26.10.2018 Views

Medikal Teknik Ekim 2018

Medikal Teknik Ekim 2018

Medikal Teknik Ekim 2018

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TURKISH/ENGLISH<br />

Ek im - October <strong>2018</strong> - I nternational Medical Magazine / w w w.medik altek nik .com.tr


İMTİYAZ SAHİBİ<br />

İstmag Magazin Gazetecilik İç ve<br />

Diş Tic. Ltd. Şti. adına<br />

H. FERRUH IŞIK<br />

GENEL MÜDÜR<br />

MEHMET SÖZTUTAN<br />

mehmet.soztutan@img.com.tr<br />

YAYIN EDİTÖRÜ<br />

Yüksel Ekinci<br />

yuksel.ekinci@img.com.tr<br />

Ali Erdem<br />

ali.erdem@img.com.tr<br />

Prof. Dr. İsmail KAYA<br />

ismail.kaya@gmail.com<br />

Doç. Dr. Mehmet Ali ÖZBUDUN<br />

ozbudun@gmail.com<br />

REKLAM KOORDİNATÖRÜ<br />

RECEP ARSLANTAŞ<br />

recep.arslantas@img.com.tr<br />

SORUMLU MÜDÜR<br />

CÜNEYT AKTÜRK<br />

cuneyt.akturk@img.com.tr<br />

GRAFİK & BASKI<br />

SORUMLUSU<br />

TAYFUN AYDIN<br />

tayfun.aydin@img.com.tr<br />

GRAFİK TASARIM<br />

MİNE ALGÜL<br />

mine.algul@img.com.tr<br />

FOREIGN RELATIONS<br />

İSMAİL ÇAKIR<br />

ismail.cakir@img.com.tr<br />

FİNANS MÜDÜRÜ<br />

MUSTAFA AKTAŞ<br />

muhasebe@img.com.tr<br />

MUHASEBE MÜDÜRÜ<br />

Zekai Turasan<br />

zturasan@img.com.tr<br />

ABONE<br />

NURTEN DEMİR<br />

nurten.demir@img.com.tr<br />

BURSA BÖLGE<br />

ÖMER FARUK GÖRÜN<br />

fgorun@ihlas.net.tr<br />

Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA<br />

Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481<br />

Printing<br />

CTP • BASKI<br />

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.<br />

Merkez Mah. 29 <strong>Ekim</strong> Cad.<br />

İhlas Plaza<br />

No: 11 A/41<br />

Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL<br />

+212 454 30 00<br />

ADRES<br />

Evren Mah. Bahar Cad.<br />

Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4<br />

Güneşli - Bağcılar - İstanbul<br />

Tel.:+90.212 604 50 50<br />

Faks:+90.212 604 50 51<br />

www.medikalteknik.com.tr<br />

e-mail: info@medikalteknik.com.tr<br />

İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinde<br />

yer alan makalelerdeki fikirler<br />

yazarlarına aittir.<br />

Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam<br />

verene aittir. İMG - <strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> dergisinin<br />

bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik<br />

İç Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. Yazılar kaynak<br />

gösterilmeden yayınlanamaz.


EDİTÖR<br />

Yüksel EKİNCİ<br />

Flaş Etkinlikler...<br />

Dazzling Events...<br />

Yoğun geçen bir yılın ardından,<br />

dönemi tıbbi fuarların en önde gelen<br />

isimlerinden Medica Duesseldorf ile<br />

kapatıyoruz. Daha sonrasında Ocak 2019’da<br />

43.’sü düzenlenecek olan Uluslararası<br />

Sağlık Fuarı ARAB HEALTH Dubai ile açılışı<br />

yapacağız. Hemen ardından ise Avrasya<br />

Bölgesi’nin ve Türkiye’nin medikal alandaki<br />

en önemli buluşma platformu olan EXPOMED<br />

EURASIA Fuarı ile devam ettiriyor olacağız.<br />

Her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl da sektör<br />

yetkililerimizi en iyi şekilde temsil etmeye<br />

devam edeceğiz. Ülkece ekonomik olarak<br />

her ne kadar çalkantılı bir dönemden geçmiş<br />

olsak da ihracat konusunda büyük ataklar<br />

yaptığımız bir yıl oldu.<br />

Dergimizin bu ayki içeriğinde, <strong>Ekim</strong> ayı<br />

içerisinde bulunan 11 <strong>Ekim</strong> Dünya Görme<br />

Günü münasebetiyle Türk Oftalmoloji<br />

Derneği (TOD), Altı Nokta Körler Vakfı ve<br />

Bayer’in bir araya gelerek gerçekleştirdikleri<br />

sesli kitaplar projesinin ilk etabında 6 ay<br />

içinde 100 adet sesli kitap seslendirileceğinin<br />

hedeflendiği açıklandı. 18 <strong>Ekim</strong> Dünya<br />

Menopoz Günü münasebetiyle de üç farklı<br />

uzmandan pek çok kadın için tabu olarak<br />

nitelendirilen menopoz dönemi ile ilgili altın<br />

öneriler geldi. 1-31 <strong>Ekim</strong> Meme Kanseri<br />

Bilinçlendirme Ayı olması sebebiyle de meme<br />

kanseri olan hastalarda tümörlü kitlenin<br />

büyümesini engelleyen, medikal onkolojinin<br />

kullanacağı ilk biyobenzer ilacın piyasaya<br />

sunulduğu haberinin müjdesi de gelmiş oldu.<br />

<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Dergisi olarak sağlık alanında<br />

fuarlar ve kongrelerde birlikte önemli işlere<br />

imza attığımız firmalarımızın, her daim<br />

yanında yerimizi alıyor, destekçisi olmaya<br />

devam ediyor olacağız.<br />

After a busy year, we are closing the<br />

period with Medica Duesseldorf, one<br />

of the leading fairs of the medical<br />

industry. Then we will be in Arab Health<br />

Dubai to be held in January 2019. Just then,<br />

we will be in Expomedia Eurasia Fair, the<br />

most important meeting platform in the<br />

medical field in Turkey and Eurasia.<br />

As we do every year, we will continue to<br />

represent the healthcare industry in the<br />

best way in the next year. Even though<br />

we had a turbulent period in terms of the<br />

economy as a country, it was a year when we<br />

had great movements for export more.<br />

We announced that a number of 100 audio<br />

books will be vocalized in six months<br />

within the scope of the first phase of Audio<br />

Books Project which were held by Turkish<br />

Ophthalmological Association (TOA), Six<br />

Dots Foundation for the Blinds and Bayer<br />

in the context of the World Sight Day,<br />

which was on Thursday 11 October <strong>2018</strong>.<br />

On the occasion of the 18th October World<br />

Menopause Day, great recommendations<br />

of the three different experts regarding the<br />

menopausal period, which was described<br />

as taboo for many women, released in our<br />

magazine. We gave to the industry a piece of<br />

good news on the first biosimilar drug to be<br />

used by medical oncology is prevented from<br />

increasing the tumor mass in patients with<br />

breast cancer in consequence of October<br />

1-31 Breast Cancer Awareness Month.As<br />

<strong>Medikal</strong> <strong>Teknik</strong> Magazine, we will support<br />

and be with our companies, which we<br />

performed important works together in the<br />

fairs and congresses in the field of health.


8<br />

News<br />

Gen haritalama<br />

testleri ile yeni dönem<br />

A new era with gene<br />

mapping tests<br />

Geçmiş yıllarda bilim<br />

kurgu olarak görülen<br />

kapsamlı gen haritaları,<br />

bugün kanser tedavisi<br />

için dönüşümün anahtarı<br />

konumunda bulunuyor.<br />

Dünyanın öncü kanser<br />

gen haritalama testi<br />

FoundationONE,<br />

kişiselleştirilmiş kanser<br />

tedavisinde hasta ve<br />

hekimlere anlamlı bir yol<br />

haritası sunuyor.<br />

Comprehensive gene maps, seen as science<br />

fiction in the past years, are now the key to<br />

transformation for cancer treatment. The<br />

world’s leading cancer gene mapping test<br />

FoundationONE offers a meaningful road map<br />

to patients and physicians in personalized<br />

cancer treatment.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

9<br />

Yakın bir süre öncesine kadar vücutta ilk kez görüldükleri<br />

yere göre sınıflandırılan kanserler, hastalığın itici gücü olan<br />

gen değişiklikleri keşfedildikçe artık çok daha doğru bir<br />

biçimde kategorize edilebiliyor. Türkiye’de İnfogenetik adı<br />

altında hizmet veren Foundation Medicine’in sunduğu kanser<br />

gen haritalama testlerinden FoundationOne, kanserle ilişkisi<br />

olduğu bilinen 315 farklı gendeki tüm genomik değişiklikleri<br />

tespit edebiliyor. Tümörün, vücudun neresinde bulunduğu<br />

fark etmeksizin yapılabilen bu testler, genetik değişikliklerin<br />

güncel tedaviler ve klinik çalışmalarla eşleştirilmesine<br />

yardımcı olarak hastalar ve hekimlerine kişiselleştirilmiş<br />

kanser tedavi haritası sunuyor.<br />

Kanser artık sadece bir hastalık olarak değil; her biri<br />

kendine has özelliklere ve kendi genetik yapısına sahip<br />

yüzlerce hastalıktan oluşan bir koleksiyon olarak<br />

değerlendiriliyor. Örneğin, 2004 yılına kadar akciğer kanseri, belirli genlerin anormal işlev göstermesi nedeniyle<br />

oluşan tek bir hastalık olarak biliniyordu. Günümüzde akciğer kanserlerinin yüzde 70’inden fazlasının belirli<br />

genlerde meydana gelen değişikliklerden kaynaklandığı tespit edildi. Kanserin aynı organda görülse dahi farklı<br />

olabildiğinin anlaşılmasıyla beraber, yenilikçi tedaviler de kişiye özel çözümlere odaklanmaya başladı. Kişiye özel<br />

tedavi yaklaşımının önemli bir yapı taşı olan hedefe yönelik tedaviler, yalnızca genomik değişimlerden etkilenmiş<br />

olan kanser hücrelerini hedef alıyor. Kansere ilişkin moleküler bilgi hızla artarken, kanserle ilgili verileri toplamak<br />

ve işlemek için yeni yollar bulunmaya devam ediliyor. Foundation Medicine’in kanserde kişiye özel tedaviyi gerçeğe<br />

dönüştürme vizyonuyla geliştirdiği FoundationONE testlerinin sonucunda sunulan kapsamlı raporda önemli<br />

içgörüler yer alıyor. Rapor, hekimlere her hasta için hedefe yönelik tedavi seçeneklerini belirlemede yardımcı<br />

olabilecek ve hastalığın ilerlemesi durumunda gelecekteki hareket yollarını şekillendirmek için tedavi yolculuklarını<br />

haritalandıracak değerli bilgiler sağlıyor.<br />

Until recently, the cancers classified according to where they were first seen in the body can now be categorized much<br />

more accurately as gene changes are discovered that are the driving forces of the disease. FoundationOne which is one<br />

of the gene mapping tests which is launched by Foundation Medicine serving under the name of Infogenetik in Turkey,<br />

can detect all genomic changes in 315 different genes known to be associated with cancer. These tests, regardless of<br />

where the tumour is located in the body, offer a personalized cancer treatment map to patients and physicians by helping<br />

to match genetic changes with current treatments and clinical<br />

trials.Cancer is no longer just a disease; it is considered as a<br />

collection of hundreds of diseases, each with its own characteristics<br />

and its own genetic structure. For example, until 2004, lung cancer<br />

was known as a single disease caused by abnormal functioning<br />

of certain genes. Nowadays, it is detected that more than 70<br />

percent of lung cancers are caused by changes in certain genes.<br />

It is understood that cancer may be different even if seen in the<br />

same organ. With this development, innovative therapies began to<br />

focus on customized solutions. Targeted therapies, an important<br />

component of a personalized treatment approach, target cancer<br />

cells that have only been affected by genomic changes.<br />

Molecular information on cancer is growing rapidly, while new<br />

ways to collect and process cancer-related data continue to<br />

increase accordingly. The vision of Foundation Medicine to make<br />

personalized treatment of cancer a reality has begun to yield<br />

significant results. The comprehensive report, presented as a result<br />

of the FoundationONE tests, contains important insights.<br />

The report provides physicians with valuable information that can<br />

help identify targeted treatment options for each patient and map<br />

treatment journeys to shape future movement paths if the disease<br />

progresses.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


12<br />

Philips ile Dünya Kalp Günü’nde<br />

siz de bir söz verin!<br />

Philips ve Dünya Kalp Federasyonu, Dünya Kalp Günü’nde herkesi, kalp sağlığını<br />

korumak için kişisel bir söz vermeye davet ediyor.<br />

Kalp sözü, kalp sağlığımızda güçlü<br />

bir farklılık oluşturacak küçük<br />

bir hayat tarzı değişikliği olarak<br />

nitelendiriliyor. Örneğin; sağlıklı,<br />

dengeli beslenerek, günde 30 dakika<br />

egzersiz yaparak ya da sigarayı<br />

bırakarak kalp damar hastalığına<br />

yakalanma riski azaltılabiliyor.<br />

Philips Türkiye Kişisel Sağlık Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />

Erken söz vererek sen de kaliteli<br />

yaşa...<br />

Yoğun iş hayatı, stres ve günlük<br />

koşuşturma içerisindeyken hızlı<br />

yemek durumunda kalabiliyoruz. Bu<br />

da zaman zaman kalorisi yüksek,<br />

yağlı, şekerli ve tuzlu yiyecekler<br />

tüketmemize neden olabiliyor.<br />

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine<br />

göre ülkemizde 15 yaş ve üstü<br />

bireylerin yüzde 33,7’si obez olarak<br />

niteleniyor. Türkiye’de her yıl 125 bin<br />

kişi kalp damar hastalığı nedeniyle<br />

hayatını kaybediyor (CVD). Kalp<br />

damar rahatsızlıklarının önemli<br />

bir nedeni de beslenme. Sağlıklı<br />

beslenme kalp hastalıklarına<br />

yakalanma riskini azaltıyor.<br />

Bu yüzden Philips, Dünya Kalp<br />

Günü’nde Dünya Kalp Federasyonu<br />

ile birlikte herkesi kalp sağlığını<br />

korumak için kişisel bir söz vermeye<br />

davet ediyor.<br />

Sağlıklı yemek ve yemek pişirmek,<br />

sağlıklı yaşam alışkanlıklarını<br />

geliştiriyor…<br />

Kalp Sağlığının anahtarlarından<br />

biri de sağlıklı beslenmek... Ancak,<br />

bu sevdiğimiz lezzetli yiyecekleri<br />

yemememiz gerektiği anlamına<br />

gelmiyor. Ev yapımı yiyecekler,<br />

hem besleyici hem de kullandığımız<br />

malzemeleri kontrol edebildiğimiz<br />

için yemeklerin kalitesi bizim<br />

elimizde... ev yapımı yemekler,<br />

aileleri ve insanları bir araya<br />

getirerek ilişkileri geliştirmeye<br />

ve hayat boyu süren sağlıklı<br />

alışkanlıklar oluşturmaya da olanak<br />

tanıyor. Philips Mutfak Aletleri,<br />

evde besleyici ve lezzetli yemekler<br />

hazırlamayı kolaylaştırarak dengeli<br />

beslenmeye yardımcı oluyor. Yapılan<br />

araştırmalara göre tüketicilerin<br />

yüzde 82’sinin kendisine sağlıklı<br />

yemekler hazırlamada yardımcı<br />

olacak bir mutfak aleti satın almak<br />

istediğini gösteriyor . Her üç<br />

yetişkinden ikisi ise günde üç ya<br />

da dört porsiyon meyve ve sebze<br />

tüketmekte zorlanıyor. Philips,<br />

meyve ve sebzelerin dengeli<br />

beslenmenin vazgeçilmez bir parçası<br />

olduğunu biliyor ve her günü sağlıklı<br />

öğünlerle tamamlayabilmeniz için<br />

geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


13<br />

Lezzetli ve sağlıklı yemekleri çok<br />

az yağ kullanarak, hatta hiç yağ<br />

kullanmadan hızlı ve kolay pişirmek<br />

üzere tasarlanan Philips’in yeni<br />

ürünü Airfryer XXL, yiyeceklerin<br />

sahip oldukları fazla yağı da<br />

çıkartarak süzmenize olanak<br />

sağlıyor. Böylelikle çok az veya<br />

hiç yağ kullanımı yapılmadan<br />

hazırlanan yiyecekler, sağlıklı<br />

bir beslenme düzenine geçmeyi<br />

kolaylaştırıyor. Philips Airfryer XXL<br />

ile yapılan yemeklerle kişisel kalp<br />

sözünüzü tutabilir; kalp sağlığınızı<br />

korurken muhteşem lezzetli<br />

kızartmalar hazırlayabilirsiniz.<br />

Kolaylıkla besleyici içecekler<br />

hazırlamaya imkân tanıyan<br />

Yüksek Hızlı Vakumlu Blender,<br />

vakum teknolojisi sayesinde<br />

karıştırma işleminden önce<br />

sürahideki oksijeni emiyor.<br />

Böylece hazırlanan içeceklerde<br />

oksidasyonun önüne geçiyor,<br />

daha uzun süre kalan ve vitamin<br />

değerlerini koruyan antioksidan<br />

smoothie’ler yapılabiliyor.Taze<br />

sıkılmış, bol vitaminli meyve suları<br />

için ise Philips Yavaş Sıkım Meyve<br />

Sıkacağı,yavaş sıkım teknolojisi ile<br />

meyve ve sebzeleri lifleri ile birlikte<br />

sıkarak, içerisinde yer alan A ve C<br />

vitaminlerini korumaya yardımcı<br />

olur.<br />

Philips Kişisel Sağlık İş Birimi<br />

Yöneticisi Roy Jakobs; “Ev yapımı<br />

yemekler ile, daha az yağlı,<br />

sağlıklı ve dengeli beslenme kalp<br />

sağlığının anahtarıdır. Dünya Kalp<br />

Federasyonu’nun <strong>2018</strong> yılındaki<br />

Dünya Sağlık Günü’nde önemi<br />

gittikçe artan bu kalp damar<br />

hastalığı risk faktörü hakkında<br />

farkındalık oluşturmak konusundaki<br />

çabalarına bu yüzden tam destek<br />

veriyoruz” ifadelerini kullandı.<br />

Philips Türkiye Kişisel Sağlık<br />

Genel Müdürü Milena Elmasoğlu<br />

ise; Kalp sağlığının öneminin<br />

farkındayız ve yeme - içme<br />

alışkanlıklarımızı sağlıklı<br />

kalplerin sayısını artırmakta en<br />

önemli araç olarak görüyoruz.<br />

Gerçekleştirdiğimiz ‘Türkiye Sağlık<br />

Trendleri Araştırması’na göre Türk<br />

halkının yüzde 78’i mevcut sağlık<br />

durumundan memnun. Ancak<br />

Türkiye’de her yıl yaşanan 300<br />

bin kalp krizi vakasının 125 bini<br />

maalesef ölümle sonuçlanıyor.<br />

Halkımızın yüzde 73’ü kilosundan<br />

memnun. Ancak yüzde 33,7’sinin<br />

ise obez statüsünde olduğunu<br />

görüyoruz. Araştırmamıza göre<br />

sevindirici olan ise ev yemeği,<br />

taze meyve ve sebze tüketmenin<br />

halkımız tarafından sağlıklı yaşamın<br />

bir parçası olarak algılanması…<br />

Halkımızın yüzde 67’si ev yemeğini<br />

tercih ediyor ve yüzde 54’ü her gün<br />

taze meyve/sebze suyu tüketmeye<br />

dikkat ediyor. Biz de bu noktada<br />

lezzetten ödün vermeden, sağlıklı<br />

pişirme ve yeme alışkanlıkları<br />

sağlayan çözümler üretmeye devam<br />

ediyoruz” yorumlarında bulundu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


14<br />

Events<br />

Kitaplar onlar sayesinde görünür olacak!<br />

Books will be visible through them!<br />

Prof. Dr. Osman Şevki Arslan<br />

Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük<br />

Türk Oftalmoloji Derneği (TOD), Altı<br />

Nokta Körler Vakfı ve Bayer bir araya<br />

gelerek; görme engelli bireylerin<br />

bilgiye erişimlerine katkı sağlamak<br />

adına, sesli kitaplar hazırlanması için<br />

yola çıktı.Bayer’in destek olduğu proje<br />

ile Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) üyesi<br />

hekimler, Altı Nokta Körler Vakfı’nın<br />

dijital kütüphanesine bağışlanması<br />

amacıyla sesli kitaplar kaydedecekler.<br />

11 <strong>Ekim</strong> “Dünya Görme Günü”<br />

Tüm dünyanın dikkatini körlük, görme azlığı ve görme<br />

kayıplarının nedenleri üzerine çekmek amacıyla her yıl<br />

<strong>Ekim</strong> ayının ikinci perşembe günü gerçekleşen Dünya<br />

Görme Günü kapsamında, Bayer’in desteğiyle, Türk Oftalmoloji<br />

Derneği (TOD) hekimlerinin sesli kitap kaydetmeleri<br />

için özel olarak hazırlanan web sitesinin de açılışı<br />

gerçekleştirilecek.<br />

Altı Nokta Körler Vakfı Başkanı Oya Sebük, “Hekimler bu<br />

web sitesine kaydolarak, yüklenmiş ı seslendirecek<br />

ve kitaplar düzenlendikten sonra görme engelli bireylerin<br />

kullanımına hazır hale getirilecek. Proje kapsamında ilk<br />

etapta 6 ay içinde 100 adet sesli kitap seslendirilmesi<br />

hedefleniyor. İleriki dönemlerde de projenin devam etmesi<br />

ve bu işbirliğinin sürmesi amaçlanıyor.” dedi.Sebük,<br />

dijital kütüphanede görme engellilerin ihtiyaç duyduğu<br />

her türlü ders notu, yazı, kitap gibi yazılı materyalin<br />

Braille(kabartma) baskısının alınabildiğini, böylece görme<br />

engellilerin okumasına olanak sağlandığını belirtti.<br />

Turkish Society of Ophthalmology (TOD),<br />

Six Dot Blind Foundation and Bayer;<br />

In order to contribute to the access of<br />

individuals with visual disabilities to the<br />

information, set out to prepare audio<br />

books.With the project supported by<br />

Bayer, Turkish Ophthalmology Society<br />

(TOD) members will record audiobooks<br />

in order to be donated to the digital<br />

library of the Six Dots Blind Foundation.<br />

October 11, “World Sight Day”<br />

In order to draw the attention of the whole world on the<br />

causes of blindness, visual impairment and vision loss... In<br />

the context of World Sight Day which is being held on the<br />

second Thursday of October every year, the website will<br />

also be opened with the support of Bayer, specially prepared<br />

for the Turkish Ophthalmology Society (TOD) physicians<br />

to record audio books.<br />

Six Dots Blind Foundation President Oya Sebuk, “Physicians<br />

will first register on this website. Then they will vocalize the<br />

loaded books. After all, books will be ready for the usage<br />

of visually impaired individuals. Within the scope of the<br />

project, 100 audio books will be vocalized within 6 months.<br />

The project is being planned to continue in the future and<br />

to continue this cooperation”, she said.Sebük, in the digital<br />

library, said that the Braille (relief) edition of written materials<br />

such as lecture notes, textbooks and books needed<br />

by the visually impaired can be obtained, thus she said that<br />

visually impaired individuals were allowed to read.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

15<br />

Görme kayıplarının nedenleri gelişmişlik düzeyine göre<br />

değişiyor<br />

Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) Başkanı Prof. Dr. Osman<br />

Şevki Arslan, Dünyadaki en önemli körlük nedenleri ülkelerin<br />

gelişmişlik düzeyine göre değiştiğini belirterek, şöyle devam<br />

etti: “Yaş ilerledikçe göz sağlığı ile ilgili sorunlar giderek artmaktadır,<br />

dünyada yer alan 40 milyona yakın görme engelli<br />

kişinin yüzde 65’inin 50 yaş üzerinde olduğu bildirilmektedir.<br />

Daha çok ileri yaşta görülen ve görme kayıplarına neden<br />

olabilen birtakım göz sağlığı sorunlarının önüne geçmek için<br />

yılda 1 kez göz kontrolü düzenli şekilde yaptırılması gerekmektedir.<br />

Glokom (göz tansiyonu hastalığı), yaşa bağlı maküla<br />

dejeneresansı (sarı nokta hastalığı), katarakt ve diyabetik<br />

retinopati gibi göz rahatsızlıklarında, erken tanı ve tedavi ile<br />

görme kayıplarının önüne geçilebilmektedir”.<br />

Erken evrede belirti vermiyor<br />

Glokom hastalığında görme sinirini oluşturan hücrelerin<br />

yavaş yavaş ölümü söz konusu olduğunu söyleyen Prof. Dr.<br />

Arslan, “Bu nedenle geri dönüşü olmayan bir hastalık olarak<br />

kabul edilen glokom, kalıcı görme kaybına da yol açabilmektedir.<br />

Maküla dejenerasansı ise, 50-60 yaş üzerindeki<br />

kişilerde daha sık görülmektedir. Halk arasında ‘Sarı nokta<br />

hastalığı’ olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejenerasyonunun<br />

da ilerleyen yaşla artan bir rahatsızlıktır. Katarakt ise, gözdeki<br />

lens bölgesinin esnekliği ve saydamlığı azaldığında, görme<br />

kabiliyetinin de azalmaya başlamasıyla oluşmaktadır” dedi.<br />

Diyabetik Retinopati tedavi edilmezse görme kayıpları ortaya<br />

çıkabiliyor<br />

Prof. Dr. Arslan, dünyada ve Türkiye’de diyabetin görülme<br />

sıklığının artmasıyla birlikte herhangi bir belirti görülmeden<br />

ilerleyebilen, en sonunda şiddetli ve ani görme kaybına<br />

neden olarak körlüğe yol açabilen diyabetik retinopatinin,<br />

körlüğün nedenlerin başında geldiğini belirterek, “Ülkemizin<br />

de içinde bulunduğu gelişmiş ülkelerde en önemli körlük<br />

nedeni, diyabet yani şeker hastalığıdır. Diyabetik retinopati,<br />

kan şekeri yüksek seyreden kontrolsüz diyabetikler arasında<br />

daha sık görülmektedir” diye belirtti.Şeker hastalığına bağlı<br />

olarak gözün arka bölümünde ışığa hassas bir doku olan<br />

retina tabakasının damarlarının etkilenmesiyle ortaya çıkan<br />

diyabetik retinopatinin, diyabetin tek tedavi edilebilir komplikasyonu<br />

olduğunu aktaran Prof. Dr. Arslan, şunları kaydetti:“Zamanında<br />

teşhis ve tedavi ile önüne geçilebilecek olan<br />

diyabetik retinopati, 93 milyondan fazla kişide, yani diyabetli<br />

her üç hastadan en az birinde gelişmektedir. Erken safhada<br />

yakalanan diyabetik retinopati hastalarının tedavileri mümkündür.<br />

Diyabetin sıkı kontrolü, gerektiğinde insüline geçiş,<br />

kan lipid ve kolesterolünün ve diğer dahili problemlerin<br />

kontrol altına alınması, sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini<br />

yavaşlatır ancak durdurmaz. Bu sebeple kan şeker<br />

düzeyleri çok iyi kontrol edilse bile, retina muayeneleri ihmal<br />

edilmemelidir.”<br />

Causes of visual loss vary according to the level of<br />

development<br />

President of Turkish Ophthalmology Association (TOD) Dr<br />

Osman Şevki Arslan, the world’s most important reasons<br />

for blindness indicated according to the level of development<br />

of countries, stating that, said: As age progresses,<br />

eye health problems are increasing and 65 percent of the<br />

40 million visually impaired people in the world are reported<br />

to be over 50 years of age. In order to prevent some<br />

eye health problems, which are mostly seen in old age and<br />

which may cause visual loss, eye control should be done<br />

regularly once a year. In eye diseases such as glaucoma,<br />

age related macular degeneration (yellow spot disease),<br />

cataract and diabetic retinopathy, with the early diagnosis<br />

and treatment, vision loss can be prevented.<br />

No symptoms at early stages<br />

Glaucoma disease, the nerve cells forming the sight nerve<br />

is said to be slowly dying. Dr. Arslan, “Therefore, glaucoma,<br />

which is considered to be an irreversible disease, can<br />

cause permanent loss of vision. Macular degeneration<br />

is seen more frequently in people over 50-60 years of<br />

age. Age-related macular degeneration, also known as<br />

yellow spot disease among the society, is a disease that<br />

increases with age. Cataract, the lens area of the eye and<br />

the transparency of the decreased when the visual acuity<br />

begins to decrease” said.<br />

Visual loss may occur if diabetic retinopathy is not treated<br />

Professor Dr. Arslan, the world and in Turkey with the increasing<br />

incidence of diabetes stated that diabetic retinopathy<br />

which is one of the main reasons of blindness may<br />

progress without any symptoms and eventually lead to<br />

severe and sudden loss of vision. And continued his words<br />

as follows; “The most important reason for blindness in<br />

developed countries, including Turkey, is diabetes at all.<br />

Diabetic retinopathy is more common among uncontrolled<br />

diabetics with high blood sugar levels.”<br />

Depending on diabetes, diabetic retinopathy caused by the<br />

effects of the vessels of the retina layer, a light sensitive<br />

tissue in the posterior part of the eye, said that the only<br />

treatable complication of diabetes. Dr Arslan, said:<br />

“Diabetic retinopathy, which can be prevented by timely<br />

diagnosis and treatment, is developing in at least one of<br />

more than 93 million people, ie, three patients with diabetes.<br />

Treatment of diabetic retinopathy patients in early<br />

stages is possible. Strict control of diabetes, transition to<br />

insulin when necessary, control of blood lipid and cholesterol,<br />

and other internal problems, quitting smoking slows<br />

the progression of the disease but does not stop it. Therefore,<br />

even if blood sugar levels are well controlled, retinal<br />

examinations should not be neglected.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


16<br />

Events<br />

İKMİB, Türk kimya sektörünü<br />

Tahran’da İranlı firmalarla buluşturdu<br />

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından,<br />

23-26 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında Tahran Kimya Sektörel Ticaret Heyeti<br />

düzenlendi.<br />

Ikmib brought Turkish Chemistry<br />

Sector Together with Iranian<br />

Companies in Tehran<br />

Tehran Chemical Sectorial Trade Delegation was organized by Istanbul<br />

Chemicals and Chemical Products Exporters Association (İKMİB) on 23 to 26<br />

September <strong>2018</strong>.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

17<br />

İran’la ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni ortaklıklar<br />

kurularak ihracata katkı oluşturması amacıyla 23-26<br />

Eylül tarihlerinde Tahran’da düzenlenen Tahran Kimya<br />

Sektörel Ticaret Heyeti’ne, kimyanın alt sektörlerinden<br />

medikal, ilaç ve plastik sektörlerinde faaliyet gösteren<br />

Türk firmaları katıldı. Heyet kapsamında firmalar, İran’la<br />

ihracatta istenen belgeler ve izin alım süreci ile ilgili<br />

bilgilerin yanı sıra İran pazarının genel yapısı, fiyat düzeyi<br />

ve satış kanalları hakkında yerinde ve doğru bilgi edinme<br />

imkânı buldular.<br />

8 firmanın katıldığı organizasyonun ilk gününde, eczane<br />

ziyaretleri gerçekleştirerek fiyatlandırma ve prosedürler<br />

hakkında bilgi alan ilaç firmaları piyasadaki ürün<br />

çeşitliliğini görme fırsatı bulurken, plastik sektöründen<br />

katılan firmalar ise önemli üretici ve ithalatçılar ile<br />

görüşerek ürünlerini ve üretime ilişkin çözüm önerilerini<br />

İranlı firmalara gösterme şansı yakaladı. Organizasyonun<br />

ikinci gününde, Türk Ticaret Merkezi’nde Tahran Ticaret<br />

Baş Müşaviri Cengiz Gürsel, Ticaret Müşaviri Abdullah<br />

Oskay ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister’in<br />

katılımıyla gerçekleşen toplantıda firmalara İran’ın<br />

ekonomik durumu, Türkiye ile ticareti, pazar bilgileri<br />

ve ticarette dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında<br />

bilgi verildi. Toplantı sonrası, Türk firmaların potansiyel<br />

alıcılarla bir araya geldikleri 99 ikili iş görüşmesi<br />

gerçekleştirildi.<br />

Türk Ticaret Merkezi’nde Bank Mellat yetkilileri ile<br />

bir araya gelen Türk heyeti arasında, para transferi<br />

konusunda yaşanan sıkıntılar ve bu engelin aşılması ile<br />

iki ülke arasındaki ticaret hacminin artması için neler<br />

yapılabileceği konuları görüşüldü.<br />

Turkish companies operating in the medical,<br />

pharmaceutical and plastic sectors from the subsectors<br />

of chemistry participated in the Tehran<br />

Chemical Sectorial Trade Delegation, which was<br />

held in Tehran on 23-26 September with the aim of<br />

developing trade relations with Iran and contributing<br />

to the export with new partnerships. Within the<br />

Delegation, the companies found the opportunity<br />

to get on-site and exact information about the<br />

documents required and permit process in export<br />

with Iran, the general structure, price level and sales<br />

channels of the Iranian market.<br />

On the first day of the organization where 8<br />

companies participated in, pharmaceutical<br />

companies visited the pharmacies, obtained<br />

information about pricing and procedures and<br />

had the opportunity to see the variety of products<br />

in the market. Also, the companies participating<br />

from the plastics industry found a chance to meet<br />

with important manufacturers and importers and<br />

show their products and solution offers regarding<br />

production to the Iranian companies.In the meeting<br />

held in Turkish Trade Center on the second day of<br />

the organization with the participations of Cengiz<br />

Gürsel-Tehran Commerce Principal Consultant,<br />

Abdullah Oskay- Commerce Counselor and Adil<br />

Pelister-IKMIB Chairman, the companies were<br />

informed of Iran’s economic situations, the trade<br />

with Turkey, market information and the matters to<br />

be paid attention to trade. After meeting, 99 bilateral<br />

meetings were held between Turkish companies and<br />

potential buyers.<br />

In the meeting held between the Turkish delegate<br />

and Bank Mellat Officials at Turkish Trade Center,<br />

the problems encountered during money transfer<br />

and the issues related to overcoming this obstacle<br />

in order to increase trade volume between two<br />

countries were discussed.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


20<br />

Events<br />

3 Tenors of the ear<br />

surgery met at this<br />

event<br />

Kulak cerrahisinin<br />

3 tenoru bu etkinlikte<br />

buluştu<br />

“The National Comprehensive Micro<br />

Ear Surgery” which has been realized<br />

simultaneously for the first time and live in<br />

Turkey, with the national coverage for related<br />

doctors, from three different centres, was held<br />

with the participation of Three Tenors of Otology<br />

Science who are; Prof Dr O. Nuri Özgirgin, Prof<br />

Dr Nazım Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı.<br />

Türkiye’de ilk kez eşzamanlı ve canlı olarak, üç<br />

farklı merkezden ulusal kapsamlı doktorlara yönelik<br />

yapılan “Ulusal Kapsamlı Kulak Mikro cerrahisi”<br />

Otoloji biliminin üç tenoru Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin,<br />

