26.05.2020 Views

Genç Hayat 361. Sayı

İşçi, işsiz, öğrenci gençliğin özgürce yazıp çizebileceği gençliğin dergisi, gençliğin kürsüsü Genç Hayat'ın 361. sayısı ile sizlerle.

İşçi, işsiz, öğrenci gençliğin özgürce yazıp çizebileceği gençliğin dergisi, gençliğin kürsüsü Genç Hayat'ın 361. sayısı ile sizlerle.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ROTA 3

Kurtuluş için bir gemi

Ekonomik krizin faturasının bedeli

Türkiye gençliği için çok

ağır. “Tek adam yönetimi ve

temsilciliğini yaptığı güçler, Türkiye

gençliğinin bugününü karanlık, geleceğini

belirsiz kılarak bu faturayı

ödetme peşinde” diye tartışırken

dünya geneline yayılan Covid-19 salgını

mart ayı ortalarından bu yana

Türkiye’de bugünü de geleceği de karanlık

ve belirsiz kıldı. 7 Milyar insana

yetip de artacak milyarlarca insan

tarafından üretilen zenginliğin, parmakla

sayılabilecek kadar az sayıda

insana satın alınmış adalarda, yalı

bahçelerinde “güvenli ve sağlıklı”

karantina günleri sağlamaktan başka

bir şeye yaramadığı gözler önüne serildi.

Tek adamın 100 milyar liralık

paketin 98 milyar TL’sini kapitalistlere,

2 milyar lirasını halka pay ettiği

de durumu gözler önüne seren örneklerden

biri.

Bir avuç patronun zenginliği için

üretimi esas alan kapitalist sistemin foyalarını

döken ama dökerken de çok

sınıfsal etkiler bırakan bir virüs bu korona!

Şimdi “yeni normal-ikinci dönem”

paketleri açıklanıyor. Ekonomik krizde

iken Covid-19’un görüldüğü Türkiye’de

tek adamın paketlerinden kapitalistlere

yardım, teşvik, işçi sınıfının ve

emekçilere ve onların çocuklarına ve

genç kuşaklarına ise yüklü bir fatura

çıkıyor. Üstelik bu yüklü fatura yalnızca

maddi açıdan ağır değil. “Turizm

kadar değerimiz yok’ duygusuna hapsediliyor

liseliler. “Canımız patronun

kâr hırsından daha değerli değil” duygusuna

hapsediliyor işçi gençler;

“Akademik yaşantı ve eğitimimiz

kimsenin umurunda değil’ duygusu ile

vize-final dönemlerine hapsediliyor

üniversiteliler. Kapitalist üretimin

çarkları kâr için dönerken gençliğin gelecek

özlemlerini de öğütüyor. Bağımlı

kapitalist bir ülkenin işçi sınıfının genç

kuşaklarının ve emekçi çocuklarının bu

çarkların en ucuza dönmesini sağlamaları

dışında kapitalistler gözünde bir

değeri olmadığını Covid-19 salgınında

hükümetin ve arkasındaki sermaye

güçlerinin aldığı tutumlar, açıkladıkları

paketler bir kez daha gösterdi.

SORULAR, SORULAR

Şimdi milyonlarca genç bunalımın,

umutsuzluğun, karamsarlığın pençesinde

debeleniyor.

Tüm bu tablo içinde ne olacak? Gelecek

planları nasıl yapılacak? Eğitim

hayatı ne olacak, iş bulunabilecek mi,

mevcut çalışılan işte kalmanın garantisi,

geçinebilmenin teminatı var mı? Bu

tablodan en az zararla nasıl çıkılabilir?

İşte tam bu noktada burjuvazinin

gençliğe önerdiği bir plan var. Aslında

bu plan yeni duyulan, ilk kez ortaya

atılan bir plan değil. İşçi sınıfının genç

kuşakları ve emekçilerin çocukları

“Kendini kurtar” öğütleri ile çok daha

sert ve giderek vahşileşen bireysel bir

rekabetin içine çekilmek isteniyor.

