15.04.2015 Aufrufe

EUROPA JOURNAL - HABER AVRUPA APRIL 2015

www.europa-journal.net

www.europa-journal.net

MEHR ANZEIGEN
WENIGER ANZEIGEN

Sie wollen auch ein ePaper? Erhöhen Sie die Reichweite Ihrer Titel.

YUMPU macht aus Druck-PDFs automatisch weboptimierte ePaper, die Google liebt.

Wir sagen JA<br />

zur<br />

GLEICHBERECHTIGUNG<br />

Avusturya İş<br />

Piyasası’nda Ayrımcılık<br />

Hala Büyük Bir Sorun<br />

SAYFA 8<br />

Diskriminierung noch<br />

immer FEST in<br />

Arbeitswelt verankert!<br />

© Petra Bork / pixelio.de<br />

Çocuklar<br />

Okumayı Sever<br />

Küçük çocuklara kitap<br />

okumak, onların bireysel<br />

ve zihinsel gelişimine<br />

büyük katkı sağlar<br />

SEITE 8 SAYFA 13<br />

Kinder lieben Lesen<br />

© Serra<br />

Vorlesen stärkt die Entwicklung<br />

von Kleinkindern<br />

SEITE 13<br />

PROF. DR. MUSTAFA ÇAKIR:<br />

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ<br />

TÜRKLERİN<br />

TÜRLÜ<br />

HALLERİ<br />

SAYFA 2<br />

UNABHÄNGIGE MONATLICHE ZEITUNG FÜR WIRTSCHAFT, INTEGRATION UND BILDUNG<br />

<strong>HABER</strong><br />

VRUP<br />

A A<br />

<strong>AVRUPA</strong>’NIN AYLIK BAĞIMSIZ EKONOMİ, ENTEGRASYON VE EĞİTİM GAZETESİ<br />

SAYI: 46 NİSAN <strong>2015</strong> - AUSGABE: 46 <strong>APRIL</strong> <strong>2015</strong><br />

Der Leiter des Amtes für<br />

Religionsangelegenheiten (Diyanet),<br />

Prof. Dr. Mehmet Görmez:<br />

P.b.b. Verlagsort: 6020 Innbruck 11Z038817M<br />

Retour- und Postsendungen: Mehmet Inak- Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

R<br />

E<br />

C H<br />

I<br />

Hotline gegen Diskriminierung<br />

und Intoleranz<br />

Ayrımcılığa<br />

Karşı<br />

Danışma<br />

Hattı<br />

“Der Weg zur Bekämpfung der Islamophobie führt über<br />

Wissen, Weisheit, Geschicklichkeit und Barmherzigkeit…”<br />

© ponsulak - Fotolia<br />

050 11 50 - 4242<br />

SEITE 14<br />

“İslamofobiyle<br />

nasıl mücadele<br />

edebiliriz?”<br />

Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez:<br />

“İslamofobiyle mücadelenin yolu bilgi, hikmet, marifet ve merhametle hareket etmektir”<br />

SAYFA 14<br />

iNDiRiM<br />

i<br />

N<br />

iR<br />

iM<br />

M<br />

FIRSATINI<br />

S<br />

INI<br />

YAKALA<br />

A<br />

ALA<br />

A<br />

AYRINTILI BİLGİ İÇİN<br />

GAZETENİN İÇİNDEKİ EKE BAKINIZ...<br />

€ 1645<br />

€ 1150<br />

Österreichische Politikerinnen finden klare Worte<br />

GEMEINSAM STARK GEGEN GEWALT AN FRAUEN!<br />

SEITE 9


NİSAN <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

AVUSTURYA - 2<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

AKADEMİSYEN GÖRÜŞÜ<br />

Her türlü iletişim ortamının hızla geliştiği, toplumsal<br />

ve sosyal hayatın etkilerinin bireylerin<br />

yaşam alanlarına etkili bir şekilde nüfuz ettiği,<br />

dünyanın giderek küçüldüğü, buna karşın<br />

bilgi ağlarının büyüdüğü bir zamanda yaşıyoruz.<br />

İletişim ağını etkin olarak kullanan bir<br />

grubun her türlü güdümleme tekniklerini<br />

kullanarak istemediği, rakip olarak gördüğü bir<br />

grup hakkında dilediği gibi operasyonel bir<br />

faaliyette bulunması, o grup hakkında algı<br />

oluşturması, mevcut algıyı da dilediği yönde,<br />

içerik ve boyutlarda yönetmesi ve yönlendirmesi<br />

mümkün oluyor.<br />

Basın, yayın organlarının yanı sıra sosyal<br />

medya üzerinden de takip ettiğim kadarı ile<br />

Avrupa Türk toplumu her şeyi dolu dolu<br />

yaşıyor. Duyguları da heyecanları da zirve<br />

yapıyor. Bu heyecan, bazen Türk toplumunu<br />

kendi içinde ayrışmasına neden olurken bazen<br />

de kendiliğinden bir olmaya, birlik olmaya<br />

sevk ediyor.<br />

Pasaportu veya yurttaşlık bağı hangi ülkeyle<br />

ilişkili olursa olsun, yüreklerin bir yerindeki<br />

Türk milletine olan aidiyet duygusu ve Türkiye<br />

sevgisi, Türk insanının belirgin farkını ve diğer<br />

duygulardan ayrıştığı özellikleri ortaya<br />

koyuyor. Hal böyle olunca Türk olmak, duyguları<br />

alabildiğine yaşamak, hizmet yolunda<br />

karşılık beklemeden mücadele etmek, beklenmedik<br />

anlarda umulmadık ölçüde bedel<br />

ödemeyi de beraberinde getiriyor. Ödenen<br />

bedeller ise elde edilen kazanımların değerini<br />

daha da anlamlı hale getiriyor.<br />

Geçen yazımda “Gelin canlar bir olalım” diye<br />

çağrıda bulunmuştum. Yayımlandıktan sonra<br />

da bir hayli olumlu görüş ve öneri aldım. Geçtiğimiz<br />

günlerde yapılan seçimlerde Türkiye<br />

kökenli Avusturyalı soydaşlarımız yine bir<br />

olmanın, birlik olmanın destanını yazdı ve içlerinden<br />

çıkardığı birbirinden değerli politikacıları<br />

övünç kaynağımız oldu. Seçilenlerin<br />

temsil ettiği siyasi görüşlere katılırsınız,<br />

katılmazsınız; ama demokratik kazanımlar<br />

çerçevesinde yurttaş olmanın bilinci ile birlik<br />

olunca, beraber hareket edince nelerin<br />

başarılabileceği gerçeği bir kere daha ortaya<br />

çıktı. Her bir seçmen yurttaş olmanın sorumluluk<br />

ve bilinci ile hareket ederek yerel yönetime<br />

katkıda bulundu ve bundan sonra da<br />

temsilcileri vasıtası ile haklarının takipçisi<br />

olacak.<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

Türklerin türlü halleri<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

Gazete Kurucusu (Gründerin)<br />

Katrin VORHAUSER<br />

İmtiyaz Sahibi (Herausgeber und Inhaber)<br />

Mehmet İNAK<br />

Genel Yayın Yönetmeni (Chefredaktion)<br />

Hasan KESKİN<br />

Türkiye Temsilcisi<br />

Mag. Ahmet ZUBİ<br />

R<br />

E<br />

C H<br />

I<br />

Sizler yaşadığınız illerde ayrı bizler yaşadığımız<br />

illerde ayrı hayaller peşindeyiz; lakin hepimizin<br />

terennüm ettiği sevda türküleri aynı. Önce<br />

birey olarak, sonra da millet olarak alnımız ak,<br />

yüzümüz pak yaşayabilmek. Bunun örneklerini<br />

iyi günde, zor günde dayanışarak ortaya koydunuz.<br />

Tarihte değişik örneklerini gördüğümüz<br />

birlik ve beraberlik duygularının diyar-ı<br />

gurbette de devam ettiğini gösterdiniz.<br />

-/-<br />

Sarıkamış’ta Allahüekber dağlarında canlarını<br />

feda eden binlerce vatan evladının yüreklerde<br />

bıraktığı yara henüz kabuk bağlamadan<br />

yapılan bir büyük savaşta daha milletimiz bir<br />

olmanın, birlik olmanın destanını yazdı. Bu<br />

destan, milletimizin kanı ve canı ile büyük bir<br />

bedel karşılığı yazıldı. Milletimiz Sarıkamış<br />

bozgunundan sonra yaşanan yokluk ve yoksunluk<br />

günlerinde tarihte henüz son sözünü<br />

söylemediğini yedi düvele bir kere daha<br />

gösterdi. Kurtuluş Savaşının adeta önsözünün<br />

yazıldığı, ulus olma bilincinin oluştuğu,<br />

Türk’ün ölüm ile imtihan edildiği Çanakkale<br />

kara ve deniz savaşlarının acısı ve kazanılan<br />

zaferin kıvancı dün gibi taze.<br />

Türkiye bugünlerde 2023’ün stratejik planlarını<br />

yaparken, geçmişini yâd etmeyi de<br />

unutmadı. O günlerin yüzüncü yılı dolayısı ile<br />

yurdun değişik yerlerinde ve dış temsilciliklerimizde,<br />

kamu kurum ve kuruluşları ile sivil<br />

toplum birlikte bir dizi etkinlikler düzenledi. 18<br />

Mart Şehitler Günü'nde, Anafartalar Kahramanı<br />

Türk Milletinin bağrından çıkan seçkin<br />

evlatlarından Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve<br />

silah arkadaşları ile bütün şehitlerimizi rahmet,<br />

minnet ve saygı ile yâd ettik. Genç<br />

kuşaklara yurt sevgisini, yurt olmadan millet<br />

olunamayacağının bilinciyle ecdada duyulan<br />

saygıyı aktarmaya, anlatmaya çalıştık. Kimimiz<br />

sabah namazlarının ardından mevlit ve Kur’an<br />

kıraati yaptı; kimimiz klasikten moderne uzanan<br />

geniş bir yelpazede kültür ve sanat etkinlikleri<br />

yaparak geçmişi yâd etti.<br />

Geçmişten gelen bu zengin birikim, bizim geleceğe<br />

daha bir güvenle bakmamız için gerekli<br />

moral desteği sağladı. Türkiye’de katıldığım bir<br />

törende, kendi cenaze namazını “Er kişi niyetine!”<br />

diye tekbir alıp, komutanlarının imametinde<br />

arkadaşları ile topluca eda eden bir<br />

ecdada sahip olduğumuzu öğrenmekten son<br />

derece onur duydum. “Ne mutlu Türküm<br />

16.04.<strong>2015</strong> - 04.05.<strong>2015</strong><br />

SAYI: 46 NİSAN <strong>2015</strong> - AUSGABE: 46 <strong>APRIL</strong> <strong>2015</strong><br />

ANSCHRIFT - ADRES<br />

<strong>HABER</strong> <strong>AVRUPA</strong> - <strong>EUROPA</strong> <strong>JOURNAL</strong><br />

Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck<br />

Retour- und Postsendungen:<br />

Mehmet Inak - Roßbachstr. 10 - 6020 Innsbruck<br />

Baskı-Druck: Medien-Druck Salzburg GmbH<br />

Yayımlanan köşe yazıları ve reklamların içeriğinden<br />

gazetemiz sorumlu değildir.<br />

Für Werbeanfragen<br />

Tel. (+43) 512 31 71 67<br />

www.europa-journal.net - info@europa-journal.net<br />

Prof. Dr. Mustafa ÇAKIR<br />

Anadolu Üniversitesi Yurtdışı Türkler Araştırma Merkezi Müdürü – Eskişehir<br />

mcakir@anadolu.edu.tr<br />

diyene!” diyebilmenin mutluluk ve heyecanı<br />

ile ayrıcalığını bir kere daha yaşadım.<br />

-/-<br />

Yurt içinde veya yurt dışında yaşanılan bu<br />

duygu yoğunluğu arasında “Türk” olduğunu<br />

söylemekten neredeyse imtina eden, birleştirmek<br />

yerine ayrıştırmaya çalışan bir kesimin<br />

ölçüsüz söylemleri de yüreğimizi acıttı.<br />

Bununla birlikte, bütün bunlara nispet yapar<br />

gibi Türkiye’den binlerce kilometre uzakta<br />

yaşayan ve bir dünya yıldızı olan Avustralyalı<br />

Hugh Jackman’ın da İstanbul’da kökünün Türk<br />

olduğunu iftiharla anlatması yüreğimize su<br />

serpti. Gençlerimiz için geçmişten utanmak<br />

yerine, ecdadımızla iftihar etmemiz ve bu<br />

özgüvenle geleceğe umutla bakabileceğimize<br />

olan inancımızı pekiştirdi.<br />

-/-<br />

Bizi “öteki” olarak görenlere, “etiketleyerek”<br />

hakkımızda olumsuz algılar oluşturmaya<br />

çalışanlara tarihimizden verebileceğimiz pek<br />

çok iyi ve seçkin örnekler var. Bunlardan ikisini<br />

vererek bitireyim.<br />

Dünyaca tanınan edebiyat adamımız Yaşar<br />

Kemal’in vefatı dolayısıyla katıldığım bir etkinlikte<br />

söz döndü dolaştı Nobel Edebiyat<br />

Ödülü’ne geldi. Kendisine ne kadar haksızlık<br />

edildiğinden filan bahsedildi. Ben de Yaşar<br />

Kemal’e verilmeyen; ama Orhan Pamuk’a verilen<br />

bu ödülün o kadar da önemsenmemesi<br />

gerektiğini anlattım ve “Madem bu kadar<br />

önemsiyorsunuz, Seferis’i kaçınız hatırlıyor?”<br />

diye sormadan edemedim.<br />

İzmirlilerin içlerinden çıkarıp dünya müzik<br />

piyasasına armağan ettiği sanatçı Dario Moreno’ya<br />

olan kadirşinaslığını neredeyse cümle<br />

âlem biliyor. Peki, aynı duyarlık Giorgos Seferis<br />

için de gösteriyor mu? “Seferis de kim ola<br />

ki?” diye yüzüme baktılar. Onlara Seferis’in<br />

Urla'da (İzmir) doğduğunu, 1914'te ailesiyle<br />

Atina'ya taşındığını, çalışmalarını 1918 - 1925<br />

arası Paris Sorbonne'da sürdürdüğünü ve<br />

1963 yılında Nobel Edebiyat Ödülü aldığını<br />

anlatınca, şaşkın bir ifade ve hayretle yüzüme<br />

baktılar. Seferis yabancı almanaklarda<br />

Osmanlı Türk vatandaşı olarak tanıtılıyor.<br />

Orhan Pamuk’a gelince, 2006 yılında Nobel<br />

edebiyat ödülü aldıktan sonra bir iki üniversitede<br />

düzenlenen etkinliklerin dışında sesinin<br />

pek fazla çıkmadığını görüyorum. Türkiye’de<br />

ya Orhan Pamuk yandaşı veya karşıtı<br />

olacaksınız. Bitaraf olmak mümkün değil sanki.<br />

Halbuki Masumiyet Müzesi gibi başka sahalarda<br />

da etkin bir tanıtım yapılabilirdi. Biz<br />

susmayı tercih ediyoruz.<br />

Türkiye’de bunlar yaşanırken, aklım yeniden<br />

dışarıya kayıyor. Yurt dışındaki birlik ve beraberlik<br />

öykülerinin yanı sıra kültür ve sanat<br />

etkinliklerine takılıyorum.<br />

Sekiz adet Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan<br />

Almanya "Şiirin yoğunluğu ve nesirin samimiyeti<br />

ile yoksulların dünyasını tasviriyle"<br />

2009 yılında Edebiyat ödülü alan Herta Müller’i<br />

Romanya muhaciri olduğuna bakmadan<br />

bağrına basmış. Biz, Osmanlı geçmişi nedeniyle<br />

Seferis’in adını bilmiyoruz. Orhan Pamuk<br />

hakkında kesin bir yargıya varamamışız.<br />

Avusturya ise "Romanlarındaki seslerin müzikal<br />

ahengi ve oyunlarındaki sıra dışı dilsel<br />

coşkunlukla toplumun klişelerinin saçmalığını<br />

gözler önüne sermesindeki ustalık için" 2004<br />

yılında Nobel Edebiyat Ödülü verilen Elfriede<br />

Jelinek için “Çek asıllı bir Yahudi’nin çocuğu”<br />

gibi saçma düşüncelere saplanmamış; geçmişine,<br />

geleceğine laf söylememiş. Üstüne<br />

üstlük bir zamanlar öğrencisi olduğu Viyana<br />

Üniversitesi adına bir araştırma merkezi<br />

kurmuş.<br />

Bizler ne yapıyoruz?<br />

Yunan (!) Seferis’in esamisi okunmuyor. Yaşar<br />

Kemal’e ödül verilmedi diye dövünüyor;<br />

Orhan Pamuk için de üstü örtülü, kıskançlıkla<br />

karışık bir kin duyuyoruz. Lafımızı eveleyip<br />

geveliyoruz. İçimizden çıkan değerleri sıradanlaştırmayı<br />

marifet sayıyor; sonra da itibarsızlaştırmaya<br />

çalışıyor, yarım yamalak<br />

cümlelerle ecdada laf etmeye yelteniyor;<br />

yapılan densizliğin alkış aldığını gören<br />

densiz-i ekberlere bu davranışları ile “ezber<br />

bozduklarını” söyleyip, yarı cahil kerameti<br />

kendinden menkul aydınların peşine takılmayı<br />

marifet sayıyoruz. İnsan, bugünün aydını<br />

nerede, geçmişin münevveri nerede diye iç<br />

geçiriyor.<br />

Kendimiz gurbette gönlümüz sılada “Ne mutlu<br />

Türküm diyene!” diyecek cesareti toplayıp<br />

yine bir olur, iri olur, diri oluruz.<br />

Meslek hayatından Matura'ya geçiş - Gençlerimizden altın tavsiyeler...<br />

Feyyaz Baykal; “21 yaşındayım,<br />

doğma büyüme Kufstein'da yaşıyorum,<br />

2010 yılında döküm mesleğine<br />

başlayıp 2013 eylül ayında<br />

da bitirmiş bulunmaktayım, diplomamı<br />

elime aldığım andan itibaren<br />

tek düşüncem yüksek bir<br />

pozisyona gelebilmekti, tabi<br />

bunun için bir çok seçeneğim bulunmakta<br />

idi ve benim için ilerde<br />

üniversiteye de gidebilmemde<br />

faydalı olacağı için matura seçeneğini<br />

tercih etmiş bulunmaktayım.<br />

Bir sene süren bu zorlu<br />

sınavda yolun sonuna geldim, sınavları<br />

da Allah'ın izniyle geçip<br />

hedeflerime doğru emin adımlarla<br />

ilerlemek isteğindeyim ve<br />

bunu başaracağıma da inancım<br />

tam. Bu süreçte ailemle birlikte<br />

en çok desteği de çocukluk arkadaşım<br />

ve dostum olan Muhammet<br />

Yılmaz'dan almışımdır.<br />

Beraber çıktığımız bu yolda başarılı<br />

olacağımıza inanıyorum.”<br />

Muhammet Yılmaz; “20 yaşındayım,<br />

Tirol eyaletinin<br />

Kufstein şehrinde ikâmet etmekteyim.<br />

2014'de mesleki<br />

açıdan makine teknisyenliği<br />

bölümünü bitirerek arkasından<br />

Maturaya başlamış bulunmaktayım.<br />

Bu sene WIFI<br />

üzerinden başlamakta bulunduğum<br />

Maturayı da bitirerek<br />

Diplomamı 'Höhere Technische<br />

Bundeslehr- und Versuchsanstalt’<br />

"HTL" ´den inşallah alacağım.<br />

Bu yolda ailem ve çevremdeki<br />

dostlarımın da büyük katkısı<br />

ve desteğini görmekteyim.<br />

Ayrı bir motivasyon kaynağım<br />

da tabi yakın ve çocukluk arkadaşımla<br />

bu yolda bir olmamızdır.<br />

Bu yola girmemin<br />

sebebi, istediğim her vakit<br />

üniversite okuma imkânına<br />

sahip olmam ve daha iyi yerlere<br />

gelip topluma faydalı<br />

olup hizmet verebilmemdir. “<br />

‘‘Üniversite okumak isteyenlerin, Maturayı yapabilmek<br />

için günümüzde sadece direk lise<br />

okuma mecburiyeti yoktur. Seçenekler arasında<br />

dıştan Gymnasium, Hak, Maturaschule veya<br />

WIFI ve BFI gibi eğitim kuruluşlarına gidilerek<br />

yapma imkânı bulunmaktadır.<br />

Hayali, üniversitede istediği bölümü okumak<br />

olup, bunun için matura yapmaya vakit, imkân<br />

bulamayanlar "Studienberechtigungsprüfung" yaparak<br />

sadece bir bölüm okuma imkânına da sahipler.<br />

Farklı seçenekler arasından biz, Meslek yapmaya<br />

başladıktan sonra WIFI üzerinden Berufsreifeprüfung´a<br />

yazılarak dıştan bir senede<br />

bitirme imkânına sahip olduğumuz maturayı<br />

mesleki imtihanı başardıktan itibaren başlamış<br />

bulunmaktayız.<br />

Bu seçenekte gerekli olan sadece meslek diplomasıdır.<br />

Belirli ücret karşılığında WIFI üzerinden<br />

haftada belirli günler ders görerek maturaya hazırlık<br />

verilmekte. Bu dersler Almanca, İngilizce<br />

ve Matematik temel olmak üzere 4. seçenek de<br />

mesleki bölüm (Fachbereich) olmaktadır. Temel<br />

eğitim sınavları WIFI’de verilirken mesleki eğitim<br />

sınavı da kendi dalındaki "HTL, HAK, ..vb."<br />

liselerde verilmektedir. Sonuçta diploma da<br />

mesleki eğitim sınavının verildiği liseden alınır<br />

ve normalinden bir farkı yoktur. Sizlere verebileceğimiz<br />

tavsiye, Matura ve yüksek eğitim<br />

almak isteyenlere dirayetli olmaları ve hiç<br />

birşeyden geri durmayıp istedikleri yola doğru<br />

öncelikle adım atmalarıdır. Gerisinin, sadece<br />

kendi çabalarına bağlı olduğunu bilmeleri ve<br />

herşeyin bilinen ve düşünülen kadar zor olmadığına<br />

inanmaları, gençler için büyük bir başlangıç<br />

olacaktır.<br />

Türk milleti olarak Avusturya'da üniversite okuyanların<br />

yüzde %5'ini kapsıyoruz. Bu genel olarak<br />

düşük bir oran, ama içimizde bulunan zeki,<br />

yetenekli gençlerin çok olduğu bir gerçek. Büyüklerin<br />

örnek olup doğru yönlendirmesi ve eğitimi<br />

desteklemeleri ile bu sayı kat kat artacaktır.<br />

Şuurlu ve sağlam gelecek vaad eden bir gençlik<br />

Allah'ın izni ve takdiri ile kaçınılmaz olacaktır.’’<br />

© Gerd Altmann / pixelio.de


3-AVUSTURYA<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

NİSAN <strong>2015</strong><br />

© Parlamentsdirektion / PHOTO SIMONIS<br />

Ich wiederhole mich, aber jedes Mal,<br />

wenn die Statistik Austria die neuesten<br />

Zahlen über Einbürgerungen in Österreich<br />

vorlegt, kommt mir das Geimpfte<br />

auf – wie man im Volksmund sagt. 2014<br />

wurden 7.693 Personen eingebürgert<br />

(37% davon hier geboren). Das ist zwar<br />

eine geringfügige Steigerung gegenüber<br />

2013, aber damit ist Österreich fast europäisches<br />

Schlusslicht: Nur 7 von 1000<br />

ausländischen MitbürgerInnen ließen<br />

sich einbürgern (Einbürgerungsrate von<br />

0,7%), während es in den Jahren 2000-<br />

2005 im Schnitt noch 50 Personen<br />

waren. Das ist deshalb ein Problem, weil<br />

nur die Staatsbürgerschaft die volle politische<br />

Teilhabe, rechtliche Gleichstellung,<br />

sowie symbolische Zugehörigkeit<br />

sichert. Und wenn man, so wie ich,<br />

sozialdemokratische Integrationspolitik<br />

als Gleichstellungsprogramm auf sozialer,<br />

ökonomischer und politischer Ebene<br />

auffasst, dann ist es eben ein Problem,<br />

wenn Leute, die hier leben, arbeiten,<br />

Steuern zahlen und auch geboren<br />

werden, nicht wählen und damit<br />

nicht mitreden dürfen. Es ist weder<br />

gut fürs politische System, noch für die<br />

Menschen, wenn ihnen durch dieses<br />

Nurten YILMAZ<br />

Abgeordnete zum Nationalrat (SPÖ)<br />

nurten.yilmaz@parlament.gv.at<br />

Für ein modernes<br />

Staatsbürgerschaftsgesetz!<br />

restriktive Gesetz Anerkennung verwehrt<br />

wird.<br />

Wir brauchen daher in Österreich endlich<br />

ein modernes Staatsbürgerschaftsrecht:<br />

Ein Gesetz, das den Zugang zur<br />

Staatsbürgerschaft erleichtert und einen<br />

auch nicht dazu zwingt, den bisherigen<br />

Pass zurückzugeben (Ermöglichung von<br />

Doppelstaatsbürgerschaft). Ein Gesetz,<br />

das unserer vielfältigen und mobilen<br />

Wirklichkeit gerecht wird und nicht die<br />

Leute in Identitätskonflikte zwingt. Ein<br />

Gesetz, das an der politischen Teilhabe<br />

aller orientiert ist und nicht, wie jetzt,<br />

systematisch ArbeiterInnen und ärmere<br />

Schichten aus finanziellen Gründen von<br />

der Erlangung der Staatsbürgerschaft<br />

ausschließt (Einkommenshürde senken).<br />

Ein Gesetz, das nicht jährlich tausende<br />

Babys in Wien, in Tirol oder in anderen<br />

Bundesländern "zu Ausländern" macht,<br />

weil diese mit ihrer Geburt nicht<br />

automatisch die österreichische Staatsbürgerschaft<br />

bekommen (Weg vom<br />

Abstammungsprinzip, hin zum Geburtsortsprinzip).<br />

Darüber müssen wir<br />

diskutieren, darüber wird auch intensiv<br />

in meiner sozialdemokratischen Partei<br />

diskutiert. Ich halt euch am laufenden.<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

Fortbildung zum Thema Radikalisierung<br />

Mag. Murat Düzel, Leitung Integraonsservice,<br />

NÖ Landesakademie<br />

Europa wird durch die weltweite Migration<br />

und die Globalisierung auch auf lokaler Ebene<br />

immer vielfältiger. Jede Begegnung mit Neuem<br />

führt Menschen in die Spannung zwischen<br />

Eigenem und Fremdem.<br />

Als Ort der Zuwanderung und als Begegnungsraum<br />

von Menschen unterschiedlicher Herkunft<br />

und sozialer Milieus hat die Integration<br />

von Menschen mit Migrationshintergrund insbesondere<br />

für Städte große Bedeutung. Konkrete<br />

Sorgen und Ängste der Menschen vor<br />

Ort müssen erkannt, aufgezeigt und benannt<br />

werden. Die Auswirkungen gelungener und<br />

misslungener Integrationsmaßnahmen sind<br />

unmittelbar in den Gemeinden zu spüren. Integrationsprobleme<br />

entstehen, wenn Arbeitslosigkeit,<br />

Bildungsarmut, Sprachprobleme oder<br />

Identifikationsdefizite hinzukommen. All diese<br />

Faktoren führen zu einem Verharren in Parallelgesellschaften<br />

und verstärken sich gegenseitig.<br />

Wenn der Dialog gleichberechtigt<br />

geführt werden soll, müssen wir uns von dem<br />

Gedanken – Menschen mit Migrationshintergrund<br />

sind die Opfer der Mehrheitsgesellschaft<br />

– verabschieden. Dies erfordert von<br />

den Handelnden zum einen die Bereitschaft<br />

zum Dialog und zum anderen die soziale und<br />

sprachliche Befähigung, um diesen Dialog zu<br />

führen. Förderung ist wichtig, doch zugleich<br />

kann man von MigrantInnen auch verlangen,<br />

sich stärker einzubringen. Integrationsmaßnahmen<br />

müssen von einer breiten Basis unter<br />

dem Aspekt des Forderns und Förderns getragen<br />

werden, damit sie wirken können.<br />

Die Vermittlung von Wissen über Herausforderungen<br />

auf kommunaler Ebene ist von<br />

enormer Bedeutung für die zukünftige<br />

Integrationsarbeit: Aktuell bietet die Fachstelle<br />

für Gewaltprävention in Kooperation<br />

mit dem Integrationsservice der NÖ Landesakademie<br />

eine Fortbildung zum Thema Radikalisierung<br />

von Jugendlichen an. Diese richtet<br />

sich an Lehrkräfte, MitarbeiterInnen in der<br />

außerschulischen Jugendarbeit, Behörden und<br />

Institutionen, die im sozialen Bereich und im<br />

psychosozialen Kontext arbeiten, Fachkräfte<br />

der Sozialarbeit sowie JugendgemeinderätInnen.<br />

Dieses Angebot kann kostenlos in<br />

Anspruch genommen werden.<br />

Thema: „Jugendliche und die Faszinaon von Salafismus und<br />

Dschihadismus. Radikalisierung, Beweggründe und Prävenonsansätze“<br />

Wann: Donnerstag, 30. April <strong>2015</strong> , 14:00 – 18:00 Uhr<br />

Wo: Im Ostarrichisaal, Haus 1A/Regierungsviertel, Landhausplatz 1, 3109 St. Pölten<br />

Mehr Infos unter: www.noe-lak.at<br />

Uzm. Psikolog Sebiha Devrim: Otizm'li kişilerde ödül cezadan daha efektifdir.<br />

Otizmli kişilerde ceza ve ödül<br />

Uzm. Psikolog Sebiha Devrim:<br />

Ceza genelde kişinin bir daha aynı<br />

davranışı sergilememesi ve önlemesi<br />

için verilir. Otizmli kişiler için<br />

ise ceza vermek ters tepki gösterilmesine<br />

neden olur, çünkü<br />

otizmli kişiler neden ceza verildiğini<br />

anlamazlar ve bu nedenle<br />

kişide korku oluşmasına neden<br />

olur. Sonuç olarak yeni bir problemli<br />

davranış oluşabilmesine<br />

neden olabilir. Ceza vermemek<br />

tabi ki otizmli kişinin istediğini<br />

yapabilmesi demek değildir, istenmeyen<br />

davranışları her zaman<br />

görmezden gelemezsiniz. Otizmli<br />

Uzm. Psikolog Sebiha Devrim, Otizm ve İlişki uzmanıdır. Daha önce kendi hikâyesi hakkında ''Anne, ben uzaylı mıyım?'' adlı kitabı ve sonrasında ''Otizm'e pozitif<br />

bakış açısı'' adlı kitabı yazdı. Şu an Uzm. Psikolog olarak Türkiye ve Avrupa’da yaptığı çalışmaları, verdiği eğitim ve sunumları pozitif psikoloji yönünden sürdürüyor.<br />

Kendi yaptığı çalışmalar ve edindiği tecrübeler sonucunda pozitif bakış açısının otizmli kişilerde ne kadar güzel sonuçlar getirdiğini gördü ve bu yüzden uzmanlık<br />

alanını pozitif psikoloji ile geliştirdi. Yetenekleri vurgulamak ve bunlara yönelmenin otizmin zayıf yönlerinden daha da önemli olduğunu düşünüyor.<br />

