Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Zamana meydan okuyanlardan<br />
ilham alıp, ilham veriyoruz.<br />
SERAY ÖZTÜRK<br />
ŞEF VE MENÜ TASARIMCISI
hotelrestaurantmagazine<br />
@Hitechdergisi<br />
hotelrestaurantmagazine<br />
İstanbul temmuzda son<br />
10 yılı solladı<br />
İstanbul, temmuz ayında ağırladığı 1 milyon 759 bin 506 kişi ile son 10 yılın aylık bazda en<br />
yüksek yabancı turist sayısına ulaştı. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre,<br />
kenti ziyaret eden yabancı turist sayısı yılın 7 ayında 8 milyon 514 bin 806 oldu. Bu yılın<br />
temmuz ayında ise İstanbul'u 1 milyon 759 bin 506 turist ziyaret etti.<br />
Pandemi nedeniyle 2020-2021 yıllarında tarihinin en kötü dönemini yaşayan konaklama<br />
sektöründe, bu yılın başından itibaren başlayan canlanmayla birlikte yatırımlar yeniden<br />
yükselişe geçti. Türkiye Otelciler Birliği’nin, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ‘Yatırım Teşvik<br />
Belgeleri’ verilerinden hareketle hazırladığı Ocak-Haziran <strong>2022</strong> dönemini kapsayan yatırım<br />
raporuna göre, ilk 6 ayda toplam teşvik değeri 7 milyar 553 milyon TL olan toplam 14 bin<br />
413 yataklı 75 otel projesi için teşvik başvurusu yapıldı. Detaylarına gündem başlığımızdan<br />
ulaşabilirsiniz.<br />
Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı. Yeditepe Üniversitesi<br />
bünyesinde Türkiye’nin ilk gastronomi ve mutfak sanatları bölümünün de oluşumunda rol<br />
alan uzman akademisyenlerden biri. İyi eğitimli, donanımlı, yenilikçi ve vizyoner! Kendini<br />
bildi bileli yemek, mutfak ve gastronomi aşkına okuyor, araştırıyor, keşfediyor ve yazıyor.<br />
Yemek, mutfak ve gastronomi konuşmaktan asla bıkmıyor, öğrenmek için merak etmekten<br />
vazgeçmiyor. Aslen Konya kökenli bir aileden gelen ve tüm hayatını gastronomi ve yemek<br />
tarihine adayan Özge Samancı ile gastronomi tutkusunu, akademik yolculuğunu ve gelecek<br />
ideallerini konuştuk.<br />
İstanbul doğumlu, Bolulu. Aşçılar diyarının içinden değil belki ama İstanbul’daki şeflerin<br />
tastamam göbeğinden gelme bir profesyonel o. Uzun seneler İstanbul mutfaklarında tava<br />
sallayan aşçı babası gibi çocukluğundan beri nereye baksa bir mutfak erbabı, bir şef! Alt<br />
komşu, üst komşu, yan daire ve hatta kuzenler... 80’li yılların Bahçelievleri’nde ‘Şefler Sitesi’<br />
olarak nam salan 8 blokluk Özatebek Sitesi ile filizlenen, gün geçtikçe köklerini salan bir<br />
mutfak hikayesi, şimdilerde Fairmont Quasar İstanbul’un Executive Şefliğine uzanan bir<br />
başarı yolculuğu onunkisi. Nitekim o yıllarda aşçı olmayı hayal etmediğini söylüyor, Ercan<br />
Yamantürk. Dört bir yanı şefler ordusuyla kaynasa da, ne aşçı olmayı istemiş ne de farklı bir<br />
mesleğin cazibesine kapılmış. Sabah akşam şef büyüklerine selam vere vere başlamış onun<br />
asıl öyküsü. Ercan Yamantürk’ün mutfak yolculuğu bu sayımızda sizlerle.<br />
Yoğurt Festivali’nin bu yıl 60.sını düzenleyen Silivri, rakiplerine meydan okudu. Yoğurt<br />
mayalama geleneğini bir sonraki nesillere aktarmak üzere mücadele ettiklerini belirten<br />
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, ileriki dönem için daha büyük çapta yoğurt üretimi<br />
hedeflediklerini söyledi. “Silivri yoğurdu 4-5 kaşıkla yenebilen bir markaya dönüşmesi<br />
lazım.” dedi. Festival kapsamında Silivri’nin tek kadın yoğurt ustası olan Aysun Subaşı’yı<br />
da 15 yıldır ailesiyle birlikte işlettiği Aysun Ablanın Çiftliği’nde ziyaret ettim, bir kadın<br />
girişimci olarak sektöre kattığı değer ile gurur duydum. Festivalin ayrıntıları gastro etkinlik<br />
sayfalarımızda.<br />
Keyifli okumalar dilerim.<br />
İstanbul overtook the last<br />
10 years in July<br />
İstanbul reached the highest number of foreign tourists on a monthly basis in the last 10 years,<br />
with 1 million 759 thousand 506 people hosted in July. According to the data of the İstanbul<br />
Provincial Directorate of Culture and Tourism, the number of foreign tourists who visited the city<br />
in 7 months of the year reached 8 million 514 thousand 806. In July of this year, 1 million 759<br />
thousand 506 tourists visited İstanbul.<br />
The investments started to rise again with the revival that started from the beginning of this year<br />
in the accommodation sector, which experienced the worst period in its history in 2020-2021<br />
due to the pandemic. According to the investment report that covers the period of January-<br />
June <strong>2022</strong>, which was prepared by the Turkish <strong>Hotel</strong>iers Association, based on the ‘Investment<br />
Incentive Certificates’ of the Ministry of Industry and Technology, the incentive application for 75<br />
hotel projects with a total of 14 thousand 413 beds, of which total incentive value was 7 billion 553<br />
million TL, has been made. You can find the details in our agenda title.<br />
She is head of the Department of Gastronomy and Culinary Arts at Özyeğin University. She is<br />
one of the expert academicians who took part in the formation of Turkey's first gastronomy<br />
and culinary arts department at Yeditepe University. Well educated, equipped, innovative and<br />
visionary! She has been reading, researching, discovering and writing for the love of food, cuisine<br />
and gastronomy all her life. She never gets tired of talking about food, cuisine and gastronomy;<br />
she never stops wondering to learn. We talked to Özge Samancı, who originally came from a<br />
family of Konya origin and devoted her whole life to the history of gastronomy and food, about<br />
her passion for gastronomy, her academic journey and her future ideals. She is from Bolu, born<br />
in İstanbul. She may not be from the land of cooks, but she is a professional who comes from the<br />
heart of the chefs in İstanbul. Just like her father, the cook who has been working at in İstanbul<br />
kitchens for many years, she has been seeing an expert for cuisine, a chef since childhood! The<br />
downstairs neighbor, the upstairs neighbor, the next door, and even cousins...<br />
A culinary story that sprouted and rooted with the 8-block Özatebek Site, which was known as the<br />
‘Chiefs’ Site’ in Bahçelievleri in the 80s, and is now reaching Fairmont Quasar Istanbul's Executive<br />
Chef. Thus, Ercan Yamantürk says that he did not dream of being a cook in those years. Although<br />
he was surrounded by an army of chefs, he neither wanted to be a cook nor was he attracted to<br />
a different profession. His real story started by greeting the chiefs in the morning and evening.<br />
Ercan Yamantürk's culinary journey is with you in this issue.<br />
Silivri that is organizing the 60th Yoghurt Festival this year, challenged its rivals. Silivri Mayor<br />
Volkan Yılmaz, expressing that they are working to transfer the tradition of yoghurt fermentation<br />
to the next generations, said that they aim to produce yoghurt on a larger scale for the future.<br />
H said “Silivri yogurt should be transformed into a brand that can be eaten with 4-5 spoons.”<br />
Within the scope of the festival, I visited Aysun Subaşı, the only female yogurt maker in Silivri,<br />
at Aysun Sister's Farm, which she has been running with her family for 15 years. I was proud of<br />
the value she added to the sector as a female entrepreneur. Details of the festival are on our<br />
gastro event pages.<br />
I wish you pleasant reading.<br />
K<br />
GENEL MÜDÜR<br />
(Sorumlu)<br />
REKLAM SATIŞ PAZARLAMA<br />
REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />
Emir Ömer ÖCAL<br />
emir.ocal@img.com.tr<br />
0212 454 22 22<br />
TEKNIK MÜDÜR<br />
BILGI İŞLEM<br />
TOLGA ÇAKMAKLI<br />
tolga.cakmakli@img.com.tr<br />
TAYFUN AYDIN<br />
tayfun.aydin@img.com.tr<br />
İMG WEB TEAM MAIL<br />
web@img.com.tr<br />
Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ<br />
Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY<br />
ORHAN GENCELİ<br />
Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)<br />
Yönetim Kurulu Üyesi<br />
GÜRKAN BOZTEPE<br />
Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı<br />
TEZER ÖNER<br />
Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve<br />
İşletme Yatırım Danışmanı<br />
HÜSEYİN KURT<br />
Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği<br />
Başkanı<br />
TURGUT AY<br />
Türkiye Aşçılar ve Şefler<br />
Federasyonu Başkan Yrd.<br />
website<br />
www.hotelrestaurantmagazine.com<br />
e-mail<br />
info@img.com.tr<br />
CTP - BASKI<br />
İRTİBAT BÜROLARIMIZ<br />
ADRES<br />
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.<br />
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza<br />
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL<br />
Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94<br />
www.ihlasmatbaacilik.com<br />
BURSA +90.224 211 44 50-51<br />
KONYA +90.332 238 10 71<br />
İSTMAG<br />
Magazin Gazetecilik Yayıncılık<br />
İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.<br />
İHLAS MEDIA CENTER<br />
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi<br />
No: 11 Medya Blok Kat: 1<br />
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey<br />
Tel: 0212 454 22 22<br />
Faks: 0212 454 22 93<br />
KAPAK Fairmont Quasar Istanbul<br />
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları<br />
İSTMAG Magazin Gazetecilik Yayıncılık İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.
Bu sayımızda<br />
antre<br />
14 Sektörden kısa haberler<br />
gündem<br />
38 İstanbul temmuzda son 10 yılı<br />
solladı<br />
40 Öner: Spor olsun diye<br />
organizasyon yapılmaz<br />
42 Otel yatırımları ilk yarıda<br />
nerede arttı, nerede azaldı?<br />
46 Kurt: Bu yasakçı zihniyet<br />
neden?<br />
48 ACE of M.I.C.E. 10’ncusuna<br />
hazırlanıyor<br />
yeni yatırımlar<br />
58<br />
50 Radisson, Vadistanbul otelinde<br />
marka değişikliği yaptı<br />
54 Türkiye’nin ilk antiviral oteli:<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong><br />
56 Wyndham Grand Doha West<br />
Bay Beach açılıyor<br />
iş’te kadın<br />
58 Özge Samancı: Yemek, mutfak<br />
ve gastronomi konuşmaktan<br />
bıkmayacağım<br />
50<br />
56
gustonun yorumu<br />
100 Gusto Reha Tartıcı ile keşif<br />
noktaları<br />
horeca teknolojileri<br />
104 Durukal: Her şey dahil<br />
sistem yerini yapay zeka ile<br />
kişiye özel turizm dönemine<br />
bırakıyor<br />
gastro güncel<br />
72<br />
82 Foodtech Raporu yayınlandı<br />
108 HoReCa teknoloji ve<br />
sistemleri<br />
ürünler<br />
110 Yeni ürünler<br />
marka<br />
64 Güren Metal ithal edilen<br />
Chafing Dish'leri kendi<br />
üretmeye başladı<br />
68<br />
86 Sorumlu Restoran Hareketi<br />
ile kaynakları yarınlara<br />
taşıyacak<br />
gastro aktüel<br />
88 Gastronomi sektöründen<br />
haberler<br />
şefin gözünden<br />
68 Eli, ayağı uğurlu şef: Ercan<br />
Yamantürk<br />
gastro etkinlik<br />
74 Yılmaz: Silivri yoğurdunu 4-5<br />
kaşıkta markalaştıracağız<br />
yeni mekanlar<br />
94 Yeni açılan mekanlar<br />
100<br />
76 Silivri’de yoğurdun tek kadın<br />
ustası: Aysun Subaşı<br />
78 GastroAntep’in 4’ncü yıl<br />
teması: Sürdürülebilirlik<br />
76<br />
110<br />
www.hotelrestaurantmagazine.com
14<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
antre<br />
Global, portföyünü<br />
Kanarya Adaları ile<br />
güçlendiriyor<br />
Global Yatırım Holding<br />
bağlı kuruluşu ve dünyanın<br />
en büyük kruvaziyer liman<br />
işletmecisi Global Ports<br />
Holding (GPH) İspanya’nın<br />
Kanarya Adaları'nda yer alan<br />
Las Palmas de Gran Canaria,<br />
Arrecife (Lanzarote) ve Puerto<br />
del Rosario (Fuerteventura)<br />
kruvaziyer limanlarını<br />
portföyüne ekledi. Böylece<br />
GPH’nin portföyündeki liman<br />
sayısı 24’e yükseldi. Global<br />
Ports Holding Yönetim<br />
Kurulu Başkanı ve CEO’su<br />
Mehmet Kutman, “Yeni limanlar ile dünyanın en büyük<br />
kruvaziyer limanı işletmecisi konumumuzu pekiştirdik. Öte<br />
yandan kruvaziyer turizminden aldığı payı daha da artırmasını<br />
beklediğimiz Akdeniz Çanağı’nda da varlığımızı daha da<br />
güçlendirmiş olduk” dedi.<br />
Hilton Türkiye’nin<br />
marka elçileri oldular<br />
Bilinçli seyahat anlayışını dünya çapında yaygınlaştırmayı hedefleyen<br />
Hilton, doğal ve sürdürülebilir yaşam konusundaki duyarlılıkları<br />
ile tanınan Sedef Avcı ve Kıvanç Kasabalı çifti ile yaptığı iş birliğini<br />
duyurdu. Ünlü çift, bu yeni iş birliği kapsamında oğulları Can ile<br />
birlikte Hilton otellerine ailecek seyahatler gerçekleştirecek.<br />
Markanın sunduğu güvenilir hizmet ve konukseverlik mirasını farklı<br />
şehirlerdeki Hilton otellerinde deneyimleyen çift, tecrübelerini sosyal<br />
medya hesaplarından paylaşacak. Hilton Türkiye Ülke Genel Müdürü<br />
Armin Zerunyan iş birliğine dair, "Hilton misafirperverliğinin ışığını<br />
ve sıcaklığını konuklarımıza ulaştırma hedefinde ortak değerleri<br />
paylaştığımız Sedef ve Kıvanç çifti ile iş birliği yapmaktan heyecan<br />
duyuyoruz. Yaklaşık 70 yıldır hizmet veren yedi farklı otel markamız ile<br />
misafirlerimize benzersiz deneyim yaşatmak için çaba gösteriyoruz.<br />
Türkiye’de Hilton miras ve değerlerinin devamlılığını sağlamak bizim<br />
en büyük önceliğimiz” dedi.<br />
Güney Kore, MICE<br />
turizminde iddialı<br />
Covid-19 pandemisinden en çok<br />
etkilenen sektörlerden biri olan<br />
turizm, <strong>2022</strong> yılının ilk 5 ayında<br />
beklenenin de ötesinde toparlanma<br />
yaşadı. Birleşmiş Milletler Dünya<br />
Turizm Örgütü’nün (UNWTO)<br />
verilerine göre <strong>2022</strong> Mayıs sonuna<br />
kadarki dönemde, 2021’in ilk 5 ayına<br />
göre yüzde 324 büyüyen sektör;<br />
şimdiden pandemi öncesi 2019<br />
rakamlarının yarısını yakaladı. Turizm<br />
sektörü gelirlerine en büyük katkıyı<br />
sağlayan kongre, iş toplantıları ve<br />
fuarları içine alan MICE turizmi de<br />
yaşanan bu büyümeden olumlu etkilenirken; MICE turizminin<br />
dünyada en iddialı ülkelerinden biri olan Güney Kore, önümüzdeki<br />
dönemde yaşanacak canlanmaya hazırlanıyor. Konuyla ilgili<br />
açıklamada bulunan Kore Turizm Organizasyonu (KTO) İstanbul<br />
Ofisi Direktörü Hyuncho Cho, “2019 yılında Güney Kore, bir rekora<br />
imza atarak 17 milyon turisti ağırlamıştı. Tüm salgın boyunca<br />
yaşanan kısıtlamalara rağmen pandemi sonrası dönemi düşünerek,<br />
çalışmalarımıza hız kesmeden devam etmiştik. Hafifleyen salgınla<br />
beraber son 2 aydır turist sayımızda geçen yılın aynı dönemlerine<br />
göre %190’lara varan bir artış söz konusu. Bu artışı sürdürülebilir<br />
kılmak amacıyla kurumsal amaçlı etkinlik turizmini de daha etkin<br />
bir araç olarak kullanmayı hedefliyoruz.” dedi.<br />
5 yıl aradan sonra ilk<br />
Rusya Bandıralı turistik kruvaziyer Astoria Grande, tur programı<br />
kapsamında Trabzon’a demirledi. 5 yıl aranın ardından Trabzon iline<br />
kruvaziyer gelmesinin mutluluğunu yaşayan bölge halkı, Rus turistleri<br />
heyecanla karşıladı. Trabzon Limanı’ndaki karşılamada turistlere özel<br />
folklor gösterisi düzenlenirken, vatandaşlar turistlere çiçek ve yöresel<br />
ürünlerden hediye etti. 190 metre uzunluğundaki Astoria Grande<br />
ile kente gelen 327 Rus turist ve 403 mürettebat, 1 gün boyunca<br />
tarihi ve turistik yerleri gezme fırsatı buldu. Turistleri şehirlerinde<br />
ağırlamanın bölge halkı açısından önemine değinen Trabzon Limanı<br />
Müdürü Muzaffer Ermiş, geminin şehirlerinden ayrılmasının ardından<br />
Rusya’nın Soçi kentine hareket edeceğini ifade etti. Ermiş, Trabzon<br />
Limanı'na 2017 yılından beri ilk kruvaziyer gemisinin yanaştığını<br />
hatırlatarak, geminin yılsonuna kadar 6 kez daha Trabzon’a<br />
uğrayacağını sözlerine ekledi.
16<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
antre<br />
D-Marin’e gümüş madalya<br />
D-Marin, dünyanın en güvenilir iş sürdürülebilirliği derecelendirme<br />
sağlayıcısı olan EcoVadis tarafından gümüş madalyayla<br />
ödüllendirildi. Derecelendirme sonucunda, D-Marin eğlence<br />
endüstrisindeki en iyi şirketler arasında yüzde 30’luk dilimde<br />
bulunuyor. 2021 yılına göre yüzde 22 artış görülen sürdürülebilirlik<br />
derecelendirmesi, kayda değer bir artışa tekabül ederken,<br />
D-Marin’in faaliyet alanlarında sürdürülebilir uygulamaları devreye<br />
sokma taahhüdünün yanı sıra geçtiğimiz yılda sürdürülebilirlik<br />
alanında kaydedilen ilerlemeleri açıkça ortaya koyuyor. D-Marin<br />
Operasyon Direktörü Konrad Tyrajski konuyla ilgili şunları söyledi:<br />
“EcoVadis tarafından gümüş madalyaya layık görülmekten<br />
büyük gurur duyuyoruz. Operasyonlarımızı daha sürdürülebilir<br />
kılmayı bir odak noktası hale getirmek yalnızca doğru olanı<br />
yapmamızı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bir işletme olarak<br />
DNA’mızın merkezinde bulunuyor. Her gün gelişmek, çevreyi<br />
ve toplumu önemsemek, D-Marin'deki her çalışanda görmek<br />
istediğimiz temel davranışlardan ikisini teşkil ediyor. Altın madalya<br />
düzeyinde derecelendirmeye ulaşmak için sürekli çalışıyoruz ve<br />
sürdürülebilirlik alanında sektörümüzün en iyisi olmaya gayret<br />
ediyoruz.”<br />
Dedeman’dan ‘hayvan dostu’<br />
iki yeni uygulama<br />
Sürdürülebilir turizm anlayışıyla hareket eden<br />
Dedeman <strong>Hotel</strong>s & Resorts International,<br />
“Kafessiz Yumurta” uygulamasının ardından bu<br />
kez de tüm otellerinde sabun, şampuan, duş<br />
jeli gibi buklet malzemelerini test aşamasında<br />
hayvanlar üzerinde deney yapılmayan Cruelty<br />
Free işaretli ürünlerden temin etme kararı aldı.<br />
“Sürdürülebilir bir dünya oluşturma misyonuyla<br />
hayata geçirdiğimiz yenilikçi uygulamalarla örnek<br />
olmaya ve önderlik etmeye devam ediyoruz”<br />
diyen Dedeman <strong>Hotel</strong>s & Resorts International<br />
Operasyon Direktörü Gürkan Kaban, uygulamasına yeni başladıkları<br />
projelerle ilgili şunları söyledi: “Biliyoruz ki, gelecek kuşakların da<br />
bizimle aynı gereksinimleri karşılayabilmesi için “sürdürülebilirlik”<br />
prensibi ile hareket etmeliyiz. Kafessiz Türkiye Platformu iş birliği<br />
ile geçen yıl Türkiye’de kafessiz yumurta uygulamasına geçişi<br />
tamamlayan, değişimi ilk duyuran turizm markası olmuştuk. Tedarik<br />
zincirinde sorumlu ve sürdürülebilir<br />
kaynak ilkemiz ile şimdi de buklet<br />
ürünlerinde yine hayvan haklarını ve<br />
refahını gözeten bir uygulamaya geçiyor<br />
olmanın memnuniyetini yaşıyoruz. Ayrıca<br />
Dedeman olarak hayvan dostlarımızı<br />
konuk edecek olmaktan da son derece<br />
mutluyuz. Yarım asrı aşkın süredir turizm<br />
sektöründe faaliyet gösteren bir marka<br />
olarak attığımız her adımda sunduğumuz<br />
hizmeti bir sorumluluk bilinciyle<br />
şekillendiriyoruz, bu yaklaşımı aralıksız<br />
sürdürmeye de devam edeceğiz.” dedi.<br />
Kruvaziyer turizmine yoğun ilgi<br />
Kruvaziyer turizmi geçen yıla göre olağanüstü ilgi görüyor. Geçen yıl<br />
bu döneme kadar 11 gemi limanlara yanaşırken bu yıl sayı 437 oldu.<br />
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre; <strong>2022</strong><br />
yılının ilk 7 ayında Türkiye limanlarına 437 kruvaziyer gemisi yanaştı.<br />
Toplam 376 bin 924 olarak belirlendi. Bu rakamın 25 bin 739’u gelen<br />
yolcu, 34 bin 997’si giden yolcu, 316 bin 188’i ise transit yolcu oldu.<br />
Yolcu trafiği açısından en yoğun limanlar ise Kuşadası (212 bin 486<br />
yolcu), İstanbul Galataport (98 bin 033 yolcu) ve Bodrum Limanı (28<br />
bin 629) oldu. Geçen yılın ilk yedi ayında pandemi nedeniyle Türkiye<br />
limanlarına sadece 11 kruvaziyer gemisi yanaşmıştı. Bodrum’dan<br />
Yunan adalarına turlar düzenleyen Selectum Blu Cruises, Türk yerli<br />
sermayesinin ilk kruvaziyer gemisi Blu Saphire’e duyulan ilgiden<br />
memnun olduklarını belirtirken, misafirlerinin sundukları konfor ve<br />
büyüleyici manzaralar kadar mutfaklarına da hayran kaldıklarını ifade<br />
etti. Kruvaziyer turizmine artan ilgiden memnun olduklarını ifade<br />
eden Selectum Blu Cruises ekibi, <strong>Eylül</strong> sonuna kadar Bodrum’dan<br />
Yunan adalarına turlar düzenleyeceklerini belirtti.<br />
Yenilenme zamanı<br />
Fairmont Quasar Istanbul, şehir yaşamının stresinden kaçıp<br />
rahatlamak ve sonbahar günlerini zinde geçirmek isteyenleri Willow<br />
Stream Spa’nın sağlık dolu dünyasını ve sonbahara özel bakımlarını<br />
keşfetmeye davet ediyor. Willow Stream Spa’nın deneyimli terapistleri<br />
tarafından uygulanan portakal çiçeği masajı vücudunuzu, enerjinizi<br />
ve ruhunuzu yenilerken, imza masajlardan Türk kahvesi ve Hindistan<br />
cevizi ile duyusal vaha terapisi ise cilt bakımındaki en son yenilikleri,<br />
yerel ve özgün dokunuşlarla birleştirerek baştan sonra mükemmel<br />
bir duyusal yolculuk yaşatıyor. Gülsha’nın en doğal ürünlerinin<br />
kullanıldığı, Türk hamamı, vücut masajı ve yüz masajını içeren<br />
“Luxury Hammam by gülsha” ritüeli ise gül yağının yüksek enerjisi ve<br />
hoş kokusu ile kendinizi arınmış ve yeniden doğmuş gibi hissetmenizi<br />
sağlıyor.
18<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
antre<br />
Antalya Turizm Fuarı<br />
27-28 Ekim’de gerçekleşecek<br />
27 -28 Ekim <strong>2022</strong> tarihlerinde Antalya Expo Center ANFAŞ’ta<br />
gerçekleşecek olan ATF22, 20 ülkeden davetli 15 bin turizm<br />
profesyonelini ağırlayacak. Dördüncü kez kapılarını açmaya<br />
hazırlanan ATF22, yine birbirinden farklı seçkin markaları<br />
ve profesyonelleri buluşturacak. 2023 yılına dair ilk sözlerin<br />
söyleneceği ilk fuar olma özelliği ile dikkat çeken ATF22, yeni yıl için<br />
sektöre motivasyon ve güç katacak. Her şey dahil konseptiyle ön<br />
plana çıkan ATF, her yıl olduğu gibi bu yıl da ulusal-uluslararası tur<br />
operatörleri, offline-online seyahat acenteleri, konaklama sektörü<br />
markaları, havayolları, ulaşım firmaları, etkinlik firmaları, ulusaluluslararası<br />
turizm destinasyonları, bilişim teknolojileri, hizmet ve<br />
finans sektörü gibi turizm sektöründe yer alan aktörlere ev sahipliği<br />
yapacak. ATF ile bir araya gelen tüm paydaşlar “yerinde pazarlama”<br />
prensibiyle Türkiye turizmi için çok önemli bir pazarlama faaliyeti,<br />
network imkanı bulacak. İki gün boyunca B2B görüşmelere ev<br />
sahipliği yapacak olan fuar bugüne kadar 500 bin üzerinde B2B<br />
görüşme hacmi yaratmış olup bu yıl da 150 bin rekor görüşme<br />
sayısına ulaşmayı hedefliyor.<br />
Dünyaya açılan kapıları arttı<br />
Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası<br />
Havalimanı (İSG), iç ve dış hat seferlerindeki artıştan dolayı iç ve dış<br />
hat kapılarında yeni düzenlemeye gitti. Bus Gate Genişleme Projesi<br />
kapsamında renovasyon çalışması tamamlanan İSG terminalinde, iç<br />
hatlarda yer alan 308 ile 315 arasında bulunan tüm kapılar dış hatlar<br />
için hizmet vermeye başladı. Yapılan değişiklikle dış hatlara bağlanan<br />
kapıların yeni numaraları 501 ile 508 A-B olarak belirlendi. İç hat<br />
yolcularının kullandığı 401 ile 410 arasındaki kapılar da A-B olarak<br />
kullanılmaya devam edecek. Yeni uygulama, havaalanındaki yolcu<br />
akışına hız kazandıracak. Operasyonel süreçleri hızlandıracak Bus Gate<br />
Genişleme Projesi, kapılara yanaşan uçakların yaklaşık 30 dakika sonra<br />
yeniden yolcu alımına da fırsat verecek. ‘Şehrin havalimanı’ İSG’de<br />
bekleme sürelerini ortadan kaldıracak projeyle yeni hat planlamaları<br />
yapılabilecek. Bu planlamaların etkisi ve yeni uçuş destinasyonlarının<br />
eklenmesiyle havalimanının Türkiye ekonomisi için oluşturduğu katma<br />
değerin artacağı, ilave dış hat yolcusuyla yine ekonomik büyümede<br />
katalizör görevi gören turizme de katkı yapacağı öngörülüyor. Yeni<br />
düzenlemeyle operasyon süreçleri kolaylaşırken, yolcu trafiğindeki<br />
artıştan kaynaklı oluşabilecek beklemelerin önüne geçilecek.<br />
Kuzey Avrupa pazarına<br />
ivme katan iş birliği<br />
Avrupa’nın Türk bayraklı tur operatörü<br />
markası Detur Global, bu yaz Kuzey<br />
Avrupa pazarının yükselen yıldızı oldu.<br />
Detur Global’in TGA iş birliğiyle yürüttüğü<br />
aktif pazarlama çalışmaları meyvelerini<br />
toplamaya başladı. Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığı’nın açıkladığı <strong>2022</strong> temmuz<br />
ayı ve yılın ilk 7 aylık yabancı ziyaretçi<br />
rakamlarında pazardaki yükseliş trendinin<br />
sürdüğü görüldü. Özellikle 2019 temmuz<br />
verileriyle karşılaştırıldığında İsveç,<br />
Finlandiya, Norveç ve Danimarka’dan<br />
ülkemize gelen ziyaretçi sayısında yüzde<br />
4’lük artış dikkat çekti. 2019 temmuz<br />
ayında bu pazardan 230 bin ziyaretçi gelirken <strong>2022</strong> temmuzda<br />
bu sayı 239 bine yükseldi. ilk 7 ayda Kuzey Avrupa’dan 665 bin<br />
ziyaretçi ağırlayan Türkiye, 2019’un sadece yüzde 2,8 gerisinde<br />
kaldı. Hem bu yıl temmuz ayında hem de ilk 7 ayda en çok artışın<br />
görüldüğü Danimarka, kuzeyin bu dönemde lokomotifi oldu. Yıl<br />
boyunca yürüttükleri tanıtım faaliyetlerinin geri dönüşünü almaya<br />
başladıklarını belirten Tezel, “Ülkemiz <strong>2022</strong> temmuz ayında rekor<br />
yıl kabul edilen 2019’un aynı dönemine göre Kuzey Avrupa’da artış<br />
yakaladı. Ocak-temmuz döneminde pandemi öncesinin rakamlarına<br />
yaklaştık ve yükseliş hızımız devam ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı<br />
ve ardından yaşanan NATO krizi olmasa rakamların daha yüksek<br />
geleceği anlaşılıyor. Ancak yine de değişkenlerin etkili olduğu bir<br />
sezonda çok iyi bir performans gösterildiğini söyleyebiliriz. Detur<br />
Global olarak 2019’a göre Türkiye satışlarımızı yüzde 60 artırmış<br />
durumdayız. Yapılan tanıtım faaliyetlerinin sahada pozitif etkisini<br />
görüyoruz, rakamlar artmaya devam edecek” dedi.<br />
Türkiye’ye 3,7 milyon<br />
Avrupalı Türk geliyor<br />
TAVAK Vakfı’nın<br />
18-26 Temmuz<br />
tarihleri arasında<br />
Avrupalı Türklere<br />
yönelik; pilot<br />
bölge olarak<br />
Avrupalı Türklerin<br />
en çok geldiği;<br />
Almanya, Hollanda,<br />
Avusturya<br />
ve İsviçre'de<br />
gerçekleştirdiği<br />
Avrupalı Türklerin Türk Turizmindeki Yeri Araştırması kapsamında<br />
geçtiğimiz yıla göre daha fazla sayıda Avrupalı Türk turistin<br />
Türkiye'ye gelmeyi planladığı belirtildi. Araştırma kapsamına<br />
göre, bu yıl Türkiye’ye gelecek Avrupalı Türk turistlerin sayısının<br />
artması beklenirken, yaklaşık 3,7 milyon Avrupalı Türk’ün tatilini<br />
Türkiye’de planladığı öngörüsü paylaşıldı. Avrupalı Türklerin bu yıl<br />
Türkiye'de geçirecekleri tatilleri sürecinde kişi başına ortalama<br />
1450 € harcayacakları öngörülüyor. İzmir, Çeşme, Alaçatı Avrupalı<br />
Türklerin en fazla harcama yaptıkları bölgeler arasında yer alırken,<br />
bu harcamaların Türkiye’nin döviz ekonomisine büyük ölçüde katkıda<br />
bulunacağı ifade edildi. Araştırmada, Avrupalı Türklerin Türkiye'de<br />
ortalama 28 gün kalırken, Avrupadan gelmesi beklenen yabancı<br />
turistlerin ise ortalama 16 gün kaldığı belirtildi.
Geri<br />
dönüştürülmüş<br />
materyalden<br />
ürettiğimiz Prints<br />
Koleksiyonu ile<br />
karbon ayak izimizi<br />
azaltıyoruz.<br />
Özümüze sadık<br />
kalarak,<br />
topraktan aldığımızı<br />
toprağa geri<br />
veriyoruz.
Yaşamı tehlike altında<br />
olan yaban hayvanlarının<br />
yeryüzünde bir adım<br />
daha atabilmesi için bu<br />
iyiliğe Prints ürünleriyle<br />
sofranızla eşlik edin.<br />
Prints<br />
Koleksiyonu’nun<br />
her bir parçası,<br />
yaşamı tehlike<br />
altında olan türlerin<br />
ayak veya kuyruk<br />
izlerini taşıyor.