Prof. Dr. Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun Kirazlı ile<br />

gerçekleştirildi.<br />

Prof. Dr. Nuri Özgirgin<br />

İleri anatomi bilgisi ve deneyim<br />

gerektiren kulak mikro cerrahisi,<br />

tıp dünyasında yapılan oldukça<br />

zor olduğu kabul edilen cerrahi<br />

yöntemdir. İşitmemizi sağlayan<br />

kulağımızın içinde dev bir<br />

dünya yatıyor. Özellikle işitme<br />

sorunlarında tercih edilen minik<br />

kamera aracılığı ile yapılan kulak<br />

içi mikro cerrahi, cerrahların ince<br />

meziyetleri ile gelişiyor.<br />

Gerçekleştirdikleri başarılı ameliyat<br />

ile Türk tıp camiasında ontoloji<br />

alanında ses getiren üç duayen<br />

Prof. Dr. O. Nuri Özgirgin, Prof. Dr.<br />

Nazım Korkut ve Prof. Dr. Tayfun<br />

Kirazlı, “Ulusal Kapsamlı Kulak<br />

Mikro cerrahisi”nde bir araya<br />

geldi. Prof. Dr. Cem Bilgen’in<br />

rmoderasyonunda, 11 <strong>Ekim</strong><br />

Perşembe günü gerçekleşen<br />

etkinliğe sağlık alanında çalışan<br />

kişiler katıldı.<br />

Ear microsurgery, which requires<br />

advanced anatomy knowledge<br />

and experience, is the surgical<br />

method that is considered to be<br />

quite difficult in the medical world.<br />

A giant world lies in our ears that<br />

let us hear. Endaural or internal<br />

ear microsurgery performed by<br />

tiny camera preferred especially in<br />

hearing problems is being developed<br />

with the subtle merits of surgeons<br />

at all.<br />

With the successful surgery they<br />

carried out, the three leading<br />

competent in the field of ontology in<br />

the Turkish medical community, Prof<br />

Dr O. Nuri Özgirgin, Prof Dr Nazım<br />

Korkut and Prof Dr Tayfun Kirazlı,<br />

National Comprehensive Ear Micro<br />

Surgery came together in.<br />

In the moderation of Professor Dr.<br />

Cem Bilgen, people working in the<br />

field of health participated in the<br />

event which took place on Thursday.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

21<br />

Kulak içi mikro cerrahisinin detaylı olarak anlatıldığı etkinlikte; üç farklı şehirde görev yapan uzman doktorlar, aynı<br />

anda gerçekleştirdikleri farklı cerrahi uygulamalarını canlı yayında anlatma imkânı buldular. Binin üzerinde hekim<br />

tarafından izlenen yayında kulak cerrahisi eğitiminde çok önemli olan “hasta üzerinde uygulama teknikleri” tüm<br />

detayları Türkiye genelindeki doktorlarla paylaşıldı.<br />

Kulak mikro cerrahisinin tecrübeli kişiler tarafından yapılmasının önemine değinen Türkiye İş Bankası iştiraki<br />

Bayındır Söğütözü ve İçerenköy Hastaneleri Kulak Burun Boğaz (KBB) Bölüm Başkanlığının yanı sıra Karadeniz<br />

Ülkeleri Otoloji Derneği Başkanlığı, Uluslararası Vertigo Derneği Başkanlığı ve Uluslararası Kulak Cerrahisi<br />

ve Bilim Derneği (Politzer) Yönetim Direktörlüğünü yürüten Prof. Dr. Nuri Özgirgin kulak mikro cerrahisi ile<br />

ilgili şu bilgileri verdi: “Genel olarak dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölümde incelenen kulak, fizyolojik işlevi<br />

bakımından çok komplike bir sistemdir. Kulağın her bölümünün cerrahi çalışma alanı sınırlı olduğu için özel ameliyat<br />

mikroskopları kullanılması şarttır. Bu nedenle de kulak mikro cerrahisi her yerde uygulanamaz.<br />

Bununla birlikte hasta üzerinde uygulama tekniklerinin doğru bilinmesi de kulak cerrahisi eğitiminin en önemli<br />

unsurlarındandır. Yanlış uygulanan cerrahi yöntemler oldukça tehlikeli ve riskli sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle şu<br />

an gerçekleştirmiş olduğumuz etkinlik gibi interaktif ve eğitici uygulamaların kulak cerrahisi açısından oldukça etkili<br />

olduğunu düşünüyorum ve çok değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.”<br />

October 11th. In the activity where in-ear micro-surgery is explained in detail; experts from three different cities had<br />

the opportunity to explain the different surgical practices they performed simultaneously. On the broadcast followed<br />

by a thousand physicians, “practice techniques on patients” which is very important in ear surgery were shared with<br />

all its details, with the doctors from all around Turkey.Prof Dr Nuri Özgirgin who conducts the duties of Turkey İs Bank<br />

subsidiary Bayındır Söğütözü and Icerenkoy Hospital Ear, Nose and Throat (ENT) Head of Department as well as the<br />

Black Sea Countries Ontology Society President, International Vertigo Association President and International Ear<br />

Surgery and Science Association (Politzer) Executive Director gave the following information about ear microsurgery:<br />

“In general, the ear, which is examined in 3 parts as outer, middle and inner ear, is a very complicated system in terms<br />

of physiological function. Since surgical field of study is limited in each part of the ear, special surgical microscopes<br />

must be used. Therefore, ear microsurgery cannot be applied anywhere. On the other hand, it is also important to<br />

know the practice techniques on the patient correctly as well. Maybe this is the most important thing in ear surgery<br />

training. Improperly applied surgical methods can lead to very dangerous and risky results. For this reason, I think<br />

that interactive and educational applications such as the activity we have performed at the moment are very effective<br />

in terms of ear surgery and I would like to thank my valuable colleagues.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


24<br />

Bayındır Sağlık Grubu Doktorları<br />

bilgilendiriyor: Menopoz dönemini<br />

keyifli geçirmek sizin elinizde!<br />

Üç farklı uzmandan<br />

menopoz bakışı<br />

Kadınların yaşam döngüsü<br />

içerisinde fizyolojik bir süreç<br />

olarak tanımlanan menopoz<br />

dönemi ortaya çıkan önemli<br />

biyolojik, psikolojik ve sosyal<br />

değişimler nedeniyle aslında<br />

kritik bir geçiş dönemidir. Yaşam<br />

kalitesini düşüren belirtileri nedeni<br />

ile çoğu kadını sosyal hayatından<br />

uzaklaştıran menopoz dönemi<br />

alınacak önlemler ile daha keyifli<br />

geçirilebilir.<br />

Bayındır Health Group Informs<br />

Physicians: It is in your hands to enjoy<br />

the menopause period!<br />

Evaluation of<br />

menopause from three<br />

different experts<br />

Menopause, defined as a<br />

physiological process within women’s<br />

life cycle, is in fact a critical transition<br />

period due to significant biological,<br />

psychological and social changes.<br />

Menopausal period, which removes<br />

most women from their social life<br />

due to the symptoms that decrease<br />

the quality of life, can be spent more<br />

enjoyable with the measures to be<br />

taken<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


25<br />

Gynaecology and Obstetrics Specialist Dr Nilgün<br />

Turhan, Psychiatrist Esra Uğurlu Koçer, Plastic<br />

and Reconstructive Surgery Specialist Dr Hüseyin<br />

Borman; The physicians of Bayındır Health Group<br />

which is a subsidiary of Turkey İş Bank gave<br />

golden recommendations due to menopause that<br />

is still considered taboo for many women within<br />

the scope of October 18, World Menopause Day.<br />

18 <strong>Ekim</strong> Dünya Menopoz Günü kapsamında bilgi<br />

veren Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Sağlık<br />

Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.<br />

Dr. Nilgün Turhan, Psikiyatri Uzmanı Esra Uğurlu<br />

Koçer, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı<br />

Prof. Dr. Hüseyin Borman günümüzde hala pek<br />

çok kadın için tabu olarak nitelendirilen menopoz<br />

dönemi ile ilgili altın önerilerde bulundu:<br />

• Kadın yaşamının yaklaşık üçte birlik süresini<br />

oluşturan menopoz önemli bir geçiş dönemidir.<br />

Kelime anlamı son âdet kanaması olan menopoz,<br />

doğal bir süreç olup yavaş gelişir. Perimenopoz<br />

menopoza geçiş dönemi, postmenopoz ise<br />

menopozdan sonraki dönemdir ve menopoz<br />

şikayetlerinin sona ermesine kadar devam eder.<br />

• Menopoz kadını fiziksel ve ruhsal olarak değişik<br />

derecelerde etkiler. Her kadının menopoz belirtileri<br />

ve etkilenmeleri farklı olabilir, birçok hastalık<br />

menopoz yaş gurubunda çok daha sık görülür.<br />

Yapılan çalışmalarda kadınlarda ortalama menopoz<br />

yaşı 50-52 yaş iken Türkiye’de menopoz yaşı 46,7<br />

yaştır.<br />

• Genetik faktörler menopoza girme yaşında ilk<br />

belirleyici unsur olmasına rağmen; gebelik sayısı,<br />

ilk adet yaşı, geçirilen ameliyatlar, histerektomi<br />

geçirmiş olmak, kemoterapi veya radyoterapi görmüş<br />

olmak, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk,<br />

beslenme, sosyo-ekonomik durum, çalışma durumu,<br />

fiziksel özellikler, alkol-sigara tüketimi gibi faktörler<br />

de rol oynamaktadır.<br />

• Menopause, which constitutes approximately<br />

one third of female life, is an important transition<br />

period. Menopause, which means the last<br />

menstrual bleeding, is a natural process and<br />

develops slowly. Perimenopause is the period of<br />

transition to menopause, postmenopause is the<br />

period after menopause and continues until the<br />

end of menopausal complaints.<br />

• Menopause affects the woman physically and<br />

spiritually to varying degrees. Each woman’s<br />

menopausal symptoms and influences may be<br />

different, many diseases are more common in the<br />

menopausal age group. Studies in the average age<br />

of menopause in women 50-52 years of age when<br />

menopause age in Turkey is 46.7 years old.<br />

• Although genetic factors are the first<br />

determinant of menopause age; factors such as<br />

the number of pregnancies, first menstrual age,<br />

previous operations, hysterectomy, chemotherapy<br />

or radiotherapy, use of birth control pills, race,<br />

nutrition, socio-economic status, working status,<br />

physical characteristics, alcohol-smoking<br />

consumption, etc. also play a role.<br />

Affects the entire system of the body<br />

• In perimenopausal period, menstrual<br />

irregularities, abnormal bleeding, pyrexia, sexual<br />

problems, psychological problems, such as some<br />

problems may be experienced.<br />

• In menopause, in 80% of women in the short<br />

term there may be complaints of sweating, fatigue,<br />

insomnia, depression, stress, anxiety, appetite<br />

changes, nervousness, headache, depression,<br />

restlessness, joint and muscle aches, palpitation<br />

and insomnia.<br />

• In the long term, due to oestrogen deficiency,<br />

vaginal dryness due to vaginal atrophy, pain in the<br />

relationship, bleeding, sexual reluctance, skin<br />

aging, bone loss, increased risk of cardiovascular<br />

diseases are observed.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


26<br />

Vücudun tüm sistemini etkiler<br />

• Perimenopozal dönemde adet düzensizlikleri, normal dışı<br />

kanamalar, ateş basmaları, cinsel problemler, psikolojik sorunlar<br />

gibi bazı sıkıntılar yaşanabilir.<br />

• Menopozda ise kısa dönemde kadınların yaklaşık %80’inde sıcak<br />

basması görülmekle birlikte terleme, yorgunluk, uykusuzluk,<br />

depresyon, stres, anksiyete, iştah değişimleri, sinirlilik, baş ağrısı,<br />

depresyon, huzursuzluk, eklem ve kas ağrıları, çarpıntı hissi ve<br />

uykusuzluk gibi şikayetler de olabilmektedir.<br />

• Uzun dönemde ise daha çok östrojen eksikliği nedeni ile vajinal<br />

atrofiye bağlı vajinal kuruluk, ilişkide ağrı, yanma, kanama,<br />

cinsel isteksizlik, ciltte yaşlanma, kemik erimesi, kalp damar<br />

hastalıkları riskinde artış izlenmektedir.<br />

Kadının altın çağına yaraşır öneriler<br />

• Kontrolleri ihmal etmeyin: Düzenli olarak mamografi, meme<br />

ultrasonu, jinekolojik muayene ve PAP Smear testi, tam kan<br />

sayımı, karaciğer fonksiyon testleri, TSH gibi sağlık kontrollerinizi<br />

yaptırın.<br />

• Çay – kahve sıcak basmasını arttırır: Menopozla beraber<br />

günlük kalori ihtiyacı azalmaktadır. Kilo dengenizi korumanız<br />

gerekmektedir. Kemik erimesi ve kalp damar hastalıklarına engel<br />

olabilmek için düşük kalorili, düşük kolesterollü, kalsiyumdan<br />

zengin beslenmeye özen gösterin. Yağ (özellikle doymuş yağ)<br />

ve şeker alınımını azaltmak ve diyetteki lif miktarını artırmak<br />

ideal kilonuzu korumanızı sağlar. Tuz ve şeker tüketiminizi<br />

sınırlandırın. Uykusuzluk, sıcak basması ve kemik erimesini<br />

tetikleyebilen çay, kahve, kola, çikolata gibi kafein içeren<br />

gıdalardan uzak durun. Sakinleştirici etkisi olan bitki çayları<br />

içebilirsiniz.<br />

• Kasları ve kalbinizi güçlendirin: Hareketsiz yaşam menopoz<br />

sürecini olumsuz etkilemektedir. Düzenli fiziksel aktivite kemik ve<br />

kasları ve kalbinizi kuvvetlendirir, kemik kaybını yavaşlatır, denge,<br />

esneklik ve çevikliğinizi ve kendinize güveninizi artırır, stresi<br />

azaltır ve sağlıklı bir kiloyu korumada çok önemli rol oynar.<br />

• Şikayetlere karşı hormon tedavisi: Hormon tedavisi sıcak<br />

basmaları, uyku bozuklukları ve menopozla ilgili ruhsal<br />

değişiklikler,vajinal kuruluk, gece terlemeleri, yorgunluk ve<br />

eklem ağrılarını azaltır. Kalın bağırsak kanserinden ölümleri %50<br />

azaltır. 5 yıldan az süreli kullanım meme kanseri riskini artırmaz.<br />

Hormon tedavisinin fayda ve risklerini anladıktan sonra almaya<br />

veya almamaya karar verseniz bile seçiminiz kalıcı olmak zorunda<br />

değildir. Her zaman fikrinizi değiştirebilirsiniz. Bunu yaparken<br />

doktorunuzla birlikte karar vermelisiniz.<br />

• En iyi tedaviyi doktorunuzla görüşün: Menopoz belirtilerini<br />

tedavi etmek için hormon tedavileri dışında alternatif tedaviler de<br />

vardır, size uygunlukları açısından doktorunuzla görüşebilirsiniz.<br />

• Yeni aktivitelere yelken açın: Yaşamınızın bu dönemini en güzel<br />

şekilde yaşamak için planlar yapın, sosyal aktivitelerinizi artırın,<br />

ailenize zaman ayırın, keyif alacağınız aktivitelere katılın ve<br />

doktorunuzla sorunlarınızı konuşmaktan ve gerekirse tıbbi yardım<br />

da almaktan çekinmeyin.<br />

Recommendations for women’s golden age<br />

• Do not neglect the controls: Regularly<br />

check your mammography, breast<br />

ultrasound, gynaecological examination<br />

and PAP Smear, complete blood count,<br />

liver function tests, TSH.<br />

• Tea - coffee increases the hot of<br />

body: Menopause decreases the need<br />

for daily calories. You need to maintain<br />

your weight balance. Take care to eat<br />

low-calorie, low-cholesterol, calciumrich<br />

diet to prevent bone resorption and<br />

cardiovascular diseases. Reducing the<br />

fat (especially saturated fat) and sugar<br />

intake and increasing the amount of fibre<br />

in the diet allow you to maintain your<br />

ideal weight. Limit your intake of salt and<br />

sugar. Stay away from foods containing<br />

caffeine, such as tea, coffee, cola,<br />

chocolate, which can trigger insomnia,<br />

hot flashes and bone resorption. You can<br />

drink herbal teas with a calming effect.<br />

• Strengthen the muscles and your<br />

heart: Immobile life adversely affects<br />

the process of menopause. Regular<br />

physical activity strengthens bones<br />

and muscles and your heart, slows<br />

bone loss, improves balance, flexibility<br />

and agility, increases self-confidence,<br />

reduces stress and plays a crucial role in<br />

maintaining a healthy weight.<br />

• Hormonal Treatment against the<br />

complaints: Hormone treatment reduces<br />

hot flashes, sleep disorders and inner<br />

changes related to menopause, vaginal<br />

dryness, night sweats, fatigue and joint<br />

pain.<br />

• Discuss the best treatment with your<br />

doctor: There are alternative therapies<br />

for treating menopausal symptoms,<br />

except for hormone treatments, so<br />

you can talk to your doctor about your<br />

suitability.<br />

• Set sail for new activities: Plan your<br />

life in the best way possible, increase<br />

your social activities, take time with your<br />

family, take part in the activities you<br />

enjoy and feel free to talk to your doctor<br />

about your problems and get medical<br />

help if necessary.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


27<br />

Hormonal değişimler ruhsal sıkıntılara neden olur<br />

• Menopoz döneminde kadınlarda ruhsal olarak en sık görülen<br />

ve yaşanan belirtiler; özgüven kaybı ve hayattan zevk alamama,<br />

alınganlık, nedensiz ağlamalar, kendini beğenmeme, dikkat ve<br />

konsantrasyon güçlükleri, üzüntü veren hatıraları yeniden hatırlama<br />

ve yaşantılama, uyku döngüsündeki değişikliklerdir. Anksiyete<br />

belirtileri sebepsiz korkular, gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk,<br />

panikler ve cinsel istekte azalma olarak tariflenebilir.<br />

• Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri;<br />

menopozun tek başına psikiyatrik bir hastalık sebebi olmadığıdır.<br />

Menopoz döneminde östrojen düzeylerindeki azalma sonucu ruhsal<br />

hayatın olumsuz etkilendiği düşünülmektedir. Hormonal değişiklikler<br />

tek başına psikolojik semptomlardan sorumlu olmamakla birlikte;<br />

bu değişiklikler sonrasında başlayan sıcak basmaları, terleme ve<br />

uyku ritim değişiklikleri kadınların yaşam döngüsünde stresör olarak<br />

rol oynayıp ruhsal durumu olumsuz etkileyebilmektedirler.<br />

• Bunlara ek olarak kadının kişilik ve aile özellikleri (duygu durumu,<br />

sosyalliği, aile yapısı, annelik rolü, çocuklarla ilişki), sosyal,<br />

mesleki ve ekonomik özellikleri (emeklilik, sosyal geri çekilme,<br />

çocukların evlenip aileden ayrılmaları) menopozun bulunduğu<br />

toplum içerisinde algılanma biçimi (geleneksel toplumlarda yaş<br />

arttıkça kadının statüsünün artması, daha sözü dinlenir bir hale<br />

gelmesi, batı toplumlarında yaş alan kadının güzelliğini ve gücünü<br />

kaybetmesi olarak algılanması) gibi pek çok faktör bulunmaktadır.<br />

Ayrıca menopoz döneminde yaşanan önemli yaşam olaylarının da<br />

menopozun psikolojik etkilerini arttırdığı bilinmektedir.<br />

Ruhsal değişimlere karşı meditasyon<br />

• Her kadın bireysel olarak değerlendirilmeli ve kişilik özelliklerine,<br />

yaşam koşullarına, stresör faktörlere, ek hastalıklarına göre<br />

önerilerde bulunulmalıdır. Bu öneriler; özellikle fiziksel<br />

semptomlara yönelik fiziksel aktiviteler, düzenli egzersiz yapılması,<br />

sağlıklı ve uygun beslenme, uyku ve dinlenmeye vakit ayırılması,<br />

yoga, egzersiz, meditasyon, müzik dinleme gibi gevşeme teknikleri,<br />

içe kapanmayı ve sosyal hayattan izolasyonu azaltmak adına farklı<br />

alanlarda meşguliyetler edinmek (kendi-kendine yardım grupları<br />

ve sosyal derneklerde görev alma ve faaliyetlere katılma) şeklinde<br />

sıralanabilir. Ortaya çıkan psikolojik değişiklikler bu öneriler ve<br />

yaşam tarzı değişiklikleri uygulandığında düzene girmiyor ise<br />

mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.<br />

Kemik erimesi vücut dokusunun sarkmasına yol açar<br />

• Yaşla birlikte ve özellikle menopoz sonrası vücutta birçok bölgenin<br />

sarkmalar görülür. Bu durumun nedenlerinde tüm dokularda oluşan<br />

bazı değişikliklerin vardır. Kemik erimesi, doku elastikiyetinin<br />

azalması, yağ dokuda yer yer boşalma ve artışlar, kas dokusu<br />

kayıpları ve yerçekimi bu durumdan sorumlu olan bazılarıdırlar.<br />

•Öncelikle yüz bölgesinde, elmacık kemiği üzerindeki dokuların<br />

gevşemesi, dolgunluğunun azalması ve buna bağlı olarak da<br />

ağız çevresinde derin oluklar oluşabilir. Bu kişilerde dolgu veya<br />

yağ dokusu enjeksiyonuyla deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />

İleri düzeydeki sarkmalarda orta yüz germe ameliyatı<br />

uygulanabilmektedir.<br />

Hormonal changes cause psychological<br />

disorder<br />

• The most frequently seen and experienced<br />

psychologically symptoms in the menopausal<br />

period; loss of self-esteem and inability to enjoy<br />

life, susceptibility, gratuitous crying, dislikes,<br />

attention and concentration difficulties, reremembering<br />

and experiencing bad memories,<br />

changes in the sleep cycle. Anxiety symptoms<br />

may be defined as unreasonable fears, tension,<br />

irritability, restlessness, panic, and reduced sexual<br />

desire.<br />

• One of the most important elements to be<br />

considered here is; menopause alone is not a<br />

cause of psychiatric disease. It is thought that<br />

mental life is affected negatively by the decrease in<br />

estrogen levels during menopause period. Although<br />

hormonal changes alone are not responsible for<br />

psychological symptoms; after these changes, hot<br />

flashes, sweating and sleep rhythm changes can<br />

play a role in the life cycle of women as stressors<br />

and affect the mental state negatively.<br />

• In addition, the personality and family<br />

characteristics of the woman (mood, her sociality,<br />

family structure, motherhood role, relationship<br />

with children), social, professional and economic<br />

characteristics (retirement, social withdrawal,<br />

separation of children from the family) menopause<br />

the perception of the society in which it is<br />

traditional situation. There are many factors such<br />

as increasing the status of women, getting more<br />

promised and perceiving as the loss of women’s<br />

beauty and power in western societies.<br />

• It is also known that significant life events during<br />

menopause period increase the psychological<br />

effects of menopause.<br />

Meditation against spiritual changes<br />

•Each woman should be evaluated individually<br />

and recommendations should be made according<br />

to personality characteristics, living conditions,<br />

stressor factors and comorbidities. These<br />

recommendations can be given as follows; physical<br />

activity for physical symptoms, regular exercise,<br />

healthy and proper nutrition, time for sleep and<br />

rest, relaxation techniques such as yoga, exercise,<br />

meditation, listening to music, In order to reduce<br />

isolation and isolation from social life, occupations<br />

in different fields (self-help groups and taking part<br />

in social associations and taking part in activities).<br />

If these recommendations and lifestyle changes do<br />

not improve when applied, psychological changes<br />

should be evaluated by a psychiatrist.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


28<br />

Kırışıklıklara botoks, sarkmalara germe<br />

operasyonu<br />

• Boyun bölgesinde platismal bantlar ve sarkma<br />

oluşmaktadır. Bu bantların belirginliği botulinum<br />

toksini ile azaltılmaktadır. İleri düzeydeki<br />

sarkmalarda boyun germe ameliyatı kaçınılmazdır<br />

ve çok olumlu sonuçlar alınabilmektedir.<br />

• Yanak ve çene altı bölgesi sarkmaları ile birlikte<br />

değerlendirildiğinde kulak önü ve arkasında yapılan<br />

ince kesilerle bu deformasyonlar düzeltilmektedir.<br />

• Alın kırışmakta ve kaşlar göz kapakları üzerine<br />

yığılmaktadırlar. Yine botulinum toksini ile kaş<br />

seviyesi manipülasyonu ve alın kırışıklığı giderilmesi<br />

mümkündür.<br />

• Alın germe ve kaş kaldırma işlemleri saç<br />

içerisinden yapılan kesilerle yapılmaktadır ve saç<br />

içinde saklanmaktadır.<br />

• Göz kapaklarında sarkma ve torbalanma meydana<br />

gelmektedir. Bunlar için de altın standart ameliyat<br />

ile deri fazlasını alarak torbaları düzeltmektir. Göz<br />

kapaklarına yapılan cerrahi girişimler sonrasında<br />

belli belirsiz bir iz kalmaktadır. Bu tür girişimsel<br />

işlemleri tercih etmeyen hastalarda odaklanmış<br />

ultrasonografi veya radyofrekans bazlı bazı<br />

cihazlarla bu deformasyonlar kişiye özgü olarak<br />

uygulanabilmektedir.<br />

Kısa sürede vücudunuz eski formuna kavuşsun<br />

• Memelerde sarkmanın tedavisi meme<br />

dikleştirme ve küçültme ameliyatlarıdır. Bu<br />

ameliyatlar sayesinde hem sarkmış olan memeler<br />

dikleştirilmekte hem de hacim olarak küçültme<br />

yapılabilmektedir. Bu işlemler esnasında memeye<br />

daha diri ve dolgun bir görünüm verebilmekteyiz.<br />

İçi boşalmış ve sarkmış olan memelerde ise<br />

dikleştirme ameliyatı esnasında yağ enjeksiyonu<br />

veya silikon implant yerleştirme yöntemlerinden<br />

birisi kullanılarak hacim kazandırmak mümkün<br />

olmaktadır.<br />

• Karın bölgesindeki sarkma, karın germe ve<br />

liposuction uygulamalarıyla düzeltilmektedir. Karın<br />

duvarındaki gevşeme ve kasların sıkılaştırılması<br />

aynı seansta yapılmaktadır. Bacak üst ve iç<br />

bölgelerindeki yağ birikimi ve sarkma yine bu<br />

bölgede yapılacak olan kasık bölgesine gizlenmiş<br />

kesiler ile yapılmaktadır. Liposuction ile bölgesel<br />

yağ doku artışı düzeltilmektedir.<br />

• Kolların özellikle alt bölgelerindeki sarkma ve<br />

yağ doku artışı yine liposuction ve germe ameliyatı<br />

ile düzeltilmektedir. Kol içi tarafından yapılan<br />

kesiler kolun vücuda temas alanında olduğu için<br />

görünmemektedir.<br />

Bone dissolution leads to sagging of the body tissue<br />

• With aging and especially in the body after menopause, sagging<br />

in many regions are seen. There are some changes that occur<br />

in all tissues in the causes of this condition. Bone resorption,<br />

reduced tissue elasticity, oedema and increase in fat tissue,<br />

muscle tissue loss, and gravity are some of the reasons for this.<br />

• First, in the facial area, the loosening of the tissues on the<br />

cheekbone, the reduction of the fullness and consequently the<br />

deep grooves around the mouth may occur. Deformations are<br />

corrected by filling or adipose tissue injection. Mid-face lifting<br />

surgery can be performed in advanced sagging.<br />

Botox for wrinkles, stretching operation for sagging<br />

•The neck region consists of platismal bands and sagging. The<br />

visibility of these bands is reduced by botulinum toxin. Neck<br />

stretching surgery is inevitable in advanced sagging and very<br />

positive results can be obtained.<br />

• These deformations are reformed with fine incisions made in<br />

front and back of the ear when evaluated along with cheeks and<br />

jaws.<br />

• The forehead is getting wrinkled and the eyebrows are<br />

becoming stacked on the eyelids. Eyebrow level manipulation<br />

and getting rid of forehead wrinkling are possible with botulinum<br />

toxin.<br />

• Forehead stretching and eyebrow lifting are performed with<br />

incisions in hair and hidden among the hair.<br />

• Sagging and bagging occur in the eyelids. For these, the gold<br />

standard is to fix the bagging by taking the excessive skin with<br />

the surgery. There remains an indeterminate trace after surgical<br />

procedures on the eyelids. In patients who do not prefer such<br />

interventional procedures, these deformations can be performed<br />

individually by using focused ultrasound or radiofrequency-based<br />

devices.<br />

Let your body to gain its previous form<br />

•The treatment of sagging in the breasts is breast lifting and<br />

reduction surgery. Thanks to these operations, sagging breasts<br />

can be lifted as well as volume reduction. During these processes<br />

we can give the breast a more alive and plump appearance.<br />

It is possible to give volume by using one of the methods of<br />

oil injection or silicone implant placement during the lifting<br />

operation in the breasts that are hollow and drooping.<br />

•It is reformed with sagging, tummy tuck and liposuction in the<br />

abdomen area. Relaxation of the abdominal wall and tightening<br />

of the muscles are being performed in the same session. Fat<br />

accumulation and sagging in the upper and inner leg of the leg<br />

are also made with incisions hidden in the groin area to be made<br />

in this region. The growth of regional fat tissue is being reformed<br />

by liposuction.<br />

•The sagging and fat tissue increase in the lower parts of the<br />

arms is also reformed by liposuction and stretching. The incisions<br />

made by the interior of the arm do not appear to be in the<br />

contact area of the arm with body.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


30<br />

Events<br />

Kadınlar 35 yaşından itibaren<br />

Meme Kanseri taraması yaptırmalı<br />

Prof. Dr. Cihan Uras<br />

Bu yıl 3.’sü düzenlenen<br />

Uluslararası İstanbul Meme<br />

Kanseri Konferansı’na<br />

(BREASTANBUL <strong>2018</strong>) dünyanın<br />

önde gelen hekimleri katılım<br />

gösterdi. Konferansta meme<br />

kanseri tedavisindeki yeni<br />

gelişmeler paylaşıldı.<br />

İstanbul’da 11-13 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihlerinde<br />

düzenlenen ‘3. Uluslararası İstanbul Meme<br />

Kanseri Konferansı’na (BREASTANBUL<br />

<strong>2018</strong>), dünyanın meme kanseri tanı ve tedavisi<br />

konusunda önde gelen, bilimsel araştırmaları olan<br />

çeşitli branşlardan hekimler katıldı. Prof. Dr. M.<br />

Bahadır Güllüoğlu ve Prof. Dr. Cihan Uras’ın kongre<br />

eş başkanlıklarını yaptığı konferansa, hekimlerin<br />

yanı sıra hemşireler de katıldı.<br />

Meme kanseri tedavisindeki en yeni gelişmelerin<br />

paylaşıldığı konferansta konuşan Prof. Dr. Cihan Uras,<br />

“Meme kanserindeki tanı ve tedavilerin konuşulduğu<br />

Uluslararası Breastanbul Konferansı ilgiyle takip<br />

edildi, Breastanbul markasını artık bütün dünyada<br />

bilinen bir marka haline getirdik. Bu yıl 3.’sü düzenlendi,<br />

geleneksel olarak da her 2 yıl da bir Breastanbul<br />

Meme Kanseri Konferansı’nı gerçekleştiriyoruz. İlk<br />

başladığımızda yabancıların bilmediği bir markayken,<br />

bugün Breastanbul tüm dünyada bilinen bir marka haline<br />

geldi. Bu hem ülkemizdeki meme bilimi adına hem de<br />

ülkemiz adına gerçekten onur verici bir tablo. Bu açıdan<br />

çok mutluyuz. Her yeni toplantımızda katılımın arttığını<br />

görüyoruz. Bu da bizi gururlandırıyor. Bu toplantıya<br />

da yabancı konuklarımızın katılımı oldukça iyiydi. Bu<br />

toplantıyı tercih ediyor olmaları bizi gururlandırdı.<br />

Bu toplantıda meme kanserindeki tanı ve<br />

tedavisindeki bütün yenilikler üç ayrı salonda<br />

konuşuldu. Burada hem meme kanserinin tanı<br />

yöntemleri tartışıldı, hem cerrahi tedavisi<br />

tartışıldı, radyoterapideki yenilikler yine<br />

burada tartışıldı. Birçok konuşmacı buraya<br />

yapmış oldukları çalışmalarını getirdiler.<br />

Dünya’da meme kanserindeki yeniliklerin<br />

sunulduğu Breastanbul’u da dünyada<br />

bilinen, meme kanserinin tanı ve tedavisinde<br />

bütün yeniliklerin tartışıldığı bir marka haline<br />

getirmeyi başarabildik. Bu ülkemiz adına onur<br />

verici bir durum. Özellikle çevre ülkelerdeki<br />

meme biliminde çalışan meslektaşlarımız,<br />

çok daha uzak yere gitmek yerine iki yılda bir<br />

Breastanbul’a gelerek, bu toplantılara katılarak<br />

meme bilimindeki yenilikleri öğrenme fırsatı elde<br />

ediyorlar. Hem de kendi yapmış oldukları çalışmaları<br />

yine bu konferansta sunarak meme bilimine ciddi<br />

katkıda bulunuyorlar. Bu açıdan çok mutluyuz. 2020’de<br />

bu konferansın dördüncüsünü gerçekleştireceğiz. Yine<br />

orada daha fazla ilginin olacağını ümit etmekteyiz” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