kişi sınırlarının ne olduğunu bilmesi<br />

gerekir, ceza vermenin bir<br />

şekli time-out (dinlenme) zamanıdır.<br />

Time-out zamanı verildiği<br />

zaman kişi bulunduğu ortamdan<br />

çıkarılıp kısa bir süre başka bir<br />

yere alınır. Time-out yeri otizmli<br />

kişinin ilgi alanı olmaması gerekiyor,<br />

çünkü böyle olduğu zaman<br />

problemli davranışın tetiklenmesine<br />

neden olabilir. Örnek: Ömer<br />

sınıftan alınıp time-out zamanı<br />

için bilgisayar odasına sakinleşmesi<br />

için gönderiliyor. Ömer' in<br />

ilgi alanı bilgisayar ve bu durum<br />

hoşuna gidiyor. Bilgisayar odasına<br />

gidebilmek için sınıfta daha fazla<br />

problemli davranışlar sergilemeye<br />

başlıyor.<br />

Ödüllendirmek cezadan daha<br />

efektiftir. Yeni bir davranışı sadece<br />

ödüllendirmekle otizmli<br />

kişiye problemli davranışa alternatif<br />

olarak öğretebilirsiniz. Yeni<br />

davranışı öğretmek için devamlı<br />

ödüllendirmekle doğru davranışı<br />

vurgulamak gerekiyor. Bir süre<br />

sonra davranış uygulanmaya<br />

başlandıkça yavaş yavaş ödüllendirilme<br />

azaltılabilir.<br />

ÖDÜLLENDİRMEK İÇİN<br />

TAVSİYELER<br />

- Kişiye istenilen ve doğru olan<br />

davranışın ne olduğunu anlatın,<br />

otizmli kişilerde görsellik önemli<br />

olduğu için konuyu görsel olarak<br />

anlatmanız daha doğru olur.<br />

- Büyük beklentilerde bulunmayın,<br />

adım adım hedefe<br />

ulaşmanız daha doğru olur. Kısa<br />

© NÖ Landesakademie<br />

Entgeltliche Einschaltung<br />

bir süre de otizmli kişiden büyük<br />

bir değişim beklemeyin, sabırlı ve<br />

yavaş yavaş ilerleyin.<br />

- Açık ve net bir şekilde doğru bir<br />

davranış sonucunda ödülün ne<br />

olduğunu belirtin.<br />

- Görsel olarak bir kaç tane ödül<br />

belirtin ve kişinin kendisine ödülün<br />

seçimini yaptırın.<br />

En etkili ödül materyalli olanıdır,<br />

fakat iltifat etmek de önemli bir<br />

ödüldür. İltifat etmek kişinin kendine<br />

güvenini arttırır ve daha<br />

pozitif düşünmesine neden olur.<br />

Otizmli kişiler önceden anlatılmadığı<br />

zaman göz kırpmanın<br />

veya başını okşamanın ne anlama<br />

geldiğini anlamaz bu yüzden<br />

yaptığınız her davranışın anlatımını<br />

yapın.<br />

Ödül örnekleri:<br />

- Materyalli ödüller: şeker, kurabiye,<br />

küçük hediyeler<br />

- Etkinlik ödülleri: bilgisayarda<br />

oyun oynamak, çiçeklere su vermek<br />

- Sosyal ödül: iltifat etmek<br />

Daha fazla bilgi ve iletişim için:<br />

www.sebihadevrim.com<br />

info@sebihadevrim.com


NİSAN <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

AVUSTURYA - 4<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

"Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir<br />

dişiden yarattık." Hucurat: 13<br />

"Sizi tek bircandan (Adem`den) yaratan,<br />

yanında huzurbulsun diye eşini (Havva`yı)<br />

yaratan da O`dur....) Araf 189<br />

Allah kâinatta herşeyi, erkek ve dişi olarak<br />

yaratmıştır. Bu O`nun sistemidir. Yüce Allah,<br />

insanları daha huzurlu ve mutlu bir hayat<br />

sürmeleri için çift yaratmıştır. Biri diğeri için<br />

hayat arkadaşıdır.<br />

Bugün sizlere kadının erkek üzerindeki hakları<br />

veya erkeğin kadını üzerindeki haklarını<br />

sıralamayacağım. Bu çoğumuzun bildiği ama<br />

maalesef hayata geçirmediği konulardan<br />

biri...<br />

Kadın, iyi bir anne, iyi bir eş, arkadaş, merhamet<br />

abidesi, zerafet timsali, vefakâr,<br />

cefakâr ve herşeyden de önemlisi Allah`ın<br />

yarattığı güzel bir kul ve insandır. Bazı cahil<br />

ve bilgisizlerin düne kadar; ‘Acaba ruhu var<br />

mı?’ ‘Şeytanın ürünü ve kötülüklerin tohumu<br />

mu?’ diye sorguladığı bir varlık olmadığı gibi,<br />

bazı inançlara göre, ‘İnsanın cennetten kovulma<br />

sebebi’ de değildir.<br />

Kuran, insan olması bakımından kadını erkekle<br />

eşit bir varlık olarak görür. Her ikisine<br />

de güçve kaabiliyetine aynı zamanda biyolijik<br />

fıtratına uygun oranda sorumluluklar<br />

yükler.<br />

Birine her ikisinin yükü verilse kaldıramaz,<br />

haksızlık olur.<br />

Günümüzde, kadın hakları konusu ne zaman<br />

© JMG / pixelio.de<br />

Viyana (OTS)- Viyana BFI’nin İşletmecisi<br />

Valerie Höllinger, Bakıcılık Mesleği ve Viyana<br />

BFI’de başlayacak Hemşire Yardımcısı<br />

Yetiştirme Kursu hakkında konuştu.<br />

İstatistik Avusturya’nın verilerine göre<br />

2012 yılında 1.5 milyon olan 65 yaş üstü<br />

nüfus 2020 yılında 1.7 ve 2040 yılında ise<br />

2.5 milyon olacak. Avusturya Sağlık Araştırma<br />

Enstitüsü’nün araştırma sonuçlarına<br />

göre bakım sektöründe 2012 yılında yaklaşık<br />

45 bin tam zamanlı iş mevcuttu. 2025<br />

yılında yaklaşık 68 bin tam zamanlı işe ihtiyaç<br />

olacak. Bu veriler ışığında Höllinger,<br />

yaşlı nüfusun artmasının sağlık ve bakım<br />

sektöründe pratik bazı problemler doğuracağını,<br />

bakım alanında da ihtiyaç olan<br />

tam zamanlı işlerin oluşturulması için de<br />

on yılın uzun bir süre olmadığını söyledi.<br />

Höllinger konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu<br />

gelişmeleri dikkate alarak, ilkine 13 Nisan’da<br />

başladığımız Viyana BFI’de 3 hemşire<br />

yardımcılığı kursu düzenliyoruz. Şu<br />

anda eğitimli hemşire yardımcılarına, hastanelerde,<br />

bakım evlerinde ve mobil bakımlar<br />

için aşırı bir talep var. Kursumuz<br />

devlet tarafından da tanındığı için hemşire<br />

yardımcılığı geleceği olan bir meslek eğitimi<br />

ve meslek değiştirmek ve sağlık alanını<br />

seven iş hayatına yeniden başlamak<br />

isteyenler için çok uygun.”<br />

gündeme gelse, bir -eşitlik- tartışması başlar.<br />

Birbirinden farklı yapı ve özellikte yaratılan<br />

iki varlık aynı anda birbiriyle eşit olamaz ki.<br />

Kadın ile erkek birbirinin eşiti değil, tamamlayıcısıdır.<br />

Bir bütünü meydana getiren iki<br />

farklı parça gibidir. Karşılıklı, üstün olan ve olmayan<br />

taraflarıyla, zayıf ve kuvvetli olan yönleriyle,<br />

birinin diğerine herzaman muhtaç<br />

olduğu iki ayrı tamamlayıcı parça. Yüce Allah,<br />

kadını erkeğe, erkeği de kadına muhtaçyaratmıştır<br />

ki, birbirinin değerini anlayıp, huzurlu<br />

ve mutlu yaşasınlar diye. Biri diğerini<br />

hor görse veya aşağılasa, denge bozulur.<br />

Toplumun temel taşı karı-koca, aile müessesinin<br />

kurucularıdır. Bu müessesede, huzur ve<br />

güven ortamında gelecek nesiller yetişir.<br />

Aksini düşünecek olursak, huzursuz ortamlarda<br />

yetişen çocuklar, toplumun da dengesini<br />

bozar...<br />

Bu bakımdan, konumuz eşitlik değil, her iki<br />

cinse de fizyolojik ve psikolojik yapısının gerektirdiği<br />

sorumluluk ve hakkı hatırlatmak olmalıdır<br />

dersek, daha doğru olur. Gerek kadın,<br />

gerekse erkek olsun, herkes kendi hak ve<br />

sınırlarının bilincinde olmalıdır. Bu hak ve<br />

sorumluluklar Kuran`da bindörtyüz yıl önce<br />

verilmiş olmasına rağmen, günümüzde hala<br />

en çok tartışılan konular arasındadır.<br />

İslam’da kadının, eşsiz ve diğer sistemlerde<br />

hiçbenzeri olmayan bir yeri vardır. Kuran, erkeği<br />

kadının egemen bir efendisi ve kadını<br />

da, erkeğin egemenliğine teslim bir zavallı<br />

YASEMİN KARAGÖZ<br />

yasemin-ka@hotmail.com<br />

GÜNDEMDEN DÜŞMEYENLER!<br />

Teori pratikle buluşuyor<br />

Kurs toplam 12 ay sürüyor ve katılımcılara<br />

Hemşire yardımcılığı alanında hem kapsamlı<br />

teorik bilgi hem de pratik bilgi veriyor<br />

ve konu açısından oldukça zengin.<br />

Meslek ahlakı, hijyen ve enfeksiyon eğitimi,<br />

beslenme, yaşlı hastanın hastalık ve<br />

diyet gıdaları, geriatri ve geriatrik psikiyatri,<br />

ev hemşireliği ve palyatif bakım,<br />

konu yelpazesini oluşturuyor. 800 saat<br />

teoride edinilen bilgiler 320 saatlik uzun<br />

dönem bakım, 320 saatlik akut bakım, 160<br />

saatlik dışarda bakım, toplam 800 saat<br />

pratikle pekiştiriliyor. Höllinger: “Büyük<br />

partner ağımız sayesinde kurs katılımcılarımız<br />

beklemeden pratiğe başlayabiliyor.”<br />

Bir sömestrde tanıma<br />

Höllinger, Viyana BFI’nin hemşire yardımcılığına<br />

denklik için bir dönemde tamamlama<br />

eğitimi veren tek kuruluş olduğu<br />

belirterek: “AB üyesi olmayan bir ülkede<br />

hasta bakımı alanında eğitim almış herkes<br />

Viyana BFI’de hemşire yardımcısı olarak<br />

mesleki yeterlilik belgesini yarı zamanlı ve<br />

ön bilgilerine göre alabilir.”<br />

Kurs Başlangıç Tarihleri:<br />

13 Nisan <strong>2015</strong><br />

12 Ekim <strong>2015</strong><br />

14 Aralık <strong>2015</strong><br />

"Eine Berufsausbildung<br />

mit Zukunft"<br />

"Gelecek<br />

Vaad<br />

Eden Bir<br />

Meslek"<br />

Die Kursstarts <strong>2015</strong>:<br />

13. April <strong>2015</strong><br />

12. Oktober <strong>2015</strong><br />

14. Dezember <strong>2015</strong><br />

olarak görmez. Bildiğimiz bir hadisi hatırlatmak<br />

isterim: "Sizin en hayırlınız , kadınlarına<br />

karşı en iyi davranandır" diyen bir Peygamberimiz<br />

ve onun hayatındaki uygulamaları ve<br />

davranışları her konuda olduğu gibi burada<br />

da örnek teşkil eder. Her kadın bir erkeğin,<br />

ya kızıdır, ya annesi, ya eşi ya da kızkardeşi...<br />

Bu yüzden kadına iyi davranmak, hürmet<br />

göstermek ve hakkına saygı göstermek dinin<br />

de bir emridir.<br />

Bugünün modern dünyasında kadına tanınan<br />

haklar, İslam’da verilenin çok gerilerinde<br />

kalır. Kadın, hayatını kazanmak için çok çalışmak<br />

zorunda kalan, hatta bazen erkekle aynı<br />

işleri yaptığı halde hakkını alamayandır. Fiziki<br />

cazibesi ön planda tutulan ve birtakım sermaye<br />

çevrelerince istismar edilelerek, kadınlık<br />

onuru zedelenen bir varlık haline<br />

getirilmiştir. Demokratik toplumlarda kadın,<br />

bugünkü; çalışma, kazanma, seçme ve seçilme,<br />

öğrenme, hak ve özgürlüklerini alabilmek<br />

için uzun bir yol katetmiş ve zorlu<br />

mücadeleler vermiştir. Tüm bu mücadelelere<br />

rağmen, elde edilen hakların, İslam’ın kadına<br />

verdiği haklarla kıyas bile edilemeyeceğini<br />

hatırlatmak isterim. Burada bir özeleştiri yapmadan<br />

da geçemeyeceğim. İslam’ın kadına<br />

verdiği konum, onun fıtratına uygun, ona güvenlik<br />

veren ve onu küçük düşürücü şartlardan<br />

koruyan mahiyettedir. Buna rağmen<br />

üzülerek görüyor ve herzaman şahit oluyoruz<br />

ki, günümüzde kadın hala, hakettiği<br />

Gençliğin büyük bir kısmının normal bir günü<br />

okulda ders dinlemek, ev ödevi yapmak,<br />

televizyon seyretmek ve bilgisayar oynamakla<br />

geçiyor. Bu yüzden çok oturup, az hareket<br />

ediyorlar. Sağlık Sigortası Şirketi UNIQA<br />

Avusturya, hayatlarını daha sağlıklı bir şekilde<br />

geçirmeleri için gençlere ve ebeveynlerine<br />

destek olma kararı aldı.<br />

Sigorta şirketi geçen yıl “Sağlıklı Büyüme<br />

Kampı” ile bir günlük çalıştay düzenledi. Çalıştayın<br />

katılımcıları 10-14 yaşları arasındaki<br />

gençler ve onların ebeveynleriydi ve bunlara<br />

beslenme, hareket ve zihin sağlığı konularında<br />

koçluk yapıldı.<br />

Bu yıl da Avusturya UNIQA, 210 çocuğu ve<br />

ebeveynlerini Sağlıklı Büyüme Kampı’na<br />

davet ediyor.<br />

-Çocuklar ve ebeveynleri için bedava bir günlük<br />

-Etkinlikler: Vücut geliştirme, beslenme piramidi<br />

ve hazine arama oyunu<br />

-Başlama tarihi 18 Nisan Graz’da daha sonraki<br />

iki program Innsbruck ve Eisenstadt’ta<br />

yerde değil. Bugün İslam’ı, hayatına düstur<br />

ettiğini söyleyen toplumlara bir bakın. Sanki<br />

kadının hayatı ve öz hakları erkeğin eline bırakılmış.<br />

Nasıl oluyor da, hala ‘Kadına şiddet<br />

erkeğin hakkıdır’ diyen insanlar çıkıyor?<br />

Daha da üzücü olanı ise, kadınlarımıza bu<br />

hakkın sanki erkeklerin hakkıymış gibi gösterilmesi<br />

ve inandırılmasıdır. Hal böyle olunca,<br />

ezilen, hor görülen, istenilmediği an terkedilen,<br />

tecavüze uğrayan, katledilen kadınlar<br />

hep gündemde kalmaya devam edecektir...<br />

Vicdanlar ıslah edilmedikten, sevgi ve merhamet<br />

tohumları kalplere ekilmedikten<br />

sonra...<br />

Bugünün hayat şartları adı altında, hayatın<br />

yükü omuzlarına yüklenen, hem anne, hem<br />

eş, hem evde hem de sosyal hayatta, zorlu<br />

bir mücadeleye sürüklenen ve sayısızca misyonu<br />

üstlenen kadınlar var oldukça...<br />

Afrikanın ücra köşelerinde çocukluğunu bile<br />

yaşamadan, sırtlarında çocukları, başlarında<br />

kovalarla su taşıyan, tarlalarda bedava işgücü<br />

olarak çalıştırılan, bazen aileleri ve kocaları<br />

tarafından terkedilen, açlık ve sefalet içinde<br />

hayat mücadelesi veren kadınlar var oldukça...<br />

Yine gündemden düşmeyecek onlara ait haberler,<br />

Senede bir gün ‘Kadınlar Günü’ kutlanacak...<br />

Kadın ve toplum, konulu konferanslar verilecek..<br />

Bilindik ağızlardan bilindik sözler dökülecek,<br />

Yine çoğunluğu kadınlardan oluşan<br />

konuşmacılar ve dinleyicileri,<br />

Konuşacak, anlatacak, şiirler okuyacak ve<br />

şarkılar söyleyecek...<br />

Yine ümitler serpilecek yüreklere, geleceğe dair,<br />

Yarın unutulacak verilen sözler, alınan kararlar.<br />

Kapalı kapılar ardından ahlar yükselecek...<br />

Kadının gözyaşı yağmur sularına karışacak...<br />

Başka baharlara kalacak özlenen hayatlar,<br />

Ve yine ertelenecek davalar,<br />

Hesabı mahşerde görülmek üzere...<br />

Avusturya’da gençler<br />

çok sağlıksız yaşıyor<br />

Çocukları tatlı yerine meyve yemeye, televizyon önünde<br />

oturmak yerine spor yapmaya nasıl ikna edebiliriz?<br />

© Jörg Brinckheger / pixelio.de<br />

“Sağlıklı Büyüme Kampı” Etkinlikleri<br />

Çocukları, soruların cevaplanacağı dört gıda<br />

durakları bekliyor. – Beslenme piramidi nasıl<br />

işliyor? Sağlıklı bir ara öğün nasıl olmalı?<br />

Bunun yanında gençler gıda paketlerini anlamayı<br />

öğreniyor ve kendi beslenme alışkanlıkları<br />

hakkında sorular sorabiliyor. Ayrıca vücut<br />

geliştirme ve bir hazine arama oyunu var. Çocuklar<br />

uzmanlarla oynayarak tecrübeler kazanırken,<br />

ebeveynler kendi gruplarında tek<br />

tek konularla ilgili bilgilendiriliyorlar. Çocuklarını<br />

tatlı yerine meyve yemeye, televizyon<br />

önünde oturmak yerine spor yapmaya nasıl<br />

ikna edebileceklerini öğreniyorlar. Ücretsiz<br />

katılım imkânı www.uniqa-fitaufwachsencamp.at<br />

adresine başvuruyla mümkün.<br />

Kamp Nerede ve Ne Zaman:<br />

18 Nisan - Graz, Hotel Novapark<br />

25 Nisan - Innsbruck, Villa Blanka<br />

9 Mayıs - Eisenstadt, Kultur Kongress<br />

Zentrum<br />

Kamp Programı<br />

- Başlama: 09:00, Bitiş: 16:30<br />

- Kampı, aralarında spor bilimcisi Werner<br />

Schwarz, diyetisyen Melanie Neumann ve<br />

çocuk mental eğitmeni Claudia Kroske’nin de<br />

bulunduğu UNIQA uzmanları idare ediyor.<br />

- Çocuklar iki gruba ayrılacak ve değişmeli<br />

hareket, beslenme ve mental bölümleri ziyaret<br />

edecekler.<br />

- Çocuk atölyeleriyle eş zamanlı da ebeveynlere<br />

sunumlar şeklinde koçluk yapılacak.


