29.10.2014 Views

Yedigöller Milli Parkı - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

Yedigöller Milli Parkı - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

Yedigöller Milli Parkı - Türkiye Seyahat Acentaları Birliği

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Türkiye</strong> <strong>Seyahat</strong> <strong>Acentaları</strong> <strong>Birliği</strong> Association of Turkish Travel Agencies HAZİRAN 2013 JUNE 336<br />

TÜRSAB<br />

DERGİ<br />

İnsanlarıyla turizme<br />

gönül vermiş bir ülke: TUNUS<br />

Tunisia is a country that has dedicated<br />

itself entirely to tourism<br />

Yer altındaki Pamukkale<br />

KAKLIK MAĞARASI<br />

The Subterranean Pamukkale:<br />

Kaklık Cave<br />

Anadolu’nun çiçekli camileri<br />

Floral Mosques of Anatolia<br />

<strong>Yedigöller</strong><br />

<strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong><br />

<strong>Yedigöller</strong> National Park<br />

Erciyes’in eteklerinde dinamik bir kent:<br />

KAYSERİ<br />

Kayseri, a dynamic city at the foot<br />

of Mount Erciyes<br />

Kiraz Cenneti<br />

Cherry paradise


Dünya'nın<br />

seyahatini planlıyoruz!<br />

online online<br />

BiletBank On-Line Bilet 5 yıldır hizmetinizde,<br />

• 5.900.000 Sorunsuz İşlem, 2.550.000 PNR,<br />

• 48 kişilik Bilet Çözüm Merkezi Personelimiz ile<br />

7/24/365 gün hizmetinizdeyiz.<br />

• Gerçek On-Line İptal ve İade imkanı,<br />

• Hak edişlerinizi Biletleme ve diğer hizmetlerde<br />

kullanabilme imkanı,<br />

• İç hat uçuşlarda PNR yönlendirme (QUEP) imkanı,<br />

• Uluslararası Charter uçuşlarını aynı Bilet Sorgu<br />

ekranında görüntüleme ve biletleme imkanı,<br />

online<br />

Dünya çapında 230,000 ve üstü Otel ve Konaklama<br />

tesisi<br />

• Günlük güncellenen fiyat ve uygun tesis seçenekleri<br />

• Anında indirim /komisyon imkanı<br />

• Rezervasyon Teknolojisi : BiletBank Online Hotel<br />

25.000 şehir ve 175’den fazla ülkede bağımsız 550 ad.<br />

bölgesel ve uluslararası oto kiralama firmasının seçeneklerini<br />

Şehir merkezi ve havalimanlarında en uygun koşullarla<br />

29 dilde siz değerli İş Ortaklarımızın kullanımına<br />

sunuyoruz.<br />

www.istedanismanlik.com<br />

başka bir arzunuz?<br />

CALL CENTER DESTEĞİ<br />

444 0 830<br />

Üyelik için: basvuru@biletbank.com<br />

bir “tık” yeter!


Sayı 336<br />

Haziran 2013<br />

Issue 336<br />

2013 June<br />

‹çindekiler<br />

Contents<br />

4<br />

Ev Turizmi Komitesi<br />

Home Tourism Committee<br />

10<br />

Erciyes’in eteklerinde dinamik bir kent:<br />

Kayseri<br />

Kayseri, a dynamic city at the foot of<br />

Mount Erciyes<br />

Ev Turizmi Komitesi<br />

Home Tourism Committee<br />

Kayseri<br />

Kayseri<br />

TÜRSAB<br />

TÜRK‹YE SEYAHAT ACENTALARI B‹RL‹⁄‹<br />

taraf›ndan ayl›k olarak yay›nlan›r<br />

Published monthly by<br />

ASSOCIATION OF TURKISH TRAVEL AGENCIES<br />

ISSN 1300-3364<br />

Yerel Süreli Yay›n<br />

Local Periodical<br />

TÜRSAB ad›na Sahibi<br />

Owner on behalf of TÜRSAB<br />

Başaran ULUSOY<br />

Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü<br />

Managing Editor<br />

Feyyaz YALÇIN<br />

16<br />

Özgür atlar diyarı Spil Dağı<br />

Mount Spil, a realm of free horses<br />

20<br />

Anadolu’nun çiçekli camileri<br />

Floral Mosques of Anatolia<br />

28<br />

İnsanlarıyla turizme gönül vermiş bir ülke:<br />

Tunus<br />

Tunisia is a country that has dedicated<br />

itself entirely to tourism<br />

34<br />

Kiraz cenneti<br />

Cherry paradise<br />

Spil Dağı<br />

Mount Spil<br />

<strong>Yedigöller</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong><br />

<strong>Yedigöller</strong> National Park<br />

TÜRSAB ad›na Yay›n Koordinatörü<br />

Publication Coordinator on behalf of TÜRSAB<br />

Arzu ÇENG‹L<br />

Yayın Kurulu<br />

Editorial Board<br />

Başaran ULUSOY, Arzu ÇENGİL,<br />

Hümeyra ÖZALP KONYAR,<br />

Ayşim ALPMAN, Özgür AÇIKBAŞ,<br />

Zafer AVŞAR, Gökçe KÖSEOĞLU,<br />

Gülce ERHAN<br />

Görsel ve Editoryal Yönetim<br />

Visual and Editorial Management<br />

Hümeyra ÖZALP KONYAR<br />

Haber ve Görsel Koordinasyon<br />

News and Visual Coordination<br />

Özgür AÇIKBAŞ<br />

38<br />

<strong>Yedigöller</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong><br />

<strong>Yedigöller</strong> National Park<br />

Grafik Uygulama<br />

Graphical Implementation<br />

Semih BÜYÜKKURT<br />

44<br />

Kaklık Mağarası:<br />

Yer altındaki Pamukkale<br />

The Subterranean Pamukkale:<br />

Kaklık Cave<br />

48<br />

Şeylerin tarihi<br />

History of things<br />

52<br />

<strong>Türkiye</strong>’yi o kadar çok sevdi ki...<br />

She loved Turkey so much…<br />

56<br />

Not defteri<br />

Notebook<br />

Çiçekli Camiler<br />

Floral Mosques of Anatolia<br />

Tunus<br />

Tunisia<br />

Baskı<br />

Printing<br />

Müka Matbaa<br />

Bask› Tarihi<br />

Print Date<br />

Haziran/June 2013<br />

TÜRSAB<br />

Tel: (0.212) 259 84 04<br />

Faks: (0.212) 259 06 56<br />

Esentepe Mah. Villa Cad. No: 7<br />

Şişli-İstanbul/<strong>Türkiye</strong><br />

www.tursab.org.tr<br />

e-mail: tursab@tursab.org.tr<br />

58<br />

TÜRSAB Haberler<br />

TÜRSAB News<br />

60<br />

EXPO Haberler<br />

EXPO News<br />

Kaklık Mağarası<br />

Kaklık Cave<br />

Kiraz Cenneti<br />

Cherry Paradise<br />

TÜRSAB DERG‹, Bas›n Konseyi üyesi olup, Bas›n<br />

Meslek ‹lkeleri’ne uymaya söz vermiştir. TÜRSAB<br />

DERG‹’de yay›nlanan yaz› ve fotoğraflardan kaynak<br />

gösterilmeden al›nt› yap›lamaz.<br />

TÜRSAB MAGAZINE is a member of the Turkish Press<br />

Council and has resolved to abide by the Press Code of<br />

Ethics. None of the articles and photographs published<br />

in the TÜRSAB MAGAZINE maybe quoted without<br />

mentioning of resource.


Başaran Ulusoy<br />

TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkan›<br />

The President of TÜRSAB<br />

İki önemli adaylık<br />

için hazırlanıyoruz<br />

Bir yanda İstanbul’un Olimpiyat adaylığı,<br />

diğer yanda İzmir’in EXPO adaylığı...<br />

<strong>Türkiye</strong> turizmine çok önemli bir ivme kazandıracak<br />

iki küresel etkinlik için hazırlanıyor.<br />

Hiç şüpheniz olmasın, bu ayla birlikte<br />

başlayan “yüksek sezon” iki adaylık için de<br />

önemli bir sınav anlamına gelecek. Konuklarımızın<br />

izlenimleri, turizm raporları, olumlu<br />

ya da olumsuz haberler puana dönüşecek.<br />

O puanlar da gerçekte doğrudan bir ilişkisi<br />

olmasa bile adaylıklarla ilgili değerlendirmelerde<br />

etkisini gösterecek.<br />

Haziran’ın ilk yarısı boyunca İzmir’de çeşitli<br />

etkinliklerle devam edecek olan Kültür Şöleni,<br />

önemli adımlardan biri. Şölene tam 140<br />

ülkeden 1000 kadar öğrenci katılacak. O<br />

gençler ülkelerine İzmir izlenimleriyle dönecek.<br />

O gençlere eşlik eden ülke yöneticileri<br />

ya da gazeteciler de izlenimleri birer algıya<br />

çevirecek.<br />

Eğer iki adaylığımız da onaylanırsa, bu<br />

sayılar 2020 yılında milyonlara ulaşacak.<br />

<strong>Türkiye</strong> o yıl İstanbul ve İzmir’de küresel<br />

buluşmaların en iddialı ikisine ev sahipliği<br />

yapacak.<br />

Bu çapta organizasyonlar bütün örneklerinde<br />

gördüğümüz gibi ülke çapında seferberlik<br />

gerektirir. Sadece turizmciler veya spor<br />

kuruluşları değil; sadece ilgili bakanlıklar<br />

veya kurumlar değil tüm sektörler bu hazırlığa<br />

katılır. Katılmalıdır.<br />

Bu yaz sezonu işte böyle bir sınav ve aynı<br />

zamanda böyle büyük bir fırsatla açıldı.<br />

Sonucu da umarız güzel haberler olur.<br />

We are getting ready for two<br />

vital candidacies<br />

Turkey is preparing for two global events in 2020 that<br />

would add significant momentum to its tourist industry:<br />

Istanbul’s candidacy for the 2020 Olympics and Izmir’s<br />

candidacy for 2020 International Expo.<br />

Undoubtedly, Turkey’s “hot season” beginning this month<br />

will bring a crucial examination for both candidacies.<br />

Our guests’ impressions, tourism reports, and negative<br />

or positive rating by visitors will define the talking points<br />

of the examination. Even though these points may not be<br />

directly correlated to the award of either event, they will<br />

definitely influence the assessment of our candidacies<br />

and our chances of actually hosting these important<br />

events.<br />

The Culture Festival that takes place during the first<br />

half of June, featuring a wide range of activities, will be<br />

one of the first big opportunities to impress our visitors.<br />

About 1000 students from 140 different countries are<br />

expected to participate in the festival. Young people from<br />

all over the word will return to their countries with new<br />

impressions about Izmir.<br />

The accompanying administrators or correspondents<br />

from the visitors’ countries will form lasting perceptions<br />

from the impressions made during the festival.<br />

If our two candidacies are approved the number of<br />

visitors will reach into the millions in 2020.<br />

Turkey would be the host county for two of the most<br />

significant global events of the year. As we’ve witnessed<br />

in all past examples, organizing for events on this scale<br />

would require mobilization of resources all over the<br />

country. Not only tourism, sports institutions or related<br />

ministries and institutions, but virtually all sectors of the<br />

economy will take part in the preparations.<br />

So here we are! This summer season started with the<br />

opportunity to let visitors from all over the world learn<br />

from first hand experience what Turkey has to offer as<br />

host of the 2020 Olympics and the 2020 International<br />

Expo.<br />

We hope to receive good news soon.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

3


EV TURİZMİ<br />

Komitesi<br />

Avrupa’da turizm cirosunun 1/3’lük<br />

bölümünü Ev Turizmi oluşturuyor. 2,4<br />

milyon evin pazarlandığı, 42 milyon<br />

kişinin tatilini böyle geçirdiği biliniyor.<br />

Home Tourism<br />

Committee<br />

Home Tourism accounts for<br />

1/3 of the tourism turnover<br />

in Europe. It is said that 2.4<br />

million houses are being sold<br />

and 42 million people go on<br />

such vacations.<br />

Shutterstock<br />

4<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Avrupa’da 20 milyar dolarlık bir<br />

pazara sahip. Dünya’da ise bu<br />

rakam 95 milyar dolara çıkıyor.<br />

Ev Turizmi tüm dünyada olduğu<br />

gibi <strong>Türkiye</strong>’de de büyüyerek<br />

gelişiyor. TÜRSAB çatısı altında<br />

kurulan Ev Turizmi Komitesi Başkanı<br />

Mücella Tarhan Ev Turizmi ile ilgili<br />

sorularımızı yanıtladı.<br />

• TÜRSAB DERGİ: Ev Turizmi<br />

<strong>Türkiye</strong>’de de son yıllarda hızla<br />

gelişiyor. TÜRSAB çatısı altında<br />

bir “Ev Turizmi Komitesi”<br />

kuruldu. Ev Turizmi nedir, bize<br />

biraz anlatır mısınız?<br />

Mücella Tarhan: Ev Turizmi, eşyalı<br />

konutların, yerli ve yabancı turistlere<br />

kiralanması olarak tanımlayacağımız,<br />

müşterilere kendilerini özgür ve<br />

evindeymiş gibi hissettiren, yaşadığı<br />

çevreye ekonomik katkısı olan,<br />

gelinen yerin genel kültürünü tanıma<br />

amacıyla, ulaşım, transfer, tur, yemeiçme,<br />

rehberlik, tanıtım ve danışmanlık hizmetlerini içinde barındırabilen<br />

seyahat türü.<br />

• Ev Turizmi’nin TÜRSAB tarafından desteklenmesinin sebepleri neler?<br />

Öncelikle Başkanımız Başaran Ulusoy’un gelişmeleri görüp, turizme yeni bir<br />

çeşit kazandırma çabası ile yola çıkıldı. Avrupa’daki örnekleri inceleyerek,<br />

İsviçre’de (STV), Avusturya’da (ÖTV), Almanya’da (DFRV), TÜRSAB muadili<br />

kurumların çatısı altında Ev Turizmi standartları belirlenip, sertifikasyonlar<br />

verilmekte olduğunu tespit ettik.<br />

TÜRSAB hem pazarlama yapacak seyahat<br />

acentelerini hem de eğitimi verecek<br />

“Mesleki Yeterlilik Kurumu”nu bir çatı<br />

altında toplayabilme özelliğine sahip bir<br />

kurum.<br />

• <strong>Türkiye</strong> turizmine katkısı nedir?<br />

Yatırımı önceden yapılmış konaklama<br />

birimlerinin sahipleri tarafından<br />

kullanılmayan dönemlerinin turizme<br />

kazandırılması, yatak kapasitesinin<br />

artırılması açısından çok önemli.<br />

Yaptığımız araştırmalar ışığında yaklaşık<br />

200 bin adet ev kiralandığında ortalama<br />

2,8 milyon rezervasyondan ve 13<br />

milyon 720 bin hizmet alan kişiden<br />

bahsettiğimizi gördük. 15 milyar dolar<br />

seviyesinde olduğunu varsaydığımız Ev<br />

Turizmi, 2023 yılı turizm hedeflerine<br />

ulaşmada en önemli rolü oynayacak<br />

turizm çeşidi. Çevreyi koruyarak turizmin<br />

sürdürülebilirliğini desteklemek,<br />

Avrupalının gözündeki “monoprodukt”<br />

ülke imajından kurtulup, alım gücü<br />

yüksek turistin ülkemize gelmesini<br />

sağlamak, geleneklerimizi tanıma fırsatını<br />

sunmak gibi birçok katkısı var.<br />

Europe has a tourism market share of 20 billion dollars. This figure rises to 95<br />

billion dollars throughout the world. Home Tourism is also growing in Turkey as it<br />

does in the world. Mücella Tarhan, Chairman of Home Committee established under<br />

TÜRSAB answered our questions regarding Home Tourism.<br />

• TÜRSAB MAGAZINE: Home Tourism has recently been on the rise in<br />

Turkey. A “Home Committee” has been established under TÜRSAB. What<br />

is the Home Committee? Can you explain it to us?<br />

Mücella Tarhan: The Home Committee is concerned with a type of travel which we<br />

define as renting of furnished houses to local and foreign tourists. This lets tourists<br />

feel like they are at home with access to services such as transportation, transfer,<br />

tour, restaurants and bars, tour guides, and advertising and consultancy services.<br />

This unique service is designed to introduce our guests to the general culture of their<br />

destination while contributing to the economic health of the region.<br />

• Can you tell us the reasons why TÜRSAB supports Home Tourism?<br />

First of all, our President Başaran Ulusoy became aware of developments in other<br />

parts of Europe and strived to create a new style to tourism here in Turkey. We<br />

examined the examples in Europe, identified Home Tourism standards through<br />

TÜRSAB-equivalent associations in Switzerland (STV), Austria (OTV) and Germany<br />

(DFRV), and then we confirmed that certificates are being given. TÜRSAB has the<br />

capacity to enlist travel agencies that will do the marketing and “Professional<br />

Competency Associations” that will give education under a single roof.<br />

• What is the contribution of this to Turkish tourism?<br />

Regaining the unused periods of houses that were formerly available to tourism is<br />

crucial in increasing the capacity of bedding. According to our research, when we<br />

rent about 200,000 houses, we realized that we are talking about an average of 2.8<br />

million reservations and 13.72 million people that use the service. Home Tourism,<br />

which we assume to be 15 billion dollars, plays the most crucial role in reaching<br />

tourism targets for the year 2023. It supports the sustainability of tourism by<br />

protecting the environment, encourages tourists with high incomes to come to our<br />

country by eliminating the image of “monoproduct” in the eye of the European, and<br />

offers foreigners the opportunity to recognize our traditions.<br />

ALIM GÜCÜ YÜKSEK<br />

MÜŞTERİ GELECEK<br />

Some customers with<br />

high purchasing power<br />

will come<br />

TÜRKİYE’Yİ DAHA İYİ<br />

TANITMA FIRSATI DOĞACAK<br />

A much better opportunıty to<br />

introduce Turkey will be<br />

realized<br />

YATAK KAPASİTESİ<br />

ARTACAK<br />

The total number of beds<br />

will increase<br />

UÇAKLARDA DOLULUK<br />

ORANI ARTACAK<br />

Seating capacity in airplanes<br />

will increase<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

5


“Acentelere yeni bir ürün<br />

sağlamanın dışında, alım gücü<br />

yüksek müşteriye günlük tur, kiralık<br />

araba ve değişik etkinliklerin<br />

biletini satma imkanı doğuyor.”<br />

• Dünyada ve ülkemizde gelinen noktadan bahseder misiniz?<br />

Dünyada 50 yıldır var olan ve 95 milyar dolarlık pazara sahip olan bir<br />

turizm çeşidi bu. Avrupa’da ise 20 milyar dolar seviyesine ulaşmış. Sürekli<br />

artan bir ivmeye sahip. Avrupa’da toplam turizm cirosunun 1/3’lük<br />

bölümünü Ev Turizmi teşkil ediyor. 2,4 milyon evin pazarlandığı, 42<br />

milyon kişinin ise tatilini bu şekilde geçirdiği biliniyor. Ülkemizde yapılan<br />

konferanslarda, turizmin geleceğinin tartışıldığı zirvelerde değişen turizm<br />

trendlerinden söz ediliyor. İnsanların “özgün ve otantik tatil” istediklerinden<br />

ya da “belirli saat ve programa bağlı kalmadan seyahatlerini özgürce<br />

yaşamaktan” bahsediyorlar. Ama bu imkanı sunan turizm segmentini göz<br />

ardı ediyorlar. Ev Turizmi’nin ülkemizde hiç de küçümsenmeyecek çapta<br />

gerçekleştiğini biliyoruz ve gelişime açık olduğunu da görüyoruz. KKTC<br />

örneğin, Ev Turizmi yasasını çıkarmış. Ev Turizmi komitemizin toplantısına<br />

konuk olan KKTC Turizm Bakanlığı Müsteşarı Sayın Şahap Aşçıoğlu komite<br />

üyelerimizle deneyimlerini paylaştı.<br />

• Will you describe the position of the sector in the country and in the<br />

world?<br />

This type of tourism has existed throughout the world for 50 years and has a market<br />

share of 95 billion dollars. In Europe it reaches 20 billion dollars. It has a constantly<br />

increasing momentum. Home Tourism forms 1/3 of the total tourism turnover in<br />

Europe. It is well known that 2.4 million houses are commercialized and 42 million<br />

people go on vacation accordingly. Changing tourism trends are the popular subjects<br />

of the summits where the future of tourism is being discussed in the conferences<br />

organized in our country. They are discussing “unique and authentic holiday”<br />

demands of people or flexible traveling options without being dependent on “certain<br />

hours or programs.” However, they neglect this tourism segment that offers such an<br />

opportunity. We know that Home Tourism cannot be underestimated when we look<br />

at the figures and we observe that it is open to improvements. For instance, TRNC<br />

enacted the Home Tourism law. TRNC Undersecretary of the Ministry of Tourism,<br />

Şahap Aşçıoğlu, shared his experience with committee members at our recent<br />

committee meeting.<br />

• Will the Home Tourism Committee cooperate with the airlines?<br />

When we examine those that travel with Home Tourism we realize that it is 4.9<br />

persons per reservation. We believe that European Turks that reside in foreign<br />

countries, tourists that come from East and Middle Anatolia to Aegean region, or<br />

those that come to any coastal regions with their families will increase the occupancy<br />

rate in airplanes.<br />

“Agencies not only have new<br />

products to sell, but also sell tickets<br />

to alternative events, rent cars and<br />

sell daily tours to customers with high<br />

income.”<br />

• Ev Turizmi komitesinin havayolları ile işbirliği olacak mı?<br />

Ev Turizmi ile seyahat edenler incelendiğinde, rezervasyon başına 4,9<br />

kişi olduğunu görüyoruz. Doğu ve İç Anadolu’dan Ege sahillerine, ya da<br />

yurt dışında ikamet eden Avrupalı Türkler’in, aileleriyle birlikte tatillerini<br />

geçirmek üzere muhtelif sahil bölgelerine gelenlerin, uçak koltuğundaki<br />

doluluk oranını artıracağını düşünüyoruz.<br />

• Can we say that Home Tourism has a share from the piece of the pie of<br />

hotels?<br />

There is a misunderstanding on the part of the hotel sector. In fact the demands<br />

of Home Tourism customers are different. They want to feel like they are at home,<br />

shop at a grocery store or from the butcher. They want to taste Turkish coffee in a<br />

neighboring authentic Turkish café, and wherever possible want to barbecue at home<br />

or eat fish at a restaurant. We would like to attract those that do not come to Turkey<br />

because they are unaware that such accommodations exist - people that make<br />

their own decisions and people with high incomes. Several hotel investors invest<br />

accordingly after seeing the opportunities.<br />

• Ev Turizmi’nin otelciler pastasından pay aldığını söyleyebilir miyiz?<br />

Otelciler tarafından böyle bir yanlış algılama söz konusu. Oysa Ev Turizmi<br />

müşterisinin talepleri farklı. Kendisini evindeymiş gibi hissetmek istiyor,<br />

manavdan, kasaptan, bakkaldan alışveriş yapmak, çevredeki otantik<br />

kahvede Türk kahvesini tatmak, gerekirse evinde mangal yapmak ya da<br />

yakınındaki restoranda balık yemek istiyor. Bu tarz konaklamadan haberdar<br />

olmadığı için <strong>Türkiye</strong>’ye gelmeyen, ne yapacağına kendileri karar veren,<br />

alım gücü yüksek müşterileri ülkemize çekmek istiyoruz. Gelişmeleri gören<br />

birçok otel yatırımcısı, yeni yatırımlarını bu yönde yapıyor.<br />

6 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Okan Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden<br />