31<br />

“Meme kanserinin tedavisinde<br />

birçok yenilik var”<br />

Meme kanserinin kadınlarda en<br />

sık görülen kanser türü olduğunu<br />

belirten Uras, “Bugün ABD’de 8<br />

kadından 1’i, ülkemizde ise 12<br />

kadından 1’i yaşamları boyunca<br />

meme kanserine yakalanma<br />

riskine sahipler. Onun için de<br />

tedavisinde çok ciddi değişimler<br />

ve yenilikler oluyor. Bu toplantıda<br />

göze çarpan önemli yeniliklerden<br />

biri; Japonya’dan gelen Profesör<br />

Fukuma, çok küçük meme<br />

kanserlerinin radyo frekans<br />

yöntemiyle yakılarak tedavi<br />

edilebileceğini anlattı. Yine<br />

Fukuma, endoskopik cerrahi ile<br />

mastektomi ameliyatının nasıl<br />

yapılacağını burada izleyicilere<br />

gösterdi. Aynı zamanda ben<br />

de Türkiye’de ilk kez yapmış<br />

olduğum ‘Robotik Meme Alınma’<br />

ameliyatını anlattım. Koltuk<br />

altından küçük bir kesi ile<br />

robot vasıtasıyla memenin iç<br />

dokusu tamamen çıkarılmakta<br />

ve bu ameliyatta meme başına<br />

ve cildine zarar verilmediği<br />

için özellikle ameliyat sonrası<br />

görüntü çok daha iyi olmaktadır.<br />

Hastaların koltuk altındaki<br />

küçük kesileri de gizlenebildiği<br />

için çok daha iyi bir görüntü<br />

geriye bırakılmaktadır. Aynı<br />

seansta da rekonstrüksiyon<br />

yapılmaktadır. Robotik meme<br />

alınma ameliyatı ülkemizde de<br />

ilk defa tarafımdan yapılmıştır.<br />

Kongrede yeni radyoterapi<br />

yöntemleri de tartışıldı. Artık<br />

uygun olan kadınlara daha kısa<br />

süreli radyoterapi teknikleri<br />

anlatıldı. Bunun yanında yeni ilaç<br />

tedavilerinden de bu kongrede<br />

bahsedildi. Böylece meme<br />

kanserinin tedavisindeki birçok<br />

yeniliklerin getirildiği ve meme<br />

bilimiyle uğraşan meslektaşların<br />

bunları tartıştığı bir konferans<br />

oldu” açıklamasında bulundu.<br />

“Meme kanseri erkeklerde de<br />

görülebiliyor”<br />

Meme kanserinin erken<br />

tanı ve tedaviyle tamamen<br />

iyileştirilebileceğine dikkat çeken<br />

Uras, “Meme kanseri erkeklerde<br />

de görülebiliyor. Erkekler,<br />

memelerinde herhangi bir kitle<br />

hissettiklerinde mutlaka doktora<br />

başvurmalılar. Meme kanseri<br />

özellikle tarama programlarıyla<br />

erken yakalanabilen kanserlerdir.<br />

Bunun için bütün kadınlarımızın<br />

belli aralıklarla tarama<br />

programlarına girmelerini<br />

öneriyoruz. Tarama programlarına<br />

giren kadınlarda meme kanserini<br />

çok erken yakalayabildiğimiz<br />

için tedavileri de çok daha kolay<br />

oluyor. Bu hastalıktan tamamen<br />

kurtulabiliyorlar. Bunun için her<br />

kadın 35 yaşından itibaren meme<br />

tarama programlarına mutlaka<br />

girmelidir. Ailesinde meme kanseri<br />

olan kadınlar ise bu tarama<br />

programına daha erken yaşta<br />

başlamalıdır. Erken tanı meme<br />

kanserinde hayat kurtarıcıdır.<br />

Bu nedenler kadınlarımızın her<br />

ay kendi kendilerini kontrol<br />

etmelerini öneriyoruz” şeklinde<br />

konuştu.<br />

“Meme kanserinin ilerleyen<br />

yaşlarda görülme olasılığı<br />

artıyor”<br />

Konferansta konuşan Acıbadem<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />

Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />

Üyesi Doç. Dr. Taner Korkmaz,<br />

meme kanserinin ilerleyen<br />

yaşlarda daha sık görüldüğünü<br />

belirterek, “Meme kanseri, tüm<br />

kanserlerde olduğu gibi ilerleyen<br />

yaşla beraber görülme olasılığı<br />

da artmakta. Her 7 kadından<br />

1’inde de görülmektedir. Oransal<br />

olarak erkeklerde kadınlara<br />

oranla daha az olmakla birlikte<br />

erkeklerde de bu kanser türü<br />

görülebilmektedir. Meme<br />

kanseri, gelişmiş ülkelerdeki<br />

kadın popülasyonlarında en sık<br />

görülen kanser türüdür. Burada<br />

uluslararası katılımlı, meme<br />

kanseriyle ilgili yüksek tecrübeye<br />

sahip uzmanların da olduğu bir<br />

toplantı gerçekleştiriyoruz. Lokal<br />

tedaviler olarak da adlandırılan<br />

cerrahi, radyoterapi ve bununla<br />

beraber erken ve ileri evre meme<br />

kanserinde kullanılan meme<br />

kanserindeki tedavileri hep<br />

beraber burada tartışmaktayız”<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


32<br />

Events<br />

“Artık kişiye özel tedaviler<br />

uygulanıyor”<br />

Günümüzde meme kanserinde<br />

kişiye özel tedavilerin<br />

uygulanmaya başlandığına<br />

dikkat çeken Acıbadem<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi<br />

Onkoloji Bilim Dalı Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Başak Oyan Uluç<br />

ise şunları söyledi:<br />

“Meme kanserinde son<br />

yıllarda önemli gelişmeler<br />

var. Artık her hastaya aynı<br />

tedavi yerine kişiye özel<br />

tedaviler uygulanıyor. Tümörün<br />

moleküler özelliklerine<br />

göre hastalara göre farklı<br />

farklı tedaviler öneriyoruz.<br />

Erken evre tedavilerde genel<br />

yaklaşımımız artık olabildiğince<br />

cerrahi küçültmek. Bunun<br />

için de eskiden cerrahiden<br />

sonra kemoterapi verirken,<br />

şimdi artık birçok hastamıza<br />

önce kemoterapi sonra<br />

cerrahi yaklaşımına gelmiş<br />

bulunmaktayız. Bu sayede hem<br />

memeyi koruyucu cerrahiler<br />

mümkün olabiliyor hem de<br />

hastaların koltuk altlarındaki<br />

lenf nodlarının çıkarılmaması<br />

söz konusu olabiliyor. Bu<br />

şekilde ileride hastaların<br />

kollarında ödem oluşma<br />

riskini azaltıyoruz. Bunun<br />

için her hastaya kemoterapi<br />

uygulamıyoruz. Hastaların<br />

tümörlerinin özelliklerine<br />

bakarak bazı hastalara sadece<br />

hormonel tedaviler vermek<br />

söz konusu. Kemoterapi<br />

verilmeyecek hastaları da<br />

seçebiliyoruz. Metastatik<br />

hastalarda ise tümörün<br />

moleküler tiplerine göre kişiye<br />

özel tedaviler veriyoruz.”<br />

“Erken tanıda tamamen tedavi<br />

mümkün”<br />

Meme kanseri açısından bütün<br />

kadınlar risk altında olduğunu<br />

sözlerine ekleyen Uluç, “Her<br />

8 kadından 1’inde meme<br />

kanseri hayatının bir kısmında<br />

gelişebiliyor. Ama tabii bazı<br />

kişilerin riskleri biraz daha<br />

artabiliyor. Özellikle ailesinde<br />

meme kanseri öyküsü olanlar.<br />

Meme kanserinde erken tanı<br />

da son derece önemli. Çünkü<br />

erken tanı koyduğunuzda<br />

bu hastalık tamamen tedavi<br />

edilebilir. Her kadına erken tanı<br />

öneriyoruz. 40 yaşından sonra<br />

da yıllık olarak mamografi<br />

çektirmelerini istiyoruz. Bunun<br />

dışında kendi kendine meme<br />

muayenesi de 20 yaşından<br />

sonra başlamalı” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


36<br />

Events<br />

Rengarenk bir okul için Lilly Türkiye<br />

Gönüllüleri ve Toplum Gönüllüleri<br />

Vakfı el ele<br />

Bu yıl 11. yılına giren Lilly Gönüllük Günü kapsamında Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />

Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile el ele vererek İstanbul Kağıthane’deki Atatürk<br />

İlkokulu ve Ortaokulu’nda boyama ve renklendirme çalışması gerçekleştirdiler.<br />

İnsanların, daha uzun, daha<br />

sağlıklı ve daha aktif yaşam<br />

sürmeleri için ilaçlar üreten<br />

Lilly’nin, kurumsal sosyal<br />

sorumluluk bilincinin bir<br />

yansıması olarak her yıl tüm<br />

dünyada düzenlediği Gönüllük<br />

Günü kapsamında bu yıl Lilly<br />

Türkiye Gönüllüleri, Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile ortak bir<br />

çalışmaya imza attı. Lilly Türkiye<br />

Gönüllüleri, Toplum Gönüllüsü<br />

gençlerle, Kağıthane’de bulunan<br />

Atatürk İlkokulu ve Ortaokulu’nda<br />

boyama ve renklendirme çalışması<br />

gerçekleştirdiler.<br />

Lilly Türkiye Gönüllüleri,<br />

Toplum Gönüllüsü gençlerle<br />

sıcak bir tanışmanın ardından<br />

okulun dış bina, iç bahçe ve dış<br />

bahçe başta olmak üzere çeşitli<br />

bölümlerini renklendirmek<br />

için kolları sıvadılar. Tüm gün<br />

süren renklendirme ve boyama<br />

çalışmaları sonucunda okul<br />

yepyeni bir görünüme kavuştu.<br />

Etkinlik, Toplum Gönüllüsü<br />

gençlerin sivil toplum, proje<br />

yönetimi, ekip çalışması ve iletişim<br />

konularında güçlendirilmesine<br />

katkıda bulunurken, Lilly İlaç<br />

çalışanlarının da Lilly İlaç’ın<br />

çevresel sürdürülebilirlik, eğitim,<br />

temel ihtiyaçlar ve toplumun<br />

güçlendirilmesine yönelik<br />

taahhütlerini,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

37<br />

Gönüllülük Günü kapsamında<br />

gençlerle birlikte çalışma<br />

deneyimini yaşayarak hayata<br />

geçirmelerini sağladı.<br />

Toplumsal fayda için 65’ten fazla<br />

ülkeden yaklaşık 24 bin Lilly<br />

çalışanı birarada<br />

Lilly Türkiye Gönüllüleri’nin bu<br />

yılki Gönüllülük Günü etkinliğini<br />

değerlendiren Lilly İlaç Kurumsal<br />

İlişkiler Direktörü Gamze<br />

Kuzucu Gürses şunları söyledi:<br />

“Yaşadığımız topluluklara yardım<br />

etme anlayışı, 142 yıllık Lilly<br />

mirasının en önemli bileşeni. Tüm<br />

Lilly ailesi, bu mirasa bağlığını<br />

2008 yılından bu yana Gönüllük<br />

Günü aracılığıyla güçlendiriyor.<br />

Bu yıl 11. yılını kutlayan Lilly<br />

Gönüllülük Günü kapsamında,<br />

65’ten fazla ülkeden yaklaşık<br />

24 bin Lilly Gönüllüsü, tüm<br />

dünyada herkes için daha iyi<br />

Bu yıl, gençliğin enerjisini<br />

toplumsal faydaya dönüştürmeyi<br />

amaçlayan, gençlerin öncülüğünde<br />

ve yetişkinlerin rehberliğinde<br />

toplumsal barış, dayanışma ve<br />

dönüşüm projesi olan Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile<br />

gerçekleştirdiğimiz Gönüllülük<br />

Günü kapsamında çocuklarımıza<br />

rengarenk bir okul kazandırdık.<br />

Projemizi hayata geçiren tüm<br />

paydaşların ve gönüllülerimizin<br />

olumlu geri bildirimlerinden<br />

farklılıklara saygı, şeffaflık ve<br />

hesap verebilirlik, yerel katılım,<br />

ekip çalışması, yaşam boyu<br />

öğrenme ve sosyal girişimcilik<br />

çerçevesinde her yıl 2.000’e yakın<br />

sosyal sorumluluk projesi hayata<br />

geçiriyor. Lilly İlaç’ın, gençlerin<br />

belirlediği bu okulu iyileştirme<br />

çalışmasını sahiplenmesi<br />

gerçekten çok kıymetli. Gençliğin<br />

gücüne inanan ve gençlerin sosyal<br />

sorumluluk eğitim ve<br />

projelerini destekleyen sosyal<br />

paydaşımıza tüm destekleri için<br />

çok teşekkürler.”<br />

bir yaşam ve çalışma koşulları<br />

oluşturmak amacıyla, kaynak<br />

ve bilgi birikimi sağlamak adına<br />

sivil toplum kuruluşlarıyla bir<br />

arada hareket ederek ortak bir<br />

çabayı hayata geçiriyor. Biz de<br />

Lilly Türkiye olarak bugüne kadar<br />

çalışanlarımızın özverili desteği<br />

ve bağlılığı ile toplumun öncelikli<br />

sorunlarına önemli katkılarda<br />

bulunduk.<br />

aldığımız motivasyonla,<br />

yaşadığımız dünyaya ve içinde<br />

bulunduğumuz topluma hizmet<br />

etmeye devam edeceğiz.”<br />

İş birliğini değerlendiren Toplum<br />

Gönüllüleri Vakfı Kaynak<br />

Geliştirme ve İletişim Yöneticisi<br />

Derya Kılıçalp ise etkinlikle<br />

ilgil şöyle konuştu: “Toplum<br />

Gönüllüsü gençler, Türkiye’nin<br />

81 ilinde, TOG’un ilkeleri olan<br />

11 yılda 1 milyon saati aşkın<br />

gönüllülük hizmeti<br />

2008’den bu yana 70’e yakın ülkede<br />

binlerce Lilly çalışanının farklı<br />

projelerle destek olduğu, Lilly<br />

Gönüllülük Günü dünya genelinde<br />

yürütülen en büyük tek günlük<br />

gönüllülük programlarından biri<br />

olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar<br />

Lilly çalışanlarının 1 milyon saati<br />

aşkın vakit ayırdıkları Gönüllülük<br />

Günü, tüm dünyadaki toplulukların<br />

daha iyi yaşamaları ve çalışmaları<br />

için kaynak ve uzmanlık sağlamaya<br />

yönelik ortak çabanın bir parçası<br />

olmayı amaçlıyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


38<br />

News<br />

“Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof.<br />

Dr. Fevzi Altuntaş: Türkiye Klinik<br />

Araştırmalarda büyük potansiyele<br />

sahip”<br />

“President of World Apheresis<br />

Association Dr. Fevzi Altuntaş:<br />

Turkey has great potential in Clinical<br />

Research”<br />

Aferez uygulamaları<br />

konusunda dünyada<br />

10 ülke arasındayız!<br />

We are among<br />

the 10 countries<br />

in the world about<br />

apheresis practices!<br />

Apheresis, a science that deals with blood, means<br />

that the blood is processed outside the body to heal a<br />

disease, or to obtain the desired blood component or<br />

stem cell or cellular treatment products. Apheresis is<br />

a science that operates in a wide range from cancer<br />

treatment to the treatment of neurological diseases,<br />

kidney diseases, haematological diseases, stem cell<br />

therapy to tumour vaccines.<br />

President of the World Association of Apheresis and<br />

Ankara Yıldırım Beyazıt University Faculty of Medicine<br />

Lecturer Dr Fevzi Altuntas: “To present qualified health<br />

service provision capacity to clinical research as well<br />

as to present to the humanity of the world as well as<br />

our people; R & D approach should be considered with<br />

this approach. As Turkey, we are among the first 10<br />

countries in the world in clinical research. We have the<br />

Kan ile uğraşan bir bilim dalı olan Aferez, bir hastalığı<br />

potential to reach 3% of the R & D activities carried out<br />

iyileştirmek için veya istenilen kan bileşenini ya da kök<br />

in the world and to achieve a market of around 4 billion<br />

hücre veya hücresel tedavi ürünlerini elde etmek için<br />

dollars in this direction.” He said.<br />

kanın vücut dışında işlenmesi anlamına geliyor. Aferez,<br />

Altuntaş has continued his words as follows; “It is<br />

kanser tedavisinden nörolojik hastalıkların tedavisine,<br />

difficult to serve as president and decision-maker in<br />

böbrek hastalıklarından hematolojik hastalıklara, kök<br />

international organizations. It is a prideful but responsible<br />

task. I represent not only myself but also my<br />

hücre tedavisinden tümör aşılarına kadar çok geniş<br />

yelpazede faaliyet gösteren bir bilim dalıdır.<br />

country. More Turkish Scientists need to take part in<br />

Dünya Aferez Birliği Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt<br />

these tasks. You have to work hard and continuously<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.<br />

produce.”<br />

Fevzi Altuntaş: “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum<br />

kapasitesini klinik araştırmalara da yansıtmak ülkemiz<br />

insanı yanında dünya insanlığına da sunmak; Ar-Ge yaklaşımını bu anlayışla ele almak gerekli. Türkiye olarak, klinik<br />

araştırmalarda dünyada ilk 10 ülke arasında olmak, dünyada gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmalarının yüzde 3’üne<br />

ulaşmak ve 4 milyar dolar civarı pazar elde etme potansiyelimiz mevcut.” dedi.<br />

Altuntaş sözlerine “Uluslararası organizasyonlarda başkan ve karar verici noktasında görev almak zor. Gurur verici<br />

ancak bir o kadar da sorumluluk isteyen bir görev. Yalnız kendimi değil ülkemi de temsil ediyorum. Bu görevlerde<br />

daha fazla Türk Bilim İnsanının görev alması gerekli. Bunun içinde çalışmak ve üretmek lazım.” şeklinde devam etti.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

39<br />

Hem milli hem de global başarılar akademide çok<br />

önemli<br />

Türkiye için akademik alanda uluslararası ilişkilerin<br />

öneminden bahseden Altuntaş, “Öğrenci, uzman ve<br />

öğretim üyelerimizin uluslararası bilim ortamlarına entegrasyonu<br />

sağlanmalıdır. Bilim insanları olarak üretim<br />

ve çıktıya odaklanmalıyız. Uluslararası düzeyde yetkin,<br />

kendine güvenen ve üreten, millî ve manevi değerlerine<br />

saygılı bireyler yetiştirmeliyiz. Gelecek nesillere<br />

‘Dünyanın sana ihtiyacı var’, ‘Dünyayı değiştirebilirsin’<br />

düşüncesi ile yetiştirmeliyiz. Akademik ortamlarımızı<br />

mesai saati kavramının olmadığı 24 saat üreten ve<br />

yaşanılan ortamlara dönüştürmeliyiz. Tekno-kentlerimizin<br />

işlevlerini artırarak dünya ile rekabet eder hale<br />

getirmeliyiz. Modern eğitim modellemelerine uygun<br />

köklü eğitim reformları ve kanıt temelli eğitime geçiş<br />

yapmalıyız. Sanal gerçeklik teknolojisi ve simülasyon<br />

temelli eğitimler yaygınlaştırılmalıdır” dedi.<br />

Dünya Aferez Birliği Başkanlığı döneminde özellikle<br />

gelişmekte olan ülkelerde aferez biliminin gelişmesi<br />

için çaba sarf edeceğini belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş,<br />

bu ülkelerde veya bölgelerde eğitim faaliyetlerini<br />

artırmayı hedeflediğini ve bu ülkelerin birliğe üye<br />

olmaları için davet edeceğini vurguladı. Genç bilim<br />

insanlarının yetişmesi, nitelikli insan gücünün ve sağlık<br />

hizmetlerinin kalitesinin artmasına katkı sağlamayı<br />

hedeflediklerini aktaran Altuntaş, “Bu amaçla Dünya<br />

Aferez Birliği Okulu konsepti altında eğitim ve öğretim<br />

faaliyetleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca,<br />

uluslararası araştırma iş birliğinin ve kültürünün<br />

gelişmesi için araştırma alt grubu kurup çalışmaların<br />

yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyoruz.” dedi.<br />

Klinik araştırma ve Ar-Ge alanında büyük potansiyele<br />

sahip<br />

Nüfus özellikleri, hastalık tipleri, yetişmiş hekim ve<br />

sağlık personeli kapasitesi ve altyapı göz önünde bulundurulduğunda<br />

ülkemizin klinik araştırmalar konusundaki<br />

potansiyelinin yüksek olmasına karşın mevcut<br />

durumda global klinik araştırmalardan gerekli payı<br />

alamadığını vurgulayan Dünya Aferez Birliği Başkanı<br />

Altuntaş, Türkiye’nin ilaç pazarı büyüklüğüne göre<br />

ilk 15 ülke içinde olmasına rağmen klinik araştırma<br />

sıralamasında 31-37 sıra arasında değiştiğini vurguladı.<br />

Dünyada yapılan klinik araştırmalardaki payımızın<br />

yüzde 0,7-1 arasında değiştiğini belirterek, dünyadaki<br />

pazar büyüklüğünün 120 milyar dolar olduğunu ancak<br />

şu anda Türkiye’nin klinik araştırmalardan aldığı payın<br />

150 milyon dolar olduğunu söyledi. Tüm veriler değerlendirildiğinde<br />

ise Türkiye potansiyelinin ilk 10, yüzde 3<br />

ve 4 milyar dolar üzerinde olduğunu belirtti.<br />

Both national and global achievements are very<br />

important in the academy<br />

Altuntaş who has talked about the importance of<br />

international relations in the academic field for Turkey,<br />

said “Students, faculty members and our experts<br />

should be integrated into the international scientific<br />

environment. As scientists, we must focus on production<br />

and output. We must train individuals who are competent,<br />

self-confident and produce internationally, respectful to<br />

their national and spiritual values. We have to raise the<br />

future generations with the idea that “The world needs<br />

you, you can change the world”. We need to transform<br />

our academic environments into 24-hour living where<br />

there is no concept of overtime hours. We have to make<br />

our techno-cities compete with the world by increasing<br />

their functions. We have to move from well-educated<br />

education reforms and evidence-based education to<br />

modern education models. Virtual reality technology and<br />

simulation-based trainings should be expanded as well.”<br />

He said.<br />

During the Presidency of the World Apheresis<br />

Association, he stated that he would endeavour to develop<br />

apheresis in developing countries, Dr Fevzi Altuntaş<br />

emphasized that he aimed to increase the educational<br />

activities in these countries or regions and he would invite<br />

them to join the union. Altuntaş stated that they aim to<br />

contribute to the improvement of the quality of young<br />

people, qualified manpower and health services. And<br />

continued his words “For this purpose, we plan to carry<br />

out education and training activities under the concept of<br />

the World Apheresis Union School. In addition, we aim to<br />

establish a research sub-group for the development of<br />

international research cooperation and culture.”<br />

Has great potential in clinical research and R & D<br />

Given the population characteristics, types of diseases,<br />

qualified physicians and health personnel capacity and<br />

infrastructure, it is a well-known fact that our country<br />

has a high potential in clinical research. On the other<br />

hand, Altuntaş, the President of the World Apheresis<br />

Association, emphasized that Turkey could not get the<br />

necessary share from global clinical researches. He<br />

also emphasized that although Turkey’s pharmaceutical<br />

market size is within the first 15 countries, the clinical<br />

studies ranges from 31-37 in ranking order. Noting that<br />

our share in clinical research in the world has ranged<br />

from 0.7 to 1 percent, the market size in the world is<br />

$ 120 billion, he said. But the share taken by Turkey is<br />

currently 150 million dollars at all he told. When all the<br />

data are evaluated, getting Turkey among the top 10<br />

countries of potential, he said to rise 3 percent to slice<br />

and achieve a turnover of over $ 4 billion.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


40<br />

News<br />

Ülkemizde Kök Hücre Nakli Uygulamaları Avrupa Birliği<br />

Ülkeleri Düzeyinde<br />

Türkiye’de 2000’li yılların başında 10 civarı kök hücre<br />

nakil merkezinde yaklaşık 200 kök hücre nakil işlemi<br />

gerçekleştirilirken, 2017 yılında toplam 82 merkezde yaklaşık<br />

4200 kök hücre nakil uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş,<br />

15 yıllık süreçte Türkiye’de nüfus başına düşen kök hücre nakli<br />

aktivitesi yaklaşık 15 kat artış gösterdiğini vurguladı.<br />

“Yasal alt yapı bakımından AB ülkelerinden daha ileri<br />

düzeydeyiz”<br />

2010 yılında yayınlanan Terapötik Aferez Yönetmeliği<br />

sonrası Sağlık Bakanlığı tarafından aferez tedavi merkezleri<br />

ruhsatlandırılmasının ardından gerek aferez gerekse kök hücre<br />

nakli uygulamaları her yıl giderek artış gösterdiğini söyleyen<br />

Prof. Dr. Altuntaş “Bu artışta Sağlık Bakanlığı’nın gerekli<br />

yasal alt yapıyı hızla sağlaması ve uyguladığı teşvik politikaları,<br />

üniversitelerimiz, özel sektör ve hekimlerimizin özverili<br />

çalışmaları etkili olmuştur.” dedi.<br />

Türkiye Aferez Tedavileri bakımından dünyada önde<br />

Ülkemizde, terapötik aferez uygulamaları birçok bilim alanında<br />

başarı ile uygulandığını belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Aferez başta<br />

hematoloji olmak üzere, çok çeşitli hastalıkların tedavisinde başarı<br />

ile uygulanan bir tedavi yöntemi olmuş ve son yıllarda olmazsa<br />

olmaz bilim dalı haline geldi” dedi.<br />

Dünyada “Türk Hastaneleri” ile model olabiliriz<br />

Dr. Altuntaş “Ulaşılan nitelikli sağlık hizmet sunum kapasitemizi<br />

global olarak sunarak sağlık turizmine dahil olmak çok önemli.<br />

Yakın geçmişte sağlık alanında sağlanan başarı ülkemizi sağlık<br />

turizmi alanında hizmet sunan önemli ülkelerden biri konumuna<br />

getirmiştir. Sağlık turizmi için 4 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyar<br />

insan ve 67 ülke potansiyelimiz mevcut. Bazı sağlık alanlarında<br />

ülkemizin ve dünyanın seçkin hastane ve ünitelerinden biri olması<br />

için projeler geliştirmeliyiz.<br />

Sağlık hizmet sunum kapasitesini başta dost ve kardeş ülkeler<br />

olmak üzere uluslararası ilişkilerde bir argüman olarak aktif<br />

şekilde kullanmalıyız. Sağlığın uluslararası ilişkilerde etkili bir<br />

‘yumuşak güç’ olduğu bilinmektedir ve ülkemizin bu konuda geniş<br />

bir etki alanı var. Hedef; söz konusu ülkelerde “Türk hastanelerinin<br />

başarısının farkındalığını oluşturmak ve saygınlığını artırmak” dedi.<br />

Stem Cell Transplantation Practices in Turkey is at<br />

European Union Countries Level<br />

Turkey in about 10 stem cell transplant centre at the<br />

beginning of the 2000s was carried out about 200 stem cell<br />

transplant procedure. In 2017, approximately 4200 stem<br />

cell transplantations were performed in 82 centres. 15-<br />

year process of stem cell transplantation activity per capita<br />

population in Turkey, stressing that showed about 15-fold<br />

increase.<br />

In terms of legal infrastructure, we are more advanced<br />

according to EU countries<br />

Professor Dr Altuntaş, after the Regulation on Therapeutic<br />

Apheresis published in 2010, after the approval of<br />

apheresis treatment centres by the Ministry of Health,<br />

both apheresis and stem cell transplantation applications<br />

are increasing every year, he said. This increase was<br />

influenced by the efforts of the universities, the private<br />

sector, and the dedicated efforts of our physicians in<br />

order to ensure that the Ministry of Health provided the<br />

necessary legal infrastructure and implemented the<br />

incentive policies.<br />

Turkey in terms of Apheresis Therapy is leading in the world.<br />

In our country, therapeutic apheresis applications are applied successfully in many fields of science said Dr Altuntaş, and<br />

continued his words ”Aphaeresis has been a successful treatment modality in the treatment of a wide range of diseases,<br />

especially haematology, and has become a must in recent years.“<br />

We can be a model with ”Turkish Hospitals” in the world<br />

Dr Altuntaş said that “It is very important to be involved in health tourism by presenting our qualified health service delivery<br />

capacity globally. In the recent past, the success in the field of health has made Turkey one of the most important countries in<br />

the field of health tourism. We have 1.5 billion people and 67 countries potential for 4 hours flight distance for health tourism.<br />

We have to develop projects to be one of the distinguished hospitals and units of our country and the world in some health<br />

fields.We should actively use health service capacity as an argument in international relations, particularly in friendly and<br />

brotherly countries. It is known that health is an effective soft power in international relations and our country has a wide<br />

domain in this regard. Target; to raise awareness of the success of Turkish hospitals in these countries and increase their<br />

dignity.”<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


42<br />

Healt<br />

Dünya Akciğer Günü<br />

Solunum hastalıkları ciddi bir<br />

halk sağlığı sorunudur!<br />

Türk Toraks Dernek Başkanı<br />

Prof Dr.Hasan Bayram<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH),<br />

