Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
TURKISH/ENGLISH<br />
Ek im - October <strong>2018</strong> - I nternational Medical Magazine / w w w.medik altek nik .com.tr
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
İstmag Magazin Gazetecilik İç ve<br />
Diş Tic. Ltd. Şti. adına<br />
H. FERRUH IŞIK<br />
GENEL MÜDÜR<br />
MEHMET SÖZTUTAN<br />
mehmet.soztutan@img.com.tr<br />
YAYIN EDİTÖRÜ<br />
Yüksel Ekinci<br />
yuksel.ekinci@img.com.tr<br />
Ali Erdem<br />
ali.erdem@img.com.tr<br />
Prof. Dr. İsmail KAYA<br />
ismail.kaya@gmail.com<br />
Doç. Dr. Mehmet Ali ÖZBUDUN<br />
ozbudun@gmail.com<br />
REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />
RECEP ARSLANTAŞ<br />
recep.arslantas@img.com.tr<br />
SORUMLU MÜDÜR<br />
CÜNEYT AKTÜRK<br />
cuneyt.akturk@img.com.tr<br />
GRAFİK & BASKI<br />
SORUMLUSU<br />
TAYFUN AYDIN<br />
tayfun.aydin@img.com.tr<br />
GRAFİK TASARIM<br />
MİNE ALGÜL<br />
mine.algul@img.com.tr<br />
FOREIGN RELATIONS<br />
İSMAİL ÇAKIR<br />
ismail.cakir@img.com.tr<br />
FİNANS MÜDÜRÜ<br />
MUSTAFA AKTAŞ<br />
muhasebe@img.com.tr<br />
MUHASEBE MÜDÜRÜ<br />
Zekai Turasan<br />
zturasan@img.com.tr<br />
ABONE<br />
NURTEN DEMİR<br />
nurten.demir@img.com.tr<br />
BURSA BÖLGE<br />
ÖMER FARUK GÖRÜN<br />
fgorun@ihlas.net.tr<br />
Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA<br />
Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481<br />
Printing<br />
CTP • BASKI<br />
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.<br />
Merkez Mah. 29 <strong>Ekim</strong> Cad.<br />
İhlas Plaza<br />
No: 11 A/41<br />
Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL<br />
+212 454 30 00<br />
ADRES<br />
Evren Mah. Bahar Cad.<br />
Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4<br />
Güneşli - Bağcılar - İstanbul<br />
Tel.:+90.212 604 50 50<br />
Faks:+90.212 604 50 51<br />
www.medikalteknik.com.tr<br />
e-mail: info@medikalteknik.com.tr<br />
İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinde<br />
yer alan makalelerdeki fikirler<br />
yazarlarına aittir.<br />
Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam<br />
verene aittir. İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinin<br />
bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik<br />
İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak<br />
gösterilmeden yayınlanamaz.
EDİTÖR<br />
Yüksel EKİNCİ<br />
Flaş Etkinlikler...<br />
Dazzling Events...<br />
Yoğun geçen bir yılın ardından,<br />
dönemi tıbbi fuarların en önde gelen<br />
isimlerinden Medica Duesseldorf ile<br />
kapatıyoruz. Daha sonrasında Ocak 2019’da<br />
43.’sü düzenlenecek olan Uluslararası<br />
Sağlık Fuarı ARAB HEALTH Dubai ile açılışı<br />
yapacağız. Hemen ardından ise Avrasya<br />
Bölgesi’nin ve Türkiye’nin medikal alandaki<br />
en önemli buluşma platformu olan EXPOMED<br />
EURASIA Fuarı ile devam ettiriyor olacağız.<br />
Her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da sektör<br />
yetkililerimizi en iyi şekilde temsil etmeye<br />
devam edeceğiz. Ülkece ekonomik olarak<br />
her ne kadar çalkantılı bir dönemden geçmiş<br />
olsak da ihracat konusunda büyük ataklar<br />
yaptığımız bir yıl oldu.<br />
Dergimizin bu ayki içeriğinde, <strong>Ekim</strong> ayı<br />
içerisinde bulunan 11 <strong>Ekim</strong> Dünya Görme<br />
Günü münasebetiyle Türk Oftalmoloji<br />
Derneği (TOD), Altı Nokta Körler Vakfı ve<br />
Bayer’in bir araya gelerek gerçekleştirdikleri<br />
sesli kitaplar projesinin ilk etabında 6 ay<br />
içinde 100 adet sesli kitap seslendirileceğinin<br />
hedeflendiği açıklandı. 18 <strong>Ekim</strong> Dünya<br />
Menopoz Günü münasebetiyle de üç farklı<br />
uzmandan pek çok kadın için tabu olarak<br />
nitelendirilen menopoz dönemi ile ilgili altın<br />
öneriler geldi. 1-31 <strong>Ekim</strong> Meme Kanseri<br />
Bilinçlendirme Ayı olması sebebiyle de meme<br />
kanseri olan hastalarda tümörlü kitlenin<br />
büyümesini engelleyen, medikal onkolojinin<br />
kullanacağı ilk biyobenzer ilacın piyasaya<br />
sunulduğu haberinin müjdesi de gelmiş oldu.<br />
<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Dergisi olarak sağlık alanında<br />
fuarlar ve kongrelerde birlikte önemli işlere<br />
imza attığımız firmalarımızın, her daim<br />
yanında yerimizi alıyor, destekçisi olmaya<br />
devam ediyor olacağız.<br />
After a busy year, we are closing the<br />
period with Medica Duesseldorf, one<br />
of the leading fairs of the medical<br />
industry. Then we will be in Arab Health<br />
Dubai to be held in January 2019. Just then,<br />
we will be in Expomedia Eurasia Fair, the<br />
most important meeting platform in the<br />
medical field in Turkey and Eurasia.<br />
As we do every year, we will continue to<br />
represent the healthcare industry in the<br />
best way in the next year. Even though<br />
we had a turbulent period in terms of the<br />
economy as a country, it was a year when we<br />
had great movements for export more.<br />
We announced that a number of 100 audio<br />
books will be vocalized in six months<br />
within the scope of the first phase of Audio<br />
Books Project which were held by Turkish<br />
Ophthalmological Association (TOA), Six<br />
Dots Foundation for the Blinds and Bayer<br />
in the context of the World Sight Day,<br />
which was on Thursday 11 October <strong>2018</strong>.<br />
On the occasion of the 18th October World<br />
Menopause Day, great recommendations<br />
of the three different experts regarding the<br />
menopausal period, which was described<br />
as taboo for many women, released in our<br />
magazine. We gave to the industry a piece of<br />
good news on the first biosimilar drug to be<br />
used by medical oncology is prevented from<br />
increasing the tumor mass in patients with<br />
breast cancer in consequence of October<br />
1-31 Breast Cancer Awareness Month.As<br />
<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Magazine, we will support<br />
and be with our companies, which we<br />
performed important works together in the<br />
fairs and congresses in the field of health.
8<br />
News<br />
Gen haritalama<br />
testleri ile yeni dönem<br />
A new era with gene<br />
mapping tests<br />
Geçmiş yıllarda bilim<br />
kurgu olarak görülen<br />
kapsamlı gen haritaları,<br />
bugün kanser tedavisi<br />
için dönüşümün anahtarı<br />
konumunda bulunuyor.<br />
Dünyanın öncü kanser<br />
gen haritalama testi<br />
FoundationONE,<br />
kişiselleştirilmiş kanser<br />
tedavisinde hasta ve<br />
hekimlere anlamlı bir yol<br />
haritası sunuyor.<br />
Comprehensive gene maps, seen as science<br />
fiction in the past years, are now the key to<br />
transformation for cancer treatment. The<br />
world’s leading cancer gene mapping test<br />
FoundationONE offers a meaningful road map<br />
to patients and physicians in personalized<br />
cancer treatment.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
News<br />
9<br />
Yakın bir süre öncesine kadar vücutta ilk kez görüldükleri<br />
yere göre sınıflandırılan kanserler, hastalığın itici gücü olan<br />
gen değişiklikleri keşfedildikçe artık çok daha doğru bir<br />
biçimde kategorize edilebiliyor. Türkiye’de İnfogenetik adı<br />
altında hizmet veren Foundation Medicine’in sunduğu kanser<br />
gen haritalama testlerinden FoundationOne, kanserle ilişkisi<br />
olduğu bilinen 315 farklı gendeki tüm genomik değişiklikleri<br />
tespit edebiliyor. Tümörün, vücudun neresinde bulunduğu<br />
fark etmeksizin yapılabilen bu testler, genetik değişikliklerin<br />
güncel tedaviler ve klinik çalışmalarla eşleştirilmesine<br />
yardımcı olarak hastalar ve hekimlerine kişiselleştirilmiş<br />
kanser tedavi haritası sunuyor.<br />
Kanser artık sadece bir hastalık olarak değil; her biri<br />
kendine has özelliklere ve kendi genetik yapısına sahip<br />
yüzlerce hastalıktan oluşan bir koleksiyon olarak<br />
değerlendiriliyor. Örneğin, 2004 yılına kadar akciğer kanseri, belirli genlerin anormal işlev göstermesi nedeniyle<br />
oluşan tek bir hastalık olarak biliniyordu. Günümüzde akciğer kanserlerinin yüzde 70’inden fazlasının belirli<br />
genlerde meydana gelen değişikliklerden kaynaklandığı tespit edildi. Kanserin aynı organda görülse dahi farklı<br />
olabildiğinin anlaşılmasıyla beraber, yenilikçi tedaviler de kişiye özel çözümlere odaklanmaya başladı. Kişiye özel<br />
tedavi yaklaşımının önemli bir yapı taşı olan hedefe yönelik tedaviler, yalnızca genomik değişimlerden etkilenmiş<br />
olan kanser hücrelerini hedef alıyor. Kansere ilişkin moleküler bilgi hızla artarken, kanserle ilgili verileri toplamak<br />
ve işlemek için yeni yollar bulunmaya devam ediliyor. Foundation Medicine’in kanserde kişiye özel tedaviyi gerçeğe<br />
dönüştürme vizyonuyla geliştirdiği FoundationONE testlerinin sonucunda sunulan kapsamlı raporda önemli<br />
içgörüler yer alıyor. Rapor, hekimlere her hasta için hedefe yönelik tedavi seçeneklerini belirlemede yardımcı<br />
olabilecek ve hastalığın ilerlemesi durumunda gelecekteki hareket yollarını şekillendirmek için tedavi yolculuklarını<br />
haritalandıracak değerli bilgiler sağlıyor.<br />
Until recently, the cancers classified according to where they were first seen in the body can now be categorized much<br />
more accurately as gene changes are discovered that are the driving forces of the disease. FoundationOne which is one<br />
of the gene mapping tests which is launched by Foundation Medicine serving under the name of Infogenetik in Turkey,<br />
can detect all genomic changes in 315 different genes known to be associated with cancer. These tests, regardless of<br />
where the tumour is located in the body, offer a personalized cancer treatment map to patients and physicians by helping<br />
to match genetic changes with current treatments and clinical<br />
trials.Cancer is no longer just a disease; it is considered as a<br />
collection of hundreds of diseases, each with its own characteristics<br />
and its own genetic structure. For example, until 2004, lung cancer<br />
was known as a single disease caused by abnormal functioning<br />
of certain genes. Nowadays, it is detected that more than 70<br />
percent of lung cancers are caused by changes in certain genes.<br />
It is understood that cancer may be different even if seen in the<br />
same organ. With this development, innovative therapies began to<br />
focus on customized solutions. Targeted therapies, an important<br />
component of a personalized treatment approach, target cancer<br />
cells that have only been affected by genomic changes.<br />
Molecular information on cancer is growing rapidly, while new<br />
ways to collect and process cancer-related data continue to<br />
increase accordingly. The vision of Foundation Medicine to make<br />
personalized treatment of cancer a reality has begun to yield<br />
significant results. The comprehensive report, presented as a result<br />
of the FoundationONE tests, contains important insights.<br />
The report provides physicians with valuable information that can<br />
help identify targeted treatment options for each patient and map<br />
treatment journeys to shape future movement paths if the disease<br />
progresses.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
12<br />
Philips ile Dünya Kalp Günü’nde<br />
siz de bir söz verin!<br />
Philips ve Dünya Kalp Federasyonu, Dünya Kalp Günü’nde herkesi, kalp sağlığını<br />
korumak için kişisel bir söz vermeye davet ediyor.<br />
Kalp sözü, kalp sağlığımızda güçlü<br />
bir farklılık oluşturacak küçük<br />
bir hayat tarzı değişikliği olarak<br />
nitelendiriliyor. Örneğin; sağlıklı,<br />
dengeli beslenerek, günde 30 dakika<br />
egzersiz yaparak ya da sigarayı<br />
bırakarak kalp damar hastalığına<br />
yakalanma riski azaltılabiliyor.<br />
Philips Türkiye Kişisel Sağlık Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />
Erken söz vererek sen de kaliteli<br />
yaşa...<br />
Yoğun iş hayatı, stres ve günlük<br />
koşuşturma içerisindeyken hızlı<br />
yemek durumunda kalabiliyoruz. Bu<br />
da zaman zaman kalorisi yüksek,<br />
yağlı, şekerli ve tuzlu yiyecekler<br />
tüketmemize neden olabiliyor.<br />
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine<br />
göre ülkemizde 15 yaş ve üstü<br />
bireylerin yüzde 33,7’si obez olarak<br />
niteleniyor. Türkiye’de her yıl 125 bin<br />
kişi kalp damar hastalığı nedeniyle<br />
hayatını kaybediyor (CVD). Kalp<br />
damar rahatsızlıklarının önemli<br />
bir nedeni de beslenme. Sağlıklı<br />
beslenme kalp hastalıklarına<br />
yakalanma riskini azaltıyor.<br />
Bu yüzden Philips, Dünya Kalp<br />
Günü’nde Dünya Kalp Federasyonu<br />
ile birlikte herkesi kalp sağlığını<br />
korumak için kişisel bir söz vermeye<br />
davet ediyor.<br />
Sağlıklı yemek ve yemek pişirmek,<br />
sağlıklı yaşam alışkanlıklarını<br />
geliştiriyor…<br />
Kalp Sağlığının anahtarlarından<br />
biri de sağlıklı beslenmek... Ancak,<br />
bu sevdiğimiz lezzetli yiyecekleri<br />
yemememiz gerektiği anlamına<br />
gelmiyor. Ev yapımı yiyecekler,<br />
hem besleyici hem de kullandığımız<br />
malzemeleri kontrol edebildiğimiz<br />
için yemeklerin kalitesi bizim<br />
elimizde... ev yapımı yemekler,<br />
aileleri ve insanları bir araya<br />
getirerek ilişkileri geliştirmeye<br />
ve hayat boyu süren sağlıklı<br />
alışkanlıklar oluşturmaya da olanak<br />
tanıyor. Philips Mutfak Aletleri,<br />
evde besleyici ve lezzetli yemekler<br />
hazırlamayı kolaylaştırarak dengeli<br />
beslenmeye yardımcı oluyor. Yapılan<br />
araştırmalara göre tüketicilerin<br />
yüzde 82’sinin kendisine sağlıklı<br />
yemekler hazırlamada yardımcı<br />
olacak bir mutfak aleti satın almak<br />
istediğini gösteriyor . Her üç<br />
yetişkinden ikisi ise günde üç ya<br />
da dört porsiyon meyve ve sebze<br />
tüketmekte zorlanıyor. Philips,<br />
meyve ve sebzelerin dengeli<br />
beslenmenin vazgeçilmez bir parçası<br />
olduğunu biliyor ve her günü sağlıklı<br />
öğünlerle tamamlayabilmeniz için<br />
geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
13<br />
Lezzetli ve sağlıklı yemekleri çok<br />
az yağ kullanarak, hatta hiç yağ<br />
kullanmadan hızlı ve kolay pişirmek<br />
üzere tasarlanan Philips’in yeni<br />
ürünü Airfryer XXL, yiyeceklerin<br />
sahip oldukları fazla yağı da<br />
çıkartarak süzmenize olanak<br />
sağlıyor. Böylelikle çok az veya<br />
hiç yağ kullanımı yapılmadan<br />
hazırlanan yiyecekler, sağlıklı<br />
bir beslenme düzenine geçmeyi<br />
kolaylaştırıyor. Philips Airfryer XXL<br />
ile yapılan yemeklerle kişisel kalp<br />
sözünüzü tutabilir; kalp sağlığınızı<br />
korurken muhteşem lezzetli<br />
kızartmalar hazırlayabilirsiniz.<br />
Kolaylıkla besleyici içecekler<br />
hazırlamaya imkân tanıyan<br />
Yüksek Hızlı Vakumlu Blender,<br />
vakum teknolojisi sayesinde<br />
karıştırma işleminden önce<br />
sürahideki oksijeni emiyor.<br />
Böylece hazırlanan içeceklerde<br />
oksidasyonun önüne geçiyor,<br />
daha uzun süre kalan ve vitamin<br />
değerlerini koruyan antioksidan<br />
smoothie’ler yapılabiliyor.Taze<br />
sıkılmış, bol vitaminli meyve suları<br />
için ise Philips Yavaş Sıkım Meyve<br />
Sıkacağı,yavaş sıkım teknolojisi ile<br />
meyve ve sebzeleri lifleri ile birlikte<br />
sıkarak, içerisinde yer alan A ve C<br />
vitaminlerini korumaya yardımcı<br />
olur.<br />
Philips Kişisel Sağlık İş Birimi<br />
Yöneticisi Roy Jakobs; “Ev yapımı<br />
yemekler ile, daha az yağlı,<br />
sağlıklı ve dengeli beslenme kalp<br />
sağlığının anahtarıdır. Dünya Kalp<br />
Federasyonu’nun <strong>2018</strong> yılındaki<br />
Dünya Sağlık Günü’nde önemi<br />
gittikçe artan bu kalp damar<br />
hastalığı risk faktörü hakkında<br />
farkındalık oluşturmak konusundaki<br />
çabalarına bu yüzden tam destek<br />
veriyoruz” ifadelerini kullandı.<br />
Philips Türkiye Kişisel Sağlık<br />
Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />
ise; Kalp sağlığının öneminin<br />
farkındayız ve yeme - içme<br />
alışkanlıklarımızı sağlıklı<br />
kalplerin sayısını artırmakta en<br />
önemli araç olarak görüyoruz.<br />
Gerçekleştirdiğimiz ‘Türkiye Sağlık<br />
Trendleri Araştırması’na göre Türk<br />
halkının yüzde 78’i mevcut sağlık<br />
durumundan memnun. Ancak<br />
Türkiye’de her yıl yaşanan 300<br />
bin kalp krizi vakasının 125 bini<br />
maalesef ölümle sonuçlanıyor.<br />
Halkımızın yüzde 73’ü kilosundan<br />
memnun. Ancak yüzde 33,7’sinin<br />
ise obez statüsünde olduğunu<br />
görüyoruz. Araştırmamıza göre<br />
sevindirici olan ise ev yemeği,<br />
taze meyve ve sebze tüketmenin<br />
halkımız tarafından sağlıklı yaşamın<br />
bir parçası olarak algılanması…<br />
Halkımızın yüzde 67’si ev yemeğini<br />
tercih ediyor ve yüzde 54’ü her gün<br />
taze meyve/sebze suyu tüketmeye<br />
dikkat ediyor. Biz de bu noktada<br />
lezzetten ödün vermeden, sağlıklı<br />
pişirme ve yeme alışkanlıkları<br />
sağlayan çözümler üretmeye devam<br />
ediyoruz” yorumlarında bulundu.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
14<br />
Events<br />
Kitaplar onlar sayesinde görünür olacak!<br />
Books will be visible through them!<br />
Prof. Dr. Osman Şevki Arslan<br />
Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük<br />
Türk Oftalmoloji Derneği (TOD), Altı<br />
Nokta Körler Vakfı ve Bayer bir araya<br />
gelerek; görme engelli bireylerin<br />
bilgiye erişimlerine katkı sağlamak<br />
adına, sesli kitaplar hazırlanması için<br />
yola çıktı.Bayer’in destek olduğu proje<br />
ile Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) üyesi<br />
hekimler, Altı Nokta Körler Vakfı’nın<br />
dijital kütüphanesine bağışlanması<br />
amacıyla sesli kitaplar kaydedecekler.<br />
11 <strong>Ekim</strong> “Dünya Görme Günü”<br />
Tüm dünyanın dikkatini körlük, görme azlığı ve görme<br />
kayıplarının nedenleri üzerine çekmek amacıyla her yıl<br />
<strong>Ekim</strong> ayının ikinci perşembe günü gerçekleşen Dünya<br />
Görme Günü kapsamında, Bayer’in desteğiyle, Türk Oftalmoloji<br />
Derneği (TOD) hekimlerinin sesli kitap kaydetmeleri<br />
için özel olarak hazırlanan web sitesinin de açılışı<br />
gerçekleştirilecek.<br />
Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük, “Hekimler bu<br />
web sitesine kaydolarak, yüklenmiş ı seslendirecek<br />
ve kitaplar düzenlendikten sonra görme engelli bireylerin<br />
kullanımına hazır hale getirilecek. Proje kapsamında ilk<br />
etapta 6 ay içinde 100 adet sesli kitap seslendirilmesi<br />
hedefleniyor. İleriki dönemlerde de projenin devam etmesi<br />
ve bu işbirliğinin sürmesi amaçlanıyor.” dedi.Sebük,<br />
dijital kütüphanede görme engellilerin ihtiyaç duyduğu<br />
her türlü ders notu, yazı, kitap gibi yazılı materyalin<br />
Braille(kabartma) baskısının alınabildiğini, böylece görme<br />
engellilerin okumasına olanak sağlandığını belirtti.<br />
Turkish Society of Ophthalmology (TOD),<br />
Six Dot Blind Foundation and Bayer;<br />
In order to contribute to the access of<br />
individuals with visual disabilities to the<br />
information, set out to prepare audio<br />
books.With the project supported by<br />
Bayer, Turkish Ophthalmology Society<br />
(TOD) members will record audiobooks<br />
in order to be donated to the digital<br />
library of the Six Dots Blind Foundation.<br />
October 11, “World Sight Day”<br />
In order to draw the attention of the whole world on the<br />
causes of blindness, visual impairment and vision loss... In<br />
the context of World Sight Day which is being held on the<br />
second Thursday of October every year, the website will<br />
also be opened with the support of Bayer, specially prepared<br />
for the Turkish Ophthalmology Society (TOD) physicians<br />
to record audio books.<br />
Six Dots Blind Foundation President Oya Sebuk, “Physicians<br />
will first register on this website. Then they will vocalize the<br />
loaded books. After all, books will be ready for the usage<br />
of visually impaired individuals. Within the scope of the<br />
project, 100 audio books will be vocalized within 6 months.<br />
The project is being planned to continue in the future and<br />
to continue this cooperation”, she said.Sebük, in the digital<br />
library, said that the Braille (relief) edition of written materials<br />
such as lecture notes, textbooks and books needed<br />
by the visually impaired can be obtained, thus she said that<br />
visually impaired individuals were allowed to read.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
15<br />
Görme kayıplarının nedenleri gelişmişlik düzeyine göre<br />
değişiyor<br />
Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) Başkanı Prof. Dr. Osman<br />
Şevki Arslan, Dünyadaki en önemli körlük nedenleri ülkelerin<br />
gelişmişlik düzeyine göre değiştiğini belirterek, şöyle devam<br />
etti: “Yaş ilerledikçe göz sağlığı ile ilgili sorunlar giderek artmaktadır,<br />
dünyada yer alan 40 milyona yakın görme engelli<br />
kişinin yüzde 65’inin 50 yaş üzerinde olduğu bildirilmektedir.<br />
Daha çok ileri yaşta görülen ve görme kayıplarına neden<br />
olabilen birtakım göz sağlığı sorunlarının önüne geçmek için<br />
yılda 1 kez göz kontrolü düzenli şekilde yaptırılması gerekmektedir.<br />
Glokom (göz tansiyonu hastalığı), yaşa bağlı maküla<br />
dejeneresansı (sarı nokta hastalığı), katarakt ve diyabetik<br />
retinopati gibi göz rahatsızlıklarında, erken tanı ve tedavi ile<br />
görme kayıplarının önüne geçilebilmektedir”.<br />
Erken evrede belirti vermiyor<br />
Glokom hastalığında görme sinirini oluşturan hücrelerin<br />
yavaş yavaş ölümü söz konusu olduğunu söyleyen Prof. Dr.<br />
Arslan, “Bu nedenle geri dönüşü olmayan bir hastalık olarak<br />
kabul edilen glokom, kalıcı görme kaybına da yol açabilmektedir.<br />
Maküla dejenerasansı ise, 50-60 yaş üzerindeki<br />
kişilerde daha sık görülmektedir. Halk arasında ‘Sarı nokta<br />
hastalığı’ olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonunun<br />
da ilerleyen yaşla artan bir rahatsızlıktır. Katarakt ise, gözdeki<br />
lens bölgesinin esnekliği ve saydamlığı azaldığında, görme<br />
kabiliyetinin de azalmaya başlamasıyla oluşmaktadır” dedi.<br />
Diyabetik Retinopati tedavi edilmezse görme kayıpları ortaya<br />
çıkabiliyor<br />
Prof. Dr. Arslan, dünyada ve Türkiye’de diyabetin görülme<br />
sıklığının artmasıyla birlikte herhangi bir belirti görülmeden<br />
ilerleyebilen, en sonunda şiddetli ve ani görme kaybına<br />
neden olarak körlüğe yol açabilen diyabetik retinopatinin,<br />
körlüğün nedenlerin başında geldiğini belirterek, “Ülkemizin<br />
de içinde bulunduğu gelişmiş ülkelerde en önemli körlük<br />
nedeni, diyabet yani şeker hastalığıdır. Diyabetik retinopati,<br />
kan şekeri yüksek seyreden kontrolsüz diyabetikler arasında<br />
daha sık görülmektedir” diye belirtti.Şeker hastalığına bağlı<br />
olarak gözün arka bölümünde ışığa hassas bir doku olan<br />
retina tabakasının damarlarının etkilenmesiyle ortaya çıkan<br />
diyabetik retinopatinin, diyabetin tek tedavi edilebilir komplikasyonu<br />
olduğunu aktaran Prof. Dr. Arslan, şunları kaydetti:“Zamanında<br />
teşhis ve tedavi ile önüne geçilebilecek olan<br />
diyabetik retinopati, 93 milyondan fazla kişide, yani diyabetli<br />
her üç hastadan en az birinde gelişmektedir. Erken safhada<br />
yakalanan diyabetik retinopati hastalarının tedavileri mümkündür.<br />
Diyabetin sıkı kontrolü, gerektiğinde insüline geçiş,<br />
kan lipid ve kolesterolünün ve diğer dahili problemlerin<br />
kontrol altına alınması, sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini<br />
yavaşlatır ancak durdurmaz. Bu sebeple kan şeker<br />
düzeyleri çok iyi kontrol edilse bile, retina muayeneleri ihmal<br />
edilmemelidir.”<br />
Causes of visual loss vary according to the level of<br />
development<br />
President of Turkish Ophthalmology Association (TOD) Dr<br />
Osman Şevki Arslan, the world’s most important reasons<br />
for blindness indicated according to the level of development<br />
of countries, stating that, said: As age progresses,<br />
eye health problems are increasing and 65 percent of the<br />
40 million visually impaired people in the world are reported<br />
to be over 50 years of age. In order to prevent some<br />
eye health problems, which are mostly seen in old age and<br />
which may cause visual loss, eye control should be done<br />
regularly once a year. In eye diseases such as glaucoma,<br />
age related macular degeneration (yellow spot disease),<br />
cataract and diabetic retinopathy, with the early diagnosis<br />
and treatment, vision loss can be prevented.<br />
No symptoms at early stages<br />
Glaucoma disease, the nerve cells forming the sight nerve<br />
is said to be slowly dying. Dr. Arslan, “Therefore, glaucoma,<br />
which is considered to be an irreversible disease, can<br />
cause permanent loss of vision. Macular degeneration<br />
is seen more frequently in people over 50-60 years of<br />
age. Age-related macular degeneration, also known as<br />
yellow spot disease among the society, is a disease that<br />
increases with age. Cataract, the lens area of the eye and<br />
the transparency of the decreased when the visual acuity<br />
begins to decrease” said.<br />
Visual loss may occur if diabetic retinopathy is not treated<br />
Professor Dr. Arslan, the world and in Turkey with the increasing<br />
incidence of diabetes stated that diabetic retinopathy<br />
which is one of the main reasons of blindness may<br />
progress without any symptoms and eventually lead to<br />
severe and sudden loss of vision. And continued his words<br />
as follows; “The most important reason for blindness in<br />
developed countries, including Turkey, is diabetes at all.<br />
Diabetic retinopathy is more common among uncontrolled<br />
diabetics with high blood sugar levels.”<br />
Depending on diabetes, diabetic retinopathy caused by the<br />
effects of the vessels of the retina layer, a light sensitive<br />
tissue in the posterior part of the eye, said that the only<br />
treatable complication of diabetes. Dr Arslan, said:<br />
“Diabetic retinopathy, which can be prevented by timely<br />
diagnosis and treatment, is developing in at least one of<br />
more than 93 million people, ie, three patients with diabetes.<br />
Treatment of diabetic retinopathy patients in early<br />
stages is possible. Strict control of diabetes, transition to<br />
insulin when necessary, control of blood lipid and cholesterol,<br />
and other internal problems, quitting smoking slows<br />
the progression of the disease but does not stop it. Therefore,<br />
even if blood sugar levels are well controlled, retinal<br />
examinations should not be neglected.” He said.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
16<br />
Events<br />
İKMİB, Türk kimya sektörünü<br />
Tahran’da İranlı firmalarla buluşturdu<br />
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından,<br />
23-26 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında Tahran Kimya Sektörel Ticaret Heyeti<br />
düzenlendi.<br />
Ikmib brought Turkish Chemistry<br />
Sector Together with Iranian<br />
Companies in Tehran<br />
Tehran Chemical Sectorial Trade Delegation was organized by Istanbul<br />
Chemicals and Chemical Products Exporters Association (İKMİB) on 23 to 26<br />
September <strong>2018</strong>.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
17<br />
İran’la ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni ortaklıklar<br />
kurularak ihracata katkı oluşturması amacıyla 23-26<br />
Eylül tarihlerinde Tahran’da düzenlenen Tahran Kimya<br />
Sektörel Ticaret Heyeti’ne, kimyanın alt sektörlerinden<br />
medikal, ilaç ve plastik sektörlerinde faaliyet gösteren<br />
Türk firmaları katıldı. Heyet kapsamında firmalar, İran’la<br />
ihracatta istenen belgeler ve izin alım süreci ile ilgili<br />
bilgilerin yanı sıra İran pazarının genel yapısı, fiyat düzeyi<br />
ve satış kanalları hakkında yerinde ve doğru bilgi edinme<br />
imkânı buldular.<br />
8 firmanın katıldığı organizasyonun ilk gününde, eczane<br />
ziyaretleri gerçekleştirerek fiyatlandırma ve prosedürler<br />
hakkında bilgi alan ilaç firmaları piyasadaki ürün<br />
çeşitliliğini görme fırsatı bulurken, plastik sektöründen<br />
katılan firmalar ise önemli üretici ve ithalatçılar ile<br />
görüşerek ürünlerini ve üretime ilişkin çözüm önerilerini<br />
İranlı firmalara gösterme şansı yakaladı. Organizasyonun<br />
ikinci gününde, Türk Ticaret Merkezi’nde Tahran Ticaret<br />
Baş Müşaviri Cengiz Gürsel, Ticaret Müşaviri Abdullah<br />
Oskay ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister’in<br />
katılımıyla gerçekleşen toplantıda firmalara İran’ın<br />
ekonomik durumu, Türkiye ile ticareti, pazar bilgileri<br />
ve ticarette dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında<br />
bilgi verildi. Toplantı sonrası, Türk firmaların potansiyel<br />
alıcılarla bir araya geldikleri 99 ikili iş görüşmesi<br />
gerçekleştirildi.<br />
Türk Ticaret Merkezi’nde Bank Mellat yetkilileri ile<br />
bir araya gelen Türk heyeti arasında, para transferi<br />
konusunda yaşanan sıkıntılar ve bu engelin aşılması ile<br />
iki ülke arasındaki ticaret hacminin artması için neler<br />
yapılabileceği konuları görüşüldü.<br />
Turkish companies operating in the medical,<br />
pharmaceutical and plastic sectors from the subsectors<br />
of chemistry participated in the Tehran<br />
Chemical Sectorial Trade Delegation, which was<br />
held in Tehran on 23-26 September with the aim of<br />
developing trade relations with Iran and contributing<br />
to the export with new partnerships. Within the<br />
Delegation, the companies found the opportunity<br />
to get on-site and exact information about the<br />
documents required and permit process in export<br />
with Iran, the general structure, price level and sales<br />
channels of the Iranian market.<br />
On the first day of the organization where 8<br />
companies participated in, pharmaceutical<br />
companies visited the pharmacies, obtained<br />
information about pricing and procedures and<br />
had the opportunity to see the variety of products<br />
in the market. Also, the companies participating<br />
from the plastics industry found a chance to meet<br />
with important manufacturers and importers and<br />
show their products and solution offers regarding<br />
production to the Iranian companies.In the meeting<br />
held in Turkish Trade Center on the second day of<br />
the organization with the participations of Cengiz<br />
Gürsel-Tehran Commerce Principal Consultant,<br />
Abdullah Oskay- Commerce Counselor and Adil<br />
Pelister-IKMIB Chairman, the companies were<br />
informed of Iran’s economic situations, the trade<br />