Göçmen kadınlar çok<br />

düşük ücretle çalışıyor<br />

Yabancı Kökenli Kadınlarda İşsizlik Oranı Daha Yüksek.<br />

Daha AzKazanıyor ve Düşük Ücretli Branşlarda Çalışıyorlar...<br />

Avusturya’da her beş kadından biri göçmen<br />

kökenli. Kadın nüfusun %12’si başka bir<br />

pasaporta sahip, %17’si Avusturya’da doğmamış<br />

ve %20’sinin ebeveynlerinin her ikisi<br />

de yurt dışında doğmuş. Avusturya Entegrasyon<br />

Fonu’nun (ÖIF), yabancı kökenli kadınların<br />

yaşam durumu hakkında yaptığı bir<br />

analizin sonuçlarına göre bu kadınlar daha<br />

az kazanıyor, daha sık işsizlikten nasibini<br />

alıyorlar. Avusturya vatandaşı olmayan<br />

kadınlarda doğurganlık oranı da yerli<br />

nüfusa göre çok yüksek.<br />

Avusturya İstatistik Kurumu’nun ve ÖIF’nin<br />

verdiği sayılara göre entegrasyon çabaları<br />

durumu çok değiştirmemiş, göçmen kökenli<br />

kadınların oranı sabit kalmış, buna<br />

karşılık Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomi<br />

Bölgesi ülkelerinden gelen kadınların sayıları<br />

artmış, şu anda göçmen kökenli kadınların<br />

yarısını ve yeni göçmenlerin üçte<br />

ikisini onlar oluşturmakta.<br />

Farklılıklar özellikle eğitimde<br />

göze çarpıyor<br />

2013 yılında göçmenler en yüksek ve en<br />

düşük eğitim düzeylerinde yüksek oranda<br />

temsil edilmiş. Anadili Almanca olmayan<br />

çocukların şansları daha az da olsa ikinci<br />

kuşak göçmenlerde oranlar birbirine yaklaşmıştı.<br />

2012/13 eğitim yılında kız öğrencilerin<br />

%20’sinin günlük konuşma dili<br />

Almanca değildi, 2008/09 da bu oran %18<br />

idi. Bu tür kız öğrencilerin özel okullarda,<br />

politeknik okullarda ve yeni sistem ortaokullarda<br />

oranları oldukça yüksek. Dili bilmedeki<br />

yetersizlik gelecek için bir handikap<br />

Wien (OTS) - Avusturya Entegrasyon Fonu'nun<br />

(ÖIF) yeni kitapçığı ''Göç & Entegrasyon<br />

- Ağırlık Noktası Kadınlar''<br />

yayımlandı.<br />

ÖIF tarafından hazırlanan yeni enformasyon<br />

broşürü, en güncel rakamlarla göçmen<br />

kadınların genel durumuna istatistiksel olarak<br />

ışık tutuyor. Göç, Dil ve Eğitim, İş ve<br />

Meslek bunun yanında Aile ve Sağlık gibi<br />

anabaşlıkların yer aldığı kitapçık, Avusturya<br />

İstatistik Kurumu'nun yanında Dışişleri ve<br />

Uyum Bakanlığı ile yapılan ortak çalışma ile<br />

hazırlandı.<br />

Uyum Bakanı Sebastian Kurz: ''Göçmen kökenli<br />

ailelerde kadınlar, entegrasyon konusunda<br />

anahtar bir role sahiptirler. Biz bu<br />

bilgilendirme broşürü ile göçmen kökenli<br />

kadınların durumunu gerçek istatistiklere<br />

ortaya koyarak, objektif bakış açısı ile bir<br />

değerlendirme imkânı sunup, uygun<br />

teşvikleri hayata geçirmeyi planlıyoruz.''<br />

Avusturya'da yaşayan 845.800<br />

kadın göçmen kökenli<br />

Açıklanan rakamlara göre en çok<br />

göçmen kadın Almanya, Bosna Hersek<br />

ve Türkiye'den. Avusturya'da<br />

toplam 845.800 kadının yani her 5<br />

kadından 1'nin göçmen kökenli<br />

olduğu belirlenen istatistiklere<br />

göre, Almanya'dan 113.200, Bosna<br />

Hersek'ten 77.500 ve Türkiye'den<br />

oluşturmakta; 2013’te göçmen kökenli kadınların<br />

%58’i çalışma hayatına atılırken bu<br />

oran Avusturyalı ve AB ve Avrupa Ekonomi<br />

Bölgesi ülkesinden gelen kadınlarda %70 ve<br />

Türk kadınlarda ise sadece %40 idi. Daha<br />

önceki araştırma sonucu %43’tü. Türk kadınların<br />

iş gücü piyasasında kötü durumda<br />

olduğunu gösteren diğer bir veri ise işsizlik<br />

oranı. 2013 verilerine göre Avusturyalı kadınların<br />

işsizlik oranı %6,4 diğer ülke vatandaşı<br />

kadınların %10,5 iken bu oran Türk<br />

kadınlar da %16,5’ti. 2010’dan bu yana<br />

işsizlik oranı yabancı kadınlarda hızlı bir<br />

şekilde yükselmiştir.<br />

Türk kadınlar 5500 Avro<br />

Daha Az kazanıyor<br />

Az kazanma göçmen kadınların yoğun olarak<br />

çalıştıkları branşlarla ilgili olabilir. Üçte<br />

bir otel ve gastronomide, %42 bina temizliği<br />

ve acentelerin de dahil olduğu işletme<br />

hizmetlerinde çalışmaktadır. Bu ücret gelirlerine<br />

de yansımaktadır. Yabancı kadınlar<br />

Avusturyalı hemcinslerinden 2011‘de yılda<br />

3100 avro daha az yıllık net gelir elde etmiştir.<br />

Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomi<br />

Bölgesinden gelen kadınların yıllık gelirleri<br />

Avusturyalı hemcinslerinin düzeyinde iken,<br />

Türk kadınlarınki ise yaklaşık 5500 avro<br />

daha düşük. İstatistiklere göre fark makası<br />

kapanmakta. Hayatın diğer alanlarındaki<br />

şartlarda da benzeşmeler artmakta; yabancı<br />

kadınlar ortalama 2 çocuk dünyaya<br />

getirirken (Avusturyalılar 1.4), bu oran<br />

Avusturya vatandaşlığını alan kadınlarda<br />

1.5‘a düşüyor.<br />

Avusturya'da her 5<br />

kadından 1'i göçmen<br />

Jede fünfte Frau in Österreich ist Migrantin<br />

de 75.500 kadın Avusturya'da ikâmet<br />

etmekte.<br />

Eğitim: 2. Kuşak göçmen kadınlar eğitimde<br />

ilerliyor<br />

Avusturya'da maturasını tamamlayan göçmen<br />

kadınlar % 18'lik oranda. Akademik<br />

diploması olanlar ise % 19 olurken, bu<br />

oran yerli kadınlarda sadece % 17.<br />

2. Kuşak göçmen kadınlarda ise özellikle<br />

mesleki alanda diploma alanların sayısı gittikçe<br />

artıyor.<br />

İş Piyasası: Kamu yönetimi, eğitim ve<br />

öğretim alanlarında az sayıda kadın<br />

göçmen mevcut<br />

Avusturya iş piyasasında göçmen kökenli<br />

kadınların % 35'i gastronomi alanında ve<br />

otellerde, % 42'si temizlik veya kısa süreli<br />

geçici işlerde çalışmakta. % 15'lik bir oran<br />

ile eğitim ve öğretim alanlarında, % 9 ile de<br />

kamu yönetiminde görev almaktalar.<br />

© ÖIF<br />

Bezahlte Anzeige<br />

13. <strong>APRIL</strong>–22. MAI <strong>2015</strong><br />

Sie wollen im Beruf weiterkommen?<br />

Den Lehrabschluss nachholen?<br />

Neue Jobchancen nutzen?<br />

Wir bieten Beratung und Information zu Ausund<br />

Weiterbildung, Berufsorientierung, Lehre,<br />

Schulabschluss & Co. Finanzielle Förderung<br />

inklusive. Und das bei über 180 Veranstaltungen<br />

in ganz Wien!<br />

Hingehen, Chancen nutzen!<br />

Das gesamte Programm auf<br />

www.meinechance.at<br />

Gefördert aus Mitteln des waff und<br />

des Europäischen Sozialfonds


NİSAN <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

AVUSTURYA - 6<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

© Parlamentsdirektion / PHOTO SIMONIS<br />

Üniversitedeki dersinden evine dönerken<br />

bindiği minibüsün şöförünün saldırısına<br />

uğrayan ve tecavüze karşı koyarken<br />

öldürülen 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın<br />

katli binlerce kadının protestosuna neden<br />

oldu. Kadın cinayetleri Türkiye'de son<br />

yıllarda patlama yaratarak, 2002-2009<br />

yılları arasında tam 14 kat (!) arttı!<br />

Bu artışta cezasızlığın büyük payının<br />

olduğu, ceza kanununa göre 24 yıl hapisle<br />

cezalandırılan cinayetlerin, kadın cinayeti<br />

söz konusu olduğunda çeşitli ceza indirimleriyle<br />

10-11 yıl cezaya indirildiği<br />

bir çok davadan bilinen bir gerçek. Öldürülen<br />

kadının, yani cinayetin KURBANININ<br />

katili "tahrik ettiği" iddiasıyla bir çok durumda<br />

ceza indiriliyor. Belli bir saatten<br />

sonra sokakta olmak, kısa etek giymek<br />

bir kadının öldürülmesini "tahrik etmek"<br />

oluyormuş medyaya, bir çok siyasetçilere<br />

ve hakime göre. Bunun tersini bir<br />

düşünelim: bir erkek öldürüldüğünde<br />

"canım, neden akşam o saatte kısa şortla<br />

sokaktaydı, cinayeti kendisi tahrik etti"<br />

dense, herkes bunu söyleyenin aklını<br />

kaçırmış olduğunu düşünür. Aynı şey<br />

bir kadın hakkında söylendiğinde<br />

bir çok kişiye<br />

makul geliyor.<br />

Türkiye'de Özgecan<br />

Aslan cinayetinden<br />

sonra bir çok genç<br />

kadın "Bana ne giymem<br />

gerektiğini öğretme, oğluna<br />

tecavüz etmemeyi<br />

öğret" yazılarıyla kadına<br />

şiddeti protesto etti.<br />

Kadınlara yapılan sözlü<br />

Alev Korun<br />

Abgeordnete zum<br />

Naonalrat (Die Grünen)<br />

alev.korun@gruene.at<br />

Özgecanlar<br />

katledilmesin!<br />

Kadına şiddete son!<br />

ve fiziksel saldırıların, tecavüzün, dayağın<br />

ve hatta cinayetin sorumlusunu kadınlar<br />

olarak göstermeye çalışmak, şiddeti ve<br />

saldırganları korumak demektir. Değişmesi<br />

gereken kadınların etek boyu değil,<br />

toplumun büyük bölümünün mazur gördüğü,<br />

mübah bulduğu şiddettir. Çünkü<br />

şiddet, kadın olsun, erkek olsun insanları<br />

ezer ve toplumu içten çürütür. Toplum<br />

yarası olan şiddetle hiç bir problem<br />

çözülmediği gibi, şiddet, dayak ve<br />

tecavüzler yaralı insanlar, yaralı aileler,<br />

yaralı çocuklar bırakır geride. Erkeğin<br />

kadına hükmettiği, istediğini yaptıramadığında<br />

da dövdüğü, yaraladığı, öldürdüğü<br />

bir toplum yerine, kadın erkeğin<br />

eşdeğerde olduğu, birbirlerine sevgi<br />

ve saygıyla eş ve destek olduğu bir<br />

toplum için çalışalım. Kadına şiddete<br />

hayır diyelim ve hiç bir şekline göz<br />

yummayalım. Oğullarımıza da, sözlü<br />

şiddetten fiziki şiddete ve tecavüze kadar<br />

her tür zorbalığı reddetmeyi ve sadece<br />

annelerine değil bütün kadınlara saygıyı<br />

öğretelim.<br />

Hep beraber ŞİDDETE HAYIR!<br />

‘Genel Sigara<br />

Yasağı’<br />

kanunlaşıyor<br />

Avusturya hükümeti, restaurant, cafe ve<br />

lokaller, kısacası halka açık olan her kapalı<br />

mekânda sigara içilmesinin tamamen<br />

yasaklanması konusunda anlaşmaya vardı.<br />

SPÖ’lü Sağlık Bakanı Sabine Oberhauser ve<br />

ÖVP’li Bilim Bakanı Reinhold Mitterlehner,<br />

yaptıkları açıklamayla uzun süredir tartışmalara<br />

neden olan ‘Sigara yasağının boyutları’<br />

konusunda anlaşmaya varıldığını ve<br />

2018 yılından itibaren, kanunun uygulamaya<br />

konulacağını belirttiler.<br />

Sağlık Bakanı Oberhauser, çıkacak yasa ile<br />

Avusturya’nın, Avrupa Birliği genelinde istenen<br />

standartlara yaklaşacağını vurguladı.<br />

Avusturya’da politikacılar, 1992 yılından<br />

beri sigaranın lokallerde yasaklanması için<br />

adımlar atarken, bu süreç 2018 yılı itibariyle<br />

tamamlanmış olacak.<br />

Lokallere 3 Yıl Süre<br />

Sigara içilmesine yönelik yasal düzenlemenin<br />

hayata geçeceği 2018 yılına kadar işyerlerine<br />

süre tanındı.<br />

Sigara kullananların yaş ve cinsiyete göre dağılımı:<br />

Yapılan bir ankete göre Avusturya genelinde,<br />

15-29 yaş arasındakilerin % 40’ı, 30-<br />

49 yaş arası % 38’i ve 50 yaş üstündeki<br />

bireylerin % 23’ü sigara içiyor.<br />

Genel nüfusun % 33’ü sigara kullanırken,<br />

erkeklerde bu oran % 38, kadınlarda ise<br />

% 27 olarak tespit edildi.<br />

Yabancı Öğrenciler Avusturya’da<br />

Kalmak İstemiyor<br />

Başbakan Yardımcısı ve Bilim Bakanı Reinhold<br />

Mitterlehner (ÖVP) yaptığı açıklamada,<br />

üniversitelilerle ilgili yapılan son sosyal araştırmanın<br />

detaylarına yer verdi. Araştırmanın<br />

sonuçları şöyle:<br />

Yabancı öğrencilerin %28’i mezuniyetlerinden<br />

sonra da Avusturya’da kalmak istiyor.<br />

Kalma niyeti en yüksek olan öğrenciler, Eski<br />

Yugoslavya bölgesi (%43) ve Doğu Avrupa’dan<br />

(%39) gelenler, en düşük oran ise<br />

Südtirol (%17) ve Alman (%22) öğrenciler.<br />

Toplam yabancı öğrencilerin %24’ü ülkelerine<br />

dönmek ya da diğer bir ülkeye gitmek<br />

istiyor. %49 ne istediklerini henüz bilmiyor.<br />

Anketin ilk dönemdeki ve mezun olmak<br />

üzere olan öğrenciyi aynı anda kapsaması<br />

kararsızların oranının bu denli yüksek olmasının<br />

nedenlerinden biri.<br />

Bir yandan iş gücü piyasası için potansiyel de<br />

giderek artıyor. Geçen yıllarda üniversitelerde<br />

yabancı mezun sayısı Avusturyalı mezunlardan<br />

daha çabuk arttı. Mezun sayısı,<br />

yabancı öğrencilerde 2008/09- 2012/13<br />

arası %90 bir artış gösterirken aynı<br />

dönemde Avusturyalı mezunlardaki artış<br />

sadece %25 olmuştur. Yine aynı dönemde<br />

meslek yüksek okullarındaki ve özel üniversitelerdeki<br />

yabancı mezun sayısı iki kat<br />

artmıştır.<br />

Yabancı öğrencilerin eğitim süreleri biraz<br />

daha kısa sürmekte; Lisans eğitimleri için<br />

ortalama 7.7, diploma programı için 13.3,<br />

yüksek lisans için 5.3 ve doktora için 8.2<br />

sömestre ihtiyaçları oluyor.<br />

Uzmanlar bu konuda, kalifiye insan gücünün<br />

Avusturya’da kalma ve ülkeye katkı sağlaması<br />

için teşvik edilmesi gerektiğini, gerekli<br />

tedbirler alınmaz ve teşvikler hayata geçirilmezse<br />

bunun Avusturya’nın geleceğine<br />

zarar vereceğini açıkladılar.<br />

© photonews.at/Georges Schneider<br />

Alkoliklerin sayısı çok yüksek boyutlarda ve bağımlı ebeveynlerin çocuklarına yapılan destek yetersiz<br />

Avusturya’da alkol bağımlılarının sayısı ürkütüyor<br />

Avusturya’da alkollü içki tüketimi<br />

çok fazla ve bu konu büyük bir<br />

problem olmaya devam ediyor.<br />

GfK Enstitüsü tarafından 4 bin kişi<br />

ile yapılan yeni bir araştırma sonuçlarına<br />

göre, nüfusu 8.5 milyon<br />

civarında olan Avusturya'da yaklaşık<br />

650 bin kişinin alkol problemi<br />

olduğu ve bunlardan 200<br />

bininin ileri derecede alkolik olduğu<br />

açıklanırken, gerekli tedbirler<br />

alınmazsa bu rakamın giderek<br />

artabileceği öngörülüyor.<br />

Ülkedeki alkol tüketimini ‘dramatik’<br />

olarak niteleyen uzmanlar;<br />

‘‘Alkol tüketimi kesinlikle çok yüksek,<br />

çok riskli ve çok vahim. Durumun<br />

ciddiyeti farkedilmeli ve<br />

güçlü tedbirlerle üzerine gidilmeli’’<br />

diyerek, özellikle hükümetin<br />

bu konuda yaptığı çalışmaları<br />

arttırması gerektiğini vurguladılar.<br />

GENÇLER TEHDİT ALTINDA<br />

Uzmanları kaygılandıran bir diğer<br />

gelişme ise gençler arasındaki<br />

alkol tüketiminin boyutu.<br />

Alkol kullanma yaşının düşmeye<br />

devam ettiğini de belirten uzmanlar,<br />

yapılan araştırmada 11-13 yaş<br />

arasındaki gençlerin düzenli<br />

olmasa da zaman zaman alkol<br />

kullandıklarının ortaya çıktığını<br />

vurguladılar.<br />

15-18 yaşındaki gençlerin ise son<br />

12 ay içince haftada birkaç defa<br />

alkol aldıklarını belirtmeleri de<br />

durumun ciddiyetini tekrar ortaya<br />

koymakta.<br />

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma<br />

Teşkilatı'nın (OECD) rakamlarına<br />

göre Avusturya halkı, Avrupa Birliği<br />

ortalamasının üstünde alkol<br />

tüketiyor. Ülkede kişi başına ortalama<br />

yıllık alkol kullanımı 12,2<br />

litre olarak tespit edilirken, AB ortalaması<br />

ise 11,1 litre.<br />

Bağımlı Ebeveynlerin Çocuklarına<br />

Yapılan Destek Yetersiz<br />

Avusturya’da yaklaşık 100 bin<br />

çocuk, anne-babasından birinin<br />

alkol bağımlısı olduğu ‘aile’ ortamında<br />

yetişiyor. Avusturya’da bu<br />

© M.E. / pixelio.de<br />

tür çocuklar için yardım hizmetleri<br />

diğer ülkelere kıyasla daha az.<br />

Bunun ilk nedeni hedef gruba<br />

ulaşmadaki zorluk. Çocuk ya da<br />

genç, korku ve utanç duygularıyla<br />

beraber yaşıyor ve herkese güvenemiyorlar<br />

ya da aile sırlarını ifşa<br />

etmek istemiyorlar. Avusturya<br />

Psikologlar Derneği (BÖP) Başkanı<br />

Sandra Lettner bu konu ve yapılması<br />

gerekenler hakkında şunları<br />

söylüyor:<br />

‘‘Okullarda psikologların sayısını<br />

arttırmak, anaokulu pedagogları<br />

ve öğretmen gibi diğer meslek<br />

gruplarıyla işbirliğini geliştirmek,<br />

bağımlı ebeveyni olan aileden<br />

gelen çocukların bu zorluğa rağmen,<br />

iyi bir şekilde gelişmelerine<br />

katkı sağlayacaktır.’’<br />

Psikologlar Derneği Bağımlılık psikolojisi<br />

bölüm yöneticisi Alfred<br />

Uhl, çocuk ve gençlerin alkol<br />

bağımlısı ebeveynlerinden farklı<br />

şekillerde etkilendiklerinden söz<br />

ediyor. Çocuklar, ebeveynlerinin<br />

tahmin edilemeyen öngörülemeyen<br />

davranışlarıyla, sadakatlik<br />

tartışmaları ve ebeveynlerinin<br />

kendi aralarındaki şiddet ve hakaret<br />

içeren kavgalarından dolayı<br />

duydukları endişelerle karşı karşıya<br />

kalıyorlar.<br />

Alkol bağımlısı ailelerden gelen<br />

çocukların gelişmeleri çeşitli farklıklarda<br />

seyrediyor. Bir grup sayısız<br />

zorluk ve risk faktörlerine<br />

rağmen normal bir gelişme evresi<br />

geçirirken, diğer bir grup için<br />

ise ileriye dönük ağır sonuçlar<br />

ortaya çıkabiliyor.


7 - <strong>AVRUPA</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

NİSAN <strong>2015</strong><br />

‘Kabul, Dahil Etme ve Ruh Sağlığı - Akzeptanz, Inklusion und seelische Gesundheit’<br />

‘Göçmenler ve<br />

Ruh Sağlığı’<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

Bezahlte Anzeige<br />

Avrupa’nın birçok ülkesinde meydana<br />

gelen ırkçı saldırılar, göçmen<br />

kökenli insanların günlük hayatta<br />

karşılaştıkları ayrımcılık ve son dönemlerde<br />

artış gösteren Pegida<br />

eylemleri, toplumsal barışı olumsuz<br />

yönde etkilediği gibi, aynı zamanda<br />

bireylerin ruh sağlığını da<br />

tehdit ediyor.<br />

Berlin Charité Üniversite Hastanesi<br />

tarafından yapılan ‘Kabul,<br />

Dahil Etme ve Ruh Sağlığı - Akzeptanz,<br />

Inklusion und seelische<br />

Gesundheit’ adlı güncel bir çalışmaya<br />

göre, sosyal bir varlık olarak<br />

insan, toplumda kabul görme<br />

ve topluma dahil olmak için bir<br />

çaba sarfediyor ve buna karşılık<br />

bulamaması veya engellenmesi<br />

halinde psikolojisi derin bir darbe<br />

alıyor. Bireyin günlük hayatta<br />

yaşadığı ayrımcılık ve yabancı<br />

düşmanlığı, depresyondan başlayarak<br />

şizofreniye kadar uzanabilecek<br />

sonuçlar doğurabiliyor.<br />

Berlin Charite Hastanesi Psikiyatri<br />

ve Psikoterapi Başkanı Profesör<br />

Andreas Heinz, ruhsal<br />

hastalık riskinin özellikle ikinci<br />

kuşak göçmenleri tehdit ettiğini<br />

açıklarken, birinci kuşak neslin<br />

değil de onların Avrupa ülkelerinde<br />

doğmuş, büyümüş çocuklarının<br />

daha fazla risk altında<br />

olduklarının araştırmanın en<br />

önemli noktası olduğuna dikkati<br />

çekiyor. Profesör Andreas Heinz,<br />

bunun nedenini ilk etapta kendini<br />

doğduğu büyüdüğü ülkeye<br />

ait hissetmeye çalışan ikinci kuşağın<br />

yaşadığı dışlanmaya bağlı<br />

kimlik bunalımı ve kendini değersiz<br />

hissetme durumu olduğunu<br />

belirterek, birinci kuşağın ise<br />

kimliğini tamamlayarak geldiği<br />

için ruhsal olarak daha güçlü olduğunu<br />

ifade ediyor. Andreas<br />

Heinz, bireyin kendini ait hissettiği<br />

bir grubun ya da ailenin dayanışması<br />

ile, ortaya çıkabilecek<br />

ruhsal sıkıntıları daha rahat aşabileceğini<br />

de vurgulayarak, “Bireyin<br />

bağ kurabileceği sosyal<br />

ortamı ve sağlam bir aile yapısı<br />

yoksa ruhsal sağlığı kolaylıkla bozulabiliyor.<br />

Bunun aksine güçlü<br />

bir kimlik bağı ve aidiyet duygusu<br />

bireyi ruhsal olarak güçlendiriyor.”<br />

dedi.<br />

Çalışmada görev alan psikiyatri<br />

ve psikoterapi uzman hekimi Doçent<br />

Dr. Meryem Schouler-Ocak:<br />

“Göçmenlerde, ayrımcılık ve<br />

kabul görmeme düşüncesi ile bir<br />

tereddüt oluşuyor ve kendine<br />

olan güven yitirilebiliyor. Sonrasında<br />

ise verimliğiniz, gücünüz düşüyor<br />

ve sağlık durumunuz yavaş<br />

yavaş kötüye gidebiliyor. Ayrıca<br />

yabancılar eğer çok fazla strese<br />

maruz kalırsa ve bünyesinde hastalığa<br />

eğilimli bazı faktörler taşıyorsa,<br />

bu kişilerin şizofreniye yakalanma<br />

riski de artıyor.<br />

Bunu aşmanın en temel yolu ise,<br />

bireyi güçlendirecek her türlü iletişime<br />

açık olmaktan ve her iki<br />

toplumla da irtibat içinde olmaktan<br />

geçiyor. Yani hem geldiğimiz<br />

kültürden insanlarla bir arada<br />

olmak ve özellikle aileden destek<br />

Helga.<br />

AMS-Beraterin.<br />

Hobby:<br />

Wasserski. Liebt:<br />

Geschwindigkeit.<br />

Auch bei der<br />

Personalvermittlung.<br />

AMS ON TOUR <strong>2015</strong><br />

WIR KOMMEN ZU IHNEN UND INFORMIEREN SIE<br />

ÜBER DIE VIELSEITIGEN LEISTUNGEN DES AMS.<br />

Nutzen Sie die vielseitigen Angebote des AMS für Ihr Unternehmen<br />

und profitieren Sie von der Kompetenz und der Erfahrung von<br />

Österreichs größtem Personalvermittler. Ob Recruiting, eServices<br />

oder Förderungen: Wir beraten Sie gerne über die vielseitigen<br />

Möglichkeiten, bei der Personalsuche Ressourcen zu sparen.<br />

www.ams.at/ontour<br />

AMS. Vielseitig wie das Leben.<br />

© S. Hofschlaeger / pixelio.de<br />

almak, hem de ‘çoğulcu’ toplumla<br />

da bağımızı koparmamak ve onlarla<br />

iletişim içinde olmak bireyi<br />

pozitif yönden güçlendirecek faktörler<br />

olacaktır.” dedi.<br />

UNIQUE/Grayling


NİSAN <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

AVUSTURYA - 8<br />

Diskriminierung noch immer FEST in Arbeitswelt verankert!<br />

Avusturya İş Piyasası’nda<br />

Ayrımcılık Hala Büyük Bir<br />

Sorun Teşkil Etmekte...<br />

(AK-Salzburg) - İş yerinde eşitliğin<br />

çoğunlukla geçerliliği yok. Birçok<br />

göçmen kökenli çalışan, İşçi Odası’ndan<br />

(AK) destek bekliyor. Eşitlik<br />

yasasına rağmen bireyler, kökeni,<br />

rengi ya da dininden dolayı sözlü<br />

saldırıların yanında başvuru ve<br />

terfilerde de ayrımcılığa uğruyor.<br />

AK Uzmanı Eva Stöckl’e göre iş<br />

dünyasında ve olayın muhataplarında<br />

konu hakkında bilgi ve hassasiyetlik<br />

eksikliği var.<br />

2014’te Salzburg şehri Ayrımcılık<br />

Karşıtı Merkezi’nde 160 olay üzerinde<br />

çalışıldı ve bunların büyük<br />

bir kısmı iş dünyasıyla ilgiliydi. İş<br />

yerinde ayrımcılığa uğrayan göçmen<br />

sayısı gittikçe artıyor, bu<br />

ayrımcılık sözlü sataşmadan iş<br />

başvurusuna ve terfilere kadar<br />

ulaşıyor. Eva Stöckl: ‘‘Ayrımcılık,<br />

çalışanı etnik kökeninden dolayı<br />

dışlamayı, onu hor görmeyi ve<br />

aşağılamayı içeren tüm ifadeler,<br />

davranış ve ihmalleri kapsıyor.<br />

İş dünyasında eşitlik ise, etnik<br />

kökenine, cinsiyetine ya da dininden<br />

dolayı çalışana kötü davranmamaktır.’’<br />

SMS yoluyla ayrımcılık-<br />

AK, İş Mahkemesi’nde 20 bin<br />

avroluk tazminat davası açtı:<br />

AK danışmanlık bölümü sözlü ayrımcılığın<br />

küfür, cinsel içerikli fıkralar<br />

ve/veya ırkçı, Yahudi karşıtı<br />

ve diğer aşağılayıcı ima ve ifadeler<br />

şeklinde olduğunu söylüyor. En<br />

son Salzburglu bir işçi ve iki çırak,<br />

amir ve çalışma arkadaşları tarafından<br />

dinleri ve milliyetleri nedeniyle<br />

taciz edildiklerinden ve<br />

sövüldüklerinden ötürü AK’ya başvurdular.<br />

Bir olayda hakaretler,<br />

kayıt edilen SMS sayesinde ispatlandı.<br />

AK şikâyeti, İş Mahkemesi’ne<br />

taşıdı ve 20 bin avro<br />

tazminat talep etti. Bu dava henüz<br />

sonuçlanmadı.<br />

İşi kaybetme korkusundan<br />

ayrımcılık kabul ediliyor<br />

İş başvurusu görüşmeleri ve terfilerde<br />

ayrımcılığa sıkça rastlanıyor.<br />

Eva Stöckl: ‘‘Yabancı bir isim, başörtülü<br />

olmak, görüşmeden sonra<br />

reddedilme veya hiç görüşmeye<br />

çağrılmama nedeni olabiliyor.<br />

Diğer bir olayda, Türk kökenli işçi<br />

Bay B. on yıldır aynı firmada çalışıyor,<br />

bir yıldır da vardiya şefi temsilciliği<br />

yapıyordu. Gerekli nitelik<br />

ve mesleki tecrübeye sahip olduğu<br />

halde vardiya şefliği, şartları taşımamasına<br />

rağmen daha genç<br />

göçmen kökenli olmayan bir iş<br />

arkadaşına verildi. Türk kökenli bu<br />

işçi, etnik kökeninden dolayı firmada<br />

mesleki yükselişte engellendiğini<br />

ve ayrımcılığa uğradığını<br />

düşündü, fakat işini kaybetme korkusundan<br />

AK’ya başvurmadı.<br />

İşçi Odası (AK) ve Avusturya Sendikalar<br />

Birliği (ÖGB) ayrımcılığa<br />

karşı seminerler düzenliyor<br />

Artan ayrımcılık problemini çözmek<br />

için Salzburg İşçi Odası (Salzburg<br />

AK) ve Avusturya Sendikalar<br />

Birliği (ÖGB) ile ‘‘İşyerinde ayrımcılığı<br />

tespit ve mücadele’’ konulu bir<br />

seminer düzenledi. Seminerde,<br />

etnik kökenden dolayı ayrımcılıktaki<br />

hukuki sorular ve firma içinde<br />

eşitlik ve ayrımcılık karşıtı tedbir<br />

imkânları tartışıldı. AK Salzburg<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

