Türk Yolu Dergisi - 1
Türk Yolu Strateji ve Araştırma Dergisi 1. Sayı Nisan 2021
Türk Yolu Strateji ve Araştırma Dergisi 1. Sayı Nisan 2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Türklerin Birleştiği Yol
Mavi Vatan
Kavramı ve
Önemi
Son yıllarda adını sıkça duymaya başladığınız
Mavi Vatan, uluslararası ilişkiler
literatürüne yerleşmiş ve kıta sahanlığı
meselesinde Türkiye’nin elini güçlendiren
bir kavram olmuştur.
Uluslararası ilişkilerin değişken yapısı
ve ülkelerin çıkarları doğrultusunda
hareket ederek ‘Sıfır Toplamlı Oyunda’
kazanç peşinde koşması pek çok kavram
ve doktrinin türemesine neden olmuştur.
Doktrin dendiğinde genellikle Amerika
Birleşik Devletleri (ABD) başkanları
tarafından ön plana sürülen anlayışlar
gelir. Ancak Türk diplomasisinin de son
dönemde doktrin konusunda oldukça başarılı
olduğundan söz etmek gerekir. Bu
anlamda Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz
tarafından öne sürülen Mavi Vatan
kavramı Türkiye’nin uzun yıllardır çözemediği
Adalar Denizi(Ege)’ndeki kıta
sahanlığı ve Akdeniz’deki alan paylaşımı
sorununa çözüm üretecek türdendir. Peki,
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in literatüre
kazandırdığı bu kavram ne anlama
geliyor?
Mavi Vatan Nedir?
Mavi Vatan kavramının ortaya çıkışına
zemin hazırlayan süreci 1947 yılına kadar
götürmek mümkündür. 1947 yılında
ABD Başkanı Truman tarafından bahsedilen
‘Kıta Sahanlığı’ meselesi ülkelerin
denizler üzerindeki hâkimiyetini yeniden
tanımlayan ve deniz/okyanusun da ülkenin
bir parçası olduğunu kabul eden bir
anlayışı ortaya koymuştur. Dönemin ABD
Başkanı Truman elbette bu aksiyonu denize
olan sevdasından değil ABD’nin batısında
yapılacak petrol arama ve çıkarma
işlemleri için talep etmiştir. 1958 yılında
Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesi ile
birlikte resmen tarif edine ‘Kıta Sahanlığı’
kavramı Mavi Vatan’ın temellerini atmıştır.
Burada en önemli faktör deniz kaynaklarından
yararlanarak zenginliklerin
vatan gelirlerine katılması olmuştur. Kıta
Sahanlığı meselesi özellikle Türkiye gibi
her yanı sularla çevrili ülkeler için önemli
bir konu olurken 1982 yılında çıkarılan
‘Münhasır Ekonomik Bölge’ kavramı
belki de anlaşmazlığın temelini teşkil et-
14
miştir. Cem Gürdeniz’in ifadesine göre
Mavi Vatan; değişen ve dönüşen dünya
şartlarında kara parçasına yakın olan su
varlığının bir ihtiyaç olarak kullanılması
gerekliliğini gösterir. Nitekim toprakların
yanı başında bulunan deniz de anavatan
gibi Mavi Vatan’ı ifade eder. Nitekim geçmiş
dönemlerde Türkiye karasularında
görülen hukuki aykırılıkların bu kavramın
kullanılması gerekliliğini kanıtlar.
Ayrıca Mavi Vatan Türkiye’nin denizcileşme
sürecinin sembolüdür.
Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesi ile
düzenlenen Kıta Sahanlığı ülkelerin herhangi
bir ilanına bağlı olmaksızın sözleşmede
belirlenmiş koşulları sağlayan sınırları
ifade eder. Bu anlamda ülkelerin Kıta
Sahanlığı ilan etmesi gerekli olmayan bir
durumdur. Ancak Mavi Vatan kavramının
da çıkışına zemin hazırlayan süreçte Kıta
Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge
kavramları birbiri ile iç içe geçmiş vaziyettedir.
