26.10.2018 Views

Medikal Teknik Ekim 2018

Medikal Teknik Ekim 2018

Medikal Teknik Ekim 2018

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TURKISH/ENGLISH<br />

Ek im - October <strong>2018</strong> - I nternational Medical Magazine / w w w.medik altek nik .com.tr


İMTİYAZ SAHİBİ<br />

İstmag Magazin Gazetecilik İç ve<br />

Diş Tic. Ltd. Şti. adına<br />

H. FERRUH IŞIK<br />

GENEL MÜDÜR<br />

MEHMET SÖZTUTAN<br />

mehmet.soztutan@img.com.tr<br />

YAYIN EDİTÖRÜ<br />

Yüksel Ekinci<br />

yuksel.ekinci@img.com.tr<br />

Ali Erdem<br />

ali.erdem@img.com.tr<br />

Prof. Dr. İsmail KAYA<br />

ismail.kaya@gmail.com<br />

Doç. Dr. Mehmet Ali ÖZBUDUN<br />

ozbudun@gmail.com<br />

REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />

RECEP ARSLANTAŞ<br />

recep.arslantas@img.com.tr<br />

SORUMLU MÜDÜR<br />

CÜNEYT AKTÜRK<br />

cuneyt.akturk@img.com.tr<br />

GRAFİK & BASKI<br />

SORUMLUSU<br />

TAYFUN AYDIN<br />

tayfun.aydin@img.com.tr<br />

GRAFİK TASARIM<br />

MİNE ALGÜL<br />

mine.algul@img.com.tr<br />

FOREIGN RELATIONS<br />

İSMAİL ÇAKIR<br />

ismail.cakir@img.com.tr<br />

FİNANS MÜDÜRÜ<br />

MUSTAFA AKTAŞ<br />

muhasebe@img.com.tr<br />

MUHASEBE MÜDÜRÜ<br />

Zekai Turasan<br />

zturasan@img.com.tr<br />

ABONE<br />

NURTEN DEMİR<br />

nurten.demir@img.com.tr<br />

BURSA BÖLGE<br />

ÖMER FARUK GÖRÜN<br />

fgorun@ihlas.net.tr<br />

Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA<br />

Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481<br />

Printing<br />

CTP • BASKI<br />

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.<br />

Merkez Mah. 29 <strong>Ekim</strong> Cad.<br />

İhlas Plaza<br />

No: 11 A/41<br />

Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL<br />

+212 454 30 00<br />

ADRES<br />

Evren Mah. Bahar Cad.<br />

Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4<br />

Güneşli - Bağcılar - İstanbul<br />

Tel.:+90.212 604 50 50<br />

Faks:+90.212 604 50 51<br />

www.medikalteknik.com.tr<br />

e-mail: info@medikalteknik.com.tr<br />

İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinde<br />

yer alan makalelerdeki fikirler<br />

yazarlarına aittir.<br />

Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam<br />

verene aittir. İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinin<br />

bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik<br />

İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak<br />

gösterilmeden yayınlanamaz.


EDİTÖR<br />

Yüksel EKİNCİ<br />

Flaş Etkinlikler...<br />

Dazzling Events...<br />

Yoğun geçen bir yılın ardından,<br />

dönemi tıbbi fuarların en önde gelen<br />

isimlerinden Medica Duesseldorf ile<br />

kapatıyoruz. Daha sonrasında Ocak 2019’da<br />

43.’sü düzenlenecek olan Uluslararası<br />

Sağlık Fuarı ARAB HEALTH Dubai ile açılışı<br />

yapacağız. Hemen ardından ise Avrasya<br />

Bölgesi’nin ve Türkiye’nin medikal alandaki<br />

en önemli buluşma platformu olan EXPOMED<br />

EURASIA Fuarı ile devam ettiriyor olacağız.<br />

Her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da sektör<br />

yetkililerimizi en iyi şekilde temsil etmeye<br />

devam edeceğiz. Ülkece ekonomik olarak<br />

her ne kadar çalkantılı bir dönemden geçmiş<br />

olsak da ihracat konusunda büyük ataklar<br />

yaptığımız bir yıl oldu.<br />

Dergimizin bu ayki içeriğinde, <strong>Ekim</strong> ayı<br />

içerisinde bulunan 11 <strong>Ekim</strong> Dünya Görme<br />

Günü münasebetiyle Türk Oftalmoloji<br />

Derneği (TOD), Altı Nokta Körler Vakfı ve<br />

Bayer’in bir araya gelerek gerçekleştirdikleri<br />

sesli kitaplar projesinin ilk etabında 6 ay<br />

içinde 100 adet sesli kitap seslendirileceğinin<br />

hedeflendiği açıklandı. 18 <strong>Ekim</strong> Dünya<br />

Menopoz Günü münasebetiyle de üç farklı<br />

uzmandan pek çok kadın için tabu olarak<br />

nitelendirilen menopoz dönemi ile ilgili altın<br />

öneriler geldi. 1-31 <strong>Ekim</strong> Meme Kanseri<br />

Bilinçlendirme Ayı olması sebebiyle de meme<br />

kanseri olan hastalarda tümörlü kitlenin<br />

büyümesini engelleyen, medikal onkolojinin<br />

kullanacağı ilk biyobenzer ilacın piyasaya<br />

sunulduğu haberinin müjdesi de gelmiş oldu.<br />

<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Dergisi olarak sağlık alanında<br />

fuarlar ve kongrelerde birlikte önemli işlere<br />

imza attığımız firmalarımızın, her daim<br />

yanında yerimizi alıyor, destekçisi olmaya<br />

devam ediyor olacağız.<br />

After a busy year, we are closing the<br />

period with Medica Duesseldorf, one<br />

of the leading fairs of the medical<br />

industry. Then we will be in Arab Health<br />

Dubai to be held in January 2019. Just then,<br />

we will be in Expomedia Eurasia Fair, the<br />

most important meeting platform in the<br />

medical field in Turkey and Eurasia.<br />

As we do every year, we will continue to<br />

represent the healthcare industry in the<br />

best way in the next year. Even though<br />

we had a turbulent period in terms of the<br />

economy as a country, it was a year when we<br />

had great movements for export more.<br />

We announced that a number of 100 audio<br />

books will be vocalized in six months<br />

within the scope of the first phase of Audio<br />

Books Project which were held by Turkish<br />

Ophthalmological Association (TOA), Six<br />

Dots Foundation for the Blinds and Bayer<br />

in the context of the World Sight Day,<br />

which was on Thursday 11 October <strong>2018</strong>.<br />

On the occasion of the 18th October World<br />

Menopause Day, great recommendations<br />

of the three different experts regarding the<br />

menopausal period, which was described<br />

as taboo for many women, released in our<br />

magazine. We gave to the industry a piece of<br />

good news on the first biosimilar drug to be<br />

used by medical oncology is prevented from<br />

increasing the tumor mass in patients with<br />

breast cancer in consequence of October<br />

1-31 Breast Cancer Awareness Month.As<br />

<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Magazine, we will support<br />

and be with our companies, which we<br />

performed important works together in the<br />

fairs and congresses in the field of health.


8<br />

News<br />

Gen haritalama<br />

testleri ile yeni dönem<br />

A new era with gene<br />

mapping tests<br />

Geçmiş yıllarda bilim<br />

kurgu olarak görülen<br />

kapsamlı gen haritaları,<br />

bugün kanser tedavisi<br />

için dönüşümün anahtarı<br />

konumunda bulunuyor.<br />

Dünyanın öncü kanser<br />

gen haritalama testi<br />

FoundationONE,<br />

kişiselleştirilmiş kanser<br />

tedavisinde hasta ve<br />

hekimlere anlamlı bir yol<br />

haritası sunuyor.<br />

Comprehensive gene maps, seen as science<br />

fiction in the past years, are now the key to<br />

transformation for cancer treatment. The<br />

world’s leading cancer gene mapping test<br />

FoundationONE offers a meaningful road map<br />

to patients and physicians in personalized<br />

cancer treatment.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

9<br />

Yakın bir süre öncesine kadar vücutta ilk kez görüldükleri<br />

yere göre sınıflandırılan kanserler, hastalığın itici gücü olan<br />

gen değişiklikleri keşfedildikçe artık çok daha doğru bir<br />

biçimde kategorize edilebiliyor. Türkiye’de İnfogenetik adı<br />

altında hizmet veren Foundation Medicine’in sunduğu kanser<br />

gen haritalama testlerinden FoundationOne, kanserle ilişkisi<br />

olduğu bilinen 315 farklı gendeki tüm genomik değişiklikleri<br />

tespit edebiliyor. Tümörün, vücudun neresinde bulunduğu<br />

fark etmeksizin yapılabilen bu testler, genetik değişikliklerin<br />

güncel tedaviler ve klinik çalışmalarla eşleştirilmesine<br />

yardımcı olarak hastalar ve hekimlerine kişiselleştirilmiş<br />

kanser tedavi haritası sunuyor.<br />

Kanser artık sadece bir hastalık olarak değil; her biri<br />

kendine has özelliklere ve kendi genetik yapısına sahip<br />

yüzlerce hastalıktan oluşan bir koleksiyon olarak<br />

değerlendiriliyor. Örneğin, 2004 yılına kadar akciğer kanseri, belirli genlerin anormal işlev göstermesi nedeniyle<br />

oluşan tek bir hastalık olarak biliniyordu. Günümüzde akciğer kanserlerinin yüzde 70’inden fazlasının belirli<br />

genlerde meydana gelen değişikliklerden kaynaklandığı tespit edildi. Kanserin aynı organda görülse dahi farklı<br />

olabildiğinin anlaşılmasıyla beraber, yenilikçi tedaviler de kişiye özel çözümlere odaklanmaya başladı. Kişiye özel<br />

tedavi yaklaşımının önemli bir yapı taşı olan hedefe yönelik tedaviler, yalnızca genomik değişimlerden etkilenmiş<br />

olan kanser hücrelerini hedef alıyor. Kansere ilişkin moleküler bilgi hızla artarken, kanserle ilgili verileri toplamak<br />

ve işlemek için yeni yollar bulunmaya devam ediliyor. Foundation Medicine’in kanserde kişiye özel tedaviyi gerçeğe<br />

dönüştürme vizyonuyla geliştirdiği FoundationONE testlerinin sonucunda sunulan kapsamlı raporda önemli<br />

içgörüler yer alıyor. Rapor, hekimlere her hasta için hedefe yönelik tedavi seçeneklerini belirlemede yardımcı<br />

olabilecek ve hastalığın ilerlemesi durumunda gelecekteki hareket yollarını şekillendirmek için tedavi yolculuklarını<br />

haritalandıracak değerli bilgiler sağlıyor.<br />

Until recently, the cancers classified according to where they were first seen in the body can now be categorized much<br />

more accurately as gene changes are discovered that are the driving forces of the disease. FoundationOne which is one<br />

of the gene mapping tests which is launched by Foundation Medicine serving under the name of Infogenetik in Turkey,<br />

can detect all genomic changes in 315 different genes known to be associated with cancer. These tests, regardless of<br />

where the tumour is located in the body, offer a personalized cancer treatment map to patients and physicians by helping<br />

to match genetic changes with current treatments and clinical<br />

trials.Cancer is no longer just a disease; it is considered as a<br />

collection of hundreds of diseases, each with its own characteristics<br />

and its own genetic structure. For example, until 2004, lung cancer<br />

was known as a single disease caused by abnormal functioning<br />

of certain genes. Nowadays, it is detected that more than 70<br />

percent of lung cancers are caused by changes in certain genes.<br />

It is understood that cancer may be different even if seen in the<br />

same organ. With this development, innovative therapies began to<br />

focus on customized solutions. Targeted therapies, an important<br />

component of a personalized treatment approach, target cancer<br />

cells that have only been affected by genomic changes.<br />

Molecular information on cancer is growing rapidly, while new<br />

ways to collect and process cancer-related data continue to<br />

increase accordingly. The vision of Foundation Medicine to make<br />

personalized treatment of cancer a reality has begun to yield<br />

significant results. The comprehensive report, presented as a result<br />

of the FoundationONE tests, contains important insights.<br />

The report provides physicians with valuable information that can<br />

help identify targeted treatment options for each patient and map<br />

treatment journeys to shape future movement paths if the disease<br />

progresses.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


12<br />

Philips ile Dünya Kalp Günü’nde<br />

siz de bir söz verin!<br />

Philips ve Dünya Kalp Federasyonu, Dünya Kalp Günü’nde herkesi, kalp sağlığını<br />

korumak için kişisel bir söz vermeye davet ediyor.<br />

Kalp sözü, kalp sağlığımızda güçlü<br />

bir farklılık oluşturacak küçük<br />

bir hayat tarzı değişikliği olarak<br />

nitelendiriliyor. Örneğin; sağlıklı,<br />

dengeli beslenerek, günde 30 dakika<br />

egzersiz yaparak ya da sigarayı<br />

bırakarak kalp damar hastalığına<br />

yakalanma riski azaltılabiliyor.<br />

Philips Türkiye Kişisel Sağlık Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />

Erken söz vererek sen de kaliteli<br />

yaşa...<br />

Yoğun iş hayatı, stres ve günlük<br />

koşuşturma içerisindeyken hızlı<br />

yemek durumunda kalabiliyoruz. Bu<br />

da zaman zaman kalorisi yüksek,<br />

yağlı, şekerli ve tuzlu yiyecekler<br />

tüketmemize neden olabiliyor.<br />

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine<br />

göre ülkemizde 15 yaş ve üstü<br />

bireylerin yüzde 33,7’si obez olarak<br />

niteleniyor. Türkiye’de her yıl 125 bin<br />

kişi kalp damar hastalığı nedeniyle<br />

hayatını kaybediyor (CVD). Kalp<br />

damar rahatsızlıklarının önemli<br />

bir nedeni de beslenme. Sağlıklı<br />

beslenme kalp hastalıklarına<br />

yakalanma riskini azaltıyor.<br />

Bu yüzden Philips, Dünya Kalp<br />

Günü’nde Dünya Kalp Federasyonu<br />

ile birlikte herkesi kalp sağlığını<br />

korumak için kişisel bir söz vermeye<br />

davet ediyor.<br />

Sağlıklı yemek ve yemek pişirmek,<br />

sağlıklı yaşam alışkanlıklarını<br />

geliştiriyor…<br />

Kalp Sağlığının anahtarlarından<br />

biri de sağlıklı beslenmek... Ancak,<br />

bu sevdiğimiz lezzetli yiyecekleri<br />

yemememiz gerektiği anlamına<br />

gelmiyor. Ev yapımı yiyecekler,<br />

hem besleyici hem de kullandığımız<br />

malzemeleri kontrol edebildiğimiz<br />

için yemeklerin kalitesi bizim<br />

elimizde... ev yapımı yemekler,<br />

aileleri ve insanları bir araya<br />

getirerek ilişkileri geliştirmeye<br />

ve hayat boyu süren sağlıklı<br />

alışkanlıklar oluşturmaya da olanak<br />

tanıyor. Philips Mutfak Aletleri,<br />

evde besleyici ve lezzetli yemekler<br />

hazırlamayı kolaylaştırarak dengeli<br />

beslenmeye yardımcı oluyor. Yapılan<br />

araştırmalara göre tüketicilerin<br />

yüzde 82’sinin kendisine sağlıklı<br />

yemekler hazırlamada yardımcı<br />

olacak bir mutfak aleti satın almak<br />

istediğini gösteriyor . Her üç<br />

yetişkinden ikisi ise günde üç ya<br />

da dört porsiyon meyve ve sebze<br />

tüketmekte zorlanıyor. Philips,<br />

meyve ve sebzelerin dengeli<br />

beslenmenin vazgeçilmez bir parçası<br />

olduğunu biliyor ve her günü sağlıklı<br />

öğünlerle tamamlayabilmeniz için<br />

geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


13<br />

Lezzetli ve sağlıklı yemekleri çok<br />

az yağ kullanarak, hatta hiç yağ<br />

kullanmadan hızlı ve kolay pişirmek<br />

üzere tasarlanan Philips’in yeni<br />

ürünü Airfryer XXL, yiyeceklerin<br />

sahip oldukları fazla yağı da<br />

çıkartarak süzmenize olanak<br />

sağlıyor. Böylelikle çok az veya<br />

hiç yağ kullanımı yapılmadan<br />

hazırlanan yiyecekler, sağlıklı<br />

bir beslenme düzenine geçmeyi<br />

kolaylaştırıyor. Philips Airfryer XXL<br />

ile yapılan yemeklerle kişisel kalp<br />

sözünüzü tutabilir; kalp sağlığınızı<br />

korurken muhteşem lezzetli<br />

kızartmalar hazırlayabilirsiniz.<br />

Kolaylıkla besleyici içecekler<br />

hazırlamaya imkân tanıyan<br />

Yüksek Hızlı Vakumlu Blender,<br />

vakum teknolojisi sayesinde<br />

karıştırma işleminden önce<br />

sürahideki oksijeni emiyor.<br />

Böylece hazırlanan içeceklerde<br />

oksidasyonun önüne geçiyor,<br />

daha uzun süre kalan ve vitamin<br />

değerlerini koruyan antioksidan<br />

smoothie’ler yapılabiliyor.Taze<br />

sıkılmış, bol vitaminli meyve suları<br />

için ise Philips Yavaş Sıkım Meyve<br />

Sıkacağı,yavaş sıkım teknolojisi ile<br />

meyve ve sebzeleri lifleri ile birlikte<br />

sıkarak, içerisinde yer alan A ve C<br />

vitaminlerini korumaya yardımcı<br />

olur.<br />

Philips Kişisel Sağlık İş Birimi<br />

Yöneticisi Roy Jakobs; “Ev yapımı<br />

yemekler ile, daha az yağlı,<br />

sağlıklı ve dengeli beslenme kalp<br />

sağlığının anahtarıdır. Dünya Kalp<br />

Federasyonu’nun <strong>2018</strong> yılındaki<br />

Dünya Sağlık Günü’nde önemi<br />

gittikçe artan bu kalp damar<br />

hastalığı risk faktörü hakkında<br />

farkındalık oluşturmak konusundaki<br />

çabalarına bu yüzden tam destek<br />

veriyoruz” ifadelerini kullandı.<br />

Philips Türkiye Kişisel Sağlık<br />

Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />

ise; Kalp sağlığının öneminin<br />

farkındayız ve yeme - içme<br />

alışkanlıklarımızı sağlıklı<br />

kalplerin sayısını artırmakta en<br />

önemli araç olarak görüyoruz.<br />

Gerçekleştirdiğimiz ‘Türkiye Sağlık<br />

Trendleri Araştırması’na göre Türk<br />

halkının yüzde 78’i mevcut sağlık<br />

durumundan memnun. Ancak<br />

Türkiye’de her yıl yaşanan 300<br />

bin kalp krizi vakasının 125 bini<br />

maalesef ölümle sonuçlanıyor.<br />

Halkımızın yüzde 73’ü kilosundan<br />

memnun. Ancak yüzde 33,7’sinin<br />

ise obez statüsünde olduğunu<br />

görüyoruz. Araştırmamıza göre<br />

sevindirici olan ise ev yemeği,<br />

taze meyve ve sebze tüketmenin<br />

halkımız tarafından sağlıklı yaşamın<br />

bir parçası olarak algılanması…<br />

Halkımızın yüzde 67’si ev yemeğini<br />

tercih ediyor ve yüzde 54’ü her gün<br />

taze meyve/sebze suyu tüketmeye<br />

dikkat ediyor. Biz de bu noktada<br />

lezzetten ödün vermeden, sağlıklı<br />

pişirme ve yeme alışkanlıkları<br />

sağlayan çözümler üretmeye devam<br />

ediyoruz” yorumlarında bulundu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


14<br />

Events<br />

Kitaplar onlar sayesinde görünür olacak!<br />

Books will be visible through them!<br />

Prof. Dr. Osman Şevki Arslan<br />

Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük<br />

Türk Oftalmoloji Derneği (TOD), Altı<br />

Nokta Körler Vakfı ve Bayer bir araya<br />

gelerek; görme engelli bireylerin<br />

bilgiye erişimlerine katkı sağlamak<br />

adına, sesli kitaplar hazırlanması için<br />

yola çıktı.Bayer’in destek olduğu proje<br />

ile Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) üyesi<br />

hekimler, Altı Nokta Körler Vakfı’nın<br />

dijital kütüphanesine bağışlanması<br />

amacıyla sesli kitaplar kaydedecekler.<br />

11 <strong>Ekim</strong> “Dünya Görme Günü”<br />

Tüm dünyanın dikkatini körlük, görme azlığı ve görme<br />

kayıplarının nedenleri üzerine çekmek amacıyla her yıl<br />

<strong>Ekim</strong> ayının ikinci perşembe günü gerçekleşen Dünya<br />

Görme Günü kapsamında, Bayer’in desteğiyle, Türk Oftalmoloji<br />

Derneği (TOD) hekimlerinin sesli kitap kaydetmeleri<br />

için özel olarak hazırlanan web sitesinin de açılışı<br />

gerçekleştirilecek.<br />

Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük, “Hekimler bu<br />

web sitesine kaydolarak, yüklenmiş ı seslendirecek<br />

ve kitaplar düzenlendikten sonra görme engelli bireylerin<br />

kullanımına hazır hale getirilecek. Proje kapsamında ilk<br />

etapta 6 ay içinde 100 adet sesli kitap seslendirilmesi<br />

hedefleniyor. İleriki dönemlerde de projenin devam etmesi<br />

ve bu işbirliğinin sürmesi amaçlanıyor.” dedi.Sebük,<br />

dijital kütüphanede görme engellilerin ihtiyaç duyduğu<br />

her türlü ders notu, yazı, kitap gibi yazılı materyalin<br />

Braille(kabartma) baskısının alınabildiğini, böylece görme<br />

engellilerin okumasına olanak sağlandığını belirtti.<br />

Turkish Society of Ophthalmology (TOD),<br />

Six Dot Blind Foundation and Bayer;<br />

In order to contribute to the access of<br />

individuals with visual disabilities to the<br />

information, set out to prepare audio<br />

books.With the project supported by<br />

Bayer, Turkish Ophthalmology Society<br />

(TOD) members will record audiobooks<br />

in order to be donated to the digital<br />

library of the Six Dots Blind Foundation.<br />

October 11, “World Sight Day”<br />

In order to draw the attention of the whole world on the<br />

causes of blindness, visual impairment and vision loss... In<br />

the context of World Sight Day which is being held on the<br />

second Thursday of October every year, the website will<br />

also be opened with the support of Bayer, specially prepared<br />

for the Turkish Ophthalmology Society (TOD) physicians<br />

to record audio books.<br />

Six Dots Blind Foundation President Oya Sebuk, “Physicians<br />

will first register on this website. Then they will vocalize the<br />

loaded books. After all, books will be ready for the usage<br />

of visually impaired individuals. Within the scope of the<br />

project, 100 audio books will be vocalized within 6 months.<br />

The project is being planned to continue in the future and<br />

to continue this cooperation”, she said.Sebük, in the digital<br />

library, said that the Braille (relief) edition of written materials<br />

such as lecture notes, textbooks and books needed<br />

by the visually impaired can be obtained, thus she said that<br />

visually impaired individuals were allowed to read.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

15<br />

Görme kayıplarının nedenleri gelişmişlik düzeyine göre<br />

değişiyor<br />

Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) Başkanı Prof. Dr. Osman<br />

Şevki Arslan, Dünyadaki en önemli körlük nedenleri ülkelerin<br />

gelişmişlik düzeyine göre değiştiğini belirterek, şöyle devam<br />

etti: “Yaş ilerledikçe göz sağlığı ile ilgili sorunlar giderek artmaktadır,<br />

dünyada yer alan 40 milyona yakın görme engelli<br />

kişinin yüzde 65’inin 50 yaş üzerinde olduğu bildirilmektedir.<br />

Daha çok ileri yaşta görülen ve görme kayıplarına neden<br />

olabilen birtakım göz sağlığı sorunlarının önüne geçmek için<br />

yılda 1 kez göz kontrolü düzenli şekilde yaptırılması gerekmektedir.<br />

Glokom (göz tansiyonu hastalığı), yaşa bağlı maküla<br />

dejeneresansı (sarı nokta hastalığı), katarakt ve diyabetik<br />

retinopati gibi göz rahatsızlıklarında, erken tanı ve tedavi ile<br />

görme kayıplarının önüne geçilebilmektedir”.<br />

Erken evrede belirti vermiyor<br />

Glokom hastalığında görme sinirini oluşturan hücrelerin<br />

yavaş yavaş ölümü söz konusu olduğunu söyleyen Prof. Dr.<br />

Arslan, “Bu nedenle geri dönüşü olmayan bir hastalık olarak<br />

kabul edilen glokom, kalıcı görme kaybına da yol açabilmektedir.<br />

Maküla dejenerasansı ise, 50-60 yaş üzerindeki<br />

kişilerde daha sık görülmektedir. Halk arasında ‘Sarı nokta<br />

hastalığı’ olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonunun<br />

da ilerleyen yaşla artan bir rahatsızlıktır. Katarakt ise, gözdeki<br />

lens bölgesinin esnekliği ve saydamlığı azaldığında, görme<br />

kabiliyetinin de azalmaya başlamasıyla oluşmaktadır” dedi.<br />

Diyabetik Retinopati tedavi edilmezse görme kayıpları ortaya<br />

çıkabiliyor<br />

Prof. Dr. Arslan, dünyada ve Türkiye’de diyabetin görülme<br />

sıklığının artmasıyla birlikte herhangi bir belirti görülmeden<br />

ilerleyebilen, en sonunda şiddetli ve ani görme kaybına<br />

neden olarak körlüğe yol açabilen diyabetik retinopatinin,<br />

körlüğün nedenlerin başında geldiğini belirterek, “Ülkemizin<br />

de içinde bulunduğu gelişmiş ülkelerde en önemli körlük<br />

nedeni, diyabet yani şeker hastalığıdır. Diyabetik retinopati,<br />

kan şekeri yüksek seyreden kontrolsüz diyabetikler arasında<br />

daha sık görülmektedir” diye belirtti.Şeker hastalığına bağlı<br />

olarak gözün arka bölümünde ışığa hassas bir doku olan<br />

retina tabakasının damarlarının etkilenmesiyle ortaya çıkan<br />

diyabetik retinopatinin, diyabetin tek tedavi edilebilir komplikasyonu<br />

olduğunu aktaran Prof. Dr. Arslan, şunları kaydetti:“Zamanında<br />

teşhis ve tedavi ile önüne geçilebilecek olan<br />

diyabetik retinopati, 93 milyondan fazla kişide, yani diyabetli<br />

her üç hastadan en az birinde gelişmektedir. Erken safhada<br />

yakalanan diyabetik retinopati hastalarının tedavileri mümkündür.<br />

Diyabetin sıkı kontrolü, gerektiğinde insüline geçiş,<br />

kan lipid ve kolesterolünün ve diğer dahili problemlerin<br />

kontrol altına alınması, sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini<br />

yavaşlatır ancak durdurmaz. Bu sebeple kan şeker<br />

düzeyleri çok iyi kontrol edilse bile, retina muayeneleri ihmal<br />

edilmemelidir.”<br />

Causes of visual loss vary according to the level of<br />

development<br />

President of Turkish Ophthalmology Association (TOD) Dr<br />

Osman Şevki Arslan, the world’s most important reasons<br />

for blindness indicated according to the level of development<br />

of countries, stating that, said: As age progresses,<br />

eye health problems are increasing and 65 percent of the<br />

40 million visually impaired people in the world are reported<br />

to be over 50 years of age. In order to prevent some<br />

eye health problems, which are mostly seen in old age and<br />

which may cause visual loss, eye control should be done<br />

regularly once a year. In eye diseases such as glaucoma,<br />

age related macular degeneration (yellow spot disease),<br />

cataract and diabetic retinopathy, with the early diagnosis<br />

and treatment, vision loss can be prevented.<br />

No symptoms at early stages<br />

Glaucoma disease, the nerve cells forming the sight nerve<br />

is said to be slowly dying. Dr. Arslan, “Therefore, glaucoma,<br />

which is considered to be an irreversible disease, can<br />

cause permanent loss of vision. Macular degeneration<br />

is seen more frequently in people over 50-60 years of<br />

age. Age-related macular degeneration, also known as<br />

yellow spot disease among the society, is a disease that<br />

increases with age. Cataract, the lens area of the eye and<br />

the transparency of the decreased when the visual acuity<br />

begins to decrease” said.<br />

Visual loss may occur if diabetic retinopathy is not treated<br />

Professor Dr. Arslan, the world and in Turkey with the increasing<br />

incidence of diabetes stated that diabetic retinopathy<br />

which is one of the main reasons of blindness may<br />

progress without any symptoms and eventually lead to<br />

severe and sudden loss of vision. And continued his words<br />

as follows; “The most important reason for blindness in<br />

developed countries, including Turkey, is diabetes at all.<br />

Diabetic retinopathy is more common among uncontrolled<br />

diabetics with high blood sugar levels.”<br />

Depending on diabetes, diabetic retinopathy caused by the<br />

effects of the vessels of the retina layer, a light sensitive<br />

tissue in the posterior part of the eye, said that the only<br />

treatable complication of diabetes. Dr Arslan, said:<br />

“Diabetic retinopathy, which can be prevented by timely<br />

diagnosis and treatment, is developing in at least one of<br />

more than 93 million people, ie, three patients with diabetes.<br />

Treatment of diabetic retinopathy patients in early<br />

stages is possible. Strict control of diabetes, transition to<br />

insulin when necessary, control of blood lipid and cholesterol,<br />

and other internal problems, quitting smoking slows<br />

the progression of the disease but does not stop it. Therefore,<br />

even if blood sugar levels are well controlled, retinal<br />

examinations should not be neglected.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


16<br />

Events<br />

İKMİB, Türk kimya sektörünü<br />

Tahran’da İranlı firmalarla buluşturdu<br />

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından,<br />

23-26 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında Tahran Kimya Sektörel Ticaret Heyeti<br />

düzenlendi.<br />

Ikmib brought Turkish Chemistry<br />

Sector Together with Iranian<br />

Companies in Tehran<br />

Tehran Chemical Sectorial Trade Delegation was organized by Istanbul<br />

Chemicals and Chemical Products Exporters Association (İKMİB) on 23 to 26<br />

September <strong>2018</strong>.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

17<br />

İran’la ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni ortaklıklar<br />

kurularak ihracata katkı oluşturması amacıyla 23-26<br />

Eylül tarihlerinde Tahran’da düzenlenen Tahran Kimya<br />

Sektörel Ticaret Heyeti’ne, kimyanın alt sektörlerinden<br />

medikal, ilaç ve plastik sektörlerinde faaliyet gösteren<br />

Türk firmaları katıldı. Heyet kapsamında firmalar, İran’la<br />

ihracatta istenen belgeler ve izin alım süreci ile ilgili<br />

bilgilerin yanı sıra İran pazarının genel yapısı, fiyat düzeyi<br />

ve satış kanalları hakkında yerinde ve doğru bilgi edinme<br />

imkânı buldular.<br />

8 firmanın katıldığı organizasyonun ilk gününde, eczane<br />

ziyaretleri gerçekleştirerek fiyatlandırma ve prosedürler<br />

hakkında bilgi alan ilaç firmaları piyasadaki ürün<br />

çeşitliliğini görme fırsatı bulurken, plastik sektöründen<br />

katılan firmalar ise önemli üretici ve ithalatçılar ile<br />

görüşerek ürünlerini ve üretime ilişkin çözüm önerilerini<br />

İranlı firmalara gösterme şansı yakaladı. Organizasyonun<br />

ikinci gününde, Türk Ticaret Merkezi’nde Tahran Ticaret<br />

Baş Müşaviri Cengiz Gürsel, Ticaret Müşaviri Abdullah<br />

Oskay ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister’in<br />

katılımıyla gerçekleşen toplantıda firmalara İran’ın<br />

ekonomik durumu, Türkiye ile ticareti, pazar bilgileri<br />

ve ticarette dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında<br />

bilgi verildi. Toplantı sonrası, Türk firmaların potansiyel<br />

alıcılarla bir araya geldikleri 99 ikili iş görüşmesi<br />

gerçekleştirildi.<br />

Türk Ticaret Merkezi’nde Bank Mellat yetkilileri ile<br />

bir araya gelen Türk heyeti arasında, para transferi<br />

konusunda yaşanan sıkıntılar ve bu engelin aşılması ile<br />

iki ülke arasındaki ticaret hacminin artması için neler<br />

yapılabileceği konuları görüşüldü.<br />

Turkish companies operating in the medical,<br />

pharmaceutical and plastic sectors from the subsectors<br />

of chemistry participated in the Tehran<br />

Chemical Sectorial Trade Delegation, which was<br />

held in Tehran on 23-26 September with the aim of<br />

developing trade relations with Iran and contributing<br />

to the export with new partnerships. Within the<br />

Delegation, the companies found the opportunity<br />

to get on-site and exact information about the<br />

documents required and permit process in export<br />

with Iran, the general structure, price level and sales<br />

channels of the Iranian market.<br />

On the first day of the organization where 8<br />

companies participated in, pharmaceutical<br />

companies visited the pharmacies, obtained<br />

information about pricing and procedures and<br />

had the opportunity to see the variety of products<br />

in the market. Also, the companies participating<br />

from the plastics industry found a chance to meet<br />

with important manufacturers and importers and<br />

show their products and solution offers regarding<br />

production to the Iranian companies.In the meeting<br />

held in Turkish Trade Center on the second day of<br />

the organization with the participations of Cengiz<br />

Gürsel-Tehran Commerce Principal Consultant,<br />

Abdullah Oskay- Commerce Counselor and Adil<br />

Pelister-IKMIB Chairman, the companies were<br />

informed of Iran’s economic situations, the trade<br />

with Turkey, market information and the matters to<br />

be paid attention to trade. After meeting, 99 bilateral<br />

meetings were held between Turkish companies and<br />

potential buyers.<br />

In the meeting held between the Turkish delegate<br />

and Bank Mellat Officials at Turkish Trade Center,<br />

the problems encountered during money transfer<br />

and the issues related to overcoming this obstacle<br />

in order to increase trade volume between two<br />

countries were discussed.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


20<br />

Events<br />

3 Tenors of the ear<br />

surgery met at this<br />

event<br />

Kulak cerrahisinin<br />

3 tenoru bu etkinlikte<br />

buluştu<br />

“The National Comprehensive Micro<br />

Ear Surgery” which has been realized<br />

simultaneously for the first time and live in<br />

Turkey, with the national coverage for related<br />

doctors, from three different centres, was held<br />

with the participation of Three Tenors of Otology<br />

Science who are; Prof Dr O. Nuri Özgirgin, Prof<br />

Dr Nazım Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı.<br />

Türkiye’de ilk kez eşzamanlı ve canlı olarak, üç<br />

farklı merkezden ulusal kapsamlı doktorlara yönelik<br />

yapılan “Ulusal Kapsamlı Kulak Mikro cerrahisi”<br />

Otoloji biliminin üç tenoru Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin,<br />