38<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gündem<br />
İSTANBUL TEMMUZDA<br />
SON 10 YILI SOLLADI<br />
İstanbul, temmuz ayında ağırladığı 1 milyon 759 bin 506 kişi ile son 10 yılın aylık bazda en yüksek yabancı turist<br />
sayısına ulaştı. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, kenti ziyaret eden yabancı turist sayısı yılın 7<br />
ayında 8 milyon 514 bin 806 oldu. Bu yılın temmuz ayında ise İstanbul'u 1 milyon 759 bin 506 turist ziyaret etti.<br />
Geçen yılın temmuz ayında kente 1<br />
milyon 130 bin 999 turist gelirken<br />
bu yıl, 2021'in aynı dönemine göre<br />
yüzde 56 artış kaydedildi. İstanbul'a<br />
temmuzda 1 milyon 730 bin 679 kişi hava<br />
yoluyla, 28 bin 827 kişi ise deniz yoluyla<br />
geldi. Geçen senenin aynı dönemine göre<br />
kente hava yoluyla gelenlerin yüzde 53,<br />
deniz yoluyla gelenlerin ise yüzde 894<br />
arttığı kaydedildi.<br />
İlk tercih hava yolu<br />
Bu yılın temmuz ayında Atatürk<br />
Havalimanı'ndan 1759, Sabiha Gökçen<br />
Havalimanı'ndan 458 bin 87, İstanbul<br />
Havalimanı'ndan 1 milyon 270 bin 833<br />
yolcu giriş yaptı. Kente deniz yoluyla<br />
Tuzla Limanı'ndan 1848, Karaköy<br />
Limanı'ndan 23 bin 463, Sarayburnu<br />
Limanı'ndan 1322, Zeytinburnu<br />
Limanı'ndan 895, Ambarlı Limanı'ndan<br />
197, Haydarpaşa Limanı'ndan 1006,<br />
Marmara Limanı'ndan 23, Pendik<br />
Limanı'ndan 73 yabancı ziyaretçi geldi.<br />
En çok turist Almanya’dan geldi<br />
Hava yoluyla gelen turistlerin yüzde<br />
72,23'ü İstanbul Havalimanı'nı, yüzde<br />
26,03'ü Sabiha Gökçen Havalimanı'nı<br />
kullandı. Almanlar, temmuzda İstanbul'a<br />
gelen 142 bin 77 turistle geçen ay<br />
olduğu gibi ilk sırada yer aldı. Almanya'yı<br />
sırasıyla 133 bin 218 turistle Rusya, 97<br />
bin 355 turistle ABD, 94 bin 708 turistle<br />
İran, 77 bin 613 turistle Suudi Arabistan,<br />
70 bin 179 turistle İngiltere takip etti.<br />
İngiltere'yi 69 bin 314 turistle Fransa, 64<br />
bin 878 turistle Irak, 63 bin 131 turistle<br />
Kuveyt, 54 bin 247 turistle Ürdün, 45 bin<br />
677 turistle Hollanda, 43 bin 519 turistle<br />
İsrail, 36 bin 874 turistle Özbekistan, 32<br />
bin 59 turistle Kazakistan, 27 bin 863<br />
turistle İtalya izledi.<br />
Temmuzda kenti ziyaret edenlerin<br />
yüzde 8,07'sini Almanlar, yüzde 7,57'sini<br />
Ruslar, yüzde 5,53'ünü Amerikalılar,<br />
yüzde 5,38'ini İranlılar, yüzde 4,41'ini<br />
Suudi Arabistanlılar, yüzde 3,99'unu<br />
İngilizler, yüzde 3,94'ünü Fransızlar,<br />
yüzde 3,69'unu Iraklılar oluşturdu.<br />
Temmuzda İstanbul'a 193 ülkeden<br />
turist geldi. Tuvalu ve Bhutan'dan birer,<br />
Vatikan ve Makao'dan üçer kişi kenti<br />
ziyaret etti.<br />
Her 3 turistten 1’i İstanbul’a geldi<br />
Yılın 7 ayında Türkiye'yi ziyaret eden<br />
toplam 26 milyon 195 bin 747 turistin<br />
yaklaşık 3'te 1'ini İstanbul ağırladı.<br />
Öte yandan İstanbul'u 2018'in temmuz<br />
ayında 1 milyon 502 bin 397 turist,<br />
2019'un temmuz ayında 1 milyon 666<br />
bin 319, 2020'nin temmuz ayında ise<br />
301 bin 930 turist ziyaret etti. İstanbul İl<br />
Kültür ve Turizm Müdürlüğü kayıtlarında<br />
bu yılın temmuzundan sonra İstanbul'a<br />
en çok turistin 2019 yılının aynı ayında<br />
geldiği tespit edildi. (İHA)
40<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gündem makale / agenda article<br />
AGON<br />
Tezer<br />
Danışmanlık ve Mümessillik<br />
Öner<br />
Hizmetleri CEO’su<br />
“Spor olsun diye organizasyon yapılmaz”<br />
“Organizations are not made just for the sake of sports”<br />
Maalesef bizim ülkede spor denince akla hemen futbol azıcık zorlayınca<br />
basketbol, voleybol, güreş ve halter gelir. Neden peki? Futbol global<br />
hastalık zaten onu konu dışı tutalım. Diğerleri de başarılı olduğumuz ve<br />
dünya devleriyle denk mücadele edebildiğimiz branşlar. Bu sebeple de<br />
herkesin aklında yer ediyorlar. Sonuçta kimse sıralamada olmadığımız<br />
branşları duymak bile istemiyor. Ya da hiç takip etmiyor.<br />
Eurosport ve TRT Spor Yıldız kanalları başta olmak üzere biraz<br />
dolaştığınızda birçok güzel spor dalını görmemiz mümkün. Üstelik<br />
benim çok sevdiğim bazı dallar ise günlerce süren, takip etmesi<br />
sadece sportif değil, aynı zamanda coğrafi ve turistik bilgiler edindiren<br />
aktiviteler. Bunlar içinde en sevdiğim elbette, bisiklet. Fransa turu 24<br />
gün, İspanya ve İtalya turları ise gene 15 - 20 gün süren ve her gün<br />
en az 4 - 5 saat ekranda kalan bir spor bu. Sadece bisiklet de değil…<br />
Mesela yelken yarışları, otomobil ve motosiklet sporları, uzun günlere<br />
yayılmış atletizm ve kış sporları da göz ardı edilmemesi gereken ana<br />
dallar.<br />
Ülkemizde sportif turizm adına çok bölgesel organizasyonlar oluyor<br />
ama ulusal çapta ciddi bir organizasyonu İslam Ülkeleri Dayanışma<br />
Oyunları’nda gördük. 1-2 de voleybol ve basketbol organizasyonu oldu.<br />
Ben salon sporları organizasyonu yapılmasından yanayım elbette ama<br />
bu tip organizasyonlar salon kapasitesi ve televizyon sınırlı kalıyor. Maç<br />
süresince tamamen maç veya o dala odaklı bir yayın yapılıyor ve ev<br />
sahibi ülkenin Türkiye olması dışında da pek bir adımız geçmiyor.<br />
Turizmi canlandıracak veya katkı sağlayacak olan ise, uzun süreli<br />
yayınlara sebep olan açık hava organizasyonları. Enfes nehirlerimiz<br />
var. Rafting için dünyanın en iyi parkurlarından sayılan bir coğrafyamız<br />
var. Kış sporları için hem tesislerimiz hem de beğen beğen al şeklinde<br />
dağlarımız var. Bisiklet turu için ise inanılmaz bir ülkeyiz. Üç tarafı<br />
denizlerle çevrili bir ülkeyiz ki yelken ve yat yarışları için tadından<br />
yenmez. Hatta hep bir yelken trophy hayalim hep olmuştu. Şöyle<br />
Trabzon’dan başlasa ve Mersin’de bitse mesela…<br />
Bunların dışında dünyanın en iyi golf sahalarını inşa ettik. Antalya ve<br />
Alanya golfçülerin merkezi olmalı ama o da olmadı…<br />
Peki yatırım yapıyoruz ama neden devamı gelmiyor? Neden hevesimiz<br />
kesiliyor? Ya da neden işin organizasyon kısmında patlıyoruz? Ben<br />
bunun öncelikli olarak futbol esaretinden kurtularak vatandaşlarımıza<br />
tüm sporları sevdirmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü F1 ilk geldiği<br />
zamanlarda beklenen ilgiyi görmemiş ve boş tribünlerde arabalar<br />
52 tur dönmek zorunda kalmıştı. Hatta organizasyonun Türkiye’den<br />
ilk çekilme sebebi bu olarak lanse edilmişti. Detayını bilmiyorum.<br />
Ama Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nda İstanbul final<br />
etaplarında bile seyircimiz evin önüne kadar bile çıkmıyor. Bir de bunu<br />
canlı seyretmek bedavayken üstelik. Fransa ve diğer ülke turlarında<br />
şehirlerarası izbe yollar bile sanki dünyanın en önemli olayı olacakmış<br />
gibi hınca hınç kalabalık oluyor. Ülke insanımız ekonomik, sosyal<br />
veya kültürel olarak spora genel anlamda meraklı değil maalesef.<br />
Ancak bu ilgi ve cazibe oluşturulursa ülke olarak inanılmaz spor<br />
turizmi organizasyonlarına imza atabiliriz. Hayatı farklı alanlarıyla<br />
yaşayabileceğimiz ve sporun her dalını anlayabileceğimiz yayınlara<br />
ihtiyacımız var. Spor olsun diye organizasyon yapılmaz.<br />
Daha sağlıklı, daha sportif ve daha aktif günler dilerim.<br />
Unfortunately, as for sports, football comes to mind and by forcing a<br />
bit, basketball, volleyball, wrestling and weightlifting come to mind.<br />
Why then? Football is a global disease anyway, let's keep it off topic.<br />
Others are branches in which we are successful and can compete<br />
with the world giants. For this reason, they are on everyone's mind.<br />
After all, no one even wants to hear about the branches that we are<br />
not in the ranking. Or no one follows.<br />
It is possible to see many beautiful sports branches when you surf<br />
a bit, especially Eurosport and TRT Spor Yıldız channels. Moreover,<br />
some of my favorite branches are activities, lasting for days and<br />
providing not only sports but also geographical and touristic<br />
information to follow. My favorite of these, of course, is the bike. This<br />
is a sport, lasting for 24 days in the tour of France, 15-20 days in the<br />
tours of Spain and Italy, and stays on the screen for at least 4-5 hours<br />
every day. Not just cycling… For example, sailing races, automobile<br />
and motorcycle sports, athletics spread over long days, and winter<br />
sports are also the main branches that should not be ignored.<br />
There are many regional organizations for sports tourism in our<br />
country, but we saw a serious national organization at the Islamic<br />
Countries Solidarity Games. There was also a couple of volleyball<br />
and basketball organization. Of course, I am in favor of organizing<br />
indoor sports organizations, but such organizations are limited to<br />
the capacity of the hall and television. During the match, a broadcast<br />
is completely focused on the match or that branch, and we are not<br />
mentioned much except that the host country is Turkey.<br />
What will revive or contribute to tourism are outdoor organizations,<br />
causing long-term broadcasts. We have exquisite rivers. We have<br />
a geography that is considered one of the best tracks in the world<br />
for rafting. We have both facilities and mountains for winter sports,<br />
you take your pick. We are an incredible country for cycling. We are<br />
a country surrounded by seas on three sides, which is too good to<br />
be true for sailing and yacht races. In fact, my dream always was a<br />
sailing trophy. For example, I wish it starts from Trabzon and ends in<br />
Mersin... Apart from these, we have built the best golf courses in the<br />
world. Antalya and Alanya should be the center of golfers, but that<br />
didn't happen either...<br />
Well, we are investing, but why not continue? Why are we getting<br />
discouraged? Or why does it fail on the organizational part of the<br />
business? I think that this is primarily to get rid of the bondage of<br />
football and to make our citizens love all sports. Because when F1<br />
first came, it did not receive the expected attention and the cars<br />
had to turn 52 laps in the empty stands. In fact, it was presented<br />
as the reason for the organization's first withdrawal from Turkey. I<br />
don't know the details. But even in the İstanbul final stages of the<br />
Presidential Cycling Tour of Turkey, our audience does not even go<br />
up to the front of the house. Also, it's free to watch live. In France and<br />
other country tours, even intercity secluded roads are crowded as if it<br />
will be the most important event in the world.<br />
Unfortunately, our people are not generally interested in sports<br />
economically, socially or culturally. But, if this interest and attraction<br />
is made, we can make incredible sports tourism organizations as<br />
country. We need publications where we can experience in different<br />
areas and understand every branch of sports. Organizations are not<br />
made just for the sake of sports.<br />
I wish you healthier, more sportive and more active days.
hotel restaurant<br />
42 & hi-tech<br />
gündem agenda<br />
OTEL YATIRIMLARI ILK YARIDA NEREDE<br />
ARTTI, NEREDE AZALDI?<br />
Otel yatırımları, yatırımcıların en fazla ilgi gösterdiği alanlardan biri oldu. Türkiye Otelciler<br />
Birliği’nin (TÜROB) raporuna göre, 6 ayda toplam teşvik değeri 7 milyar 553 milyon TL olan<br />
75 otel projesi için başvuru yapıldı.<br />
Pandemi nedeniyle 2020-2021 yıllarında<br />
tarihinin en kötü dönemini yaşayan<br />
konaklama sektöründe, bu yılın<br />
başından itibaren başlayan canlanmayla<br />
birlikte yatırımlar yeniden yükselişe geçti.<br />
Yılın ilk 6 ayında otel yatırımları, yatırımcıların<br />
en fazla ilgi gösterdiği alanlardan biri oldu.<br />
Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB), Sanayi<br />
ve Teknoloji Bakanlığı’nın ‘Yatırım Teşvik<br />
Belgeleri’ verilerinden hareketle hazırladığı<br />
Ocak-Haziran <strong>2022</strong> dönemini kapsayan<br />
yatırım raporuna göre, ilk 6 ayda toplam<br />
teşvik değeri 7 milyar 553 milyon TL olan<br />
toplam 14 bin 413 yataklı 75 otel projesi için<br />
teşvik başvurusu yapıldı.<br />
İlk yarıda teşvik belgesi başvurularının<br />
parasal tutarı bir önceki yılın aynı dönemine<br />
göre göre yüzde 640 artarken, proje sayısı<br />
yüzde 39, yatak kapasitesi yüzde 76 artış<br />
gösterdi. 2021 yılı ilk 6 ayında toplam 8 bin<br />
200 yatak kapasiteli 54 otel projesi için 1<br />
milyar 21 milyon TL, pandemi öncesi yıl olan<br />
2019 yılının ilk 6 ayında ise 12 bin 500 yataklı<br />
55 proje için 1 milyar 683 milyon TL’lik teşvik<br />
başvurusu yapılmıştı.<br />
İstanbul, Muğla, Antalya…<br />
TÜROB’un raporuna göre, ilk 6 ayda 30 ilde<br />
yeni projeler planlandı. Yeni yatırımlarda<br />
İstanbul ve Muğla 9’ar projeyle ilk 2 sırayı<br />
alırken, Antalya 8 proje ile üçüncü oldu.<br />
Çanakkale 6, İzmir 4 yatırım ile dördüncü<br />
ve beşinci sırayı aldı. Kars, Edirne, Nevşehir<br />
ve Ankara 3’er, Aydın 2 projeyle ilk 10’da<br />
yer aldı. Pandemi öncesinde Karadeniz’de<br />
yaşanan yatırım furyasının yavaşlaması dikkat<br />
çekerken, Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu<br />
illerinde de yatırımlar yavaşladı.<br />
<strong>2022</strong> yılının ilk 6 ayında teşvik belgesi alan<br />
oteller içerisinde kapasite bakımından 11<br />
otelde 5 bin 702 yatak ile 5 yıldızlı oteller ilk<br />
sırada yer aldı. Otel sayısında ise en fazla<br />
başvuru 26 proje ile 3 yıldızlı oteller için oldu.<br />
Eresin’den Anadolu’ya ekstra teşvik<br />
önerisi<br />
Yatırımlarla ilgili bir değerlendirme<br />
yapan TÜROB Başkanı Müberra Eresin,<br />
şu görüşleri dile getirdi: “Pandeminin<br />
sektörde olumsuz etkileri ve birçok alanda<br />
yatırımların ertelendiği bir dönemde dahi<br />
yatırımcılar, 2020 ve öncesinde başlattıkları<br />
otel yatırımlarını tamamlamak üzere<br />
çalışmalarını sürdürmüştü. Bu durum<br />
yatırımcıların sektöre yönelik umudunun<br />
ve güveninin bir göstergesi olarak<br />
değerlendirilebilir. Bu yılın ilk yarısına<br />
baktığımızda da otel yatırımlarında ciddi<br />
bir geri dönüşün başladığını görüyoruz.<br />
Sektörde yapılan yatırımları olumlu<br />
değerlendirmekle birlikte Antalya ve İstanbul<br />
gibi turizm merkezlerinin hâlâ en fazla<br />
yatırım talebi alan yerler olması aslında çok<br />
tercih ettiğimiz bir durum değil. Turizmin<br />
sürdürülebilirliği açısından yatırımların tüm<br />
Anadolu’ya yayılması gerektiği görüşümüzü<br />
sürdürüyoruz ve bu konuda gerekirse<br />
Anadolu’da yapılan yatırımlar için daha da<br />
fazla, ekstra teşvikler verilmesi gerektiği<br />
inancındayız. Teşviklere, yeni yatırımlar<br />
için Anadolu’da; yenileme ve renovasyon<br />
için ise İstanbul ve Antalya gibi illerimizde<br />
ihtiyaç duyulduğunu düşünüyoruz. Ayrıca,<br />
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından<br />
Afyonkarahisar, Antalya, Aydın, Bursa,<br />
Denizli, Erzincan, Hatay, İzmir, Kars, Mersin,<br />
Muğla, Niğde, Ordu, Trabzon, Yalova ve<br />
Nevşehir illerinde bulunan toplam 50<br />
kamu taşınmazının bu yıl içerisinde ‘Kamu<br />
Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi<br />
Hakkında Yönetmelik’ hükümlerine uygun<br />
olarak girişimcilere tahsis edilmesi ile turizm<br />
yatırımlarının önemli oranda artmasını<br />
bekliyoruz.”
Beko 400 TR ve TokenX<br />
platform hizmeti ile,<br />
işinizi daha az maliyetle<br />
daha verimli yönetin!<br />
Mali mühür<br />
gerekmeden,<br />
HEMEN<br />
e-faturaya<br />
geçiş imkanı!<br />
Ürünlerinizi ve<br />
alanlarınızı<br />
Beko 400 TR<br />
cihazınıza<br />
tanımlayın<br />
Oda, masa bazlı<br />
sipariş yönetiminizi<br />
yapın<br />
Ödemelerinizi<br />
QR veya<br />
kredi kartı ile<br />
temassız alın<br />
Tek tuşla müşterinin<br />
e-posta adresine<br />
e-fatura gönderin<br />
Tüm işlemlerinizi<br />
ve e-faturalarınızı<br />
TokenX web paneli<br />
üzerinden<br />
görüntüleyin
hotel restaurant<br />
44 & hi-tech<br />
gündem agenda<br />
WHERE DID HOTEL INVESTMENTS<br />
INCREASE OR DECREASE IN<br />
THE FIRST HALF?<br />
<strong>Hotel</strong> investments became one of the areas in which investors showed the most interest.<br />
According to the report of the Turkish <strong>Hotel</strong>iers Association (TÜROB), in 6 months, the<br />
applications for 75 hotel projects of which total incentive value was 7 billion 553 million TL<br />
has been made.<br />
In the accommodation sector,<br />
experienced the worst period in<br />
its history in 2020-2021 due to the<br />
pandemic, the investments started to<br />
rise again with the revival that started<br />
from the beginning of this year. In the<br />
first 6 months of the year, the hotel<br />
investments became one of the areas<br />
in which investors showed the most<br />
interest. According to the investment<br />
report covering the January-June<br />
<strong>2022</strong> period that the Turkish <strong>Hotel</strong>iers<br />
Association (TÜROB) prepared on<br />
the basis of the data of ‘Investment<br />
Incentive Certificates’ of the Ministry<br />
of Industry and Technology, incentive<br />
applications for 75 hotel projects with<br />
total 14 thousand 413 beds of which total<br />
incentive value was 7 billion 553 million<br />
TL in the first 6 months, were made.<br />
While the monetary amount of incentive<br />
certificate applications in the first half<br />
increased by 640 percent compared to<br />
the same period of the previous year,<br />
the number of projects increased by 39<br />
percent and bed capacity by 76 percent.<br />
In the first 6 months of 2021, 1 billion 21<br />
million TL incentive applications were<br />
made for 54 hotel projects with a total<br />
capacity of 8 thousand 200 beds, and<br />
in the first 6 months of 2019, the year<br />
before the pandemic 1 billion 683 million<br />
TL incentive applications were made for<br />
55 projects with 12 thousand 500 beds.<br />
İstanbul, Muğla, Antalya…<br />
According to the report of TÜROB, new<br />
projects were planned in 30 provinces<br />
in the first 6 months. While İstanbul<br />
and Muğla ranked first with 9 projects,<br />
Antalya ranked third with 8 projects<br />
in new investments. Çanakkale took<br />
the fourth and İzmir fifth places with 6<br />
investments and 4 investments. With<br />
3 projects, Kars, Edirne, Nevşehir<br />
and Ankara took place in the top 10<br />
and Aydın with 2 projects. While that<br />
the investment exploder in the Black<br />
Sea region slowed down before the<br />
pandemic attracted attention, the<br />
investments in Eastern, Southeastern<br />
and Central Anatolian provinces also<br />
slowed down.<br />
5-star hotels ranked first with 5,702<br />
beds in 11 hotels in terms of capacity<br />
among the hotels that received incentive<br />
certificates in the first 6 months of <strong>2022</strong>.<br />
In the number of hotels, the highest<br />
number of applications was for 3-star<br />
hotels with 26 projects.<br />
Extra incentive offer from Eresin to<br />
Anatolia<br />
TÜROB President Müberra Eresin,<br />
making an evaluation about the<br />
investments, expressed the following<br />
views: “Even in a period when the<br />
negative effects of the pandemic on<br />
the sector and investments in many<br />
areas were postponed, the investors<br />
continued to work to complete the<br />
hotel investments that they started in<br />
2020 and before. This situation can be<br />
considered as an indicator of the hope<br />
and confidence of the investors in the<br />
sector. When we look at the first half of<br />
this year, we see that a serious return<br />
has started in hotel investments. It is not<br />
a situation we prefer that the tourism<br />
centers such as Antalya and Istanbul are<br />
still the places that receive the highest<br />
investment demand even if we evaluate<br />
the investments made in the sector<br />
positively. We are keeping our view that<br />
investments should be spread all over<br />
Anatolia in terms of the sustainability<br />
of tourism, and we believe that more<br />
and more incentives should be given<br />
for investments made in Anatolia, if<br />
necessary. We think that the incentives<br />
are needed for new investments in<br />
Anatolia and for renewal and renovation<br />
in our cities such as Istanbul and<br />
Antalya. Besides, we expect tourism<br />
investments to increase significantly<br />
in terms of that total of 50 public real<br />
estate properties in Afyonkarahisar,<br />
Antalya, Aydın, Bursa, Denizli, Erzincan,<br />
Hatay, İzmir, Kars, Mersin, Muğla, Niğde,<br />
Ordu, Trabzon, Yalova and Nevşehir<br />
provinces are allocated by T.R. Ministry<br />
of Culture and Tourism to entrepreneurs<br />
in accordance with the provisions of<br />
the ‘Regulation on the Allocation of<br />
Public real estate properties to Tourism<br />
Investments within this year.”<br />
C<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K
46<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gündem / makale<br />
Uluslararası MICE Endüstrisi Derneği (I-MICE) Başkanı<br />
Hüseyin Kurt<br />
Bu yasakçı zihniyet neden?<br />
Sonda söyleyeceğimi başta<br />
söyleyeyim, tedbir ve önlem almak<br />
varken, yasaklamak veya izin<br />
vermemek neden?<br />
Bu yıl 11’incisinin yapılması<br />
planlanan, 5 gün sürecek, 70<br />
müzik grubunun sahne alacağı<br />
“Zeytinli Rock Festivali “ etkinliğine<br />
Burhaniye Kaymakamlığından izin<br />
çıkmadı. (Yasaklandı!)<br />
Açıklamaya baktığımızda geçmiş<br />
senelerde yaşandığı ve şikayete konu<br />
olduğu iddia edilen güvenlik, asayiş,<br />
trafik, çevre sorunları ve ortaya<br />
çıkan istenmeyen durumlar gerekçe<br />
gösterilerek kamu güvenliği ve<br />
sağlığı, toplumun huzuru ve çevrenin<br />
korunması amacı gösterilerek ilgili<br />
festivale izin verilmedi. (Yasaklandı!)<br />
Evet tedbir ve önlem almak, kural<br />
getirmek, düzenleyici firma ile<br />
daha fazla iletişim ve iş birliği<br />
içerisinde kalarak yukarıda bahsi<br />
geçen ve iddia edilen şikayetlerin<br />
önüne geçmek mümkünken yasakçı<br />
zihniyete başvurmak neden?<br />
Bu ardı arkası kesilmeyen yasaklar<br />
ve artık neredeyse hayat tarzına<br />
müdahale edecek kadar sivrilmek<br />
neden?<br />
Bu çember içerisinde hep birlikte<br />
yaşamıyor muyuz? Bu yasaklar,<br />
ötekileştirmeye varan kısıtlamalar<br />
ve gruplaştırma neden?<br />
Kaldı ki dünyayı etkisi altına alan<br />
pandemi belasının en fazla etkilediği<br />
sektörlerin başında kongre, toplantı,<br />
fuar, etkinlik ve organizasyonlar<br />
gelirken 70 civarında müzik<br />
grubunun ve 50 civarında sektör<br />
paydaşının içerisinde olacağı bir<br />
festivale izin vermemek neden?<br />
Bu insanların zorlu geçen bu<br />
süreçte, ayağa kalkmaya ve<br />
yaralarını sarmaya çalışırken<br />
evlerine götürecekleri ekmeğe de<br />
mani olmuyor musunuz?<br />
Elbette ki kamunun toplum yararı<br />
ve huzuru düşünülerek alacağı<br />
her türlü karara saygı duyar ve<br />
destekleriz. Lakin, müziğin pozitif<br />
enerjisi, coşkusu, birleştirici<br />
ve bütünleştirici tarafına her<br />
zamankinden daha fazla ihtiyacımız<br />
varken gelin bu yasaklara<br />
başvurmayın… Hayat tarzlarına ve<br />
beklentilere daha fazla göz açın,<br />
kulak verin… Yasaklamak, izin<br />
vermemek yerine ilgili düzenleyici<br />
firmalarla daha fazla iletişim<br />
içerisinde olun.<br />
Bu vesileyle; ilgili regülasyonlar<br />
dahilinde müzik yayın saati<br />
kısıtlamasının da ivedilikle gözden<br />
geçirilmesi başta eğlence sektörü<br />
olmak üzere ülkemize ve güzide<br />
şehrimize bunun için gelen münferit<br />
misafirler, destinasyon düğünleri,<br />
ilgili organizatörler ve toplumun<br />
geniş bir kesimi tarafından<br />
beklenmektedir.<br />
Müzikle bir arada kalmak dileğiyle..<br />
Dostlukla kalın.
iCombi Pro. iVario Pro.<br />
Sadece iki<br />
pişirme sistemi<br />
ile teknolojik<br />
mutfağınızı<br />
kurun!<br />
Siz sadece sonucu söyleyin,<br />
dünyanın ilk ve tek yapay<br />
zekaya sahip pişirme<br />
sistemleri sizin için<br />
çalışsın!<br />
Teknolojik mutfağın kalbi!<br />
rational-online.com.tr<br />
Online pişirme seminerlerimize<br />
katılmak için QR<br />
kod üzerinden size uygun<br />
tarihi seçin ve kayıt olun!
48<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gündem<br />
ACE OF M.I.C.E. 10’NCUSUNA<br />
HAZIRLANIYOR<br />
Turizm ve etkinlik sektörünün devleri 10. ACE of M.I.C.E. ile Antalya’da görkemli bir<br />
organizasyonla bir araya gelecek. Ulusal ve uluslararası 120’den fazla kurumsal firma; katılımcı<br />
otel, acenta, turizm ve etkinlik sektörü profesyoneli ile 3 gün boyunca 5 binin üzerinde B2B<br />
toplantı gerçekleştirecek.<br />
Antalya, etkinlik ve turizm<br />
sektörünün en büyük<br />
organizasyonuna 10’uncu kez ev<br />
sahipliği yapacak. Türk Hava Yolları’nın<br />
ulaşım sponsorluğunda, TÜRSAB’ın<br />
stratejik partnerliğinde, Nirvana<br />
Cosmopolitan <strong>Hotel</strong>, Cosmos Theatre,<br />
Antalya Tanıtım Vakfı, Antalya Ticaret<br />
Odası, Antalya Büyükşehir Belediyesi<br />
ve Profesyonel Otelciler Derneği’nin<br />
destekleriyle gerçekleyecek olan<br />
etkinlik sektörün ulusal ve uluslararası<br />
markalarını bir araya getirecek.<br />
Bu yıl 30-31 Ekim <strong>2022</strong> tarihlerinde<br />
Nirvana Cosmopolitan <strong>Hotel</strong>’de<br />
gerçekleşecek olan Masters of<br />
Events by ACE of M.I.C.E. Awards<br />
kapsamında; incentive ve etkinlikler<br />
düzenleyen ulusal ve uluslararası<br />
kurumsal şirketlerin satın alma<br />
heyetleri ile B2B network toplantılar<br />
ve interaktif kaynaşma programları ile<br />
yeniden bir araya gelecek. Katılımcı<br />
otel, acenta, turizm ve etkinlik<br />
sektörü profesyonellerinin ulusal ve<br />
uluslararası kurumsal şirketlerle<br />
2 gün boyunca B2B toplantılar<br />
yapacağı etkinlikte yeni iş bağlantıları<br />
oluşurken, akşam düzenlenecek<br />
eğlence organizasyonlarında network<br />
bağlantıları kurulmaya devam edilecek.
Sektör profesyonelleri<br />
ödüllendirilecek<br />
Davetliler, 30 Ekim akşamı Nirvana<br />
Cosmopolitan <strong>Hotel</strong>’de gerçekleşecek<br />
MOE Party’de keyifli bir gece yaşayacak.<br />
31 Ekim akşamı ise Cosmos Theatre’da<br />
kırmızı halı seremonisi ile başlayacak<br />
ve 270 derecelik video mapping şovlar<br />
ve gala yemeği ile devam edecek olan<br />
ACE of M.I.C.E. Awards Ödül Töreni<br />
gerçekleşecek. Sektörün merakla<br />
beklediği törende MICE (Meetings,<br />
Incentives, Conferences and Events)<br />
sektörünün en iyileri 23 ayrı kategoride<br />
sahiplerini bulacak.<br />
Ataman: “Bu yıl yine çok önemli<br />
marka isimleri buluşturacağız”<br />
ACE of M.I.C.E. Fuarı ile 9 yıldır sektöre<br />
önemli katkılar sağladıklarını aktaran<br />
Ataman, Antalya’daki bu etkinlik ile<br />
bunu bir üst noktaya taşıyacaklarını<br />
vurguladı. Masters of Events by ACE<br />
of M.I.C.E. Awards 3 günlük programı<br />
ile katılımcılarına farklı bir deneyim<br />
sunacağını dile getiren Ataman;<br />
bunları şöyle özetledi: “Geçen sene<br />
7-9 Kasım 2021 tarihlerinde Nest<br />
Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen<br />
etkinlik uzun süre konuşulmuştu.<br />
Dünyanın önde gelen markalarıyla<br />
toplantı, kongre ve etkinlik sektörünün<br />
temsilcileri Masters of Events by ACE<br />
of M.I.C.E. Awards organizasyonu<br />
kapsamında Antalya’da bir araya<br />
gelmiş, Antalya’nın ticari hacmine çok<br />
büyük katkı sağlayan organizasyonun<br />
sonunda da MICE alanında en başarılı<br />
marka ve projeler görkemli ödül<br />
töreniyle sahiplerini bulmuştu. Bu<br />
seneki Masters of Events by ACE of<br />
M.I.C.E. Awards ile yine ulusal ve<br />
uluslararası çok önemli markaları ve<br />
çok değerli isimleri buluşturacağız.<br />
Bu büyük organizasyonla etkinlik<br />
sektörünün faaliyetlerinin sürdürülebilir<br />
büyümesine yön vermeyi, sektörde<br />
hizmet veren kurum ve kuruluşlarda<br />
daha mükemmele ulaşma arzusu<br />
oluşturmayı, M.I.C.E. sektörünü ve<br />
sektörden hizmet alan kurumsal<br />
şirketleri ödül gecesi vasıtasıyla<br />
bir araya getirmeyi ve Türk kongre,<br />
toplantı ve etkinlik sektörünün<br />
bilinirliğini küresel ölçekte arttırmayı<br />
hedefliyoruz.”<br />
Program Takvimi<br />
*30-31 Ekim <strong>2022</strong> tarihlerinde Nirvana<br />
Cosmopolitan <strong>Hotel</strong>’de gerçekleşecek<br />
etkinlik, sektörün yerli ve yabancı<br />
temsilcileri, 5 binden fazla B2B<br />
(Business to Business) toplantısı ve<br />
interaktif kaynaşma programları ile yeni<br />
iş birliği olanaklarına imkân tanıyacak.<br />
*Masters of Events ACE of M.I.C.E.<br />
Awards, alanının önde gelen<br />
markalarını ve profesyonellerini 30<br />
Ekim akşamı Nirvana Cosmopolitan<br />
<strong>Hotel</strong>’de gerçekleşecek MOE Party’de<br />
ağırlayacak.<br />
*Ardından 31 Ekim akşamı da Cosmos<br />
Theatre’da kırmızı halı seremonisi, 270<br />
derecelik video mapping şovlar ve gala<br />
yemeği ile devam edecek olan ACE of<br />
M.I.C.E. Awards, iş ile eğlenceyi bir<br />
arada sunacak.<br />
*Etkinliğin finalinde ise Masters of<br />
Events by ACE of M.I.C.E. Awards<br />
sahiplerini bulacak. Bu yıl 10’uncu<br />
kez verilecek olan ödüller, 23 ayrı<br />
kategoride alanının en iyilerine<br />
verilecek. 1 <strong>Eylül</strong> itibariyle başlayan<br />
ödül başvuruları 30 Ekim tarihine kadar<br />
devam edecek.