TÜRSAB Okan Üniversitesi<br />

üyelerine özel<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden<br />

İndirimli Yüksek Lisans İmkanı<br />

TÜRSAB üyelerine özel<br />

Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ile<br />

<strong>Türkiye</strong> <strong>Seyahat</strong> İndirimli Acenteleri <strong>Birliği</strong> Yüksek (TÜRSAB) Lisans arasında yapılan İmkanı<br />

işbirliği protokolüne gör<br />

enstitünün Yüksek Lisans programlarına kaydolan üyeler,<br />

Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ile<br />

özel eğitim indirimlerinden yararlanabilecekler.<br />

<strong>Türkiye</strong> <strong>Seyahat</strong> Acenteleri <strong>Birliği</strong> (TÜRSAB) arasında yapılan işbirliği protokolüne göre<br />

enstitünün Yüksek Lisans programlarına kaydolan üyeler,<br />

özel eğitim indirimlerinden yararlanabilecekler.<br />

Bilgi ve Kayıt için :<br />

Okan Üniversitesi Mecidiyeköy Kampüsü<br />

Bilgi Bilgi<br />

Avni<br />

ve ve Dilligil<br />

Kayıt Kayıt<br />

Sok.<br />

için için için ::<br />

:<br />

No: 18 34394 Mecidiyeköy-İstanbul<br />

Okan Okan<br />

Üniversitesi Üniversitesi<br />

Mecidiyeköy Mecidiyeköy<br />

Kampüsü<br />

Kampüsü<br />

Tel: 0212 212 65 26 Faks: 0212 216 18 03<br />

Avni Avni<br />

Dilligil Dilligil<br />

Sok. Sok.<br />

No: No:<br />

18<br />

18 18<br />

34394 34394<br />

Mecidiyeköy-İstanbul<br />

Mecidiyeköy-İstanbul<br />

Tel: Tel:<br />

0212 0212<br />

212 212<br />

65<br />

65 65<br />

26<br />

26 26<br />

Faks: Faks:<br />

0212 0212<br />

216 216<br />

18<br />

18 18<br />

03<br />

03 03<br />

Okan Üniversitesi Kadıköy Kampüsü<br />

Okan Uzunçayır Okan<br />

Üniversitesi Üniversitesi Cad. No: Kadıköy Kadıköy 4/A Hasanpaşa-Kadıköy/İstanbul<br />

Kampüsü<br />

Kampüsü<br />

Uzunçayır Tel: Uzunçayır 0216 Cad. 345 Cad. 48 No: No: 18/19 4/A 4/A<br />

Hasanpaşa-Kadıköy/İstanbul<br />

Hasanpaşa-Kadıköy/İstanbul<br />

Faks: 0216 339 61 36<br />

Tel: Tel:<br />

OKAN 0216 0216<br />

ÜNİVERSİTESİ 345 345<br />

48<br />

48 48<br />

18/19 18/19<br />

TUZLA Faks: Faks:<br />

0216 0216<br />

KAMPÜSÜ 339 339<br />

61<br />

61 61<br />

34959 36<br />

36 36<br />

Akfırat / Tuzla / İstanbul<br />

OKAN OKAN<br />

ÜNİVERSİTESİ ÜNİVERSİTESİ<br />

TUZLA TUZLA<br />

KAMPÜSÜ KAMPÜSÜ<br />

34959 34959<br />

Akfırat Akfırat<br />

/<br />

/<br />

Tuzla / Tuzla<br />

/<br />

/<br />

İstanbul<br />

/ İstanbul


Erciyes’in eteklerinde dinamik bir kent<br />

KAYSERİ<br />

10 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Erciyes Dağı, Bünyan halısı, pastırması ve mantısı ile meşhur Kayseri son yıllarda büyük bir değişim<br />

içinde. Erciyes Dağı’nda açılan kayak tesisleri ve yenilenen kayak pistleri, “Anadolu Harikalar Diyarı<br />

Projesi”, “Kültür Yolu”, “SukayPark” gibi yeniliklerle Kayseri artık “Turizm ve Eğlence Şehri” olmaya<br />

hazırlanıyor. Bütün bu projelerin, kenti geleceğe taşıyan yeniliklerin arkasındaysa Kayseri Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki var. Özhaseki sorularımızı yanıtladı, “yeni Kayseri”yi TÜRSAB<br />

Dergi’ye anlattı.<br />

• TÜRSAB DERGİ: Kayseri’nin gelişiminde vardığınız noktayı kısaca özetler misiniz?<br />

Mehmet Özhaseki: Kayseri Anadolu’da yıldızlaşan şehirlerin başında geliyor. Sorunuzla ilgili olarak<br />

öncelikle belirtmeliyim ki, Erciyes ve “Anadolu Harikalar Diyarı” sadece Kayseri’nin değil <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

önemli projeleri arasında. Zaman zaman Erciyes’i görenler onunla ilgili olarak “Dünyanın en<br />

yakışıklı dağı” yorumunu yaparlar. İşte biz dünyanın en yakışıklı dağını, dünyanın en güzel kayak<br />

merkezlerinden biri yapmak için hayırlı bir yola baş koyduk. Allah’a şükür bunu da başardık.<br />

“Anadolu Harikalar Diyarı” ise; <strong>Türkiye</strong>’nin en büyük tematik parkı olacak. Bu projemizin yapımını<br />

tamamladık.<br />

• Son yıllarda Erciyes Dağı’nda ne gibi gelişmeler oldu?<br />

Erciyes düne kadar güzelliklerinden ve fiziki avantajlarından yararlanılamayan Kayseri için önemli<br />

bir potansiyel değerdi. Çok değil 10 yıl kadar önce Erciyes sivillerin faydalanamadığı bir kamu dağı<br />

gibiydi. Erciyes bölgesi Büyükşehir sınırlarına dahil olunca ciddi bir fizibilite çalışması hazırlattık.<br />

Yabancı uzmanların müşavirliğinde çok yönlü analizlerin yer aldığı teferruatlı bir master plan ortaya<br />

çıktı. Öncelikle Erciyes’in 26 milyon metrekarelik kısmının tapusunu Büyükşehir Belediyesi’ne<br />

kazandırdık. Sonra da master planın uygulanmasına soyunduk. Böylece A’dan Z’ye bütün detaylara<br />

varıncaya kadar projelendirilen, ardından da yatırımları bir belediye tarafından hayata geçirilen<br />

<strong>Türkiye</strong>’deki tek kış turizm ve kayak merkezi oldu. Şu ana kadar Erciyes’e kendi kaynaklarımızla<br />

yaklaşık 200 milyon lira para harcadık. Bu sene sonunda uzunluğu 100 kilometreyi geçen bir<br />

pistimiz olacak Erciyes’te. Proje tamamen bitince pistin uzunluğu 200 kilometreyi bulacak.<br />

Kayseri Büyükşehir Belediyesi arşivi<br />

Erciyes Kayak<br />

Merkezi’nden görüntüler.<br />

Some Scenes from the<br />

Erciyes Ski Center.<br />

KAYSERİ, a dynamic city at the<br />

foot of Mount Erciyes<br />

Renowned for Mount Erciyes, Bunyan carpet, its<br />

“pastırma” and “mantı” Kayseri in recent years has<br />

undergone a big transformation. Nowadays Kayseri<br />

is getting ready to become a centre for tourism and<br />

entertainment with some important projects such as<br />

new ski facilities opened in Mount Erciyes, renewed ski<br />

runs, “Anadolu Harikalar Diyarı Projesi” (the Anatolian<br />

Wonderland Project) “Kültür Yolu” (Culture Road) and<br />

“SukayPark.” The driving force behind all of these<br />

projects and innovations aimed at carrying the city into<br />

the future is Mehmet Özhaseki, the mayor of Kayseri<br />

Metropolitan Municipality. Answering our questions<br />

Özhaseki told us about “New Kayseri” in TÜRSAB<br />

Magazine.<br />

Rasim Konyar ve Shutterstock<br />

• TÜRSAB MAGAZINE: Can you sum Kayseri’s<br />

development thus far?<br />

Mehmet Özhaseki: Kayseri is a leader among the<br />

cities that gradually become like shining stars. Firstly,<br />

relating to your question I must indicate that “Erciyes”<br />

and “Anatolian Wonderland” are not only among<br />

Kayseri’s most important projects but also Turkey’s.<br />

Those who see Mount Erciyes sometimes describe it<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 11


Kayseri Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı<br />

Mehmet Özhaseki.<br />

Mehmet Özhaseki,<br />

the mayor of Kayseri<br />

Metropolitan Municipality.<br />

as “The most handsome mountain in the world.” And we dedicated ourselves to<br />

make “the most handsome mountain in the world” into one of the most beautiful<br />

ski resorts in the world as well. And we did it thanks to God. Whereas “Anatolian<br />

Wonderland” will be the biggest theme park in Turkey. We recently finalized our<br />

project’s feasibility study.<br />

• What kind of improvements have taken place in Mount Erciyes in recent<br />

years?<br />

Until recently Erciyes was merely an important and valuable place whose natural<br />

beauty and physical advantages offered no practical benefits. Erciyes was just a<br />

state resource of which civil people could not make use. Once the Erciyes region was<br />

annexed into metropolitan districts, we ordered a very extensive feasibility study to<br />

be done. Thus, in concert with foreign advisors we prepared a very detailed master<br />

plan which includes versatile, multi-directional analyses. First, we extended the<br />

municipal boundary to include the 26 million square meters of land (6,424 acres)<br />

where Mt. Erciyes stands. Then we got off the ground to apply the master plan.<br />

Following the meticulously prepared master plan from A to Z, investments sponsored<br />

by the metropolitan municipality transformed Mt. Erciyes into the only hub for<br />

winter tourism and skiing in Turkey. Using only our own resources, we have spent<br />

200 million Turkish Lira so far. On Mt.Erciyes, we will have a ski track more than<br />

100 kms long at the end of this year. Once the project is completed, the length of the<br />

track will be 200 kms.<br />

• What will you do to introduce the Erciyes Ski Center?<br />

A serious introductory campaign has not been done so far. Erciyes has been<br />

introduced through a “natural” process. Even without advertising, it has received<br />

significant attention from the public. About 1 million visitors came here during the<br />

• Erciyes Kayak Merkezi’ni tanıtmak için ne tür çalışmalar<br />

yapıyorsunuz?<br />

Şu ana kadar ciddi bir tanıtım kampanyası yapılmadı. Erciyes kendi<br />

tanıtımını doğal bir süreçte kendi yapıyor. Hiç bir tanıtım olmamasına<br />

rağmen Erciyes yine de büyük ilgi görüyor. Geçtiğimiz kış döneminde<br />

yaklaşık 1 milyon ziyaretçi geldi. Proje tamamlanınca bu sayı katlanarak<br />

artacak. Bu ilginin nedeni kış ve kayak etkinliklerinden yararlanmak<br />

isteyenlerin aradıkları her türlü imkanı yüksek standartlarda bulmaları.<br />

Ulaşım imkanlarının da Erciyes’in tercih edilmesinde önemli bir payı var.<br />

Şunu da hatırlatmalıyım: Turizm bölgelerinde ya da kayak merkezlerinde<br />

konaklama tesisinin yapılacağı alanlar satılmaz, tahsis edilir. Yatırımcı<br />

bulmak çok kolay olmaz. Ancak bizim Erciyes’e olan inancımız,<br />

yatırımcının da inanmasını sağladı. Biz 21 otel yerini yatırımcıya ihaleyle<br />

sattık. Şimdi onlar tesislerin yapımına başlıyor. İki yılda tüm oteller bitmiş<br />

olur. Ayrıca Erciyes’teki Tekir Göleti etrafında oteller bölgesi ve çok güzel<br />

bir rekreasyon alanı oluşacak.<br />

Kayseri Kalesi.<br />

Kayseri Citadel.<br />

Erciyes Kayak Merkezi.<br />

Erciyes Ski Center.<br />

last winter season. Once this project is finished the number will grow rapidly. The<br />

reason for drawing that much attention is that people who want to make use of<br />

winter and ski activities can find every type of winter recreation available at higher<br />

standards than offered by the competition. The availability of public transportation is<br />

another reason why people prefer Erciyes. Let me remind you of this: Areas in which<br />

lodges or other facilities will be built in tourism regions or at the ski centers cannot<br />

be sold – they are allocated. It would never be easy to find the investor. But our<br />

reliance on Erciyes assured the investor to believe the project too. We sold 21 hotel<br />

sites to the investors by tender. They are about to build the facilities. All hotels will<br />

be completed in 2 years. Moreover a group of hotels and a very elegant recreation<br />

area will be developed around the Tekir Göleti near Erciyes.<br />

12 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

• Do you think is the world aware of Erciyes?<br />

Particularly winter tourism investors and professionals follow it very closely and<br />

carefully. The Best Tourism Mayor of the Year Award given to me on behalf of<br />

Kayseri within the scope of Traditional 4 th Tourexpi Destination Management at the


Erciyes Dağı.<br />

Kayseri Kadir Has Stadı (altta).<br />

Mount Erciyes. Kayseri Kadir Has<br />

Stadium (below)<br />

• Sizce dünya Erciyes’ten haberdar mı?<br />

Özellikle kış turizm yatırımcıları ve profesyoneller çok dikkatli takip ediyorlar.<br />

Uluslararası Berlin Fuarı’nda Geleneksel 4.Tourexpi Destinasyon Yönetim<br />

Ödülleri çerçevesinde, Kayseri adına şahsıma verilen “Yılın En İyi Turizm<br />

Belediye Başkanı” ödülü yabancıların Erciyes’i çok sıkı takip ettiğinin bir<br />

göstergesi aslında. Biz Erciyes’i sadece kış sezonunda insanlara hizmet verecek<br />

bir şekilde planlamıyoruz. Her türlü dağ sporları, kamp merkezleri, serin<br />

havası, emsalsiz suyu, eğlence ve dinlence alanlarıyla Erciyes her mevsim ve<br />

12 ay insanlığın hizmetinde olacak.<br />

• Anadolu Harikalar Diyarı projenizden biraz bahseder misiniz?<br />

Kayseri belki bir sanayi ve ticaret şehri olarak biliniyor; ancak biz Kayseri’nin<br />

diğer değerlerini de tek tek ortaya çıkarıyoruz. Turizm hedefimizin önemli<br />

ayaklarından biri Erciyes; ama onun başka ayakları da var. İşte bunlardan<br />

birisi “Anadolu Harikalar Diyarı”. Kayseri’deki “Anadolu Harikalar Diyarı” 700<br />

bin metrekare üzerinde olacak. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da Tivoli<br />

<strong>Parkı</strong> var. Tivoli <strong>Parkı</strong>’na ülke içinden ve dışından yılda yaklaşık 4 milyon<br />

ziyaretçi geliyor. Bu parkın büyüklüğü ne kadar biliyor musunuz? Sadece 84<br />

bin metrekare. Biz daha geniş bir alanda ve daha farklı temaların bulunduğu<br />

bir projeyi hayata geçirdik. “Anadolu Harikalar Diyarı” içindeki farklı etkinlik<br />

alanlarının işletmesini belediyemiz yapacak; ama Eğlence <strong>Parkı</strong>’nı yap-işletdevret<br />

modeliyle Türk-İtalyan ortaklığına verdik. Sadece onlar yılda 4-5<br />

milyon ziyaretçiden bahsediyorlar. Ayrıca, “Anadolu Harikalar Diyarı”nın<br />

şehir merkezinde olması ve raylı sistem güzergâhında bulunması ziyaretçi<br />

sayısının artmasını sağlayacaktır.<br />

International Berlin Fair Awards must be considered as an indicator that foreigners<br />

follow us very closely. We are not planning to develop Erciyes to serve people only in<br />

the winter season. Erciyes will provide the public with every kind of mountain sport,<br />

camping centers, entertainment and recreation zones all 12 months of the year.<br />

• Can you tell us a little bit about Anatolian Wonderland Project?<br />

Though Kayseri is known as a city of industry and commerce, we unearth other<br />

values of Kayseri one by one. One of the important pillars of our tourism target<br />

is Erciyes, but it has another pillar too. That pillar is the “Anatolian Wonderland<br />

Project”. Anatolian Wonderland in Kayseri will cover 700 thousand square meters.<br />

Tivoli Park is in Copenhagen, the capital of Denmark. Tivoli Park attracts 4 million<br />

Kayseri Büyükşehir Belediyesi arşivi<br />

“Anadolu Harikalar Diyarı” projesi.<br />

“Anatolian Wonderland” Project.<br />

foreign and domestic visitors every year. Can you guess what the size of this park is?<br />

It only occupies 84 thousand square meters. We designed our park to accommodate<br />

many different themes in a much larger area. Our Metropolitan Municipality will run<br />

the facilities that host the different activities within the Anatolian Wonderland; but<br />

we left the Recreation Park to a Turkish-Italian partnership with the “build-operatetransfer”<br />

model. Even they on their own are talking about 4-5 million visitors yearly.<br />

Because of advantages offered by the Anatolian Wonderland such as being in the<br />

downtown and being on our commuter rail system, the numbers of the visitors will<br />

go up.<br />

• You just mentioned different areas of activity. What will this park<br />

include?<br />

There are 10 different themes that we actually can speak about in detail. There are<br />

30 separate themes in the park in question. We’ll have a zoo in an area covering<br />

180 thousand square meters. Almost 1000 animals from 145 different species will<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 13


• Farklı etkinlik alanları dediniz, ne olacak bu park içerisinde?<br />

Her birini uzun uzun anlatabileceğimiz 10 ayrı tema söz konusu. Biraz önce<br />

dile getirdiğim eğlence parkında 30 ayrı oyun grubu bulunuyor. 180 bin<br />

metrekare alanda hayvanat bahçemiz olacak. 145 ayrı hayvan türünden bine<br />

yakın hayvan görülebilecek. Bir hayvan hapishanesi olmaması ve hayvanların<br />

doğal barınaklarında yaşamaları için çok emek verdik. Üçüncü etkinliğimiz<br />

“SukayPark” dediğimiz su kayağı parkı. Kayseri’de kış mevsiminde Erciyes’te<br />

kar üzerinde, yazın da “Harikalar Diyarı”nda su üzerinde kayak yapma imkanı<br />

olacak. Ayrıca buz pisti, spor alanları, mini basketbol, voleybol, futbol<br />

sahaları ve tenis kortları, at binme alanları, lazer oyunları merkezi ve hobi<br />

bahçeleri bölgeye ayrı bir hareketlilik kazandıracak. Yine 8-10 kadar restoran<br />

ve kafemiz var. Burada ayrıca 55 bin metrekare üzerinde bir bilim merkezi<br />

kuruyoruz. TÜBİTAK ile ortaklaşa yapacağımız bu merkez çocuklarımıza çok<br />

farklı bir ufuk açacak. “Anadolu Harikalar Diyarı”nda çok ilgi çekecek bir de<br />

cami projemiz var. Farklı bir mimari ile yapılacak olan bu caminin <strong>Türkiye</strong>’de<br />

şu ana kadar bir benzeri yapılmadı.<br />

• Kayseri’ye bundan böyle çok turist gelecek diyebilir miyiz?<br />

Her iki proje de iç ve dış turizmi canlandıracak diye düşünüyorum.<br />

Ayrıca Kayseri’ye bir “Kültür Yolu” yapıyoruz. Cumhuriyet Meydanı’nın<br />

çevresine baktığınızda beş ayrı medeniyetin eserlerini görmeniz mümkün.<br />

İşte biz bu eserlerin etrafını açıyor ve bir yolla birbirlerine bağlıyoruz.<br />

Bu yol Cumhuriyet Meydanı’ndan başlıyor ve oluşturduğumuz Kayseri<br />

Mahallesi’nde sona eriyor. “Kültür Yolu”nda, Kayseri Kalesi içine yapılacak<br />

Arkeoloji Müzesi ve Kültür Merkezi ile dünyada ilk defa Selçuklu Medeniyeti<br />

Müzesi hayat bulmuş olacak. Tarihi Kayseri Lisesi binasında ise yapacağımız<br />

<strong>Milli</strong> Mücadele Müzesi görülmeye değer merkezler arasında olacak.<br />

• Kayseri için “Aslı ile Kerem” efsanesinin de ayrı<br />

bir önemi var. Bunun turizme katkıları olur mu?<br />

Evet, Aslı ile Kerem’in çok özel bir hikayesi var.<br />

Dünyanın ilgisini çekebilecek bir hikaye bu.<br />

Oluşturduğumuz Kayseri Mahallesi’nin ortasında Aslı<br />

ile Kerem’in çok güzel bir heykeli olacak. Tüm dünya<br />

bu coğrafyaya ait ve bizim kültür dünyamızda iz<br />

bırakan bu iki aşığı tanıyacak. İnsanımızın her şeyin<br />

en iyisine layık olduğunu düşünüyor ve bu gaye ile<br />

çalışıyoruz. Dünyaya çok önemli değerler kazandırmış<br />

bir medeniyetin mensupları olarak tabi ki iyilik ve<br />

güzellik mesajlarının verildiği, her yönüyle örnek bir<br />

Kayseri hayalimiz var. Ve bu hayalin adım adım hayat<br />

buluyor olması bizim için en büyük saadet.<br />

be seen there. We went to great lengths to avoid creating an animal prison. Instead,<br />

the zoo will provide the animals natural habitats. Our third activity, called “Sukay<br />

Park,” is a water skiing park. People will find opportunity to ski on the snow along<br />

the slopes of Erciyes in winter and on the water in the Anatolian Wonderland<br />

in summer. In addition, an ice rink, sports arenas, mini-soccer, basketball and<br />

volleyball fields, tennis courts, riding grounds, a laser games centre and hobby<br />

gardens will add flavor and dynamism to the region. On top of this, we will have<br />

about 8-10 cafeterias and restaurants.<br />

We are planning to establish a science center covering 55 thousand square<br />

meters. This center to be built in collaboration with TÜBİTAK will expand our<br />

children’s learning horizons. We have a mosque project that will be a center of<br />

attraction too in the Anatolian Wonderland. The architectural design for this<br />

mosque is unlike anything built so far in Turkey.<br />

• So, can you claim that more tourists will visit Kayseri in the future?<br />

I predict that all of these projects will vitalize domestic and the foreign tourism.<br />

In addition to these, we’ll build “a Culture Road.” When you look around the<br />

Republic Square you can see the works of Turkey’s 5 different civilizations. Now<br />

what we are doing is to open the surroundings of those works and connect them<br />

together with a road. This road starts from the Republic Square and ends in the<br />