Prof. Dr. Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun Kirazlı ile<br />

gerçekleştirildi.<br />

Prof. Dr. Nuri Özgirgin<br />

İleri anatomi bilgisi ve deneyim<br />

gerektiren kulak mikro cerrahisi,<br />

tıp dünyasında yapılan oldukça<br />

zor olduğu kabul edilen cerrahi<br />

yöntemdir. İşitmemizi sağlayan<br />

kulağımızın içinde dev bir<br />

dünya yatıyor. Özellikle işitme<br />

sorunlarında tercih edilen minik<br />

kamera aracılığı ile yapılan kulak<br />

içi mikro cerrahi, cerrahların ince<br />

meziyetleri ile gelişiyor.<br />

Gerçekleştirdikleri başarılı ameliyat<br />

ile Türk tıp camiasında ontoloji<br />

alanında ses getiren üç duayen<br />

Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin, Prof. Dr.<br />

Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun<br />

Kirazlı, “Ulusal Kapsamlı Kulak<br />

Mikro cerrahisi”nde bir araya<br />

geldi. Prof. Dr. Cem Bilgen’in<br />

rmoderasyonunda, 11 <strong>Ekim</strong><br />

Perşembe günü gerçekleşen<br />

etkinliğe sağlık alanında çalışan<br />

kişiler katıldı.<br />

Ear microsurgery, which requires<br />

advanced anatomy knowledge<br />

and experience, is the surgical<br />

method that is considered to be<br />

quite difficult in the medical world.<br />

A giant world lies in our ears that<br />

let us hear. Endaural or internal<br />

ear microsurgery performed by<br />

tiny camera preferred especially in<br />

hearing problems is being developed<br />

with the subtle merits of surgeons<br />

at all.<br />

With the successful surgery they<br />

carried out, the three leading<br />

competent in the field of ontology in<br />

the Turkish medical community, Prof<br />

Dr O. Nuri Özgirgin, Prof Dr Nazım<br />

Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı,<br />

National Comprehensive Ear Micro<br />

Surgery came together in.<br />

In the moderation of Professor Dr.<br />

Cem Bilgen, people working in the<br />

field of health participated in the<br />

event which took place on Thursday.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

21<br />

Kulak içi mikro cerrahisinin detaylı olarak anlatıldığı etkinlikte; üç farklı şehirde görev yapan uzman doktorlar, aynı<br />

anda gerçekleştirdikleri farklı cerrahi uygulamalarını canlı yayında anlatma imkânı buldular. Binin üzerinde hekim<br />

tarafından izlenen yayında kulak cerrahisi eğitiminde çok önemli olan “hasta üzerinde uygulama teknikleri” tüm<br />

detayları Türkiye genelindeki doktorlarla paylaşıldı.<br />

Kulak mikro cerrahisinin tecrübeli kişiler tarafından yapılmasının önemine değinen Türkiye İş Bankası iştiraki<br />

Bayındır Söğütözü ve İçerenköy Hastaneleri Kulak Burun Boğaz (KBB) Bölüm Başkanlığının yanı sıra Karadeniz<br />

Ülkeleri Otoloji Derneği Başkanlığı, Uluslararası Vertigo Derneği Başkanlığı ve Uluslararası Kulak Cerrahisi<br />

ve Bilim Derneği (Politzer) Yönetim Direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Nuri Özgirgin kulak mikro cerrahisi ile<br />

ilgili şu bilgileri verdi: “Genel olarak dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölümde incelenen kulak, fizyolojik işlevi<br />

bakımından çok komplike bir sistemdir. Kulağın her bölümünün cerrahi çalışma alanı sınırlı olduğu için özel ameliyat<br />

mikroskopları kullanılması şarttır. Bu nedenle de kulak mikro cerrahisi her yerde uygulanamaz.<br />

Bununla birlikte hasta üzerinde uygulama tekniklerinin doğru bilinmesi de kulak cerrahisi eğitiminin en önemli<br />

unsurlarındandır. Yanlış uygulanan cerrahi yöntemler oldukça tehlikeli ve riskli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle şu<br />

an gerçekleştirmiş olduğumuz etkinlik gibi interaktif ve eğitici uygulamaların kulak cerrahisi açısından oldukça etkili<br />

olduğunu düşünüyorum ve çok değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.”<br />

October 11th. In the activity where in-ear micro-surgery is explained in detail; experts from three different cities had<br />

the opportunity to explain the different surgical practices they performed simultaneously. On the broadcast followed<br />

by a thousand physicians, “practice techniques on patients” which is very important in ear surgery were shared with<br />

all its details, with the doctors from all around Turkey.Prof Dr Nuri Özgirgin who conducts the duties of Turkey İs Bank<br />

subsidiary Bayındır Söğütözü and Icerenkoy Hospital Ear, Nose and Throat (ENT) Head of Department as well as the<br />

Black Sea Countries Ontology Society President, International Vertigo Association President and International Ear<br />

Surgery and Science Association (Politzer) Executive Director gave the following information about ear microsurgery:<br />

“In general, the ear, which is examined in 3 parts as outer, middle and inner ear, is a very complicated system in terms<br />

of physiological function. Since surgical field of study is limited in each part of the ear, special surgical microscopes<br />

must be used. Therefore, ear microsurgery cannot be applied anywhere. On the other hand, it is also important to<br />

know the practice techniques on the patient correctly as well. Maybe this is the most important thing in ear surgery<br />

training. Improperly applied surgical methods can lead to very dangerous and risky results. For this reason, I think<br />

that interactive and educational applications such as the activity we have performed at the moment are very effective<br />

in terms of ear surgery and I would like to thank my valuable colleagues.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


24<br />

Bayındır Sağlık Grubu Doktorları<br />

bilgilendiriyor: Menopoz dönemini<br />

keyifli geçirmek sizin elinizde!<br />

Üç farklı uzmandan<br />

menopoz bakışı<br />

Kadınların yaşam döngüsü<br />

içerisinde fizyolojik bir süreç<br />

olarak tanımlanan menopoz<br />

dönemi ortaya çıkan önemli<br />

biyolojik, psikolojik ve sosyal<br />

değişimler nedeniyle aslında<br />

kritik bir geçiş dönemidir. Yaşam<br />

kalitesini düşüren belirtileri nedeni<br />

ile çoğu kadını sosyal hayatından<br />

uzaklaştıran menopoz dönemi<br />

alınacak önlemler ile daha keyifli<br />

geçirilebilir.<br />

Bayındır Health Group Informs<br />

Physicians: It is in your hands to enjoy<br />

the menopause period!<br />

Evaluation of<br />

menopause from three<br />

different experts<br />

Menopause, defined as a<br />

physiological process within women’s<br />

life cycle, is in fact a critical transition<br />

period due to significant biological,<br />

psychological and social changes.<br />

Menopausal period, which removes<br />

most women from their social life<br />

due to the symptoms that decrease<br />

the quality of life, can be spent more<br />

enjoyable with the measures to be<br />

taken<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


25<br />

Gynaecology and Obstetrics Specialist Dr Nilgün<br />

Turhan, Psychiatrist Esra Uğurlu Koçer, Plastic<br />

and Reconstructive Surgery Specialist Dr Hüseyin<br />

Borman; The physicians of Bayındır Health Group<br />

which is a subsidiary of Turkey İş Bank gave<br />

golden recommendations due to menopause that<br />

is still considered taboo for many women within<br />

the scope of October 18, World Menopause Day.<br />

18 <strong>Ekim</strong> Dünya Menopoz Günü kapsamında bilgi<br />

veren Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Sağlık<br />

Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.<br />

Dr. Nilgün Turhan, Psikiyatri Uzmanı Esra Uğurlu<br />

Koçer, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı<br />

Prof. Dr. Hüseyin Borman günümüzde hala pek<br />

çok kadın için tabu olarak nitelendirilen menopoz<br />

dönemi ile ilgili altın önerilerde bulundu:<br />

• Kadın yaşamının yaklaşık üçte birlik süresini<br />

oluşturan menopoz önemli bir geçiş dönemidir.<br />

Kelime anlamı son âdet kanaması olan menopoz,<br />

doğal bir süreç olup yavaş gelişir. Perimenopoz<br />

menopoza geçiş dönemi, postmenopoz ise<br />

menopozdan sonraki dönemdir ve menopoz<br />

şikayetlerinin sona ermesine kadar devam eder.<br />

• Menopoz kadını fiziksel ve ruhsal olarak değişik<br />

derecelerde etkiler. Her kadının menopoz belirtileri<br />

ve etkilenmeleri farklı olabilir, birçok hastalık<br />

menopoz yaş gurubunda çok daha sık görülür.<br />

Yapılan çalışmalarda kadınlarda ortalama menopoz<br />

yaşı 50-52 yaş iken Türkiye’de menopoz yaşı 46,7<br />

yaştır.<br />

• Genetik faktörler menopoza girme yaşında ilk<br />

belirleyici unsur olmasına rağmen; gebelik sayısı,<br />

ilk adet yaşı, geçirilen ameliyatlar, histerektomi<br />

geçirmiş olmak, kemoterapi veya radyoterapi görmüş<br />

olmak, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk,<br />

beslenme, sosyo-ekonomik durum, çalışma durumu,<br />

fiziksel özellikler, alkol-sigara tüketimi gibi faktörler<br />

de rol oynamaktadır.<br />

• Menopause, which constitutes approximately<br />

one third of female life, is an important transition<br />

period. Menopause, which means the last<br />

menstrual bleeding, is a natural process and<br />

develops slowly. Perimenopause is the period of<br />

transition to menopause, postmenopause is the<br />

period after menopause and continues until the<br />

end of menopausal complaints.<br />

• Menopause affects the woman physically and<br />

spiritually to varying degrees. Each woman’s<br />

menopausal symptoms and influences may be<br />

different, many diseases are more common in the<br />

menopausal age group. Studies in the average age<br />

of menopause in women 50-52 years of age when<br />

menopause age in Turkey is 46.7 years old.<br />

• Although genetic factors are the first<br />

determinant of menopause age; factors such as<br />

the number of pregnancies, first menstrual age,<br />

previous operations, hysterectomy, chemotherapy<br />

or radiotherapy, use of birth control pills, race,<br />

nutrition, socio-economic status, working status,<br />

physical characteristics, alcohol-smoking<br />

consumption, etc. also play a role.<br />

Affects the entire system of the body<br />

• In perimenopausal period, menstrual<br />

irregularities, abnormal bleeding, pyrexia, sexual<br />

problems, psychological problems, such as some<br />

problems may be experienced.<br />

• In menopause, in 80% of women in the short<br />

term there may be complaints of sweating, fatigue,<br />

insomnia, depression, stress, anxiety, appetite<br />

changes, nervousness, headache, depression,<br />

restlessness, joint and muscle aches, palpitation<br />

and insomnia.<br />

• In the long term, due to oestrogen deficiency,<br />

vaginal dryness due to vaginal atrophy, pain in the<br />

relationship, bleeding, sexual reluctance, skin<br />

aging, bone loss, increased risk of cardiovascular<br />

diseases are observed.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


26<br />

Vücudun tüm sistemini etkiler<br />

• Perimenopozal dönemde adet düzensizlikleri, normal dışı<br />

kanamalar, ateş basmaları, cinsel problemler, psikolojik sorunlar<br />

gibi bazı sıkıntılar yaşanabilir.<br />

• Menopozda ise kısa dönemde kadınların yaklaşık %80’inde sıcak<br />

basması görülmekle birlikte terleme, yorgunluk, uykusuzluk,<br />

depresyon, stres, anksiyete, iştah değişimleri, sinirlilik, baş ağrısı,<br />

depresyon, huzursuzluk, eklem ve kas ağrıları, çarpıntı hissi ve<br />

uykusuzluk gibi şikayetler de olabilmektedir.<br />

• Uzun dönemde ise daha çok östrojen eksikliği nedeni ile vajinal<br />

atrofiye bağlı vajinal kuruluk, ilişkide ağrı, yanma, kanama,<br />

cinsel isteksizlik, ciltte yaşlanma, kemik erimesi, kalp damar<br />

hastalıkları riskinde artış izlenmektedir.<br />

Kadının altın çağına yaraşır öneriler<br />

• Kontrolleri ihmal etmeyin: Düzenli olarak mamografi, meme<br />

ultrasonu, jinekolojik muayene ve PAP Smear testi, tam kan<br />

sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, TSH gibi sağlık kontrollerinizi<br />

yaptırın.<br />

• Çay – kahve sıcak basmasını arttırır: Menopozla beraber<br />

günlük kalori ihtiyacı azalmaktadır. Kilo dengenizi korumanız<br />

gerekmektedir. Kemik erimesi ve kalp damar hastalıklarına engel<br />

olabilmek için düşük kalorili, düşük kolesterollü, kalsiyumdan<br />

zengin beslenmeye özen gösterin. Yağ (özellikle doymuş yağ)<br />

ve şeker alınımını azaltmak ve diyetteki lif miktarını artırmak<br />

ideal kilonuzu korumanızı sağlar. Tuz ve şeker tüketiminizi<br />

sınırlandırın. Uykusuzluk, sıcak basması ve kemik erimesini<br />

tetikleyebilen çay, kahve, kola, çikolata gibi kafein içeren<br />

gıdalardan uzak durun. Sakinleştirici etkisi olan bitki çayları<br />

içebilirsiniz.<br />

• Kasları ve kalbinizi güçlendirin: Hareketsiz yaşam menopoz<br />

sürecini olumsuz etkilemektedir. Düzenli fiziksel aktivite kemik ve<br />

kasları ve kalbinizi kuvvetlendirir, kemik kaybını yavaşlatır, denge,<br />

esneklik ve çevikliğinizi ve kendinize güveninizi artırır, stresi<br />

azaltır ve sağlıklı bir kiloyu korumada çok önemli rol oynar.<br />

• Şikayetlere karşı hormon tedavisi: Hormon tedavisi sıcak<br />

basmaları, uyku bozuklukları ve menopozla ilgili ruhsal<br />

değişiklikler,vajinal kuruluk, gece terlemeleri, yorgunluk ve<br />

eklem ağrılarını azaltır. Kalın bağırsak kanserinden ölümleri %50<br />

azaltır. 5 yıldan az süreli kullanım meme kanseri riskini artırmaz.<br />

Hormon tedavisinin fayda ve risklerini anladıktan sonra almaya<br />

veya almamaya karar verseniz bile seçiminiz kalıcı olmak zorunda<br />

değildir. Her zaman fikrinizi değiştirebilirsiniz. Bunu yaparken<br />

doktorunuzla birlikte karar vermelisiniz.<br />

• En iyi tedaviyi doktorunuzla görüşün: Menopoz belirtilerini<br />

tedavi etmek için hormon tedavileri dışında alternatif tedaviler de<br />

vardır, size uygunlukları açısından doktorunuzla görüşebilirsiniz.<br />

• Yeni aktivitelere yelken açın: Yaşamınızın bu dönemini en güzel<br />

şekilde yaşamak için planlar yapın, sosyal aktivitelerinizi artırın,<br />

ailenize zaman ayırın, keyif alacağınız aktivitelere katılın ve<br />

doktorunuzla sorunlarınızı konuşmaktan ve gerekirse tıbbi yardım<br />

da almaktan çekinmeyin.<br />

Recommendations for women’s golden age<br />

• Do not neglect the controls: Regularly<br />

check your mammography, breast<br />

ultrasound, gynaecological examination<br />

and PAP Smear, complete blood count,<br />

liver function tests, TSH.<br />

• Tea - coffee increases the hot of<br />

body: Menopause decreases the need<br />

for daily calories. You need to maintain<br />

your weight balance. Take care to eat<br />

low-calorie, low-cholesterol, calciumrich<br />

diet to prevent bone resorption and<br />

cardiovascular diseases. Reducing the<br />

fat (especially saturated fat) and sugar<br />

intake and increasing the amount of fibre<br />

in the diet allow you to maintain your<br />

ideal weight. Limit your intake of salt and<br />

sugar. Stay away from foods containing<br />

caffeine, such as tea, coffee, cola,<br />

chocolate, which can trigger insomnia,<br />

hot flashes and bone resorption. You can<br />

drink herbal teas with a calming effect.<br />

• Strengthen the muscles and your<br />

heart: Immobile life adversely affects<br />

the process of menopause. Regular<br />

physical activity strengthens bones<br />

and muscles and your heart, slows<br />

bone loss, improves balance, flexibility<br />

and agility, increases self-confidence,<br />

reduces stress and plays a crucial role in<br />

maintaining a healthy weight.<br />

• Hormonal Treatment against the<br />

complaints: Hormone treatment reduces<br />

hot flashes, sleep disorders and inner<br />

changes related to menopause, vaginal<br />

dryness, night sweats, fatigue and joint<br />

pain.<br />

• Discuss the best treatment with your<br />

doctor: There are alternative therapies<br />

for treating menopausal symptoms,<br />

except for hormone treatments, so<br />

you can talk to your doctor about your<br />

suitability.<br />

• Set sail for new activities: Plan your<br />

life in the best way possible, increase<br />

your social activities, take time with your<br />

family, take part in the activities you<br />

enjoy and feel free to talk to your doctor<br />

about your problems and get medical<br />

help if necessary.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


27<br />

Hormonal değişimler ruhsal sıkıntılara neden olur<br />

• Menopoz döneminde kadınlarda ruhsal olarak en sık görülen<br />

ve yaşanan belirtiler; özgüven kaybı ve hayattan zevk alamama,<br />

alınganlık, nedensiz ağlamalar, kendini beğenmeme, dikkat ve<br />

konsantrasyon güçlükleri, üzüntü veren hatıraları yeniden hatırlama<br />

ve yaşantılama, uyku döngüsündeki değişikliklerdir. Anksiyete<br />

belirtileri sebepsiz korkular, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk,<br />

panikler ve cinsel istekte azalma olarak tariflenebilir.<br />

• Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri;<br />

menopozun tek başına psikiyatrik bir hastalık sebebi olmadığıdır.<br />

Menopoz döneminde östrojen düzeylerindeki azalma sonucu ruhsal<br />

hayatın olumsuz etkilendiği düşünülmektedir. Hormonal değişiklikler<br />

tek başına psikolojik semptomlardan sorumlu olmamakla birlikte;<br />

bu değişiklikler sonrasında başlayan sıcak basmaları, terleme ve<br />

uyku ritim değişiklikleri kadınların yaşam döngüsünde stresör olarak<br />

rol oynayıp ruhsal durumu olumsuz etkileyebilmektedirler.<br />

• Bunlara ek olarak kadının kişilik ve aile özellikleri (duygu durumu,<br />

sosyalliği, aile yapısı, annelik rolü, çocuklarla ilişki), sosyal,<br />

mesleki ve ekonomik özellikleri (emeklilik, sosyal geri çekilme,<br />

çocukların evlenip aileden ayrılmaları) menopozun bulunduğu<br />

toplum içerisinde algılanma biçimi (geleneksel toplumlarda yaş<br />

arttıkça kadının statüsünün artması, daha sözü dinlenir bir hale<br />

gelmesi, batı toplumlarında yaş alan kadının güzelliğini ve gücünü<br />

kaybetmesi olarak algılanması) gibi pek çok faktör bulunmaktadır.<br />

Ayrıca menopoz döneminde yaşanan önemli yaşam olaylarının da<br />

menopozun psikolojik etkilerini arttırdığı bilinmektedir.<br />

Ruhsal değişimlere karşı meditasyon<br />

• Her kadın bireysel olarak değerlendirilmeli ve kişilik özelliklerine,<br />

yaşam koşullarına, stresör faktörlere, ek hastalıklarına göre<br />

önerilerde bulunulmalıdır. Bu öneriler; özellikle fiziksel<br />

semptomlara yönelik fiziksel aktiviteler, düzenli egzersiz yapılması,<br />

sağlıklı ve uygun beslenme, uyku ve dinlenmeye vakit ayırılması,<br />

yoga, egzersiz, meditasyon, müzik dinleme gibi gevşeme teknikleri,<br />

içe kapanmayı ve sosyal hayattan izolasyonu azaltmak adına farklı<br />

alanlarda meşguliyetler edinmek (kendi-kendine yardım grupları<br />

ve sosyal derneklerde görev alma ve faaliyetlere katılma) şeklinde<br />

sıralanabilir. Ortaya çıkan psikolojik değişiklikler bu öneriler ve<br />

yaşam tarzı değişiklikleri uygulandığında düzene girmiyor ise<br />

mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.<br />

Kemik erimesi vücut dokusunun sarkmasına yol açar<br />

• Yaşla birlikte ve özellikle menopoz sonrası vücutta birçok bölgenin<br />

sarkmalar görülür. Bu durumun nedenlerinde tüm dokularda oluşan<br />

bazı değişikliklerin vardır. Kemik erimesi, doku elastikiyetinin<br />

azalması, yağ dokuda yer yer boşalma ve artışlar, kas dokusu<br />

kayıpları ve yerçekimi bu durumdan sorumlu olan bazılarıdırlar.<br />

•Öncelikle yüz bölgesinde, elmacık kemiği üzerindeki dokuların<br />

gevşemesi, dolgunluğunun azalması ve buna bağlı olarak da<br />

ağız çevresinde derin oluklar oluşabilir. Bu kişilerde dolgu veya<br />

yağ dokusu enjeksiyonuyla deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />

İleri düzeydeki sarkmalarda orta yüz germe ameliyatı<br />

uygulanabilmektedir.<br />

Hormonal changes cause psychological<br />

disorder<br />

• The most frequently seen and experienced<br />

psychologically symptoms in the menopausal<br />

period; loss of self-esteem and inability to enjoy<br />

life, susceptibility, gratuitous crying, dislikes,<br />

attention and concentration difficulties, reremembering<br />

and experiencing bad memories,<br />

changes in the sleep cycle. Anxiety symptoms<br />

may be defined as unreasonable fears, tension,<br />

irritability, restlessness, panic, and reduced sexual<br />

desire.<br />

• One of the most important elements to be<br />

considered here is; menopause alone is not a<br />

cause of psychiatric disease. It is thought that<br />

mental life is affected negatively by the decrease in<br />

estrogen levels during menopause period. Although<br />

hormonal changes alone are not responsible for<br />

psychological symptoms; after these changes, hot<br />

flashes, sweating and sleep rhythm changes can<br />

play a role in the life cycle of women as stressors<br />

and affect the mental state negatively.<br />

• In addition, the personality and family<br />

characteristics of the woman (mood, her sociality,<br />

family structure, motherhood role, relationship<br />

with children), social, professional and economic<br />

characteristics (retirement, social withdrawal,<br />

separation of children from the family) menopause<br />

the perception of the society in which it is<br />

traditional situation. There are many factors such<br />

as increasing the status of women, getting more<br />

promised and perceiving as the loss of women’s<br />

beauty and power in western societies.<br />

• It is also known that significant life events during<br />

menopause period increase the psychological<br />

effects of menopause.<br />

Meditation against spiritual changes<br />

•Each woman should be evaluated individually<br />

and recommendations should be made according<br />

to personality characteristics, living conditions,<br />

stressor factors and comorbidities. These<br />

recommendations can be given as follows; physical<br />

activity for physical symptoms, regular exercise,<br />

healthy and proper nutrition, time for sleep and<br />

rest, relaxation techniques such as yoga, exercise,<br />

meditation, listening to music, In order to reduce<br />

isolation and isolation from social life, occupations<br />

in different fields (self-help groups and taking part<br />

in social associations and taking part in activities).<br />

If these recommendations and lifestyle changes do<br />

not improve when applied, psychological changes<br />

should be evaluated by a psychiatrist.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


28<br />

Kırışıklıklara botoks, sarkmalara germe<br />

operasyonu<br />

• Boyun bölgesinde platismal bantlar ve sarkma<br />

oluşmaktadır. Bu bantların belirginliği botulinum<br />

toksini ile azaltılmaktadır. İleri düzeydeki<br />

sarkmalarda boyun germe ameliyatı kaçınılmazdır<br />

ve çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir.<br />

• Yanak ve çene altı bölgesi sarkmaları ile birlikte<br />

değerlendirildiğinde kulak önü ve arkasında yapılan<br />

ince kesilerle bu deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />

• Alın kırışmakta ve kaşlar göz kapakları üzerine<br />

yığılmaktadırlar. Yine botulinum toksini ile kaş<br />

seviyesi manipülasyonu ve alın kırışıklığı giderilmesi<br />

mümkündür.<br />

• Alın germe ve kaş kaldırma işlemleri saç<br />

içerisinden yapılan kesilerle yapılmaktadır ve saç<br />

içinde saklanmaktadır.<br />

• Göz kapaklarında sarkma ve torbalanma meydana<br />

gelmektedir. Bunlar için de altın standart ameliyat<br />

ile deri fazlasını alarak torbaları düzeltmektir. Göz<br />

kapaklarına yapılan cerrahi girişimler sonrasında<br />

belli belirsiz bir iz kalmaktadır. Bu tür girişimsel<br />

işlemleri tercih etmeyen hastalarda odaklanmış<br />

ultrasonografi veya radyofrekans bazlı bazı<br />

cihazlarla bu deformasyonlar kişiye özgü olarak<br />

uygulanabilmektedir.<br />

Kısa sürede vücudunuz eski formuna kavuşsun<br />

• Memelerde sarkmanın tedavisi meme<br />

dikleştirme ve küçültme ameliyatlarıdır. Bu<br />

ameliyatlar sayesinde hem sarkmış olan memeler<br />

dikleştirilmekte hem de hacim olarak küçültme<br />

yapılabilmektedir. Bu işlemler esnasında memeye<br />

daha diri ve dolgun bir görünüm verebilmekteyiz.<br />

İçi boşalmış ve sarkmış olan memelerde ise<br />

dikleştirme ameliyatı esnasında yağ enjeksiyonu<br />

veya silikon implant yerleştirme yöntemlerinden<br />

birisi kullanılarak hacim kazandırmak mümkün<br />

olmaktadır.<br />

• Karın bölgesindeki sarkma, karın germe ve<br />

liposuction uygulamalarıyla düzeltilmektedir. Karın<br />

duvarındaki gevşeme ve kasların sıkılaştırılması<br />

aynı seansta yapılmaktadır. Bacak üst ve iç<br />

bölgelerindeki yağ birikimi ve sarkma yine bu<br />

bölgede yapılacak olan kasık bölgesine gizlenmiş<br />

kesiler ile yapılmaktadır. Liposuction ile bölgesel<br />

yağ doku artışı düzeltilmektedir.<br />

• Kolların özellikle alt bölgelerindeki sarkma ve<br />

yağ doku artışı yine liposuction ve germe ameliyatı<br />

ile düzeltilmektedir. Kol içi tarafından yapılan<br />

kesiler kolun vücuda temas alanında olduğu için<br />

görünmemektedir.<br />

Bone dissolution leads to sagging of the body tissue<br />

• With aging and especially in the body after menopause, sagging<br />

in many regions are seen. There are some changes that occur<br />

in all tissues in the causes of this condition. Bone resorption,<br />

reduced tissue elasticity, oedema and increase in fat tissue,<br />

muscle tissue loss, and gravity are some of the reasons for this.<br />

• First, in the facial area, the loosening of the tissues on the<br />

cheekbone, the reduction of the fullness and consequently the<br />

deep grooves around the mouth may occur. Deformations are<br />

corrected by filling or adipose tissue injection. Mid-face lifting<br />

surgery can be performed in advanced sagging.<br />

Botox for wrinkles, stretching operation for sagging<br />

•The neck region consists of platismal bands and sagging. The<br />

visibility of these bands is reduced by botulinum toxin. Neck<br />

stretching surgery is inevitable in advanced sagging and very<br />

positive results can be obtained.<br />

• These deformations are reformed with fine incisions made in<br />

front and back of the ear when evaluated along with cheeks and<br />

jaws.<br />

• The forehead is getting wrinkled and the eyebrows are<br />

becoming stacked on the eyelids. Eyebrow level manipulation<br />

and getting rid of forehead wrinkling are possible with botulinum<br />

toxin.<br />

• Forehead stretching and eyebrow lifting are performed with<br />

incisions in hair and hidden among the hair.<br />

• Sagging and bagging occur in the eyelids. For these, the gold<br />

standard is to fix the bagging by taking the excessive skin with<br />

the surgery. There remains an indeterminate trace after surgical<br />

procedures on the eyelids. In patients who do not prefer such<br />

interventional procedures, these deformations can be performed<br />

individually by using focused ultrasound or radiofrequency-based<br />

devices.<br />

Let your body to gain its previous form<br />

•The treatment of sagging in the breasts is breast lifting and<br />

reduction surgery. Thanks to these operations, sagging breasts<br />

can be lifted as well as volume reduction. During these processes<br />

we can give the breast a more alive and plump appearance.<br />

It is possible to give volume by using one of the methods of<br />

oil injection or silicone implant placement during the lifting<br />

operation in the breasts that are hollow and drooping.<br />

•It is reformed with sagging, tummy tuck and liposuction in the<br />

abdomen area. Relaxation of the abdominal wall and tightening<br />

of the muscles are being performed in the same session. Fat<br />

accumulation and sagging in the upper and inner leg of the leg<br />

are also made with incisions hidden in the groin area to be made<br />

in this region. The growth of regional fat tissue is being reformed<br />

by liposuction.<br />

•The sagging and fat tissue increase in the lower parts of the<br />

arms is also reformed by liposuction and stretching. The incisions<br />

made by the interior of the arm do not appear to be in the<br />

contact area of the arm with body.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


30<br />

Events<br />

Kadınlar 35 yaşından itibaren<br />

Meme Kanseri taraması yaptırmalı<br />

Prof. Dr. Cihan Uras<br />

Bu yıl 3.’sü düzenlenen<br />

Uluslararası İstanbul Meme<br />

Kanseri Konferansı’na<br />

(BREASTANBUL <strong>2018</strong>) dünyanın<br />

önde gelen hekimleri katılım<br />

gösterdi. Konferansta meme<br />

kanseri tedavisindeki yeni<br />

gelişmeler paylaşıldı.<br />

İstanbul’da 11-13 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihlerinde<br />

düzenlenen ‘3. Uluslararası İstanbul Meme<br />

Kanseri Konferansı’na (BREASTANBUL<br />

<strong>2018</strong>), dünyanın meme kanseri tanı ve tedavisi<br />

konusunda önde gelen, bilimsel araştırmaları olan<br />

çeşitli branşlardan hekimler katıldı. Prof. Dr. M.<br />

Bahadır Güllüoğlu ve Prof. Dr. Cihan Uras’ın kongre<br />

eş başkanlıklarını yaptığı konferansa, hekimlerin<br />

yanı sıra hemşireler de katıldı.<br />

Meme kanseri tedavisindeki en yeni gelişmelerin<br />

paylaşıldığı konferansta konuşan Prof. Dr. Cihan Uras,<br />

“Meme kanserindeki tanı ve tedavilerin konuşulduğu<br />

Uluslararası Breastanbul Konferansı ilgiyle takip<br />

edildi, Breastanbul markasını artık bütün dünyada<br />

bilinen bir marka haline getirdik. Bu yıl 3.’sü düzenlendi,<br />

geleneksel olarak da her 2 yıl da bir Breastanbul<br />

Meme Kanseri Konferansı’nı gerçekleştiriyoruz. İlk<br />

başladığımızda yabancıların bilmediği bir markayken,<br />

bugün Breastanbul tüm dünyada bilinen bir marka haline<br />

geldi. Bu hem ülkemizdeki meme bilimi adına hem de<br />

ülkemiz adına gerçekten onur verici bir tablo. Bu açıdan<br />

çok mutluyuz. Her yeni toplantımızda katılımın arttığını<br />

görüyoruz. Bu da bizi gururlandırıyor. Bu toplantıya<br />

da yabancı konuklarımızın katılımı oldukça iyiydi. Bu<br />

toplantıyı tercih ediyor olmaları bizi gururlandırdı.<br />

Bu toplantıda meme kanserindeki tanı ve<br />

tedavisindeki bütün yenilikler üç ayrı salonda<br />

konuşuldu. Burada hem meme kanserinin tanı<br />

yöntemleri tartışıldı, hem cerrahi tedavisi<br />

tartışıldı, radyoterapideki yenilikler yine<br />

burada tartışıldı. Birçok konuşmacı buraya<br />

yapmış oldukları çalışmalarını getirdiler.<br />

Dünya’da meme kanserindeki yeniliklerin<br />

sunulduğu Breastanbul’u da dünyada<br />

bilinen, meme kanserinin tanı ve tedavisinde<br />

bütün yeniliklerin tartışıldığı bir marka haline<br />

getirmeyi başarabildik. Bu ülkemiz adına onur<br />

verici bir durum. Özellikle çevre ülkelerdeki<br />

meme biliminde çalışan meslektaşlarımız,<br />

çok daha uzak yere gitmek yerine iki yılda bir<br />

Breastanbul’a gelerek, bu toplantılara katılarak<br />

meme bilimindeki yenilikleri öğrenme fırsatı elde<br />

ediyorlar. Hem de kendi yapmış oldukları çalışmaları<br />

yine bu konferansta sunarak meme bilimine ciddi<br />

katkıda bulunuyorlar. Bu açıdan çok mutluyuz. 2020’de<br />

bu konferansın dördüncüsünü gerçekleştireceğiz. Yine<br />

orada daha fazla ilginin olacağını ümit etmekteyiz” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

