Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
DR. MUHAMMED ŞERAFETTIN KALAY<br />
insana neler kazandırdığına, yokluğunun neler kaybettirdiğine<br />
çok dikkat etmeyiz.<br />
Allah Rasûlü(sav); “Kıyamet gününde mü’min kulun<br />
mizanında güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur.<br />
Allah, rezil, kaba, çirkin ve çirkef tavırlı insanları sevmez,”<br />
buyurur.<br />
Âişe Vâlidemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte<br />
de; “Bir mü’min güzel ahlâkıyla, namaz ve oruca tutkun<br />
olup devamlı ibadet eden insanların derecesine<br />
ulaşır,” buyrulur.<br />
Bunun sebebi ahlâkın bütün hayatımızı kuşatışı,<br />
hayatımızın her nefes alış-verişinde var oluşudur.<br />
İbadetler belli bir zaman çerçevesi ile çerçevelidir.<br />
Güzel ahlâk ise hayatın her anında artık onu taşıyan<br />
kişinin vasfı olarak bulunur ve her an o kişiye ecir<br />
kazandırmaya devam eder.<br />
İşaret ettiğimiz gibi, her gün, -belki bir kaç kere- aynaya<br />
bakıp dış görünüşümüze çeki düzen veriyoruz.<br />
Hiç davranışlarımıza, edep ve terbiyemize, konuşma<br />
üslubumuza, duygu ve düşüncelerimizi dış dünyaya<br />
aksettiriş tarzımıza; bizi gören, bizimle komşuluk, arkadaşlık,<br />
iş arkadaşlığı yapan, yolculuk eden, bizimle<br />
alış-verişte bulunan, sohbet eden insanların gözüyle<br />
bakıyor muyuz? Kendimize bu konuda çeki düzen<br />
veriyor muyuz? Dıştan bakarak kendimizi bütünüyle<br />
değerlendiriyor muyuz?<br />
Ahlâkî açıdan görünüşümüzün, iç dünyamızın dış<br />
dünyaya aksedişinin güzelliği, selim fıtratla uyumluluğu,<br />
kılık kıyafetimizin güzelliği, uyumluluğu kadar<br />
değer taşımıyor, bizi ilgilendirmiyor mu!?<br />
Güzel görünmek için pahalı, markalı elbiseler<br />
alan, dış elbiselerle gömleklerin, kazakların, elbiselerle<br />
ayakkabıların, çorapların, kravatın renk uyumuna<br />
kadar dikkat eden insanları görüyoruz. Hanımlarda<br />
elbiselere, renklere dikkat de yetmiyor, bütüne ziynetler<br />
de ekleniyor, çantaların uyumu hesap ediliyor,<br />
özene bezene giyiniliyor, takınılıyor…<br />
Saçlar taranıyor, elbisenin kıvrık yerleri, görünüşü<br />
zedeleyen yanları düzeltiliyor. Başörtülere şekiller<br />
veriliyor, gerekirse çıkarılıp tekrar tekrar ayarlanıyor.<br />
Yandan, önden bakışlarla ayna karşısında dakikalar<br />
harcanıyor… Kısaca güzel görünüşle, çirkin görünüşler<br />
engellenilmeye çalışılıyor.<br />
Aşırı olmamak şartıyla bunları yadırgamadığımıza<br />
da vurgu yaptık. Bu sözleri de yadırgadığımızı ifade<br />
etmek için dile getirmiyoruz. Dile getirmek istediğimiz<br />
şudur: Acaba kıyafetlerimiz kadar kaba, edep<br />
dışı veya çiğ bir sözün, bencil, yersiz veya hafif bir<br />
davranışın bizi ne kadar çirkin göstereceğine de<br />
dikkat ediyor muyuz? Onların yakışıksızlığı da elbise<br />
yakışıksızlığı kadar dikkatimizi çekiyor mu? Ahlâkımızın<br />
değeri kıyafetimiz kadar yok mu?..<br />