Kayseri Neighborhood that we set up. The Seljukian Civilization Museum will be<br />

opened for the first time in the world along with the Archeological Museum and<br />

the Culture Center to be built within the Kayseri Citadel on the Culture Road. The<br />

Independence War Museum that we’ll plan to set up in the Historical Kayseri High<br />

School’s building would be among the museums that are worthwhile to see.<br />

• The Legend of Aslı and Kerem have an importance in a different<br />

sense for Kayseri too. Would this contribute to<br />

tourism?<br />

Yes, the story of Aslı and Kerem is very special one. It’s<br />

a kind of story that would draw attention from the whole<br />

world. We’ll place a statue of Kerem and Aslı in the middle<br />

of the Kayseri Neighborhood we set up. People of the world<br />

will get to know these two lovers who left their footprints<br />

in this geography and our cultural world. Believing that<br />

our people deserve the best, we are working diligently<br />

to realize these aims. As members of a civilization that<br />

contributed vital values to the world, we absolutely have<br />

a Kayseri dream in which good and kind messages are<br />

delivered to the people. We want to create a Kayseri<br />

renowned in every respect. And making this dream come<br />

true, step-by-step, will be our biggest happiness.<br />

Kayseri Saat Kulesi.<br />

Kayseri Clock Tower.<br />

Kayseri Büyükşehir Belediyesi arşivi<br />

14 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


.<br />

Özgür atlar diyarı SPIL DAGI<br />

Çam ormanları ile süslenmiş eşsiz manzarası ve<br />

serbest dolaşan Yılkı atlarıyla ünlü Spil Dağı <strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong>,<br />

doğa turizmi için çok önemli bir durak.<br />

MOUNT SPIL, a realm of free horses<br />

Mt. Spil National Park, renowned for its unique landscape, ornamented with pinewood, and<br />

the Yılkı Horses that wander there, is a vital station for nature tourism.<br />

16 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Spil Dağı ile ilgili en önemli şeyi ilk önce<br />

söyleyelim: Çünkü nasıl Ağrı Dağı’nın yüksekliği,<br />

Erciyes Dağı’nın volkanik özellikleri, Kaz<br />

Dağları’nın endemik zenginliği önemliyse, Spil<br />

Dağı’nın da “serbest dolaşan Yılkı atları” önemli.<br />

Spil Dağı, işte bu güzel hayvanlara ev sahipliği<br />

yapmasıyla meşhur. Ancak onları görmek öyle<br />

çok kolay değil. Bu yabani hayvanlar insanlara<br />

alışkın olmadığı için uzak kalmayı tercih ediyor.<br />

Yılkı atlarından söz edeceğiz. Ama gelin önce<br />

Ege’nin incisi Spil Dağı’nda bir gezintiye çıkalım,<br />

rengarenk orman lalelerinin arasından yürürken<br />

bol bol oksijen depolayalım.<br />

1517 metre yüksekliğindeki Spil Dağı Manisa ile<br />

İzmir’in ortasında yer alır ama adı çoğunlukla<br />

Manisa ile anılır. Manisa’ya 24 km, İzmir’e<br />

ise güney yoluyla 50 km uzaklıktadır ve 1968<br />

yılından bu yana <strong>Milli</strong> Park sıfatı taşır.<br />

Dağın kendisi gibi çevresi de çok zengin. Derin<br />

vadiler ve bunların içinde akan derelerle, Spil<br />

Dağı’nın çevresi bir kır resmini andırır. Dağın bir<br />

başka önemli özelliği ise sık bir orman tabakası<br />

ile örtülmüş olması. Burası öyle iyi korunuyor<br />

ki, ormandan tek bir ağaç bile “kayıt dışı”<br />

eksilemiyor. Bu yüzden, çam ormanlarıyla kaplı<br />

dağ, orman havası almak için ideal bir rota.<br />

Manisa lalesi gibi endemik türler de dahil olmak<br />

üzere, zengin bir floraya sahip olan Spil Dağı’nda,<br />

sözünü ettiğimiz ünlü yaban atlarının yanı sıra,<br />

diğer birçok yaban hayvanı türleri de mevcut.<br />

Spil Dağı <strong>Milli</strong> Park Müdürlüğü Arşivi ve Shutterstock<br />

Yılkı atları doğa fotoğrafçılarının en sevdiği konulardan.<br />

Yılkı Horses, one of the most beloved themes of nature photographers.<br />

Bungalovlarda konaklayın<br />

Spil Dağı üzerinde “At alanı ya da “Piknik alanı”<br />

diye anılan düzlük bir bölge var. Burada bulunan<br />

çeşitli büyüklükteki bungalovlar dağda konaklama<br />

imkanı da sunuyor. Dağın coğrafi avantajları<br />

çeşitli spor aktivitelerine de imkan sunuyor.<br />

Yamaç paraşütü, dağcılık, yürüyüş, bisiklet,<br />

mağaracılık ve off road Spil Dağı’nı ziyaret eden<br />

macera meraklılarının ilgilendiği aktivitelerin<br />

başında geliyor. Bunların hiçbirini yapamasanız<br />

bile yürüme parkurunda bir yürüyüş yapmayı<br />

unutmayın. Dağın güzel havasını içinize çekmeniz<br />

bile kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak.<br />

Ağlayan Kaya’yı görün<br />

Spil Dağı deyince<br />

aklımıza gelecek en<br />

önemli özelliklerden<br />

biri de Ağlayan<br />

Kaya. Dağın<br />

eteklerinde Niobe<br />

Kayası olarak da<br />

bilinen bu kayanın<br />

doğal bir eser mi<br />

yoksa bir sanat ürünü mü<br />

Let me tell you about the most importing thing<br />

relating to Mt. Spil first: the wandering Yılkı horses of<br />

Mt. Spil are comparable in importance to the height<br />

of Mt. Ararat, the volcanic features of Mt.Erciyes,<br />

and the endemic characteristics of Mt. Kaz (known as<br />

Ida in ancient times). While Mt. Spil hosts these great<br />

animals, it’s not that easy to see them. Not being used<br />

to people, these wild animals prefer to stay away.<br />

We’ll talk later about the Yılkı horses, but first let’s<br />

take a trip on Mt. Spil, the pearl of the Aegean,<br />

and store that rich oxygen as we amble through<br />

multicolored tulips in the woods. Though Spil, a<br />

mountain of 1517 meters, is situated between Manisa<br />

and Izmir, it’s generally associated with Manisa. Spil<br />

is 24 kms from Manisa and 50 kms from Izmir via<br />

the south road and was awarded the title of “National<br />

Park” in 1968. The mountain and its vicinity have an<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 17<br />

TÜRSAB DERGİ | MAYIS 2013 17


18 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

Spil Dağı’nın çevresinde derin vadiler ve bunların<br />

içerisinde dere yatakları bulunuyor.<br />

Deep canyons with stream beds around Mt. Spil.


Spil Dağı ile ilgili en önemli şeyi ilk önce<br />

söyleyelim: Çünkü nasıl Ağrı Dağı’nın yüksekliği,<br />

Erciyes Dağı’nın volkanik özellikleri, Kaz<br />

Dağları’nın endemik zenginliği önemliyse, Spil<br />

Dağı’nın da “serbest dolaşan Yılkı atları” önemli.<br />

Spil Dağı, işte bu güzel hayvanlara ev sahipliği<br />

yapmasıyla meşhur. Ancak onları görmek öyle<br />

çok kolay değil. Bu yabani hayvanlar insanlara<br />

alışkın olmadığı için uzak kalmayı tercih ediyor.<br />

Yılkı atlarından söz edeceğiz. Ama gelin önce<br />

Ege’nin incisi Spil Dağı’nda bir gezintiye çıkalım,<br />

rengarenk orman lalelerinin arasından yürürken<br />

bol bol oksijen depolayalım.<br />

1517 metre yüksekliğindeki Spil Dağı Manisa ile<br />

İzmir’in ortasında yer alır ama adı çoğunlukla<br />

Manisa ile anılır. Manisa’ya 24 km, İzmir’e<br />

ise güney yoluyla 50 km uzaklıktadır ve 1968<br />

yılından bu yana <strong>Milli</strong> Park sıfatı taşır.<br />

Dağın kendisi gibi çevresi de çok zengin. Derin<br />

vadiler ve bunların içinde akan derelerle, Spil<br />

Dağı’nın çevresi bir kır resmini andırır. Dağın bir<br />

başka önemli özelliği ise sık bir orman tabakası<br />

ile örtülmüş olması. Burası öyle iyi korunuyor<br />

ki, ormandan tek bir ağaç bile “kayıt dışı”<br />

eksilemiyor. Bu yüzden, çam ormanlarıyla kaplı<br />

dağ, orman havası almak için ideal bir rota.<br />

Manisa lalesi gibi endemik türler de dahil olmak<br />

üzere, zengin bir floraya sahip olan Spil Dağı’nda,<br />

sözünü ettiğimiz ünlü yaban atlarının yanı sıra,<br />

diğer birçok yaban hayvanı türleri de mevcut.<br />

Bungalovlarda konaklayın<br />

Spil Dağı üzerinde “At alanı ya da “Piknik alanı”<br />

diye anılan düzlük bir bölge var. Burada bulunan<br />

çeşitli büyüklükteki bungalovlar dağda konaklama<br />

imkanı da sunuyor. Dağın coğrafi avantajları<br />

çeşitli spor aktivitelerine de imkan sunuyor.<br />

Yamaç paraşütü, dağcılık, yürüyüş, bisiklet,<br />

mağaracılık ve off road Spil Dağı’nı ziyaret eden<br />

macera meraklılarının ilgilendiği aktivitelerin<br />

başında geliyor. Bunların hiçbirini yapamasanız<br />

bile yürüme parkurunda bir yürüyüş yapmayı<br />

unutmayın. Dağın güzel havasını içinize çekmeniz<br />

bile kendinizi daha iyi hissetmenizi<br />

sağlayacak.<br />

Ağlayan<br />

Kaya’yı<br />

görün<br />

Spil Dağı deyince<br />

aklımıza gelecek en<br />

önemli özelliklerden<br />

Let me tell you about the most importing thing<br />

relating to Mt. Spil first: the wandering Yılkı horses of<br />

Mt. Spil are comparable in importance to the height<br />

of Mt. Ararat, the volcanic features of Mt.Erciyes,<br />

and the endemic characteristics of Mt. Kaz (known as<br />

Ida in ancient times). While Mt. Spil hosts these great<br />

animals, it’s not that easy to see them. Not being used<br />

to people, these wild animals prefer to stay away.<br />

We’ll talk later about the Yılkı horses, but first let’s<br />

take a trip on Mt. Spil, the pearl of the Aegean,<br />

and store that rich oxygen as we amble through<br />

multicolored tulips in the woods. Though Spil, a<br />

mountain of 1517 meters, is situated between Manisa<br />

and Izmir, it’s generally associated with Manisa. Spil<br />

is 24 kms from Manisa and 50 kms from Izmir via<br />

the south road and was awarded the title of “National<br />

Park” in 1968. The mountain and its vicinity have an<br />

abundance of natural resources. The area surrounding<br />

Mt. Spil looks just like a country painting with deep<br />

canyons and streams flowing into the canyons.<br />

Another feature of the mountain is that it is covered<br />

with very thick forest canopy. This park is protected<br />

so carefully that not even one tree can grow “off<br />

the books,” so to speak. That is why, the mountain<br />

covered with pinewood is an ideal course for taking a<br />

fresh air in a forest. Mt. Spil has a rich flora including<br />

several endemic species. In addition to the famous<br />

wild horses we just talked about, you can see other<br />

wild animal species.<br />

Stop Over in the Bungalows<br />

There is a flat region named the “horse area” or<br />

the “picnic area” on Mt. Spil. Bungalows of many<br />

different sizes located there offer lodging opportunities<br />

on the mountain. The geographic advantages of<br />

the mountain offer good means for various sports<br />

activities. Paragliding, climbing, trekking, bicycling,<br />

speleology and off-roading are the leading activities<br />

for adventurers visiting Mt. Spil. Even if you don’t<br />

do any of these activities, don’t skip a walk in the<br />

walking track. Even just taking a deep breath of the<br />

mountain air makes you feel better.<br />

See that Crying Rock<br />

When we talk about Mt Spil, one of the most important<br />

features that we recall is the Crying Rock. It’s not<br />

known whether this rock, also named “Niobe Rock,”<br />

situated at the foot of the mountain, is a natural work<br />

or a work of art. Some say that this is the shape of<br />

a crying woman with a bowed head that was formed<br />

by natural erosion. There are some who claim that<br />

it is a work of art left from Ancient Greece. When<br />

considering natural events, it seems more reasonable<br />

to say that the rock was formed by erosion. According<br />

to the stories handed down to us through Greek<br />

Mythology, it’s believed that Niobe, a daughter of<br />

Phrygian Tantalus, became a symbol of sorrowful<br />

mothers who shed tears for their lost children, was<br />

transformed into a rock here by Zeus.<br />

By the way, an amphitheater was recently constructed<br />

near the Rock. Over time, writing emotional messages<br />

and putting them on the ground has become a<br />

tradition among visitors to the rock visitors. Whether<br />

you believe that the rock is the result of natural forces<br />

or a remnant of Greek Mythology, it is Niobe, no<br />

matter. The only important thing here is not to pass<br />

here without seeing that beautiful work.<br />

Yılkı Horses: Free and Powerful<br />

What’s well known is that Yılkı horses are one of<br />

the most beloved themes of nature photographers.<br />

As we stated before, it’s not that easy to observe<br />

these pretty animals, the subject of documentaries<br />

and photography contests, because Yılkı horses are<br />

unlikely to get close to people on their own. The story<br />

of these horses that are very fond of their freedom is<br />

a bit poignant. The herds are the offspring of older,<br />

incapacitated horses that were left in the forest by<br />

their owners. Their sturdy offspring have increased<br />

in number over the years and thrive owing to a life<br />

style of their own. Yılkı horses live in a herd of 10-12<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 19


Anadolu’nun<br />

çiçekli camileri<br />

18. yy.da Osmanlı batıya açılırken,<br />

Avrupa duvalarındaki “fresk” sanatı bizde<br />

“kalem işi”ne dönüşüyor. Bu yeni dekor<br />

ve süsleme akımının muhteşem örnekleri<br />

saray ve konaklarla birlikte camilerin de<br />

duvarlarını donatmaya başlıyor...<br />

20 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Rasim Konyar<br />

Onların ortak özelliği, çoğunun ahşap olması, 7-8<br />

yüzyıldan bu yana yaşayabilmesi ve bezemeleri!<br />

Oysa, İslamın da etkisiyle bu dünyanın “geçici”<br />

olduğuna inananlar, ahşabı, ancak bir iki kuşak<br />

daha kullanılacak “ev” için seçip anıtsal ve kamu<br />

yapılarında “taş” kullanırdı. Su yolları, çeşmeler,<br />

köprüler ve kuşaktan kuşağa hizmet vermesi için<br />

külliyeler ve göğe uzanan minareleriyle camiler<br />

gibi. Ama Anadolu’da ahşap da en az onbin<br />

yıldır kullanılan bir malzeme. İşte Selçuklularla<br />

gelen, ağaç direkli ve ahşap tavanla örtülü<br />

camiler! Hele Karadeniz gibi ormanı bol yerlerde<br />

kamu yapıları da ahşaptan yapılmış. Öyle ki bu<br />

sayıda paylaştığımız örneklerde olduğu gibi çivi<br />

ve benzeri gibi başka metal de kullanılmamış.<br />

Ama buna karşılık alabildiğine yaşam sevinci ile<br />

donatılmış, bezenmişler. Hem de yaşamın en<br />

güzel, en estetik simgesi ile: “Çiçek”!<br />

Anadolu’da resim ve mimari ilişkisi<br />

Anadolu’da mimari ve resim ilişkisinin bilinen en<br />

eski örnekleri Uygur prensleri, rahipler, kadınlar<br />

gibi insan figürleri ve yaşanmış olayların yanı<br />

sıra, sembolik çiçek ve hayvan tasvirlerinin önemli<br />

yer tuttuğu, Uygurlara ait duvar resimleri. 18.<br />

yy.da Osmanlı Batı’ya açılırken, Avrupa’da “fresk”<br />

tekniğiyle yapılanlar, bizde “kalem işi” tekniğiyle<br />

bir tür duvar resmine dönüşüyor (*). Gerçek veya<br />

hayali bir manzara, belli bir yapı, cami, konak<br />

tasvirleri, gemiler ve sembolik motifler gibi.<br />

Saraydan Anadolu’ya<br />

18. ve 19. yy.da bütün alanlarda ithal edilen Batılı<br />

biçimler, örneğin Lale Devri’nde yurtdışından<br />

gelen mobilya ve saatler üzerindeki manzaralar,<br />

kase ve vazolardaki çiçek resimleri, Osmanlı<br />

resimsel bezemelerinde de görülüyor. En canlı<br />

örnek, Topkapı Sarayı. Tavan eteklerini dolaşan<br />

manzara şeritlerinde; sularla bölünmüş kara<br />

parçaları üzerinde yükselen yapılar, ağaçlar,<br />

denizde yüzen insansız kayıklar, yelkenliler ve<br />

adalar, Boğaziçi, ağaçlar... Duvar panolarında<br />

da Boğaziçi kasırları, kadırgalar ve çeşmeler...<br />

Osmanlı’da “yan” diye anılan ileri gelenler,<br />

İstanbul’daki akımların taşraya taşınmasında<br />

önemli rol oynamış ve 18. yy.da yeni dekor<br />

ve süsleme akımının zengin örneklerini kendi<br />

konaklarına yansıtırken, camileri de unutmamışlar.<br />

İşte bu yüzden duvar resimlerinin de en zengin<br />

örnekleri, âyanlık kurumunun daha güçlü olduğu<br />

Batı Anadolu’da daha çok görülüyor!<br />

(*) “19. yüzyıl Osmanlı Camilerinde Kalem İşi<br />

Tezyinatı”, Oktay Hatipoğlu, 2007, Erzurum<br />

Floral Mosques of Anatolia<br />

The common characteristics of mosques are their ornaments,<br />

most of which are wooden. Many have survived since the 7 th and<br />

8th centuries. The influence of Islam would lead those who believe<br />

that this world is “temporary” to choose wood for “houses” which<br />

are to be used for at most one or two generations and to use<br />

“stone” instead for monuments and public structures, such as<br />

water ways, fountains, bridges and Islamic social centers that<br />

must last for many generations and mosques that rise high above<br />

the sky with their towering minarets.<br />

However, wood has also been used for at least 10.000 years in<br />

Anatolia. These are the mosques with roots back to Seljuk that<br />

use wooden poles and wooden ceilings. Even public buildings<br />

are made of wood in regions full of forests such as the Black Sea<br />

region. As can be seen in the examples given in this edition, no<br />

metals, including nails, etc., are used. On the contrary, they are<br />

ornamented and adorned with the joy of life all out. With the most<br />

beautiful, most aesthetical symbol of life: flowers!<br />

The relation between painting and architecture in<br />

Anatolia<br />

The oldest examples of the relation between painting and<br />

architecture in Anatolia are wall paintings of Uighurs which<br />

are dominated by historical events and human figures such as<br />

Uighur princes, monks, women, and also by symbolic flowers and<br />

depictions of animals. While the Ottomans expanded to the West<br />

in the 18 th century, the art which was produced using the “fresco”<br />

technique in Europe is converted to some type of wall paintings<br />

through a “hand-carving” technique (a technique used to bind the<br />

wood together without nail). Examples include real or imaginary<br />

views, certain structures, mosques, mansion images, ships, and<br />

symbolic themes.<br />

From the Palace to Anatolia<br />

Western styles that are imported to all sorts of areas in the<br />

18 th and 19 th centuries (for instance landscapes on furniture<br />

and watches brought from abroad in the Tulip period, and<br />

flower patterns in bowls and vases) can be seen in the pictorial<br />

ornaments of the Ottoman. The most vivid example is Topkapı<br />

Palace! Structures rising above lands divided by water on the<br />

landscape, belts that surround Ceiling skirts, trees, unmanned<br />

boats, sailboats floating on the sea, islands, Bosporus and trees…<br />

Bosporus pavilions, galleys and fountains on wall panels…<br />

Ottoman dignitaries, the so-called “sides” played a crucial role<br />

in transferring art movements in Istanbul to villages. While they<br />

reflected the rich examples of new décor and ornamentation of<br />

the 18 th century in their palaces, they did not neglect mosques.<br />

Thus, the richest examples of wall paintings can be seen more<br />

frequently in Western Anatolia where Ayan Institution (a kind of<br />

parliament consisting of wise men) are more in charge. (*) “19.<br />

yüzyıl Osmanlı Camilerinde Kalem İşi Tezyinatı”, Oktay Hatipoğlu,<br />

2007, Erzurum<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 21


CİHANOĞLU<br />

CAMİİ<br />

Aydın, Merkez<br />

Aydınoğlulları Principality is one of the most favored cities of Anatolia in Aydın with<br />

a cultural and architectural heritage from the Ottoman and Republic Periods. Here is<br />

Central Cihanoğlu Mosque in Köprübaşı District of Aydın. Cihanoğulları, now living in<br />

Koçarlı, is one of the esteemed families of Kanuni during his Rhodes expedition. This<br />

mosque constructed by Müderris Cihanoğlu Abdülaziz in 1756 is a mixture of rubble<br />

stone and brick with a 15-step stairway; it has a rectangular plan and a baroque<br />

style conforming to the architecture of the Ottomans in the second half of the18 th<br />

century. Three domes cover the narthex which is supported by four round pillars.<br />

The worshipping area is lighted with three lines of windows. The bottom part of the<br />

mosque, which is seated on a high basement, is used as a bazaar. The interior design<br />

of Cihangiroğlu Mosque, which was repaired in the 1950s and 1967, is ornamented<br />

with a hand-carving technique and medallion and floral patterns. There are animal<br />

motifs in between. Hand-carved arts of this period, which is dominated by baroque -<br />

rococo style, are dyed with madder over dry plaster. There is a marble water tank and<br />

a wooden Islamic social center in Central Cihanoğlu Mosque.<br />

Aydınoğulları Beyliği, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi kültür ve mimarlık<br />

mirasıyla Aydın da Anadolu’nun iltimaslı kentlerinden biri. İşte Aydın’ın<br />

Köprübaşı Mahallesi’ndeki Merkez Cihanoğlu Camii! Cihanoğulları,<br />

Kanuni’nin Rodos seferi sırasında bugünkü Koçarlı’da yaşayan önemli<br />

ailelerden. Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında yaptırılan,<br />

15 basamaklı bir merdivenle çıkılan, moloz taş ve tuğla karışımı cami, kare<br />

planlı ve 18. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı mimarisinde etkili olan barok<br />

üslubunda yapılmış. Dört yuvarlak sütunun taşıdığı son cemaat yerini üç<br />

kubbe örtüyor. İbadet yeri üç sıra pencere ile aydınlatılmış, yüksek bir kaide<br />