31<br />

“Meme kanserinin tedavisinde<br />

birçok yenilik var”<br />

Meme kanserinin kadınlarda en<br />

sık görülen kanser türü olduğunu<br />

belirten Uras, “Bugün ABD’de 8<br />

kadından 1’i, ülkemizde ise 12<br />

kadından 1’i yaşamları boyunca<br />

meme kanserine yakalanma<br />

riskine sahipler. Onun için de<br />

tedavisinde çok ciddi değişimler<br />

ve yenilikler oluyor. Bu toplantıda<br />

göze çarpan önemli yeniliklerden<br />

biri; Japonya’dan gelen Profesör<br />

Fukuma, çok küçük meme<br />

kanserlerinin radyo frekans<br />

yöntemiyle yakılarak tedavi<br />

edilebileceğini anlattı. Yine<br />

Fukuma, endoskopik cerrahi ile<br />

mastektomi ameliyatının nasıl<br />

yapılacağını burada izleyicilere<br />

gösterdi. Aynı zamanda ben<br />

de Türkiye’de ilk kez yapmış<br />

olduğum ‘Robotik Meme Alınma’<br />

ameliyatını anlattım. Koltuk<br />

altından küçük bir kesi ile<br />

robot vasıtasıyla memenin iç<br />

dokusu tamamen çıkarılmakta<br />

ve bu ameliyatta meme başına<br />

ve cildine zarar verilmediği<br />

için özellikle ameliyat sonrası<br />

görüntü çok daha iyi olmaktadır.<br />

Hastaların koltuk altındaki<br />

küçük kesileri de gizlenebildiği<br />

için çok daha iyi bir görüntü<br />

geriye bırakılmaktadır. Aynı<br />

seansta da rekonstrüksiyon<br />

yapılmaktadır. Robotik meme<br />

alınma ameliyatı ülkemizde de<br />

ilk defa tarafımdan yapılmıştır.<br />

Kongrede yeni radyoterapi<br />

yöntemleri de tartışıldı. Artık<br />

uygun olan kadınlara daha kısa<br />

süreli radyoterapi teknikleri<br />

anlatıldı. Bunun yanında yeni ilaç<br />

tedavilerinden de bu kongrede<br />

bahsedildi. Böylece meme<br />

kanserinin tedavisindeki birçok<br />

yeniliklerin getirildiği ve meme<br />

bilimiyle uğraşan meslektaşların<br />

bunları tartıştığı bir konferans<br />

oldu” açıklamasında bulundu.<br />

“Meme kanseri erkeklerde de<br />

görülebiliyor”<br />

Meme kanserinin erken<br />

tanı ve tedaviyle tamamen<br />

iyileştirilebileceğine dikkat çeken<br />

Uras, “Meme kanseri erkeklerde<br />

de görülebiliyor. Erkekler,<br />

memelerinde herhangi bir kitle<br />

hissettiklerinde mutlaka doktora<br />

başvurmalılar. Meme kanseri<br />

özellikle tarama programlarıyla<br />

erken yakalanabilen kanserlerdir.<br />

Bunun için bütün kadınlarımızın<br />

belli aralıklarla tarama<br />

programlarına girmelerini<br />

öneriyoruz. Tarama programlarına<br />

giren kadınlarda meme kanserini<br />

çok erken yakalayabildiğimiz<br />

için tedavileri de çok daha kolay<br />

oluyor. Bu hastalıktan tamamen<br />

kurtulabiliyorlar. Bunun için her<br />

kadın 35 yaşından itibaren meme<br />

tarama programlarına mutlaka<br />

girmelidir. Ailesinde meme kanseri<br />

olan kadınlar ise bu tarama<br />

programına daha erken yaşta<br />

başlamalıdır. Erken tanı meme<br />

kanserinde hayat kurtarıcıdır.<br />

Bu nedenler kadınlarımızın her<br />

ay kendi kendilerini kontrol<br />

etmelerini öneriyoruz” şeklinde<br />

konuştu.<br />

“Meme kanserinin ilerleyen<br />

yaşlarda görülme olasılığı<br />

artıyor”<br />

Konferansta konuşan Acıbadem<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />

Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />

Üyesi Doç. Dr. Taner Korkmaz,<br />

meme kanserinin ilerleyen<br />

yaşlarda daha sık görüldüğünü<br />

belirterek, “Meme kanseri, tüm<br />

kanserlerde olduğu gibi ilerleyen<br />

yaşla beraber görülme olasılığı<br />

da artmakta. Her 7 kadından<br />

1’inde de görülmektedir. Oransal<br />

olarak erkeklerde kadınlara<br />

oranla daha az olmakla birlikte<br />

erkeklerde de bu kanser türü<br />

görülebilmektedir. Meme<br />

kanseri, gelişmiş ülkelerdeki<br />

kadın popülasyonlarında en sık<br />

görülen kanser türüdür. Burada<br />

uluslararası katılımlı, meme<br />

kanseriyle ilgili yüksek tecrübeye<br />

sahip uzmanların da olduğu bir<br />

toplantı gerçekleştiriyoruz. Lokal<br />

tedaviler olarak da adlandırılan<br />

cerrahi, radyoterapi ve bununla<br />

beraber erken ve ileri evre meme<br />

kanserinde kullanılan meme<br />

kanserindeki tedavileri hep<br />

beraber burada tartışmaktayız”<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


32<br />

Events<br />

“Artık kişiye özel tedaviler<br />

uygulanıyor”<br />

Günümüzde meme kanserinde<br />

kişiye özel tedavilerin<br />

uygulanmaya başlandığına<br />

dikkat çeken Acıbadem<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />

Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç<br />

ise şunları söyledi:<br />

“Meme kanserinde son<br />

yıllarda önemli gelişmeler<br />

var. Artık her hastaya aynı<br />

tedavi yerine kişiye özel<br />

tedaviler uygulanıyor. Tümörün<br />

moleküler özelliklerine<br />

göre hastalara göre farklı<br />

farklı tedaviler öneriyoruz.<br />

Erken evre tedavilerde genel<br />

yaklaşımımız artık olabildiğince<br />

cerrahi küçültmek. Bunun<br />

için de eskiden cerrahiden<br />

sonra kemoterapi verirken,<br />

şimdi artık birçok hastamıza<br />

önce kemoterapi sonra<br />

cerrahi yaklaşımına gelmiş<br />

bulunmaktayız. Bu sayede hem<br />

memeyi koruyucu cerrahiler<br />

mümkün olabiliyor hem de<br />

hastaların koltuk altlarındaki<br />

lenf nodlarının çıkarılmaması<br />

söz konusu olabiliyor. Bu<br />

şekilde ileride hastaların<br />

kollarında ödem oluşma<br />

riskini azaltıyoruz. Bunun<br />

için her hastaya kemoterapi<br />

uygulamıyoruz. Hastaların<br />

tümörlerinin özelliklerine<br />

bakarak bazı hastalara sadece<br />

hormonel tedaviler vermek<br />

söz konusu. Kemoterapi<br />

verilmeyecek hastaları da<br />

seçebiliyoruz. Metastatik<br />

hastalarda ise tümörün<br />

moleküler tiplerine göre kişiye<br />

özel tedaviler veriyoruz.”<br />

“Erken tanıda tamamen tedavi<br />

mümkün”<br />

Meme kanseri açısından bütün<br />

kadınlar risk altında olduğunu<br />

sözlerine ekleyen Uluç, “Her<br />

8 kadından 1’inde meme<br />

kanseri hayatının bir kısmında<br />

gelişebiliyor. Ama tabii bazı<br />

kişilerin riskleri biraz daha<br />

artabiliyor. Özellikle ailesinde<br />

meme kanseri öyküsü olanlar.<br />

Meme kanserinde erken tanı<br />

da son derece önemli. Çünkü<br />

erken tanı koyduğunuzda<br />

bu hastalık tamamen tedavi<br />

edilebilir. Her kadına erken tanı<br />

öneriyoruz. 40 yaşından sonra<br />

da yıllık olarak mamografi<br />

çektirmelerini istiyoruz. Bunun<br />

dışında kendi kendine meme<br />

muayenesi de 20 yaşından<br />

sonra başlamalı” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


36<br />

Events<br />

Rengarenk bir okul için Lilly Türkiye<br />

Gönüllüleri ve Toplum Gönüllüleri<br />

Vakfı el ele<br />

Bu yıl 11. yılına giren Lilly Gönüllük Günü kapsamında Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />

Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile el ele vererek İstanbul Kağıthane’deki Atatürk<br />

İlkokulu ve Ortaokulu’nda boyama ve renklendirme çalışması gerçekleştirdiler.<br />

İnsanların, daha uzun, daha<br />

sağlıklı ve daha aktif yaşam<br />

sürmeleri için ilaçlar üreten<br />

Lilly’nin, kurumsal sosyal<br />

sorumluluk bilincinin bir<br />

yansıması olarak her yıl tüm<br />

dünyada düzenlediği Gönüllük<br />

Günü kapsamında bu yıl Lilly<br />

Türkiye Gönüllüleri, Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile ortak bir<br />

çalışmaya imza attı. Lilly Türkiye<br />

Gönüllüleri, Toplum Gönüllüsü<br />

gençlerle, Kağıthane’de bulunan<br />

Atatürk İlkokulu ve Ortaokulu’nda<br />

boyama ve renklendirme çalışması<br />

gerçekleştirdiler.<br />

Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />

Toplum Gönüllüsü gençlerle<br />

sıcak bir tanışmanın ardından<br />

okulun dış bina, iç bahçe ve dış<br />

bahçe başta olmak üzere çeşitli<br />

bölümlerini renklendirmek<br />

için kolları sıvadılar. Tüm gün<br />

süren renklendirme ve boyama<br />

çalışmaları sonucunda okul<br />

yepyeni bir görünüme kavuştu.<br />

Etkinlik, Toplum Gönüllüsü<br />

gençlerin sivil toplum, proje<br />

yönetimi, ekip çalışması ve iletişim<br />

konularında güçlendirilmesine<br />

katkıda bulunurken, Lilly İlaç<br />

çalışanlarının da Lilly İlaç’ın<br />

çevresel sürdürülebilirlik, eğitim,<br />

temel ihtiyaçlar ve toplumun<br />

güçlendirilmesine yönelik<br />

taahhütlerini,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

37<br />

Gönüllülük Günü kapsamında<br />

gençlerle birlikte çalışma<br />

deneyimini yaşayarak hayata<br />

geçirmelerini sağladı.<br />

Toplumsal fayda için 65’ten fazla<br />

ülkeden yaklaşık 24 bin Lilly<br />

çalışanı birarada<br />

Lilly Türkiye Gönüllüleri’nin bu<br />

yılki Gönüllülük Günü etkinliğini<br />

değerlendiren Lilly İlaç Kurumsal<br />

İlişkiler Direktörü Gamze<br />

Kuzucu Gürses şunları söyledi:<br />

“Yaşadığımız topluluklara yardım<br />

etme anlayışı, 142 yıllık Lilly<br />

mirasının en önemli bileşeni. Tüm<br />

Lilly ailesi, bu mirasa bağlığını<br />

2008 yılından bu yana Gönüllük<br />

Günü aracılığıyla güçlendiriyor.<br />

Bu yıl 11. yılını kutlayan Lilly<br />

Gönüllülük Günü kapsamında,<br />

65’ten fazla ülkeden yaklaşık<br />

24 bin Lilly Gönüllüsü, tüm<br />

dünyada herkes için daha iyi<br />

Bu yıl, gençliğin enerjisini<br />

toplumsal faydaya dönüştürmeyi<br />

amaçlayan, gençlerin öncülüğünde<br />

ve yetişkinlerin rehberliğinde<br />

toplumsal barış, dayanışma ve<br />

dönüşüm projesi olan Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile<br />

gerçekleştirdiğimiz Gönüllülük<br />

Günü kapsamında çocuklarımıza<br />

rengarenk bir okul kazandırdık.<br />

Projemizi hayata geçiren tüm<br />

paydaşların ve gönüllülerimizin<br />

olumlu geri bildirimlerinden<br />

farklılıklara saygı, şeffaflık ve<br />

hesap verebilirlik, yerel katılım,<br />

ekip çalışması, yaşam boyu<br />

öğrenme ve sosyal girişimcilik<br />

çerçevesinde her yıl 2.000’e yakın<br />

sosyal sorumluluk projesi hayata<br />

geçiriyor. Lilly İlaç’ın, gençlerin<br />

belirlediği bu okulu iyileştirme<br />

çalışmasını sahiplenmesi<br />

gerçekten çok kıymetli. Gençliğin<br />

gücüne inanan ve gençlerin sosyal<br />

sorumluluk eğitim ve<br />

projelerini destekleyen sosyal<br />

paydaşımıza tüm destekleri için<br />

çok teşekkürler.”<br />

bir yaşam ve çalışma koşulları<br />

oluşturmak amacıyla, kaynak<br />

ve bilgi birikimi sağlamak adına<br />

sivil toplum kuruluşlarıyla bir<br />

arada hareket ederek ortak bir<br />

çabayı hayata geçiriyor. Biz de<br />

Lilly Türkiye olarak bugüne kadar<br />

çalışanlarımızın özverili desteği<br />

ve bağlılığı ile toplumun öncelikli<br />

sorunlarına önemli katkılarda<br />

bulunduk.<br />

aldığımız motivasyonla,<br />

yaşadığımız dünyaya ve içinde<br />

bulunduğumuz topluma hizmet<br />

etmeye devam edeceğiz.”<br />

İş birliğini değerlendiren Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı Kaynak<br />

Geliştirme ve İletişim Yöneticisi<br />

Derya Kılıçalp ise etkinlikle<br />

ilgil şöyle konuştu: “Toplum<br />

Gönüllüsü gençler, Türkiye’nin<br />

81 ilinde, TOG’un ilkeleri olan<br />

11 yılda 1 milyon saati aşkın<br />

gönüllülük hizmeti<br />

2008’den bu yana 70’e yakın ülkede<br />

binlerce Lilly çalışanının farklı<br />

projelerle destek olduğu, Lilly<br />

Gönüllülük Günü dünya genelinde<br />

yürütülen en büyük tek günlük<br />

gönüllülük programlarından biri<br />

olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar<br />

Lilly çalışanlarının 1 milyon saati<br />

aşkın vakit ayırdıkları Gönüllülük<br />

Günü, tüm dünyadaki toplulukların<br />

daha iyi yaşamaları ve çalışmaları<br />

için kaynak ve uzmanlık sağlamaya<br />

yönelik ortak çabanın bir parçası<br />

olmayı amaçlıyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


38<br />

News<br />

“Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof.<br />

Dr. Fevzi Altuntaş: Türkiye Klinik<br />

Araştırmalarda büyük potansiyele<br />

sahip”<br />

“President of World Apheresis<br />

Association Dr. Fevzi Altuntaş:<br />

Turkey has great potential in Clinical<br />

Research”<br />

Aferez uygulamaları<br />

konusunda dünyada<br />

10 ülke arasındayız!<br />

We are among<br />

the 10 countries<br />

in the world about<br />

apheresis practices!<br />

Apheresis, a science that deals with blood, means<br />

that the blood is processed outside the body to heal a<br />

disease, or to obtain the desired blood component or<br />

stem cell or cellular treatment products. Apheresis is<br />

a science that operates in a wide range from cancer<br />

treatment to the treatment of neurological diseases,<br />

kidney diseases, haematological diseases, stem cell<br />

therapy to tumour vaccines.<br />

President of the World Association of Apheresis and<br />

Ankara Yıldırım Beyazıt University Faculty of Medicine<br />

Lecturer Dr Fevzi Altuntas: “To present qualified health<br />

service provision capacity to clinical research as well<br />

as to present to the humanity of the world as well as<br />

our people; R & D approach should be considered with<br />

this approach. As Turkey, we are among the first 10<br />

countries in the world in clinical research. We have the<br />

Kan ile uğraşan bir bilim dalı olan Aferez, bir hastalığı<br />

potential to reach 3% of the R & D activities carried out<br />

iyileştirmek için veya istenilen kan bileşenini ya da kök<br />

in the world and to achieve a market of around 4 billion<br />

hücre veya hücresel tedavi ürünlerini elde etmek için<br />

dollars in this direction.” He said.<br />

kanın vücut dışında işlenmesi anlamına geliyor. Aferez,<br />

Altuntaş has continued his words as follows; “It is<br />

kanser tedavisinden nörolojik hastalıkların tedavisine,<br />

difficult to serve as president and decision-maker in<br />

böbrek hastalıklarından hematolojik hastalıklara, kök<br />

international organizations. It is a prideful but responsible<br />

task. I represent not only myself but also my<br />

hücre tedavisinden tümör aşılarına kadar çok geniş<br />

yelpazede faaliyet gösteren bir bilim dalıdır.<br />

country. More Turkish Scientists need to take part in<br />

Dünya Aferez Birliği Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt<br />

these tasks. You have to work hard and continuously<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.<br />

produce.”<br />

Fevzi Altuntaş: “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum<br />

kapasitesini klinik araştırmalara da yansıtmak ülkemiz<br />

insanı yanında dünya insanlığına da sunmak; Ar-Ge yaklaşımını bu anlayışla ele almak gerekli. Türkiye olarak, klinik<br />

araştırmalarda dünyada ilk 10 ülke arasında olmak, dünyada gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmalarının yüzde 3’üne<br />

ulaşmak ve 4 milyar dolar civarı pazar elde etme potansiyelimiz mevcut.” dedi.<br />

Altuntaş sözlerine “Uluslararası organizasyonlarda başkan ve karar verici noktasında görev almak zor. Gurur verici<br />

ancak bir o kadar da sorumluluk isteyen bir görev. Yalnız kendimi değil ülkemi de temsil ediyorum. Bu görevlerde<br />

daha fazla Türk Bilim İnsanının görev alması gerekli. Bunun içinde çalışmak ve üretmek lazım.” şeklinde devam etti.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

39<br />

Hem milli hem de global başarılar akademide çok<br />

önemli<br />

Türkiye için akademik alanda uluslararası ilişkilerin<br />

öneminden bahseden Altuntaş, “Öğrenci, uzman ve<br />

öğretim üyelerimizin uluslararası bilim ortamlarına entegrasyonu<br />

sağlanmalıdır. Bilim insanları olarak üretim<br />

ve çıktıya odaklanmalıyız. Uluslararası düzeyde yetkin,<br />

kendine güvenen ve üreten, millî ve manevi değerlerine<br />

saygılı bireyler yetiştirmeliyiz. Gelecek nesillere<br />

‘Dünyanın sana ihtiyacı var’, ‘Dünyayı değiştirebilirsin’<br />

düşüncesi ile yetiştirmeliyiz. Akademik ortamlarımızı<br />

mesai saati kavramının olmadığı 24 saat üreten ve<br />

yaşanılan ortamlara dönüştürmeliyiz. Tekno-kentlerimizin<br />

işlevlerini artırarak dünya ile rekabet eder hale<br />

getirmeliyiz. Modern eğitim modellemelerine uygun<br />

köklü eğitim reformları ve kanıt temelli eğitime geçiş<br />

yapmalıyız. Sanal gerçeklik teknolojisi ve simülasyon<br />

temelli eğitimler yaygınlaştırılmalıdır” dedi.<br />

Dünya Aferez Birliği Başkanlığı döneminde özellikle<br />

gelişmekte olan ülkelerde aferez biliminin gelişmesi<br />

için çaba sarf edeceğini belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş,<br />

bu ülkelerde veya bölgelerde eğitim faaliyetlerini<br />

artırmayı hedeflediğini ve bu ülkelerin birliğe üye<br />

olmaları için davet edeceğini vurguladı. Genç bilim<br />

insanlarının yetişmesi, nitelikli insan gücünün ve sağlık<br />

hizmetlerinin kalitesinin artmasına katkı sağlamayı<br />

hedeflediklerini aktaran Altuntaş, “Bu amaçla Dünya<br />

Aferez Birliği Okulu konsepti altında eğitim ve öğretim<br />

faaliyetleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca,<br />

uluslararası araştırma iş birliğinin ve kültürünün<br />

gelişmesi için araştırma alt grubu kurup çalışmaların<br />

yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz.” dedi.<br />

Klinik araştırma ve Ar-Ge alanında büyük potansiyele<br />

sahip<br />

Nüfus özellikleri, hastalık tipleri, yetişmiş hekim ve<br />

sağlık personeli kapasitesi ve altyapı göz önünde bulundurulduğunda<br />

ülkemizin klinik araştırmalar konusundaki<br />

potansiyelinin yüksek olmasına karşın mevcut<br />

durumda global klinik araştırmalardan gerekli payı<br />

alamadığını vurgulayan Dünya Aferez Birliği Başkanı<br />

Altuntaş, Türkiye’nin ilaç pazarı büyüklüğüne göre<br />

ilk 15 ülke içinde olmasına rağmen klinik araştırma<br />

sıralamasında 31-37 sıra arasında değiştiğini vurguladı.<br />

Dünyada yapılan klinik araştırmalardaki payımızın<br />

yüzde 0,7-1 arasında değiştiğini belirterek, dünyadaki<br />

pazar büyüklüğünün 120 milyar dolar olduğunu ancak<br />

şu anda Türkiye’nin klinik araştırmalardan aldığı payın<br />

150 milyon dolar olduğunu söyledi. Tüm veriler değerlendirildiğinde<br />

ise Türkiye potansiyelinin ilk 10, yüzde 3<br />

ve 4 milyar dolar üzerinde olduğunu belirtti.<br />

Both national and global achievements are very<br />

important in the academy<br />

Altuntaş who has talked about the importance of<br />

international relations in the academic field for Turkey,<br />

said “Students, faculty members and our experts<br />

should be integrated into the international scientific<br />

environment. As scientists, we must focus on production<br />

and output. We must train individuals who are competent,<br />

self-confident and produce internationally, respectful to<br />

their national and spiritual values. We have to raise the<br />

future generations with the idea that “The world needs<br />

you, you can change the world”. We need to transform<br />

our academic environments into 24-hour living where<br />

there is no concept of overtime hours. We have to make<br />

our techno-cities compete with the world by increasing<br />

their functions. We have to move from well-educated<br />

education reforms and evidence-based education to<br />

modern education models. Virtual reality technology and<br />

simulation-based trainings should be expanded as well.”<br />

He said.<br />

During the Presidency of the World Apheresis<br />

Association, he stated that he would endeavour to develop<br />

apheresis in developing countries, Dr Fevzi Altuntaş<br />

emphasized that he aimed to increase the educational<br />

activities in these countries or regions and he would invite<br />

them to join the union. Altuntaş stated that they aim to<br />

contribute to the improvement of the quality of young<br />

people, qualified manpower and health services. And<br />

continued his words “For this purpose, we plan to carry<br />

out education and training activities under the concept of<br />

the World Apheresis Union School. In addition, we aim to<br />

establish a research sub-group for the development of<br />

international research cooperation and culture.”<br />

Has great potential in clinical research and R & D<br />

Given the population characteristics, types of diseases,<br />

qualified physicians and health personnel capacity and<br />

infrastructure, it is a well-known fact that our country<br />

has a high potential in clinical research. On the other<br />

hand, Altuntaş, the President of the World Apheresis<br />

Association, emphasized that Turkey could not get the<br />

necessary share from global clinical researches. He<br />

also emphasized that although Turkey’s pharmaceutical<br />

market size is within the first 15 countries, the clinical<br />

studies ranges from 31-37 in ranking order. Noting that<br />

our share in clinical research in the world has ranged<br />

from 0.7 to 1 percent, the market size in the world is<br />

$ 120 billion, he said. But the share taken by Turkey is<br />

currently 150 million dollars at all he told. When all the<br />

data are evaluated, getting Turkey among the top 10<br />

countries of potential, he said to rise 3 percent to slice<br />

and achieve a turnover of over $ 4 billion.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


40<br />

News<br />

Ülkemizde Kök Hücre Nakli Uygulamaları Avrupa Birliği<br />

Ülkeleri Düzeyinde<br />

Türkiye’de 2000’li yılların başında 10 civarı kök hücre<br />

nakil merkezinde yaklaşık 200 kök hücre nakil işlemi<br />

gerçekleştirilirken, 2017 yılında toplam 82 merkezde yaklaşık<br />

4200 kök hücre nakil uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş,<br />

15 yıllık süreçte Türkiye’de nüfus başına düşen kök hücre nakli<br />

aktivitesi yaklaşık 15 kat artış gösterdiğini vurguladı.<br />

“Yasal alt yapı bakımından AB ülkelerinden daha ileri<br />

düzeydeyiz”<br />

2010 yılında yayınlanan Terapötik Aferez Yönetmeliği<br />

sonrası Sağlık Bakanlığı tarafından aferez tedavi merkezleri<br />

ruhsatlandırılmasının ardından gerek aferez gerekse kök hücre<br />

nakli uygulamaları her yıl giderek artış gösterdiğini söyleyen<br />

Prof. Dr. Altuntaş “Bu artışta Sağlık Bakanlığı’nın gerekli<br />

yasal alt yapıyı hızla sağlaması ve uyguladığı teşvik politikaları,<br />

üniversitelerimiz, özel sektör ve hekimlerimizin özverili<br />

çalışmaları etkili olmuştur.” dedi.<br />

Türkiye Aferez Tedavileri bakımından dünyada önde<br />

Ülkemizde, terapötik aferez uygulamaları birçok bilim alanında<br />

başarı ile uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Aferez başta<br />

hematoloji olmak üzere, çok çeşitli hastalıkların tedavisinde başarı<br />

ile uygulanan bir tedavi yöntemi olmuş ve son yıllarda olmazsa<br />

olmaz bilim dalı haline geldi” dedi.<br />

Dünyada “Türk Hastaneleri” ile model olabiliriz<br />

Dr. Altuntaş “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum kapasitemizi<br />

global olarak sunarak sağlık turizmine dahil olmak çok önemli.<br />

Yakın geçmişte sağlık alanında sağlanan başarı ülkemizi sağlık<br />

turizmi alanında hizmet sunan önemli ülkelerden biri konumuna<br />

getirmiştir. Sağlık turizmi için 4 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyar<br />

insan ve 67 ülke potansiyelimiz mevcut. Bazı sağlık alanlarında<br />

ülkemizin ve dünyanın seçkin hastane ve ünitelerinden biri olması<br />

için projeler geliştirmeliyiz.<br />

Sağlık hizmet sunum kapasitesini başta dost ve kardeş ülkeler<br />

olmak üzere uluslararası ilişkilerde bir argüman olarak aktif<br />

şekilde kullanmalıyız. Sağlığın uluslararası ilişkilerde etkili bir<br />

‘yumuşak güç’ olduğu bilinmektedir ve ülkemizin bu konuda geniş<br />

bir etki alanı var. Hedef; söz konusu ülkelerde “Türk hastanelerinin<br />

başarısının farkındalığını oluşturmak ve saygınlığını artırmak” dedi.<br />

Stem Cell Transplantation Practices in Turkey is at<br />

European Union Countries Level<br />

Turkey in about 10 stem cell transplant centre at the<br />

beginning of the 2000s was carried out about 200 stem cell<br />

transplant procedure. In 2017, approximately 4200 stem<br />

cell transplantations were performed in 82 centres. 15-<br />

year process of stem cell transplantation activity per capita<br />

population in Turkey, stressing that showed about 15-fold<br />

increase.<br />

In terms of legal infrastructure, we are more advanced<br />

according to EU countries<br />

Professor Dr Altuntaş, after the Regulation on Therapeutic<br />

Apheresis published in 2010, after the approval of<br />

apheresis treatment centres by the Ministry of Health,<br />

both apheresis and stem cell transplantation applications<br />

are increasing every year, he said. This increase was<br />

influenced by the efforts of the universities, the private<br />

sector, and the dedicated efforts of our physicians in<br />

order to ensure that the Ministry of Health provided the<br />

necessary legal infrastructure and implemented the<br />

incentive policies.<br />

Turkey in terms of Apheresis Therapy is leading in the world.<br />

In our country, therapeutic apheresis applications are applied successfully in many fields of science said Dr Altuntaş, and<br />

continued his words ”Aphaeresis has been a successful treatment modality in the treatment of a wide range of diseases,<br />

especially haematology, and has become a must in recent years.“<br />

We can be a model with ”Turkish Hospitals” in the world<br />

Dr Altuntaş said that “It is very important to be involved in health tourism by presenting our qualified health service delivery<br />

capacity globally. In the recent past, the success in the field of health has made Turkey one of the most important countries in<br />

the field of health tourism. We have 1.5 billion people and 67 countries potential for 4 hours flight distance for health tourism.<br />

We have to develop projects to be one of the distinguished hospitals and units of our country and the world in some health<br />

fields.We should actively use health service capacity as an argument in international relations, particularly in friendly and<br />

brotherly countries. It is known that health is an effective soft power in international relations and our country has a wide<br />

domain in this regard. Target; to raise awareness of the success of Turkish hospitals in these countries and increase their<br />

dignity.”<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


42<br />

Healt<br />

Dünya Akciğer Günü<br />

Solunum hastalıkları ciddi bir<br />

halk sağlığı sorunudur!<br />

Türk Toraks Dernek Başkanı<br />

Prof Dr.Hasan Bayram<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH),<br />