50<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni yatırımlar<br />
RADISSON BLU HOTEL, VADISTANBUL’DU…<br />
RADISSON COLLECTION HOTEL,<br />
VADISTANBUL OLDU<br />
Radisson Otel Grubu, önceden Radisson Blu <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul olarak bilinen otelini yeni bir marka<br />
altında, İstanbul’daki ilk Radisson Collection oteli olarak hizmete açtığını duyurdu.<br />
Radisson Otel Grubu, kapsamlı bir<br />
yenilenme projesinin ardından<br />
Radisson Blu <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul’u<br />
Radisson Collection <strong>Hotel</strong> markası<br />
altında tekrar hizmete açtığını duyurdu.<br />
Şehrin en gözde yaşam ve ticaret<br />
bölgelerinden birinde yer alan Radisson<br />
Collection <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul, Grubun<br />
Türkiye’deki ikinci, İstanbul’daki ise<br />
ilk Radisson Collection oteli olacak.<br />
Radisson Collection <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul,<br />
geçtiğimiz yaz Bodrum’daki Radisson<br />
Collection <strong>Hotel</strong>’in başarılı açılışının<br />
ardından hizmete girdi.<br />
Vadistanbul, Atatürk Arboretumu,<br />
Belgrad Ormanı ve Göktürk Göleti Tabiat<br />
Parkını içeren Vadistanbul parkının<br />
eteklerinde, İstanbul’un yayıldığı bir<br />
alanda bulunan modern ve dinamik<br />
bir yaşam alanı. Radisson Collection<br />
<strong>Hotel</strong>, Vadistanbul, 20.000 kişiye hizmet<br />
veren ve 270 mağazaya ve ofis alanına<br />
ev sahipliği yapan Vadistanbul’un ana<br />
caddesinde yer alıyor. Otel, İstanbul’un<br />
en büyük spor komplekslerinden Türk<br />
Telekom Arena’nın tam karşısında,<br />
önemli iş merkezlerinden Maslak’a<br />
yakın bir konumda olup İstanbul’un<br />
yeni havalimanına 30 km mesafede yer<br />
almaktadır.<br />
193 odalı<br />
Radisson Collection <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul,<br />
şehir veya orman manzarası seçeneği<br />
sunan 193 adet odası ve süiti, huzur<br />
veren atmosferi ve şehrin temposunu<br />
yansıtan havasıyla ön plana çıkıyor.<br />
Huzurlu bir atmosfere ve şık bir<br />
tasarıma sahip odalarda misafirlere<br />
Nespresso makinesi, TV’ye bağlanmak<br />
için kişisel cihaz ve banyoda özel<br />
Collection markalı ürünler gibi seçkiler<br />
sunuluyor. Otel, tesisi geliştirmek<br />
ve sıradışı bir hizmet sunmak üzere<br />
konukların memnuniyetini en üst<br />
düzeye çıkarmak amacıyla yenilenme<br />
sürecinden geçti. Konukları modern<br />
tasarıma sahip bir lobi karşılarken lüks<br />
odalar, yerel sanatçıların çektiği, şehrin<br />
karakterini yansıtan şık fotoğraflarla<br />
çevrili. Tüm gün hizmet veren restoran,<br />
yerel ürünlerin kullanılarak hazırlandığı<br />
uluslararası lezzetler sunarken Vadi<br />
Bistro, Türkiye’deki şehir yaşamının<br />
canlı ritmini deneyimleme imkanı<br />
sunuyor.<br />
Yıldırımlar: “İstanbul’daki<br />
varlığımızı güçlendirdiğimiz için<br />
gururluyuz”<br />
Radisson Otel Grubu Orta, Doğu<br />
Avrupa, Rusya ve Türkiye’den Sorumlu<br />
Kıdemli Başkanı Yılmaz Yıldırımlar<br />
şunları belirtiyor: “Grubun Türkiye’deki<br />
ikinci İstanbul’daki ilk Radisson<br />
Collection markalı oteli olan Radisson<br />
Collection <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul’un<br />
açıldığını duyurmaktan ve Radisson<br />
Collection markamızı İstanbullulara<br />
sunmaktan çok mutluyuz. Otelin<br />
güçlü hizmet standartları ve global<br />
uzmanlığımız, İstanbul’a ve şehrin en<br />
seçkin kesimlerine seyahat etmek<br />
isteyen konuklara katma değer sunuyor.<br />
Şehrin en büyük otel işletmesi olma<br />
hedefimiz doğrultusunda İstanbul’daki
52<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni yatırımlar<br />
en büyük marka olarak varlığımızı<br />
güçlendirdiğimiz için gururluyuz.”<br />
Oteldeki toplantı imkanları, 1.000m²’lik<br />
bir balo salonunu, 300m²'den büyük<br />
bir alana sahip toplantı odalarını<br />
içeriyor. Otel, esnek ve son teknoloji<br />
ürünlere sahip yedi toplantı odası ve son<br />
teknolojiyle tam donanımlı, doğal gün<br />
ışığı alan balo salonuyla hem iş dünyası<br />
hem de eğlence sektörü için unutulmaz<br />
etkinliklere ev sahipliği yapabilecek.<br />
Salonlar ayrıca, 900 kişiye kadar misafir<br />
ağırlayabilecek kapasitede.<br />
Radisson Collection,<br />
benzersiz lokasyonlarda<br />
bulunan simgesel otellerden<br />
oluşan lüks bir yaşam tarzı<br />
koleksiyonu olarak öne<br />
çıkıyor. Tüm Radisson<br />
Collection otelleri bulunduğu<br />
lokasyonu yansıtan ve çağdaş<br />
yaşamın bir örneğini sunan<br />
özgün bir karaktere ve özel<br />
bir tasarıma sahip ve ayrıca<br />
yemek, fitness, sağlıklı<br />
yaşam ve sürdürülebilirlik<br />
alanlarında sıra dışı<br />
deneyimler sunmakta. Otelde,<br />
çarpıcı orman manzarası<br />
eşliğinde tam donanımlı bir<br />
fitness merkezi de yer alıyor.<br />
Otelin spası, 2.330m²’den<br />
büyük bir alana sahip.<br />
Valley Club & Spa, ısıtmalı<br />
havuz, Türk hamamı, buhar<br />
banyosu, masaj ve bakım<br />
seçeneklerinin sunulduğu<br />
bakım odaları ve bir sauna ile<br />
hizmet veriyor.<br />
Sıcakkanlı: “Sıradışı deneyimler<br />
sunmak için sabırsızlanıyoruz”<br />
Radisson Collection <strong>Hotel</strong>, Vadistanbul<br />
Genel Müdürü Nihan Sıcakkanlı,<br />
şunları ifade ediyor: “İhtiyaçlarımıza<br />
en uygun, doğru marka seçimlerine<br />
sahip Radisson Otel Grubu’nun bir<br />
parçası olmaktan gurur duyuyoruz.<br />
Konuklarımızı yenilenen bu ikonik otelde<br />
Radisson Collection markası altında<br />
ağırlamak ve onlara yerel dokunuşlarla<br />
bezenmiş, aynı zamanda global ölçekte<br />
kendini kanıtlamış sıradışı deneyimler<br />
sunmak için sabırsızlanıyoruz.”
Oda İçi<br />
Ekipmanlarımızla<br />
Tanışın<br />
Lifetech Türkiye Distribütörü<br />
Yeni Mahalle Kuzey Yanyol Caddesi No.65 34530<br />
Kumburgaz/Büyükçekmece - İstanbul | Türkiye<br />
Tel/Phn : +90 212 580 1 590 - Fax: +90 212 580 1 581<br />
www.otelurunleri.com.tr
54<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni yatırımlar new investments<br />
TÜRKIYE’NIN ILK ANTIVIRAL OTELI<br />
STAYSO THE HOUSE HOTEL<br />
The first antiviral hotel of Turkey<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong><br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong>, turizm<br />
sektörüne Türkiye’nin ilk<br />
antiviral otelini kazandırdı. Türk<br />
mühendisler tarafından tasarlanan<br />
ve virüsleri yok etmede kullanılan<br />
Vironance sistemi, %99,8 başarı<br />
oranına sahip.<br />
Havalandırma sistemlerine entegre<br />
ettiği Vironence sistemiyle turizm<br />
sektörüne Türkiye’nin ilk ve tek antiviral<br />
virüssüz otelini kazandıran Stayso The House<br />
<strong>Hotel</strong>, bir diğer virüs öldürücü teknoloji<br />
olan Laminer Flow antivirüs teknolojisiyle<br />
de güvenli konaklama deneyimini yeniden<br />
tanımlıyor.<br />
Virüsleri yok etmede %99,8 başarılı<br />
Türk mühendisler tarafından tasarlanan<br />
ve virüsleri yok etmede %99,8 başarı<br />
oranına sahip Vironance sistemi ise<br />
Yeditepe Üniversitesi Biyosidal ve Ar-Ge<br />
Laboratuvarı’nda yapılan testlerden başarıyla<br />
geçerek akredite raporu aldı. Amerika<br />
merkezli Weill Cornell Medical College<br />
da sisteme onay raporu verdi. Vironence<br />
sistemine ek olarak, Stayso The House<br />
<strong>Hotel</strong> hastanelerde kullanılan ve tavandan<br />
üfleme, zeminden emiş yöntemiyle çalışan<br />
Laminer Flow teknolojisine tüm oda ve ortak<br />
alanlarında yer veriyor. Havadaki partikül ve<br />
damlacıklara yapışarak, yere inme eğiliminde<br />
olan virüsler, tekrar havaya kaldırılmadan<br />
zemin kotundan yakalanıp dışarı atılıyor.<br />
Türk misafirperverliğine yenilikçi<br />
yaklaşım<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong>, İstanbul’un<br />
tarihiyle iç içe konumu ve farklı konseptleri<br />
bir araya getiren hizmet modeliyle Türk<br />
misafirperverliğine yenilikçi bir yaklaşım<br />
getiriyor. 45 odalı lüks butik otelde<br />
misafirlere co-working alanında konforlu<br />
bir çalışma ortamı sunuluyor. Şehrin tarihi<br />
bölgelerine, iş ve alışveriş merkezlerine yakın<br />
konumuyla İstanbul’u her yönüyle yaşamak<br />
isteyenlere ev sahipliği yapıyor.<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong>, which brought<br />
Turkey's first and only antiviral virusfree<br />
hotel to the tourism sector with<br />
the Vironence system integrated into its<br />
ventilation systems, redefines the safe<br />
accommodation experience with Laminar<br />
Flow antivirus technology, another viruskilling<br />
technology.<br />
99.8% successful in destroying<br />
viruses<br />
The Vironance system, which was<br />
designed by Turkish engineers and has a<br />
99.8% success rate in destroying viruses,<br />
successfully passed the tests conducted<br />
in Yeditepe University Biocidal and R&D<br />
Laboratory and received an accredited<br />
report. The US-based Weill Cornell Medical<br />
College also gave an approval report to<br />
the system. In addition to the Vironence<br />
system, Stayso The House <strong>Hotel</strong> includes<br />
Laminar Flow technology used in hospitals<br />
and working with ceiling blowing and floor<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong> brought<br />
Turkey's first antiviral hotel to the<br />
tourism sector. The Vironance<br />
system, designed by Turkish<br />
engineers and used to destroy<br />
viruses, has a success rate of<br />
99.8%.<br />
suction methods in all rooms and common<br />
areas. The viruses, which tend to descend<br />
to the ground by clinging to particles and<br />
droplets in the air, are caught at the ground<br />
level and thrown out without being lifted into<br />
the air again.<br />
Innovative approach to Turkish<br />
hospitality<br />
Stayso The House <strong>Hotel</strong> brings an innovative<br />
approach to Turkish hospitality with its<br />
location intertwined with the history of<br />
Istanbul and its service model that brings<br />
together different concepts. In the luxury<br />
boutique hotel with 45 rooms, guests are<br />
offered a comfortable working environment<br />
in the co-working area. With its location<br />
close to the historical districts of the city,<br />
business and shopping centers, it hosts<br />
those who want to experience Istanbul in<br />
every aspect.
56<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni yatırımlar<br />
WYNDHAM GRAND DOHA WEST BAY<br />
BEACH AÇILIYOR<br />
Wyndham <strong>Hotel</strong>s & Resorts, Katar’ın Doha kentinde açılacak 278 odalı Wyndham Grand Doha West<br />
Bay oteliyle Ortadoğu’daki varlığını güçlendirmeye devam ediyor. En üst segmentte yer alan otel,<br />
<strong>2022</strong> FIFA Dünya Kupası öncesinde açılacak.<br />
Wyndham <strong>Hotel</strong>s & Resorts,<br />
Katar’ın Doha kentinde açılacak<br />
278 odalı Wyndham Grand Doha<br />
West Bay oteliyle Ortadoğu’daki varlığını<br />
güçlendirmeye devam ediyor. Doğrudan<br />
yönetim modeliyle faaliyet gösterecek olan<br />
otel, proje geliştirme alanında bölgenin<br />
öncü kuruluşlarından Hala Real Estate<br />
Development Company iş birliğinde açılıyor<br />
ve Wyndham’ın bölgede sunduğu hizmetleri<br />
daha da zenginleştiriyor. Wyndham’ın, bölge<br />
genelindeki proje stokunda 27 otel projesi<br />
yer alıyor.<br />
Geniş toplantı olanakları<br />
Wyndham Grand Doha West Bay Beach,<br />
modern ve birinci sınıf odalarının yanı sıra<br />
tesis içindeki çeşitli restoranlar, jakuzisi<br />
de bulunan bir spa, buhar odası, sauna,<br />
açık havuz ve fitness merkezi gibi zengin<br />
olanakları da misafirlerinin kullanımına<br />
sunuyor. İş için seyahat edenler, otelin<br />
toplamda 350’ye yakın kişinin ağırlanabildiği<br />
altı adet geniş toplantı odasından<br />
yararlanabiliyor. Wyndham Grand markası<br />
altında, ulaşılabilir bir tasarım, incelikle<br />
düşünülmüş konaklama deneyimleri,<br />
özenli hizmet ve rahat bir ortamı bir arada<br />
sunan seçkin oteller yer alıyor. Wyndham<br />
Grand Doha West Bay Beach, marka altında<br />
İstanbul, Manama, Atina, Chicago, Şanghay<br />
ve daha pek çok önemli noktada bulunan<br />
otellerin arasına katılıyor. Wyndham’ın<br />
Katar’daki portföyünde, halihazırda<br />
faal durumda olan üç otel ve geliştirme<br />
aşamasında bulunan iki otel yer alıyor.<br />
Dünya Kupası ziyaretçilerini<br />
ağırlayacak<br />
<strong>2022</strong> yılı Katar açısından, Ortadoğu’da ilk kez<br />
olmak üzere Kasım ayında düzenlenecek<br />
olan <strong>2022</strong> FIFA Dünya Kupası sebebiyle ayrı<br />
bir önem daha taşıyor. Turnuva süresince,<br />
ülkenin nüfusunun yaklaşık yarısına denk<br />
gelen bir milyondan fazla kişinin Katar’ı<br />
ziyaret etmesi bekleniyor. Wyndham Grand<br />
Doha West Bay Beach, Dünya Kupası<br />
ziyaretçilerini ağırlamak için tam zamanında<br />
kapılarını açıyor.<br />
Wyndham <strong>Hotel</strong>s & Resorts Ortadoğu<br />
ve Afrika Bölge Direktörü Michel Augier,<br />
“Wyndham Grand Doha West Bay Beach,<br />
muazzam şehir Doha’yı tecrübe etmek<br />
isteyen, hem bölgede yerleşik, hem de<br />
uluslararası ziyaretçiler açısından harika<br />
bir konaklama seçeneği ve kolaylık sağlıyor.<br />
İster iş ister tatil için seyahat etsinler, ister<br />
kısa ister uzun süre konaklasınlar, tüm<br />
ziyaretçiler bu otelin benzersiz konumu<br />
ve tesis içi olanaklarından çok memnun<br />
kalacaklar. Bu seçkin otelin açılışıyla<br />
birlikte şehrin global bir destinasyon<br />
olarak gelişimine katkıda bulunmayı ve<br />
Katar’ın Dünya Kupası ve sonrası için<br />
iddialı planlarına destek olmayı sürdürmeyi<br />
heyecanla bekliyoruz. Bu eşsiz şehirdeki<br />
dördüncü otelimizi açmaktan heyecan<br />
duyuyoruz ve bunun, seyahat eden herkesin<br />
tercihlerine yanıt verecek deneyimler<br />
sağlama noktasında önemli bir dönüm<br />
noktası olduğuna inanıyoruz” dedi.<br />
Edgtton: “FIFA Dünya Kupası’na<br />
hazırız”<br />
Wyndham Grand Doha West Bay Beach<br />
Genel Müdürü Hayden Edgtton, “Bu bizim<br />
için çok özel bir an. Kapılarımızı dünyanın<br />
her yerinden misafirlerimize açıyoruz.<br />
Misafirlerimizi ağırlamaya ve onları<br />
Wyndham Grand markasıyla özdeşleşmiş<br />
değerler ve yüksek standartlarla<br />
buluşturmaya hazır olan harika bir ekibimiz<br />
var. Bu yıl <strong>2022</strong> FIFA Dünya Kupası sebebiyle<br />
tüm gözler Katar’ın üzerinde olacak ve biz<br />
buna tam anlamıyla hazırız. Katar, ekonomi<br />
alanında hızla gelişen ve sürdürülebilir<br />
planlara sahip olmasıyla tanınıyor ve<br />
önümüzdeki yıllarda anlatacak daha da fazla<br />
başarı hikayesine sahip olacağından eminiz.<br />
Yeni bir otelin açılışı her zaman heyecan<br />
verici bir süreçtir ve bu sürece yakından<br />
tanıklık etmek, beton ve taştan oluşan bir<br />
binayı herkesin kendini ait hissedebileceği ve<br />
tadını çıkarabileceği bir alana dönüştürmek<br />
gerçekten harika. Wyndham Grand Doha<br />
West Bay Beach’in, konumu ve sunduğu<br />
olanaklar sayesinde, misafirlerimizden yoğun<br />
talep almasını bekliyoruz” dedi.
58<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
iş’te kadın<br />
Özge<br />
Samancı<br />
“Yemek,<br />
mutfak ve<br />
gastronomi<br />
konuşmaktan<br />
bıkmayacağım”<br />
Röportaj: Hatice Ünal Bilen<br />
Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve<br />
Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı.<br />
Yeditepe Üniversitesi bünyesinde<br />
Türkiye’nin ilk gastronomi ve mutfak sanatları<br />
bölümünün de oluşumunda rol alan uzman<br />
akademisyenlerden biri. İyi eğitimli, donanımlı,<br />
yenilikçi ve vizyoner! Kendini bildi bileli<br />
yemek, mutfak ve gastronomi aşkına okuyor,<br />
araştırıyor, keşfediyor ve yazıyor. Yemek,<br />
mutfak ve gastronomi konuşmaktan asla<br />
bıkmıyor, öğrenmek için merak etmekten<br />
vazgeçmiyor.<br />
Aslen Konya kökenli bir aileden gelen ve tüm<br />
hayatını gastronomi ve yemek tarihine adayan<br />
Özge Samancı ile gastronomi tutkusunu,<br />
akademik yolculuğunu ve gelecek ideallerini<br />
konuştuk.<br />
Özge Hanım, ilk olarak sizi tanıyabilir<br />
miyiz? Nasıl bir ailede, hangi<br />
ideallerle büyüdünüz?<br />
Aslen Konya kökenli bir ailenin ortanca<br />
kızıyım. Ankara’da doğdum. Annem ilkokul<br />
öğretmeni, babam kendi işini kurmuş bir<br />
girişimciydi. Yemeğin ve yemekle ilgili<br />
ritüel ve sofraların önemli olduğu bir aileydi<br />
benimkisi. Evimizde Konya ile ilgili en çok<br />
yaşayan gelenekler yemekle ilgiliydi, halen<br />
de öyledir. Gün boyu süren hazırlıklarla<br />
mantı, su böreği pişirilen, ailenin tüm<br />
çocuklarının yemeklerin yapım aşamasına<br />
yardım ettiği, teyze, amca ve kuzenlerin bir<br />
arada olduğu geniş bir aileden geliyorum.<br />
Kurban Bayramı’nda kesilen koyunun etiyle<br />
ekmek salması hazırlanan, Muharrem ayında<br />
aşure kaynatılan, geleneksel, aynı zamanda<br />
Cumhuriyet ilkeleriyle donanmış, sanata,<br />
edebiyata ve eğitime önem veren bir anne<br />
babanın çocuğuyum.<br />
Mutfakta vakit geçirmek, yemek yapmak<br />
ilkokul yaşlarımdan itibaren beni tam<br />
manasıyla tanımlayan bir özelliğim oldu.<br />
Kız kardeşlerime nazaran mutfağa hep<br />
daha bir ilgili oldum. Annem ve teyzemin<br />
yemek yapışlarını izlemekle kalmaz, her<br />
fırsatta mutfağa girip çeşitli denemeler<br />
yapardım. Ortaokuldayken annem çalıştığı için<br />
yemeklerimi kendim yapmaya başladım. Lise<br />
yıllarımda evin yemeklerini bile ben hazırlar<br />
olmuştum.<br />
Peki eğitiminiz mutfağa olan ilginize<br />
ne şekilde yön verdi?<br />
İlkokulu bitirdiğim 1980 yılında İstanbul’a<br />
taşındık. Sainte- Pulchérie Fransız<br />
Ortaokulu’nu kazandım. Liseyi Saint-Benoit<br />
Lisesi’nde bitirdim. Fransızca öğrenmek ve<br />
Fransız eğitim sistemine entegre olmak benim<br />
için önemli bir dönüşüm noktasıydı. Zira yıllar<br />
sonra doktora yapmak için arkadaşlarımın<br />
seçtiği gibi Amerika’ya değil, Fransa’ya gitmeyi<br />
seçecektim.<br />
Çocukluk ve gençlik ideallerimde hayal ettiğim<br />
hep keşfetmek ve gezmek oldu. Arkeolog<br />
ya da astronot olmak gibi düşüncelerim<br />
vardı. Ayrıca eğitimci olmak ve üniversitede<br />
çalışmak da istediğim bir hedefti. Ancak<br />
o yıllarda gastronomi eğitimi ya da aşçılık<br />
eğitimi üniversitelerde olmadığı için, bu<br />
yolu hiç düşünmedim sanırım. Başarılı bir<br />
öğrenciydim. Boğaziçi Üniversitesi’ne gitme<br />
hedefim vardı. 1990 yılında tarih bölümünü<br />
kazanarak bu hedefimi başardım. Aldığım<br />
eğitim kişisel yolculuğumu bulmamda çok<br />
etkili oldu. Edhem Eldem, Selçuk Esenbel,<br />
Selim Deringil, Nevra Necipoğlu, Günay Kut,<br />
Zafer Toprak, Hakan Erdem, Suraiya Faroqhi,<br />
Halil Berktay gibi çok değerli duayenlerden<br />
dersler aldım. Osmanlı, Bizans, Avrupa ve<br />
dünya tarihi alanlarında gördüğüm her ders<br />
keşfetme ve gezme arzumu hem tatmin etti<br />
hem de kamçıladı.<br />
“Gastronomi ve yemek tarihiyle ilk<br />
buluşmam ise…”<br />
Gastronomi ve yemek tarihiyle buluşmam ise,<br />
Avrupa Sosyal Tarihi dersini aldığım dönemde<br />
Gündelik Hayatın Tarihi dersiyle oldu. Hocamız<br />
Edhem Bey, 18. yüzyılda Avrupa’daki sosyal<br />
değişimlerden bahsederken, ders kitabındaki<br />
yemek kültürünün tarihi dikkatimi çekti. İki<br />
öğünden üç öğüne geçiş, 17. yüzyılda Fransız<br />
mutfağındaki tat ve lezzet değişimi, büyük<br />
şefler, sofra düzenleriyle büyülendim. Bu<br />
satırların yazarı tarihçi Jean-Louis Flandrin’in<br />
adı da zihnime kazındı.<br />
Zafer Toprak hocamıza bitirme tezimi Osmanlı<br />
yemek tarihi üzerine yapmak istediğimi<br />
söyledim. Hocamız 1900 yılında Mahmut<br />
Nedim Bin Tosun’un yazdığı ‘Aşçıbaşı’ adlı<br />
yemek kitabının Osmanlı Türkçesi nüshasını<br />
bana çevirmem için verdi. Böylelikle yemek
tarihi alanındaki ilk çalışmamı yapmış<br />
oldum. Onun üzerine bir karar verdim.<br />
Yüksek lisans yaparak Osmanlı yemek tarihi<br />
alanında çalışacaktım. Bu alanda yapılmış<br />
çok az çalışmanın olduğunu fark ettim.<br />
Sahip olduğumuz Türk mutfak kültürünün<br />
kökenlerini keşfetmek ve Osmanlı ile olan<br />
bağlarını kurmak uzun soluklu ama heyecan<br />
verici bir yoldu.<br />
Bu arzuyla yine Boğaziçi Üniversitesi’nde,<br />
1995-1998 yılları arasında tarih yüksek lisansı<br />
yaptım. Tezimi Sultan II. Mahmut döneminde<br />
Osmanlı Saray mutfak kültürünün geçirdiği<br />
değişimler ve geçmişten gelen devamlılıklar<br />
üzerine hazırladım. Tez çalışmamda ilk olarak<br />
Osmanlı Sarayı ve İstanbul’da çatal, bıçak<br />
kullanımı, yer sofrasından masaya geçiş,<br />
domatesin mutfağa girişine dair bilgileri<br />
ortaya çıkardım. Osmanlı tarihçisi olarak<br />
Osmanlı arşivine ulaşmak ve özgün belgeleri<br />
değerlendirme imkanım oldu. Bu alandaki<br />
çalışmamı girişimci ve yeniliklere açık olan bir<br />
eğitim kurumu olan Boğaziçi Üniversitesi’nde<br />
tüm hocalarım destekledi.<br />
Yüksek lisans yıllarımda okulda kalmak<br />
istediğime ve öğretim üyesi olma yolunda<br />
gerekli adımları atmaya karar vermiştim.<br />
Osmanlı yemek tarihi hem akademik dünyada<br />
hem de kamuoyu nezdinde merak edilen<br />
ve ilgi duyulan bir alandı. Ben de bu alanda<br />
uzmanlaşacaktım. Yemek tarihçiliği alanını<br />
tanımak bu alandaki çalışmaları öğrenmek<br />
için bu konunun en uzman kişisine ve<br />
akademik ortamına gitmem gerektiğine<br />
karar verdim. Üniversite yıllarında kitaplarını<br />
okuduğum Jean-Louis Flandrin’in ders verdiği<br />
Paris’te bulunan EHESS (Ecole des Hautes<br />
Etudes en Sciences Sociales) Enstitüsü’ne<br />
başvurdum. EHESS’de Osmanlı ve Türk Tarihi<br />
bölümünde Osmanlı tarihi alanının tanınmış<br />
hocası Fransız Tarihçi François Georgeon,<br />
yüksek lisans tezimin ciddiyeti ve içeriğini<br />
görerek beni doktora programına kabul etti.<br />
1999- 2002 yılları arasında Paris’te<br />
uluslararası bir öğrenme ve keşif ortamı olan<br />
Cité Universitaire’de kalarak ve EHESS’de<br />
ders ve seminerler alarak devam ettim. Prof.<br />
Flandrin’in Arzu ve Lezzet: Yemek Tarihi<br />
derslerinde yemek tarihinin çok farklı alan ve<br />
konularında tutkuyla çalışan kişilerle tanıştım<br />
ve arkadaş oldum. Ve halen o seminerlerde<br />
tanıştığım arkadaşlarımla görüşmeye devam<br />
ediyorum.<br />
“Gastronomiyi Paris’te keşfettim”<br />
Bu seminerler esnasında mutfak tarihimizi<br />
aslında hiç tanımadığımızı ve bu alanda<br />
atılacak daha çok adımımız olduğunu fark<br />
ettim. O yıllarda henüz sadece bir yemek<br />
kitabımız Osmanlı Türkçesi’nden Latin<br />
alfabesine aktarılmıştı. Turgut Kut ve Günay<br />
Kut dışında Osmanlı mutfağıyla ilgilenen ve<br />
çalışma yapan kimse yoktu. Halbuki Osmanlı<br />
yemek tarihi çok zengindi. Fransa’da ve<br />
dünyada çok merak ediliyordu. Önümde<br />
keşfedilmeye açık Osmanlı arşivleri sayesinde<br />
dipsiz bir kuyu vardı. İşte bu dipsiz ama lezzetli<br />
kuyunun içine daldım. Doktora tezimi yine<br />
geç dönem Osmanlı yani 19. yüzyılda İstanbul<br />
mutfak kültürünün portresini çizmeye adadım.<br />
Paris’te yaşarken gastronominin ne olduğunu<br />
keşfettim. Fransız mutfağını ve Fransız<br />
kültüründe yemeğe verilen değeri çok anlamlı<br />
buldum.<br />
Fransa’da yemek gündelik hayatın tam<br />
merkezinde yer alıyordu. Peynir dükkanları,<br />
pastane ve fırınlar, kasaplar, pazarlar,<br />
şarküteri dükkanlarında satıcılar ürünleri<br />
en değerli nimetler olarak anlatıyor ve çok<br />
şık sunuyorlardı. Türkiye’nin gastronomi<br />
zenginliği en az Fransa kadar derindi fakat biz<br />
bunu bilmiyor ve anlatamıyorduk. Bu konuda<br />
güvenilir yayınlar çok azdı. Daha öğrencilik<br />
yıllarımda davetli olarak Paris, Fas, Taşkent ve<br />
İstanbul’da verdiğim seminerlerle bulgularımı<br />
anlatıyordum. 2003 yılında ilk kitap bölümüm<br />
yayınlandı, hem de ünlü tarihçi Suraiya<br />
Faroqhi’nin kitabında.<br />
“Ortak gastronomi tutkumuz bizi bir<br />
araya getirdi”<br />
2002 yılının güz döneminde doktora tez<br />
çalışmam için İstanbul’a döndüm. Düzenli<br />
olarak Osmanlı arşivine gidiyor ve evde<br />
çalışarak tez yolculuğumda ilerlerken<br />
gazetede bir gün bir iş ilanı gördüm. Yeditepe<br />
Üniversitesi’nde Gastronomi ve Mutfak<br />
Sanatları bölümü açılıyordu ve araştırma<br />
görevlisi ilanı vardı. Bilmiyorum neden, çok<br />
heyecanlandım. Zaten bir yanım hep mutfakta<br />
olmak istiyordu; Paris’te okurken Le Cordon<br />
Bleu’nün programlarını takip eder kimi zaman<br />
günlük etkinliklere katılırdım. Yeditepe’deki<br />
programı Türkiye’nin<br />
ilk ve tek gastronomi<br />
yazarı Tuğrul Şavkay<br />
hayata geçiriyordu.<br />
Hiç unutmuyorum,<br />
küçükken onun yazılarını<br />
gazetelerden keser,<br />
yemek tarifleriyle özel<br />
defterime yapıştırırdım.<br />
İlham aldığım ender<br />
isimlerden biridir.<br />
Ona bir gün bir mektup<br />
yazdım ve kendimi<br />
anlattım. Beni aradı<br />
ve “gel burada çalış”<br />
dedi. Ortak gastronomi<br />
tutkumuz bizi bir araya<br />
getirdi. Tuğrul Bey,<br />
gastronomi kavramını<br />
yüksek öğretime<br />
tanıtan ve getiren kişi<br />
oldu. Gastronomiyi<br />
sadece yemek yapmak<br />
değil; bir kültür, sanat<br />
ve bilim alanı olarak<br />
tanımlıyordu. Bu<br />
felsefesiyle 2003 yılında<br />
Yeditepe Üniversitesi’nde<br />
Gastronomi ve Mutfak<br />
Sanatları bölümü<br />
kuruldu. Maalesef 2003<br />
yılının eylül ayında ani<br />
bir şekilde kendisini<br />
kaybettik. Henüz tez<br />
aşamasında olan ben<br />
kendimi yeni kurulan bir<br />
bölümün içinde öğretim<br />
görevlisi olarak buldum. Ama gastronomiye<br />
çok inanıyor ve heyecan duyuyordum.<br />
Bölümün kuruluş aşaması için Şef David<br />
Shipman ve bölüm başkanı Bike Kocaoğlu ile<br />
birlikte çok emek verdim ve ilk olarak yemek<br />
tarihi alanında dersler vermeye başladım.<br />
“Türkiye’nin ilk gastronomi ve<br />
mutfak sanatları bölümünü başarıyla<br />
oluşturduk”<br />
Daha sonra bölüme katılan Dilistan Shipman,<br />
Sibel Özilgen ve Nicolas Cartier ile birlikte<br />
Türkiye’nin ilk gastronomi ve mutfak sanatları<br />
bölümünü başarıyla oluşturduk. 2005- 2009<br />
yılları arasında aynı üniversitede yarı zamanlı<br />
çalışarak ders vermeye devam ettim. O<br />
yıllarda İstanbul’da yaşayan Avustralyalı Şef<br />
ve Beslenme Uzmanı Sharon Croxford’la<br />
yollarım kesişti. Sharon, Osmanlı mutfağını<br />
merak ediyordu. Ben de yemek yapmayı daha<br />
teknik olarak öğrenmek istiyordum. Birlikte<br />
Balat’ta ‘İstanbul Food Workshop’ adıyla minik<br />
bir okul açtık. Ama gerçekten minik… Yabancı<br />
turistlere günlük Osmanlı ve Türk mutfağı<br />
dersleri veriyor ve günlük İstanbul gastronomi<br />
gezileri düzenliyorduk. Hatta o dönem birlikte<br />
bir kitap da yazdık: 19. Yüzyıl İstanbul Mutfağı.<br />
55 tane özgün Osmanlı tarifini günümüze<br />
uyarladık, denedik ve reçetelendirdik. Aynı<br />
kitabı İngilizce olarak da yayımladık. Dört yıl<br />