verem, akciğer kanseri, astım ve zatürre,<br />

dünya çapında ve ülkemizde ciddi ölümlere<br />

ve hastalık yüküne yol açmaktadır. Halk<br />

sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan<br />

akciğer hastalıkları ve nedenlerine daha<br />

iyi odaklanmak üzere ilk defa geçen yıl,<br />

Uluslararası Solunum Dernekleri Forumu’nun<br />

(‘Forum of International Respiratory<br />

Societies’, FIRS) girişimi, uluslararası<br />

solunum derneklerinin iş birliği ile 25 Eylül<br />

Dünya Akciğer Günü olarak ilan edilmiştir.<br />

Dünya Akciğer Günü’nün amacı<br />

solunum hastalıkları hakkında<br />

farkındalık oluşturmak,<br />

solunum hastalıklarını önleme<br />

ve kontrol stratejilerini önceleme<br />

konularının küresel halk sağlığı<br />

hedeflerinin arasına alınmasını<br />

sağlamaktır.<br />

Solunum hastalıkları göz ardı<br />

ediliyor<br />

Türk Toraks Derneği adına açıklama<br />

yapan Dernek Başkanı Prof. Dr.<br />

Hasan Bayram, solunum sistemi<br />

hastalıklarının tüm dünyada<br />

sıklıkla göz ardı edilen ancak<br />

önemli oranda sağlık yüküne yol<br />

açan hastalıklar olduğunu belirtti.<br />

Bayram, “Türkiye’de solunum<br />

sistemi hastalıklarına bağlı hastane<br />

yatışları, bütün hastane yatışlarının<br />

%13’ünden, solunum sistemi<br />

hastalıklarına bağlı ölümler ise tüm<br />

ölüm nedenleri içerisinde %11’inden<br />

sorumludur. Dünya çapında 3.<br />

ölüm nedeni olan KOAH’dan 65<br />

milyon insan muzdariptir ve bu<br />

rakamlar giderek artmaktadır.<br />

Türkiye’de yaklaşık 5 milyon<br />

KOAH hastası olup, bunlardan<br />

ancak 500 bini kendisinde KOAH<br />

olduğunu bilmektedir. KOAH’da<br />

erken tanı ve tedavi olanaklarına<br />

erişmek için öncelikle toplumda<br />

KOAH farkındalığını arttırmak<br />

gerekmektedir. Verem ise ne yazık<br />

ki halen tüm dünyada en ölümcül<br />

bulaşıcı hastalıktır. Her yıl 1,8<br />

milyon kişi verem nedeniyle ölmekte<br />

ve yılda 10 milyon kişi vereme<br />

yakalanmaktadır. Verem hastalığı<br />

yoksullar, göçmenler, madenciler ve<br />

riskli ortamlarda çalışan ve yaşayan<br />

diğer kişiler yanında tütün ve alkol<br />

kullanımı, diyabet, AIDS, bağışıklık<br />

sisteminin baskılanması gibi risk<br />

faktörlerine sahip kişilerde daha çok<br />

görülmektedir.” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Healt<br />

43<br />

Akciğer Kanseri en<br />

sık görülen kanser<br />

türü<br />

Akciğer kanserinin<br />

en ölümcül<br />

kanserlerden<br />

olduğunu ve<br />

dünyada yılda 1,6<br />

milyon kişinin<br />

bu hastalıktan<br />

öldüğünü belirten<br />

Bayram, “Akciğer<br />

kanseri ülkemizde<br />

tüm yaş grupları<br />

içerisinde en sık<br />

görülen kanser tipi<br />

olarak erkeklerde<br />

1. sırada, kadınlarda ise 5. sırada yer<br />

almaktadır.” dedi.<br />

Zatürre ve Astım da önemli sağlık<br />

sorunlarından<br />

Zatürre’nin uzun yıllardır sık<br />

rastlanan hastalıklardan olup<br />

çocuklarda ve ileri yaşlarda en önemli<br />

ölüm nedenleri arasında yer aldığını<br />

söyleyen Bayram, “Her yıl milyonlarca<br />

insanın ölümünden sorumludur.<br />

Zatürre ülkemizde de önemli hastalık<br />

ve ölüm nedenleri arasında yer<br />

almaktadır. Küresel Astım Raporuna<br />

(<strong>2018</strong>) göre dünyada 339 milyon<br />

astımlı hasta bulunmaktadır. Ne yazık<br />

ki tüm tedavi olanaklarına rağmen<br />

halen astıma bağlı ölümlerin özellikle<br />

düşük gelirli toplumlarda sorun<br />

olduğu bildirilmektedir. Türkiye’de de<br />

yaklaşık her 12-13<br />

erişkinden biri ve<br />

7-8 çocuktan biri<br />

astım hastası olup<br />

ülkemizde de tüm<br />

dünyada olduğu<br />

gibi sıklığı giderek<br />

artmaktadır.<br />

Sağlıksız hava<br />

solumak dünya<br />

genelinde önemli bir<br />

sorundur. Yaklaşık<br />

2 milyar insan,<br />

dış ve iç ortamda<br />

kirli ve zararlı<br />

havayı solumakta,<br />

1 milyar insan tütün dumanına<br />

maruz kalmaktadır. Pasif duman<br />

maruziyeti de ciddi sağlık sorunlarına<br />

yol açmaktadır; öyle ki 1964’den<br />

beri sigara içmeyen yaklaşık<br />

2,5 milyon insan, pasif sigara<br />

dumanına maruziyet sonucu hayatını<br />

kaybetmiştir. Türkiye’de hava kirliliği<br />

nedeniyle ölümler, trafik kazası<br />

nedeni ile ölümlerden yaklaşık 2 kat<br />

fazladır. 100 milyondan fazla kişiyi<br />

etkileyen uykuda solunum durması<br />

hastalığı (uyku apnesi) giderek<br />

daha çok görülmektedir. Dünyada<br />

erkeklerde %3-8, kadınlarda %2-4<br />

oranında görülmektedir. Tedavi<br />

edilmediği takdirde tüm sistemlere<br />

olan olumsuz etkileri yanında,<br />

gündüz aşırı uyku hali sebebiyle<br />

trafik ve iş kazalarına yol açması<br />

nedeniyle de önemli<br />

bir toplum sağlığı<br />

sorunudur.”diye<br />

belirtti.<br />

Mesleksel<br />

hastalıklara dikkat<br />

Mesleksel akciğer<br />

hastalıklarının<br />

dünyada 50<br />

milyondan fazla<br />

kişiyi etkilemekte<br />

olduğunu belirten<br />

Bayram, “Ne yazık ki<br />

çalışanlar ülkemizde<br />

de akciğerleri<br />

olumsuz etkileyen<br />

toz, duman gibi işyeri ortamındaki<br />

olumsuz şartlara maruz kalmaya<br />

devam etmektedir.” dedi.Bayram,<br />

sevindirici olanın ise soluduğumuz<br />

havanın kalitesini artırmak suretiyle<br />

çoğu solunum hastalıklarını<br />

önlenebildiği olduğunu ifade ederek<br />

şöyle devam etti: Sağlıksız havanın<br />

ana kaynağını tütün dumanı, iç ve dış<br />

ortam hava kirliliği, havadaki bulunan<br />

mikroplar, zararlı tozlar, duman ve<br />

allerjenler oluşturmaktadır. Çeşitli<br />

koruyucu önlemler ile akciğer<br />

hastalıklarının ortaya çıkması<br />

önlenebilir ve daha iyi tedavi edilmesi<br />

sağlanabilir. Örneğin, kişilerin<br />

sigaraya başlamamasını sağlamak<br />

ve sigara içenlerin bırakmalarını<br />

teşvik etmek KOAH’ı önlemede en<br />

etkili yöntemdir. Sigarayı bıraktırmak<br />

suretiyle astımlılar<br />

daha iyi tedavi<br />

edilebilir ve solunum<br />

fonksiyonlarındaki<br />

düşüş azaltılabilir.<br />

Hamilelik döneminde<br />

sigara içmemek ve<br />

doğumdan sonra da<br />

pasif sigara dumanı<br />

maruziyetinden<br />

kaçınmak, çocuklarda<br />

astım sıklığını ve<br />

şiddetini azaltabilir.<br />

Akciğer kanseri tütün<br />

kontrolü ile büyük<br />

ölçüde önlenir.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


44<br />

Healt<br />

Radon ve asbest gibi akciğer kanserinin<br />

çevresel nedenleri izlenebilir ve azaltılabilir.<br />

İşyerlerinde solunan havanın zararlı maddeler<br />

açısından düzenli kontrolü, mesleksel akciğer<br />

hastalığı gelişimini önleyebilir. Aşılama çok<br />

önemli olup, pek çok çocukluk çağındaki<br />

solunum hastalıklarının ortadan kaldırılmasını<br />

sağlar. Bu nedenle çocukluk dönemindeki<br />

aşılar mutlaka yapılmalıdır. Erken teşhis<br />

ve tedavi verem hastalığı için kritik öneme<br />

sahiptir, hastalık erken tanınır ve uygun<br />

şekilde tedavi edilirse çoğu verem hastası<br />

tamamen iyileşir.”Prof. Dr. Hasan Bayram<br />

ayrıca, “Dünyadaki tüm solunum dernekleri,<br />

her bireyin temiz hava soluma hakkına sahip<br />

olduğunu vurgulamakta, bu nedenle kanun<br />

yapıcılarından ve hükümetlerden bütün<br />

ülkelerde temiz ve sağlıklı hava standartlarını<br />

sağlamalarını talep etmektedirler. Türk Toraks<br />

Derneği olarak temel amacımız ulusal akciğer<br />

sağlığını geliştirmektir. Bu nedenle bölgesel ve<br />

küresel kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak<br />

konunun öneminin anlaşılmasını, devamında<br />

koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik<br />

verilmesini desteklemekteyiz. “Dünya Akciğer<br />

Günü” vesilesiyle ulusal düzeyde akciğer<br />

sağlığını korumak yönünde farkındalığın<br />

artmasına katkı sunmayı hedeflemekteyiz.<br />

Sağlıklı hayatlar için sağlıklı nefesler gerekir.<br />

Hayat nefesle başlar. 25 Eylül <strong>2018</strong> Dünya<br />

Akciğer Günü kutlu olsun.“ diyerek sözlerini<br />

tamamladı.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


MEDICA <strong>2018</strong> STAND NO: 13D34


48<br />

Kanserde obezite,<br />

nikotinden daha riskli!<br />

kanserden korunmak<br />

için, kilonuza dikkat<br />

edin!<br />

Obesity has a greater<br />

risk than smoking!<br />

watch your body<br />

weight to reduce the<br />

risk of cancer!<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi<br />

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü<br />

Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Erdoğanoğlu<br />

Bugüne kadar kanser için başlıca risk<br />

faktörü olarak sayılan nikotinin yerini<br />

günümüzde artık obezite alıyor.Fazla<br />

yemek ve egzersiz yapmamak, kanserin<br />

başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin<br />

tüketiminden bile daha büyük etkiye<br />

sahip. Obezitede kanser riskiyle beraber<br />

tümörlerin nüksetme ihtimalinin de<br />

arttığını belirten uzmanlar, egzersiz ve<br />

sağlıklı beslenmenin önemine değindi.<br />

Nicotine used to be considered as a<br />

primary risk factor; however it has been<br />

replaced by obesity in today’s world.<br />

Overeating accompanied by no physical<br />

activity poses a greater risk than smoking<br />

for onset and progression of cancer.<br />

Experts indicate that tumours are likely<br />

to recur along with the risk of cancer in<br />

obesity, and highlight the importance of<br />

exercising and eating healthy.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


49<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />

Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr.<br />

Yıldız Erdoğanoğlu, obezitenin kanser üzerindeki<br />

etkileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.<br />

Aşırı kilolu kadınlarda kanser riski %90 artıyor<br />

“Tüm kanser ölümlerinin yüzde 25-30’una neden olan<br />

sigara içimi, büyük önem taşımaktadır. Bugüne kadar,<br />

nikotin kanser için başlıca risk faktörü olarak sayılıyordu.<br />

Günümüz araştırma bulgularına göre ise; fazla kilolu<br />

olmak kanser risk faktörleri açısından sigarayı bile<br />

geçerek ilk sırayı almış durumda” diyen Dr. Yıldız<br />

Erdoğanoğlu, “Gereğinden fazla yemek yemek, çok<br />

az egzersiz yapmak sonuçta da obez olmak, kanserin<br />

başlangıcında ve ilerlemesinde nikotin tüketiminden bile<br />

daha büyük etkiye sahip. Aşırı kilolu kadınlarda kanser<br />

gelişme olasılığı yüzde 90 oranında artmış durumda ki<br />

bu da çok yüksek bir oran. Yumurtalık veya rahim ağzı<br />

kanseri, meme kanseri gibi bazı tümör türleri, bunun<br />

dışında aşırı kilolu kişilerde kolon ve prostat kanserleri de<br />

ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.<br />

Obezite, tümörlerin nüksetmesine neden oluyor!<br />

Erdoğanoğlu, “Obezseniz, sadece kanser oluşumu için<br />

risk taşımazsınız, aynı zamanda tümörlerin nüksetme<br />

ihtimalini de artırmış olursunuz. Düzenli egzersiz ve<br />

dengeli bir beslenme programı ise riski azaltır. Bu konuda<br />

insanlarımızın farkındalığının güçlü olması çok önemlidir”<br />

diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:<br />

“Günümüzde bazı kanser türleri için, hastalık riski<br />

zamanla azalmakta diğerleri için artmaktadır.<br />

Sanayileşme ve toplumun refah düzeyi, nikotin kullanımı,<br />

sağlıksız beslenme, çevre kirliliği veya kanserojen<br />

maddeler risk faktörleri arasındadır. Kanserin gelişimi<br />

tek bir nedene bağlanamaz, çeşitli faktörlerden oluşan<br />

bir ağa dayanır. Kanserin gelişiminde genetik faktörler<br />

de önemli bir rol alır ama bireysel riskleri öngörmek<br />

çok fazla mümkün değildir. Bilinen risk faktörlerini<br />

ise azaltarak, hastalığa yakalanma olasılığınızı en aza<br />

indirebilirsiniz.”<br />

Kanserden korunmak için, bu uyarılara kulak verin!<br />

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizik<br />

Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yıldız<br />

Erdoğanoğlu, kanserden korunmak için yapılabilecekleri<br />

şöyle sıraladı:<br />

•“Aşırı kilolu olmaktan kaçının. Bel çevresi ölçümünün<br />

kadınlarda 80 cm, erkeklerde 94 cm altında olması<br />

gerektiğini unutmayın. Kilo yönetiminizde başarılı<br />

olamıyorsanız profesyonel destek alın.<br />

• Sigara içmeyin! Sigara içiyorsanız, bu duruma mümkün<br />

olan en kısa zamanda son verin. Bunu yapamıyorsanız, en<br />

azından sigara içmeyenlerin varlığında sigara içmeyin.<br />

Dr. Yıldız Erdoğanoğlu, an academic member from<br />

Üsküdar University, Faculty of Health Sciences,<br />

Department of Physiotherapy and Rehabilitation made<br />

significant evaluations on the risks of obesity on cancer.<br />

Overweight women exposed to 90% higher risk of<br />

cancer<br />

“Smoking, which claims a rate of 25 to 30% in cancer<br />

deaths, is very important. Up until today, nicotine used to<br />

be a primary risk factor for cancer. Interestingly, most<br />

recent research findings demonstrate that overweight<br />

poses a greater risk than smoking for the risk of<br />

cancer as it has been placed on the top of the list.” says<br />

Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu.<br />

“Over eating accompanied by limited physical activity<br />

leads to obesity, which has a greater risk than smoking<br />

for onset and progression of cancer. Carcinogenesis<br />

probability has increased by 90% for overweight women,<br />

which is a very high rate. Some types of tumours such as<br />

ovarian cancer or cervical cancer, breast cancer apart<br />

from colon and prostate cancers are clinically seen with<br />

overweight individuals.”<br />

Obesity causes tumours to recur!<br />

Erdoğanoğlu remarks as follows: “If you are overweight,<br />

you are prone not only to cancer but also recurrence<br />

of tumours. Regular physical activity accompanied<br />

by healthy diet reduces the risk. It is crucial to gain<br />

awareness.”<br />

“Today, risk of disease appears to decrease for certain<br />

types of cancer while it tends to increase for others.<br />

Industrialisation and welfare level, smoking, unhealthy<br />

diet, environmental pollution or carcinogenic materials<br />

are amongst the risk factors. Cancer cannot be linked<br />

to a single factor as it relies on a set of various factors.<br />

Genetic factors also play a significant part for having<br />

cancer, but it is hardly possible to anticipate individual<br />

risks. One can reduce already known risk factors to<br />

minimise the risk of disease.”<br />

Consider these guidelines to reduce your risk of cancer!<br />

Academic Member Dr. Yıldız Erdoğanoğlu refers to<br />

following tips in cancer prevention:<br />

• “Avoid overweight. Remember that waist circumference<br />

should be up to 80 cm for women and up to 94 cm for<br />

men. Seek professional help if you fail with bodyweight<br />

management.<br />

• Do not smoke! If you are a smoker, quit as soon as<br />

possible. If you cannot quit, at least try not to around<br />

non-smokers.<br />

• Exercise regularly. Even a half an hour of walking a day<br />

will help you prevent disease.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


50<br />

• Mutlaka düzenli egzersiz yapın. Günde yarım saat yürüyüş<br />

yapmanız bile sizin için koruyucu olacaktır.<br />

• Daha fazla sebze ve meyve yiyin: günde en az beş porsiyon.<br />

Hayvansal yağ içeren besinleri daha az tüketin.<br />

• Çok yoğun güneş ışığından kaçının. Özellikle çocuklar ve<br />

ergenler güneş korumasına dikkat etmelidir. Güneş yanığına<br />

eğilimli olanlar, yaşamları boyunca güneşe dikkat etmelidir.<br />

• Kansere neden olabilecek kimyasal maddelerle ilgili<br />

güvenlik talimatlarını izleyin. Radyasyondan korunma<br />

tavsiyelerini takip edin.<br />

• Kadınlar rahim ağzı kanser taramasından haberdar<br />

olmalıdır.<br />

• Meme kanserinin erken tespiti için 50 yaş üstü kadınlar,<br />

mamografi taramasına katılmalıdır.<br />

• Erkekler ve kadınlar kolorektal kanserin erken tespiti için<br />

alınacak önlemlere katılmalıdır.<br />

• Hepatit B aşı programlarına katılın.”<br />

• Consume vegetables and fruits: Minimum five<br />

portions a day. Avoid foods that contain animal fat.<br />

• Avoid intense sunlight. Kids and adolescents<br />

should wear sun block. Individuals who are prone<br />

to sunburns should always protect themselves<br />

from the sun.<br />

• Follow up with safety instructions on carcinogen<br />

chemicals. Follow advises to protect against<br />

radiation.<br />

• Women should be aware of and pay attention to<br />

cervical cancer screening.<br />

• For early detection of breast cancer, women<br />

above 50 years should undergo mammography<br />

screening.<br />

• Both men and women should take precautions for<br />

early detection of colorectal cancer.<br />

• Both men and women should get hepatitis b<br />

vaccination administered.”<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


52<br />

Technology<br />

Kardiyolojide yeni<br />

teknikler canlı<br />

vaka analiziyle<br />

anlatıldı<br />

New techniques in<br />

cardiology were<br />

explained by live case<br />

analysis<br />

“Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />

Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı”<br />

toplantısı İbrahim Etem - Menarini’nin<br />

destekleriyle gerçekleştirildi.<br />

Toplantıda Prof. Dr. Muzaffer<br />

Değertekin, Prof. Dr. Murat Sezer, Doç.<br />

Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr. Emre<br />

Aslanger tarafından gerçekleştirilen<br />

canlı vaka analizleriyle; BT anjiyografi,<br />

IVUS, FFR konularında kardiyologlara<br />

bilgi verildi.<br />

“Coronary Intervention Imaging and<br />

Effective Use of Coronary Physiology”<br />

Meeting was held with the support<br />

of İbrahim Etem - Menarini. The<br />

information about BT angiography, IVUS<br />

and FFR has been given to cardiologists<br />

with the live case analyses realized by<br />

Prof Dr Muzaffer Değertekin, Prof Dr<br />

Murat Sezer, Assoc. Dr Olcay Özveren<br />

and Assoc Dr. Emre Aslanger.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


54<br />

Technology<br />

Farklı görüntüleme teknikleri sayesinde elde<br />

edilen bulgular, birçok hastalığın teşhisini<br />

değiştirdiği gibi tedavi stratejisini de yakından<br />

etkiliyor. İbrahim Etem - Menarini’nin destekleriyle<br />

gerçekleştirilen “Koroner Girişimde Görüntüleme ve<br />

Koroner Fizyolojinin Etkin Kullanımı” toplantısında<br />

kardiyolojide kullanılan güncel teknikler ve uygulama<br />

yöntemleri paylaşıldı.Organizasyona Yeditepe<br />

Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı<br />

Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, İstanbul<br />

Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji<br />

Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat<br />

Sezer, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji<br />

Bölümü’nden Doç. Dr. Olcay Özveren ve Doç. Dr.<br />

Emre Aslanger konuşmacı olarak katıldı.<br />

Bilgisayarlı Tomografi (BT) anjiyografi, İntravasküler<br />

Ultrasonografi (IVUS), Fraksiyonel Akım Tekniği<br />

(FFR) gibi tekniklerin uygulandığı beş farklı vakanın<br />

değerlendirildiği toplantıda katılımcılar canlı yayın<br />

aracılığıyla analizleri takip etme şansı yakaladı.<br />

Koroner anjiyografi ile görülmeyen plaklar ortaya<br />

çıkıyor<br />

Koroner anjiyografi ile klasik anjiyo arasındaki<br />

farklara değinen Prof. Dr. Muzaffer Değertekin,<br />

koroner anjiyografinin hastalıkların semptomları<br />

konusunda daha fazla bilgi verdiğini aktardı.<br />

Prof. Dr. Değertekin, “Bilgisayarlı Tomografi (BT)<br />

anjiyografi, klasik anjiyoda görülmesi zor olan<br />

plakları da açığa çıkartıyor. Bu durum, tedavi ve<br />

işlem stratejisini tamamen değiştiriyor. Tomografi<br />

yöntemi birçok farklı alanda kullanıldığı gibi ana<br />

koroner lezyonları değerlendirmek için de oldukça<br />

önemli bir yöntem oluyor” dedi.<br />

FFR ile farklı sonuçlar elde ediliyor<br />

FFR ve IVUS yöntemlerinin ne zaman kullanılması<br />

gerektiğine dair ipuçlarını meslektaşları, asistanları<br />

ve Tıp Fakültesi öğrencileri ile paylaşan Prof. Dr.<br />

Murat Sezer, FFR tekniği ile değerlendirildiğinde<br />

çoklu damar hastalık sahibi olan kişilerin üçte<br />

birinin yüksek risk grubundan bir alt risk grubuna<br />

düştüğünü vurguladı.<br />

Doç. Dr. Olcay Özveren kompleks ana koroner<br />

olgularının değerlendirmesini vaka analizleri ile<br />

anlatırken; Doç. Dr. Emre Aslanger ise stres ekostrain<br />

kullanımını, koroner girişim planlamasını ve<br />

takibinde izlenmesi gereken yolları aktardı.<br />

The findings of different imaging techniques<br />

change the diagnosis of many diseases and<br />

affect the treatment strategy closely. In the<br />

meeting of “Coronary Intervention Imaging and<br />

Effective Use of Coronary Physiology” with the<br />

support of İbrahim Etem - Menarini, current<br />

techniques and application methods used in<br />

cardiology were shared with the participants.To<br />

the organization; Yeditepe University Hospital,<br />

Head of Department of Cardiology, Professor<br />

Dr Muzaffer Değertekin, Istanbul University,<br />

Istanbul Faculty of Medicine, Department of<br />

Cardiology, Professor Dr Murat Sezer, Yeditepe<br />

University Hospital, Cardiology Department,<br />

Assoc. Dr Olcay Özveren and Assoc. Dr Emre<br />

Aslanger participated as a speaker.<br />

In the meeting where techniques such as<br />

computed tomography (CT) angiography,<br />

Intravascular Ultrasonography (IVUS), Fractional<br />

Flow Technique (FFR) were applied and five<br />

different cases were evaluated, the participants<br />

had the chance to follow the analyses via live<br />

broadcast.<br />

Coronary angiography reveals unseen plaques.<br />

Dr Muzaffer Değertekin who has talked about<br />

the differences between coronary angiography<br />

and classical angiography, said coronary<br />

angiography gives more information about the<br />

symptoms of diseases. Professor Dr. Değertekin<br />

has continued his words as follows; “Computed<br />

tomography (CT) angiography is also revealing<br />

plaques that are difficult to see in classical<br />

angiography. This is completely changing the<br />

strategy of operation and treatment. Tomography<br />

is a very important method for evaluating main<br />

coronary lesions as it is used in many different<br />

areas.” He said.<br />

Different results are being obtained with FFR<br />

Prof Dr Murat Sezer has shared the tips of<br />

when to use the FFR and IVUS methods with<br />

his colleagues, assistants and students of the<br />

Faculty of Medicine. He said that one third of the<br />

people who had multiple vessel disease when<br />

they were evaluated by FFR technique passed to<br />

a lower risk group than the high risk group.<br />

Assoc. Dr Olcay Özveren explained the evaluation<br />

of the complex main coronary cases by case<br />

studies. Assoc. Dr Emre Aslanger explained<br />

stress echo-strain usage, coronary intervention<br />

planning and follow-up paths afterwards.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


56<br />

Healt<br />

Şah damar<br />

tıkanıklığına dikkat!<br />

Beware of the carotid<br />

artery occlusion!<br />

Carotid arteries, which are<br />

located on both sides of the<br />

neck and are the vessels<br />

that deliver oxygen-rich<br />

blood to the brain, are known<br />

as the “jugular veins”, are<br />

the vessels that provide a<br />

significant part of the blood<br />

circulation of the brain and<br />

tissues in the face, neck and<br />

scalp.<br />

Acıbadem Cardiovascular<br />

Surgery Specialist Assoc. Dr<br />

Cem Arıtürk, who stated that<br />

there is a risk of constriction<br />

and occlusion due to<br />

atherosclerotic process in the<br />

arteries as in every arteries<br />

in the body, gave information<br />

about the carotid artery<br />

occlusion.<br />

Acıbadem Kalp ve Damar Hastalıkları<br />

Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk<br />

Boynun her iki yanında yer alan ve<br />

beyne oksijence zengin kanı ulaştıran<br />

damarlar olan ve halk arasında “şah<br />

damarları” olarak bilinen karotis<br />

arterleri, beynin ve yüzdeki, boyundaki<br />

ve saçlı derideki dokuların kan<br />

dolaşımının önemli bir bölümünü<br />

sağlayan damarlardır.Vücuttaki<br />

her atardamarda olduğu gibi şah<br />

damarlarda da aterosklerotik (damar<br />

sertliği) sürece bağlı olarak daralma<br />

ve tıkanma riski bulunduğunu ifade<br />

eden belirten Acıbadem Kalp ve<br />

Damar Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı<br />

Doç. Dr. Cem Arıtürk, şah damar<br />

tıkanıklığı konusunda bilgiler verdi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


58<br />

Healt<br />

Damar hastalıkları arasında en tehlikelilerden olan şah<br />

damar tıkanıklığının belirtileri nelerdir ve hangi risk<br />

faktörleri bu hastalığı tetikliyor?<br />

Her damar sertliği sürecinde olduğu gibi yağ ve kireç<br />

içerikli aterom plaklarına bağlı olarak meydana gelen<br />

şah damar tıkanıklığında hedef organ beyin olduğu<br />

için hastalığın olası sonuçları ve komplikasyonları<br />

çok ciddi olabiliyor. Genetik ve ailesel faktörlerin<br />

şah damar tıkanıklığı sebepleri arasında ilk sırada<br />

bulunduğunu belirten Acıbadem Kalp ve Damar<br />

Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk,<br />

“Bununla birlikte hareketsizlik, sigara kullanımı en<br />

önemli risk faktörlerinden. Özellikle kontrol altına<br />

alınmamış hipertansiyon ve şeker hastalığı da hem<br />

hastalığın oluşum riskini hem de ilerleme hızını arttıran<br />

faktörlerden sayılabilir” dedi.<br />

Hastalığın belirtilerine de değinen Dr. Cem Arıtürk<br />

şunların altını çiziyor: “Yavaş ve sinsi ilerleme özelliğine<br />

sahip şah damar tıkanıklığının belirtileri arasında,<br />

özellikle yatan ya da oturan kişinin aniden ayağa kalkması<br />

ile oluşan sendeleme, göz kararması, baş dönmesi ve<br />

bayılma yer alıyor. Bununla birlikte hastalarda hastalığın<br />

seyri boyunca konuşma bozuklukları görülebiliyor.<br />

Bu konuşma bozuklukları kelimeleri hatırlayamama<br />

veya telaffuz problemleri şeklinde ortaya çıkabiliyor.<br />

Unutkanlık hastalarda en sık görülen belirtilerden bir<br />

diğeri. Bununla birlikte hastaların bir kısmında geçici felç<br />

atakları da görülebiliyor ki bu geçici ataklar, meydana<br />

gelebilecek kalıcı felçlerin en önemli habercisi.<br />

Özelikle başlangıç dönemindeki belirtiler pek<br />

önemsenmese de hem hayat kalitesini düşürmesinden<br />

dolayı hem de erken tanı konabilmesi açısından çok<br />

önemli çünkü erken tanı hem girişimsel ve cerrahi<br />

tedavilerin daha geç dönemde yapılmasına olanak tanıyor<br />

hem de ilaç tedavisi ile birlikte şikâyetlerin azalması<br />

sağlanabiliyor.”<br />

What are the symptoms of carotid artery occlusion,<br />

which are the most dangerous of vascular diseases?<br />

And which risk factors trigger this disease?<br />

As in the process of hardening of the arteries, as the<br />

target organ is the brain in the carotid artery occlusion<br />

due to fat and lime-containing atheroma plates, the<br />

possible consequences and complications of the<br />

disease can be very serious. Acıbadem Cardiovascular<br />

Surgery Specialist Assoc. Dr Cem Arıtürk who has<br />

stated that Genetic and familial factors are the major<br />

reasons to carotid artery occlusion, continued his words<br />

as follows “However, immobility and smoking are some<br />

of the most important risk factors as well. Especially<br />

uncontrolled hypertension and diabetes are factors<br />

that increase both the risk of disease and the rate of<br />

progression.”<br />

Cem Arıtürk who has also touched upon the symptoms<br />

of the disease, underlines that: “The symptoms of slow<br />

and insidious progressive carotid artery obstruction<br />

include grogginess, blackout, dizziness, and fainting,<br />

especially when the lying or sitting person suddenly<br />

gets up. However, patients can have speech disorders<br />

during the course of the disease. These speech<br />

disorders can appear as the inability of remembering<br />

or pronunciation problems of the words. Forgetfulness<br />

is one of the most common symptoms in patients.<br />

However, some of the patients may also experience<br />

temporary paralysis attacks, which is the most<br />

important precursor to permanent paralysis actually. In<br />

particular, although the symptoms of the onset period<br />

are not paid much attention, it decreases the quality<br />

of life for sure. It is very important both to prevent this<br />

situation and to make an early diagnosis. Because<br />

early diagnosis allows both interventional and surgical<br />

treatments to be performed later. Along with this,<br />

complaints can also be reduced with drug treatment.”<br />

He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


60<br />

Events<br />

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma<br />

Derneği ve Türkiye Obezite Araştırma<br />

Derneği obezite hakkında kamuoyunu<br />

harekete geçiriyor.<br />

“Hadi Birlikte<br />

Önyargıları Kıralım<br />

Obeziteyle Başa<br />

Çıkalım”<br />

Turkey Endocrinology and<br />

Metabolism Association and Turkey<br />

Obesity Research Association is<br />

mobilizing the public about obesity.<br />

“Let’s break down the<br />

prejudices together<br />

let’s Overcome of the<br />

Obesity”<br />

Turkey Endocrinology and<br />

Metabolism Association (TEMA) and<br />

Turkey Obesity Research Association<br />

(TORA), 11 October World Obesity Day<br />

held a meeting due. At the meeting,<br />

it was pointed out that obesity should<br />

be considered as a chronic disease<br />

that can be treated. It was also<br />

pointed out that the individuals who<br />

were struggling with obesity has been<br />

exposed to the prejudices. TOAD<br />

Vice President Dr Dilek Yazıcı also<br />

became the first person to support<br />

the digital campaign named HADİ<br />

BİRLİKTE, which they initiated in<br />

order to raise awareness on obesity.<br />

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite Araştırma<br />

Derneği (TOAD), 11 <strong>Ekim</strong> ‘Dünya Obezite Günü’ nedeniyle bir toplantı gerçekleştirdi.<br />

Toplantıda, obezitenin, tedavisi mümkün kronik bir hastalık olarak kabul edilmesi<br />

gerektiğine ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin maruz kaldığı<br />

önyargılara dikkat çekildi. TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, toplantıda<br />

ayrıca obezite konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla başlattıkları “HADİ<br />

Birlikte” isimli dijital kampanyayı da tanıtarak, ilk destekleyen kişi oldu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

61<br />

11 <strong>Ekim</strong> Dünya Obezite Günü nedeniyle Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) ve Türkiye Obezite<br />

Araştırma Derneği (TOAD), “obezite” konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda, tüm dünyada ciddi bir sorun haline<br />

gelmeye başlayan obezitenin, tedavisi olan kronik bir hastalık olduğu ve obezite hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />

çeşitli toplumsal önyargılara maruz kaldığı vurgulandı.<br />

Toplantıda konuşan TEMD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fahri Bayram, obezitenin birçok metabolik hastalık, mekanik<br />

ve psikolojik komplikasyonlara neden olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:<br />

“Obezite, başta diyabet, hipertansiyon olmak üzere birçok komplikasyonla ilişkilidir. Obezite beklenen yaşam ömrünü<br />

de kısaltmaktadır. Mesela normal bir kişiye göre VKİ’si 30-35 olan birisi 3 yıl, VKİ’si 40’ın üzerinde olan birisi ise 10 yıl<br />

daha az yaşamaktadır. Obezitenin tedavisinde diyetisyenden psikoloğa, egzersiz uzmanından hekime multidisipliner<br />

bir ekip birlikte görev yapmalıdır. Maalesef toplumda obezite hakkında çok yanlış bir takım inanışlar ve davranışlar<br />

hâkimdir. Obezite hastaları, hastalıklarının yanı sıra toplumdaki önyargılarla da mücadele etmek durumunda<br />

kalmaktadır. Bu mücadele, başta hastanın ailesi olmak üzere, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, endüstri ve medya<br />

gibi bileşenlerin ortaklığıyla birlikte yürütülmeli ve önyargılar kırılmalı. Bu konuda farkındalık oluşturmak için ‘HADİ<br />

BİRLİKTE ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE BAŞA ÇIKALIM’ diyoruz.”<br />

Turkey Endocrinology and Metabolism Association (TEMA) and Turkey Obesity Research Association (TORA), 11<br />

October World Obesity Day held a “obesity” meeting due. At the meeting, it was pointed out that obesity should be<br />

considered as a chronic disease that can be treated. It was also pointed out that the individuals who were struggling<br />

with obesity has been exposed to the prejudices.<br />

Speaking at the meeting, Deputy President of TEMD Dr Fahri Bayram, pointed out that obesity caused many metabolic<br />

diseases and its mechanical and psychological complications as well, said:<br />

“Obesity is associated with many complications, particularly diabetes and hypertension. Obesity also shortens the<br />

life expectancy as well. For example, someone with a BMI of 30-35 lives 3 years less than a normal person. One<br />

person who has a BMI of more than 40 years lives 10 years less than a normal person. In the treatment of obesity,<br />

a multidisciplinary team should work together from dietitian to psychologist, exercise specialist and physician.<br />

Unfortunately, there is a very wrong set of beliefs and behaviours about obesity in society. Obesity patients have to<br />

struggle with prejudices in society as well as their diseases at the same time. This struggle should be carried out<br />

together with the partnership of the patient’s family, non-governmental organizations, universities, industry and<br />

media. And the prejudices must be broken down.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