verem, akciğer kanseri, astım ve zatürre,<br />

dünya çapında ve ülkemizde ciddi ölümlere<br />

ve hastalık yüküne yol açmaktadır. Halk<br />

sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan<br />

akciğer hastalıkları ve nedenlerine daha<br />

iyi odaklanmak üzere ilk defa geçen yıl,<br />

Uluslararası Solunum Dernekleri Forumu’nun<br />

(‘Forum of International Respiratory<br />

Societies’, FIRS) girişimi, uluslararası<br />

solunum derneklerinin iş birliği ile 25 Eylül<br />

Dünya Akciğer Günü olarak ilan edilmiştir.<br />

Dünya Akciğer Günü’nün amacı<br />

solunum hastalıkları hakkında<br />

farkındalık oluşturmak,<br />

solunum hastalıklarını önleme<br />

ve kontrol stratejilerini önceleme<br />

konularının küresel halk sağlığı<br />

hedeflerinin arasına alınmasını<br />

sağlamaktır.<br />

Solunum hastalıkları göz ardı<br />

ediliyor<br />

Türk Toraks Derneği adına açıklama<br />

yapan Dernek Başkanı Prof. Dr.<br />

Hasan Bayram, solunum sistemi<br />

hastalıklarının tüm dünyada<br />

sıklıkla göz ardı edilen ancak<br />

önemli oranda sağlık yüküne yol<br />

açan hastalıklar olduğunu belirtti.<br />

Bayram, “Türkiye’de solunum<br />

sistemi hastalıklarına bağlı hastane<br />

yatışları, bütün hastane yatışlarının<br />

%13’ünden, solunum sistemi<br />

hastalıklarına bağlı ölümler ise tüm<br />

ölüm nedenleri içerisinde %11’inden<br />

sorumludur. Dünya çapında 3.<br />

ölüm nedeni olan KOAH’dan 65<br />

milyon insan muzdariptir ve bu<br />

rakamlar giderek artmaktadır.<br />

Türkiye’de yaklaşık 5 milyon<br />

KOAH hastası olup, bunlardan<br />

ancak 500 bini kendisinde KOAH<br />

olduğunu bilmektedir. KOAH’da<br />

erken tanı ve tedavi olanaklarına<br />

erişmek için öncelikle toplumda<br />

KOAH farkındalığını arttırmak<br />

gerekmektedir. Verem ise ne yazık<br />

ki halen tüm dünyada en ölümcül<br />

bulaşıcı hastalıktır. Her yıl 1,8<br />

milyon kişi verem nedeniyle ölmekte<br />

ve yılda 10 milyon kişi vereme<br />

yakalanmaktadır. Verem hastalığı<br />

yoksullar, göçmenler, madenciler ve<br />

riskli ortamlarda çalışan ve yaşayan<br />

diğer kişiler yanında tütün ve alkol<br />

kullanımı, diyabet, AIDS, bağışıklık<br />

sisteminin baskılanması gibi risk<br />

faktörlerine sahip kişilerde daha çok<br />

görülmektedir.” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Healt<br />

43<br />

Akciğer Kanseri en<br />

sık görülen kanser<br />

türü<br />

Akciğer kanserinin<br />

en ölümcül<br />

kanserlerden<br />

olduğunu ve<br />

dünyada yılda 1,6<br />

milyon kişinin<br />

bu hastalıktan<br />

öldüğünü belirten<br />

Bayram, “Akciğer<br />

kanseri ülkemizde<br />

tüm yaş grupları<br />

içerisinde en sık<br />

görülen kanser tipi<br />

olarak erkeklerde<br />

1. sırada, kadınlarda ise 5. sırada yer<br />

almaktadır.” dedi.<br />

Zatürre ve Astım da önemli sağlık<br />

sorunlarından<br />

Zatürre’nin uzun yıllardır sık<br />

rastlanan hastalıklardan olup<br />

çocuklarda ve ileri yaşlarda en önemli<br />

ölüm nedenleri arasında yer aldığını<br />

söyleyen Bayram, “Her yıl milyonlarca<br />

insanın ölümünden sorumludur.<br />

Zatürre ülkemizde de önemli hastalık<br />

ve ölüm nedenleri arasında yer<br />

almaktadır. Küresel Astım Raporuna<br />

(<strong>2018</strong>) göre dünyada 339 milyon<br />

astımlı hasta bulunmaktadır. Ne yazık<br />

ki tüm tedavi olanaklarına rağmen<br />

halen astıma bağlı ölümlerin özellikle<br />

düşük gelirli toplumlarda sorun<br />

olduğu bildirilmektedir. Türkiye’de de<br />

yaklaşık her 12-13<br />

erişkinden biri ve<br />

7-8 çocuktan biri<br />

astım hastası olup<br />

ülkemizde de tüm<br />

dünyada olduğu<br />

gibi sıklığı giderek<br />

artmaktadır.<br />

Sağlıksız hava<br />

solumak dünya<br />

genelinde önemli bir<br />

sorundur. Yaklaşık<br />

2 milyar insan,<br />

dış ve iç ortamda<br />

kirli ve zararlı<br />

havayı solumakta,<br />

1 milyar insan tütün dumanına<br />

maruz kalmaktadır. Pasif duman<br />

maruziyeti de ciddi sağlık sorunlarına<br />

yol açmaktadır; öyle ki 1964’den<br />

beri sigara içmeyen yaklaşık<br />

2,5 milyon insan, pasif sigara<br />

dumanına maruziyet sonucu hayatını<br />

kaybetmiştir. Türkiye’de hava kirliliği<br />

nedeniyle ölümler, trafik kazası<br />

nedeni ile ölümlerden yaklaşık 2 kat<br />

fazladır. 100 milyondan fazla kişiyi<br />

etkileyen uykuda solunum durması<br />

hastalığı (uyku apnesi) giderek<br />

daha çok görülmektedir. Dünyada<br />

erkeklerde %3-8, kadınlarda %2-4<br />

oranında görülmektedir. Tedavi<br />

edilmediği takdirde tüm sistemlere<br />

olan olumsuz etkileri yanında,<br />

gündüz aşırı uyku hali sebebiyle<br />

trafik ve iş kazalarına yol açması<br />

nedeniyle de önemli<br />

bir toplum sağlığı<br />

sorunudur.”diye<br />

belirtti.<br />

Mesleksel<br />

hastalıklara dikkat<br />

Mesleksel akciğer<br />

hastalıklarının<br />

dünyada 50<br />

milyondan fazla<br />

kişiyi etkilemekte<br />

olduğunu belirten<br />

Bayram, “Ne yazık ki<br />

çalışanlar ülkemizde<br />

de akciğerleri<br />

olumsuz etkileyen<br />

toz, duman gibi işyeri ortamındaki<br />

olumsuz şartlara maruz kalmaya<br />

devam etmektedir.” dedi.Bayram,<br />

sevindirici olanın ise soluduğumuz<br />

havanın kalitesini artırmak suretiyle<br />

çoğu solunum hastalıklarını<br />

önlenebildiği olduğunu ifade ederek<br />

şöyle devam etti: Sağlıksız havanın<br />

ana kaynağını tütün dumanı, iç ve dış<br />

ortam hava kirliliği, havadaki bulunan<br />

mikroplar, zararlı tozlar, duman ve<br />

allerjenler oluşturmaktadır. Çeşitli<br />

koruyucu önlemler ile akciğer<br />

hastalıklarının ortaya çıkması<br />

önlenebilir ve daha iyi tedavi edilmesi<br />

sağlanabilir. Örneğin, kişilerin<br />

sigaraya başlamamasını sağlamak<br />

ve sigara içenlerin bırakmalarını<br />

teşvik etmek KOAH’ı önlemede en<br />

etkili yöntemdir. Sigarayı bıraktırmak<br />

suretiyle astımlılar<br />

daha iyi tedavi<br />

edilebilir ve solunum<br />

fonksiyonlarındaki<br />

düşüş azaltılabilir.<br />

Hamilelik döneminde<br />

sigara içmemek ve<br />

doğumdan sonra da<br />

pasif sigara dumanı<br />

maruziyetinden<br />

kaçınmak, çocuklarda<br />

astım sıklığını ve<br />

şiddetini azaltabilir.<br />

Akciğer kanseri tütün<br />

kontrolü ile büyük<br />

ölçüde önlenir.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


44<br />

Healt<br />

Radon ve asbest gibi akciğer kanserinin<br />

çevresel nedenleri izlenebilir ve azaltılabilir.<br />

İşyerlerinde solunan havanın zararlı maddeler<br />

açısından düzenli kontrolü, mesleksel akciğer<br />

hastalığı gelişimini önleyebilir. Aşılama çok<br />

önemli olup, pek çok çocukluk çağındaki<br />

solunum hastalıklarının ortadan kaldırılmasını<br />

sağlar. Bu nedenle çocukluk dönemindeki<br />

aşılar mutlaka yapılmalıdır. Erken teşhis<br />

ve tedavi verem hastalığı için kritik öneme<br />

sahiptir, hastalık erken tanınır ve uygun<br />

şekilde tedavi edilirse çoğu verem hastası<br />

tamamen iyileşir.”Prof. Dr. Hasan Bayram<br />

ayrıca, “Dünyadaki tüm solunum dernekleri,<br />

her bireyin temiz hava soluma hakkına sahip<br />

olduğunu vurgulamakta, bu nedenle kanun<br />

yapıcılarından ve hükümetlerden bütün<br />

ülkelerde temiz ve sağlıklı hava standartlarını<br />

sağlamalarını talep etmektedirler. Türk Toraks<br />

Derneği olarak temel amacımız ulusal akciğer<br />

sağlığını geliştirmektir. Bu nedenle bölgesel ve<br />

küresel kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak<br />

konunun öneminin anlaşılmasını, devamında<br />

koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik<br />

verilmesini desteklemekteyiz. “Dünya Akciğer<br />

Günü” vesilesiyle ulusal düzeyde akciğer<br />

sağlığını korumak yönünde farkındalığın<br />

artmasına katkı sunmayı hedeflemekteyiz.<br />

Sağlıklı hayatlar için sağlıklı nefesler gerekir.<br />

Hayat nefesle başlar. 25 Eylül <strong>2018</strong> Dünya<br />

Akciğer Günü kutlu olsun.“ diyerek sözlerini<br />

tamamladı.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


MEDICA <strong>2018</strong> STAND NO: 13D34


48<br />

Kanserde obezite,<br />

nikotinden daha riskli!<br />

kanserden korunmak<br />

için, kilonuza dikkat<br />

edin!<br />

Obesity has a greater<br />

risk than smoking!<br />

watch your body<br />

weight to reduce the<br />

risk of cancer!<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi<br />

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü<br />

Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Erdoğanoğlu<br />

Bugüne kadar kanser için başlıca risk<br />

faktörü olarak sayılan nikotinin yerini<br />

günümüzde artık obezite alıyor.Fazla<br />

yemek ve egzersiz yapmamak, kanserin<br />

başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin<br />

tüketiminden bile daha büyük etkiye<br />

sahip. Obezitede kanser riskiyle beraber<br />

tümörlerin nüksetme ihtimalinin de<br />

arttığını belirten uzmanlar, egzersiz ve<br />

sağlıklı beslenmenin önemine değindi.<br />

Nicotine used to be considered as a<br />

primary risk factor; however it has been<br />

replaced by obesity in today’s world.<br />

Overeating accompanied by no physical<br />

activity poses a greater risk than smoking<br />

for onset and progression of cancer.<br />

Experts indicate that tumours are likely<br />

to recur along with the risk of cancer in<br />

obesity, and highlight the importance of<br />

exercising and eating healthy.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


49<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />

Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr.<br />

Yıldız Erdoğanoğlu, obezitenin kanser üzerindeki<br />

etkileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.<br />

Aşırı kilolu kadınlarda kanser riski %90 artıyor<br />

“Tüm kanser ölümlerinin yüzde 25-30’una neden olan<br />

sigara içimi, büyük önem taşımaktadır. Bugüne kadar,<br />

nikotin kanser için başlıca risk faktörü olarak sayılıyordu.<br />

Günümüz araştırma bulgularına göre ise; fazla kilolu<br />

olmak kanser risk faktörleri açısından sigarayı bile<br />

geçerek ilk sırayı almış durumda” diyen Dr. Yıldız<br />

Erdoğanoğlu, “Gereğinden fazla yemek yemek, çok<br />

az egzersiz yapmak sonuçta da obez olmak, kanserin<br />

başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin tüketiminden bile<br />

daha büyük etkiye sahip. Aşırı kilolu kadınlarda kanser<br />

gelişme olasılığı yüzde 90 oranında artmış durumda ki<br />

bu da çok yüksek bir oran. Yumurtalık veya rahim ağzı<br />

kanseri, meme kanseri gibi bazı tümör türleri, bunun<br />

dışında aşırı kilolu kişilerde kolon ve prostat kanserleri de<br />

ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.<br />

Obezite, tümörlerin nüksetmesine neden oluyor!<br />

Erdoğanoğlu, “Obezseniz, sadece kanser oluşumu için<br />

risk taşımazsınız, aynı zamanda tümörlerin nüksetme<br />

ihtimalini de artırmış olursunuz. Düzenli egzersiz ve<br />

dengeli bir beslenme programı ise riski azaltır. Bu konuda<br />

insanlarımızın farkındalığının güçlü olması çok önemlidir”<br />

diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Günümüzde bazı kanser türleri için, hastalık riski<br />

zamanla azalmakta diğerleri için artmaktadır.<br />

Sanayileşme ve toplumun refah düzeyi, nikotin kullanımı,<br />

sağlıksız beslenme, çevre kirliliği veya kanserojen<br />

maddeler risk faktörleri arasındadır. Kanserin gelişimi<br />

tek bir nedene bağlanamaz, çeşitli faktörlerden oluşan<br />

bir ağa dayanır. Kanserin gelişiminde genetik faktörler<br />

de önemli bir rol alır ama bireysel riskleri öngörmek<br />

çok fazla mümkün değildir. Bilinen risk faktörlerini<br />

ise azaltarak, hastalığa yakalanma olasılığınızı en aza<br />

indirebilirsiniz.”<br />

Kanserden korunmak için, bu uyarılara kulak verin!<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />

Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yıldız<br />

Erdoğanoğlu, kanserden korunmak için yapılabilecekleri<br />

şöyle sıraladı:<br />

•“Aşırı kilolu olmaktan kaçının. Bel çevresi ölçümünün<br />

kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm altında olması<br />

gerektiğini unutmayın. Kilo yönetiminizde başarılı<br />

olamıyorsanız profesyonel destek alın.<br />

• Sigara içmeyin! Sigara içiyorsanız, bu duruma mümkün<br />

olan en kısa zamanda son verin. Bunu yapamıyorsanız, en<br />

azından sigara içmeyenlerin varlığında sigara içmeyin.<br />

Dr. Yıldız Erdoğanoğlu, an academic member from<br />

Üsküdar University, Faculty of Health Sciences,<br />

Department of Physiotherapy and Rehabilitation made<br />

significant evaluations on the risks of obesity on cancer.<br />

Overweight women exposed to 90% higher risk of<br />

cancer<br />

“Smoking, which claims a rate of 25 to 30% in cancer<br />

deaths, is very important. Up until today, nicotine used to<br />

be a primary risk factor for cancer. Interestingly, most<br />

recent research findings demonstrate that overweight<br />

poses a greater risk than smoking for the risk of<br />

cancer as it has been placed on the top of the list.” says<br />

Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu.<br />

“Over eating accompanied by limited physical activity<br />

leads to obesity, which has a greater risk than smoking<br />

for onset and progression of cancer. Carcinogenesis<br />

probability has increased by 90% for overweight women,<br />

which is a very high rate. Some types of tumours such as<br />

ovarian cancer or cervical cancer, breast cancer apart<br />

from colon and prostate cancers are clinically seen with<br />

overweight individuals.”<br />

Obesity causes tumours to recur!<br />

Erdoğanoğlu remarks as follows: “If you are overweight,<br />

you are prone not only to cancer but also recurrence<br />

of tumours. Regular physical activity accompanied<br />

by healthy diet reduces the risk. It is crucial to gain<br />

awareness.”<br />

“Today, risk of disease appears to decrease for certain<br />

types of cancer while it tends to increase for others.<br />

Industrialisation and welfare level, smoking, unhealthy<br />

diet, environmental pollution or carcinogenic materials<br />

are amongst the risk factors. Cancer cannot be linked<br />

to a single factor as it relies on a set of various factors.<br />

Genetic factors also play a significant part for having<br />

cancer, but it is hardly possible to anticipate individual<br />

risks. One can reduce already known risk factors to<br />

minimise the risk of disease.”<br />

Consider these guidelines to reduce your risk of cancer!<br />

Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu refers to<br />

following tips in cancer prevention:<br />

• “Avoid overweight. Remember that waist circumference<br />

should be up to 80 cm for women and up to 94 cm for<br />

men. Seek professional help if you fail with bodyweight<br />

management.<br />

• Do not smoke! If you are a smoker, quit as soon as<br />

possible. If you cannot quit, at least try not to around<br />

non-smokers.<br />

• Exercise regularly. Even a half an hour of walking a day<br />

will help you prevent disease.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


50<br />

• Mutlaka düzenli egzersiz yapın. Günde yarım saat yürüyüş<br />

yapmanız bile sizin için koruyucu olacaktır.<br />

• Daha fazla sebze ve meyve yiyin: günde en az beş porsiyon.<br />

Hayvansal yağ içeren besinleri daha az tüketin.<br />

• Çok yoğun güneş ışığından kaçının. Özellikle çocuklar ve<br />

ergenler güneş korumasına dikkat etmelidir. Güneş yanığına<br />

eğilimli olanlar, yaşamları boyunca güneşe dikkat etmelidir.<br />

• Kansere neden olabilecek kimyasal maddelerle ilgili<br />

güvenlik talimatlarını izleyin. Radyasyondan korunma<br />

tavsiyelerini takip edin.<br />

• Kadınlar rahim ağzı kanser taramasından haberdar<br />

olmalıdır.<br />

• Meme kanserinin erken tespiti için 50 yaş üstü kadınlar,<br />

mamografi taramasına katılmalıdır.<br />

• Erkekler ve kadınlar kolorektal kanserin erken tespiti için<br />

alınacak önlemlere katılmalıdır.<br />

• Hepatit B aşı programlarına katılın.”<br />

• Consume vegetables and fruits: Minimum five<br />

portions a day. Avoid foods that contain animal fat.<br />

• Avoid intense sunlight. Kids and adolescents<br />

should wear sun block. Individuals who are prone<br />

to sunburns should always protect themselves<br />

from the sun.<br />

• Follow up with safety instructions on carcinogen<br />

chemicals. Follow advises to protect against<br />

radiation.<br />

• Women should be aware of and pay attention to<br />

cervical cancer screening.<br />

• For early detection of breast cancer, women<br />

above 50 years should undergo mammography<br />

screening.<br />

• Both men and women should take precautions for<br />

early detection of colorectal cancer.<br />

• Both men and women should get hepatitis b<br />

vaccination administered.”<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


52<br />

Technology<br />

Kardiyolojide yeni<br />

teknikler canlı<br />

vaka analiziyle<br />

anlatıldı<br />

New techniques in<br />

cardiology were<br />

explained by live case<br />

analysis<br />

“Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />

Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı”<br />

toplantısı İbrahim Etem - Menarini’nin<br />

destekleriyle gerçekleştirildi.<br />

Toplantıda Prof. Dr. Muzaffer<br />

Değertekin, Prof. Dr. Murat Sezer, Doç.<br />

Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr. Emre<br />

Aslanger tarafından gerçekleştirilen<br />

canlı vaka analizleriyle; BT anjiyografi,<br />

IVUS, FFR konularında kardiyologlara<br />

bilgi verildi.<br />

“Coronary Intervention Imaging and<br />

Effective Use of Coronary Physiology”<br />

Meeting was held with the support<br />

of İbrahim Etem - Menarini. The<br />

information about BT angiography, IVUS<br />

and FFR has been given to cardiologists<br />

with the live case analyses realized by<br />

Prof Dr Muzaffer Değertekin, Prof Dr<br />

Murat Sezer, Assoc. Dr Olcay Özveren<br />

and Assoc Dr. Emre Aslanger.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


54<br />

Technology<br />

Farklı görüntüleme teknikleri sayesinde elde<br />

edilen bulgular, birçok hastalığın teşhisini<br />

değiştirdiği gibi tedavi stratejisini de yakından<br />

etkiliyor. İbrahim Etem - Menarini’nin destekleriyle<br />

gerçekleştirilen “Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />

Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı” toplantısında<br />

kardiyolojide kullanılan güncel teknikler ve uygulama<br />

yöntemleri paylaşıldı.Organizasyona Yeditepe<br />

Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı<br />

Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, İstanbul<br />

Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji<br />

Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat<br />

Sezer, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr.<br />

Emre Aslanger konuşmacı olarak katıldı.<br />

Bilgisayarlı Tomografi (BT) anjiyografi, İntravasküler<br />

Ultrasonografi (IVUS), Fraksiyonel Akım Tekniği<br />

(FFR) gibi tekniklerin uygulandığı beş farklı vakanın<br />

değerlendirildiği toplantıda katılımcılar canlı yayın<br />

aracılığıyla analizleri takip etme şansı yakaladı.<br />

Koroner anjiyografi ile görülmeyen plaklar ortaya<br />

çıkıyor<br />

Koroner anjiyografi ile klasik anjiyo arasındaki<br />

farklara değinen Prof. Dr. Muzaffer Değertekin,<br />

koroner anjiyografinin hastalıkların semptomları<br />

konusunda daha fazla bilgi verdiğini aktardı.<br />

Prof. Dr. Değertekin, “Bilgisayarlı Tomografi (BT)<br />

anjiyografi, klasik anjiyoda görülmesi zor olan<br />

plakları da açığa çıkartıyor. Bu durum, tedavi ve<br />

işlem stratejisini tamamen değiştiriyor. Tomografi<br />

yöntemi birçok farklı alanda kullanıldığı gibi ana<br />

koroner lezyonları değerlendirmek için de oldukça<br />

önemli bir yöntem oluyor” dedi.<br />

FFR ile farklı sonuçlar elde ediliyor<br />

FFR ve IVUS yöntemlerinin ne zaman kullanılması<br />

gerektiğine dair ipuçlarını meslektaşları, asistanları<br />

ve Tıp Fakültesi öğrencileri ile paylaşan Prof. Dr.<br />

Murat Sezer, FFR tekniği ile değerlendirildiğinde<br />

çoklu damar hastalık sahibi olan kişilerin üçte<br />

birinin yüksek risk grubundan bir alt risk grubuna<br />

düştüğünü vurguladı.<br />

Doç. Dr. Olcay Özveren kompleks ana koroner<br />

olgularının değerlendirmesini vaka analizleri ile<br />

anlatırken; Doç. Dr. Emre Aslanger ise stres ekostrain<br />

kullanımını, koroner girişim planlamasını ve<br />

takibinde izlenmesi gereken yolları aktardı.<br />

The findings of different imaging techniques<br />

change the diagnosis of many diseases and<br />

affect the treatment strategy closely. In the<br />

meeting of “Coronary Intervention Imaging and<br />

Effective Use of Coronary Physiology” with the<br />

support of İbrahim Etem - Menarini, current<br />

techniques and application methods used in<br />

cardiology were shared with the participants.To<br />

the organization; Yeditepe University Hospital,<br />

Head of Department of Cardiology, Professor<br />

Dr Muzaffer Değertekin, Istanbul University,<br />

Istanbul Faculty of Medicine, Department of<br />

Cardiology, Professor Dr Murat Sezer, Yeditepe<br />

University Hospital, Cardiology Department,<br />

Assoc. Dr Olcay Özveren and Assoc. Dr Emre<br />

Aslanger participated as a speaker.<br />

In the meeting where techniques such as<br />

computed tomography (CT) angiography,<br />

Intravascular Ultrasonography (IVUS), Fractional<br />

Flow Technique (FFR) were applied and five<br />

different cases were evaluated, the participants<br />

had the chance to follow the analyses via live<br />

broadcast.<br />

Coronary angiography reveals unseen plaques.<br />

Dr Muzaffer Değertekin who has talked about<br />

the differences between coronary angiography<br />

and classical angiography, said coronary<br />

angiography gives more information about the<br />

symptoms of diseases. Professor Dr. Değertekin<br />

has continued his words as follows; “Computed<br />

tomography (CT) angiography is also revealing<br />

plaques that are difficult to see in classical<br />

angiography. This is completely changing the<br />

strategy of operation and treatment. Tomography<br />

is a very important method for evaluating main<br />

coronary lesions as it is used in many different<br />

areas.” He said.<br />

Different results are being obtained with FFR<br />

Prof Dr Murat Sezer has shared the tips of<br />

when to use the FFR and IVUS methods with<br />

his colleagues, assistants and students of the<br />

Faculty of Medicine. He said that one third of the<br />

people who had multiple vessel disease when<br />

they were evaluated by FFR technique passed to<br />

a lower risk group than the high risk group.<br />

Assoc. Dr Olcay Özveren explained the evaluation<br />

of the complex main coronary cases by case<br />

studies. Assoc. Dr Emre Aslanger explained<br />

stress echo-strain usage, coronary intervention<br />

planning and follow-up paths afterwards.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


56<br />

Healt<br />

Şah damar<br />

tıkanıklığına dikkat!<br />

Beware of the carotid<br />

artery occlusion!<br />

Carotid arteries, which are<br />

located on both sides of the<br />

neck and are the vessels<br />

that deliver oxygen-rich<br />

blood to the brain, are known<br />

as the “jugular veins”, are<br />

the vessels that provide a<br />

significant part of the blood<br />

circulation of the brain and<br />

tissues in the face, neck and<br />

scalp.<br />

Acıbadem Cardiovascular<br />

Surgery Specialist Assoc. Dr<br />

Cem Arıtürk, who stated that<br />

there is a risk of constriction<br />

and occlusion due to<br />

atherosclerotic process in the<br />

arteries as in every arteries<br />

in the body, gave information<br />

about the carotid artery<br />

occlusion.<br />

Acıbadem Kalp ve Damar Hastalıkları<br />

Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk<br />

Boynun her iki yanında yer alan ve<br />

beyne oksijence zengin kanı ulaştıran<br />

damarlar olan ve halk arasında “şah<br />

damarları” olarak bilinen karotis<br />

arterleri, beynin ve yüzdeki, boyundaki<br />

ve saçlı derideki dokuların kan<br />

dolaşımının önemli bir bölümünü<br />

sağlayan damarlardır.Vücuttaki<br />

her atardamarda olduğu gibi şah<br />

damarlarda da aterosklerotik (damar<br />

sertliği) sürece bağlı olarak daralma<br />

ve tıkanma riski bulunduğunu ifade<br />

eden belirten Acıbadem Kalp ve<br />

Damar Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı<br />

Doç. Dr. Cem Arıtürk, şah damar<br />

tıkanıklığı konusunda bilgiler verdi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


58<br />

Healt<br />

Damar hastalıkları arasında en tehlikelilerden olan şah<br />

damar tıkanıklığının belirtileri nelerdir ve hangi risk<br />

faktörleri bu hastalığı tetikliyor?<br />

Her damar sertliği sürecinde olduğu gibi yağ ve kireç<br />

içerikli aterom plaklarına bağlı olarak meydana gelen<br />

şah damar tıkanıklığında hedef organ beyin olduğu<br />

için hastalığın olası sonuçları ve komplikasyonları<br />

çok ciddi olabiliyor. Genetik ve ailesel faktörlerin<br />

şah damar tıkanıklığı sebepleri arasında ilk sırada<br />

bulunduğunu belirten Acıbadem Kalp ve Damar<br />

Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk,<br />

“Bununla birlikte hareketsizlik, sigara kullanımı en<br />

önemli risk faktörlerinden. Özellikle kontrol altına<br />

alınmamış hipertansiyon ve şeker hastalığı da hem<br />

hastalığın oluşum riskini hem de ilerleme hızını arttıran<br />

faktörlerden sayılabilir” dedi.<br />

Hastalığın belirtilerine de değinen Dr. Cem Arıtürk<br />

şunların altını çiziyor: “Yavaş ve sinsi ilerleme özelliğine<br />

sahip şah damar tıkanıklığının belirtileri arasında,<br />

özellikle yatan ya da oturan kişinin aniden ayağa kalkması<br />

ile oluşan sendeleme, göz kararması, baş dönmesi ve<br />

bayılma yer alıyor. Bununla birlikte hastalarda hastalığın<br />

seyri boyunca konuşma bozuklukları görülebiliyor.<br />

Bu konuşma bozuklukları kelimeleri hatırlayamama<br />

veya telaffuz problemleri şeklinde ortaya çıkabiliyor.<br />

Unutkanlık hastalarda en sık görülen belirtilerden bir<br />

diğeri. Bununla birlikte hastaların bir kısmında geçici felç<br />

atakları da görülebiliyor ki bu geçici ataklar, meydana<br />

gelebilecek kalıcı felçlerin en önemli habercisi.<br />

Özelikle başlangıç dönemindeki belirtiler pek<br />

önemsenmese de hem hayat kalitesini düşürmesinden<br />

dolayı hem de erken tanı konabilmesi açısından çok<br />

önemli çünkü erken tanı hem girişimsel ve cerrahi<br />

tedavilerin daha geç dönemde yapılmasına olanak tanıyor<br />

hem de ilaç tedavisi ile birlikte şikâyetlerin azalması<br />

sağlanabiliyor.”<br />

What are the symptoms of carotid artery occlusion,<br />

which are the most dangerous of vascular diseases?<br />

And which risk factors trigger this disease?<br />

As in the process of hardening of the arteries, as the<br />

target organ is the brain in the carotid artery occlusion<br />

due to fat and lime-containing atheroma plates, the<br />

possible consequences and complications of the<br />

disease can be very serious. Acıbadem Cardiovascular<br />

Surgery Specialist Assoc. Dr Cem Arıtürk who has<br />

stated that Genetic and familial factors are the major<br />

reasons to carotid artery occlusion, continued his words<br />

as follows “However, immobility and smoking are some<br />

of the most important risk factors as well. Especially<br />

uncontrolled hypertension and diabetes are factors<br />

that increase both the risk of disease and the rate of<br />

progression.”<br />

Cem Arıtürk who has also touched upon the symptoms<br />

of the disease, underlines that: “The symptoms of slow<br />

and insidious progressive carotid artery obstruction<br />

include grogginess, blackout, dizziness, and fainting,<br />

especially when the lying or sitting person suddenly<br />

gets up. However, patients can have speech disorders<br />

during the course of the disease. These speech<br />

disorders can appear as the inability of remembering<br />

or pronunciation problems of the words. Forgetfulness<br />

is one of the most common symptoms in patients.<br />

However, some of the patients may also experience<br />

temporary paralysis attacks, which is the most<br />

important precursor to permanent paralysis actually. In<br />

particular, although the symptoms of the onset period<br />

are not paid much attention, it decreases the quality<br />

of life for sure. It is very important both to prevent this<br />

situation and to make an early diagnosis. Because<br />

early diagnosis allows both interventional and surgical<br />

treatments to be performed later. Along with this,<br />

complaints can also be reduced with drug treatment.”<br />

He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


60<br />

Events<br />

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma<br />

Derneği ve Türkiye Obezite Araştırma<br />

Derneği obezite hakkında kamuoyunu<br />

harekete geçiriyor.<br />

“Hadi Birlikte<br />

Önyargıları Kıralım<br />

Obeziteyle Başa<br />

Çıkalım”<br />

Turkey Endocrinology and<br />

Metabolism Association and Turkey<br />

Obesity Research Association is<br />

mobilizing the public about obesity.<br />

“Let’s break down the<br />

prejudices together<br />

let’s Overcome of the<br />

Obesity”<br />

Turkey Endocrinology and<br />

Metabolism Association (TEMA) and<br />

Turkey Obesity Research Association<br />

(TORA), 11 October World Obesity Day<br />

held a meeting due. At the meeting,<br />

it was pointed out that obesity should<br />

be considered as a chronic disease<br />

that can be treated. It was also<br />

pointed out that the individuals who<br />

were struggling with obesity has been<br />

exposed to the prejudices. TOAD<br />

Vice President Dr Dilek Yazıcı also<br />

became the first person to support<br />

the digital campaign named HADİ<br />

BİRLİKTE, which they initiated in<br />

order to raise awareness on obesity.<br />

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite Araştırma<br />

Derneği (TOAD), 11 <strong>Ekim</strong> ‘Dünya Obezite Günü’ nedeniyle bir toplantı gerçekleştirdi.<br />

Toplantıda, obezitenin, tedavisi mümkün kronik bir hastalık olarak kabul edilmesi<br />

gerektiğine ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin maruz kaldığı<br />

önyargılara dikkat çekildi. TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, toplantıda<br />

ayrıca obezite konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla başlattıkları “HADİ<br />

Birlikte” isimli dijital kampanyayı da tanıtarak, ilk destekleyen kişi oldu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

61<br />

11 <strong>Ekim</strong> Dünya Obezite Günü nedeniyle Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite<br />

Araştırma Derneği (TOAD), “obezite” konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda, tüm dünyada ciddi bir sorun haline<br />

gelmeye başlayan obezitenin, tedavisi olan kronik bir hastalık olduğu ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />

çeşitli toplumsal önyargılara maruz kaldığı vurgulandı.<br />

Toplantıda konuşan TEMD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Bayram, obezitenin birçok metabolik hastalık, mekanik<br />

ve psikolojik komplikasyonlara neden olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:<br />

“Obezite, başta diyabet, hipertansiyon olmak üzere birçok komplikasyonla ilişkilidir. Obezite beklenen yaşam ömrünü<br />

de kısaltmaktadır. Mesela normal bir kişiye göre VKİ’si 30-35 olan birisi 3 yıl, VKİ’si 40’ın üzerinde olan birisi ise 10 yıl<br />

daha az yaşamaktadır. Obezitenin tedavisinde diyetisyenden psikoloğa, egzersiz uzmanından hekime multidisipliner<br />

bir ekip birlikte görev yapmalıdır. Maalesef toplumda obezite hakkında çok yanlış bir takım inanışlar ve davranışlar<br />

hâkimdir. Obezite hastaları, hastalıklarının yanı sıra toplumdaki önyargılarla da mücadele etmek durumunda<br />

kalmaktadır. Bu mücadele, başta hastanın ailesi olmak üzere, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, endüstri ve medya<br />

gibi bileşenlerin ortaklığıyla birlikte yürütülmeli ve önyargılar kırılmalı. Bu konuda farkındalık oluşturmak için ‘HADİ<br />

BİRLİKTE ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE BAŞA ÇIKALIM’ diyoruz.”<br />

Turkey Endocrinology and Metabolism Association (TEMA) and Turkey Obesity Research Association (TORA), 11<br />

October World Obesity Day held a “obesity” meeting due. At the meeting, it was pointed out that obesity should be<br />

considered as a chronic disease that can be treated. It was also pointed out that the individuals who were struggling<br />

with obesity has been exposed to the prejudices.<br />

Speaking at the meeting, Deputy President of TEMD Dr Fahri Bayram, pointed out that obesity caused many metabolic<br />

diseases and its mechanical and psychological complications as well, said:<br />

“Obesity is associated with many complications, particularly diabetes and hypertension. Obesity also shortens the<br />

life expectancy as well. For example, someone with a BMI of 30-35 lives 3 years less than a normal person. One<br />

person who has a BMI of more than 40 years lives 10 years less than a normal person. In the treatment of obesity,<br />

a multidisciplinary team should work together from dietitian to psychologist, exercise specialist and physician.<br />

Unfortunately, there is a very wrong set of beliefs and behaviours about obesity in society. Obesity patients have to<br />

struggle with prejudices in society as well as their diseases at the same time. This struggle should be carried out<br />

together with the partnership of the patient’s family, non-governmental organizations, universities, industry and<br />

media. And the prejudices must be broken down.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


