26.05.2020 Views

Genç Hayat 361. Sayı

İşçi, işsiz, öğrenci gençliğin özgürce yazıp çizebileceği gençliğin dergisi, gençliğin kürsüsü Genç Hayat'ın 361. sayısı ile sizlerle.

İşçi, işsiz, öğrenci gençliğin özgürce yazıp çizebileceği gençliğin dergisi, gençliğin kürsüsü Genç Hayat'ın 361. sayısı ile sizlerle.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

GÜNCEL11

Akademide cinsiyetçi söylemlerin

kaynağı neresi?

Kadınlarla ilgili cinsiyetçi söylemleri hayatın her

alanında var eden politikalar akademiye nasıl

yansıyor ve akademiyi nasıl biçimlendiriyor?

İllüstrasyon: Needpix

Cemre KAVALA

Kocaeli Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde Gazi Üniversitesi Fen

Fakültesi dekanı Orhan Acar’ın video

görüşmesinde yayının sesini açık unutup

“Kızların resimlerini de görüyoruz böylece ha,

çaktırma” sözleri büyük tepki topladı. Ardından

dekana soruşturma açıldı ve dekan istifa etti.

Üstünden çok çekmeden İstanbul Aydın

Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Muttalip

Kutluk Özgüven Akit Tv’de bir programda

“Süpermen’i bilmem ama süper kadın diye bir ırk

var. Bu da 13-16 yaş arasında. İstediğiniz doktora

sorun, en üstün nitelikli insan bu yaşlardakiler.

Hadi biraz büyütelim 12-17 olsun; çok muazzam

rejenerasyon kabiliyeti var, vücudu mükemmel.”

sözlerini söyledi. Başta üniversitede bulunan

kadın araştırmaları kulüpleri olmak üzere gelen

tepkiler karşısında üniversite öğretim görevlisi ile

ilişiğini kesti. Yaşanan bu iki örnek üzerinden

akademiyi ve genç kadınları konuşmak bugün

açısından daha da önemli. Çünkü yaşanılanlar

akademideki cinsiyetçiliğin sadece birkaç

örneği. Geçtiğimiz yıllarda da benzer birçok olay

yaşanmış ve kadınların tepkileri ile somut

kazanımlar elde edilmişti. Bu örnekler üzerinden

bakacak olursak eğer iktidarın kadına yönelik

politikalarının akademide yansımasını açıkça

görmemizi sağlıyor. Mayıs ayının başından beri

tartışılan “normalleşme”yi AKP hükümeti 2016

yılından beri üniversitelere uygulama çalışıyor.

İhraçlarla başlayan süreçte akademi

bilimsellikten uzak bir hale getirilirken, akademi

içinde muhalif olabilecek herkes ve her hareket

kısıtlandı. Bahsettiğimiz “normalleşme” iktidarın

akademiyi bilimden uzak, kendi sözünü söylediği,

propagandasını yapabildiği kurumlar haline

getirmesiydi. İktidarın bu adımlarından

etkilenenlerden biri de biz genç kadınlar olduk.

AKP’NİN KADINA BAKIŞI

AKP hükümeti iktidara geldiği günden bugüne

dek kadınlara bakış açısını ifade etmekten geri

durmadı. Her geçen yıl da söylemleri ve çıkarmaya

çalıştıkları yasalarla bu bakış açısını daha da

ortaya çıkardı. Kadının görevi ev işlerini yapmak,

çocuk doğurup büyütmek, eşine ev içinde hizmet

etmekmiş gibi temellendirebileceğimiz gibi

söylemler ağızlardan hiç düşmedi. Kadın

sorununu ele alışları da bu yüzden hep aile

üzerinden oldu. Üstelik çıkılan televizyon

programlarında, basın açıklamalarında ya da

konuşma fırsatını buldukları her yerde kadının eve

ait, aileyi çekip çekirip bir birey olduğu

söylemlerini hepimiz hatırlarız. Geçtiğimiz

günlerde mecliste görüşülen ve yasalaşan infaz

yasası da bunun en yakın örneği. İktidar ne kadar

cinsel suçlar ve kadına yönelik şiddet suçluları

yararlanmayacak dese de geçen maddeler

arasında cinsel suçlar ve kadınlar için tehdit

oluşturabilecek pek çok suç için af anlamına

gelebilecek maddeler var.* Şimdi de Haziran’da

meclis gündemine getirilecek madde çocuk

istismarına evlilikle affı sağlayacak. Daha önce

de farklı yollarla sunulan bu önerge her seferinde

kadınların tepkisiyle geri çekildi. Şimdi de salgın

dönemini fırsat bilen iktidar bu tasarıyı yeniden

gündeme getirerek ve tepkinin daha az olacağını

düşünerek oldu bittiye getirmeye çalışıyor. Her

geçen gün çıkarmaya çalıştıkları yasalarla,

söylemleriyle kadınlar üzerinde kurmaya

çalıştıkları baskıyı, çocuk istismarını aklama

çabalarını kamuya kendilerince daha net açıklar

hale gelebiliyorlar. Bugün

üniversitelerde yaşadıklarımız da bu yüzden

bunların bir yansımasıdır.