62<br />

Events<br />

TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr.<br />

Dilek Yazıcı ise konuşmasında obezite<br />

hastalığıyla mücadele eden bireylerin<br />

maruz kaldığı önyargılara değinerek,<br />

şunları söyledi:<br />

“Önyargılar, obez bireylerin yaşadığı<br />

fiziksel ve psikolojik problemlerin<br />

de şiddetini artırıyor. Kendilerine<br />

olan inançlarını etkileyerek, yaşam<br />

kalitelerini düşürüyor. Bireylerde<br />

sosyal izolasyona, gecikmiş yardım<br />

isteme davranışına, düşük benlik<br />

saygısı ve olumsuz beden algısına<br />

neden oluyor. Obez bireylerin sağlık<br />

hizmetinden kaçınmalarına, tedavilerini<br />

aksatmalarına/geciktirmelerine ve<br />

sonuç olarak gittikçe artan sağlık<br />

problemlerine yol açıyor. Önyargıların<br />

sebep olduğu bu durum da, hastalıktan<br />

kaynaklanan komplikasyonları<br />

çoğaltıyor. Dolayısıyla sağlık maliyetleri<br />

de çoğalan sağlık problemleriyle doğru<br />

orantılı olarak artıyor.”<br />

Önyargılarla nasıl baş edileceğine de<br />

değinen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Obezite<br />

hastalığının tedavisinin her aşamasında<br />

hekim, hemşire, diyetisyen, psikolog<br />

ve aile ile işbirliği içinde olunması<br />

gerekmektedir” dedi.<br />

‘Obez bireyler kimden, nasıl yardım<br />

alacaklarını dahi bilmiyor’<br />

Novo Nordisk Türkiye Genel Müdürü<br />

Dr. Burak Cem ise “HADİ BİRLİKTE<br />

ÖNYARGILARI KIRALIM OBEZİTEYLE<br />

BAŞA ÇIKALIM” dijital kampanyasına<br />

ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye’de<br />

obezite hastalığı görülme sıklığının<br />

yüzde 36 olduğunu hatırlatarak, bu<br />

hastalıkla mücadele için farkındalığın<br />

yanı sıra işbirliğinin de önemini<br />

vurguladı.<br />

Novo Nordisk Türkiye Pazara Erişim<br />

ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Aysun<br />

Hatipoğlu ise kampanyaya ilişkin şu<br />

açıklamayı yaptı:<br />

“Ülkemizde her 3 kişiden biri obezite<br />

hastalığı ile mücadele ediyor. Yurt<br />

dışında yapılan araştırmalar gösteriyor<br />

ki, bu hastalar maalesef kimden ve nasıl<br />

yardım alacaklarını dahi bilmiyorlar.<br />

Ayrıca dışlanmaya kadar varan bir<br />

takım toplumsal önyargılara maruz<br />

kalıyorlar. Obeziteyi tedavi edilebilir<br />

kronik bir hastalık olarak tanımlayan<br />

sayılı ülkelerden biri de Türkiye. Novo<br />

Nordisk Türkiye olarak bu hastalığa<br />

dikkat çekmek için pek çok bilimsel ve<br />

sosyal eğitimler düzenliyoruz.<br />

Yeni projeler geliştiriyoruz ve<br />

farkındalık oluşturacak projeleri<br />

destekliyoruz. Öncelikle kamuoyunu<br />

hasta olmamaları için bilinçlendiriyoruz.<br />

Diğer yandan da hastalar için en ileri<br />

tedavi seçeneklerini sunuyoruz.”<br />

Hadi Birlikte Önyargıları Kıralım,<br />

Obeziteyle Başa Çıkalım<br />

Kronik ve karmaşık bir hastalık olan<br />

obezitenin oluşumunda biyolojik, sosyal<br />

ve çevresel faktörler etkilidir. Obeziteyle<br />

başa çıkmanın en önemli şartı ise<br />

BİRLİKTE hareket etmektir. Sadece<br />

obezite ile yaşayan kişileri veya sadece<br />

bu alanda çalışan hekimler, dernekler,<br />

paydaşlar olarak değil, toplumu dahil<br />

ederek motivasyon sağlayabilecek bir<br />

HAREKET başlatılmaktadır.<br />

In order to raise the awareness in<br />

society, we say “Let’s break down the<br />

prejudices together let’s Overcome of<br />

the Obesity”<br />

TOAD Vice President Dr Dilek Yazıcı<br />

In her speech, mentioned about the<br />

prejudices that individuals faced who are<br />

struggling with obesity disease and said:<br />

“Prejudices increase the severity of<br />

physical and psychological problems<br />

experienced by obese individuals. They<br />

affect their beliefs and reduce their<br />

quality of life. It causes social isolation,<br />

delayed help seeking behaviour,<br />

low self-esteem and negative body<br />

perception in individuals. It causes<br />

obese individuals to abstain from health<br />

care, disrupt / delay their treatment,<br />

and consequently, increasing health<br />

problems. This condition, which is<br />

caused by prejudices, increases the<br />

complications caused by the disease.<br />

Therefore, health costs are increasing<br />

in line with the increasing health<br />

problems.” He said.<br />

Dr Dilek Yazıcı who also touched upon<br />

how to deal with prejudices, said<br />

“Obesity disease at all stages of the<br />

treatment of doctors, nurses, dieticians,<br />

psychologists and family should be in<br />

cooperation at all.”<br />

“Obese people, they do not even know<br />

how to get help from whom”<br />

Novo Nordisk Turkey General Manager<br />

Dr. Burak Cem, in his statement about<br />

the digital campaign named ”Let’s<br />

break down the prejudices together<br />

let’s Overcome of the Obesity” he<br />

said, disease prevalence in Turkey,<br />

recalled that 36 percent. He stressed<br />

the importance of cooperation as well<br />

as awareness for the fight against this<br />

disease.<br />

Novo Nordisk Turkey Market Access and<br />

Institutional Relations Director Aysun<br />

Hatipoglu made the following statement<br />

about the campaign:<br />

“One in every three people in our<br />

country is struggling with obesity.<br />

Researches conducted abroad show<br />

that these patients unfortunately do<br />

not even know how to get help. They<br />

are also exposed to a number of social<br />

prejudices, including being excluded<br />

from society. Turkey is one of the few<br />

countries which describes the obesity<br />

as a chronic disease that can be treated.<br />

As Novo Nordisk Turkey, we have<br />

been organizing many scientific and<br />

social education programs in order to<br />

draw attention to this disease. We are<br />

developing new projects and supporting<br />

projects which may raise awareness.<br />

First of all, we raise the public’s<br />

awareness for not being sick. On the<br />

other hand, we offer the most advanced<br />

treatment options for patients.”<br />

”Let’s break down the prejudices<br />

together let’s Overcome of the Obesity”<br />

Biological, social and environmental<br />

factors are effective in the development<br />

of obesity, a chronic and complex<br />

disease. The most important condition<br />

for dealing with obesity is to act in<br />

the cooperation. A movement is<br />

being initiated that can only motivate<br />

people who live with obesity or not<br />

only as physicians, associations and<br />

stakeholders working in this field, but<br />

also by involving the society as well.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


64<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical Park Bahçelievler Kalp ve Damar Cerrahı<br />

Prof. Dr. Barış Çaynak; “Minimal invaziv yöntemle yapılan ameliyattan sonra hastalar<br />

4’üncü günde taburcu olabiliyor ve bir hafta içerisinde günlük rutinine dönebiliyor.”<br />

Kalp idare etmez!<br />

İşi gücü dert edip ameliyatınızı ertelemeyin<br />

Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak<br />

Kalp damarları belli bir oranın üzerinde tıkanmış ve<br />

ameliyat gerektiriyorsa ertelemeyin. Kalp ameliyatları<br />

artık “Minimal invaziv” yani küçük kesi cerrahisi<br />

sayesinde sadece 4 santimlik bir kesi ile yapılabiliyor.<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical<br />

Park Bahçelievler Kalp ve Damar<br />

Cerrahı Prof. Dr. Barış Çaynak,”<br />

hastaları tek tek değerlendirilip<br />

ameliyat için en faydalı rotayı<br />

belirlemek oldukça önemli. Bu<br />

nedenle minimal invaziv yöntemi kalp<br />

ameliyatlarında kişinin üzerinden<br />

ameliyatın tüm yükünü alıyor” diyor.<br />

Amaç günü kurtarmak değil<br />

ömürlük iş yapmak<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />

Medical Park Bahçelievler Kalp<br />

ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />

Çaynak: ”Göğüs ağrısı, çabuk<br />

yorulma, merdiven çıkarken<br />

kola veya çeneye vuran ağrı gibi<br />

şikâyetlerden sonra doktora<br />

gidildiğinde hasta bazı tetkiklerden<br />

geçiriliyor. Öncelikle eko, efor,<br />

kan testi gibi az travmatik testler<br />

yapılıyor. Test sonuçları damar<br />

tıkanıklığını gösteriyorsa veya damar<br />

tıkanıklığından şüphelendiriyorsa,<br />

kişiye anjiyo yapılması gerekiyor.<br />

Çünkü kalp anjiyosundan başka<br />

hiçbir test damarları göstermiyor.<br />

Kalbi besleyen damarlarda belli bir<br />

seviyenin üzerinde tıkanıklık varsa<br />

ilaçla tedavi edilemiyor. Kişinin<br />

kalbine ya stent takılması ya da<br />

ameliyat yapılması gerekiyor. Bizim<br />

amacımız bir tedavi planlarken<br />

günü kurtarmak değil, ömürlük iş<br />

yapmaktır. Bu nedenle ameliyat<br />

kararı kişiye özel verilmelidir.<br />

Genellikle insanlar açık kalp<br />

ameliyatlarındaki kocaman yaradan,<br />

göğüs kemiğinin açılmasından<br />

korkuyorlar. Fakat kalp ameliyatları<br />

artık çok daha küçük kesilerle<br />

yapılabiliyor. Minimal invaziv yöntem<br />

ile açık kalp ameliyatında yapılan<br />

işlemin aynısı yapılıyor. İşlem özel bir<br />

teknikle ve küçük bir kesiyle yapıldığı<br />

için ameliyatın yükünü kişinin<br />

üzerinden alıyor.”<br />

Ameliyat öncesi kapsamlı tarama<br />

Ameliyat kararı verildiğinde hastalar<br />

bunu birkaç doktor ile teyit etmek<br />

istiyor. Hastalar bize: ‘Ameliyata<br />

gerek var mı’, ‘Eğer gerek varsa<br />

en iyi teknik nedir?’, ‘Ameliyatın<br />

doğrusu nasıl olmalıdır?’, ‘Hangi<br />

damarla by-pass yapmak lazım?’’ gibi<br />

sorularla geliyorlar. Biz hasta bazlı<br />

olarak değerlendirme yaparak bir yol<br />

haritası belirliyoruz. Hastanın genel<br />

durumu nedir, kalp kondisyonu nasıl,<br />

kalbin kasılma fonksiyonlarında bir<br />

bozukluk var mı, kalp kapaklarında<br />

bir bozukluk var mı diye kontrol<br />

ediyoruz. Akciğer, böbrek, iç organlar<br />

ve beyin dolaşımı ameliyat öncesinde<br />

kontrol edilerek hasta ciddi bir<br />

kontrolden geçiriliyor. Bu tetkikler<br />

sonucunda ameliyatı hangi teknikle<br />

yapacağımıza karar veriyoruz.<br />

Hastaların birçoğu ameliyatlarını<br />

minimal invaziv yöntemle yani<br />

daha küçük kesiyle yapılıpyapılamayacağını<br />

merak ediyor.<br />

Her hasta minimal invaziv yönteme<br />

uygun olmuyor. Anjiyo ve genel sağlık<br />

durumu mutlaka kontrol ediliyor ve<br />

ameliyatın hangi yöntemle yapılacağı<br />

belirleniyor.<br />

Sonra ameliyat olurum’ demeyin!<br />

Altınbaş Üniversite Hastanesi<br />

Medical Park Bahçelievler Kalp<br />

ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Barış<br />

Çaynak: “Minimal invaziv yöntem ile<br />

göğüs kemiği açılmıyor, sol göğüs<br />

altından 4 santimlik bir kesi ile<br />

ameliyat gerçekleştiriliyor. Sadece<br />

tek damar hastalarına değil, kalbin<br />

ön duvarlarındaki bütün damarlara<br />

bu teknikle by-pass yapılabiliyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


66<br />

Bu nedenle mutlaka anjiyoyu görüp<br />

ona göre karar vermek lazım.<br />

Ameliyat her zaman bu işte altın standarttır.<br />

‘Kalbim anjiyo ile açılabildiği<br />

kadar idare etsin, sonra ameliyat<br />

olurum’ gibi düşünceler yanlıştır.<br />

Anjiyo sonrası ameliyat kararı alındıysa<br />

ameliyat olmak en doğru karardır.<br />

Fakat ameliyat olmadan önce klasik<br />

kalp ameliyatları dışında ne yapılabilir<br />

diye araştırmakta fayda var.<br />

Ameliyatın yükünü azaltıyor<br />

Klasik ameliyatta göğüs kemiği kesilir,<br />

by-pass yapılacak tüm damarlar<br />

hazırlanır, ardından kalp durdurulur ve<br />

duran kalbe by- pass yapıldıktan sonra<br />

kalp çalıştırılıp, göğüs kapatılır. Açık<br />

kalp ameliyatlarının kişiye uzun ve kısa<br />

dönem yükü vardır. Göğüs kemiğinin<br />

açılması sebebiyle kişinin vücudunda<br />

kocaman bir iz kalıyor. Kişi hayatının<br />

geri kalan kısmını vücudundaki bu izle<br />

geçirmek zorunda kalıyor. Ameliyatta<br />

göğüs kemiği açıldığı için o kemiğin<br />

iyileşmesi zaman alıyor. Bazı kişilerde<br />

kemiğin kaynaması ile ilgili problemler<br />

çıkabiliyor. Ameliyat yarası ne kadar<br />

büyükse o oranda enfeksiyon oranı<br />

artabiliyor.<br />

Göğüs kemiği ne kadar açılıp o kadar<br />

büyük bir travma olursa vücutta o<br />

kadar fazla kan kaybı oluyor. Bunun<br />

sonucunda kişiye ameliyattan sonra<br />

kan nakli yapmak gerekiyor. Açık kalp<br />

ameliyatlarından sonra vücudun kendini<br />

toparlaması zaman alıyor. Minimal<br />

invaziv ile kalp ameliyatlarını çok daha<br />

küçük kesi ile yapıyoruz. Önemli olan<br />

hastanın ameliyattan alacağı faydanın<br />

tamamını almasıdır. Açık kalp ameliyatında<br />

birebir ne yapılıyorsa minimal<br />

invaziv teknikte de aynısı yapılıyor. Açık<br />

ameliyatla minimal invaziv arasında<br />

hiçbir fark yoktur. Minimal invaziv<br />

yöntemin hastaya avantajı; ameliyatın<br />

uzun dönem faydalarının tamamından<br />

yararlanmasını sağlarken, aynı zamanda<br />

hastayı ameliyatın tüm yükünden<br />

kurtarmasıdır.<br />

İman tahtasına dokunulmuyor, bikini<br />

cerrahisi yapılıyor<br />

Minimal invaziv yöntemle yapılan<br />

ameliyatlarda göğüs kemiğine hiç<br />

dokunmuyoruz. Kalp ameliyatı kararı<br />

alınan bazı hastalar bize’ iman tahtama<br />

dokundurmam’ diyorlar. Yani<br />

göğüs kemiğimin açılmasını istemediklerini<br />

söylüyorlar. Ben bu yönteme;<br />

iman tahtası koruyucu cerrahi<br />

diyorum. Kadın hastalar ise genellikle<br />

denize girerken veya dekolte giyerken<br />

vücutlarında iz görünmesini istemediklerinden<br />

minimal invaziv onlar için<br />

bir tür bikini cerrahisi görevi görüyor.<br />

Çünkü ameliyat izi göğüs altında<br />

kalıyor ve dışardan fark edilmiyor.<br />

Bacak damarı değil göğüs duvarı<br />

damarı kullanılmalı<br />

Kişinin göğüs kemiği kesilmediği için<br />

toparlanma süresi çok kısa oluyor. Biz<br />

bu yöntemle ameliyatları sol göğüs<br />

altından girerek yapıyoruz. Ameliyatta<br />

göğüs duvarından geçen atardamar<br />

kullanılıyor. Ameliyatlardaki en<br />

önemli nokta göğüs duvarından geçen<br />

atardamar ile by- pass yapmaktır.<br />

Bacak damarını mümkün mertebe az<br />

kullanmaya özen gösteriyoruz. Çünkü<br />

göğüs duvarındaki damarlar çok daha<br />

dayanıklı damarladır. Birden fazla<br />

damara by-pass yapılacaksa genelde<br />

bunu göğüs damarı ile yapıyoruz.<br />

Minimum risk!<br />

Açık kalp ameliyatları kalbi durdurarak<br />

yapılabilir veya kalp çalışırken<br />

sadece kalbin by- pass yapılacak yeri<br />

stabilize edilerek yapılabilir. Biz bu<br />

ameliyatları minimal invaziv yöntemle<br />

kalbi durdurmadan yapıyoruz. Bu nedenle<br />

kişi; kalp dolaşım aletine girmiyor<br />

ve oluşabilecek komplikasyonlardan<br />

arınmış oluyor. Ameliyatın riskleri<br />

minimal hale geldiği için, kişi ameliyatı<br />

açık kalp ameliyatına göre çok daha<br />

az travmatik bir şekilde atlatıyor. Az<br />

travmatik olmasının sebebi sadece<br />

kesinin küçüklüğü veya kozmetik<br />

açıdan değil, ameliyatın vücut üzerine<br />

getirdiği bütün yükü almasıdır.<br />

Ameliyat minimal invaziv yöntemle<br />

yapıldığında hasta birinci günden itibaren<br />

çok hızlı toparlanıyor. Ameliyat<br />

küçük kesi ile yapıldığında kişi; açık<br />

ameliyat sonrası oluşan ağrı, halsizlik,<br />

yan yatamama, öksürmede güçlük,<br />

uzun süre araba kullanamama gibi<br />

sıkıntıları yaşamıyor.<br />

Bir hafta sonra işe dönebilirsiniz<br />

Küçük kesi ile yapılan ameliyatın<br />

açık ameliyata göre bariz bir psikolojik<br />

üstünlüğü var. Hastalar daha<br />

çabuk işlerine dönebiliyorlar. Açık<br />

by-pass ameliyatı olan kişilere birinci<br />

aydan itibaren işinize dönebilirsiniz<br />

diyoruz. Fakat çok az insan birinci<br />

ayda işe başlıyor. Çünkü kişi kendini<br />

çok yıpranmış ve çok ağır bir<br />

ameliyattan çıkmış gibi hissediyor.<br />

Bu nedenle hasta ameliyattan sonra<br />

kendini rutin yaşama dönmeye bir<br />

türlü hazırlayamıyor. Kişi bu konuda<br />

çevresindekilerin tepkilerinden de<br />

çok fazla etkileniyor. Hastalar açık<br />

ameliyattan sonrası kendini eksik<br />

hissedebiliyor. Bundan 10 yıl önce bypass<br />

ameliyatı olan bir hasta, sağlıklı<br />

olmasına rağmen hala hayatta birçok<br />

şeyden kendini mahrum bırakabiliyor.<br />

Minimal invaziv (küçük kesi) cerrahisini<br />

uygun olan hastalara bu sebeple<br />

de öneriyoruz. Çünkü birinci haftadan<br />

itibaren işlerine dönebilecek duruma<br />

gelebiliyorlar. Hastalar genellikle<br />

işleri, önemli toplantıları, projeleri<br />

veya ailevi durumları sebebiyle<br />

ameliyatı ertelemek istiyorlar. Fakat<br />

minimal invaziv ile yapılan ameliyattan<br />

sonra biz hastaları ameliyattan sonra<br />

4’üncü günde taburcu ediyoruz ve kişi<br />

bir hafta içerisinde günlük rutinine<br />

dönebiliyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


68<br />

News<br />

Cildinizin ihtiyacı<br />

gen testiyle<br />

belirlenebilecek<br />

İnsan Genom Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların<br />

tıbbın diğer başlıkları kadar dermatolojik alanda da<br />

önemli veriler sunduğu ortaya çıktı. Altınbaş Üniversitesi<br />

Öğretim Üyesi Dr. Akın Sevinç, üzerinde çalıştıkları<br />

projeyle özel testlerle analiz edilen genlerin Türkiye’de<br />

dağılımını inceleyeceklerini ve elde edilecek verilerin<br />

Türk insanının gen yapısına uygun dermokozmetik<br />

ürünlerin üretimine imkân sağlayacağını söyledi.<br />

ltınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Öğr. Üy. Dr. Akın Sevinç, insan<br />

moleküler genetiğinin sunmuş<br />

olduğu olanakları cilt sağlığını<br />

korumakta ve geliştirmekte<br />

kullanılabildiğini belirterek, “Cilt<br />

sağlığında önem verilmesi gereken<br />

birçok unsur var. Çünkü cildimiz<br />

diğer organlardan farklı olarak<br />

dış etmenlerle de sürekli iletişim<br />

halinde. Cildimiz bulunduğumuz<br />

odanın sıcaklığından, neminden<br />

bile etkilenebiliyor.<br />

Biz bu nedenle<br />

cilt sağlığının<br />

korunmasının insan<br />

hayatını ve insan<br />

hayatının kalitesini<br />

belirlemekte<br />

çok önemli bir<br />

faktör olduğunu<br />

düşünüyoruz” dedi.<br />

“Cildimizin işleyişini<br />

genetik olarak<br />

çözümleyeceğiz”<br />

Yaptığı çalışmaların<br />

Türk halkının genetik<br />

yapısına uygun bir<br />

şekilde cilt sağlığını<br />

etkileyen genleri<br />

araştırmak olduğunu<br />

söyleyen Sevinç,<br />

“Cildimizin işleyişini<br />

genetik olarak çözümleyebileceğiz.<br />

Genetik burada bize çok güzel<br />

ipuçları sunuyor” diye konuştu.<br />

Fonksiyonları bilinen birçok gen<br />

olduğunu dile getiren Sevinç, “Bu<br />

genleri kullanarak cilt yapımız<br />

ve sağlığımızla ilgili çok önemli<br />

bilgiler elde edebiliyoruz. İpuçlarını<br />

sağlığımızla ilgili kullanmaya<br />

başladık. Son 1.5 yıldır biz bu bilgileri<br />

dermokozmetikte yani cilt sağlığının<br />

geliştirilmesinde ve korunmasında<br />

kullanabiliyoruz” dedi.<br />

“ Cilt sağlığını korumak için birçok<br />

ipucu elde edebiliyoruz”<br />

Cilt sağlığını korumak için birçok<br />

ipucu elde edilebildiğini belirten<br />

Dr. Öğretim Üyesi Akın Sevinç,<br />

genlerin analiz edilerek etki<br />

alanlarının araştırıldığını söyledi.<br />

Sevinç, “Güneş ışıklarına hassasiyet,<br />

cildin elastikiyeti, cilt hassasiyeti,<br />

cildinizin kırışıklığa yatkınlığı gibi<br />

birçok alanda etkili oldukları bilinen<br />

genleri analiz ederek cildinizin bu<br />

özelliklerini sunuyoruz.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News 69<br />

En önemli noktalardan bir tanesi<br />

de korumak ve geliştirmek için<br />

emek harcadığımız, ürünler<br />

kullandığımız cildimizin<br />

nutrigenetik ihtiyacını<br />

belirlemektir. Yaptığımız<br />

çalışmalarla bu sistemdeki genleri<br />

inceleyerek bu mekanizmaların<br />

nasıl çalıştığını söyleyebiliyoruz<br />

bu sayede insanlar da bu<br />

mekanizmaların nasıl çalıştığını<br />

öğrenerek nasıl takviye yapacağını<br />

bulabilecekler. Bu da yıl içinde cilt<br />

ve güzellik ürünlerine yapılan alım<br />

seçimlerini belirlemekte önemli<br />

bir faktör Aolacak” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

“Basit bir test ile sağlığınıza<br />

uygun ürünler bulabiliyorsunuz”<br />

Altınbaş Üniversitesi’nde son<br />

1 yıldır bu alanda projeler<br />

geliştirdiklerini ve basit bir<br />

test ile sağlığa uygun ürünlerin<br />

bulunabileceğini dile getiren<br />

Sevinç, “Yurt içinde ve yurt<br />

dışında birçok özel sektörden<br />

kuruluşla da iş birliği içerisinde<br />

bunu yapıyoruz. DNA analiz<br />

alanında şu anda dünyanın en çok<br />

sayıda analiz örneğini elde eden<br />

bir laboratuvarla iş birliğimiz<br />

var. Bu iş birliği sayesinde yurt<br />

dışında geliştirilen bu testlerin<br />

Türk halkına uyarlanmasını<br />

sağlıyoruz. Cilt sağlığına özen<br />

gösterilmezse kanser ve bunun<br />

gibi birçok hastalıkla karşı<br />

karşıya kalınması kaçınılmaz<br />

oluyor. Ağız içinden alınan ufak<br />

bir sürüntü örneğiyle yapılan<br />

çok basit bir test. Bu sürüntü<br />

örneğinde epitel sürüntü hücreleri<br />

bulunuyor ve bu epitel hücrelerden<br />

DNA’larınız çıkartılarak<br />

DNA’nın içerisindeki genetik<br />

materyallerin içerisinde cilt<br />

sağlığı ve yapısıyla ilişkisi, bilimsel<br />

yayınlarla gösterilmiş genler<br />

inceleniyor. Bireyin kendisine<br />

özgün genleri incelenerek bireyin<br />

cilt hücrelerindeki genetik<br />

mekanizmaları ortaya konuluyor<br />

ve cilt sağlığı ve bakımıyla ilgili<br />

aldığınız ürünlerde nelere dikkat<br />

etmeniz gerektiği açığa çıkartılmış<br />

oluyor. Böylece deneme yanılmayla<br />

gidilen yöntemler yerine artık<br />

genetik bilginizi cilt sağlığınızı<br />

korumak ve geliştirmekte de<br />

kullanmanız mümkün olabiliyor.<br />

Bunu yaparken cildimizi oluşturan<br />

hücreleri, hücrelerin içerisindeki<br />

ve dışarısındaki proteinleri ve<br />

bu proteinleri kodlayan genlerin<br />

incelenmesinin çok önemli<br />

olduğunu düşünüyorum. Artık<br />

genetik yapımız hepimizin kılavuzu<br />

gibi. Biz kullanım kılavuzumu<br />

çözüyoruz ve bu kılavuzun<br />

cildimizle, dermokozmetikle<br />

alakalı olan kısımlarından size<br />

hayatınızda kullanabileceğiniz<br />

çok güzel ürünler bulmanızı<br />

sağlıyoruz” diye konuştu.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


70<br />

News<br />

Tıp Bilimine<br />

yön veren 100 Türk<br />

Turkishtime tarafından hazırlanan<br />

“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk”<br />

kitabı, araştırmaları, buluşları ve<br />

tedavi yöntemleri dünyada yankı<br />

uyandıran tıp insanlarımızı bir araya<br />

getirdi.<br />

100 Turks who has<br />

given directions to<br />

Medical Science<br />

“100 Turks who has given directions<br />

to Medical Science” book which is<br />

prepared by Turkishtime, brought<br />

together our scientists who had<br />

echoed in the world because of<br />

their researches, discoveries and<br />

treatment modalities<br />

Turkishtime tarafından Sanko Holding sponsorluğunda<br />

hazırlanan kitap, yurtdışında Harvard, Yale, John<br />

Hopkins University, University of Chicago gibi<br />

dünyanın önde gelen bilim kurumlarında ve yurtiçinde<br />

de ülkemizin bu alanda en başarılı kurumlarında<br />

araştırma yapan başarılı Türk tıp insanlarının<br />

öykülerini anlatıyor.<br />

Çalışmada, Türk tıp insanları, uluslararası literatürde<br />

kabul edilen “H-endeksi” ölçütüne göre sıralandı.<br />

H-endeksi, bilim insanlarının yaptığı araştırmaların<br />

aldığı atıf sayısını gösteriyor. H-endeksi ne kadar<br />

yüksekse, bilim insanının araştırmaları alanında o<br />

kadar çığır açıcı nitelik taşıyor. Kitapta H-endeksi<br />

50’nin üzerinde 16 Türk tıp insanı bulunuyor.<br />

Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk araştırmasında öyküsü<br />

anlatılanlardan, Harvard Üniversitesi’nde çalışmalarını<br />

yürüten Gökhan Hotamışlıgil en son araştırma ekibiyle<br />

birlikte, kolesterol seviyesi hücre içinde yükseldiğinde<br />

uyarı veren ve kolesterolün zararlı etkilerine karşı<br />

hücreleri koruyan bir mekanizma geliştirmiştir.<br />

The book prepared by Turkishtime under the sponsorship<br />

of Sanko Holding tells the stories of successful Turkish<br />

medical people who are doing research in the world’s<br />

leading scientific institutions such as Harvard, Yale, John<br />

Hopkins University, University of Chicago and the most<br />

successful institutions of our country in this field.<br />

In the study, Turkish medical people were ranked according<br />

to the “H-index”, accepted in the international<br />

literature. The H-index shows the number of citations<br />

that scientists have received from research. The higher<br />

the H-index, the more ground-breaking in the research<br />

field of the scientist. There are 16 Turkish medical people<br />

whose H-index is more than 50.<br />

One of those who have been told about the in 100 Turkish<br />

researches that direct the medical science. Gökhan Hotamışlıgil,<br />

who is currently working at Harvard University,<br />

together with his latest research team, has developed a<br />

mechanism that stimulates the cholesterol level when<br />

it rises inside the cell and protects the cells against the<br />

harmful effects of cholesterol.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


News<br />

71<br />

İsviçre Alerji ve Astım Araştırma Enstitüsü (SIAF)’ın<br />

direktörlüğünü yapan +Cezmi Akdiş+, insanlarda<br />

bağışıklık toleransı mekanizmalarına odaklanmış, yeni<br />

asılar ve tedavi yöntemleri geliştirmiştir.<br />

Fatih Uçkun’un, keşfettiği kanser tedavilerini ve ilaçları<br />

kapsayan 70’den fazla patenti vardır. John Hopkins’te<br />

araştırmalarını yürüten Ziya Gökaslan, özellikle omurilik<br />

bozukluklar, tümör ameliyatları ve en zor tip omurilik<br />

kanserleri üzerine geliştirdiği ameliyat metotlarıyla tıp<br />

literatürüne adını yazdırmıştır.<br />

Dünya, Parkinson ve Huntington hastalıkları hakkında<br />

bilinenlerin bir çoğunu Deniz Kırık’a ve onun<br />

araştırmalarına borçludur.<br />

Münci Kalayoğlu, karaciğer nakli konusunda dünya<br />

çapında çalışmalar yapmaktadır.<br />

Murat Günel, Türkiye ve Almanya’dan bilim insanlarıyla<br />

işbirliği içinde yaptığı çalışmada, beyin kanserlerinin iyi<br />

huylu tümörlerden genetik olarak kansere dönüşmesine<br />

neden olan mekanizmaları keşfetmiştir.<br />

Serap Aksoy, 10 yıl süren araştırmalar sonucu, özellikle<br />

Afrika kıtasında ölümcül uyku hastalığının taşıyıcısı olan<br />

Çeçe sineğinin gen haritasını çıkartmıştır.<br />

Taner Demirer, ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı ilk<br />

kemik iliği transplant merkezini <strong>Ekim</strong> 1999’da Ankara<br />

Numune Hastanesinde kurmuştur.<br />

Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu,<br />

21. yüzyılın ikinci yarısında yurtiçi ve yurtdışında<br />

çalışmalar sürdüren bilim insanlarımızın insan sağlığında<br />

zoru başardıklarını belirterek “Tıpta pek çok alanda<br />

keşfedilen yeni tanı ve tedavi yöntemleri çağın en önemli<br />

gelişmeleri olmuştur. Hiçbir şüphe yoktur ki, gelecek<br />

nesiller bu gelişmeleri çok daha da ileriye taşıyarak bu<br />

alanda önemli rol oynamayı sürdüreceklerdir. Türk bilim<br />

insanlarımızın, tıp alanında dünyada ses getiren önemli<br />

başarılara imza atması bunun kanıtıdır. Geçtiğimiz yıl<br />

kamuoyunun dikkatine sunduğumuz ve büyük yankı<br />

uyandıran “Bilime Yön Veren 100 Türk” kitabının ardından<br />

“Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk’ isimli bu önemli<br />

araştırmayı da bilim dünyasına armağan etmekten gurur<br />

duyuyoruz” dedi.<br />

Cezmi Akdiş, the director of the Swiss Institute of Allergy<br />

and Asthma Research (SIAF), has developed new vaccines<br />

and treatment modalities, focusing on immune tolerance<br />

mechanisms in humans.<br />

Fatih Uçkun has over 70 patents covering the cancer<br />

treatments and medicines he has discovered. Ziya Gokaslan,<br />

who conducts his researches in John Hopkins, his name has<br />

been written in medical literature, especially with spinal<br />

cord disorders, tumor surgery and surgical methods he<br />

developed on the most difficult types of spinal cord cancers.<br />

The world owes much of what is known about Parkinson’s<br />

and Huntington’s diseases to Deniz Kırık and his researches.<br />

Münci Kalayoğlu has been working worldwide on liver<br />

transplantation.<br />

Murat Gunel, Turkey, and his study in collaboration with<br />

scientists from Germany, has discovered the genetic<br />

mechanisms that lead to turn into cancer from benign<br />

tumours of the brain as cancer.<br />

Serap Aksoy, as a result of 10 years of research, determined<br />

the gene map of Çeçe Fly which is the cause of the deadly<br />

sleep disease carrier especially in the African continent.<br />

In October 1999, Taner Demirer has established the first<br />

bone marrow transplant centre of the Ministry of Health in<br />

Numune Hospital Ankara.<br />

Zeki Konukoğlu, Chairman of the Board of Directors of<br />

Sanko Holding, stated that our scientists, who work in<br />

Turkey and abroad in the second half of the 21st century,<br />

have succeeded in the difficult things in human health.<br />

And continued his words as follows; “New diagnostic and<br />

treatment methods discovered in many areas of medicine<br />

have been the most important developments of the era.<br />

There is no doubt that future generations will continue<br />

to play an important role in this field by taking these<br />

developments even further. It is proof that our Turkish<br />

scientists have achieved important successes in the field<br />

of medicine. “100 Turks who has given directions to the<br />

science” book which we have launched last year attracted<br />

great attention. We are also proud to present this important<br />

research named “100 Turks who has given directions to<br />

Medical Science” to the world of science.” He said.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


72<br />

Doç. Dr. Didar Uçar Üveit tanısı koyulan kişilerin çoğunda<br />

hastalığın altında yatan nedenler halen tam olarak<br />

tespit edilemediğinden erken tetkik ve uygun tedavinin<br />

başlanması görme kaybının önlenmesi açısından büyük<br />

önem taşımaktadır.”<br />

Üveit’ten gözlerinizi erken tanı ile koruyun<br />

Dünyagöz Etiler’den Doç. Dr. Didar Uçar, göz küresini oluşturan üç tabakadan<br />

ortada bulunan uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan üveit hastalığı ile<br />

ilgili bilgiler paylaşan “Üveit, uvea dokusunun iltihaplanmasıyla oluşan ve aynı<br />

zamanda enfeksiyona ek olarak sistemik hastalıklara bağlı ve farklı hastalıkların<br />

da habercisi olabileceği konusunda dikkatli olunması konusunda uyardı.<br />

tutulan bölümüne göre değişiklik<br />

gösterir. Gözün ön bölgesinde<br />

meydana gelirse; kızarıklık, puslu<br />

görme, ışık hassasiyeti ve ağrı ile<br />

kendisini gösterebilirken tutulum<br />

arka bölgede oluşmuşsa, o zaman<br />

farklı derecelerdeki görme kaybına<br />

ek olarak uçuşma ve bulanıklık<br />

hissi de gözlenebilir. Arka taraf<br />

tutulumlarında kızarıklık ön<br />

planda olmayabilir. Bu belirtilerin<br />

gözlendiği kişilerin hızlı davranması<br />

ve erken tanı için hemen uzman bir<br />

göz doktoruna muayene olmaları<br />

büyük önem taşır” diyor.<br />

Üveit rahatsızlığının belirtilerinin<br />

dikkate alınması gerektiğine dikkat<br />

çeken Doç. Dr. Uçar, “Üveit, farklı<br />

hastalarda farklı şekillerde kendisini<br />

gösterebilir. Bir hastada aniden<br />

başlayarak sık aralıklarla alevlenme<br />

belirtileri gözlenirken, farklı bir<br />

hastada rahatsızlık daha sessiz<br />

bir şekilde ortaya çıkarak uzun bir<br />

süre boyunca devam edebilir. Üveit<br />

gözün farklı bölgelerini etkileyebilen<br />

bir hastalıktır. Belirtiler gözün<br />

Sistemik hastalıklar sebebiyle de<br />

oluşabiliyor<br />

Üveitin, uvea bölgesindeki<br />

iltihaplanmalar kadar vücuttaki<br />

başka hastalıklar sebebiyle de<br />

oluşabileceğine dikkat çeken Doç.<br />

Dr. Uçar, teşhis sürecini anlatırken<br />

“Enfeksiyon yapabilen bakteri,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Article<br />