with Turkey, market information and the matters to<br />
be paid attention to trade. After meeting, 99 bilateral<br />
meetings were held between Turkish companies and<br />
potential buyers.<br />
In the meeting held between the Turkish delegate<br />
and Bank Mellat Officials at Turkish Trade Center,<br />
the problems encountered during money transfer<br />
and the issues related to overcoming this obstacle<br />
in order to increase trade volume between two<br />
countries were discussed.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
20<br />
Events<br />
3 Tenors of the ear<br />
surgery met at this<br />
event<br />
Kulak cerrahisinin<br />
3 tenoru bu etkinlikte<br />
buluştu<br />
“The National Comprehensive Micro<br />
Ear Surgery” which has been realized<br />
simultaneously for the first time and live in<br />
Turkey, with the national coverage for related<br />
doctors, from three different centres, was held<br />
with the participation of Three Tenors of Otology<br />
Science who are; Prof Dr O. Nuri Özgirgin, Prof<br />
Dr Nazım Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı.<br />
Türkiye’de ilk kez eşzamanlı ve canlı olarak, üç<br />
farklı merkezden ulusal kapsamlı doktorlara yönelik<br />
yapılan “Ulusal Kapsamlı Kulak Mikro cerrahisi”<br />
Otoloji biliminin üç tenoru Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin,<br />
Prof. Dr. Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun Kirazlı ile<br />
gerçekleştirildi.<br />
Prof. Dr. Nuri Özgirgin<br />
İleri anatomi bilgisi ve deneyim<br />
gerektiren kulak mikro cerrahisi,<br />
tıp dünyasında yapılan oldukça<br />
zor olduğu kabul edilen cerrahi<br />
yöntemdir. İşitmemizi sağlayan<br />
kulağımızın içinde dev bir<br />
dünya yatıyor. Özellikle işitme<br />
sorunlarında tercih edilen minik<br />
kamera aracılığı ile yapılan kulak<br />
içi mikro cerrahi, cerrahların ince<br />
meziyetleri ile gelişiyor.<br />
Gerçekleştirdikleri başarılı ameliyat<br />
ile Türk tıp camiasında ontoloji<br />
alanında ses getiren üç duayen<br />
Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin, Prof. Dr.<br />
Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun<br />
Kirazlı, “Ulusal Kapsamlı Kulak<br />
Mikro cerrahisi”nde bir araya<br />
geldi. Prof. Dr. Cem Bilgen’in<br />
rmoderasyonunda, 11 <strong>Ekim</strong><br />
Perşembe günü gerçekleşen<br />
etkinliğe sağlık alanında çalışan<br />
kişiler katıldı.<br />
Ear microsurgery, which requires<br />
advanced anatomy knowledge<br />
and experience, is the surgical<br />
method that is considered to be<br />
quite difficult in the medical world.<br />
A giant world lies in our ears that<br />
let us hear. Endaural or internal<br />
ear microsurgery performed by<br />
tiny camera preferred especially in<br />
hearing problems is being developed<br />
with the subtle merits of surgeons<br />
at all.<br />
With the successful surgery they<br />
carried out, the three leading<br />
competent in the field of ontology in<br />
the Turkish medical community, Prof<br />
Dr O. Nuri Özgirgin, Prof Dr Nazım<br />
Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı,<br />
National Comprehensive Ear Micro<br />
Surgery came together in.<br />
In the moderation of Professor Dr.<br />
Cem Bilgen, people working in the<br />
field of health participated in the<br />
event which took place on Thursday.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
21<br />
Kulak içi mikro cerrahisinin detaylı olarak anlatıldığı etkinlikte; üç farklı şehirde görev yapan uzman doktorlar, aynı<br />
anda gerçekleştirdikleri farklı cerrahi uygulamalarını canlı yayında anlatma imkânı buldular. Binin üzerinde hekim<br />
tarafından izlenen yayında kulak cerrahisi eğitiminde çok önemli olan “hasta üzerinde uygulama teknikleri” tüm<br />
detayları Türkiye genelindeki doktorlarla paylaşıldı.<br />
Kulak mikro cerrahisinin tecrübeli kişiler tarafından yapılmasının önemine değinen Türkiye İş Bankası iştiraki<br />
Bayındır Söğütözü ve İçerenköy Hastaneleri Kulak Burun Boğaz (KBB) Bölüm Başkanlığının yanı sıra Karadeniz<br />
Ülkeleri Otoloji Derneği Başkanlığı, Uluslararası Vertigo Derneği Başkanlığı ve Uluslararası Kulak Cerrahisi<br />
ve Bilim Derneği (Politzer) Yönetim Direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Nuri Özgirgin kulak mikro cerrahisi ile<br />
ilgili şu bilgileri verdi: “Genel olarak dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölümde incelenen kulak, fizyolojik işlevi<br />
bakımından çok komplike bir sistemdir. Kulağın her bölümünün cerrahi çalışma alanı sınırlı olduğu için özel ameliyat<br />
mikroskopları kullanılması şarttır. Bu nedenle de kulak mikro cerrahisi her yerde uygulanamaz.<br />
Bununla birlikte hasta üzerinde uygulama tekniklerinin doğru bilinmesi de kulak cerrahisi eğitiminin en önemli<br />
unsurlarındandır. Yanlış uygulanan cerrahi yöntemler oldukça tehlikeli ve riskli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle şu<br />
an gerçekleştirmiş olduğumuz etkinlik gibi interaktif ve eğitici uygulamaların kulak cerrahisi açısından oldukça etkili<br />
olduğunu düşünüyorum ve çok değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.”<br />
October 11th. In the activity where in-ear micro-surgery is explained in detail; experts from three different cities had<br />
the opportunity to explain the different surgical practices they performed simultaneously. On the broadcast followed<br />
by a thousand physicians, “practice techniques on patients” which is very important in ear surgery were shared with<br />
all its details, with the doctors from all around Turkey.Prof Dr Nuri Özgirgin who conducts the duties of Turkey İs Bank<br />
subsidiary Bayındır Söğütözü and Icerenkoy Hospital Ear, Nose and Throat (ENT) Head of Department as well as the<br />
Black Sea Countries Ontology Society President, International Vertigo Association President and International Ear<br />
Surgery and Science Association (Politzer) Executive Director gave the following information about ear microsurgery:<br />
“In general, the ear, which is examined in 3 parts as outer, middle and inner ear, is a very complicated system in terms<br />
of physiological function. Since surgical field of study is limited in each part of the ear, special surgical microscopes<br />
must be used. Therefore, ear microsurgery cannot be applied anywhere. On the other hand, it is also important to<br />
know the practice techniques on the patient correctly as well. Maybe this is the most important thing in ear surgery<br />
training. Improperly applied surgical methods can lead to very dangerous and risky results. For this reason, I think<br />
that interactive and educational applications such as the activity we have performed at the moment are very effective<br />
in terms of ear surgery and I would like to thank my valuable colleagues.” He said.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
24<br />
Bayındır Sağlık Grubu Doktorları<br />
bilgilendiriyor: Menopoz dönemini<br />
keyifli geçirmek sizin elinizde!<br />
Üç farklı uzmandan<br />
menopoz bakışı<br />
Kadınların yaşam döngüsü<br />
içerisinde fizyolojik bir süreç<br />
olarak tanımlanan menopoz<br />
dönemi ortaya çıkan önemli<br />
biyolojik, psikolojik ve sosyal<br />
değişimler nedeniyle aslında<br />
kritik bir geçiş dönemidir. Yaşam<br />
kalitesini düşüren belirtileri nedeni<br />
ile çoğu kadını sosyal hayatından<br />
uzaklaştıran menopoz dönemi<br />
alınacak önlemler ile daha keyifli<br />
geçirilebilir.<br />
Bayındır Health Group Informs<br />
Physicians: It is in your hands to enjoy<br />
the menopause period!<br />
Evaluation of<br />
menopause from three<br />
different experts<br />
Menopause, defined as a<br />
physiological process within women’s<br />
life cycle, is in fact a critical transition<br />
period due to significant biological,<br />
psychological and social changes.<br />
Menopausal period, which removes<br />
most women from their social life<br />
due to the symptoms that decrease<br />
the quality of life, can be spent more<br />
enjoyable with the measures to be<br />
taken<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
25<br />
Gynaecology and Obstetrics Specialist Dr Nilgün<br />
Turhan, Psychiatrist Esra Uğurlu Koçer, Plastic<br />
and Reconstructive Surgery Specialist Dr Hüseyin<br />
Borman; The physicians of Bayındır Health Group<br />
which is a subsidiary of Turkey İş Bank gave<br />
golden recommendations due to menopause that<br />
is still considered taboo for many women within<br />
the scope of October 18, World Menopause Day.<br />
18 <strong>Ekim</strong> Dünya Menopoz Günü kapsamında bilgi<br />
veren Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Sağlık<br />
Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.<br />
Dr. Nilgün Turhan, Psikiyatri Uzmanı Esra Uğurlu<br />
Koçer, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı<br />
Prof. Dr. Hüseyin Borman günümüzde hala pek<br />
çok kadın için tabu olarak nitelendirilen menopoz<br />
dönemi ile ilgili altın önerilerde bulundu:<br />
• Kadın yaşamının yaklaşık üçte birlik süresini<br />
oluşturan menopoz önemli bir geçiş dönemidir.<br />
Kelime anlamı son âdet kanaması olan menopoz,<br />
doğal bir süreç olup yavaş gelişir. Perimenopoz<br />
menopoza geçiş dönemi, postmenopoz ise<br />
menopozdan sonraki dönemdir ve menopoz<br />
şikayetlerinin sona ermesine kadar devam eder.<br />
• Menopoz kadını fiziksel ve ruhsal olarak değişik<br />
derecelerde etkiler. Her kadının menopoz belirtileri<br />
ve etkilenmeleri farklı olabilir, birçok hastalık<br />
menopoz yaş gurubunda çok daha sık görülür.<br />
Yapılan çalışmalarda kadınlarda ortalama menopoz<br />
yaşı 50-52 yaş iken Türkiye’de menopoz yaşı 46,7<br />
yaştır.<br />
• Genetik faktörler menopoza girme yaşında ilk<br />
belirleyici unsur olmasına rağmen; gebelik sayısı,<br />
ilk adet yaşı, geçirilen ameliyatlar, histerektomi<br />
geçirmiş olmak, kemoterapi veya radyoterapi görmüş<br />
olmak, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk,<br />
beslenme, sosyo-ekonomik durum, çalışma durumu,<br />
fiziksel özellikler, alkol-sigara tüketimi gibi faktörler<br />
de rol oynamaktadır.<br />
• Menopause, which constitutes approximately<br />
one third of female life, is an important transition<br />
period. Menopause, which means the last<br />
menstrual bleeding, is a natural process and<br />
develops slowly. Perimenopause is the period of<br />
transition to menopause, postmenopause is the<br />
period after menopause and continues until the<br />
end of menopausal complaints.<br />
• Menopause affects the woman physically and<br />
spiritually to varying degrees. Each woman’s<br />
menopausal symptoms and influences may be<br />
different, many diseases are more common in the<br />
menopausal age group. Studies in the average age<br />
of menopause in women 50-52 years of age when<br />
menopause age in Turkey is 46.7 years old.<br />
• Although genetic factors are the first<br />
determinant of menopause age; factors such as<br />
the number of pregnancies, first menstrual age,<br />
previous operations, hysterectomy, chemotherapy<br />
or radiotherapy, use of birth control pills, race,<br />
nutrition, socio-economic status, working status,<br />
physical characteristics, alcohol-smoking<br />
consumption, etc. also play a role.<br />
Affects the entire system of the body<br />
• In perimenopausal period, menstrual<br />
irregularities, abnormal bleeding, pyrexia, sexual<br />
problems, psychological problems, such as some<br />
problems may be experienced.<br />
• In menopause, in 80% of women in the short<br />
term there may be complaints of sweating, fatigue,<br />
insomnia, depression, stress, anxiety, appetite<br />
changes, nervousness, headache, depression,<br />
restlessness, joint and muscle aches, palpitation<br />
and insomnia.<br />
• In the long term, due to oestrogen deficiency,<br />
vaginal dryness due to vaginal atrophy, pain in the<br />
relationship, bleeding, sexual reluctance, skin<br />
aging, bone loss, increased risk of cardiovascular<br />
diseases are observed.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
26<br />
Vücudun tüm sistemini etkiler<br />
• Perimenopozal dönemde adet düzensizlikleri, normal dışı<br />
kanamalar, ateş basmaları, cinsel problemler, psikolojik sorunlar<br />
gibi bazı sıkıntılar yaşanabilir.<br />
• Menopozda ise kısa dönemde kadınların yaklaşık %80’inde sıcak<br />
basması görülmekle birlikte terleme, yorgunluk, uykusuzluk,<br />
depresyon, stres, anksiyete, iştah değişimleri, sinirlilik, baş ağrısı,<br />
depresyon, huzursuzluk, eklem ve kas ağrıları, çarpıntı hissi ve<br />
uykusuzluk gibi şikayetler de olabilmektedir.<br />
• Uzun dönemde ise daha çok östrojen eksikliği nedeni ile vajinal<br />
atrofiye bağlı vajinal kuruluk, ilişkide ağrı, yanma, kanama,<br />
cinsel isteksizlik, ciltte yaşlanma, kemik erimesi, kalp damar<br />
hastalıkları riskinde artış izlenmektedir.<br />
Kadının altın çağına yaraşır öneriler<br />
• Kontrolleri ihmal etmeyin: Düzenli olarak mamografi, meme<br />
ultrasonu, jinekolojik muayene ve PAP Smear testi, tam kan<br />
sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, TSH gibi sağlık kontrollerinizi<br />
yaptırın.<br />
• Çay – kahve sıcak basmasını arttırır: Menopozla beraber<br />
günlük kalori ihtiyacı azalmaktadır. Kilo dengenizi korumanız<br />
gerekmektedir. Kemik erimesi ve kalp damar hastalıklarına engel<br />
olabilmek için düşük kalorili, düşük kolesterollü, kalsiyumdan<br />
zengin beslenmeye özen gösterin. Yağ (özellikle doymuş yağ)<br />
ve şeker alınımını azaltmak ve diyetteki lif miktarını artırmak<br />
ideal kilonuzu korumanızı sağlar. Tuz ve şeker tüketiminizi<br />
sınırlandırın. Uykusuzluk, sıcak basması ve kemik erimesini<br />
tetikleyebilen çay, kahve, kola, çikolata gibi kafein içeren<br />
gıdalardan uzak durun. Sakinleştirici etkisi olan bitki çayları<br />
içebilirsiniz.<br />
• Kasları ve kalbinizi güçlendirin: Hareketsiz yaşam menopoz<br />
sürecini olumsuz etkilemektedir. Düzenli fiziksel aktivite kemik ve<br />
kasları ve kalbinizi kuvvetlendirir, kemik kaybını yavaşlatır, denge,<br />
esneklik ve çevikliğinizi ve kendinize güveninizi artırır, stresi<br />
azaltır ve sağlıklı bir kiloyu korumada çok önemli rol oynar.<br />
• Şikayetlere karşı hormon tedavisi: Hormon tedavisi sıcak<br />
basmaları, uyku bozuklukları ve menopozla ilgili ruhsal<br />
değişiklikler,vajinal kuruluk, gece terlemeleri, yorgunluk ve<br />
eklem ağrılarını azaltır. Kalın bağırsak kanserinden ölümleri %50<br />
azaltır. 5 yıldan az süreli kullanım meme kanseri riskini artırmaz.<br />
Hormon tedavisinin fayda ve risklerini anladıktan sonra almaya<br />
veya almamaya karar verseniz bile seçiminiz kalıcı olmak zorunda<br />
değildir. Her zaman fikrinizi değiştirebilirsiniz. Bunu yaparken<br />
doktorunuzla birlikte karar vermelisiniz.<br />
• En iyi tedaviyi doktorunuzla görüşün: Menopoz belirtilerini<br />
tedavi etmek için hormon tedavileri dışında alternatif tedaviler de<br />
vardır, size uygunlukları açısından doktorunuzla görüşebilirsiniz.<br />
• Yeni aktivitelere yelken açın: Yaşamınızın bu dönemini en güzel<br />
şekilde yaşamak için planlar yapın, sosyal aktivitelerinizi artırın,<br />
ailenize zaman ayırın, keyif alacağınız aktivitelere katılın ve<br />
doktorunuzla sorunlarınızı konuşmaktan ve gerekirse tıbbi yardım<br />
da almaktan çekinmeyin.<br />
Recommendations for women’s golden age<br />
• Do not neglect the controls: Regularly<br />
check your mammography, breast<br />
ultrasound, gynaecological examination<br />
and PAP Smear, complete blood count,<br />
liver function tests, TSH.<br />
• Tea - coffee increases the hot of<br />
body: Menopause decreases the need<br />
for daily calories. You need to maintain<br />
your weight balance. Take care to eat<br />
low-calorie, low-cholesterol, calciumrich<br />
diet to prevent bone resorption and<br />
cardiovascular diseases. Reducing the<br />
fat (especially saturated fat) and sugar<br />
intake and increasing the amount of fibre<br />
in the diet allow you to maintain your<br />
ideal weight. Limit your intake of salt and<br />
sugar. Stay away from foods containing<br />
caffeine, such as tea, coffee, cola,<br />
chocolate, which can trigger insomnia,<br />
hot flashes and bone resorption. You can<br />
drink herbal teas with a calming effect.<br />
• Strengthen the muscles and your<br />
heart: Immobile life adversely affects<br />
the process of menopause. Regular<br />
physical activity strengthens bones<br />
and muscles and your heart, slows<br />
bone loss, improves balance, flexibility<br />
and agility, increases self-confidence,<br />
reduces stress and plays a crucial role in<br />
maintaining a healthy weight.<br />
• Hormonal Treatment against the<br />
complaints: Hormone treatment reduces<br />
hot flashes, sleep disorders and inner<br />
changes related to menopause, vaginal<br />
dryness, night sweats, fatigue and joint<br />
pain.<br />
• Discuss the best treatment with your<br />
doctor: There are alternative therapies<br />
for treating menopausal symptoms,<br />
except for hormone treatments, so<br />
you can talk to your doctor about your<br />
suitability.<br />
• Set sail for new activities: Plan your<br />
life in the best way possible, increase<br />
your social activities, take time with your<br />
family, take part in the activities you<br />
enjoy and feel free to talk to your doctor<br />
about your problems and get medical<br />
help if necessary.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
27<br />
Hormonal değişimler ruhsal sıkıntılara neden olur<br />
• Menopoz döneminde kadınlarda ruhsal olarak en sık görülen<br />
ve yaşanan belirtiler; özgüven kaybı ve hayattan zevk alamama,<br />
alınganlık, nedensiz ağlamalar, kendini beğenmeme, dikkat ve<br />
konsantrasyon güçlükleri, üzüntü veren hatıraları yeniden hatırlama<br />
ve yaşantılama, uyku döngüsündeki değişikliklerdir. Anksiyete<br />
belirtileri sebepsiz korkular, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk,<br />
panikler ve cinsel istekte azalma olarak tariflenebilir.<br />
• Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri;<br />
menopozun tek başına psikiyatrik bir hastalık sebebi olmadığıdır.<br />
Menopoz döneminde östrojen düzeylerindeki azalma sonucu ruhsal<br />
hayatın olumsuz etkilendiği düşünülmektedir. Hormonal değişiklikler<br />
tek başına psikolojik semptomlardan sorumlu olmamakla birlikte;<br />
bu değişiklikler sonrasında başlayan sıcak basmaları, terleme ve<br />
uyku ritim değişiklikleri kadınların yaşam döngüsünde stresör olarak<br />
rol oynayıp ruhsal durumu olumsuz etkileyebilmektedirler.<br />
• Bunlara ek olarak kadının kişilik ve aile özellikleri (duygu durumu,<br />
sosyalliği, aile yapısı, annelik rolü, çocuklarla ilişki), sosyal,<br />
mesleki ve ekonomik özellikleri (emeklilik, sosyal geri çekilme,<br />
çocukların evlenip aileden ayrılmaları) menopozun bulunduğu<br />
toplum içerisinde algılanma biçimi (geleneksel toplumlarda yaş<br />
arttıkça kadının statüsünün artması, daha sözü dinlenir bir hale<br />
gelmesi, batı toplumlarında yaş alan kadının güzelliğini ve gücünü<br />
kaybetmesi olarak algılanması) gibi pek çok faktör bulunmaktadır.<br />
Ayrıca menopoz döneminde yaşanan önemli yaşam olaylarının da<br />
menopozun psikolojik etkilerini arttırdığı bilinmektedir.<br />
Ruhsal değişimlere karşı meditasyon<br />
• Her kadın bireysel olarak değerlendirilmeli ve kişilik özelliklerine,<br />
yaşam koşullarına, stresör faktörlere, ek hastalıklarına göre<br />
önerilerde bulunulmalıdır. Bu öneriler; özellikle fiziksel<br />
semptomlara yönelik fiziksel aktiviteler, düzenli egzersiz yapılması,<br />
sağlıklı ve uygun beslenme, uyku ve dinlenmeye vakit ayırılması,<br />
yoga, egzersiz, meditasyon, müzik dinleme gibi gevşeme teknikleri,<br />
içe kapanmayı ve sosyal hayattan izolasyonu azaltmak adına farklı<br />
alanlarda meşguliyetler edinmek (kendi-kendine yardım grupları<br />
ve sosyal derneklerde görev alma ve faaliyetlere katılma) şeklinde<br />
sıralanabilir. Ortaya çıkan psikolojik değişiklikler bu öneriler ve<br />
yaşam tarzı değişiklikleri uygulandığında düzene girmiyor ise<br />
mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.<br />
Kemik erimesi vücut dokusunun sarkmasına yol açar<br />
• Yaşla birlikte ve özellikle menopoz sonrası vücutta birçok bölgenin<br />
sarkmalar görülür. Bu durumun nedenlerinde tüm dokularda oluşan<br />
bazı değişikliklerin vardır. Kemik erimesi, doku elastikiyetinin<br />
azalması, yağ dokuda yer yer boşalma ve artışlar, kas dokusu<br />
kayıpları ve yerçekimi bu durumdan sorumlu olan bazılarıdırlar.<br />
•Öncelikle yüz bölgesinde, elmacık kemiği üzerindeki dokuların<br />
gevşemesi, dolgunluğunun azalması ve buna bağlı olarak da<br />
ağız çevresinde derin oluklar oluşabilir. Bu kişilerde dolgu veya<br />
yağ dokusu enjeksiyonuyla deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />
İleri düzeydeki sarkmalarda orta yüz germe ameliyatı<br />
uygulanabilmektedir.<br />
Hormonal changes cause psychological<br />
disorder<br />
• The most frequently seen and experienced<br />
psychologically symptoms in the menopausal<br />
period; loss of self-esteem and inability to enjoy<br />
life, susceptibility, gratuitous crying, dislikes,<br />
attention and concentration difficulties, reremembering<br />
and experiencing bad memories,<br />
changes in the sleep cycle. Anxiety symptoms<br />
may be defined as unreasonable fears, tension,<br />
irritability, restlessness, panic, and reduced sexual<br />
desire.<br />
• One of the most important elements to be<br />
considered here is; menopause alone is not a<br />
cause of psychiatric disease. It is thought that<br />
mental life is affected negatively by the decrease in<br />
estrogen levels during menopause period. Although<br />
hormonal changes alone are not responsible for<br />
psychological symptoms; after these changes, hot<br />
flashes, sweating and sleep rhythm changes can<br />
play a role in the life cycle of women as stressors<br />
and affect the mental state negatively.<br />
• In addition, the personality and family<br />
characteristics of the woman (mood, her sociality,<br />
family structure, motherhood role, relationship<br />
with children), social, professional and economic<br />
characteristics (retirement, social withdrawal,<br />
separation of children from the family) menopause<br />
the perception of the society in which it is<br />
traditional situation. There are many factors such<br />
as increasing the status of women, getting more<br />
promised and perceiving as the loss of women’s<br />
beauty and power in western societies.<br />
• It is also known that significant life events during<br />
menopause period increase the psychological<br />
effects of menopause.<br />
Meditation against spiritual changes<br />
•Each woman should be evaluated individually<br />
and recommendations should be made according<br />
to personality characteristics, living conditions,<br />
stressor factors and comorbidities. These<br />
recommendations can be given as follows; physical<br />
activity for physical symptoms, regular exercise,<br />
healthy and proper nutrition, time for sleep and<br />
rest, relaxation techniques such as yoga, exercise,<br />
meditation, listening to music, In order to reduce<br />
isolation and isolation from social life, occupations<br />
in different fields (self-help groups and taking part<br />
in social associations and taking part in activities).<br />
If these recommendations and lifestyle changes do<br />
not improve when applied, psychological changes<br />
should be evaluated by a psychiatrist.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
28<br />
Kırışıklıklara botoks, sarkmalara germe<br />
operasyonu<br />
• Boyun bölgesinde platismal bantlar ve sarkma<br />
oluşmaktadır. Bu bantların belirginliği botulinum<br />
toksini ile azaltılmaktadır. İleri düzeydeki<br />
sarkmalarda boyun germe ameliyatı kaçınılmazdır<br />
ve çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir.<br />
• Yanak ve çene altı bölgesi sarkmaları ile birlikte<br />
değerlendirildiğinde kulak önü ve arkasında yapılan<br />
ince kesilerle bu deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />
• Alın kırışmakta ve kaşlar göz kapakları üzerine<br />
yığılmaktadırlar. Yine botulinum toksini ile kaş<br />
seviyesi manipülasyonu ve alın kırışıklığı giderilmesi<br />
mümkündür.<br />
• Alın germe ve kaş kaldırma işlemleri saç<br />
içerisinden yapılan kesilerle yapılmaktadır ve saç<br />
içinde saklanmaktadır.<br />
• Göz kapaklarında sarkma ve torbalanma meydana<br />
gelmektedir. Bunlar için de altın standart ameliyat<br />
ile deri fazlasını alarak torbaları düzeltmektir. Göz<br />
kapaklarına yapılan cerrahi girişimler sonrasında<br />
belli belirsiz bir iz kalmaktadır. Bu tür girişimsel<br />
işlemleri tercih etmeyen hastalarda odaklanmış<br />
ultrasonografi veya radyofrekans bazlı bazı<br />
cihazlarla bu deformasyonlar kişiye özgü olarak<br />
uygulanabilmektedir.<br />
Kısa sürede vücudunuz eski formuna kavuşsun<br />
• Memelerde sarkmanın tedavisi meme<br />
dikleştirme ve küçültme ameliyatlarıdır. Bu<br />
ameliyatlar sayesinde hem sarkmış olan memeler<br />
dikleştirilmekte hem de hacim olarak küçültme<br />
yapılabilmektedir. Bu işlemler esnasında memeye<br />
daha diri ve dolgun bir görünüm verebilmekteyiz.<br />
İçi boşalmış ve sarkmış olan memelerde ise<br />
dikleştirme ameliyatı esnasında yağ enjeksiyonu<br />
veya silikon implant yerleştirme yöntemlerinden<br />
birisi kullanılarak hacim kazandırmak mümkün<br />
olmaktadır.<br />
• Karın bölgesindeki sarkma, karın germe ve<br />
liposuction uygulamalarıyla düzeltilmektedir. Karın<br />
duvarındaki gevşeme ve kasların sıkılaştırılması<br />
aynı seansta yapılmaktadır. Bacak üst ve iç<br />
bölgelerindeki yağ birikimi ve sarkma yine bu<br />
bölgede yapılacak olan kasık bölgesine gizlenmiş<br />
kesiler ile yapılmaktadır. Liposuction ile bölgesel<br />
yağ doku artışı düzeltilmektedir.<br />
• Kolların özellikle alt bölgelerindeki sarkma ve<br />
yağ doku artışı yine liposuction ve germe ameliyatı<br />
ile düzeltilmektedir. Kol içi tarafından yapılan<br />
kesiler kolun vücuda temas alanında olduğu için<br />
görünmemektedir.<br />
Bone dissolution leads to sagging of the body tissue<br />
• With aging and especially in the body after menopause, sagging<br />
in many regions are seen. There are some changes that occur<br />
in all tissues in the causes of this condition. Bone resorption,<br />
reduced tissue elasticity, oedema and increase in fat tissue,<br />
muscle tissue loss, and gravity are some of the reasons for this.<br />
• First, in the facial area, the loosening of the tissues on the<br />
cheekbone, the reduction of the fullness and consequently the<br />
deep grooves around the mouth may occur. Deformations are<br />
corrected by filling or adipose tissue injection. Mid-face lifting<br />
surgery can be performed in advanced sagging.<br />
Botox for wrinkles, stretching operation for sagging<br />
•The neck region consists of platismal bands and sagging. The<br />
visibility of these bands is reduced by botulinum toxin. Neck<br />
stretching surgery is inevitable in advanced sagging and very<br />
positive results can be obtained.<br />
• These deformations are reformed with fine incisions made in<br />
front and back of the ear when evaluated along with cheeks and<br />
jaws.<br />
• The forehead is getting wrinkled and the eyebrows are<br />
becoming stacked on the eyelids. Eyebrow level manipulation<br />
and getting rid of forehead wrinkling are possible with botulinum<br />
toxin.<br />
• Forehead stretching and eyebrow lifting are performed with<br />
incisions in hair and hidden among the hair.<br />
• Sagging and bagging occur in the eyelids. For these, the gold<br />
standard is to fix the bagging by taking the excessive skin with<br />
the surgery. There remains an indeterminate trace after surgical<br />
procedures on the eyelids. In patients who do not prefer such<br />
interventional procedures, these deformations can be performed<br />
individually by using focused ultrasound or radiofrequency-based<br />
devices.<br />
Let your body to gain its previous form<br />
•The treatment of sagging in the breasts is breast lifting and<br />
reduction surgery. Thanks to these operations, sagging breasts<br />
can be lifted as well as volume reduction. During these processes<br />
we can give the breast a more alive and plump appearance.<br />
It is possible to give volume by using one of the methods of<br />
oil injection or silicone implant placement during the lifting<br />
operation in the breasts that are hollow and drooping.<br />
•It is reformed with sagging, tummy tuck and liposuction in the<br />
abdomen area. Relaxation of the abdominal wall and tightening<br />
of the muscles are being performed in the same session. Fat<br />
accumulation and sagging in the upper and inner leg of the leg<br />
are also made with incisions hidden in the groin area to be made<br />
in this region. The growth of regional fat tissue is being reformed<br />
by liposuction.<br />
•The sagging and fat tissue increase in the lower parts of the<br />
arms is also reformed by liposuction and stretching. The incisions<br />
made by the interior of the arm do not appear to be in the<br />
contact area of the arm with body.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
30<br />
Events<br />
Kadınlar 35 yaşından itibaren<br />
Meme Kanseri taraması yaptırmalı<br />
Prof. Dr. Cihan Uras<br />
Bu yıl 3.’sü düzenlenen<br />
Uluslararası İstanbul Meme<br />
Kanseri Konferansı’na<br />
(BREASTANBUL <strong>2018</strong>) dünyanın<br />
önde gelen hekimleri katılım<br />
gösterdi. Konferansta meme<br />
kanseri tedavisindeki yeni<br />
gelişmeler paylaşıldı.<br />
İstanbul’da 11-13 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihlerinde<br />
düzenlenen ‘3. Uluslararası İstanbul Meme<br />
Kanseri Konferansı’na (BREASTANBUL<br />
<strong>2018</strong>), dünyanın meme kanseri tanı ve tedavisi<br />
konusunda önde gelen, bilimsel araştırmaları olan<br />
çeşitli branşlardan hekimler katıldı. Prof. Dr. M.<br />
Bahadır Güllüoğlu ve Prof. Dr. Cihan Uras’ın kongre<br />
eş başkanlıklarını yaptığı konferansa, hekimlerin<br />
yanı sıra hemşireler de katıldı.<br />
Meme kanseri tedavisindeki en yeni gelişmelerin<br />
paylaşıldığı konferansta konuşan Prof. Dr. Cihan Uras,<br />
“Meme kanserindeki tanı ve tedavilerin konuşulduğu<br />
