Artık Melamilik, Arap ve Acem düşüncelerinin bir bireşimi olmak durumunu yitirerek, tam bir Batıni-Şii tarikatıbiçimine girecektir. Muhammed Nur, Rumeli'nin birçok yerlerinde tekkeler açtırmış, Ali'cilik gütmeye başlamış,gerçeği öğrenme yollarını derecelendirmiş, birtakım törenler tertiplemiştir. Kesin olarak, Ali'nin yeniden dünyayaineceğine inanmaktadır. Bu inanç, katıksız Alevi inancıdır. Bu metafizik inançla yalın bir maddeciliğibağdaştırmaya çalışmaktadır. Şeyh Bedreddin'in Varidat'ını yorumlayan bir yapıtında, açıkça şunlarısöylemektedir:Bilgisizlere göre (avam) vücut, Hakkın (Tanrı'nın) vücudunun gayrıdır. Bilgililere göre (havas) vücut, Hakkınvücudunun gölgesidir. Tasavvufa erişenlere göre (asfiya) vücut, Hakkın vücudunun aynıdır.Muhyiddin-i Arabi'yi yorumlayan yapıtında da şunları eklemektedir: İlah ve Allah Arapçada müstağrik demektirki, Türkçe kaplamak anlamındadır. Şu halde, Tanrı, bütünlüğün adıdır. Onu, ondan başkası birleştiremez (tevhitedemez). Çünkü, bir şeyi birleştirmek için bir başka şeyin de bulunması gerekir. Başka şey olmayınca nebirleştirilecek?.. O halde, sen, sana secde edersin (kendin için, kendine ibadet edersin anlamına; kendisi içinnamazkılan Hallac Mansuru hatırlayınız). Eşyanın vücudu, Tanrı'nın vücududur. Eşyanın, bağımsız bir vücudu yoktur.Bu, suyun kara oranı gibidir. Kar, görünüştür (zahirdir). Su temeliyse gizlidir (batındır). Halk (halk edilenler,yaratılanlar), Hakkın belirmesidir (zuhurudur). Ondan başka varlık yoktur ki yeni varlıklar yaratılabilsin (bir başkadeyişle, yaratma yoktur; yaratılan yoktur, yaratan yoktur; ancak varlığın çeşitli biçimlerde kendini göstermesivardır).Muhammed Nura göre, bu bütünlük'ün bilincine ve zevkine bilgiyle varılır. Birleşme (tevhit, bütünlükten olduğunuduyma), anma ya da söyleme (zikir) yoluyla elde edilecektir. Söyleye söyleye anma, anan, anılan (zikir, zakir,mezkur) birleşirler. İnsanın bu bilgiye varması için yetiştirilmesi gerekir. Bütünlük bilinci, her bilinçli insanınkendiliğinden, yetiştirilmeden elde edebileceği bir bilinç değildir (bana Tanrı olduğumu Mevlana öğretti, diyenSüryanos'u hatırlayınız). Bu bilince, altı basamakla çıkılır. İlk üç basamağa birleşme katları (makamat-ı tevhit) yada ölümlülük aşamaları (meratib-i fena), son üç basamağa da birlik katları (makamat-ı ittihat) ya da ölümsüzlükaşamaları (meratib-i beka) denir. Bu basamaklar şunlardır:1- Tevhid-i efal basamağı: Bütün eylemlerin, bütün olmakta olanların varlığın işi olduğunu bilmektir. İyilikkötülükayırımı bize göredir, varlığa göre ne iyilik vardır, ne de kötülük. Olmakta olan, olması gerekendir. Birincibasamakta bu bilgi zevk edilir.2- Tevhid-i sıfat basamağı: Yaşamak, bilim, buyrultu, işitmek, görmek, söylemek varlığa özgüdür. İkincibasamaktabu bilgi zevk edilir.3- Tevhid-i zat basamağı: Vücut, varlığın , vücududur. Eşyanın ki insan da bu eşyadan biridir bağımsızvücutları yoktur. Üçüncü basamakta bu bilgi zevk edilir.Bu üç basamakta; eylem varlığın eyleminde, nitelik varlığın niteliğinde, vücut varlığın vücudunda eritilip yokedilir. Artık eyleme, niteliğe, vücuda bağlı bir