boyunca İstanbul Food Workshop’ta birlikte<br />
çalıştık.<br />
Yeditepe Üniversitesi’nde ders vermeye devam
60<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
iş’te kadın<br />
ederken, Paris’te uzun bir savunmayla doktora<br />
tezimi verdim ve tam zamanlı öğretim üyesi<br />
oldum. ‘Yemek Tarihi’, ‘Dünya Mutfakları’,<br />
‘Türk Mutfağı’, ‘Türk Yöre Mutfakları’,<br />
‘Anadolu’da Yemekle İlgili Ritüeller’<br />
başlıklarında birçok ders verdim. Üniversitede<br />
2009 yılından 2017 yılına kadar çalıştım. 2015<br />
yılında ise, Osmanlı Kurumlar ve Medeniyeti<br />
alanında doçentliğimi aldım.<br />
Üniversitede çalışırken önünüze ne<br />
tür hedefler koydunuz?<br />
Hedefim, daima öğrencilere gastronomi ve<br />
yemek tarihine duyduğum tutkuyu geçirmek<br />
oldu. İnandığım iyi bir mutfak veya pasta<br />
şefi olmak veya yiyecek-içecek alanında<br />
yönetici olmak için gastronomi alanındaki<br />
bilginin önemli olduğuydu. Salt pişirmenin<br />
ötesinde hazırladığı tabağın öyküsünü, ürünün<br />
menşeini bilen, yemek kültürlerini tanıyan ve<br />
bu konuda konuşabilen genç şef adaylarına<br />
yol göstermekti gayem. Sanırım bunu da<br />
başardım. Mezun ettiğim birçok öğrenci<br />
beni sevgiyle hatırlıyor ve karşılaştığımda<br />
öğrettiğim bilgilerin kıymetini dile getiriyorlar.<br />
Hem Yeditepeli öğrencilerim hem de şu an<br />
çalıştığım Özyeğin öğrencilerim… Bu anlamda<br />
mutluyum.<br />
Yeditepe Üniversitesi’nde çalışırken özellikle<br />
uluslararası birçok konferansa ve seminere<br />
katıldım. Osmanlı yemek tarihi alanında<br />
sunumlar yaptım. 2008 yılında o yıl Türk Yılı<br />
olarak kutlanan Frankfurt Kitap Fuarı için Arif<br />
Bilgin ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
yayını olarak çok yazarlı bir çalışma olan ‘Türk<br />
Mutfağı’ kitabını hazırladık. Kitap Türkçe,<br />
İngilizce ve İspanyolca olarak yayınlandı. Halen<br />
de alanında en kapsamlı ve içeriği en zengin<br />
kitap olarak yayınlamaya devam ediyor.<br />
“Yemek ve Kültür dergisi hayatımda<br />
bir dönüm noktasıdır”<br />
Musa Dağdeviren ve Yemek ve Kültür<br />
dergisiyle buluşmam benim için önemli bir<br />
dönem noktasıdır. Çiya Sofrası’nın kurucusu<br />
ve ustası Musa Bey’in Türkiye’nin yemek<br />
kültürüne duyduğu sevgi ve saygı yine aynı<br />
tutkuyu taşıyan bizleri bir araya getirdi.<br />
Hocalarım rahmetli Turgut Kut ve halen<br />
birlikte çalışmaya devam ettiğimiz Günay<br />
Kut’un yer aldığı Yemek ve Kültür dergisinin<br />
yayın kuruluna zaman içinde dahil oldum.<br />
Dergi benim için ikinci bir okul oldu. Uzun<br />
yemek sohbetleri, yemek tarihine olan sevgimi<br />
ve bilgimi derinleştirdi. 15 yıldır derginin<br />
içeriğinin oluşturulması için Musa Dağdeviren,<br />
Zeynep Dağdeviren, Marie-Helene Sauner<br />
ve Günay Kut ile birlikte çalışıyoruz. Dergi,<br />
Türkiye’de yemek kültürü çalışmaları için<br />
bir referans noktası oluşturdu. 69. sayıyı<br />
hazırladığımız bu günlerde hep aynı tutku<br />
ve idealle çalışıyor; özgün ve alana katkı<br />
sağlayacak yazıları meraklıları için Türkiye ve<br />
dünyadan bir araya getiriyoruz.<br />
Özyeğin Üniversitesi ile nasıl<br />
tanıştınız?<br />
Yeditepe Üniversitesi’nde çalışırken<br />
üniversitenin Le Cordon Bleu ile olan<br />
iş birliğini biliyor ve gastronomi eğitimi<br />
alanında yeni ve öncü adımlar atmasını<br />
ilgiyle takip ediyordum. 2017 yılında Özyeğin<br />
Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu<br />
Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünde<br />
çalışmak için aldığım daveti kariyerimde<br />
yeni ve gelecek vaat eden bir dönüm noktası<br />
olarak değerlendirdim ve kabul ettim. 2017<br />
<strong>Eylül</strong> ayında bölümde doçent olarak göreve<br />
başladım. Akabinde bölüm başkanlığına<br />
atandım. Meslektaş ve arkadaşım Le<br />
Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne<br />
Ertan Tüysüzoğlu ile birlikte Gastronomi ve<br />
Mutfak Sanatları programında birlikte adım<br />
atmaya başladık. Bölüm hocalarımız ve<br />
aynı yüksekokulda yer alan Otel Yöneticiliği<br />
programındaki öğretim üyelerimizle şu an<br />
yaklaşık 260 Gastronomi ve Mutfak Sanatları<br />
Bölümü öğrencisine eğitim veriyoruz.<br />
Sektörle akademinin organik bir<br />
ilişki içinde olması gerekirken,<br />
Türkiye bu sermayesini çok verimli<br />
kullanamıyor. Siz üniversitenizde<br />
bu konuya ne tür açılımlar<br />
getiriyorsunuz? Özyeğinli olmanın<br />
ayrıcalığı sizce ne?<br />
Özyeğin Üniversitesi’nin eğitim alanında<br />
sahip olduğu girişimcilik, sürdürülebilirlik ve<br />
öğrencinin dönüşümü üzerine oluşturduğu<br />
ilkeler ışığında, öğretim üyelerimizin bilim<br />
alanında yaptıkları özgün çalışmalar, eğitime<br />
verdikleri katkılar ve Le Cordon Bleu ile<br />
oluşturduğumuz ortak eğitim programının<br />
benzersiz yapısıyla Gastronomi ve Mutfak<br />
Sanatları bölümümüz bugün Türkiye’nin en<br />
başarılı ve iddialı programı olmuştur.<br />
Hedefimiz, öğrencilere yemeğin topraktan<br />
tabağa kadarki sürecini hem teorik hem<br />
de pratik uygulamalarla öğretmek, onları<br />
staj deneyimleriyle sektörle tanıştırmak ve<br />
öğrenciye yiyecek-içecek sektörü alanında 360<br />
derece bir eğitim ve vizyon sağlamaktır.<br />
Bununla beraber işletmecilik bilgi ve<br />
prensipleriyle donanmış, mutfak sanatları<br />
alanında pratik becerilerini geliştirmiş,<br />
gastronomiyi hem bilim hem de kültür ve<br />
sanat boyutlarıyla kavramış yiyecek ve içecek<br />
profesyonelleri, yönetici şefleri yetiştirmek<br />
hedefindeyiz.<br />
Bölüm başkanlığı görevim süresince<br />
programın bu 360 derece bakış açısıyla tam<br />
olarak buluşmasını sağladım. İşletme ve<br />
uygulama temelli lisans programımız için<br />
‘Türk Mutfağı’, ‘Yemek Kültürü ve Tarihi’,<br />
‘Gıda ve Sürdürülebilirlik’, ‘Yemek Stilistliği’,<br />
‘Gastronomide Girişimcilik ve Uygulamalı<br />
Gıda Bilimi’ gibi yeni dersler ekleyerek<br />
zenginleşmesini ve öğrencilerin kendi kariyer<br />
yollarını seçebilmeleri için gastronominin<br />
farklı pencereleri olduğunu göstermeyi<br />
hedefledim. Öğrencilerimizin Le Cordon Bleu<br />
eğitmen şeflerinden aldıkları çok kapsamlı<br />
mutfak ve pastacılık derslerinin beslenme,<br />
gıda bilimi, yemek kültürü, yiyecek-içecek<br />
işletmeciliği alanlarında aldıkları dersler ile<br />
buluşması ve böylelikle sektöre tam donanımlı<br />
girişimci ve profesyoneller olarak atılmaları<br />
yolunda aynı emelle çalışmaya devam<br />
ediyorum.<br />
Özellikle Türk Mutfak Tarihi ve Türk Mutfağı<br />
Uygulama dersimizin program bazında<br />
çok önemli olduğunu düşünüyorum.<br />
Birçok mezunumuz stajlarını yurt dışında<br />
yapıyor ve mezun olduktan sonra da yurt<br />
dışında çalışmaya başlıyor. Bu süreçte her<br />
mezunumuz Türk mutfağını uluslararası<br />
düzlemde tanıtma ve teslim etme misyonunu<br />
da almış oluyor. Hem bu bağlamda hem<br />
de öğrendikleri uluslararası tekniklerle<br />
Türk mutfağını buluşturma yolunda onlara<br />
ilham vermenin çok kıymetli olduğunu
Yeni nesil HIZLI PİŞİRME FIRINI<br />
QUICK 1T ödüle doymuyor!<br />
MYCHEF Türkiye Distribötürü<br />
SORCAN Teknik Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti.<br />
Showroom: Sultan Selim Cad. Turan Sok. No: 21/A<br />
Kağıthane-İstanbul Tel: +90 (212) 269 18 01<br />
www.tecnocoffeeshop.com / info@tecnocoffee.com.tr
62<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
iş’te kadın<br />
düşünüyorum. Öğrencilerin kendi<br />
üretkenliklerini geliştirmeleri için onlara<br />
gastronomi alanında sağlam bir temel vermek<br />
ve ilham için özellikle yemek kültürü alanında<br />
pencereler açmak önceliklerim arasında.<br />
Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve<br />
Mutfak Sanatları Lisans programı için<br />
gelecek hedefleriniz neler?<br />
Var olan programın güçlü yapısını ve<br />
başarısını korumak, ihtiyaç olduğu taktirde<br />
yeni derslerle zenginleştirmek hedeflerim<br />
arasında. Ayrıca yakın zamanda Gastronomi<br />
ve Mutfak Sanatları alanında araştırma<br />
temelli bir yüksek lisans ve doktora programı<br />
oluşturmayı ve Türkiye’nin bu alanda ihtiyaç<br />
duyduğu özgün araştırmaları yapabilecek<br />
kişilere imkan sağlamayı da amaçlıyorum.<br />
Bu hedefle başlangıç olarak üç yıldır<br />
üniversitemiz çatısı altında bulunan Tasarım,<br />
Teknoloji ve Toplum yüksek lisans programı<br />
içinde gastronomi alanında bir modül<br />
oluşturduk. 12 öğrencimizle gastronomi ve<br />
mutfak sanatları alanında hem kültür hem de<br />
bilim temelli araştırmalar yapıyor ve literatüre<br />
katkı sağlamayı hedefliyoruz. Programdan ilk<br />
mezunlarımızı ise geçen sene verdik.<br />
Yemek kültürü, yemek tarihi,<br />
dünya mutfakları ve Türk mutfak<br />
kültürü alanlarında çok ciddi<br />
araştırma ve çalışmalarınız mevcut.<br />
Gelinen noktada Türk mutfağı ve<br />
gastronomisinin gelişimiyle ilgili<br />
neler söylemek istersiniz?<br />
Mesleğe başladığım 1996 yılında Osmanlı<br />
ve Türk yemek tarihi alanındaki dağınık<br />
bilgileri bir araya getirmek ve yeni bilgiler<br />
üretmek için çok çaba gösterdim, halen de<br />
gösteriyorum. O yıllarda yemek tarihi alanı<br />
oldukça dağınık ve sahipsiz bir konumdaydı.<br />
Ne kadar sevindirici ki, o yıllardan bugüne<br />
Türkiye’de Osmanlı Yemek Tarihi alanında<br />
birçok bilimsel araştırma ve yayın yapıldı.<br />
Arif Bilgin, Marianna Yerasimos, Turgut Kut,<br />
Artun Ünsal, Sula Bozis, Suraiya Faroqhi,<br />
Tülay Artan, Musa Dağdeviren bu alana çok<br />
önemli katkılar sağlamış olan tarihçi ve<br />
araştırmacılar. Çalışmalarımda Osmanlı ve<br />
Türk mutfak kültürünü tarihsel bir yöntemle<br />
araştırdım ve Türkçe, İngilizce ve Fransızca<br />
özellikle birçok kitap bölümü ve makale<br />
kaleme aldım. Fransa’da hazırladığım doktora<br />
tezim ise 2015 yılında Fransa’da 19. Yüzyıl<br />
İstanbul Mutfağı (La Cuisine d’Istanbul au<br />
19e siecle) olarak yayımlandı. Kitabın tanıtımı<br />
Paris’te Türk Büyükelçiliği himayesinde<br />
gerçekleşmişti. Bugün özellikle Avrupa’da<br />
Osmanlı ve Türk yemek tarihi alanında tanınan<br />
ve bu alanı uluslararası literatüre yayınlarla<br />
kazandıran bir tarihçiyim ve sık sık yurt<br />
dışına ders, seminer vermek için gidiyorum.<br />
Mesleki hayatımın gastronomi alanında eğitim<br />
odaklı ilerlemesinden çok memnunum. Zira<br />
gastronominin disiplinler arası yolculuğu<br />
beni çok besliyor ve geliştiriyor. Fakat aynı<br />
zamanda esas olarak bir tarihçi olduğumu<br />
ve yemek tarihinin bir tarihçi gözüyle gerekli<br />
çalışma tekniği ve hassasiyetiyle ele alınması<br />
gerektiğine inanıyorum.<br />
“Türkiye gastronomisinin gelişimi<br />
kendi literatürünü oluşturmasına<br />
bağlı”<br />
Bu bağlamda bugün gastronominin Türkiye’de<br />
çok popüler anlamda değer gören bir alan<br />
haline gelmesiyle ortaya çıkan bazı yemek<br />
tarihi yayınlarının içeriğini eksik buluyor ve<br />
onları hikayecilik olarak eleştiriyorum. Tarih<br />
alanında gerçek bilgiyi ortaya çıkarmak bir<br />
anlamda iğne ile kuyu kazmaya benzer ve<br />
çok emek gerektirir. Türk Mutfak Tarihi<br />
araştırmaları için özgün belgeleri okumak ve<br />
bunun için de en başta Osmanlı Türkçesine<br />
vakıf olmak ve hatta mümkünse bu coğrafyada<br />
bilgi üretilen Ermenice, Rumca gibi diğer<br />
dilleri bilmek ve mutlaka İngilizce yayınları<br />
takip etmek gerekmektedir.<br />
Türkiye gastronomisinin gelişimi öncelikle<br />
kendi literatürünü oluşturmasına bağlıdır.<br />
Bu sebeple hem Türk yemek tarihi hem<br />
de kardeş bilimler olan folklor, antropoloji<br />
ve sosyoloji alanlarında yemek çalışmaları<br />
yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.<br />
Çünkü Türk mutfağının ancak kendi<br />
literatürünü doğru bir şekilde oluşturduktan<br />
sonra kendini dönüştürebileceğine ve<br />
tanıtabileceğine inanıyorum. Fakat bu yolda<br />
konunun popülerliğinden cesaret alarak<br />
yanlış ve eksik bilgilerin üretilmesinden dolayı<br />
üzülüyor ve bilgi kalabalığı içinde yitip gitme<br />
tehlikesi olduğunu hatırlatmak istiyorum.<br />
Türk mutfağının profesyonel dünyada<br />
daha bilimsel temelli yer alması bu alanda<br />
yapılacak araştırma ve yayınlar kadar<br />
aynı zamanda Türk mutfak tekniklerinin<br />
hem meslek liselerinde hem mesleki<br />
sertifika programlarında hem de üniversite<br />
müfredatlarında yer almasıyla gerçekleşebilir.<br />
Bu bağlamda geçen sene Özyeğin Üniversitesi<br />
çatısı altında Le Cordon Bleu Türk Mutfağı<br />
sertifika programının başlatılmasını çok<br />
kıymetli buluyorum. Meslek liseleri ve<br />
üniversite müfredatları için Türk mutfağı<br />
alanında teorik ve pratik bilgileri içeren ders<br />
kitaplarının geliştirilmesinin faydalı olacağını<br />
düşünüyorum.<br />
Biraz da sizi tanımak isteriz. Bize<br />
işteki ve evdeki Özge Samancı’yı nasıl<br />
tanıtırsınız?<br />
Akademisyen olmak, zamansız çalışma<br />
düzenini getiriyor. Çok yoğun çalışıyorum.<br />
İş yerinde daha çok idari görevler ve<br />
derslerle ilgilendiğim için esas olarak ben<br />
evde çalışıyorum. Evde yazılarımı yazdığım,<br />
kitaplarımın elimin altında olduğu bir çalışma<br />
odam var. Benim mesaim çoğunlukla akşam<br />
başlar. Akşam ve geceleri yazı yazma, ders<br />
hazırlama, belge okuma gibi işlerle meşgul<br />
oluyorum. Yine hafta sonları da muhakkak<br />
çalışıyorum. İşlerim ancak bu şekilde yetişiyor.<br />
Ama sanırım buna alıştım. Boş kaldığımda<br />
bile kendimi bir şey araştırırken buluyorum.<br />
Aynı anda birkaç proje veya yazı ile meşgul<br />
olurken kendimi buluyorum.<br />
Boş bulduğum vakitlerde ise yemek<br />
yapıyorum. Zihnimi dağıtmak için liseden,<br />
üniversiteden arkadaşlarımla buluşuyorum,<br />
ailemle vakit geçiriyorum, tek başıma da<br />
olsam yeni lezzetler deneyimliyor ve mutfak<br />
için alışverişi yapıyorum. Fırsat bulduğumda<br />
muhakkak mahalle pazarına gidiyorum.<br />
İstanbul’da sevdiğim lezzet noktaları var<br />
çok sık olmasa da buralara gidip benim için<br />
özel olan lezzetleri alıyorum. Örneğin Hacı<br />
Bekir’den sakızlı ve güllü lokum, acıbadem<br />
kurabiyesi, Asri Turşucu’dan turşu almak gibi.<br />
İş ve özel yaşamınızda bundan sonra<br />
neler olsun istiyorsunuz?<br />
Benim ideal ve hedeflerim hep araştırmak<br />
ve yazmak üzerine. Daha çok gençlerin<br />
ulaşabileceği tarihsel süreç içinde Türk<br />
mutfağının gelişimini özellikle Osmanlı<br />
dönemini anlatan yemek örnekleriyle<br />
zenginleştirilmiş bir kitap yazma isteğim var.<br />
Osmanlı dönemindeki tıp ve yemek ilişkisi<br />
üzerinde biraz çalıştığım ve derinleştirmek<br />
istediğim bir alan. Bir proje konusu olabilir.<br />
Gerçekleştirmek istediğim başka çalışma<br />
alanlarım da var. Osmanlı döneminde<br />
Balkan mutfakları üzerine çalışmıştım. Şimdi<br />
Osmanlı döneminde İstanbul dışında Anadolu<br />
coğrafyası üzerinde araştırma yapmak<br />
istiyorum ancak kaynak eksikliğinden biraz<br />
zor bir çalışma sahası.<br />
İdeallerim arasında ağırlıklı olarak Türk<br />
mutfağının öğretildiği, eğitim modelinin Türk<br />
mutfak teknikleri ve geleneklerine göre<br />
şekillendirildiği bir okul veya enstitünün<br />
kuruluşunda yer almak ve burada çalışmak.<br />
Dört dörtlük bir eğitimin verildiği, ustalardan<br />
bilgi ve zanaatın gençlere aktarıldığı bir<br />
sistem oluşturmanın Türk mutfağının<br />
sürdürülebilirliği için çok önemli olduğunu<br />
düşünüyorum.
64<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
marka röportaj brand interview<br />
GÜREN METAL ITHAL EDILEN<br />
CHAFING DISH'LERI KENDI<br />
ÜRETMEYE BAŞLADI<br />
Yurt içi ve yurt dışında birçok otel projesini yeni ürün gruplarıyla gerçekleştiren Güren Metal, bu yıl bir ilke<br />
imza atarak, yurt dışından ithal edilen Chafing Dish'leri üretim bandına ekledi.<br />
<strong>2022</strong>'nin Güren Metal için<br />
beklentilerin üzerinde bir yıl<br />
olduğunu belirten <strong>Eylül</strong> Güren,<br />
"Mart 2020'den bu yana olumsuz<br />
etkilerini devam ettiren pandemiye<br />
rağmen krizi fırsata çevirmeyi<br />
başararak verimli bir <strong>2022</strong> yakaladık.<br />
Bunun için sektördeki bütün değerli,<br />
kıymetli sektör temsilcilerine teşekkür<br />
ederiz." dedi. Güren Metal'i yurt içi ve<br />
yurt dışı pazarında bir marka olarak<br />
konumlandırdıklarına vurgu yapan<br />
Güren, "Rakibimiz olan yurt dışı ve yurt<br />
içi markalarla yarışabilmiş olmanın<br />
mutluluğunu yaşıyoruz. Güren Metal<br />
markasının dünyadaki bilinirliğini daha<br />
da artırmak hedefiyle yatırım yapmaya<br />
devam edeceğiz.” diye konuştu.<br />
"İthal edilen Chafing Dish'leri artık<br />
kendimiz üretiyoruz"<br />
Yurt içi ve yurt dışında birçok otel<br />
projesini yeni ürün gruplarıyla<br />
gerçekleştirdiklerini belirten Güren,<br />
bu yıl portföylerine kattıkları ürünler<br />
ile ilgili şu bilgileri verdi: "Firmamızın<br />
bu yıl müşterileriyle tanıştırdığı en<br />
yeni ürünleri 'Asansörlü /Camlı<br />
Chafing Dish modelleri ve demonte<br />
açık büfe' ürün grubudur. Yurt içi<br />
ve yurt dışı birçok otel projesini yeni<br />
ürün gruplarımızla gerçekleştirdik.<br />
Chafing Dish ürünümüzün en önemli<br />
kısmı, menteşe aksamını bünyemizde<br />
üretmemizdir. Ürünümüz<br />
indüksiyona uygun olup,<br />
camlı olma özelliği ile ön<br />
plana çıkmaktadır. Kapağın kapanması<br />
özel bir asansör mekanizması ile<br />
sağlanmaktadır. En önemlisi de, yurt<br />
dışından ithal edilen bu kalemin artık<br />
tarafımızca üretiliyor oluşudur."<br />
Güren, ürünlerin HoReCa<br />
profesyonellerine sunduğu avantajları<br />
şöyle aktardı: "Ürünlerimizin kalitesi,<br />
uzun süreli kullanıma uygunluğu,<br />
demonte olma özellikleriyle navlun<br />
ve metreküp avantajlarının yanı sıra<br />
istifleme ve saklamayla ilgili tasarruflu<br />
alan kullanımı sağlanması da dikkat<br />
çeken özellikleri arasında geliyor."<br />
Sektörde pandemi sonrası öne çıkan<br />
trendler doğrultusunda<br />
tasarımlarına yön<br />
verdiklerini ifade eden<br />
<strong>Eylül</strong> Güren, “Pandemi<br />
koşulları tasarımlarımıza birçok yenilik<br />
getirdi. Yurt dışı müşterilerimizden<br />
aldığımız talepler ArGe kanadımızın<br />
gelişmesine ve daha fazla yol<br />
katetmemize yardımcı oldu.” diye<br />
konuştu.<br />
"Zevkli üretimler bizi de mutlu<br />
ediyor"<br />
Türkiye ve dünyada endüstriyel mutfak<br />
ekipmanları sektörünün gelişimini<br />
de değerlendiren <strong>Eylül</strong> Güren, "Son<br />
yıllarda gerek dijital ve sosyal medya<br />
platformlarında gerekse televizyon<br />
kanallarında yeme içme sektörüne artan<br />
bir ilgi söz konusu. Bu da bizim gibi<br />
yurt içi ve yurt dışında faaliyet gösteren<br />
birçok firmanın yeni ürün konsepti<br />
geliştirmesi kadar sektörde yeni ürün<br />
gruplarının oluşmasına da olumlu bir<br />
etki yapıyor. Hem Güren Metal olarak<br />
gerçekleştirdiğimiz<br />
üretimlerimiz hem de<br />
rakiplerimizce üretilen<br />
zevkli ürünleri görmek bizi<br />
de mutlu ediyor." şeklinde<br />
konuştu.
GÜREN METAL STARTED TO PRODUCE<br />
CHAFING DISH WHICH WOULD<br />
BE IMPORTED BEFORE<br />
Realizing many hotel projects in Turkey and abroad with new product groups, Güren Metal broke new<br />
ground this year and added Chafing Dish -which would be imported from abroad- to its production line.<br />
Stating that <strong>2022</strong> was a year above<br />
expectations for Güren Metal, <strong>Eylül</strong><br />
Güren said, "Despite the pandemic,<br />
which has continued its negative effects<br />
since March 2020, we managed to turn<br />
the crisis into an opportunity and have a<br />
productive <strong>2022</strong>. We would like to thank<br />
all the valuable sector representatives in<br />
the industry for this." Emphasizing that<br />
they have positioned Güren Metal as a<br />
brand in the domestic and international<br />
markets, Güren said, "We are happy to<br />
be able to compete with our competitors<br />
abroad and domestic brands. We will<br />
continue to invest with the aim of<br />
increasing the awareness of the Güren<br />
Metal brand in the world."<br />
"We are now producing Chafing<br />
Dish which would be imported"<br />
Stating that they have realized many<br />
hotel projects in Turkey and abroad with<br />
new product groups, Güren gave the<br />
following information about the products<br />
they added to their portfolio this year:<br />
"The newest products our company<br />
introduced to its customers this year<br />
are the Glass Chafing Dish models<br />
with elevator and demounted open<br />
buffet' product group. We have realized<br />
many domestic and international hotel<br />
projects with our new product groups.<br />
The most important part of our Chafing<br />
Dish product is that we manufacture the<br />
hinge assembly in-house. Our product<br />
is suitable for induction and stands out<br />
with its glass feature. Closing of the<br />
cover is provided by a special elevator<br />
mechanism. The most important thing is<br />
that this item, which would be imported<br />
from abroad, is now produced by us."<br />
Güren conveyed the advantages offered<br />
by the products to HoReCa professionals<br />
as follows: "The quality of our products,<br />
their suitability for long-term use,<br />
their disassembling ability, and their<br />
advantages in freight and cubic meters,<br />
as well as saving space for stacking<br />
and storage are among the remarkable<br />
features."<br />
Stating that they directed their designs<br />
in line with the trends that came to<br />
the fore after the pandemic in the<br />
industry, <strong>Eylül</strong> Güren said, "Pandemic<br />
conditions brought many innovations to<br />
our designs. The demands we received<br />
from our foreign customers helped<br />
us to develop our R&D wing and to go<br />
further."<br />
"Tasty productions make us happy<br />
too"<br />
Evaluating the development of the<br />
industrial kitchen equipment industry<br />
in Turkey and in the world, <strong>Eylül</strong> Güren<br />
said, "There has been an increasing<br />
interest in the food and beverage<br />
industry in recent years, both on digital<br />
and social media platforms and on<br />
television channels. This is the new<br />
product concept of many companies like<br />
ours operating in Turkey and abroad. "It<br />
has a positive impact on the creation of<br />
new product groups in the sector as well<br />
as its development. It makes us happy to<br />
see both our productions as Güren Metal<br />
and the tasteful products produced by<br />
our competitors."
66<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
marka güncel<br />
DNA Paris Design Awards’tan<br />
Bonna’ya üç ödül<br />
1983’te küçük bir seramik atölyesi olarak faaliyetlerine<br />
başlayan Kar Porselen’in hayata geçirdiği Türkiye’nin ilk<br />
%100 HoReCa markası Bonna, 2014 yılından bu yana otel,<br />
restoran ve catering sektörüne yenilikçi çözümler sunuyor.<br />
Zengin ürün gamı ve premium ürün kalitesi ile HoReCa dünyasında köklü bir yer<br />
edinen marka, sunum sanatına dair tecrübesini her geçen gün bir üst noktaya<br />
taşıyor. Son olarak mükemmel yeme içme deneyimini masa üstü ürünleri ile<br />
genişleterek, Çatal Kaşık Bıçak koleksiyonuna imza atan Bonna, başarılarını ise<br />
aldığı ödüllerle tescilliyor. Bugüne kadar Ida Design Awards, German Design Award,<br />
DNA Paris Awards ve Design Turkey gibi pek çok ulusal ve uluslararası fuara<br />
katılarak, koleksiyonlarıyla toplam 11 ayrı ödülün sahibi olan alan marka, en son<br />
DNA Paris Design Awards <strong>2022</strong>’den üç ödülle döndü. Kaliteyi ve estetiği birleştiren<br />
üretim tarzı ile kullanıcılarına mükemmel yeme içme vaat eden Bonna, kolay<br />
istiflenebilirlik, kenar çıtlama garantisi, çizilmeye ve yüksek ısıya karşı dayanıklılık<br />
gibi fonksiyonel faydaları da gözeterek sektörde öncü bir rol üstleniyor.<br />
Geberit, Türkiye’deki<br />
20. yılını kutluyor<br />
Kullanıcı ihtiyaçlarına global<br />
trendlerle cevap veren bir marka<br />
olarak yer aldıkları her pazara<br />
özel önem verdiklerini belirten<br />
Geberit Türkiye Genel Müdürü<br />
Ufuk Algıer, “Geberit bugün, 4<br />
tanesi denizaşırı olmak üzere<br />
toplam 26 üretim tesisiyle 50<br />
ülkede 12 bini bulan çalışanıyla<br />
hizmet veriyor. Türkiye’deki<br />
faaliyetlerimize ise 2002 yılında<br />
kurulan şirketle devam ettik.<br />
Bu 20 yıllık süreçte yerelin<br />
dinamiklerine de en uygun<br />
stratejilerle hareket ederek<br />
yatırımlarımızı sürdürdük ve<br />
satış noktalarımızı her geçen<br />
gün artırarak geniş bir müşteri<br />
kitlesine ulaştık. Avrupa’da<br />
pazar lideri olmakla kalmayıp faaliyette bulunduğumuz ülkelerde<br />
de ilkleri ve enleri başaran bir marka olarak yatırımlarımızı buna<br />
göre şekillendiriyoruz. Bu doğrultuda özellikle gömme rezervuar<br />
alanında Türkiye pazarına giren ilk marka olmamız da bunu<br />
kanıtlar nitelikte. Bunun yanı sıra 2015 yılında duvar arkasındaki<br />
uzmanlığımızı duvar önüne taşıdık. 2019 yılından itibaren de<br />
banyo serilerimizi Design Meets Function mottosuyla Türkiye’deki<br />
kullanıcılarımızla buluşturmaya başladık. 20 yıllık bu süreçte her<br />
zaman başardıklarımızın üstüne ekleyerek hem duvar önü hem duvar<br />
arkasında sunduğumuz inovatif çözümler ile büyüme hedefimize<br />
ulaşmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Yapacağımız her yeni<br />
yatırımla sıhhi tesisat ve vitrifiye sektörüne yön vermeye devam<br />
edeceğiz” dedi.<br />
İlk yarıyılda<br />
2,8 milyar<br />
TL yatırım<br />
gerçekleştirdi<br />
Şişecam’ın konsolide net<br />
satışları <strong>2022</strong> yılının ilk<br />
yarısında 40,2 Milyar TL<br />
seviyesine ulaştı. Şişecam’ın bu dönemde toplam<br />
satışları içerisindeki uluslararası satışlarının payı<br />
yüzde %62 seviyesinde gerçekleşirken, toplam<br />
yatırımları 2,8 Milyar TL, ihracatı ise 478 Milyon dolar<br />
oldu.<br />
Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, “<strong>2022</strong> yılının ilk<br />
yarısı dünyanın makro ekonomik ve jeopolitik riskler ile karşı<br />
karşıya kaldığı, yüksek enflasyon, artan maliyetler ve tedarik<br />
zincirine bağlı sorunların iş yapış şekillerini değiştirmeye<br />
devam ettiği, küresel ölçekte zorlu bir dönemdi. Cam ve<br />
kimyasallar sektörlerinin güçlü küresel oyuncusu Şişecam ise<br />
tüm faaliyetlerini ve fonksiyonlarını kapsayan büyük dönüşüm<br />
hamlesiyle geliştirdiği uyumlanma kabiliyeti, köklü deneyimi,<br />
güçlü risk yönetim kasları ve isabetli yatırım kararları ile büyüme<br />
yolculuğunu kesintisiz sürdürdü. Yılın ilk 6 ayında yıl sonu için<br />
belirlediğimiz hedeflere bir adım daha yaklaşarak hissedarlarımız<br />
için değer yaratırken döviz bazlı gelirlerimizin de olumlu etkisiyle<br />
girdi verdiğimiz sektörlerin ve ülkemizin büyümesine katkı<br />
sağladık.” diye konuştu.