73<br />

virüs, parazit veya mantar gibi<br />

ajanlar travma nedeniyle vücut<br />

dışından veya kan yolu ile vücudun<br />

farklı bölgelerinden göze ulaşarak<br />

enfeksiyöz üveit oluşmasına yol<br />

açabilirler. Bunların yanı sıra üveit;<br />

bağışıklık sistemi hastalıkları,<br />

romatizmal hastalıklar, Behçet<br />

hastalığı, sarkoidoz ve multipil<br />

skleroz gibi farklı organları da<br />

tutabilen sistematik hastalıklarla<br />

birlikte de görülebilir.<br />

Tanı sürecinde hekimin üveit<br />

konusundaki uzmanlığı da teşhisin<br />

doğru ve zamanında konulabilmesi<br />

açısından önemlidir. Eğer hastalık<br />

gözün arka bölümünde oluşuyor<br />

ise, üvea ve retina dokusunu ne<br />

derecede tehdit ettiğinin anlaşılması<br />

için anjiyografi, ultrasonografi<br />

ve optik koherens tomografi gibi<br />

gelişmiş tetkik yöntemlerine ihtiyaç<br />

duyulabilir. Hastalığın belirtileri<br />

başlar başlamaz göz doktoruna<br />

muayene olunmaması, kalıcı<br />

görme kaybına varacak problemler<br />

oluşmasına yol açabilir” ifadelerini<br />

kullanıyor.<br />

Tedavi sürecinde doktoru dinlemek<br />

gerekiyor<br />

Üveit’in tutulum bölgesi ve şiddeti<br />

ne olursa olsun, hızlı müdahale<br />

gerektiren ciddi bir rahatsızlık<br />

olduğunun altını çizen Doç. Dr. Uçar,<br />

“Üveit tedavisinde geç kalındığı<br />

takdirde, görme kaybı dışında; göz<br />

bebeği şekil bozuklukları, katarakt<br />

oluşumu ve göz tansiyonu gibi<br />

kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Tedavi<br />

sürecinde genellikle damla ve/<br />

veya sistemik ilaçlar kullanılır.<br />

Kortizon ve göz bebeğini büyüten<br />

damlalara ek olarak, bağışıklık<br />

sistemini etkileyen ilaçlar da<br />

üveit tedavisinde etkili yöntemler<br />

arasında yer alıyor. Üveit’in<br />

oluşumunda rol oynayan sistemik<br />

bir hastalık var ise, bu rahatsızlığın<br />

tedavisinin de üveit ile birlikte<br />

eş zamanlı olarak yürütülmesi<br />

gerekir. Kullanılacak ilaçların<br />

dozları ve kullanım sıklıkları ise<br />

hekim tarafından belirlenmelidir.<br />

Tedavi süresince, hastaların<br />

hekimleri tarafından yapılan<br />

tüm yönlendirmelere uymaları,<br />

tedavinin başarısı açısından büyük<br />

önem taşır. Unutulmamalı ki, üveit<br />

tedavisi olan bir hastalıktır. Erken<br />

tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile<br />

görme kayıpları önlenebilirken,<br />

kaybedilen görme seviyelerinin geri<br />

kazanılması bile mümkün olabilir”<br />

diyerek sözlerini tamamlıyor.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


74<br />

Events<br />

Nüve kuruluşunun<br />

50. Yıl dönümünü<br />

7. Bayiler<br />

Toplantısı’nda<br />

coşkuyla kutladı<br />

Nüve’nin kuruluşunun 50. Yılında, 7.<br />

Bayiler Toplantısı organizasyonunu<br />

gerçekleştirildi. Belek Antalya, Gloria<br />

Golf Resort Otel’de yapılan 7. Bayiler<br />

Toplantısı’nda Nüve’nin yurtiçi ve<br />

yurtdışı bayi teşkilatı en üst düzeyde<br />

temsil edildi.<br />

Nüve Celebrated its<br />

50th Anniversary<br />

with Enthusiasm at<br />

its 7th Distributors<br />

Meeting<br />

During the 50th anniversary of its<br />

establishment, Nüve organized the<br />

7th Distributors Meeting between.<br />

At the 7th Distributors Meeting held<br />

in Gloria Golf Resort Hotel in Belek,<br />

Antalya, domestic and international<br />

distributors of Nüve was represented<br />

at the highest level.<br />

Nüve bayileri tarafından sabırsızlıkla ve merakla<br />

beklenen organizasyon, 06 <strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong> tarihinde “Hoş<br />

geldiniz Kokteyli“ ile başladı. Türkiye’den ve dünyanın<br />

dört bir yanından gelen Nüve bayileri, Kokteyl’de<br />

Nüve Puzzle’ı yaparak 50. Yıl kutlamasına damgalarını<br />

vurdular. Nüve İhracat Müdürü Sn. Sertan İnce ve<br />

Yurtiçi Satış Müdürü Sn. Miyase Ülker Kokteyl’de<br />

yaptıkları konuşmada bayileri bir arada görmekten<br />

duydukları mutluluğu ifade etti.<br />

The organization which was impatiently and<br />

eagerly awaited by distributors of Nüve began with<br />

the “Welcome Cocktail”. Nüve distributors, from<br />

Turkey and all around the World, have marked the<br />

celebration of the 50th anniversary by making the<br />

Nüve puzzle together.On October 6, <strong>2018</strong>, all Nüve<br />

distributors were present at the Opening Meeting and<br />

participated in the official opening.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

75<br />

The official opening of the<br />

meeting was made by the<br />

Chairman and General<br />

Manager of Nüve, Ms.Beril<br />

İzgin and Nüve Board Member<br />

and the Deputy General<br />

Manager Ms. Mizyal İzgin<br />

Hergül. In their opening<br />

speech, İzgin and Hergül<br />

expressed their happiness of<br />

seeing the big Nüve Family<br />

together and their honor to<br />

celebrate the 50th anniversary<br />

together with them.<br />

In addition to the usual<br />

building blocks of Nüve<br />

Distributors meeting that<br />

are the innovations and<br />

new product introduction<br />

presentations, the interesting<br />

seminar programs as well<br />

as cultural and historical<br />

excursions, activities and<br />

sports courses attracted great<br />

attention of our distributors.<br />

Nüve bayilerinin iştirak ettikleri resmi açılış Nüve Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel<br />

Müdürü Sn. Beril İzgin ve Nüve Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Sn.<br />

Mizyal İzgin Hergül tarafından yapıldı.<br />

Açılış Toplantısı’nın hemen ardından Nüve bayileri iki ayrı salonda Türkçe ve İngilizce<br />

olarak eğitimlere başladılar. Eğitimlerin konusu, Nüve Bayiler Toplantıları’nın<br />

değişmez unsuru olan yenilikler ve yeni ürün tanıtımlarıydı. Nüve 4.0 ve<br />

İklimlendirme konulu sunumlar 2. gün öğlene kadar süren ilk gün eğitimlerinin<br />

konularıydı. Sunumlar Ar-Ge Md. Yrd. Davut Tümer, Servis Mühendisi Mehmet<br />

Güzel, Ar-Ge Mühendisi Ali Albayraktaroğlu ve İhracat Bölge Koordinatörü Damla<br />

Aksungur tarafından yapıldı. Ardından Nüve bayilerinin ilgi gösterdiği antik şehir turu<br />

başladı. Nüve, eğitimlerin yanında bayilerine kültürel anlamda da seçenek sunarak<br />

organizasyonlarına farklılık katıyor. Yurtdışı bayiler kadar yurtiçinden gelen bayilerin<br />

de büyük beğenisini gören Side Antik Şehri’nde katılımcılar tarihin derinliklerine<br />

yolculuk yaptılar.<br />

3. gün programın en yoğun günüydü. Gün boyu süren eğitimlerde Nüve’nin yeni<br />

ve Türkiye’nin ilk Kan Torbası Santrifüjü NF 3000R cihazı, yeni nesil Akıllı Class II<br />

Mikrobiyolojik Emniyet Kabini SC 120 ve yeni nesil Akıllı Test Kabini TK 120 cihazları<br />

Nüve Ar-Ge Müdürü Yusuf Çetinkaya ve Nüve İhracat Müdürü Sertan İnce tarafından<br />

tanıtıldı. Bayilerin bizzat kendileri ve Satış Müdürlerinin katıldığı eğitimlerde<br />

yeni ürünler büyük bir beğeniyle karşılandı.Nüve bugüne kadar yaptığı Bayiler<br />

Toplantılarında olduğu gibi bu organizasyonda da ürün tanıtımının dışında farklı bir<br />

konuya da yer verdi. Sn. Mehmet Auf tarafından iki farklı dilde yapılan “ Değişim ve<br />

Değişime Ayak Uydurmak” konulu seminer katılımcıların büyük ilgisini topladı.<br />

The new products of Nüve;<br />

Turkey’s first Blood Bag<br />

Centrifuge NF 3000R, the new<br />

generation of intelligent Class II<br />

Microbiological Safety Cabinets<br />

SC 120 and the new generation<br />

of intelligent Test Chambers<br />

TK 120 devices are introduced<br />

by Nüve R&D Manager Yusuf<br />

Çetinkaya and Nüve Export<br />

Manager Sertan İnce. The<br />

presentations on Nüve 4.0 and<br />

Climatization are presented by<br />

R&D Deputy Manager Davut<br />

Tümer, Service Engineer<br />

Mehmet Güzel, R&D Engineer<br />

Ali Albayraktaroğlu and Export<br />

Regional Coordinator Damla<br />

Aksungur both in English and<br />

Turkish languages.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


76<br />

Events<br />

Nüve 7. Bayiler Toplantısı’nın kapanışı duygu yüklü ve gurur veren<br />

görüntülerle doluydu. Kapanış konuşmasını yapan Nüve Yönetim Kurulu<br />

Üyeleri Sn. Beril İzgin ve Sn. Mizyal İzgin Hergül, Nüve Ailesi’nin değerli<br />

mensuplarına 50. Yıl 7. Bayiler Toplantısı’na katılımları için teşekkür etti.<br />

Daha sonra katılımcı bayilere 50. Yıl anısına hazırlanan hediyeler sunuldu.<br />

Toplantı sonunda Nüve Ailesi, geleneksel aile fotoğrafı karesinde yer alarak<br />

bu anı ölümsüzleştirdiler.<br />

3. gün akşamı yapılan Gala Yemeği, Nüve Ailesi için özel bir anlam<br />

taşıyordu.1968 yılında kurulan Nüve, kuruluşunun 50. Yıl kutlamasını Nüve<br />

7. Bayiler Toplantısı Gala Yemeği’nde bayileri ile yaptı. Nüve Ailesi’nin<br />

coşkuyla kutladığı 50. Yıl Gala Yemeği’nde duygusal anlar yaşandı. Nüve<br />

Yönetim Kurulu Üyeleri Sn. Beril İzgin Sn. Mizyal İzgin Hergül ve Sn.<br />

Demet Küçükçelen Güven ve beraberinde Nüve Bölüm Müdürleri ve Müdür<br />

Yardımcıları hep birlikte 50. Yıl pastasını kestiler.<br />

7. Bayiler Toplantısı’nın sonunda bayiler, Nüve Ailesi’nin bir mensubu<br />

olmaktan duydukları mutluluğu belirterek nice kutlamalara birlikte<br />

ulaşmayı dilediler.<br />

1968 yılında kurulan Nüve ülkemizin laboratuvar cihazları ve sterilizasyon<br />

teknolojisi alanında ilk seri üretimini yapan firması olarak, yurtiçinde<br />

28 bayisi ve dünya coğrafyasına dağılan 106 ayrı ülkeye yaptığı ihracatla<br />

ülkemizin gurur duyduğu markalarından birisidir.<br />

Nüve, founded in 1968,<br />

celebrated the 50th<br />

anniversary of its<br />

establishment with its<br />

distributors at the Gala<br />

Dinner in the final part of the<br />

Distributors Meeting. At the<br />

Gala Dinner, the Executive<br />

Board Members Beril Izgin,<br />

Mizyal Izgin Hergul and Demet<br />

Kucukcelen Güven, cut the 50th<br />

year cake together with the<br />

Department Division Managers<br />

and their deputies.<br />

At the end of the 7th<br />

Distributors Meeting, the<br />

distributors expressed<br />

their happiness for being a<br />

member of the Nüve family<br />

and wished to reach the future<br />

celebrations together.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


78<br />

Diş eksikliği<br />

duygusal travmaya<br />

neden oluyor<br />

Dişleri olmayan bireylerin toplumda<br />

saygınlık kazanmada, insanlarla<br />

diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />

ilişkileri gibi özel durumlarda eksiklik<br />

hissetmeleri nedeniyle duygusal<br />

travmalar yaşayabileceklerini söyleyen<br />

Hospitadent Diş Hastanesi Ağız, Diş<br />

ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra<br />

Alpkılıç Başkırt, diş eksikliğinin<br />

giderilmesi ile hastaların estetik<br />

kaygılarından arınır, anlaşılır<br />

şekilde konuşabileceği ve rahatça<br />

gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />

kazanabileceğini ifade etti.<br />

“Estetik kaygının yanında yaşam<br />

kalitesini de arttırıyoruz”<br />

Dr. Esra Alpkılıç Başkırt, “Diş<br />

hekimliği ağız ve diş sağlığının<br />

korunması ve restorasyonunu<br />

sağlayarak bireylerin estetik,<br />

fonetik (konuşma) ve fonksiyonel<br />

gereksinimlerini sağlayan; böylece<br />

bireylerin yaşam kalitelerini arttırmayı<br />

hedefleyen bir bilim dalıdır. Diş<br />

eksikliği, tıbbın bu bölümü içerisinde<br />

en çok mücadele edilen rahatsızlıktır.”<br />

dedi.<br />

Başkırt “Dişler ve diş çevresi dokuları<br />

vücudun çok önemli parçalarında<br />

biridir. Diş eksikliği FDA tarafından<br />

organ eksikliği olarak kabul<br />

edilmektedir. Güncel diş hekimliğinin<br />

amacı bu eksikliklerin oluşmasını<br />

engellemek ve mevcut eksikliklerin<br />

mutidisipliner yöntemlerle<br />

giderilmesini sağlamaktır.” ifadesinde<br />

bulundu.<br />

Diş eksikliğinin hasta üzerindeki<br />

etkileri<br />

Başkırt, diş eksikliğinin insan hayatı<br />

üzerinde oluşturduğu etkileri beş ana<br />

maddeye ayırdı; fonksiyonel etkiler,<br />

estetik kaygılar, fonetik etki, psikolojik<br />

etki ve dokuların devamlılığının ve<br />

bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />

etkiler.<br />

Uzman, fonksiyonel etkiler<br />

hakkında “Sindirimin ağızdan<br />

başlaması nedeniyle dişlerdeki<br />

eksiklikler sindirimin aksamasına<br />

ve sistemdeki diğer organlara<br />

daha çok yük binmesine, kilo<br />

alımlarına, hazımsızlık-mide ağrısı<br />

gibi rahatsızlıklara, bazı bağırsak<br />

hastalıklarına neden olacaktır.”<br />

dedi. Estetik etkiler üzerine ise yeni<br />

bireylerle karşılaşılması durumunda<br />

yüzde en çok dikkat edilen alanların<br />

başında ağız boşluğu yani dişler<br />

olduğu yönünde bilgi verdi. Bu<br />

bağlamda dişler ve diş çevresi<br />

dokuların bir bütünlük ve ahenk<br />

içerisinde olmaması durumunda kişide<br />

estetik kaygının ortaya çıktığını belirtti.<br />

Fonetik etki konusunda “Seslerin<br />

şekillenmesinde dişlerin rolü<br />

büyüktür. Dişlerin olmaması,<br />

seslerin doğru ve tam olarak<br />

çıkarılamamasına; dolayısıyla<br />

anlaşılabilir şekilde konuşamamaya<br />

sebep olur. Özellikle ön bölgedeki<br />

dişlerin kaybı estetik bozukluklarla<br />

birlikte bir takım seslerin<br />

çıkarılamamasına sebep olarak<br />

peltek konuşmaya, ifade güçlüğüne<br />

dolayısıyla özgüven eksikliği ve<br />

psikolojik bozukluklara sebebiyet<br />

verebilir.” dedi.<br />

Psikolojik etkinin ise estetik ile yakın<br />

ilişkisi olduğunu belirten Başkırt<br />

“Dişleri olmayan bireyler toplumda<br />

saygınlık kazanmada, insanlarla<br />

diyalog içine girmede, kadın-erkek<br />

ilişkileri gibi özel durumlarda<br />

eksiklik hissetmeleri nedeniyle<br />

duygusal travmalar yaşayabilirler.<br />

Diş eksikliğinin giderilmesi ile hasta<br />

estetik kaygılarında arınır ve anlaşılır<br />

şekilde konuşabileceği, rahatça<br />

gülebileceği için kaybettiği özgüvenini<br />

kazanacaktır.” sözlerine ekledi.<br />

Dokuların devamlılığının ve<br />

bütünlüğünün bozulması üzerindeki<br />

etkilerinin yanında tedavisi hakkında<br />

da bilgi veren Başkırt “Günümüzde<br />

diş kaybının telafisinde en çok tercih<br />

edilen yöntemlerden biri de dental<br />

implant uygulamalarıdır. Dental<br />

implant tedavilerinin uygulanabilmesi<br />

için hastanın diş dizilimin düzgün<br />

olması, kemik yapısının uygun<br />

yükseklik ve kalınlıkta olması ve bazı<br />

anatomik yapılardan (burun tabanı,<br />

maxiller sinüsler, bazı damar ve<br />

sinirlerin ana kolları gibi) uzakta<br />

kalmasını sağlayacak yapıda olması<br />

gerekir. Örneğin erken yaşta diş<br />

kaybı olduğunda tek ya da çok sayıda<br />

olması açısından fark olmadan hem<br />

diş diziliminin bozulmasına hem de<br />

kemik kaybına sebebiyet oluşturur.<br />

Bu faktörlerin hem implantsız klasik<br />

tedavi yöntemlerinde (total protez veya<br />

köprü protezi gibi) hem de implant<br />

uygulamalarını içeren tedavilerde<br />

olumsuz etkileri vardır.” ifadesiyle<br />

sözlerini bitirdi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


82<br />

Tuttuğumuz her kol<br />

Secusan olsa<br />

I wish every<br />

doorhandle we hold<br />

is Secusan<br />

İnsan hayatını ve kurumları fazla<br />

maliyetten kurtaran muhteşem<br />

bir ürün olan “Secusan Kaplama”,<br />

HOPPE AG farkıyla artık Türkiye’de.<br />

Dünyanın en tehlikeli ve tedavisi büyük<br />

maliyetler oluşturan mikroplarından<br />

biri olan hastane mikrobuna yüzde<br />

99.9 kesin çözümler sunuyor. HOPPE<br />

AG, Secusan kaplama antibakteriyel<br />

ve antimikrobiyel özelliklere sahip<br />

gümüş iyonlarla kaplanmış kapı<br />

ve pencere kolları üreterek kişileri<br />

ve firmaları çok büyük bir yükten<br />

kurtarmayı hedefliyor.<br />

“Secusan Coating” that is an amazing<br />

product which provides savings for<br />

human being and entities is now in<br />

Turkey with HOPPE AG difference.<br />

One of the world’s most dangerous<br />

and highly cost-effective microbes<br />

is the hospital microbe. The product<br />

offers 99.9 percent definite solutions<br />

against hospital microbe. HOPPE<br />

AG, Secusan coating aims to save<br />

people and companies from a huge<br />

burden by producing door and window<br />

handles coated with silver ions<br />

with antibacterial and antimicrobial<br />

properties<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


83<br />

Dünyada antibakteriyel ve antimikrobiyel özelliklerinin ikisini<br />

bir arada bulunduran tek firma olan HOPPE AG Secusan<br />

kapı kolları ülkemizde neredeyse tüm özel hastanelerde<br />

kullanılıyor. Aynı başarıyı devlet hastaneleri ve kurumlarında<br />

da hedeflediklerini belirten HOPPE AG firmasının Türkiye<br />

temsilcisi İlker Teoman ile milyonlarca insanı etkileyen<br />

hastane mikrobunun önüne Secusan kaplama kapı kollarıyla<br />

nasıl geçilebileceği ve yenilikçi projeleri üzerine konuştuk.<br />

Kısaca sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz?<br />

İlker Teoman. 1995 yılından beri merkezi İsviçre’de olan<br />

Alman kökenli ve toplamda hepsi Avrupa’da olmak üzere 8<br />

ayrı üretim tesisinde 3000 kişinin istihdam edildiği kapı kolupencere<br />

sektöründe lider lanse edilen HOPPE AG firmasının<br />

Türkiye temsilciğini yürütüyorum. HOPPE AG olarak özellikle<br />

pencere alanında yoğun kullanılan ürünlere sahip bir marka<br />

olma özelliğini taşıyoruz.<br />

Secusan door handles produced by HOPPE AG, which has<br />

two antibacterial and antimicrobial properties in the world,<br />

are used in almost all private hospitals in our country.<br />

HOPPE AG produces the only product in the world which<br />

have antibacterial and antimicrobial properties containing<br />

at the same time. Secusan door handles are used in almost<br />

all private hospitals in our country. HOPPE AG, Turkey<br />

representative Ilker Teoman, the same success in public<br />

hospitals and institutions and said they aimed. We have<br />

talked about how they prevent the hospital microbe which<br />

has been effecting millions of people with Secusan veneering<br />

door handles. And also we talked about their other innovative<br />

projects as well.<br />

Can we briefly recognize you and your company?<br />

My name is İlker Teoman. The company HOPPE AG is<br />

originally a German company, however, based in Switzerland.<br />

Müşteri ağınızdan bahseder misiniz bize?<br />

Gerek satıcı bayilerimiz, gerekse kapı ve pencere<br />

imalatçılarına direkt satış yaptığımız müşterilerden oluşan bir<br />

ağımız var.<br />

“Tuttuğunuz her kapı kolu ölümcül mikroba 1 adım daha<br />

yaklaştırıyor!”<br />

Hastanelere tedarik ettiğiniz ürünler hakkında bilgi verebilir<br />

misiniz?<br />

Biz birçok kapı ve pencere kolu yapıyoruz. Özellikle Türkiye’de<br />

ki özel hastanelerde ürünlerimiz oldukça yoğun olarak<br />

kullanıyor. Devlet hastaneleri için aynı şeyi söylemem<br />

mümkün değil. Çünkü devlet hastanesi ile özel hastaneler<br />

arasında ciddi mimari farklar var.<br />

Doğal olarak maliyetlerde değişkenlikler gösteriyor. Kapı<br />

kolu dendiğinde önemsiz bir kalem olarak geliyor herkesin<br />

aklına. Devlet hastanelerinin ihalesinde yazılan şartnamelerde<br />

paspas için bile birçok özellik aranırken her gün binlerce<br />

insanın dokunduğu kapı kolundan söz edilmemesi üzüntü ve<br />

endişe verici.<br />

And I am carrying out the Representativeness of Turkey since<br />

1995. In total, 3000 people work in 8 different production<br />

facilities which are all in Europe. Company is the World<br />

Leader in the door handle and window industry. As HOPPE<br />

AG, we have the distinction of being a brand with products<br />

that are commonly used in the window area.<br />

Can you tell us about your customer network?<br />

We have a network of customers that we sell directly to our<br />

vendor dealers and door and window manufacturers.<br />

“Every door handle that you hold brings you, 1 step closer to<br />

the deadly microbe!”<br />

Can you please give information about the products you<br />

supply to hospitals?<br />

We are making many door and window handles. Especially<br />

in the private hospitals in Turkey using our products as very<br />

common. I can’t say the same for state hospitals.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


84<br />

Çünkü Avrupa ve dünya da olduğu gibi ülkemizde de<br />

hastane mikrobu denilen bir mikrop var. Hastanelerde<br />

kullanılan her türlü cerrahi aletlerden dahi bulaşabilecek<br />

bir tür mikrop. Bir ameliyat esnasında ya da rutin bir<br />

muayene sırasında bu mikrobu kapabilirsiniz. Bunun<br />

dışında musluk ve kapı kolları. Çünkü hastanelerde hiçbir<br />

kapı açık değildir. Her yeni bir odaya girip çıkarken kapı<br />

koluyla sürekli temas halinde olmuş oluyoruz. Her yıl<br />

ülkemizde binlerce insan hastane mikrobundan yaşamını<br />

yitiriyor. Sağlık Bakanlığı bu sebeple hastanelerde bir<br />

komisyon oluşturarak önlemler geliştirmeye çalışmakta.<br />

Bizden buradan yola çıkarak anti-bakteriyel ve antimikrobiyel<br />

kapı ve pencere kolları yaptık ve satışa sunmak<br />

istiyoruz. 2017 yılında Avrupa’da satışa başladık bu yılda<br />

ülkemizde başlamış bulunuyoruz. Bizi şaşırtan, antimikrobiyel<br />

kollarımızı tanıttığımız hastanelerin dışında<br />

başkalarının satın almış olması. Mesela, Türkiye’nin en<br />

büyük zincir marketlerinden biri kendi ihale şartlarında<br />

anti-mikrobiyel olma şartı getirdi. Ama hastanelerden çok<br />

fazla olumlu dönüş alamadık.<br />

Mikroplarda %100’e varan temizlik!<br />

Secusan kaplama nedir?<br />

Tahminlere göre dünyada her yıl 5 ile 10 milyon arasında,<br />

Türkiye’de ise 50 ile 150 bin arası insan hastane mikrobuna<br />

maruz kalıyor. Bunun içinde ciddi bir oranda ölüm vakaları<br />

da var. Bu durum hem cana mal olduğu gibi hastaneye<br />

de ciddi bir yük oluyor. Mesela vatandaş apandisten ya<br />

da doğumdan dolayı hastaneye yatmış ve baktığınız da<br />

çok kısa süreçlerden sonra taburcu edilecekken hastane<br />

mikrobundan dolayı hastanın yatış süreci uzadığı gibi sağlık<br />

maliyetleri de artıyor. Geçtiğimiz yıl Almanya’da hastane<br />

mikrobunun genel maliyeti 10 milyar Euro’yu bulmuştu.<br />

Anti-mikrobiyel kaplama kapı kolları eskiden beri biliniyor.<br />

Olmayan bir şey değil. Bakır kapı kolları şeklinde imal<br />

edilebilir. Ama bakır çok pahalı. Gümüş iyonları ise belli bir<br />

teknoloji ile kapı kolları üzerine kaplanıyor.<br />

HOPPE AG olarak bu sayede kapı kolları üzerinde mikrop<br />

üremesini engelliyoruz. Kendi kendini dezenfekte etme<br />

özelliğine sahip olmuş oluyor.<br />

Ve biz buna HOPPE’nin bir markası olarak Secusan diyoruz.<br />

Bu ürünün klinik testlerden %99.99 oranında mikropları<br />

imha ettiği ve üremesini engellediği başarısı gözlemlendi.<br />

Dileyen her sağlık kurumuna bu ürünleri test amaçlı<br />

verebiliriz. Kendi laboratuvarlarında inceleyebilirler.<br />

Amacımız tüm mekânlarda var olmak!<br />

Fiyat olarak ulaşılabilir olduğunu düşünüyor musunuz?<br />

Bu sorunuza net olarak evet diyebilirim. Çünkü HOPPE’nin<br />

çok yüksek üretim kapasitelerine sahip. Tüm dünyada<br />

küresel olarak çalışmakta satış pazarlama ağına sahip.<br />

Direk kendi patenti ve üretimi olması ürün üzerindeki<br />

fiyatın ulaşılabilirliğini sağlıyor.<br />

Because there are serious architectural differences between<br />

public hospitals and private hospitals.<br />

Naturally, there are also variations in the costs. When it comes<br />

to the door handle, it comes to mind as an insignificant item.<br />

In the specifications written in the tender of state hospitals,<br />

it is sad and worrying that it is not mentioned anything about<br />

the door handle touched by thousands of people every day<br />

while many features are being sought even about a doormat.<br />

Because, as in Europe and the world, in our country there is a<br />

germ called the hospital microbe. A kind of microbe that can<br />

be transmitted from any kind of surgical instruments used in<br />

hospitals. You can grab this microbe during a surgery or during<br />

a routine examination. Other than that, tap and door handles.<br />

Because no door is open in hospitals. Every time when we enter<br />

and leave a new room, we are in constant contact with the door<br />

handles. Every year, thousands of people die from hospital<br />

germ in our country. For this reason, the Ministry of Health is<br />

trying to develop a solution by establishing a commission in<br />

hospitals. We have made anti-bacterial and anti-microbial door<br />

and window handles from this point of view and we would like<br />

to offer for sale. We started to sell in Europe in 2017 and have<br />

started in our country this year. What surprised us was the<br />

fact that other entities where we introduced our anti-microbial<br />

handles bought rather than the hospitals. For example, one of<br />

Turkey’s largest supermarket chain has brought the condition<br />

of being anti-microbial conditions in its tenders. But we didn’t<br />

get too many positive feedbacks from the hospitals.<br />

Cleaning up to 100% in microbes!<br />

What is Secusan?<br />

According to estimates, between 5 and 10 million worldwide<br />

each year, while in Turkey exposed of 50 to 150 thousand<br />

people from hospital germs. There are also serious cases of<br />

death. This situation is a serious burden to the human being’s<br />

life as well as the hospitals. For example, imagine the patient<br />

is hospitalized for appendicitis or delivery, and he / she will be<br />

discharged after very short periods. If he / she is caught by the<br />

hospital microbe, then he / she will have to stay at the hospital<br />

longer. Hospitalization period is prolonged due to hospital<br />

microbe, correspondingly health costs will be increasing as<br />

well. The overall cost of hospital germs in Germany last year<br />

was 10 billion euros.<br />

Anti-microbial coating door handles have been known for<br />

many times. It’s not something new. It can be manufactured as<br />

copper door handles as well. But copper is too expensive. Silver<br />

ions are coated on door handles with a certain technology.<br />

HOPPE AG prevents the growth of microbes on the door<br />

handles. It has the feature of self-disinfecting.<br />

And we call it Secusan as a brand of HOPPE. In the clinical<br />

tests, it was observed that 99.99% of these products destroyed<br />

microbes and prevented their reproduction. We can give these<br />

products to any health institution for testing purposes. They<br />

can examine them in their own laboratories.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


85<br />

Normal kapı kollarımız zaten çok revaçta. Türkiye’nin<br />

hemen hemen her hastanesinde HOPPE’nin kapı kolları<br />

kullanılıyor diyebilirim. Biz bu kolları anti-mikrobiyel<br />

olarak ürettiğimizi lanse etmek istiyoruz. Hastane<br />

personelleri kullanılan kapı kolunun kime ait olduğunu<br />

bilemeyebilir. Onu inşaat firması bilir. Bizim burada ki<br />

amacımız birçok irili ufaklı sağlık tesislerinde oluşan<br />

mikrobun önüne geçerek, arındırmak.<br />

Prensibimiz; ne olursa olsun kaliteden ödün<br />

vermemek!<br />

İç Mekan-dış mekan ürünleriniz hangi özelliklerine<br />

göre ayrılıyor?<br />

Ürünler ucuz-pahalı diye ayrılır. İç mekânda kullanılan<br />

ürün ile dış mekanda kullanılan ürün arasında<br />

farklılıklar var. Çünkü içeride kullanılan ürün yağmur<br />

almaz, çok fazla rutubete maruz kalmaz, güneşten<br />

etkilenmez ve en önemlisi çok fazla insan eli dokunmaz.<br />

Bu yüzden ürünlerimizi paslanmaz çelik kapı kolu<br />

diyoruz bir de alüminyum kapı kolu olarak da ayırıyoruz.<br />

Aynı zamanda biz her ikisini üreten tek şirketiz.<br />

Müşterilerimize sunarken diyoruz ki, paslanmaz çelik<br />

özelliğinden dolayı daha pahalı. Dış mekânda dayanıklı<br />

olduğu için paslanmaz çelik kapını tavsiye ediyoruz<br />

ama iç mekânda aynı modelin alüminyumunu tavsiye<br />

ediyoruz<br />

Her şartta 10 yıl garanti!<br />

Artık hayatımızda fiyat önemli bir unsur. Bir ürünü<br />

mümkün olduğu kadar uygun hale getirmeye<br />

çalışıyoruz. Biz bunu ürünün üzerinden çalarak değil<br />

ürünün nev’ini değiştirerek, kaliteden asla taviz<br />

vermeden yapmayı prensip ediniyoruz. Bu yüzden tüm<br />

ürünlerimize 10 yıl garanti veriyoruz. Aynı zamanda<br />

paslanmaz çelikte de aynı prensiple çalışıyoruz. Çünkü<br />

paslanmaz çelikte 50 farklı kalite çeşidi var. HOPPE<br />

standart olarak 304 kalitededir.<br />

Bu kalite çeşidi, ürünün ömrünü uzatır, dış etkenlerden<br />

korur ve kalitesinden asla bir şey yitirmez. Lakin<br />

son yıllarda ülkemize Uzak Doğu’dan gelen, çok<br />

çok düşük kaliteli materyaller paslanmaz çelik<br />

diye serbest piyasaya sürülüyor. Müşteri ürünü<br />

kullanmaya başladıktan 6 ay sonra anlıyor gerçek<br />

paslanmaz olduğunu. Sonra bir nalbura gidip ve<br />

değiştirmek istediğinde yine aynı kalite de ürünü<br />

alarak evine dönüyor. Biz HOPPE olarak bunları<br />

bildiğimiz için tüm uluslararası standartları yerine<br />

getirerek, tüm testlerden başarıyla geçen ürünlerimizi<br />

müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz.<br />

Our goal is to be in all places!<br />

Do you think the price is as affordable?<br />

I can say yes to your question clearly. Because HOPPE<br />

has very high production capacities. It has a global sales<br />

network all over the world. Direct patents and production<br />

of the product on the product provides accessibility. Our<br />

normal door handles are already very popular. HOPPE’s<br />

door handles are used in virtually every hospital in Turkey.<br />

We want to introduce and announce that we produce these<br />

handles anti-microbial. Hospital staff may not know who the<br />

door handle is produced by. But, its construction firm knows<br />

for certain. Our goal here is to purify the microbes that<br />

occurs in many large and small health facilities.<br />

Our principle; Regardless, quality is not compromised.<br />

With which features of your indoor and outdoor products<br />

are separated?<br />

Products are divided into two as cheap and expensive ones.<br />

There are differences between the indoor and the outdoor<br />

products. Because the product used in interior spaces,<br />

the product does not get rain, it is not exposed too much<br />

moisture, is not affected by the sun, and most importantly<br />

too many people do not touch. Therefore, we separate our<br />

products as a stainless steel door handle and an aluminium<br />

door handle. At the same time we are the only company that<br />

produces both. While offering to our customers, we say it is<br />

more expensive because of its stainless steel feature. We<br />

recommend the stainless steel door for outdoor durability<br />

but we recommend the aluminium of the same model in the<br />

interior.<br />

10 years warranty in every condition!<br />

Now the price in our lives is an important element. We are<br />

trying to make a product as convenient as possible. While<br />

we are doing this, we do not steal from its content. We try<br />

to change its type, we never compromise from the quality.<br />

That’s why we offer a 10-year warranty on all our products.<br />

At the same time, we work on the same principle in<br />

stainless steel. Because there are 50 different quality types<br />

in stainless steel. HOPPE has 304 quality as standard.<br />

This type of quality extends the life of the product, protects<br />

from external factors and never loses anything from its<br />

quality. However, in recent years, very low-quality materials<br />

from the Far East to our country, stainless steel is released<br />

to the free market. The customer understands 6 months<br />

after starting to use the product is not a real stainless.<br />

Then, when he goes to a hardware dealer and wants to<br />

change it and he returns to his house by buying the same<br />

quality product. Since we know these as HOPPE, we start<br />

our business by fulfilling all international standards. We<br />

offer the products which are successfully passed from all<br />

controlling tests to the customers’ likings.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