Der<br />

Başkanı Siegfried Pichler, bu seminerle<br />

özellikle işçi temsilci ve multiplikatorlara<br />

ulaşıldığını belirterek:<br />

‘‘Çalışanların ayrımcılık sorunu ve<br />

bu soruna karşı durmak için hakları<br />

ve imkânları hakkında daha çok bilgiye<br />

ihtiyaçları var. İşçi temsilcilikleri<br />

bu mücadelede daha fazla adalet<br />

için kilit bir role sahipler. Ayrımcılık<br />

karşıtı işletme sözleşmeleriyle<br />

entegrasyon ve uyuşmazlık çözümlerinde<br />

iyileştirmelerin olmasına<br />

katkıda bulunabilirler.’’ İşçi Odası<br />

(AK) Uzmanı Eva Stöckl, AK Başkanı<br />

Bauch sagt:<br />

Respekt<br />

ist<br />

Kopfsache!<br />

Wien steht für Vielfalt, Gleichberechtigung und Respekt. Gemeinsam arbeiten<br />

wir an einer Stadt ohne Rassismus und Diskriminierung. Es liegt an uns, dass<br />

Antidiskriminierung und Zivilcourage im Alltag gelebt werden. Setzen wir unsere<br />

Vernunft ein, hinterfragen wir unsere vorgefertigten Meinungen und stellen wir<br />

uns den Ängsten, die wir mit uns herumtragen. Denn Respekt ist Kopfsache!<br />

Nur zusammen sind wir stark, gemeinsam sind wir Wien.<br />

Alles über Integration und Diversität auf www.integration.wien.at<br />

Wien.<br />

Die Stadt<br />

fürs Leben.<br />

Siegfried Pichler’i şöyle tamamlıyor:<br />

‘‘Bilinçlendirme çalışması kendi<br />

başına tabi ki yeterli değil, AK Salzburg<br />

ayrımcılıkta yüksek cezalar<br />

talep ediyor, çünkü şimdiye kadar<br />

verilen ceza miktarlarının caydırıcılık<br />

etkisi eksik.’’<br />

© Petra Bork / pixelio.de<br />

Bezahlte Anzeige


Gegen Gewalt an Frauen<br />

© Astrid Knie<br />

Frauenministerin<br />

Gabriele Heinisch-Hosek<br />

„Geschlechterspezifische Gewalt ist ein<br />

Kernproblem unserer Gesellschaft. Trotz<br />

Aufklärungsarbeit wird Gewalt gegen<br />

Frauen und Mädchen nach wie vor aus<br />

der öffentlichen Diskussion verdrängt<br />

und verharmlost. Österreich hat eine<br />

Vorbildfunktion in der Opferschutzgesetzgebung,<br />

wir dürfen uns aber nicht<br />

auf diesen Lorbeeren ausruhen. Der<br />

Nationale Aktionsplan gegen Gewalt<br />

an Frauen setzt hier an und umfasst<br />

konkrete Maßnahmen auf allen Ebenen,<br />

um die Situation von Frauen zu verbessern.<br />

Gewaltschutzeinrichtungen werden<br />

bekannter gemacht, Präventionsmaßnahmen<br />

werden ausgebaut und der<br />

Opferschutz gestärkt. Dazu gehört<br />

beispielsweise auch die anstehende<br />

Reform des Strafrechts <strong>2015</strong> und die<br />

laufende Sensibilisierungs- und Informationskampagne<br />

„GewaltFREI leben“.<br />

Denn es gilt Opfer von Gewalt bestmöglich<br />

zu schützen und die Täter zur Verantwortung zu ziehen.“<br />

© ÖVP Jakob Glaser<br />

In meiner Funktion als Innenministerin, aber auch als<br />

Frau und Mutter, bin ich auf das Thema „Gewalt<br />

gegen Frauen“ sehr sensibilisiert. Frauenhandel,<br />

Gewalt in der Familie und Zwangsheirat haben in<br />

unserer Gesellschaft nichts verloren. Das dürfen wir<br />

nicht zulassen und wir müssen es entschieden<br />

bekämpfen. Wir, seitens des Innenressorts, haben<br />

bereits in der Vergangenheit eine ganze Reihe von<br />

Maßnahmen gesetzt, um Frauen vor Gewalt zu<br />

schützen. Ein wichtiger Meilenstein war das Betretungsverbot<br />

von Wohnungen, das gegenüber Männern<br />

sofort verhängt werden kann, wenn sie ihren<br />

Frauen Gewalt antun, und das wir zuletzt auf Schulen<br />

und Kindergärten ausgeweitet haben. Zudem wurden<br />

erst vor kurzem Änderungen im Pass- und Meldewesen<br />

beschlossen, die einen besseren Schutz für<br />

Frauen bringen, die von häuslicher Gewalt bedroht<br />

sind. Sie sind nur mehr beim Betreiber der Frauenhäuser<br />

oder Notwohnungen gemeldet und müssen<br />

Innenministerin<br />

nicht mehr dieexakteAdresseihrer Notwohnung<br />

Johanna Mikl-Leitner angeben. Wir setzen aber auch sehr stark auf den<br />

Bereich Prävention. Neben zahlreichen Präventionsprojekten<br />

legen wir großen Wert auf die Sensibilisierung unserer Polizistinnen und Polizisten.<br />

© Bryan Reinhart photography © NLK Burchhart<br />

Niederösterreich<br />

Landesrätin Mag. Barbara Schwarz<br />

Gleichberechtigung erreichen<br />

"Gewalt an Frauen und Mädchen ist ein<br />

extremer Ausdruck von gesellschaftlichen<br />

Machtverhältnissen: Sie ist für viele eine<br />

„normale Zutat“ der Geschlechterordnung -<br />

auch noch im Jahr <strong>2015</strong>. Bewusstseinsbildung<br />

und Information für Betroffene stehen an<br />

oberster Stelle. Die Sensibilisierung muss<br />

schon bei Kindern und Jugendlichen beginnen,<br />

um eine nachhaltige Änderung der<br />

gesellschaftlichen Ordnung - und somit<br />

Gleichberechtigung - zu erreichen!"<br />

Salzburg<br />

Landesrätin Mag. a Martina Berthold MBA<br />

Rasche und unbürokratische Hilfe<br />

Das Thema Gewalt gegen Frauen ist heutzutage<br />

leider auch in unserer Gesellschaft<br />

immer noch ein Problem, das nicht unter den<br />

Teppich gekehrt werden darf. Frauen, die<br />

körperlicher oder psychischer Gewalt ausgesetzt<br />

sind, dürfen sich in Niederösterreich<br />

nicht im Stich gelassen fühlen und bekommen<br />

rasch und unbürokratisch in verschiedensten<br />

Anlaufstellen Hilfe.<br />

Burgenland<br />

Frauenlandesrätin Verena Dunst<br />

Deutlich NEIN sagen<br />

"ALLE - Kinder, Frauen und Männer haben ein<br />

Recht auf ein gewaltfreies Leben! Wir alle sind<br />

gefordert, laut und deutlich NEIN zu jeder Form<br />

von Gewalt zu sagen - ob es nun Schläge,<br />

Misshandlungen, sexuelle Übergriffe oder auch<br />

Beschimpfungen und Demütigungen sind. Vor<br />

allem Frauen müssen ermutigt werden, NEIN zu<br />

sagen und sich Hilfe in Frauenhäusern sowie<br />

Gewaltschutzzentren zu holen. Gleichzeitig<br />

braucht es auch ein entschlossenes Auftreten<br />

gegen gewaltbereite Männer. Denn es gibt keine<br />

Rechtfertigung für Gewalt gegen Frauen."<br />

© Roland Schuller<br />

„Die steigende Gewaltbereitschaft unserer<br />

Gesellschaft und dabei vor allem die hohe<br />

Dunkelziffer muss für uns alle Anlass sein,<br />

gegen diesen Trend aufzutreten und klar zu<br />

machen, dass gewaltvolle Übergriffe keine<br />

Lösung sein können und dürfen! Gewalt an<br />

Frauen ist kein Kavaliersdelikt, sondern ein<br />

Verbrechen – dessen müssen wir uns alle<br />

bewusst sein.“<br />

© Land OÖ<br />

© PID/Kromus<br />

Wien<br />

Stadträtin Sandra Frauenberger<br />

Gewalt ist kein Kavaliersdelikt<br />

Oberösterreich<br />

Landesrätin Mag. Doris Hummer<br />

Recht auf gewaltfreies Leben<br />

„Gewalt gegen Frauen ist eine Menschenrechtsverletzung.<br />

Auch in Österreich ist jede<br />

5. Frau von Gewalt im sozialen Nahbereich<br />

betroffen. Jede Frau hat das Recht auf ein<br />

sicheres Leben, frei von Gewalt. Als Frauenstadträtin<br />

stelle ich deswegen den Wienerinnen<br />

ein dichtes Netz an Gewaltschutzeinrichtungen,<br />

Beratung und Hilfe zu Verfügung, wie den<br />

24-Stunden-Frauennotruf und die Wiener<br />

Frauenhäuser.“<br />

Kärnten<br />

LHStv.in Dr.in Beate Prettner<br />

Gewalt nicht hinnehmen<br />

Jede Frau kann Opfer von Gewalt sein – alle<br />

Altersstufen, Schichten und Kulturen sind<br />

betroffen. Europaweit wird jede fünfte Frau in<br />

einer Paarbeziehung misshandelt, die Dunkelziffer<br />

dürfte um ein vielfaches höher sein –<br />

Angst und Scham hindern viele Frauen darüber<br />

zu sprechen. Ich möchte Frauen Mut machen,<br />

diese Gewalt nicht hinzunehmen, sondern sich<br />

an jemanden zu wenden. In Oberösterreich<br />

steht allen betroffenen Frauen das Gewaltschutzzentrum<br />

in Linz (Tel. 0732/60 77 60) als<br />

erste Anlaufstelle zur Verfügung.<br />

© Gernot Gleiss<br />

Gewalt ist Menschenrechtsverletzung<br />

Gewalt gegen Frauen ist eine Menschenrechtsverletzung.<br />

Häusliche Gewalt ist unabhängig<br />

von Einkommen, Bildung und Kultur. Mit der<br />

Ratifizierung der Instanbul-Kovention im Jahre<br />

2013 trägt Österreich dazu bei, dass die Opferrechte<br />

gestärkt werden.<br />

„Als zuständige Soziallandesrätin ist es mir ein<br />

Anliegen, dass Frauen und deren Kinder, die<br />

von häuslicher Gewalt betroffenen sind, Schutz<br />

und Sicherheit, Beratung und Unterstützung erhalten.“<br />

In Vorarlberg ist dies mit den qualifizierten<br />

Opferschutzeinrichtungen sichergestellt...<br />

Vorarlberg<br />

Landesrätin Katharina Wiesflecker<br />

© Serra<br />

Gewalt nicht mit Tabu belegen<br />

„Gewalt gegen Frauen ist ein Verbrechen<br />

gegen die Menschheit. Zwar haben wir in<br />

Österreich Gesetze, die Frauen vor Gewalt<br />

schützen. Doch reichen Gesetze allein nicht<br />

aus: Ein gewaltfreies Leben setzt eine sensibilisierte<br />

und solidarische Gesellschaft<br />

voraus, die das Phänomen Gewalt nicht mit<br />

einem Tabu belegt.“<br />

Tirol<br />

Landesrätin Dr. Christine Baur<br />

© Gerhard Berger


<strong>APRIL</strong> <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

INTEGRATION/BILDUNG - 10<br />

Integration von Flüchtlingskindern<br />

Unterstützung von Kindergartenteams<br />

LR Mag. Barbara Schwarz und Bgm. Mag. Matthias Stadler stellten Pilotprojekt in<br />

St. Pölten zur Unterstützung von Kindergartenteams vor © NÖ Landespressedienst/Filzwieser<br />

Die Zunahme an Flüchtlingsfamilien stellt auch<br />

die Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter in den<br />

Kindergärten vor große Herausforderungen.<br />

Das Land Niederösterreich hat gemeinsam<br />

mit der Stadt St. Pölten ein Konzept zur<br />

Unterstützung der Kindergartenteams ausgearbeitet,<br />

welches nun in einem Pilotprojekt in<br />

der Landeshauptstadt umgesetzt wird.<br />

„Viele Kinder von Flüchtlingsfamilien besuchen<br />

in der Stadt St. Pölten unsere Kindergärten<br />

und Schulen. Die rechtliche Situation ist<br />

ganz klar, die Flüchtlingskinder sind den<br />

österreichischen Kindern gleichgestellt. Sie<br />

haben die gleichen Ansprüche auf einen Kindergartenplatz<br />

und haben auch Anspruch auf<br />

das kostenfreie letzte verpflichtende Kindergartenjahr",<br />

so Mag. Barbara Schwarz. „Kinderflüchtlinge<br />

haben oftmals traumatische<br />

Erlebnisse hinter sich gebracht, sie kommen<br />

aus Kriegsgebieten und mussten ihre Heimat<br />

verlassen. Hinzu kommen noch Sprach- und<br />

Kulturbarrieren", führte die Landesrätin<br />

weiter aus.<br />

Die gezielten Unterstützungsmaßnahmen<br />

betreffen u. a. eine<br />

Bestandsaufnahme der<br />

Flüchtlingskinder", informierte<br />

die Landesrätin.<br />

„Weiters gibt es zur<br />

Weiterbildung der Kindergärtnerinnen<br />

Fachtage<br />

und Arbeitskreise,<br />

wo sich die Kindergartenteams<br />

zu bestimmten<br />

Themen austauschen<br />

können. Es gibt die Möglichkeit<br />

der interdisziplinären<br />

Vernetzung und<br />

es gibt Supervision für die Kindergartenpädagoginnen.”<br />

Interkulturelle Mitarbeiterinnen eingesetzt<br />

Neben diesen Maßnahmen würden verstärkt<br />

interkulturelle Mitarbeiterinnen eingesetzt,<br />

erklärte Schwarz. Die interkulturellen<br />

Mitarbeiter in den Kindergärten seien<br />

immer Menschen mit Migrationshintergrund<br />

und haben Deutsch als Zweitsprache erlernt.<br />

„Insgesamt haben wir 20 interkulturelle<br />

Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter in St. Pölten,<br />

die 16 Sprachen beherrschen", so<br />

Schwarz.<br />

Bürgermeister Mag. Matthias Stadler sagte:<br />

„Es ist eine großer Herausforderung für die<br />

Kindergartenteams, neue Flüchtlingskinder in<br />

die Gruppe aufzunehmen. In diesem Zusammenhang<br />

sind gerade die interkulturellen<br />

Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter die Vertrauenspersonen<br />

für die Flüchtlingskinder und<br />

ihre Familien."<br />

Tanztheater von Jugendlichen aus verschiedenen Nationen<br />

„My Body in Me“<br />

Für ein begeistertes Publikum sorgten 40 Jugendliche aus verschiedenen Nationen, die in einer Kooperation zwischen<br />

START-Wien und dem DSCHUNGEL WIEN ein multimediales Tanztheater erarbeitet haben<br />