İsterseniz soruyu şöyle soralım: Kaba veya edep<br />
dışı bir söz ve davranışın, yersiz veya hafif bir hareketin<br />
verdiği çirkin görüntü, ceketin yakasının<br />
kalkık, saçlardan bir bölümünün dağınık olmasından,<br />
çorabın renginin elbiseye uymamasından daha mı<br />
önemsizdir?!. Elbisesi güzel olanın çirkin davranışına<br />
dikkat edilmez mi? Güzel görünen ve markalı bir<br />
kravat kabalığı, bencilliği, sinsiliği, hilekârlığı, düzenbazlığı,<br />
kibir ve gururu örter mi?... Yüksek topuklu bir<br />
ayakkabı, boyunuzu yüksek gösterdiği gibi, edep ve<br />
terbiyenizi, insanî değerlerinizi de yüksek gösterir<br />
mi?..<br />
Siz karşınızdaki insanda hangisini görmek istersiniz<br />
veya hangisini daha çirkin görürsünüz?!.<br />
Düşününce şu gerçeği hep teslim ediyoruz: Edep,<br />
terbiye, ahlâk dünyevî hiçbir malla kıyaslanmayacak<br />
kadar güzel ve değerlidirler. Ancak aklı ve insafı olan<br />
herkes tarafından kabul edilen bu gerçek, zihinlerden<br />
asla uzak tutulmamalıdır; kadri bilinmeli, hayata ona<br />
göre yön verilmelidir.<br />
Bu sözlerden sonra dönüp kendi kendimize soruyoruz.<br />
Makyaj bunun neresinde? Bize ne kazandırıyor,<br />
ne kaybettiriyor? Bizi güzel mi gösteriyor, hafif meşrep<br />
veya özentili, şahsiyeti oturaksız mı gösteriyor?..<br />
Bunun cevabını takdirlerinize bırakıyorum.<br />
Makyaj maddelerinin içinde ne var? Tenimize,<br />
sıhhatimize, dinimize, ahlâkımıza ne yönde tesir<br />
ediyor?. Bu da ayrı bir soru.<br />
Kızlarımıza bir soru daha sormak istiyorum:<br />
Siz erkek olsaydınız nasıl biriyle yuva kurmak,<br />
hayatınızı paylaşmak için, yavrularınızın yetişmesi<br />
için, eğer hedefiniz iki cihan saadetini<br />
elde etmek ise bunun için nasıl biriyle evlenmek<br />
isterdiniz?..<br />
Sürmeye gelince, sürme hem caiz, hem de göz<br />
için faydalıdır. Ayette de “ancak kendiliğinden görünenler”<br />
içinde sürme de zikredilir.<br />
Ancak kimsenin sürme sürmediği, gözlerin<br />
sürmeye alışık olmadığı bir ortamda sürme sürmek<br />
ve bu şekilde dolaşmak doğru değildir. Belli oranda<br />
böyle bir davranış kişiyi hafif gösterir. Sırf kadınların<br />
olduğu yerde veya ev ortamında sürülmesinde bir<br />
mani yoktur.<br />
Ruj, hem içindeki maddeler, hem sağlık, oje, hem<br />
tırnak yüzeyini kaplaması, hem sağlık, her ikisi de kullananı<br />
hafifleştirdiği için mahzurludur.<br />
Sentetik saç boyaları da, oje kalınlığında olmasa da<br />
saç yüzeyini kapladığı için mahzurludur. Ümmü Seleme<br />
Validemizin naklettiği kadınların örgülü saçlarını<br />
çözmeme ruhsatı, kadınların örgülü saçıyla sınırlıdır,<br />
hem erkeklerin örgülü saçı buna kıyas edilemeyeceği<br />
gibi, boyaların da kıyası doğru değildir. Nitekim bir<br />
kadının saçı örgülü olmayıp belini geçecek derecede<br />
uzun olsa dibini yıkayarak bırakamaz, gusülde bütününü<br />
yıkamak zorundadır. Aksine fetvalar ihtiyatsızdır…<br />
24