Nitekim Münhasır Ekonomik
Bölge ilana bağlı ve ekonomik faaliyetleri
sınırlandıran bir anlayışı ifade eder. Mavi
Vatan hem Kıta Sahanlığı hem de Münhasır
Ekonomik Bölge tanımlamasının
yol açtığı anlaşmazlığı ortadan kaldırarak
Türkiye’nin güvenliğini ve çıkarlarını
tehdit edecek oluşumlara engel olunmasını
hedefliyor.
Özellikle Doğu Akdeniz’de gerçekleşecek
petrol arama ve çıkarma faaliyetleri
öncesinde pek çok siyasi aktörün karşılaştığı
ortamda uluslararası siyasete farklı
bakış açısı getiren böyle bir doktrinin
başarılı olması muhtemel. Peki, kuramsal
çerçeveden bakıldığında uluslararası ilişkiler
literatüründe Mavi Vatan kavramını
nerede konumlandırmak gerekir?
Mavi Vatan ve Kuramsal Bakış Açısı
Uluslararası ilişkiler alanında siyasi
çatışma ve anlaşmaların ülkeler üzerinde
ekonomik, kültürel ve askeri etkileri
olsa da kuramsal bakış açısının olaylara
çözüm getirmede oldukça önemli olduğu
söylenebilir. Emekli Tümamiral Cem
Gürdeniz tarafından literatüre kazandırılan
Mavi Vatan kavramına bakıldığında
kuramsal çerçevenin Savunmacı Realizm
çerçevesinde genişletilebileceği açıktır.
Peki, Savunmacı Realizm nedir? Doğu
Akdeniz’de Savunmacı Realist davranan
Türkiye doğru adımlar atmış olur mu?
Tek kutuplu dünya düzenini hissettiğimiz
günümüzde ülkelerin birbirleri ile doğrudan
çatışma içerisine girmesi çok muhtemel
görünmüyor. Bu anlamda diplomasiyi
masa başında sürdüren diplomatlar
kuramsal olarak farklı bakış açıları ile
hareket ediyor. Elbette burada ülkelerin
askeri, siyasi ve diplomatik güçleri de rol
oynuyor. Türkiye, Doğu Akdeniz meselesinde
savunmacı bir role bürünerek kendi
alanını kimseye kaptırmamaya odaklanmıştır.
Mavi Vatan kavramının ülke
sınırlarının deniz alanlarında korunması
olarak tanımlanabileceği düşünüldüğünde
bu kavramın; Kenneth Waltz ve Stephen
Walt tarafından da tanımlanan Savunmacı
Realizm’in dengeleyici bir rol üstlenme
anlayışına sevk ettiğini ifade etmek gerekir.
Nitekim Türkiye bölgede çatışmalardan
ziyade huzur ve barış ortamının tesisi
için çabalayan bir ülke rolü üstlenmiştir.
Diplomasinin temeli olarak kabul edilen
‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesi söz konusu
anlayışı oldukça iyi bir şekilde açıklar.
Mavi Vatan Siyaset Üstüdür
Mavi Vatan siyaset üstü bir kavramdır.
Görüşü her ne olursa olsun vatanını seven
her bir ferdin kutsal görmesi gereken;
vazgeçilemez, vatan toprağından farkı olmayan
milli değerdir. Mavi Vatan adı üstünde
Vatan’dır! Vatan ne kadar kutsal ve
siyasete malzeme yapılamayacak kadar
hassas bir konuysa; Mavi Vatan’da aynı
kutsallıktadır; milli hassasiyetimizdir. Vatanımızın
birliği bütünlüğü gibi Mavi Vatan’ımızın
bütünlüğü de tartışılamaz!
Pratikte Mavi Vatan
Mavi Vatan doktrininin uyguladığını
gösteren hamleler;
Libya Anlaşması
KKTC Askeri Üsler
Libya’da Askeri Üsler
Mavi Vatan’da Ganbot Diplomasisi
ve Sismik ve Delme Diplomasilerinin
Yürütülmesi