© DSCHUNGEL WIEN/Ani Antonova<br />

Wien - Vierzig Jugendliche aus verschiedenen<br />

Nationen haben unter der künstlerischen Leitung<br />

von Mirjam Sögner und Julia Perschon<br />

des Theater DSCHUNGEL WIEN ein multimediales<br />

Tanztheater erarbeitet. Die ausverkaufte<br />

Uraufführung von „My Body in Me“<br />

fand gestern mit über 180 begeisterten<br />

Zuschauern statt.<br />

Die Modewelt, neue Fitnesstrends und<br />

Gesundheitsansätze sind nur einige Einflüsse,<br />

die den Körper zum Spielball<br />

von Eigen- und Fremdbildern machen und<br />

verschiedene Empfindungen auslösen können.<br />

Oft geht dabei das Wahrnehmungsgefühl<br />

für den eigenen Körper verloren und<br />

wir werden von Rollenbildern geprägt.<br />

Doch wollen wir diesen Rollenbildern denn<br />

entsprechen? Tun sie uns gut? Verhält sich<br />

mein Körper in der Öffentlichkeit anders?<br />

Auf die Suche nach dem „Authentischen“<br />

haben sich die StipendiatInnen des START-<br />

Wien Programms im Rahmen des diesjährigen<br />

Kunstprojekts gemacht. Während der<br />

Proben zu „My Body in Me“ haben sich die<br />

jungen KünstlerInnen diesen Fragen tänzerisch,<br />

schauspielerisch, in Worten und mit<br />

Videokameras ausgestattet genähert. Das<br />

Ergebnis ist ein multimediales Theaterstück<br />

in vier Akten, das im DSCHUNGEL WIEN aufgeführt<br />

wurde.<br />

Statement von<br />

Sebastian Kurz,<br />

Außen- und Integrationsminister<br />

Frühkindliche<br />

Sprachförderung<br />

Verlängert bis 2017 und Budget verdreifacht<br />

Der Ministerrat hat im Rahmen der Regierungsklausur<br />

in Krems Maßnahmen im Integrationsbereich<br />

besprochen und konkret<br />

eine Verdreifachung der Mittel im Bereich<br />

der sprachlichen Frühförderung beschlossen.<br />

Bund und Länder verlängern die 15A-Vereinbarung<br />

zur frühkindlichen Sprachförderung in<br />

Kindergärten bis 2017. Das Ziel der Initiative<br />

ist es, 3-6 jährige Kinder, deren Muttersprache<br />

nicht Deutsch ist, so zu fördern,<br />

dass sie mit Volkschuleintritt die Unterrichtssprache<br />

Deutsch möglichst gut beherrschen.<br />

Eine gemeinsame Sprache ist das Werkzeug,<br />

das die Integration für jeden Menschen mit<br />

Migrationshintergrund erleichtert. Deshalb ist<br />

es besonders wichtig, schon früh in die<br />

Sprachförderung zu investieren, um so den<br />

Schuleintritt und damit den Verlauf des<br />

weiteren Lebens für jedes Kind zu erleichtern.<br />

Die neue 15a-Vereinbarung zur sprachlichen<br />

Frühförderung gilt ab dem nächsten Schuljahr<br />

für insgesamt drei weitere Jahre, was auch<br />

eine Umstellung zur alten Regelung, die<br />

jeweils nach Kalenderjahren lief, darstellt.<br />

Dadurch ist eine bessere und durchgängige<br />

Erfassung der Kinder möglich. Die Umstellung<br />

ermöglicht auch eine genauere Erhebung<br />

aussagekräftiger Daten zu den geförderten<br />

Kindern und macht so den Fortschritt der<br />

Sprachförderung besser evaluierbar.<br />

Die Verdreifachung der Mittel stellt<br />

sicher, dass alle Kinder die einen Förderbedarf<br />

aufweisen, im Kindergarten bestmöglich<br />

betreut und unterrichtet werden können.<br />

Dazu wurde spezielles altersgerechtes<br />

Lehrmaterial entwickelt und eigenes Förderpersonal<br />

eingestellt. Weitere mobile SprachberaterInnen<br />

unterstützen das Förderpersonal<br />

dort wo dies nötig ist und ermöglichen<br />

so die Bildung kleinerer Gruppen, damit<br />

der Unterricht für alle effizienter gestaltet<br />

werden kann.<br />

Die sprachliche Frühförderung ermöglicht<br />

allen Kindern, bei Volkschuleintritt die Unterrichtssprache<br />

Deutsch möglichst gut zu<br />

beherrschen. Uns ist es wichtig, dies zu<br />

ermöglichen und früher zu investieren, statt<br />

später zu reparieren. Wir geben viel Geld aus<br />

für Arbeitslosenverwaltung und Coachings.<br />

Aber viel zu wenig für die Frühförderung.<br />

Jeder Euro, den wir in die frühe Förderung<br />

investieren, rechnet sich später vielfach, für<br />

die Kinder und ihre Chancen auf einen erfolgreichen<br />

Bildungsweg.<br />

oder<br />

<br />

Geld zurück! 1<br />

Immer für Sie & Ihr Kind da - für alle Schulklassen und alle Fächer<br />

von der Volksschule bis zur Matura!<br />

Herzaman sizin ve çocuğunuz için burada - bütün sınıflar ve dersler<br />

için, İlkokul‘dan Matura‘ya kadar.<br />

Jetzt aktiv werden:<br />

Gezieltes & intensives Training<br />

für die Zentralmatura!<br />

Şimdi aktif bir şekilde, hedefe<br />

odaklı ve yoğun bir eğitim ile<br />

Yeni Sınav Sistemi‘ne (Zentralmatura)<br />

hazırlanın.<br />

Nur für Neukunden: Testen Sie 2 kostenlose Schnupperstunden!<br />

Sadece yeni öğrenciler için: 2 ücretsiz deneme saatine katılabilirsiniz.<br />

1 Sondertarif: Aktionsbedingungen unter www.schuelerhilfe.at/fuenfwegodergeldzurueck.<br />

INNSBRUCK, Salurner Str. 18, 0512 / 570557<br />

HALL, Stadtgraben 1, 05223 / 52737<br />

SCHWAZ, Münchner Str. 48, 05242 / 61077<br />

WÖRGL, Speckbacherstr. 8, 05332 / 77951<br />

TELFS, Obermarktstr. 2, 05262 / 63376<br />

WWW.SCHUELERHILFE.AT<br />

© Felicitas Matern / feelimage.at


11 - JUGEND/BILDUNG<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

<strong>APRIL</strong> <strong>2015</strong><br />

TECHNOLUTION – Frauen setzen starke Zeichen<br />

Kreativwettbewerb <strong>2015</strong><br />

Ab sofort bis zum 3. Juli <strong>2015</strong> läuft für alle<br />

österreichischen Oberstufenschüler/innen<br />

und Studentinnen der Kreativwettbewerb<br />

„TECHNOLUTION – Frauen setzen starke<br />

Zeichen“. Viele technische Errungenschaften<br />

gehen auf die Kreativität, das praktische<br />

Denken oder das technische Know-how von<br />

Frauen zurück!<br />

Alle Schüler/innen der Oberstufe und Studentinnen<br />

aus Österreich sind eingeladen,<br />

sich über heute aktive Frauen in der Technik<br />

zu informieren und dazu Beiträge in Wort,<br />

Bild oder Film einzureichen.<br />

Preise<br />

Die Siegerin gewinnt ein viermonatiges Praktikum<br />

im ORF, in der Direktion für Technik,<br />

Online und neue Medien.<br />

Herbstkongress <strong>2015</strong><br />

Die Teilnehmerinnen erwartet ein spannendes<br />

Programm. Neben interessanten Vorträgen<br />

von jungen Studierenden aus<br />

technischen Fächern, wird den BesucherInnen<br />

eine Art „Marktplatz“ von Firmen und<br />

Institutionen geboten, die sich mit dem<br />

Thema beschäftigen und eigene Projekte<br />

dazu anbieten. Anschließend werden die<br />

besten Einreichungen des Kreativwettbewerbs<br />

ausgezeichnet.<br />

Wettbewerb <strong>2015</strong><br />

Beiträge in Wort, Bild oder Film<br />

office@cox-orange.at<br />

Einreichschluss: 3. Juli <strong>2015</strong><br />

infos: www.technolution.info<br />

© cox-orange<br />

Girls’ Day <strong>2015</strong>: Am 23. April<br />

"Die neue Plattform ‚Meine Technik‘<br />

soll ein Wegweiser für Mädchen und<br />

Frauen und eine Möglichkeit sein,<br />

sie zeitgerecht zu informieren und<br />

für technische Berufe zu begeistern",<br />

sagte Bildungs- und Frauenministerin<br />

GABRIELE HEINISCH-<br />

HOSEK bei der Präsentation der<br />

Plattform im Technischen Museum<br />

Wien. "Mit der Plattform wollen wir<br />

zeigen, was für ein breites Angebot<br />

an Möglichkeiten es auch für Frauen<br />

und Mädchen in technischen Berufen<br />

gibt", sagte Heinisch-Hosek.<br />

Die Plattform "Meine Technik" soll<br />

die Zugänglichkeit zu Informationen<br />

und Angeboten in den Bereichen<br />

Mathematik, Informatik, Naturwissenschaft<br />

und Technik für Frauen und Mädchen<br />

erhöhen.<br />

Die Plattform "Meine Technik" ist unter<br />

www.meine-technik.at<br />

erreichbar.<br />

Heinisch-Hosek verwies auch auf andere<br />

Maßnahmen zur Förderung von Mädchen und<br />

Frauen in technischen Berufen, z.B. auf den<br />

Girls´ Day und den GIRLS DAY MINI.<br />

Der Girls´ Day (Töchtertag) ist ein internationaler<br />

Aktionstag. Er bietet Schülerinnen die<br />

Möglichkeit, in handwerklichen, technischen<br />

und naturwissenschaftlichen Betrieben<br />

Berufe kennen zu lernen. Außerdem können<br />

sie ihre eigenen Fähigkeiten erforschen und<br />

wichtige Kontakte knüpfen.<br />

Bühnen bauen, Computer programmieren,<br />

Videos erstellen, Autos reparieren, Chemikalien<br />

mischen – es gibt unzählige Berufe, die an<br />

diesem Tag ausprobiert werden können!<br />

Erstmals findet auch ein Girls´ Day für Kindergartenkinder<br />

statt: GIRLS DAY MINI.<br />

Der Girls´ Day findet in den verschiedenen<br />

Bundesländern statt und auch im Bundesdienst.<br />

Nähere Informationen hierzu gibt<br />

es auf:<br />

www.bmbf.gv.at/frauen/girlsday<br />

© Bundesministerium für Bildung und Frauen - Abteilung IV/1, Minoritenplatz 5, 1014 Wien<br />

FH Infoabend / FH Bilgilendirme Akşamı<br />

Berufsbegleitende Studiengänge Betriebswirtschaft<br />

© FH Vorarlberg<br />

Entgeltliche Einschaltung<br />

27 Nisan günü, Ekonomi (İktisat) Bölümü ile ilgili alacağınız çok önemli<br />

bilgilerle hayatınızda bir dönüm noktası olabilir. Bu tarihi kaçırmayın.<br />

Sie interessieren sich für ein berufsbegleitendes<br />

Studium Betriebswirtschaft an der FH<br />

Vorarlberg? Dann sollten Sie den 27. April<br />

<strong>2015</strong>, 18:00 bis 21:00 Uhr unbedingt vormerken.<br />

Beim Infoabend der berufsbegleitenden<br />

Studiengänge Betriebswirtschaft erfahren Sie<br />

alles über die Inhalte und den Aufbau der einzelnen<br />

Studiengänge. Alle Fragen zu den Zugangsvoraussetzungen,<br />

den Anforderungen<br />

bis hin zu den Karrierechancen werden beantwortet.<br />

Darüber hinaus bekommen Sie Einblicke in<br />

den Studienalltag an der FH Vorarlberg und<br />

was es heißt, berufsbegleitend zu studieren.<br />

Anschließend an die Präsentationen der Studiengänge<br />

haben Sie Gelegenheit, mit dem<br />

Studiengangsleiter Prof. (FH) Dr. Markus Ilg<br />

sowie Studierenden und AbsolventInnen ins<br />

Gespräch zu kommen. Nützen Sie diese<br />

Chance für eine ausführliche Beratung. Der<br />

Infoabend soll Ihnen eine Entscheidungshilfe<br />

auf Ihrem Weg zum Studium sein. Anmeldeschluss<br />

für den Studienbeginn in Herbst ist<br />

der 15. Mai.<br />

Von 18.00 bis 19.00 Uhr steht der Bachelor<br />

Internationale Betriebswirtschaft, berufsbegleitend<br />

im Zentrum. Von 19.00 bis 20.00<br />

Uhr die berufsbegleitenden Master „Accounting,<br />

Controlling & Finance“,„Business Process<br />

Management“, „International Marketing<br />

& Sales“. Anschließend gibt es einen Umtrunk<br />

und Austausch.<br />

Lassen Sie sich diese Chance nicht entgehen.<br />

Erfahren Sie vor Ort, wie Sie Ihre Zukunft<br />

mit einem berufsbegleitenden Wirtschaftsstudium<br />

entscheidend verändern können!<br />

Kommen Sie am Montag, 27. April, um 18 Uhr<br />

an die FH Vorarlberg nach Dornbirn.<br />

Raum W206 - CAMPUS V<br />

Hochschulstraße 1, Dornbirn<br />

www.v.at


<strong>APRIL</strong> <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

LESEN - 12<br />

Lesen hat immer Saison<br />

“Lesekompetenz ist die<br />

Grundlage für lebenslanges<br />

Lernen und gesellschaftliche<br />

Teilhabe”<br />

Bildungsministerin<br />

Gabriele Heinisch-Hosek<br />

Wien (OTS) - "Lesen hat immer Saison,<br />

im April aber ganz besonders",<br />

so Bildungsministerin Gabriele Heinisch-Hosek<br />

anlässlich des aktuellen<br />

Lesemonats. "Lesekompetenz ist die<br />

Grundlage für lebenslanges Lernen<br />

und gesellschaftliche Teilhabe", so<br />

Heinisch-Hosek, die <strong>2015</strong> zum Jahr<br />

des Lesens erklärt hat und die<br />

Sprach- und Leseförderung verstärkt<br />

in den Blick nehmen will. Nicht nur<br />

in den Schulen, auch zu Hause und<br />

im Kindergarten soll Lesen Platz finden:<br />

"Wir müssen bei<br />

den Kleinsten beginnen.<br />

Regelmäßiges Vorlesen<br />

unterstützt die sprachliche<br />

Entwicklung und<br />

hilft beim Lesen lernen.<br />

Auf der Website<br />

www.schule-mehrsprachig.at<br />

des BMBF steht SchülerInnen,<br />

Eltern und<br />

LehrerInnen eine umfangreiche<br />

Datenbank<br />

zur Verfügung, die die<br />

Suche nach geeignetem<br />

Lesestoff in vielen<br />

unterschiedlichen Sprachen<br />

erleichtert."<br />

Bereits vergangenen © Joujou / pixelio.de<br />

Herbst hat die Ministerin einen<br />

"Österreichischen Rahmen-Leseplan"<br />

(ÖRLP) beauftragt, der mit Expertinnen<br />

und Experten auf breiter<br />

Basis erarbeitet wird. Ziel<br />

ist eine nationale Strategie,<br />

die Mittel und Wege<br />

aufzeigen soll, wie Lesen<br />

in allen Altersstufen und<br />

Lebensabschnitten gefördert<br />

werden kann. "Gerade<br />

in der Informationsund<br />

Wissensgesellschaft<br />

müssen wir die Sprachund<br />

Leseförderung von<br />

Anfang an forcieren. Hier<br />

geht es nicht nur um<br />

PISA-Ergebnisse, sondern<br />

um die Zukunftschancen<br />

unserer Kinder und Jugendlichen",<br />

so die Ministerin.<br />

An Schulen in ganz Österreich wird<br />

der Lesemonat April für vielfältige<br />

Aktionen und Veranstaltungen<br />

genutzt. Durch Lesenächte, Workshops<br />

oder Lesungen in der Schulbibliothek,<br />

soll die Lust am Lesen bei<br />

Kindern und Jugendlichen geweckt<br />

werden. Auch Buchhandlungen,<br />

Verlage, Bibliotheken, Lesefördereinrichtungen<br />

und sonstige Vertreter<br />

der Buch- und Medienbranche,<br />

nutzen den Lesemonat:<br />

In den nächsten Wochen finden<br />

hunderte Veranstaltungen statt -<br />

darunter Schreibwerkstätten, Bücherflohmärkte,<br />

Lesetheater und<br />

vieles mehr.<br />

Der 23. April ist der<br />

Welttag des Buches<br />

Illustration: Alexandra Mesensky<br />

Wir fliegen auf Geschichten!<br />

Der Geschichtendrache<br />

Der „Geschichtendrache“ beflügelt die<br />

Lesefreude von Österreichs Volksschulkindern<br />

und begleitet sie auch im aktuellen<br />

Schuljahr.<br />

Über 750 Volksschulen und damit ein Viertel<br />

aller Volksschulen in Österreich nahmen<br />

im vergangenen Schuljahr an der Leseaktion<br />

„Geschichtendrache“ teil und posteten<br />

auf www.geschichtendrache.at insgesamt<br />

1.842 Lieblingsgeschichten.<br />

Und was sind nun Österreichs Lieblingsgeschichten?<br />

Die Gewinner sind „Gregs<br />

jugend<br />

<strong>2015</strong><br />

seit mehr als 15 jahren werden in wien die<br />

exil-JUGEND-literaturpreise vergeben.<br />

sie sollen insbesondere jugendliche zur<br />

literarischen auseinandersetzung mit<br />

den themen „leben zwischen kulturen“,<br />

Tagebuch“, „Der kleine Drache<br />

Kokosnuss“ und „Die Olchis“,<br />

gefolgt von „Der Räuber Hotzenplotz“,<br />

„Das kleine Ich bin Ich“ und<br />

„Das kleine Gespenst“. „Der Grüffelo“,<br />

„Die kleine Raupe Nimmersatt“<br />

und „Das Vamperl“<br />

eroberten die Herzen der jungen<br />

LeserInnen ebenso wie die<br />

Geschichte „Vom kleinen Maulwurf,<br />

der wissen wollte, wer ihm<br />

auf den Kopf gemacht hat“.<br />

Mithilfe des Geschichtendrachen-<br />

Buches „Ü lernt fliegen“ suchten<br />

die Kinder gemeinsam mit<br />

ihren LesepartnerInnen – Eltern,<br />

Großeltern, Geschwister, LesepatInnen<br />

– zu Hause ihre Lieblingsgeschichte,<br />

die sie anschließend<br />

ihren MitschülerInnen vorstellten.<br />

Klassenweise wurden dann die<br />

beliebtesten Geschichten gewählt und bei<br />

Geschichtendrachen-Festen gefeiert.<br />

Die lautstarke Forderung des kleinen<br />

Geschichtendrachen Ü – „Bütte bütte<br />

bütte eine Geschichte!“ – ist auch in<br />

diesem Schuljahr bundesweit zu hören.<br />

Denn mit dem neuen Geschichtendrachen-<br />

Sammelbuch wurden die Kinder diesmal<br />

eingeladen, selbst eine Geschichte zu<br />

erfinden und im Rahmen eines Wettbewerbs<br />

auf www.geschichtendrache.at<br />

einzureichen.<br />

leben zwischen kulturen, fremdsein, anderssein<br />

miteinander leben, fremdsein, anderssein<br />

anregen.<br />

exil-jugend-literaturpreis: 1.000 €<br />

exil-literaturpreis für schulklassen: 1.000 €<br />

die preise werden im herbst <strong>2015</strong> bei der<br />

BUCHwien verliehen, die prämierten texte<br />

erscheinen in einem buch der edition exil.<br />

einsendeschluss:<br />

prosa, lyrik, drama: 30. april <strong>2015</strong><br />

schulprojekte, jugendtexte: 30. juni <strong>2015</strong><br />

einsendungen an:<br />

verein exil, kennwort „exil-literaturpreise“,<br />

stiftgasse 8, 1070 wien<br />

verein.exil@inode.at<br />

Die besten Bücher des Jahres<br />

Österreichischer Kinder- und Jugendbuchpreis <strong>2015</strong><br />

Die Preisträgerinnen und Preisträger des Österreichischen Kinder- und Jugendbuchpreises<br />

<strong>2015</strong> stehen fest. Die Preise werden am 18. Mai überreicht.<br />

Eine fünfköpfige Jury wählte aus 62 Einreichungen von 23 Verlagen jene Bücher aus, die aufgrund<br />

ihrer herausragenden künstlerischen Qualität nominiert wurden.<br />

Folgende vier Bücher werden im Jahr <strong>2015</strong><br />

mit dem Preis ausgezeichnet:<br />

Sarah Michaela Orlovsky, Michael Roher: "Valentin, der Urlaubsheld", Picus<br />

Verlag<br />

Urlaub ist das, was du daraus machst!<br />

Endlich geht es los in die Ferien! Doch die sind erst mal ganz anders als gedacht.<br />

Doch dann findet Valentin einen Freund und erkennt, wie wichtig Freundschaft ist<br />

und dass sie manchmal ganz schön auf die Probe gestellt wird.<br />

Marjaleena Lembcke, Elsa Klever: "Eva im Haus der Geschichten", Residenz<br />

Verlag<br />

Eva verbringt die Ferien bei Onkel Oliver. Das Haus, in dem er wohnt, steckt voller<br />

Rätsel, Überraschungen und Sehnsucht. Da gibt es nächtliche Geräusche auf dem<br />

versperrten Dachboden, geheimnisvolle Kartons usw. - und Onkel Oliver hat zwar<br />

keine Erfahrung mit Nichten, aber jede Menge fantastische Geschichten auf Lager.<br />

Lizzy Hollatko: "Der Sandengel", Jungbrunnen Verlag<br />

Wer sich in Südafrika zur Zeit der Apartheid mit Schwarzen solidarisiert, stößt<br />

schnell an die Grenzen der Toleranz. Das erfahren die vier Schwestern Rut, Liv,<br />

Fee und Emma und Ihre Mutter, die alleinerziehende Malerin, die es seit dem Tod<br />

Ihres Mannes nur knapp schafft, die Familie mit ihren Einkünften über Wasser zu<br />

halten.<br />

Renate Habinger, Verena Ballhaus: "Kritzl & Klecks. Eine Entdeckungsreise ins<br />

Land des Zeichnens & Malens", Residenz Verlag<br />

Ein Sach-Bilderbuch vom Malen und Zeichnen und Bildermachen<br />

Herr Kritzl und Frau Klecks wohnen im Land der Linien und Flächen, gebaut mit<br />

Stiften und Pinseln, Formen und Farben. Viele verrückte Ideen und überraschende<br />

Einfälle gibt es hier:<br />

Zehn weitere bemerkenswerte Titel werden als besonderer<br />

Lesetipp in die Kollektion zum Österreichischen<br />

Kinder- und Jugendbuchpreis <strong>2015</strong> aufgenommen.<br />

• Ursula Poznanski: "Die Vernichteten", Loewe Verlag<br />

• David Levithan: "Letztendlich sind wir dem Universum egal", S. Fischer Verlag (Übersetzung aus<br />

dem Amerikanischen von Martina Tichy)<br />

• Melanie Laibl, Alexander Strohmaier: "Nasenraub in Anderland", Luftschacht Verlag<br />

• Armin Kaster, Susanne Göhlich: "Ferdi, Lutz und ich", Jungbrunnen Verlag<br />

• Renate Welsh, Suse Schweizer: "Sarah spinnt Geschichten", Obelisk Verlag<br />

• Griffin Ondaatje, Linda Wolfsgruber: "Die Tränen des Kamels", Ars Edition (Übersetzung aus dem<br />

Kanadischen Englisch von Uwe-Michael Gutzschhahn)<br />

• Jens Rassmus: "Ein Pflaster für den Zackenbarsch", Residenz Verlag<br />

• Elisabeth Steinkellner, Michael Roher: "Pepe und Lolo", Picus Verlag<br />

• Elsa Klever: "Fische im Wohnzimmer", Bibliothek der Provinz<br />

• Isol: "Der Ballon", Jungbrunnen Verlag (Übersetzung aus dem Spanischen von Karl Rühmann)


13 - BILDUNG/LESEN<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

NİSAN <strong>2015</strong><br />

© Serra<br />

Kinder lieben Lesen<br />

Çocuklar Okumayı Sever<br />

Kinder- und Spielgruppen Rumpelstilzchen in Bregenz, Land Vorarlberg<br />

Kitaplar Çocuk Gelişiminde Büyük Öneme Sahiptir<br />

Das Vorlesen und gemeinsame Bilderbuchanschauen<br />

bereits in den ersten Lebensmonaten macht nicht<br />

nur Spaß, es fördert auch die Fantasie, die Kreativität<br />

und die sprachliche Entwicklung eines Kindes.<br />

Kinder lieben es, immer wieder dieselben Geschichten<br />

zu hören. Vorleserituale, wie zum Beispiel eine<br />

Gute-Nacht-Geschichte, stärken die Beziehung<br />

zwischen Eltern und Kind. Zudem bieten sie eine gute<br />

Möglichkeit, dem gemeinsamen Lesen und Vorlesen<br />

in der Familie einen besonderen Platz zu geben.<br />

Vorarlberger Eltern von Kindern bis zu einem Alter<br />

von drei Jahren erhalten daher auf Initiative des<br />

Landes insgesamt drei kostenlose Buchpakete mit<br />

altersgerechten Kinderbüchern, Tipps und Infos<br />

zur frühen Sprachförderung (auch mehrsprachig),<br />

Informationen zu Familienleistungen und Buchempfehlungen.<br />

Ein E-Mail Newsletter informiert<br />

Eltern und Interessierte regelmäßig über tolle<br />

Kinderbücher und aktuelle Veranstaltungen zum<br />

Thema Lesen in Vorarlberg.<br />

Anmeldung und Informationen unter:<br />

Amt der Vorarlberger Landesregierung<br />

Initiative Kinder lieben Lesen<br />

Çocuklara daha birkaç aylıkken kitap okumak ve<br />

onlarla birlikte resimli kitaplara bakmak sadece<br />

eğlendirmiyor, aynı zamanda çocuğun fantezisini,<br />

üreticiliğini ve dil gelişimini de teşvik ediyor.<br />

Çocuklar aynı hikâyeleri tekrar tekrar dinlemeyi<br />

çok seviyorlar. İyi geceler hikâyesi okuma gibi,<br />

okuma adetleri ebeveyn ve çocuk arasındaki<br />

bağı oldukça kuvvetlendiriyor, birlikte okuma ve<br />

çocuklara kitap okuma, aile içinde özel bir yere<br />

sahip olma fırsatını veriyor.<br />

Çocukları 3 yaşa kadar olan Vorarlberg’li ebeveynler<br />

bu nedenle eyaletin girişimiyle erken dil<br />

gelişimiyle ilgili yaşa uygun çocuk kitapları (çok<br />

dilli bilgilendirme kitapçıkları da mevcut), öneri<br />

ve bilgiler, aile yardımı hakkında bilgiler ve kitap<br />

önerilerini içeren ücretsiz toplam üç adet kitap<br />

paketi alıyor. Bir e-posta servisiyle de güncel bülten,<br />

ebeveynleri ve ilgilenenleri düzenli olarak<br />

harika çocuk kitapları ve Vorarlberg’deki okuma<br />

konulu programlar hakkında bilgilendiriyor.<br />

Başvuru ve bilgi için:<br />

Vorarlberg Eyalet Valiliği<br />

Çocuklar Okumayı Sever İnisiyatifi<br />

Tel: +43 5574 511 24161 kinderliebenlesen@vorarlberg.at www.vorarlberg.at/kinderliebenlesen<br />