86<br />

“Normalin üzerinde standart”<br />

Ürünlerinizde bölgelerin iklimsel şartlarını da göz<br />

önünde bulunduruyor musunuz? Mesela Karadeniz’de<br />

ki nem oranı ile Doğu Anadolu’da ki nem oranı aynı<br />

düzeyde değil. Bu ve benzer özellikler esas<br />

alınıyor mu?<br />

Dediğim gibi bizim ürünlerimiz 10 yıl garantili.<br />

Dünyanın neresine giderseniz gidin HOPPE<br />

ürünlerini görebilirsiniz. Çünkü biz her hava<br />

koşuluna uygunluk sağlayacak ürünler üretiyoruz.<br />

Bu yüzden standartlarımızı diğer firmaların<br />

üstünde tutuyoruz. Lider firma olmak bunu<br />

gerektiriyor. Aslına bakarsanız kapı kolunun en<br />

büyük düşmanı iklimsel özellikler değil el teridir.<br />

Dünyanın en keskin asitlerinden biri el teridir.<br />

Çünkü her kapı koluna dokunulduğunda silinmiyor<br />

ve orada öylece kalıyor. Bir diğer düşman alyans<br />

ve yüzüktür. Kapı kolunu tuttuğunuz anda o alyans<br />

ve yüzükler mikro çiziklere yol açar. Oluşan bu<br />

çiziğin içine daha önce kapıda kalan ter girip nüfus<br />

etmeye başladığında paslanmalar, kararmalar ve<br />

karıncalanmalar başlar. Biz HOPPE olarak bütün<br />

bu saydığım etkenlere 10 yıl boyunca garanti<br />

veriyoruz.<br />

Ürünleriniz üzerinde herhangi bir emniyet<br />

düzeneği var mı?<br />

Tabi. Biz aynı zamanda pencere kolları da<br />

üretiyoruz. Üzerinde çocuk emniyeti olan<br />

pencere kolları üretiyoruz. Fakat bunun önemini<br />

alıcıya anlattığımızda alıcı bize “çok güzel bir<br />

şey yapıyorsunuz ama benim çocuğum camı<br />

açmaz” demekle yetiniyor. Ya da fiyatını öne<br />

sürüyor. Ne yazık ki ülkemizde en ucuz şey insan<br />

canı. Ceplerinde binlerce liralık telefon taşıyan<br />

insanlar, insan canı söz konusu olduğunda tepkisiz<br />

kalıyor. Bu durum bizleri de çok üzüyor.<br />

Ürünleriniz en çok hangi sektörde kullanılıyor?<br />

Inşaat sektörü tabi ki başı çekiyor bu anlamda.<br />

Özellikle pencere, ofis bölme ve cam-alüminyum<br />

sektörü ağırlıklı olarak satış grubumuzu<br />

oluşturuyor. Onun haricinde Türkiye’de ki<br />

tüm yangın kaçış kapılarında bizim kollarımız<br />

kullanıyor. HOPPE’nin dünya lideri olmasının<br />

sebeplerinden biri de işte tam olarak bu. Çünkü<br />

her çeşit ve ihtiyaca göre kapı kolları üretiyoruz.<br />

Ürün yelpazemiz bu anlamda hem geniş hem<br />

derin.<br />

“Standard above normal”<br />

Do you consider the climatic conditions of the<br />

regions in your products?<br />

For instance, the humidity in the Black Sea and<br />

the humidity in Eastern Anatolia are not the<br />

same. Is this kind of similar features considered<br />

accordingly?<br />

As I said, our products are guaranteed for 10<br />

years. Wherever you go in the world, you can see<br />

HOPPE products. Because we produce products<br />

that will ensure compliance with all weather<br />

conditions. That’s why we keep our standards on<br />

top of other companies for sure. Being a leading<br />

company requires this. As a matter of fact, the<br />

biggest enemy of the door handle is the hand<br />

sweat, not climatic features actually. One of the<br />

world’s sharpest acids is hand sweat. Because<br />

every door handle is not wiped when touched and<br />

it remains there. Another enemy wedding ring and<br />

ring. As soon as you hold the door handle, those<br />

wedding rings and rings cause micro scratches.<br />

The sweat left in the door before, begins to enter<br />

into this scratches. And rusting, tarnishing and<br />

tingling begin. As HOPPE, we guarantee all these<br />

factors for 10 years.<br />

Are there any safety mechanism on your<br />

products?<br />

Of course. We also produce window handles. We<br />

produce window handles with child safety. But<br />

when we tell the buyer about the importance<br />

of this, the buyer welcomes this in a very good<br />

manner. But he says only “My child doesn’t open<br />

the window...” Or the customer tells about its<br />

price issue. Unfortunately, the cheapest thing in<br />

our country is human life. People who carry cell<br />

phones as of thousands liras in their pockets are<br />

unresponsive when it comes to human life. This<br />

also makes us very sad.<br />

In which sector are your products used most?<br />

The construction sector, of course, is the leader in<br />

this sense. Especially the window, office partition<br />

and glass-aluminium sector is mainly our sales<br />

group. Our handles are being used in all the fire<br />

escape doors in Turkey. That’s exactly why HOPPE<br />

is the world leader. Because we produce door<br />

handles according to all kinds and needs. Our<br />

product range is both wide and deep in this sense.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


90<br />

Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve Ecz. Erdoğan Çolak “Doğru istikamette yürümek üzere yola koyulduk.”<br />

Erdogan Colak, pharmacist and chairman of the Turkish pharmacists union: “We started to go on the right direction.”<br />

“Söyleyecek Sözümüz,<br />

Birlikte Eyleyecek<br />

Gücümüz Var!”<br />

“We have both<br />

promises and power<br />

to make it possible!”<br />

Ecz. Erdoğan Çolak<br />

Türk Eczacıları Birliği bu yıl,<br />

dünü anlamak, şimdinin gerçekliğini<br />

bütünlük içerisinde doğru algılamak ve<br />

bu doğrultuda geleceğe dair bağımsız,<br />

nitelikli, kapsamlı bir perspektif<br />

geliştirmek amacıyla 1-3 Kasım<br />

tarihlerinde Ankara’da bir araya gelecek.<br />

The members of union of Turkish<br />

pharmacists are to be convened in<br />

Ankara on 1-3 November aiming<br />

to understand better the past and<br />

to develop a liberal, qualified and<br />

comprehensive perspective.<br />

“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz<br />

Var!” teması ile gerçekleştirilecek olan 14. Türkiye<br />

Eczacılık Kongresi öncesi Türk Eczacıları Birliği Başkanı ve<br />

Ecz. Erdoğan Çolak kongreye dair sorularımızı yanıtladı.<br />

Ecz. Erdoğan Çolak bize biraz kendinizden bahseder<br />

misiniz?<br />

1984 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden<br />

mezun oldum ve 1985 yılı itibariyle Adana’da serbest<br />

eczacılık yapmaya başladım. Meslek birliklerinin önemine<br />

olan inancım, fakülte sıralarından itibaren hep vardı.<br />

Erdoğan Çolak, pharmacist and chairman of the Turkish<br />

pharmacists union, answered our questions before the<br />

14th congress of Turkish pharmacy that is organized<br />

on the theme of “We have promises to pharmacists,<br />

patients and the public.”<br />

Would you mention about yourself briefly?<br />

Graduate of Faculty of Pharmacy, Gazi University in 1984,<br />

I started to work as an independent pharmacist in Adana<br />

in 1985. I have always been aware of the importance of<br />

professional unions since my years in the school.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


91<br />

Bu düsturla 1989 yılında Adana Eczacı Odası Yönetim<br />

Kurulu Üyesi oldum. O günden bu yana da mesleğimi hem<br />

Adana Eczacı Odası’nda hem de Türk Eczacıları Birliği’nin<br />

çeşitli kademelerinde sürdürdüm. 2007 yılından bu yana da<br />

Türk Eczacıları Birliği Başkanı olarak toplum sağlığına ve<br />

mesleğimize katkı sağlamak adına çalışıyorum.<br />

“Meslektaşlarımıza, Hastalarımıza, Topluma Sözümüz Var!”<br />

sloganı ile ne anlatmak istediniz?<br />

Biz eczacılar, eğitim hayatımızın ardından mesleğe atılırken<br />

bir yemin ederiz. Ve bu yemin vesilesiyle verdiğimiz sözü,<br />

bütün meslek hayatımız boyunca temel düsturumuz olarak<br />

kabul ederiz. Eczacılık mesleğine başladığımız an itibariyle<br />

hayatımızı insanlık hizmetine adayacağımıza, insan hayatına<br />

mutlak surette saygı göstereceğimize, bilgilerimizi insanlık<br />

yararına kullanacağımıza, din, milliyet, ırk, cinsiyet, kültür<br />

ve politik görüş farklarının vazifemizle vicdanımız arasına<br />

girmesine izin vermeyeceğimize, sağlık çalışanları ile güven<br />

ilişkisi ve etik işbirliği içinde çalışacağımıza, mesleğimizin<br />

gelecekteki üyelerinin yetiştirilmesine katkıda bulunacağımıza,<br />

insanlığa daha iyi hizmet edebilmek için mesleki bilgilerimizi<br />

sürekli güncelleyeceğimize, mesleğimizi dürüstlük ve şerefle<br />

yapacağımıza namusumuz ve vicdanımız üzerine söz veririz. Ve<br />

bu söz mesleğimize, meslektaşlarımıza, insanımıza, ülkemize,<br />

geleceğimize dair verdiğimiz bir sözdür. İşte bu seneki<br />

temamızı ve sloganımızı belirlerken de bu sözden yola çıktık.<br />

Bu kongrelerin Türk eczacılığına ne gibi faydaları var?<br />

Mesleki gelişim ve birliktelik adına çok önemli olduğuna<br />

inanıyorum. Akademiden, sektörden, siyasetten, bürokrasiden,<br />

medyadan, meslek örgütlerinden, sivil toplum kuruluşlarından<br />

önemli isimlerin katıldığı Eczacılık Kongreleri; mesleğin ve<br />

toplumun pek çok kesimini bir araya getiriyor. Dünü doğru<br />

parametreler doğrultusunda anlamak, bugünün gerçekliğine<br />

ilişkin ayakları yere basan argümanlar geliştirmek ve<br />

tüm bunların ışığında geleceğe dair nitelikli bir perspektif<br />

geliştirmek adına Eczacılık Kongrelerimizi çok değerli<br />

buluyorum.<br />

Bu yıl ne gibi değişiklikler var? Farklı konuklar, katılımcılar<br />

olacak mı? Yani bu yılı faklı kılacak bir değişiklik var mı?<br />

Yaptığımız her kongrenin birbirinden farklı konu ve konuklara<br />

ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim. Bu sene de sağlık<br />

okuryazarlığından kooperatiflere, akılcı ilaç kullanımından<br />

sağlık iletişimine, ulusal ilaç politikasından medikal ürünlere,<br />

kanser ilaçlarından sosyal medya kullanımına, şehir<br />

hastanelerinden yeni eczacılık hizmet modellerine pek çok<br />

alanda ve konuda oturumların olduğu, çok değerli katılımcılarla<br />

bir kongre gerçekleştireceğiz. Meslektaşlarımızın haklarının<br />

korunmasını, yurttaşlarımızın sağlık-ilaç hakkına erişimini,<br />

sağlık hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesini ve eczacılığın<br />

geleceğinin doğru istikamette şekillenmesini hep birlikte<br />

konuşup tartışacağız.<br />

In line with this stance, I became a board member in Adana<br />

Chamber of Pharmacists in 1989. Since then I pursue my<br />

career at several stages of my professional. Since 2007 I have<br />

been working as the chairman of Turkish pharmacists union in<br />

order to contribute to the public health and to my profession.<br />

What do you mean with your slogan by saying “We have<br />

promises for pharmacists, patients and the public!”<br />

We, as the pharmacists, say an oath for our profession just<br />

at the beginning of our profession. It is our basic principle<br />

for all activities in our professional lives. The moment we<br />

started our pharmacy profession we promise that we will<br />

definitely respect human life, use our knowledge for the<br />

benefit of humanity, we do not allow our differences between<br />

religion, nationality, race, gender, culture and political views<br />

to be included in our conscience with our duty; in order to<br />

serve better to humanity, we will continuously update our<br />

professional knowledge and promise to do our profession<br />

with honesty and honor. And this is a promise we give to our<br />

profession, to our colleagues, to our people, to our country,<br />

to our future. Here’s this year’s theme and our motto in the<br />

convention.<br />

What are the benefits of these congresses to Turkish<br />

pharmacy?<br />

I believe that it is very important for professional development<br />

and unity. Also participated by other names from the the<br />

organizations, academy, industry, politics, bureaucracy,<br />

media, professional organizations, civil society Pharmacy<br />

Congresses brings together many sectors of the profession<br />

and society. I find our Pharmacy Congresses very valuable<br />

in order to understand yesterday in a right context with right<br />

parameters, to develop ground-based arguments about<br />

today’s reality and to develop a quality perspective for the<br />

future.<br />

What are the changes this year? Will different guests<br />

participate? So, is there a change to make it different?<br />

We know that every congress hosts different topics and<br />

guests, I can tell. This year, we will hold a congress with<br />

many valuable participants, to discuss about the topics of<br />

cooperatives, city hospitals to new pharmaceutical service<br />

models in many areas and other topics such as health literacy,<br />

rational drug use to health communication, from national drug<br />

policy to medical products, from cancer drugs to social media,<br />

the protection of the rights of our colleagues, our citizens’<br />

access to health-drug rights, and the emergence of the future<br />

of pharmacy in the right direction, we will talk and discuss<br />

together.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


92<br />

Meme kanserinde ilk biyobenzer<br />

ilaç Abdi İbrahim’den<br />

First Biosimilar Breast Cancer Medication by Abdi İbrahim<br />

Türk ilaç sektörünün lideri Abdi İbrahim,<br />

günümüzde kadınlar arasında sık<br />

görülen meme kanserinde kullanılan<br />

Trastuzumab etkin maddeli ilk<br />

biyobenzer ürünü piyasaya sundu.<br />

Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme<br />

kapsamına da alınan ürün, bir yılda 130<br />

milyon TL kamu katkısı sağlayacak.<br />

Meme kanseri olan hastalarda tümörlü<br />

kitlenin büyümesini engelleyen ürün,<br />

medikal onkolojinin kullanacağı ilk<br />

biyobenzer monoklonal antikor olacak.<br />

Abdi İbrahim, the leader of the Turkish<br />

pharmaceutical industry, released the<br />

first biosimilar with Trastuzumab as<br />

the active ingredient that is used for the<br />

treatment of breast cancer, which is<br />

frequent in women. The medication is<br />

under reimbursement coverage by the<br />

Ministry of Health, and it will contribute<br />

TRY 130 million in one year to the<br />

capital budget. It prevents the growth<br />

of tumorous mass in breast cancer<br />

patients, and will be the first biosimilar<br />

monoclonal antibody to be used by<br />

medical oncology.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


93<br />

Biyoteknoloji alanında öncü yatırımlara imza atan<br />

Abdi İbrahim, Türkiye’deki ilk Trastuzumab etkin<br />

maddeli biyobenzeri piyasaya sundu. <strong>Medikal</strong> onkoloji<br />

tarafından kullanılacak biyobenzer monoklonal<br />

antikor olan bu ürün, meme kanseri olan hastalarda<br />

tümör kitlesinin büyümesini engelleyerek tedavi<br />

imkanı sunuyor.<br />

Sağlık Bakanlığı tarafından geri ödeme kapsamına<br />

da dahil edilen ürünün, kamu bütçesine bir yılda 130<br />

milyon TL katkı sağlaması bekleniyor.<br />

Tümörün büyümesini engelleyerek yaşam süresini<br />

uzatıyor<br />

Meme kanseri hem dünyada hem Türkiye’de kadınlar<br />

arasında sık görülen kanser türleri arasında yer alıyor.<br />

Dünyada her yıl 22 bin kişiye meme kanseri tanısı<br />

konuyor. Türkiye’de de bu sayı her geçen yıl artıyor.<br />

Hasta sayısındaki artış bu konuda yürütülen bilimsel<br />

çalışmaların hız kazanmasını da beraberinde getiriyor.<br />

Meme kanseri alanında, hastaların yaşam süresini<br />

ve kalitesini iyileştirmek için çalışmalarını sürdüren<br />

Abdi İbrahim, Trastuzumab etkin maddeli biyobenzer<br />

ile meme kanseri hastalarının tedavisi için etkin bir<br />

tedavi sunuyor. Söz konusu ilaç, Trastuzumab molekülü<br />

ile HER2 pozitif hastalarında tümörün büyümesini<br />

engelleyerek hastaların yaşam süresini uzatıyor. Geri<br />

ödeme kapsamındaki ilaç, bu yönüyle hastaların erişimi<br />

açısından da önemli bir alternatif oluşturarak tedavilerde<br />

yaygın olarak kullanılabilecek.<br />

Leading the pioneering biotechnology investments,<br />

Abdi İbrahim released the first biosimilar with<br />

Trastuzumab as the active ingredient in Turkey. The<br />

medication is a biosimilar monoclonal antibody to<br />

be used by medical oncology, and it prevents the<br />

growth of the tumorous mass in breast cancer<br />

patients, providing a treatment opportunity.<br />

The medication is under reimbursement coverage<br />

by the Ministry of Health, and it is expected to<br />

contribute TRY 130 million in one year to the capital<br />

budget.<br />

It extends lifespan by preventing tumor growth<br />

Breast cancer is one of the most frequent<br />

cancers in women, both in the world and in<br />

Turkey. Each year 22,000 people are diagnosed<br />

with breast cancer around the world. This<br />

number increases each year in Turkey. The<br />

increase in the number of patients brings on the<br />

acceleration of scientific studies conducted on<br />

the subject as well.<br />

Conducting studies in the field of breast cancer<br />

to extend the lifespan of patients and improve<br />

their quality of life, Abdi İbrahim presents an<br />

effective treatment for breast cancer through<br />

a biosimilar with Trastuzumab as the active<br />

ingredient. The medication inhibits the growth<br />

of the tumor in HER2 positive patients with the<br />

Trastuzumab molecule, thereby extending the<br />

lifespan of the patients. Under reimbursement<br />

coverage, this medication will be able to be used<br />

widely in treatments as it provides an alternative<br />

by being accessible by the patients.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


94<br />

Onko İlaç‘ta yıllık<br />

değerlendirme<br />

buluşması<br />

2017 yılında, üretim tesislerinin tüm hatlarıyla<br />

Avrupa GMP belgesi (EUGMP) alan Türk<br />

ilaç firması olarak global pazarlara açılmak<br />

yolunda büyük bir adım atan Onko İlaç,<br />

yıllık dönem değerlendirmesini yaptı. Yıllık<br />

değerlendirme toplantısı 6–9 Eylül <strong>2018</strong><br />

tarihleri arasında merkez, saha ve fabrika<br />

ekiplerinin katılımıyla gerçekleşti.<br />

Annual evaluation<br />

meeting at<br />

Onko İlaç<br />

Onko İlaç, as the Turkish<br />

pharmaceutical company having<br />

European GMP certificate (EUGMP) with<br />

all lines of production facilities in 2017<br />

and taking a big step towards access<br />

to global markets, made its annual<br />

evaluation. The annual evaluation<br />

meeting was held on September 6-9,<br />

<strong>2018</strong> with the participation of central,<br />

field and factory teams.<br />

2017 yılında 30. kuruluş yıldönümünü kutlayan ve<br />

<strong>2018</strong> yılında onkoloji ilaçları başta olmak üzere<br />

tüm ürünleriyle global pazarlara açılma yolunda<br />

önemli başarılara imza atan Onko İlaç, dönem sonu<br />

toplantısını 06-09 Eylül <strong>2018</strong> tarihleri arasında yapıldı.<br />

6 ve 7 Eylül tarihlerinde Kozyatağı Hilton Hotel’de Satış<br />

ve Pazarlama Grubu olarak merkez ve saha ekipleri<br />

birlikte yıllık değerlendirme toplantısı yapan Onko<br />

İlaç, firmanın yeni hedefleri doğrultusunda eğitim<br />

programları da düzenlendi. Yıllık değerlendirmenin<br />

ardından kurum içinde motivasyonu artırmak ve<br />

ekipler arasında verimli çalışmaya destek olmak<br />

amacıyla Sarıyer Korupark‘da merkez, saha ve fabrika<br />

ekiplerinin katılımıyla piknik yapıldı ve eğlenceli<br />

aktiviteler gerçekleştirildi.<br />

Onko İlaç, which celebrated its 30th anniversary in 2017<br />

and has achieved significant successes on the way to<br />

access to global markets with all its products, especially<br />

oncology drugs in <strong>2018</strong>, organized its year-end meeting<br />

between September 06-09, <strong>2018</strong>.<br />

Within this scope, Onko İlaç arranged an annual<br />

evaluation meeting together with its central and field<br />

teams as Sales and Marketing Group at Kozyatağı<br />

Hilton Hotel between September 6-7 and also organized<br />

training programs in line with the company’s new<br />

targets. After the annual evaluation meeting, in order to<br />

increase motivation within the organization and support<br />

efficient work among the teams, a picnic was held and<br />

fun activities were performed with the participation of<br />

the center, field and factory teams in Sarıyer Korupark.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


98<br />

Events<br />

Türk Toraks Derneği Avrupa<br />

Kongresi’nde yoğun ilgi gördü<br />

Dünyada göğüs hastalıkları<br />

alanında en büyük ve en<br />

seçkin platformlardan biri<br />

olarak kabul edilen Avrupa Solunum<br />

Derneği’nin (European Respiratory<br />

Society (ERS) uluslararası yıllık<br />

kongresi bu yıl 15-19 Eylül tarihleri<br />

arasında Paris Port de Versaille<br />

Kongre Merkezi’nde yapıldı. Bu<br />

önemli kongreye 134 ülkeden 22<br />

507, ülkemizden 451 hekim katıldı.<br />

Bilimsel bildiri sunumlarının 213’ü,<br />

konuşmacı ve oturum başkanı<br />

olarak toplamda 31 görev (7<br />

konuşma, 24 oturum başkanlığı)<br />

ülkemizden katılan hekimler<br />

tarafından gerçekleştirildi.<br />

Paris Büyükelçimiz Standımızı<br />

Ziyaret Etti<br />

Port de Versaille Kongre<br />

Merkezi’nde düzenlenen 5 günlük<br />

kongre, dünyada göğüs hastalıkları<br />

alanında en büyük ve en seçkin<br />

platformlardan biri sayılıyor. Bu<br />

kongrede her yıl göğüs hastalıkları<br />

ve solunum yolları sorunları<br />

alanında tıptaki en son gelişmeler<br />

tartışılıyor. Kongre merkezinde<br />

kurulan “Dünya Köyü” adındaki<br />

alanda, 30 ülke arasında yer<br />

alarak “Türk Toraks Derneği” ve<br />

ayrıca “Turkish Thoracic Journal”<br />

standları ile hem Derneğin hem de<br />

Derneğin bilimsel yayın organı olan<br />

dergi tanıtılarak dünyaya açılma<br />

olanağı bulundu. Türk Toraks<br />

Derneği standını ziyaret eden Paris<br />

Büyükelçisi Dr. İsmail Hakkı Musa,<br />

dernek yöneticileri ve kongreye<br />

katılan üyelerle bir süre sohbet etti,<br />

Türk Toraks Derneği Başkanı Prof.<br />

Dr. Hasan Bayram’dan kongre ve<br />

Türk Toraks Derneği hakkında bilgi<br />

aldı.<br />

Türk Toraks Derneği Başkanı<br />

Prof. Dr. Bayram, kongreye<br />

Türkiye’den çok sayıda bildiri<br />

ile katılım olmasının kendilerini<br />

onurlandırdığını söyledi. Dr.<br />

Bayram, Türk Toraks Derneği ile<br />

Avrupa Solunum Derneği arasında<br />

yapılan işbirliği çerçevesinde<br />

yıllardır karşılıklı kazanımlar<br />

içerisinde olduklarının altını<br />

çizerek, her iki tarafın da bu<br />

işbirliğinin artarak devam etmesi<br />

konusunda istekli olduğunu ve<br />

bu işbirliğinin dünya çapında da<br />

akciğer sağlığı alanına çok değerli<br />

katkılar getirdiğini ifade etti.<br />

“Ers Kongresi’nde yaptığımız<br />

sunumlar büyük ilgi gördü”<br />

Prof. Dr. Bayram, ERS Kongresi’nde<br />

yaptıkları sunumlar ile ilgili de şu<br />

bilgileri paylaştı:<br />

“Türk Toraks Derneği üyelerinden<br />

oluşan bir ekibin gerçekleştirdiği<br />

ve ekipten yine üyemiz Prof. Dr.<br />

Peri Arbak tarafından sunulan<br />

‘Kebap Restoranı çalışanları:<br />

Zararlı bir iş mi?’ ve Dr. Öğretim<br />

Üyesi Dilek Çakmakçı Karadoğan<br />

ve ekibi tarafından yapılan ‘Geri<br />

ödeme sistemi sigarayı bırakmaya<br />

yardımcı mı? Türk deneyimi’<br />

başlıklı araştırmaların kongre<br />

bilimsel komitesi tarafından Fransız<br />

basınında halk ile paylaşılmak üzere<br />

seçilmesi bizleri gururlandırdı.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

99<br />

Kurulduğu ilk günden beri her<br />

kongreye ses getiren araştırmalarla<br />

katılan Türk Toraks Derneği Kadın<br />

ve Akciğer Sağlığı Görev Grubumuz<br />

ise, işyerinde cinsiyetçi yaklaşımı<br />

ve gebelik sırasında ebeveynlerin<br />

elektronik sigara kullanımını<br />

araştırdıkları iki poster ile uluslararası<br />

kongreye katkıda bulundular. Ayrıca<br />

European Lung Foundation (ELF)’un<br />

organize ettiği ‘Kot kumlamacılığı<br />

ve Silikozis’ başlıklı oturumda Türk<br />

Toraks Derneği Bilimsel Komite<br />

Başkanı Prof. Dr. Metin Akgün ile<br />

birlikte Aldulhalim Demir, hekim-hasta<br />

perspektifini aktarırken zihinlerden<br />

silinmeyecek bir sunum yaptılar.<br />

KOAH’ın küresel boyutu ile ele alındığı<br />

‘COPD Global’ toplantısına ülkemizden<br />

katılımı, Akciğer Hastaları Dayanışma<br />

Derneği (AHDADER) temsilcisi Sayın<br />

İlkay B. Nargaz gerçekleştirdi.<br />

Bu iki etkinlik, ilk defa ülkemizin<br />

uluslararası bir kongrede hastalar ve<br />

doktorlar birlikte yer alması açısından<br />

önemliydi.” dedi.<br />

Prof. Dr. Hasan Bayram, kongrenin<br />

ikinci gününde, Türk Toraks Derneği<br />

adına yaptığı sunumda Türkiye’deki<br />

hava kirliliği ve küresel iklim<br />

değişikliğine bağlı sorunlar ve bunların<br />

insan sağlığına olan etkilerinden söz<br />

ettiğini belirtti. Prof. Dr. Bayram,<br />

ülkemizdeki hava kirliği rakamlarının<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği<br />

standartların çok üstünde seyrettiğini,<br />

bunun çok önemli bir sorun<br />

oluşturduğunu ve hava kirliliğine bağlı<br />

olarak yılda<br />

yaklaşık 34 bin<br />

kişinin erkenden<br />

hayatını<br />

kaybettiğini<br />

vurguladı. Prof.<br />

Dr. Bayram,<br />

“Küresel iklim<br />

değişikliğine<br />

bağlı olarak<br />

ülkemizde<br />

mevsimler daha<br />

sıcak ve kurak<br />

geçmekte,<br />

buna bağlı<br />

olarak orman<br />

yangınları ve çölleşme sorunları<br />

yaşanmaktadır. Aşırı hava olayları<br />

sonucu ani bastıran, sel ve taşkınlar<br />

meydana gelmekte, bunun da gerek<br />

çevre, gerekse de insan sağlığı<br />

üzerinde doğrudan ve dolaylı tehditler<br />

oluşturmaktadır.” dedi.<br />

“Tütün endüstrisinin hedefi gençler”<br />

Kongrenin üçüncü gününde, Türk<br />

Toraks Derneği Çocuk Göğüs<br />

Hastalıkları Çalışma Grubu üyesi Prof.<br />

Dr. Elif Dağlı yaptığı konuşmasında,<br />

ısıtılmış tütün ve elektronik sigara<br />

gibi tütün ürünlerinin yaygınlaşmaya<br />

başladığını, tütün endüstrisinin bu<br />

ürünlerin yaygınlaşması için özellikle<br />

gençleri hedef aldığını ve burada<br />

çok ciddi bir tehlike olduğuna vurgu<br />

yaptı. Prof. Dr. Dağlı, başta devletlerin<br />

ve kamu<br />

otoritelerinin,<br />

sağlık<br />

kurumlarının bu<br />

konuda duyarlı<br />

olmalarına<br />

çağrı yaptığı<br />

konuşması<br />

sonrasında<br />

salondaki<br />

katılımcılar<br />

tarafından<br />

dakikalarca<br />

alkışlandı.<br />

“Kongreye üyelerimizin büyük ve<br />

önemli katkıları oldu”<br />

Prof. Dr. Hasan Bayram, kongre<br />

süresince ilgili alanlarda uzun yıllardır<br />

çalışmaları ile tanınan birçok dernek<br />

üyesinin, konusunda öncü bazı<br />

uluslararası dernek ve oluşumlar ile<br />

temaslarını sürdürdüklerini belirterek,<br />

“GARD (Global Alliance Against<br />

Chronic Respiratory Diseases) ve<br />

GINA (Global Initiative for Asthma)<br />

bunlardan başlıcalarıdır. Ayrıca<br />

üyelerimiz, hâlihazırda Avrupa<br />

Solunum Derneği Çalışma Gruplarında<br />

görev yapmaktayken yeni dönemde<br />

de seçimleri kazanarak görev almaya<br />

başlayacak olan üyelerimiz oldu.<br />

Avrupa Solunum Derneği ile ortak<br />

üyeliğimizin, ortak yurtdışı araştırma<br />

burs olanaklarımızın ve ortak<br />

araştırma yapma işbirliklerimizin<br />

gelecekte de sürdürülmesi çeşitli<br />

görüşmelerde dile getirildi. Sonuç<br />

olarak, Avrupa Solunum Derneği’nin<br />

bu yılki kongresi de göğüs hastalıkları<br />

ile ilgili birçok halk sağlığı konusunun,<br />

akciğer hastalıkları alanında tanı ve<br />

tedavideki sorunların ve son yıllarda<br />

elde edilen gelişmelerin konuşulduğu<br />

bir kongre oldu. Türk Toraks Derneği<br />

üyeleri de bir yandan araştırmalarını<br />

sunarken ve konuşmalar yaparken<br />

bilimsel anlamda kongreye katkı<br />

sundular, diğer yandan da mesleki<br />

bilgilerini güncellemiş oldular.” dedi.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


100<br />

Avrasya bölgesini kapsayan ve 43 ülke delegasyonunu ağırlayacak HIMSS’18<br />

Eurasia’da ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık Vizyonu’ konuşulacak.<br />

HIMSS’18 Eurasia sağlık bilişimi alanında<br />

uluslararası bir marka<br />

Türkiye’nin HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde 1 adet seviye<br />