Uluslararası Breastanbul Konferansı ilgiyle takip<br />
edildi, Breastanbul markasını artık bütün dünyada<br />
bilinen bir marka haline getirdik. Bu yıl 3.’sü düzenlendi,<br />
geleneksel olarak da her 2 yıl da bir Breastanbul<br />
Meme Kanseri Konferansı’nı gerçekleştiriyoruz. İlk<br />
başladığımızda yabancıların bilmediği bir markayken,<br />
bugün Breastanbul tüm dünyada bilinen bir marka haline<br />
geldi. Bu hem ülkemizdeki meme bilimi adına hem de<br />
ülkemiz adına gerçekten onur verici bir tablo. Bu açıdan<br />
çok mutluyuz. Her yeni toplantımızda katılımın arttığını<br />
görüyoruz. Bu da bizi gururlandırıyor. Bu toplantıya<br />
da yabancı konuklarımızın katılımı oldukça iyiydi. Bu<br />
toplantıyı tercih ediyor olmaları bizi gururlandırdı.<br />
Bu toplantıda meme kanserindeki tanı ve<br />
tedavisindeki bütün yenilikler üç ayrı salonda<br />
konuşuldu. Burada hem meme kanserinin tanı<br />
yöntemleri tartışıldı, hem cerrahi tedavisi<br />
tartışıldı, radyoterapideki yenilikler yine<br />
burada tartışıldı. Birçok konuşmacı buraya<br />
yapmış oldukları çalışmalarını getirdiler.<br />
Dünya’da meme kanserindeki yeniliklerin<br />
sunulduğu Breastanbul’u da dünyada<br />
bilinen, meme kanserinin tanı ve tedavisinde<br />
bütün yeniliklerin tartışıldığı bir marka haline<br />
getirmeyi başarabildik. Bu ülkemiz adına onur<br />
verici bir durum. Özellikle çevre ülkelerdeki<br />
meme biliminde çalışan meslektaşlarımız,<br />
çok daha uzak yere gitmek yerine iki yılda bir<br />
Breastanbul’a gelerek, bu toplantılara katılarak<br />
meme bilimindeki yenilikleri öğrenme fırsatı elde<br />
ediyorlar. Hem de kendi yapmış oldukları çalışmaları<br />
yine bu konferansta sunarak meme bilimine ciddi<br />
katkıda bulunuyorlar. Bu açıdan çok mutluyuz. 2020’de<br />
bu konferansın dördüncüsünü gerçekleştireceğiz. Yine<br />
orada daha fazla ilginin olacağını ümit etmekteyiz” dedi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
31<br />
“Meme kanserinin tedavisinde<br />
birçok yenilik var”<br />
Meme kanserinin kadınlarda en<br />
sık görülen kanser türü olduğunu<br />
belirten Uras, “Bugün ABD’de 8<br />
kadından 1’i, ülkemizde ise 12<br />
kadından 1’i yaşamları boyunca<br />
meme kanserine yakalanma<br />
riskine sahipler. Onun için de<br />
tedavisinde çok ciddi değişimler<br />
ve yenilikler oluyor. Bu toplantıda<br />
göze çarpan önemli yeniliklerden<br />
biri; Japonya’dan gelen Profesör<br />
Fukuma, çok küçük meme<br />
kanserlerinin radyo frekans<br />
yöntemiyle yakılarak tedavi<br />
edilebileceğini anlattı. Yine<br />
Fukuma, endoskopik cerrahi ile<br />
mastektomi ameliyatının nasıl<br />
yapılacağını burada izleyicilere<br />
gösterdi. Aynı zamanda ben<br />
de Türkiye’de ilk kez yapmış<br />
olduğum ‘Robotik Meme Alınma’<br />
ameliyatını anlattım. Koltuk<br />
altından küçük bir kesi ile<br />
robot vasıtasıyla memenin iç<br />
dokusu tamamen çıkarılmakta<br />
ve bu ameliyatta meme başına<br />
ve cildine zarar verilmediği<br />
için özellikle ameliyat sonrası<br />
görüntü çok daha iyi olmaktadır.<br />
Hastaların koltuk altındaki<br />
küçük kesileri de gizlenebildiği<br />
için çok daha iyi bir görüntü<br />
geriye bırakılmaktadır. Aynı<br />
seansta da rekonstrüksiyon<br />
yapılmaktadır. Robotik meme<br />
alınma ameliyatı ülkemizde de<br />
ilk defa tarafımdan yapılmıştır.<br />
Kongrede yeni radyoterapi<br />
yöntemleri de tartışıldı. Artık<br />
uygun olan kadınlara daha kısa<br />
süreli radyoterapi teknikleri<br />
anlatıldı. Bunun yanında yeni ilaç<br />
tedavilerinden de bu kongrede<br />
bahsedildi. Böylece meme<br />
kanserinin tedavisindeki birçok<br />
yeniliklerin getirildiği ve meme<br />
bilimiyle uğraşan meslektaşların<br />
bunları tartıştığı bir konferans<br />
oldu” açıklamasında bulundu.<br />
“Meme kanseri erkeklerde de<br />
görülebiliyor”<br />
Meme kanserinin erken<br />
tanı ve tedaviyle tamamen<br />
iyileştirilebileceğine dikkat çeken<br />
Uras, “Meme kanseri erkeklerde<br />
de görülebiliyor. Erkekler,<br />
memelerinde herhangi bir kitle<br />
hissettiklerinde mutlaka doktora<br />
başvurmalılar. Meme kanseri<br />
özellikle tarama programlarıyla<br />
erken yakalanabilen kanserlerdir.<br />
Bunun için bütün kadınlarımızın<br />
belli aralıklarla tarama<br />
programlarına girmelerini<br />
öneriyoruz. Tarama programlarına<br />
giren kadınlarda meme kanserini<br />
çok erken yakalayabildiğimiz<br />
için tedavileri de çok daha kolay<br />
oluyor. Bu hastalıktan tamamen<br />
kurtulabiliyorlar. Bunun için her<br />
kadın 35 yaşından itibaren meme<br />
tarama programlarına mutlaka<br />
girmelidir. Ailesinde meme kanseri<br />
olan kadınlar ise bu tarama<br />
programına daha erken yaşta<br />
başlamalıdır. Erken tanı meme<br />
kanserinde hayat kurtarıcıdır.<br />
Bu nedenler kadınlarımızın her<br />
ay kendi kendilerini kontrol<br />
etmelerini öneriyoruz” şeklinde<br />
konuştu.<br />
“Meme kanserinin ilerleyen<br />
yaşlarda görülme olasılığı<br />
artıyor”<br />
Konferansta konuşan Acıbadem<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />
Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />
Üyesi Doç. Dr. Taner Korkmaz,<br />
meme kanserinin ilerleyen<br />
yaşlarda daha sık görüldüğünü<br />
belirterek, “Meme kanseri, tüm<br />
kanserlerde olduğu gibi ilerleyen<br />
yaşla beraber görülme olasılığı<br />
da artmakta. Her 7 kadından<br />
1’inde de görülmektedir. Oransal<br />
olarak erkeklerde kadınlara<br />
oranla daha az olmakla birlikte<br />
erkeklerde de bu kanser türü<br />
görülebilmektedir. Meme<br />
kanseri, gelişmiş ülkelerdeki<br />
kadın popülasyonlarında en sık<br />
görülen kanser türüdür. Burada<br />
uluslararası katılımlı, meme<br />
kanseriyle ilgili yüksek tecrübeye<br />
sahip uzmanların da olduğu bir<br />
toplantı gerçekleştiriyoruz. Lokal<br />
tedaviler olarak da adlandırılan<br />
cerrahi, radyoterapi ve bununla<br />
beraber erken ve ileri evre meme<br />
kanserinde kullanılan meme<br />
kanserindeki tedavileri hep<br />
beraber burada tartışmaktayız”<br />
değerlendirmesinde bulundu.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
32<br />
Events<br />
“Artık kişiye özel tedaviler<br />
uygulanıyor”<br />
Günümüzde meme kanserinde<br />
kişiye özel tedavilerin<br />
uygulanmaya başlandığına<br />
dikkat çeken Acıbadem<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />
Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç<br />
ise şunları söyledi:<br />
“Meme kanserinde son<br />
yıllarda önemli gelişmeler<br />
var. Artık her hastaya aynı<br />
tedavi yerine kişiye özel<br />
tedaviler uygulanıyor. Tümörün<br />
moleküler özelliklerine<br />
göre hastalara göre farklı<br />
farklı tedaviler öneriyoruz.<br />
Erken evre tedavilerde genel<br />
yaklaşımımız artık olabildiğince<br />
cerrahi küçültmek. Bunun<br />
için de eskiden cerrahiden<br />
sonra kemoterapi verirken,<br />
şimdi artık birçok hastamıza<br />
önce kemoterapi sonra<br />
cerrahi yaklaşımına gelmiş<br />
bulunmaktayız. Bu sayede hem<br />
memeyi koruyucu cerrahiler<br />
mümkün olabiliyor hem de<br />
hastaların koltuk altlarındaki<br />
lenf nodlarının çıkarılmaması<br />
söz konusu olabiliyor. Bu<br />
şekilde ileride hastaların<br />
kollarında ödem oluşma<br />
riskini azaltıyoruz. Bunun<br />
için her hastaya kemoterapi<br />
uygulamıyoruz. Hastaların<br />
tümörlerinin özelliklerine<br />
bakarak bazı hastalara sadece<br />
hormonel tedaviler vermek<br />
söz konusu. Kemoterapi<br />
verilmeyecek hastaları da<br />
seçebiliyoruz. Metastatik<br />
hastalarda ise tümörün<br />
moleküler tiplerine göre kişiye<br />
özel tedaviler veriyoruz.”<br />
“Erken tanıda tamamen tedavi<br />
mümkün”<br />
Meme kanseri açısından bütün<br />
kadınlar risk altında olduğunu<br />
sözlerine ekleyen Uluç, “Her<br />
8 kadından 1’inde meme<br />
kanseri hayatının bir kısmında<br />
gelişebiliyor. Ama tabii bazı<br />
kişilerin riskleri biraz daha<br />
artabiliyor. Özellikle ailesinde<br />
meme kanseri öyküsü olanlar.<br />
Meme kanserinde erken tanı<br />
da son derece önemli. Çünkü<br />
erken tanı koyduğunuzda<br />
bu hastalık tamamen tedavi<br />
edilebilir. Her kadına erken tanı<br />
öneriyoruz. 40 yaşından sonra<br />
da yıllık olarak mamografi<br />
çektirmelerini istiyoruz. Bunun<br />
dışında kendi kendine meme<br />
muayenesi de 20 yaşından<br />
sonra başlamalı” dedi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
36<br />
Events<br />
Rengarenk bir okul için Lilly Türkiye<br />
Gönüllüleri ve Toplum Gönüllüleri<br />
Vakfı el ele<br />
Bu yıl 11. yılına giren Lilly Gönüllük Günü kapsamında Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile el ele vererek İstanbul Kağıthane’deki Atatürk<br />
İlkokulu ve Ortaokulu’nda boyama ve renklendirme çalışması gerçekleştirdiler.<br />
İnsanların, daha uzun, daha<br />
sağlıklı ve daha aktif yaşam<br />
sürmeleri için ilaçlar üreten<br />
Lilly’nin, kurumsal sosyal<br />
sorumluluk bilincinin bir<br />
yansıması olarak her yıl tüm<br />
dünyada düzenlediği Gönüllük<br />
Günü kapsamında bu yıl Lilly<br />
Türkiye Gönüllüleri, Toplum<br />
Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile ortak bir<br />
çalışmaya imza attı. Lilly Türkiye<br />
Gönüllüleri, Toplum Gönüllüsü<br />
gençlerle, Kağıthane’de bulunan<br />
Atatürk İlkokulu ve Ortaokulu’nda<br />
boyama ve renklendirme çalışması<br />
gerçekleştirdiler.<br />
Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />
Toplum Gönüllüsü gençlerle<br />
sıcak bir tanışmanın ardından<br />
okulun dış bina, iç bahçe ve dış<br />
bahçe başta olmak üzere çeşitli<br />
bölümlerini renklendirmek<br />
için kolları sıvadılar. Tüm gün<br />
süren renklendirme ve boyama<br />
çalışmaları sonucunda okul<br />
yepyeni bir görünüme kavuştu.<br />
Etkinlik, Toplum Gönüllüsü<br />
gençlerin sivil toplum, proje<br />
yönetimi, ekip çalışması ve iletişim<br />
konularında güçlendirilmesine<br />
katkıda bulunurken, Lilly İlaç<br />
çalışanlarının da Lilly İlaç’ın<br />
çevresel sürdürülebilirlik, eğitim,<br />
temel ihtiyaçlar ve toplumun<br />
güçlendirilmesine yönelik<br />
taahhütlerini,<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
37<br />
Gönüllülük Günü kapsamında<br />
gençlerle birlikte çalışma<br />
deneyimini yaşayarak hayata<br />
geçirmelerini sağladı.<br />
Toplumsal fayda için 65’ten fazla<br />
ülkeden yaklaşık 24 bin Lilly<br />
çalışanı birarada<br />
Lilly Türkiye Gönüllüleri’nin bu<br />
yılki Gönüllülük Günü etkinliğini<br />
değerlendiren Lilly İlaç Kurumsal<br />
İlişkiler Direktörü Gamze<br />
Kuzucu Gürses şunları söyledi:<br />
“Yaşadığımız topluluklara yardım<br />
etme anlayışı, 142 yıllık Lilly<br />
mirasının en önemli bileşeni. Tüm<br />
Lilly ailesi, bu mirasa bağlığını<br />
2008 yılından bu yana Gönüllük<br />
Günü aracılığıyla güçlendiriyor.<br />
Bu yıl 11. yılını kutlayan Lilly<br />
Gönüllülük Günü kapsamında,<br />
65’ten fazla ülkeden yaklaşık<br />
24 bin Lilly Gönüllüsü, tüm<br />
dünyada herkes için daha iyi<br />
Bu yıl, gençliğin enerjisini<br />
toplumsal faydaya dönüştürmeyi<br />
amaçlayan, gençlerin öncülüğünde<br />
ve yetişkinlerin rehberliğinde<br />
toplumsal barış, dayanışma ve<br />
dönüşüm projesi olan Toplum<br />
Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile<br />
gerçekleştirdiğimiz Gönüllülük<br />
Günü kapsamında çocuklarımıza<br />
rengarenk bir okul kazandırdık.<br />
Projemizi hayata geçiren tüm<br />
paydaşların ve gönüllülerimizin<br />
olumlu geri bildirimlerinden<br />
farklılıklara saygı, şeffaflık ve<br />
hesap verebilirlik, yerel katılım,<br />
ekip çalışması, yaşam boyu<br />
öğrenme ve sosyal girişimcilik<br />
çerçevesinde her yıl 2.000’e yakın<br />
sosyal sorumluluk projesi hayata<br />
geçiriyor. Lilly İlaç’ın, gençlerin<br />
belirlediği bu okulu iyileştirme<br />
çalışmasını sahiplenmesi<br />
gerçekten çok kıymetli. Gençliğin<br />
gücüne inanan ve gençlerin sosyal<br />
sorumluluk eğitim ve<br />
projelerini destekleyen sosyal<br />
paydaşımıza tüm destekleri için<br />
çok teşekkürler.”<br />
bir yaşam ve çalışma koşulları<br />
oluşturmak amacıyla, kaynak<br />
ve bilgi birikimi sağlamak adına<br />
sivil toplum kuruluşlarıyla bir<br />
arada hareket ederek ortak bir<br />
çabayı hayata geçiriyor. Biz de<br />
Lilly Türkiye olarak bugüne kadar<br />
çalışanlarımızın özverili desteği<br />
ve bağlılığı ile toplumun öncelikli<br />
sorunlarına önemli katkılarda<br />
bulunduk.<br />
aldığımız motivasyonla,<br />
yaşadığımız dünyaya ve içinde<br />
bulunduğumuz topluma hizmet<br />
etmeye devam edeceğiz.”<br />
İş birliğini değerlendiren Toplum<br />
Gönüllüleri Vakfı Kaynak<br />
Geliştirme ve İletişim Yöneticisi<br />
Derya Kılıçalp ise etkinlikle<br />
ilgil şöyle konuştu: “Toplum<br />
Gönüllüsü gençler, Türkiye’nin<br />
81 ilinde, TOG’un ilkeleri olan<br />
11 yılda 1 milyon saati aşkın<br />
gönüllülük hizmeti<br />
2008’den bu yana 70’e yakın ülkede<br />
binlerce Lilly çalışanının farklı<br />
projelerle destek olduğu, Lilly<br />
Gönüllülük Günü dünya genelinde<br />
yürütülen en büyük tek günlük<br />
gönüllülük programlarından biri<br />
olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar<br />
Lilly çalışanlarının 1 milyon saati<br />
aşkın vakit ayırdıkları Gönüllülük<br />
Günü, tüm dünyadaki toplulukların<br />
daha iyi yaşamaları ve çalışmaları<br />
için kaynak ve uzmanlık sağlamaya<br />
yönelik ortak çabanın bir parçası<br />
olmayı amaçlıyor.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
38<br />
News<br />
“Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof.<br />
Dr. Fevzi Altuntaş: Türkiye Klinik<br />
Araştırmalarda büyük potansiyele<br />
sahip”<br />
“President of World Apheresis<br />
Association Dr. Fevzi Altuntaş:<br />
Turkey has great potential in Clinical<br />
Research”<br />
Aferez uygulamaları<br />
konusunda dünyada<br />
10 ülke arasındayız!<br />
We are among<br />
the 10 countries<br />
in the world about<br />
apheresis practices!<br />
Apheresis, a science that deals with blood, means<br />
that the blood is processed outside the body to heal a<br />
disease, or to obtain the desired blood component or<br />
stem cell or cellular treatment products. Apheresis is<br />
a science that operates in a wide range from cancer<br />
treatment to the treatment of neurological diseases,<br />
kidney diseases, haematological diseases, stem cell<br />
therapy to tumour vaccines.<br />
President of the World Association of Apheresis and<br />
Ankara Yıldırım Beyazıt University Faculty of Medicine<br />
Lecturer Dr Fevzi Altuntas: “To present qualified health<br />
service provision capacity to clinical research as well<br />
as to present to the humanity of the world as well as<br />
our people; R & D approach should be considered with<br />
this approach. As Turkey, we are among the first 10<br />
countries in the world in clinical research. We have the<br />
Kan ile uğraşan bir bilim dalı olan Aferez, bir hastalığı<br />
potential to reach 3% of the R & D activities carried out<br />
iyileştirmek için veya istenilen kan bileşenini ya da kök<br />
in the world and to achieve a market of around 4 billion<br />
hücre veya hücresel tedavi ürünlerini elde etmek için<br />
dollars in this direction.” He said.<br />
kanın vücut dışında işlenmesi anlamına geliyor. Aferez,<br />
Altuntaş has continued his words as follows; “It is<br />
kanser tedavisinden nörolojik hastalıkların tedavisine,<br />
difficult to serve as president and decision-maker in<br />
böbrek hastalıklarından hematolojik hastalıklara, kök<br />
international organizations. It is a prideful but responsible<br />
task. I represent not only myself but also my<br />
hücre tedavisinden tümör aşılarına kadar çok geniş<br />
yelpazede faaliyet gösteren bir bilim dalıdır.<br />
country. More Turkish Scientists need to take part in<br />
Dünya Aferez Birliği Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt<br />
these tasks. You have to work hard and continuously<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.<br />
produce.”<br />
Fevzi Altuntaş: “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum<br />
kapasitesini klinik araştırmalara da yansıtmak ülkemiz<br />
insanı yanında dünya insanlığına da sunmak; Ar-Ge yaklaşımını bu anlayışla ele almak gerekli. Türkiye olarak, klinik<br />
araştırmalarda dünyada ilk 10 ülke arasında olmak, dünyada gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmalarının yüzde 3’üne<br />
ulaşmak ve 4 milyar dolar civarı pazar elde etme potansiyelimiz mevcut.” dedi.<br />
Altuntaş sözlerine “Uluslararası organizasyonlarda başkan ve karar verici noktasında görev almak zor. Gurur verici<br />
ancak bir o kadar da sorumluluk isteyen bir görev. Yalnız kendimi değil ülkemi de temsil ediyorum. Bu görevlerde<br />
daha fazla Türk Bilim İnsanının görev alması gerekli. Bunun içinde çalışmak ve üretmek lazım.” şeklinde devam etti.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
News<br />
39<br />
Hem milli hem de global başarılar akademide çok<br />
önemli<br />
Türkiye için akademik alanda uluslararası ilişkilerin<br />
öneminden bahseden Altuntaş, “Öğrenci, uzman ve<br />
öğretim üyelerimizin uluslararası bilim ortamlarına entegrasyonu<br />
sağlanmalıdır. Bilim insanları olarak üretim<br />
ve çıktıya odaklanmalıyız. Uluslararası düzeyde yetkin,<br />
kendine güvenen ve üreten, millî ve manevi değerlerine<br />
saygılı bireyler yetiştirmeliyiz. Gelecek nesillere<br />
‘Dünyanın sana ihtiyacı var’, ‘Dünyayı değiştirebilirsin’<br />
düşüncesi ile yetiştirmeliyiz. Akademik ortamlarımızı<br />
mesai saati kavramının olmadığı 24 saat üreten ve<br />
yaşanılan ortamlara dönüştürmeliyiz. Tekno-kentlerimizin<br />
işlevlerini artırarak dünya ile rekabet eder hale<br />
getirmeliyiz. Modern eğitim modellemelerine uygun<br />
köklü eğitim reformları ve kanıt temelli eğitime geçiş<br />
yapmalıyız. Sanal gerçeklik teknolojisi ve simülasyon<br />
temelli eğitimler yaygınlaştırılmalıdır” dedi.<br />
Dünya Aferez Birliği Başkanlığı döneminde özellikle<br />
gelişmekte olan ülkelerde aferez biliminin gelişmesi<br />
için çaba sarf edeceğini belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş,<br />
bu ülkelerde veya bölgelerde eğitim faaliyetlerini<br />
artırmayı hedeflediğini ve bu ülkelerin birliğe üye<br />
olmaları için davet edeceğini vurguladı. Genç bilim<br />
insanlarının yetişmesi, nitelikli insan gücünün ve sağlık<br />
hizmetlerinin kalitesinin artmasına katkı sağlamayı<br />
hedeflediklerini aktaran Altuntaş, “Bu amaçla Dünya<br />
Aferez Birliği Okulu konsepti altında eğitim ve öğretim<br />
faaliyetleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca,<br />
uluslararası araştırma iş birliğinin ve kültürünün<br />
gelişmesi için araştırma alt grubu kurup çalışmaların<br />
yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz.” dedi.<br />
Klinik araştırma ve Ar-Ge alanında büyük potansiyele<br />
sahip<br />
Nüfus özellikleri, hastalık tipleri, yetişmiş hekim ve<br />
sağlık personeli kapasitesi ve altyapı göz önünde bulundurulduğunda<br />
ülkemizin klinik araştırmalar konusundaki<br />
potansiyelinin yüksek olmasına karşın mevcut<br />
durumda global klinik araştırmalardan gerekli payı<br />
alamadığını vurgulayan Dünya Aferez Birliği Başkanı<br />
Altuntaş, Türkiye’nin ilaç pazarı büyüklüğüne göre<br />
ilk 15 ülke içinde olmasına rağmen klinik araştırma<br />
sıralamasında 31-37 sıra arasında değiştiğini vurguladı.<br />
Dünyada yapılan klinik araştırmalardaki payımızın<br />
yüzde 0,7-1 arasında değiştiğini belirterek, dünyadaki<br />
pazar büyüklüğünün 120 milyar dolar olduğunu ancak<br />
şu anda Türkiye’nin klinik araştırmalardan aldığı payın<br />
150 milyon dolar olduğunu söyledi. Tüm veriler değerlendirildiğinde<br />
ise Türkiye potansiyelinin ilk 10, yüzde 3<br />
ve 4 milyar dolar üzerinde olduğunu belirtti.<br />
Both national and global achievements are very<br />
important in the academy<br />
Altuntaş who has talked about the importance of<br />
international relations in the academic field for Turkey,<br />
said “Students, faculty members and our experts<br />
should be integrated into the international scientific<br />
environment. As scientists, we must focus on production<br />
and output. We must train individuals who are competent,<br />
self-confident and produce internationally, respectful to<br />
their national and spiritual values. We have to raise the<br />
future generations with the idea that “The world needs<br />
you, you can change the world”. We need to transform<br />
our academic environments into 24-hour living where<br />
there is no concept of overtime hours. We have to make<br />
our techno-cities compete with the world by increasing<br />
their functions. We have to move from well-educated<br />
education reforms and evidence-based education to<br />
modern education models. Virtual reality technology and<br />
simulation-based trainings should be expanded as well.”<br />
He said.<br />
During the Presidency of the World Apheresis<br />
Association, he stated that he would endeavour to develop<br />
apheresis in developing countries, Dr Fevzi Altuntaş<br />
emphasized that he aimed to increase the educational<br />
activities in these countries or regions and he would invite<br />
them to join the union. Altuntaş stated that they aim to<br />
contribute to the improvement of the quality of young<br />
people, qualified manpower and health services. And<br />
continued his words “For this purpose, we plan to carry<br />
out education and training activities under the concept of<br />
the World Apheresis Union School. In addition, we aim to<br />
establish a research sub-group for the development of<br />
international research cooperation and culture.”<br />
Has great potential in clinical research and R & D<br />
Given the population characteristics, types of diseases,<br />
qualified physicians and health personnel capacity and<br />
infrastructure, it is a well-known fact that our country<br />
has a high potential in clinical research. On the other<br />
hand, Altuntaş, the President of the World Apheresis<br />
Association, emphasized that Turkey could not get the<br />
necessary share from global clinical researches. He<br />
also emphasized that although Turkey’s pharmaceutical<br />
market size is within the first 15 countries, the clinical<br />
studies ranges from 31-37 in ranking order. Noting that<br />
our share in clinical research in the world has ranged<br />
from 0.7 to 1 percent, the market size in the world is<br />
$ 120 billion, he said. But the share taken by Turkey is<br />
currently 150 million dollars at all he told. When all the<br />
data are evaluated, getting Turkey among the top 10<br />
countries of potential, he said to rise 3 percent to slice<br />
and achieve a turnover of over $ 4 billion.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
40<br />
News<br />
Ülkemizde Kök Hücre Nakli Uygulamaları Avrupa Birliği<br />
Ülkeleri Düzeyinde<br />
Türkiye’de 2000’li yılların başında 10 civarı kök hücre<br />
nakil merkezinde yaklaşık 200 kök hücre nakil işlemi<br />
gerçekleştirilirken, 2017 yılında toplam 82 merkezde yaklaşık<br />
4200 kök hücre nakil uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş,<br />
15 yıllık süreçte Türkiye’de nüfus başına düşen kök hücre nakli<br />
aktivitesi yaklaşık 15 kat artış gösterdiğini vurguladı.<br />
“Yasal alt yapı bakımından AB ülkelerinden daha ileri<br />
düzeydeyiz”<br />
2010 yılında yayınlanan Terapötik Aferez Yönetmeliği<br />
sonrası Sağlık Bakanlığı tarafından aferez tedavi merkezleri<br />
ruhsatlandırılmasının ardından gerek aferez gerekse kök hücre<br />
nakli uygulamaları her yıl giderek artış gösterdiğini söyleyen<br />
Prof. Dr. Altuntaş “Bu artışta Sağlık Bakanlığı’nın gerekli<br />
yasal alt yapıyı hızla sağlaması ve uyguladığı teşvik politikaları,<br />
üniversitelerimiz, özel sektör ve hekimlerimizin özverili<br />
çalışmaları etkili olmuştur.” dedi.<br />
Türkiye Aferez Tedavileri bakımından dünyada önde<br />
Ülkemizde, terapötik aferez uygulamaları birçok bilim alanında<br />
başarı ile uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Aferez başta<br />
hematoloji olmak üzere, çok çeşitli hastalıkların tedavisinde başarı<br />
ile uygulanan bir tedavi yöntemi olmuş ve son yıllarda olmazsa<br />
olmaz bilim dalı haline geldi” dedi.<br />
Dünyada “Türk Hastaneleri” ile model olabiliriz<br />
Dr. Altuntaş “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum kapasitemizi<br />
global olarak sunarak sağlık turizmine dahil olmak çok önemli.<br />
Yakın geçmişte sağlık alanında sağlanan başarı ülkemizi sağlık<br />
turizmi alanında hizmet sunan önemli ülkelerden biri konumuna<br />
getirmiştir. Sağlık turizmi için 4 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyar<br />
insan ve 67 ülke potansiyelimiz mevcut. Bazı sağlık alanlarında<br />
ülkemizin ve dünyanın seçkin hastane ve ünitelerinden biri olması<br />
için projeler geliştirmeliyiz.<br />
Sağlık hizmet sunum kapasitesini başta dost ve kardeş ülkeler<br />
olmak üzere uluslararası ilişkilerde bir argüman olarak aktif<br />
şekilde kullanmalıyız. Sağlığın uluslararası ilişkilerde etkili bir<br />
‘yumuşak güç’ olduğu bilinmektedir ve ülkemizin bu konuda geniş<br />
bir etki alanı var. Hedef; söz konusu ülkelerde “Türk hastanelerinin<br />
başarısının farkındalığını oluşturmak ve saygınlığını artırmak” dedi.<br />
Stem Cell Transplantation Practices in Turkey is at<br />
European Union Countries Level<br />
Turkey in about 10 stem cell transplant centre at the<br />
beginning of the 2000s was carried out about 200 stem cell<br />
transplant procedure. In 2017, approximately 4200 stem<br />
cell transplantations were performed in 82 centres. 15-<br />
year process of stem cell transplantation activity per capita<br />
population in Turkey, stressing that showed about 15-fold<br />
increase.<br />
In terms of legal infrastructure, we are more advanced<br />
according to EU countries<br />
Professor Dr Altuntaş, after the Regulation on Therapeutic<br />
Apheresis published in 2010, after the approval of<br />
apheresis treatment centres by the Ministry of Health,<br />
both apheresis and stem cell transplantation applications<br />
are increasing every year, he said. This increase was<br />
influenced by the efforts of the universities, the private<br />
sector, and the dedicated efforts of our physicians in<br />
order to ensure that the Ministry of Health provided the<br />
necessary legal infrastructure and implemented the<br />
incentive policies.<br />
Turkey in terms of Apheresis Therapy is leading in the world.<br />
In our country, therapeutic apheresis applications are applied successfully in many fields of science said Dr Altuntaş, and<br />
continued his words ”Aphaeresis has been a successful treatment modality in the treatment of a wide range of diseases,<br />
especially haematology, and has become a must in recent years.“<br />
We can be a model with ”Turkish Hospitals” in the world<br />
Dr Altuntaş said that “It is very important to be involved in health tourism by presenting our qualified health service delivery<br />
capacity globally. In the recent past, the success in the field of health has made Turkey one of the most important countries in<br />
the field of health tourism. We have 1.5 billion people and 67 countries potential for 4 hours flight distance for health tourism.<br />
We have to develop projects to be one of the distinguished hospitals and units of our country and the world in some health<br />
fields.We should actively use health service capacity as an argument in international relations, particularly in friendly and<br />
brotherly countries. It is known that health is an effective soft power in international relations and our country has a wide<br />
domain in this regard. Target; to raise awareness of the success of Turkish hospitals in these countries and increase their<br />
dignity.”<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
42<br />
Healt<br />
Dünya Akciğer Günü<br />
Solunum hastalıkları ciddi bir<br />
halk sağlığı sorunudur!<br />
Türk Toraks Dernek Başkanı<br />
Prof Dr.Hasan Bayram<br />
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH),<br />
verem, akciğer kanseri, astım ve zatürre,<br />
dünya çapında ve ülkemizde ciddi ölümlere<br />
ve hastalık yüküne yol açmaktadır. Halk<br />
sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan<br />
akciğer hastalıkları ve nedenlerine daha<br />
iyi odaklanmak üzere ilk defa geçen yıl,<br />
Uluslararası Solunum Dernekleri Forumu’nun<br />
(‘Forum of International Respiratory<br />
Societies’, FIRS) girişimi, uluslararası<br />
solunum derneklerinin iş birliği ile 25 Eylül<br />
Dünya Akciğer Günü olarak ilan edilmiştir.<br />
Dünya Akciğer Günü’nün amacı<br />
solunum hastalıkları hakkında<br />
farkındalık oluşturmak,<br />
solunum hastalıklarını önleme<br />
ve kontrol stratejilerini önceleme<br />
konularının küresel halk sağlığı<br />
hedeflerinin arasına alınmasını<br />
sağlamaktır.<br />
Solunum hastalıkları göz ardı<br />
ediliyor<br />
Türk Toraks Derneği adına açıklama<br />
yapan Dernek Başkanı Prof. Dr.<br />
Hasan Bayram, solunum sistemi<br />
hastalıklarının tüm dünyada<br />
sıklıkla göz ardı edilen ancak<br />
önemli oranda sağlık yüküne yol<br />
açan hastalıklar olduğunu belirtti.<br />
Bayram, “Türkiye’de solunum<br />
sistemi hastalıklarına bağlı hastane<br />
yatışları, bütün hastane yatışlarının<br />
%13’ünden, solunum sistemi<br />
hastalıklarına bağlı ölümler ise tüm<br />
ölüm nedenleri içerisinde %11’inden<br />
sorumludur. Dünya çapında 3.<br />
ölüm nedeni olan KOAH’dan 65<br />
milyon insan muzdariptir ve bu<br />
rakamlar giderek artmaktadır.<br />
Türkiye’de yaklaşık 5 milyon<br />
KOAH hastası olup, bunlardan<br />
ancak 500 bini kendisinde KOAH<br />
olduğunu bilmektedir. KOAH’da<br />
erken tanı ve tedavi olanaklarına<br />
erişmek için öncelikle toplumda<br />
KOAH farkındalığını arttırmak<br />
gerekmektedir. Verem ise ne yazık<br />
ki halen tüm dünyada en ölümcül<br />
bulaşıcı hastalıktır. Her yıl 1,8<br />
milyon kişi verem nedeniyle ölmekte<br />
ve yılda 10 milyon kişi vereme<br />
yakalanmaktadır. Verem hastalığı<br />
yoksullar, göçmenler, madenciler ve<br />
riskli ortamlarda çalışan ve yaşayan<br />
diğer kişiler yanında tütün ve alkol<br />
kullanımı, diyabet, AIDS, bağışıklık<br />
sisteminin baskılanması gibi risk<br />
faktörlerine sahip kişilerde daha çok<br />
görülmektedir.” dedi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Healt<br />
43<br />
Akciğer Kanseri en<br />
sık görülen kanser<br />
türü<br />
Akciğer kanserinin<br />
en ölümcül<br />
kanserlerden<br />