62<br />

Events<br />

TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr.<br />

Dilek Yazıcı ise konuşmasında obezite<br />

hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />

maruz kaldığı önyargılara değinerek,<br />

şunları söyledi:<br />

“Önyargılar, obez bireylerin yaşadığı<br />

fiziksel ve psikolojik problemlerin<br />

de şiddetini artırıyor. Kendilerine<br />

olan inançlarını etkileyerek, yaşam<br />

kalitelerini düşürüyor. Bireylerde<br />

sosyal izolasyona, gecikmiş yardım<br />

isteme davranışına, düşük benlik<br />

saygısı ve olumsuz beden algısına<br />

neden oluyor. Obez bireylerin sağlık<br />

hizmetinden kaçınmalarına, tedavilerini<br />

aksatmalarına/geciktirmelerine ve<br />

sonuç olarak gittikçe artan sağlık<br />

problemlerine yol açıyor. Önyargıların<br />

sebep olduğu bu durum da, hastalıktan<br />

kaynaklanan komplikasyonları<br />

çoğaltıyor. Dolayısıyla sağlık maliyetleri<br />

de çoğalan sağlık problemleriyle doğru<br />

orantılı olarak artıyor.”<br />

Önyargılarla nasıl baş edileceğine de<br />

değinen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Obezite<br />

hastalığının tedavisinin her aşamasında<br />

hekim, hemşire, diyetisyen, psikolog<br />

ve aile ile işbirliği içinde olunması<br />

gerekmektedir” dedi.<br />

‘Obez bireyler kimden, nasıl yardım<br />

alacaklarını dahi bilmiyor’<br />

Novo Nordisk Türkiye Genel Müdürü<br />

Dr. Burak Cem ise “HADİ BİRLİKTE<br />

ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE<br />

BAŞA ÇIKALIM” dijital kampanyasına<br />

ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye’de<br />

obezite hastalığı görülme sıklığının<br />

yüzde 36 olduğunu hatırlatarak, bu<br />

hastalıkla mücadele için farkındalığın<br />

yanı sıra işbirliğinin de önemini<br />

vurguladı.<br />

Novo Nordisk Türkiye Pazara Erişim<br />

ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Aysun<br />

Hatipoğlu ise kampanyaya ilişkin şu<br />

açıklamayı yaptı:<br />

“Ülkemizde her 3 kişiden biri obezite<br />

hastalığı ile mücadele ediyor. Yurt<br />

dışında yapılan araştırmalar gösteriyor<br />

ki, bu hastalar maalesef kimden ve nasıl<br />

yardım alacaklarını dahi bilmiyorlar.<br />

Ayrıca dışlanmaya kadar varan bir<br />

takım toplumsal önyargılara maruz<br />

kalıyorlar. Obeziteyi tedavi edilebilir<br />

kronik bir hastalık olarak tanımlayan<br />

sayılı ülkelerden biri de Türkiye. Novo<br />

Nordisk Türkiye olarak bu hastalığa<br />

dikkat çekmek için pek çok bilimsel ve<br />

sosyal eğitimler düzenliyoruz.<br />

Yeni projeler geliştiriyoruz ve<br />

farkındalık oluşturacak projeleri<br />

destekliyoruz. Öncelikle kamuoyunu<br />

hasta olmamaları için bilinçlendiriyoruz.<br />

Diğer yandan da hastalar için en ileri<br />

tedavi seçeneklerini sunuyoruz.”<br />

Hadi Birlikte Önyargıları Kıralım,<br />

Obeziteyle Başa Çıkalım<br />

Kronik ve karmaşık bir hastalık olan<br />

obezitenin oluşumunda biyolojik, sosyal<br />

ve çevresel faktörler etkilidir. Obeziteyle<br />

başa çıkmanın en önemli şartı ise<br />

BİRLİKTE hareket etmektir. Sadece<br />

obezite ile yaşayan kişileri veya sadece<br />

bu alanda çalışan hekimler, dernekler,<br />

paydaşlar olarak değil, toplumu dahil<br />

ederek motivasyon sağlayabilecek bir<br />

HAREKET başlatılmaktadır.<br />

In order to raise the awareness in<br />

society, we say “Let’s break down the<br />

prejudices together let’s Overcome of<br />

the Obesity”<br />

TOAD Vice President Dr Dilek Yazıcı<br />

In her speech, mentioned about the<br />

prejudices that individuals faced who are<br />

struggling with obesity disease and said:<br />

“Prejudices increase the severity of<br />

physical and psychological problems<br />

experienced by obese individuals. They<br />

affect their beliefs and reduce their<br />

quality of life. It causes social isolation,<br />

delayed help seeking behaviour,<br />

low self-esteem and negative body<br />

perception in individuals. It causes<br />

obese individuals to abstain from health<br />

care, disrupt / delay their treatment,<br />

and consequently, increasing health<br />

problems. This condition, which is<br />

caused by prejudices, increases the<br />

complications caused by the disease.<br />

Therefore, health costs are increasing<br />

in line with the increasing health<br />

problems.” He said.<br />

Dr Dilek Yazıcı who also touched upon<br />

how to deal with prejudices, said<br />

“Obesity disease at all stages of the<br />

treatment of doctors, nurses, dieticians,<br />

psychologists and family should be in<br />

cooperation at all.”<br />

“Obese people, they do not even know<br />

how to get help from whom”<br />

Novo Nordisk Turkey General Manager<br />

Dr. Burak Cem, in his statement about<br />

the digital campaign named ”Let’s<br />

break down the prejudices together<br />

let’s Overcome of the Obesity” he<br />

said, disease prevalence in Turkey,<br />

recalled that 36 percent. He stressed<br />

the importance of cooperation as well<br />

as awareness for the fight against this<br />

disease.<br />

Novo Nordisk Turkey Market Access and<br />

Institutional Relations Director Aysun<br />

Hatipoglu made the following statement<br />

about the campaign:<br />

“One in every three people in our<br />

country is struggling with obesity.<br />

Researches conducted abroad show<br />

that these patients unfortunately do<br />

not even know how to get help. They<br />

are also exposed to a number of social<br />

prejudices, including being excluded<br />

from society. Turkey is one of the few<br />

countries which describes the obesity<br />

as a chronic disease that can be treated.<br />

As Novo Nordisk Turkey, we have<br />

been organizing many scientific and<br />

social education programs in order to<br />

draw attention to this disease. We are<br />

developing new projects and supporting<br />

projects which may raise awareness.<br />

First of all, we raise the public’s<br />

awareness for not being sick. On the<br />

other hand, we offer the most advanced<br />

treatment options for patients.”<br />

”Let’s break down the prejudices<br />

together let’s Overcome of the Obesity”<br />

Biological, social and environmental<br />

factors are effective in the development<br />

of obesity, a chronic and complex<br />

disease. The most important condition<br />

for dealing with obesity is to act in<br />

the cooperation. A movement is<br />

being initiated that can only motivate<br />

people who live with obesity or not<br />

only as physicians, associations and<br />

stakeholders working in this field, but<br />

also by involving the society as well.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


64<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical Park Bahçelievler Kalp ve Damar Cerrahı<br />

Prof. Dr. Barış Çaynak; “Minimal invaziv yöntemle yapılan ameliyattan sonra hastalar<br />

4’üncü günde taburcu olabiliyor ve bir hafta içerisinde günlük rutinine dönebiliyor.”<br />

Kalp idare etmez!<br />

İşi gücü dert edip ameliyatınızı ertelemeyin<br />

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak<br />

Kalp damarları belli bir oranın üzerinde tıkanmış ve<br />

ameliyat gerektiriyorsa ertelemeyin. Kalp ameliyatları<br />

artık “Minimal invaziv” yani küçük kesi cerrahisi<br />

sayesinde sadece 4 santimlik bir kesi ile yapılabiliyor.<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical<br />

Park Bahçelievler Kalp ve Damar<br />

Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak,”<br />

hastaları tek tek değerlendirilip<br />

ameliyat için en faydalı rotayı<br />

belirlemek oldukça önemli. Bu<br />

nedenle minimal invaziv yöntemi kalp<br />

ameliyatlarında kişinin üzerinden<br />

ameliyatın tüm yükünü alıyor” diyor.<br />

Amaç günü kurtarmak değil<br />

ömürlük iş yapmak<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />

Medical Park Bahçelievler Kalp<br />

ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />

Çaynak: ”Göğüs ağrısı, çabuk<br />

yorulma, merdiven çıkarken<br />

kola veya çeneye vuran ağrı gibi<br />

şikâyetlerden sonra doktora<br />

gidildiğinde hasta bazı tetkiklerden<br />

geçiriliyor. Öncelikle eko, efor,<br />

kan testi gibi az travmatik testler<br />

yapılıyor. Test sonuçları damar<br />

tıkanıklığını gösteriyorsa veya damar<br />

tıkanıklığından şüphelendiriyorsa,<br />

kişiye anjiyo yapılması gerekiyor.<br />

Çünkü kalp anjiyosundan başka<br />

hiçbir test damarları göstermiyor.<br />

Kalbi besleyen damarlarda belli bir<br />

seviyenin üzerinde tıkanıklık varsa<br />

ilaçla tedavi edilemiyor. Kişinin<br />

kalbine ya stent takılması ya da<br />

ameliyat yapılması gerekiyor. Bizim<br />

amacımız bir tedavi planlarken<br />

günü kurtarmak değil, ömürlük iş<br />

yapmaktır. Bu nedenle ameliyat<br />

kararı kişiye özel verilmelidir.<br />

Genellikle insanlar açık kalp<br />

ameliyatlarındaki kocaman yaradan,<br />

göğüs kemiğinin açılmasından<br />

korkuyorlar. Fakat kalp ameliyatları<br />

artık çok daha küçük kesilerle<br />

yapılabiliyor. Minimal invaziv yöntem<br />

ile açık kalp ameliyatında yapılan<br />

işlemin aynısı yapılıyor. İşlem özel bir<br />

teknikle ve küçük bir kesiyle yapıldığı<br />

için ameliyatın yükünü kişinin<br />

üzerinden alıyor.”<br />

Ameliyat öncesi kapsamlı tarama<br />

Ameliyat kararı verildiğinde hastalar<br />

bunu birkaç doktor ile teyit etmek<br />

istiyor. Hastalar bize: ‘Ameliyata<br />

gerek var mı’, ‘Eğer gerek varsa<br />

en iyi teknik nedir?’, ‘Ameliyatın<br />

doğrusu nasıl olmalıdır?’, ‘Hangi<br />

damarla by-pass yapmak lazım?’’ gibi<br />

sorularla geliyorlar. Biz hasta bazlı<br />

olarak değerlendirme yaparak bir yol<br />

haritası belirliyoruz. Hastanın genel<br />

durumu nedir, kalp kondisyonu nasıl,<br />

kalbin kasılma fonksiyonlarında bir<br />

bozukluk var mı, kalp kapaklarında<br />

bir bozukluk var mı diye kontrol<br />

ediyoruz. Akciğer, böbrek, iç organlar<br />

ve beyin dolaşımı ameliyat öncesinde<br />

kontrol edilerek hasta ciddi bir<br />

kontrolden geçiriliyor. Bu tetkikler<br />

sonucunda ameliyatı hangi teknikle<br />

yapacağımıza karar veriyoruz.<br />

Hastaların birçoğu ameliyatlarını<br />

minimal invaziv yöntemle yani<br />

daha küçük kesiyle yapılıpyapılamayacağını<br />

merak ediyor.<br />

Her hasta minimal invaziv yönteme<br />

uygun olmuyor. Anjiyo ve genel sağlık<br />

durumu mutlaka kontrol ediliyor ve<br />

ameliyatın hangi yöntemle yapılacağı<br />

belirleniyor.<br />

Sonra ameliyat olurum’ demeyin!<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />

Medical Park Bahçelievler Kalp<br />

ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />

Çaynak: “Minimal invaziv yöntem ile<br />

göğüs kemiği açılmıyor, sol göğüs<br />

altından 4 santimlik bir kesi ile<br />

ameliyat gerçekleştiriliyor. Sadece<br />

tek damar hastalarına değil, kalbin<br />

ön duvarlarındaki bütün damarlara<br />

bu teknikle by-pass yapılabiliyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


66<br />

Bu nedenle mutlaka anjiyoyu görüp<br />

ona göre karar vermek lazım.<br />

Ameliyat her zaman bu işte altın standarttır.<br />

‘Kalbim anjiyo ile açılabildiği<br />

kadar idare etsin, sonra ameliyat<br />

olurum’ gibi düşünceler yanlıştır.<br />

Anjiyo sonrası ameliyat kararı alındıysa<br />

ameliyat olmak en doğru karardır.<br />

Fakat ameliyat olmadan önce klasik<br />

kalp ameliyatları dışında ne yapılabilir<br />

diye araştırmakta fayda var.<br />

Ameliyatın yükünü azaltıyor<br />

Klasik ameliyatta göğüs kemiği kesilir,<br />

by-pass yapılacak tüm damarlar<br />

hazırlanır, ardından kalp durdurulur ve<br />

duran kalbe by- pass yapıldıktan sonra<br />

kalp çalıştırılıp, göğüs kapatılır. Açık<br />

kalp ameliyatlarının kişiye uzun ve kısa<br />

dönem yükü vardır. Göğüs kemiğinin<br />

açılması sebebiyle kişinin vücudunda<br />

kocaman bir iz kalıyor. Kişi hayatının<br />

geri kalan kısmını vücudundaki bu izle<br />

geçirmek zorunda kalıyor. Ameliyatta<br />

göğüs kemiği açıldığı için o kemiğin<br />

iyileşmesi zaman alıyor. Bazı kişilerde<br />

kemiğin kaynaması ile ilgili problemler<br />

çıkabiliyor. Ameliyat yarası ne kadar<br />

büyükse o oranda enfeksiyon oranı<br />

artabiliyor.<br />

Göğüs kemiği ne kadar açılıp o kadar<br />

büyük bir travma olursa vücutta o<br />

kadar fazla kan kaybı oluyor. Bunun<br />

sonucunda kişiye ameliyattan sonra<br />

kan nakli yapmak gerekiyor. Açık kalp<br />

ameliyatlarından sonra vücudun kendini<br />

toparlaması zaman alıyor. Minimal<br />

invaziv ile kalp ameliyatlarını çok daha<br />

küçük kesi ile yapıyoruz. Önemli olan<br />

hastanın ameliyattan alacağı faydanın<br />

tamamını almasıdır. Açık kalp ameliyatında<br />

birebir ne yapılıyorsa minimal<br />

invaziv teknikte de aynısı yapılıyor. Açık<br />

ameliyatla minimal invaziv arasında<br />

hiçbir fark yoktur. Minimal invaziv<br />

yöntemin hastaya avantajı; ameliyatın<br />

uzun dönem faydalarının tamamından<br />

yararlanmasını sağlarken, aynı zamanda<br />

hastayı ameliyatın tüm yükünden<br />

kurtarmasıdır.<br />

İman tahtasına dokunulmuyor, bikini<br />

cerrahisi yapılıyor<br />

Minimal invaziv yöntemle yapılan<br />

ameliyatlarda göğüs kemiğine hiç<br />

dokunmuyoruz. Kalp ameliyatı kararı<br />

alınan bazı hastalar bize’ iman tahtama<br />

dokundurmam’ diyorlar. Yani<br />

göğüs kemiğimin açılmasını istemediklerini<br />

söylüyorlar. Ben bu yönteme;<br />

iman tahtası koruyucu cerrahi<br />

diyorum. Kadın hastalar ise genellikle<br />

denize girerken veya dekolte giyerken<br />

vücutlarında iz görünmesini istemediklerinden<br />

minimal invaziv onlar için<br />

bir tür bikini cerrahisi görevi görüyor.<br />

Çünkü ameliyat izi göğüs altında<br />

kalıyor ve dışardan fark edilmiyor.<br />

Bacak damarı değil göğüs duvarı<br />

damarı kullanılmalı<br />

Kişinin göğüs kemiği kesilmediği için<br />

toparlanma süresi çok kısa oluyor. Biz<br />

bu yöntemle ameliyatları sol göğüs<br />

altından girerek yapıyoruz. Ameliyatta<br />

göğüs duvarından geçen atardamar<br />

kullanılıyor. Ameliyatlardaki en<br />

önemli nokta göğüs duvarından geçen<br />

atardamar ile by- pass yapmaktır.<br />

Bacak damarını mümkün mertebe az<br />

kullanmaya özen gösteriyoruz. Çünkü<br />

göğüs duvarındaki damarlar çok daha<br />

dayanıklı damarladır. Birden fazla<br />

damara by-pass yapılacaksa genelde<br />

bunu göğüs damarı ile yapıyoruz.<br />

Minimum risk!<br />

Açık kalp ameliyatları kalbi durdurarak<br />

yapılabilir veya kalp çalışırken<br />

sadece kalbin by- pass yapılacak yeri<br />

stabilize edilerek yapılabilir. Biz bu<br />

ameliyatları minimal invaziv yöntemle<br />

kalbi durdurmadan yapıyoruz. Bu nedenle<br />

kişi; kalp dolaşım aletine girmiyor<br />

ve oluşabilecek komplikasyonlardan<br />

arınmış oluyor. Ameliyatın riskleri<br />

minimal hale geldiği için, kişi ameliyatı<br />

açık kalp ameliyatına göre çok daha<br />

az travmatik bir şekilde atlatıyor. Az<br />

travmatik olmasının sebebi sadece<br />

kesinin küçüklüğü veya kozmetik<br />

açıdan değil, ameliyatın vücut üzerine<br />

getirdiği bütün yükü almasıdır.<br />

Ameliyat minimal invaziv yöntemle<br />

yapıldığında hasta birinci günden itibaren<br />

çok hızlı toparlanıyor. Ameliyat<br />

küçük kesi ile yapıldığında kişi; açık<br />

ameliyat sonrası oluşan ağrı, halsizlik,<br />

yan yatamama, öksürmede güçlük,<br />

uzun süre araba kullanamama gibi<br />

sıkıntıları yaşamıyor.<br />

Bir hafta sonra işe dönebilirsiniz<br />

Küçük kesi ile yapılan ameliyatın<br />

açık ameliyata göre bariz bir psikolojik<br />

üstünlüğü var. Hastalar daha<br />

çabuk işlerine dönebiliyorlar. Açık<br />

by-pass ameliyatı olan kişilere birinci<br />

aydan itibaren işinize dönebilirsiniz<br />

diyoruz. Fakat çok az insan birinci<br />

ayda işe başlıyor. Çünkü kişi kendini<br />

çok yıpranmış ve çok ağır bir<br />

ameliyattan çıkmış gibi hissediyor.<br />

Bu nedenle hasta ameliyattan sonra<br />

kendini rutin yaşama dönmeye bir<br />

türlü hazırlayamıyor. Kişi bu konuda<br />

çevresindekilerin tepkilerinden de<br />

çok fazla etkileniyor. Hastalar açık<br />

ameliyattan sonrası kendini eksik<br />

hissedebiliyor. Bundan 10 yıl önce bypass<br />

ameliyatı olan bir hasta, sağlıklı<br />

olmasına rağmen hala hayatta birçok<br />

şeyden kendini mahrum bırakabiliyor.<br />

Minimal invaziv (küçük kesi) cerrahisini<br />

uygun olan hastalara bu sebeple<br />

de öneriyoruz. Çünkü birinci haftadan<br />

itibaren işlerine dönebilecek duruma<br />

gelebiliyorlar. Hastalar genellikle<br />

işleri, önemli toplantıları, projeleri<br />

veya ailevi durumları sebebiyle<br />

ameliyatı ertelemek istiyorlar. Fakat<br />

minimal invaziv ile yapılan ameliyattan<br />

sonra biz hastaları ameliyattan sonra<br />

4’üncü günde taburcu ediyoruz ve kişi<br />

bir hafta içerisinde günlük rutinine<br />

dönebiliyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


68<br />

News<br />

Cildinizin ihtiyacı<br />

gen testiyle<br />

belirlenebilecek<br />

İnsan Genom Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların<br />

tıbbın diğer başlıkları kadar dermatolojik alanda da<br />

önemli veriler sunduğu ortaya çıktı. Altınbaş Üniversitesi<br />

Öğretim Üyesi Dr. Akın Sevinç, üzerinde çalıştıkları<br />

projeyle özel testlerle analiz edilen genlerin Türkiye’de<br />

dağılımını inceleyeceklerini ve elde edilecek verilerin<br />

Türk insanının gen yapısına uygun dermokozmetik<br />

ürünlerin üretimine imkân sağlayacağını söyledi.<br />

ltınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Öğr. Üy. Dr. Akın Sevinç, insan<br />

moleküler genetiğinin sunmuş<br />

olduğu olanakları cilt sağlığını<br />

korumakta ve geliştirmekte<br />

kullanılabildiğini belirterek, “Cilt<br />

sağlığında önem verilmesi gereken<br />

birçok unsur var. Çünkü cildimiz<br />

diğer organlardan farklı olarak<br />

dış etmenlerle de sürekli iletişim<br />

halinde. Cildimiz bulunduğumuz<br />

odanın sıcaklığından, neminden<br />

bile etkilenebiliyor.<br />

Biz bu nedenle<br />

cilt sağlığının<br />

korunmasının insan<br />

hayatını ve insan<br />

hayatının kalitesini<br />

belirlemekte<br />

çok önemli bir<br />

faktör olduğunu<br />

düşünüyoruz” dedi.<br />

“Cildimizin işleyişini<br />

genetik olarak<br />

çözümleyeceğiz”<br />

Yaptığı çalışmaların<br />

Türk halkının genetik<br />

yapısına uygun bir<br />

şekilde cilt sağlığını<br />

etkileyen genleri<br />

araştırmak olduğunu<br />

söyleyen Sevinç,<br />

“Cildimizin işleyişini<br />

genetik olarak çözümleyebileceğiz.<br />

Genetik burada bize çok güzel<br />

ipuçları sunuyor” diye konuştu.<br />

Fonksiyonları bilinen birçok gen<br />

olduğunu dile getiren Sevinç, “Bu<br />

genleri kullanarak cilt yapımız<br />

ve sağlığımızla ilgili çok önemli<br />

bilgiler elde edebiliyoruz. İpuçlarını<br />

sağlığımızla ilgili kullanmaya<br />

başladık. Son 1.5 yıldır biz bu bilgileri<br />

dermokozmetikte yani cilt sağlığının<br />

geliştirilmesinde ve korunmasında<br />

kullanabiliyoruz” dedi.<br />

“ Cilt sağlığını korumak için birçok<br />

ipucu elde edebiliyoruz”<br />

Cilt sağlığını korumak için birçok<br />

ipucu elde edilebildiğini belirten<br />

Dr. Öğretim Üyesi Akın Sevinç,<br />

genlerin analiz edilerek etki<br />

alanlarının araştırıldığını söyledi.<br />

Sevinç, “Güneş ışıklarına hassasiyet,<br />

cildin elastikiyeti, cilt hassasiyeti,<br />

cildinizin kırışıklığa yatkınlığı gibi<br />

birçok alanda etkili oldukları bilinen<br />

genleri analiz ederek cildinizin bu<br />

özelliklerini sunuyoruz.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News 69<br />

En önemli noktalardan bir tanesi<br />

de korumak ve geliştirmek için<br />

emek harcadığımız, ürünler<br />

kullandığımız cildimizin<br />

nutrigenetik ihtiyacını<br />

belirlemektir. Yaptığımız<br />

çalışmalarla bu sistemdeki genleri<br />

inceleyerek bu mekanizmaların<br />

nasıl çalıştığını söyleyebiliyoruz<br />

bu sayede insanlar da bu<br />

mekanizmaların nasıl çalıştığını<br />

öğrenerek nasıl takviye yapacağını<br />

bulabilecekler. Bu da yıl içinde cilt<br />

ve güzellik ürünlerine yapılan alım<br />

seçimlerini belirlemekte önemli<br />

bir faktör Aolacak” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

“Basit bir test ile sağlığınıza<br />

uygun ürünler bulabiliyorsunuz”<br />

Altınbaş Üniversitesi’nde son<br />

1 yıldır bu alanda projeler<br />

geliştirdiklerini ve basit bir<br />

test ile sağlığa uygun ürünlerin<br />

bulunabileceğini dile getiren<br />

Sevinç, “Yurt içinde ve yurt<br />

dışında birçok özel sektörden<br />

kuruluşla da iş birliği içerisinde<br />

bunu yapıyoruz. DNA analiz<br />

alanında şu anda dünyanın en çok<br />

sayıda analiz örneğini elde eden<br />

bir laboratuvarla iş birliğimiz<br />

var. Bu iş birliği sayesinde yurt<br />

dışında geliştirilen bu testlerin<br />

Türk halkına uyarlanmasını<br />

sağlıyoruz. Cilt sağlığına özen<br />

gösterilmezse kanser ve bunun<br />

gibi birçok hastalıkla karşı<br />

karşıya kalınması kaçınılmaz<br />

oluyor. Ağız içinden alınan ufak<br />

bir sürüntü örneğiyle yapılan<br />

çok basit bir test. Bu sürüntü<br />

örneğinde epitel sürüntü hücreleri<br />

bulunuyor ve bu epitel hücrelerden<br />

DNA’larınız çıkartılarak<br />

DNA’nın içerisindeki genetik<br />

materyallerin içerisinde cilt<br />

sağlığı ve yapısıyla ilişkisi, bilimsel<br />

yayınlarla gösterilmiş genler<br />

inceleniyor. Bireyin kendisine<br />

özgün genleri incelenerek bireyin<br />

cilt hücrelerindeki genetik<br />

mekanizmaları ortaya konuluyor<br />

ve cilt sağlığı ve bakımıyla ilgili<br />

aldığınız ürünlerde nelere dikkat<br />

etmeniz gerektiği açığa çıkartılmış<br />

oluyor. Böylece deneme yanılmayla<br />

gidilen yöntemler yerine artık<br />

genetik bilginizi cilt sağlığınızı<br />

korumak ve geliştirmekte de<br />

kullanmanız mümkün olabiliyor.<br />

Bunu yaparken cildimizi oluşturan<br />

hücreleri, hücrelerin içerisindeki<br />

ve dışarısındaki proteinleri ve<br />

bu proteinleri kodlayan genlerin<br />

incelenmesinin çok önemli<br />

olduğunu düşünüyorum. Artık<br />

genetik yapımız hepimizin kılavuzu<br />

gibi. Biz kullanım kılavuzumu<br />

çözüyoruz ve bu kılavuzun<br />

cildimizle, dermokozmetikle<br />

alakalı olan kısımlarından size<br />

hayatınızda kullanabileceğiniz<br />

çok güzel ürünler bulmanızı<br />

sağlıyoruz” diye konuştu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


70<br />

News<br />

Tıp Bilimine<br />

yön veren 100 Türk<br />

Turkishtime tarafından hazırlanan<br />

“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk”<br />

kitabı, araştırmaları, buluşları ve<br />

tedavi yöntemleri dünyada yankı<br />

uyandıran tıp insanlarımızı bir araya<br />

getirdi.<br />

100 Turks who has<br />

given directions to<br />

Medical Science<br />

“100 Turks who has given directions<br />

to Medical Science” book which is<br />

prepared by Turkishtime, brought<br />

together our scientists who had<br />

echoed in the world because of<br />

their researches, discoveries and<br />

treatment modalities<br />

Turkishtime tarafından Sanko Holding sponsorluğunda<br />

hazırlanan kitap, yurtdışında Harvard, Yale, John<br />

Hopkins University, University of Chicago gibi<br />

dünyanın önde gelen bilim kurumlarında ve yurtiçinde<br />

de ülkemizin bu alanda en başarılı kurumlarında<br />

araştırma yapan başarılı Türk tıp insanlarının<br />

öykülerini anlatıyor.<br />

Çalışmada, Türk tıp insanları, uluslararası literatürde<br />

kabul edilen “H-endeksi” ölçütüne göre sıralandı.<br />

H-endeksi, bilim insanlarının yaptığı araştırmaların<br />

aldığı atıf sayısını gösteriyor. H-endeksi ne kadar<br />

yüksekse, bilim insanının araştırmaları alanında o<br />

kadar çığır açıcı nitelik taşıyor. Kitapta H-endeksi<br />

50’nin üzerinde 16 Türk tıp insanı bulunuyor.<br />

Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk araştırmasında öyküsü<br />

anlatılanlardan, Harvard Üniversitesi’nde çalışmalarını<br />

yürüten Gökhan Hotamışlıgil en son araştırma ekibiyle<br />

birlikte, kolesterol seviyesi hücre içinde yükseldiğinde<br />

uyarı veren ve kolesterolün zararlı etkilerine karşı<br />

hücreleri koruyan bir mekanizma geliştirmiştir.<br />

The book prepared by Turkishtime under the sponsorship<br />

of Sanko Holding tells the stories of successful Turkish<br />

medical people who are doing research in the world’s<br />

leading scientific institutions such as Harvard, Yale, John<br />

Hopkins University, University of Chicago and the most<br />

successful institutions of our country in this field.<br />

In the study, Turkish medical people were ranked according<br />

to the “H-index”, accepted in the international<br />

literature. The H-index shows the number of citations<br />

that scientists have received from research. The higher<br />

the H-index, the more ground-breaking in the research<br />

field of the scientist. There are 16 Turkish medical people<br />

whose H-index is more than 50.<br />

One of those who have been told about the in 100 Turkish<br />

researches that direct the medical science. Gökhan Hotamışlıgil,<br />

who is currently working at Harvard University,<br />

together with his latest research team, has developed a<br />

mechanism that stimulates the cholesterol level when<br />

it rises inside the cell and protects the cells against the<br />

harmful effects of cholesterol.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

71<br />

İsviçre Alerji ve Astım Araştırma Enstitüsü (SIAF)’ın<br />

direktörlüğünü yapan +Cezmi Akdiş+, insanlarda<br />

bağışıklık toleransı mekanizmalarına odaklanmış, yeni<br />

asılar ve tedavi yöntemleri geliştirmiştir.<br />

Fatih Uçkun’un, keşfettiği kanser tedavilerini ve ilaçları<br />

kapsayan 70’den fazla patenti vardır. John Hopkins’te<br />

araştırmalarını yürüten Ziya Gökaslan, özellikle omurilik<br />

bozukluklar, tümör ameliyatları ve en zor tip omurilik<br />

kanserleri üzerine geliştirdiği ameliyat metotlarıyla tıp<br />

literatürüne adını yazdırmıştır.<br />

Dünya, Parkinson ve Huntington hastalıkları hakkında<br />

bilinenlerin bir çoğunu Deniz Kırık’a ve onun<br />

araştırmalarına borçludur.<br />

Münci Kalayoğlu, karaciğer nakli konusunda dünya<br />

çapında çalışmalar yapmaktadır.<br />

Murat Günel, Türkiye ve Almanya’dan bilim insanlarıyla<br />

işbirliği içinde yaptığı çalışmada, beyin kanserlerinin iyi<br />

huylu tümörlerden genetik olarak kansere dönüşmesine<br />

neden olan mekanizmaları keşfetmiştir.<br />

Serap Aksoy, 10 yıl süren araştırmalar sonucu, özellikle<br />

Afrika kıtasında ölümcül uyku hastalığının taşıyıcısı olan<br />

Çeçe sineğinin gen haritasını çıkartmıştır.<br />

Taner Demirer, ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı ilk<br />

kemik iliği transplant merkezini <strong>Ekim</strong> 1999’da Ankara<br />

Numune Hastanesinde kurmuştur.<br />

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu,<br />

21. yüzyılın ikinci yarısında yurtiçi ve yurtdışında<br />

çalışmalar sürdüren bilim insanlarımızın insan sağlığında<br />

zoru başardıklarını belirterek “Tıpta pek çok alanda<br />

keşfedilen yeni tanı ve tedavi yöntemleri çağın en önemli<br />

gelişmeleri olmuştur. Hiçbir şüphe yoktur ki, gelecek<br />

nesiller bu gelişmeleri çok daha da ileriye taşıyarak bu<br />

alanda önemli rol oynamayı sürdüreceklerdir. Türk bilim<br />

insanlarımızın, tıp alanında dünyada ses getiren önemli<br />

başarılara imza atması bunun kanıtıdır. Geçtiğimiz yıl<br />

kamuoyunun dikkatine sunduğumuz ve büyük yankı<br />

uyandıran “Bilime Yön Veren 100 Türk” kitabının ardından<br />

“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk’ isimli bu önemli<br />

araştırmayı da bilim dünyasına armağan etmekten gurur<br />

duyuyoruz” dedi.<br />

Cezmi Akdiş, the director of the Swiss Institute of Allergy<br />

and Asthma Research (SIAF), has developed new vaccines<br />

and treatment modalities, focusing on immune tolerance<br />

mechanisms in humans.<br />

Fatih Uçkun has over 70 patents covering the cancer<br />

treatments and medicines he has discovered. Ziya Gokaslan,<br />

who conducts his researches in John Hopkins, his name has<br />

been written in medical literature, especially with spinal<br />

cord disorders, tumor surgery and surgical methods he<br />

developed on the most difficult types of spinal cord cancers.<br />

The world owes much of what is known about Parkinson’s<br />

and Huntington’s diseases to Deniz Kırık and his researches.<br />

Münci Kalayoğlu has been working worldwide on liver<br />

transplantation.<br />

Murat Gunel, Turkey, and his study in collaboration with<br />

scientists from Germany, has discovered the genetic<br />

mechanisms that lead to turn into cancer from benign<br />

tumours of the brain as cancer.<br />

Serap Aksoy, as a result of 10 years of research, determined<br />

the gene map of Çeçe Fly which is the cause of the deadly<br />

sleep disease carrier especially in the African continent.<br />

In October 1999, Taner Demirer has established the first<br />

bone marrow transplant centre of the Ministry of Health in<br />

Numune Hospital Ankara.<br />

Zeki Konukoğlu, Chairman of the Board of Directors of<br />

Sanko Holding, stated that our scientists, who work in<br />

Turkey and abroad in the second half of the 21st century,<br />

have succeeded in the difficult things in human health.<br />

And continued his words as follows; “New diagnostic and<br />

treatment methods discovered in many areas of medicine<br />

have been the most important developments of the era.<br />

There is no doubt that future generations will continue<br />

to play an important role in this field by taking these<br />

developments even further. It is proof that our Turkish<br />

scientists have achieved important successes in the field<br />

of medicine. “100 Turks who has given directions to the<br />

science” book which we have launched last year attracted<br />

great attention. We are also proud to present this important<br />

research named “100 Turks who has given directions to<br />

Medical Science” to the world of science.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


72<br />

Doç. Dr. Didar Uçar Üveit tanısı koyulan kişilerin çoğunda<br />

hastalığın altında yatan nedenler halen tam olarak<br />

tespit edilemediğinden erken tetkik ve uygun tedavinin<br />

başlanması görme kaybının önlenmesi açısından büyük<br />

önem taşımaktadır.”<br />

Üveit’ten gözlerinizi erken tanı ile koruyun<br />

Dünyagöz Etiler’den Doç. Dr. Didar Uçar, göz küresini oluşturan üç tabakadan<br />

ortada bulunan uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan üveit hastalığı ile<br />

ilgili bilgiler paylaşan “Üveit, uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan ve aynı<br />

zamanda enfeksiyona ek olarak sistemik hastalıklara bağlı ve farklı hastalıkların<br />

da habercisi olabileceği konusunda dikkatli olunması konusunda uyardı.<br />

tutulan bölümüne göre değişiklik<br />

gösterir. Gözün ön bölgesinde<br />

meydana gelirse; kızarıklık, puslu<br />

görme, ışık hassasiyeti ve ağrı ile<br />

kendisini gösterebilirken tutulum<br />

arka bölgede oluşmuşsa, o zaman<br />

farklı derecelerdeki görme kaybına<br />

ek olarak uçuşma ve bulanıklık<br />

hissi de gözlenebilir. Arka taraf<br />

tutulumlarında kızarıklık ön<br />

planda olmayabilir. Bu belirtilerin<br />

gözlendiği kişilerin hızlı davranması<br />

ve erken tanı için hemen uzman bir<br />

göz doktoruna muayene olmaları<br />

büyük önem taşır” diyor.<br />

Üveit rahatsızlığının belirtilerinin<br />

dikkate alınması gerektiğine dikkat<br />

çeken Doç. Dr. Uçar, “Üveit, farklı<br />

hastalarda farklı şekillerde kendisini<br />

gösterebilir. Bir hastada aniden<br />

başlayarak sık aralıklarla alevlenme<br />

belirtileri gözlenirken, farklı bir<br />

hastada rahatsızlık daha sessiz<br />

bir şekilde ortaya çıkarak uzun bir<br />

süre boyunca devam edebilir. Üveit<br />

gözün farklı bölgelerini etkileyebilen<br />

bir hastalıktır. Belirtiler gözün<br />

Sistemik hastalıklar sebebiyle de<br />

oluşabiliyor<br />

Üveitin, uvea bölgesindeki<br />

iltihaplanmalar kadar vücuttaki<br />

başka hastalıklar sebebiyle de<br />

oluşabileceğine dikkat çeken Doç.<br />

Dr. Uçar, teşhis sürecini anlatırken<br />

“Enfeksiyon yapabilen bakteri,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Article<br />