üzerine oturtulan caminin altı çarşı olarak kullanılıyor. 1950 ve 1967’de<br />

onarılan Cihanoğlu Camii’nin içi barok üslupta kalem işi tekniğiyle ve<br />

madalyon ve çiçek motifleri ile bezeli. Bunların arasında hayvan motifleri de<br />

var. Barok - rokoko tarzın egemen olduğu dönemin kalem işleri, kuru sıva<br />

üzerine kök boyalarla yapılmış. Merkez Cihanoğlu Camii’nde mermer bir<br />

şadırvan, çevresinde ahşap bir külliye de bulunmakta.<br />

22 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


CİHANOĞLU CAMİİ<br />

Aydın, Koçarlı<br />

Koçarlı ilçe merkezinde bulunan ve 1584 yılında mescit olarak inşa edilen<br />

Cihanoğlu Camii, 1773 yılında Cihanzâde Mustafa Bey tarafından camiye<br />

dönüştürülmüş. Mihrabının üzerinde bir Mekke panoraması bulunuyor.<br />

Barok üslupta işlenmiş mermer minberi görülmeye değer. Ahşap işlemeli<br />

giriş kapısında ise ahşap süsleme ve oymacılık sanatının tüm incelikleri<br />

sergilenmiş.<br />

Cihanoğlu Mosque, constructed as a prayer room in 1584 and situated in Koçarlı town<br />

center, was converted to a mosque by Cihanzâde Mustafa Bey in 1773. There is a<br />

Mecca panorama on its mihrab (Altar). One can see its marble minbar embroidered in<br />

the baroque style. Wooden ornamentation and all delicacies of art of the sculptor can<br />

be seen on the wooden ornamented entrance door.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 23


BOĞAZİÇİ CAMİİ<br />

Denizli, Baklan<br />

Yalın, düz duvarları, kiremit<br />

kaplı kırma çatısıyla alelade<br />

bir konutu andıran, içinde ise<br />

hiç beklenmedik, olağanüstü<br />

bir süsleme sanatı saklayan,<br />

Boğaziçi Camii, sekiz ahşap<br />

direkle üç sahına ayrılmış.<br />

İlk yapımı 1767. Duvarları<br />

temele kadar taş, üzeri kerpiç<br />

örgülü olup, destekler Bursa<br />

kemeriyle birbirine bağlanmış.<br />

Yan duvarlar içten ve dıştan<br />

ahşap direklerle desteklenmiş.<br />

Ahşap minberi ve vaaz<br />

kürsüsü süslemesiz fakat<br />

tavan ve ahşap direklerde,<br />

zengin kalem işi süslemeler<br />

var. Kırmızı zemine çakılan<br />

beyaz çıtalarla oluşturulan<br />

tavan, bu süslemeler için son<br />

derece etkileyici bir zemin<br />

oluşturmuş. İç duvarları<br />

da bitkisel ve geometrik<br />

süslemeler ve mimari<br />

tasvirlerden oluşan resimlerle<br />

bezeli.<br />

24 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

Boğaziçi Mosque, which resembles<br />

an ordinary structure due to its<br />

hipped roof coated with tiles, pure<br />

and smooth walls and on the other<br />

hand which hides unexpected and<br />

extraordinary art of ornamentation<br />

inside, is divided into three naves<br />

by eight wooden studs. Its first<br />

construction was in 1767. Its walls<br />

are made of stone beginning from<br />

the foundation, it has mud-brick<br />

knitting over it, and its supports are<br />

connected with Bursa belts to each<br />

other. Side walls are supported both<br />

internally and externally by wooden<br />

studs. Its wooden belt and pulpit<br />

have no ornaments, but there are<br />

rich hand-carved ornamentations on<br />

the roof and studs. The roof, which<br />

is formed by white bars pitched<br />

on red ground, created a rather<br />

impressive foundation for these<br />

ornaments. The interior walls are<br />

adorned with floral and geometrical<br />

ornaments and architectural<br />

depictions.


Denizli’nin Yazır kasabası halkı bu camiyi “Çarşı”<br />

ya da “Yukarı Camii” diye de anıyor. 1802-03’de<br />

Ömer Ağa tarafından yaptırılan caminin resimleri<br />

usta işi. Dikdörtgen planlı cami, altısı bağımsız<br />

on adet ahşap direk ile mihraba dik üç sahına<br />

ayrılmış. İçeri girildiğinde duvarlar ve tavandaki<br />

panolar içinde yer alan resimler, bakanları<br />

hayran edecek kadar güzel ve etkileyici.<br />

Vazo, sepet ve ibrikler içindeki gül, lale ve<br />

karanfiller, elma, üzüm, nar, armut, karpuz gibi<br />

meyvelerle oluşturulan natürmortlar, perde<br />

motifi... Bunların İstanbul’daki örneklerinde<br />

bulunmaması, o dönemde Anadolu’daki<br />

konakları resimleyen halk ressamları tarafından<br />

yapıldıklarını gösteriyor. Yazır Camii’nde,<br />

ayrıca “ahşap üstü kalem işi” tekniğinden<br />

de örnekler var. Resimlerde perspektif sınırlı<br />

kullanıldığından yer yer minyatürü çağrıştıran<br />

kompozisyonlar var. Batı duvarındaki manzaralı<br />

bir büyük külliye resminde olduğu gibi tek<br />

panolarda ise mimari tasvirler bulunuyor. Üç<br />

şerefeli dört minare, kubbeli revaklı yapılar<br />

ve bir çeşme gibi. Güney duvarındaki pano<br />

içindeki madalyonlarda, Allah, Muhammed,<br />

Ebubekir; doğu duvarındaki madalyonlarda<br />

Ömer, Osman, Ali; batı duvarındaki süsleme<br />

panolarının içindeki madalyonlarda ise Hasan,<br />

Hüseyin, Bilal-i Habeş-i yazıyor. Caminin tavanı<br />

da çıtalarla küçük karelere ayrılmış ve bu kareler,<br />

belirli aralıklarla serpiştirilmiş bitki motifleriyle<br />

süslenmiş.<br />

YAZIR CAMİİ<br />

Denizli, Acıpayam<br />

People in Denizli’s Yazır town call this mosque<br />

“Çarşı” or “Yukarı Mosque”. The paintings of this<br />

mosque, constructed by Ömer Ağa in 1802-03,<br />

are master works. This mosque with rectangular<br />

planning is divided into three naves perpendicular<br />

to mihrab and ten wooden studs, among which 6<br />

are independent. When one enters, paintings on<br />

the walls and in the panels over the ceiling are<br />

as beautiful and attractive as to enchant visitors.<br />

Roses, tulips and gillyflowers in a vase, baskets and<br />

pitchers; still-life paintings made of apple, grapes,<br />

pomegranate, pear and melon; curtain patterns...<br />

As these have no examples in Istanbul, this reveals<br />

that these were painted by public painters who<br />

painted mansions in Anatolia. There are also<br />

examples of “hand-carved wooden pieces” in Yazır<br />

Mosque. There are miniatures resembling depictions<br />

as perspective is used limitedly in paintings.<br />

There are architectural depictions on single panels<br />

resembling the great Islamic gathering painting on<br />

the western wall, such as four minarets with three<br />

balconies, domed and arcaded structures, and a<br />

fountain. On the medallions inside a panel on the<br />

southern wall, it says Allah, Muhammed, Ebubekir;<br />

on the medallions inside the panels adorning the<br />

eastern wall, it says Ömer, Osman, Ali; on the<br />

medallions inside the panels adorning the western<br />

wall, it says Hasan, Hüseyin, Bilali Habeş-i. The<br />

ceiling of the mosque is divided into small squares<br />

and ornamented with floral patterns splattered in<br />

even intervals.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 25


MAHMUT BEY<br />

CAMİİ<br />

Kastamonu, Kasaba<br />

Kastamonu Kasaba Köyü’nde 1366’da yapılmış,<br />

bugün hala ayakta duran ve bir ahşap işçiliği<br />

harikası olan Candaroğlu Mahmut Bey<br />

Camii... Bu cami yapım tekniği ve dıştan yalın<br />

gözükmekle birlikte içindeki ahşap sanatının<br />

zenginliği ile özel bir yere sahip. Tek katlı,<br />

dikdörtgen planlı, üç bölümlü bir son cemaat<br />

yeri olan caminin giriş kapısındaki kabartma<br />

yazılar, bitkisel ve geometrik motiflerden oluşan<br />

ahşap süslemeleri nefes kesici. Esasen bu kapı<br />

Kastamonulu bir ahşap ustası tarafından yapılmış<br />

bir replika. Ankaralı usta Nakkaş Mahmut oğlu<br />

Ahmet’in yaptığı özgün kapı 1997’de çalınmış.<br />

Bulunduğunda da Kastamonu Liva Paşa Konağı<br />

Etnografya Müzesi’nde koruma altına alınmış.<br />

Asıl şaşırtıcı özellikler, dış duvarları moloz<br />

taşından harçla yapılmış olan caminin içinde!<br />

Sütunlarından mahfillere, minberinden tavanına<br />

kadar rengârenk işlemeleriyle her yer ahşaptan...<br />

Küçük pencerelerinden giren doğal ışık altında<br />

kök boyalı işlemeler ve kalem işleri harikulade!<br />

Cami, ahşap kirişleme tekniği ile yapılmış düz<br />

bir tavan ile örtülü. Yanlardan ve ortalardan<br />

bindirmelerle desteklenen ana kirişleri, dört<br />

yuvarlak ahşap direk taşıyor.<br />

Candaroğlu Mahmut Bey Mosque, which was<br />

constructed in 1366 in Kastamonu Town<br />

Village, still survives and is a wonder of wooden<br />

craftsmanship. This mosque has a special place<br />

with its interior rich of wooden art (although it<br />

looks plain from the outside) and thanks to its<br />

construction technique. Braille on the entrance<br />

door of the mosque, which has one-floor with<br />

a rectangular plan and a narthex with three<br />

divisions, and wooden ornamentations consisting of<br />

floral and geometrical patterns, are breathtaking.<br />

In fact this door is a replica constructed by a<br />

wood craftsman living in Kastamonu. The original<br />

door, constructed by Nakkaş Mahmut oğlu Ahmet,<br />

a craftsman from Ankara, was stolen. When it<br />

was found it was taken under preservation in<br />

the Kastamonu Liva Paşa Mansion Ethnography<br />

Museum. The major striking characteristics are<br />

hidden inside the mosque whose outer walls are<br />

made of plasters of rubble stone. From columns to<br />

gathering places, minbar to ceiling, every part of<br />

the mosque is made of wood and filled with colorful<br />

ornamentation. Madder embroideries and handcarved<br />

art look marvelous under the natural light<br />

that sails from the small windows. The mosque is<br />

coated with a flat ceiling made by a wooden joisting<br />

technique. Main girders are supported by central<br />

and side overlays.<br />

GÖĞCELİ CAMİİ<br />

Samsun, Çarşamba<br />

Karadeniz’in çiçekli ahşap camilerinden bir diğer<br />

örnek, Samsun-Çarşamba’da bulunan Göğceli<br />

Camii. Sekiz yüzyıldır ayakta olan ve karaağaç,<br />

dış budak, kestane gibi ağaçların kullanıldığı bu<br />

camii 1206’da yapılmış. Bir Selçuklu Dönemi<br />

eseri olduğu aşikâr fakat kimin yaptırdığı<br />

bilinmiyor. Girişteki revak 1335’de eklenmiş. İlçe<br />

mezarlığında olduğundan Mezarlık Camii ya da<br />

bindirme tekniğine atfen “Çivisiz Camii” olarak<br />

da anılıyor. Tek katlı ve dikdörtgen planlı yapı,<br />

çantı tekniği ile yani zemini iri taşlarla yükseltilip<br />

nemden korumak için toprakla bağlantısının<br />

kesilmesi sağlanarak yapılmış. Caminin dış<br />

duvarları 10 cm kalınlığında, 10-15 metre<br />

uzunluğundaki kestane ağaçlarından kalaslarla<br />

örülmüş. Kalaslar birbirine giydirme usulü ile<br />

26 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

monte edilmiş, köşelerde geçme tekniği ile<br />

bağlanmış. Aşı boyası kalem işi nakışlarının 15.<br />

ve 16. yy. çini-seramik süslemeleri ile paralellik<br />

içermesi onların çok sonradan yapıldığını<br />

gösteriyor. Giriş çatısı hilal biçiminde. Mihrabın<br />

üzerinde bir hilal, onun üzerinde ışık saçan onbir<br />

yıldız, sağında ve solunda üçer ışık penceresi var.<br />

Another example of wooden floral mosques of the<br />

Black Sea is Göğceli Mosque situated in Samsun-<br />

Çarşamba. This mosque, which has survived<br />

for 8 centuries and in which wish elm, ash tree<br />

and chestnut tree were used, was constructed in<br />

1206. It is apparent that it is a work of art from<br />

the Seljuk Period, but the constructor remains<br />

unknown. The cloister at the entrance was added<br />

in 1335. As it is situated in a town cemetery it is<br />

also called Cemetery Mosque or “Nail-less Mosque”<br />

in reference to joint technique. Its single-floor and<br />

rectangular planning is constructed according to<br />

çantı technique which is to raise the floor with<br />

huge stones to eliminate its contact with the soil in<br />

order to protect against moisture. The outer walls<br />

of the mosque were knitted with timbers of chestnut<br />

trees at a length of 10-15 meters. As hand-carved<br />

embroideries dyed with red ochre resemble the tileceramic<br />

ornamentation of the15 th and 16 th centuries<br />

which means that these are constructed after a long<br />

time. The entrance roof has the shape of a crescent.<br />

There is a crescent on mihrab, 11 stars that shine<br />

over it, and three windows for light both on the left<br />

and on the right.


28 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

Tunisia is a country that has<br />

dedicated itself entirely to<br />

tourism.<br />

Here we are in these beautiful lands where<br />

the enigmatic deserts of North Africa meet<br />

the blueness of the Mediterranean and the<br />

historic texture dating back to the era of the<br />

Phoenicians.


İnsanlarıyla turizme<br />

gönül vermiş bir ülke<br />

tunus<br />

Kuzey Afrika’nın gizemli<br />

çöllerinin, Akdeniz’in<br />

maviliği ile buluştuğu güzel<br />

topraklar. Fenikelilere kadar<br />

uzanan tarihi bir doku.<br />

Özgür Açıkbaş<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 29


Akdeniz kıyısında palmiye ağaçlarının<br />

arasında uzanan plajlar, kilometreler<br />

boyunca birbirini takip eden zeytin<br />

ağaçları, üzüm bağları ve yasemin<br />

çiçeklerinin baş döndürücü kokusu<br />

ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor.<br />

Bu hayranlık akıllara hemen “Yasemin<br />

Devrimi”ni çağrıştırsa da, turizm cenneti<br />

Tunus değişimin ardından eski güzel<br />

günlerine dönmenin çabasında. Tunus<br />

sokaklarında gezerken yeniden doğmaya<br />

çalışan bir ülkenin yanısıra insanların<br />

turizme verdiği öneme şahit oluyorsunuz.<br />

Başkent Tunus<br />

Ülkeyle aynı adı taşıyan başkent Tunus,<br />

botanik parkları, müzeleri, tarihi ve<br />

modern alışveriş merkezleriyle rengârenk<br />

bir şehir. Ülkenin en büyük şehri olan<br />

Tunus’un eski sokaklarından modern<br />

caddelerine uzanan keyifli bir yolculuk<br />

yapmak mümkün. 7 Kasım Meydanı’ndan<br />

geçip gökdelenlerin eşliğinde Habib<br />

Burgiba Caddesi’nden ilerlerken şehrin<br />

modern yüzü, Tunus Medinası’nda eski<br />

dükkanlar arasında ise ansızın beliren ünlü<br />

“Tunus Kapıları” gezenleri hemen etkisi<br />

altına alıyor.<br />

Sidi Bou Said<br />

Tunus Körfezi’ne bakan tepelerin, beyaza<br />

boyanmış evlerin, maviye boyanmış kapı<br />

ve pencerelerin şehri Sidi Bou Said, ülke<br />

turizminin önemli noktalarından biri.<br />

Efsaneye göre, Berberi bir prensese aşık<br />

olan Aziz Louis (Fransa Kralı IX. Louis)<br />

şehri koruması altına almış ve burada<br />

barış içinde mutlu günler yaşanmış.<br />

Şehrin deniz fenerine çıkan yokuşunda<br />

sıralanmış evlerin arasında ilerlerken<br />

bu efsaneyi hissetmek mümkün. El<br />

sanatlarıyla ilgilenenlerin açtığı dükkanları<br />

ve kafeleriyle ziyaretçilere hoş zamanlar<br />

geçirtiyor.<br />

Bardo Müzesi<br />

Başkentteki Bardo Müzesi, Kuzey<br />

Afrika’nın en büyük arkeoloji, dünyanın<br />

ise sayılı büyük mozaik müzelerinden<br />

bir tanesi. Tunus’ta keşfedilen, kuru<br />

ve sıcak iklim sayesinde doğal olarak<br />

korunan sayısız yer mozaiği Bardo<br />

Müzesi’nde sergileniyor. Tarih öncesine,<br />

Kartaca, Roma, Hristiyanlık ve İslam<br />

dönemlerine ait yüzlerce eseri müzede<br />

görmek mümkün. Mozaik koleksiyonunun<br />

örnekleri neredeyse tüm salonlara yayılmış<br />

durumda. Bu salonların sayısı o kadar<br />

çok ki, tam gezinizi tamamladığınızı<br />

düşündüğünüzde karşınıza bir yenisi<br />

30 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

Tunus’un klasikleşmiş mavi kapılarına güzel bir örnek.<br />

A good example of Tunis’s classic blue gates.<br />

Beaches stretching to the palms on the<br />

Mediterranean coast, olives trees following<br />

each other for kilometers, vineyards and the<br />

dizzying smell of jasmines charm visitors.<br />

Even this charm connotes the “Jasmine<br />

Revolution”, after that change Tunisia, a<br />

tourism paradise diligently tries to return to<br />

its old good days.<br />

While strolling in the streets of Tunisia,<br />

you are witnessing a country that tries to<br />

be reborn, as well as the importance that<br />

Tunisian people gave to tourism.<br />

Tunisia the Capital<br />

The capital Tunisia, a namesake of the<br />

country, is a colorful city with its botanic<br />

parks, museums, history and modern<br />

shopping centers. You can make a cheerful<br />

journey starting from the ancient streets of<br />

Tunisia -the biggest city of the country- to<br />

its modern streets.<br />

While proceeding to Habib Burgiba Street<br />

in the company of the skyscrapers beyond<br />

7 th of November Square, you will slowly<br />

come under the influence of the modern<br />

face of the city and the “Tunisian Gates”<br />

immediately appearing between the old<br />

shops in Tunisia Medina.<br />

Sidi Bou Said<br />

Being a city of hills facing the Tunisia Gulf<br />

known for its white painted houses and their<br />

blue painted doors and windows, Tunisia<br />

is one of Tunisia’s important tourism<br />

centres. According to the legend, Saint<br />

Louis (French King Louis IX) who fell in<br />

love with a Barbary princess, took the city<br />

under his protection and enabled happy and<br />

peaceful days to be lived here. While going<br />

through the rows of houses on the slope that<br />

ascends to the lighthouse, you can indeed<br />

feel the influence of this legend. Shops<br />

opened by people who deal in handcrafts<br />

and cafeterias cause the people to have a<br />

great time.<br />

Bardo Museum<br />

The Bardo Museum located in the capital is<br />

the biggest archeological museum of North<br />

Africa and it is also one of very big mosaic<br />

museums of the world. Innumerable ground<br />

mosaics discovered and naturally preserved<br />

thanks to the dry and hot climate in Tunisia<br />

are on display in the Bardo Museum. It’s<br />

possible to see hundreds of historical works<br />

belonging to the Carthage, Roman, Christian<br />

and Islamic periods in the museum. The<br />

samples of the mosaic collection are spread<br />

throughout nearly all of the galleries. The<br />

number of these galleries is so big that you


çıkıyor. Antik kentlerden<br />

çıkarılıp bir araya getirilen<br />

paha biçilmez mozaikler<br />

görenleri hayretler içerisinde<br />

bırakıyor. Mermer ve renkli<br />

taşlardan oluşan bu eserlerin<br />

ana temaları mitoloji, günlük<br />

yaşam kesitleri ve ziyafetler…<br />

Çöl turizmi<br />

Tunus’un güneydoğusundaki egzotik çöl<br />

manzaraları da son derece büyüleyici.<br />

Kenti ülkenin diğer bölümünden ayıran tuz<br />

çölünden geçerken Chott El Jerid noktasında<br />

durakladığınızda, gördüğünüz serapla kendinizi<br />

bir sonsuzluğun içerisinde buluyorsunuz.<br />

Tozeur’da evler kahverengi toprak tuğlalardan<br />

örülmüş. Douz bölgesi, çölde deveyle gezme<br />

ya da ciplerle çöl safarisi yapma imkânı<br />

bulabileceğiniz alanların başında geliyor. Ünlü<br />

“Star Wars” filmlerinin çekildiği Matmata da<br />

görülmeye değer yerlerden biri.<br />

Turizm cenneti Hammamet<br />

Plajlarıyla ünlü Hammamet, güneş ve deniz<br />

arayanların ilgi gösterdiği şehirlerin başında<br />

geliyor. Şehir planlamasına önem veren yetkililer<br />

Hammamet’te selvi ağaçlarının boyunu geçen<br />

herhangi bir binanın inşa edilmesine izin vermiyor.<br />

1926’da Romanyalı milyoner George Sebastian,<br />

Hammamet sahillerine âşık olmuş ve karısı için<br />

burada “Villa Sebastian”ı inşa ettirmiş. İkinci<br />

Dünya Savaşı’nın sonunda Winston Churchill’in<br />

bir süre yaşadığı ve anılarını kaleme aldığı villa<br />

günümüzde kültür merkezi olarak kullanılıyor.<br />

El Jem’de bulunan Kuzey Afrika’nın en büyük amfitiyatrosu, bugün birçok uluslararası orkestra<br />

ve sanatçıya ev sahipliği yapıyor (üstte). Matmata’da bulunan “Star Wars” filminin seti.<br />

North Africa’s biggest amphitheatre, located in El Jem, hosts many international orchestras and<br />

artists. (upper) Setting of the movie titled “Star Wars” in Matmata.<br />

Sidi Bou Said sokaklarında mavi pencere ve kapıların<br />

arasında dolaşırken, alışveriş yapmamak elde değil.<br />

You cannot help shopping while you are walking around<br />

blue windows and gates.<br />

immediately run across another one the moment you<br />

thought that you completed your trip. Invaluable<br />

mosaics unearthed from ancient cities and put<br />

together here cause the visitors seeing them to be<br />

dumbfounded. The main themes of these works of<br />

marble and colorful stones are mythology, scenes of<br />

daily life and feasts.<br />

Tunus’ta golf meraklıları için<br />

pek çok golf sahası bulunuyor.<br />

There are many golf courses for<br />

golf lovers in Tunisia.<br />

Tourism in the Desert<br />

The exotic desert scenes lying along the southeast of<br />

Tunisia are extraordinary charming. When you stop<br />

by the Chott El Jerid spot, as you pass through the<br />

salt desert separating the city from the other part of<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 31


