doğar, demekle diyalektiği pek güçlü olarak kavramıştır:Varlık yokluğu, yokluk varlığı doğurur. Varlık ve yokluk, olmak ve olmamak, yaşamak ve ölmek bir ve aynışeylerdir. Bunlar aynı şey olmasaydılar değişerek birbirleri olamazlardı, yokluk varlığa, varlık yokluğa, ölüm hayatave hayat ölüme geçemezdi. Daire çemberi içinde başlangıç ve son aynı yerde birleşirler. Keçeci mengenesinindoğruve eğri yolu bir ve aynıdır. İyiyle kötü bir ve aynı şeydir. Hekimler kesip dağlayıp üstelik karşılığını isterler, sankihastalıklar bunu bedava yapınıyormuş gibi. Zaman, oynayan, dama taşı süren bir çocuktur. Olduğu yerde kalanhiçbir şey yoktur. Aynı ırmaklara girenlerin üstüne hep başka sular akar. Aynı ırmaklara hem giriyoruz hemgirmiyoruz, hem biziz hem değiliz (Doğa adlı yapıtından, B 103. 59, 60, 58, 42; A 6, 5; M 12, 49a).Ne var ki insanlara, vaktinden önce verilmiş bu kadar gerçek çok geliyor. O çağın seçkin düşünürleri bile, baştaSokrates olmak üzere, Herakleitos'un bu sözlerinden pek bir şey anlamıyorlar. İnsanları tatlı düşlere sürükleyerekgünlük acılarını, yaşam sıkıntılarını, yoksulluklarını biraz olsun unutturabilmek için fizikötesi düşler gerek.GÖK BOŞLUĞUNDA BİR ZEKA. Fizikçi Anaksagoras, kendinden önce ilerisürülen sınırlı sayıdaki öğelerle(unsurlarla) yetinmiyor. Ona göre, öğeler sonsuz sayıda, sonsuz küçüklüktedir. Bu öğelerden ne bir şey yokolabilir, ne de bu öğelere bir şey katılabilir (kimyacı Lavoisier yirmi dört yüzyıl sonra aynı sözü söyleyecektir).Onlar için ne doğma, ne bozulma vardır. Oluş'la ölüm düşünceleri yanlıştır. Hiçbir şey yoktan gelmez, hiçbir şeyyok olmaz. Olmak yerine birleşmek, ölmek yerine ayrılmak denmelidir. Yer değiştirmekten, toplanmaktan, dışgörünüşlerin değişmesinden başka değişme yoktur. Öz değişmez. Özdek (madde) olan bu öğeler cansızdırlar,kendiliklerinden kımıldayamazlar. Onları kımıldatan, devimleyen bir öğeler öğesi vardır ki, bu an (zihin,l'esprit)'dır. An, özdek değildir, özdek olan öteki öğelerin dışındadır, sonsuza değin onlardan ayrı kalacaktır. An,evrenin düzenleyicisidir, bütün öğeleri son uygunluğa göre kımıldatmış, düzenlemiştir. Başlangıçta bu özdeköğelerkarmakarışık bir halde bulunuyorlardı, her şey her şeyin içindeydi. An bunları etkileyince, yaşama kasırgasıbaşladı. Yaşayan her şeyin bu öğeler öğesi an'dan payı vardır.
- Page 2 and 3: ORHAN HANÇERLİOĞLUDört Bin Yıl
- Page 4 and 5: Ölüler KitabıEvren-TanrıAydınl
- Page 6 and 7: Aydınlık, Ama Kaç Mumluk?Sakal B
- Page 8 and 9: nesne başka nesneleri yansıtır v
- Page 10 and 11: Ama gene de karşılanması gereken
- Page 12 and 13: ürünüdür de.Ancak iş, gittikç
- Page 14 and 15: kendi organlarının işini doğaya
- Page 16 and 17: Volney'e göre, bütün bu basamakl
- Page 18 and 19: çağırır. Bu kaynak, birinci kay
- Page 20 and 21: tükenecektir. Büyük boşluk, ine
- Page 22 and 23: Kimsenin dostu ve konuğu kalmadı
- Page 24 and 25: mitolojik kalıntıların en ilginc
- Page 26 and 27: EVREN-TANRI. İlk din kitabı, İ.