73<br />

virüs, parazit veya mantar gibi<br />

ajanlar travma nedeniyle vücut<br />

dışından veya kan yolu ile vücudun<br />

farklı bölgelerinden göze ulaşarak<br />

enfeksiyöz üveit oluşmasına yol<br />

açabilirler. Bunların yanı sıra üveit;<br />

bağışıklık sistemi hastalıkları,<br />

romatizmal hastalıklar, Behçet<br />

hastalığı, sarkoidoz ve multipil<br />

skleroz gibi farklı organları da<br />

tutabilen sistematik hastalıklarla<br />

birlikte de görülebilir.<br />

Tanı sürecinde hekimin üveit<br />

konusundaki uzmanlığı da teşhisin<br />

doğru ve zamanında konulabilmesi<br />

açısından önemlidir. Eğer hastalık<br />

gözün arka bölümünde oluşuyor<br />

ise, üvea ve retina dokusunu ne<br />

derecede tehdit ettiğinin anlaşılması<br />

için anjiyografi, ultrasonografi<br />

ve optik koherens tomografi gibi<br />

gelişmiş tetkik yöntemlerine ihtiyaç<br />

duyulabilir. Hastalığın belirtileri<br />

başlar başlamaz göz doktoruna<br />

muayene olunmaması, kalıcı<br />

görme kaybına varacak problemler<br />

oluşmasına yol açabilir” ifadelerini<br />

kullanıyor.<br />

Tedavi sürecinde doktoru dinlemek<br />

gerekiyor<br />

Üveit’in tutulum bölgesi ve şiddeti<br />

ne olursa olsun, hızlı müdahale<br />

gerektiren ciddi bir rahatsızlık<br />

olduğunun altını çizen Doç. Dr. Uçar,<br />

“Üveit tedavisinde geç kalındığı<br />

takdirde, görme kaybı dışında; göz<br />

bebeği şekil bozuklukları, katarakt<br />

oluşumu ve göz tansiyonu gibi<br />

kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Tedavi<br />

sürecinde genellikle damla ve/<br />

veya sistemik ilaçlar kullanılır.<br />

Kortizon ve göz bebeğini büyüten<br />

damlalara ek olarak, bağışıklık<br />

sistemini etkileyen ilaçlar da<br />

üveit tedavisinde etkili yöntemler<br />

arasında yer alıyor. Üveit’in<br />

oluşumunda rol oynayan sistemik<br />

bir hastalık var ise, bu rahatsızlığın<br />

tedavisinin de üveit ile birlikte<br />

eş zamanlı olarak yürütülmesi<br />

gerekir. Kullanılacak ilaçların<br />

dozları ve kullanım sıklıkları ise<br />

hekim tarafından belirlenmelidir.<br />

Tedavi süresince, hastaların<br />

hekimleri tarafından yapılan<br />

tüm yönlendirmelere uymaları,<br />

tedavinin başarısı açısından büyük<br />

önem taşır. Unutulmamalı ki, üveit<br />

tedavisi olan bir hastalıktır. Erken<br />

tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile<br />

görme kayıpları önlenebilirken,<br />

kaybedilen görme seviyelerinin geri<br />

kazanılması bile mümkün olabilir”<br />

diyerek sözlerini tamamlıyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


74<br />

Events<br />

Nüve kuruluşunun<br />

50. Yıl dönümünü<br />

7. Bayiler<br />

Toplantısı’nda<br />

coşkuyla kutladı<br />

Nüve’nin kuruluşunun 50. Yılında, 7.<br />

Bayiler Toplantısı organizasyonunu<br />

gerçekleştirildi. Belek Antalya, Gloria<br />

Golf Resort Otel’de yapılan 7. Bayiler<br />

Toplantısı’nda Nüve’nin yurtiçi ve<br />

yurtdışı bayi teşkilatı en üst düzeyde<br />

temsil edildi.<br />

Nüve Celebrated its<br />

50th Anniversary<br />

with Enthusiasm at<br />

its 7th Distributors<br />

Meeting<br />

During the 50th anniversary of its<br />

establishment, Nüve organized the<br />

7th Distributors Meeting between.<br />

At the 7th Distributors Meeting held<br />

in Gloria Golf Resort Hotel in Belek,<br />

Antalya, domestic and international<br />

distributors of Nüve was represented<br />

at the highest level.<br />

Nüve bayileri tarafından sabırsızlıkla ve merakla<br />

beklenen organizasyon, 06 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihinde “Hoş<br />

geldiniz Kokteyli“ ile başladı. Türkiye’den ve dünyanın<br />

dört bir yanından gelen Nüve bayileri, Kokteyl’de<br />

Nüve Puzzle’ı yaparak 50. Yıl kutlamasına damgalarını<br />

vurdular. Nüve İhracat Müdürü Sn. Sertan İnce ve<br />

Yurtiçi Satış Müdürü Sn. Miyase Ülker Kokteyl’de<br />

yaptıkları konuşmada bayileri bir arada görmekten<br />

duydukları mutluluğu ifade etti.<br />

The organization which was impatiently and<br />

eagerly awaited by distributors of Nüve began with<br />

the “Welcome Cocktail”. Nüve distributors, from<br />

Turkey and all around the World, have marked the<br />

celebration of the 50th anniversary by making the<br />

Nüve puzzle together.On October 6, <strong>2018</strong>, all Nüve<br />

distributors were present at the Opening Meeting and<br />

participated in the official opening.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

75<br />

The official opening of the<br />

meeting was made by the<br />

Chairman and General<br />

Manager of Nüve, Ms.Beril<br />

İzgin and Nüve Board Member<br />

and the Deputy General<br />

Manager Ms. Mizyal İzgin<br />

Hergül. In their opening<br />

speech, İzgin and Hergül<br />

expressed their happiness of<br />

seeing the big Nüve Family<br />

together and their honor to<br />

celebrate the 50th anniversary<br />

together with them.<br />

In addition to the usual<br />

building blocks of Nüve<br />

Distributors meeting that<br />

are the innovations and<br />

new product introduction<br />

presentations, the interesting<br />

seminar programs as well<br />

as cultural and historical<br />

excursions, activities and<br />

sports courses attracted great<br />

attention of our distributors.<br />

Nüve bayilerinin iştirak ettikleri resmi açılış Nüve Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel<br />

Müdürü Sn. Beril İzgin ve Nüve Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Sn.<br />

Mizyal İzgin Hergül tarafından yapıldı.<br />

Açılış Toplantısı’nın hemen ardından Nüve bayileri iki ayrı salonda Türkçe ve İngilizce<br />

olarak eğitimlere başladılar. Eğitimlerin konusu, Nüve Bayiler Toplantıları’nın<br />

değişmez unsuru olan yenilikler ve yeni ürün tanıtımlarıydı. Nüve 4.0 ve<br />

İklimlendirme konulu sunumlar 2. gün öğlene kadar süren ilk gün eğitimlerinin<br />

konularıydı. Sunumlar Ar-Ge Md. Yrd. Davut Tümer, Servis Mühendisi Mehmet<br />

Güzel, Ar-Ge Mühendisi Ali Albayraktaroğlu ve İhracat Bölge Koordinatörü Damla<br />

Aksungur tarafından yapıldı. Ardından Nüve bayilerinin ilgi gösterdiği antik şehir turu<br />

başladı. Nüve, eğitimlerin yanında bayilerine kültürel anlamda da seçenek sunarak<br />

organizasyonlarına farklılık katıyor. Yurtdışı bayiler kadar yurtiçinden gelen bayilerin<br />

de büyük beğenisini gören Side Antik Şehri’nde katılımcılar tarihin derinliklerine<br />

yolculuk yaptılar.<br />

3. gün programın en yoğun günüydü. Gün boyu süren eğitimlerde Nüve’nin yeni<br />

ve Türkiye’nin ilk Kan Torbası Santrifüjü NF 3000R cihazı, yeni nesil Akıllı Class II<br />

Mikrobiyolojik Emniyet Kabini SC 120 ve yeni nesil Akıllı Test Kabini TK 120 cihazları<br />

Nüve Ar-Ge Müdürü Yusuf Çetinkaya ve Nüve İhracat Müdürü Sertan İnce tarafından<br />

tanıtıldı. Bayilerin bizzat kendileri ve Satış Müdürlerinin katıldığı eğitimlerde<br />

yeni ürünler büyük bir beğeniyle karşılandı.Nüve bugüne kadar yaptığı Bayiler<br />

Toplantılarında olduğu gibi bu organizasyonda da ürün tanıtımının dışında farklı bir<br />

konuya da yer verdi. Sn. Mehmet Auf tarafından iki farklı dilde yapılan “ Değişim ve<br />

Değişime Ayak Uydurmak” konulu seminer katılımcıların büyük ilgisini topladı.<br />

The new products of Nüve;<br />

Turkey’s first Blood Bag<br />

Centrifuge NF 3000R, the new<br />

generation of intelligent Class II<br />

Microbiological Safety Cabinets<br />

SC 120 and the new generation<br />

of intelligent Test Chambers<br />

TK 120 devices are introduced<br />

by Nüve R&D Manager Yusuf<br />

Çetinkaya and Nüve Export<br />

Manager Sertan İnce. The<br />

presentations on Nüve 4.0 and<br />

Climatization are presented by<br />

R&D Deputy Manager Davut<br />

Tümer, Service Engineer<br />

Mehmet Güzel, R&D Engineer<br />

Ali Albayraktaroğlu and Export<br />

Regional Coordinator Damla<br />

Aksungur both in English and<br />

Turkish languages.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


76<br />

Events<br />

Nüve 7. Bayiler Toplantısı’nın kapanışı duygu yüklü ve gurur veren<br />

görüntülerle doluydu. Kapanış konuşmasını yapan Nüve Yönetim Kurulu<br />

Üyeleri Sn. Beril İzgin ve Sn. Mizyal İzgin Hergül, Nüve Ailesi’nin değerli<br />

mensuplarına 50. Yıl 7. Bayiler Toplantısı’na katılımları için teşekkür etti.<br />

Daha sonra katılımcı bayilere 50. Yıl anısına hazırlanan hediyeler sunuldu.<br />

Toplantı sonunda Nüve Ailesi, geleneksel aile fotoğrafı karesinde yer alarak<br />

bu anı ölümsüzleştirdiler.<br />

3. gün akşamı yapılan Gala Yemeği, Nüve Ailesi için özel bir anlam<br />

taşıyordu.1968 yılında kurulan Nüve, kuruluşunun 50. Yıl kutlamasını Nüve<br />

7. Bayiler Toplantısı Gala Yemeği’nde bayileri ile yaptı. Nüve Ailesi’nin<br />

coşkuyla kutladığı 50. Yıl Gala Yemeği’nde duygusal anlar yaşandı. Nüve<br />

Yönetim Kurulu Üyeleri Sn. Beril İzgin Sn. Mizyal İzgin Hergül ve Sn.<br />

Demet Küçükçelen Güven ve beraberinde Nüve Bölüm Müdürleri ve Müdür<br />

Yardımcıları hep birlikte 50. Yıl pastasını kestiler.<br />

7. Bayiler Toplantısı’nın sonunda bayiler, Nüve Ailesi’nin bir mensubu<br />

olmaktan duydukları mutluluğu belirterek nice kutlamalara birlikte<br />

ulaşmayı dilediler.<br />

1968 yılında kurulan Nüve ülkemizin laboratuvar cihazları ve sterilizasyon<br />

teknolojisi alanında ilk seri üretimini yapan firması olarak, yurtiçinde<br />

28 bayisi ve dünya coğrafyasına dağılan 106 ayrı ülkeye yaptığı ihracatla<br />

ülkemizin gurur duyduğu markalarından birisidir.<br />

Nüve, founded in 1968,<br />

celebrated the 50th<br />

anniversary of its<br />

establishment with its<br />

distributors at the Gala<br />

Dinner in the final part of the<br />

Distributors Meeting. At the<br />

Gala Dinner, the Executive<br />

Board Members Beril Izgin,<br />

Mizyal Izgin Hergul and Demet<br />

Kucukcelen Güven, cut the 50th<br />

year cake together with the<br />

Department Division Managers<br />

and their deputies.<br />

At the end of the 7th<br />

Distributors Meeting, the<br />

distributors expressed<br />

their happiness for being a<br />

member of the Nüve family<br />

and wished to reach the future<br />

celebrations together.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


78<br />

Diş eksikliği<br />

duygusal travmaya<br />

neden oluyor<br />

Dişleri olmayan bireylerin toplumda<br />

saygınlık kazanmada, insanlarla<br />

diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />

ilişkileri gibi özel durumlarda eksiklik<br />

hissetmeleri nedeniyle duygusal<br />

travmalar yaşayabileceklerini söyleyen<br />

Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş<br />

ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra<br />

Alpkılıç Başkırt, diş eksikliğinin<br />

giderilmesi ile hastaların estetik<br />

kaygılarından arınır, anlaşılır<br />

şekilde konuşabileceği ve rahatça<br />

gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />

kazanabileceğini ifade etti.<br />

“Estetik kaygının yanında yaşam<br />

kalitesini de arttırıyoruz”<br />

Dr. Esra Alpkılıç Başkırt, “Diş<br />

hekimliği ağız ve diş sağlığının<br />

korunması ve restorasyonunu<br />

sağlayarak bireylerin estetik,<br />

fonetik (konuşma) ve fonksiyonel<br />

gereksinimlerini sağlayan; böylece<br />

bireylerin yaşam kalitelerini arttırmayı<br />

hedefleyen bir bilim dalıdır. Diş<br />

eksikliği, tıbbın bu bölümü içerisinde<br />

en çok mücadele edilen rahatsızlıktır.”<br />

dedi.<br />

Başkırt “Dişler ve diş çevresi dokuları<br />

vücudun çok önemli parçalarında<br />

biridir. Diş eksikliği FDA tarafından<br />

organ eksikliği olarak kabul<br />

edilmektedir. Güncel diş hekimliğinin<br />

amacı bu eksikliklerin oluşmasını<br />

engellemek ve mevcut eksikliklerin<br />

mutidisipliner yöntemlerle<br />

giderilmesini sağlamaktır.” ifadesinde<br />

bulundu.<br />

Diş eksikliğinin hasta üzerindeki<br />

etkileri<br />

Başkırt, diş eksikliğinin insan hayatı<br />

üzerinde oluşturduğu etkileri beş ana<br />

maddeye ayırdı; fonksiyonel etkiler,<br />

estetik kaygılar, fonetik etki, psikolojik<br />

etki ve dokuların devamlılığının ve<br />

bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />

etkiler.<br />

Uzman, fonksiyonel etkiler<br />

hakkında “Sindirimin ağızdan<br />

başlaması nedeniyle dişlerdeki<br />

eksiklikler sindirimin aksamasına<br />

ve sistemdeki diğer organlara<br />

daha çok yük binmesine, kilo<br />

alımlarına, hazımsızlık-mide ağrısı<br />

gibi rahatsızlıklara, bazı bağırsak<br />

hastalıklarına neden olacaktır.”<br />

dedi. Estetik etkiler üzerine ise yeni<br />

bireylerle karşılaşılması durumunda<br />

yüzde en çok dikkat edilen alanların<br />

başında ağız boşluğu yani dişler<br />

olduğu yönünde bilgi verdi. Bu<br />

bağlamda dişler ve diş çevresi<br />

dokuların bir bütünlük ve ahenk<br />

içerisinde olmaması durumunda kişide<br />

estetik kaygının ortaya çıktığını belirtti.<br />

Fonetik etki konusunda “Seslerin<br />

şekillenmesinde dişlerin rolü<br />

büyüktür. Dişlerin olmaması,<br />

seslerin doğru ve tam olarak<br />

çıkarılamamasına; dolayısıyla<br />

anlaşılabilir şekilde konuşamamaya<br />

sebep olur. Özellikle ön bölgedeki<br />

dişlerin kaybı estetik bozukluklarla<br />

birlikte bir takım seslerin<br />

çıkarılamamasına sebep olarak<br />

peltek konuşmaya, ifade güçlüğüne<br />

dolayısıyla özgüven eksikliği ve<br />

psikolojik bozukluklara sebebiyet<br />

verebilir.” dedi.<br />

Psikolojik etkinin ise estetik ile yakın<br />

ilişkisi olduğunu belirten Başkırt<br />

“Dişleri olmayan bireyler toplumda<br />

saygınlık kazanmada, insanlarla<br />

diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />

ilişkileri gibi özel durumlarda<br />

eksiklik hissetmeleri nedeniyle<br />

duygusal travmalar yaşayabilirler.<br />

Diş eksikliğinin giderilmesi ile hasta<br />

estetik kaygılarında arınır ve anlaşılır<br />

şekilde konuşabileceği, rahatça<br />

gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />

kazanacaktır.” sözlerine ekledi.<br />

Dokuların devamlılığının ve<br />

bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />

etkilerinin yanında tedavisi hakkında<br />

da bilgi veren Başkırt “Günümüzde<br />

diş kaybının telafisinde en çok tercih<br />

edilen yöntemlerden biri de dental<br />

implant uygulamalarıdır. Dental<br />

implant tedavilerinin uygulanabilmesi<br />

için hastanın diş dizilimin düzgün<br />

olması, kemik yapısının uygun<br />

yükseklik ve kalınlıkta olması ve bazı<br />

anatomik yapılardan (burun tabanı,<br />

maxiller sinüsler, bazı damar ve<br />

sinirlerin ana kolları gibi) uzakta<br />

kalmasını sağlayacak yapıda olması<br />

gerekir. Örneğin erken yaşta diş<br />

kaybı olduğunda tek ya da çok sayıda<br />

olması açısından fark olmadan hem<br />

diş diziliminin bozulmasına hem de<br />

kemik kaybına sebebiyet oluşturur.<br />

Bu faktörlerin hem implantsız klasik<br />

tedavi yöntemlerinde (total protez veya<br />

köprü protezi gibi) hem de implant<br />

uygulamalarını içeren tedavilerde<br />

olumsuz etkileri vardır.” ifadesiyle<br />

sözlerini bitirdi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


82<br />

Tuttuğumuz her kol<br />

Secusan olsa<br />

I wish every<br />

doorhandle we hold<br />

is Secusan<br />

İnsan hayatını ve kurumları fazla<br />

maliyetten kurtaran muhteşem<br />

bir ürün olan “Secusan Kaplama”,<br />

HOPPE AG farkıyla artık Türkiye’de.<br />

Dünyanın en tehlikeli ve tedavisi büyük<br />

maliyetler oluşturan mikroplarından<br />

biri olan hastane mikrobuna yüzde<br />

99.9 kesin çözümler sunuyor. HOPPE<br />

AG, Secusan kaplama antibakteriyel<br />

ve antimikrobiyel özelliklere sahip<br />

gümüş iyonlarla kaplanmış kapı<br />

ve pencere kolları üreterek kişileri<br />

ve firmaları çok büyük bir yükten<br />

kurtarmayı hedefliyor.<br />

“Secusan Coating” that is an amazing<br />

product which provides savings for<br />

human being and entities is now in<br />

Turkey with HOPPE AG difference.<br />

One of the world’s most dangerous<br />

and highly cost-effective microbes<br />

is the hospital microbe. The product<br />

offers 99.9 percent definite solutions<br />

against hospital microbe. HOPPE<br />

AG, Secusan coating aims to save<br />

people and companies from a huge<br />

burden by producing door and window<br />

handles coated with silver ions<br />

with antibacterial and antimicrobial<br />

properties<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


83<br />

Dünyada antibakteriyel ve antimikrobiyel özelliklerinin ikisini<br />

bir arada bulunduran tek firma olan HOPPE AG Secusan<br />

kapı kolları ülkemizde neredeyse tüm özel hastanelerde<br />

kullanılıyor. Aynı başarıyı devlet hastaneleri ve kurumlarında<br />

da hedeflediklerini belirten HOPPE AG firmasının Türkiye<br />

temsilcisi İlker Teoman ile milyonlarca insanı etkileyen<br />

hastane mikrobunun önüne Secusan kaplama kapı kollarıyla<br />

nasıl geçilebileceği ve yenilikçi projeleri üzerine konuştuk.<br />

Kısaca sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz?<br />

İlker Teoman. 1995 yılından beri merkezi İsviçre’de olan<br />

Alman kökenli ve toplamda hepsi Avrupa’da olmak üzere 8<br />

ayrı üretim tesisinde 3000 kişinin istihdam edildiği kapı kolupencere<br />

sektöründe lider lanse edilen HOPPE AG firmasının<br />

Türkiye temsilciğini yürütüyorum. HOPPE AG olarak özellikle<br />

pencere alanında yoğun kullanılan ürünlere sahip bir marka<br />

olma özelliğini taşıyoruz.<br />

Secusan door handles produced by HOPPE AG, which has<br />

two antibacterial and antimicrobial properties in the world,<br />

are used in almost all private hospitals in our country.<br />

HOPPE AG produces the only product in the world which<br />

have antibacterial and antimicrobial properties containing<br />

at the same time. Secusan door handles are used in almost<br />

all private hospitals in our country. HOPPE AG, Turkey<br />

representative Ilker Teoman, the same success in public<br />

hospitals and institutions and said they aimed. We have<br />

talked about how they prevent the hospital microbe which<br />

has been effecting millions of people with Secusan veneering<br />

door handles. And also we talked about their other innovative<br />

projects as well.<br />

Can we briefly recognize you and your company?<br />

My name is İlker Teoman. The company HOPPE AG is<br />

originally a German company, however, based in Switzerland.<br />

Müşteri ağınızdan bahseder misiniz bize?<br />

Gerek satıcı bayilerimiz, gerekse kapı ve pencere<br />

imalatçılarına direkt satış yaptığımız müşterilerden oluşan bir<br />

ağımız var.<br />

“Tuttuğunuz her kapı kolu ölümcül mikroba 1 adım daha<br />

yaklaştırıyor!”<br />

Hastanelere tedarik ettiğiniz ürünler hakkında bilgi verebilir<br />

misiniz?<br />

Biz birçok kapı ve pencere kolu yapıyoruz. Özellikle Türkiye’de<br />

ki özel hastanelerde ürünlerimiz oldukça yoğun olarak<br />

kullanıyor. Devlet hastaneleri için aynı şeyi söylemem<br />

mümkün değil. Çünkü devlet hastanesi ile özel hastaneler<br />

arasında ciddi mimari farklar var.<br />

Doğal olarak maliyetlerde değişkenlikler gösteriyor. Kapı<br />

kolu dendiğinde önemsiz bir kalem olarak geliyor herkesin<br />

aklına. Devlet hastanelerinin ihalesinde yazılan şartnamelerde<br />

paspas için bile birçok özellik aranırken her gün binlerce<br />

insanın dokunduğu kapı kolundan söz edilmemesi üzüntü ve<br />

endişe verici.<br />

And I am carrying out the Representativeness of Turkey since<br />

1995. In total, 3000 people work in 8 different production<br />

facilities which are all in Europe. Company is the World<br />

Leader in the door handle and window industry. As HOPPE<br />

AG, we have the distinction of being a brand with products<br />

that are commonly used in the window area.<br />

Can you tell us about your customer network?<br />

We have a network of customers that we sell directly to our<br />

vendor dealers and door and window manufacturers.<br />

“Every door handle that you hold brings you, 1 step closer to<br />

the deadly microbe!”<br />

Can you please give information about the products you<br />

supply to hospitals?<br />

We are making many door and window handles. Especially<br />

in the private hospitals in Turkey using our products as very<br />

common. I can’t say the same for state hospitals.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


84<br />

Çünkü Avrupa ve dünya da olduğu gibi ülkemizde de<br />

hastane mikrobu denilen bir mikrop var. Hastanelerde<br />

kullanılan her türlü cerrahi aletlerden dahi bulaşabilecek<br />

bir tür mikrop. Bir ameliyat esnasında ya da rutin bir<br />

muayene sırasında bu mikrobu kapabilirsiniz. Bunun<br />

dışında musluk ve kapı kolları. Çünkü hastanelerde hiçbir<br />

kapı açık değildir. Her yeni bir odaya girip çıkarken kapı<br />

koluyla sürekli temas halinde olmuş oluyoruz. Her yıl<br />

ülkemizde binlerce insan hastane mikrobundan yaşamını<br />

yitiriyor. Sağlık Bakanlığı bu sebeple hastanelerde bir<br />

komisyon oluşturarak önlemler geliştirmeye çalışmakta.<br />

Bizden buradan yola çıkarak anti-bakteriyel ve antimikrobiyel<br />

kapı ve pencere kolları yaptık ve satışa sunmak<br />

istiyoruz. 2017 yılında Avrupa’da satışa başladık bu yılda<br />

ülkemizde başlamış bulunuyoruz. Bizi şaşırtan, antimikrobiyel<br />

kollarımızı tanıttığımız hastanelerin dışında<br />

başkalarının satın almış olması. Mesela, Türkiye’nin en<br />

büyük zincir marketlerinden biri kendi ihale şartlarında<br />

anti-mikrobiyel olma şartı getirdi. Ama hastanelerden çok<br />

fazla olumlu dönüş alamadık.<br />

Mikroplarda %100’e varan temizlik!<br />

Secusan kaplama nedir?<br />

Tahminlere göre dünyada her yıl 5 ile 10 milyon arasında,<br />

Türkiye’de ise 50 ile 150 bin arası insan hastane mikrobuna<br />

maruz kalıyor. Bunun içinde ciddi bir oranda ölüm vakaları<br />

da var. Bu durum hem cana mal olduğu gibi hastaneye<br />

de ciddi bir yük oluyor. Mesela vatandaş apandisten ya<br />

da doğumdan dolayı hastaneye yatmış ve baktığınız da<br />

çok kısa süreçlerden sonra taburcu edilecekken hastane<br />

mikrobundan dolayı hastanın yatış süreci uzadığı gibi sağlık<br />

maliyetleri de artıyor. Geçtiğimiz yıl Almanya’da hastane<br />

mikrobunun genel maliyeti 10 milyar Euro’yu bulmuştu.<br />

Anti-mikrobiyel kaplama kapı kolları eskiden beri biliniyor.<br />

Olmayan bir şey değil. Bakır kapı kolları şeklinde imal<br />

edilebilir. Ama bakır çok pahalı. Gümüş iyonları ise belli bir<br />

teknoloji ile kapı kolları üzerine kaplanıyor.<br />

HOPPE AG olarak bu sayede kapı kolları üzerinde mikrop<br />

üremesini engelliyoruz. Kendi kendini dezenfekte etme<br />

özelliğine sahip olmuş oluyor.<br />

Ve biz buna HOPPE’nin bir markası olarak Secusan diyoruz.<br />

Bu ürünün klinik testlerden %99.99 oranında mikropları<br />

imha ettiği ve üremesini engellediği başarısı gözlemlendi.<br />

Dileyen her sağlık kurumuna bu ürünleri test amaçlı<br />

verebiliriz. Kendi laboratuvarlarında inceleyebilirler.<br />

Amacımız tüm mekânlarda var olmak!<br />

Fiyat olarak ulaşılabilir olduğunu düşünüyor musunuz?<br />

Bu sorunuza net olarak evet diyebilirim. Çünkü HOPPE’nin<br />

çok yüksek üretim kapasitelerine sahip. Tüm dünyada<br />

küresel olarak çalışmakta satış pazarlama ağına sahip.<br />

Direk kendi patenti ve üretimi olması ürün üzerindeki<br />

fiyatın ulaşılabilirliğini sağlıyor.<br />

Because there are serious architectural differences between<br />

public hospitals and private hospitals.<br />

Naturally, there are also variations in the costs. When it comes<br />

to the door handle, it comes to mind as an insignificant item.<br />

In the specifications written in the tender of state hospitals,<br />

it is sad and worrying that it is not mentioned anything about<br />

the door handle touched by thousands of people every day<br />

while many features are being sought even about a doormat.<br />

Because, as in Europe and the world, in our country there is a<br />

germ called the hospital microbe. A kind of microbe that can<br />

be transmitted from any kind of surgical instruments used in<br />

hospitals. You can grab this microbe during a surgery or during<br />

a routine examination. Other than that, tap and door handles.<br />

Because no door is open in hospitals. Every time when we enter<br />

and leave a new room, we are in constant contact with the door<br />

handles. Every year, thousands of people die from hospital<br />

germ in our country. For this reason, the Ministry of Health is<br />

trying to develop a solution by establishing a commission in<br />

hospitals. We have made anti-bacterial and anti-microbial door<br />

and window handles from this point of view and we would like<br />

to offer for sale. We started to sell in Europe in 2017 and have<br />

started in our country this year. What surprised us was the<br />

fact that other entities where we introduced our anti-microbial<br />

handles bought rather than the hospitals. For example, one of<br />

Turkey’s largest supermarket chain has brought the condition<br />

of being anti-microbial conditions in its tenders. But we didn’t<br />

get too many positive feedbacks from the hospitals.<br />

Cleaning up to 100% in microbes!<br />

What is Secusan?<br />

According to estimates, between 5 and 10 million worldwide<br />

each year, while in Turkey exposed of 50 to 150 thousand<br />

people from hospital germs. There are also serious cases of<br />

death. This situation is a serious burden to the human being’s<br />

life as well as the hospitals. For example, imagine the patient<br />

is hospitalized for appendicitis or delivery, and he / she will be<br />

discharged after very short periods. If he / she is caught by the<br />

hospital microbe, then he / she will have to stay at the hospital<br />

longer. Hospitalization period is prolonged due to hospital<br />

microbe, correspondingly health costs will be increasing as<br />

well. The overall cost of hospital germs in Germany last year<br />

was 10 billion euros.<br />

Anti-microbial coating door handles have been known for<br />

many times. It’s not something new. It can be manufactured as<br />

copper door handles as well. But copper is too expensive. Silver<br />

ions are coated on door handles with a certain technology.<br />

HOPPE AG prevents the growth of microbes on the door<br />

handles. It has the feature of self-disinfecting.<br />

And we call it Secusan as a brand of HOPPE. In the clinical<br />

tests, it was observed that 99.99% of these products destroyed<br />

microbes and prevented their reproduction. We can give these<br />

products to any health institution for testing purposes. They<br />

can examine them in their own laboratories.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


85<br />

Normal kapı kollarımız zaten çok revaçta. Türkiye’nin<br />

hemen hemen her hastanesinde HOPPE’nin kapı kolları<br />

kullanılıyor diyebilirim. Biz bu kolları anti-mikrobiyel<br />

olarak ürettiğimizi lanse etmek istiyoruz. Hastane<br />

personelleri kullanılan kapı kolunun kime ait olduğunu<br />

bilemeyebilir. Onu inşaat firması bilir. Bizim burada ki<br />

amacımız birçok irili ufaklı sağlık tesislerinde oluşan<br />

mikrobun önüne geçerek, arındırmak.<br />

Prensibimiz; ne olursa olsun kaliteden ödün<br />

vermemek!<br />

İç Mekan-dış mekan ürünleriniz hangi özelliklerine<br />

göre ayrılıyor?<br />

Ürünler ucuz-pahalı diye ayrılır. İç mekânda kullanılan<br />

ürün ile dış mekanda kullanılan ürün arasında<br />

farklılıklar var. Çünkü içeride kullanılan ürün yağmur<br />

almaz, çok fazla rutubete maruz kalmaz, güneşten<br />

etkilenmez ve en önemlisi çok fazla insan eli dokunmaz.<br />

Bu yüzden ürünlerimizi paslanmaz çelik kapı kolu<br />

diyoruz bir de alüminyum kapı kolu olarak da ayırıyoruz.<br />

Aynı zamanda biz her ikisini üreten tek şirketiz.<br />

Müşterilerimize sunarken diyoruz ki, paslanmaz çelik<br />

özelliğinden dolayı daha pahalı. Dış mekânda dayanıklı<br />

olduğu için paslanmaz çelik kapını tavsiye ediyoruz<br />

ama iç mekânda aynı modelin alüminyumunu tavsiye<br />

ediyoruz<br />

Her şartta 10 yıl garanti!<br />

Artık hayatımızda fiyat önemli bir unsur. Bir ürünü<br />

mümkün olduğu kadar uygun hale getirmeye<br />

çalışıyoruz. Biz bunu ürünün üzerinden çalarak değil<br />

ürünün nev’ini değiştirerek, kaliteden asla taviz<br />

vermeden yapmayı prensip ediniyoruz. Bu yüzden tüm<br />

ürünlerimize 10 yıl garanti veriyoruz. Aynı zamanda<br />

paslanmaz çelikte de aynı prensiple çalışıyoruz. Çünkü<br />

paslanmaz çelikte 50 farklı kalite çeşidi var. HOPPE<br />

standart olarak 304 kalitededir.<br />

Bu kalite çeşidi, ürünün ömrünü uzatır, dış etkenlerden<br />

korur ve kalitesinden asla bir şey yitirmez. Lakin<br />

son yıllarda ülkemize Uzak Doğu’dan gelen, çok<br />

çok düşük kaliteli materyaller paslanmaz çelik<br />

diye serbest piyasaya sürülüyor. Müşteri ürünü<br />

kullanmaya başladıktan 6 ay sonra anlıyor gerçek<br />

paslanmaz olduğunu. Sonra bir nalbura gidip ve<br />

değiştirmek istediğinde yine aynı kalite de ürünü<br />

alarak evine dönüyor. Biz HOPPE olarak bunları<br />

bildiğimiz için tüm uluslararası standartları yerine<br />

getirerek, tüm testlerden başarıyla geçen ürünlerimizi<br />

müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz.<br />

Our goal is to be in all places!<br />

Do you think the price is as affordable?<br />

I can say yes to your question clearly. Because HOPPE<br />

has very high production capacities. It has a global sales<br />

network all over the world. Direct patents and production<br />

of the product on the product provides accessibility. Our<br />

normal door handles are already very popular. HOPPE’s<br />

door handles are used in virtually every hospital in Turkey.<br />

We want to introduce and announce that we produce these<br />

handles anti-microbial. Hospital staff may not know who the<br />

door handle is produced by. But, its construction firm knows<br />

for certain. Our goal here is to purify the microbes that<br />

occurs in many large and small health facilities.<br />

Our principle; Regardless, quality is not compromised.<br />

With which features of your indoor and outdoor products<br />

are separated?<br />

Products are divided into two as cheap and expensive ones.<br />

There are differences between the indoor and the outdoor<br />

products. Because the product used in interior spaces,<br />

the product does not get rain, it is not exposed too much<br />

moisture, is not affected by the sun, and most importantly<br />

too many people do not touch. Therefore, we separate our<br />

products as a stainless steel door handle and an aluminium<br />

door handle. At the same time we are the only company that<br />

produces both. While offering to our customers, we say it is<br />

more expensive because of its stainless steel feature. We<br />

recommend the stainless steel door for outdoor durability<br />

but we recommend the aluminium of the same model in the<br />

interior.<br />

10 years warranty in every condition!<br />

Now the price in our lives is an important element. We are<br />

trying to make a product as convenient as possible. While<br />

we are doing this, we do not steal from its content. We try<br />

to change its type, we never compromise from the quality.<br />

That’s why we offer a 10-year warranty on all our products.<br />

At the same time, we work on the same principle in<br />

stainless steel. Because there are 50 different quality types<br />

in stainless steel. HOPPE has 304 quality as standard.<br />

This type of quality extends the life of the product, protects<br />

from external factors and never loses anything from its<br />

quality. However, in recent years, very low-quality materials<br />

from the Far East to our country, stainless steel is released<br />

to the free market. The customer understands 6 months<br />

after starting to use the product is not a real stainless.<br />

Then, when he goes to a hardware dealer and wants to<br />

change it and he returns to his house by buying the same<br />

quality product. Since we know these as HOPPE, we start<br />

our business by fulfilling all international standards. We<br />

offer the products which are successfully passed from all<br />

controlling tests to the customers’ likings.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