olduğunu ve<br />
dünyada yılda 1,6<br />
milyon kişinin<br />
bu hastalıktan<br />
öldüğünü belirten<br />
Bayram, “Akciğer<br />
kanseri ülkemizde<br />
tüm yaş grupları<br />
içerisinde en sık<br />
görülen kanser tipi<br />
olarak erkeklerde<br />
1. sırada, kadınlarda ise 5. sırada yer<br />
almaktadır.” dedi.<br />
Zatürre ve Astım da önemli sağlık<br />
sorunlarından<br />
Zatürre’nin uzun yıllardır sık<br />
rastlanan hastalıklardan olup<br />
çocuklarda ve ileri yaşlarda en önemli<br />
ölüm nedenleri arasında yer aldığını<br />
söyleyen Bayram, “Her yıl milyonlarca<br />
insanın ölümünden sorumludur.<br />
Zatürre ülkemizde de önemli hastalık<br />
ve ölüm nedenleri arasında yer<br />
almaktadır. Küresel Astım Raporuna<br />
(<strong>2018</strong>) göre dünyada 339 milyon<br />
astımlı hasta bulunmaktadır. Ne yazık<br />
ki tüm tedavi olanaklarına rağmen<br />
halen astıma bağlı ölümlerin özellikle<br />
düşük gelirli toplumlarda sorun<br />
olduğu bildirilmektedir. Türkiye’de de<br />
yaklaşık her 12-13<br />
erişkinden biri ve<br />
7-8 çocuktan biri<br />
astım hastası olup<br />
ülkemizde de tüm<br />
dünyada olduğu<br />
gibi sıklığı giderek<br />
artmaktadır.<br />
Sağlıksız hava<br />
solumak dünya<br />
genelinde önemli bir<br />
sorundur. Yaklaşık<br />
2 milyar insan,<br />
dış ve iç ortamda<br />
kirli ve zararlı<br />
havayı solumakta,<br />
1 milyar insan tütün dumanına<br />
maruz kalmaktadır. Pasif duman<br />
maruziyeti de ciddi sağlık sorunlarına<br />
yol açmaktadır; öyle ki 1964’den<br />
beri sigara içmeyen yaklaşık<br />
2,5 milyon insan, pasif sigara<br />
dumanına maruziyet sonucu hayatını<br />
kaybetmiştir. Türkiye’de hava kirliliği<br />
nedeniyle ölümler, trafik kazası<br />
nedeni ile ölümlerden yaklaşık 2 kat<br />
fazladır. 100 milyondan fazla kişiyi<br />
etkileyen uykuda solunum durması<br />
hastalığı (uyku apnesi) giderek<br />
daha çok görülmektedir. Dünyada<br />
erkeklerde %3-8, kadınlarda %2-4<br />
oranında görülmektedir. Tedavi<br />
edilmediği takdirde tüm sistemlere<br />
olan olumsuz etkileri yanında,<br />
gündüz aşırı uyku hali sebebiyle<br />
trafik ve iş kazalarına yol açması<br />
nedeniyle de önemli<br />
bir toplum sağlığı<br />
sorunudur.”diye<br />
belirtti.<br />
Mesleksel<br />
hastalıklara dikkat<br />
Mesleksel akciğer<br />
hastalıklarının<br />
dünyada 50<br />
milyondan fazla<br />
kişiyi etkilemekte<br />
olduğunu belirten<br />
Bayram, “Ne yazık ki<br />
çalışanlar ülkemizde<br />
de akciğerleri<br />
olumsuz etkileyen<br />
toz, duman gibi işyeri ortamındaki<br />
olumsuz şartlara maruz kalmaya<br />
devam etmektedir.” dedi.Bayram,<br />
sevindirici olanın ise soluduğumuz<br />
havanın kalitesini artırmak suretiyle<br />
çoğu solunum hastalıklarını<br />
önlenebildiği olduğunu ifade ederek<br />
şöyle devam etti: Sağlıksız havanın<br />
ana kaynağını tütün dumanı, iç ve dış<br />
ortam hava kirliliği, havadaki bulunan<br />
mikroplar, zararlı tozlar, duman ve<br />
allerjenler oluşturmaktadır. Çeşitli<br />
koruyucu önlemler ile akciğer<br />
hastalıklarının ortaya çıkması<br />
önlenebilir ve daha iyi tedavi edilmesi<br />
sağlanabilir. Örneğin, kişilerin<br />
sigaraya başlamamasını sağlamak<br />
ve sigara içenlerin bırakmalarını<br />
teşvik etmek KOAH’ı önlemede en<br />
etkili yöntemdir. Sigarayı bıraktırmak<br />
suretiyle astımlılar<br />
daha iyi tedavi<br />
edilebilir ve solunum<br />
fonksiyonlarındaki<br />
düşüş azaltılabilir.<br />
Hamilelik döneminde<br />
sigara içmemek ve<br />
doğumdan sonra da<br />
pasif sigara dumanı<br />
maruziyetinden<br />
kaçınmak, çocuklarda<br />
astım sıklığını ve<br />
şiddetini azaltabilir.<br />
Akciğer kanseri tütün<br />
kontrolü ile büyük<br />
ölçüde önlenir.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
44<br />
Healt<br />
Radon ve asbest gibi akciğer kanserinin<br />
çevresel nedenleri izlenebilir ve azaltılabilir.<br />
İşyerlerinde solunan havanın zararlı maddeler<br />
açısından düzenli kontrolü, mesleksel akciğer<br />
hastalığı gelişimini önleyebilir. Aşılama çok<br />
önemli olup, pek çok çocukluk çağındaki<br />
solunum hastalıklarının ortadan kaldırılmasını<br />
sağlar. Bu nedenle çocukluk dönemindeki<br />
aşılar mutlaka yapılmalıdır. Erken teşhis<br />
ve tedavi verem hastalığı için kritik öneme<br />
sahiptir, hastalık erken tanınır ve uygun<br />
şekilde tedavi edilirse çoğu verem hastası<br />
tamamen iyileşir.”Prof. Dr. Hasan Bayram<br />
ayrıca, “Dünyadaki tüm solunum dernekleri,<br />
her bireyin temiz hava soluma hakkına sahip<br />
olduğunu vurgulamakta, bu nedenle kanun<br />
yapıcılarından ve hükümetlerden bütün<br />
ülkelerde temiz ve sağlıklı hava standartlarını<br />
sağlamalarını talep etmektedirler. Türk Toraks<br />
Derneği olarak temel amacımız ulusal akciğer<br />
sağlığını geliştirmektir. Bu nedenle bölgesel ve<br />
küresel kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak<br />
konunun öneminin anlaşılmasını, devamında<br />
koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik<br />
verilmesini desteklemekteyiz. “Dünya Akciğer<br />
Günü” vesilesiyle ulusal düzeyde akciğer<br />
sağlığını korumak yönünde farkındalığın<br />
artmasına katkı sunmayı hedeflemekteyiz.<br />
Sağlıklı hayatlar için sağlıklı nefesler gerekir.<br />
Hayat nefesle başlar. 25 Eylül <strong>2018</strong> Dünya<br />
Akciğer Günü kutlu olsun.“ diyerek sözlerini<br />
tamamladı.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
MEDICA <strong>2018</strong> STAND NO: 13D34
48<br />
Kanserde obezite,<br />
nikotinden daha riskli!<br />
kanserden korunmak<br />
için, kilonuza dikkat<br />
edin!<br />
Obesity has a greater<br />
risk than smoking!<br />
watch your body<br />
weight to reduce the<br />
risk of cancer!<br />
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi<br />
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü<br />
Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Erdoğanoğlu<br />
Bugüne kadar kanser için başlıca risk<br />
faktörü olarak sayılan nikotinin yerini<br />
günümüzde artık obezite alıyor.Fazla<br />
yemek ve egzersiz yapmamak, kanserin<br />
başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin<br />
tüketiminden bile daha büyük etkiye<br />
sahip. Obezitede kanser riskiyle beraber<br />
tümörlerin nüksetme ihtimalinin de<br />
arttığını belirten uzmanlar, egzersiz ve<br />
sağlıklı beslenmenin önemine değindi.<br />
Nicotine used to be considered as a<br />
primary risk factor; however it has been<br />
replaced by obesity in today’s world.<br />
Overeating accompanied by no physical<br />
activity poses a greater risk than smoking<br />
for onset and progression of cancer.<br />
Experts indicate that tumours are likely<br />
to recur along with the risk of cancer in<br />
obesity, and highlight the importance of<br />
exercising and eating healthy.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
49<br />
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />
Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr.<br />
Yıldız Erdoğanoğlu, obezitenin kanser üzerindeki<br />
etkileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.<br />
Aşırı kilolu kadınlarda kanser riski %90 artıyor<br />
“Tüm kanser ölümlerinin yüzde 25-30’una neden olan<br />
sigara içimi, büyük önem taşımaktadır. Bugüne kadar,<br />
nikotin kanser için başlıca risk faktörü olarak sayılıyordu.<br />
Günümüz araştırma bulgularına göre ise; fazla kilolu<br />
olmak kanser risk faktörleri açısından sigarayı bile<br />
geçerek ilk sırayı almış durumda” diyen Dr. Yıldız<br />
Erdoğanoğlu, “Gereğinden fazla yemek yemek, çok<br />
az egzersiz yapmak sonuçta da obez olmak, kanserin<br />
başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin tüketiminden bile<br />
daha büyük etkiye sahip. Aşırı kilolu kadınlarda kanser<br />
gelişme olasılığı yüzde 90 oranında artmış durumda ki<br />
bu da çok yüksek bir oran. Yumurtalık veya rahim ağzı<br />
kanseri, meme kanseri gibi bazı tümör türleri, bunun<br />
dışında aşırı kilolu kişilerde kolon ve prostat kanserleri de<br />
ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.<br />
Obezite, tümörlerin nüksetmesine neden oluyor!<br />
Erdoğanoğlu, “Obezseniz, sadece kanser oluşumu için<br />
risk taşımazsınız, aynı zamanda tümörlerin nüksetme<br />
ihtimalini de artırmış olursunuz. Düzenli egzersiz ve<br />
dengeli bir beslenme programı ise riski azaltır. Bu konuda<br />
insanlarımızın farkındalığının güçlü olması çok önemlidir”<br />
diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />
“Günümüzde bazı kanser türleri için, hastalık riski<br />
zamanla azalmakta diğerleri için artmaktadır.<br />
Sanayileşme ve toplumun refah düzeyi, nikotin kullanımı,<br />
sağlıksız beslenme, çevre kirliliği veya kanserojen<br />
maddeler risk faktörleri arasındadır. Kanserin gelişimi<br />
tek bir nedene bağlanamaz, çeşitli faktörlerden oluşan<br />
bir ağa dayanır. Kanserin gelişiminde genetik faktörler<br />
de önemli bir rol alır ama bireysel riskleri öngörmek<br />
çok fazla mümkün değildir. Bilinen risk faktörlerini<br />
ise azaltarak, hastalığa yakalanma olasılığınızı en aza<br />
indirebilirsiniz.”<br />
Kanserden korunmak için, bu uyarılara kulak verin!<br />
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />
Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yıldız<br />
Erdoğanoğlu, kanserden korunmak için yapılabilecekleri<br />
şöyle sıraladı:<br />
•“Aşırı kilolu olmaktan kaçının. Bel çevresi ölçümünün<br />
kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm altında olması<br />
gerektiğini unutmayın. Kilo yönetiminizde başarılı<br />
olamıyorsanız profesyonel destek alın.<br />
• Sigara içmeyin! Sigara içiyorsanız, bu duruma mümkün<br />
olan en kısa zamanda son verin. Bunu yapamıyorsanız, en<br />
azından sigara içmeyenlerin varlığında sigara içmeyin.<br />
Dr. Yıldız Erdoğanoğlu, an academic member from<br />
Üsküdar University, Faculty of Health Sciences,<br />
Department of Physiotherapy and Rehabilitation made<br />
significant evaluations on the risks of obesity on cancer.<br />
Overweight women exposed to 90% higher risk of<br />
cancer<br />
“Smoking, which claims a rate of 25 to 30% in cancer<br />
deaths, is very important. Up until today, nicotine used to<br />
be a primary risk factor for cancer. Interestingly, most<br />
recent research findings demonstrate that overweight<br />
poses a greater risk than smoking for the risk of<br />
cancer as it has been placed on the top of the list.” says<br />
Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu.<br />
“Over eating accompanied by limited physical activity<br />
leads to obesity, which has a greater risk than smoking<br />
for onset and progression of cancer. Carcinogenesis<br />
probability has increased by 90% for overweight women,<br />
which is a very high rate. Some types of tumours such as<br />
ovarian cancer or cervical cancer, breast cancer apart<br />
from colon and prostate cancers are clinically seen with<br />
overweight individuals.”<br />
Obesity causes tumours to recur!<br />
Erdoğanoğlu remarks as follows: “If you are overweight,<br />
you are prone not only to cancer but also recurrence<br />
of tumours. Regular physical activity accompanied<br />
by healthy diet reduces the risk. It is crucial to gain<br />
awareness.”<br />
“Today, risk of disease appears to decrease for certain<br />
types of cancer while it tends to increase for others.<br />
Industrialisation and welfare level, smoking, unhealthy<br />
diet, environmental pollution or carcinogenic materials<br />
are amongst the risk factors. Cancer cannot be linked<br />
to a single factor as it relies on a set of various factors.<br />
Genetic factors also play a significant part for having<br />
cancer, but it is hardly possible to anticipate individual<br />
risks. One can reduce already known risk factors to<br />
minimise the risk of disease.”<br />
Consider these guidelines to reduce your risk of cancer!<br />
Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu refers to<br />
following tips in cancer prevention:<br />
• “Avoid overweight. Remember that waist circumference<br />
should be up to 80 cm for women and up to 94 cm for<br />
men. Seek professional help if you fail with bodyweight<br />
management.<br />
• Do not smoke! If you are a smoker, quit as soon as<br />
possible. If you cannot quit, at least try not to around<br />
non-smokers.<br />
• Exercise regularly. Even a half an hour of walking a day<br />
will help you prevent disease.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
50<br />
• Mutlaka düzenli egzersiz yapın. Günde yarım saat yürüyüş<br />
yapmanız bile sizin için koruyucu olacaktır.<br />
• Daha fazla sebze ve meyve yiyin: günde en az beş porsiyon.<br />
Hayvansal yağ içeren besinleri daha az tüketin.<br />
• Çok yoğun güneş ışığından kaçının. Özellikle çocuklar ve<br />
ergenler güneş korumasına dikkat etmelidir. Güneş yanığına<br />
eğilimli olanlar, yaşamları boyunca güneşe dikkat etmelidir.<br />
• Kansere neden olabilecek kimyasal maddelerle ilgili<br />
güvenlik talimatlarını izleyin. Radyasyondan korunma<br />
tavsiyelerini takip edin.<br />
• Kadınlar rahim ağzı kanser taramasından haberdar<br />
olmalıdır.<br />
• Meme kanserinin erken tespiti için 50 yaş üstü kadınlar,<br />
mamografi taramasına katılmalıdır.<br />
• Erkekler ve kadınlar kolorektal kanserin erken tespiti için<br />
alınacak önlemlere katılmalıdır.<br />
• Hepatit B aşı programlarına katılın.”<br />
• Consume vegetables and fruits: Minimum five<br />
portions a day. Avoid foods that contain animal fat.<br />
• Avoid intense sunlight. Kids and adolescents<br />
should wear sun block. Individuals who are prone<br />
to sunburns should always protect themselves<br />
from the sun.<br />
• Follow up with safety instructions on carcinogen<br />
chemicals. Follow advises to protect against<br />
radiation.<br />
• Women should be aware of and pay attention to<br />
cervical cancer screening.<br />
• For early detection of breast cancer, women<br />
above 50 years should undergo mammography<br />
screening.<br />
• Both men and women should take precautions for<br />
early detection of colorectal cancer.<br />
• Both men and women should get hepatitis b<br />
vaccination administered.”<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
52<br />
Technology<br />
Kardiyolojide yeni<br />
teknikler canlı<br />
vaka analiziyle<br />
anlatıldı<br />
New techniques in<br />
cardiology were<br />
explained by live case<br />
analysis<br />
“Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />
Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı”<br />
toplantısı İbrahim Etem - Menarini’nin<br />
destekleriyle gerçekleştirildi.<br />
Toplantıda Prof. Dr. Muzaffer<br />
Değertekin, Prof. Dr. Murat Sezer, Doç.<br />
Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr. Emre<br />
Aslanger tarafından gerçekleştirilen<br />
canlı vaka analizleriyle; BT anjiyografi,<br />
IVUS, FFR konularında kardiyologlara<br />
bilgi verildi.<br />
“Coronary Intervention Imaging and<br />
Effective Use of Coronary Physiology”<br />
Meeting was held with the support<br />
of İbrahim Etem - Menarini. The<br />
information about BT angiography, IVUS<br />
and FFR has been given to cardiologists<br />
with the live case analyses realized by<br />
Prof Dr Muzaffer Değertekin, Prof Dr<br />
Murat Sezer, Assoc. Dr Olcay Özveren<br />
and Assoc Dr. Emre Aslanger.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
54<br />
Technology<br />
Farklı görüntüleme teknikleri sayesinde elde<br />
edilen bulgular, birçok hastalığın teşhisini<br />
değiştirdiği gibi tedavi stratejisini de yakından<br />
etkiliyor. İbrahim Etem - Menarini’nin destekleriyle<br />
gerçekleştirilen “Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />
Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı” toplantısında<br />
kardiyolojide kullanılan güncel teknikler ve uygulama<br />
yöntemleri paylaşıldı.Organizasyona Yeditepe<br />
Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı<br />
Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, İstanbul<br />
Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji<br />
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat<br />
Sezer, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji<br />
Bölümü’nden Doç. Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr.<br />
Emre Aslanger konuşmacı olarak katıldı.<br />
Bilgisayarlı Tomografi (BT) anjiyografi, İntravasküler<br />
Ultrasonografi (IVUS), Fraksiyonel Akım Tekniği<br />
(FFR) gibi tekniklerin uygulandığı beş farklı vakanın<br />
değerlendirildiği toplantıda katılımcılar canlı yayın<br />
aracılığıyla analizleri takip etme şansı yakaladı.<br />
Koroner anjiyografi ile görülmeyen plaklar ortaya<br />
çıkıyor<br />
Koroner anjiyografi ile klasik anjiyo arasındaki<br />
farklara değinen Prof. Dr. Muzaffer Değertekin,<br />
koroner anjiyografinin hastalıkların semptomları<br />
konusunda daha fazla bilgi verdiğini aktardı.<br />
Prof. Dr. Değertekin, “Bilgisayarlı Tomografi (BT)<br />
anjiyografi, klasik anjiyoda görülmesi zor olan<br />
plakları da açığa çıkartıyor. Bu durum, tedavi ve<br />
işlem stratejisini tamamen değiştiriyor. Tomografi<br />
yöntemi birçok farklı alanda kullanıldığı gibi ana<br />
koroner lezyonları değerlendirmek için de oldukça<br />
önemli bir yöntem oluyor” dedi.<br />
FFR ile farklı sonuçlar elde ediliyor<br />
FFR ve IVUS yöntemlerinin ne zaman kullanılması<br />
gerektiğine dair ipuçlarını meslektaşları, asistanları<br />
ve Tıp Fakültesi öğrencileri ile paylaşan Prof. Dr.<br />
Murat Sezer, FFR tekniği ile değerlendirildiğinde<br />
çoklu damar hastalık sahibi olan kişilerin üçte<br />
birinin yüksek risk grubundan bir alt risk grubuna<br />
düştüğünü vurguladı.<br />
Doç. Dr. Olcay Özveren kompleks ana koroner<br />
olgularının değerlendirmesini vaka analizleri ile<br />
anlatırken; Doç. Dr. Emre Aslanger ise stres ekostrain<br />
kullanımını, koroner girişim planlamasını ve<br />
takibinde izlenmesi gereken yolları aktardı.<br />
The findings of different imaging techniques<br />
change the diagnosis of many diseases and<br />
affect the treatment strategy closely. In the<br />
meeting of “Coronary Intervention Imaging and<br />
Effective Use of Coronary Physiology” with the<br />
support of İbrahim Etem - Menarini, current<br />
techniques and application methods used in<br />
cardiology were shared with the participants.To<br />
the organization; Yeditepe University Hospital,<br />
Head of Department of Cardiology, Professor<br />
Dr Muzaffer Değertekin, Istanbul University,<br />
Istanbul Faculty of Medicine, Department of<br />
Cardiology, Professor Dr Murat Sezer, Yeditepe<br />
University Hospital, Cardiology Department,<br />
Assoc. Dr Olcay Özveren and Assoc. Dr Emre<br />
Aslanger participated as a speaker.<br />
In the meeting where techniques such as<br />
computed tomography (CT) angiography,<br />
Intravascular Ultrasonography (IVUS), Fractional<br />
Flow Technique (FFR) were applied and five<br />
different cases were evaluated, the participants<br />
had the chance to follow the analyses via live<br />
broadcast.<br />
Coronary angiography reveals unseen plaques.<br />
Dr Muzaffer Değertekin who has talked about<br />
the differences between coronary angiography<br />
and classical angiography, said coronary<br />
angiography gives more information about the<br />
symptoms of diseases. Professor Dr. Değertekin<br />
has continued his words as follows; “Computed<br />
tomography (CT) angiography is also revealing<br />
plaques that are difficult to see in classical<br />
angiography. This is completely changing the<br />
strategy of operation and treatment. Tomography<br />
is a very important method for evaluating main<br />
coronary lesions as it is used in many different<br />
areas.” He said.<br />
Different results are being obtained with FFR<br />
Prof Dr Murat Sezer has shared the tips of<br />
when to use the FFR and IVUS methods with<br />
his colleagues, assistants and students of the<br />
Faculty of Medicine. He said that one third of the<br />
people who had multiple vessel disease when<br />
they were evaluated by FFR technique passed to<br />
a lower risk group than the high risk group.<br />
Assoc. Dr Olcay Özveren explained the evaluation<br />
of the complex main coronary cases by case<br />
studies. Assoc. Dr Emre Aslanger explained<br />
stress echo-strain usage, coronary intervention<br />
planning and follow-up paths afterwards.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
56<br />
Healt<br />
Şah damar<br />
tıkanıklığına dikkat!<br />
Beware of the carotid<br />
artery occlusion!<br />
Carotid arteries, which are<br />
located on both sides of the<br />
neck and are the vessels<br />
that deliver oxygen-rich<br />
blood to the brain, are known<br />
as the “jugular veins”, are<br />
the vessels that provide a<br />
significant part of the blood<br />
circulation of the brain and<br />
tissues in the face, neck and<br />
scalp.<br />
Acıbadem Cardiovascular<br />
Surgery Specialist Assoc. Dr<br />
Cem Arıtürk, who stated that<br />
there is a risk of constriction<br />
and occlusion due to<br />
atherosclerotic process in the<br />
arteries as in every arteries<br />
in the body, gave information<br />
about the carotid artery<br />
occlusion.<br />
Acıbadem Kalp ve Damar Hastalıkları<br />
Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk<br />
Boynun her iki yanında yer alan ve<br />
beyne oksijence zengin kanı ulaştıran<br />
damarlar olan ve halk arasında “şah<br />
damarları” olarak bilinen karotis<br />
arterleri, beynin ve yüzdeki, boyundaki<br />
ve saçlı derideki dokuların kan<br />
dolaşımının önemli bir bölümünü<br />
sağlayan damarlardır.Vücuttaki<br />
her atardamarda olduğu gibi şah<br />
damarlarda da aterosklerotik (damar<br />
sertliği) sürece bağlı olarak daralma<br />
ve tıkanma riski bulunduğunu ifade<br />
eden belirten Acıbadem Kalp ve<br />
Damar Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı<br />
Doç. Dr. Cem Arıtürk, şah damar<br />
tıkanıklığı konusunda bilgiler verdi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
58<br />
Healt<br />
Damar hastalıkları arasında en tehlikelilerden olan şah<br />
damar tıkanıklığının belirtileri nelerdir ve hangi risk<br />
faktörleri bu hastalığı tetikliyor?<br />
Her damar sertliği sürecinde olduğu gibi yağ ve kireç<br />
içerikli aterom plaklarına bağlı olarak meydana gelen<br />
şah damar tıkanıklığında hedef organ beyin olduğu<br />
için hastalığın olası sonuçları ve komplikasyonları<br />
çok ciddi olabiliyor. Genetik ve ailesel faktörlerin<br />
şah damar tıkanıklığı sebepleri arasında ilk sırada<br />
bulunduğunu belirten Acıbadem Kalp ve Damar<br />
Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk,<br />
“Bununla birlikte hareketsizlik, sigara kullanımı en<br />
önemli risk faktörlerinden. Özellikle kontrol altına<br />
alınmamış hipertansiyon ve şeker hastalığı da hem<br />
hastalığın oluşum riskini hem de ilerleme hızını arttıran<br />
faktörlerden sayılabilir” dedi.<br />
Hastalığın belirtilerine de değinen Dr. Cem Arıtürk<br />
şunların altını çiziyor: “Yavaş ve sinsi ilerleme özelliğine<br />
sahip şah damar tıkanıklığının belirtileri arasında,<br />
özellikle yatan ya da oturan kişinin aniden ayağa kalkması<br />
ile oluşan sendeleme, göz kararması, baş dönmesi ve<br />
bayılma yer alıyor. Bununla birlikte hastalarda hastalığın<br />
seyri boyunca konuşma bozuklukları görülebiliyor.<br />
Bu konuşma bozuklukları kelimeleri hatırlayamama<br />
veya telaffuz problemleri şeklinde ortaya çıkabiliyor.<br />
Unutkanlık hastalarda en sık görülen belirtilerden bir<br />
diğeri. Bununla birlikte hastaların bir kısmında geçici felç<br />
atakları da görülebiliyor ki bu geçici ataklar, meydana<br />
gelebilecek kalıcı felçlerin en önemli habercisi.<br />
Özelikle başlangıç dönemindeki belirtiler pek<br />
önemsenmese de hem hayat kalitesini düşürmesinden<br />
dolayı hem de erken tanı konabilmesi açısından çok<br />
önemli çünkü erken tanı hem girişimsel ve cerrahi<br />
tedavilerin daha geç dönemde yapılmasına olanak tanıyor<br />
hem de ilaç tedavisi ile birlikte şikâyetlerin azalması<br />
sağlanabiliyor.”<br />
What are the symptoms of carotid artery occlusion,<br />
which are the most dangerous of vascular diseases?<br />
And which risk factors trigger this disease?<br />
As in the process of hardening of the arteries, as the<br />
target organ is the brain in the carotid artery occlusion<br />
due to fat and lime-containing atheroma plates, the<br />
possible consequences and complications of the<br />
disease can be very serious. Acıbadem Cardiovascular<br />
Surgery Specialist Assoc. Dr Cem Arıtürk who has<br />
stated that Genetic and familial factors are the major<br />
reasons to carotid artery occlusion, continued his words<br />
as follows “However, immobility and smoking are some<br />
of the most important risk factors as well. Especially<br />
uncontrolled hypertension and diabetes are factors<br />
that increase both the risk of disease and the rate of<br />
progression.”<br />
Cem Arıtürk who has also touched upon the symptoms<br />
of the disease, underlines that: “The symptoms of slow<br />
and insidious progressive carotid artery obstruction<br />
include grogginess, blackout, dizziness, and fainting,<br />
especially when the lying or sitting person suddenly<br />
gets up. However, patients can have speech disorders<br />
during the course of the disease. These speech<br />
disorders can appear as the inability of remembering<br />
or pronunciation problems of the words. Forgetfulness<br />
is one of the most common symptoms in patients.<br />
However, some of the patients may also experience<br />
temporary paralysis attacks, which is the most<br />
important precursor to permanent paralysis actually. In<br />
particular, although the symptoms of the onset period<br />
are not paid much attention, it decreases the quality<br />
of life for sure. It is very important both to prevent this<br />
situation and to make an early diagnosis. Because<br />
early diagnosis allows both interventional and surgical<br />
treatments to be performed later. Along with this,<br />
complaints can also be reduced with drug treatment.”<br />
He said.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
60<br />
Events<br />
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma<br />
Derneği ve Türkiye Obezite Araştırma<br />
Derneği obezite hakkında kamuoyunu<br />
harekete geçiriyor.<br />
“Hadi Birlikte<br />
Önyargıları Kıralım<br />
Obeziteyle Başa<br />
Çıkalım”<br />
Turkey Endocrinology and<br />
Metabolism Association and Turkey<br />
Obesity Research Association is<br />
mobilizing the public about obesity.<br />
“Let’s break down the<br />
prejudices together<br />
let’s Overcome of the<br />
Obesity”<br />
Turkey Endocrinology and<br />
Metabolism Association (TEMA) and<br />
Turkey Obesity Research Association<br />
(TORA), 11 October World Obesity Day<br />
held a meeting due. At the meeting,<br />
it was pointed out that obesity should<br />
be considered as a chronic disease<br />
that can be treated. It was also<br />
pointed out that the individuals who<br />
were struggling with obesity has been<br />
exposed to the prejudices. TOAD<br />
Vice President Dr Dilek Yazıcı also<br />
became the first person to support<br />
the digital campaign named HADİ<br />
BİRLİKTE, which they initiated in<br />
order to raise awareness on obesity.<br />
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite Araştırma<br />
Derneği (TOAD), 11 <strong>Ekim</strong> ‘Dünya Obezite Günü’ nedeniyle bir toplantı gerçekleştirdi.<br />
Toplantıda, obezitenin, tedavisi mümkün kronik bir hastalık olarak kabul edilmesi<br />
gerektiğine ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin maruz kaldığı<br />
önyargılara dikkat çekildi. TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, toplantıda<br />
ayrıca obezite konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla başlattıkları “HADİ<br />
Birlikte” isimli dijital kampanyayı da tanıtarak, ilk destekleyen kişi oldu.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
61<br />
11 <strong>Ekim</strong> Dünya Obezite Günü nedeniyle Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite<br />
Araştırma Derneği (TOAD), “obezite” konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda, tüm dünyada ciddi bir sorun haline<br />
gelmeye başlayan obezitenin, tedavisi olan kronik bir hastalık olduğu ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />
çeşitli toplumsal önyargılara maruz kaldığı vurgulandı.<br />
Toplantıda konuşan TEMD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Bayram, obezitenin birçok metabolik hastalık, mekanik<br />
ve psikolojik komplikasyonlara neden olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:<br />
“Obezite, başta diyabet, hipertansiyon olmak üzere birçok komplikasyonla ilişkilidir. Obezite beklenen yaşam ömrünü<br />
de kısaltmaktadır. Mesela normal bir kişiye göre VKİ’si 30-35 olan birisi 3 yıl, VKİ’si 40’ın üzerinde olan birisi ise 10 yıl<br />
daha az yaşamaktadır. Obezitenin tedavisinde diyetisyenden psikoloğa, egzersiz uzmanından hekime multidisipliner<br />
bir ekip birlikte görev yapmalıdır. Maalesef toplumda obezite hakkında çok yanlış bir takım inanışlar ve davranışlar<br />
hâkimdir. Obezite hastaları, hastalıklarının yanı sıra toplumdaki önyargılarla da mücadele etmek durumunda<br />
kalmaktadır. Bu mücadele, başta hastanın ailesi olmak üzere, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, endüstri ve medya<br />
gibi bileşenlerin ortaklığıyla birlikte yürütülmeli ve önyargılar kırılmalı. Bu konuda farkındalık oluşturmak için ‘HADİ<br />
BİRLİKTE ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE BAŞA ÇIKALIM’ diyoruz.”<br />
Turkey Endocrinology and Metabolism Association (TEMA) and Turkey Obesity Research Association (TORA), 11<br />
October World Obesity Day held a “obesity” meeting due. At the meeting, it was pointed out that obesity should be<br />
considered as a chronic disease that can be treated. It was also pointed out that the individuals who were struggling<br />
with obesity has been exposed to the prejudices.<br />
Speaking at the meeting, Deputy President of TEMD Dr Fahri Bayram, pointed out that obesity caused many metabolic<br />
diseases and its mechanical and psychological complications as well, said:<br />
“Obesity is associated with many complications, particularly diabetes and hypertension. Obesity also shortens the<br />