- Page 28 and 29: tarafından yenilen atalarınızın
- Page 30 and 31: hayallere sürükleyen ve her türl
- Page 32 and 33: olduğunu gördü (İbid, 9-103). G
- Page 34 and 35: kızkardeşleri, sevgilisinin bir e
- Page 36 and 37: felsefede ölçü, bilimde ölçü,
- Page 38 and 39: aşında bilim tekniği meselesi ge
- Page 42 and 43: Klazomen'li Anaksagoras (İ.Ö. 500
- Page 44 and 45: İyinin ya da kötünün sayısı,
- Page 46 and 47: arasında ve zevkli bir ömür sür
- Page 48 and 49: oyundan, görevinden vb. eşdeyişl
- Page 50 and 51: Platon'un örnek devleti üç sın
- Page 52 and 53: Bunun da en kısa yolu, eğriliği
- Page 54 and 55: zorunsuz olarak seyredişidir. Yuna
- Page 56 and 57: gerçeğe yaklaşmaktadır. Bununla
- Page 58 and 59: erişmek yollarını aramak olmalı
- Page 60 and 61: sağlamak üzere, yoksulluk ölçü
- Page 62 and 63: ki kimseyi kötülemez, kimseyi öv
- Page 64 and 65: ölümlü erişememiştir. Bilgelik
- Page 66 and 67: Unutulmamalıdır ki, bütün bu d
- Page 68 and 69: yasaklamışlardır. Çünkü büy
- Page 70 and 71: evresi, ikincisine Aristotelesçi H
- Page 72 and 73: İnsan zekası, yüzyıllar boyunca
- Page 74 and 75: BÜTÜN BUNLAR YETMEYİNCE. Ne var
- Page 76 and 77: Ganimet (savaşta ele geçirilen he
- Page 78 and 79: karışık, açık seçik olmayan s
- Page 80 and 81: insanı tanrının bağışı kurta
- Page 82 and 83: Bu bitmişlikte, bu durmuşlukta ek
- Page 84 and 85: 7- Toplumsal yaşayışın doğal k
- Page 86 and 87: sonraki Şia denir. Şia-i Ula, Hal
- Page 88 and 89: Tasavvuf (sophos), bu düşünce ak
- Page 90 and 91:
2- İmamın her yaptığı gerçekt
- Page 92 and 93:
Xi'nci yüzyılın sonlarına doğr
- Page 94 and 95:
koyarsa öldürüleceğini bilir. G
- Page 96 and 97:
Artık Melamilik, Arap ve Acem dü
- Page 98 and 99:
Dante, Petrarca, Boccacio yeniden d
- Page 100 and 101:
onu ozan-düşünür olarak nitelen
- Page 102 and 103:
yeniden doğurtulmaktadır. Yeniden
- Page 104 and 105:
yoksulunun bile giymekten utanacağ
- Page 106 and 107:
temsilcisi vardır: More, Bacon, Ca
- Page 108 and 109:
Japonya'ya doğru yola çıktık di
- Page 110 and 111:
olaya önemsememesinden yararlanan
- Page 112 and 113:
yaşamak.2- İşlerimde kanılara v
- Page 114 and 115:
istediğim de bu değil. Ben, sadec
- Page 116 and 117:
korumak çabası, erdemin ilk ve bi
- Page 118 and 119:
Spinoza, ünlü yapıtının beşin
- Page 120 and 121:
derecedeki hayvanların, yukarı de
- Page 122 and 123:
direnmek istiyor: Ama bu sözleri d
- Page 124 and 125:
İnsanlardan çok az şey istediği
- Page 126 and 127:
Antikçağ aydınlanmasının başk
- Page 128 and 129:
Bir başka Fransız düşünürü,
- Page 130 and 131:
tasarımlar kurma gücüne sahip ol
- Page 132 and 133:
akılsızlıktır. Ruhu maddeden ay
- Page 134 and 135:
payınıza ya ırgatlık, ya da day
- Page 136 and 137:
asıl bu nimetlerdir.Rousseau, yap
- Page 138 and 139:
SAKAL BIRAKMA ÖZGÜRLÜĞÜ. İnsa
- Page 140 and 141:
