03.04.2017 Views

SAHİCİ KALMAK

aylik_mart_2017

aylik_mart_2017

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

GÜNDEM<br />

Yalnızız ama yakınlıktan<br />

da korkuyoruz. Bir arkadaşlığın<br />

bizden istedikleri<br />

olmaksızın yoldaşlık<br />

duygusu verebilecek teknolojiler<br />

istiyoruz. Siber âlem bir kaçış yeri,<br />

bir inziva mekânı. Orada hakikati<br />

istediğimiz kadar eğip bükebilir,<br />

kendimizi kılıktan kılığa sokabilir<br />

ve denetimi elimizde tutarız. Bedenlerinin<br />

egzersiz, gün ışığı, sağlıklı<br />

gıda ve insani temas ihtiyacını<br />

yok sayan birçok genç, artık hayatlarını<br />

ekran karşısında geçiriyor ve<br />

gerçek dostlukların yerine sanal<br />

olanları koyuyor. Gece yaşayan bu<br />

gençlerin en sevdikleri roman kahramanlarının<br />

vampirler, hayaletler<br />

ve başka gece yaratıkları olmasına<br />

şaşmayalım. Japonya’da hikikimori<br />

olarak bilinen bir durum var:<br />

Ergenler kendi odalarında yıllarca<br />

münzevi yaşıyor, bütün gün bilgisayar<br />

oyunu oynuyor ve sadece kapılarına<br />

kadar getirilen yemek için<br />

mola veriyor. Uzun yıllar sürebilen<br />

bu durum anne babayı âdeta çocuğun<br />

kölesi hâline getiriyor. Onunla<br />

ne iletişim kurabiliyor, ne de onu<br />

dışarı çıkarabiliyorlar. Ekran köleliğinin<br />

ete kemiğe bürünmüş hâli.<br />

Siber âlem pek çok geleneksel sınırı<br />

ters yüz ediyor. İş ve oyun, ciddi<br />

söylem ve eğlence, erişkinlik ve çocukluk,<br />

kamusal ve mahrem arasındaki<br />

sınırlar muğlaklaşıyor. Cep<br />

telefonu aramaları ve sesli mesaj<br />

bildirimleri, her birimizin özel alanına<br />

arsızca giriyor. Duymak istemediğimiz<br />

ses ve kelimeler ruhun<br />

ancak sessizlikle onarılan kuytuluklarına<br />

çarparak uğultuya dönüşüyor.<br />

Kişisel bilgilerimiz sosyal<br />

paylaşım ağlarında teşhir ediliyor.<br />

Narsistik teşhirciliğin teşvik edildiği<br />

bir dünya sahnesi hâline geliyor<br />

internet. Teşhirciliğin diğer ucunda<br />

dikizcilik var. Bir gözetleme<br />

kulesi olarak internet. Çevrimiçi<br />

araştırma zahmetine giren bir kimse,<br />

kolaylıkla her birimiz hakkında<br />

pek çok malumata ulaşabilir. Bu da<br />

giderek görünmez veya namevcut<br />

olmayı zorlaştırıyor.<br />

Neil Postman, Teknopoli adlı kitabında<br />

yeni teknolojik araç gerecin<br />

hayata dair önceliklerimizi değiştireceğini,<br />

kültürün o derin anlamından<br />

koparılarak sadece araçlarla<br />

ilişkilendirileceğini yazmıştı.<br />

Bir tıkla bize bilgi sunan protez<br />

belleğimizin yapı taşlarından biri<br />

‘İnsan meçhulün<br />

kahramanıdır’ demişti<br />

Peyami Safa. Bir<br />

karadelik gibi insanı<br />

öğüten modern<br />

teknolojilere bakınca,<br />

bir kahramanın zafer<br />

çığlıklarından çok,<br />

bir kurbanın iniltileri<br />

duyuluyor.<br />

de Google. Ancak hayatın “google”laştırıldığı<br />

bir zamanda, arama<br />

motoru bizim neyi, ne kadar bilmemize<br />

müsaade ediyorsa o kadarını<br />

biliyoruz. Biz Google’ın müşterileri<br />

değil, ürünleriyiz: Eğilim,<br />

merak ve tercihleri reklam verene<br />

satılan ürünleriz. Biz onu kullandığımızı<br />

sanırken, o bizi kaydeder<br />

ve hakkımızda profil oluşturur.<br />

Biz onun hakkında pek az şey bilsek<br />

de o bizim hakkımızda çok şey<br />

bilir. Bu yönüyle panoptikonu da<br />

aşan bir gözetim mekanizmasıdır.<br />

Başka bir örneği sosyal paylaşım<br />

ağı Facebook üzerinden verebiliriz:<br />

Facebook ütopik bir ihtimali<br />

ayakta tutar. Geçmişte kaybedilen<br />

şimdi bulunacaktır. Bu gezegenin<br />

sakinleri, canları hangi yüzlerini<br />

sunmak istiyorlarsa, dünyaya onu<br />

sunarlar. Bukalemun benlikler.<br />

Facebook giderek bir hafıza silici<br />

olarak işlev gösterir. Sınırsız yüzümüzün<br />

olması, bağlanma gücünde<br />

bir azalmayı ve insan yaşamında<br />

bir daralmayı ifade eder. Sosyal<br />

medyada sahte kimlik ve sınırsız<br />

yüz üretilebilmesi, kişiyi hem kendini<br />

tanımaktan, hem de sosyal<br />

yaşamın içine girebilmekten uzaklaştırır.<br />

Medya doygunluğu çağında<br />

birey hayatını bir bütün olarak<br />

değil, parçalar ve epizotlar toplamı<br />

olarak yaşamaktadır. Tamamlanamayan,<br />

kırık dökük, paramparça<br />

hayatlar.<br />

Teknolojideki değişimler kişiler<br />

arası iletişimin doğasını değiştiriyor,<br />

kendiliğinden gelişen toplumsal<br />

etkileşimler azalırken, elektronik<br />

etkileşimler artıyor. Böylece<br />

kişiler arası iletişim hünerlerimiz<br />

kayıplara karışıyor. Uzlaşma, konuşma<br />

başlatma, beden dilini ve<br />

yüze dair ipuçlarını okuma gibi beceriler<br />

bize yeni dostlar edinmek<br />

ve var olanları derinleştirebilmek<br />

için rehberlik eder. Bunlar öğrenilmediğinde<br />

içine kapanan birey,<br />

sığınak olarak internette teselli arıyor.<br />

Dış dünya, bilgisayar odasına<br />

büzüşüyor. Yüz yüze etkileşimin<br />

azalması empati duygusunu da köreltiyor.<br />

Birinin duygularını incitir<br />

ama tepkisini görmezseniz yaptığınızın<br />

neye yol açtığını anlamaz<br />

ve bunu telafi çabası içine girmezsiniz.<br />

Aşırı internet kullanımıyla<br />

duygusal zekâmız azalıyor ve yüz<br />

ifadelerini anlamakta zorluk yaşayabiliyoruz.<br />

www.diyanetdergi.com<br />

MART 2017 DİYANET AYLIK DERGİ 7

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!