life expectancy as well. For example, someone with a BMI of 30-35 lives 3 years less than a normal person. One<br />
person who has a BMI of more than 40 years lives 10 years less than a normal person. In the treatment of obesity,<br />
a multidisciplinary team should work together from dietitian to psychologist, exercise specialist and physician.<br />
Unfortunately, there is a very wrong set of beliefs and behaviours about obesity in society. Obesity patients have to<br />
struggle with prejudices in society as well as their diseases at the same time. This struggle should be carried out<br />
together with the partnership of the patient’s family, non-governmental organizations, universities, industry and<br />
media. And the prejudices must be broken down.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
62<br />
Events<br />
TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr.<br />
Dilek Yazıcı ise konuşmasında obezite<br />
hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />
maruz kaldığı önyargılara değinerek,<br />
şunları söyledi:<br />
“Önyargılar, obez bireylerin yaşadığı<br />
fiziksel ve psikolojik problemlerin<br />
de şiddetini artırıyor. Kendilerine<br />
olan inançlarını etkileyerek, yaşam<br />
kalitelerini düşürüyor. Bireylerde<br />
sosyal izolasyona, gecikmiş yardım<br />
isteme davranışına, düşük benlik<br />
saygısı ve olumsuz beden algısına<br />
neden oluyor. Obez bireylerin sağlık<br />
hizmetinden kaçınmalarına, tedavilerini<br />
aksatmalarına/geciktirmelerine ve<br />
sonuç olarak gittikçe artan sağlık<br />
problemlerine yol açıyor. Önyargıların<br />
sebep olduğu bu durum da, hastalıktan<br />
kaynaklanan komplikasyonları<br />
çoğaltıyor. Dolayısıyla sağlık maliyetleri<br />
de çoğalan sağlık problemleriyle doğru<br />
orantılı olarak artıyor.”<br />
Önyargılarla nasıl baş edileceğine de<br />
değinen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Obezite<br />
hastalığının tedavisinin her aşamasında<br />
hekim, hemşire, diyetisyen, psikolog<br />
ve aile ile işbirliği içinde olunması<br />
gerekmektedir” dedi.<br />
‘Obez bireyler kimden, nasıl yardım<br />
alacaklarını dahi bilmiyor’<br />
Novo Nordisk Türkiye Genel Müdürü<br />
Dr. Burak Cem ise “HADİ BİRLİKTE<br />
ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE<br />
BAŞA ÇIKALIM” dijital kampanyasına<br />
ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye’de<br />
obezite hastalığı görülme sıklığının<br />
yüzde 36 olduğunu hatırlatarak, bu<br />
hastalıkla mücadele için farkındalığın<br />
yanı sıra işbirliğinin de önemini<br />
vurguladı.<br />
Novo Nordisk Türkiye Pazara Erişim<br />
ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Aysun<br />
Hatipoğlu ise kampanyaya ilişkin şu<br />
açıklamayı yaptı:<br />
“Ülkemizde her 3 kişiden biri obezite<br />
hastalığı ile mücadele ediyor. Yurt<br />
dışında yapılan araştırmalar gösteriyor<br />
ki, bu hastalar maalesef kimden ve nasıl<br />
yardım alacaklarını dahi bilmiyorlar.<br />
Ayrıca dışlanmaya kadar varan bir<br />
takım toplumsal önyargılara maruz<br />
kalıyorlar. Obeziteyi tedavi edilebilir<br />
kronik bir hastalık olarak tanımlayan<br />
sayılı ülkelerden biri de Türkiye. Novo<br />
Nordisk Türkiye olarak bu hastalığa<br />
dikkat çekmek için pek çok bilimsel ve<br />
sosyal eğitimler düzenliyoruz.<br />
Yeni projeler geliştiriyoruz ve<br />
farkındalık oluşturacak projeleri<br />
destekliyoruz. Öncelikle kamuoyunu<br />
hasta olmamaları için bilinçlendiriyoruz.<br />
Diğer yandan da hastalar için en ileri<br />
tedavi seçeneklerini sunuyoruz.”<br />
Hadi Birlikte Önyargıları Kıralım,<br />
Obeziteyle Başa Çıkalım<br />
Kronik ve karmaşık bir hastalık olan<br />
obezitenin oluşumunda biyolojik, sosyal<br />
ve çevresel faktörler etkilidir. Obeziteyle<br />
başa çıkmanın en önemli şartı ise<br />
BİRLİKTE hareket etmektir. Sadece<br />
obezite ile yaşayan kişileri veya sadece<br />
bu alanda çalışan hekimler, dernekler,<br />
paydaşlar olarak değil, toplumu dahil<br />
ederek motivasyon sağlayabilecek bir<br />
HAREKET başlatılmaktadır.<br />
In order to raise the awareness in<br />
society, we say “Let’s break down the<br />
prejudices together let’s Overcome of<br />
the Obesity”<br />
TOAD Vice President Dr Dilek Yazıcı<br />
In her speech, mentioned about the<br />
prejudices that individuals faced who are<br />
struggling with obesity disease and said:<br />
“Prejudices increase the severity of<br />
physical and psychological problems<br />
experienced by obese individuals. They<br />
affect their beliefs and reduce their<br />
quality of life. It causes social isolation,<br />
delayed help seeking behaviour,<br />
low self-esteem and negative body<br />
perception in individuals. It causes<br />
obese individuals to abstain from health<br />
care, disrupt / delay their treatment,<br />
and consequently, increasing health<br />
problems. This condition, which is<br />
caused by prejudices, increases the<br />
complications caused by the disease.<br />
Therefore, health costs are increasing<br />
in line with the increasing health<br />
problems.” He said.<br />
Dr Dilek Yazıcı who also touched upon<br />
how to deal with prejudices, said<br />
“Obesity disease at all stages of the<br />
treatment of doctors, nurses, dieticians,<br />
psychologists and family should be in<br />
cooperation at all.”<br />
“Obese people, they do not even know<br />
how to get help from whom”<br />
Novo Nordisk Turkey General Manager<br />
Dr. Burak Cem, in his statement about<br />
the digital campaign named ”Let’s<br />
break down the prejudices together<br />
let’s Overcome of the Obesity” he<br />
said, disease prevalence in Turkey,<br />
recalled that 36 percent. He stressed<br />
the importance of cooperation as well<br />
as awareness for the fight against this<br />
disease.<br />
Novo Nordisk Turkey Market Access and<br />
Institutional Relations Director Aysun<br />
Hatipoglu made the following statement<br />
about the campaign:<br />
“One in every three people in our<br />
country is struggling with obesity.<br />
Researches conducted abroad show<br />
that these patients unfortunately do<br />
not even know how to get help. They<br />
are also exposed to a number of social<br />
prejudices, including being excluded<br />
from society. Turkey is one of the few<br />
countries which describes the obesity<br />
as a chronic disease that can be treated.<br />
As Novo Nordisk Turkey, we have<br />
been organizing many scientific and<br />
social education programs in order to<br />
draw attention to this disease. We are<br />
developing new projects and supporting<br />
projects which may raise awareness.<br />
First of all, we raise the public’s<br />
awareness for not being sick. On the<br />
other hand, we offer the most advanced<br />
treatment options for patients.”<br />
”Let’s break down the prejudices<br />
together let’s Overcome of the Obesity”<br />
Biological, social and environmental<br />
factors are effective in the development<br />
of obesity, a chronic and complex<br />
disease. The most important condition<br />
for dealing with obesity is to act in<br />
the cooperation. A movement is<br />
being initiated that can only motivate<br />
people who live with obesity or not<br />
only as physicians, associations and<br />
stakeholders working in this field, but<br />
also by involving the society as well.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
64<br />
Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical Park Bahçelievler Kalp ve Damar Cerrahı<br />
Prof. Dr. Barış Çaynak; “Minimal invaziv yöntemle yapılan ameliyattan sonra hastalar<br />
4’üncü günde taburcu olabiliyor ve bir hafta içerisinde günlük rutinine dönebiliyor.”<br />
Kalp idare etmez!<br />
İşi gücü dert edip ameliyatınızı ertelemeyin<br />
Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak<br />
Kalp damarları belli bir oranın üzerinde tıkanmış ve<br />
ameliyat gerektiriyorsa ertelemeyin. Kalp ameliyatları<br />
artık “Minimal invaziv” yani küçük kesi cerrahisi<br />
sayesinde sadece 4 santimlik bir kesi ile yapılabiliyor.<br />
Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical<br />
Park Bahçelievler Kalp ve Damar<br />
Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak,”<br />
hastaları tek tek değerlendirilip<br />
ameliyat için en faydalı rotayı<br />
belirlemek oldukça önemli. Bu<br />
nedenle minimal invaziv yöntemi kalp<br />
ameliyatlarında kişinin üzerinden<br />
ameliyatın tüm yükünü alıyor” diyor.<br />
Amaç günü kurtarmak değil<br />
ömürlük iş yapmak<br />
Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />
Medical Park Bahçelievler Kalp<br />
ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />
Çaynak: ”Göğüs ağrısı, çabuk<br />
yorulma, merdiven çıkarken<br />
kola veya çeneye vuran ağrı gibi<br />
şikâyetlerden sonra doktora<br />
gidildiğinde hasta bazı tetkiklerden<br />
geçiriliyor. Öncelikle eko, efor,<br />
kan testi gibi az travmatik testler<br />
yapılıyor. Test sonuçları damar<br />
tıkanıklığını gösteriyorsa veya damar<br />
tıkanıklığından şüphelendiriyorsa,<br />
kişiye anjiyo yapılması gerekiyor.<br />
Çünkü kalp anjiyosundan başka<br />
hiçbir test damarları göstermiyor.<br />
Kalbi besleyen damarlarda belli bir<br />
seviyenin üzerinde tıkanıklık varsa<br />
ilaçla tedavi edilemiyor. Kişinin<br />
kalbine ya stent takılması ya da<br />
ameliyat yapılması gerekiyor. Bizim<br />
amacımız bir tedavi planlarken<br />
günü kurtarmak değil, ömürlük iş<br />
yapmaktır. Bu nedenle ameliyat<br />
kararı kişiye özel verilmelidir.<br />
Genellikle insanlar açık kalp<br />
ameliyatlarındaki kocaman yaradan,<br />
göğüs kemiğinin açılmasından<br />
korkuyorlar. Fakat kalp ameliyatları<br />
artık çok daha küçük kesilerle<br />
yapılabiliyor. Minimal invaziv yöntem<br />
ile açık kalp ameliyatında yapılan<br />
işlemin aynısı yapılıyor. İşlem özel bir<br />
teknikle ve küçük bir kesiyle yapıldığı<br />
için ameliyatın yükünü kişinin<br />
üzerinden alıyor.”<br />
Ameliyat öncesi kapsamlı tarama<br />
Ameliyat kararı verildiğinde hastalar<br />
bunu birkaç doktor ile teyit etmek<br />
istiyor. Hastalar bize: ‘Ameliyata<br />
gerek var mı’, ‘Eğer gerek varsa<br />
en iyi teknik nedir?’, ‘Ameliyatın<br />
doğrusu nasıl olmalıdır?’, ‘Hangi<br />
damarla by-pass yapmak lazım?’’ gibi<br />
sorularla geliyorlar. Biz hasta bazlı<br />
olarak değerlendirme yaparak bir yol<br />
haritası belirliyoruz. Hastanın genel<br />
durumu nedir, kalp kondisyonu nasıl,<br />
kalbin kasılma fonksiyonlarında bir<br />
bozukluk var mı, kalp kapaklarında<br />
bir bozukluk var mı diye kontrol<br />
ediyoruz. Akciğer, böbrek, iç organlar<br />
ve beyin dolaşımı ameliyat öncesinde<br />
kontrol edilerek hasta ciddi bir<br />
kontrolden geçiriliyor. Bu tetkikler<br />
sonucunda ameliyatı hangi teknikle<br />
yapacağımıza karar veriyoruz.<br />
Hastaların birçoğu ameliyatlarını<br />
minimal invaziv yöntemle yani<br />
daha küçük kesiyle yapılıpyapılamayacağını<br />
merak ediyor.<br />
Her hasta minimal invaziv yönteme<br />
uygun olmuyor. Anjiyo ve genel sağlık<br />
durumu mutlaka kontrol ediliyor ve<br />
ameliyatın hangi yöntemle yapılacağı<br />
belirleniyor.<br />
Sonra ameliyat olurum’ demeyin!<br />
Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />
Medical Park Bahçelievler Kalp<br />
ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />
Çaynak: “Minimal invaziv yöntem ile<br />
göğüs kemiği açılmıyor, sol göğüs<br />
altından 4 santimlik bir kesi ile<br />
ameliyat gerçekleştiriliyor. Sadece<br />
tek damar hastalarına değil, kalbin<br />
ön duvarlarındaki bütün damarlara<br />
bu teknikle by-pass yapılabiliyor.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
66<br />
Bu nedenle mutlaka anjiyoyu görüp<br />
ona göre karar vermek lazım.<br />
Ameliyat her zaman bu işte altın standarttır.<br />
‘Kalbim anjiyo ile açılabildiği<br />
kadar idare etsin, sonra ameliyat<br />
olurum’ gibi düşünceler yanlıştır.<br />
Anjiyo sonrası ameliyat kararı alındıysa<br />
ameliyat olmak en doğru karardır.<br />
Fakat ameliyat olmadan önce klasik<br />
kalp ameliyatları dışında ne yapılabilir<br />
diye araştırmakta fayda var.<br />
Ameliyatın yükünü azaltıyor<br />
Klasik ameliyatta göğüs kemiği kesilir,<br />
by-pass yapılacak tüm damarlar<br />
hazırlanır, ardından kalp durdurulur ve<br />
duran kalbe by- pass yapıldıktan sonra<br />
kalp çalıştırılıp, göğüs kapatılır. Açık<br />
kalp ameliyatlarının kişiye uzun ve kısa<br />
dönem yükü vardır. Göğüs kemiğinin<br />
açılması sebebiyle kişinin vücudunda<br />
kocaman bir iz kalıyor. Kişi hayatının<br />
geri kalan kısmını vücudundaki bu izle<br />
geçirmek zorunda kalıyor. Ameliyatta<br />
göğüs kemiği açıldığı için o kemiğin<br />
iyileşmesi zaman alıyor. Bazı kişilerde<br />
kemiğin kaynaması ile ilgili problemler<br />
çıkabiliyor. Ameliyat yarası ne kadar<br />
büyükse o oranda enfeksiyon oranı<br />
artabiliyor.<br />
Göğüs kemiği ne kadar açılıp o kadar<br />
büyük bir travma olursa vücutta o<br />
kadar fazla kan kaybı oluyor. Bunun<br />
sonucunda kişiye ameliyattan sonra<br />
kan nakli yapmak gerekiyor. Açık kalp<br />
ameliyatlarından sonra vücudun kendini<br />
toparlaması zaman alıyor. Minimal<br />
invaziv ile kalp ameliyatlarını çok daha<br />
küçük kesi ile yapıyoruz. Önemli olan<br />
hastanın ameliyattan alacağı faydanın<br />
tamamını almasıdır. Açık kalp ameliyatında<br />
birebir ne yapılıyorsa minimal<br />
invaziv teknikte de aynısı yapılıyor. Açık<br />
ameliyatla minimal invaziv arasında<br />
hiçbir fark yoktur. Minimal invaziv<br />
yöntemin hastaya avantajı; ameliyatın<br />
uzun dönem faydalarının tamamından<br />
yararlanmasını sağlarken, aynı zamanda<br />
hastayı ameliyatın tüm yükünden<br />
kurtarmasıdır.<br />
İman tahtasına dokunulmuyor, bikini<br />
cerrahisi yapılıyor<br />
Minimal invaziv yöntemle yapılan<br />
ameliyatlarda göğüs kemiğine hiç<br />
dokunmuyoruz. Kalp ameliyatı kararı<br />
alınan bazı hastalar bize’ iman tahtama<br />
dokundurmam’ diyorlar. Yani<br />
göğüs kemiğimin açılmasını istemediklerini<br />
söylüyorlar. Ben bu yönteme;<br />
iman tahtası koruyucu cerrahi<br />
diyorum. Kadın hastalar ise genellikle<br />
denize girerken veya dekolte giyerken<br />
vücutlarında iz görünmesini istemediklerinden<br />
minimal invaziv onlar için<br />
bir tür bikini cerrahisi görevi görüyor.<br />
Çünkü ameliyat izi göğüs altında<br />
kalıyor ve dışardan fark edilmiyor.<br />
Bacak damarı değil göğüs duvarı<br />
damarı kullanılmalı<br />
Kişinin göğüs kemiği kesilmediği için<br />
toparlanma süresi çok kısa oluyor. Biz<br />
bu yöntemle ameliyatları sol göğüs<br />
altından girerek yapıyoruz. Ameliyatta<br />
göğüs duvarından geçen atardamar<br />
kullanılıyor. Ameliyatlardaki en<br />
önemli nokta göğüs duvarından geçen<br />
atardamar ile by- pass yapmaktır.<br />
Bacak damarını mümkün mertebe az<br />
kullanmaya özen gösteriyoruz. Çünkü<br />
göğüs duvarındaki damarlar çok daha<br />
dayanıklı damarladır. Birden fazla<br />
damara by-pass yapılacaksa genelde<br />
bunu göğüs damarı ile yapıyoruz.<br />
Minimum risk!<br />
Açık kalp ameliyatları kalbi durdurarak<br />
yapılabilir veya kalp çalışırken<br />
sadece kalbin by- pass yapılacak yeri<br />
stabilize edilerek yapılabilir. Biz bu<br />
ameliyatları minimal invaziv yöntemle<br />
kalbi durdurmadan yapıyoruz. Bu nedenle<br />
kişi; kalp dolaşım aletine girmiyor<br />
ve oluşabilecek komplikasyonlardan<br />
arınmış oluyor. Ameliyatın riskleri<br />
minimal hale geldiği için, kişi ameliyatı<br />
açık kalp ameliyatına göre çok daha<br />
az travmatik bir şekilde atlatıyor. Az<br />
travmatik olmasının sebebi sadece<br />
kesinin küçüklüğü veya kozmetik<br />
açıdan değil, ameliyatın vücut üzerine<br />
getirdiği bütün yükü almasıdır.<br />
Ameliyat minimal invaziv yöntemle<br />
yapıldığında hasta birinci günden itibaren<br />
çok hızlı toparlanıyor. Ameliyat<br />
küçük kesi ile yapıldığında kişi; açık<br />
ameliyat sonrası oluşan ağrı, halsizlik,<br />
yan yatamama, öksürmede güçlük,<br />
uzun süre araba kullanamama gibi<br />
sıkıntıları yaşamıyor.<br />
Bir hafta sonra işe dönebilirsiniz<br />
Küçük kesi ile yapılan ameliyatın<br />
açık ameliyata göre bariz bir psikolojik<br />
üstünlüğü var. Hastalar daha<br />
çabuk işlerine dönebiliyorlar. Açık<br />
by-pass ameliyatı olan kişilere birinci<br />
aydan itibaren işinize dönebilirsiniz<br />
diyoruz. Fakat çok az insan birinci<br />
ayda işe başlıyor. Çünkü kişi kendini<br />
çok yıpranmış ve çok ağır bir<br />
ameliyattan çıkmış gibi hissediyor.<br />
Bu nedenle hasta ameliyattan sonra<br />
kendini rutin yaşama dönmeye bir<br />
türlü hazırlayamıyor. Kişi bu konuda<br />
çevresindekilerin tepkilerinden de<br />
çok fazla etkileniyor. Hastalar açık<br />
ameliyattan sonrası kendini eksik<br />
hissedebiliyor. Bundan 10 yıl önce bypass<br />
ameliyatı olan bir hasta, sağlıklı<br />
olmasına rağmen hala hayatta birçok<br />
şeyden kendini mahrum bırakabiliyor.<br />
Minimal invaziv (küçük kesi) cerrahisini<br />
uygun olan hastalara bu sebeple<br />
de öneriyoruz. Çünkü birinci haftadan<br />
itibaren işlerine dönebilecek duruma<br />
gelebiliyorlar. Hastalar genellikle<br />
işleri, önemli toplantıları, projeleri<br />
veya ailevi durumları sebebiyle<br />
ameliyatı ertelemek istiyorlar. Fakat<br />
minimal invaziv ile yapılan ameliyattan<br />
sonra biz hastaları ameliyattan sonra<br />
4’üncü günde taburcu ediyoruz ve kişi<br />
bir hafta içerisinde günlük rutinine<br />
dönebiliyor.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
68<br />
News<br />
Cildinizin ihtiyacı<br />
gen testiyle<br />
belirlenebilecek<br />
İnsan Genom Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların<br />
tıbbın diğer başlıkları kadar dermatolojik alanda da<br />
önemli veriler sunduğu ortaya çıktı. Altınbaş Üniversitesi<br />
Öğretim Üyesi Dr. Akın Sevinç, üzerinde çalıştıkları<br />
projeyle özel testlerle analiz edilen genlerin Türkiye’de<br />
dağılımını inceleyeceklerini ve elde edilecek verilerin<br />
Türk insanının gen yapısına uygun dermokozmetik<br />
ürünlerin üretimine imkân sağlayacağını söyledi.<br />
ltınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Öğr. Üy. Dr. Akın Sevinç, insan<br />
moleküler genetiğinin sunmuş<br />
olduğu olanakları cilt sağlığını<br />
korumakta ve geliştirmekte<br />
kullanılabildiğini belirterek, “Cilt<br />
sağlığında önem verilmesi gereken<br />
birçok unsur var. Çünkü cildimiz<br />
diğer organlardan farklı olarak<br />
dış etmenlerle de sürekli iletişim<br />
halinde. Cildimiz bulunduğumuz<br />
odanın sıcaklığından, neminden<br />
bile etkilenebiliyor.<br />
Biz bu nedenle<br />
cilt sağlığının<br />
korunmasının insan<br />
hayatını ve insan<br />
hayatının kalitesini<br />
belirlemekte<br />
çok önemli bir<br />
faktör olduğunu<br />
düşünüyoruz” dedi.<br />
“Cildimizin işleyişini<br />
genetik olarak<br />
çözümleyeceğiz”<br />
Yaptığı çalışmaların<br />
Türk halkının genetik<br />
yapısına uygun bir<br />
şekilde cilt sağlığını<br />
etkileyen genleri<br />
araştırmak olduğunu<br />
söyleyen Sevinç,<br />
“Cildimizin işleyişini<br />
genetik olarak çözümleyebileceğiz.<br />
Genetik burada bize çok güzel<br />
ipuçları sunuyor” diye konuştu.<br />
Fonksiyonları bilinen birçok gen<br />
olduğunu dile getiren Sevinç, “Bu<br />
genleri kullanarak cilt yapımız<br />
ve sağlığımızla ilgili çok önemli<br />
bilgiler elde edebiliyoruz. İpuçlarını<br />
sağlığımızla ilgili kullanmaya<br />
başladık. Son 1.5 yıldır biz bu bilgileri<br />
dermokozmetikte yani cilt sağlığının<br />
geliştirilmesinde ve korunmasında<br />
kullanabiliyoruz” dedi.<br />
“ Cilt sağlığını korumak için birçok<br />
ipucu elde edebiliyoruz”<br />
Cilt sağlığını korumak için birçok<br />
ipucu elde edilebildiğini belirten<br />
Dr. Öğretim Üyesi Akın Sevinç,<br />
genlerin analiz edilerek etki<br />
alanlarının araştırıldığını söyledi.<br />
Sevinç, “Güneş ışıklarına hassasiyet,<br />
cildin elastikiyeti, cilt hassasiyeti,<br />
cildinizin kırışıklığa yatkınlığı gibi<br />
birçok alanda etkili oldukları bilinen<br />
genleri analiz ederek cildinizin bu<br />
özelliklerini sunuyoruz.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
News 69<br />
En önemli noktalardan bir tanesi<br />
de korumak ve geliştirmek için<br />
emek harcadığımız, ürünler<br />
kullandığımız cildimizin<br />
nutrigenetik ihtiyacını<br />
belirlemektir. Yaptığımız<br />
çalışmalarla bu sistemdeki genleri<br />
inceleyerek bu mekanizmaların<br />
nasıl çalıştığını söyleyebiliyoruz<br />
bu sayede insanlar da bu<br />
mekanizmaların nasıl çalıştığını<br />
öğrenerek nasıl takviye yapacağını<br />
bulabilecekler. Bu da yıl içinde cilt<br />
ve güzellik ürünlerine yapılan alım<br />
seçimlerini belirlemekte önemli<br />
bir faktör Aolacak” ifadelerini<br />
kullandı.<br />
“Basit bir test ile sağlığınıza<br />
uygun ürünler bulabiliyorsunuz”<br />
Altınbaş Üniversitesi’nde son<br />
1 yıldır bu alanda projeler<br />
geliştirdiklerini ve basit bir<br />
test ile sağlığa uygun ürünlerin<br />
bulunabileceğini dile getiren<br />
Sevinç, “Yurt içinde ve yurt<br />
dışında birçok özel sektörden<br />
kuruluşla da iş birliği içerisinde<br />
bunu yapıyoruz. DNA analiz<br />
alanında şu anda dünyanın en çok<br />
sayıda analiz örneğini elde eden<br />
bir laboratuvarla iş birliğimiz<br />
var. Bu iş birliği sayesinde yurt<br />
dışında geliştirilen bu testlerin<br />
Türk halkına uyarlanmasını<br />
sağlıyoruz. Cilt sağlığına özen<br />
gösterilmezse kanser ve bunun<br />
gibi birçok hastalıkla karşı<br />
karşıya kalınması kaçınılmaz<br />
oluyor. Ağız içinden alınan ufak<br />
bir sürüntü örneğiyle yapılan<br />
çok basit bir test. Bu sürüntü<br />
örneğinde epitel sürüntü hücreleri<br />
bulunuyor ve bu epitel hücrelerden<br />
DNA’larınız çıkartılarak<br />
DNA’nın içerisindeki genetik<br />
materyallerin içerisinde cilt<br />
sağlığı ve yapısıyla ilişkisi, bilimsel<br />
yayınlarla gösterilmiş genler<br />
inceleniyor. Bireyin kendisine<br />
özgün genleri incelenerek bireyin<br />
cilt hücrelerindeki genetik<br />
mekanizmaları ortaya konuluyor<br />
ve cilt sağlığı ve bakımıyla ilgili<br />
aldığınız ürünlerde nelere dikkat<br />
etmeniz gerektiği açığa çıkartılmış<br />
oluyor. Böylece deneme yanılmayla<br />
gidilen yöntemler yerine artık<br />
genetik bilginizi cilt sağlığınızı<br />
korumak ve geliştirmekte de<br />
kullanmanız mümkün olabiliyor.<br />
Bunu yaparken cildimizi oluşturan<br />
hücreleri, hücrelerin içerisindeki<br />
ve dışarısındaki proteinleri ve<br />
bu proteinleri kodlayan genlerin<br />
incelenmesinin çok önemli<br />
olduğunu düşünüyorum. Artık<br />
genetik yapımız hepimizin kılavuzu<br />
gibi. Biz kullanım kılavuzumu<br />
çözüyoruz ve bu kılavuzun<br />
cildimizle, dermokozmetikle<br />
alakalı olan kısımlarından size<br />
hayatınızda kullanabileceğiniz<br />
çok güzel ürünler bulmanızı<br />
sağlıyoruz” diye konuştu.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
70<br />
News<br />
Tıp Bilimine<br />
yön veren 100 Türk<br />
Turkishtime tarafından hazırlanan<br />
“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk”<br />
kitabı, araştırmaları, buluşları ve<br />
tedavi yöntemleri dünyada yankı<br />
uyandıran tıp insanlarımızı bir araya<br />
getirdi.<br />
100 Turks who has<br />
given directions to<br />
Medical Science<br />
“100 Turks who has given directions<br />
to Medical Science” book which is<br />
prepared by Turkishtime, brought<br />
together our scientists who had<br />
echoed in the world because of<br />
their researches, discoveries and<br />
treatment modalities<br />
Turkishtime tarafından Sanko Holding sponsorluğunda<br />
hazırlanan kitap, yurtdışında Harvard, Yale, John<br />
Hopkins University, University of Chicago gibi<br />
dünyanın önde gelen bilim kurumlarında ve yurtiçinde<br />
de ülkemizin bu alanda en başarılı kurumlarında<br />
araştırma yapan başarılı Türk tıp insanlarının<br />
öykülerini anlatıyor.<br />
Çalışmada, Türk tıp insanları, uluslararası literatürde<br />
kabul edilen “H-endeksi” ölçütüne göre sıralandı.<br />
H-endeksi, bilim insanlarının yaptığı araştırmaların<br />
aldığı atıf sayısını gösteriyor. H-endeksi ne kadar<br />
yüksekse, bilim insanının araştırmaları alanında o<br />
kadar çığır açıcı nitelik taşıyor. Kitapta H-endeksi<br />
50’nin üzerinde 16 Türk tıp insanı bulunuyor.<br />
Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk araştırmasında öyküsü<br />
anlatılanlardan, Harvard Üniversitesi’nde çalışmalarını<br />
yürüten Gökhan Hotamışlıgil en son araştırma ekibiyle<br />
birlikte, kolesterol seviyesi hücre içinde yükseldiğinde<br />
uyarı veren ve kolesterolün zararlı etkilerine karşı<br />
hücreleri koruyan bir mekanizma geliştirmiştir.<br />
The book prepared by Turkishtime under the sponsorship<br />
of Sanko Holding tells the stories of successful Turkish<br />
medical people who are doing research in the world’s<br />
leading scientific institutions such as Harvard, Yale, John<br />
Hopkins University, University of Chicago and the most<br />
successful institutions of our country in this field.<br />
In the study, Turkish medical people were ranked according<br />
to the “H-index”, accepted in the international<br />
literature. The H-index shows the number of citations<br />
that scientists have received from research. The higher<br />
the H-index, the more ground-breaking in the research<br />
field of the scientist. There are 16 Turkish medical people<br />
whose H-index is more than 50.<br />
One of those who have been told about the in 100 Turkish<br />
researches that direct the medical science. Gökhan Hotamışlıgil,<br />
who is currently working at Harvard University,<br />
together with his latest research team, has developed a<br />
mechanism that stimulates the cholesterol level when<br />
it rises inside the cell and protects the cells against the<br />
harmful effects of cholesterol.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
News<br />
71<br />
İsviçre Alerji ve Astım Araştırma Enstitüsü (SIAF)’ın<br />
direktörlüğünü yapan +Cezmi Akdiş+, insanlarda<br />
bağışıklık toleransı mekanizmalarına odaklanmış, yeni<br />
asılar ve tedavi yöntemleri geliştirmiştir.<br />
Fatih Uçkun’un, keşfettiği kanser tedavilerini ve ilaçları<br />
kapsayan 70’den fazla patenti vardır. John Hopkins’te<br />
araştırmalarını yürüten Ziya Gökaslan, özellikle omurilik<br />
bozukluklar, tümör ameliyatları ve en zor tip omurilik<br />
kanserleri üzerine geliştirdiği ameliyat metotlarıyla tıp<br />
literatürüne adını yazdırmıştır.<br />
Dünya, Parkinson ve Huntington hastalıkları hakkında<br />
bilinenlerin bir çoğunu Deniz Kırık’a ve onun<br />
araştırmalarına borçludur.<br />
Münci Kalayoğlu, karaciğer nakli konusunda dünya<br />
çapında çalışmalar yapmaktadır.<br />
Murat Günel, Türkiye ve Almanya’dan bilim insanlarıyla<br />
işbirliği içinde yaptığı çalışmada, beyin kanserlerinin iyi<br />
huylu tümörlerden genetik olarak kansere dönüşmesine<br />
neden olan mekanizmaları keşfetmiştir.<br />
Serap Aksoy, 10 yıl süren araştırmalar sonucu, özellikle<br />
Afrika kıtasında ölümcül uyku hastalığının taşıyıcısı olan<br />
Çeçe sineğinin gen haritasını çıkartmıştır.<br />
Taner Demirer, ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı ilk<br />
kemik iliği transplant merkezini <strong>Ekim</strong> 1999’da Ankara<br />
Numune Hastanesinde kurmuştur.<br />
Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu,<br />
21. yüzyılın ikinci yarısında yurtiçi ve yurtdışında<br />
çalışmalar sürdüren bilim insanlarımızın insan sağlığında<br />
zoru başardıklarını belirterek “Tıpta pek çok alanda<br />
keşfedilen yeni tanı ve tedavi yöntemleri çağın en önemli<br />
gelişmeleri olmuştur. Hiçbir şüphe yoktur ki, gelecek<br />
nesiller bu gelişmeleri çok daha da ileriye taşıyarak bu<br />
alanda önemli rol oynamayı sürdüreceklerdir. Türk bilim<br />
insanlarımızın, tıp alanında dünyada ses getiren önemli<br />
başarılara imza atması bunun kanıtıdır. Geçtiğimiz yıl<br />
kamuoyunun dikkatine sunduğumuz ve büyük yankı<br />
uyandıran “Bilime Yön Veren 100 Türk” kitabının ardından<br />
“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk’ isimli bu önemli<br />
araştırmayı da bilim dünyasına armağan etmekten gurur<br />
duyuyoruz” dedi.<br />
Cezmi Akdiş, the director of the Swiss Institute of Allergy<br />
and Asthma Research (SIAF), has developed new vaccines<br />
and treatment modalities, focusing on immune tolerance<br />
mechanisms in humans.<br />
Fatih Uçkun has over 70 patents covering the cancer<br />
treatments and medicines he has discovered. Ziya Gokaslan,<br />
who conducts his researches in John Hopkins, his name has<br />
been written in medical literature, especially with spinal<br />
cord disorders, tumor surgery and surgical methods he<br />
developed on the most difficult types of spinal cord cancers.<br />
The world owes much of what is known about Parkinson’s<br />
and Huntington’s diseases to Deniz Kırık and his researches.<br />
Münci Kalayoğlu has been working worldwide on liver<br />
transplantation.<br />
Murat Gunel, Turkey, and his study in collaboration with<br />
scientists from Germany, has discovered the genetic<br />
mechanisms that lead to turn into cancer from benign<br />
tumours of the brain as cancer.<br />
Serap Aksoy, as a result of 10 years of research, determined<br />
the gene map of Çeçe Fly which is the cause of the deadly<br />
sleep disease carrier especially in the African continent.<br />
In October 1999, Taner Demirer has established the first<br />
bone marrow transplant centre of the Ministry of Health in<br />
Numune Hospital Ankara.<br />
Zeki Konukoğlu, Chairman of the Board of Directors of<br />
Sanko Holding, stated that our scientists, who work in<br />
Turkey and abroad in the second half of the 21st century,<br />
have succeeded in the difficult things in human health.<br />
And continued his words as follows; “New diagnostic and<br />
treatment methods discovered in many areas of medicine<br />
have been the most important developments of the era.<br />
There is no doubt that future generations will continue<br />
to play an important role in this field by taking these<br />
developments even further. It is proof that our Turkish<br />
scientists have achieved important successes in the field<br />
of medicine. “100 Turks who has given directions to the<br />
science” book which we have launched last year attracted<br />
great attention. We are also proud to present this important<br />
research named “100 Turks who has given directions to<br />
Medical Science” to the world of science.” He said.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