kişilik kalmaz. Kişilik, gerçek kişilik'le birleşmiştir. Bu birleşmeninbilincine ve dolayısıyla zevkine varılmıştır. Bu kattaki melamet neşesi, bir sorumsuzluk neşesidir. Her iş Tanrı'nınişi, her istek Tanrı'nın isteği olduğuna göre, ortada hiçbir yasak kalmamıştır (Batıni tarikatlara ibaba mesleğidenilmesi bu yüzdendir, çünkü her şey mubahtır). Bu sorumsuzluksa, toplumu kargaşalığa götürür. Bunu önlemekiçin de Peygambere benzemeye çalışmak ilkesi konulmuştur (edeb-i Muhammediye). Bir başka deyişle, her istekTanrı'nın isteğidir ama, Peygamber gibi istek duymak gerekir (bu çabaya, tecelliyat-ı Muhammediye'ye mazharolmak, deniyor).4- Makam-ı cem: Bu basamakta varlık açıklanır, eşya gizlenir (Hak zahir, halk batın olur). Bir başka deyişle, ilk üçbasamağın bilincine eriştikten sonra ana varlık görünmüş, meydana çıkmış; onun meydana çıkışıyla da sayısızparçavarlıklar ortadan çekilmişlerdir. İlk üç basamağın bilgisi ve zevkiyle ana varlığın bilgisine ve zevkine varılmıştır.Güneş, vücudumuzun ardında gizliyken önümüzdeki gölgemizi görüyorduk. Güneş yükselerek meydana çıkıncagölgemiz yok olur.5- Makam-ı hazret-ül-cem: Bu basamakta ana varlık yeniden gizlenir, parça varlıklar meydana çıkar (halk zahir,Hak batın olur). Çünkü ana varlık, gücünü parça varlıklara vermiş, onlarda belirmiştir. Söyleyen, gören, işiten,yapan, dileyen ana varlığın gücüyle parça varlıklardır.6- Makam-ı cem-ül-cem: Bu basamakta kişi, tanrısal gücünü duyar. Çünkü Tanrı, onun vücudunda belirmiştir.Önce, sonra, açık, gizli hep kendisidir (evvel benim, ahır benim, zahir benim, batın benim).
İlk üç basamakta kendini ana varlıkta öldüren, yitiren, yok eden kişi; son üç basamakta ölümsüzlüğe erişmiştir. Bukattaki melamet neşesi, bir ölümsüzlük neşesidir. İlk Melamilerin, daha ilk adımda, Haktan başka her şeyigönüllerinden çıkararak elde ettikleri bu neşeyi, son Melamiler bir hayli basamak tırmandıktan sonra eldeetmektedirler.Muhammed Nurun basamakları bitmemiştir. Yedinci basamak olarak bir de makam-ı ahadiyet-ül-cem vardırama;onu ne ben söyleyebilirim ne de sen anlayabilirsin, diyor; çünkü o makam, Peygamberin makamıdır. Kuran'daysa,yetimin malına yaklaşılmaması buyurulmuştur. Peygamber, bu makamını bana öğretmiştir ama, başkalarınaöğretmeme izin vermemiştir. Bu makamda ne birlik ne de çokluk vardır. Ancak Peygamberin kendisi öğretirsezevkalınır, başka türlü zevkine varılamaz.Oysa, Muhammed Nurun damadı ve halifelerinin halifesi (halifet-ül -hulefa) Abdürrahim Fedai, Tefsir-i Suret-ül-Kevser adlı yapıtında bu basamağı açıklamıştır. Tanrı, Peygambere şöyle demektedir: Ey Muhammed, ben, banadeğil, sana tapılmasını istedim, benim değerimin değil, senin değerinin bilinmesini istedim, çünkü sen bensin veben senden başka hiçbir şey değilim.Batıniliğin büyük sırrı böylelikle açıklanmaktadır: Gerçek Tanrı, aklı başında olan insandır. Aklı başındaolmayan insanlar, aklı başında olan insanların peşine takılıp onların gösterdikleri yoldan giderlerse, mutluolabilirler.Bu sonuç, ilk üç basamağın doğurduğu anarşiyi önleyecek bir sonuçtur. Peygamberce davranmak ilkesi, busonuçla anlam