‘‘Vorarlberg’de yaşlı ve hasta bakımı alanlarında göçmenlere ihtiyaç var’’<br />

Frastanz (VLK)- Aquamühle, İşçi Bulma<br />

Kurumu (AMS) ve Connexia adlı kuruluşun<br />

destekleriyle dört Türk kökenli Vorarlbergliyi<br />

eyaletin yaşlı ve hasta bakımı<br />

ağında görevlendirmek üzere bakıcı olarak<br />

eğitecek. Eğitim programından, 21<br />

yaşından büyük ve yüksek sosyal yetenekleri<br />

olan, şimdiye kadar eğitim fırsatı<br />

bulamayan ve AMS’de iş başvurusu kaydı<br />

Vorlesen stärkt die<br />

Entwicklung von<br />

Kleinkindern<br />

Küçük çocuklara<br />

kitap okumak,<br />

onların bireysel ve<br />

zihinsel gelişimine<br />

büyük katkı sağlar<br />

bulunan göçmen kökenli kadınlar yararlanabilecek.<br />

60’lı ve 70’li yıllarda çalışmak ve yaşamak<br />

için Vorarlberg’e gelen birçok göçmenin<br />

ana amacı emekli olduktan sonra ülkelerine<br />

dönmekti ama bu böyle olmadı.<br />

Vorarlberg onlar için ikinci bir vatan,<br />

çocukları ve torunları için vatan olmuştu.<br />

Sosyal işlerden sorumlu eyalet meclis<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

üyesi Katharina Wiesflecker bu konuda<br />

şunları söyledi: ‘‘Bu insanlar buraya yerleşti<br />

ve yaşlandılar, gelecek senelerde<br />

bunların da evlerde ve hastanelerde bakıma<br />

ihtiyacı olacak. Bu bağlamda aquamühle’nin<br />

bu projesi çok yerinde oldu.’’<br />

Aquamühle’nin projesi, Vorarlberg eyaleti<br />

ve belediyeler tarafından 14 bin<br />

avroluk bir bütçeyle destekleniyor.<br />

C H<br />

JUGENDCOACHING<br />

BIFO - Beratung für Bildung und Beruf<br />

Bahnhofstraße 24, 6850 Dornbirnn<br />

T 05572 31 717<br />

· bifoinfo@bifo.at · www.bifo.at<br />

NEBA ist eine Initiative<br />

des Sozialministeriumservice<br />

neba.at/jugendoaching<br />

dafür gem. GmbH<br />

Markus-Sittikus-Straße us-Straße 20, 6845 Hohenems<br />

T<br />

05576 20 77070<br />

·<br />

info@dafuer.at<br />

·<br />

www.dafuer.at<br />

LRin Wiesflecker: Sozialfonds unterstützt<br />

aqua mühle für Ausbildung türkischstämmiger<br />

Vorarlbergerinnen zur Heimhilfe<br />

Migration wird<br />

auch im Pflegebereich<br />

zum Thema<br />

Dein Jugendcoach berät dich.<br />

Melde dich gleich an!<br />

„Meine Chance für die Zukunft”<br />

Was mach` ich nach derSchule?<br />

Okul bittikten<br />

sonra NE yapacağım?<br />

Wie bekomme ich den Job, der mirgefällt?<br />

Sevdiğim işi NASIL bulabilirim?<br />

Was kann ich, was macht mir<br />

Spaß?<br />

Neleri eri yapabilirim, neleri yapmak hoşuma gider?<br />

Gefördert von:<br />

Kostenlose Bücher<br />

für Kleinkinder!<br />

Die Initiative des Landes Vorarlberg unterstützt Familien mit Kindern<br />

zwischen 0 und 3 Jahren in der frühen Sprach- und Leseförderung<br />

mit Tipps und Infos und altersgerechten Kinderbüchern.<br />

Informationen und Anmeldung unter T +43 5574 511 24161<br />

www.vorarlberg.at/kinderliebenlesen<br />

Entgeltliche Einschaltung des Landes Vorarlberg


NİSAN <strong>2015</strong><br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong> - 14<br />

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’den Avrupalı Türklere çok önemli mesajlar<br />

İslamofobiyle nasıl mücadele edebiliriz?<br />

Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof.<br />

Dr. Mehmet Görmez, Avrupalı Müslümanlara<br />

önemli mesajlar verdi.<br />

Başkan Görmez, İslamofobi’nin arttığını,<br />

Müslümanların hem İslam<br />

dünyasında hem de Batı’da zor bir<br />

süreçten geçtiğini ve bu sürecin<br />

bütün Müslümanların günlük yaşantısını<br />

etkilediğini belirterek:<br />

“İslamofobiyle mücadelenin yolu<br />

bilgi, hikmet ve marifetle hizmetleri<br />

yürütmektir” dedi.<br />

“İslamofobi toplumları kuşatmış<br />

bir ideolojiye dönüşmek üzeredir.”<br />

Başkan Görmez, konuşmasını şöyle<br />

sürdürdü: “İslamofobi, endüstri olarak<br />

toplumları kuşatmış vaziyettedir.<br />

İslamofobi bir ideolojiye<br />

dönüşmek üzeredir. Bununla mücadeleyi<br />

biz hiçbir zaman sert sözlerle<br />

kazanamayız. Biz İslamofobiyle mücadeleyi<br />

ancak Hz. Peygamber’in<br />

(sas), Taif’te taşlandıktan sonra söylediği<br />

sözlerle çözebiliriz. Sebeplerini<br />

görerek, empati yaparak,<br />

konuşarak, yüksek bir bilgi, hikmet<br />

ve marifetle, yüksek bir şefkat ve<br />

merhametle ancak üstesinden<br />

gelebiliriz. Başka şekilde olmaz.<br />

Rasul-i Ekrem (sas)’in o cahiliyenin<br />

şiddetini, düşmanlığını, korkusunu<br />

hangi yöntemle ortadan kaldırdıysa,<br />

ancak o yöntemle başarılı<br />

olabiliriz. Ancak yüksek bir şefkat,<br />

merhametle üstesinden gelebiliriz.”<br />

“Avrupalı Müslümanlar olarak<br />

Müslüman kimliğinizi en iyi şekilde<br />

muhafaza etmek zorundasınız…”<br />

“Hem kardeşiniz hem de Diyanet İşleri<br />

Başkanınız olarak, siz Avrupalı<br />

Müslüman kardeşlerimden birkaç<br />

istirhamım olacak. Bunlardan birincisi,<br />

bu toprakları kendinize vatan<br />

kıldıktan sonra artık Avrupalı Müslümanlar<br />

olarak yapacağınız en<br />

önemli husus, Müslüman kimliğinizi<br />

gençlerinizin ve çocuklarınızın kimliğini<br />

en güzel şekilde muhafaza<br />

etmek ve korumak olmalıdır. Kimliği<br />

oluşturan unsurlar vardır. Dil,<br />

Tarih, Kültür ama bir unsur var ki<br />

bunların tamamının bekçisidir, din…<br />

Dinini kaybeden kültürünü, inancını,<br />

değerlerini de kaybediyor.<br />

Dilinizi, kültürünüzü, inanç değerlerinizi<br />

oluşturan kimliğinizi ve çocuklarınızın<br />

kimliğini muhafaza<br />

edeceksiniz.<br />

“İçinde yaşadığınız toplumla<br />

birlikte yaşama ahlakının bütün<br />

prensiplerini devreye sokarak<br />

en güzel şekilde barış içinde yaşayacaksınız”<br />

İkincisi, içinde yaşadığınız toplumla<br />

birlikte yaşama ahlakının bütün<br />

prensiplerini devreye sokarak en<br />

güzel şekilde barış içinde yaşayacaksınız.<br />

Her birinize düşen aynı<br />

zamanda komşularınızla bütün<br />

kainatla, varlıkla barış içinde olacaksınız.<br />

Birlikte yaşama ahlakının<br />

kurallarını çiğnemeyeceksiniz.<br />

“Değer üreten bir dindarlığa sahip<br />

olacaksınız…”<br />

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’ndan, Vatikan Devlet Başkanı Papa<br />

Fransuva’nın sözde ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarına yönelik resmi açıklama...<br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

Der Leiter des Amtes für Religionsangelegenheiten (Diyanet), Prof Dr. Mehmet Görmez:<br />