ir nitelik olduğunu ilerisürüyor
- Page 142 and 143:
sevdikleri şeylere yaklaşır ve s
- Page 144 and 145:
duyurursa hoş ve ancak bu isteği
- Page 146 and 147:
on, Goldoni elli iki yaşındaydı,
- Page 148 and 149:
söylenmiştir. Condillac da Traite
- Page 150 and 151:
Özgürlükle zorunluk (hürriyetle
- Page 152 and 153:
evrende evrenselleşen (objektifle
- Page 154 and 155:
söyleyebilmenin çabası içindedi
- Page 156 and 157:
ve sanatın, dinin, felsefenin özg
- Page 158 and 159:
geneller'dir ve bundan ötürü de
- Page 160 and 161:
Aristoteles, Kant, Descartes vb. gi
- Page 162 and 163:
1849 yılında doğacak olan bir b
- Page 164 and 165:
söylerse bahsi kaybedecektir.Tanr
- Page 166 and 167:
çerçevesi içine kapanarak bir ö
- Page 168 and 169:
toplum düzeni'yle (Fr. Ordre) somu
- Page 170 and 171:
ir hayli şaşkınlık uyandıran b
- Page 172 and 173:
gerektiğini bilmektedir. Erdeme uy
- Page 174 and 175:
Raskolnikov kendisini güçsüzlük
- Page 176 and 177:
Ondokuzuncu yüzyıl başlarken, Fr
- Page 178 and 179:
aldattıklarını kanıtlamaya çal
- Page 180 and 181:
iri Buridanus, öteki Oresmius'tur.
- Page 182 and 183:
1. Tek üretici güç toprak, tek
- Page 184 and 185:
savaş da anamalcılığın suçu d
- Page 186 and 187:
(vahşet), çobanlık çağı, tar
- Page 188 and 189:
çalıştıkları sistem ancak topt
- Page 190 and 191:
tutkuların bir yana bırakılıp p
- Page 192 and 193:
süreçlerin hiçbiri metafizik yö
- Page 194 and 195:
toplumda ve bilinçte) geçerlidir:
- Page 196 and 197:
ne var ki son çözümlemede geliş
- Page 198 and 199:
içinde oldukları ve bu bağlantı
- Page 200 and 201:
olmalıdır. Pek romantik olan bu k
- Page 202 and 203:
zorundasınız, anlamına). Nerede
- Page 204 and 205:
Albert Birot' ya göre, gittikçe e
- Page 206 and 207:
kapının öbür kanadını nasıl
- Page 208 and 209:
Görüldüğü gibi, Tanrıtanımaz
- Page 210 and 211:
Her iki hekimin de demek istediği
- Page 212 and 213:
da hiçbir anlamı yok demektir.Her
- Page 214 and 215:
Varoluşçuların bu düşünceleri
- Page 216 and 217:
Varoluşçuluğun sorumluluk duygus
- Page 218 and 219:
ırakmakla varılamaz. Hayır, her
- Page 220 and 221:
asamak ya da basamaklardan bağıms
- Page 222 and 223:
yitireceği yolundaki ünlü varsay
- Page 224 and 225:
ilimin tüm dışında ve metafizi
- Page 226 and 227:
yıldan beri hesaplar bir hayli de
- Page 228 and 229:
Bu, bir töresel (ahlaki) güç de
- Page 230 and 231:
tanıtlamaya uğraşır. Ona göre
- Page 232 and 233:
gerginlik (Fr. Tension) vb. gibi pe
- Page 234 and 235:
görmezlikten gelip, onun idealist
- Page 236 and 237:
açıklayabileceğini sezdirmişti.
- Page 238 and 239:
etkenin, maddi ya da gayrı maddi o
- Page 240 and 241:
8- Herkesin bize tekme attığını
- Page 242 and 243:
Bireyin önemsizliğini belirten bu
- Page 244 and 245:
ve saatlerimiz küçük kervanımı
- Page 246:
doğumu var. İlk bilimsel evrendo