“Kendi gemisini kurtaran kaptanlar”

olma hayali daha pahalıya satılıyor; öyle

bir gemi ortada olmamasına rağmen.

İşyerinde ispiyonculuğun, fakültede

notlarını arkadaşlarından gizlemenin,

her ne olursa olsun kendini bu

cendereden kurtarma için yılana

sarılmanın öğütlendiği ve örgütlendiği

bir plan bu.

Covid salgının ortaya bir bir

döktüğü kapitalist sistemin gerçeklerine

göz kulak kapayıp, bunalım

cenderesinde sıkışmaya

devam mı edilecek yoksa bu gerçeklere

göz kulak açıp; kendini

kurtar öğütleri ile örgütlenen bir

bunalımın karşısında bu cendereden

birlikte çıkmak üzere harekete

mi geçilecek?

Bu soruya Türkiye gençliği hep

birlikte gündelik yaşamından başlayarak

pratik bir cevap vermek

zorunda.

İkinci seçenek etrafında birleşmedikçe

sıkışmışlık hissinin giderek artacağını,

“kendi gemisini kurtaran kaptanların”

burjuvazinin ideoloğu twitter

fenomenlerinin tweetlerinden başka

bir yerde gerçek olamayacağı günlerin

kapıda olduğunu bilmek zorundayız.

Denize düşen yılana sarılır sözü, zor

durumda kalanın en olmayacak yollara

başvurmak zorunda kalacağını belirtmek

için kullanılır. Türkiye gençliği

uzunca bir süredir zaten fırtınalı ve sürekli

dalgaların yükseldiği bir denizin

içinde. Üstelik sarılacak bir yılan bulmanın

bile giderek zorlaştığı, sarınılan

sertifikaların, işten atılmamak için haksızlıklara

boyun eğmenin kar etmediği

bir dönemden geçiyoruz.

SENİN GEMİN HANGİSİ?

Buna karşın, hem bu fırtınalara sebep

olan hem de kendilerini bu dalgalı

denizin tehlikelerinden koruyabilecek

lüks ve güvenlikli gemiye binmiş olan

sömürücü sınıflar “bırak boğulanları,

sen şuradaki yılana sarıl belki kurtulursun”

demeye devam ediyor. Can simidi

olarak MESS SAFE kelepçelerini atıyor

güverteden, can yeleği olarak

“EBA TV’yi” fırlatıyor. Sığınılacak,

kurtuluş için sarılacak bir gemi var elbette.

Yükselen dalgaları bu fırtınalardan

kurtulabilmek için değerlendiren,

rekabet ile değil kolektif çabayla ilerleyen

bir gemi. Örgütlü mücadelenin ta

kendisi. Gerçek bir kurtuluşun o lüks

geminin güvertesinden atılanlarda değil

de birleşmekte, dayanışmakta olduğunu

belirleyen, rotasını o “korunaklı”

geminin yüzmesini sağlayan kapitalist

üretim ilişkilerini ortadan kaldırmak

olarak belirlemiş bir gemi.

Bu dergiyi okuyan; çalışma koşullarının

içinde boğulan, “turizm kadar değeri

olmadığını” düşünen liselilerin,

eğitimini almadığı konuların online sınavına

hazırlanmaya çalışan üniversitelilerin

bunca karanlık ve belirsizlik içinde

binmesi gereken, sarılması gereken

yer burasıdır. Türkiye gençliğinin rotası

örgütlü bir mücadeleye dönmedikçe,

kurtuluş yolunda daha nice yılanlar, nice

bunalımlar peyda olacaktır. Bunu

kapitalizmin 200 yıllık tarihi defalarca

kez kanıtladı. Öyleyse yeni normal denen

şeyin daha fırtınalı, daha zorlu bir

döneme işaret ettiğini unutmadan:

Vahşi rekabet koşullarının karşısına

güçlü bir dayanışma ve birliktelikle çıkmak

üzere!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!