12.07.2015 Views

Akademi Mecmuası - Kubbealtı Akademisi Kültür Ve Sanat Vakfı

Akademi Mecmuası - Kubbealtı Akademisi Kültür Ve Sanat Vakfı

Akademi Mecmuası - Kubbealtı Akademisi Kültür Ve Sanat Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SÂMİHA AYVERDİ İNSAN36yaptı bunu… Amerika‟da da yakın zamana kadar bir eyaletten diğerinevizesiz gidilmezdi. 1888 senesinde İsviçre‟de gāyet gizli bir Siyonistkongresi toplanmış. Bunu Osmanlı teşkilât-ı mahsûsası, 1913 yılında ancakele geçirebilmiş. Burada yirmi madde neşredilmiş. İlk maddesi,kalkınmakta olan bir devleti yıkmak isti-yorsanız diyor erkendensanâyileşmeye teşvik ediniz. O zaman di-yor köylerden şehirlere büyükakınlar olur onları istediğiniz gibi kullanırsınız. Hakîkaten İstanbul‟da bizbunu 1950 de yaşadık. Öyle insanlar geldi ki Anadolu‟dan burasısanâyileşmiş diye… Anarşist gruplar bunların içerisinden çıktı. Babasıİstanbul‟a geliyor fakat ço-cuk başka türlü oluyor. İkinci madde de lisânıdiyor tamâmıyle de-ğiştirin. Torun dedeyi anlamasın. Ben geçenlerdetorunuma “Kızım mektep nasıl gidiyor” dedim, “Dede mektep ne demek?”dedi. İşte yirmi madde de böyle devam ediyor-Bizi yıkma planı..-Tipik ama… Tabiî bu gidiş iyi değil. En önemlisi âile kaybol-muş.Gustave Le Bon der ki millî verâsetler, kānunlarla, nizamlarla intikaletmez, ancak dedelerle torunlar aynı çatı altında yaşarsa olur. Benimtanıdığım eski âilelerde evin bir reisi vardı. O reis ya büyük-babadır yababadır, her neyse. Akşam herkes sofraya birlikte oturur-du. Akşamsofrasında dışarıda kalan kimse olmazdı. Dede konuşu-yor orada vekonuşurken millî verâset intikal ediyor. Prens Abbas vardı -Allah rahmeteylesin- âilesine senelerce ben baktım. Bizim konakta hiçbir zaman ikincisandalyede oturmadım. Benim yerim üçüncü sandalyeydi. Yâni protokolöyle…-Eşimin âilesinde de sofraya yirmi kişi oturulurmuş.-Lamartin İstanbul‟a geldiği zaman mahalle teşkilâtını anlatır.Hakîkaten o teşkilat burada da vardı. Çıkmaz sokakta Şemsi Bey,karşısında kaymakam Halit Bey filan otururlar. Meselâ ben sokaktaoynuyorum, geçerken sorarlar, tabiî o zamanki lisanla söylüyorumşimdikiler anlamazlar. “Gel bakalım Müfit söyle bakalım bir müsel-lesinmesaha-i sathiyyesini” Bütün bunlar ayak üstü… Şimdi birisi böylesöylese, moruk sana ne diyecekler.Topluma musallat olan yabancı kelime ve bay bay salgınından ve mahalleninâile gibi çocuğu terbiye etmesinden bahsediyoruz. Müfit Bey çokhaklı olarak, “toplum sizin çocuğunuzu çalıyor” diyor. Hemen ardındansöz mecrâ değiştirerek bizi şaşırtan bir noktaya geliyor. Meğer Müfit Beyile ortak ne çok endîşemiz varmış.Misyoner Okulları- 1820‟lerde Osmanlı İmparatorluğu dâhilinde, bu üç kıtada misyonerokulları açılmış. Bu okulların okuttuğu insanların arasın-da başlangıçta hiçTürk yoktur. Misyoner okullarının başındakilerin hemen hepsi papaz…Hayret edilecek bir şey… Robert Kolej de böyle Bağlarbaşı da böyle,Merzifon‟daki müthiş bir şey… Bakın Harput‟ da üç kolej, bir AmerikanKoleji, bir Fransız ve Alman Koleji var. Listesine bakıyorsunuz bir tâneTürk yok. Niye okutuyor, çünkü bunları ileriye hazırlıyorlar. Bir zaman

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!