68<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
şefin gözünden<br />
ELI, AYAĞI<br />
UĞURLU<br />
Röportaj: Hatice Ünal Bilen<br />
ŞEF<br />
ERCAN<br />
YAMANTÜRK<br />
İstanbul doğumlu, Bolulu. Aşçılar diyarının<br />
içinden değil belki ama İstanbul’daki şeflerin<br />
tastamam göbeğinden gelme bir profesyonel o.<br />
Uzun seneler İstanbul mutfaklarında tava sallayan<br />
aşçı babası gibi çocukluğundan beri nereye<br />
baksa bir mutfak erbabı, bir şef! Alt komşu, üst<br />
komşu, yan daire ve hatta kuzenler... 80’li yılların<br />
Bahçelievleri’nde ‘Şefler Sitesi’ olarak nam salan 8<br />
blokluk Özatebek Sitesi ile filizlenen, gün geçtikçe<br />
köklerini salan bir mutfak hikayesi, şimdilerde<br />
Fairmont Quasar İstanbul’un Executive Şefliğine<br />
uzanan bir başarı yolculuğu onunkisi. Nitekim<br />
o yıllarda aşçı olmayı hayal etmediğini söylüyor,<br />
Ercan Yamantürk. Dört bir yanı şefler ordusuyla<br />
kaynasa da, ne aşçı olmayı istemiş ne de farklı bir<br />
mesleğin cazibesine kapılmış. Sabah akşam şef<br />
büyüklerine selam vere vere başlamış onun asıl<br />
öyküsü.<br />
Nasıl mı? Şöyle başlıyor…<br />
“Liseyi daha yeni bitirmişim. O yaz tatilimde de<br />
Bolu’da ailemle beraberim. İstanbul’dan çat bir<br />
telefon, babam arıyor. Şimdiki Intercontinental<br />
Istanbul’un Sheraton olduğu dönemde babam<br />
otelin içindeki Revan <strong>Restaurant</strong>’ın şefi. Aynı<br />
zamanda benim de ilk öğretmenim. Senelerce<br />
hayallerine, hayal gücüne ortak olduğum rol<br />
modelim. Babamın ‘Ne yapıyorsun oğlum, sen yarın<br />
5.30 otobüsüne atla gel’ demesiyle başladı benim<br />
mutfak yolculuğum. Hemen arkasından Esenler<br />
Otogarı’ndan alınışım, babamın eliyle Merter Güneş<br />
Oteli’ne ‘eti senin kemiği benim’ dercesine teslim<br />
edilişim…<br />
“Şimdiki gençler çok çabuk önlük atıyor”<br />
Ercan Yamantürk’ün bu ilk işindeki büyük<br />
şansı, 20 kişilik mutfak ekibinin 15’ini zaten sivil<br />
hayattan tanıması oluyor. Yamantürk, orada ilk<br />
patates yemeği pişirdiğini anımsıyor. Üstelik<br />
de “Al bakalım” nidalarıyla yarım çuval boyu<br />
soydurularak. İşin sabrını kuşandığı o görevinden<br />
tıpkı diğerleri gibi çok şeyler öğrenerek çıkıyor. O<br />
günlerde motivasyon ve desteğin mesleki gelişimde<br />
ne kadar önemli olduğunu da incelikle<br />
kavrıyor. En çok da İngilizce kursuna<br />
gittiği dönemde mutfak ekibinden aldığı<br />
destek onu işine karşı motive ediyor.<br />
“Sanki mahallenin gelecekte iyi olacak<br />
çocuğuydum ve beni öyle koruyup<br />
kolluyorlardı ki...” diye anlatıyor büyük<br />
bir minnetle. Çoğu geceler kitaplarla<br />
uyuyor, öğrendikçe motivasyonu daha<br />
da artıyor. Desteklendikçe desteklemeyi<br />
öğreniyor.<br />
Ya o mutfak ekibini nasıl destekliyor?<br />
Fairmont Quasar İstanbul’un<br />
Executive Şefi Ercan Yamantürk,<br />
mutfaktaki herkesin birbirinden<br />
farklı olduğuna vurgu yapıyor ilk<br />
önce. Yeni nesilde askeri düzenin<br />
bir şekilde çalışmadığından dem<br />
vuruyor sonra. Gençlerin çok çabuk<br />
önlük atabildiklerinden şikayet eden<br />
Yamantürk, sözlerinin devamında<br />
mutfakta askeri nizam oluşturmanın<br />
formüllerini şu sözleriyle sıralıyor:<br />
“Ekibiniz, mesleki bilgi ve becerilerinize<br />
saygı duyar, size güvenirlerse bir şekilde<br />
askeri düzen de çalışır. Siz ne kadar<br />
bağırıp çağırsanız da önlük atmazlar. Ön<br />
kapıdan atarsınız, onlar arka kapıdan<br />
geri gelir.”<br />
Parlayan yıldızları parlatan şef<br />
Söyleşimize hazır da konusu açılmışken,<br />
yeni nesil gençliği mutfakta tavlamanın<br />
yolları ile devam ediyoruz. “Bu yolda<br />
en önemli adım, gençlere yeni şeyler<br />
öğretmek, yeni projelerin içine dahil<br />
etmek ve daha da önemlisi, gelecekte<br />
çok daha iyi yerlerde olabileceklerine<br />
inandırmak, güven vermek, mutfağın<br />
parlayan yıldızlarını daha da parlatmak”<br />
sözleriyle önemli noktalara değinen<br />
Yamantürk’ün ‘mutfağın parlayan<br />
yıldızları’ söylemi ilgimi çekmiyor değil!<br />
“İşine bağlılık da muhakkak önemli ama
Ayağı uğurlu bir şef o.<br />
Samimi paylaşımı bu. Peki<br />
nereden mi biliyor? Ercan<br />
Şef bu kabiliyetinin altını<br />
şu sözleriyle dolduruyor:<br />
“Ayağımın uğurlu olması otele<br />
iyi ekip kazandırıyor. İyi ekip<br />
iyi bir performans demek.<br />
İyi performans ise, kaliteli ve<br />
çok misafir demek. Bunu da<br />
sadece ben söylemiyorum.<br />
Çevremdekilerden de dönem<br />
dönem işitiyorum. O hazzı ben<br />
yaşıyorum.”<br />
benim yanımda çalışan bir arkadaşım iyi bir<br />
otel mutfağından çağrılıyorsa, o benim için<br />
parlayan bir yıldızdır. Bir hatta iki yabancı<br />
dili varsa parlayan yıldızdır. Sorumluğunu<br />
bilip yerine getiriyorsa o parlayan yıldızdır.”<br />
sözleriyle bakışını yansıtan Ercan Şef,<br />
“Parlayan yıldızın bende tek bir başlığı<br />
yok aslında. Çok başlıklı bir açı bu. Misal<br />
içinde bulunduğunuz otelin, restoranın<br />
beklentisine göre bile değişiyor.” diye de<br />
ekliyor.<br />
Peki Fairmont Quasar Istanbul’da parlamak<br />
için ne yapmak lazım? Yamantürk, “Her an<br />
her şeyin yaşanabileceği bir otel burası.<br />
Dikine bir mimari. 39 katında insanlar<br />
yemek yiyor, 24 saatlik bir organizasyon.<br />
Arkadaşlar, üstüne düşen görevleri yerine<br />
getirip bir adım daha yukarı çıkabiliyorlarsa,<br />
benim için parlayan yıldızlar. İşini bilen,<br />
aralarında da parlayan yıldızların olduğu bir<br />
ekiple çalışıyorsan, bırakalım 39’u 139 katlı<br />
bir otelin operasyonunu bile çeviririz biz.”<br />
sözleriyle tüyo vermeye devam ediyor.<br />
kocaman kocaman etler pişiyor, harlı<br />
ocaklarda soslar kaynıyor, yabancı şefler<br />
upuzun şapkalarıyla mutfağa girip çıkıyor.<br />
Nasıl bir yere geldiğini sorgularken bir<br />
taraftan da hızla adapte olmanın yollarını<br />
arıyor. İlk günkü performansının sonrasında<br />
ikinci gün Gazebo <strong>Restaurant</strong>’ta buluyor<br />
kendini. Yapacağı bir iş de her gün taze<br />
portakal sıkmak! O sayede sabrı, istekli<br />
olmayı, iş disiplinini, sorumluluk bilincini<br />
ve arkadaşlık edinmeyi öğrendiğini anlatan<br />
Yamantürk, aşçılığın sadece yemek yapmak<br />
olmadığına da o deneyimiyle birebir şahit<br />
oluyor.<br />
Öğrendikçe öğreniyor<br />
Ercan Yamantürk, 2 yılın sonunda<br />
Çırağan’a ilk vedasını askerlik vazifesi<br />
sebebiyle yapıyor. Gazebo <strong>Restaurant</strong>’ın<br />
da şefi o zamanlar. İzmit-Gölcük’te<br />
donanma komutanının evinde aşçılık yapan<br />
Yamantürk, dönüşte soluğu Four Seasons<br />
<strong>Hotel</strong> Sultanahmet’te alıyor. Burada<br />
geçirdiği bir yıllık süre içinde Şef Crian<br />
Hickey’den risotto, taze makarna, ıstakoz,<br />
trüf mantarı, salata yapmayı öğrendiğini<br />
söyleyen Ercan Şef, mesleğinin ilk yıllarında<br />
Çırağan’da ortamlara adapte olmayı, Four<br />
Seasons Sultanahmet’te ise ürünlerle<br />
çalışmayı öğrendiğini söylüyor. Devamında<br />
Bıçak tutmayı bilmeyen ellerle<br />
Çırağan’a giriyor<br />
Ercan Şef ile mutfak hikayesine kaldığımız<br />
yerden devam ediyoruz. Yaklaşık dokuz aylık<br />
Güneşli Merter Otel deneyiminden sonra<br />
bu defa yolu Çırağan Palace Kempinski ile<br />
kesişiyor. Sene 1997. Daha doğru düzgün<br />
bıçak tutamadığı zamanlar. Merter Güneşli<br />
Otel ile Çırağan arasındaysa neresinden<br />
baksanız, uçurumun da uçurumu var.<br />
O böyle yorumluyor. İngilizce kursuna<br />
gitmenin ilk faydasını o mülakatta<br />
gördüğünü anlatan Yamantürk’e müjdeli<br />
haber o daha eve gitmeden ulaşıyor. Tek<br />
şart olarak koştuğu 15.00-23.00, 23.00 ve<br />
sonrası bir shifte yazılmak kaydıyla başlıyor<br />
bu işine de. En büyük banket operasyonunu<br />
ilk orada deneyimliyor. Gözünün önünde
70<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
şefin gözünden<br />
2001-2014 dönemini bilfiil Çırağan<br />
mutfaklarında geçiriyor.<br />
Bir antiparantezle Yamantürk, birlikte<br />
çalıştığı 10 yabancı şefin her birinden<br />
çok şey öğrendiğini dile getirerek, Chef<br />
Fabrice Canelle'den yaratıcılığı, Chef Robert<br />
Stern’den verilen sözleri tutmayı, Mike<br />
Norman’dan el sanatının zarifliğini, Chef<br />
Sebastiano Sipriveri'den işi sahiplenmeyi ve<br />
Şef Oliver Chaeil’den komple yönetim şeklini<br />
öğrendiğini söylemeden geçmek istemiyor.<br />
Ercan Yamantürk, Mart 2017 itibariyle<br />
Shangri-La Istanbul Bosphorus’a Executive<br />
Chef olarak atanıyor. Alman ve Kanada<br />
mutfak anlayışından sonra bu kez de<br />
Uzakdoğu mantığıyla tanışıyor. Türk ve<br />
uluslararası mutfaklarda uzman olan ve bu<br />
konuda pek çok sertifikaya da sahip olan<br />
Yamantürk, beş seneyi dolu dolu işlerle<br />
geçiriyor. <strong>2022</strong>’ye gelinceye kadar pek çok<br />
ülkeyi görme şansı elde ettiğini söyleyen<br />
Ercan Şef, uluslararası mutfaklarda<br />
çalışmanın kendisine mesleki anlamda çok<br />
şeyler kattığını söylemeyi de bir borç biliyor.<br />
“Kafamı çevirip çevirip Fairmont<br />
markasına bakardım”<br />
Ya Fairmont Quasar Istanbul ile nasıl<br />
tanışıyor? Beş yıldızlı otelin executive şefi<br />
olarak Ukiyo, Aila ve Stations restoranın yanı<br />
sıra otelin ziyafet menülerini de devralan<br />
Ercan Yamantürk, otelle ilgili ilk duygularını<br />
şu içten sözleriyle aktarıyor: “Her gün<br />
Beşiktaş’tan Bahçelievler’e giderken<br />
Fairmont’un yanından geçiyordum. Oteli<br />
de açılışından beri takip ederdim. Kafamı<br />
çevirip çevirip markaya bakardım. Çırağan<br />
Sarayı, Four Seasons, Shangri-La’nın ortak<br />
özelliği en fazla 5-6 katlı olmalarıdır. Bu<br />
dikey yükselen binaya ise hep yakın bir ilgim<br />
olmuştur.”<br />
Mart <strong>2022</strong> itibariyle yeni görevine başlayan<br />
Yamantürk ile Fairmont mutfaklarını öne<br />
çıkaran detayları konuşuyoruz biraz da.<br />
Ercan Şef, beş yıldızlı otele bir bavul dolusu<br />
birikimle gelmiş, o çok belli! Öyle ki Ukiyo<br />
<strong>Restaurant</strong> için Shangri-La Bosphorus, Aila<br />
<strong>Restaurant</strong> için Çırağan Palace Kempinski<br />
deneyimleri ciddi referanslar oluşturmuş.<br />
Şef, Aila’nın bu yeni dönemde sürdürülebilir<br />
restoran konseptiyle iddiasını ortaya<br />
koyacağını, Ukiyo ve Station restoranların da<br />
yenilenen sonbahar menüleriyle misafirlere<br />
farklı deneyimler yaşatacağının bilgisini<br />
önden müjdeliyor.<br />
Ercan Şef, ‘Herkesi mutlu etmek,<br />
beklentileri karşılamak, lezzetli yemekler<br />
servis etmek’ temelli bir anlayış ile<br />
kurguladığı mutfaklarında istiyor ki,<br />
misafirler ödedikleri paranın hakkını<br />
layıkıyla alsınlar. Sıklıkla güncellenen<br />
maliyet çalışmaları ve yeni ürünlerin<br />
izini sürmek hep bu anlayıştan sebep!<br />
Yamantürk’ün tabaklarında lezzet ve<br />
renklendirme öne çıkan detaylar. Şefin<br />
renklendirmeyle sözünü ettiği, uçuk<br />
renklere boyanmış sunumlar değil<br />
asla! Daha bütünsel bir yaklaşım. Ürün<br />
tercihinden tabak tasarımına kadar herbir<br />
parçasında birbirini bütünleyen kaliteli<br />
dokunuşlar… Mevsiminde, taptaze mantar<br />
ve otlarla kombine edilmiş bir risotto tabağı<br />
misal. Mutfağa porçini mantar alacaksa<br />
en tazesinden, risotto pirinci girecekse en<br />
kaliteli markasından seçiyor o yüzden. Şefin<br />
pişirirken yaşadığı hazzı misafire birebir<br />
yaşatacak haz dolu tabaklar.<br />
Gerçek reçeteleri pişirmeyi seviyor<br />
Ercan Yamantürk, mutfağında gerçek<br />
reçeteleri pişirmeyi seviyor. Sözünü<br />
ettiği, ederinden fazla füzyonlaşmayan,
72<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
şefin gözünden<br />
oynanmayan mutfaklar. Etin et gibi<br />
pişirildiği, denizden taze çıkan balığın<br />
taptaze tabaklandığı… Lezzetlerin<br />
kurcalanmadığı, zorunlu haller dışında<br />
birbirine karıştırılmadığı… Orijinaline sadık<br />
ve de doğal! Samimi bir eklemeyle, yıllar<br />
içinde çeşitli mutfak akımlarının etkisinde<br />
sanatına yön verdiğini anlatan Ercan<br />
Şef, kimi zaman aşırı füzyon çalıştığını<br />
kimi zaman da yemekleri en doğal<br />
formuyla tabakladığını söylüyor. Çünkü<br />
onun nazarında mutfak, sonu olmayan<br />
bir keşif deneyimi. Ne ürünlerin sonu<br />
var ne de reçetelerin! Tıpkı öğrenmenin<br />
sonsuzluğu gibi. Bu anlamda kendini<br />
şanslı şeflerden biri varsayan Yamantürk,<br />
dünyayı da gezmenin verdiği özgüven<br />
ve donanımla kapılarını daima yeniye ve<br />
öğrenmeye açık tuttuğunu dile getiriyor.<br />
Mutfağını, herkesten ve her şeyden bir<br />
şeyler öğrenmenin gücüyle zenginleştiriyor,<br />
yüceltiyor.<br />
Ya otel şefliği ile devam edecek ya<br />
da…<br />
Şef Ercan Yamantürk’ün bir vakitler üç<br />
ortak restoran açıp kapatmışlığı da var.<br />
Bu talihsiz deneyimin ardından bir daha<br />
restoran açmak istemediğini dile getiren<br />
tecrübeli şefe son olarak gelecek planlarını<br />
soruyorum. Mutfak kariyerine her zaman<br />
olduğu gibi otel şefliği ile devam etmek<br />
istediğini anlatan Yamantürk, güçlü bir<br />
ekiple fantazi projeler gerçekleştirme<br />
hayalini samimiyetle paylaşıyor. Genç şefin<br />
aklında bir de Chef&B pozisyonu var ki,<br />
geçmişte bu görevi yaklaşık iki yıl boyunca<br />
da icra ettiğini söyleyerek sözlerine şöyle<br />
nokta koyuyor: “Chef&B’lik günümüzde<br />
gözde bir pozisyon, neden olmasın? Ben<br />
inanıyorum ki, 1-2 sene sonra birileri bana<br />
bu teklifle gelecek. Ama asıl önemlisi,<br />
yaptığınız işten haz almak. O performans<br />
size zaten ister istemez farklı kapılar<br />
aralıyor. Ama dediğim gibi, yoluma içinde<br />
bulunduğum koşullarda otel şefi olarak<br />
devam etmek istiyorum. Çok para kazanmak<br />
gibi bir niyetim asla yok. Yeter ki işimden<br />
haz alayım, misafirlerime de o hazzı layıkıyla<br />
yaşatayım. Tek derdim bu.”<br />
Bolu kökenli şef yemek<br />
yemeyi sevdiği kadar her şeyin<br />
tadına bakmaya da bayılıyor.<br />
Önüne gelen her şeye güzel<br />
bakmayı yeğliyor çoğu zaman.<br />
Makarnanın, mantının, ravyolinin<br />
elle açılmasına bitiyor. Mutfak<br />
sanatıyla bağdaştırdığı işte tam<br />
da bu! Tıpkı komple bir balığı<br />
saşimi formunda servis etmek gibi<br />
bir şey... Yoksa mutfak sanatının<br />
domates, karpuz kabuğu soyup<br />
türlü şekiller vermekle uzaktan<br />
yakından bir ilgisi yok, demesi o<br />
ki!
74<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro etkinlik<br />
SILIVRI BELEDIYE BAŞKANI YILMAZ:<br />
“SILIVRI YOĞURDUNU 4-5 KAŞIKTA<br />
MARKALAŞTIRACAĞIZ”<br />
Yoğurt Festivali’nin bu yıl 60.sını düzenleyen Silivri, rakiplerine meydan okudu. Yoğurt mayalama<br />
geleneğini bir sonraki nesillere aktarmak üzere mücadele ettiklerini belirten Silivri Belediye<br />
Başkanı Volkan Yılmaz, ileriki dönem için daha büyük çapta yoğurt üretimi hedeflediklerini<br />
söyledi. “Silivri yoğurdu 4-5 kaşıkla yenebilen bir markaya dönüşmesi lazım.” dedi.<br />
Haber: Hatice Ünal Bilen<br />
Silivri Belediyesi tarafından<br />
düzenlenen 60. Yoğurt Festivali, 13-<br />
14 Ağustos tarihlerinde gerçekleşti.<br />
Silivri yoğurdunu markalaştırmak ve<br />
yoğurt mayalama geleneğini gelecek<br />
nesillere akatrmak amacıyla düzenlenen<br />
etkinliğe Köy Pazarı Amfitiyatro’da<br />
gerçekleştirilen Geleneksel Yoğurt<br />
Mayalama Yarışması damga vurdu. Jüri<br />
üyeliğini Rumeli Üniversitesi Gastronomi<br />
ve Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim<br />
Görevlisi Dr. Zeynep Bakkaloğlu, Rumeli<br />
Üniversitesi Aşçılık Bölümü Başkanı<br />
Öğretim Görevlisi Oğuzhan Ercan, Yazar<br />
Süleyman Dilsiz, Gastronomi Danışmanı<br />
Şef Savaş Ergen, Yoğurt Ustası Aysun<br />
Subaşı’nın yaptığı ve 22 yarışmacının<br />
katıldığı Yoğurt Mayalama Yarışması’nda<br />
Ufuk Tunç birinci olurken, Şaziment<br />
Çelik ikinci, Neriman Akkul Aydın ise<br />
üçüncülüğe layık görüldü.<br />
Sergiler, turnuvalar, Baloncuk Gösterisi,<br />
Çocuk Şenliği, Balık Tutma Yarışması ve<br />
Yoğurt Mayalama Yarışması’na sahne<br />
olan festivale Haluk Levent, Zara ve Yıldız<br />
Tilbe en güzel şarkılarıyla renk kattı.<br />
Yılmaz: “Yoğurt üretimini<br />
artıracağız”<br />
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz,<br />
Yoğurt mayalama geleneğini bir sonraki<br />
nesillere aktarmak üzere mücadele<br />
ettiklerinin altını çizerek, ileriki<br />
dönem için daha büyük çapta yoğurt<br />
üretimi hedeflediklerini söyledi. Silivri<br />
yoğurdunun 4-5 kaşıkla yenebilen bir<br />
markaya dönüşmesi gerektiğine vurgu<br />
yapan Yılmaz, festivalin son gününde ise<br />
şu ifadelere yer verdi: “60. Geleneksel<br />
Silivri Yoğurt Festivali’nde beraberiz. Final<br />
gecemiz, üçüncü gecemiz. Eğleniyoruz,<br />
coşkuyla kutluyoruz. Kültürden sanata,<br />
spordan birçok etkinliğe kadar 7’den<br />
77’ye herkes bu festivalde bir şeyler<br />
buldu. Tabii ki güleceğiz, tabii ki<br />
eğleneceğiz ama üretmeyi, çalışmayı,<br />
üreterek yaşamayı asla unutmayacağız.<br />
Çok çalışacağız, alın terimizi, emeğimizi<br />
bu topraklardan, İstanbul’un en verimli<br />
topraklarından eksik etmeyeceğiz.<br />
Üreterek yaşayacağız, çalışarak<br />
yaşayacağız ve hep beraber marka kent<br />
Silivri’yi inşa edeceğiz”.
76<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro etkinlik<br />
SILIVRI’DE<br />
YOĞURDUN<br />
TEK KADIN USTASI<br />
AYSUN SUBAŞI<br />
Silivri’nin Büyük Kılıçlı Köyü’nde 15 yıldır<br />
mandıracılık ve çiftçilik yapan Aysun Subaşı,<br />
bölgenin tek kadın yoğurt ustası namıyla<br />
erkeklere taş çıkartıyor. “Silivri’de bu işi yapan<br />
tek benim.” diyen Aysun Ablanın Çiftliği’nin<br />
kurucusu Subaşı’nın en büyük hayali, coğrafi<br />
işaretli Silivri yoğurdunu bir dünya markası<br />
olarak görebilmek!<br />
Haber: Hatice Ünal Bilen<br />
Yoğurduyla meşhur Silivri’nin tek kadın yoğurt ustası.<br />
Aynı zamanda bölgesinde peynir üreten tek kadın<br />
girişimci. Çocukluğundan beridir mutfakta. 15 yıldır<br />
ailesiyle birlikte hem kendi adıyla kurduğu Aysun Ablanın<br />
Çiftliği’ni işletiyor hem de mandıracılık yapıyor. Subaşı'nın,<br />
Silivri’nin Büyük Kılıçlı Köyü’ndeki çiftliğinde 108’i manda<br />
olmak üzere toplam 120 büyük ve küçükbaş hayvanı<br />
bulunuyor.<br />
“Yoğurt ustalığının kadını, erkeği yok”<br />
Anadolu Üniversitesi İşletme bölümüyle beraber Laborant<br />
Veteriner ve Sağlık bölümünü de bitiren Veteriner Tekniker<br />
Aysun Subaşı, endüstriyel işletmelerde yoğurt ustalarının<br />
ağırlıklı erkeklerden oluştuğunu belirterek, şu samimi<br />
açıklamalarda bulunuyor: “Her iş gibi yoğurt ustalığının da<br />
kadını, erkeği yok. Ama tabii mandırada çalışmak ağır bir<br />
iş. Çünkü belli bir ısıda efor sarfediyorsunuz. Sıcak sütle<br />
oynamak da tehlikeli. Bu yüzden endüstriyel işletmelerde<br />
genelde erkekler yoğurt ustasıdır. Çoğu da bunu<br />
homojenize makinelerle yapıyor. Ama mandıracılık olarak<br />
düşündüğümüzde kadın sayısı çok az. Ama kadınlar da tabii<br />
ki yapabilir.”<br />
"İtalyanlara bile peynir yapıyor"<br />
18 yaşına gelinceye kadar bir kez<br />
olsun market peyniri yemediğini<br />
anlatan Subaşı, babaannesinin<br />
peynirleriyle büyüdüğünü söylüyor.<br />
Ailesiyle birlikte buratta, mozzarella<br />
ve manda beyaz peyniri olmak üzere<br />
40’a yakın peynir çeşidi üreten Subaşı,<br />
üstelik de bu peynirleri sadece Türk<br />
restoranları, mutfakları için değil,<br />
kaliteli peynirleriyle nam salan<br />
İtalyanlar için bile ürettiğini anlatıyor.<br />
“Silivri’de peynir işi yapan da tek<br />
benim. Hatta İtalyanlara bile peynir<br />
üretiyorum. Onların da ustaları hep<br />
erkek.” diyen Subaşı’ya göre yoğurt<br />
ustalığının kadını, erkeği yok. Önemli<br />
olan yapabilmek, becerebilmek ve el<br />
tadı. Aynı şekilde elinin bakterisinin<br />
de uyması. "Bütün herkes senin<br />
gibi yoğurdumuz olmuyor diyorlar."<br />
şeklinde konuşan Subaşı, yoğurdu<br />
tamamen anne tipi kara mayayla<br />
yapıyor. Aysun Subaşı’nın en büyük<br />
hayali ise, coğrafi işaretli Silivri<br />
yoğurdunun dünyaca tanındığını ve<br />
markalaştığını görmek.<br />
Aysun Subaşı'nın Akdeniz<br />
Üniversitesi Gastronomi ve<br />
Mutfak Sanatları Bölümü<br />
öğrencisi olan oğlu Cihan<br />
Subaşı da annesi gibi<br />
uzun saatlerini tarım<br />
ve hayvancılık işleriyle<br />
geçiriyor.
78<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro güncel<br />
GASTROANTEP’IN 4’NCÜ YIL TEMASI<br />
SÜRDÜRÜLEBILIRLIK<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin, Gaziantep Valiliği koordinasyonunda ve Gaziantep’i Geliştirme<br />
Vakfı (GAGEV) iş birliğinde 15-18 <strong>Eylül</strong> tarihleri arasında, bu yıl 4’üncüsünü “Sürdürülebilirlik”<br />
temasıyla düzenleyeceği Uluslararası Gaziantep Gastronomi Festivali (GastroAntep) için İstanbul’da<br />
ulusal basın temsilcilerinin katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.<br />
Dünya Bankası’nın en rekabetçi<br />
7 şehirden biri olarak seçtiği ve<br />
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve<br />
Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 116 şehir<br />
arasında gastronomi alanında Yaratıcı<br />
Şehirler Ağı’nda (UCCN) Türkiye’yi<br />
temsil eden ilk şehir olarak listeye aldığı<br />
Gaziantep, kadim mutfağıyla tekrar<br />
dünya sahnesine çıkmaya hazırlanıyor.<br />
Gaziantep gastronomisinin dünyaya<br />
açılmasında önemli mihenk taşlarından<br />
olan Uluslararası GastroAntep<br />
Festivali’nin dördüncüsü bu yıl,<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin<br />
Gaziantep Valiliği koordinasyonunda<br />
Gaziantep’i Geliştirme Vakfı (GAGEV) ile<br />
işbirliği içinde, 15-18 <strong>Eylül</strong> tarihlerinde<br />
gerçekleşecek.<br />
16 Ağustos Salı günü Atatürk Kültür<br />
Merkezi’nde gerçekleşen İstanbul<br />
lansmanında Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı Fatma Şahin’in yanı<br />
sıra; AK Parti Gaziantep Milletvekili<br />
Derya Bakbak, Gaziantep Büyükşehir<br />
Belediye Başkan Vekili Erdem Güzelbey,<br />
Gaziantep Ticaret Odası Başkanı<br />
Mehmet Tuncay Yıldırım, Gaziantep<br />
Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Mehmet Akıncı, Esnaf Sanatkarlar<br />
Odaları Birliği Başkanı İsmet Özcan,<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Genel<br />
Sekreter Yardımcısı ve Kültür, Turizm<br />
Daire Başkanı Oya Alpay, Şehitkamil<br />
Belediyesi Başkan Yardımcısı Murat<br />
Özgüler, GBB Gazibel Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Fikret Tural, Gaziantep<br />
Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar<br />
Koordinatörü ve Mutfak Sanatları<br />
Merkezi (MSM) Başkanı Şef Doğa Çitçi<br />
hazır bulundu.<br />
Dünyaca ünlü Michelin yıldızlı şefler,<br />
gurmeler, yaşam koçları, diyetisyenler,<br />
gıda üreticileri, gastronomi öğrencileri,<br />
GastroAntep Festivali’nde;<br />
Michelin yıldızlı şefleri,<br />
UNESCO Gastronomi<br />
Şehirleri temsilcilerinin<br />
Gaziantep’in yöresel<br />
ürünleri ile düzenleyeceği<br />
workshop etkinliklerinin<br />
yanı sıra sürdürülebilirlik ve<br />
biyoçeşitlilik üzerine sergiler,<br />
Coğrafi İşaret Çalıştayı gibi<br />
çok sayıda panel ve seminer<br />
düzenlenecek. Festivalde<br />
ayrıca geziler, müze ziyaretleri,<br />
şovlar, kadın ve çocuklar için<br />
atölye çalışmaları, konserler ve<br />
pek çok eğlenceli etkinlik yer<br />
alacak. GastroAntep Festivali<br />
ile Türkiye’deki gastronomi<br />
öğrencilerine global<br />
platformlarda staj imkânı da<br />
sağlanacak.