kazandığı gibi, bilgisizlerin ve akılsızların elde ettikleri sorumsuzluk ve ölümsüzlük neşelerinekarşı, sorumluluğun ve ölümlülüğün bütün yükü ve acısı da akıllı ve bilgili kişilere düşmektedir. Melamet neşesialtıncı basamakta bitmek zorundadır, yedinci basamakta neşelenmek kolay değil.YENİDENDOĞUŞ. Gün, birdenbire doğmaz. Aydınlık, karanlığın içindedir. Gök, aydınlığını, karanlığınıniçinden süzer. Bunun gibi; insan düşüncesinin yenidendoğuşu (renaissance) de belli bir tarihte birdenbirebaşlamışdeğil. Düşünce tarihini incelerken, düşünce çağlarını birbirlerinin içine geçmiş, biri daha erimeden öbürünübaşlamış olarak görürüz. İ.S. V'ncı yüzyılın ortalarına kadar süren ilkçağa karşı ortaçağ, İ.S. ikinci yüzyıldabaşlamıştır. Ortaçağın skolastiği ondördüncü yüzyılda eridiğine göre, yeniçağın bu yüzyılda başladığı sanılırsa dabuyanlış bir sanıdır. Tarihçiler, yeniçağa başlangıç olarak Türklerin İstanbul'u aldığı yıl olan 1453 yılıyla reformationdavranışlarının başlangıç yılı olan 1517 yılı üstünde tartışa dursunlar, bu çağın ilk düşünce kıvılcımları çok dahagerilerde bulunmaktadır.Akıl, artık, inandan ayrılmaya başlamıştır. İ.S. 1347 yılında Tubingenli Profesör Jean de Mericourt şöylekonuşmaktadır: Erdemsizlik de, erdemlilik gibi, Tanrı işidir. Günah, bir erdemsizlik değil, tersine, birerdemliliktir. Dayanılmaz bir güdüye kapılan kimse asla günah işlemiş sayılmaz; niçin sayılsın ki, o güdü de birTanrı işidir.1348'de, Nocalos d'Autrecourt, Sorbonne Üniversitesi'nde şu savı (tez) okuyor: Doğayı incelemeliyiz.Geriliğimizin nedeni, yüzyıllar boyunca o koca doğayı bir yana bırakıp Aristoteles'le, Platon'la boşuna vakitgeçirişimizdir. Doğayı incelemek bizleri kolaylıkla kesin bir bilime götürür. Tanrı'yı en yüksek varlık olarakdüşünebiliriz ama, onun gerçekten var olup olmadığını bilemeyiz. Evren, her halde sonsuz olmalıdır, çünküyokluktan varlığa bir geçiş düşünülemez.Oxford profesörlerinden Roger Bacon (1214-1294) gözlemin ve deneyin önemini Xvi'ncı yüzyılda yaşayacak olanadaşından (Francis Bacon) daha önce kavrayarak kürsüsünde uygulamaya başlamıştır. Toulouse'lu ProfesörRaymond de Sebond da Tanrı'nın kitabı saydığı doğayı öteki <strong>kitap</strong>lardan üstün tuttuğunu açıklamaktadır.Haçlılar Doğu'ya dinleri uğruna saldırdılar, oysa kendi dinlerini temelinden sarsacak yeni düşüncelerle döndüler.Bizanslıların kanadı altına sığınmış Yunan yarımadası düşünce geleneğini yüzyıllardan beri gizli gizlisürdürüyordu. İsa'ya yeni kuzular toplamaya gidenler, Yunan yarımadasında mitolojik boğaların sırtlarına binmekzorunda kaldılar. Bizans kilisesi de Katolik kilisesiyle barışmak için Floransa'ya bilginler gönderiyordu. Bubilginler, iki kiliseyi barıştıramadılar ama, İtalya'nın gözünü açtılar. Bizans imparatorluğunun Türklerine elinegeçişi de ekmeklerine yağ sürdü. Bizans'tan İtalya'ya gerçek bir göç başladı. Edebiyat, sanat, felsefe, eski Yunan'ınbütün zenginlikleri İtalya'ya akıyordu. Bu yüzden, yeniden uyanış dediğimiz Renaissance davranışında, Batı'nınilk uyananı İtalya oldu. Bu uyanış 1483 yılından başlayarak bütün Batı'yı etkiledi.