72<br />
Doç. Dr. Didar Uçar Üveit tanısı koyulan kişilerin çoğunda<br />
hastalığın altında yatan nedenler halen tam olarak<br />
tespit edilemediğinden erken tetkik ve uygun tedavinin<br />
başlanması görme kaybının önlenmesi açısından büyük<br />
önem taşımaktadır.”<br />
Üveit’ten gözlerinizi erken tanı ile koruyun<br />
Dünyagöz Etiler’den Doç. Dr. Didar Uçar, göz küresini oluşturan üç tabakadan<br />
ortada bulunan uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan üveit hastalığı ile<br />
ilgili bilgiler paylaşan “Üveit, uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan ve aynı<br />
zamanda enfeksiyona ek olarak sistemik hastalıklara bağlı ve farklı hastalıkların<br />
da habercisi olabileceği konusunda dikkatli olunması konusunda uyardı.<br />
tutulan bölümüne göre değişiklik<br />
gösterir. Gözün ön bölgesinde<br />
meydana gelirse; kızarıklık, puslu<br />
görme, ışık hassasiyeti ve ağrı ile<br />
kendisini gösterebilirken tutulum<br />
arka bölgede oluşmuşsa, o zaman<br />
farklı derecelerdeki görme kaybına<br />
ek olarak uçuşma ve bulanıklık<br />
hissi de gözlenebilir. Arka taraf<br />
tutulumlarında kızarıklık ön<br />
planda olmayabilir. Bu belirtilerin<br />
gözlendiği kişilerin hızlı davranması<br />
ve erken tanı için hemen uzman bir<br />
göz doktoruna muayene olmaları<br />
büyük önem taşır” diyor.<br />
Üveit rahatsızlığının belirtilerinin<br />
dikkate alınması gerektiğine dikkat<br />
çeken Doç. Dr. Uçar, “Üveit, farklı<br />
hastalarda farklı şekillerde kendisini<br />
gösterebilir. Bir hastada aniden<br />
başlayarak sık aralıklarla alevlenme<br />
belirtileri gözlenirken, farklı bir<br />
hastada rahatsızlık daha sessiz<br />
bir şekilde ortaya çıkarak uzun bir<br />
süre boyunca devam edebilir. Üveit<br />
gözün farklı bölgelerini etkileyebilen<br />
bir hastalıktır. Belirtiler gözün<br />
Sistemik hastalıklar sebebiyle de<br />
oluşabiliyor<br />
Üveitin, uvea bölgesindeki<br />
iltihaplanmalar kadar vücuttaki<br />
başka hastalıklar sebebiyle de<br />
oluşabileceğine dikkat çeken Doç.<br />
Dr. Uçar, teşhis sürecini anlatırken<br />
“Enfeksiyon yapabilen bakteri,<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Article<br />
73<br />
virüs, parazit veya mantar gibi<br />
ajanlar travma nedeniyle vücut<br />
dışından veya kan yolu ile vücudun<br />
farklı bölgelerinden göze ulaşarak<br />
enfeksiyöz üveit oluşmasına yol<br />
açabilirler. Bunların yanı sıra üveit;<br />
bağışıklık sistemi hastalıkları,<br />
romatizmal hastalıklar, Behçet<br />
hastalığı, sarkoidoz ve multipil<br />
skleroz gibi farklı organları da<br />
tutabilen sistematik hastalıklarla<br />
birlikte de görülebilir.<br />
Tanı sürecinde hekimin üveit<br />
konusundaki uzmanlığı da teşhisin<br />
doğru ve zamanında konulabilmesi<br />
açısından önemlidir. Eğer hastalık<br />
gözün arka bölümünde oluşuyor<br />
ise, üvea ve retina dokusunu ne<br />
derecede tehdit ettiğinin anlaşılması<br />
için anjiyografi, ultrasonografi<br />
ve optik koherens tomografi gibi<br />
gelişmiş tetkik yöntemlerine ihtiyaç<br />
duyulabilir. Hastalığın belirtileri<br />
başlar başlamaz göz doktoruna<br />
muayene olunmaması, kalıcı<br />
görme kaybına varacak problemler<br />
oluşmasına yol açabilir” ifadelerini<br />
kullanıyor.<br />
Tedavi sürecinde doktoru dinlemek<br />
gerekiyor<br />
Üveit’in tutulum bölgesi ve şiddeti<br />
ne olursa olsun, hızlı müdahale<br />
gerektiren ciddi bir rahatsızlık<br />
olduğunun altını çizen Doç. Dr. Uçar,<br />
“Üveit tedavisinde geç kalındığı<br />
takdirde, görme kaybı dışında; göz<br />
bebeği şekil bozuklukları, katarakt<br />
oluşumu ve göz tansiyonu gibi<br />
kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Tedavi<br />
sürecinde genellikle damla ve/<br />
veya sistemik ilaçlar kullanılır.<br />
Kortizon ve göz bebeğini büyüten<br />
damlalara ek olarak, bağışıklık<br />
sistemini etkileyen ilaçlar da<br />
üveit tedavisinde etkili yöntemler<br />
arasında yer alıyor. Üveit’in<br />
oluşumunda rol oynayan sistemik<br />
bir hastalık var ise, bu rahatsızlığın<br />
tedavisinin de üveit ile birlikte<br />
eş zamanlı olarak yürütülmesi<br />
gerekir. Kullanılacak ilaçların<br />
dozları ve kullanım sıklıkları ise<br />
hekim tarafından belirlenmelidir.<br />
Tedavi süresince, hastaların<br />
hekimleri tarafından yapılan<br />
tüm yönlendirmelere uymaları,<br />
tedavinin başarısı açısından büyük<br />
önem taşır. Unutulmamalı ki, üveit<br />
tedavisi olan bir hastalıktır. Erken<br />
tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile<br />
görme kayıpları önlenebilirken,<br />
kaybedilen görme seviyelerinin geri<br />
kazanılması bile mümkün olabilir”<br />
diyerek sözlerini tamamlıyor.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
74<br />
Events<br />
Nüve kuruluşunun<br />
50. Yıl dönümünü<br />
7. Bayiler<br />
Toplantısı’nda<br />
coşkuyla kutladı<br />
Nüve’nin kuruluşunun 50. Yılında, 7.<br />
Bayiler Toplantısı organizasyonunu<br />
gerçekleştirildi. Belek Antalya, Gloria<br />
Golf Resort Otel’de yapılan 7. Bayiler<br />
Toplantısı’nda Nüve’nin yurtiçi ve<br />
yurtdışı bayi teşkilatı en üst düzeyde<br />
temsil edildi.<br />
Nüve Celebrated its<br />
50th Anniversary<br />
with Enthusiasm at<br />
its 7th Distributors<br />
Meeting<br />
During the 50th anniversary of its<br />
establishment, Nüve organized the<br />
7th Distributors Meeting between.<br />
At the 7th Distributors Meeting held<br />
in Gloria Golf Resort Hotel in Belek,<br />
Antalya, domestic and international<br />
distributors of Nüve was represented<br />
at the highest level.<br />
Nüve bayileri tarafından sabırsızlıkla ve merakla<br />
beklenen organizasyon, 06 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihinde “Hoş<br />
geldiniz Kokteyli“ ile başladı. Türkiye’den ve dünyanın<br />
dört bir yanından gelen Nüve bayileri, Kokteyl’de<br />
Nüve Puzzle’ı yaparak 50. Yıl kutlamasına damgalarını<br />
vurdular. Nüve İhracat Müdürü Sn. Sertan İnce ve<br />
Yurtiçi Satış Müdürü Sn. Miyase Ülker Kokteyl’de<br />
yaptıkları konuşmada bayileri bir arada görmekten<br />
duydukları mutluluğu ifade etti.<br />
The organization which was impatiently and<br />
eagerly awaited by distributors of Nüve began with<br />
the “Welcome Cocktail”. Nüve distributors, from<br />
Turkey and all around the World, have marked the<br />
celebration of the 50th anniversary by making the<br />
Nüve puzzle together.On October 6, <strong>2018</strong>, all Nüve<br />
distributors were present at the Opening Meeting and<br />
participated in the official opening.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
75<br />
The official opening of the<br />
meeting was made by the<br />
Chairman and General<br />
Manager of Nüve, Ms.Beril<br />
İzgin and Nüve Board Member<br />
and the Deputy General<br />
Manager Ms. Mizyal İzgin<br />
Hergül. In their opening<br />
speech, İzgin and Hergül<br />
expressed their happiness of<br />
seeing the big Nüve Family<br />
together and their honor to<br />
celebrate the 50th anniversary<br />
together with them.<br />
In addition to the usual<br />
building blocks of Nüve<br />
Distributors meeting that<br />
are the innovations and<br />
new product introduction<br />
presentations, the interesting<br />
seminar programs as well<br />
as cultural and historical<br />
excursions, activities and<br />
sports courses attracted great<br />
attention of our distributors.<br />
Nüve bayilerinin iştirak ettikleri resmi açılış Nüve Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel<br />
Müdürü Sn. Beril İzgin ve Nüve Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Sn.<br />
Mizyal İzgin Hergül tarafından yapıldı.<br />
Açılış Toplantısı’nın hemen ardından Nüve bayileri iki ayrı salonda Türkçe ve İngilizce<br />
olarak eğitimlere başladılar. Eğitimlerin konusu, Nüve Bayiler Toplantıları’nın<br />
değişmez unsuru olan yenilikler ve yeni ürün tanıtımlarıydı. Nüve 4.0 ve<br />
İklimlendirme konulu sunumlar 2. gün öğlene kadar süren ilk gün eğitimlerinin<br />
konularıydı. Sunumlar Ar-Ge Md. Yrd. Davut Tümer, Servis Mühendisi Mehmet<br />
Güzel, Ar-Ge Mühendisi Ali Albayraktaroğlu ve İhracat Bölge Koordinatörü Damla<br />
Aksungur tarafından yapıldı. Ardından Nüve bayilerinin ilgi gösterdiği antik şehir turu<br />
başladı. Nüve, eğitimlerin yanında bayilerine kültürel anlamda da seçenek sunarak<br />
organizasyonlarına farklılık katıyor. Yurtdışı bayiler kadar yurtiçinden gelen bayilerin<br />
de büyük beğenisini gören Side Antik Şehri’nde katılımcılar tarihin derinliklerine<br />
yolculuk yaptılar.<br />
3. gün programın en yoğun günüydü. Gün boyu süren eğitimlerde Nüve’nin yeni<br />
ve Türkiye’nin ilk Kan Torbası Santrifüjü NF 3000R cihazı, yeni nesil Akıllı Class II<br />
Mikrobiyolojik Emniyet Kabini SC 120 ve yeni nesil Akıllı Test Kabini TK 120 cihazları<br />
Nüve Ar-Ge Müdürü Yusuf Çetinkaya ve Nüve İhracat Müdürü Sertan İnce tarafından<br />
tanıtıldı. Bayilerin bizzat kendileri ve Satış Müdürlerinin katıldığı eğitimlerde<br />
yeni ürünler büyük bir beğeniyle karşılandı.Nüve bugüne kadar yaptığı Bayiler<br />
Toplantılarında olduğu gibi bu organizasyonda da ürün tanıtımının dışında farklı bir<br />
konuya da yer verdi. Sn. Mehmet Auf tarafından iki farklı dilde yapılan “ Değişim ve<br />
Değişime Ayak Uydurmak” konulu seminer katılımcıların büyük ilgisini topladı.<br />
The new products of Nüve;<br />
Turkey’s first Blood Bag<br />
Centrifuge NF 3000R, the new<br />
generation of intelligent Class II<br />
Microbiological Safety Cabinets<br />
SC 120 and the new generation<br />
of intelligent Test Chambers<br />
TK 120 devices are introduced<br />
by Nüve R&D Manager Yusuf<br />
Çetinkaya and Nüve Export<br />
Manager Sertan İnce. The<br />
presentations on Nüve 4.0 and<br />
Climatization are presented by<br />
R&D Deputy Manager Davut<br />
Tümer, Service Engineer<br />
Mehmet Güzel, R&D Engineer<br />
Ali Albayraktaroğlu and Export<br />
Regional Coordinator Damla<br />
Aksungur both in English and<br />
Turkish languages.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
76<br />
Events<br />
Nüve 7. Bayiler Toplantısı’nın kapanışı duygu yüklü ve gurur veren<br />
görüntülerle doluydu. Kapanış konuşmasını yapan Nüve Yönetim Kurulu<br />
Üyeleri Sn. Beril İzgin ve Sn. Mizyal İzgin Hergül, Nüve Ailesi’nin değerli<br />
mensuplarına 50. Yıl 7. Bayiler Toplantısı’na katılımları için teşekkür etti.<br />
Daha sonra katılımcı bayilere 50. Yıl anısına hazırlanan hediyeler sunuldu.<br />
Toplantı sonunda Nüve Ailesi, geleneksel aile fotoğrafı karesinde yer alarak<br />
bu anı ölümsüzleştirdiler.<br />
3. gün akşamı yapılan Gala Yemeği, Nüve Ailesi için özel bir anlam<br />
taşıyordu.1968 yılında kurulan Nüve, kuruluşunun 50. Yıl kutlamasını Nüve<br />
7. Bayiler Toplantısı Gala Yemeği’nde bayileri ile yaptı. Nüve Ailesi’nin<br />
coşkuyla kutladığı 50. Yıl Gala Yemeği’nde duygusal anlar yaşandı. Nüve<br />
Yönetim Kurulu Üyeleri Sn. Beril İzgin Sn. Mizyal İzgin Hergül ve Sn.<br />
Demet Küçükçelen Güven ve beraberinde Nüve Bölüm Müdürleri ve Müdür<br />
Yardımcıları hep birlikte 50. Yıl pastasını kestiler.<br />
7. Bayiler Toplantısı’nın sonunda bayiler, Nüve Ailesi’nin bir mensubu<br />
olmaktan duydukları mutluluğu belirterek nice kutlamalara birlikte<br />
ulaşmayı dilediler.<br />
1968 yılında kurulan Nüve ülkemizin laboratuvar cihazları ve sterilizasyon<br />
teknolojisi alanında ilk seri üretimini yapan firması olarak, yurtiçinde<br />
28 bayisi ve dünya coğrafyasına dağılan 106 ayrı ülkeye yaptığı ihracatla<br />
ülkemizin gurur duyduğu markalarından birisidir.<br />
Nüve, founded in 1968,<br />
celebrated the 50th<br />
anniversary of its<br />
establishment with its<br />
distributors at the Gala<br />
Dinner in the final part of the<br />
Distributors Meeting. At the<br />
Gala Dinner, the Executive<br />
Board Members Beril Izgin,<br />
Mizyal Izgin Hergul and Demet<br />
Kucukcelen Güven, cut the 50th<br />
year cake together with the<br />
Department Division Managers<br />
and their deputies.<br />
At the end of the 7th<br />
Distributors Meeting, the<br />
distributors expressed<br />
their happiness for being a<br />
member of the Nüve family<br />
and wished to reach the future<br />
celebrations together.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
78<br />
Diş eksikliği<br />
duygusal travmaya<br />
neden oluyor<br />
Dişleri olmayan bireylerin toplumda<br />
saygınlık kazanmada, insanlarla<br />
diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />
ilişkileri gibi özel durumlarda eksiklik<br />
hissetmeleri nedeniyle duygusal<br />
travmalar yaşayabileceklerini söyleyen<br />
Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş<br />
ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra<br />
Alpkılıç Başkırt, diş eksikliğinin<br />
giderilmesi ile hastaların estetik<br />
kaygılarından arınır, anlaşılır<br />
şekilde konuşabileceği ve rahatça<br />
gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />
kazanabileceğini ifade etti.<br />
“Estetik kaygının yanında yaşam<br />
kalitesini de arttırıyoruz”<br />
Dr. Esra Alpkılıç Başkırt, “Diş<br />
hekimliği ağız ve diş sağlığının<br />
korunması ve restorasyonunu<br />
sağlayarak bireylerin estetik,<br />
fonetik (konuşma) ve fonksiyonel<br />
gereksinimlerini sağlayan; böylece<br />
bireylerin yaşam kalitelerini arttırmayı<br />
hedefleyen bir bilim dalıdır. Diş<br />
eksikliği, tıbbın bu bölümü içerisinde<br />
en çok mücadele edilen rahatsızlıktır.”<br />
dedi.<br />
Başkırt “Dişler ve diş çevresi dokuları<br />
vücudun çok önemli parçalarında<br />
biridir. Diş eksikliği FDA tarafından<br />
organ eksikliği olarak kabul<br />
edilmektedir. Güncel diş hekimliğinin<br />
amacı bu eksikliklerin oluşmasını<br />
engellemek ve mevcut eksikliklerin<br />
mutidisipliner yöntemlerle<br />
giderilmesini sağlamaktır.” ifadesinde<br />
bulundu.<br />
Diş eksikliğinin hasta üzerindeki<br />
etkileri<br />
Başkırt, diş eksikliğinin insan hayatı<br />
üzerinde oluşturduğu etkileri beş ana<br />
maddeye ayırdı; fonksiyonel etkiler,<br />
estetik kaygılar, fonetik etki, psikolojik<br />
etki ve dokuların devamlılığının ve<br />
bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />
etkiler.<br />
Uzman, fonksiyonel etkiler<br />
hakkında “Sindirimin ağızdan<br />
başlaması nedeniyle dişlerdeki<br />
eksiklikler sindirimin aksamasına<br />
ve sistemdeki diğer organlara<br />
daha çok yük binmesine, kilo<br />
alımlarına, hazımsızlık-mide ağrısı<br />
gibi rahatsızlıklara, bazı bağırsak<br />
hastalıklarına neden olacaktır.”<br />
dedi. Estetik etkiler üzerine ise yeni<br />
bireylerle karşılaşılması durumunda<br />
yüzde en çok dikkat edilen alanların<br />
başında ağız boşluğu yani dişler<br />
olduğu yönünde bilgi verdi. Bu<br />
bağlamda dişler ve diş çevresi<br />
dokuların bir bütünlük ve ahenk<br />
içerisinde olmaması durumunda kişide<br />
estetik kaygının ortaya çıktığını belirtti.<br />
Fonetik etki konusunda “Seslerin<br />
şekillenmesinde dişlerin rolü<br />
büyüktür. Dişlerin olmaması,<br />
seslerin doğru ve tam olarak<br />
çıkarılamamasına; dolayısıyla<br />
anlaşılabilir şekilde konuşamamaya<br />
sebep olur. Özellikle ön bölgedeki<br />
dişlerin kaybı estetik bozukluklarla<br />
birlikte bir takım seslerin<br />
çıkarılamamasına sebep olarak<br />
peltek konuşmaya, ifade güçlüğüne<br />
dolayısıyla özgüven eksikliği ve<br />
psikolojik bozukluklara sebebiyet<br />
verebilir.” dedi.<br />
Psikolojik etkinin ise estetik ile yakın<br />
ilişkisi olduğunu belirten Başkırt<br />
“Dişleri olmayan bireyler toplumda<br />
saygınlık kazanmada, insanlarla<br />
diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />
ilişkileri gibi özel durumlarda<br />
eksiklik hissetmeleri nedeniyle<br />
duygusal travmalar yaşayabilirler.<br />
Diş eksikliğinin giderilmesi ile hasta<br />
estetik kaygılarında arınır ve anlaşılır<br />
şekilde konuşabileceği, rahatça<br />
gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />
kazanacaktır.” sözlerine ekledi.<br />
Dokuların devamlılığının ve<br />
bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />
etkilerinin yanında tedavisi hakkında<br />
da bilgi veren Başkırt “Günümüzde<br />
diş kaybının telafisinde en çok tercih<br />
edilen yöntemlerden biri de dental<br />
implant uygulamalarıdır. Dental<br />
implant tedavilerinin uygulanabilmesi<br />
için hastanın diş dizilimin düzgün<br />
olması, kemik yapısının uygun<br />
yükseklik ve kalınlıkta olması ve bazı<br />
anatomik yapılardan (burun tabanı,<br />
maxiller sinüsler, bazı damar ve<br />
sinirlerin ana kolları gibi) uzakta<br />
kalmasını sağlayacak yapıda olması<br />
gerekir. Örneğin erken yaşta diş<br />
kaybı olduğunda tek ya da çok sayıda<br />
olması açısından fark olmadan hem<br />
diş diziliminin bozulmasına hem de<br />
kemik kaybına sebebiyet oluşturur.<br />
Bu faktörlerin hem implantsız klasik<br />
tedavi yöntemlerinde (total protez veya<br />
köprü protezi gibi) hem de implant<br />
uygulamalarını içeren tedavilerde<br />
olumsuz etkileri vardır.” ifadesiyle<br />
sözlerini bitirdi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
82<br />
Tuttuğumuz her kol<br />
Secusan olsa<br />
I wish every<br />
doorhandle we hold<br />
is Secusan<br />
İnsan hayatını ve kurumları fazla<br />
maliyetten kurtaran muhteşem<br />
bir ürün olan “Secusan Kaplama”,<br />
HOPPE AG farkıyla artık Türkiye’de.<br />
Dünyanın en tehlikeli ve tedavisi büyük<br />
maliyetler oluşturan mikroplarından<br />
biri olan hastane mikrobuna yüzde<br />
99.9 kesin çözümler sunuyor. HOPPE<br />
AG, Secusan kaplama antibakteriyel<br />
ve antimikrobiyel özelliklere sahip<br />
gümüş iyonlarla kaplanmış kapı<br />
ve pencere kolları üreterek kişileri<br />
ve firmaları çok büyük bir yükten<br />
kurtarmayı hedefliyor.<br />
“Secusan Coating” that is an amazing<br />
product which provides savings for<br />
human being and entities is now in<br />
Turkey with HOPPE AG difference.<br />
One of the world’s most dangerous<br />
and highly cost-effective microbes<br />
is the hospital microbe. The product<br />
offers 99.9 percent definite solutions<br />
against hospital microbe. HOPPE<br />
AG, Secusan coating aims to save<br />
people and companies from a huge<br />
burden by producing door and window<br />
handles coated with silver ions<br />
with antibacterial and antimicrobial<br />
properties<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
83<br />
Dünyada antibakteriyel ve antimikrobiyel özelliklerinin ikisini<br />
bir arada bulunduran tek firma olan HOPPE AG Secusan<br />
kapı kolları ülkemizde neredeyse tüm özel hastanelerde<br />
kullanılıyor. Aynı başarıyı devlet hastaneleri ve kurumlarında<br />
da hedeflediklerini belirten HOPPE AG firmasının Türkiye<br />
temsilcisi İlker Teoman ile milyonlarca insanı etkileyen<br />
hastane mikrobunun önüne Secusan kaplama kapı kollarıyla<br />
nasıl geçilebileceği ve yenilikçi projeleri üzerine konuştuk.<br />
Kısaca sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz?<br />
İlker Teoman. 1995 yılından beri merkezi İsviçre’de olan<br />
Alman kökenli ve toplamda hepsi Avrupa’da olmak üzere 8<br />
ayrı üretim tesisinde 3000 kişinin istihdam edildiği kapı kolupencere<br />
sektöründe lider lanse edilen HOPPE AG firmasının<br />
Türkiye temsilciğini yürütüyorum. HOPPE AG olarak özellikle<br />
pencere alanında yoğun kullanılan ürünlere sahip bir marka<br />
olma özelliğini taşıyoruz.<br />
Secusan door handles produced by HOPPE AG, which has<br />
two antibacterial and antimicrobial properties in the world,<br />
are used in almost all private hospitals in our country.<br />
HOPPE AG produces the only product in the world which<br />
have antibacterial and antimicrobial properties containing<br />
at the same time. Secusan door handles are used in almost<br />
all private hospitals in our country. HOPPE AG, Turkey<br />
representative Ilker Teoman, the same success in public<br />
hospitals and institutions and said they aimed. We have<br />
talked about how they prevent the hospital microbe which<br />
has been effecting millions of people with Secusan veneering<br />
door handles. And also we talked about their other innovative<br />
projects as well.<br />
Can we briefly recognize you and your company?<br />
My name is İlker Teoman. The company HOPPE AG is<br />
originally a German company, however, based in Switzerland.<br />
Müşteri ağınızdan bahseder misiniz bize?<br />
Gerek satıcı bayilerimiz, gerekse kapı ve pencere<br />
imalatçılarına direkt satış yaptığımız müşterilerden oluşan bir<br />
ağımız var.<br />
“Tuttuğunuz her kapı kolu ölümcül mikroba 1 adım daha<br />
yaklaştırıyor!”<br />
Hastanelere tedarik ettiğiniz ürünler hakkında bilgi verebilir<br />
misiniz?<br />
Biz birçok kapı ve pencere kolu yapıyoruz. Özellikle Türkiye’de<br />
ki özel hastanelerde ürünlerimiz oldukça yoğun olarak<br />
kullanıyor. Devlet hastaneleri için aynı şeyi söylemem<br />
mümkün değil. Çünkü devlet hastanesi ile özel hastaneler<br />
arasında ciddi mimari farklar var.<br />
Doğal olarak maliyetlerde değişkenlikler gösteriyor. Kapı<br />
kolu dendiğinde önemsiz bir kalem olarak geliyor herkesin<br />
aklına. Devlet hastanelerinin ihalesinde yazılan şartnamelerde<br />
paspas için bile birçok özellik aranırken her gün binlerce<br />
insanın dokunduğu kapı kolundan söz edilmemesi üzüntü ve<br />
endişe verici.<br />
And I am carrying out the Representativeness of Turkey since<br />
1995. In total, 3000 people work in 8 different production<br />
facilities which are all in Europe. Company is the World<br />
Leader in the door handle and window industry. As HOPPE<br />
AG, we have the distinction of being a brand with products<br />
that are commonly used in the window area.<br />
Can you tell us about your customer network?<br />
We have a network of customers that we sell directly to our<br />
vendor dealers and door and window manufacturers.<br />
“Every door handle that you hold brings you, 1 step closer to<br />
the deadly microbe!”<br />
Can you please give information about the products you<br />
supply to hospitals?<br />
We are making many door and window handles. Especially<br />
in the private hospitals in Turkey using our products as very<br />
common. I can’t say the same for state hospitals.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
84<br />
Çünkü Avrupa ve dünya da olduğu gibi ülkemizde de<br />
hastane mikrobu denilen bir mikrop var. Hastanelerde<br />
kullanılan her türlü cerrahi aletlerden dahi bulaşabilecek<br />
bir tür mikrop. Bir ameliyat esnasında ya da rutin bir<br />
muayene sırasında bu mikrobu kapabilirsiniz. Bunun<br />
dışında musluk ve kapı kolları. Çünkü hastanelerde hiçbir<br />
kapı açık değildir. Her yeni bir odaya girip çıkarken kapı<br />
koluyla sürekli temas halinde olmuş oluyoruz. Her yıl<br />
ülkemizde binlerce insan hastane mikrobundan yaşamını<br />
yitiriyor. Sağlık Bakanlığı bu sebeple hastanelerde bir<br />
komisyon oluşturarak önlemler geliştirmeye çalışmakta.<br />
Bizden buradan yola çıkarak anti-bakteriyel ve antimikrobiyel<br />
kapı ve pencere kolları yaptık ve satışa sunmak<br />
istiyoruz. 2017 yılında Avrupa’da satışa başladık bu yılda<br />
ülkemizde başlamış bulunuyoruz. Bizi şaşırtan, antimikrobiyel<br />
kollarımızı tanıttığımız hastanelerin dışında<br />
başkalarının satın almış olması. Mesela, Türkiye’nin en<br />
büyük zincir marketlerinden biri kendi ihale şartlarında<br />
anti-mikrobiyel olma şartı getirdi. Ama hastanelerden çok<br />
fazla olumlu dönüş alamadık.<br />
Mikroplarda %100’e varan temizlik!<br />
Secusan kaplama nedir?<br />
Tahminlere göre dünyada her yıl 5 ile 10 milyon arasında,<br />
Türkiye’de ise 50 ile 150 bin arası insan hastane mikrobuna<br />
maruz kalıyor. Bunun içinde ciddi bir oranda ölüm vakaları<br />
da var. Bu durum hem cana mal olduğu gibi hastaneye<br />
de ciddi bir yük oluyor. Mesela vatandaş apandisten ya<br />
da doğumdan dolayı hastaneye yatmış ve baktığınız da<br />
çok kısa süreçlerden sonra taburcu edilecekken hastane<br />
mikrobundan dolayı hastanın yatış süreci uzadığı gibi sağlık<br />
maliyetleri de artıyor. Geçtiğimiz yıl Almanya’da hastane<br />
mikrobunun genel maliyeti 10 milyar Euro’yu bulmuştu.<br />
Anti-mikrobiyel kaplama kapı kolları eskiden beri biliniyor.<br />
Olmayan bir şey değil. Bakır kapı kolları şeklinde imal<br />
edilebilir. Ama bakır çok pahalı. Gümüş iyonları ise belli bir<br />
teknoloji ile kapı kolları üzerine kaplanıyor.<br />
HOPPE AG olarak bu sayede kapı kolları üzerinde mikrop<br />
üremesini engelliyoruz. Kendi kendini dezenfekte etme<br />
özelliğine sahip olmuş oluyor.<br />
Ve biz buna HOPPE’nin bir markası olarak Secusan diyoruz.<br />
Bu ürünün klinik testlerden %99.99 oranında mikropları<br />
imha ettiği ve üremesini engellediği başarısı gözlemlendi.<br />
Dileyen her sağlık kurumuna bu ürünleri test amaçlı<br />
verebiliriz. Kendi laboratuvarlarında inceleyebilirler.<br />
Amacımız tüm mekânlarda var olmak!<br />
Fiyat olarak ulaşılabilir olduğunu düşünüyor musunuz?<br />
Bu sorunuza net olarak evet diyebilirim. Çünkü HOPPE’nin<br />
çok yüksek üretim kapasitelerine sahip. Tüm dünyada<br />
küresel olarak çalışmakta satış pazarlama ağına sahip.<br />
Direk kendi patenti ve üretimi olması ürün üzerindeki<br />
fiyatın ulaşılabilirliğini sağlıyor.<br />
Because there are serious architectural differences between<br />
public hospitals and private hospitals.<br />
Naturally, there are also variations in the costs. When it comes<br />
to the door handle, it comes to mind as an insignificant item.<br />
In the specifications written in the tender of state hospitals,<br />
it is sad and worrying that it is not mentioned anything about<br />
the door handle touched by thousands of people every day<br />
while many features are being sought even about a doormat.<br />
Because, as in Europe and the world, in our country there is a<br />
germ called the hospital microbe. A kind of microbe that can<br />
be transmitted from any kind of surgical instruments used in<br />
hospitals. You can grab this microbe during a surgery or during<br />
a routine examination. Other than that, tap and door handles.<br />
Because no door is open in hospitals. Every time when we enter<br />
and leave a new room, we are in constant contact with the door<br />
handles. Every year, thousands of people die from hospital<br />
germ in our country. For this reason, the Ministry of Health is<br />
trying to develop a solution by establishing a commission in<br />
hospitals. We have made anti-bacterial and anti-microbial door<br />
and window handles from this point of view and we would like<br />
to offer for sale. We started to sell in Europe in 2017 and have<br />
started in our country this year. What surprised us was the<br />
fact that other entities where we introduced our anti-microbial<br />
handles bought rather than the hospitals. For example, one of<br />
Turkey’s largest supermarket chain has brought the condition<br />
of being anti-microbial conditions in its tenders. But we didn’t<br />
get too many positive feedbacks from the hospitals.<br />
Cleaning up to 100% in microbes!<br />
What is Secusan?<br />
According to estimates, between 5 and 10 million worldwide<br />
each year, while in Turkey exposed of 50 to 150 thousand<br />
people from hospital germs. There are also serious cases of<br />
death. This situation is a serious burden to the human being’s<br />
life as well as the hospitals. For example, imagine the patient<br />
is hospitalized for appendicitis or delivery, and he / she will be<br />
discharged after very short periods. If he / she is caught by the<br />
hospital microbe, then he / she will have to stay at the hospital<br />
longer. Hospitalization period is prolonged due to hospital<br />
microbe, correspondingly health costs will be increasing as<br />
well. The overall cost of hospital germs in Germany last year<br />
was 10 billion euros.<br />
Anti-microbial coating door handles have been known for<br />
many times. It’s not something new. It can be manufactured as<br />
copper door handles as well. But copper is too expensive. Silver<br />
ions are coated on door handles with a certain technology.<br />
HOPPE AG prevents the growth of microbes on the door<br />
handles. It has the feature of self-disinfecting.<br />
And we call it Secusan as a brand of HOPPE. In the clinical<br />
tests, it was observed that 99.99% of these products destroyed<br />
microbes and prevented their reproduction. We can give these<br />
products to any health institution for testing purposes. They<br />
can examine them in their own laboratories.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
85<br />
Normal kapı kollarımız zaten çok revaçta. Türkiye’nin<br />
hemen hemen her hastanesinde HOPPE’nin kapı kolları<br />
kullanılıyor diyebilirim. Biz bu kolları anti-mikrobiyel<br />
olarak ürettiğimizi lanse etmek istiyoruz. Hastane<br />
personelleri kullanılan kapı kolunun kime ait olduğunu<br />
bilemeyebilir. Onu inşaat firması bilir. Bizim burada ki<br />
amacımız birçok irili ufaklı sağlık tesislerinde oluşan<br />
mikrobun önüne geçerek, arındırmak.<br />
Prensibimiz; ne olursa olsun kaliteden ödün<br />
vermemek!<br />
İç Mekan-dış mekan ürünleriniz hangi özelliklerine<br />
göre ayrılıyor?<br />
Ürünler ucuz-pahalı diye ayrılır. İç mekânda kullanılan<br />
ürün ile dış mekanda kullanılan ürün arasında<br />
farklılıklar var. Çünkü içeride kullanılan ürün yağmur<br />
almaz, çok fazla rutubete maruz kalmaz, güneşten<br />
etkilenmez ve en önemlisi çok fazla insan eli dokunmaz.<br />
Bu yüzden ürünlerimizi paslanmaz çelik kapı kolu<br />
diyoruz bir de alüminyum kapı kolu olarak da ayırıyoruz.<br />
Aynı zamanda biz her ikisini üreten tek şirketiz.<br />
Müşterilerimize sunarken diyoruz ki, paslanmaz çelik<br />
özelliğinden dolayı daha pahalı. Dış mekânda dayanıklı<br />
olduğu için paslanmaz çelik kapını tavsiye ediyoruz<br />
ama iç mekânda aynı modelin alüminyumunu tavsiye<br />
ediyoruz<br />
Her şartta 10 yıl garanti!<br />
Artık hayatımızda fiyat önemli bir unsur. Bir ürünü<br />
mümkün olduğu kadar uygun hale getirmeye<br />
çalışıyoruz. Biz bunu ürünün üzerinden çalarak değil<br />
ürünün nev’ini değiştirerek, kaliteden asla taviz<br />
vermeden yapmayı prensip ediniyoruz. Bu yüzden tüm<br />
ürünlerimize 10 yıl garanti veriyoruz. Aynı zamanda<br />
paslanmaz çelikte de aynı prensiple çalışıyoruz. Çünkü<br />
paslanmaz çelikte 50 farklı kalite çeşidi var. HOPPE<br />
standart olarak 304 kalitededir.<br />
Bu kalite çeşidi, ürünün ömrünü uzatır, dış etkenlerden<br />
korur ve kalitesinden asla bir şey yitirmez. Lakin<br />