80<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro güncel<br />
tarım üreticileri, tedarikçiler,<br />
akademisyenler ve sektör temsilcileri<br />
bir araya getirecek festivale sayılı günler<br />
kala, Gaziantep Büyükşehir Belediye<br />
Başkanı Fatma Şahin, İstanbul’da<br />
Atatürk Kültür Merkezi’nde, festivalin<br />
4 gün sürecek olan programı hakkında<br />
bilgiler verdi.<br />
Şahin: “GastroAntep yolculuğumuz<br />
aslında bir insanlık yolculuğu”<br />
Fatma Şahin, toplantıda yaptığı<br />
konuşmada, dünyanın pandemi<br />
sonrası durumuna ve Gaziantep<br />
olarak neler yapmayı hedeflediklerini<br />
anlattı. Şahin, dünyanın zenginlik<br />
ölçeğinin artık kültürel zenginliğin<br />
korunması, kültürel mirasına sahip<br />
çıkılması ve sağlık konuları olduğunu<br />
dile getirerek, şunları kaydetti: “Bizim<br />
GastroAntep yolculuğumuz aslında<br />
bir insanlık yolculuğu. Kişi başına<br />
düşen gelire bakmıyor milletler artık.<br />
Geçtiğimiz zor dönemde Gazi Mustafa<br />
Kemal Atatürk’ün bize bıraktığı en<br />
büyük miras bilim ve akıl. Elimizdeki<br />
toprağın bizi nereye götüreceğini iyi<br />
analiz edeceğiz. Birleşmiş Milletler’in<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde<br />
ekonomik kalkınmayla birlikte insani<br />
ve çevresel kalkınmanın mutlaka<br />
yapılması gerektiğini, yapılmadığında<br />
büyük sorunlar yaşanacağı ifade ediliyor.<br />
Söylemlerin eyleme dönüşmediğinde<br />
küresel ısınmanın nasıl arttığını,<br />
Antartika’ya gittiğimde buzulların nasıl<br />
eridiğini gördük. Bu zor zamanda ne<br />
yapıp ne yapmamamız gerektiği ile ilgili<br />
bir bakışımız var.”<br />
Bu yılki tema: “Sürdürülebilirlik”<br />
Gaziantep’in UNESCO’nun yaratıcı<br />
şehirler ağına girilmesinin uzun bir<br />
süreç olduğunu belirten Şahin, “Ama<br />
sonunda başardık ve hamdolsun<br />
çok farklı bir noktaya getirdik. Bu<br />
yılki temamız: Sürdürülebilirlik.<br />
Dünya sürdürülebilirliği konuşuyor.<br />
Sürdürülebilir kalkınma için gastronomi.<br />
O yüzden biz kebap, lahmacun, baklava<br />
şehri de değiliz. Vegan, vejetaryan,<br />
çölyak hastaları için oluşan özel<br />
menüler artık bunlarla da uzmanlaşıyor,<br />
uzmanlaştırıyoruz” dedi.<br />
“Ana ve ata tohumu kütüphanesi<br />
kuruyoruz”<br />
Şahin, ata tohumlarına, yöresel ürünlere<br />
sahip çıktıklarına dikkati çekerek, şöyle<br />
konuştu: “Nizip’te eğer Ege’nin zeytin<br />
tohumunu ekmeye devam edersek,<br />
gastronomi memleketi olamayız. Bizim<br />
bölgenin yağışına ve nemine uygun<br />
atalık tohumlarımız var. Bölgede toprak<br />
analizi yapıyoruz ve analize göre tohumu<br />
belirliyoruz. Ana tohumu ve ata tohumu<br />
kütüphanesi kuruyoruz. Bu o kadar<br />
önemli ki. Kendi ata tohumumuzu,<br />
ana tohumumuzu dağıtmak için<br />
Tarım Daire Başkanlığı’nı kurduk. Bu<br />
biyoçeşitliliği kullanmamız, toplumla<br />
birleştirmemiz, bunu eğitmemiz, çiftçiye<br />
bunu iyi anlatmamız ve bunun gereğini<br />
yapmamız gerekiyor.”<br />
“Festival coşkusunu beraber<br />
hissedelim”<br />
Gastronominin artık bir destinasyon ve<br />
bölgesel kalkınma anlamına geldiğini<br />
söyleyen Şahin, “Gastronomi artık<br />
bir destinasyon, bölgesel kalkınma.<br />
Ortak söylem, ortak eylem ve ortak dil,<br />
ortak hedef. Artık biz San Sebastian ile<br />
yarışıyoruz. Festival içeriğinde her şey<br />
var. Hep beraber bu festival coşkusunu<br />
beraber hissedelim. Gaziantep artık tam<br />
bir doğal eczane, şifa. Michelin yıldızlı<br />
şefler geliyor Gaziantep’e. Öğrenciler<br />
büyük bir ilgi gösteriyor. Bu ekibimizin<br />
sürdürülebilirliğiyle oldu. Kimi görmek,<br />
kimi duymak istiyorsanız bizde” diye<br />
anlattı.
82<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro güncel gastro current<br />
FOODTECH RAPORU<br />
YAYINLANDI<br />
D<br />
Foodtech alanındaki inovasyon ve girişimlere rehberlik edecek GOOINN<br />
araştırma raporu yayınlandı.<br />
ünyanın trend sektörlerini inceleyerek geniş<br />
ve kapsamlı raporlar hazırlayan GOOINN<br />
(Good Innovation)’in Araştırma Merkezi,<br />
foodtech alanındaki inovasyon ve girişimcilik<br />
yetkinliğini artıracak tüm detayları ortaya koyan<br />
Foodtech Raporu’nu yayınladı. Yükselen ekosistem<br />
olan Foodtech raporunda, sektörün önde gelen<br />
teknolojileri ve kullanım alanları, dünyadan ve<br />
Türkiye'den Foodtech örnekleri, sürdürülebilir<br />
gıda, geleceğin gıdaları ve trendleri açıkladı.<br />
Gıda teknolojileri olarak bilinen Foodtech; özellikle<br />
dünyadaki iklim krizi, son yıllarda yaşanılan<br />
salgın, lojistik sıkıntılar ve daha birçok sebepten<br />
dolayı bugün önemli bir noktada. Bu nedenle<br />
güvenilir gıdaya, sürdürülebilir üretime, akıllı<br />
lojistik sistemlerine ve etkin tarım uygulamalarına<br />
duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmakta. Dolayısıyla<br />
bu ihtiyacı karşılayacak olan foodtech sektörü<br />
oldukça ilgi çekiyor. Sektörde gıda ürünlerini<br />
geliştirmek, üretmek ve dağıtmak için son<br />
teknolojiler kullanılıyor. Güvenilir gıdaların<br />
seçimine, muhafaza edinimine, işlenmesine,<br />
ambalajlanmasına ve kullanımına yönelik<br />
uygulamalar da bulunuyor. Ayrıca tüketicilerin<br />
yiyecekler ile ilgili etkileşimlerine yönelik<br />
çalışmalar hız kazanıyor.<br />
GOOINN’in sektörel araştırma raporuna göre<br />
Foodtech alanında yapılan çalışmalar ve<br />
uygulamalar; Agtech, Yeni Nesil Yiyecek ve<br />
İçecekler (Next Gen Food & Drinks), Gıda İşleme<br />
(Food Processing), Gıda Teslimatı (Food Delivery),<br />
Mutfak & <strong>Restaurant</strong> Teknolojisi (Kitchen<br />
& <strong>Restaurant</strong> Tech), Tüketici Uygulamaları<br />
& Hizmetleri (Consumer Apps & Services),<br />
Gıda Güvenliği ve İzlenebilirlik (Food Safety &<br />
Traceability) ve Artık & Atık Yönetimi (Surplus &<br />
Waste Management) olmak üzere 8 ana kategoride<br />
toplanıyor.<br />
2027’de 342 milyar dolara çıkması<br />
bekleniyor<br />
2019 yılında 220 milyar dolarlık bir pazara sahip<br />
olan ve dünya genelinde ilgi çekici bir hal alan<br />
FoodTech’in 2027 yılında 342 milyar dolara çıkması<br />
bekleniyor. Diğer yandan, Foodtech alanına yapılan<br />
yatırımlar hızla artıyor. 2021 yılında özellikle<br />
Avrupa’da bu alana yapılan yatırımların daha<br />
fazla olduğu görülüyor ve ekosistemin payı %20’i<br />
seviyesinin üstüne çıkıyor.<br />
13 farklı alanda kullanılıyor<br />
GOOINN’in bu alanda inovasyon yapmak isteyen<br />
şirketler için derlediği araştırma raporu, Foodtech<br />
sektöründe önde gelen teknolojilerin 13 farklı<br />
alanda kullanıldığını ortaya koydu. Bugün, gıda<br />
teslimat uygulamaları ile şirketler odak alanlarını<br />
temel gıda dağıtımından daha düşük fiyatlar ile<br />
gıda dağıtımına kaydırırken, robotlar gıdaların<br />
dağıtılmasında, kesilmesinde, yerleştirilmesinde,<br />
paketlenmesinde ve muhafaza edilmesinde<br />
kullanılıyor. 3 boyutlu baskı teknolojisi, blockchain,<br />
yüksek basınçlı işleme teknolojisi, darbeli elektrik<br />
alanı teknolojisi, soğuk plazma teknolojisi,<br />
büyük veri analitiği, nanoteknoloji uygulamaları,<br />
sensörler ve GPS, biyoinformatik, hücre bazlı<br />
gıda üretim teknolojisi, yapay zeka ve makine<br />
öğrenimi gibi teknolojiler aşağıda yer alan 13 farklı<br />
alanda kullanılarak girişimciler tarafından hayata<br />
geçiriliyor.<br />
Gıda Üretimi ve İşleme: Gıda üretimi ve işlemede<br />
teknolojinin kullanılması; daha verimli ve etkili<br />
çiftçilik, hasat, üretim ve paketleme yöntemlerine<br />
olanak tanımaktadır. Diğer yandan gıda<br />
zehirlenmesini önlemeye yardımcı olmaktadır.<br />
Gıda Perakendesi: Gıda perakendesinde mobil<br />
uygulamalar ve online sipariş uygulamaları ön<br />
plandadır. Bunlar sayesinde tüketiciler gıdalara<br />
her zamankinden daha fazla erişebilmektedir.<br />
Gıda Teslimatı: Gıdaların teslimatları için<br />
gıda dağıtım platformları kullanılmaktadır.<br />
Tüketiciler yerel veya online gıda satıcılarına<br />
sipariş verebilmek için bu platformlardan<br />
yararlanmaktadır.<br />
Gıda Lojistiği: Gıda tedarikçileri ve distribütörleri<br />
blockchain ve diğer gelişen teknolojileri kullanarak<br />
ürünleri çiftlikten tüketicilerin sofrasına kadar<br />
lojistik anlamda takip edebilmektedir.<br />
İçerik Bilişimi: Şirketler yeni içerikler oluşturmak,<br />
tüketicilerin gıda tüketimi ile ilgili davranışlarını<br />
kavramak için büyük verileri kullanmaktadır.<br />
Gıda Güvenliği: Kullanılan teknoloji sayesinde<br />
şirketler tüketilmesi güvenli olmayan gıdaları<br />
belirleyebilmektedir.<br />
Ürün Paketleme: Teknoloji sayesinde yenilikçi<br />
paketleme çözümleri geliştirilmektedir ve bu<br />
çözümler ürünlerin tazeliğini korumaya, raf<br />
ömrünü uzatmaya ve nakliye sırasında hasarı<br />
önlemeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca kirliliğe yol<br />
açmayan ambalajların üretimini sağlamaktadır.<br />
Kişiselleştirilmiş Gıda: Özellikle kullanılan<br />
yapay zeka sayesinde tüketicilere yemek seti<br />
teslimat hizmetlerinden içerik önerilerine kadar<br />
kişiselleştirilmiş gıda hizmeti verilmektedir.<br />
Diyet İzleyicileri: Tüketicilerin hangi yiyecekleri<br />
ne zaman yediği uygulanan teknoloji sayesinde<br />
izlenebilmektedir. Diyet izleyicisi olarak tanımlanan<br />
bu teknolojik uygulama sayesinde birçok veri<br />
elde edilmektedir. Buradan elde edilen veriler<br />
doğrultusunda yemek planları yapılabilmektedir<br />
ve tüketiciler ihtiyaç duydukları tüm besinleri<br />
aldıklarından emin olabilmektedir.<br />
Yiyecek Sıralama: Özellikle yapay zeka<br />
uygulamaları sayesinde yiyecek fotoğrafları<br />
kullanılarak içerisindeki malzemeler<br />
sıralanabilmektedir. Tüketiciler böylelikle<br />
kendilerine zarar verebilecek maddeler konusunda<br />
bilgi sahibi olabilmektedir.<br />
Gıda İsrafı: Sensörler ve blockchain<br />
teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde satılmadan<br />
önce bozulan gıdalar otomatik olarak belirlenerek<br />
israf önlenmektedir. Böylece satılmayan<br />
ürünlerden tasarruf edilmektedir.<br />
Yemek Eşleştirme: Yapay zeka yardımıyla<br />
tüketicilere yemek tercihlerine göre yemek tarifleri<br />
önerilebilmektedir.<br />
Kişiselleştirilmiş Beslenme Tavsiyesi: Yapay zeka<br />
sayesinde tüketicilere kişiselleştirilmiş beslenme<br />
tavsiyesi verilebilmektedir.<br />
Geleceğin gıdalarını da ortaya<br />
koydu<br />
Yapılan çalışmalara göre geleceğin önde gelen<br />
gıdaları Algler, Fasulye ve Diğer Bakliyatlar,<br />
Kaktüsler, Tahıllar, Sebze Benzeri Meyveler,<br />
Yaprak Yeşillikleri, Mantarlar, Kuruyemiş ve<br />
Çerezler, Kök Sebzeler, Yumru Bitkileri, Filizlenen<br />
Bitkiler, Denizanası Cipsleri ve Salatası gibi<br />
besinlerden oluşacak.
84<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro güncel gastro current<br />
FOODTECH REPORT<br />
WAS PUBLISHED<br />
The GOOINN research report, which will guide innovations and initiatives<br />
in the foodtech field, has been published.<br />
The Research Center of GOOINN<br />
(Good Innovation), preparing wide and<br />
comprehensive reports by examining<br />
the trend sectors of the world, has published<br />
the Foodtech Report, revealing all the<br />
details that will increase the innovation and<br />
entrepreneurship competence in the field of<br />
foodtech. In the Foodtech report, which is a<br />
rising ecosystem, the leading technologies<br />
of the sector and usage areas, Foodtech<br />
examples from the world and Turkey,<br />
sustainable food, foods of the future and<br />
trends have been explained.<br />
Foodtech, known as food technologies<br />
is at an important point today, especially<br />
due to the climate crisis in the world, the<br />
epidemic experienced in recent years,<br />
logistics problems and many other reasons.<br />
For this reason, the need for reliable food,<br />
sustainable production, smart logistics<br />
systems and effective agricultural practices<br />
is increasing day by day. Therefore, the<br />
foodtech sector, which will meet this need,<br />
attracts a lot of attention. The cutting-edge<br />
technologies are being used in the sector<br />
to develop, produce and distribute food<br />
products. There are also practices for the<br />
selection, storage, processing, packaging<br />
and use of safe foods. In addition, studies on<br />
the interactions of consumers with food are<br />
gaining momentum.<br />
According to the sectoral research report<br />
of GOOINN, the studies and applications<br />
in the field of Foodtech are gathered in 8<br />
main categories as Agtech, Next Gen Food<br />
& Drinks, Food Processing, Food Delivery,<br />
Kitchen & <strong>Restaurant</strong> Tech, Consumer Apps<br />
& Services, Food Safety & Traceability and<br />
Surplus & Waste Management<br />
It is expected to reach $342 billion<br />
by 2027<br />
FoodTech, which has a market of 220<br />
billion dollars in 2019 and has become<br />
an interesting place around the world,<br />
is expected to increase to 342 billion<br />
dollars in 2027. On the other hand, the<br />
investments made in the Foodtech field are<br />
increasing rapidly. In 2021, it is seen that<br />
the investments made in this field are more<br />
especially in Europe and the share of the<br />
ecosystem exceeds 20%.<br />
It is used in 13 different fields<br />
The research report that GOOINN compiled<br />
for companies that want to innovate in this<br />
field revealed that leading technologies in<br />
the Foodtech sector are used in 13 different<br />
areas. Today, while the companies are<br />
shifting their focus from basic food delivery<br />
to food delivery at lower prices with food<br />
delivery applications, the robots are being<br />
used to deliver, cut, place, pack and preserve<br />
food. The technologies such as 3D printing<br />
technology, blockchain, high-pressure<br />
processing technology, pulsed electric field<br />
technology, cold plasma technology, big<br />
data analytics, nanotechnology applications,<br />
sensors and GPS, bioinformatics, cell-based<br />
food manufacturing technology, artificial<br />
intelligence and machine learning are<br />
implemented by entrepreneurs by using the<br />
following 13 different areas.<br />
Food Production and Processing:<br />
Use of technology in food production and<br />
processing enables more efficient and<br />
effective farming, harvesting, production and<br />
packaging methods. On the other hand, it<br />
helps prevent food poisoning.<br />
Food Retail: In food retail, mobile<br />
applications and online ordering applications<br />
are at the forefront. Thanks to these,<br />
consumers have more access to food than<br />
ever before.<br />
Food Delivery: Food delivery platforms are<br />
used for the deliveries of food. Consumers<br />
use these platforms to order from local or<br />
online food vendors.<br />
Food Logistics: By using blockchain and<br />
other emerging technologies, food suppliers<br />
and distributors can logistically track<br />
products from farm to consumer's table.<br />
Content Informatics: Companies use big<br />
data to make new content and understand<br />
consumer behavior regarding food<br />
consumption.<br />
Food safety: Thanks to the technology used,<br />
companies can identify foods that are unsafe<br />
to consume.<br />
Product Packaging: Thanks to technology,<br />
innovative packaging solutions are developed<br />
and these solutions help to preserve the<br />
freshness of products, extend shelf life<br />
and prevent damage during transportation.<br />
In addition, it provides the production of<br />
packaging that does not cause pollution.<br />
Personalized Food: In particular, thanks to<br />
the artificial intelligence used, consumers<br />
are provided with personalized food service<br />
from meal set delivery services to content<br />
recommendations.<br />
Diet Trackers: Thanks to the technology<br />
applied, it is possible to monitor what foods<br />
consumers eat and when. Thanks to this<br />
technological application, which is defined<br />
as a diet monitor, many data are obtained.<br />
According to the data obtained from here<br />
meal plans can be made, and consumers can<br />
be sure that they get all the nutrients they<br />
need.<br />
Food Sorting: Especially thanks to artificial<br />
intelligence applications, the materials in<br />
it can be sorted by using food photos. Thus<br />
the consumers can be informed about<br />
substances that may harm them.<br />
Food Waste: Thanks to the developments<br />
in sensors and blockchain technologies, the<br />
spoiled foods are automatically determined<br />
before they are sold, preventing waste. This<br />
saves on unsold products.<br />
Meal Pairing: With the help of artificial<br />
intelligence, recipes can be suggested<br />
to consumers according to their food<br />
preferences.<br />
Personalized Nutrition Advice: Thanks to<br />
artificial intelligence, consumers can be<br />
given personalized nutritional advice.<br />
It revealed the food of the future<br />
According to studies done, the leading<br />
foods of the future will consist of foods<br />
such as Algae, Beans and Other Legumes,<br />
Cacti, Cereals, Vegetable-like Fruits, Leaf<br />
Greens, Mushrooms, Nuts and Snacks,<br />
Root Vegetables, Tubers, Sprouting Plants,<br />
Jellyfish Chips and Salad.
86<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro güncel<br />
SORUMLU RESTORAN HAREKETI ILE<br />
KAYNAKLARI YARINLARA TAŞIYACAK<br />
Gelecek nesillerin iyi yaşam hakkını dikkate alarak sürdürülebilirlik odağında hayata<br />
geçirdiği projesi Sorumlu Restoran Hareketi'yle günümüz kaynaklarının yarına da<br />
ulaşabilmesini amaçlayan Akkomarka, çalışan ve misafir alışkanlıklarında küçük<br />
değişikliklerle büyük farklar oluşturmayı hedefliyor.<br />
Türk gastronomisine ilham kaynağı<br />
olacak markaları ve projeleri ile sektörde<br />
farkındalık oluşturan Akkomarka,<br />
Sorumlu Restoran Hareketi projesine;<br />
Köşebaşı, Ali Ocakbaşı, Perihan Meyhane,<br />
Yamo Sushi, Snob Street Food, Ringa<br />
Sea Food, Ken Sushi, Donkey ve Mr Meat<br />
olmak üzere tüm markalarını dahil ediyor.<br />
Akkomarka hem bugün hem de yarın iyi bir<br />
yaşam için hayata geçirdiği Sorumlu Restoran<br />
Hareketi ile sürdürülebilir dünya hedefinde<br />
üzerine düşen görevi üstleniyor. Akkomarka;<br />
çevre felaketleri, iklim krizi, susuzluk, gıdada<br />
kıtlık gibi yaşanan ve yaşanacak olan birçok<br />
problem nedeniyle hayata geçirdiği Sorumlu<br />
Restoran Hareketi ile hem çalışanlarının<br />
hem de misafirlerinin alışkanlıklarında<br />
küçük değişiklikler yapabilmeyi ve bu küçük<br />
değişikliklerle büyük farklar oluşturmayı<br />
hedefliyor.<br />
Enerji ve suda tasarruf<br />
Binin üzerinde çalışanı ile her yıl 2 milyon<br />
dolayında misafir ağırlayan Akkomarka,<br />
Sorumlu Restoran Hareketi ile işletmelerin<br />
enerjisini yenilenebilir enerji kaynaklarından<br />
tedarik ediyor ve her işletmesinde IREC<br />
sertifikası bulunduruyor. Başta gıda olmak<br />
üzere; cam, kağıt, plastik, yağ gibi tüm atık<br />
süreçlerini kontrol ediyor ve geri dönüşüme<br />
katkıda bulunuyor. Su konusunda revize<br />
ettiği ekipmanlarla ayda 200 tondan fazla su<br />
tasarrufu sağlıyor. Bu da yaklaşık 2 MW enerji<br />
tasarrufuna denk düşüyor. Her ay bin ton<br />
dolayında yağ atığını dönüşüme kazandırıyor.<br />
Bu da 1 milyar metreküp suyun kirlenmekten<br />
koruyor ve 250 hanenin temiz su ihtiyacına<br />
eşdeğer oluyor. Atık gıdaları komposta<br />
dönüştürüyor, İBB ile iş birliğine giderek<br />
Metanizasyon Tesisi’ne iletiyor ve HAYTAP<br />
gönüllüleri ile barınaklara ulaştırarak her ay 2<br />
bin minik dosta gıda sağlıyor.<br />
Geri dönüşüm farkındalığı<br />
Tüm restoranlarında plastik kullanımını %95<br />
oranında azaltan Akkomarka’da ambalaj<br />
malzemelerinin %95’i geri dönüştürülebilir<br />
nitelikte. Geri dönüşüme kazandırılan her 70<br />
kilo kağıt ile 1 ağaç kesilmekten kurtarılıyor,<br />
bu da şube başına her ay bin ağaç anlamına<br />
geliyor. Akkomarka, proje kapsamında<br />
restoranlarında kullandığı menü ve tanıtım<br />
amaçlı çalışmalarda ise %100 şeker<br />
kamışı posasından üretilen kağıtları ya da<br />
kullanımdan sonra toprağa ekildiğinde çiçek,<br />
ağaç olarak doğaya dönen tohum kartları<br />
tercih ediyor. Şubelerden çıkan ortalama<br />
3500-5000 cam şişe atığını geri dönüşüme<br />
kazandırıyor.<br />
Sorumlu tedarik, sorumlu menü<br />
Akkomarka, Sorumlu Restoran hareketi ile<br />
başta kadın üreticiler ve kooperatifler olmak<br />
üzere onarıcı üretim yapan tedarikçilerle<br />
çalışıyor ve menülerinde coğrafi işaretli<br />
ürünlere yer veriyor. Üretimde kullandığı<br />
yumurtaların tamamını kafessiz sistemden<br />
tedarik ediyor. Akkomarka aynı zamanda<br />
kebap markaları olan Köşebaşı ve Ali<br />
Ocakbaşı’nda bir ilki gerçekleştirerek;<br />
Sorumlu Restoran Hareketi kapsamında<br />
çalışanlarına da farkındalık kazandıran<br />
ve Yuvam Dünya Derneği öncülüğünde<br />
Boğaziçi Üniversitesi’nden Aylin Alagöz ve<br />
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden Murad<br />
Tiryakioğlu ile birlikte çalışanlarına iklim<br />
krizi ve sürdürülebilirlik eğitimi imkânı<br />
sağlayan Akkomarka, sektördeki istihdam<br />
kaynağını sürdürülebilirlik konusunda<br />
eğiterek sektör için bir okul niteliği taşıyor.<br />
Yeditepe Üniversitesi İşletme bölümünü<br />
bitirdikten sonra Maltepe Üniversitesi’nde<br />
Pazarlama İletişimi Yüksek Lisans<br />
programını tamamlayan Akkomarka’nın<br />
ortaklarından olan Aziz Ebay Holding’in<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Akkaş<br />
sürdürülebilirlik konusunda en önemli<br />
ayağın eğitim olduğuna değinerek bu<br />
eğitimlerin tüm kurum çalışanlarına yaygın<br />
bir şekilde devam ettirileceğini belirtiyor.<br />
mezelerden fırın ürünlerine, kebap<br />
çeşitlerinden tatlıya kadar misafirlerine tam<br />
bir vegan menü sunuyor. Garnitür tercihini<br />
misafire bırakan ve kısa süre önce garnitürsüz<br />
olarak sunmaya başladığı ürünleriyle servisten<br />
dönen gıda atığını %25 oranında azaltmayı<br />
başaran Akkomarka, buradaki hedefini %100’e<br />
çıkarmayı amaçlıyor.
88<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro aktüel<br />
Barilla Türkiye’de<br />
iki yeni üst düzey atama<br />
Dünya çapında<br />
toplam 30 tesisinde<br />
ürettiği ürünleriyle,<br />
her gün 100'ü aşkın<br />
ülkede milyonlarca<br />
sofraya ulaşan gıda<br />
lideri Barilla, Türkiye<br />
operasyonunda<br />
yeni atamalar<br />
gerçekleştirdi.<br />
İnsan Kaynaklarının<br />
liderliğine İrem<br />
Feyzioğlu, Ulusal<br />
Satış Teşkilatının liderliğine ise Mustafa Ulubahşi atandı. Kariyerine<br />
2005 yılında başlayan Feyzioğlu; kültür, değişim yönetimi, uyum ve<br />
liderlik alanlarında Stratejik İK Danışmanı olarak önemli başarılara<br />
imza attı, öncülük ettiği projelerle yenilikçi yetenek ve liderlik geliştirme<br />
programlarının hayata geçirilmesinde rol oynadı. Ulubahşi ise, 2006<br />
yılından bu yana çeşitli ulusal ve uluslararası perakende markalarında<br />
pazarlama ve satış alanlarında görev yaptı. Coca Cola İçecek, Reckitt<br />
Benckiser gibi şirketlerde üstelendiği rolleri başarıyla yürüten Ulubahşi,<br />
Temmuz ayından itibaren Barilla Türkiye Satıştan Sorumlu İcra Kurulu<br />
Üyesi olarak kariyerine devam edecek.<br />
Lesaffre’dan yepyeni<br />
ürün miksleri<br />
Ekmek çeşitliliğindeki geniş ürün gamı<br />
ile tüm dünya lezzetlerine yer veren<br />
Lesaffre, Inventis Premium Siyez Ekmeği<br />
Miksi ve Inventis Premium Karabuğday<br />
Ekmeği Miksi ile fırıncılar için müşterilerini<br />
cezbedecek yenilikçi ürünlerini piyasaya<br />
sürdü. Anadolu’nun bilinen en eski buğday<br />
türü olan siyez buğdayının tam tane olarak<br />
öğütülmesi ile elde edilen Inventis Premium<br />
Siyez Ekmeği Miksi, zenginleştirilmiş içeriği<br />
ve daha yoğun aromasıyla lezzetli ekmekler<br />
yapılmasını sağlar. Kullanıma hazır bir<br />
karışım olup 25 kg’lık kraft torbalarda<br />
muhafaza edilir. Özenle seçilmiş tam tane<br />
karabuğday unundan elde edilmiş, çeşitli<br />
un karışımları, tahıl taneleri, ruşeym ekşi<br />
hamur ile çeşitlendirilmiş Inventis Premium<br />
Karabuğday Ekmeği Miksi ise, yoğun<br />
aromaya sahiptir. Profesyonellerin ürün<br />
listesinde yer alması gereken bu çok özel karışım, fırıncıların vazgeçilmez<br />
lezzetlerden biri olacak.<br />
Rafinera, RCK ile Credia<br />
Ventures’ten yatırım aldı<br />
Kapıya teslim paket yemek<br />
sektörünün öncü şirketi<br />
Rafinera, yeni oluşumu<br />
Rafinera Cloud Kitchen<br />
(RCK) ile Credia Ventures’ten<br />
yatırım aldı. Dünyada giderek<br />
yaygınlaşan bulut mutfak<br />
sisteminin Türkiye’deki<br />
ilk uygulamalarından olan<br />
RCK, tescilli 13 markası ile<br />
büyümeye devam ediyor.<br />
Şirket, aldığı yatırımla ülke<br />
çapında yaygınlaşmayı<br />
ve teknolojik altyapısını<br />
güçlendirmeyi hedefliyor.<br />
Rafinera’nın 15 yıllık<br />
tecrübesi ile geliştirilen<br />
Rafinera Cloud Kitchen,<br />
merkezi bir mutfak ve bu<br />
mutfağa bağlı çok sayıda<br />
uydu mutfaktan oluşuyor.<br />
RCK, bu uydu mutfaklarda<br />
oluşturduğu sanal<br />
restoranlar üzerinden tüketiciye ulaşıyor. Sanal restoranlarda<br />
oturma alanı, masa ve garson bulunmuyor. Sadece yemeklerin<br />
hazırlandığı paylaşımlı bir mutfak, şefler ve paketleme alanları<br />
yer alıyor. Müşterilerin yemek platformları üzerinden verdiği<br />
siparişler bu mutfaklarda hazırlanıp kuryeler aracılığı ile ev ve<br />
işyerlerine teslim ediliyor.<br />
“Turkish Coffee Lady” Amerika’da<br />
<strong>2022</strong> Başarı Hikayesi seçildi<br />
ABD’de kadın girişimciliğini<br />
destekleyen ilk otantik Türk kahvesi<br />
zincirini başlatan “Turkish Coffee<br />
Lady” markası, kuruluşunun 5.<br />
yılında Virginia eyaletinin “<strong>2022</strong><br />
Başarı Hikayesi” olarak seçildi.<br />
Küçük İşletmeleri Destekleme<br />
Kurumu (SBDC) tarafından bu<br />
başarıya layık görülen markanın<br />
kurucusu Gizem Şalcıgil White,<br />
2009 yılından beri Türk ve yabancı<br />
toplumlar arasında kültürel köprüler<br />
kurmak için dünyayı şehir şehir dolaşıyor. Virginia eyaletinden<br />
aldıkları bu ödülden dolayı tüm ekibi ve misyonu destekleyen<br />
herkes adına büyük gurur duyduğunu belirten Şalcıgil White,<br />
Türk kahvesine ilişkin çok önemli açıklamalar yaptı. White,<br />
“Turkish Coffee Lady girişimimizin öncelikli hedefi; 500 yıllık<br />
mirasımız olan Türk kahvesi kültürünün gastronomik değerinin<br />
arttırılması, etkili tanıtımının yapılarak kahve denilince akıllarda<br />
Türkiye çağrışımı yapması, ve ülkemizin marka değerine<br />
katkıda bulunmak” diye konuştu. “Tanıtımlarımızda yabancı<br />
toplumlarla kültürel köprüler kurarak kahvemizin dünyanın en<br />
ilk kahve pişirme metodu olduğunu ve tarihi değiştirmiş çok<br />
önemli bir kültürel miras olduğunu vurguluyoruz. Ayrıca, önemli<br />
mercilere şu anda günümüzde 100 milyar dolar değerindeki<br />
kahve sektörünün başlangıcına Türk kahvesi kültürünün vesile<br />
olduğunu da aktarıyoruz.” dedi.