- Page 2 and 3:
ORHAN HANÇERLİOĞLUDört Bin Yıl
- Page 4 and 5:
Ölüler KitabıEvren-TanrıAydınl
- Page 6 and 7:
Aydınlık, Ama Kaç Mumluk?Sakal B
- Page 8 and 9:
nesne başka nesneleri yansıtır v
- Page 10 and 11:
Ama gene de karşılanması gereken
- Page 12 and 13:
ürünüdür de.Ancak iş, gittikç
- Page 14 and 15:
kendi organlarının işini doğaya
- Page 16 and 17:
Volney'e göre, bütün bu basamakl
- Page 18 and 19:
çağırır. Bu kaynak, birinci kay
- Page 20 and 21:
tükenecektir. Büyük boşluk, ine
- Page 22 and 23:
Kimsenin dostu ve konuğu kalmadı
- Page 24 and 25:
mitolojik kalıntıların en ilginc
- Page 26 and 27:
EVREN-TANRI. İlk din kitabı, İ.
- Page 28 and 29:
tarafından yenilen atalarınızın
- Page 30 and 31:
hayallere sürükleyen ve her türl
- Page 32 and 33:
olduğunu gördü (İbid, 9-103). G
- Page 34 and 35:
kızkardeşleri, sevgilisinin bir e
- Page 36 and 37:
felsefede ölçü, bilimde ölçü,
- Page 38 and 39:
aşında bilim tekniği meselesi ge
- Page 40 and 41:
derecede yüzünü göstererek öğ
- Page 42 and 43:
Klazomen'li Anaksagoras (İ.Ö. 500
- Page 44 and 45:
İyinin ya da kötünün sayısı,
- Page 46 and 47: arasında ve zevkli bir ömür sür
- Page 48 and 49: oyundan, görevinden vb. eşdeyişl
- Page 50 and 51: Platon'un örnek devleti üç sın
- Page 52 and 53: Bunun da en kısa yolu, eğriliği
- Page 54 and 55: zorunsuz olarak seyredişidir. Yuna
- Page 56 and 57: gerçeğe yaklaşmaktadır. Bununla
- Page 58 and 59: erişmek yollarını aramak olmalı
- Page 60 and 61: sağlamak üzere, yoksulluk ölçü
- Page 62 and 63: ki kimseyi kötülemez, kimseyi öv
- Page 64 and 65: ölümlü erişememiştir. Bilgelik
- Page 66 and 67: Unutulmamalıdır ki, bütün bu d
- Page 68 and 69: yasaklamışlardır. Çünkü büy
- Page 70 and 71: evresi, ikincisine Aristotelesçi H
- Page 72 and 73: İnsan zekası, yüzyıllar boyunca
- Page 74 and 75: BÜTÜN BUNLAR YETMEYİNCE. Ne var
- Page 76 and 77: Ganimet (savaşta ele geçirilen he
- Page 78 and 79: karışık, açık seçik olmayan s
- Page 80 and 81: insanı tanrının bağışı kurta
- Page 82 and 83: Bu bitmişlikte, bu durmuşlukta ek
- Page 84 and 85: 7- Toplumsal yaşayışın doğal k
- Page 86 and 87: sonraki Şia denir. Şia-i Ula, Hal
- Page 88 and 89: Tasavvuf (sophos), bu düşünce ak
- Page 90 and 91: 2- İmamın her yaptığı gerçekt
- Page 92 and 93: Xi'nci yüzyılın sonlarına doğr
- Page 94 and 95: koyarsa öldürüleceğini bilir. G
- Page 98 and 99: Dante, Petrarca, Boccacio yeniden d
- Page 100 and 101: onu ozan-düşünür olarak nitelen
- Page 102 and 103: yeniden doğurtulmaktadır. Yeniden
- Page 104 and 105: yoksulunun bile giymekten utanacağ
- Page 106 and 107: temsilcisi vardır: More, Bacon, Ca
- Page 108 and 109: Japonya'ya doğru yola çıktık di
- Page 110 and 111: olaya önemsememesinden yararlanan
- Page 112 and 113: yaşamak.2- İşlerimde kanılara v
- Page 114 and 115: istediğim de bu değil. Ben, sadec
- Page 116 and 117: korumak çabası, erdemin ilk ve bi
- Page 118 and 119: Spinoza, ünlü yapıtının beşin
- Page 120 and 121: derecedeki hayvanların, yukarı de
- Page 122 and 123: direnmek istiyor: Ama bu sözleri d
- Page 124 and 125: İnsanlardan çok az şey istediği
- Page 126 and 127: Antikçağ aydınlanmasının başk