TÜRSAB-FTAV İşbirliği Protokolü<br />

TÜRSAB, 16-19 Mayıs 2013 tarihleri arasında Tunus’a 65 kişilik bir heyet ile inceleme<br />

gezisi düzenledi. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy başkanlığında düzenlenen geziye,<br />

TÜRSAB II. Başkanı Firuz Bağlıkaya, TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyeleri Hikmet Selçuk,<br />

Muammer Güner ve Sinan Haliç, TÜRSAB Başkan Danışmanları Çetin Gürcün ve<br />

Yusuf Duru, TÜRSAB Konya Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Ulu, TÜRSAB<br />

Adana Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Nesrin Göçhan, TÜRSAB Kuşadası Bölgesel<br />

Yürütme Kurulu Başkanı Fahrettin Çiçek, TURSAV Yönetim Kurulu Üyesi Davut<br />

Günaydın, Tunus ile outgoing bazında çalışan seyahat acentaları ve medya temsilcileri<br />

katıldı. Gezinin ikinci gününde ise TÜRSAB ve FTAV (Tunus <strong>Seyahat</strong> <strong>Acentaları</strong> <strong>Birliği</strong>)<br />

arasında bir işbirliği protokolü imzalandı. Toplantıya katılan Tunus Turizm Bakanı Cemal<br />

Gambra şunları söyledi: “Bu süreçte imzaladığımız bu anlaşma önemli bir rol oynuyor.<br />

İşbirliği fırsatlarının iki ülke için de çok önem teşkil ettiğine inanıyorum” dedi. TÜRSAB<br />

Başkanı Başaran Ulusoy, “<strong>Türkiye</strong>’nin en önemli acente temsilcileri ve Tunus’la çalışacak<br />

arkadaşlarımla beraber geldim. Gezmeye değil, dostluğumuzu sağlamlaştırmaya geldik.<br />

Tunus’a her zaman yardım etmeye hazırız. Dostluk için buradayız, olmaya da devam<br />

edeceğiz” dedi.<br />

A COOPORATION PROTOCOL BETWEEN TÜRSAB-FTAV<br />

With a commission of 65 people, TÜRSAB made a study tour in Tunisia between 16-19<br />

May 2013. This study trip, presided by Başaran Ulusoy, the president of TÜRSAB,<br />

included the following participants: Firuz Bağlıkaya, Vice President of TÜRSAB; Hikmet<br />

Selçuk, Muammer Gün and Sinan Haliç, the board members; Çetin Gürcün and Yusuf<br />

Duru, the president advisors of TÜRSAB, Mustafa Ulu, President of TÜRSAB Konya<br />

Regional Executive Board; Nesrin Göçhan President of TÜRSAB Adana, Regional<br />

Executive Board, Fahrettin Çiçek President of TÜRSAB Kuşadası, Regional Executive<br />

Board; Davut Günaydın, the board member of Tursav and travel agencies working based<br />

on outgoing and media representatives.<br />

A cooperation protocol was signed between TÜRSAB and FTAV (Federation of Tourism<br />

Agencies in Tunisia). Cemal Gambra, Tunisia’s Tourism Minister who participated in the<br />

meeting, said, “This agreement we signed within this period plays an important role. I<br />

believe that cooperation opportunities are very important for both countries.” Başaran<br />

Ulusoy, the president of TÜRSAB, said, “I came here with the most prominent agency<br />

representatives of Turkey and our friends who are likely to work with Tunisia. We are<br />

always ready to assist Tunisia. We are here for friendship and will continue to be.”<br />

the country, you might find yourself lost in an infinity because of the mirage you<br />

saw. Houses in Tozeur are bonded with brown earthen bricks. The region Douz is<br />

one of the main areas in which you can find an opportunity for going on a desert<br />

safari or riding on camels. Matmata where that famous “Star Wars” movie was<br />

shot is also one of those places worth seeing.<br />

Hammamet Tourism Paradise<br />

Renowned for its beaches, Hammamet is one of the leading cities to which sun<br />

and sea seekers pay much attention. Authorities sensitive about city planning<br />

don’t allow any edifice to be built if it would surpass the height of the cypress. In<br />

1926, George Sebastian, a Romanian millionaire, after having fallen in love with<br />

Hammamet beaches, built “Villa Sebastian” here.<br />

This villa in which Winston Churchill lived for a short period and penned his<br />

memoirs at the end of the World War II is used as a culture centre in our day.<br />

Bardo Müzesi’nde sergilenen<br />

mozaikler de, geçmişte yaşayan<br />

toplumların yaşam tarzları hakkında<br />

bilgi alabiliyorsunuz. Ayrıca mitolojik<br />

öykülerden oluşan mozaiklere de<br />

sıkça rastlanıyor.<br />

Mosaics displayed in the Bardo<br />

Museum give some information about<br />

the life style in communities of the<br />

past. Mosaics of mythological stories<br />

are seen often.<br />

32 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Kiraz cenneti<br />

Kuşadası’nın doğusunda<br />

bir dağ köyü... Sebze ve<br />

meyvenin, özellikle de<br />

kara kirazın ana yurdu...<br />

Ekolojik üretimin Ege’deki<br />

başlıca merkezlerinden<br />

biri. Kirazlı’ya giderken<br />

Kuşadası’nda tabela<br />

aramayın, yolu ısrarla<br />

sorun. On kilometrelik<br />

asfalt yol, sizi Ege’nin<br />

en otantik, en organik<br />

köylerinden birine<br />

ulaştıracak.<br />

Rasim Konyar<br />

Kirazlı Köyü, Kuşadası’na 10 kilometre uzaklıkta çok eski bir yerleşim yeri. İlk kurulduğu yıllarda<br />

yeraltından çok fazla küp çıkmasından dolayı “Küplüce Köyü” adını almış. Hala daha yeraltından,<br />

içinde şarap kalıntılarının bulunduğu küplere rastlanıyor. Bu köyün en önemli özelliği sulamaya gerek<br />

kalmadan domates, biber, patlıcan yetişmesi. Hatta bir dönem toprağın verimliliğinden dolayı köye<br />

Akça Ova (Akçova) denmiş. Köyde çok kaliteli kirazlar yetişmeye başladıktan sonra ise “Kirazlı” adını<br />

almış.<br />

Bereketli topraklar<br />

Bu köyde yeşilin her tonuna rastlamak mümkün. Kiraz, üzüm, zeytin ve incir önemli tarım ürünleri...<br />

Köyün yaylalara çıkan yollarında yaban çileği, yaban mersini, yaban armudu, böğürtlen, kızılcık gibi<br />

doğal ürünlere bolca rastlanılıyor. Dağlarında ise 2.500 çeşit bitkinin bulunduğu söyleniyor. Ayrıca<br />

ada çayı, kekik, filiskin gibi otlar da bütün dağlarında yetişiyor.<br />

34 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

Organik tarım<br />

Kirazlı Köy’ün en büyük özelliği kirlenmemiş havası ve toprağı ile organik tarıma çok elverişli olması.<br />

Köylüler doğanın onlara sunmuş olduğu bu armağanı değerlendirerek 2004 yılında on köylünün<br />

önderliğinde organik tarıma başlamışlar. 2005 yılında Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği’ni kurmuşlar<br />

ve ürünlerini satabilmek için <strong>Türkiye</strong>’nin ilk “eko köy yerel ürünler” pazarını hayata geçirmişler. Ama<br />

köylüler bununla da yetinmemiş, köyün ilk adı olan “Küplüce” markasıyla ürünlerini pazarlamaya ve<br />

ihraç etmeye başlamışlar. Bu da yetmemiş! Ürünlerin tanıtımı için de çeşitli yöntemler araştırmışlar ve<br />

sonuç, her yıl Mayıs sonunda düzenlenen Kiraz Festivali olmuş.


Cherry Paradise<br />

Kirazlı is a mountain village situated at the east of Kuşadası. It is motherland of vegetables<br />

and fruits, especially black cherries. It is one of the primary hubs of ecological production in<br />

the Aegean. As you go to Kirazlı, never look for road signs; ask insistently along the road going<br />

there. Ten kilometers of asphalt highway will take you to one of the most authentic and the<br />

most organic villages of the Aegean.<br />

The Kirazlı Village is a very ancient settlement at a distance<br />

of 10 kms from Kuşadası. Owing to many küps (a jar made of<br />

earth) unearthed in the early years of its founding, it has been<br />

called “Küplüce.”<br />

Even today, ancient jars with wine residue are discovered<br />

underground. As for the most important characteristic of this<br />

village, it is possible here to produce tomatoes, peppers, and<br />

eggplant without the need to irrigate. Even for a certain period,<br />

the village was called “Akça Ova” (Akçova) due to the fertility<br />

of the soil. After very high quality cherries were grown, it was<br />

renamed Kirazlı.<br />

Fertile Soils<br />

You can relish every hue of the green in this village. Cherries,<br />

grapes, olives and figs are among the considerable agriculture<br />

products grown in the region. You can run across wild<br />

strawberry, blueberry, wild pear, blackberry and cranberry on<br />

the village slopes ascending to summer camping grounds. It’s<br />

rumored that 2500 species of plant exist in its mountains. In<br />

addition, herbs such as sage, thyme, and pennyroyal grow in<br />

its mountains.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 35


Şimdi gitmenin<br />

tam zamanı<br />

Yolunuz şu sıralarda Ege’ye düşerse, Kuşadası’na uğrayın.<br />

Oradan da birkaç dakika uzaklıktaki Kirazlı Köyü’ne gidin.<br />

Unuttuğunuz ve hatta belki de hiç bilmediğiniz doğal bir<br />

güzellik sizi bekliyor olacak. Duymadığınız isimlerle doğal,<br />

lezzetli meyvelerle, yiyeceklerle karşılaşacaksınız:<br />

Osmancık üzümü pekmezi, sirkesi, kurusu, sarma yaprağı,<br />

kara kirazın sapı, reçeli, kurusu, yerli zeytinyağı, pembe<br />

domates salçası, otlar, bük nohut, beyaz kuru bamya,<br />

oturak fasulye, karnıkara kuru börülce, tatlı maya ekmeği,<br />

pekmezli kurabiye, keşkek, erguvan reçeli, pekmezli kabak<br />

tatlısı, sabunlar, karabaş otu, kekik, nane ve limonlu,<br />

alaca zeytini, hamades (hurma) zeytin ezmesi.. Ayrıca<br />

Küplüce markasıyla, köylü kadınların el emeği ürünü<br />

tarhana, bulgur, kuskus, erişte... Üstelik şu sıra ziyaretin<br />

tam zamanı. Köye adını veren kirazlar dallardan fışkırıyor<br />

adeta. Yeşille kırmızı... Misafirperverlik ve lezzet vaadi...<br />

Kirazlı Köyü sizi bekliyor.<br />

It’s just the time for going!<br />

If you happen to go to the Aegean nowadays, call<br />

on Kuşadası and proceed to stay in Kirazlı Village which is<br />

at a distance of a couple of minutes. A natural beauty you<br />

have forgotten even you’ve never known, will be waiting<br />

for you. You will meet some dishes, tasty fruits and foods<br />

whose names never seem to you familiar. Molasses, vinegar<br />

made out of the Osmancık grape and Osmancık raisins,<br />

vine leaf (sarma yaprağı) jam, stalk and dried of black<br />

cherry, domestic olive oil, pink tomatoes sauce, herbs,<br />

bük chick pea, white dried okra, dried black pea, cookies<br />

soaked in molasses, keşkek, redbud jam, pekmezli kabak<br />

tatlısı (Pumpkin with molasses and walnuts), soaps, thyme,<br />

split olives, date, olive paste… Moreover, some hand lobor<br />

products of the women under the brand of Küplüce such<br />

as tarhana (a mixed soup), bulgur (cracked wheat), kuskus<br />

(a kind of pilaf), erişte (noodle). In addition to this, it is just<br />

time for visiting. Cherries after which the village was given<br />

name so to speak gush out of the branches. Red with<br />

green… a promise for hospitality and taste…<br />

Kirazlı Village is waiting for you.<br />

Korumaya alınan türler<br />

Kirazlı Köy’ün okullarda ders olarak okutulması<br />

gereken çabasında son halka “geleceğe yatırım”<br />

olmuş. Köylüler “tohum yaşamdır” felsefesiyle<br />

kendilerini yerli tohumun çeşitliliğini korumaya<br />

adamışlar ve organik tarım sayesinde bunu<br />

başarmışlar. Yöreye özgü sebze ve meyveler<br />

atadan kalma tohumlardan üretiliyor. Kara kiraz<br />

ve Osmancık üzümü başta olmak üzere, ada karası<br />

üzümü, pembe domates, karagöz börülcesi, beyaz<br />

bamya, bök fasulyesi, beyaz (sakız) balkabağı, iri<br />

çekirdekli şeker karpuz, yok olmasına izin verilmeyen<br />

türler...<br />

Tohumların üretkenliğini ve verimliliğini<br />

artırabilmeleri için süregelen bir yöntem de<br />

gelenek halini almış. Tohum sahipleri her yıl<br />

aralarında tohumları takas ediyor ve tohumlar tarla<br />

değiştiriyor. Böylelikle bir sonraki yıl için, değişik<br />

fiziksel koşullara uyum sağlamış sağlam tohumlar<br />

elde ediliyor.<br />

Yıllardır sofralık üzüm olarak kullanılan Osmancık<br />

üzümü dünyada sadece Kirazlı’da ve komşusu<br />

Gökçealan köyünde yetişmekte. Ege Üniversitesi<br />

Bahçe Bitkileri Bölümü’nce bu durum tespit edilmiş<br />

ve bir koruma projesi hazırlanmaya başlanmış.<br />

Osmancık üzümünden son derece kaliteli ve egzotik<br />

şaraplar yapılıyor.<br />

Köyde bir restoran<br />

Köyün en önemli simgelerinden biri, nineden<br />

toruna, çalışkan bir ailenin emeğiyle 1992 yılında<br />

kurulan Kirazlı Köy Sofrası. Yedi dönümlük üzüm<br />

ve kiraz ağaçlarının arasında bulunan bu yer, aynı<br />

zamanda Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı<br />

olan Nihat Fırat’ın aileyi teşvik etmesiyle kurulmuş.<br />

Nihat Bey’in annesi Fadime Hanım, köy<br />

düğünlerinde aşçılık yaparmış. Onun elinden<br />

çıkan her yemeğin beğenilmesi Nihat Bey’in<br />

aklına restoran fikrini getirmiş. Bu fikri ailesiyle<br />

paylaştığında annesi “Köy yerinde restoran mı olur?”<br />

diye karşı çıkmış. Üç senenin sonunda sadece köy<br />

yemekleri yapma koşuluyla kabul etmiş, restoranın<br />

adını da “Köy Sofrası” koymuş. Gözleme, bazlama,<br />

yuvarlama, bolama (kapama), kulaklı çorba, etli<br />

nohut, ev eriştesi, keşkek, mantı, zerde gibi birçok<br />

geleneksel lezzet bu sofra sayesinde insanların<br />

beğenisine sunuluyor. Fadime Hanım’dan “el<br />

alan”gelinleri, torunları şimdi mutfakta, ondan<br />

öğrendiklerini uyguluyor. Kirazlı Köy Sofrası, bu<br />

benzersiz köyün en güzel köşelerinden biri olarak<br />

konuklarını ağırlıyor.<br />

Yel değirmenlerine karşı<br />

Nihat Fırat ve Kirazlı Köy sakinleri 1960’lı yıllardan<br />

itibaren Anadolu topraklarındaki tarımı bambaşka<br />

bir boyuta taşıyan hibrit tohumlarını tarlalarına<br />

sokmuyorlar. Yediğimiz her şeye şüpheyle<br />

baktığımız şu günlerde, bu insan üstü çaba bir an<br />

olsun yüreklerimize su serpiyor. Kirazlı Köy, hem<br />

ağırlamak hem de deneyimlerini paylaşmak için<br />

konuklarını bekliyor.<br />

www.koysofrasi.net<br />

36 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Organic Agriculture<br />

The most important feature of the Kirazlı Village is that<br />

it is highly suitable for organic agriculture because of<br />

its unpolluted air and soil. Utilizing this gift granted<br />

by nature, the villagers, under the leadership of 10<br />

villagers, started organic agriculture in 2004. After<br />

establishing Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği (Kirazlı<br />

Ecological Life Association) in 2005 they established a<br />

bazaar for “eco village local products” in order to sell<br />

their products. Not satisfied with this, however, they<br />

began to market and export their products branded<br />

with “Küplüce” - the first name of the village. Still not<br />

happy, they researched other methods to introduce<br />

their products and came up with The Kiraz Festival<br />

(Cherry Festival) held on the 1 st of May every year.<br />

A Restaurant in the Village<br />

Kirazlı Köy Sofrası or Kirazlı Village Dining Table,<br />

one of the most important symbols of the village, was<br />

established thanks to the effort of a hard working<br />

family from grandma to grandchildren in 1992.<br />

Nihat Fırat, the President of Kirazlı Ecological Life<br />

Association, urged the family to establish this place,<br />

which is now located among grape and cherry trees<br />

covering 7000 square meters…Mrs. Fadime, Mr.<br />

Nihat’s mother used to cook for weddings. Since every<br />

dish touched by her hands has been admired by the<br />

people, it caused Mr.Nihat to set up a restaurant. When<br />

sharing this idea with his family, his mother objected<br />

to him asking, “How can there be a restaurant in a<br />

village?” After 3 years passed she finally accepted his<br />

offer provided that she would cook only village dishes.<br />

She named the restaurant “Köy Sofrası”(Village Table)...<br />

A lot of traditional tastes such as Gözleme (pancake,<br />

waffle), bazlama (flatbread), yuvarlama (a soup with<br />

small rolls made out of a mixture of meat, rice etc.),<br />

bolama (kapama or a kind of stew), kulaklı soup (a soup<br />

with meat filled dumplings in stock), chick peas with<br />

meat, homemade noodles, keşkek (a dish of mutton or<br />

chicken and coarsely ground wheat), mantı, and zerde<br />

(a sweet, gelatinous dessert colored and flavored with<br />

Species under protection.<br />

The last link in the “chain of the effort” of Kirazlı<br />

Village, which is worth being a lesson in school, is to<br />

“invest in the future.” Identifying themselves with a<br />

slogan like “seed is life”, they dedicated themselves<br />

to protect the variety of seeds, and succeeded in their<br />

quest thanks to organic agriculture. Many vegetables<br />

and fruits peculiar to the region are now being<br />

raised from the seeds handed down by ancestors, in<br />

particular: kara kiraz (black cheery), Osmancık üzümü<br />

(Osmancık grape) and others such as adakarası<br />

grape, pink tomatoes, karagöz börülcesi (black<br />

eyed pea), white okra, bök bean, marrow, huge<br />

kernelled sugar watermelon, to name a few among<br />

the species under protection. A method developed<br />

and practiced for years by villagers to increase<br />

productivity and the fertility of the soil has become a<br />

tradition. Seed owners exchange their seeds with<br />

one another every year, substituting the seed of<br />

their neighbors in place of their own. In this way,<br />

farmers can procure seeds every year that continue<br />

to adapt to various physical conditions throughout<br />

the region. The Osmancık grape, consumed as a<br />

table grape for years, grows in only two places<br />

in the world: Kirazlı Village and its neighbor<br />

Gökçealan Village. The Botanic Department of Aegean<br />

University discovered this situation and prepared a<br />

protection program for it. Extremely high quality and<br />

exotic wines are made out of the Osmancık grape.<br />

Kirazlı Ekolojik<br />

Yaşam Derneği<br />

Başkanı<br />

Nihat Fırat (sol<br />

sayfa), Kirazlı Köy<br />

Sofrası’ndan görüntüler<br />

ve lezzetler...<br />

Nihat Fırat President of Kirazlı<br />

Ecological Life Association (left<br />

page) some snapshots, tastes from<br />

the Kirazlı Village Table.<br />

saffron) are presented to all people’s taste thanks to<br />

this Table. Mrs. Fadime’s brides and granddaughters<br />

were trained by her perform what they learned from<br />

her in the kitchen. The Kirazlı Village Table, as one<br />

of most elegant corners of this unique village, hosts<br />

her guests.<br />

Tilting at windmills<br />

Nihat and Kirazlı Village habitants don’t let hybrid<br />

seeds that led away the agriculture in Anatolian<br />

soils from the 1960s years to enter their fields. In<br />

these days when we look suspicious at everything<br />

we eat, this extraordinary effort gladdens our hearts<br />

for a moment. Kirazlı Village awaits her visitors to<br />

host them and share its agricultural and culinary<br />

experiences with them.<br />

www.koysofrasi.net<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 37


su ile doğanın muhteşem dansı<br />

YEDİGÖLLER MİLLİ PARKI<br />

Derin, romantik ormanlarda yürümek, doğanın<br />

güzelliğini yansıtan duru suları izlemek... Art arda<br />

dizilmiş yedi tane göl, bir masal dünyasının kapılarını<br />

aralıyor.<br />

The magnificent dance of water with nature<br />

YEDİGÖLLER* NATIONAL PARK<br />

Let’s stroll deep into the romantic forests and look at the crystal<br />

clear waters that reflect nature’s beauty. Seven lakes situated one<br />

after the other open the gates of a world of tales.<br />

Rasim Konyar, Özgür Açıkbaş<br />

38 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

* Seven Lakes


TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 39


Serin Göl<br />

İnce Göl<br />

Kuru Göl<br />

Büyük Göl<br />

<strong>Yedigöller</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong> adını, hepsi birer tabiat harikası olarak<br />

nitelenebilecek irili ufaklı yedi adet heyelan gölünden alır. Kayan<br />

kütlelerin, vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşmuş bu göllerin etrafı<br />

farklı ağaç türleriyle kuşatılmıştır. Sessiz ve sakin tabiatı, tertemiz havası,<br />

güzel manzaraları, farklı arazi şekilleri, şelaleleri, yürüyüş yolları, doğa ile<br />

uyumlu tahta köprüleri, bir orman denizini andıran zengin bitki örtüsü ve<br />

su ürünleriyle <strong>Yedigöller</strong>, herkesin mutlaka gidip görmesi gereken<br />

saklı bir cennet.<br />

Batı Karadeniz Bölgesi’nde, Bolu ili sınırlarında yer alan<br />

1.623 hektarlık bu doğa harikası 1965 yılından beri <strong>Milli</strong><br />

Park olarak korunuyor.<br />

Doğa’nın bütün renkleri<br />

<strong>Yedigöller</strong>’i oluşturan göller, yüzeysel ve yer altı akışlarıyla birbirine<br />

bağlı. İsimleri sırasıyla Büyük Göl, Serin Göl, Derin Göl, Nazlı Göl,<br />

Küçük Göl, İnce Göl ve Sazlı Göl... Kuzeyden güneye sıralanmış<br />

göllerin en büyüğü, adı üstünde, Büyük Göl’dür.<br />

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı olan <strong>Yedigöller</strong> <strong>Milli</strong> <strong>Parkı</strong>;<br />

kampçılık, günübirlik piknik gibi faaliyetlerin yanı sıra, bitki, böcek,<br />

mantar ve balıkları gözlemlemek, fotoğraf çekmek ve yaban hayatını<br />

yakından takip etmek için de ziyaretçilerine çok geniş imkanlar<br />

sunuyor. Özellikle göllerin yaprak denizine döndüğü sonbahar<br />

aylarında, fotoğrafçıların akınına uğrayan bu yöre, bu özelliğiyle<br />

de adeta doğal bir fotoğraf stüdyosu...<br />

Yeşilden sarıya, kızıldan kahverengiye dönüşen yapraklar,<br />

ağaçların arasından sızan ışık hüzmeleri ve tüm bunların<br />

sudaki yansımaları... Böylesi bir doğanın fotoğraflarını<br />

görmek bile heyecan yaratıyor.<br />

Olağanüstü bir çeşitlilik<br />

<strong>Yedigöller</strong>’in böylesi bir güzelliğe sahip olmasının en büyük<br />

nedeni ülkemizin en zengin ormanlarının bu yörede bulunması.<br />

Hakim bitki örtüsü kayın ağaçları olmakla beraber; meşe,<br />

gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, göknar, karaağaç,<br />

ıhlamur ve porsuk gibi değişik türdeki ağaçlar da <strong>Milli</strong><br />

Park’ta bolca bulunuyor. Bölge ayrıca, barındırdığı ölü<br />

ağaçlarla da biyolojik çeşitliliğin devamını sağlıyor.<br />

40 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

<strong>Yedigöller</strong> National Park was named after seven large and small landslide lakes each<br />

of which can be considered as a natural wonder in its own right. The surroundings<br />

of these lakes, formed in the wake of masses sliding down and blocking the valley’s<br />

entrance, were surrounded by different types of the trees. <strong>Yedigöller</strong>, with its tranquil<br />

and silent nature, very pure weather, scenes worthwhile to see, different topographic<br />

shapes, waterfalls, hiking trails, wooden bridges built in accord with nature, rich<br />

vegetation resembling a forest sea, and seafood, is a hidden paradise that everybody<br />

needs to go and see.<br />

Situated on the borders of Bolu in the West Black Sea Region and covering 16,230<br />

square meters (4 acres), this natural wonder has been preserved as a national park<br />

since 1965.<br />

Nature’s all colors.<br />

The park’s seven lakes are connected to each other through surface and<br />

subterranean streams. Their names are respectively: Büyük Göl (Büyük<br />

Lake), Serin Göl (Serin Lake), Derin Göl (Derin Lake), Nazlı Göl (Nazlı<br />

Lake), Küçük Göl (Küçük Lake), İnce Göl (İnce Lake) and Sazlı Göl (Sazlı Lake).<br />