son yıllarda ülkemize Uzak Doğu’dan gelen, çok<br />
çok düşük kaliteli materyaller paslanmaz çelik<br />
diye serbest piyasaya sürülüyor. Müşteri ürünü<br />
kullanmaya başladıktan 6 ay sonra anlıyor gerçek<br />
paslanmaz olduğunu. Sonra bir nalbura gidip ve<br />
değiştirmek istediğinde yine aynı kalite de ürünü<br />
alarak evine dönüyor. Biz HOPPE olarak bunları<br />
bildiğimiz için tüm uluslararası standartları yerine<br />
getirerek, tüm testlerden başarıyla geçen ürünlerimizi<br />
müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz.<br />
Our goal is to be in all places!<br />
Do you think the price is as affordable?<br />
I can say yes to your question clearly. Because HOPPE<br />
has very high production capacities. It has a global sales<br />
network all over the world. Direct patents and production<br />
of the product on the product provides accessibility. Our<br />
normal door handles are already very popular. HOPPE’s<br />
door handles are used in virtually every hospital in Turkey.<br />
We want to introduce and announce that we produce these<br />
handles anti-microbial. Hospital staff may not know who the<br />
door handle is produced by. But, its construction firm knows<br />
for certain. Our goal here is to purify the microbes that<br />
occurs in many large and small health facilities.<br />
Our principle; Regardless, quality is not compromised.<br />
With which features of your indoor and outdoor products<br />
are separated?<br />
Products are divided into two as cheap and expensive ones.<br />
There are differences between the indoor and the outdoor<br />
products. Because the product used in interior spaces,<br />
the product does not get rain, it is not exposed too much<br />
moisture, is not affected by the sun, and most importantly<br />
too many people do not touch. Therefore, we separate our<br />
products as a stainless steel door handle and an aluminium<br />
door handle. At the same time we are the only company that<br />
produces both. While offering to our customers, we say it is<br />
more expensive because of its stainless steel feature. We<br />
recommend the stainless steel door for outdoor durability<br />
but we recommend the aluminium of the same model in the<br />
interior.<br />
10 years warranty in every condition!<br />
Now the price in our lives is an important element. We are<br />
trying to make a product as convenient as possible. While<br />
we are doing this, we do not steal from its content. We try<br />
to change its type, we never compromise from the quality.<br />
That’s why we offer a 10-year warranty on all our products.<br />
At the same time, we work on the same principle in<br />
stainless steel. Because there are 50 different quality types<br />
in stainless steel. HOPPE has 304 quality as standard.<br />
This type of quality extends the life of the product, protects<br />
from external factors and never loses anything from its<br />
quality. However, in recent years, very low-quality materials<br />
from the Far East to our country, stainless steel is released<br />
to the free market. The customer understands 6 months<br />
after starting to use the product is not a real stainless.<br />
Then, when he goes to a hardware dealer and wants to<br />
change it and he returns to his house by buying the same<br />
quality product. Since we know these as HOPPE, we start<br />
our business by fulfilling all international standards. We<br />
offer the products which are successfully passed from all<br />
controlling tests to the customers’ likings.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
86<br />
“Normalin üzerinde standart”<br />
Ürünlerinizde bölgelerin iklimsel şartlarını da göz<br />
önünde bulunduruyor musunuz? Mesela Karadeniz’de<br />
ki nem oranı ile Doğu Anadolu’da ki nem oranı aynı<br />
düzeyde değil. Bu ve benzer özellikler esas<br />
alınıyor mu?<br />
Dediğim gibi bizim ürünlerimiz 10 yıl garantili.<br />
Dünyanın neresine giderseniz gidin HOPPE<br />
ürünlerini görebilirsiniz. Çünkü biz her hava<br />
koşuluna uygunluk sağlayacak ürünler üretiyoruz.<br />
Bu yüzden standartlarımızı diğer firmaların<br />
üstünde tutuyoruz. Lider firma olmak bunu<br />
gerektiriyor. Aslına bakarsanız kapı kolunun en<br />
büyük düşmanı iklimsel özellikler değil el teridir.<br />
Dünyanın en keskin asitlerinden biri el teridir.<br />
Çünkü her kapı koluna dokunulduğunda silinmiyor<br />
ve orada öylece kalıyor. Bir diğer düşman alyans<br />
ve yüzüktür. Kapı kolunu tuttuğunuz anda o alyans<br />
ve yüzükler mikro çiziklere yol açar. Oluşan bu<br />
çiziğin içine daha önce kapıda kalan ter girip nüfus<br />
etmeye başladığında paslanmalar, kararmalar ve<br />
karıncalanmalar başlar. Biz HOPPE olarak bütün<br />
bu saydığım etkenlere 10 yıl boyunca garanti<br />
veriyoruz.<br />
Ürünleriniz üzerinde herhangi bir emniyet<br />
düzeneği var mı?<br />
Tabi. Biz aynı zamanda pencere kolları da<br />
üretiyoruz. Üzerinde çocuk emniyeti olan<br />
pencere kolları üretiyoruz. Fakat bunun önemini<br />
alıcıya anlattığımızda alıcı bize “çok güzel bir<br />
şey yapıyorsunuz ama benim çocuğum camı<br />
açmaz” demekle yetiniyor. Ya da fiyatını öne<br />
sürüyor. Ne yazık ki ülkemizde en ucuz şey insan<br />
canı. Ceplerinde binlerce liralık telefon taşıyan<br />
insanlar, insan canı söz konusu olduğunda tepkisiz<br />
kalıyor. Bu durum bizleri de çok üzüyor.<br />
Ürünleriniz en çok hangi sektörde kullanılıyor?<br />
Inşaat sektörü tabi ki başı çekiyor bu anlamda.<br />
Özellikle pencere, ofis bölme ve cam-alüminyum<br />
sektörü ağırlıklı olarak satış grubumuzu<br />
oluşturuyor. Onun haricinde Türkiye’de ki<br />
tüm yangın kaçış kapılarında bizim kollarımız<br />
kullanıyor. HOPPE’nin dünya lideri olmasının<br />
sebeplerinden biri de işte tam olarak bu. Çünkü<br />
her çeşit ve ihtiyaca göre kapı kolları üretiyoruz.<br />
Ürün yelpazemiz bu anlamda hem geniş hem<br />
derin.<br />
“Standard above normal”<br />
Do you consider the climatic conditions of the<br />
regions in your products?<br />
For instance, the humidity in the Black Sea and<br />
the humidity in Eastern Anatolia are not the<br />
same. Is this kind of similar features considered<br />
accordingly?<br />
As I said, our products are guaranteed for 10<br />
years. Wherever you go in the world, you can see<br />
HOPPE products. Because we produce products<br />
that will ensure compliance with all weather<br />
conditions. That’s why we keep our standards on<br />
top of other companies for sure. Being a leading<br />
company requires this. As a matter of fact, the<br />
biggest enemy of the door handle is the hand<br />
sweat, not climatic features actually. One of the<br />
world’s sharpest acids is hand sweat. Because<br />
every door handle is not wiped when touched and<br />
it remains there. Another enemy wedding ring and<br />
ring. As soon as you hold the door handle, those<br />
wedding rings and rings cause micro scratches.<br />
The sweat left in the door before, begins to enter<br />
into this scratches. And rusting, tarnishing and<br />
tingling begin. As HOPPE, we guarantee all these<br />
factors for 10 years.<br />
Are there any safety mechanism on your<br />
products?<br />
Of course. We also produce window handles. We<br />
produce window handles with child safety. But<br />
when we tell the buyer about the importance<br />
of this, the buyer welcomes this in a very good<br />
manner. But he says only “My child doesn’t open<br />
the window...” Or the customer tells about its<br />
price issue. Unfortunately, the cheapest thing in<br />
our country is human life. People who carry cell<br />
phones as of thousands liras in their pockets are<br />
unresponsive when it comes to human life. This<br />
also makes us very sad.<br />
In which sector are your products used most?<br />
The construction sector, of course, is the leader in<br />
this sense. Especially the window, office partition<br />
and glass-aluminium sector is mainly our sales<br />
group. Our handles are being used in all the fire<br />
escape doors in Turkey. That’s exactly why HOPPE<br />
is the world leader. Because we produce door<br />
handles according to all kinds and needs. Our<br />
product range is both wide and deep in this sense.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
90<br />
Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve Ecz. Erdoğan Çolak “Doğru istikamette yürümek üzere yola koyulduk.”<br />
Erdogan Colak, pharmacist and chairman of the Turkish pharmacists union: “We started to go on the right direction.”<br />
“Söyleyecek Sözümüz,<br />
Birlikte Eyleyecek<br />
Gücümüz Var!”<br />
“We have both<br />
promises and power<br />
to make it possible!”<br />
Ecz. Erdoğan Çolak<br />
Türk Eczacıları Birliği bu yıl,<br />
dünü anlamak, şimdinin gerçekliğini<br />
bütünlük içerisinde doğru algılamak ve<br />
bu doğrultuda geleceğe dair bağımsız,<br />
nitelikli, kapsamlı bir perspektif<br />
geliştirmek amacıyla 1-3 Kasım<br />
tarihlerinde Ankara’da bir araya gelecek.<br />
The members of union of Turkish<br />
pharmacists are to be convened in<br />
Ankara on 1-3 November aiming<br />
to understand better the past and<br />
to develop a liberal, qualified and<br />
comprehensive perspective.<br />
“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz<br />
Var!” teması ile gerçekleştirilecek olan 14. Türkiye<br />
Eczacılık Kongresi öncesi Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve<br />
Ecz. Erdoğan Çolak kongreye dair sorularımızı yanıtladı.<br />
Ecz. Erdoğan Çolak bize biraz kendinizden bahseder<br />
misiniz?<br />
1984 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden<br />
mezun oldum ve 1985 yılı itibariyle Adana’da serbest<br />
eczacılık yapmaya başladım. Meslek birliklerinin önemine<br />
olan inancım, fakülte sıralarından itibaren hep vardı.<br />
Erdoğan Çolak, pharmacist and chairman of the Turkish<br />
pharmacists union, answered our questions before the<br />
14th congress of Turkish pharmacy that is organized<br />
on the theme of “We have promises to pharmacists,<br />
patients and the public.”<br />
Would you mention about yourself briefly?<br />
Graduate of Faculty of Pharmacy, Gazi University in 1984,<br />
I started to work as an independent pharmacist in Adana<br />
in 1985. I have always been aware of the importance of<br />
professional unions since my years in the school.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
91<br />
Bu düsturla 1989 yılında Adana Eczacı Odası Yönetim<br />
Kurulu Üyesi oldum. O günden bu yana da mesleğimi hem<br />
Adana Eczacı Odası’nda hem de Türk Eczacıları Birliği’nin<br />
çeşitli kademelerinde sürdürdüm. 2007 yılından bu yana da<br />
Türk Eczacıları Birliği Başkanı olarak toplum sağlığına ve<br />
mesleğimize katkı sağlamak adına çalışıyorum.<br />
“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz Var!”<br />
sloganı ile ne anlatmak istediniz?<br />
Biz eczacılar, eğitim hayatımızın ardından mesleğe atılırken<br />
bir yemin ederiz. Ve bu yemin vesilesiyle verdiğimiz sözü,<br />
bütün meslek hayatımız boyunca temel düsturumuz olarak<br />
kabul ederiz. Eczacılık mesleğine başladığımız an itibariyle<br />
hayatımızı insanlık hizmetine adayacağımıza, insan hayatına<br />
mutlak surette saygı göstereceğimize, bilgilerimizi insanlık<br />
yararına kullanacağımıza, din, milliyet, ırk, cinsiyet, kültür<br />
ve politik görüş farklarının vazifemizle vicdanımız arasına<br />
girmesine izin vermeyeceğimize, sağlık çalışanları ile güven<br />
ilişkisi ve etik işbirliği içinde çalışacağımıza, mesleğimizin<br />
gelecekteki üyelerinin yetiştirilmesine katkıda bulunacağımıza,<br />
insanlığa daha iyi hizmet edebilmek için mesleki bilgilerimizi<br />
sürekli güncelleyeceğimize, mesleğimizi dürüstlük ve şerefle<br />
yapacağımıza namusumuz ve vicdanımız üzerine söz veririz. Ve<br />
bu söz mesleğimize, meslektaşlarımıza, insanımıza, ülkemize,<br />
geleceğimize dair verdiğimiz bir sözdür. İşte bu seneki<br />
temamızı ve sloganımızı belirlerken de bu sözden yola çıktık.<br />
Bu kongrelerin Türk eczacılığına ne gibi faydaları var?<br />
Mesleki gelişim ve birliktelik adına çok önemli olduğuna<br />
inanıyorum. Akademiden, sektörden, siyasetten, bürokrasiden,<br />
medyadan, meslek örgütlerinden, sivil toplum kuruluşlarından<br />
önemli isimlerin katıldığı Eczacılık Kongreleri; mesleğin ve<br />
toplumun pek çok kesimini bir araya getiriyor. Dünü doğru<br />
parametreler doğrultusunda anlamak, bugünün gerçekliğine<br />
ilişkin ayakları yere basan argümanlar geliştirmek ve<br />
tüm bunların ışığında geleceğe dair nitelikli bir perspektif<br />
geliştirmek adına Eczacılık Kongrelerimizi çok değerli<br />
buluyorum.<br />
Bu yıl ne gibi değişiklikler var? Farklı konuklar, katılımcılar<br />
olacak mı? Yani bu yılı faklı kılacak bir değişiklik var mı?<br />
Yaptığımız her kongrenin birbirinden farklı konu ve konuklara<br />
ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim. Bu sene de sağlık<br />
okuryazarlığından kooperatiflere, akılcı ilaç kullanımından<br />
sağlık iletişimine, ulusal ilaç politikasından medikal ürünlere,<br />
kanser ilaçlarından sosyal medya kullanımına, şehir<br />
hastanelerinden yeni eczacılık hizmet modellerine pek çok<br />
alanda ve konuda oturumların olduğu, çok değerli katılımcılarla<br />
bir kongre gerçekleştireceğiz. Meslektaşlarımızın haklarının<br />
korunmasını, yurttaşlarımızın sağlık-ilaç hakkına erişimini,<br />
sağlık hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesini ve eczacılığın<br />
geleceğinin doğru istikamette şekillenmesini hep birlikte<br />
konuşup tartışacağız.<br />
In line with this stance, I became a board member in Adana<br />
Chamber of Pharmacists in 1989. Since then I pursue my<br />
career at several stages of my professional. Since 2007 I have<br />
been working as the chairman of Turkish pharmacists union in<br />
order to contribute to the public health and to my profession.<br />
What do you mean with your slogan by saying “We have<br />
promises for pharmacists, patients and the public!”<br />
We, as the pharmacists, say an oath for our profession just<br />
at the beginning of our profession. It is our basic principle<br />
for all activities in our professional lives. The moment we<br />
started our pharmacy profession we promise that we will<br />
definitely respect human life, use our knowledge for the<br />
benefit of humanity, we do not allow our differences between<br />
religion, nationality, race, gender, culture and political views<br />
to be included in our conscience with our duty; in order to<br />
serve better to humanity, we will continuously update our<br />
professional knowledge and promise to do our profession<br />
with honesty and honor. And this is a promise we give to our<br />
profession, to our colleagues, to our people, to our country,<br />
to our future. Here’s this year’s theme and our motto in the<br />
convention.<br />
What are the benefits of these congresses to Turkish<br />
pharmacy?<br />
I believe that it is very important for professional development<br />
and unity. Also participated by other names from the the<br />
organizations, academy, industry, politics, bureaucracy,<br />
media, professional organizations, civil society Pharmacy<br />
Congresses brings together many sectors of the profession<br />
and society. I find our Pharmacy Congresses very valuable<br />
in order to understand yesterday in a right context with right<br />
parameters, to develop ground-based arguments about<br />
today’s reality and to develop a quality perspective for the<br />
future.<br />
What are the changes this year? Will different guests<br />
participate? So, is there a change to make it different?<br />
We know that every congress hosts different topics and<br />
guests, I can tell. This year, we will hold a congress with<br />
many valuable participants, to discuss about the topics of<br />
cooperatives, city hospitals to new pharmaceutical service<br />
models in many areas and other topics such as health literacy,<br />
rational drug use to health communication, from national drug<br />
policy to medical products, from cancer drugs to social media,<br />
the protection of the rights of our colleagues, our citizens’<br />
access to health-drug rights, and the emergence of the future<br />
of pharmacy in the right direction, we will talk and discuss<br />
together.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
92<br />
Meme kanserinde ilk biyobenzer<br />
ilaç Abdi İbrahim’den<br />
First Biosimilar Breast Cancer Medication by Abdi İbrahim<br />
Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim,<br />
günümüzde kadınlar arasında sık<br />
görülen meme kanserinde kullanılan<br />
Trastuzumab etkin maddeli ilk<br />
biyobenzer ürünü piyasaya sundu.<br />
Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme<br />
kapsamına da alınan ürün, bir yılda 130<br />
milyon TL kamu katkısı sağlayacak.<br />
Meme kanseri olan hastalarda tümörlü<br />
kitlenin büyümesini engelleyen ürün,<br />
medikal onkolojinin kullanacağı ilk<br />
biyobenzer monoklonal antikor olacak.<br />
Abdi İbrahim, the leader of the Turkish<br />
pharmaceutical industry, released the<br />
first biosimilar with Trastuzumab as<br />
the active ingredient that is used for the<br />
treatment of breast cancer, which is<br />
frequent in women. The medication is<br />
under reimbursement coverage by the<br />
Ministry of Health, and it will contribute<br />
TRY 130 million in one year to the<br />
capital budget. It prevents the growth<br />
of tumorous mass in breast cancer<br />
patients, and will be the first biosimilar<br />
monoclonal antibody to be used by<br />
medical oncology.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
93<br />
Biyoteknoloji alanında öncü yatırımlara imza atan<br />
Abdi İbrahim, Türkiye’deki ilk Trastuzumab etkin<br />
maddeli biyobenzeri piyasaya sundu. <strong>Medikal</strong> onkoloji<br />
tarafından kullanılacak biyobenzer monoklonal<br />
antikor olan bu ürün, meme kanseri olan hastalarda<br />
tümör kitlesinin büyümesini engelleyerek tedavi<br />
imkanı sunuyor.<br />
Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme kapsamına<br />
da dahil edilen ürünün, kamu bütçesine bir yılda 130<br />
milyon TL katkı sağlaması bekleniyor.<br />
Tümörün büyümesini engelleyerek yaşam süresini<br />
uzatıyor<br />
Meme kanseri hem dünyada hem Türkiye’de kadınlar<br />
arasında sık görülen kanser türleri arasında yer alıyor.<br />
Dünyada her yıl 22 bin kişiye meme kanseri tanısı<br />
konuyor. Türkiye’de de bu sayı her geçen yıl artıyor.<br />
Hasta sayısındaki artış bu konuda yürütülen bilimsel<br />
çalışmaların hız kazanmasını da beraberinde getiriyor.<br />
Meme kanseri alanında, hastaların yaşam süresini<br />
ve kalitesini iyileştirmek için çalışmalarını sürdüren<br />
Abdi İbrahim, Trastuzumab etkin maddeli biyobenzer<br />
ile meme kanseri hastalarının tedavisi için etkin bir<br />
tedavi sunuyor. Söz konusu ilaç, Trastuzumab molekülü<br />
ile HER2 pozitif hastalarında tümörün büyümesini<br />
engelleyerek hastaların yaşam süresini uzatıyor. Geri<br />
ödeme kapsamındaki ilaç, bu yönüyle hastaların erişimi<br />
açısından da önemli bir alternatif oluşturarak tedavilerde<br />
yaygın olarak kullanılabilecek.<br />
Leading the pioneering biotechnology investments,<br />
Abdi İbrahim released the first biosimilar with<br />
Trastuzumab as the active ingredient in Turkey. The<br />
medication is a biosimilar monoclonal antibody to<br />
be used by medical oncology, and it prevents the<br />
growth of the tumorous mass in breast cancer<br />
patients, providing a treatment opportunity.<br />
The medication is under reimbursement coverage<br />
by the Ministry of Health, and it is expected to<br />
contribute TRY 130 million in one year to the capital<br />
budget.<br />
It extends lifespan by preventing tumor growth<br />
Breast cancer is one of the most frequent<br />
cancers in women, both in the world and in<br />
Turkey. Each year 22,000 people are diagnosed<br />
with breast cancer around the world. This<br />
number increases each year in Turkey. The<br />
increase in the number of patients brings on the<br />
acceleration of scientific studies conducted on<br />
the subject as well.<br />
Conducting studies in the field of breast cancer<br />
to extend the lifespan of patients and improve<br />
their quality of life, Abdi İbrahim presents an<br />
effective treatment for breast cancer through<br />
a biosimilar with Trastuzumab as the active<br />
ingredient. The medication inhibits the growth<br />
of the tumor in HER2 positive patients with the<br />
Trastuzumab molecule, thereby extending the<br />
lifespan of the patients. Under reimbursement<br />
coverage, this medication will be able to be used<br />
widely in treatments as it provides an alternative<br />
by being accessible by the patients.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
94<br />
Onko İlaç‘ta yıllık<br />
değerlendirme<br />
buluşması<br />
2017 yılında, üretim tesislerinin tüm hatlarıyla<br />
Avrupa GMP belgesi (EUGMP) alan Türk<br />
ilaç firması olarak global pazarlara açılmak<br />
yolunda büyük bir adım atan Onko İlaç,<br />
yıllık dönem değerlendirmesini yaptı. Yıllık<br />
değerlendirme toplantısı 6–9 Eylül <strong>2018</strong><br />
tarihleri arasında merkez, saha ve fabrika<br />
ekiplerinin katılımıyla gerçekleşti.<br />
Annual evaluation<br />
meeting at<br />
Onko İlaç<br />
Onko İlaç, as the Turkish<br />
pharmaceutical company having<br />
European GMP certificate (EUGMP) with<br />
all lines of production facilities in 2017<br />
and taking a big step towards access<br />
to global markets, made its annual<br />
evaluation. The annual evaluation<br />
meeting was held on September 6-9,<br />
<strong>2018</strong> with the participation of central,<br />
field and factory teams.<br />
2017 yılında 30. kuruluş yıldönümünü kutlayan ve<br />
<strong>2018</strong> yılında onkoloji ilaçları başta olmak üzere<br />
tüm ürünleriyle global pazarlara açılma yolunda<br />
önemli başarılara imza atan Onko İlaç, dönem sonu<br />
toplantısını 06-09 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında yapıldı.<br />
6 ve 7 Eylül tarihlerinde Kozyatağı Hilton Hotel’de Satış<br />
ve Pazarlama Grubu olarak merkez ve saha ekipleri<br />
birlikte yıllık değerlendirme toplantısı yapan Onko<br />
İlaç, firmanın yeni hedefleri doğrultusunda eğitim<br />
programları da düzenlendi. Yıllık değerlendirmenin<br />
ardından kurum içinde motivasyonu artırmak ve<br />
ekipler arasında verimli çalışmaya destek olmak<br />
amacıyla Sarıyer Korupark‘da merkez, saha ve fabrika<br />
ekiplerinin katılımıyla piknik yapıldı ve eğlenceli<br />
aktiviteler gerçekleştirildi.<br />
Onko İlaç, which celebrated its 30th anniversary in 2017<br />
and has achieved significant successes on the way to<br />
access to global markets with all its products, especially<br />
oncology drugs in <strong>2018</strong>, organized its year-end meeting<br />
between September 06-09, <strong>2018</strong>.<br />
Within this scope, Onko İlaç arranged an annual<br />
evaluation meeting together with its central and field<br />
teams as Sales and Marketing Group at Kozyatağı<br />
Hilton Hotel between September 6-7 and also organized<br />
training programs in line with the company’s new<br />
targets. After the annual evaluation meeting, in order to<br />
increase motivation within the organization and support<br />
efficient work among the teams, a picnic was held and<br />
fun activities were performed with the participation of<br />
the center, field and factory teams in Sarıyer Korupark.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
98<br />
Events<br />
Türk Toraks Derneği Avrupa<br />
Kongresi’nde yoğun ilgi gördü<br />
Dünyada göğüs hastalıkları<br />
alanında en büyük ve en<br />
seçkin platformlardan biri<br />
olarak kabul edilen Avrupa Solunum<br />
Derneği’nin (European Respiratory<br />
Society (ERS) uluslararası yıllık<br />
kongresi bu yıl 15-19 Eylül tarihleri<br />
arasında Paris Port de Versaille<br />
Kongre Merkezi’nde yapıldı. Bu<br />
önemli kongreye 134 ülkeden 22<br />
507, ülkemizden 451 hekim katıldı.<br />
Bilimsel bildiri sunumlarının 213’ü,<br />
konuşmacı ve oturum başkanı<br />
olarak toplamda 31 görev (7<br />
konuşma, 24 oturum başkanlığı)<br />
ülkemizden katılan hekimler<br />
tarafından gerçekleştirildi.<br />
Paris Büyükelçimiz Standımızı<br />
Ziyaret Etti<br />
Port de Versaille Kongre<br />
Merkezi’nde düzenlenen 5 günlük<br />
kongre, dünyada göğüs hastalıkları<br />
alanında en büyük ve en seçkin<br />
platformlardan biri sayılıyor. Bu<br />
kongrede her yıl göğüs hastalıkları<br />
ve solunum yolları sorunları<br />
alanında tıptaki en son gelişmeler<br />
tartışılıyor. Kongre merkezinde<br />
kurulan “Dünya Köyü” adındaki<br />
alanda, 30 ülke arasında yer<br />
alarak “Türk Toraks Derneği” ve<br />
ayrıca “Turkish Thoracic Journal”<br />
standları ile hem Derneğin hem de<br />
Derneğin bilimsel yayın organı olan<br />
dergi tanıtılarak dünyaya açılma<br />
olanağı bulundu. Türk Toraks<br />
Derneği standını ziyaret eden Paris<br />
Büyükelçisi Dr. İsmail Hakkı Musa,<br />
dernek yöneticileri ve kongreye<br />
katılan üyelerle bir süre sohbet etti,<br />
Türk Toraks Derneği Başkanı Prof.<br />
Dr. Hasan Bayram’dan kongre ve<br />
Türk Toraks Derneği hakkında bilgi<br />
aldı.<br />
Türk Toraks Derneği Başkanı<br />
Prof. Dr. Bayram, kongreye<br />
Türkiye’den çok sayıda bildiri<br />
ile katılım olmasının kendilerini<br />
onurlandırdığını söyledi. Dr.<br />
Bayram, Türk Toraks Derneği ile<br />
Avrupa Solunum Derneği arasında<br />
yapılan işbirliği çerçevesinde<br />
yıllardır karşılıklı kazanımlar<br />
içerisinde olduklarının altını<br />
çizerek, her iki tarafın da bu<br />
işbirliğinin artarak devam etmesi<br />
konusunda istekli olduğunu ve<br />
bu işbirliğinin dünya çapında da<br />
akciğer sağlığı alanına çok değerli<br />
katkılar getirdiğini ifade etti.<br />
“Ers Kongresi’nde yaptığımız<br />
sunumlar büyük ilgi gördü”<br />
Prof. Dr. Bayram, ERS Kongresi’nde<br />
yaptıkları sunumlar ile ilgili de şu<br />
bilgileri paylaştı:<br />
“Türk Toraks Derneği üyelerinden<br />
oluşan bir ekibin gerçekleştirdiği<br />
ve ekipten yine üyemiz Prof. Dr.<br />
Peri Arbak tarafından sunulan<br />
‘Kebap Restoranı çalışanları:<br />
Zararlı bir iş mi?’ ve Dr. Öğretim<br />
Üyesi Dilek Çakmakçı Karadoğan<br />
ve ekibi tarafından yapılan ‘Geri<br />
ödeme sistemi sigarayı bırakmaya<br />
yardımcı mı? Türk deneyimi’<br />
başlıklı araştırmaların kongre<br />
bilimsel komitesi tarafından Fransız<br />
basınında halk ile paylaşılmak üzere<br />
seçilmesi bizleri gururlandırdı.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
99<br />
Kurulduğu ilk günden beri her<br />
kongreye ses getiren araştırmalarla<br />
katılan Türk Toraks Derneği Kadın<br />
ve Akciğer Sağlığı Görev Grubumuz<br />
ise, işyerinde cinsiyetçi yaklaşımı<br />
ve gebelik sırasında ebeveynlerin<br />
elektronik sigara kullanımını<br />
araştırdıkları iki poster ile uluslararası<br />
kongreye katkıda bulundular. Ayrıca<br />
European Lung Foundation (ELF)’un<br />
organize ettiği ‘Kot kumlamacılığı<br />
ve Silikozis’ başlıklı oturumda Türk<br />
Toraks Derneği Bilimsel Komite<br />
Başkanı Prof. Dr. Metin Akgün ile<br />
birlikte Aldulhalim Demir, hekim-hasta<br />
perspektifini aktarırken zihinlerden<br />
silinmeyecek bir sunum yaptılar.<br />
KOAH’ın küresel boyutu ile ele alındığı<br />
‘COPD Global’ toplantısına ülkemizden<br />
katılımı, Akciğer Hastaları Dayanışma<br />
Derneği (AHDADER) temsilcisi Sayın<br />
İlkay B. Nargaz gerçekleştirdi.<br />
Bu iki etkinlik, ilk defa ülkemizin<br />
uluslararası bir kongrede hastalar ve<br />
doktorlar birlikte yer alması açısından<br />
önemliydi.” dedi.<br />
Prof. Dr. Hasan Bayram, kongrenin<br />
ikinci gününde, Türk Toraks Derneği<br />
adına yaptığı sunumda Türkiye’deki<br />
hava kirliliği ve küresel iklim<br />
değişikliğine bağlı sorunlar ve bunların<br />
insan sağlığına olan etkilerinden söz<br />
ettiğini belirtti. Prof. Dr. Bayram,<br />
ülkemizdeki hava kirliği rakamlarının<br />
Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği<br />
standartların çok üstünde seyrettiğini,<br />
bunun çok önemli bir sorun<br />
oluşturduğunu ve hava kirliliğine bağlı<br />
olarak yılda<br />
yaklaşık 34 bin<br />
kişinin erkenden<br />
hayatını<br />
kaybettiğini<br />
vurguladı. Prof.<br />
Dr. Bayram,<br />
“Küresel iklim<br />
değişikliğine<br />
bağlı olarak<br />
ülkemizde<br />
mevsimler daha<br />
sıcak ve kurak<br />
geçmekte,<br />
buna bağlı<br />
olarak orman<br />
yangınları ve çölleşme sorunları<br />
yaşanmaktadır. Aşırı hava olayları<br />
sonucu ani bastıran, sel ve taşkınlar<br />
meydana gelmekte, bunun da gerek<br />
çevre, gerekse de insan sağlığı<br />
üzerinde doğrudan ve dolaylı tehditler<br />
oluşturmaktadır.” dedi.<br />
“Tütün endüstrisinin hedefi gençler”<br />
Kongrenin üçüncü gününde, Türk<br />
Toraks Derneği Çocuk Göğüs<br />
Hastalıkları Çalışma Grubu üyesi Prof.<br />
Dr. Elif Dağlı yaptığı konuşmasında,<br />
ısıtılmış tütün ve elektronik sigara<br />
gibi tütün ürünlerinin yaygınlaşmaya<br />
başladığını, tütün endüstrisinin bu<br />
ürünlerin yaygınlaşması için özellikle<br />
gençleri hedef aldığını ve burada<br />
çok ciddi bir tehlike olduğuna vurgu<br />
yaptı. Prof. Dr. Dağlı, başta devletlerin<br />
ve kamu<br />
otoritelerinin,<br />
sağlık<br />
kurumlarının bu<br />
konuda duyarlı<br />
olmalarına<br />
çağrı yaptığı<br />
konuşması<br />
sonrasında<br />
salondaki<br />
katılımcılar<br />
tarafından<br />
dakikalarca<br />
alkışlandı.<br />
“Kongreye üyelerimizin büyük ve<br />
önemli katkıları oldu”<br />
Prof. Dr. Hasan Bayram, kongre<br />
süresince ilgili alanlarda uzun yıllardır<br />
çalışmaları ile tanınan birçok dernek<br />
üyesinin, konusunda öncü bazı<br />
uluslararası dernek ve oluşumlar ile<br />
temaslarını sürdürdüklerini belirterek,<br />
“GARD (Global Alliance Against<br />
Chronic Respiratory Diseases) ve<br />
GINA (Global Initiative for Asthma)<br />
bunlardan başlıcalarıdır. Ayrıca<br />
üyelerimiz, hâlihazırda Avrupa<br />
Solunum Derneği Çalışma Gruplarında<br />
görev yapmaktayken yeni dönemde<br />
de seçimleri kazanarak görev almaya<br />
başlayacak olan üyelerimiz oldu.<br />
Avrupa Solunum Derneği ile ortak<br />
üyeliğimizin, ortak yurtdışı araştırma<br />
burs olanaklarımızın ve ortak<br />
araştırma yapma işbirliklerimizin<br />
gelecekte de sürdürülmesi çeşitli<br />
görüşmelerde dile getirildi. Sonuç<br />
