Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Vahdettin ile ilgili en güzel değerlendirmelerden birini Prof. Dr. Sina Akşin
yapmıştır:
“Bir yanda hainliğini ileri sürenler, öte yanda onun her davranışını temize
çıkarmak için uğraşanlar bulunduğuna göre, sorunu biraz incelemek yararlı
olabilir. Önce Vahdettin’in 30 Mart 1919’da İngilizlere sunduğu barış planında
bağımsızlıktan tamamen vazgeçmesi davranışına bakalım. Bunun hainlik
sayılabileceğini pek sanmıyorum, çünkü buna karşılık o, imparatorluğu
istiyordu onlardan. Ayrıca, bu, düşkünlük dönemlerinde Osmanlı
padişahlarının toprak uğruna iktisadi haklardan vazgeçme tarzındaki
davranış kalıbına uygun sayılabilir. Vahdettin orta çağcıl, feodal bir
zihniyetin gereğini yapmaktaydı. Bir adam çağdışı olduğu için hainlikle
suçlanamaz. Çağdışı olmak belki bir suçtur, ama başka bir suçtur. İkinci
olarak iç savaşı başlatıp sürdürmesi var. Buna da gaddarlık, kan dökücülük
gibi suçlamalar getirilebilir ama, mutlakiyetçi hükümdarlığa inanmış bir
hanedanın demokrasiye kılıç çekmesi, bu uğurda mücadele etmesi bir
bakıma olağandır. Ne var ki, iç savaşın düşman istilası sırasında çıkartılması,
işin rengini çok değiştiriyor. Burada işte hainlik vardır.
Üçüncü olarak, iç savaşta güvendiği silahlı mücadeleler teker teker yenilgiye
uğratılıp, kendisi de Damat Ferit’e yol vererek pes ettikten sonra, gizli gizli
Misak-ı Milli’ den ödün veririm diyerek İngilizlerle anlaşmak istemesi var. Bir
çeşit ‘fiyat kırarak’ kendisini ve düzenini İngilizlere çekici kılmak istemiştir.
Bu da bence hainliktir. Çünkü iç savaşta bütün ‘kağıtlarını’ yitirdikten sonra
artık gerçekten pes etmesi, yazgısına boyun eğmesi gerekirdi. Bunun yerine
Misak-ı Milli’ den ‘fiyat kırması’, onun anlayacağı bir dille, vediyatullah
(Tanrı emaneti) olan ümmet-i Muhammed’in sırtından verilmek istenen
ödündür; onların gaddar, Müslüman olmayan yönetimlerin insafına terk
edilmesi demektir ve bu da kuşkusuz hainliktir.
34