“Der Weg zur Bekämpfung der Islamophobie führt über<br />

Wissen, Weisheit, Geschicklichkeit und Barmherzigkeit…”<br />

Der Leiter des Präsidiums für<br />

Religionsangelegenheiten (Diyanet),<br />

Prof. Dr. Mehmet Görmez, ist mit<br />

den Geistlichen zusammengekommen,<br />

die ihren Dienst in Europa<br />

antreten werden.<br />

Dabei sagte Görmez, dass die<br />

Muslime und der Islam im Westen<br />

eine schwierige Zeit erleben. Dies<br />

beeinträchtige auch das tägliche<br />

Leben der Muslime.<br />

„Die Islamophobie steht kurz davor,<br />

sich in eine Ideologie umzuwandeln.<br />

Wir müssen die Gründe erkennen,<br />

mit Empathie handeln, reden,<br />

hohes Wissen, Weisheit, Geschicklichkeit<br />

und Barmherzigkeit besitzen.<br />

Anders ist die Lösung dieses<br />

Problems nicht möglich.“<br />

„Die islamische Religion und die<br />

islamische Geographie erleben<br />

ihre schwierigste Zeit. In allen islamischen<br />

Hauptstädten brennt ein<br />

Feuer. Bagdad, Damaskus, Kairo,<br />

Jemen, Libyen, Libanon und der<br />

Rest der islamischen Welt befinden<br />

sich in einer schwierigen Situation.<br />

I<br />

E<br />

C H<br />

Auf der anderen Seite leben muslimische<br />

Minderheiten auf allen<br />

Teilen der Welt.“ Leiter Görmez<br />

unterstrich, dass die traurigen<br />

Entwicklungen in der islamischen<br />

Welt auch die Muslime in Europa<br />

beeinträchtigen. „Unsere Jugend in<br />

“Vatikan’da Aziz Petrus Bazilikası’nda,<br />

12 Nisan <strong>2015</strong> tarihinde<br />

düzenlenen ayinde 1915 olayları<br />

konusunda gerek Papa Fransuva’nın<br />

gerek Ermeni temsilcilerinin<br />

ifadeleri tarihi ve hukuki gerçeklerle<br />

bağdaşmamaktadır.<br />

Papalık makamına geldiği günden<br />

bu yana, dünyada farklı gruplar arasında<br />

barış ve dostluğun tesis edilmesini<br />

savunduğunu belirten Papa<br />

Fransuva, çekilen acılar arasında<br />

ayrımcılık yapmış, seçici bir bakış<br />

açısıyla 1. Dünya Savaşı’nda hayatını<br />

kaybeden Türk ve Müslüman<br />

halkların uğradığı mezalimi görmezden<br />

gelmiş, başta Ermeniler<br />

olmak üzere sadece Hıristiyanların<br />

acılarını öne çıkarmıştır.<br />

Tarihin siyasete alet edildiği bu<br />

ayinde, geçmiş yüzyıllarda Anadolu'dan<br />

uzak coğrafyalarda yaşanan<br />

büyük acılar ve açılan karanlık sayfalar,<br />

bu meyanda sömürgeciliğin<br />

zulmü tamamen gözardı edilerek,<br />

1915 olaylarıyla ilgisi olmayan, yüzlerce<br />

yıl Anadolu'da birlikte yaşadığımız<br />

Hristiyan kardeşlerimizin<br />

zikredilmesi kabul edilemez.<br />

Soykırım hukuki bir kavramdır. Hukukun<br />

koşullarını yerine getirmeyen<br />

iddialar, ne kadar yaygın<br />

kanaat mefhumuyla açıklanmaya<br />

çalışılırsa çalışılsın, iftiradan ibarettir.<br />

Papa Fransuva’nın konuşmasında<br />

Bosna ve Ruanda’da<br />

uluslararası yetkili mahkemelerce<br />

soykırım oldukları saptanmış acı<br />

olaylar “toplu kıyım” olarak zikredilirken,<br />

hakkında hiç bir mahkeme<br />

kararı olmayan 1915 olaylarına soykırım<br />

denmesi manidardır. Bu çelişkinin<br />

adalet ve vicdan kavramlarıyla<br />

izah edilmesi mümkün değildir.<br />

Üzüntüyle görüyoruz ki, Papa Fransuva’nın<br />

bugün düzenlenen ayindeki<br />

sözleri, 28-30 Kasım 2014<br />

tarihleri arasında ülkemize gerçekleştirdiği<br />

ziyarette ve dönüş yolunda<br />

“iki tarafın da iyi niyetli<br />

olduğunu, uzlaşının gerçekleşmesi<br />

için taraflara yardım edilmesi ve<br />

halkların uzlaşması için dua edilmesi<br />

gerektiğini” belirten ifadelerinden<br />

ciddi bir sapmadır.<br />

Oysa, Türkiye ziyareti sırasında ve<br />

akabinde verilen mesajlardan<br />

sonra, bugün düzenlenen ayinde, 1.<br />

Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden<br />

her bir can için, Hristiyan,<br />

Müslüman, Musevi olduğuna bakılmaksızın<br />

dua edileceği ve Tanrı’dan<br />

rahmet dilenmesi üzerinde bir uzlaşıya<br />

varılabileceğini düşünmüştük.<br />

Papa’nın bugünkü ifadelerinden,<br />

gelecek nesillere dostluk ve barış<br />

miras bırakmak yerine tarihten husumet<br />

çıkarmakta inat eden Ermeni<br />

anlatısının etkisi altında kaldığını<br />

görüyor ve bu tutumu reddediyoruz.<br />

Papalık gibi ulvi bir makamdan, tarihi<br />

olaylar hakkında dini ayrımcılığa<br />

ve tek yanlı yorumlara prim verip,<br />

tarihten husumet çıkartanları desteklemek<br />

yerine, özellikle dünyanın<br />

halen içinde bulunduğu hoşgörüsüzlük,<br />

ayrışmalar ve çatışmalar ortamında<br />

etnik ve dini ayrımcılıkları<br />

reddeden evrensel bir dilin inşa<br />

edilmesini sağlayacak ortak yaklaşımlara<br />

ve barışa hizmet etmesi<br />

beklenirdi.<br />

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın<br />

Üçüncüsü, İslam’ı hakkıyla teslim<br />

etmek. Örnek Müslüman olmak.<br />

Değer üretmek. İçinde yaşadığınız<br />

toplumda değer üretmek. Değer<br />

üreten bir dindarlığa sahip olmak.<br />

Bu toplumun sevinciyle sevinmek,<br />

üzüntüsüyle üzülmek.<br />

“Bizi öldürmeye gelen bizde hayat<br />

bulmalıdır…”<br />

Dördüncüsü, son yıllarda 11 Eylül<br />

olaylarından sonra en çok tekrarlanan<br />

bir ifade var. Asla bir araya gelemeyecek<br />

iki kelime bir araya<br />

getiriliyor. İslam ve fobi, İslam ve<br />

Savaş, İslam ve ötekileştirme…<br />

Bunu ancak biz yüksek bir ahlak ile<br />

faziletle bilgiyle hikmetle yüreklerden<br />

söküp atabiliriz. Nefret suçu,<br />

hukukçular tarafından değerlendireceklerdir,<br />

ama bize düşen rahmet<br />

peygamberinin temsilcileri olmak.<br />

Bizi öldürmeye gelen bizde hayat<br />

bulmalıdır. Bütün dinlerde iki haslet<br />

vardır ama kimse yapmaz. Bütün<br />

dinler üzerinde durdu, ancak<br />

dindarlar hep ihmal etti. Biri affetmek,<br />

diğeri ise özür dilemek… Biz<br />

affetmeyi öğreten bir peygamberin<br />

ümmetiyiz.<br />

Avrupa’da görev yapacak din görevlilerine<br />

tavsiyeler ve gençlerimizin,<br />

Müslüman kimliklerini<br />

koruyabilmek için mücadelesi...<br />

İslam dünyasında yaşanan üzücü<br />

hadiselerin Avrupa’da yaşayan<br />

Müslümanların gündelik hayatını da<br />

etkilediğini kaydeden Başkan Görmez:<br />

“Bizim bu dünyalarda yaşayan<br />

gençlerimiz, çocuklarımız, kimliklerini<br />

sürdürebilmek, kimlikleriyle birlikte<br />

var olabilmek, mücadelesini<br />

veriyorlar. Bir tarafta Müslüman<br />

kalma mücadelesi veren Müslüman<br />

kardeşlerimiz, bir tarafta da onların<br />

ev sahipliğini yapıp fakat, onlara<br />

karşı bir korku, bir endişe, vehim<br />

içerisine sürüklenen kitleler var.<br />

İşte böyle bir atmosferde din görevlilerimiz<br />

Avrupa’ya gidiyor. Görevlilerimiz,<br />

hem millet varlığımızı<br />

ve kimliğimizi korumayı, barış<br />

içinde birlikte yaşamanın yollarını<br />

öğretecek, milletimize yardımcı olacak,<br />

hem de kalbine yüreğine bir şekilde,<br />

bir takım komplolarla İslam<br />

korkusu yerleştirilen insanların o<br />

korkuları atacak, kaldıracak, ilimle,<br />

hikmetle, marifetle, merhametle<br />

hareket edecekler.” dedi.<br />

Europa, unsere Kinder kämpfen um<br />

die Wahrung der muslimischen<br />

Identität. Auf der einen Seite<br />

bemühen sie sich, diese aufrecht zu<br />

erhalten, auf der anderen Seite<br />

fürchten sich ihre Gastgeber vor<br />

ihrer Identität.“<br />

Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan<br />

2014 tarihinde yayınladığı tarihi<br />

mesajda vurgulandığı gibi “bugünün<br />

dünyasında tarihten husumet<br />

çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek<br />

kabul edilebilir olmadığı gibi, ortak<br />

geleceğimizin inşası bakımından<br />

hiçbir şekilde yararlı da değildir”.<br />

Her açıdan tartışmalı, önyargılara<br />

dayalı, tarihi tahrif eden ve Birinci<br />

Dünya savaşı koşullarında Anadolu’da<br />

yaşanan acıları tek bir dinin<br />

mensuplarına indirgeyerek takdim<br />

eden ifadeler Türkiye ve Türk milleti<br />

için yok hükmündedir.<br />

Bu konudaki görüşlerimiz bugün<br />

Bakanlığımıza davet edilen Vatikan’ın<br />

Ankara’daki Büyükelçisine<br />

aktarılmıştır. Keza, Vatikan Büyükelçimiz<br />

Sayın Mehmet Paçacı istişareler<br />

için Türkiye’ye çağrılmıştır.”<br />

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı<br />

© www.mehmetgormez.com


15 - AVUSTURYA<br />

<strong>HABER</strong><br />

<strong>AVRUPA</strong><br />

NİSAN <strong>2015</strong><br />

Ö<br />

S<br />

<strong>EUROPA</strong><br />

T<br />

E<br />

R R<br />

<strong>JOURNAL</strong><br />

I<br />

E<br />

C H<br />

<strong>AVRUPA</strong> GÖNÜL<br />

BAHÇESİ<br />

ŞİİR<br />

VE<br />

ÇANAKKALE<br />

Doğudan Batı'dan geldi neferler<br />

Bayrağı namusu düşmesin diye<br />

Cesareti özden aldı neferler<br />

Ülkemde Ezanlar susmasın diye<br />

Ahmed'im Mehmed'im siperi kazar<br />

Dualar dillerden dökülür hakka<br />

Kınalı kuzular son mektup yazar<br />

Boyunlar sadece bükülür hakka<br />

Veriyor coşkuyla komutan emir<br />

Yeminlidir yiğidim verdirmez soluk<br />

Rahmetin yerine yağıyor demir<br />

Barut kokar akar kan oluk oluk<br />

Hamza'lar Halid`ler hep akın akın<br />

Melekler orduya kol kanat gerer<br />

Peygamberim dahi orada bakın<br />

Yüzlerden Gül açar hep birer birer<br />

Analar babalar çocuklar feda<br />

Ölüme Gülüyor öyle askerim<br />

Son nefeste dahi tekbirli nida<br />

İşte benim işte böyle askerim<br />

EDEBİYAT KÖŞESİ<br />

‘‘GÖNÜL DOSTLARININ BULUŞMA NOKTASI...’’<br />

AV RU PA G Ö N Ü L BA H Ç ESİ<br />

ŞİİRLERİYLE ALMANYA’DAN SEFA AVCI<br />

DENE<br />

Karşına çıksada türlü belalar<br />

Belada hikmete ermeyi dene<br />

Kolay değil elbet zorlu belalar<br />

Zorlukta kolayı görmeyi dene<br />

Olana bitene etmeden sitem<br />

O yana bu yana olsada yiten<br />

Yığılsa üstüne hep gücü yeten<br />

Yinede Sabırla durmayı dene<br />

Derdini büyütme sana lazımdır<br />

Tükenecek kalmaz çoğun azındır<br />

Kaderindir çünkü ALIN yazındır<br />

İnanıp aklında yormayı dene<br />

Farkına vararak imtihan desen<br />

Cahildir boşuna ahkâmı kesen<br />

Herşeyde vardır, bir hayır desen<br />

İterek, Nefsini dürmeyi dene<br />

Paraya puluna güvenme sakın<br />

İbreti aleme ibretle bakın<br />

Zenginlik Gönül'de vicdanı takın<br />

Sofranı fakire sermeyi dene<br />

Hor görme kimseyi işleme kusur<br />

Aldanma Dünya'ya kalarak esir<br />

Gösteriş ibadet almazsın tesir<br />

Nefsini yerlere vurmayı dene<br />

İncitme örümcek ağını dahi<br />

Bitkiler can taşır can verir sahi<br />

Allah'tır yaratan Mülkün sahibi<br />

Düşünüp zihninde kurmayı dene<br />

Kırmaktan kalbini sürekli korkut<br />

Sevgiyi şevkati yürekten sarkıt<br />

Bismillah diyerek yoluna var git<br />

Gönülden Gönül'e girmeyi dene<br />

Sineği incitme can veren Allah<br />

Gizliyi saklıyı hep görür billah<br />

Hesabı çetindir çok zor mazallah<br />

Bilenden cevabı sormayı dene<br />

Ömer Erkan<br />

omererkan92@hotmail.com<br />

Ben Her Ayrılığımı<br />

Ayakta Uğurladım<br />

Odamdayım. Pikapta en sevdiklerimden Nilüfer<br />

var. Son Arzum‘u söylüyor. Plaktan gelen cızırlar<br />

içimi ısıyor adeta. Sonra bir an geliyor hazam<br />

bana oyun edip geçmişe götüyor. Yaşanmış<br />

onca ayrılık, nice mutluluk, binlerce anı… Ne<br />

zaman eskiyor sevgiler diyor bir taraan İclal,<br />

ödenen bedellerin acısı geçince mi? Sorguya çekiyorum<br />

gönlümü; ne zaman tazeleniyor anılar,<br />

yalnız kalınca mı? Çok mu yalnızım? Hangi bedelleri<br />

karşılıyor ruhum? Dedim ya, binlerce soru<br />

ve bir o kadarı da cevapsız. Ne kadar süre öylece<br />

uzaklara dalıp tahayyül ediyorum geçmiştekileri,<br />

harlamıyorum. Belki bir dakika, belki de bir<br />

saat. İnsan bir kere dalıp gitmeyegörsün, geri<br />

dönmem ne mümkün. Kelimelerim mi tükendi<br />

acaba? Mürekkepsiz mi kalıyor kalemlerim?<br />

Tükenmez kalemin aciz tükenişine mi şahit<br />

olmalıydı gözlerim? Ne denli bir kısırdöngü<br />

bu böyle, içinde kaybolduğum? Ne kadar fazla<br />

sorular bunlar böyle…<br />

Mektuplarımın ve fotoğrafların bulunduğu, yıllarca<br />

açılmayan kutuya varıyor elim, ne kadar<br />

istemesem de. İnsan haralarından bu kadar<br />

korkmalı mı? Korku, o günlerin mutluluğunu tüm<br />

çıplaklığıyla tekrardan görmek mi, yoksa tam<br />

aksine mutsuzluğa yeniden tanıklık etmek mi,<br />

belirsiz.<br />

Minik notlar bırakmışım fotoğrafların arkalarına.<br />

Mutlu günlerden 1995… diyor birinde. Mutluluk,<br />

alışveriş mağazalarının vitrinlerinde gördüğümüz<br />

ve alamadığımız nesnedir aslında. Çoğu zaman iç<br />

geçirerek bakarız o çok heves eğimize ve heyecanla<br />

aybaşını bekleriz. Uzun bekleme süresinden<br />

sonra mağazaya gidip alabilme imkânımız<br />

olmasına rağmen ark gerek duymayız almaya.<br />

Çünkü hevesimiz gitmiş ve ark tavsamışr o<br />

istek. Mutluluk da böyledir aslında. Mağazaya<br />

aybaşında gidebilirken, mutluluğu elde etmek bir<br />

ömür tüketmeye bedeldir.<br />

Birkaç sene öncesinde aldığım mektubu cesare-<br />

mi toplayarak açıyorum. Kokusu sanki hala o<br />

yıllardaki gibi. Hiç eskimemiş, hiçbi eksilmeye uğramamış<br />

sanki. Yine, yeniden heyecanlandırabiliyor<br />

beni. Ne tuhaf! Sarları okudukça daha da<br />

derinlere gidiyor yüreğim ve aynı hüznü yeniden<br />

yaşayor bana mavi mürekli kelimeler. Nasıl da<br />

güzeller, nasıl da mütevaziler…<br />

Bundan sonra unutamam ki kokunu diyen cümlenin<br />

biri sırıyor kalleşçe yüzüme. Gülüp geçiyorum.<br />

İnsan yıllar önce haalarca ağlayıp<br />

sızladığı duruma o gün gelecekte gülüp geçeceğini<br />

bilse bu denli bi acıyı yaşar mıydı acaba<br />

kendine? Aslında ufacık sıkınları baştacı ediyoruz<br />

ya, buna tahammül edemiyor insan. Gelip<br />

geçkten sonra kahkahayla uğurlamak bir acıyı<br />

nasıl bir görgüsüzlüktür?<br />

Oysa ben her ayrılığımı ayakta uğurladım. Belki<br />

de öyle zannem. Kendi kendime belli etmemeye<br />

çalışarak elimin tersiyle siliyorum gözpınarlarımdan<br />

damlayan aciz yaşları. Günahsızlar<br />

çünkü ve geç kalmışlıkları beni utandırıyor.<br />

Boğazımı temizleyerek şarkıya eşlik etmek isyorum.<br />

Odamın penceresinde biraz nefes almak isterken<br />

kulaklarıma dıştan bir ses sesleniyor sanki; en<br />

çok ne zaman acıyor geçmiş, geçmeyince mi?<br />

Belli ki ruhumdan geliyor… Çünkü en çok orası<br />

acıyor.<br />

Schaffa im Ländle<br />

Die Arbeitsstiftung „Schaffa im Ländle“ bietet jungen Menschen von<br />

19 bis 30 Jahren mit und ohne Migrationshintergrund die Chance, eine<br />

Lehrabschlussprüfung in den Bereichen Verkauf, Tourismus, Handwerk<br />

und Technik abzuschließen. Über das AMS- Projekt, das Integra<br />

durchführt, haben Lukas Andergassen und Jeffrey Valdez eine<br />

Lehrstelle bei Adeg Daniel in Lauterach gefunden.<br />

Lukas war zuvor Hilfsarbeiter und<br />

arbeitet jetzt im dritten Monat bei Adeg<br />

Daniel, Jeffrey seit 23.Juni 2014. Jeffrey<br />

hat bereits zwei Lehrjahre bei der OMV<br />

absolviert und macht nun das dritte<br />

Lehrjahr hier. Die Arbeit bei der Tankstelle<br />

war für ihn nicht optimal, weil er<br />

dort Nachtschichten arbeiten musste.<br />

Nach einem Bewerbungstraining bei<br />

FAB hat Jeffrey die offene Lehrstelle im<br />

eJob-Room gefunden. Seine Familie ist<br />

2006 aus der Dominikanischen Republik<br />

zugewandert, und er hat als erste<br />

Priorität Deutsch gelernt und kann sich<br />

schon gut ausdrücken. Daniel Zirovnik<br />

ist seit neun Jahren selbstständiger<br />

Adeg-Kaufmann. „Es ist nicht so schwer,<br />

Lehrlinge für den Einzelhandel zu<br />

bekommen“, erzählt er, „aber sie zu<br />

halten, ist nicht einfach.“ Bei einem<br />

Mitarbeiterstand von zehn Angestellten<br />

bildet er momentan vier Lehrlinge aus.<br />

„Wir werden bald an einen neuen<br />

Standort übersiedeln, dann brauchen<br />

wir wieder neue Mitarbeiter. Wir haben<br />

einen guten Kontakt zum AMS, für uns<br />

die erste Wahl, wenn wir neue Leute<br />

suchen.“ Manuela Krebitz von Integra,<br />

die das Projekt „Schaffa im Ländle“<br />

koordiniert, attestiert Daniel Zirovnik<br />

viel Verständnis und Geduld. Sie würde<br />

sich noch mehr solcher Arbeitgeber<br />

wünschen. Was meint er dazu? „Das<br />

funktioniert schon, es gibt mal dies oder<br />

das, aber mit etwas gutem Willen lässt<br />

sich jedes Problem lösen.“ Lukas, der<br />

bereits volljährig ist, weiß jetzt endlich,<br />

was er machen will. „Immer nur Hilfsarbeiterjobs,<br />

das ist auf<br />

Dauer nichts“, meint er,<br />

„ich gebe jetzt Vollgas<br />

und nutze diese Chance<br />

auf eine Lehrausbildung.“<br />

Und was gefällt<br />

den beiden am besten<br />

bei Adeg Daniel? „Wir<br />

können selbstständig<br />

arbeiten und haben<br />

Kontakt mit den Kundinnen<br />

und Kunden, wir<br />

können viel lernen und<br />

vor allem, wir haben<br />

einen lässigen Chef“,<br />

sind sie sich einig.<br />

Çalışma Vakfı „Schaffa im Ländle“ göçmen kökenli olsun veya olmasın<br />

19 - 30 yaş arası gençlere; turizm, satış, el sanatları ve teknik alanlarda<br />

çıraklık eğitimi bitirme sınavında başarılı olma fırsatı sunuyor.<br />

Integra’nın yürüttüğü, İş ve İşçi Bulma Kurumu (AMS)- Projesi<br />

sayesinde, Lukas Andergassen ve Jeffrey Valdez, Lauterach’taki<br />

Adeg Daniel Firması’nda bir çıraklık eğitimi yeri buldular.<br />

V.l.n.r.: Manuela Krebitz, Jeffrey Valdez, Lukas Andergassen und Daniel Zirovnik.<br />

Lukas önceden yardımcı işçiydi. Şimdi 3<br />

aydır Adeg Daniel’de. Jeffrey ise 23 Haziran<br />

2014’den bu yana Adeg Daniel’de.<br />

Jeffrey OMV’de iki yıl çalıştı . Benzinlikteki<br />

bu iş gece vardiyaları nedeniyle ona<br />

uygun değildi. FAB’ta başvuru çalışmalarından<br />

sonra eJob-Room aracılığı ile<br />

bu işi buldu. Ailesi 2006 yılında Dominik<br />

Cumhuriyeti’nden göç etmişti ve o Almanca<br />

öğrenmeye öncelik verdi ve<br />

şimdi kendisini iyi ifade edebiliyor. Daniel<br />

Zirovnik dokuz yıldır Adeg satış elemanı.<br />

Daniel: ‘‘Perakende satışta çırak<br />

bulmak kolay, fakat onu işte tutmak<br />

kolay değil.’’ Şimdi on iş arkadaşıyla<br />

dört çırak eğitiyor. Yakında yeni bir yere<br />

taşınacaklar ve yeni çalışanlara ihtiyaçları<br />

olacak. Yeni elemanlar için ilk<br />

başvurdukları yerin AMS olduğunu söylüyor.<br />

İntegra’dan „Schaffa im Ländle“<br />

projesini koordine eden Manuela Krebitz,<br />

Daniel Zirovnik’in çok anlayışlı ve<br />

sabırlı olduğunu doğruluyor, o da<br />

bu tür işverenlerinin sayısının artmasını<br />

arzuluyor. Daniel bu konuda<br />

ne düşünüyor? Ona göre işler öyle<br />

ya da böyle yürüyor ve iyi niyetle<br />

her problemin çözüleceğini<br />

düşünüyor. Şimdi reşit olan Lukas<br />

da ne yapacağını biliyor, sürekli<br />

yardımcı işçilik yapmak istemiyor ve<br />

çıraklık eğitimi fırsatından yararlanıyor.<br />

Adeg Daniel’de her ikisinin<br />

en çok hoşuna giden özgürce<br />

çalışmaları ve müşterilerle ilişkileri.<br />

Çok şey öğrendiklerini söylüyorlar<br />

ama her şeyden önce çok iyi bir<br />

şefe sahip olduklarında hem fikirler.<br />

Entgeltliche Einschaltung


İŞGÜCÜ PİYASASI’NDA BAŞARILI OLMAK<br />

Gençlik Koçluğu (Jugendcoaching) ve<br />

Gençlik Çalışması Asistanlığı (Arbeitsassistenz),<br />

Mesleki Entegrasyon Ağı’nın<br />

(Netzwerk Berufliche Integration -<br />

NEBA) Avusturya genelinde ücretsiz<br />

Sosyal İşler Bakanlığı Hizmet Dairesi (Sozialministeriumservice) Engellileri ve Mağdur Gençleri Destekliyor<br />

Aykol kendi yolunu çizdi. Türk kökenli genç adamın, bir aydır artık bir çıraklık eğitim yeri (Lehrstelle) var.<br />

Bir temizlik firmasındaki kısa bir deneme süresinden sonra bu işin onun için doğru olduğu<br />

sonucuna vardı. Başlangıçta bir takım problemleri oldu ama Gençlik Koçluğu (Jugendcoaching) ve<br />

Gençlik Çalışması Asistanlığı’nın (Arbeitsassistenz) destekleriyle bunların üstesinden geldi.<br />

olarak sunduğu ve Sosyal İşler Bakanlığı<br />

Hizmet Dairesi tarafından finanse edilen<br />

iki hizmettir.<br />

Gençlik Koçluğu’nda, gençler kişisel<br />

becerilerini tanır, mesleki ilgilerini<br />

ERFOLGREE<br />

ICH AM ARBEI<br />

TSMARKT<br />

SozialministeriumserviceunterstütztMenschen mit<br />

Behinderung<br />

und benachteiligte Jugendliche<br />

Aykol hat seinen Weg gemacht. Der junge<br />

Mann mit<br />

türk<br />

kischen Wurzeln hat<br />

se<br />

eit<br />

ei-<br />

nem Monat eine Lehrstelle.<br />

Nach einer kur-<br />

zen Berufserprobung bei einer Gebäuderei-<br />

nigungsfirma stand für<br />

ihn fest, dasss<br />

das<br />

der richtige B<br />

eruf für ihn ist. Zwar hatte er<br />

zu Beginn seiner<br />

Lehrzeit<br />

noch ein paar<br />

Probleme,<br />

aber<br />

mit Unterstützung des Ju-<br />

gendcoachingsund der Jugendarbeitsassis-<br />

tenz sind diesee nun überwunden.<br />

Das Jugendcoaching und die Arbeitsassistenz<br />

sind<br />

zwei<br />

Angebote des<br />

Netzwerkes<br />

Beruflich<br />

e In-<br />

tegration<br />

(NEBA), die österreichweit, kostenfrei<br />

angeboten und durch das Sozialministeriu<br />

mser-<br />

vice finanziert we<br />

erden.<br />

Im Jugendcoaching lernen Jugendliche ihre per-<br />

sönlichen Fähigkeiten kennen, finden ihre berufli-<br />

chen Interessen heraus<br />

und erhalten Info<br />

rmatio-<br />

nen über weiteree Schulen oder Ausbildungsvarian-<br />

ten.<br />

Die Arbeitsassistenz<br />

unterstützt bei einer Arbeits-<br />

platz- oder Lehrstellensuche und hilft auch<br />

bei der<br />

Sicherung von Arbeitsplätzen und Bewältigung von<br />

Krisen.<br />

keşfeder ve devam edecekleri okullar ya<br />

da sunulan eğitim seçenekleri hakkında<br />

bilgi edinirler.<br />

Çalışma Asistanlığı, iş yeri aramada<br />

destek olur, işin muhafaza edilmesi ve<br />

Laufende Unt<br />

erstützung bei<br />

der Integr<br />

ativen Be-<br />

rufsausbildun<br />

g erhält<br />

Aykol jetzt von der Berufs-<br />

ausbildungsassistenz,<br />

die ihm bei der<br />

Bewältigung<br />

der Lerninhalte in der Berufsschule hilft<br />

und ihn<br />

auch auf seine Abschlussprüfung vorbereiten wird.<br />

Im Netzwerk wird aber auch Jobcoach<br />

ing angebo-<br />

ten,<br />

um die Stärken von Menschen mit<br />

Behinde-<br />

rung mehr herauszuarbeiten und am konkreten<br />

Arbeitsplatz<br />

zu trainieren.<br />

Trainingsmöglichkeiten<br />

gibt<br />

es seit<br />

Jänner<br />

<strong>2015</strong><br />

auch in der Produktionsschule,<br />

die darauf<br />

abzielt,<br />

Jugendliche für<br />

eine weitere Ausbildu<br />

ng fit zu ma-<br />

chen.<br />

NEBA bietet<br />

aber nicht nur Unterstützu<br />

ng für Ju-<br />

gendliche, sondern deckt das gesamte Alters-<br />

spektrum von<br />

15 bis<br />

65 Jahren ab.<br />

201<br />

4 habe<br />

n<br />

über<br />

200 An<br />

bieter/innen des Netzwerkes<br />

mehr als<br />

57.000 Personen betreut.<br />

Das Sozialministeriumservice hat dies<br />

e Unterstüt-<br />

z ung mit 78,5<br />

Millionen Euro finanziert.<br />

Weitere Informationen<br />

und Kontaktdaten aller<br />

Anbieter/innen<br />

unter<br />

w ww.neba.at.<br />

iş yerindeki sorunların giderilmesine<br />

yardım eder.<br />

Aykol şimdi meslek okulundaki derslerinde<br />

başarılı olabilmek ve bitirme sınavına<br />

en iyi şekilde hazırlanmak için<br />

bütünleştirici meslek eğitiminde, Meslek<br />

Eğitimi Asistanlığı’ndan devamlı destek<br />

alıyor.<br />

Bu ağ içinde, engelli insanların güçlü<br />

yanlarıüzerinde daha çok çalışmak ve<br />

onlarıbelli bir iş yerinde eğitmek için, İş<br />

Koçluğu (Jobcoaching) hizmeti de sunulmaktadır.<br />

Eğitim olanakları, Ocak <strong>2015</strong>’den bu<br />

yana gençleri daha ileri bir eğitime<br />

hazırlamayı hedefleyen Üretim-Prodüksiyon<br />

Okulları’nda da (Produktionsschule)<br />

mevcuttur.<br />

Mesleki Entegrasyon Ağı’nın (NEBA)<br />

desteği yalnız gençler için değildir.<br />

Bu hizmet 15-65 yaş arasıherkes için<br />

sunulmaktadır. 2014 yılında NEBA<br />

ağında görevli 200’ün üzerinde çalışan,<br />

57 binden fazla kişiye hizmet verdi.<br />

Sosyal İşler Bakanlığı Hizmet Dairesi, bu<br />

desteği ve hizmeti 78.5 milyon avroyla<br />

finanse etti.<br />

Daha geniş bilgi ve tüm hizmet<br />

sunanların iletişim bilgilerine<br />

ulaşabileceğiniz internet adresi:<br />

www.neba.at<br />

İnternet Adresi:<br />

www.sozialministeriumservice.at<br />

Avusturya Geneli Telefon Numarası:<br />

05 99 88<br />

Entgeltliche Einschaltung

Hurra! Ihre Datei wurde hochgeladen und ist bereit für die Veröffentlichung.

Erfolgreich gespeichert!

Leider ist etwas schief gelaufen!