90<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro aktüel<br />
Fırın-Ci’dan yepyeni lezzetler<br />
Diyarbakır’ın geleneksel lezzetlerini yeni tariflerle<br />
harmanlayarak Fişekhane’nin özgün mimarisindeki<br />
açık ve kapalı alanları ile misafirleriyle buluşturan<br />
Fırın-Ci, özel reçetelerden oluşan menüsüne yepyeni<br />
Antik dönem<br />
mozaikleriyle<br />
sofralarda<br />
Dünya trendlerine uygun<br />
yenilikçi çözümleri ve benzersiz<br />
ürün kalitesi ile HoReCa<br />
dünyasında köklü bir yer<br />
edinen premium porselen<br />
markası Bonna, en eski sanat<br />
dallarından biri olan mozaik<br />
sanatını sofralara taşıyor.<br />
Zeugma’dan Efes’e birbirinden<br />
özgün mozaiklere ev sahipliği<br />
yapan Türkiye coğrafyasından<br />
ilham alan Bonna’nın otantik<br />
Mesopotamia Koleksiyonu,<br />
Antik dönem mozaiklerinin yorumlamasıyla hayat buluyor. Her bir<br />
parçası kuş, güneş, geyik, at, tavuk gibi özgün figürlerden oluşan<br />
Mesopotamia, birbiriyle uyumlu olduğu kadar tek başına da göz alıcı<br />
ve zenginlik dolu. Bonna’nın sıra dışı ve deneyimli tasarım ekibinin<br />
elinden çıkan Mesopotamia, şefler, restoran, otel ve kafeler için<br />
benzersiz bir koleksiyon.<br />
lezzetler ekledi. Diyarbakır<br />
mutfağının en seçkin ve geleneksel<br />
lezzetlerini farklı yorumlarla<br />
misafirlerine sunan restoranın<br />
eşsiz mezeler ve soslar eşliğinde<br />
servis ettiği Altı Ezmeli, Diyarbakır<br />
Kebabı, Domatesli Kebap, Közleme<br />
Kebap, Sıralı Kebap, Patlıcan<br />
Yatağında Dana Bonfile gibi enfes<br />
seçeneklerine sofraya lezzet<br />
katacak Çökertme ve damaklarda<br />
unutulmaz tatlar bırakacak Kuzu<br />
Biftek de eklendi. Herkesin gerçek<br />
kebap yiyebilmesi adına yola çıktıklarını söyleyen<br />
mekanın kurucusu Resul Fidan, haftanın 7 günü<br />
misafirlerini bu eşsiz lezzetleri deneyimlemeye davet<br />
ediyor.<br />
81 ile ÖzDöner<br />
çıkarması<br />
Toptan et, döner ve köfte ürünlerinin<br />
önemli oyuncularından ÖzDöner,<br />
Türkiye genelinde bayilikler<br />
vermeye başlıyor. Firma her<br />
ilde et, döner, köfte ürünleri için<br />
donuk ürün pazarına hakim ve<br />
istenilen kriterlere uyan isimlere<br />
toptan satış bayilikleri verecek.<br />
Konuyla ilgili değerlendirmelerde<br />
bulunan et ve döner sektörünün<br />
tek kadın girişimcisi ve Kurucu Genel Müdürü Bahar Özürün, firma<br />
olarak pişmiş ve baton döner çeşitlerinin yanı sıra köfte çeşitlerinde de<br />
yakaladıkları kaliteye tüm Türkiye’nin ulaşmasını istediklerini söyledi.<br />
Özürün, “Elbette bayilik vermek için bazı kriterlerimiz söz konusu olacak.<br />
Donuk ürün depolanması ve sevkiyatına uygun altyapı bunların başında<br />
geliyor. Fabrikamızdan bayimizin deposuna istenen periyodlarda ürünü<br />
biz gönderiyoruz. Bayimiz de bölgesindeki restoran, büfe, yemekhane<br />
gibi döner ve köftenin toplu tüketildiği tüm noktalara bunları satıyor.<br />
Bayilerimizin et sektöründe deneyimli ve bölgesinde iyi bilinen isimler<br />
olmasını istiyoruz. Zira et sektöründe güven çok önemlidir, işi bilen,<br />
ürünleri iyi tanıyan bayiler aynı zamanda bizim en önemli iş ortaklarımızdır.<br />
Her il için şimdilik bir bayilik düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.<br />
Kahvaltı keyfi ikiye katlanıyor<br />
Mahalle fırıncılığının güven ve samimiyetini modern<br />
bir dokunuşla günümüze taşıyan Fırınya, güne<br />
lezzet dolu kahvaltıyla başlamak isteyenlerin favorisi<br />
oluyor. Birbirinden lezzetli ve geniş ürün çeşitliliğine<br />
sahip olan “Fırınya Kahvaltısı” doyurucu içeriğiyle iki<br />
kişilik olarak servis ediliyor. Siyah zeytin, yeşil zeytin,<br />
ezine peyniri, eski kaşar, burgu peynir, domates,<br />
salatalık, acuka, bal, kaymak, nutella, vişne reçeli,<br />
tereyağ, haşlanmış veya sahanda yumurta, kayısı<br />
ve cevizden oluşan kahvaltının yanında iki adet çay<br />
da yer alıyor. Bunun yanı sıra “Fırınya Kahvaltısı”na<br />
fırından tazecik çıkan 1 adet simit, 1 adet sade<br />
açma, 1 adet kıymalı patatesli börek, 2 adet peynirli<br />
börekitas, 1 adet mozzarella ve sebzeli mini pizza, 2<br />
dilim ekşi mayalı zeytinli baget ve 2 dilim ekşi mayali<br />
tahıllı bagetten oluşan fırıncı sepeti de eşlik ediyor.<br />
Kaliteli, güvenilir, samimi, yenilikçi ve ulaşılabilir<br />
marka kimliğiyle müşteri portföyünü her geçen gün<br />
genişleten Fırınya, yeni nesil fırın-kafe trendinin<br />
en büyük oyuncularından biri olarak ön plana<br />
çıkıyor. Gayrettepe, Küçükyalı/Altıntepe, Nişantaşı,<br />
Kozyatağı, Acıbadem, Kızıltoprak ve Göztepe<br />
şubelerinde hizmet veren Fırınya, yıl sonuna<br />
kadar İstanbul’da mağaza sayısını 20’ye çıkarmayı<br />
hedefliyor.
92<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gastro aktüel<br />
Diyabet hastalarına<br />
Seğmen diyabetik reçeller<br />
Türkiye’nin markası Seğmen,<br />
diyabet hastalarına özel olarak<br />
ürettiği diyabetik reçeller ile reçel<br />
aşkından vazgeçmeyenlere özel<br />
lezzetler sunuyor. Kayısı, karadut,<br />
kuşburnu, ahududu, gül, çilek ve<br />
vişne meyveleri, ek bir tatlandırıcı<br />
olmadan tüketiciler ile buluşuyor.<br />
Şekersiz reçel yemek isteyenler<br />
için meyve oranı %65 olan şeker<br />
ilavesiz reçel gamına da sahip olan<br />
Seğmen’de bu ürün grubunda ise<br />
ahududu, böğürtlen, kayısı,<br />
çilek ve vişne reçelleri<br />
bulunuyor. Tıp<br />
merkezleri,<br />
diyetisyen klinikleri,<br />
diyabet hastalarına<br />
özel oteller, hastaneler<br />
ve özel menülere sahip<br />
olan restoranlar tarafından tercih edilen Seğmen diyabetik ve şeker<br />
ilavesiz reçeller çok seviliyor. Siz de işletmenizi Seğmen diyabetik ve<br />
şeker ilavesiz reçelleri ile zenginleştirmek isterseniz Seğmen’in bölge<br />
temsilcikleri ile iletişime geçebilirsiniz.<br />
Şehrin Meksikalısı,<br />
Başkent’te büyüyor<br />
Türkçe karşılığı<br />
“gelenekleri<br />
kutla” anlamına<br />
gelen “Celebra<br />
La Tradicion”<br />
sloganıyla<br />
misafirlerini<br />
karşılayan<br />
Ranchero,<br />
Başkent’e ilk kez<br />
Maidan Ankara<br />
şubesiyle merhaba<br />
dedi. Kısa sürede<br />
Ankaralıların müdavimi haline gelen mekan,<br />
gelen yoğun talep üzerine iki yeni şube yatırımı<br />
daha gerçekleştirdi. <strong>Eylül</strong> ayında hizmete<br />
girecek 180 kişi kapasiteli Atakule şubesi<br />
Okyanus ötesi lezzetleri Ankara manzarasına<br />
karşı keyifle deneyimlemeyi sağlayan terasıyla<br />
öne çıkıyor. 250 kişi kapasiteli One Tower’daki<br />
Ranchero ise bahçedeki büyük barı ve grafiti<br />
sanatçılarının özel tasarımlarıyla Başkentlilerin<br />
gönlünde taht kurmaya hazırlanıyor.<br />
Eşsiz mutfak<br />
deneyimleri<br />
JW Marriott <strong>Hotel</strong><br />
Istanbul Marmara<br />
Sea konuklarına<br />
ve İstanbullulara<br />
unutulmaz ziyafet<br />
deneyimleri ve<br />
sevdikleriyle<br />
bir araya gelme<br />
fırsatları sunarken<br />
birbirinden<br />
farklı lezzetlere<br />
de ev sahipliği<br />
yapıyor. Executive şef Mehmet Faruk<br />
Yardımcı ve ekibi tarafından otelin<br />
adeta denizle iç içe konumundan ve<br />
Akdeniz sahillerinden ilham alınarak<br />
tasarlanmış Ceres <strong>Restaurant</strong>’ın<br />
özenle hazırlanmış menüsü İspanya,<br />
Fas, İtalyan ve Türk mutfaklarının<br />
muhteşem bileşenlerini barındırıyor<br />
ve birbirinden lezzetli deniz ürünlerini<br />
tatma imkânı sunuyor. Gün boyu<br />
hizmet veren Ceres, misafirlere<br />
eşşiz bir sabah kahvaltısı deneyimi<br />
ile zengin içerikli pazar brunchları<br />
ve küçük misafirler için eğlenceli<br />
aktivitelere ev sahipliği yapıyor. Sofistike tasarımı ile ön plana<br />
çıkan denizin hemen kıyısındaki The Pearl Lounge, birbirinden<br />
farklı holistik çayın servis edildiği ve şık sunumları ile birbirinden<br />
keyifli çay saatlerine ev sahipliği yapıyor. The Vitola Lounge özel<br />
hazırlanmış imza kokteylleri, hafif yemekleri, puroları ve rafine<br />
bir ambiyansı bir araya getirirken, yıllanmış viskilere eşlik eden<br />
el yapımı çikolatalar The Vitola Lounge’un vazgeçilmezleri olarak<br />
göze çarpıyor, özellikle şampanyanın yanında özel hazırlanmış<br />
havyar sunumları dikkat çekiyor. Marmara Denizi manzaralı Sail<br />
Bar’da; Meksika Latin Mutfağından lezzetlerin eşliğinde; sadece<br />
martı ve dalga seslerini dinleyebilir, sonsuzluk havuzunun tadını<br />
çıkarabilirsiniz.<br />
Le Méridien Istanbul Etiler’e yeni Baş Aşçı<br />
Le Méridien Istanbul Etiler’in yeni<br />
Baş Aşçısı Arif Özkan oldu. Sektörde<br />
5-yıldızlı otel mutfaklarında 15 yılı<br />
aşkın deneyime sahip usta şef,<br />
en sevilen Akdeniz yemeklerinin<br />
sunulduğu La Torre Restoran, nefes<br />
kesen panoramik İstanbul manzarası<br />
ve birbirinden lezzetli kokteylleriyle<br />
L’Eclipse Bar da dahil olmak üzere<br />
otelin bütün mutfak operasyonundan<br />
sorumlu Baş Aşçı olarak atandı.<br />
Marriott International bünyesine<br />
2009 yılında katılan yetenekli şef, yurt içinde ve yurt dışında<br />
çeşitli lüks otellerde görev aldı. Uzun yıllar Marriott International<br />
kültürünü özümseyerek önce insan prensibini benimseyen<br />
Özkan, ekip çalışmasına çok önem veriyor. Geleneksel lezzetlere<br />
hakim olduğu kadar uluslararası mutfakların spesiyallerinde<br />
de başarısını ortaya koyan usta şef yemeğin lezzeti kadar<br />
sunumunda da her zaman daha iyisini hedefliyor. Mutfakta<br />
yeniliklere öncülük eden Özkan sürekli değişime ve gelişime açık<br />
yaklaşımıyla dikkat çekiyor.
comfytextiles<br />
info@comfytex.com.tr
94<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni mekanlar<br />
bp Türkiye<br />
100. Wild Bean<br />
Cafe’si ile<br />
Ataşehir’de<br />
bp Türkiye, Akaryakıt Dışı Gelirler<br />
iş kolunda bp Express ve Wild<br />
Bean Cafe (WBC) konseptli<br />
istasyonlarının 100.sünü Ataşehir’de<br />
gerçekleştirildi.<br />
bp Güney Avrupa Bayi Operasyonları Başkan<br />
Yardımcısı Olvido Moraleda’nın onur konuğu olduğu<br />
100. WBC’nin açılışında bp Türkiye Perakende<br />
Akaryakıt Operasyon Direktörü Ersin Akmanoğlu, bp<br />
Türkiye Franchise Kanalı ve Akaryakıt Dışı Gelirler<br />
Müdürü Arda Uncu, operasyon yöneticileri ve<br />
çalışanların katılımı ile Ataşehir’de gerçekleştirildi.<br />
bp Express marketleri içerisindeki WBC’ler<br />
ziyaretçilerine taze demlenmiş çaydan sıcak simit,<br />
börek, kek ve soğuk sandviçlere uzanan çeşitlilikte<br />
geleneksel Türk lezzetlerinden döner, kavurma<br />
kaşar, bazlama kaşar, Ayvalık tostu gibi ürünlere<br />
gün boyu kesintisiz hizmet veriyor. WBC’lerde ayrıca<br />
dünyaca ünlü Wild Bean Coffee güvencesi ile yüzde<br />
100 Arabica kahve çekirdeklerden üretilen pek çok<br />
farklı çeşitte doyumsuz kahve lezzetleri bulunuyor.<br />
WBC’ler misafirlerine doyurucu bir kahvaltıdan öğle<br />
ve akşam yemeklerine, tatlı ve atıştırmalıklardan<br />
taze kahve çeşitlerini 7/24 hizmet sunuyor. bp<br />
Türkiye Franchise Kanalı ve Akaryakıt Dışı Gelirler<br />
Müdürü Arda Uncu açılışla ilgili olarak, “bp Express<br />
ve WBC konseptli istasyonlarımızla, bayilerimizin de<br />
desteği ile bugün 27 ile ulaşmış durumdayız. Odaklı<br />
ve planlı bir stratejiyle süren WBC açılışlarında<br />
<strong>2022</strong>’de yıl sonuna kadar 30 ilde 125’ün üzerinde<br />
istasyona ulaşmayı hedefliyoruz.” dedi.<br />
Yeni lezzet ve eğlence adresi<br />
Graffittication bar<br />
Şehrin ihtiyaç duyduğu yepyeni eğlence<br />
ve lezzet adresi Graffittication Bar,<br />
Uluslararası otel zinciri Marriott<br />
International grubunun otellerinden<br />
Sheraton Istanbul City Center’da açılan<br />
Graffittication Bar’ın dünyasının odağı,<br />
konfor, eğlence, dinamizm, ulaşılabilirlik,<br />
güven, misafirperverlik, merkezi, şehirli,<br />
sürprizli, heyecan, enerji, seçkinlik, ayrıcalık<br />
ve lezzet üzerine kurulu. DJ ve canlı<br />
müzik performanslarının yanı sıra birçok<br />
etkinliği içeren eğlence anlayışı, imza<br />
yiyecekleri ve içecekleri, Piyalepaşa’daki<br />
konum avantajı ile şehrin yeni ve gözde<br />
sosyalleşme mekanı tam da instagramlık<br />
denilen tasarımıyla da akıllarda yer ediyor.<br />
Merkezinde bar olan mekan, oldukça<br />
enerjik bir konsepte ve mimariye sahip.<br />
Mobilyalar ve dekoratif unsuların hepsinde<br />
pop art ve modern çizgiler hakim… Saat<br />
15.00’da kapılarını açan mekan 01.00’a kadar<br />
misafirlerini ağırlıyor. Kapalı ve açık alanı bulunan<br />
mekanın iç kısmı 107 kişilik, dış tarafı ise 30 kişilik<br />
kapasitede. Mekan, saat 15.00’dan 01.00’a kadar her<br />
öğüne uygun yiyeceklerin yer aldığı iştah kabartan<br />
bir yemek menüsüne sahip. Mutfak anlayışı<br />
uluslararası sokak lezzetleri üzerine kurulu olan<br />
Graffittication Bar’da tacolar, burgerlar, kızarmış<br />
tavuklar, köfteler ve sosisler gibi dünyanın birçok<br />
yerinden ikonik sokak lezzetleri servis ediliyor.
96<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
yeni mekanlar<br />
Kokteyl, tapas ve müziğin<br />
Cunda’da yeni adresi<br />
La Fuga<br />
Doğal güzellikleri, masmavi denizi ve gastronomi<br />
birikimiyle gelenleri cezbeden Cunda’da temmuz<br />
ayı içerisinde açılan La Fuga, adaya yepyeni bir<br />
soluk getiriyor. La Fuga, kokteyl bar konseptiyle<br />
misafirlerine; iyi kokteyl, iyi yemek ve iyi müzik<br />
üçlüsünü bir arada sunuyor.<br />
Cunda merkezde açılan La Fuga; tapas & kokteyl<br />
menüsü, hizmet kalitesi ve eğlence anlayışıyla adaya<br />
yeni bir soluk katıyor. Cunda’da gastronomi deneyimi<br />
için akla ilk gelen mekânlardan L’Arancia’nın kurucu<br />
ortakları tarafından açılan La Fuga, yerel malzemeler<br />
ile hazırlanmış tapas ve kokteyl menüleri ve haftanın<br />
her günü DJ ve belirli günlerdeki canlı müzik<br />
performansları ile bölgenin gastronomi çıtasını ve<br />
eğlence kalitesini yukarıya taşıyor.<br />
Şef Gökhan Çatmaz’ın mutfak danışmanlığını<br />
üstlendiği mekan; profesyonel mutfağı, deneyimli<br />
mutfak ekibi ile menüde yerel malzeme kullanımına<br />
önem veriyor. La Fuga, İspanyol mutfağının ayrılmaz<br />
parçası tapas kültürünü yerel malzemeler ile<br />
harmanlayarak menüsüne taşıyor. Saat 18:00 itibariyle<br />
günün dinginliğini iyi müziğin ritmiyle eğlenceye<br />
çeviren La Fuga, tapas menüsü ile misafirlerine<br />
lezzet ve eğlence odaklı bir deneyim yaşatıyor. Klasik<br />
tapas lezzetlerinin yerel ürünlerle buluştuğu menü<br />
farklı damak zevklerine göre tasarlanmış. Kokteyl<br />
bar konseptiyle misafirlerini karşılayan mekanın çıkış<br />
noktası lezzetli kokteyllere eşlik edecek iyi bir mutfak<br />
ve eğlence konsepti. Sıcak yaz akşamlarına alanında<br />
uzman barmenlerinin hazırladığı kokteylleri ile eşlik<br />
eden mekan, kokteyllerinde de yerel ürün kullanımına<br />
önem veriyor.<br />
Kocatepe Coffee 1919<br />
Kastamonu şubesi kapılarını açtı<br />
Tapas lezzetleriyle<br />
tarihe yolculuk<br />
Ruins Bodrum<br />
Kocatepe Coffee 1919 markasının Kastamonu şubesi, 6 Ağustos <strong>2022</strong> tarihinde<br />
kapılarını açtı. Barutçuoğlu AVM’nin karşı caddesinde hizmete giren Kocatepe<br />
Coffee 1919, Caner Çaycı, Dilaver Barut, Feyyaz Pattabanoğlu ve Cenk Cevheroğlu<br />
ortaklığında Kastamonu’ya kazandırıldı. Şehrin merkezinde “take away” konseptiyle<br />
bir ilke imza atan işletme, 400 metrekare giriş ve 350 metrekare üst katı ile<br />
misafirlerine hizmet veriyor. Günlük ve taze ürünlerin bulunduğu işletme; eşsiz<br />
tatlı grubu, sandviçleri, Türk kahvesi ve dünya kahve çeşitleri ile çikolatalardan<br />
oluşan zengin bir menüye sahip. Mekanda, özellikle San Sebastian Cheesecake’nin<br />
müdavimleri oluşmaya başladı bile. Örneği ve rakibi olmayan Türk markası olan<br />
işletme, bir kahve mekanından çok daha fazlasını ve tüm yelpazeyi bünyesinde<br />
barındırıyor. Zengin içecek çeşitleri, unlu mamulleri, taze pastaları, çikolataları,<br />
sandviç çeşitleri ve uygun fiyat politikasıyla, Kastamonuluların ve şehri ziyaret eden<br />
turistlerin uğrak yeri olmaya devam ediyor.<br />
Eğlencesi, sanat etkinlikleri, konuklarını tarih yolculuğunda<br />
hissettiren otantik atmosferi ile Ruins Bodrum, Akdeniz ve<br />
İspanyol tapas lezzetleriyle adından söz ettiriyor.<br />
İspanya'nın eski ve yeni gelenekleri birleştirerek oluşturduğu<br />
karma lezzetlerinden ilham alan mekan, meze ve kanepe<br />
olarak adlandırılan, günün her saatinde atıştırmalık olarak<br />
tüketilebilen ve sınırsız çeşitte, sıcak veya soğuk olarak servis<br />
edilen tapas menüsü ile dikkat çekiyor. Şef Kubilay Yıldırım<br />
imzalı soğuk badem kreması eşliğinde Asparagus, limon ve<br />
zeytinyağı asidiyle pişirilen çiğ balık Ceviche, baharatlı patates<br />
anlamına gelen Patatas Bravas, domates soslu ispanyol köfte<br />
topları gibi soğuk ve sıcak tapaslar başta olmak üzere, Ruins<br />
Bodrum'un kendine özgü kuru incirli dana bacon marmelattan<br />
yapılan ve üzerine toz antep fıstığı serpilerek servis edilen<br />
Humus Profiterol, adeta damaklarda lezzet şöleni yaşatıyor.
98<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gustonun yorumu<br />
Gusto-Akademisyen<br />
Reha Tartıcı<br />
NICE DINING<br />
ANLAYIŞINA FARKLI<br />
BIR BAKIŞ AÇISI<br />
ZAXI<br />
Hilton Istanbul Maslak bünyesinde yer alan ve<br />
‘Şehrin En İyi Otel Restoranı’ ödülüne sahip Zaxi<br />
İstanbul tadı damaklarda kalacak birbirinden<br />
özel lezzete ev sahipliği yapıyor. Nice dining<br />
anlayışına farklı bir bakış açısı getiren Zaxi’nin<br />
dekorasyonunda modern çizgiler hakim. Yüksek<br />
tavan oldukça ferah bir ortam oluşturmuş.<br />
Açıldığı günden beri ödüllü şef Arif Kemal<br />
Doğan ve ekibinin lezzetlerine ev sahipliği<br />
yapan mekanın “Yaz Menüsü” soğuk ve sıcak<br />
başlangıçlardan mevsime uygun yeşilliklerle<br />
hazırlanan çeşit çeşit salatalara, pizzalardan<br />
hamburgerlere, makarnalardan et, tavuk ve balık<br />
yemeklerine kadar birbirinden enfes lezzetlerle<br />
dopdolu. Menüye bu yaza özel olarak eklenen<br />
lezzetler arasında yer alan manda sütünden<br />
“Burrata”, hindistan cevizi sütü ile marine edilmiş<br />
levrek parçalarıyla servis edilen “Levrek Crudo”,<br />
“Bresaola”, “Lazanya” ve “Deniz Mahsullü<br />
Risotto”nun tatlarıyla olduğu kadar sunumlarıyla<br />
da dikkatimi çektiğini söylemeliyim. Ama zencefil<br />
ile sotelenmiş ıspanak, parizyen patates, kapari<br />
ve limon sosu ile hazırlanan “Poşe Levrek Fileto”<br />
ve Osmanlı'dan günümüze kadar ulaşan su<br />
muhallebisi “Helatiye”nin mutlaka denemesi<br />
gerekenler listemin ilk iki sırasında yer aldığını<br />
da özellikle belirtmek istiyorum.<br />
Keyifli ve lezzetli<br />
buluşmaların adresi<br />
OLIGARK İSTANBUL<br />
İstanbul’da güzel bir mekanda nefes almak, günbatımına karşı bir<br />
şeyler yiyip içmek birkaç saatliğine de olsa şehrin karmaşasından<br />
uzaklaştırıyor. İstanbul’un en büyük eğlence ve etkinlik mekanı Oligark<br />
İstanbul, denize sıfır konumu ile özlenen yaz akşamlarını yaşamanız için<br />
ideal. Kuruçeşme’de Halide Hanım Korusu’nun hemen yanı başında yer<br />
alan Oligark’ın Boğaz’ı kucaklayan manzarası eşliğinde önce Lounge<br />
Bar’da özel reçetelerle hazırlanmış kokteyllerden biri ile geceye<br />
başlamanızı öneririm. Oligark İstanbul’un uluslararası mutfakların<br />
önde gelen lezzetlerinden oluşan menüsü oldukça geniş. Executive<br />
Chef Şaban Gülmez imzası taşıyan menü, her yaşa ve zevke hitap<br />
edecek şekilde dizayn edilmiş. Oligark’ın menüsündeki favorilerime<br />
gelince... Yaban turp kreması ve kırmızı havyar ile servis edilen “Ev<br />
Yapımı Tütsülü Somon”, mercimek fava ile servis edilen “Izgara Ahtapot<br />
Bacağı” ve porçini mantarlı risotto ile servis edilen “Izgara Süt Danası<br />
Madalyonları”nın öne çıktığını belirtmeden geçemeyeceğim. Muhteşem<br />
Boğaz manzarası ile özel lezzetleri birleştirerek keyifli bir akşam<br />
yaşamak isteyenlere Oligark İstanbul’u öneriyorum.<br />
GALATAPORT’UN YENI GÖZDESI<br />
Kitten Delicatessen & Bistro<br />
İstanbul’un yeni gastronomi merkezi Galataport bünyesine kattığı<br />
markalarla çekim merkezi olmaya devam ediyor. Kitten Delicatessen<br />
& Bistro da bunların en yenilerinden. Şık dekorasyonu ve samimi<br />
ortamı ile dikkat çeken Kitten sıra dışı sunumlarıyla Galataport’a<br />
farklı bir soluk getirmiş. Sempatik mekan iki başarılı girişimci Damla<br />
Güreralp ve Burak Bağtaş’ın imzasını taşıyor. Kitten’da kahvaltı<br />
seçenekleriyle başladığınız güne noktayı başarılı mixologistlerin<br />
özel reçetelerle hazırladıkları kokteyllerle koyabilirsiniz. Kitten’ın<br />
menüsüne gelince... Menü, selektif ve rafine lezzetlerden oluşuyor.<br />
Mutfak Şefi Bülent Tufan ve ekibi yönetiminde hazırlanan menüde<br />
leziz şarküteri ürünleri, ekşi mayalı lezzetler, pizza ve salata<br />
seçenekleri öne çıkıyor. Pizzalara ayrı bir parantez açmam lazım.<br />
İki farklı un kullanılan pizza hamuru oldukça dengeli. Mideyi hiç<br />
rahatsız etmiyor. “5 Peynirli” ve “3 Mantarlı” pizzaların benim<br />
favorilerim olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Menüde yer<br />
alan tatlılar da baş döndürücü. Seçenekler arasında yer alan<br />
Brownie, San Sebastian, Tiramisu oldukça başarılı olsa da New York<br />
Lotus Cheesecake bence efsane. Kitten’a uğradığınızda mutlaka<br />
denemelisiniz.
100<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
gustonun yorumu<br />
SAĞLIKLI<br />
VE DOĞAL<br />
LEZZETLERIN<br />
ADRESI<br />
HAPPY NEST<br />
TARIHIN GÖLGESINDE BIR<br />
GASTRONOMI YOLCULUĞU<br />
GÜNEY RESTAURANT<br />
İstanbul Beyoğlu’nun en özel yerlerinden<br />
birinde Tarihi Galata Kulesi’nin yanı<br />
başındaki meydanda yer alan Güney<br />
<strong>Restaurant</strong>, 1964 yılından beri değişmeyen<br />
kalitesiyle fark ortaya koyuyor. Mekanda<br />
gün, kahvaltı ile başlayıp bistro olarak<br />
devam ediyor. Menü oldukça geniş ve<br />
zengin. Burası hem nefes almak hem tarihi<br />
hissetmek hem de damağınızı şenlendirmek<br />
için biçilmiş kaftan. Dediğim gibi günün<br />
her saati sizi mutlu edebilecek seçenekler<br />
menüde mevcut.<br />
İsterseniz güne mükemmel bir<br />
kahvaltıyla başlayabilirsiniz. İsterseniz<br />
öğle saatlerinde bir esnaf lokantasını<br />
aratamayan menüsüyle Türk ve Anadolu<br />
mutfağının eşsiz lezzetleriyle kendinize bir<br />
ziyafet çekebilirsiniz. İsterseniz de günün<br />
yorgunluğunu ferahlatıcı kokteyller ile<br />
attıktan sonra, Galata’nın ışıklarına karşı<br />
SIRA DIŞI SOKAK<br />
LEZZETLERI<br />
ARAYANLARA<br />
RUB İSTANBUL<br />
Sıra dışı sokak lezzetleriyle dikkatimi çeken<br />
RUB İstanbul, Bağdat Caddesi’nin çok<br />
da göz önünde olmayan mekanlarından.<br />
Marmaray Suadiye İstasyonunun hemen yanı<br />
başında Cadde’ye birkaç adım mesafede. Şef<br />
Hakan Özfırıncı’nın yorumladığı burger ve<br />
sandviç çeşitleriyle fark oluşturuyor. Çeşit<br />
deyince aklınıza onlarca çeşit gelmesin.<br />
Yan ürünlerle birlikte tüm menü toplam<br />
20 üründen oluşuyor. Sadece Rub’a özel<br />
lezzetlerden oluşan menü çok doğru bir<br />
yaklaşım. Pastrami ve Corned Beef çeşitleri<br />
keyifli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Türk<br />
Mutfağı başta olmak üzere uluslararası<br />
mutfakların öne çıkan lezzetlerine de<br />
menüsünde yer veren mekanda Ege’den<br />
gelen özel zeytinyağlarla hazırlanan<br />
mezeleri özellikle denemenizi öneririm. 7<br />
yıldır Güney <strong>Restaurant</strong>’ın mutfağını yöneten<br />
Şef İsmail Erol Tavukçuoğlu oldukça<br />
deneyimli bir isim. Her daim menüyü<br />
mevsimsel ürünlerle yeniliyor. Mutfağına<br />
doğal olmayan hiçbir ürünü sokmuyor.<br />
Güney’in zengin menüsünde otlu peynirli<br />
köz patlıcan, sıcak humus, tavuk külbastı,<br />
beyti sarma kebap, taş fırında kuzu saç<br />
kebap, Belçika usulü midye ve tereyağında<br />
bonfile gözüme ilk çarpan seçenekler oldu.<br />
Şehrin en mistik noktalarından birinde<br />
tarih ile iç içe keyifli zaman geçirerek,<br />
kendini ödüllendirmek isteyenler için Güney<br />
<strong>Restaurant</strong> ideal tercih.<br />
gerçekten çok lezzetli. 7 gün marine<br />
edilip, 12 saat tütsülendikten sonra servise<br />
hazırlanan “Pastrami” ile yine 7 gün marine<br />
edilip 8 saat fırında pişirilen “Corned Beef”in<br />
kendi ürettikleri ekmeklerle birleşimi<br />
gerçekten büyüleyici. Burger çeşitleri ile<br />
kokoreçte iddialı olduklarını da belirtmekte<br />
yarar var. Sıra dışı sokak lezzetleri<br />
arayanlara şiddetle öneriyorum. Sıra dışı<br />
sokak lezzetlerinin izini sürmeye devam<br />
ediyorum.<br />
Yemyeşil ağaçlar içinde bir bahçe düşünün<br />
ama o bahçenin en iyi şeyi, o ağaçlar değil<br />
de bünyesindeki kafesi olsun. Etiler’in<br />
kalbindeki Happy Nest’i tarif etmenin en<br />
kısa yolu bu cümle sanırım.<br />
Doğal ve organik beslenmenin en leziz<br />
tatlarını mutfağında bir araya getirmek için<br />
yola çıkan Happy Nest’in mutfağına asla<br />
beyaz un ve şeker girmiyor. Türkiye’nin<br />
dört bir yanından özel olarak seçilerek<br />
getirilen doğal ve organik ürünlerle yiyecek<br />
ve içecekler hazırlanıyor. Etlerini Karadeniz<br />
yaylalarından Karayaka’dan, sütlerini<br />
Kelkit’ten, tereyağını Ardahan Göle’den,<br />
kuru meyvelerini Mut’un yaylalarından,<br />
peynirlerini Kars’ta geleneksel yöntemlerle<br />
üretilen, gezen hayvanların sütlerinin<br />
kullanıldığı, doğal şirden mayası ile<br />
üretilmiş kendine özel tat ve aromalara<br />
sahip olan peynirlerden özenle seçerek<br />
getirtiyorlar. Happy Nest’in mutfağı başarılı<br />
ve eli lezzetli iki genç hanım şefimize<br />
emanet edilmiş. Doğal ve organik olmayan,<br />
katkı maddesi içeren ürünleri kullanmadan<br />
inanılmaz lezzetleri misafirlerine<br />
sunuyorlar. Menüleri oldukça geniş. Bu<br />
arada Happy Nest’in kapısından kimyasal<br />
ürünler ve asitli içeceklerin de giremediğini<br />
belirtmek istiyorum.<br />
Her gün taptaze hazırlanan limonata ile<br />
mutlaka damak tadınıza uygun bir lezzet<br />
bulabileceğiniz Happy Nest, doğal ve sağlıklı<br />
yaşama gönül verenler için ideal bir tercih<br />
olduğunu düşünüyorum.