olarak, Avrupa Solunum Derneği’nin<br />
bu yılki kongresi de göğüs hastalıkları<br />
ile ilgili birçok halk sağlığı konusunun,<br />
akciğer hastalıkları alanında tanı ve<br />
tedavideki sorunların ve son yıllarda<br />
elde edilen gelişmelerin konuşulduğu<br />
bir kongre oldu. Türk Toraks Derneği<br />
üyeleri de bir yandan araştırmalarını<br />
sunarken ve konuşmalar yaparken<br />
bilimsel anlamda kongreye katkı<br />
sundular, diğer yandan da mesleki<br />
bilgilerini güncellemiş oldular.” dedi.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
100<br />
Avrasya bölgesini kapsayan ve 43 ülke delegasyonunu ağırlayacak HIMSS’18<br />
Eurasia’da ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık Vizyonu’ konuşulacak.<br />
HIMSS’18 Eurasia sağlık bilişimi alanında<br />
uluslararası bir marka<br />
Türkiye’nin HIMSS EMRAM<br />
derecelendirmelerinde 1 adet seviye<br />
7 ve 164 seviye 6 validasyonu<br />
ile Avrupa ülkelerini geride<br />
bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık<br />
Bakanı Dr. Fahrettin Koca,<br />
hastanelerin aynı kararlılık ve<br />
hızla dijitalleştirilmesine devam<br />
edileceğini belirtti.<br />
Türkiye’nin en büyük sağlık bilişim etkinliği<br />
olan HIMSS’18 Eurasia, Türkiye’yle birlikte<br />
bölge coğrafyadaki Avrupa, Asya, Afrika ve<br />
Balkanları hedefleyen yeni vizyonu ile uluslararası<br />
toplantılara ev sahipliği yapacak. Sağlık Bakanlığı,<br />
Medipol Üniversitesi ve HIMSS Avrupa işbirliği<br />
ile gerçekleşen HIMSS’18 Eurasia Sağlık Bilişimi<br />
Fuarı ve EMRAM Eğitim Konferansı, 25-27 <strong>Ekim</strong><br />
<strong>2018</strong> tarihleri arasında, İstanbul Pullman<br />
Hotel’de sağlık dünyasını bir araya getirecek.<br />
Etkinliğin 25 <strong>Ekim</strong>’de T.C. Sağlık Bakanı Dr.<br />
Fahrettin Koca’nın teşrifleri ile gerçekleşecek<br />
açılışında, ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık<br />
Vizyonu’ HIMSS USA III. President & CEO’su<br />
Harold “Hal” Wolf ve T.C. Sağlık Bakanlığı<br />
Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin<br />
değerlendirmeleri ile gündeme yansıyacak.<br />
“Türkiye Başarısı ve Tecrübesi ile Bölge<br />
Ülkelere Öncülük Edecek”Türkiye’nin<br />
bu yıl itibari ile HIMSS EMRAM<br />
derecelendirmelerinde 1 adet seviye 7<br />
ve 164 seviye 6 validasyonu olan kamu<br />
hastanesi ile tüm Avrupa ülkelerini geride<br />
bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık Bakanı<br />
Dr. Fahrettin Koca, “Sağlık Bakanlığı’nın<br />
hastaya daha iyi ve kaliteli hizmet sunan ve<br />
sağlık çalışanlarının işlerini kolaylaştıran<br />
‘kağıtsız hastaneler’ konusundaki<br />
kararlılığı tüm sağlık kuruluşları için<br />
motivasyon kaynağı olmuş;<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
101<br />
bugün Türkiye, sağlıkta dijitalleşme<br />
konusunda kat ettiği mesafe ile<br />
birçok Batı ülkeleri arasından<br />
sıyrılarak Avrupa lideri olmayı<br />
başarmıştır” dedi. Sağlık Bakanı Dr.<br />
Koca, Türkiye’nin aynı kararlılık ve<br />
hızla hastanelerini dijitalleştirmeye<br />
devam edeceğini söyledi.<br />
Avrasya Sağlık Bilişimi İşbirliği<br />
Toplantısı düzenlenecek<br />
HIMSS’18 Eurasia çerçevesinde 25<br />
<strong>Ekim</strong>’de ayrıca T.C. Sağlık Bakanlığı<br />
ve DEİK Himayelerinde, 43 Ülke<br />
Delegasyonunun katılımı ile “Avrasya<br />
Sağlık Bilişimi İşbirliği Toplantısı”<br />
düzenlenecek.<br />
Türkiye’nin dijitalleşen 165<br />
hastanesi ödül alacak<br />
HIMSS’18 Eurasia etkinlikleri<br />
çerçevesinde yine 25 <strong>Ekim</strong>’de,<br />
gösterdikleri gelişme ve<br />
başarılarla HIMSS EMRAM<br />
derecelendirmelerinde<br />
seviye 6 ve 7’ye hak<br />
kazanan 165 hastanenin<br />
yöneticilerine ödülleri<br />
verilecek.<br />
Geleceğin sağlık bilişimi<br />
konuşulacak<br />
Çok sayıda uluslararası<br />
konuşmacının katılımı ile<br />
gerçekleşecek HIMSS’18<br />
Eurasia’da gelecekte<br />
sağlık bilişiminin<br />
nasıl şekilleneceği<br />
konuşulacak. Başta İngiltere,<br />
İtalya, Amerika, İsveç, Danimarka<br />
ve Birleşik Arap Emirliklerinden<br />
üst düzey sağlık bilişimi<br />
profesyonellerinin konuşmacı olarak<br />
yer aldığı etkinlikte, 26<br />
<strong>Ekim</strong>, Cuma günü T.C.<br />
Sağlık Bakanlığı ilgili<br />
yöneticileri ve sektör<br />
liderlerinin katılımı<br />
ile ‘Türkiye Sağlık<br />
Bilişimi Üssü Hedefine<br />
Yol Haritası’ başlıklı<br />
TÜSAP Toplantısı<br />
yapılacak.<br />
Küresel markalar<br />
HIMSS’18 Eurasia’da<br />
yerini aldı<br />
Ekspotürk ve Satur<br />
organizasyonu ile<br />
düzenlenen HIMSS’18 Eurasia’da<br />
dünya markaları da yerini aldı.<br />
Ankaref’in ana sponsorluğu ile<br />
yapılan HIMSS’18<br />
Eurasia’da Ankaref,<br />
Turkcell, Sisoft, Ge<br />
Healthcare, Abbott,<br />
Siemens Healthineers,<br />
Akgün Yazılım, Elsevier,<br />
Livewell, Techno Pc,<br />
Consol <strong>Medikal</strong>, Agena<br />
Sağlık, Fujifilm, ZKR,<br />
Synedra, Pusula Yazılım,<br />
Probel, Ordinatrum,<br />
Hitachi, Vademecum,<br />
Gemini, Motto Yazılım,<br />
SRDC, As Mühendislik,<br />
Bilişim Küpü, Preventis,<br />
ZMT Bilgi Sistemleri, Epati Bilişim ve<br />
Network Kurumsal yerini aldı.<br />
HIMSS’18 Eurasia kapsamında<br />
düzenlenecek panel konu ve<br />
konuşmacıları ise şöyle;<br />
Bilgi Teknolojileri Kullanılarak<br />
Kalite Ve Klinik Çıktıların<br />
Geliştirilmesi<br />
Medipol Üniversitesi Rektörü Prof.<br />
Sabahattin Aydın moderatörlüğünde<br />
yapılacak toplantıda, ABD’den<br />
Joint commission International<br />
(JCI) Başkanı ve CEO’su Paula<br />
Wilson, Sağlık Kalitesi için ‘Bilgi<br />
Teknolojisinde Fırsatlar ve Riskler’<br />
konusunda konuşacak. Sağlık<br />
Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />
Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan’ın<br />
Sağlık Kalitesi Standartlarında<br />
Türkiye Deneyimini anlatacağı<br />
panelde, Medipol Üniversitesi<br />
Öğretim Üyesi ve HIMSS Türkiye<br />
Direktörü Dr. İlker Köse ise ‘Daha<br />
Kaliteli Sağlık Hizmet Sunumu İçin<br />
EMRAM’ın (Elektronik <strong>Medikal</strong> Kayıt<br />
Sistemi) Sağladıkları’na değinecek.<br />
Sağlıkta Dönüşüm: Klinik Bakış<br />
Açısıyla Hastanelerden Evde Bakıma<br />
Kronik hastalık yönetimi, evde sağlık<br />
hizmetleri kapsamında ele alınacak<br />
toplantının moderatörlüğünü T.C.<br />
Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı<br />
Dr. Şuayip Birinci yapacak. HIMSS<br />
Analitik Avrupa ve Latin Amerika,<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
102<br />
Birleşik Krallık Bölge Direktörü John<br />
Rayner’in Healthcare Information<br />
and Management Systems Society<br />
(HIMSS) ve Continuity of Care<br />
Maturity Model (CCMM) çerçevesinde<br />
‘Teknoloji ile Sürekli Bakım’<br />
konusunda konuşacağı toplantıda<br />
İsveç Stockholm Kent Konseyi<br />
E-Sağlık ve İnovasyon Komisyonu<br />
Üyesi Daniel Forslund, İngiltere<br />
Kamu Sağlığı Kıdemli Danışmanı<br />
ve HIMSS Klinik Hizmetler Başkanı<br />
Charles Alessi ve Türkiye’den Sağlık<br />
Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel<br />
Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Daire<br />
Başkanı Uzm. Dr. Pınar Koçatakan<br />
konuşmacı olarak yer alacak.<br />
‘Veri’nin Yapılandırması: ‘Bilgi’den<br />
Klinik ve Mali Bilgeliğe<br />
T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi<br />
Sistemleri Genel Müdürü Dr. M.<br />
Mahir Ülgü’nün moderatörlüğünde<br />
yapılacak toplantıda, Medipol<br />
Üniversitesi Öğretim Üyesi ve HIMSS<br />
Türkiye Direktörü Dr. İlker Köse,<br />
‘Veriden Hikmete Genel Bakış Açısı’<br />
konusunda konuşacak. T.C.Sağlık<br />
Bakanlığı’ndan Sağlık Bilgi Sistemleri<br />
Genel Müdür Yardımcısı Şahin Aydın<br />
ile TİTCK Başkan Yardımcısı Eray<br />
Kaplan’ın da konuşmacı olarak yer<br />
alacağı toplantıda, Norveç E-Sağlık<br />
Araştırma Merkezi Sağlık Analitik<br />
Verileri Bölüm Müdürü Anne Torill<br />
Nordsletta ve İngiltere NHS Dijital<br />
Veri Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr.<br />
Daniel Ray birer konuşma yapacak.<br />
Hasta Odağında Sağlık Hizmet<br />
Sunumundan Hasta’nın Yönetiminde<br />
Sağlık Hizmet Sunumu<br />
Sağlık Bakanlığı KHK Genel<br />
Müdürü Prof. Dr. Murat Alper’in<br />
moderatörlüğünde yapılacak<br />
toplantıda, ABD UC SanDiego<br />
Health Başhekim Yardımcısı ve<br />
Sağlık Bilgi Sistemleri Müdürü<br />
Christopher Longhurst, Yozgat Şehir<br />
Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aziz<br />
Ahmet Sürel, Birleşik Krallık Yerel<br />
Yönetimler Birliği Yetişkin Sosyal<br />
Bakım Mükemmeliyet Merkezi Eski<br />
Başkanı Sarah Mitchell, İzmir Tire<br />
Devlet Hastanesi HIMSS 7 Program<br />
Yöneticisi Gürhan Zincircioğlu,<br />
Birleşik Arap Emirlikleri Dubai Sağlık<br />
Otoritesi Sağlık Veri ve Bilgi Analiz<br />
Departmanı E-Sağlık Bölüm Başkanı<br />
Osama Elhassan konuşmacı olarak<br />
yer alacak.<br />
Nasıl Seviye 7 olunur?<br />
‘EMRAM Seviye 7 Alma Sürecinde<br />
Yol Haritası ve Başarı Hikâyeleri’nin<br />
gündeme taşınacağı toplantının<br />
moderatörlüğünü Sudan Türkiye<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Yöneticisi Dr. İsmail Yılmaz yapacak.<br />
HIMSS EMRAM 7 belgesi alan Tire<br />
Devlet Hastanesi’nin yöneticilerinin<br />
deneyimlerini paylaşacağı toplantıda,<br />
‘Dijital Hastane Süreci, Nereden<br />
Başlasak?’ başlığında Başhekim Op.<br />
Dr. Fatih Hayali,‘Dijital Hastanede<br />
Tıbbi Malzeme Yönetim Sistemi’<br />
başlığında Başhekim Yardımcısı Uzm.<br />
Dr. Elife Özkan, ‘Hekim Klinik Karar<br />
Destek Uygulamaları’ başlığında<br />
Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Özgür<br />
Bolat, ‘Hemşire Klinik Karar Destek<br />
ve Hemşirelik Bakım Hizmetleri’<br />
başlığında Sağlık Hizmetleri Müdürü<br />
Hemş. Fatoş Yürürdurmaz ve<br />
‘Kapalı Döngü İlaç Yönetim Sistemi’<br />
başlığında Ecz. Zehra Eraltuğ birer<br />
konuşma yapacak.<br />
Sağlıkta nesnelerin interneti<br />
T.C. Sağlık Bakanlığı Tıbbi İlaç<br />
ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)<br />
Başkanı Dr. Hakkı Gürsoz’ün<br />
moderatörlüğünü yapacağı toplantıda<br />
İtalya’dan Istituto Clinico Humanitas<br />
Hastanesi Bilgi Sistemleri Müdürü<br />
Elena Sini, Almanya’dan T-Systems<br />
International Nesnelerin İnterneti<br />
Dijital Bölümü Başkan Yardımcısı<br />
Lucas Josten, Fransa’dan Innovasyon<br />
ve Sağlık Bütünleşik Nesnelerin<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
103<br />
İnterneti Bölüm<br />
Müdürü Laurent<br />
Bouskela konuşmacı<br />
olarak yer alacak.<br />
Türkiye’den de Sağlık<br />
Bakanlığı TİTCK<br />
Başkan Yardımcısı<br />
Recep Uslu ve Medipol<br />
Üniversitesi’nden<br />
Dr. Tunçer Baykaş birer konuşma<br />
yapacak.<br />
Sağlıkta Yapay Zekâ’nın geniş çaplı<br />
kullanımına hazır mıyız?<br />
Elektronik sağlık kayıtlarına dayalı<br />
üst düzey klinik bilgi sistemleri<br />
kapsamında ele alınacak toplantının<br />
moderatörlüğünü T.C. Sağlık<br />
Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />
Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan<br />
yapacak. Konuşmacılar arasında<br />
İngiltere’den NHS Dijital Sağlık ve<br />
Yapak Zekâ Klinik Lideri Indra Joshi,<br />
ABD’den FIMSS, FHFMA Başkanı<br />
Sam King, İspanya’dan Pol Perez ve<br />
Türkiye’den Sağlık Bakanı Danışmanı<br />
Dr. Sinan Korukluoğlu yer alacak.<br />
Açık İnovasyon: Sağlıkta Start-Up<br />
Vakti<br />
T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital<br />
Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha<br />
Koç’un* moderatörlüğünü yaptığı<br />
toplantıda Boğaziçi Üniversitesi<br />
Inovita T& ISEK Koordinatörü<br />
Prof. Dr. Cengizhan Öztürk, Sağlık<br />
Bakanlığı TİTCK Başkan Yardımcısı<br />
İsmail Mert Vural, Sanayi ve<br />
Teknoloji Bakanlığı’ndan<br />
Hande Ünal ve T.C.<br />
Cumhurbaşkanlığı<br />
Uzmanı Ali Taylan<br />
Öztaylan konuşmacı<br />
olarak yer alacak.<br />
Siber Güvenlik ve Kişisel<br />
Verilerin Korunması<br />
Değer Bazlı Veri Güvenliği<br />
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan<br />
Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın<br />
moderatörlüğünde yapılacak<br />
toplantıda Sağlık Bakanlığı Sağlık<br />
Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü,<br />
Dünya Bankası Danışmanı Av. Ahmet<br />
Esad Berktaş, STM Siber Güvenlik<br />
Ürün Servis Geliştirme Yöneticisi<br />
Özkan Boztaş ile Havelsan ve<br />
TÜRKSAT’tan uzmanlar konuşmacı<br />
olarak yer alacak.<br />
(*) Teyit beklenmektedir.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
104<br />
PSA testini erken yaşta yaptırmak önem taşıyor!<br />
Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Gazi<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim<br />
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />
prostat kanseri konusunda erken tanıya<br />
yönelik araştırmaların önemine yönelik<br />
açıklamalarda bulundu. Klinik yaklaşımların,<br />
risk grubundaki erkeklerde ve Türkiye için<br />
özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü<br />
bulunanların 40 yaşında ürologlar tarafından<br />
prostat muayenesi ve PSA testi yaptırmasını<br />
ve de risk grubunda olmayan popülasyonda<br />
bu kontrollerin 50 yaşında başlamasının<br />
gerektiğinin altını çizdi.<br />
Prof. Dr. Sinan Sözen<br />
12 erkekten birinde görülüyor<br />
“Üroonkoloji Derneği Başkanı ve<br />
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />
Prof. Dr. Sinan Sözen “15 Eylül<br />
Dünya Prostat Günü” dolayısıyla<br />
açıklamalarda bulundu: Prostat<br />
kanserinin, erkek popülasyonunda en<br />
sık görülen kanser türlerinden biri<br />
olduğuna dikkat çekerek şöyle devam<br />
etti:”<br />
“Kanser günümüz dünyasında insan<br />
hayatını tehdit eden hastalıkların<br />
başında gelmektedir. Dünya Sağlık<br />
Örgütünün (DSÖ-<strong>2018</strong>) paylaştığı<br />
verilere göre 2015 yılında küresel<br />
çapta 8.8 milyon kişinin ölüm nedeni<br />
kanserdi. 2012 istatistiklerine göre<br />
yılda 14 milyon yeni kanser vakası<br />
tespit edilirken, 8 milyon insan<br />
kansere bağlı nedenlerle ölmektedir.<br />
Maalesef bu rakamların 2030 yılına<br />
gelindiğinde %30 oranında artacağı<br />
belirtilmektedir. DSÖ’nün 2014’de<br />
paylaştığı rapora göre, Türkiye’de<br />
erkeklerde kansere bağlı ölümlerin<br />
sayısı 58 bin 400, kadınlarda ise<br />
32 bin 500’dür. Türkiye İstatistik<br />
Kurumu Mayıs 2017 verilerine göre<br />
ise, Türkiye’de her 5 ölümden biri<br />
kanser nedeniyle olmaktadır. Prostat<br />
kanseri erkek popülasyonunda<br />
en sık görülen kanser türlerinden<br />
biridir. 2012 istatistiklerine göre<br />
dünya genelinde 1.1 milyon prostat<br />
kanserli olgu saptanırken, prostat<br />
kanserine bağlı ölüm 307.481 kişide<br />
görülmüştür. Bu sonuçlar prostat<br />
kanserini akciğer kanserinden sonra<br />
kansere bağlı ölümlerde ikinci sıraya<br />
taşımıştır. Prostat kanseri insidans<br />
ve prevalansı bölgelere göre farklılar<br />
gösterirken en yüksek görülme<br />
oranı Kuzey Amerika’da en düşük<br />
görülme oranı ise Güney Asya’dadır.<br />
Ülkemiz açısından istatistiki veriler<br />
net olmamakla beraber, Üroonkoloji<br />
Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre<br />
erkek popülasyonumuzda prostat<br />
kanseri solid organ tümörü olarak en<br />
sık karşılaşılan tümördür. Son bilgiler<br />
ülkemizde de 12 erkekten birinin<br />
prostat kanseri olduğu yönündedir.”<br />
Prostat Kanseri tanısında “MR<br />
dönemi”<br />
Son yıllara kadar prostat kanseri<br />
şüphesi olan hastalara tanı koymak<br />
amacıyla ultrason eşliğinde<br />
sistematik biyopsi yapıldığına değinen<br />
Sözen, şunları söyledi:<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
105<br />
MR Füzyon Biyopsi görseller:<br />
“Bu yöntemin dezavantajı,<br />
görüntülenemeyen bir kanser<br />
randomize alınan biyopsiler ile<br />
tanınmaya çalışılıyordu. Düşük<br />
doğruluk oranlarına sahip olan<br />
bu yöntem aynı zamanda gereksiz<br />
(klinik önemi olmayan-hastaya bir<br />
zarar vermeyecek) prostat kanseri<br />
tanısı koymamıza da sebep oluyordu.<br />
Günümüzde prostat kanserinden<br />
şüphelendiğimiz hastalara rutin<br />
testlerimiz yanında Multiparametrik<br />
Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel<br />
prostat MR’ında prostat bezinde<br />
kanser için şüpheli bir alan olup<br />
olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa,<br />
kanser şüphesi saptanan bölümler<br />
işaretlenip daha sonra özel bir yazılım<br />
sayesinde ultrasona yerleştiriliyor.<br />
Robotik Cerrahi görsel:<br />
Biyopsi yaparken MR ve<br />
ultrason görüntülerinin<br />
birleşmiş halini görüp<br />
doğru noktadan,<br />
doğru hedeften biyopsi<br />
yapılabiliyor. Bu<br />
yöntemin adı Prostat MR<br />
Füzyon Biyopsisi. Yeni<br />
yöntemin sağladığı iki<br />
avantaj var; gereksiz tanı<br />
oranını düşürüyor, klinik<br />
önemsiz hastalık tanı<br />
oranı azalıyor ve yüzde<br />
90’lara varan oranlarda<br />
yüksek dereceli,<br />
hayatı tehdit eden<br />
prostat kanseri teşhisi<br />
koymamıza sağlıyor.”<br />
Sözen, prostat<br />
kanserinin tedavisinin<br />
hastalığın evresine<br />
göre değişiklikler<br />
gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı<br />
hastalıkta son 10 yıldaki en önemli<br />
değişiklerden biri olan ve düşük risk<br />
grubundaki hastalara yapılan-önerilen<br />
“aktif izlem” tedavi protokolüyle<br />
hastaya zarar verme riski düşük olan<br />
hastalığın tedavisinde görülecek olası<br />
komplikasyonlardan sakınmanın<br />
amaçlandığını belirtti.Prostat kanseri<br />
tedavisinde klasik yaklaşımlar<br />
dışında izlem protokollerinin önemli<br />
bir yer tutmaya başladığını anlatan<br />
Sözen, şunları kaydetti:<br />
“Lokalize hastalıkta dünya genelinde<br />
en çok başvurulan tedavi yöntemi<br />
cerrahidir. Radikal prostatektomi<br />
ameliyatı sadece ABD’de yılda 80 bin<br />
vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi<br />
teknikle ilgili olarak son yıllardaki<br />
en önemli gelişme bu<br />
cerrahi yönteminin robot<br />
yardımıyla laparoskopik<br />
olarak yapılmasıdır.<br />
ABD’de bu yöntem<br />
lokalize hastalığın<br />
cerrahi tedavisinde<br />
yüzde 90’lar oranında<br />
uygulanmaktadır.<br />
Ülkemizde de robotik<br />
cerrahi çeşitli<br />
merkezlerde prostat<br />
kanserinin tedavisinde aktif olarak<br />
kullanılmaktadır.”<br />
Prostat Kanserinde çığır açan gelişme<br />
Prostat kanserinin, erkeklik hormonu<br />
denilen Testosteron bağımlı bir kanser<br />
olduğunu söyleyen Sözen, “Prostat<br />
kanseri testosteronla beslenen,<br />
büyüyen ve ilerleme gösteren ve<br />
onun yokluğunda gerileyen, büyümesi<br />
yavaşlayan bir kanserdir. Huggins 1941<br />
yılında Cancer Research dergisinde<br />
metastatik hastalıkta testosteronun<br />
ortadan kaldırılması ile hastalığın<br />
gerileme gösterdiğini bulmasından<br />
itibaren, ‘Yaygın-Sistemik-Metastatik<br />
Hastalıkta’ Androjen Deprivasyon<br />
Tedavisi (Antiandrojen tedavikastrasyon<br />
tedavisi) standart tedavi<br />
haline gelmiştir. Metastatik Prostat<br />
Kanserinin tedavisinde bu yaklaşım son<br />
yıllara kadar bu şekilde devam ederken<br />
2015 yılından itibaren bu evredeki<br />
hastalıkta yeni bir dönem başlamıştır.<br />
Fokal Tedavi görsel:<br />
Yapılan çeşitli çalışmalarda metastatik<br />
hastalıkta androjen deprivasyon<br />
tedavisine kemoterapinin erken<br />
dönemde eklenmesi özellikle yüksek<br />
hacimli metastaik hastalıkta 17 ay<br />
gibi çok önemli bir sağ kalım avantajı<br />
sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuç,<br />
bir çalışmada bir solid organ tümörü<br />
için klasik tedaviye göre bu düzeyde<br />
gösterilmiş olan en önemli sağ kalım<br />
farkıdır. Bu evredeki hastaların<br />
tedavisinde bence bir çığır açan bu<br />
tedavi yaklaşımı, prostat kanserinin<br />
tedavisindeki en önemli gelişmelerden<br />
biridir.” diye belirtti.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
106<br />
Fokal tedaviler umut vadediyor<br />
Lokalize prostat kanserinde standart<br />
tedavi olan cerrahi tedavinin idrar<br />
kaçırma ve erektil disfonksiyon ile<br />
ilgili yan etkilerinden korunmak<br />
amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları<br />
yapıldığını belirten Sözen, İlk 5 yıllık<br />
sonuçlarda %70-93 arasında onkolojik<br />
başarı bildirildiğini belirterek,<br />
“Prostat kanserinin lokal tedavisinde<br />
gelecekte, tüm organı tedavi etmek<br />
yerine görüntülemeye dayalı hedefe<br />
yönelik Fokal Tedaviler ön plana<br />
çıkmaya başlayacaktır. Görüntüleme<br />
metotlarındaki gelişmeler, 3<br />
Boyutlu hedefe yönelik yapılan<br />
Füzyon Biyopsileri, Enerji<br />
kaynakları vasıtasıyla yapılan<br />
iyi tanımlanmış tümör<br />
alanının Fokal (odaklanmış)<br />
tedaviler Ürologların prostat<br />
kanserinin tedavisinde<br />
öncelikli çalışma alanı<br />
olacaktır.” dedi.<br />
hastalık olduğuna, üroonkologlar,<br />
medikal onkologlar, radyasyon<br />
onkologları, nükleer tıp uzmanları,<br />
radyologlar, pataloglar, moleküler<br />
genetikçilerin bu takımın içinde yer<br />
aldığına işaret etti.<br />
Kurulduğu 1999 yılından itibaren<br />
Ülkemizde prostat kanserinin<br />
toplum bazında farkındalığının<br />
arttırılmasından başlayarak,<br />
bu konuların bilimsel alanlarda<br />
tartışılmasının sağlanması ve<br />
bilimsel çalışmaların teşvik edilip<br />
desteklenmesinin Üroonkoloji<br />
Derneği’nin asli görevi olduğunu<br />
söyleyen Sözen, “Derneğimiz<br />
kuruluşundan itibaren bu alandaki<br />
görevini eksiksiz yerine getirmeye<br />
çalışmakta, iki yılda bir Üroonkoloji<br />
Kongrelerini düzenlenmektedir. Yine<br />
2017 yılında Türkiye’de bir ilk olan<br />
ASCO (American Society of Clinical<br />
Oncology)-Üroonkoloji Derneği<br />
işbirliği ile GenitoÜriner Kanserler<br />
toplantısı düzenlenmeye başlanmıştır.<br />
Bütün bu toplantılardaki amaç, bu<br />
multidisipliner takımın aynı amaç<br />
etrafında birleşmesini sağlama ve<br />
güncel bilimi hastalarımızın yararına<br />
kullanma becerimizi arttırma<br />
çabasıdır.” dedi.<br />
Multidisipliner yaklaşımla<br />
tedavi edilmesi gereken bir<br />
hastalık<br />
Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />
prostat kanserinin, diğer<br />
birçok kanser türü gibi<br />
multidisipliner yaklaşımla<br />
tedavi edilmesi gereken bir<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
108<br />
Events<br />
Kaliteli ve sürdürülebilir bir<br />
sağlık hizmeti için hedef; kaynak<br />
yönetiminde Türkiye modeli<br />
ortaya koymak!<br />
Target for quality and sustainable<br />
health care; Revealing a unique<br />
Turkish model in resource<br />
management.<br />
IV. Tıbbi Tedarik<br />
Zinciri Yönetimi<br />
Kongresi yaklaşıyor<br />
Tıbbi tedarik zincirinde etkin ve<br />
sürdürülebilir kaynak yönetimi için<br />
sağlık yöneticileri ile ürün ve hizmet<br />
sunucuları 6-8 Aralık <strong>2018</strong> tarihinde<br />
Antalya’da dördüncü kez bir araya<br />
gelecek. Sağlıkta satın alma, finans,<br />
bilgi işlem yöneticilerinin yanı sıra kamu,<br />
üniversite ve özel hastanelerin üst<br />
düzey yöneticilerini de ağırlayacak olan<br />
Uluslararası Katılımlı IV. Tıbbi Tedarik<br />
Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarı, verimli<br />
ve etkin bir tedarik zinciri yönetimi<br />
ile kaliteli ve sürdürülebilir sağlık<br />
hizmeti hedefine ulaşmada anahtar rol<br />
oynayacak.<br />
4th Medical Supply<br />
Chain Management<br />
Congress is coming<br />
closer…<br />
In order to ensure effective and<br />
sustainable resource management in the<br />
medical supply chain, health managers<br />
and product and service providers will<br />
meet for the fourth time in December<br />
6-8, <strong>2018</strong> in Antalya. Purchasing, finance<br />
and IT managers of the health sector<br />
will be attending to the congress. In<br />
addition, senior executives of public,<br />
university and private hospitals will also<br />
have the opportunity to participate to the<br />
4th Medical Supply Chain Management<br />
Congress and Fair as well. The Congress<br />
will play a key role in achieving the goal<br />
of quality and sustainable health care<br />
through effective and efficient supply<br />
chain management…<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
Events<br />
109<br />
Tıbbi tedarik zincirinin tüm paydaşlarını<br />
aynı çatı altında buluşturan Uluslararası<br />
katılımlı IV. Tıbbi Tedarik Zinciri<br />
Yönetimi Kongresi ve Fuarı, 6-8 Aralık <strong>2018</strong><br />
tarihleri arasında, Antalya Susesi Luxury<br />
Resort Belek’te gerçekleşecek. Kamu,<br />
özel sektör, üniversite hastanelerinin<br />
yetkililerinin yanı sıra ilaç ve medikal sektör<br />
üretici firmalarını ağırlayacak olan IV. Tıbbi<br />
Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarında<br />
sürdürülebilir sağlık hizmeti ve kaynakların<br />
verimli kullanılması amacı ile uluslararası<br />
standartlarda tedarik zinciri ve stok yönetimi<br />
konusu masaya yatırılacak.<br />
T.C. Sağlık Bakanlığı ile Sağlık Bilimleri<br />
Üniversitesi öncülüğünde, Tıbbi cihaz üretici<br />
ve tedarikçi sektör STK kuruluşlarının<br />
işbirliği ve katılım ile gerçekleşecek IV.<br />
Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresinde<br />
geleceğin tedarik zinciri yönetimi<br />
konuşulacak.<br />
The 4th Medical Supply Chain Management<br />
Congress and Fair with international<br />
participation which will bring together all the<br />
stakeholders of the medical supply chain under<br />
the same roof is going to be held between the<br />
dates of November 6-8, <strong>2018</strong> at Susesi Luxury<br />
Resort Hotel in Belek, Antalya. At the 4th Medical<br />
Supply Chain Management Congress and Fair,<br />
which will host the public and private sector,<br />
university hospitals as well as pharmaceutical<br />
and medical sector manufacturers, the issue<br />
of supply chain and stock management in<br />
international standards will be discussed with<br />
the aim of using sustainable health services and<br />
resources efficiently.<br />
In the 4th Medical Supply Chain Management<br />
Congress, which will be realized with the<br />
leadership of the TR Ministry of Health and the<br />
Health Sciences University, with the cooperation<br />
and participation of the medical device<br />
manufacturers and supplier sector NGOs, the<br />
supply chain management of the future will be<br />
discussed at all.<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>
110<br />
Events<br />
Ar-Ge ve üretim kapasitesinin geliştirilmesi,<br />
etkin ve sürdürülebilir kaynak yönetimi ve<br />
tıbbi tedarik zinciri yönetim modellerinin<br />
gündeme alınacağı kongreyle ilgili olarak<br />
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof.<br />
Dr. Cevdet Erdöl ,<br />
“Tedarik zinciri ve stok yönetiminde zaman,<br />
mekân ve mali kaynakların doğru ve verimli<br />
kullanılması en önemli konudur. Ülkemizde<br />
bu konuda ilerleme kaydeden kurumların<br />
bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak,<br />
yeni teknolojiler ve başarılı uygulamaların<br />
sağlık yöneticileri ile paylaşılması, sektöre<br />
ürün ve hizmet sunan firmalarla sağlık<br />
yöneticilerini aynı platformda buluşturmak<br />
bu kongrenin öncelikli amacını oluşturuyor”<br />
şeklinde konuştu. Kongre ve fuarın yanı<br />
sıra çalıştaylar, paneller ve eğitimlerle<br />
de yoğun bir program içeren etkinlik;<br />
satın alma, lojistik, stok takibi, kayıt,<br />
denetim, finansman ve bilişim alanlarında<br />
eğitim ve bilgi paylaşımının yanı sıra;<br />
sağlık sektöründe yeni ürün, hizmet ve<br />
teknolojilerin sergilendiği, tedarikçilerle<br />
kullanıcıların bir araya geldiği bir platform<br />
olacak.<br />
Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bilimleri<br />
Üniversitesi ile Sağlık Endüstrisi Platformu<br />
kuruluşların işbirliğiyle Ekspotürk<br />
tarafından organize edilen kongrenin içeriği<br />
ise şöyle:<br />
• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminde Güncel<br />
Konular<br />
• Sağlık Market Uygulamaları<br />
• Tıbbi Tedarikte Etkin Finans Yönetimi<br />
• Tedarik Yönetiminde Değer Bazlı Ödeme<br />
• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminin<br />
Kolaylaştırılması<br />
• SGK ve Geri Ödeme İlişkileri<br />
• Yerelleşme Politikaları, Ar-Ge ve Mevzuat<br />
• Özel Sağlık Sektöründe Tedarik<br />
Uygulamaları<br />
• TİTCK, DMO, KİK, Bilim Sanayi Bakanlığı,<br />
SBÜ, Sektör<br />
• Akademik Bildiri Sunumları<br />
• Kamu Hastaneleri - Kurslar<br />
• Deneyim Paylaşımları<br />
R & D and production capacity development,<br />
effective and sustainable resource management<br />
and medical supply chain management models<br />
to be put on the agenda related to the Congress,<br />
University of Health Sciences Rector Prof Dr.<br />
Cevdet Erdöl said “Correct and efficient use of<br />
time, space and financial resources in supply<br />
chain and stock management is the most<br />
important issue. The aim of this congress is to<br />
make use of the knowledge and experience of<br />
the institutions which make progress in this<br />
field, to share new technologies and successful<br />
applications with health managers, to bring<br />
together the companies that provide products<br />
and services to the sector and the health<br />
managers on the same platform.” He said.<br />
An intensive program with workshops,<br />
panels and trainings; In addition to training<br />
and information sharing in the areas of<br />
procurement, logistics, stock follow-up,<br />
registration, auditing, financing and IT; It will<br />
be a platform where new products, services<br />
and technologies are displayed in the health<br />
sector, where suppliers and users come<br />
together.<br />
The content of the congress organized by<br />
Ekspotürk in cooperation with the Ministry of<br />
Health and the University of Health Sciences<br />
and the Health Industry Platform is as follows:<br />
• Current Issues on Medical Supply Chain<br />
Management<br />
• Health Market Applications<br />
• Effective Financial Management in Medical<br />
Supply<br />
• Value Based Payment in Supply Management<br />
• Facilitating Medical Supply Chain<br />
Management<br />
• SSI and Repayment Relations<br />
• Localization Policies, R & D and Legislation<br />
• Procurement Practices in Private Health<br />
Sector<br />
• TİTCK, DMO, KİK, Ministry of Science and<br />
Industry, SBÜ, Sector<br />
• Academic Abstract Presentations<br />
• Public Hospitals - Courses<br />
• Case Studies<br />
<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>