86<br />

“Normalin üzerinde standart”<br />

Ürünlerinizde bölgelerin iklimsel şartlarını da göz<br />

önünde bulunduruyor musunuz? Mesela Karadeniz’de<br />

ki nem oranı ile Doğu Anadolu’da ki nem oranı aynı<br />

düzeyde değil. Bu ve benzer özellikler esas<br />

alınıyor mu?<br />

Dediğim gibi bizim ürünlerimiz 10 yıl garantili.<br />

Dünyanın neresine giderseniz gidin HOPPE<br />

ürünlerini görebilirsiniz. Çünkü biz her hava<br />

koşuluna uygunluk sağlayacak ürünler üretiyoruz.<br />

Bu yüzden standartlarımızı diğer firmaların<br />

üstünde tutuyoruz. Lider firma olmak bunu<br />

gerektiriyor. Aslına bakarsanız kapı kolunun en<br />

büyük düşmanı iklimsel özellikler değil el teridir.<br />

Dünyanın en keskin asitlerinden biri el teridir.<br />

Çünkü her kapı koluna dokunulduğunda silinmiyor<br />

ve orada öylece kalıyor. Bir diğer düşman alyans<br />

ve yüzüktür. Kapı kolunu tuttuğunuz anda o alyans<br />

ve yüzükler mikro çiziklere yol açar. Oluşan bu<br />

çiziğin içine daha önce kapıda kalan ter girip nüfus<br />

etmeye başladığında paslanmalar, kararmalar ve<br />

karıncalanmalar başlar. Biz HOPPE olarak bütün<br />

bu saydığım etkenlere 10 yıl boyunca garanti<br />

veriyoruz.<br />

Ürünleriniz üzerinde herhangi bir emniyet<br />

düzeneği var mı?<br />

Tabi. Biz aynı zamanda pencere kolları da<br />

üretiyoruz. Üzerinde çocuk emniyeti olan<br />

pencere kolları üretiyoruz. Fakat bunun önemini<br />

alıcıya anlattığımızda alıcı bize “çok güzel bir<br />

şey yapıyorsunuz ama benim çocuğum camı<br />

açmaz” demekle yetiniyor. Ya da fiyatını öne<br />

sürüyor. Ne yazık ki ülkemizde en ucuz şey insan<br />

canı. Ceplerinde binlerce liralık telefon taşıyan<br />

insanlar, insan canı söz konusu olduğunda tepkisiz<br />

kalıyor. Bu durum bizleri de çok üzüyor.<br />

Ürünleriniz en çok hangi sektörde kullanılıyor?<br />

Inşaat sektörü tabi ki başı çekiyor bu anlamda.<br />

Özellikle pencere, ofis bölme ve cam-alüminyum<br />

sektörü ağırlıklı olarak satış grubumuzu<br />

oluşturuyor. Onun haricinde Türkiye’de ki<br />

tüm yangın kaçış kapılarında bizim kollarımız<br />

kullanıyor. HOPPE’nin dünya lideri olmasının<br />

sebeplerinden biri de işte tam olarak bu. Çünkü<br />

her çeşit ve ihtiyaca göre kapı kolları üretiyoruz.<br />

Ürün yelpazemiz bu anlamda hem geniş hem<br />

derin.<br />

“Standard above normal”<br />

Do you consider the climatic conditions of the<br />

regions in your products?<br />

For instance, the humidity in the Black Sea and<br />

the humidity in Eastern Anatolia are not the<br />

same. Is this kind of similar features considered<br />

accordingly?<br />

As I said, our products are guaranteed for 10<br />

years. Wherever you go in the world, you can see<br />

HOPPE products. Because we produce products<br />

that will ensure compliance with all weather<br />

conditions. That’s why we keep our standards on<br />

top of other companies for sure. Being a leading<br />

company requires this. As a matter of fact, the<br />

biggest enemy of the door handle is the hand<br />

sweat, not climatic features actually. One of the<br />

world’s sharpest acids is hand sweat. Because<br />

every door handle is not wiped when touched and<br />

it remains there. Another enemy wedding ring and<br />

ring. As soon as you hold the door handle, those<br />

wedding rings and rings cause micro scratches.<br />

The sweat left in the door before, begins to enter<br />

into this scratches. And rusting, tarnishing and<br />

tingling begin. As HOPPE, we guarantee all these<br />

factors for 10 years.<br />

Are there any safety mechanism on your<br />

products?<br />

Of course. We also produce window handles. We<br />

produce window handles with child safety. But<br />

when we tell the buyer about the importance<br />

of this, the buyer welcomes this in a very good<br />

manner. But he says only “My child doesn’t open<br />

the window...” Or the customer tells about its<br />

price issue. Unfortunately, the cheapest thing in<br />

our country is human life. People who carry cell<br />

phones as of thousands liras in their pockets are<br />

unresponsive when it comes to human life. This<br />

also makes us very sad.<br />

In which sector are your products used most?<br />

The construction sector, of course, is the leader in<br />

this sense. Especially the window, office partition<br />

and glass-aluminium sector is mainly our sales<br />

group. Our handles are being used in all the fire<br />

escape doors in Turkey. That’s exactly why HOPPE<br />

is the world leader. Because we produce door<br />

handles according to all kinds and needs. Our<br />

product range is both wide and deep in this sense.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


90<br />

Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve Ecz. Erdoğan Çolak “Doğru istikamette yürümek üzere yola koyulduk.”<br />

Erdogan Colak, pharmacist and chairman of the Turkish pharmacists union: “We started to go on the right direction.”<br />

“Söyleyecek Sözümüz,<br />

Birlikte Eyleyecek<br />

Gücümüz Var!”<br />

“We have both<br />

promises and power<br />

to make it possible!”<br />

Ecz. Erdoğan Çolak<br />

Türk Eczacıları Birliği bu yıl,<br />

dünü anlamak, şimdinin gerçekliğini<br />

bütünlük içerisinde doğru algılamak ve<br />

bu doğrultuda geleceğe dair bağımsız,<br />

nitelikli, kapsamlı bir perspektif<br />

geliştirmek amacıyla 1-3 Kasım<br />

tarihlerinde Ankara’da bir araya gelecek.<br />

The members of union of Turkish<br />

pharmacists are to be convened in<br />

Ankara on 1-3 November aiming<br />

to understand better the past and<br />

to develop a liberal, qualified and<br />

comprehensive perspective.<br />

“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz<br />

Var!” teması ile gerçekleştirilecek olan 14. Türkiye<br />

Eczacılık Kongresi öncesi Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve<br />

Ecz. Erdoğan Çolak kongreye dair sorularımızı yanıtladı.<br />

Ecz. Erdoğan Çolak bize biraz kendinizden bahseder<br />

misiniz?<br />

1984 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden<br />

mezun oldum ve 1985 yılı itibariyle Adana’da serbest<br />

eczacılık yapmaya başladım. Meslek birliklerinin önemine<br />

olan inancım, fakülte sıralarından itibaren hep vardı.<br />

Erdoğan Çolak, pharmacist and chairman of the Turkish<br />

pharmacists union, answered our questions before the<br />

14th congress of Turkish pharmacy that is organized<br />

on the theme of “We have promises to pharmacists,<br />

patients and the public.”<br />

Would you mention about yourself briefly?<br />

Graduate of Faculty of Pharmacy, Gazi University in 1984,<br />

I started to work as an independent pharmacist in Adana<br />

in 1985. I have always been aware of the importance of<br />

professional unions since my years in the school.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


91<br />

Bu düsturla 1989 yılında Adana Eczacı Odası Yönetim<br />

Kurulu Üyesi oldum. O günden bu yana da mesleğimi hem<br />

Adana Eczacı Odası’nda hem de Türk Eczacıları Birliği’nin<br />

çeşitli kademelerinde sürdürdüm. 2007 yılından bu yana da<br />

Türk Eczacıları Birliği Başkanı olarak toplum sağlığına ve<br />

mesleğimize katkı sağlamak adına çalışıyorum.<br />

“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz Var!”<br />

sloganı ile ne anlatmak istediniz?<br />

Biz eczacılar, eğitim hayatımızın ardından mesleğe atılırken<br />

bir yemin ederiz. Ve bu yemin vesilesiyle verdiğimiz sözü,<br />

bütün meslek hayatımız boyunca temel düsturumuz olarak<br />

kabul ederiz. Eczacılık mesleğine başladığımız an itibariyle<br />

hayatımızı insanlık hizmetine adayacağımıza, insan hayatına<br />

mutlak surette saygı göstereceğimize, bilgilerimizi insanlık<br />

yararına kullanacağımıza, din, milliyet, ırk, cinsiyet, kültür<br />

ve politik görüş farklarının vazifemizle vicdanımız arasına<br />

girmesine izin vermeyeceğimize, sağlık çalışanları ile güven<br />

ilişkisi ve etik işbirliği içinde çalışacağımıza, mesleğimizin<br />

gelecekteki üyelerinin yetiştirilmesine katkıda bulunacağımıza,<br />

insanlığa daha iyi hizmet edebilmek için mesleki bilgilerimizi<br />

sürekli güncelleyeceğimize, mesleğimizi dürüstlük ve şerefle<br />

yapacağımıza namusumuz ve vicdanımız üzerine söz veririz. Ve<br />

bu söz mesleğimize, meslektaşlarımıza, insanımıza, ülkemize,<br />

geleceğimize dair verdiğimiz bir sözdür. İşte bu seneki<br />

temamızı ve sloganımızı belirlerken de bu sözden yola çıktık.<br />

Bu kongrelerin Türk eczacılığına ne gibi faydaları var?<br />

Mesleki gelişim ve birliktelik adına çok önemli olduğuna<br />

inanıyorum. Akademiden, sektörden, siyasetten, bürokrasiden,<br />

medyadan, meslek örgütlerinden, sivil toplum kuruluşlarından<br />

önemli isimlerin katıldığı Eczacılık Kongreleri; mesleğin ve<br />

toplumun pek çok kesimini bir araya getiriyor. Dünü doğru<br />

parametreler doğrultusunda anlamak, bugünün gerçekliğine<br />

ilişkin ayakları yere basan argümanlar geliştirmek ve<br />

tüm bunların ışığında geleceğe dair nitelikli bir perspektif<br />

geliştirmek adına Eczacılık Kongrelerimizi çok değerli<br />

buluyorum.<br />

Bu yıl ne gibi değişiklikler var? Farklı konuklar, katılımcılar<br />

olacak mı? Yani bu yılı faklı kılacak bir değişiklik var mı?<br />

Yaptığımız her kongrenin birbirinden farklı konu ve konuklara<br />

ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim. Bu sene de sağlık<br />

okuryazarlığından kooperatiflere, akılcı ilaç kullanımından<br />

sağlık iletişimine, ulusal ilaç politikasından medikal ürünlere,<br />

kanser ilaçlarından sosyal medya kullanımına, şehir<br />

hastanelerinden yeni eczacılık hizmet modellerine pek çok<br />

alanda ve konuda oturumların olduğu, çok değerli katılımcılarla<br />

bir kongre gerçekleştireceğiz. Meslektaşlarımızın haklarının<br />

korunmasını, yurttaşlarımızın sağlık-ilaç hakkına erişimini,<br />

sağlık hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesini ve eczacılığın<br />

geleceğinin doğru istikamette şekillenmesini hep birlikte<br />

konuşup tartışacağız.<br />

In line with this stance, I became a board member in Adana<br />

Chamber of Pharmacists in 1989. Since then I pursue my<br />

career at several stages of my professional. Since 2007 I have<br />

been working as the chairman of Turkish pharmacists union in<br />

order to contribute to the public health and to my profession.<br />

What do you mean with your slogan by saying “We have<br />

promises for pharmacists, patients and the public!”<br />

We, as the pharmacists, say an oath for our profession just<br />

at the beginning of our profession. It is our basic principle<br />

for all activities in our professional lives. The moment we<br />

started our pharmacy profession we promise that we will<br />

definitely respect human life, use our knowledge for the<br />

benefit of humanity, we do not allow our differences between<br />

religion, nationality, race, gender, culture and political views<br />

to be included in our conscience with our duty; in order to<br />

serve better to humanity, we will continuously update our<br />

professional knowledge and promise to do our profession<br />

with honesty and honor. And this is a promise we give to our<br />

profession, to our colleagues, to our people, to our country,<br />

to our future. Here’s this year’s theme and our motto in the<br />

convention.<br />

What are the benefits of these congresses to Turkish<br />

pharmacy?<br />

I believe that it is very important for professional development<br />

and unity. Also participated by other names from the the<br />

organizations, academy, industry, politics, bureaucracy,<br />

media, professional organizations, civil society Pharmacy<br />

Congresses brings together many sectors of the profession<br />

and society. I find our Pharmacy Congresses very valuable<br />

in order to understand yesterday in a right context with right<br />

parameters, to develop ground-based arguments about<br />

today’s reality and to develop a quality perspective for the<br />

future.<br />

What are the changes this year? Will different guests<br />

participate? So, is there a change to make it different?<br />

We know that every congress hosts different topics and<br />

guests, I can tell. This year, we will hold a congress with<br />

many valuable participants, to discuss about the topics of<br />

cooperatives, city hospitals to new pharmaceutical service<br />

models in many areas and other topics such as health literacy,<br />

rational drug use to health communication, from national drug<br />

policy to medical products, from cancer drugs to social media,<br />

the protection of the rights of our colleagues, our citizens’<br />

access to health-drug rights, and the emergence of the future<br />

of pharmacy in the right direction, we will talk and discuss<br />

together.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


92<br />

Meme kanserinde ilk biyobenzer<br />

ilaç Abdi İbrahim’den<br />

First Biosimilar Breast Cancer Medication by Abdi İbrahim<br />

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim,<br />

günümüzde kadınlar arasında sık<br />

görülen meme kanserinde kullanılan<br />

Trastuzumab etkin maddeli ilk<br />

biyobenzer ürünü piyasaya sundu.<br />

Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme<br />

kapsamına da alınan ürün, bir yılda 130<br />

milyon TL kamu katkısı sağlayacak.<br />

Meme kanseri olan hastalarda tümörlü<br />

kitlenin büyümesini engelleyen ürün,<br />

medikal onkolojinin kullanacağı ilk<br />

biyobenzer monoklonal antikor olacak.<br />

Abdi İbrahim, the leader of the Turkish<br />

pharmaceutical industry, released the<br />

first biosimilar with Trastuzumab as<br />

the active ingredient that is used for the<br />

treatment of breast cancer, which is<br />

frequent in women. The medication is<br />

under reimbursement coverage by the<br />

Ministry of Health, and it will contribute<br />

TRY 130 million in one year to the<br />

capital budget. It prevents the growth<br />

of tumorous mass in breast cancer<br />

patients, and will be the first biosimilar<br />

monoclonal antibody to be used by<br />

medical oncology.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


93<br />

Biyoteknoloji alanında öncü yatırımlara imza atan<br />

Abdi İbrahim, Türkiye’deki ilk Trastuzumab etkin<br />

maddeli biyobenzeri piyasaya sundu. <strong>Medikal</strong> onkoloji<br />

tarafından kullanılacak biyobenzer monoklonal<br />

antikor olan bu ürün, meme kanseri olan hastalarda<br />

tümör kitlesinin büyümesini engelleyerek tedavi<br />

imkanı sunuyor.<br />

Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme kapsamına<br />

da dahil edilen ürünün, kamu bütçesine bir yılda 130<br />

milyon TL katkı sağlaması bekleniyor.<br />

Tümörün büyümesini engelleyerek yaşam süresini<br />

uzatıyor<br />

Meme kanseri hem dünyada hem Türkiye’de kadınlar<br />

arasında sık görülen kanser türleri arasında yer alıyor.<br />

Dünyada her yıl 22 bin kişiye meme kanseri tanısı<br />

konuyor. Türkiye’de de bu sayı her geçen yıl artıyor.<br />

Hasta sayısındaki artış bu konuda yürütülen bilimsel<br />

çalışmaların hız kazanmasını da beraberinde getiriyor.<br />

Meme kanseri alanında, hastaların yaşam süresini<br />

ve kalitesini iyileştirmek için çalışmalarını sürdüren<br />

Abdi İbrahim, Trastuzumab etkin maddeli biyobenzer<br />

ile meme kanseri hastalarının tedavisi için etkin bir<br />

tedavi sunuyor. Söz konusu ilaç, Trastuzumab molekülü<br />

ile HER2 pozitif hastalarında tümörün büyümesini<br />

engelleyerek hastaların yaşam süresini uzatıyor. Geri<br />

ödeme kapsamındaki ilaç, bu yönüyle hastaların erişimi<br />

açısından da önemli bir alternatif oluşturarak tedavilerde<br />

yaygın olarak kullanılabilecek.<br />

Leading the pioneering biotechnology investments,<br />

Abdi İbrahim released the first biosimilar with<br />

Trastuzumab as the active ingredient in Turkey. The<br />

medication is a biosimilar monoclonal antibody to<br />

be used by medical oncology, and it prevents the<br />

growth of the tumorous mass in breast cancer<br />

patients, providing a treatment opportunity.<br />

The medication is under reimbursement coverage<br />

by the Ministry of Health, and it is expected to<br />

contribute TRY 130 million in one year to the capital<br />

budget.<br />

It extends lifespan by preventing tumor growth<br />

Breast cancer is one of the most frequent<br />

cancers in women, both in the world and in<br />

Turkey. Each year 22,000 people are diagnosed<br />

with breast cancer around the world. This<br />

number increases each year in Turkey. The<br />

increase in the number of patients brings on the<br />

acceleration of scientific studies conducted on<br />

the subject as well.<br />

Conducting studies in the field of breast cancer<br />

to extend the lifespan of patients and improve<br />

their quality of life, Abdi İbrahim presents an<br />

effective treatment for breast cancer through<br />

a biosimilar with Trastuzumab as the active<br />

ingredient. The medication inhibits the growth<br />

of the tumor in HER2 positive patients with the<br />

Trastuzumab molecule, thereby extending the<br />

lifespan of the patients. Under reimbursement<br />

coverage, this medication will be able to be used<br />

widely in treatments as it provides an alternative<br />

by being accessible by the patients.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


94<br />

Onko İlaç‘ta yıllık<br />

değerlendirme<br />

buluşması<br />

2017 yılında, üretim tesislerinin tüm hatlarıyla<br />

Avrupa GMP belgesi (EUGMP) alan Türk<br />

ilaç firması olarak global pazarlara açılmak<br />

yolunda büyük bir adım atan Onko İlaç,<br />

yıllık dönem değerlendirmesini yaptı. Yıllık<br />

değerlendirme toplantısı 6–9 Eylül <strong>2018</strong><br />

tarihleri arasında merkez, saha ve fabrika<br />

ekiplerinin katılımıyla gerçekleşti.<br />

Annual evaluation<br />

meeting at<br />

Onko İlaç<br />

Onko İlaç, as the Turkish<br />

pharmaceutical company having<br />

European GMP certificate (EUGMP) with<br />

all lines of production facilities in 2017<br />

and taking a big step towards access<br />

to global markets, made its annual<br />

evaluation. The annual evaluation<br />

meeting was held on September 6-9,<br />

<strong>2018</strong> with the participation of central,<br />

field and factory teams.<br />

2017 yılında 30. kuruluş yıldönümünü kutlayan ve<br />

<strong>2018</strong> yılında onkoloji ilaçları başta olmak üzere<br />

tüm ürünleriyle global pazarlara açılma yolunda<br />

önemli başarılara imza atan Onko İlaç, dönem sonu<br />

toplantısını 06-09 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında yapıldı.<br />

6 ve 7 Eylül tarihlerinde Kozyatağı Hilton Hotel’de Satış<br />

ve Pazarlama Grubu olarak merkez ve saha ekipleri<br />

birlikte yıllık değerlendirme toplantısı yapan Onko<br />

İlaç, firmanın yeni hedefleri doğrultusunda eğitim<br />

programları da düzenlendi. Yıllık değerlendirmenin<br />

ardından kurum içinde motivasyonu artırmak ve<br />

ekipler arasında verimli çalışmaya destek olmak<br />

amacıyla Sarıyer Korupark‘da merkez, saha ve fabrika<br />

ekiplerinin katılımıyla piknik yapıldı ve eğlenceli<br />

aktiviteler gerçekleştirildi.<br />

Onko İlaç, which celebrated its 30th anniversary in 2017<br />

and has achieved significant successes on the way to<br />

access to global markets with all its products, especially<br />

oncology drugs in <strong>2018</strong>, organized its year-end meeting<br />

between September 06-09, <strong>2018</strong>.<br />

Within this scope, Onko İlaç arranged an annual<br />

evaluation meeting together with its central and field<br />

teams as Sales and Marketing Group at Kozyatağı<br />

Hilton Hotel between September 6-7 and also organized<br />

training programs in line with the company’s new<br />

targets. After the annual evaluation meeting, in order to<br />

increase motivation within the organization and support<br />

efficient work among the teams, a picnic was held and<br />

fun activities were performed with the participation of<br />

the center, field and factory teams in Sarıyer Korupark.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


98<br />

Events<br />

Türk Toraks Derneği Avrupa<br />

Kongresi’nde yoğun ilgi gördü<br />

Dünyada göğüs hastalıkları<br />

alanında en büyük ve en<br />

seçkin platformlardan biri<br />

olarak kabul edilen Avrupa Solunum<br />

Derneği’nin (European Respiratory<br />

Society (ERS) uluslararası yıllık<br />

kongresi bu yıl 15-19 Eylül tarihleri<br />

arasında Paris Port de Versaille<br />

Kongre Merkezi’nde yapıldı. Bu<br />

önemli kongreye 134 ülkeden 22<br />

507, ülkemizden 451 hekim katıldı.<br />

Bilimsel bildiri sunumlarının 213’ü,<br />

konuşmacı ve oturum başkanı<br />

olarak toplamda 31 görev (7<br />

konuşma, 24 oturum başkanlığı)<br />

ülkemizden katılan hekimler<br />

tarafından gerçekleştirildi.<br />

Paris Büyükelçimiz Standımızı<br />

Ziyaret Etti<br />

Port de Versaille Kongre<br />

Merkezi’nde düzenlenen 5 günlük<br />

kongre, dünyada göğüs hastalıkları<br />

alanında en büyük ve en seçkin<br />

platformlardan biri sayılıyor. Bu<br />

kongrede her yıl göğüs hastalıkları<br />

ve solunum yolları sorunları<br />

alanında tıptaki en son gelişmeler<br />

tartışılıyor. Kongre merkezinde<br />

kurulan “Dünya Köyü” adındaki<br />

alanda, 30 ülke arasında yer<br />

alarak “Türk Toraks Derneği” ve<br />

ayrıca “Turkish Thoracic Journal”<br />

standları ile hem Derneğin hem de<br />

Derneğin bilimsel yayın organı olan<br />

dergi tanıtılarak dünyaya açılma<br />

olanağı bulundu. Türk Toraks<br />

Derneği standını ziyaret eden Paris<br />

Büyükelçisi Dr. İsmail Hakkı Musa,<br />

dernek yöneticileri ve kongreye<br />

katılan üyelerle bir süre sohbet etti,<br />

Türk Toraks Derneği Başkanı Prof.<br />

Dr. Hasan Bayram’dan kongre ve<br />

Türk Toraks Derneği hakkında bilgi<br />

aldı.<br />

Türk Toraks Derneği Başkanı<br />

Prof. Dr. Bayram, kongreye<br />

Türkiye’den çok sayıda bildiri<br />

ile katılım olmasının kendilerini<br />

onurlandırdığını söyledi. Dr.<br />

Bayram, Türk Toraks Derneği ile<br />

Avrupa Solunum Derneği arasında<br />

yapılan işbirliği çerçevesinde<br />

yıllardır karşılıklı kazanımlar<br />

içerisinde olduklarının altını<br />

çizerek, her iki tarafın da bu<br />

işbirliğinin artarak devam etmesi<br />

konusunda istekli olduğunu ve<br />

bu işbirliğinin dünya çapında da<br />

akciğer sağlığı alanına çok değerli<br />

katkılar getirdiğini ifade etti.<br />

“Ers Kongresi’nde yaptığımız<br />

sunumlar büyük ilgi gördü”<br />

Prof. Dr. Bayram, ERS Kongresi’nde<br />

yaptıkları sunumlar ile ilgili de şu<br />

bilgileri paylaştı:<br />

“Türk Toraks Derneği üyelerinden<br />

oluşan bir ekibin gerçekleştirdiği<br />

ve ekipten yine üyemiz Prof. Dr.<br />

Peri Arbak tarafından sunulan<br />

‘Kebap Restoranı çalışanları:<br />

Zararlı bir iş mi?’ ve Dr. Öğretim<br />

Üyesi Dilek Çakmakçı Karadoğan<br />

ve ekibi tarafından yapılan ‘Geri<br />

ödeme sistemi sigarayı bırakmaya<br />

yardımcı mı? Türk deneyimi’<br />

başlıklı araştırmaların kongre<br />

bilimsel komitesi tarafından Fransız<br />

basınında halk ile paylaşılmak üzere<br />

seçilmesi bizleri gururlandırdı.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

99<br />

Kurulduğu ilk günden beri her<br />

kongreye ses getiren araştırmalarla<br />

katılan Türk Toraks Derneği Kadın<br />

ve Akciğer Sağlığı Görev Grubumuz<br />

ise, işyerinde cinsiyetçi yaklaşımı<br />

ve gebelik sırasında ebeveynlerin<br />

elektronik sigara kullanımını<br />

araştırdıkları iki poster ile uluslararası<br />

kongreye katkıda bulundular. Ayrıca<br />

European Lung Foundation (ELF)’un<br />

organize ettiği ‘Kot kumlamacılığı<br />

ve Silikozis’ başlıklı oturumda Türk<br />

Toraks Derneği Bilimsel Komite<br />

Başkanı Prof. Dr. Metin Akgün ile<br />

birlikte Aldulhalim Demir, hekim-hasta<br />

perspektifini aktarırken zihinlerden<br />

silinmeyecek bir sunum yaptılar.<br />

KOAH’ın küresel boyutu ile ele alındığı<br />

‘COPD Global’ toplantısına ülkemizden<br />

katılımı, Akciğer Hastaları Dayanışma<br />

Derneği (AHDADER) temsilcisi Sayın<br />

İlkay B. Nargaz gerçekleştirdi.<br />

Bu iki etkinlik, ilk defa ülkemizin<br />

uluslararası bir kongrede hastalar ve<br />

doktorlar birlikte yer alması açısından<br />

önemliydi.” dedi.<br />

Prof. Dr. Hasan Bayram, kongrenin<br />

ikinci gününde, Türk Toraks Derneği<br />

adına yaptığı sunumda Türkiye’deki<br />

hava kirliliği ve küresel iklim<br />

değişikliğine bağlı sorunlar ve bunların<br />

insan sağlığına olan etkilerinden söz<br />

ettiğini belirtti. Prof. Dr. Bayram,<br />

ülkemizdeki hava kirliği rakamlarının<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği<br />

standartların çok üstünde seyrettiğini,<br />

bunun çok önemli bir sorun<br />

oluşturduğunu ve hava kirliliğine bağlı<br />

olarak yılda<br />

yaklaşık 34 bin<br />

kişinin erkenden<br />

hayatını<br />

kaybettiğini<br />

vurguladı. Prof.<br />

Dr. Bayram,<br />

“Küresel iklim<br />

değişikliğine<br />

bağlı olarak<br />

ülkemizde<br />

mevsimler daha<br />

sıcak ve kurak<br />

geçmekte,<br />

buna bağlı<br />

olarak orman<br />

yangınları ve çölleşme sorunları<br />

yaşanmaktadır. Aşırı hava olayları<br />

sonucu ani bastıran, sel ve taşkınlar<br />

meydana gelmekte, bunun da gerek<br />

çevre, gerekse de insan sağlığı<br />

üzerinde doğrudan ve dolaylı tehditler<br />

oluşturmaktadır.” dedi.<br />

“Tütün endüstrisinin hedefi gençler”<br />

Kongrenin üçüncü gününde, Türk<br />

Toraks Derneği Çocuk Göğüs<br />

Hastalıkları Çalışma Grubu üyesi Prof.<br />

Dr. Elif Dağlı yaptığı konuşmasında,<br />

ısıtılmış tütün ve elektronik sigara<br />

gibi tütün ürünlerinin yaygınlaşmaya<br />

başladığını, tütün endüstrisinin bu<br />

ürünlerin yaygınlaşması için özellikle<br />

gençleri hedef aldığını ve burada<br />

çok ciddi bir tehlike olduğuna vurgu<br />

yaptı. Prof. Dr. Dağlı, başta devletlerin<br />

ve kamu<br />

otoritelerinin,<br />

sağlık<br />

kurumlarının bu<br />

konuda duyarlı<br />

olmalarına<br />

çağrı yaptığı<br />

konuşması<br />

sonrasında<br />

salondaki<br />

katılımcılar<br />

tarafından<br />

dakikalarca<br />

alkışlandı.<br />

“Kongreye üyelerimizin büyük ve<br />

önemli katkıları oldu”<br />

Prof. Dr. Hasan Bayram, kongre<br />

süresince ilgili alanlarda uzun yıllardır<br />

çalışmaları ile tanınan birçok dernek<br />

üyesinin, konusunda öncü bazı<br />

uluslararası dernek ve oluşumlar ile<br />

temaslarını sürdürdüklerini belirterek,<br />

“GARD (Global Alliance Against<br />

Chronic Respiratory Diseases) ve<br />

GINA (Global Initiative for Asthma)<br />

bunlardan başlıcalarıdır. Ayrıca<br />

üyelerimiz, hâlihazırda Avrupa<br />

Solunum Derneği Çalışma Gruplarında<br />

görev yapmaktayken yeni dönemde<br />

de seçimleri kazanarak görev almaya<br />

başlayacak olan üyelerimiz oldu.<br />

Avrupa Solunum Derneği ile ortak<br />

üyeliğimizin, ortak yurtdışı araştırma<br />

burs olanaklarımızın ve ortak<br />

araştırma yapma işbirliklerimizin<br />

gelecekte de sürdürülmesi çeşitli<br />

görüşmelerde dile getirildi. Sonuç<br />

olarak, Avrupa Solunum Derneği’nin<br />

bu yılki kongresi de göğüs hastalıkları<br />

ile ilgili birçok halk sağlığı konusunun,<br />

akciğer hastalıkları alanında tanı ve<br />

tedavideki sorunların ve son yıllarda<br />

elde edilen gelişmelerin konuşulduğu<br />

bir kongre oldu. Türk Toraks Derneği<br />

üyeleri de bir yandan araştırmalarını<br />

sunarken ve konuşmalar yaparken<br />

bilimsel anlamda kongreye katkı<br />

sundular, diğer yandan da mesleki<br />

bilgilerini güncellemiş oldular.” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


100<br />

Avrasya bölgesini kapsayan ve 43 ülke delegasyonunu ağırlayacak HIMSS’18<br />

Eurasia’da ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık Vizyonu’ konuşulacak.<br />

HIMSS’18 Eurasia sağlık bilişimi alanında<br />

uluslararası bir marka<br />

Türkiye’nin HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde 1 adet seviye<br />