ÜNİVERSİTELERE YANSIYAN DURUM

Üniversiteler iktidarın kadına yönelik

politikalarının yansıması son birkaç yılda birçok

üniversitede meydana gelen taciz ve şiddet

olayları ile yer buldu. Her seferinde kadınların

büyük tepkisi ve mücadelesiyle karşılık bulan bu

yansımalar duraklatıldı. Bugün hala bu olayları

yaşıyor olmamızın nedeni, iktidarın ısrarında

yatıyor. Çünkü bir yandan taciz ve şiddet olayları

artarken, diğer yandan önleyici mekanizmalar ve

yaptırımlar da giderek yok diyebileceğimiz bir

noktaya getirildi. Bu noktada biraz verilere ve

yaşananlara bakmak önemli. Ülkemizde 200’ü

aşkın üniversite bulunuyor. Bu üniversiteler

içinde sadece 16 tanesinde cinsel taciz önleme

birimi yer alıyor. Yani 16 üniversite dışında

öğrencilerin taciz veya şiddet durumunda

başvurabileceği ya da destek alabileceği bir

mekanizma yok. Bahsettiğimiz birimler

üniversitelerde cinsel taciz ve hak ihlallerini

önlemek, bu suçlara karşı gerekli yaptırımları

uygulamakla görevli birimler. Bunun yanından

birçok üniversitede Kadın Sorunları Araştırma

Merkezleri kaynak yetersizliğinden ya da daha

dar çalışma alanına sıkıştırıldığı için işlevsiz hale

getiriliyor. Aynı zamanda birçok üniversitede

öğrenciler tarafından kurulan kadın çalışmaları

toplulukları ya da kulüpleri de üniversite

yönetimleri tarafından yok sayılıyor. Buraya kadar

bahsettiklerimiz üniversitelerdeki kadınların

yaşadığı şiddet ve taciz olaylarını arttırırken,

üniversite kürsülerindeki cinsiyetçi söylemlerin

de önünü açan noktalardan birkaçı.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ BİZİMLE

Bugün geldiğimiz noktada üniversitelerde

kadınların taciz ve şiddet olaylarını önleyecek

mekanizmalara ihtiyacı olduğu ortada. İşlevsiz

hale getirilen önleyici ve destekleyici kurumlar

olan cinsel tacizi önleme birimleri, kadın sorunları

araştırma merkezlerinin yeniden ve daha geniş

şekilde işlerlik kazanması elbette önemlidir. Bu

mekanizmalar üniversite içinde bizlerin daha

özgür olmasını sağlasa da meseleye daha geniş

bakmak gerekli. Baştan beri bahsettiğimiz iktidar

politikalarına geri adım attırabilmek en önemli

nokta. Bugün infaz yasasıyla çocuk istismarının

aklanmasının önünü kesmek, yarın daha güvenli

kampüslerde eğitim görmemizin önünü açıyor.

Biz kadınlar bahsettiğimiz kazanımları pek çok

defa gördük. İstismarı aklama yasası her

önümüze getirildiğinde yan yana gelerek geri

adım attırdık, Şule Çet için intihar etti dediklerinde

vazgeçmeyip katillerinin yakalanmasını sağladık.

Bugün de daha güvenli kampüsleri oluşmasını

sağlamak bizim elimizde. Bu belki bir kadın

çalışmaları topluluğunda, belki bir sosyal medya

kampanyasında. Bizim akademide artan tacize,

şiddete ve cinsiyetçi söylemlere de, iktidarın bize

dayattığı politikalara da karşı yan yana

gelebileceğimi alanları yaratma, kazanımlar elde

etme gücümüz var birlikte oldukça daha da

artacaktır.

*https://ekmekvegul.net/gundem/dunmecliste-ne-oldu-cocuk-istismari-kadinayonelik-siddet-aklandi-mi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!