The biggest one of the lakes, lined up from north to south, is the Büyük Göl.<br />

<strong>Yedigöller</strong> National Park, which is under the directorship of the Ministry of Forestry<br />

and the Water Affairs, offers an abundance of opportunities for its visitors who<br />

want to camp as well as activities of a day or less, like having a picnic;<br />

observing the plants, insects, mushroom, and fish; taking photographs;<br />

and following very closely the wild life. This region, swarming with<br />

the photographers particularly in the autumn season when the lakes<br />

transform into a sea of leaves, is so to speak a photographer’s studio thanks<br />

to its appealing characteristics. Let’s imagine the leaves changing to yellow<br />

from red, to brown from red, light beams leaking through the trees and the<br />

reflection of all these.<br />

A splendid diversity<br />

The main reason why <strong>Yedigöller</strong> has such beauty is that the richest<br />

forests of our country lie here. Even though the dominant vegetation here is the<br />

beech, other trees such as oak, alder, mountain alder, black pine, scotch<br />

pine, fir, elm, lime and the yew lie abundantly here in <strong>Yedigöller</strong> National<br />

Park. What’s more, this region enables the sustainability of<br />

biological diversity with the dead trees in its structure. Shrubs<br />

like rhododendron, euonymus japonica, sandalwood, rowan


Sazlı Göl Nazlı Göl Derin Göl<br />

Orman Gülü, Papaz Külahı, Sandal, Üvez, Alıç gibi ağaçcıklar;<br />

çalı formundaki bitkilerden ahududu ve böğürtlen, alanın<br />

diğer zenginlikleri… <strong>Milli</strong> Park’taki yaklaşık 240 bitki türü,<br />

değişik zaman ve renklerde çiçeklenerek harika peyzaj<br />

görüntüleri sunuyor ve çeşit bu kadar çok olunca, <strong>Yedigöller</strong><br />

de benzersiz bir tabloya dönüşüyor.<br />

<strong>Milli</strong> Park’ın hayvan popülasyonu da yörenin doğal hayatında<br />

önemli bir yere sahip. <strong>Yedigöller</strong> ve yakın çevresi; geyik,<br />

karaca, sincap, tavşan, vaşak, dağ kedisi, porsuk, sansar, yaban<br />

domuzu, kurt, tilki, ayı gibi memeliler ile yabani ördek, yabani<br />

güvercin, ağaçkakan, üveyik, bıldırcın, çulluk, sığırcık, alakarga<br />

ve keklik gibi 100’ün üzerinde kuş türünü barındırıyor.<br />

Göllerde ise Dere Alası, Gökkuşağı Alabalığı, Abant Alası ve<br />

Kadife Sazanı gibi balık türleri yaşıyor.<br />

Mayıs-Eylül dönemlerinde Büyük Göl, Eylül’de ise Büyük<br />

Göl ve Derin Göl’de ücret karşılığı sportif olta balıkçılığı<br />

yapılabiliyor.<br />

Kaynak: Orman ve Su İşleri Bakanlığı.<br />

Nasıl Gidilir?<br />

Yürüyüş yolları, ahşap köprüleri, kamping alanı ve bir kır lokantası<br />

ile özellikle hafta sonları büyük kalabalıkları ağırlayan <strong>Yedigöller</strong>,<br />

Bolu’nun mutlaka görülmesi gereken, en muhteşem yörelerinden<br />

biri.<br />

Bolu il sınırları içerisinde yer alan göller bölgesine Ankara-İstanbul<br />

karayolunun 152. kilometresindeki Yeniçağa’dan ya da Bolu içinden kuzeye ayrılan<br />

yollarla ulaşmak mümkün. Bolu-<strong>Yedigöller</strong> yolu, kış aylarında kar nedeni ile kapanırsa,<br />

ulaşım sadece Yeniçağa-Mengen-Yazıcık güzergahından sağlanıyor.<br />

How to get there?<br />

<strong>Yedigöller</strong>, which receives big crowds particularly on weekends with its hiking trails, wooden bridges,<br />

camping areas and a country restaurant, is one of the most magnificent and worthwhile places to<br />

see in Bolu. It’s possible to reach the lake region situated on the borders of Bolu province either<br />

from Yeniçağa (at the 152nd km on Ankara Istanbul Highway) or through the Bolu Centrum (on<br />

highways that turn north toward the park). In winter months, if Bolu-<strong>Yedigöller</strong> Highway is closed<br />

owing to heavy snow, transportation is only available from the Yeniçağa-Mengen-Yazıcık Route.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 41


tree and mayflower, and the busy plants such as raspberry<br />

and blackberry are amongst the other riches of the region.<br />

240 thousand types of plants bloom at different times and<br />

colors in the National Park exhibit great landscapes, and<br />

thanks to those many diversities, <strong>Yedigöller</strong> transforms into<br />

a unique tableau.<br />

The animal population of the National Park occupies<br />

a considerable place in the natural life of the region.<br />

<strong>Yedigöller</strong> and its vicinity accommodate mammal species<br />

such as deer, roe deer, badger, weasel, rabbit, caracal,<br />

boar, wildcat, squirrel, wolf, fox, and bear and more<br />

than 100 bird species such as wild duck, wild pigeon,<br />

woodpecker, turtledove, quail, sandpiper, starling, jaybird,<br />

and partridge. Moreover there are some fish species such<br />

as Dere Alası (trout), Gökkuşağı Alabalığı (rainbow trout)<br />

and Kadife Sazanı in the lakes. Hand-line fishing is possible<br />

in the Büyük Göl during the May-September season and in<br />

the Derin Göl in September.<br />

Göl: means lake<br />

Durakları kaçırmayın...<br />

• Kapankaya Tepesi manzara seyir terasına çıkıp doğayı<br />

seyretmeyi unutmayın.<br />

• İki ağacın birleşerek, dik bir üçgen meydana getirdiği<br />

Pisagor ağacını görün.<br />

• Gölleri besleyen su kaynaklarının birleştiği Dilek<br />

Çeşmesi’nde dilek dilemek bir <strong>Yedigöller</strong> klasiğidir. Dileğinizi<br />

fısıldamadan gitmeyin...<br />

• Gülen bir insan yüzüne benzediği için Gülen Kayalar<br />

adı verilen kayalıklara uğrayıp, siz de gülümsemeyi ihmal<br />

etmeyin...<br />

• Geyik Üretme İstasyonu’nda bir mola verin.<br />

Don’t miss these stops!<br />

• Kapankaya Tepesi (Kapankaya Hill). Don’t forget to go<br />

up the terrace to take in the views of nature.<br />

• You must see the Pythagoras tree where two trees<br />

combine and form a right triangle.<br />

• Making a wish at the Wishing Well Fountain, where<br />

water resources combine to feed the lakes, is a <strong>Yedigöller</strong><br />

tradition. Don’t go without whispering your wish.<br />

• Don’t forget to stop by and smile at the Smiling Rocks<br />

that are named for their resemblance to a human’s smiling<br />

face.<br />

• Take a break at the Deer Breeding Station.<br />

42 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


44 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Yer altındaki Pamukkale<br />

KAKLIK MAĞARASI<br />

Denizli’deki Kaklık Mağarası, içindeki<br />

travertenler dolayısıyla Pamukkale’ye<br />

benzetiliyor. O da tıpkı Pamukkale gibi<br />

doğanın bir mucizesi.<br />

The Subterranean Pamukkale<br />

KAKLIK CAVE<br />

The Kaklık Cave in Denizli has been considered parallel to<br />

Pamukkale due to its travertine interior. It is also a miracle of<br />

nature just like Pamukkale.<br />

Rasim Konyar<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 45


Mağaralar insanların ilk doğal barınaklarıydı. Bu yüzden bu görkemli<br />

oyuklar, modern insana her zaman büyüleyici ve ilginç geldi. İnsanlar<br />

atalarının yaşadığı bu “eski ev”i görmek, keşfetmek, derinliklerine inmek<br />

için yüzyıllarca çaba sarf etti.<br />

İşte bu “eski ev”lerin en görkemlilerinden biri de Denizli’nin Honaz<br />

ilçesindeki Kaklık Mağarası. Denizli merkeze 30 km. uzaklıkta olan bu<br />

doğal güzellik, tıpkı yer üstündeki akrabası Pamukkale’ye benzer. Öyle ki<br />

ona Pamukkale’nin “gizlenmiş” hali diyebiliriz. Sarkıtlar ve dikitlerle süslü<br />

olan mağara, Pamukkale’de bulunan travertenlere olan benzerliğiyle<br />

dikkat çeker. Bu yüzden de bu mağaraya “Küçük Pamukkale” ya da<br />

“Mağara Pamukkale” de denir. Traverten basamaklar mağarayı ziyaret<br />

eden turistler tarafından çok ilginç bulunuyor. Turistlerin ilgisini çeken<br />

bir başka özelliği ise içerisinde bol miktarda termal su bulunması. Berrak,<br />

renksiz ve kükürt kokulu olan bu suyun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği<br />

düşünüldüğü için, mağara hem yurtiçinden hem de yurtdışından şifa<br />

arayan ziyaretçilerin akınına uğruyor. Kükürt kokusunun sizi ilk başta<br />

biraz rahatsız edebileceğini söyleyelim. Ama hassas burunlarımızın bu<br />

karakteristik kokuya alışması için sadece birkaç saniye geçmesi yeterli.<br />

Ziyaretçilerin bu şifalı suya ilgisi nedeniyle mağaranın yanına yakın<br />

zamanda bir yüzme havuzu, bir mini amfi tiyatro, seyir alanları, kafeterya<br />

ve kameriyeler yapıldı.<br />

Mağara ve çevresi<br />

Mayıs 2002 tarihinden<br />

itibaren turizmin<br />

hizmetine sunuldu.<br />

Duvardaki<br />

sarmaşık mı?<br />

Kaklık Mağarası’nın en<br />

ilginç özelliklerinden<br />

biri de duvarlarındaki<br />

bitkiler. Işık almadıkları<br />

için, normalde bir<br />

mağarayı gezerken<br />

içeride bitki görmek<br />

olası değildir. Ama<br />

Kaklık Mağarası’nın<br />

doğrudan güneş alan<br />

ve sürekli damlayan,<br />

akan duvarlarında sık<br />

bir yosun tabakası<br />

ve küçük yapraklı<br />

sarmaşık türü bitkiler<br />

gelişmiş. Işığın gelişine<br />

bağlı olarak gün içinde<br />

yeşilin değişik tonlarını<br />

alan bu bitkiler, mağaraya ayrı bir güzellik katıyor.<br />

Kaklık Mağarası, büyük bir yer altı deresinin oluşturduğu boşluğun<br />

tavanının çökmesi sonucu meydana gelmiş . Karbonatlı ve sülfatlı<br />

kayaların yer altı suları tarafından eritilmesiyle gelişmiş. Mağaranın<br />

hemen yakınında mermerlerden oluşan 1277 metre yüksekliğindeki Malı<br />

Dağı var. Mağara pamuk ve üzüm tarlalarının içinde, düz bir ovanın<br />

altında bulunuyor.<br />

Kaklık Mağarası her anlamda doğanın bir mucizesi. Hem içi hem dış<br />

çevresi insanı şaşkınlığa sürükleyecek kadar güzel. Yolunuz Pamukkale’ye<br />

düşerse, “küçük Pamukkale” diye anılan Kaklık Mağarası’nı da görmeyi<br />

unutmayın. Burası son zamanlarda en az Pamukkale kadar dikkat<br />

çekiyor. Bölgeyi ziyaret eden turistler mağaradan gelen serin havaya<br />

karşı koyamıyor. Kaklık Mağarası özellikle yaz aylarında tarihi ve doğal<br />

güzelliklerin en “serin”i olarak ziyaretçilerin gözdesi...<br />

Caves were the first natural shelters of people. Their splendid cavities have<br />

always been very interesting and mesmerizing to modern man. For hundreds<br />

of years people strove to see, discover and go deeper into the “old houses” that<br />

their ancestors once lived in.<br />

One of the most magnificent “old houses” is Kaklık Cave located in Honaz<br />

County in Denizli Province. This natural beauty is 30 kms from Centrum and<br />

resembles its above-ground kin, Pamukkale. The resemblance is so striking<br />

that we would say it is a hidden version of Pamukkale. Kaklık is ornamented<br />

with stalactites and stalagmites that strongly resemble those in Pamukkale.<br />

That’s why the cave is also named “Little Pamukkale” or “Cave Pamukkale.”<br />

Tourists pay great attention to the stairs composed (or made) of travertine.<br />

Other features of the cave which also draw attention from tourists are the<br />

thermal springs within the cave.<br />

Since many visitors believe that the cave’s clear, colorless and sulfur-laden<br />

water cures some skin diseases, the cave is swarmed by people from abroad<br />

as well as residents from the immediate area. I must confess that the smell<br />

of sulfur might bother you at first, but it’s only a matter of seconds to get<br />

used to this smell. Because of the visitors’ great interest in this healing water,<br />

a swimming pool, a small amphitheater, areas for viewers, cafeterias and<br />

pergolas were built.<br />

The Cave and its vicinity<br />

were have been opened<br />

to tourists since May<br />

2002.<br />

Is that ivy on the<br />

wall?<br />

One of those most<br />

amazing features of<br />

Kaklık Cave is plant life<br />

on its walls. Normally<br />

it would not be possible<br />

to see a plant inside a<br />

cave due to the lack of<br />

sunlight. However, in<br />

the Kaklık Cave, a bushy<br />

moss coat and small<br />

leafed ivy-like plants<br />

grow on walls moistened<br />

by drops of leaking<br />

water and exposed to<br />

direct sun light. These<br />

green plants change<br />

colors according to the<br />

angle of the sunlight<br />

which emphasizes their<br />

incredible beauty and adds to the ambience of the cave.<br />

Kaklık Cave was formed by the collapse of a hollow cell created by centuries<br />

of erosion from a large subterranean stream. Over time, it has expanded as<br />

subterranean waters continued to erode its carbonated and sulfated rocks.<br />

Mount Malı, 1277 meters high and made of marble, stands near the cave<br />

entrance. The cave itself is situated beneath a flat plain covered by cotton<br />

fields and vineyards.<br />

Kaklık Cave is a natural miracle in every sense. Both the interior and exterior<br />

of the cave are truly wonderful and awe inspiring. If you happen to visit<br />

Pamukkale, don’t forget to visit Kaklık Cave, Denizli’s “Little Pamukkale.”<br />

Recently this place has been drawing as much attention as Pamukkale.<br />

Tourists visiting the region cannot resist the cool breeze coming from the cave.<br />

Kaklık Cave, particularly during the summer months, is the favorite for tourists<br />

as the coolest place of all the historical and natural sites they visit.<br />

46 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 47


ŞEYLERİN TARİHİ<br />

history of things<br />

Kuslar gibi .<br />

İnsanoğlunun kuşlara özenerek uçma arzusu,<br />

uygarlık tarihi kadar eski... Kuş kanatları ya da<br />

şemsiyelerden esinlenerek başlayan tarihçe, paraşüte<br />

kadar ulaşıyor, tam dört bin yıllık bir öykü anlatıyor.<br />

Just like birds<br />

The ambition of people who envy birds for flying is<br />

probably as ancient as the history of civilization. Man’s<br />

interest in flying was inspired by birds’ wings and<br />

umbrellas and goes up to the development of parachutes,<br />

spanning a chronology of 4000 years.<br />

48 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Wikipedia<br />

Orijinali British Museum’da bulunan Da Vinci’nin<br />

çizimi 15. yüzyılda hayal ettiği uçuşu yansıtıyor<br />

(üst solda). André-Jacques Garner’in 22 Ekim<br />

1797’te Paris’te gerçekleştirdiği ilk paraşüt<br />

atlayışının çizimleri (üst sağda). Sovyetler<br />

<strong>Birliği</strong> ve Çin’in eski pullarında paraşüt ve uçuş<br />

görüntüleri (üstte ve yanda).<br />

Da Vinci’s drawing, the original of which is in<br />

the British Museum, reflects his imaginary<br />

flight in the 15 th Century. (Above left)<br />

Drawings of the first jump carried out by<br />

André Jacques Garner on October 22, 1797<br />

in Paris (upper right)<br />

Some flight scenes on old stamps from the<br />

USSR and China (above and below).<br />

Shutterstock, Denisart & Neftali<br />

Tarihi anlatmaya “bir zamanlar”<br />

diye başlanır. Ama bu kez sonundan<br />

başlayalım. Paraşüt yakın bir<br />

gelecekte, çantalarımıza tıktığımız<br />

kişisel eşyalarımızdan biri olacak.<br />

Nedeni, iş yeri veya ev olarak uzun<br />

saatlerimizi geçirdiğimiz gökdelenler...<br />

Ve 11 Eylül faciasından alınan acı<br />

ders. 11 Eylül 2001 günü canlı<br />

yayınlarda görmüştük. Alevlerin tehdit<br />

ettiği insanlar, hiç kurtuluş çaresi<br />

olmadığını görünce kendilerini aşağı<br />

bırakmışlardı. Kimbilir dünya üzerinde<br />

kaç kişinin aklından o anda aynı şey<br />

geçmiştir: “Keşke paraşütleri olsaydı”.<br />

İşte şimdi bu, gerçek olmaya çok<br />

yakın. Kısa mesafelerde hemen açılıp<br />

havayla dolmadığı için kullanılamayan<br />

paraşüt, sırf bu amaçla geliştirildi.<br />

Panama merkezli bir şirket,<br />

gökdelenlerde yaşayanlar için kişisel<br />

paraşütler tasarladı. Son bilgilere göre<br />

de üretime geçti.<br />

Aslında kişisel paraşüt çok daha<br />

önce denenmişti. 1783 yılında<br />

Fransız Louis-Sebastien Lenormand<br />

imzasını taşıyan paraşüt, tam da<br />

bu amaçla yapılmıştı. Mucit iki<br />

Normally when we recall history, we start with<br />

“once upon a time.” However, for this story, we<br />

will start from the end. The parachute will become<br />

a personal item that we’ll tuck into our bags very<br />

soon. The reason why are the skyscrapers where<br />

many people live and work - where they spend<br />

most of their time. And the painful lesson learned on 9/11. We On September 11,<br />

2001, watched on live television as people threatened by fire had to jump from those<br />

buildings when they realized that there was no other way to escape. Who knows how<br />

many people thought the same thing at the time: “I wish they had had parachutes.”<br />

This is indeed very close to becoming reality.<br />

Traditional parachutes, however, cannot be used since they don’t open instantly and<br />

fill with air at the relatively low altitude of a skyscraper, a new type was improved. A<br />

Canadian company has designed a new type of parachute especially for people living<br />

in skyscrapers. According to the most recent articles, the company has started to<br />

produce its new parachutes.<br />

Actually personal parachutes were tried much earlier. A parachute bearing the<br />

signature of a Frenchman, Louis-Sebastien Lenormand, was designed for this very<br />

reason. The inventor jumped down from 4 and half meters with an umbrella-shaped<br />

parachute hooked with suspenders to his shoulders and landed safely. But this<br />

invention would not go beyond an ambition, and remain as a wish. As a matter<br />

of fact, the centuries following would define an era in which umbrellas would not<br />

function for high edifices.<br />

Jumping down from the Great Wall of Chinese!<br />

4000 years earlier, not only would it not have been possible,<br />

jumping from such heights couldn’t even have been imagined.<br />

Heights and purposes were totally different. The first parachute<br />

jumping trials were made to amuse Chinese emperors in 2200 BC.<br />

Parachutes resembling umbrellas were used by jumpers from the<br />

Great Wall of China to slow their falls. It’s obvious that the Chinese<br />

people were pleased with this new form of entertainment and<br />

improvements followed little by little.<br />

It is generally acknowledged that parachutes originated in China<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 49<br />