7 ve 164 seviye 6 validasyonu<br />

ile Avrupa ülkelerini geride<br />

bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık<br />

Bakanı Dr. Fahrettin Koca,<br />

hastanelerin aynı kararlılık ve<br />

hızla dijitalleştirilmesine devam<br />

edileceğini belirtti.<br />

Türkiye’nin en büyük sağlık bilişim etkinliği<br />

olan HIMSS’18 Eurasia, Türkiye’yle birlikte<br />

bölge coğrafyadaki Avrupa, Asya, Afrika ve<br />

Balkanları hedefleyen yeni vizyonu ile uluslararası<br />

toplantılara ev sahipliği yapacak. Sağlık Bakanlığı,<br />

Medipol Üniversitesi ve HIMSS Avrupa işbirliği<br />

ile gerçekleşen HIMSS’18 Eurasia Sağlık Bilişimi<br />

Fuarı ve EMRAM Eğitim Konferansı, 25-27 <strong>Ekim</strong><br />

<strong>2018</strong> tarihleri arasında, İstanbul Pullman<br />

Hotel’de sağlık dünyasını bir araya getirecek.<br />

Etkinliğin 25 <strong>Ekim</strong>’de T.C. Sağlık Bakanı Dr.<br />

Fahrettin Koca’nın teşrifleri ile gerçekleşecek<br />

açılışında, ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık<br />

Vizyonu’ HIMSS USA III. President & CEO’su<br />

Harold “Hal” Wolf ve T.C. Sağlık Bakanlığı<br />

Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin<br />

değerlendirmeleri ile gündeme yansıyacak.<br />

“Türkiye Başarısı ve Tecrübesi ile Bölge<br />

Ülkelere Öncülük Edecek”Türkiye’nin<br />

bu yıl itibari ile HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde 1 adet seviye 7<br />

ve 164 seviye 6 validasyonu olan kamu<br />

hastanesi ile tüm Avrupa ülkelerini geride<br />

bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık Bakanı<br />

Dr. Fahrettin Koca, “Sağlık Bakanlığı’nın<br />

hastaya daha iyi ve kaliteli hizmet sunan ve<br />

sağlık çalışanlarının işlerini kolaylaştıran<br />

‘kağıtsız hastaneler’ konusundaki<br />

kararlılığı tüm sağlık kuruluşları için<br />

motivasyon kaynağı olmuş;<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


101<br />

bugün Türkiye, sağlıkta dijitalleşme<br />

konusunda kat ettiği mesafe ile<br />

birçok Batı ülkeleri arasından<br />

sıyrılarak Avrupa lideri olmayı<br />

başarmıştır” dedi. Sağlık Bakanı Dr.<br />

Koca, Türkiye’nin aynı kararlılık ve<br />

hızla hastanelerini dijitalleştirmeye<br />

devam edeceğini söyledi.<br />

Avrasya Sağlık Bilişimi İşbirliği<br />

Toplantısı düzenlenecek<br />

HIMSS’18 Eurasia çerçevesinde 25<br />

<strong>Ekim</strong>’de ayrıca T.C. Sağlık Bakanlığı<br />

ve DEİK Himayelerinde, 43 Ülke<br />

Delegasyonunun katılımı ile “Avrasya<br />

Sağlık Bilişimi İşbirliği Toplantısı”<br />

düzenlenecek.<br />

Türkiye’nin dijitalleşen 165<br />

hastanesi ödül alacak<br />

HIMSS’18 Eurasia etkinlikleri<br />

çerçevesinde yine 25 <strong>Ekim</strong>’de,<br />

gösterdikleri gelişme ve<br />

başarılarla HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde<br />

seviye 6 ve 7’ye hak<br />

kazanan 165 hastanenin<br />

yöneticilerine ödülleri<br />

verilecek.<br />

Geleceğin sağlık bilişimi<br />

konuşulacak<br />

Çok sayıda uluslararası<br />

konuşmacının katılımı ile<br />

gerçekleşecek HIMSS’18<br />

Eurasia’da gelecekte<br />

sağlık bilişiminin<br />

nasıl şekilleneceği<br />

konuşulacak. Başta İngiltere,<br />

İtalya, Amerika, İsveç, Danimarka<br />

ve Birleşik Arap Emirliklerinden<br />

üst düzey sağlık bilişimi<br />

profesyonellerinin konuşmacı olarak<br />

yer aldığı etkinlikte, 26<br />

<strong>Ekim</strong>, Cuma günü T.C.<br />

Sağlık Bakanlığı ilgili<br />

yöneticileri ve sektör<br />

liderlerinin katılımı<br />

ile ‘Türkiye Sağlık<br />

Bilişimi Üssü Hedefine<br />

Yol Haritası’ başlıklı<br />

TÜSAP Toplantısı<br />

yapılacak.<br />

Küresel markalar<br />

HIMSS’18 Eurasia’da<br />

yerini aldı<br />

Ekspotürk ve Satur<br />

organizasyonu ile<br />

düzenlenen HIMSS’18 Eurasia’da<br />

dünya markaları da yerini aldı.<br />

Ankaref’in ana sponsorluğu ile<br />

yapılan HIMSS’18<br />

Eurasia’da Ankaref,<br />

Turkcell, Sisoft, Ge<br />

Healthcare, Abbott,<br />

Siemens Healthineers,<br />

Akgün Yazılım, Elsevier,<br />

Livewell, Techno Pc,<br />

Consol <strong>Medikal</strong>, Agena<br />

Sağlık, Fujifilm, ZKR,<br />

Synedra, Pusula Yazılım,<br />

Probel, Ordinatrum,<br />

Hitachi, Vademecum,<br />

Gemini, Motto Yazılım,<br />

SRDC, As Mühendislik,<br />

Bilişim Küpü, Preventis,<br />

ZMT Bilgi Sistemleri, Epati Bilişim ve<br />

Network Kurumsal yerini aldı.<br />

HIMSS’18 Eurasia kapsamında<br />

düzenlenecek panel konu ve<br />

konuşmacıları ise şöyle;<br />

Bilgi Teknolojileri Kullanılarak<br />

Kalite Ve Klinik Çıktıların<br />

Geliştirilmesi<br />

Medipol Üniversitesi Rektörü Prof.<br />

Sabahattin Aydın moderatörlüğünde<br />

yapılacak toplantıda, ABD’den<br />

Joint commission International<br />

(JCI) Başkanı ve CEO’su Paula<br />

Wilson, Sağlık Kalitesi için ‘Bilgi<br />

Teknolojisinde Fırsatlar ve Riskler’<br />

konusunda konuşacak. Sağlık<br />

Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan’ın<br />

Sağlık Kalitesi Standartlarında<br />

Türkiye Deneyimini anlatacağı<br />

panelde, Medipol Üniversitesi<br />

Öğretim Üyesi ve HIMSS Türkiye<br />

Direktörü Dr. İlker Köse ise ‘Daha<br />

Kaliteli Sağlık Hizmet Sunumu İçin<br />

EMRAM’ın (Elektronik <strong>Medikal</strong> Kayıt<br />

Sistemi) Sağladıkları’na değinecek.<br />

Sağlıkta Dönüşüm: Klinik Bakış<br />

Açısıyla Hastanelerden Evde Bakıma<br />

Kronik hastalık yönetimi, evde sağlık<br />

hizmetleri kapsamında ele alınacak<br />

toplantının moderatörlüğünü T.C.<br />

Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı<br />

Dr. Şuayip Birinci yapacak. HIMSS<br />

Analitik Avrupa ve Latin Amerika,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


102<br />

Birleşik Krallık Bölge Direktörü John<br />

Rayner’in Healthcare Information<br />

and Management Systems Society<br />

(HIMSS) ve Continuity of Care<br />

Maturity Model (CCMM) çerçevesinde<br />

‘Teknoloji ile Sürekli Bakım’<br />

konusunda konuşacağı toplantıda<br />

İsveç Stockholm Kent Konseyi<br />

E-Sağlık ve İnovasyon Komisyonu<br />

Üyesi Daniel Forslund, İngiltere<br />

Kamu Sağlığı Kıdemli Danışmanı<br />

ve HIMSS Klinik Hizmetler Başkanı<br />

Charles Alessi ve Türkiye’den Sağlık<br />

Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel<br />

Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Daire<br />

Başkanı Uzm. Dr. Pınar Koçatakan<br />

konuşmacı olarak yer alacak.<br />

‘Veri’nin Yapılandırması: ‘Bilgi’den<br />

Klinik ve Mali Bilgeliğe<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi<br />

Sistemleri Genel Müdürü Dr. M.<br />

Mahir Ülgü’nün moderatörlüğünde<br />

yapılacak toplantıda, Medipol<br />

Üniversitesi Öğretim Üyesi ve HIMSS<br />

Türkiye Direktörü Dr. İlker Köse,<br />

‘Veriden Hikmete Genel Bakış Açısı’<br />

konusunda konuşacak. T.C.Sağlık<br />

Bakanlığı’ndan Sağlık Bilgi Sistemleri<br />

Genel Müdür Yardımcısı Şahin Aydın<br />

ile TİTCK Başkan Yardımcısı Eray<br />

Kaplan’ın da konuşmacı olarak yer<br />

alacağı toplantıda, Norveç E-Sağlık<br />

Araştırma Merkezi Sağlık Analitik<br />

Verileri Bölüm Müdürü Anne Torill<br />

Nordsletta ve İngiltere NHS Dijital<br />

Veri Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr.<br />

Daniel Ray birer konuşma yapacak.<br />

Hasta Odağında Sağlık Hizmet<br />

Sunumundan Hasta’nın Yönetiminde<br />

Sağlık Hizmet Sunumu<br />

Sağlık Bakanlığı KHK Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Murat Alper’in<br />

moderatörlüğünde yapılacak<br />

toplantıda, ABD UC SanDiego<br />

Health Başhekim Yardımcısı ve<br />

Sağlık Bilgi Sistemleri Müdürü<br />

Christopher Longhurst, Yozgat Şehir<br />

Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aziz<br />

Ahmet Sürel, Birleşik Krallık Yerel<br />

Yönetimler Birliği Yetişkin Sosyal<br />

Bakım Mükemmeliyet Merkezi Eski<br />

Başkanı Sarah Mitchell, İzmir Tire<br />

Devlet Hastanesi HIMSS 7 Program<br />

Yöneticisi Gürhan Zincircioğlu,<br />

Birleşik Arap Emirlikleri Dubai Sağlık<br />

Otoritesi Sağlık Veri ve Bilgi Analiz<br />

Departmanı E-Sağlık Bölüm Başkanı<br />

Osama Elhassan konuşmacı olarak<br />

yer alacak.<br />

Nasıl Seviye 7 olunur?<br />

‘EMRAM Seviye 7 Alma Sürecinde<br />

Yol Haritası ve Başarı Hikâyeleri’nin<br />

gündeme taşınacağı toplantının<br />

moderatörlüğünü Sudan Türkiye<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

Yöneticisi Dr. İsmail Yılmaz yapacak.<br />

HIMSS EMRAM 7 belgesi alan Tire<br />

Devlet Hastanesi’nin yöneticilerinin<br />

deneyimlerini paylaşacağı toplantıda,<br />

‘Dijital Hastane Süreci, Nereden<br />

Başlasak?’ başlığında Başhekim Op.<br />

Dr. Fatih Hayali,‘Dijital Hastanede<br />

Tıbbi Malzeme Yönetim Sistemi’<br />

başlığında Başhekim Yardımcısı Uzm.<br />

Dr. Elife Özkan, ‘Hekim Klinik Karar<br />

Destek Uygulamaları’ başlığında<br />

Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Özgür<br />

Bolat, ‘Hemşire Klinik Karar Destek<br />

ve Hemşirelik Bakım Hizmetleri’<br />

başlığında Sağlık Hizmetleri Müdürü<br />

Hemş. Fatoş Yürürdurmaz ve<br />

‘Kapalı Döngü İlaç Yönetim Sistemi’<br />

başlığında Ecz. Zehra Eraltuğ birer<br />

konuşma yapacak.<br />

Sağlıkta nesnelerin interneti<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı Tıbbi İlaç<br />

ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)<br />

Başkanı Dr. Hakkı Gürsoz’ün<br />

moderatörlüğünü yapacağı toplantıda<br />

İtalya’dan Istituto Clinico Humanitas<br />

Hastanesi Bilgi Sistemleri Müdürü<br />

Elena Sini, Almanya’dan T-Systems<br />

International Nesnelerin İnterneti<br />

Dijital Bölümü Başkan Yardımcısı<br />

Lucas Josten, Fransa’dan Innovasyon<br />

ve Sağlık Bütünleşik Nesnelerin<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


103<br />

İnterneti Bölüm<br />

Müdürü Laurent<br />

Bouskela konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

Türkiye’den de Sağlık<br />

Bakanlığı TİTCK<br />

Başkan Yardımcısı<br />

Recep Uslu ve Medipol<br />

Üniversitesi’nden<br />

Dr. Tunçer Baykaş birer konuşma<br />

yapacak.<br />

Sağlıkta Yapay Zekâ’nın geniş çaplı<br />

kullanımına hazır mıyız?<br />

Elektronik sağlık kayıtlarına dayalı<br />

üst düzey klinik bilgi sistemleri<br />

kapsamında ele alınacak toplantının<br />

moderatörlüğünü T.C. Sağlık<br />

Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan<br />

yapacak. Konuşmacılar arasında<br />

İngiltere’den NHS Dijital Sağlık ve<br />

Yapak Zekâ Klinik Lideri Indra Joshi,<br />

ABD’den FIMSS, FHFMA Başkanı<br />

Sam King, İspanya’dan Pol Perez ve<br />

Türkiye’den Sağlık Bakanı Danışmanı<br />

Dr. Sinan Korukluoğlu yer alacak.<br />

Açık İnovasyon: Sağlıkta Start-Up<br />

Vakti<br />

T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital<br />

Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha<br />

Koç’un* moderatörlüğünü yaptığı<br />

toplantıda Boğaziçi Üniversitesi<br />

Inovita T& ISEK Koordinatörü<br />

Prof. Dr. Cengizhan Öztürk, Sağlık<br />

Bakanlığı TİTCK Başkan Yardımcısı<br />

İsmail Mert Vural, Sanayi ve<br />

Teknoloji Bakanlığı’ndan<br />

Hande Ünal ve T.C.<br />

Cumhurbaşkanlığı<br />

Uzmanı Ali Taylan<br />

Öztaylan konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

Siber Güvenlik ve Kişisel<br />

Verilerin Korunması<br />

Değer Bazlı Veri Güvenliği<br />

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan<br />

Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın<br />

moderatörlüğünde yapılacak<br />

toplantıda Sağlık Bakanlığı Sağlık<br />

Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü,<br />

Dünya Bankası Danışmanı Av. Ahmet<br />

Esad Berktaş, STM Siber Güvenlik<br />

Ürün Servis Geliştirme Yöneticisi<br />

Özkan Boztaş ile Havelsan ve<br />

TÜRKSAT’tan uzmanlar konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

(*) Teyit beklenmektedir.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


104<br />

PSA testini erken yaşta yaptırmak önem taşıyor!<br />

Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Gazi<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim<br />

Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />

prostat kanseri konusunda erken tanıya<br />

yönelik araştırmaların önemine yönelik<br />

açıklamalarda bulundu. Klinik yaklaşımların,<br />

risk grubundaki erkeklerde ve Türkiye için<br />

özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü<br />

bulunanların 40 yaşında ürologlar tarafından<br />

prostat muayenesi ve PSA testi yaptırmasını<br />

ve de risk grubunda olmayan popülasyonda<br />

bu kontrollerin 50 yaşında başlamasının<br />

gerektiğinin altını çizdi.<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen<br />

12 erkekten birinde görülüyor<br />

“Üroonkoloji Derneği Başkanı ve<br />

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen “15 Eylül<br />

Dünya Prostat Günü” dolayısıyla<br />

açıklamalarda bulundu: Prostat<br />

kanserinin, erkek popülasyonunda en<br />

sık görülen kanser türlerinden biri<br />

olduğuna dikkat çekerek şöyle devam<br />

etti:”<br />

“Kanser günümüz dünyasında insan<br />

hayatını tehdit eden hastalıkların<br />

başında gelmektedir. Dünya Sağlık<br />

Örgütünün (DSÖ-<strong>2018</strong>) paylaştığı<br />

verilere göre 2015 yılında küresel<br />

çapta 8.8 milyon kişinin ölüm nedeni<br />

kanserdi. 2012 istatistiklerine göre<br />

yılda 14 milyon yeni kanser vakası<br />

tespit edilirken, 8 milyon insan<br />

kansere bağlı nedenlerle ölmektedir.<br />

Maalesef bu rakamların 2030 yılına<br />

gelindiğinde %30 oranında artacağı<br />

belirtilmektedir. DSÖ’nün 2014’de<br />

paylaştığı rapora göre, Türkiye’de<br />

erkeklerde kansere bağlı ölümlerin<br />

sayısı 58 bin 400, kadınlarda ise<br />

32 bin 500’dür. Türkiye İstatistik<br />

Kurumu Mayıs 2017 verilerine göre<br />

ise, Türkiye’de her 5 ölümden biri<br />

kanser nedeniyle olmaktadır. Prostat<br />

kanseri erkek popülasyonunda<br />

en sık görülen kanser türlerinden<br />

biridir. 2012 istatistiklerine göre<br />

dünya genelinde 1.1 milyon prostat<br />

kanserli olgu saptanırken, prostat<br />

kanserine bağlı ölüm 307.481 kişide<br />

görülmüştür. Bu sonuçlar prostat<br />

kanserini akciğer kanserinden sonra<br />

kansere bağlı ölümlerde ikinci sıraya<br />

taşımıştır. Prostat kanseri insidans<br />

ve prevalansı bölgelere göre farklılar<br />

gösterirken en yüksek görülme<br />

oranı Kuzey Amerika’da en düşük<br />

görülme oranı ise Güney Asya’dadır.<br />

Ülkemiz açısından istatistiki veriler<br />

net olmamakla beraber, Üroonkoloji<br />

Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre<br />

erkek popülasyonumuzda prostat<br />

kanseri solid organ tümörü olarak en<br />

sık karşılaşılan tümördür. Son bilgiler<br />

ülkemizde de 12 erkekten birinin<br />

prostat kanseri olduğu yönündedir.”<br />

Prostat Kanseri tanısında “MR<br />

dönemi”<br />

Son yıllara kadar prostat kanseri<br />

şüphesi olan hastalara tanı koymak<br />

amacıyla ultrason eşliğinde<br />

sistematik biyopsi yapıldığına değinen<br />

Sözen, şunları söyledi:<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


105<br />

MR Füzyon Biyopsi görseller:<br />

“Bu yöntemin dezavantajı,<br />

görüntülenemeyen bir kanser<br />

randomize alınan biyopsiler ile<br />

tanınmaya çalışılıyordu. Düşük<br />

doğruluk oranlarına sahip olan<br />

bu yöntem aynı zamanda gereksiz<br />

(klinik önemi olmayan-hastaya bir<br />

zarar vermeyecek) prostat kanseri<br />

tanısı koymamıza da sebep oluyordu.<br />

Günümüzde prostat kanserinden<br />

şüphelendiğimiz hastalara rutin<br />

testlerimiz yanında Multiparametrik<br />

Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel<br />

prostat MR’ında prostat bezinde<br />

kanser için şüpheli bir alan olup<br />

olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa,<br />

kanser şüphesi saptanan bölümler<br />

işaretlenip daha sonra özel bir yazılım<br />

sayesinde ultrasona yerleştiriliyor.<br />

Robotik Cerrahi görsel:<br />

Biyopsi yaparken MR ve<br />

ultrason görüntülerinin<br />

birleşmiş halini görüp<br />

doğru noktadan,<br />

doğru hedeften biyopsi<br />

yapılabiliyor. Bu<br />

yöntemin adı Prostat MR<br />

Füzyon Biyopsisi. Yeni<br />

yöntemin sağladığı iki<br />

avantaj var; gereksiz tanı<br />

oranını düşürüyor, klinik<br />

önemsiz hastalık tanı<br />

oranı azalıyor ve yüzde<br />

90’lara varan oranlarda<br />

yüksek dereceli,<br />

hayatı tehdit eden<br />

prostat kanseri teşhisi<br />

koymamıza sağlıyor.”<br />

Sözen, prostat<br />

kanserinin tedavisinin<br />

hastalığın evresine<br />

göre değişiklikler<br />

gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı<br />

hastalıkta son 10 yıldaki en önemli<br />

değişiklerden biri olan ve düşük risk<br />

grubundaki hastalara yapılan-önerilen<br />

“aktif izlem” tedavi protokolüyle<br />

hastaya zarar verme riski düşük olan<br />

hastalığın tedavisinde görülecek olası<br />

komplikasyonlardan sakınmanın<br />

amaçlandığını belirtti.Prostat kanseri<br />

tedavisinde klasik yaklaşımlar<br />

dışında izlem protokollerinin önemli<br />

bir yer tutmaya başladığını anlatan<br />

Sözen, şunları kaydetti:<br />

“Lokalize hastalıkta dünya genelinde<br />

en çok başvurulan tedavi yöntemi<br />

cerrahidir. Radikal prostatektomi<br />

ameliyatı sadece ABD’de yılda 80 bin<br />

vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi<br />

teknikle ilgili olarak son yıllardaki<br />

en önemli gelişme bu<br />

cerrahi yönteminin robot<br />

yardımıyla laparoskopik<br />

olarak yapılmasıdır.<br />

ABD’de bu yöntem<br />

lokalize hastalığın<br />

cerrahi tedavisinde<br />

yüzde 90’lar oranında<br />

uygulanmaktadır.<br />

Ülkemizde de robotik<br />

cerrahi çeşitli<br />

merkezlerde prostat<br />

kanserinin tedavisinde aktif olarak<br />

kullanılmaktadır.”<br />

Prostat Kanserinde çığır açan gelişme<br />

Prostat kanserinin, erkeklik hormonu<br />

denilen Testosteron bağımlı bir kanser<br />

olduğunu söyleyen Sözen, “Prostat<br />

kanseri testosteronla beslenen,<br />

büyüyen ve ilerleme gösteren ve<br />

onun yokluğunda gerileyen, büyümesi<br />

yavaşlayan bir kanserdir. Huggins 1941<br />

yılında Cancer Research dergisinde<br />

metastatik hastalıkta testosteronun<br />

ortadan kaldırılması ile hastalığın<br />

gerileme gösterdiğini bulmasından<br />

itibaren, ‘Yaygın-Sistemik-Metastatik<br />

Hastalıkta’ Androjen Deprivasyon<br />

Tedavisi (Antiandrojen tedavikastrasyon<br />

tedavisi) standart tedavi<br />

haline gelmiştir. Metastatik Prostat<br />

Kanserinin tedavisinde bu yaklaşım son<br />

yıllara kadar bu şekilde devam ederken<br />

2015 yılından itibaren bu evredeki<br />

hastalıkta yeni bir dönem başlamıştır.<br />

Fokal Tedavi görsel:<br />

Yapılan çeşitli çalışmalarda metastatik<br />

hastalıkta androjen deprivasyon<br />

tedavisine kemoterapinin erken<br />

dönemde eklenmesi özellikle yüksek<br />

hacimli metastaik hastalıkta 17 ay<br />

gibi çok önemli bir sağ kalım avantajı<br />

sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuç,<br />

bir çalışmada bir solid organ tümörü<br />

için klasik tedaviye göre bu düzeyde<br />

gösterilmiş olan en önemli sağ kalım<br />

farkıdır. Bu evredeki hastaların<br />

tedavisinde bence bir çığır açan bu<br />

tedavi yaklaşımı, prostat kanserinin<br />

tedavisindeki en önemli gelişmelerden<br />

biridir.” diye belirtti.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


106<br />

Fokal tedaviler umut vadediyor<br />

Lokalize prostat kanserinde standart<br />

tedavi olan cerrahi tedavinin idrar<br />

kaçırma ve erektil disfonksiyon ile<br />

ilgili yan etkilerinden korunmak<br />

amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları<br />

yapıldığını belirten Sözen, İlk 5 yıllık<br />

sonuçlarda %70-93 arasında onkolojik<br />

başarı bildirildiğini belirterek,<br />

“Prostat kanserinin lokal tedavisinde<br />

gelecekte, tüm organı tedavi etmek<br />

yerine görüntülemeye dayalı hedefe<br />

yönelik Fokal Tedaviler ön plana<br />

çıkmaya başlayacaktır. Görüntüleme<br />

metotlarındaki gelişmeler, 3<br />

Boyutlu hedefe yönelik yapılan<br />

Füzyon Biyopsileri, Enerji<br />

kaynakları vasıtasıyla yapılan<br />

iyi tanımlanmış tümör<br />

alanının Fokal (odaklanmış)<br />

tedaviler Ürologların prostat<br />

kanserinin tedavisinde<br />

öncelikli çalışma alanı<br />

olacaktır.” dedi.<br />

hastalık olduğuna, üroonkologlar,<br />

medikal onkologlar, radyasyon<br />

onkologları, nükleer tıp uzmanları,<br />

radyologlar, pataloglar, moleküler<br />

genetikçilerin bu takımın içinde yer<br />

aldığına işaret etti.<br />

Kurulduğu 1999 yılından itibaren<br />

Ülkemizde prostat kanserinin<br />

toplum bazında farkındalığının<br />

arttırılmasından başlayarak,<br />

bu konuların bilimsel alanlarda<br />

tartışılmasının sağlanması ve<br />

bilimsel çalışmaların teşvik edilip<br />

desteklenmesinin Üroonkoloji<br />

Derneği’nin asli görevi olduğunu<br />

söyleyen Sözen, “Derneğimiz<br />

kuruluşundan itibaren bu alandaki<br />

görevini eksiksiz yerine getirmeye<br />

çalışmakta, iki yılda bir Üroonkoloji<br />

Kongrelerini düzenlenmektedir. Yine<br />

2017 yılında Türkiye’de bir ilk olan<br />

ASCO (American Society of Clinical<br />

Oncology)-Üroonkoloji Derneği<br />

işbirliği ile GenitoÜriner Kanserler<br />

toplantısı düzenlenmeye başlanmıştır.<br />

Bütün bu toplantılardaki amaç, bu<br />

multidisipliner takımın aynı amaç<br />

etrafında birleşmesini sağlama ve<br />

güncel bilimi hastalarımızın yararına<br />

kullanma becerimizi arttırma<br />

çabasıdır.” dedi.<br />

Multidisipliner yaklaşımla<br />

tedavi edilmesi gereken bir<br />

hastalık<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />

prostat kanserinin, diğer<br />

birçok kanser türü gibi<br />

multidisipliner yaklaşımla<br />

tedavi edilmesi gereken bir<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


108<br />

Events<br />

Kaliteli ve sürdürülebilir bir<br />

sağlık hizmeti için hedef; kaynak<br />

yönetiminde Türkiye modeli<br />

ortaya koymak!<br />

Target for quality and sustainable<br />

health care; Revealing a unique<br />

Turkish model in resource<br />

management.<br />

IV. Tıbbi Tedarik<br />

Zinciri Yönetimi<br />

Kongresi yaklaşıyor<br />

Tıbbi tedarik zincirinde etkin ve<br />

sürdürülebilir kaynak yönetimi için<br />

sağlık yöneticileri ile ürün ve hizmet<br />

sunucuları 6-8 Aralık <strong>2018</strong> tarihinde<br />

Antalya’da dördüncü kez bir araya<br />

gelecek. Sağlıkta satın alma, finans,<br />

bilgi işlem yöneticilerinin yanı sıra kamu,<br />

üniversite ve özel hastanelerin üst<br />

düzey yöneticilerini de ağırlayacak olan<br />

Uluslararası Katılımlı IV. Tıbbi Tedarik<br />

Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarı, verimli<br />

ve etkin bir tedarik zinciri yönetimi<br />

ile kaliteli ve sürdürülebilir sağlık<br />

hizmeti hedefine ulaşmada anahtar rol<br />

oynayacak.<br />

4th Medical Supply<br />

Chain Management<br />

Congress is coming<br />

closer…<br />

In order to ensure effective and<br />

sustainable resource management in the<br />

medical supply chain, health managers<br />

and product and service providers will<br />

meet for the fourth time in December<br />

6-8, <strong>2018</strong> in Antalya. Purchasing, finance<br />

and IT managers of the health sector<br />

will be attending to the congress. In<br />

addition, senior executives of public,<br />

university and private hospitals will also<br />

have the opportunity to participate to the<br />

4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress and Fair as well. The Congress<br />

will play a key role in achieving the goal<br />

of quality and sustainable health care<br />

through effective and efficient supply<br />

chain management…<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

109<br />

Tıbbi tedarik zincirinin tüm paydaşlarını<br />

aynı çatı altında buluşturan Uluslararası<br />

katılımlı IV. Tıbbi Tedarik Zinciri<br />

Yönetimi Kongresi ve Fuarı, 6-8 Aralık <strong>2018</strong><br />

tarihleri arasında, Antalya Susesi Luxury<br />

Resort Belek’te gerçekleşecek. Kamu,<br />

özel sektör, üniversite hastanelerinin<br />

yetkililerinin yanı sıra ilaç ve medikal sektör<br />

üretici firmalarını ağırlayacak olan IV. Tıbbi<br />

Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarında<br />

sürdürülebilir sağlık hizmeti ve kaynakların<br />

verimli kullanılması amacı ile uluslararası<br />

standartlarda tedarik zinciri ve stok yönetimi<br />

konusu masaya yatırılacak.<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı ile Sağlık Bilimleri<br />

Üniversitesi öncülüğünde, Tıbbi cihaz üretici<br />

ve tedarikçi sektör STK kuruluşlarının<br />

işbirliği ve katılım ile gerçekleşecek IV.<br />

Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresinde<br />

geleceğin tedarik zinciri yönetimi<br />

konuşulacak.<br />

The 4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress and Fair with international<br />

participation which will bring together all the<br />

stakeholders of the medical supply chain under<br />

the same roof is going to be held between the<br />

dates of November 6-8, <strong>2018</strong> at Susesi Luxury<br />

Resort Hotel in Belek, Antalya. At the 4th Medical<br />

Supply Chain Management Congress and Fair,<br />

which will host the public and private sector,<br />

university hospitals as well as pharmaceutical<br />

and medical sector manufacturers, the issue<br />

of supply chain and stock management in<br />

international standards will be discussed with<br />

the aim of using sustainable health services and<br />

resources efficiently.<br />

In the 4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress, which will be realized with the<br />

leadership of the TR Ministry of Health and the<br />

Health Sciences University, with the cooperation<br />

and participation of the medical device<br />

manufacturers and supplier sector NGOs, the<br />

supply chain management of the future will be<br />

discussed at all.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


110<br />

Events<br />

Ar-Ge ve üretim kapasitesinin geliştirilmesi,<br />

etkin ve sürdürülebilir kaynak yönetimi ve<br />

tıbbi tedarik zinciri yönetim modellerinin<br />

gündeme alınacağı kongreyle ilgili olarak<br />

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof.<br />

Dr. Cevdet Erdöl ,<br />

“Tedarik zinciri ve stok yönetiminde zaman,<br />

mekân ve mali kaynakların doğru ve verimli<br />

kullanılması en önemli konudur. Ülkemizde<br />

bu konuda ilerleme kaydeden kurumların<br />

bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak,<br />

yeni teknolojiler ve başarılı uygulamaların<br />

sağlık yöneticileri ile paylaşılması, sektöre<br />

ürün ve hizmet sunan firmalarla sağlık<br />

yöneticilerini aynı platformda buluşturmak<br />

bu kongrenin öncelikli amacını oluşturuyor”<br />

şeklinde konuştu. Kongre ve fuarın yanı<br />

sıra çalıştaylar, paneller ve eğitimlerle<br />

de yoğun bir program içeren etkinlik;<br />

satın alma, lojistik, stok takibi, kayıt,<br />

denetim, finansman ve bilişim alanlarında<br />

eğitim ve bilgi paylaşımının yanı sıra;<br />

sağlık sektöründe yeni ürün, hizmet ve<br />

teknolojilerin sergilendiği, tedarikçilerle<br />

kullanıcıların bir araya geldiği bir platform<br />

olacak.<br />

Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bilimleri<br />

Üniversitesi ile Sağlık Endüstrisi Platformu<br />

kuruluşların işbirliğiyle Ekspotürk<br />

tarafından organize edilen kongrenin içeriği<br />

ise şöyle:<br />

• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminde Güncel<br />

Konular<br />

• Sağlık Market Uygulamaları<br />

• Tıbbi Tedarikte Etkin Finans Yönetimi<br />

• Tedarik Yönetiminde Değer Bazlı Ödeme<br />

• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminin<br />

Kolaylaştırılması<br />

• SGK ve Geri Ödeme İlişkileri<br />

• Yerelleşme Politikaları, Ar-Ge ve Mevzuat<br />

• Özel Sağlık Sektöründe Tedarik<br />

Uygulamaları<br />

• TİTCK, DMO, KİK, Bilim Sanayi Bakanlığı,<br />

SBÜ, Sektör<br />

• Akademik Bildiri Sunumları<br />

• Kamu Hastaneleri - Kurslar<br />

• Deneyim Paylaşımları<br />

R & D and production capacity development,<br />

effective and sustainable resource management<br />

and medical supply chain management models<br />

to be put on the agenda related to the Congress,<br />

University of Health Sciences Rector Prof Dr.<br />

Cevdet Erdöl said “Correct and efficient use of<br />

time, space and financial resources in supply<br />

chain and stock management is the most<br />

important issue. The aim of this congress is to<br />

make use of the knowledge and experience of<br />

the institutions which make progress in this<br />

field, to share new technologies and successful<br />

applications with health managers, to bring<br />

together the companies that provide products<br />

and services to the sector and the health<br />

managers on the same platform.” He said.<br />

An intensive program with workshops,<br />

panels and trainings; In addition to training<br />

and information sharing in the areas of<br />

procurement, logistics, stock follow-up,<br />

registration, auditing, financing and IT; It will<br />

be a platform where new products, services<br />

and technologies are displayed in the health<br />

sector, where suppliers and users come<br />

together.<br />

The content of the congress organized by<br />

Ekspotürk in cooperation with the Ministry of<br />

Health and the University of Health Sciences<br />

and the Health Industry Platform is as follows:<br />

• Current Issues on Medical Supply Chain<br />

Management<br />

• Health Market Applications<br />

• Effective Financial Management in Medical<br />

Supply<br />

• Value Based Payment in Supply Management<br />

• Facilitating Medical Supply Chain<br />

Management<br />

• SSI and Repayment Relations<br />

• Localization Policies, R & D and Legislation<br />

• Procurement Practices in Private Health<br />

Sector<br />

• TİTCK, DMO, KİK, Ministry of Science and<br />

Industry, SBÜ, Sector<br />

• Academic Abstract Presentations<br />

• Public Hospitals - Courses<br />

• Case Studies<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!