- Page 128 and 129: Bir başka Fransız düşünürü,
- Page 130 and 131: tasarımlar kurma gücüne sahip ol
- Page 132 and 133: akılsızlıktır. Ruhu maddeden ay
- Page 134 and 135: payınıza ya ırgatlık, ya da day
- Page 136 and 137: asıl bu nimetlerdir.Rousseau, yap
- Page 138 and 139: SAKAL BIRAKMA ÖZGÜRLÜĞÜ. İnsa
- Page 140 and 141: ir nitelik olduğunu ilerisürüyor
- Page 142 and 143: sevdikleri şeylere yaklaşır ve s
- Page 144 and 145: duyurursa hoş ve ancak bu isteği
- Page 146 and 147:
on, Goldoni elli iki yaşındaydı,
- Page 148 and 149:
söylenmiştir. Condillac da Traite
- Page 150 and 151:
Özgürlükle zorunluk (hürriyetle
- Page 152 and 153:
evrende evrenselleşen (objektifle
- Page 154 and 155:
söyleyebilmenin çabası içindedi
- Page 156 and 157:
ve sanatın, dinin, felsefenin özg
- Page 158 and 159:
geneller'dir ve bundan ötürü de
- Page 160 and 161:
Aristoteles, Kant, Descartes vb. gi
- Page 162 and 163:
1849 yılında doğacak olan bir b
- Page 164 and 165:
söylerse bahsi kaybedecektir.Tanr
- Page 166 and 167:
çerçevesi içine kapanarak bir ö
- Page 168 and 169:
toplum düzeni'yle (Fr. Ordre) somu
- Page 170 and 171:
ir hayli şaşkınlık uyandıran b
- Page 172 and 173:
gerektiğini bilmektedir. Erdeme uy
- Page 174 and 175:
Raskolnikov kendisini güçsüzlük
- Page 176 and 177:
Ondokuzuncu yüzyıl başlarken, Fr
- Page 178 and 179:
aldattıklarını kanıtlamaya çal
- Page 180 and 181:
iri Buridanus, öteki Oresmius'tur.
- Page 182 and 183:
1. Tek üretici güç toprak, tek
- Page 184 and 185:
savaş da anamalcılığın suçu d
- Page 186 and 187:
(vahşet), çobanlık çağı, tar
- Page 188 and 189:
çalıştıkları sistem ancak topt
- Page 190 and 191:
tutkuların bir yana bırakılıp p
- Page 192 and 193:
süreçlerin hiçbiri metafizik yö
- Page 194 and 195:
toplumda ve bilinçte) geçerlidir:
- Page 196 and 197:
ne var ki son çözümlemede geliş
- Page 198 and 199:
içinde oldukları ve bu bağlantı
- Page 200 and 201:
olmalıdır. Pek romantik olan bu k
- Page 202 and 203:
zorundasınız, anlamına). Nerede
- Page 204 and 205:
Albert Birot' ya göre, gittikçe e
- Page 206 and 207:
kapının öbür kanadını nasıl
- Page 208 and 209:
Görüldüğü gibi, Tanrıtanımaz
- Page 210 and 211:
Her iki hekimin de demek istediği
- Page 212 and 213:
da hiçbir anlamı yok demektir.Her
- Page 214 and 215:
Varoluşçuların bu düşünceleri
- Page 216 and 217:
Varoluşçuluğun sorumluluk duygus
- Page 218 and 219:
ırakmakla varılamaz. Hayır, her
- Page 220 and 221:
asamak ya da basamaklardan bağıms
- Page 222 and 223:
yitireceği yolundaki ünlü varsay
- Page 224 and 225:
ilimin tüm dışında ve metafizi
- Page 226 and 227:
yıldan beri hesaplar bir hayli de
- Page 228 and 229:
Bu, bir töresel (ahlaki) güç de
- Page 230 and 231:
tanıtlamaya uğraşır. Ona göre
- Page 232 and 233:
gerginlik (Fr. Tension) vb. gibi pe
- Page 234 and 235:
görmezlikten gelip, onun idealist
- Page 236 and 237:
açıklayabileceğini sezdirmişti.
- Page 238 and 239:
etkenin, maddi ya da gayrı maddi o
- Page 240 and 241:
8- Herkesin bize tekme attığını
- Page 242 and 243:
Bireyin önemsizliğini belirten bu
- Page 244 and 245:
ve saatlerimiz küçük kervanımı
- Page 246:
doğumu var. İlk bilimsel evrendo