7 ve 164 seviye 6 validasyonu<br />

ile Avrupa ülkelerini geride<br />

bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık<br />

Bakanı Dr. Fahrettin Koca,<br />

hastanelerin aynı kararlılık ve<br />

hızla dijitalleştirilmesine devam<br />

edileceğini belirtti.<br />

Türkiye’nin en büyük sağlık bilişim etkinliği<br />

olan HIMSS’18 Eurasia, Türkiye’yle birlikte<br />

bölge coğrafyadaki Avrupa, Asya, Afrika ve<br />

Balkanları hedefleyen yeni vizyonu ile uluslararası<br />

toplantılara ev sahipliği yapacak. Sağlık Bakanlığı,<br />

Medipol Üniversitesi ve HIMSS Avrupa işbirliği<br />

ile gerçekleşen HIMSS’18 Eurasia Sağlık Bilişimi<br />

Fuarı ve EMRAM Eğitim Konferansı, 25-27 <strong>Ekim</strong><br />

<strong>2018</strong> tarihleri arasında, İstanbul Pullman<br />

Hotel’de sağlık dünyasını bir araya getirecek.<br />

Etkinliğin 25 <strong>Ekim</strong>’de T.C. Sağlık Bakanı Dr.<br />

Fahrettin Koca’nın teşrifleri ile gerçekleşecek<br />

açılışında, ‘Türkiye ve Dünyada Dijital Sağlık<br />

Vizyonu’ HIMSS USA III. President & CEO’su<br />

Harold “Hal” Wolf ve T.C. Sağlık Bakanlığı<br />

Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin<br />

değerlendirmeleri ile gündeme yansıyacak.<br />

“Türkiye Başarısı ve Tecrübesi ile Bölge<br />

Ülkelere Öncülük Edecek”Türkiye’nin<br />

bu yıl itibari ile HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde 1 adet seviye 7<br />

ve 164 seviye 6 validasyonu olan kamu<br />

hastanesi ile tüm Avrupa ülkelerini geride<br />

bıraktığını ifade eden T.C. Sağlık Bakanı<br />

Dr. Fahrettin Koca, “Sağlık Bakanlığı’nın<br />

hastaya daha iyi ve kaliteli hizmet sunan ve<br />

sağlık çalışanlarının işlerini kolaylaştıran<br />

‘kağıtsız hastaneler’ konusundaki<br />

kararlılığı tüm sağlık kuruluşları için<br />

motivasyon kaynağı olmuş;<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


101<br />

bugün Türkiye, sağlıkta dijitalleşme<br />

konusunda kat ettiği mesafe ile<br />

birçok Batı ülkeleri arasından<br />

sıyrılarak Avrupa lideri olmayı<br />

başarmıştır” dedi. Sağlık Bakanı Dr.<br />

Koca, Türkiye’nin aynı kararlılık ve<br />

hızla hastanelerini dijitalleştirmeye<br />

devam edeceğini söyledi.<br />

Avrasya Sağlık Bilişimi İşbirliği<br />

Toplantısı düzenlenecek<br />

HIMSS’18 Eurasia çerçevesinde 25<br />

<strong>Ekim</strong>’de ayrıca T.C. Sağlık Bakanlığı<br />

ve DEİK Himayelerinde, 43 Ülke<br />

Delegasyonunun katılımı ile “Avrasya<br />

Sağlık Bilişimi İşbirliği Toplantısı”<br />

düzenlenecek.<br />

Türkiye’nin dijitalleşen 165<br />

hastanesi ödül alacak<br />

HIMSS’18 Eurasia etkinlikleri<br />

çerçevesinde yine 25 <strong>Ekim</strong>’de,<br />

gösterdikleri gelişme ve<br />

başarılarla HIMSS EMRAM<br />

derecelendirmelerinde<br />

seviye 6 ve 7’ye hak<br />

kazanan 165 hastanenin<br />

yöneticilerine ödülleri<br />

verilecek.<br />

Geleceğin sağlık bilişimi<br />

konuşulacak<br />

Çok sayıda uluslararası<br />

konuşmacının katılımı ile<br />

gerçekleşecek HIMSS’18<br />

Eurasia’da gelecekte<br />

sağlık bilişiminin<br />

nasıl şekilleneceği<br />

konuşulacak. Başta İngiltere,<br />

İtalya, Amerika, İsveç, Danimarka<br />

ve Birleşik Arap Emirliklerinden<br />

üst düzey sağlık bilişimi<br />

profesyonellerinin konuşmacı olarak<br />

yer aldığı etkinlikte, 26<br />

<strong>Ekim</strong>, Cuma günü T.C.<br />

Sağlık Bakanlığı ilgili<br />

yöneticileri ve sektör<br />

liderlerinin katılımı<br />

ile ‘Türkiye Sağlık<br />

Bilişimi Üssü Hedefine<br />

Yol Haritası’ başlıklı<br />

TÜSAP Toplantısı<br />

yapılacak.<br />

Küresel markalar<br />

HIMSS’18 Eurasia’da<br />

yerini aldı<br />

Ekspotürk ve Satur<br />

organizasyonu ile<br />

düzenlenen HIMSS’18 Eurasia’da<br />

dünya markaları da yerini aldı.<br />

Ankaref’in ana sponsorluğu ile<br />

yapılan HIMSS’18<br />

Eurasia’da Ankaref,<br />

Turkcell, Sisoft, Ge<br />

Healthcare, Abbott,<br />

Siemens Healthineers,<br />

Akgün Yazılım, Elsevier,<br />

Livewell, Techno Pc,<br />

Consol <strong>Medikal</strong>, Agena<br />

Sağlık, Fujifilm, ZKR,<br />

Synedra, Pusula Yazılım,<br />

Probel, Ordinatrum,<br />

Hitachi, Vademecum,<br />

Gemini, Motto Yazılım,<br />

SRDC, As Mühendislik,<br />

Bilişim Küpü, Preventis,<br />

ZMT Bilgi Sistemleri, Epati Bilişim ve<br />

Network Kurumsal yerini aldı.<br />

HIMSS’18 Eurasia kapsamında<br />

düzenlenecek panel konu ve<br />

konuşmacıları ise şöyle;<br />

Bilgi Teknolojileri Kullanılarak<br />

Kalite Ve Klinik Çıktıların<br />

Geliştirilmesi<br />

Medipol Üniversitesi Rektörü Prof.<br />

Sabahattin Aydın moderatörlüğünde<br />

yapılacak toplantıda, ABD’den<br />

Joint commission International<br />

(JCI) Başkanı ve CEO’su Paula<br />

Wilson, Sağlık Kalitesi için ‘Bilgi<br />

Teknolojisinde Fırsatlar ve Riskler’<br />

konusunda konuşacak. Sağlık<br />

Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan’ın<br />

Sağlık Kalitesi Standartlarında<br />

Türkiye Deneyimini anlatacağı<br />

panelde, Medipol Üniversitesi<br />

Öğretim Üyesi ve HIMSS Türkiye<br />

Direktörü Dr. İlker Köse ise ‘Daha<br />

Kaliteli Sağlık Hizmet Sunumu İçin<br />

EMRAM’ın (Elektronik <strong>Medikal</strong> Kayıt<br />

Sistemi) Sağladıkları’na değinecek.<br />

Sağlıkta Dönüşüm: Klinik Bakış<br />

Açısıyla Hastanelerden Evde Bakıma<br />

Kronik hastalık yönetimi, evde sağlık<br />

hizmetleri kapsamında ele alınacak<br />

toplantının moderatörlüğünü T.C.<br />

Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı<br />

Dr. Şuayip Birinci yapacak. HIMSS<br />

Analitik Avrupa ve Latin Amerika,<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


102<br />

Birleşik Krallık Bölge Direktörü John<br />

Rayner’in Healthcare Information<br />

and Management Systems Society<br />

(HIMSS) ve Continuity of Care<br />

Maturity Model (CCMM) çerçevesinde<br />

‘Teknoloji ile Sürekli Bakım’<br />

konusunda konuşacağı toplantıda<br />

İsveç Stockholm Kent Konseyi<br />

E-Sağlık ve İnovasyon Komisyonu<br />

Üyesi Daniel Forslund, İngiltere<br />

Kamu Sağlığı Kıdemli Danışmanı<br />

ve HIMSS Klinik Hizmetler Başkanı<br />

Charles Alessi ve Türkiye’den Sağlık<br />

Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel<br />

Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Daire<br />

Başkanı Uzm. Dr. Pınar Koçatakan<br />

konuşmacı olarak yer alacak.<br />

‘Veri’nin Yapılandırması: ‘Bilgi’den<br />

Klinik ve Mali Bilgeliğe<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi<br />

Sistemleri Genel Müdürü Dr. M.<br />

Mahir Ülgü’nün moderatörlüğünde<br />

yapılacak toplantıda, Medipol<br />

Üniversitesi Öğretim Üyesi ve HIMSS<br />

Türkiye Direktörü Dr. İlker Köse,<br />

‘Veriden Hikmete Genel Bakış Açısı’<br />

konusunda konuşacak. T.C.Sağlık<br />

Bakanlığı’ndan Sağlık Bilgi Sistemleri<br />

Genel Müdür Yardımcısı Şahin Aydın<br />

ile TİTCK Başkan Yardımcısı Eray<br />

Kaplan’ın da konuşmacı olarak yer<br />

alacağı toplantıda, Norveç E-Sağlık<br />

Araştırma Merkezi Sağlık Analitik<br />

Verileri Bölüm Müdürü Anne Torill<br />

Nordsletta ve İngiltere NHS Dijital<br />

Veri Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr.<br />

Daniel Ray birer konuşma yapacak.<br />

Hasta Odağında Sağlık Hizmet<br />

Sunumundan Hasta’nın Yönetiminde<br />

Sağlık Hizmet Sunumu<br />

Sağlık Bakanlığı KHK Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Murat Alper’in<br />

moderatörlüğünde yapılacak<br />

toplantıda, ABD UC SanDiego<br />

Health Başhekim Yardımcısı ve<br />

Sağlık Bilgi Sistemleri Müdürü<br />

Christopher Longhurst, Yozgat Şehir<br />

Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Aziz<br />

Ahmet Sürel, Birleşik Krallık Yerel<br />

Yönetimler Birliği Yetişkin Sosyal<br />

Bakım Mükemmeliyet Merkezi Eski<br />

Başkanı Sarah Mitchell, İzmir Tire<br />

Devlet Hastanesi HIMSS 7 Program<br />

Yöneticisi Gürhan Zincircioğlu,<br />

Birleşik Arap Emirlikleri Dubai Sağlık<br />

Otoritesi Sağlık Veri ve Bilgi Analiz<br />

Departmanı E-Sağlık Bölüm Başkanı<br />

Osama Elhassan konuşmacı olarak<br />

yer alacak.<br />

Nasıl Seviye 7 olunur?<br />

‘EMRAM Seviye 7 Alma Sürecinde<br />

Yol Haritası ve Başarı Hikâyeleri’nin<br />

gündeme taşınacağı toplantının<br />

moderatörlüğünü Sudan Türkiye<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

Yöneticisi Dr. İsmail Yılmaz yapacak.<br />

HIMSS EMRAM 7 belgesi alan Tire<br />

Devlet Hastanesi’nin yöneticilerinin<br />

deneyimlerini paylaşacağı toplantıda,<br />

‘Dijital Hastane Süreci, Nereden<br />

Başlasak?’ başlığında Başhekim Op.<br />

Dr. Fatih Hayali,‘Dijital Hastanede<br />

Tıbbi Malzeme Yönetim Sistemi’<br />

başlığında Başhekim Yardımcısı Uzm.<br />

Dr. Elife Özkan, ‘Hekim Klinik Karar<br />

Destek Uygulamaları’ başlığında<br />

Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Özgür<br />

Bolat, ‘Hemşire Klinik Karar Destek<br />

ve Hemşirelik Bakım Hizmetleri’<br />

başlığında Sağlık Hizmetleri Müdürü<br />

Hemş. Fatoş Yürürdurmaz ve<br />

‘Kapalı Döngü İlaç Yönetim Sistemi’<br />

başlığında Ecz. Zehra Eraltuğ birer<br />

konuşma yapacak.<br />

Sağlıkta nesnelerin interneti<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı Tıbbi İlaç<br />

ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK)<br />

Başkanı Dr. Hakkı Gürsoz’ün<br />

moderatörlüğünü yapacağı toplantıda<br />

İtalya’dan Istituto Clinico Humanitas<br />

Hastanesi Bilgi Sistemleri Müdürü<br />

Elena Sini, Almanya’dan T-Systems<br />

International Nesnelerin İnterneti<br />

Dijital Bölümü Başkan Yardımcısı<br />

Lucas Josten, Fransa’dan Innovasyon<br />

ve Sağlık Bütünleşik Nesnelerin<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


103<br />

İnterneti Bölüm<br />

Müdürü Laurent<br />

Bouskela konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

Türkiye’den de Sağlık<br />

Bakanlığı TİTCK<br />

Başkan Yardımcısı<br />

Recep Uslu ve Medipol<br />

Üniversitesi’nden<br />

Dr. Tunçer Baykaş birer konuşma<br />

yapacak.<br />

Sağlıkta Yapay Zekâ’nın geniş çaplı<br />

kullanımına hazır mıyız?<br />

Elektronik sağlık kayıtlarına dayalı<br />

üst düzey klinik bilgi sistemleri<br />

kapsamında ele alınacak toplantının<br />

moderatörlüğünü T.C. Sağlık<br />

Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel<br />

Müdürü Prof. Dr. Alper Cihan<br />

yapacak. Konuşmacılar arasında<br />

İngiltere’den NHS Dijital Sağlık ve<br />

Yapak Zekâ Klinik Lideri Indra Joshi,<br />

ABD’den FIMSS, FHFMA Başkanı<br />

Sam King, İspanya’dan Pol Perez ve<br />

Türkiye’den Sağlık Bakanı Danışmanı<br />

Dr. Sinan Korukluoğlu yer alacak.<br />

Açık İnovasyon: Sağlıkta Start-Up<br />

Vakti<br />

T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital<br />

Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha<br />

Koç’un* moderatörlüğünü yaptığı<br />

toplantıda Boğaziçi Üniversitesi<br />

Inovita T& ISEK Koordinatörü<br />

Prof. Dr. Cengizhan Öztürk, Sağlık<br />

Bakanlığı TİTCK Başkan Yardımcısı<br />

İsmail Mert Vural, Sanayi ve<br />

Teknoloji Bakanlığı’ndan<br />

Hande Ünal ve T.C.<br />

Cumhurbaşkanlığı<br />

Uzmanı Ali Taylan<br />

Öztaylan konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

Siber Güvenlik ve Kişisel<br />

Verilerin Korunması<br />

Değer Bazlı Veri Güvenliği<br />

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan<br />

Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın<br />

moderatörlüğünde yapılacak<br />

toplantıda Sağlık Bakanlığı Sağlık<br />

Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü,<br />

Dünya Bankası Danışmanı Av. Ahmet<br />

Esad Berktaş, STM Siber Güvenlik<br />

Ürün Servis Geliştirme Yöneticisi<br />

Özkan Boztaş ile Havelsan ve<br />

TÜRKSAT’tan uzmanlar konuşmacı<br />

olarak yer alacak.<br />

(*) Teyit beklenmektedir.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


104<br />

PSA testini erken yaşta yaptırmak önem taşıyor!<br />

Üroonkoloji Derneği Başkanı ve Gazi<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim<br />

Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />

prostat kanseri konusunda erken tanıya<br />

yönelik araştırmaların önemine yönelik<br />

açıklamalarda bulundu. Klinik yaklaşımların,<br />

risk grubundaki erkeklerde ve Türkiye için<br />

özellikle ailesinde prostat kanseri öyküsü<br />

bulunanların 40 yaşında ürologlar tarafından<br />

prostat muayenesi ve PSA testi yaptırmasını<br />

ve de risk grubunda olmayan popülasyonda<br />

bu kontrollerin 50 yaşında başlamasının<br />

gerektiğinin altını çizdi.<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen<br />

12 erkekten birinde görülüyor<br />

“Üroonkoloji Derneği Başkanı ve<br />

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen “15 Eylül<br />

Dünya Prostat Günü” dolayısıyla<br />

açıklamalarda bulundu: Prostat<br />

kanserinin, erkek popülasyonunda en<br />

sık görülen kanser türlerinden biri<br />

olduğuna dikkat çekerek şöyle devam<br />

etti:”<br />

“Kanser günümüz dünyasında insan<br />

hayatını tehdit eden hastalıkların<br />

başında gelmektedir. Dünya Sağlık<br />

Örgütünün (DSÖ-<strong>2018</strong>) paylaştığı<br />

verilere göre 2015 yılında küresel<br />

çapta 8.8 milyon kişinin ölüm nedeni<br />

kanserdi. 2012 istatistiklerine göre<br />

yılda 14 milyon yeni kanser vakası<br />

tespit edilirken, 8 milyon insan<br />

kansere bağlı nedenlerle ölmektedir.<br />

Maalesef bu rakamların 2030 yılına<br />

gelindiğinde %30 oranında artacağı<br />

belirtilmektedir. DSÖ’nün 2014’de<br />

paylaştığı rapora göre, Türkiye’de<br />

erkeklerde kansere bağlı ölümlerin<br />

sayısı 58 bin 400, kadınlarda ise<br />

32 bin 500’dür. Türkiye İstatistik<br />

Kurumu Mayıs 2017 verilerine göre<br />

ise, Türkiye’de her 5 ölümden biri<br />

kanser nedeniyle olmaktadır. Prostat<br />

kanseri erkek popülasyonunda<br />

en sık görülen kanser türlerinden<br />

biridir. 2012 istatistiklerine göre<br />

dünya genelinde 1.1 milyon prostat<br />

kanserli olgu saptanırken, prostat<br />

kanserine bağlı ölüm 307.481 kişide<br />

görülmüştür. Bu sonuçlar prostat<br />

kanserini akciğer kanserinden sonra<br />

kansere bağlı ölümlerde ikinci sıraya<br />

taşımıştır. Prostat kanseri insidans<br />

ve prevalansı bölgelere göre farklılar<br />

gösterirken en yüksek görülme<br />

oranı Kuzey Amerika’da en düşük<br />

görülme oranı ise Güney Asya’dadır.<br />

Ülkemiz açısından istatistiki veriler<br />

net olmamakla beraber, Üroonkoloji<br />

Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre<br />

erkek popülasyonumuzda prostat<br />

kanseri solid organ tümörü olarak en<br />

sık karşılaşılan tümördür. Son bilgiler<br />

ülkemizde de 12 erkekten birinin<br />

prostat kanseri olduğu yönündedir.”<br />

Prostat Kanseri tanısında “MR<br />

dönemi”<br />

Son yıllara kadar prostat kanseri<br />

şüphesi olan hastalara tanı koymak<br />

amacıyla ultrason eşliğinde<br />

sistematik biyopsi yapıldığına değinen<br />

Sözen, şunları söyledi:<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


105<br />

MR Füzyon Biyopsi görseller:<br />

“Bu yöntemin dezavantajı,<br />

görüntülenemeyen bir kanser<br />

randomize alınan biyopsiler ile<br />

tanınmaya çalışılıyordu. Düşük<br />

doğruluk oranlarına sahip olan<br />

bu yöntem aynı zamanda gereksiz<br />

(klinik önemi olmayan-hastaya bir<br />

zarar vermeyecek) prostat kanseri<br />

tanısı koymamıza da sebep oluyordu.<br />

Günümüzde prostat kanserinden<br />

şüphelendiğimiz hastalara rutin<br />

testlerimiz yanında Multiparametrik<br />

Prostat MR çektiriyoruz. Bu özel<br />

prostat MR’ında prostat bezinde<br />

kanser için şüpheli bir alan olup<br />

olmadığı değerlendiriliyor. Eğer varsa,<br />

kanser şüphesi saptanan bölümler<br />

işaretlenip daha sonra özel bir yazılım<br />

sayesinde ultrasona yerleştiriliyor.<br />

Robotik Cerrahi görsel:<br />

Biyopsi yaparken MR ve<br />

ultrason görüntülerinin<br />

birleşmiş halini görüp<br />

doğru noktadan,<br />

doğru hedeften biyopsi<br />

yapılabiliyor. Bu<br />

yöntemin adı Prostat MR<br />

Füzyon Biyopsisi. Yeni<br />

yöntemin sağladığı iki<br />

avantaj var; gereksiz tanı<br />

oranını düşürüyor, klinik<br />

önemsiz hastalık tanı<br />

oranı azalıyor ve yüzde<br />

90’lara varan oranlarda<br />

yüksek dereceli,<br />

hayatı tehdit eden<br />

prostat kanseri teşhisi<br />

koymamıza sağlıyor.”<br />

Sözen, prostat<br />

kanserinin tedavisinin<br />

hastalığın evresine<br />

göre değişiklikler<br />

gösterdiğini ifade ederek, organa sınırlı<br />

hastalıkta son 10 yıldaki en önemli<br />

değişiklerden biri olan ve düşük risk<br />

grubundaki hastalara yapılan-önerilen<br />

“aktif izlem” tedavi protokolüyle<br />

hastaya zarar verme riski düşük olan<br />

hastalığın tedavisinde görülecek olası<br />

komplikasyonlardan sakınmanın<br />

amaçlandığını belirtti.Prostat kanseri<br />

tedavisinde klasik yaklaşımlar<br />

dışında izlem protokollerinin önemli<br />

bir yer tutmaya başladığını anlatan<br />

Sözen, şunları kaydetti:<br />

“Lokalize hastalıkta dünya genelinde<br />

en çok başvurulan tedavi yöntemi<br />

cerrahidir. Radikal prostatektomi<br />

ameliyatı sadece ABD’de yılda 80 bin<br />

vakaya uygulanmaktadır. Bu cerrahi<br />

teknikle ilgili olarak son yıllardaki<br />

en önemli gelişme bu<br />

cerrahi yönteminin robot<br />

yardımıyla laparoskopik<br />

olarak yapılmasıdır.<br />

ABD’de bu yöntem<br />

lokalize hastalığın<br />

cerrahi tedavisinde<br />

yüzde 90’lar oranında<br />

uygulanmaktadır.<br />

Ülkemizde de robotik<br />

cerrahi çeşitli<br />

merkezlerde prostat<br />

kanserinin tedavisinde aktif olarak<br />

kullanılmaktadır.”<br />

Prostat Kanserinde çığır açan gelişme<br />

Prostat kanserinin, erkeklik hormonu<br />

denilen Testosteron bağımlı bir kanser<br />

olduğunu söyleyen Sözen, “Prostat<br />

kanseri testosteronla beslenen,<br />

büyüyen ve ilerleme gösteren ve<br />

onun yokluğunda gerileyen, büyümesi<br />

yavaşlayan bir kanserdir. Huggins 1941<br />

yılında Cancer Research dergisinde<br />

metastatik hastalıkta testosteronun<br />

ortadan kaldırılması ile hastalığın<br />

gerileme gösterdiğini bulmasından<br />

itibaren, ‘Yaygın-Sistemik-Metastatik<br />

Hastalıkta’ Androjen Deprivasyon<br />

Tedavisi (Antiandrojen tedavikastrasyon<br />

tedavisi) standart tedavi<br />

haline gelmiştir. Metastatik Prostat<br />

Kanserinin tedavisinde bu yaklaşım son<br />

yıllara kadar bu şekilde devam ederken<br />

2015 yılından itibaren bu evredeki<br />

hastalıkta yeni bir dönem başlamıştır.<br />

Fokal Tedavi görsel:<br />

Yapılan çeşitli çalışmalarda metastatik<br />

hastalıkta androjen deprivasyon<br />

tedavisine kemoterapinin erken<br />

dönemde eklenmesi özellikle yüksek<br />

hacimli metastaik hastalıkta 17 ay<br />

gibi çok önemli bir sağ kalım avantajı<br />

sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuç,<br />

bir çalışmada bir solid organ tümörü<br />

için klasik tedaviye göre bu düzeyde<br />

gösterilmiş olan en önemli sağ kalım<br />

farkıdır. Bu evredeki hastaların<br />

tedavisinde bence bir çığır açan bu<br />

tedavi yaklaşımı, prostat kanserinin<br />

tedavisindeki en önemli gelişmelerden<br />

biridir.” diye belirtti.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


106<br />

Fokal tedaviler umut vadediyor<br />

Lokalize prostat kanserinde standart<br />

tedavi olan cerrahi tedavinin idrar<br />

kaçırma ve erektil disfonksiyon ile<br />

ilgili yan etkilerinden korunmak<br />

amacı ile “Fokal Tedavi” çalışmaları<br />

yapıldığını belirten Sözen, İlk 5 yıllık<br />

sonuçlarda %70-93 arasında onkolojik<br />

başarı bildirildiğini belirterek,<br />

“Prostat kanserinin lokal tedavisinde<br />

gelecekte, tüm organı tedavi etmek<br />

yerine görüntülemeye dayalı hedefe<br />

yönelik Fokal Tedaviler ön plana<br />

çıkmaya başlayacaktır. Görüntüleme<br />

metotlarındaki gelişmeler, 3<br />

Boyutlu hedefe yönelik yapılan<br />

Füzyon Biyopsileri, Enerji<br />

kaynakları vasıtasıyla yapılan<br />

iyi tanımlanmış tümör<br />

alanının Fokal (odaklanmış)<br />

tedaviler Ürologların prostat<br />

kanserinin tedavisinde<br />

öncelikli çalışma alanı<br />

olacaktır.” dedi.<br />

hastalık olduğuna, üroonkologlar,<br />

medikal onkologlar, radyasyon<br />

onkologları, nükleer tıp uzmanları,<br />

radyologlar, pataloglar, moleküler<br />

genetikçilerin bu takımın içinde yer<br />

aldığına işaret etti.<br />

Kurulduğu 1999 yılından itibaren<br />

Ülkemizde prostat kanserinin<br />

toplum bazında farkındalığının<br />

arttırılmasından başlayarak,<br />

bu konuların bilimsel alanlarda<br />

tartışılmasının sağlanması ve<br />

bilimsel çalışmaların teşvik edilip<br />

desteklenmesinin Üroonkoloji<br />

Derneği’nin asli görevi olduğunu<br />

söyleyen Sözen, “Derneğimiz<br />

kuruluşundan itibaren bu alandaki<br />

görevini eksiksiz yerine getirmeye<br />

çalışmakta, iki yılda bir Üroonkoloji<br />

Kongrelerini düzenlenmektedir. Yine<br />

2017 yılında Türkiye’de bir ilk olan<br />

ASCO (American Society of Clinical<br />

Oncology)-Üroonkoloji Derneği<br />

işbirliği ile GenitoÜriner Kanserler<br />

toplantısı düzenlenmeye başlanmıştır.<br />

Bütün bu toplantılardaki amaç, bu<br />

multidisipliner takımın aynı amaç<br />

etrafında birleşmesini sağlama ve<br />

güncel bilimi hastalarımızın yararına<br />

kullanma becerimizi arttırma<br />

çabasıdır.” dedi.<br />

Multidisipliner yaklaşımla<br />

tedavi edilmesi gereken bir<br />

hastalık<br />

Prof. Dr. Sinan Sözen,<br />

prostat kanserinin, diğer<br />

birçok kanser türü gibi<br />

multidisipliner yaklaşımla<br />

tedavi edilmesi gereken bir<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


108<br />

Events<br />

Kaliteli ve sürdürülebilir bir<br />

sağlık hizmeti için hedef; kaynak<br />

yönetiminde Türkiye modeli<br />

ortaya koymak!<br />

Target for quality and sustainable<br />

health care; Revealing a unique<br />

Turkish model in resource<br />

management.<br />

IV. Tıbbi Tedarik<br />

Zinciri Yönetimi<br />

Kongresi yaklaşıyor<br />

Tıbbi tedarik zincirinde etkin ve<br />

sürdürülebilir kaynak yönetimi için<br />

sağlık yöneticileri ile ürün ve hizmet<br />

sunucuları 6-8 Aralık <strong>2018</strong> tarihinde<br />

Antalya’da dördüncü kez bir araya<br />

gelecek. Sağlıkta satın alma, finans,<br />

bilgi işlem yöneticilerinin yanı sıra kamu,<br />

üniversite ve özel hastanelerin üst<br />

düzey yöneticilerini de ağırlayacak olan<br />

Uluslararası Katılımlı IV. Tıbbi Tedarik<br />

Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarı, verimli<br />

ve etkin bir tedarik zinciri yönetimi<br />

ile kaliteli ve sürdürülebilir sağlık<br />

hizmeti hedefine ulaşmada anahtar rol<br />

oynayacak.<br />

4th Medical Supply<br />

Chain Management<br />

Congress is coming<br />

closer…<br />

In order to ensure effective and<br />

sustainable resource management in the<br />

medical supply chain, health managers<br />

and product and service providers will<br />

meet for the fourth time in December<br />

6-8, <strong>2018</strong> in Antalya. Purchasing, finance<br />

and IT managers of the health sector<br />

will be attending to the congress. In<br />

addition, senior executives of public,<br />

university and private hospitals will also<br />

have the opportunity to participate to the<br />

4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress and Fair as well. The Congress<br />

will play a key role in achieving the goal<br />

of quality and sustainable health care<br />

through effective and efficient supply<br />

chain management…<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


Events<br />

109<br />

Tıbbi tedarik zincirinin tüm paydaşlarını<br />

aynı çatı altında buluşturan Uluslararası<br />

katılımlı IV. Tıbbi Tedarik Zinciri<br />

Yönetimi Kongresi ve Fuarı, 6-8 Aralık <strong>2018</strong><br />

tarihleri arasında, Antalya Susesi Luxury<br />

Resort Belek’te gerçekleşecek. Kamu,<br />

özel sektör, üniversite hastanelerinin<br />

yetkililerinin yanı sıra ilaç ve medikal sektör<br />

üretici firmalarını ağırlayacak olan IV. Tıbbi<br />

Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresi ve Fuarında<br />

sürdürülebilir sağlık hizmeti ve kaynakların<br />

verimli kullanılması amacı ile uluslararası<br />

standartlarda tedarik zinciri ve stok yönetimi<br />

konusu masaya yatırılacak.<br />

T.C. Sağlık Bakanlığı ile Sağlık Bilimleri<br />

Üniversitesi öncülüğünde, Tıbbi cihaz üretici<br />

ve tedarikçi sektör STK kuruluşlarının<br />

işbirliği ve katılım ile gerçekleşecek IV.<br />

Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresinde<br />

geleceğin tedarik zinciri yönetimi<br />

konuşulacak.<br />

The 4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress and Fair with international<br />

participation which will bring together all the<br />

stakeholders of the medical supply chain under<br />

the same roof is going to be held between the<br />

dates of November 6-8, <strong>2018</strong> at Susesi Luxury<br />

Resort Hotel in Belek, Antalya. At the 4th Medical<br />

Supply Chain Management Congress and Fair,<br />

which will host the public and private sector,<br />

university hospitals as well as pharmaceutical<br />

and medical sector manufacturers, the issue<br />

of supply chain and stock management in<br />

international standards will be discussed with<br />

the aim of using sustainable health services and<br />

resources efficiently.<br />

In the 4th Medical Supply Chain Management<br />

Congress, which will be realized with the<br />

leadership of the TR Ministry of Health and the<br />

Health Sciences University, with the cooperation<br />

and participation of the medical device<br />

manufacturers and supplier sector NGOs, the<br />

supply chain management of the future will be<br />

discussed at all.<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>


110<br />

Events<br />

Ar-Ge ve üretim kapasitesinin geliştirilmesi,<br />

etkin ve sürdürülebilir kaynak yönetimi ve<br />

tıbbi tedarik zinciri yönetim modellerinin<br />

gündeme alınacağı kongreyle ilgili olarak<br />

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof.<br />

Dr. Cevdet Erdöl ,<br />

“Tedarik zinciri ve stok yönetiminde zaman,<br />

mekân ve mali kaynakların doğru ve verimli<br />

kullanılması en önemli konudur. Ülkemizde<br />

bu konuda ilerleme kaydeden kurumların<br />

bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak,<br />

yeni teknolojiler ve başarılı uygulamaların<br />

sağlık yöneticileri ile paylaşılması, sektöre<br />

ürün ve hizmet sunan firmalarla sağlık<br />

yöneticilerini aynı platformda buluşturmak<br />

bu kongrenin öncelikli amacını oluşturuyor”<br />

şeklinde konuştu. Kongre ve fuarın yanı<br />

sıra çalıştaylar, paneller ve eğitimlerle<br />

de yoğun bir program içeren etkinlik;<br />

satın alma, lojistik, stok takibi, kayıt,<br />

denetim, finansman ve bilişim alanlarında<br />

eğitim ve bilgi paylaşımının yanı sıra;<br />

sağlık sektöründe yeni ürün, hizmet ve<br />

teknolojilerin sergilendiği, tedarikçilerle<br />

kullanıcıların bir araya geldiği bir platform<br />

olacak.<br />

Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bilimleri<br />

Üniversitesi ile Sağlık Endüstrisi Platformu<br />

kuruluşların işbirliğiyle Ekspotürk<br />

tarafından organize edilen kongrenin içeriği<br />

ise şöyle:<br />

• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminde Güncel<br />

Konular<br />

• Sağlık Market Uygulamaları<br />

• Tıbbi Tedarikte Etkin Finans Yönetimi<br />

• Tedarik Yönetiminde Değer Bazlı Ödeme<br />

• Tıbbi Tedarik Zinciri Yönetiminin<br />

Kolaylaştırılması<br />

• SGK ve Geri Ödeme İlişkileri<br />

• Yerelleşme Politikaları, Ar-Ge ve Mevzuat<br />

• Özel Sağlık Sektöründe Tedarik<br />

Uygulamaları<br />

• TİTCK, DMO, KİK, Bilim Sanayi Bakanlığı,<br />

SBÜ, Sektör<br />

• Akademik Bildiri Sunumları<br />

• Kamu Hastaneleri - Kurslar<br />

• Deneyim Paylaşımları<br />

R & D and production capacity development,<br />

effective and sustainable resource management<br />

and medical supply chain management models<br />

to be put on the agenda related to the Congress,<br />

University of Health Sciences Rector Prof Dr.<br />

Cevdet Erdöl said “Correct and efficient use of<br />

time, space and financial resources in supply<br />

chain and stock management is the most<br />

important issue. The aim of this congress is to<br />

make use of the knowledge and experience of<br />

the institutions which make progress in this<br />

field, to share new technologies and successful<br />

applications with health managers, to bring<br />

together the companies that provide products<br />

and services to the sector and the health<br />

managers on the same platform.” He said.<br />

An intensive program with workshops,<br />

panels and trainings; In addition to training<br />

and information sharing in the areas of<br />

procurement, logistics, stock follow-up,<br />

registration, auditing, financing and IT; It will<br />

be a platform where new products, services<br />

and technologies are displayed in the health<br />

sector, where suppliers and users come<br />

together.<br />

The content of the congress organized by<br />

Ekspotürk in cooperation with the Ministry of<br />

Health and the University of Health Sciences<br />

and the Health Industry Platform is as follows:<br />

• Current Issues on Medical Supply Chain<br />

Management<br />

• Health Market Applications<br />

• Effective Financial Management in Medical<br />

Supply<br />

• Value Based Payment in Supply Management<br />

• Facilitating Medical Supply Chain<br />

Management<br />

• SSI and Repayment Relations<br />

• Localization Policies, R & D and Legislation<br />

• Procurement Practices in Private Health<br />

Sector<br />

• TİTCK, DMO, KİK, Ministry of Science and<br />

Industry, SBÜ, Sector<br />

• Academic Abstract Presentations<br />

• Public Hospitals - Courses<br />

• Case Studies<br />

<strong>Ekim</strong> <strong>2018</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!