102<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
horeca teknolojileri<br />
NILÜFER DURUKAL<br />
“HER ŞEY DAHIL SISTEM YERINI YAPAY ZEKA ILE<br />
KIŞIYE ÖZEL TURIZM DÖNEMINE BIRAKIYOR”<br />
Turizmin önemli bir değişimden geçtiğini,<br />
on yıllardır alışageldiğimiz her şey<br />
dahil sistemin yerini butik otelciliğe<br />
bıraktığını vurgulayan Talya Bilişim Yönetici<br />
Ortağı Nilüfer Durukal, "Daha küçük ölçekli,<br />
kişiye özel, farklılaşmış bir hizmet anlayışı<br />
geliyor. Bu sektörün tüm dinamiklerini<br />
etkileyecek bir durum. Her işletmede olduğu<br />
gibi otellerde de üç kavram hala en önemli<br />
konumda: Maliyet Kontrolü, Satış Karlılığı,<br />
Müşteri Memnuniyeti (Tekrar eden Misafir)"<br />
dedi.<br />
Bu noktada teknoloji ve dijital dönüşüm<br />
imdadımıza yetişiyor. Dijital dönüşüm,<br />
ürün ve hizmetin dijital araçlar kullanılarak<br />
üretilmesi anlamını taşıyor. Turizm sektörü<br />
de dijitalleşmeyi doğru okudu ve hızlı şekilde<br />
hayata geçiriyor.<br />
Artık doluluk değil, karlılık ön<br />
planda<br />
"Dijital Değişim ve Dönüşüm" son yıllarda,<br />
turizm sektörünün en yoğunlaştığı konuların<br />
başında geliyor. Burada turizm için hangi<br />
dijital teknolojilerin kullanabileceği önemli<br />
bir nokta. "Web teknolojileri ve bulut<br />
bilişimin sağladığı avantajlarla bilgi işlem<br />
departmanındaki maliyetlerimizi düşürmek<br />
en öncelikli konumuz olmalı" diyen Durukal,<br />
şu bilgileri verdi: "Tüm sistemlerimiz<br />
birbiriyle konuşur durumda olmalı ki veri tek<br />
noktadan girilsin, buna karşılık çok detaylı<br />
ve farklı bakış açıları barındıran raporlar<br />
alabilelim. Yapay zekadan faydalanarak<br />
satışta karlılık sağlayabilelim. Artık doluluk<br />
değil, karlılık ön planda biliyorsunuz. Oteller<br />
yüzde 100 dolu olmak yerine yüzde 90<br />
dolulukla daha yüksek fiyattan satış yapmayı<br />
tercih ediyor. Misafir profili de bu doğrultuda<br />
değişiyor. Artık daha çok para harcayan<br />
bilinçli turist geliyor."<br />
Dijitalleşme turizm sektöründe rezervasyon<br />
öncesi pazarlama faaliyetleri, fiyatlama,<br />
online rezervasyon süreçleri, konaklama<br />
deneyimi, konaklama sonrası CRM ve<br />
müşteri ilişkileri gibi uzun bir iş sürecinin her<br />
anını planlamak, uygulamak ve analiz etmek<br />
için tüm imkanı sunuyor.<br />
“Dijitalleşme en iyi destekçimizdir”<br />
Turistik bir aktivitenin her anının uçtan uca<br />
dijital olarak planlanıp, denetlenebilir olması<br />
"insan hatası" unsurundan arındırılması<br />
anlamına da geliyor. Ancak buradaki<br />
kilit cümle şu: "insan"dan değil, "insan<br />
hatasından" arındırma. Distopik bakış açıları,<br />
makinenin insanın yerini alacağı konusunda<br />
büyük korkular oluşturuyor. Durukal,<br />
bu görüşe katılmadığını şu sözleriyle<br />
vurguladı: "Türkiye turizmi, pandemi, yasal<br />
zorunluluklar, dünya pazarıyla rekabet vb.<br />
gibi nedenlerle her yıl dijitalleşme düzeyini<br />
artırıyor. 10 yıl öncesine göre otellerden<br />
acentelere, restoranlardan eğlence<br />
mekanlarına kadar tüm turizm işletmelerinin<br />
iş yapış şekilleri "çağ değiştirdi". Oysa ufak<br />
bir araştırma ile turizm sektörünün müthiş<br />
bir insan kaynağı arayışı içinde olduğunu fark<br />
edebilirsiniz. Bu durumun pek çok nedeni<br />
var. İster pandemi deyin, ister vizyonsuzluk,<br />
ister ekonomik çıkmazlar. Ama benim<br />
çıkardığım sonuç şu; dijitalleşmenin hız<br />
kazanması, insan kaynağına daha az ihtiyaç<br />
duyulması anlamına gelmiyor, ihtiyacın<br />
"niteliğinin" değişmesi anlamına geliyor. "<br />
Dijital okuryazarlık<br />
Bunu bir örnekle somutlaştıran Durukal,<br />
"Bugün bir kat hizmetleri görevlisi için<br />
işe alım yaparken temel düzeyde "dijital<br />
okuryazarlık" bekleniyor. Bazı kişilere bu<br />
tuhaf gelebilir. Ancak bünyelerinde web<br />
tabanlı dijital iş yönetimi sistemleri kullanan<br />
oteller için bu bir zorunluluk. Çünkü<br />
personelin, kendi cep telefonundan ya da<br />
interneti olan bir cihazdan, odanın temizlik/<br />
kirlilik durumunu, minibar bilgisini, arıza<br />
bildirimlerini gerçekleştirebilmesi, kendine<br />
atanan görevleri takip edebilmesi hatta<br />
yeni iş emirleri oluşturabilmesi bekleniyor.<br />
Aynı durum servis elemanları, teknik servis<br />
çalışanları ve mutfak ekibi için de geçerli.<br />
Dijitalleşmenin çok etkin olduğu rezervasyon<br />
süreçlerinde neden hala "Çağrı Merkezleri"<br />
işletmelerin göz bebeği sizce? Çünkü<br />
turizmin merkezinde insan vardır" dedi.<br />
“Tüm turizm eğitimini güncel<br />
yaklaşım ve teknoloji tabanlı hale<br />
getirmeliyiz”<br />
Durukal'ın aktarımlarına göre, turizmin<br />
geleceğini konuşuyorsak değişen misafir<br />
profilinden bahsetmemiz gerekiyor: yaşlı<br />
turizmi, sağlık turizmi, inanç turizmi, tekil<br />
seyahatler, online’da geçen zaman artıyor;<br />
her geçen gün daha fazla misafir tatilinin tüm<br />
süreçlerini online olarak planlıyor ve satın<br />
alıyor.<br />
Peki sistemlerimiz bu değişime ne kadar<br />
ayak uydurabiliyor? Misafirimizi ne kadar iyi<br />
tanıyoruz, bunu ne kadar hızlı yapabiliyoruz?<br />
Durukal şöyle konuştu: "CRM'in doğum<br />
günü kutlama mesajı göndermek olduğunu<br />
düşünen vizyonsuzluğu hayatımızdan<br />
çıkarmamız gerekiyor. Dijitalleşme,<br />
profesyonel bakış açısını beraberinde<br />
getirmek zorunda. Tüm turizm eğitimini<br />
güncel yaklaşım ve teknoloji tabanlı hale<br />
getirmeliyiz. Bu düşünce tarzının etkilerini<br />
sadece turizm alanında değil, hayatımızın<br />
her anında göreceğimize eminim. Çünkü<br />
doğru eğitilmiş turizmci, sürdürülebilirlik,<br />
yeşil turizm ve hizmet kalitesi kavramlarını<br />
içselleştirerek sektöre giriş yapacak.<br />
Bulunduğu destinasyona ekonomik ve<br />
çevresel katkıları yadsınamaz olacak."<br />
Yapay zeka sayesinde kişiye özel<br />
turizm dönemi<br />
Önümüzdeki süreçte mobil kullanım<br />
oranlarının yüzde 100’e yaklaşacağı<br />
öngörüsünü paylaşan Durukal sözlerini şöyle<br />
tamamladı: “Kişiyi odağına alan çözümlerle,<br />
artırılmış gerçeklik ve giyilebilir teknolojiler<br />
daha ulaşılabilir ve yaygın kullanımda<br />
olacaktır. Bilim-kurgu filmlerindeki<br />
birçok şey gerçekleşirken dijital seyahat<br />
arkadaşınız sayesinde kendinizi şehirdeki<br />
en çok seveceğiniz lokantada bulmanız,<br />
arkadaşınızın sizin yerinize menüdeki<br />
en favori seçenekleri seçmesi, giyilebilir<br />
teknolojilerle dil farkı sorununun ortadan<br />
kalkması muhtemeldir. Yapay zeka sayesinde<br />
kişiye özel turizm döneminden bahsedebiliriz.<br />
Gezimiz bize özel dikilmiş bir elbise gibi<br />
olacak, görmek istediğimiz destinasyonlar,<br />
rezervasyon yapma ve tatilimizi geçirme,<br />
konaklama yöntemimiz tam da bizim<br />
istediğimiz hale gelecektir.”
104<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
horeca technologies<br />
NİLÜFER DURUKAL<br />
“THE ALL-INCLUSIVE SYSTEM LEAVES ITS PLACE TO THE<br />
PRIVATE TOURISM PERIOD WITH ARTIFICIAL INTELLIGENCE”<br />
Nilüfer Durukal, Managing Partner<br />
of Talya Bilişim, expressing<br />
that tourism has undergone a<br />
significant change and that the allinclusive<br />
system that we have been<br />
accustomed to for decades has left its<br />
place to boutique hotel management,<br />
said “A smaller scale, personalized,<br />
differentiated service approach is<br />
coming. This is a situation that will<br />
affect all the dynamics of the sector.<br />
As in every business, three concepts<br />
are still the most important in hotels<br />
like: Cost Control, Sales Profitability,<br />
Customer Satisfaction (Repeating<br />
Guest).” At this point, technology and<br />
digital transformation come to the help<br />
of us. Digital transformation means the<br />
production of products and services using<br />
digital tools. The tourism sector has<br />
also read digitalization correctly and is<br />
implementing it quickly.<br />
Profitability is at the forefront, not<br />
occupancy anymore<br />
“Digital Change and Transformation”<br />
has been one of the most concentrated<br />
topics in the tourism sector in recent<br />
years. Here, an important point is<br />
which digital technologies can be used<br />
for tourism. Reducing our costs in the<br />
information processing department with<br />
the advantages of web technologies<br />
and cloud computing should be our<br />
top priority,” saying Durukal gave the<br />
following information: “All of our systems<br />
should be able to talk to each other so<br />
that data can be entered from a single<br />
point, but we can get very detailed<br />
reports with different perspectives.<br />
We can ensure profitability in sales by<br />
making use of artificial intelligence.<br />
Now you know that profitability is at the<br />
forefront, not occupancy. <strong>Hotel</strong>s prefer<br />
to sell at a higher price with 90 percent<br />
occupancy instead of being 100 percent<br />
full. The profile of their guests is changing<br />
accordingly. Now more conscious tourists<br />
who spend more money are coming.”<br />
Digitalization offers all possibilities<br />
to plan, implement and analyze every<br />
moment of a long business process such<br />
as pre-reservation marketing activities,<br />
pricing, online reservation processes,<br />
accommodation experience, post-stay<br />
CRM and customer relations in the<br />
tourism sector.<br />
“Digitalization is our best<br />
supporter”<br />
That every moment of a touristic activity<br />
is digitally planned and controlled<br />
from end to end also means that it is<br />
refined from ‘human error’ factor. But<br />
the key sentence here is: refining from<br />
‘human error’, not ‘human’. Dystopian<br />
perspectives make great fears that the<br />
machine will replace the human. Durukal<br />
stressed that he did not agree with this<br />
view: “Turkish tourism increases the level<br />
of digitalization every year due to reasons<br />
such as pandemic, legal obligations,<br />
competition with the world market, etc.<br />
Compared to 10 years ago, the way of<br />
doing business of all tourism businesses<br />
from hotels to agencies, restaurants to<br />
entertainment venues ‘stepped into new<br />
age’. However, with a little research,<br />
you can realize that the tourism sector<br />
is in search of a great human resource.<br />
There are many reasons for this situation.<br />
Whether you call it a pandemic, lack of<br />
vision, or economic deadlocks, it is so.<br />
But my conclusion is: The acceleration of<br />
digitalization does not mean that there is<br />
less need for human resources, it means<br />
that the ‘quality’ of the need changes.”<br />
Digital literacy<br />
Durukal, concreting this with an example,<br />
said “Today, while hiring a housekeeper, a<br />
basic level of ‘digital literacy’ is expected.<br />
This may seem strange to some people.<br />
However, this is a must for hotels using<br />
web-based digital business management<br />
systems. Because it is expected that the<br />
personnel will be able to perform the<br />
cleaning/pollution status of the room,<br />
mini-bar information, fault notifications,<br />
follow the tasks assigned to them and<br />
even make new work orders from their<br />
own mobile phone or a device with<br />
internet. The same is valid for service<br />
personnel, technical service workers and<br />
the kitchen team. Why do you think ‘Call<br />
Centers’ are still the apple of the eye<br />
of businesses in reservation processes<br />
where digitalization is very effective? It is<br />
because there is human at the center of<br />
tourism.”<br />
“We must make all tourism<br />
education based on an up-to-date<br />
approach and technology”<br />
According to Durukal's statements, if we<br />
are talking about the future of tourism,<br />
we need to talk about the changing guest<br />
profile: elderly tourism, health tourism,<br />
faith tourism, individual travels, the<br />
time that is spent online is increasing;<br />
more and more guests are planning and<br />
purchasing all processes of their holidays<br />
online.<br />
So how can our systems keep up with<br />
this change? How well do we know our<br />
guest, how fast can we do this? Durukal<br />
said “We need to remove the lack of vision<br />
that thinks CRM is to send a birthday<br />
celebration message from our lives.<br />
Digitization has to bring a professional<br />
perspective. We should make all tourism<br />
education based on up-to-date approach<br />
and technology. I am sure that we will see<br />
the effects of this way of thinking not only<br />
in the field of tourism, but also in every<br />
moment of our lives. Because properly<br />
trained tourism professionals will enter<br />
the sector by internalizing the concepts of<br />
sustainability, green tourism and service<br />
quality. Its economic and environmental<br />
contributions to its destination will be<br />
undeniable.”<br />
Personal tourism period thanks to<br />
artificial intelligence<br />
Durukal, sharing her prediction that<br />
mobile usage rates will approach 100<br />
percent in the coming period, concluded<br />
her words as follows: “With solutions,<br />
focusing on the person, augmented<br />
reality and wearable technologies will<br />
be more accessible and widely used.<br />
While many things in sci-fi movies are<br />
being realized, it is possible that you will<br />
find yourself in your favorite restaurant<br />
in the city thanks to your digital travel<br />
companion, your friend will choose the<br />
most favorite options on the menu for you,<br />
and the language difference problem will<br />
disappear with wearable technologies.<br />
By means of artificial intelligence, we<br />
can talk about the personalized tourism<br />
period. Our trip will be like a dress tailor<br />
made for us, the destinations we want<br />
to see, the way we book and spend our<br />
vacation, the way we stay will be exactly<br />
what we want.”
106<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
Otel<br />
asansörleri<br />
vitrine<br />
çıkıyor<br />
horeca teknolojileri<br />
Alanında dünyanın en canlı ticaret fuarı olan Asansör İstanbul’un Türkiye<br />
Konaklama Sektörü için avantajlı satın alma fırsatları sunacağını vurgulayan<br />
Tarsus Türkiye Genel Müdürü Zekeriya Aytemur; “9-12 Mart tarihlerinde<br />
18. kez kapılarını açacak fuarımıza katılan firmalar, özellikle yaz sezonunda<br />
milyonlarca yerli ve yabancı turistin sıklıkla kullandığı asansörlere dair tüm<br />
yeniliklerini standlarında sergileyecek. Turizm sektöründe faaliyet gösteren<br />
konaklama tesislerinin temsilcileri, ihtiyaç duydukları yeni nesil asansör<br />
teknolojilerini, Asansör İstanbul 2023’de uygun maliyetlerle doğrudan tedarik<br />
edebilecek” dedi. “Yeni Dünya Yeni Fırsatlar” sloganıyla Mart ayında kapılarını<br />
açacak olan Asansör İstanbul 2023’te aralarında Türkiye’nin lider firmaları<br />
ile dünya markalarının da olduğu en az 400 katılımcı, standlarında yeni nesil<br />
asansör teknolojilerini ziyaretçilerle buluşturacak. Tüyap Beylikdüzü’nde<br />
gerçekleşecek fuarda; otel asansörlerinin yanı sıra, konut ve ticari bina<br />
asansörlerinden hastane asansörlerine, ev içi asansör ve kişisel taşıyıcılardan<br />
engelli asansörlerine, oto asansörlerinden yük ve servis asansörlerine kadar<br />
tüm yeni makine, ekipman ve teknolojiler bir arada sergilenecek.<br />
Mitsubishi Heavy’e<br />
üçüncü kez gümüş not<br />
Ecovadis’te üç yıl üst üste gümüş derece<br />
almaya hak kazanan Mitsubishi Heavy,<br />
sürdürülebilir sosyal gelişime katkıda<br />
bulunma arayışında ÇSY (çevresel, sosyal<br />
ve yönetim) yatırımının her alanında<br />
proaktif olarak çeşitli girişimler üstleniyor.<br />
Bu girişimler arasında hem grup<br />
içerisinde hem de müşterinin işyerinde<br />
çevresel yüklerin azaltılması, kadınların<br />
güçlendirilmesinin teşvik edilmesi, sosyal destek faaliyetlerinin<br />
yürütülmesi, kurumsal yönetimin ve bilgilerin ifşa edilmesinin<br />
güçlendirilmesi gibi aksiyonlar yer alıyor. Birleşmiş Milletler<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve diğer küresel sosyal konuları<br />
ele almak için gerçekleştirilen bu derecelendirme, MHI Group'un<br />
Çevre, Çalışma ve İnsan Hakları, Etik ve Sürdürülebilir Satın Alma<br />
olmak üzere dört kriterli kategorisindeki girişimlerine olan yüksek<br />
saygıyı da yansıtıyor. Fransa merkezli uluslararası değerlendirme<br />
kuruluşu EcoVadis, şirketlerin politika ve eylemleriyle birlikte çevre,<br />
çalışma, insan hakları, etik ve sürdürülebilir tedarik konularında<br />
yayımlanmış raporlarını değerlendiriyor. EcoVadis’in benzersiz<br />
KSS değerlendirme yöntemi 198’den fazla tedarik kategorisini, 155<br />
ülkeyi ve 21 KSS göstergesini kapsıyor.<br />
11 yılda<br />
27 kat büyüdü<br />
İklimlendirme sektörünün dünya lideri<br />
Daikin, Türkiye’deki hızlı büyümesini devam<br />
ettiriyor. Temmuz 2011 yılında doğrudan<br />
yatırımcı olarak Türkiye’de faaliyet<br />
göstermeye başlayan ve her yıl çift haneli<br />
büyüme kaydeden Daikin, 2021 mali yılını 5<br />
milyar 500 milyon lira ciro ile kapattı. Daikin<br />
Türkiye CEO’su Hasan Önder, “2021 yılında<br />
pandemiye rağmen ciromuzu 2020 yılına oranla 2 kat artırarak<br />
hedeflerimizin üzerine çıktık ve ihracattan istihdama her<br />
alanda büyüdük. Böylece 2025 yılı hedeflerimize bir adım daha<br />
yaklaştık.” dedi. Önder, bu büyümede kullanıcıların enerji ve<br />
çevre dostu ürünleri tercih etmesi, tasarruf bilincinin gelişmesi<br />
gibi faktörlerin de etkili olduğunu vurguladı. Önder şöyle devam<br />
etti: “2011 yılından bu yana yaklaşık 94 milyon Euro yatırım<br />
yaptığımız üretim tesislerimizde, 2025 stratejik hedeflerimiz<br />
doğrultusunda 80 milyon Euro’luk yatırım yapmayı planlıyoruz.<br />
Yüzde 100 Japon sermayesi ile Türkiye’de olan Daikin, güçlü<br />
Türkiye ekonomisine olan güvenini sürdürmekte ve Türkiye’yi<br />
lojistik üssü olarak konumlandırmaktadır.”<br />
SolarEX İstanbul<br />
15’ncisini düzenleyecek<br />
Elektrik fiyatlarındaki artış, elektrik üretiminde kullanılan güneş<br />
panellerine ilgiyi geçen yıla göre yaklaşık 10 kat artırdı. Türkiye’de<br />
elektrik üretiminde geçtiğimiz yıldaki kapasite artışının yüzde 97’si<br />
yenilenebilir kaynaklardan oluştu. Enerji kriziyle mücadele özellikle<br />
güneş enerjisi gibi çok hızlı uygulanabilen çözümler kullanılmaya<br />
başlandı. Dünyadaki gelişmelerin, yeni teknolojilerin ve güneş enerjisi<br />
çözümlerinin en iyi şekilde sunulduğu Türkiye’deki tek uluslararası<br />
fuar olma özelliği taşıyan SolarEX İstanbul daha temiz ve daha<br />
enerjik bir dünya için 6 - 8 Nisan 2023 tarihlerinde İFM-İstanbul Fuar<br />
Merkezi’nde 15. kez kapılarını açacak. Bu yıl 5 kıtada 97 ülkeden 35<br />
bine yakın ziyaretçiyi ağırlayan fuara Suudi Arabistan, Birleşik Arap<br />
Emirlikleri, Katar, Irak, Yemen, Mısır, Makedonya, Tunus, Sırbistan,<br />
Fas ve Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere 20’ye yakın ülkenin üst<br />
düzey heyetinin katılması bekleniyor. Temiz, yenilenebilir ve sürekli bir<br />
enerji kaynağı olan güneş enerjisinin önemini vurgulayan fuar, çevre<br />
dostu çözümleriyle tüm güneş enerjisi sanayisini bilinçlendirmeyi<br />
hedefliyor.
108<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
horeca teknolojileri<br />
Su ve gaz sızıntılardan<br />
koruyan çözüm<br />
Master Flash<br />
Çukurova Isı, binalarda su ve<br />
gaz sızdırmazlığı sağlayan<br />
Master Flash Çatı Çıkış<br />
Sızdırmazlık Elemanı’yla<br />
yapıları dış etkenlere karşı<br />
koruyarak, güvenli yaşam<br />
alanları sunuyor. Amerikan<br />
Aztec Washer Company<br />
firmasının Türkiye’deki tek yetkili distribütörü olan Çukurova Isı, Master Flash<br />
çatı çıkış sızdırmazlık elemanıyla bina çatılarında ki boru, tel, kablo, profil gibi<br />
malzemelerin montajında yüksek sızdırmazlık sağlıyor. Binaların ve endüstriyel<br />
tesislerin; ısıtma-soğutma ventleri ve çıkış ekipmanlarında elektrik kablosu<br />
giriş noktalarında, güneş enerjisi kolektörü borularında, TV antenlerinde, kat<br />
içinden geçen boru ve direklerde ve paratonerlerde kullanılan Master Flash çatı<br />
çıkış sızdırmazlık elemanı, yapıları, su ve gaz sızıntılarına karşı koruyor. Böylece<br />
hem yapının hem de yapı içi yaşam koşullarının güvenliğini sağlayan çözümler<br />
sunuyor. Binalar ve endüstriyel tesisler için uygun fiziksel ortamı<br />
sağlayan Master Flash çatı çıkış sızdırmazlık elemanı özel<br />
tasarlanan körük ve bükülebilir taban yapısı sayesinde her türlü<br />
yüzey biçimine ve çatı eğimine kolayca uyum sağlıyor. Master<br />
Flash, içinden 3 mm’lik bir kablo geçecek kadar küçük bir kesitten<br />
başlayarak, 724 mm’lik bir baca veya boru geçecek keside kadar<br />
11 farklı boyutta üretiliyor.<br />
Havacılık sektöründe yapay<br />
zeka alanında iş birliği<br />
Dünyanın öncü<br />
havayolu ve seyahat<br />
BT sağlayıcısı<br />
Hitit ile makine<br />
öğrenimi çözümleri<br />
sağlayan TAZI<br />
güçlerini birleştirdi.<br />
İki şirket, havacılık<br />
teknolojilerinin<br />
yapay zeka ile daha<br />
dijital bir yapıya<br />
kavuşması amacıyla<br />
anlaşma imzaladı.<br />
Seyahat sektörünün<br />
son yıllarda özellikle pandeminin de etkisiyle karşı karşıya kaldığı<br />
belirsizliğe bir yanıt niteliği taşıyan bu iş birliği ile yapay zekanın<br />
sektörün dönüşümüne katkı sağlaması amaçlanıyor. Hitit Yönetim<br />
Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Nur Gökman TAZI anlaşması<br />
için şunları söyledi: "Hitit geçtiğimiz yıllarda yapay zekayı yazılım<br />
çözümlerine entegre etmeye başlamıştı. Ekip atama ve tarife planlama<br />
gibi havayollarının operasyonel işleyişinde kullanmaya başladığımız<br />
yapay zeka tabanlı uygulamaları, TAZI iş birliği ile çeşitlendiriyoruz.<br />
Ücretlendirme ve ek hizmetlerin dinamik fiyatlandırılması alanlarında<br />
da yapay zekayı kullanacağız. Önümüzdeki dönemde bu alandaki<br />
yatırımlarımızı daha da arttırarak, hem yazılım çözümlerimizin<br />
teknolojik kapasitesini güçlendirmeyi hem de sektörün ve havayolu<br />
partnerlerimizin gelişimine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.” TAZI AI<br />
Kurucu Ortak ve Genel Müdürü Zehra Çataltepe ise şunları ekledi:<br />
"Beni en çok heyecanlandıran konu, Hitit ile birlikte artık seyahat<br />
sektörüne değer katma gücüne sahip olmamız. Bu iş birliğinin<br />
gelecekte hem Hitit'in hem de bizim uzmanlığımızı besleyeceğine<br />
inanıyorum."<br />
Yüksek teknolojili<br />
merkezi iklimlendirme<br />
çözümleri<br />
Form’un İzmir’de bulunan tesisinde üretilen fancoil ve klima<br />
santralleri, sahip oldukları yüksek verimlilik ve dayanıklılık ile dikkat<br />
çekiyor. Otel, alışveriş merkezi, hastane veya rezidans gibi çok odalı<br />
binalarda tercih edilen Form FCU üniteler, üstün performansları ile<br />
merkezi klima sistemlerinin uygulandığı tüm mekanların ısıtma ve<br />
soğutma ihtiyaçlarına ekonomik çözümler sunuyor. Form fancoiller,<br />
2 -12 kW kapasite ve 220 - 2600 m3/h hava debisi aralığına ek olarak,<br />
2 /4 borulu gizli tavan tipi seçenekleri ile kullanım ve çözüm esnekliği<br />
sağlıyor. Kompakt tasarımıyla her türlü mimariye uyumlu Form<br />
fancoiller, düşük ses seviyesi ve yüksek verimleriyle de yurt içinde ve<br />
yurt dışında çok sayıda otel ve iş merkezinde tercih ediliyor. Antalya<br />
Titanic Otel, Büyük Anadolu Oteli, Basqual Otel, Bağcılar Eğitim<br />
Araştırma Hastanesi, ETİ Gıda Fabrikası, Capitol AVM, Senegal Data<br />
Center gibi pek çok önemli projenin iklimlendirme çözümünde Form<br />
fancoil yer alıyor.
110<br />
hotel restaurant<br />
& hi-tech<br />
ürünler<br />
R32 soğutucu akışkanla birleştirilmiş<br />
VRF ile ilgili 30 patentine<br />
ücretsiz erişim imkânı<br />
Daikin Avrupa, R32<br />
soğutucu akışkanla<br />
birleştirilmiş VRF<br />
sistemleriyle ilgili<br />
30 adet patente tüm<br />
pazarın ücretsiz erişim<br />
sağlayabileceğini ‘R32<br />
Patent Haklarından<br />
Feragat Etme<br />
Taahhüdü’ ile duyurdu.<br />
Patentlere sağlanan<br />
ücretsiz erişimin, VRF sistemlerde yaygın olarak kullanılan<br />
soğutucu R410A’nın yerine daha düşük küresel ısınma etkisine<br />
sahip, tek bileşenli R32 soğutucu akışkanın kullanımını daha da<br />
teşvik etmesi amaçlanıyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Çevre<br />
Araştırma Merkezi Genel Müdürü Martin Dieryckx, "Daikin, çok<br />
çeşitli soğutucu akışkanları kapsamlı bir şekilde değerlendiriyor<br />
ve her uygulama için uygun soğutucu akışkanın seçimini<br />
destekliyor. Bu bağlamda R32 soğutucu akışkanını VRF sistemleri<br />
için en uygun soğutucu akışkan olarak kabul ediyor. R32,<br />
iklimlendirmenin çevresel etkisini azaltmaya yardımcı olabilecek<br />
birçok avantaja sahip olma özelliği taşıyor. Ozon tabakasına zarar<br />
vermeyen bir soğutucu olan R32, geleneksel R410A soğutucu<br />
akışkanın üçte biri olan küresel ısınma potansiyeliyle öne çıkıyor.<br />
Mükemmel bir sistem performansı sağlayan R32, tek bileşenli<br />
bir soğutucu akışkan olması sebebiyle geri kazanılması ve geri<br />
dönüştürülmesi kolaydır. Bu da ek işlenmemiş soğutucu akışkan<br />
üretimi ihtiyacını azaltır.” dedi.<br />
Kurumsal Güvenlik<br />
Kamera ailesini<br />
genişletiyor<br />
TP-Link, geçen yıl satışa sunduğu<br />
VIGI markalı kurumsal güvenlik<br />
çözümleri ailesini genişletiyor.<br />
<strong>Eylül</strong> ayında VIGI’nin yeni tam renkli dış mekan kamerası<br />
da Türkiye’de satışa sunulacak. VIGI C340HPWSM model<br />
adlı kamera bir 4 MP, tam renkli bir ‘bullet’ tipi dış mekan<br />
kamerası. VIGI uygulamasıyla kolayca yönetilen kamera, çok<br />
karanlık ortamlarda dahi 24 saat renkli çekim yapabiliyor.<br />
Dış mekan koşullarına uygun olarak geliştirilen VIGI’nin<br />
yeni kamerası, ayrıca her yere rahat kurulabilmesi için PoE<br />
(Power over Ethernet) desteğine sahip. Bu sayede bir RJ45<br />
kablosu ile kameranın ağa bağlanması yeterli oluyor, ayrıca<br />
bir güç kablosu gerektirmiyor. Yüksek duyarlıklı sensörler<br />
ve dahili spot LED’ler sayesinde her koşulda, zifiri karanlıkta<br />
dahi 24 saat tam renkli çekim yapabilen VIGI C340HPWSM,<br />
işyerlerinin güvenliği için pek çok farklı özellikle de donatılmış<br />
durumda. VIGI’nin yeni dış mekan kamerası, Akıllı Algılama<br />
özelliğine sahip ve biri belirlenen alanlar içine girdiğinde ya<br />
da bir hareket algılandığında kullanıcılara bildirim gönderiyor.<br />
Kurumlar işyerlerinde ihlal edilmesini istemedikleri alanları<br />
kendileri belirleyebiliyorlar.<br />
-15 °C’de yüzde 100<br />
ısıtma kapasitesi<br />
Amerika Birleşik Devletleri<br />
Enerji Bakanlığı'nın<br />
(Department of Energy-<br />
DOE) Yerleşik Soğuk<br />
İklim Isı Pompası<br />
Teknolojisi Yarışması,<br />
daha soğuk iklimler için<br />
yeni nesil ısı pompalarının<br />
geliştirilmesinde<br />
üreticilerin, kamu<br />
hizmetlerinin ve diğer paydaşların iş birliğini teşvik etmek amacıyla<br />
geçtiğimiz yıl başlatıldı. Lennox International, bu çağrıya yanıt vererek<br />
yarışma standartlarını uygun ilk prototipi geliştiren marka unvanına<br />
sahip oldu. ABD Enerji Bakanlığı’nın Yerleşik Soğuk İklim Isı Pompası<br />
Teknolojisi Yarışması, işletmeleri enerji kullanımlarında daha verimli ve<br />
tüketiciler için daha cazip seçenekler sunmaya çağırıyor. Lennox tarafından<br />
geliştirilen prototip, verimliliği ikiye katlayarak -15 °C'de yüzde 100 ısıtma;<br />
-20 °C ve -23 °C’de ise yüzde 70 ila yüzde 80 ısıtma sağlıyor. Lennox'un<br />
prototipinin performansı ve verimliliği, Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı<br />
tarafından doğrulanarak destekleniyor. Ünitenin kış boyunca sahada<br />
uygulandığındaki performans, verimlilik ve konfor özelliklerini test etmek<br />
amacıyla önümüzdeki iki yıl boyunca soğuk iklim bölgelerinde denemelere<br />
tabi tutulacak. Daha sonrasında ise 2024 için dağıtım ve ticarileştirme<br />
planlanıyor.<br />
Mekansal akustiğin estetik çözümü<br />
Cleaneo Akustik Alçıpan<br />
Pozitif, konsantrasyonu<br />
ve verimliliği artıran<br />
mekanlar oluşturmak<br />
için duymanın yanı<br />
sıra hissetmek de<br />
önem taşıyor. Yenilikçi,<br />
fonksiyonel ve estetik<br />
bakış açısı ile üstün<br />
performanslı çözümleri<br />
bir araya getiren Knauf,<br />
konforlu bir mekanın<br />
tasarlanabilmesi<br />
için akustik değerini<br />
Cleaneo Akustik Alçıpan ile sağlıyor. Knauf’un üstün teknolojisi ile<br />
ürettiği Cleaneo, kolay ve pratik uygulanabilme özelliği sayesinde hem<br />
yeni hem de renovasyon projelerinde tavan ve duvar sistemlerinde<br />
yaşam alanlarının akustik konforunu üst düzeye taşıyor. Uygulamanın<br />
yapılacağı yerin mimari akustik taleplerini yerine getirmek amacı ile<br />
yüksek teknolojiyle tasarlanan Cleaneo sayesinde tüm plaka tipleri ile<br />
uygun tavan derinliği ve mineral yün kullanılarak 0,80 aw kadar ses<br />
yutum değeri elde edilebiliyor. Akustik ortamlar oluştururken farklı<br />
perforasyon çeşitleri ile estetik yüzeyler elde etmeyi de mümkün kılan<br />
Cleaneo, özgün tasarımlara imza atmaya katkıda bulunuyor. Ürünün<br />
ortamdaki gürültüyü ve yankıyı kontrol altına alması, dinleyicinin<br />
konsantrasyonunu da olumlu yönde etkiliyor. İçeriğindeki zeolit katkısı<br />
sayesinde çevreye zarar veren bileşenleri ortadan kaldıran Cleaneo,<br />
böylelikle rahatsız eden kötü kokuları da önleyerek ferah ortamlar<br />
sunuyor.