Wikipedia


Paraşütte ilk şehidimiz<br />

bir genç kız...<br />

Havacılığın gelişmesi için 3 Mayıs 1935’te Mustafa<br />

Kemal Atatürk’ün teşvikiyle “Türk Kuşu” kuruldu. Türk<br />

Hava Kurumu bünyesindeki bu uçuş okulu, çeşitli<br />

motorlu ve motorsuz hava araçları ile sivil uçuş eğitimi<br />

vermeye başladı. <strong>Türkiye</strong>’de paraşütçülük alanındaki ilk<br />

çalışmalar bu kuruluş bünyesinde gerçekleşti. SSCB’den<br />

çağrılan iki hoca ilk Türk paraşütçülerini yetiştirdi.<br />

İlk Türk paraşütçüsü Abdurrahman Türkkuşu 12 Eylül<br />

1935’te ilk atlayışını yaptı. 1936 yılında Cumhuriyet<br />

Bayramı vesilesiyle düzenlenen Türk Kuşu gösterilerinde<br />

Abdurrahman Türkkuşu’nun 18 yaşındaki kızı Eribe<br />

Türkkuş 600 metreden atlama yaptı. Ancak atlayış<br />

sırasında paraşütü açılmadı ve Eribe Türkkuş bu spor<br />

dalının ilk şehidi oldu.<br />

Bu hazin sona rağmen Eribe Türkkuş pekçok genç için<br />

heyecan verici bir örnek haline geldi. Onun yolundan<br />

giden gençlerle Türk havacılığı Batı ile mesafesini kısa<br />

sürede kapatmayı başardı.<br />

omzuna askılarla takılmış şemsiye şeklindeki<br />

paraşütle dört buçuk metreden atlamış ve başarılı<br />

olmuştu. Ancak buluş hevesten öteye gidemedi.<br />

Zaten sonraki yüzyıllar, şemsiyenin yetemeyeceği<br />

yükseklikteki yapıların çağıydı.<br />

Çin Seddi’nden atlamak!<br />

Bundan dört bin yıl önce bütün bunlar elbette<br />

bırakın mümkün olmayı, hayal bile edilemezdi.<br />

Mesafeler de amaçlar da bambaşkaydı.<br />

İlk paraşütle atlama deneyimleri MÖ 2200’lü<br />

kanatlarla Galata Kulesi’nden atlayarak Üsküdar<br />

Doğancılar meydanına inmeyi başardı. Zamanın<br />

padişahı Sultan IV. Murat bu müthiş deneyimi<br />

korku ile izledi. Önce Hezarfen Çelebi’yi bir kese<br />

altınla ödüllendirdi. Sonra da ne yazık ki, teşvik<br />

edeceğine çevresindekilerin etkisiyle Cezayir’e<br />

sürgüne gönderdi. Çevresindekiler şöyle demişti<br />

çünkü: “Bunu yapan adam kimbilir başka neler<br />

yapar”...<br />

Oysa Avrupa, çok hızlı bir araştırma / geliştirme<br />

sürecindeydi. Hem yöntem günümüzdeki<br />

Our first martyr in parachute,<br />

a young girl.<br />

On May 3, 1935, Türk Kuşu (The Turkish Bird) was<br />

established by Mustafa Kemal Ataturk’s encouragement<br />

in order to advance aviation in Turkey. This flying school<br />

within the scope of Turkish Aviation Association (Türk<br />

Hava Kurumu) gave the first civil flight education with its<br />

powered aircraft and sailplanes. The first studies in the<br />

area of parachuting were carried out within the scope of<br />

this association. Two tutors called from USSR raised the<br />

early Turk parachutists.<br />

Abdurahman Türk Kuşu, the first Turkish parachutist,<br />

made his first jump on September 12, 1935. In 1936<br />

Turkish Bird’s performances held on the occasion of<br />

Cumhuriyet Bayramı (Republic Day), Eribe Türkkuşu,<br />

Abdurahman Türkkuşu’s 18-year-old daughter made<br />

a jump from a height of 600 meters. Unfortunately<br />

her parachute did not open during the jump and she<br />

became the first martyr of this sport. Notwithstanding her<br />

sorrowful end, she has become an inspiring example for<br />

Turkish youth. Supported by the youth who trod in her<br />

footprints, Turkish Aviation closed the gap with the West<br />

in a short period of time.<br />

50 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

yıllarda, Çin imparatorlarını eğlendirmek amacıyla<br />

yapılmıştı. Çin Seddi üzerinden şemsiyeye<br />

benzeyen ve düşüşü yavaşlatıcı bazı gereçlerle<br />

atlanırdı. Ancak belli ki Çinliler bu eğlenceyi pek<br />

sevmişti. Sonrasında yavaş yavaş geliştirmişti.<br />

Nitekim, paraşüte dair ilk bilgiler genellikle Uzak<br />

Doğu’dan ve Çin’den kaynaklanır.<br />

Milattan sonra ilk yüzyıllarda ise, deneyimler,<br />

Orta Doğu ve giderek farklı bölgelerde görülmeye<br />

başlanır. Örneğin, MS 810-887 yılları arasında<br />

yaşayan Arap mucit Abbas Kasım İbn Firnas’ın<br />

İspanya-Kordoba’da paraşüte benzer bir alet<br />

kullandığı tarih kayıtlarında mevcuttur.<br />

Bugünkü paraşüte benzeyen en önemli<br />

modellerden biri, Leonardo da Vinci’ye aittir.<br />

1485 yılında paraşüte benzeyen çizimler yapmış<br />

ama bu taslakları pratiğe dökememiştir. 1595<br />

yılında İtalyan Fausto Veranzio tarafından<br />

yapılan çizimler ise da Vinci’nin bir hayli ötesine<br />

geçmiştir.<br />

Aslında bu özel tarih sayfasında paraşütle kanatlar<br />

birbirine karışır. Çünkü insanoğlunun asıl amacı,<br />

başlığımızda da vurguladığımız üzere “kuşlar gibi”<br />

uçabilmektir. O nedenle süzülerek yere inebilmek<br />

için önce havalanıp uçmayı hayal etmiştir.<br />

Bu hayalde, Türkler ve İstanbul apayrı bir sayfada<br />

yer almıştır. Elbette, “bin ilimli” yani Hezarfen<br />

unvanını alan efsanevi mucit nedeniyle...<br />

Hezarfen Çelebi 1632 yılında kendi yaptığı<br />

örneklere yakınlaşıyordu hem de mesafeler<br />

giderek yükseliyordu. Bu konuda en ciddi<br />

deneyimi gerçekleştiren Fransız André Jacques<br />

Garner oldu. Garner ilk atlayışını kardeşinin<br />

kullanmakta olduğu balondan yaptı. O balondan<br />

yine balona benzer bir paraşütle atladı. Hem<br />

de 700 metre gibi bir mesafeden. 1797 yılında<br />

Paris’te gerçekleştirilen bu deneyim, tarihin<br />

“ilk gerçek paraşüt deneyimi” olmuştu. Garner<br />

tutkusunun peşini hiç bırakmadı. Dahası, eşi<br />

Jeanne-Genevieve Labrosse de1799 yılında yaptığı<br />

atlayışla dünyada paraşütle atlayan ilk kadın<br />

olarak tarihe geçti.<br />

Binlerce yıllık bir tarihçede sonraki gelişmeler çok<br />

hızlı oldu. Bir kablo aracılığı ile açılması sağlanan<br />

Shutterstock, Rufous


paraşüt ile ilk atlayışı 1885 tarihinde Amerikalı<br />

Thomas Baldwin yapmıştı. Paraşütün açılmasını<br />

kolaylaştıran ve giderek otomatik hale getirenler<br />

hep Amerikalı mucitler oldu. Hayalin zirvesindeki<br />

atlayışı gerçekleştiren de yine bir Amerikalı,<br />

ABD Kara Kuvvetleri’nden Yüzbaşı Albert Berry<br />

olmuştu. Yüzbaşı Berry uçaktan paraşütle atlayan<br />

ilk insandı.<br />

Savaş zamanlarında paraşüt<br />

Askeri amaçlı paraşüt ilk defa gözetleme ve<br />

topçu tanzimi için sabit balonlara çıkan gözcüler<br />

tarafından kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı sonrası<br />

paraşütün pilotlar için vazgeçilmez bir can yeleği<br />

olduğu gerçeği ortaya çıktı.<br />

İkinci Dünya Savaşı’na doğru gelindiğinde uçak<br />

hacimlerinin büyümesi, süratlerinin artması<br />

ve teknolojik ilerlemeler paraşütün kullanım<br />

alanlarını genişletti. İkinci Dünya Savaşı patlak<br />

verince paraşüt askeri amaçlarla kullanılmaya<br />

başlandı. Havada süzülen yüzlerce paraşütlü asker<br />

görüntüleri, savaş görüntülerinin en heyecanlı<br />

anlarıydı artık.<br />

Sonrasında paraşütle yere silah, mühimmat, araç<br />

ve ikmal malzemeleri atılması devri açıldı. Derken,<br />

uçakların yanı sıra jetler gündeme geldi. Pilotların<br />

gerektiğinde olağanüstü bir hıza sahip jetlerden<br />

atlayabilmesi için bir tür paraşüt sistemine sahip<br />

“fırlatma koltuğu” fikri geliştirilip hayata geçirildi.<br />

1960’ların başından itibaren paraşütçülük<br />

önce spor, sonra da “adrenalin” peşindekilerin<br />

eğlencesi haline geldi. Parasoli ve yamaç paraşütü<br />

gibi çeşitleriyle her yaştaki insanın deneyimine<br />

sunuldu.<br />

Elbette insanoğlu hayal etmeye devam ettikçe<br />

öyküde bir “son” olmuyor. Olmayacak. Paraşüt<br />

madem sıradan insanların bile ulaşabileceği bir<br />

araç... Artık hedef “daha yüksekten atlamak”.<br />

Uzaydan atlayan adam<br />

Şimdilik “en yüksekten atlayan” kişi, Avusturyalı<br />

ekstrem sporcu Felix Baumgartner. Üstelik<br />

kırılması çok zor bir rekora sahip. Son<br />

denemesinde kendini 39 bin metreden boşluğa<br />

bıraktı. Çok kısa bir sürede 980 km hıza ulaştı.<br />

40 saniye boyunca da 1342 kilometre süratle ses<br />

hızını geçti. Ardından paraşütünü açtı. Yaklaşık on<br />

dakika süren yolculuğu internetten yedi milyon<br />

kişi canlı olarak izledi. Ve Baumgartner insanlığın<br />

uçma hayalini olağanüstü boyutlara taşıyan kişi<br />

olarak tarihe geçti.<br />

or somewhere in the Far East. For example, historical<br />

documents indicate that Abbas Kasım İbn Firnas, the<br />

Arabian inventor who had lived between 810-887 AC,<br />

used an instrument resembling a parachute. One of<br />

the most important models resembling the modern<br />

parachute belongs to Leonardo da Vinci. In 1485 he<br />

made drawings looking like a parachute but never put<br />

them into practice.<br />

Whereas some drawings made by the Italian, Fausto<br />

Veranzio, far surpassed Vinci’s workings. As a<br />

matter of fact, parachutes and wings have often been<br />

confused with each other during this particular page<br />

in history. Recall that the real aim of humankind, as<br />

we stated in our title, was to be able to fly like birds.<br />

Therefore, humans first imagined flying before thinking<br />

about landing after soaring in the skies. Turks and<br />

Istanbul appear on a completely different page in this<br />

imagination. Of course it is due to a legendary inventor<br />

named “Hezarfen” or “a man with 1000 skills.” In<br />

1632 after jumping down Galata Tower with the wings<br />

that he himself made, Hezarfen Çelebi succeeded in<br />

landing on Üsküdar Doğancılar Square. Murat IV, the<br />

Sultan at the time, watched this awful experience,<br />

overcome by fear. First he awarded him with one<br />

purse of gold. Then, after unfortunately lending an ear<br />

to his men’s nonsensical remarks, he exiled Hezarfen<br />

Çelebi to Algeria instead of promoting him. Because his<br />

retinue one day told him, “Who knows what else a man<br />

who can fly can do?”<br />

In the meantime, Europe had been undergoing a period<br />

of rapid research and development. Day by day, the<br />

designs they used were getting close to present day<br />

designs and the altitudes were becoming greater. A<br />

Frenchman, André Jacques Garner, was the first one to<br />

carry out the most serious experiments.<br />

Garner made his first jump from a balloon piloted<br />

by his brother. He jumped from the balloon with a<br />

parachute that also resembled a balloon. And what’s<br />

more, the height was 700 meters. This experiment,<br />

carried out in Paris in 1797, was considered to be “the<br />

first parachute jump” in history.<br />

Garner never gave up his passion. Furthermore<br />

Jeanne-Genevieve Labrosse, his spouse, made history<br />

as the first woman to jump with a parachute owing to<br />

the jump she made in 1799.<br />

Advances took place rapidly during the course of<br />

a thousand years of history. The first jump with<br />

a parachute that could be opened with a cable<br />

system was done by an American, Thomas Baldwin.<br />

Americans were always the inventors whose gradual<br />

advances enabled parachutes to open more easily and<br />

automatically. The man who performed the jump at the<br />

top of the imagination was again an American, Captain<br />

Albert Berry from the US Army Air Corps. He was the<br />

first man who made a successful jump from a airplane.<br />

Parachutes in wartime<br />

Military parachutes were used for the first time by<br />

observers climbing to the permanent balloons in order<br />

to observe and sort out artillerists. In the wake of<br />

World War I a parachute was an indispensable life<br />

jacket for pilots. Towards the end of World War II, the<br />

growing of aircrafts’ size, their increased speed, and<br />

other technological innovations caused the parachutes’<br />

area of usage to spread. When World War II broke out,<br />

parachutes started to be used for military purposes.<br />

The most exciting moments of war coverage in those<br />

days were films and pictures of hundreds of soldiers<br />

gliding through skies hanging from their parachutes.<br />

And then a new era began in which guns, ammunition,<br />

meals and supplies were delivered by parachute to<br />

troops on the ground.<br />

After World War II, jet aircraft came to the forefront<br />

in military aviation. The idea of an “ejection seat”<br />

consisting of a sort of parachute system that<br />

enables a pilot to exit from his jet with extraordinary<br />

speed, when necessary, was developed and put into<br />

production.<br />

During 1960s, parachuting first became a sport for<br />

people who are after fun or an adrenalin “rush”. Some<br />

variations, such as paragliding and parasailing are<br />

now practiced by people of all ages.<br />

As human beings continue to imagine, we won’t likely<br />

find an “end” to this story. Since the parachute is a<br />

device that an “average Joe” can easily afford, we’ll<br />

see jumps from higher altitudes and maybe even from<br />

outer space.<br />

The person who jumped from “the highest place” for<br />

now is Felix Baumgartner, an Australian extreme<br />

sportsman. He is the holder of a record that will be<br />

very hard to break. In his last attempt, he threw<br />

himself into the air from a height of 39 thousand<br />

meters. In very short time, while in “free fall”) he<br />

reached a speed of 980,000 kms per hour. He<br />

surpassed the speed of sound (1342 km/h) during<br />

40 seconds, and then opened his parachute. This<br />

very exciting journey, lasting about 10 minutes, was<br />

watched by 7 million people live on the Internet. And<br />

Baumgartner has passed into history as a person who<br />

carried man’s dream of flying to extraordinary lengths.<br />

Shutterstock<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 51


<strong>Türkiye</strong>’yi o kadar çok sevdi ki...<br />

ÇEKİMLERİ<br />

KARADENİZ’DE<br />

YAPILAN “SENİ<br />

O KADAR ÇOK<br />

SEVDİM Kİ” ADLI<br />

FİLMİ, BAŞROL<br />

OYUNCUSU ALMA<br />

TERZIC’DEN<br />

DİNLEDİK.<br />

She loved Turkey so much…<br />

We listened to Alma Terzic, who has<br />

taken on the leading role in the movie<br />

“I Loved You So Much”, shot in<br />

Karadeniz<br />

Eren Özel<br />

52 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013


Yapımcılığını Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun,<br />

yönetmenliğini ise Orhan Tekeoğlu’nun yaptığı “Seni<br />

O Kadar Çok Sevdim Ki” adlı filmin başrol oyuncusu<br />

olan Boşnak yıldız Alma Terzic’i, yönetmenliğini<br />

Angelina Jolie’nin yaptığı “Kan ve Bal Ülkesinde” adlı<br />

filmle tanımıştık. Güzel oyuncu daha sonra <strong>Türkiye</strong>’de<br />

“Mavi Kelebek” adlı filmde ve “Veda” adlı dizide rol<br />

almış ve Türk izleyicinin dikkatini çekmişti. Çekimleri<br />

Karadeniz’in muhteşem doğasında yapılan “Seni O<br />

Kadar Çok Sevdim Ki”yi Terzic’le konuştuk. Boşnak<br />

oyuncu bize yolunun <strong>Türkiye</strong> ile kesişme hikayesini,<br />

Angelina Jolie ile ilişkisini ve çekimler boyunca<br />

Karadeniz’i nasıl sevdiğini ve daha birçok şeyi anlattı.<br />

• TÜRSAB DERGİ: Filmde, Ukrayna’dan<br />

kaçıp <strong>Türkiye</strong>’ye gelmiş Olga isminde bir<br />

karakteri canlandırıyorsunuz. Fakat Olga<br />

ekonomik sıkıntılardan kaçayım derken başka<br />

bir problemle yüzleşmek zorunda kalıyor.<br />

Kendisine “Nataşa” denilmesinden kurtulamıyor.<br />

Nasıl hazırlandınız bu karaktere?<br />

Alma Terzic: Bu konuyu epey araştırdım. Olga<br />

Yalta’dan gelen bir kadın. Yalta’nın nasıl bir<br />

yer olduğunu, tarihini araştırdım. İnsanların<br />

yaşadıkları zorlukları öğrendim. Tabi ki yönetmenimiz<br />

Orhan Tekeoğlu bölgeyi benden daha iyi<br />

tanıyordu, dolayısıyla onun da yardımları oldu.<br />

Trabzon’a gider gitmez, “Nataşa” diye adlandırılan<br />

Ukraynalı kadınlarla tanışmak istedim ama<br />

bunun mümkün olmadığını, çünkü çok zor ve<br />

sert şartlar altında çalıştırıldıklarını söylediler.<br />

Ancak otelde karşılaştım birkaçıyla ve yüz ifadelerini,<br />

beden dillerini mümkün olduğunca incelemeye<br />

çalıştım. Bir fikir edinmem açısından iyi<br />

oldu bu. Büyük ve gerçek bir trajedi yaşamışlar.<br />

<strong>Türkiye</strong>’de çalışıyorlar ve ülkelerindeki hasta, yaşlı,<br />

yoksul ailelerine para gönderiyorlar. İnanılmaz<br />

bir hikaye gerçekten.<br />

• Siz Boşnaksınız. Bosna Savaşı’ndaki deneyimlerinizin<br />

Olga karakterini yaratmanızda<br />

etkileri oldu mu?<br />

Her insan içinde kendi savaşını yaşıyor. Evet ben<br />

savaşı yaşadım ama öyle olmasaydı da Olga’yı<br />

anlardım. Olga’nın annesi kanser ve onu iyileştirmek<br />

için paraya ihtiyacı var. Çok saf bir neden.<br />

Ayrıca alkolik bir kocası var, Sergey. Olga’nın<br />

savaşını anlamamak imkansız. <strong>Türkiye</strong>’ye gelince<br />

de tamamen başka bir savaşın içinde buluyor<br />

Alma Terzic, yönetmenliğini Orhan Tekeoğlu’nun yaptığı Seni O kadar Çok Sevdimki adlı filmde başrolü Oktay Gürsoy ile<br />

paylaşıyor. Filmin oyuncuları arasında usta aktör Kayhan Yıldızoğlu da var.<br />

Alma Terzic, who co-starred with Oktay Gürsoy in the movie “How Much I Loved You,” a film by Orhan Tekoğlu. Kayhan<br />

Yıldızoğlu, a gifted veteran actor, is amongst the cast.<br />

We met the Bosnian actress Alma Terzic, the leading actress in “I Loved You So Much”, produced by Nurdan<br />

Tümbek Tekeoğlu and directed by Orhan Tekeoğlu. We already knew her from Angelina Jolie’s movie “In<br />

the Land of Blood and Honey”. Later, the beautiful actress took a role in the film “Blue Butterfly” and in the<br />

Turkish TV Series “Farewell”, attracting the attention of Turkish viewer. We talked to Terzic about “I Loved<br />

You So Much”, filmed in the amazing natural beauty of the Black Sea Region. The Bosnian actress told us the<br />

story of her introduction to Turkey, her relationship with Angelina Jolie, how much she loved the Black Sea<br />

Region, and lots more.<br />

• TÜRSAB MAGAZINE: You play a character named Olga who fled from Ukraine to Turkey. But<br />

Olga faces other kinds of problems after running away from economical troubles. She can’t stop<br />

people calling her “Natasha”. How did you prepare for this role?<br />

Alma Terzic: I studied the subject quite a lot. Olga is a woman from Yalta. I researched Yalta and its history.<br />

I learned about the troubles that people faced. Of course our director knew more about the region than I did<br />

so he helped me.<br />

After I arrived in Trabzon I wanted to meet Ukrainian women called “Natasha” but I found it was impossible<br />

as they were said to be working in very hard conditions. However I saw some of them a hotel and observed<br />

their expressions and body language as much as possible. It was a good chance for me to learn about it. They<br />

have experienced a big and real tragedy. They work in Turkey and send money to their sick, old and poor<br />

families. It is an incredible story.<br />

• You are Bosnian. Did your experiences in the Bosnian War affect your portrayal of this<br />

character.<br />

Everybody has her own battle inside. Yes, I experienced the war but I could understand Olga without that<br />

experience too. Olga’s mother has cancer and she needs money to cure her. It’s a very reasonable reason. She<br />

has an alcoholic husband named Sergey. It’s impossible not to understand Olga’s battle. After she comes to<br />

Turkey she finds herself in another battlefield. So yes, my experience of war helped me to understand those<br />

personal battles. I understand people’s being constrained.<br />

• How was your relationship with local people in the Black Sea Region?<br />

The Black Sea Region is an incredibly beautiful place. It’s nature is amazing. I have to admit that I was<br />

amazed when I saw it because I couldn’t have imagined how beautiful it would be! And the local people are<br />

very warm. They helped us a lot in the places we shot our scenes. For example, they were very quiet when<br />

we needed them to be. They put us up in their houses and served tea and food. You cannot experience that<br />

anywhere else in the world. They are really warm and helpful people!<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 53


kendini. Dolayısıyla evet, savaşı yaşamamın<br />

kişisel savaşları anlamamda etkisi oldu. İnsanların<br />

bazı şeylere mecbur kalmasını anlıyorum.<br />

• Film çekimleri boyunca Karadeniz halkıyla<br />

ilişkiniz nasıldı?<br />

Karadeniz inanılmaz güzel bir yer. Doğası muhteşem.<br />

Açıkçası ilk gördüğümde çok şaşırdığımı<br />

itiraf etmeliyim. Çünkü bu kadar etkileyici bir<br />

doğası olduğunu bilmiyordum. Ve insanlar çok<br />

sıcak. Çekim yaptığımız yerlerde yöre halkı bize<br />

çok yardımcı oldu. Sessiz olmaları gerektiği yerde<br />

hiç ses çıkarmadılar mesela. Evlerine davet ettiler,<br />

çay ve yiyecek ikram ettiler. Bunu dünyanın başka<br />

bir yerinde göremezsiniz. Gerçekten sıcakkanlı<br />

ve yardım etmeyi seven insanlar.<br />

• <strong>Türkiye</strong>’de başka nereleri gördünüz?<br />

<strong>Türkiye</strong> çok güzel bir ülke. Hem kış hem de yaz<br />

turizmi için ideal. Sanırım çok sık seyahat etmenize<br />

gerek kalmıyordur. Çünkü deniz istediğinizde<br />

deniziniz, dağ istediğinizde dağınız var. Bu muhteşem<br />

bir şey. <strong>Türkiye</strong>’de Antalya’yı, İstanbul’u<br />

ve Ankara’yı gördüm. Tarih, kültür ve doğanın<br />

• Where else did you visit in Turkey?<br />

Turkey is a very beautiful country. Ideal for both<br />

summer and winter tourism. I believe you do not<br />

need to travel abroad a lot because whenever you<br />

want to go to the sea, here you have it, whenever<br />

you want to go to the mountains, here you have<br />

them too. It’s amazing. I visited Antalya, Istanbul<br />

and Ankara. It’s perfect when you have culture and<br />

nature engaged. I saw Santa Claus Church and I was<br />

amazed. It’s a perfectly peaceful place. I think it is<br />

attractive for all kinds of people from all over the<br />

world but it needs some environmental monitoring.<br />

I believe a new road was built recently, which has<br />

helped, but still it needs some more arrangements.<br />

bir arada olması harika bir şey. Antalya’da Noel<br />

Baba Kilisesi’ni gördüm ve çok etkilendim.<br />

İnanılmaz huzurlu bir yer. Bence tüm dünyadan<br />

insanların ilgisini çekecek bir yer. Ancak etrafının<br />

biraz düzenlenmesi gerekiyor. Sanırım yeni bir<br />

yol yapılmış ve çok daha iyi olmuş ama biraz<br />

daha özen gösterilmesi gereken bir yer. Çünkü<br />

dünyada tek.<br />

• Bu kadar sevdiğiniz <strong>Türkiye</strong> ile yolunuz<br />

nasıl kesişti?<br />

“Kan ve Bal Ülkesi”nde filmimiz büyük ses getirdi.<br />

O filmi izleyen Türk yapımcılar benzer bir<br />

proje için bana teklif sundu ve böylece <strong>Türkiye</strong><br />

maceram başlamış oldu. Ama ben <strong>Türkiye</strong>’yi hep<br />

çok severdim. Savaş yıllarında bize en çok yardım<br />

eden ülke sizdiniz. Kapılarınızı açtınız, evimiz<br />

evinizdir dediniz ve bizi tüm dünyaya karşı savundunuz.<br />

Bunlar unutulmaz. Burada Boşnak isimli<br />

köyler var. Savaştan kaçan insanlar burada huzur<br />

içinde yaşıyor. <strong>Türkiye</strong>’ye her zaman minnettarız.<br />

54 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

• Sizin dünya çapında tanınmanızı sağlayan<br />

film “Kan ve Bal Ülkesi” oldu. Filmin<br />

yönetmeni Angelina Jolie ile ilişkileriniz<br />

nasıldı?<br />

Ben senaryoyu ilk okuduğumda bunu kesinlikle<br />

bir Bosnalı yazmış olmalı diye düşündüm.<br />

Amerika’da yaşayan biri bütün olanları nasıl bu<br />

kadar gerçekçi yazabilir diye düşündüm ama<br />

Angelina Jolie’yi tanıyınca anladım. O gerçekten<br />

çok hassas ve zeki bir kadın. Çok çalışkan<br />

bir insan. Ve Bosna Hersek’te yaşanan savaşı<br />

çok iyi okumuş, bölgedeki insanlarla konuşmuş,<br />

herkesin hikayesini dinlemiş. O kadar iyi bir yönetmen<br />

ki onunla çalışmak çok iyi bir deneyim<br />

oldu.<br />

• Çalışmak istediğiniz bir yönetmen<br />

var mı?<br />

Fatih Akın’ı çok beğeniyorum, tarzını ve sanat<br />

anlayışını seviyorum. <strong>Türkiye</strong>’yi çok iyi anladığını<br />

ve anlattığını düşünüyorum.<br />

• How were you introduced to Turkey?<br />

“In the Land of Blood and Honey” had a great<br />

influence. Turkish producers who watched that


movie proposed a similar project and then my<br />

Turkey adventures started. But I have always<br />

loved Turkey. During the war it was one of the<br />

countries who helped us. You Turkish people<br />

opened your doors, you said that your houses are<br />

ours and defended us against the rest of the world.<br />

This is unforgettable. There are some villages with<br />

Bosnian names. People who fled from the war are<br />

living in peace in here. We are grateful to Turkey.<br />

• The movie that made you famous is “In the<br />

Land of Blood and Honey”. How was your<br />

relationship with Angelina Jolie?<br />

When I first read the script, I thought that it was<br />

supposed to be written by a Bosnian. I wondered<br />

how a person living in America could have written<br />

such a realistic story, but I understood it when<br />

I met Angelina Jolie. She is really incredibly<br />

sensitive and clever. Also she is very hardworking.<br />

She also studied the war in Bosnia, talked to local<br />

people and listened to everybody’s stories. She<br />

was such a successful director that it was a great<br />

experience to work with her.<br />

• Are there any directors you would like to<br />

work with?<br />

I admire Fatih Akın, I like his style and perception<br />

of art. I believe he understands and narrates<br />

Turkey very well.<br />

Yrd. Doç. Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu: “2010’dan beri çalışıyoruz”<br />

Doğu Karadeniz kadınının doğaya karşı verdiği mücadeleyi anlatan İfakat belgeselinin yapımını gerçekleştirdikten ve<br />

ulusal/uluslararası birçok ödül kazandığını gördükten sonra, “Seni O Kadar Çok Sevdim Ki” filmimizin de senarist ve<br />

yönetmeni, Trabzon-Çaykaralı eşim Orhan Tekeoğlu, yine yörenin ve daha çok “kadının” sorunlarını kapsayan uzun<br />

metrajlı bir film çekmek istedi ve ben de yapımı için kolları sıvadım. 2010 yılından beri yapımı için uğraştığımız bu<br />

film için sağlık sorunlarından, kişisel birikimlerimizi harcamaya kadar her türlü sıkıntıyı atlattık. Varyap YKB Süleyman<br />

Varlıbaş’ın aracılığıyla tanıştığımız Avşar Film’in yöneticilerinden Ali Leskay’ın desteği ile Taylan Demir liderliğinde<br />

iyi bir ekip kuruldu ve çekimler tamamlandı. Orhan Tekeoğlu’nun sınıf arkadaşı, ödüllü görüntü yönetmeni Ercan<br />

Yılmaz da filme ayrı bir değer kattı. Başta Herry, Makyol ve TAV olmak üzere sponsorlarımızın katkısı büyük. Ayrıca<br />

Uluslararası Göç Örgütü IOM da bize manevi destek verdi.<br />

Assistant Prof. Dr. Nurdan Tümbek Tekeoğlu: “We have been working since 2010”<br />

Çekimler Trabzon’da<br />

gerçekleşti. Terzic,<br />

yöre halkının<br />

çekimlerde<br />

kendilerine çok<br />

yardımcı olduğunu,<br />

çay ve yemek ikram<br />

ettiğini anlattı.<br />

Scenes were filmed<br />

in Trabzon. Terzic<br />

stated that local<br />

people helped her<br />

much and offered<br />

tea and meals.<br />

After shooting the documentary named “İfakat”, which is about the Eastern Black Sea Region Women’s struggles with<br />

nature, and seeing it win lots of national / international awards, my Trabzon-born husband Orhan Tekeoğlu, director and<br />

script writer of our movie “How Much I Loved You”, wanted to shoot another full-length movie and I started to work on<br />

its production.<br />

We had to cope with lots of problems such as health issues and spending our personal savings while producing this<br />

movie. With the support of manager Ali Leskay, who we met through Varyap Chairman Süleyman Varlıbaş - a good<br />

team was created under Taylan Demir’s leadership and the shooting was completed. Award winning cinematographer<br />

Ercan Yılmaz-schoolmate of Orhan Tekeoğlu-enriched the movie. Our sponsors, Herry, Makyol and TAV contributed a<br />

lot. Also the International Organization of Migration IOM provided great moral support.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 55


NOT DEFTERİ<br />

notebook<br />

...dünyanın en uzun yolculuğu<br />

…the Longest Journey in the World<br />

Shutterstock<br />

Tren sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda seyyar<br />

bir pencere... Kilometreleri birbirine bağlayan demirler,<br />

yolcusu için unutulmaz bir macera ya da romantik bir<br />

yolculuk. İşte dünyanın en uzun tren yolu olan Trans<br />

Sibirya’nın ilginç detayları...<br />

• Trans Sibirya Demiryolu üzerinden yapılan yolculuk en zorlu turistik<br />

gezilerin ilk sırasında... Moskova’yı Vladivostok’a bağlayan bu tarihi<br />

yolculuk sırasında sekiz farklı zaman diliminden ve dört mevsimin içinden<br />

geçiliyor. Dünyanın yaklaşık dörtte biri katediliyor.<br />

• Trans Sibirya Demiryolu, dünyanın en uzun ve en ünlü demiryolu.<br />

Tam tamına 9289 kilometre uzunluğunda. Rusya’nın Avrupa ve Uzak<br />

Doğu’daki yerleşim bölgelerini, Moğolistan ve Çin’den gelen demiryolları<br />

ile birleştirerek Japon Denizi’nde son buluyor.<br />

• Gezginler için iki seçenek var. İlki, yolculuğa da adını veren Trans Sibirya<br />

hattı. Yolculuk Moskova’dan başlıyor. Dokuz Rus şehrinin yanında birçok<br />

köy ve kasabaya uğrayıp, Baykal Gölü kıyısından devam ediyor. Sibirya’yı<br />

boydan boya aşıp Asya Kıtası’nı enine kateden tren, ortalama yedi gün<br />

sonra Japon Denizi kıyısındaki Vladivostok’a varıyor.<br />

• Yaygın bir hatayla yine Trans Sibirya diye bilinen ikinci seçenekte ise<br />

istikamet Çin. Zaten bu hattın adı da Trans Mançurya. İkinci seçenekte de<br />

yolculuk Moskova’dan başlıyor. Sonra kıtanın aşağı kısmına, Çin’e uzanıyor<br />

ve yaklaşık 6 günlük bir yolculuk sonrası Pekin’de sonlanıyor.<br />

56 TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013<br />

A train isn’t only a<br />

transportation vehicle<br />

but also a roving window.<br />

Railways connect expanses<br />

covering thousands of<br />

kilometers and provide<br />

unforgettable adventures and<br />

romantic journeys for their<br />

passengers. Here are the<br />

amazing details of the Trans<br />

Siberian Railway, the longest<br />

railroad in the world…<br />

• A journey taken on the Trans Siberian Railway is one of the most formidable trips<br />

a tourist can take. Travelers can go through 7 different time zones and all 4 seasons<br />

during their historical journey that binds Moscow to Vladivostok. One fourth of the<br />

world is traversed during this journey.<br />

• The Trans Siberian Railway is the longest and most famous railroad of the world.<br />

Its length is exactly 9289 kms. Before ending at the Sea of Japan, it connects<br />

Russian settlements in Europe and the Far East with railroads coming from China<br />

and Mongolia.<br />

• Two options are available for travelers. One of them is the Trans Siberian route<br />

from which the name of the journey is taken. Beginning in Moscow, the train visits<br />

many villages and towns, 9 major Russian cities, as well as Lake Baikal. After 7<br />

days, gliding across Siberia and continuing into Asia, the train arrives at Vladivostok,<br />

a seaside city on the Sea of Japan.<br />

• The route for the 2 nd option, which is mistakenly known as Trans Siberian, actually<br />

ends in China and operates on the Trans Manchuria route. This journey also departs<br />

from Moscow and stretches into the lower part of the continent into China, arriving in<br />

Beijing after a journey of almost 8 days.<br />

• Normally, journey durations can be estimated with some precision - within minutes<br />

in many cases. However the durations of trips on the Trans Siberian or Trans<br />

Manchuria routes are expressed with the words “average” or “about”. The reason<br />

for this is very clear: as we stated at the beginning, these are journeys of immense<br />

distances, embracing all 4 seasons. For this reason, some delays are bound to<br />

happen due to blizzards or other problems in the region. Nevertheless legendary<br />

journeys on these legendary routes are never left half finished.<br />

• What would you see on your route? The short answer is: three countries, three<br />

capitals and 8 important cities. Knowing the names of the cities and other famous<br />

destinations only increases the excitement of the journey.


• Çağımızda yolculuk süreleri neredeyse dakikalarla belirlenmiş durumda.<br />

Ancak Trans Sibirya/Trans Mançurya hatlarında süre, “ortalama” veya<br />

“yaklaşık” sözcükleriyle ifade ediliyor. Nedeni açık: Başta da belirttiğimiz<br />

gibi, yolculuklar, dört mevsimi kucaklayan bir mesafede gerçekleştiriliyor.<br />

Bu nedenle kimi zaman bir kar fırtınası, kimi zaman bölgedeki bir karışıklık<br />

nedeniyle yavaşlamalar oluyor. Ama efsane hattın efsane yolculukları<br />

hiçbir zaman yarıda kalmıyor.<br />

• Peki, bu güzergahta nereleri görebilirsiniz? Özetlemek gerekirse, üç ülke,<br />

üç başkent ve sekiz önemli şehir denebilir. Biraz daha ayrıntıya girecek<br />

olursak, liste yolculuk heyecanını katlıyor.<br />

• Moskova, Kızıl Meydan ve Kremlin... Avrupa’nın en uzun nehri Volga...<br />

Avrupa ve Asya’yı birbirinden ayıran Ural Dağları. Dünyanın en derin ve en<br />

büyük su rezervuarına sahip Baykal Gölü... 19. yüzyılda Rus devrimcilerin<br />

sürgün yeri olan, bugün Rusya’nın Paris’i olarak adlandırılan Irkutsk... Rus<br />

taygaları ve Moğol stepleri... Dünyanın en büyüğü unvanına sahip Gobi<br />

Çölü... Cengiz Han Anıtı... Türklerin bilinen ilk alfabesiyle yazılmış Tonyukuk<br />

Anıtı... Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur... Çin Seddi... Pekin ve Yasak Şehir.<br />

• Yolculuğun en önemli duraklarında trenden inilerek mola veriliyor.<br />

Böylece, örneğin Baykal Gölü’nde denize girilebiliyor. Pekin’deki Yasak<br />

Şehir’de gezilebiliyor. Hatta yolcular, Moğolistan’da elektrik, su, tuvalet,<br />

banyo olmayan bir çadırda bir süre kalmayı deneyimliyor; at sütü içip, konuk<br />

olduğu topluluğun dini ritüellerine katılabiliyor.<br />

• Trans Sibirya Hattı, aslında bir “tarih yolculuğunu” da simgeliyor. Demir<br />

yolunun yapımı, 1891 yılında başlamış ve 1916 yılında sona ermiş. Yani,<br />

Çarlık Döneminin en büyük projelerinden birinde “açılış” Sovyetler’e nasip<br />

olmuş!<br />

Trans Sibirya Expresi (üstte<br />

büyük resim), Baykal Gölü<br />

yanında uzanan raylar<br />

(sol sayfa altta), Moğol<br />

çadırlarından biri (solda) ve<br />

Irkutsk (altta).<br />

The Trans Siberian Express<br />

(big picture above)<br />

The tracks along Lake<br />

Baikal (lower left)<br />

A Mongol tent (on the left<br />

side) and Irkutsk (below)<br />

Shutterstock, chiakto<br />

• Moscow, Red Square and the Kremlin… The Volga, the longest river in Europe,<br />

the Ural Mountains separating Europe and Asia, Lake Baikal, with the deepest and<br />

richest water basin in the world, and the Irkutsk, where the Russian revolitioner<br />

were exiled in the 19 th Century, a city that’s been called the Paris of Russia, Russian<br />

taigas and Mongolian steppes, the Gobi Desert, considered the world’s largest desert,<br />

the Cengiz Han Monument, the Tonyukuk Monument, inscribed with Turkey’s first<br />

known alphabet, Ulan Batur, the capital of Mongolia, the Great Wall of China, Beijing<br />

and the Forbidden City.<br />

• You can take a break at the most important stops by getting off the train. You<br />

can swim in Lake Baikal. You can walk around in the Forbidden City in Beijing.<br />

Passengers can even experience for a while life in a tent in which no electricity,<br />

water, bath exist. They can drink horse milk, and participate in the religious<br />

ceremonies of their host community.<br />

• The Trans Siberian Railway symbolizes “a historical journey” in fact. The<br />

construction of the railway started in 1891, during the reign of the czars, and ended<br />

in 1916, at the beginning of the rule of the Soviets who ultimately took credit for the<br />

project.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 57


TÜRSAB<br />

TÜRSAB Arşivi<br />

haberler...<br />

Air Astana <strong>Türkiye</strong>’de<br />

10. yılını kutladı<br />

Kazakistan Hava Yolları Air Astana <strong>Türkiye</strong>’deki<br />

10. yılını Hilton Oteli’nde verdiği bir davetle<br />

kutladı. Davete yolcu acentaları, kargo acentaları,<br />

partnerler ve Air Astana çalışanları katıldı.<br />

Kazakistan Cumhuriyeti Büyükelçisi Canseyit<br />

Tüymebayev ve Kazakistan Cumhuriyeti<br />

Başkonsolosu Arslan Dandibayev’in de katıldığı<br />

davette TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy da<br />

hazır bulundu.<br />

Air Astana <strong>Türkiye</strong> Satış ve Pazarlama Müdürü<br />

Elif Ağfaloğlu gecenin sunuculuğunu yaparken,<br />

<strong>Türkiye</strong> Müdürü Karlygash Omurbayeva şirketin on yıllık gelişimi<br />

ve başarısını değerlendirdi.<br />

Kazakistan Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, Çin’in 1 milyar<br />

350 milyon nüfusu olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:<br />

“Çin’den <strong>Türkiye</strong>’ye 20 bin turist, yedi milyonluk Kazakistan’dan<br />

ise 360 bin turist geldi. İki kardeş ülke olarak, her konuda ilişkilerimizi<br />

geliştirmeliyiz.”<br />

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy da “iki kardeş ülke arasında<br />

düzenlenen uçak seferlerinin daha fazla olması gerektiğini”<br />

vurguladı ve şunları söyledi:<br />

“Türk Turizmi, her yönüyle iyi bir tatil sunmak, daha iyi hizmet<br />

vermek için çabalıyor. Daha fazla Kazak turist gelmesini isteriz.<br />

Kazakistan ile gerçekleştirilecek<br />

işbirliğine destek<br />

vermeye her zaman<br />

hazırız.”<br />

Bölge Müdürü Michael<br />

Whitehead de katılım ve<br />

destekleri için konuklara<br />

teşekkür etti.

Büyükelçi<br />

Canseyit Tüymebayev,<br />

TÜRSAB Başkanı Başaran<br />

Ulusoy’a, <strong>Türkiye</strong><br />

Müdürü Karlygash<br />

Omurbayeva’ya ve<br />

Bölge Müdürü Michael<br />

Whitehead’e birer plaket<br />

ve madalya sunarak,<br />

katkıları ve çalışmaları<br />

için teşekkür etti.<br />

Air Astana celebrated it’s<br />

10 th year in Turkey<br />

Kazakhstan Airways Air Astana celebrated its<br />

10 th year in Turkey with a reception held at<br />

the Hilton Hotel. Passenger Agencies, Cargo<br />

Agencies, Partners and Air Astana personnel<br />

attended the celebration.<br />

Başaran Ulusoy was present at the event as well<br />

as Canseyit Tüymebayev, the Ambassador of<br />

Kazakhstan Republic, and Arslan Dandibayev,<br />

the Consul General.<br />

Karlygash Omurbayeva evaluated the success<br />

of the company in the last 10 years while Air<br />

Astana Turkey Sales and Marketing Manager Elif Ağfaloğlu was the<br />

presenter.<br />

Ambassador Tüymebayev reminded that China’s population is 1<br />

billion 350 million and went on: “We hosted 20 thousand tourists<br />

from China while 360 thousand tourists visited from Kazakhstan,<br />

whose population is only 7 <strong>Milli</strong>on. We should improve our relations<br />

together as two sister countries in every field.”<br />

TÜRSAB President Başaran Ulusoy stated that “there needs to be<br />

more scheduled flights between the two sister countries” and said<br />

“Turkish Tourism is working hard in order to provide better service<br />

and offer a good holiday in every aspect. We would like to host more<br />

Kazakh tourists. We are always ready to support a cooperation<br />

between Kazakhstan and Turkey.”<br />

Regional Manager Michael Whitehead also thanked the participants<br />

for their attendance and support. Ambassador Tüymebayev<br />

presented plates to TÜRSAB President Başaran Ulusoy, Turkey<br />

Country Manager Karlygash Omurbayeva and Regional Manager<br />

Michael Whitehead, and thanked them for their efforts.


Rumeli Teras yaza hazır<br />

İstanbul Lütfi Kırdar’ın muhteşem Boğaz manzaralı Rumeli<br />

Terası yaza tekrar merhaba diyor. Özel davetler ve özellikle<br />

düğünler için mükemmel bir seçenek sunan Rumeli Teras, tüm<br />

organizasyonlarını Borsa’nın eşsiz lezzetleri ile birleştiriyor.<br />

Boğaziçi Borsa Restaurant tarafından özel olarak hazırlanan<br />

menüler; benzersiz lezzetleri ve şık sunumları harmanlıyor, Rumeli<br />

Teras’ta gerçekleşen düğün ve davetleri unutulmaz kılıyor.<br />

Deneyimli ekibin profesyonel hizmetlerinin yanı sıra Spectrum<br />

Gösteri Teknolojileri tarafından hazırlanan müzik, ses ve ışık<br />

altyapısı ile düğünler keyifli ve dört dörtlük bir organizasyona<br />

dönüşüyor.<br />

Yaz düğünlerinin gözde adresi olan Rumeli Teras’ta evlenecek<br />

çiftler ve özel konuklarının ihtiyacına göre düzenlenen<br />

“Gelin&Damat Hazırlık Odaları” da bulunuyor.<br />

Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için: (0212) 373 11 00<br />

Super 8 business otel zinciri<br />

<strong>Türkiye</strong>’de!<br />

İlbak Holding medya, reklam, madencilik ve inşaat<br />

sektöründeki yatırımlarının yanısıra,<br />

turizm sektörünün en büyük otel gurubu<br />

Wyndham Hotels Group’un ekonomik<br />

otel zinciri olan Super 8’i,<strong>Türkiye</strong>’de hayata<br />

geçirecek.<br />

Super 8 otel zincirinin <strong>Türkiye</strong> lisans<br />

hakları ile ilgili imza töreni 30 Mayıs 2013<br />

Perşembe günü The Marmara’da düzenlendi.<br />

Avrupa ülkeleriyle eş zamanlı olarak devreye<br />

giren bu dev yatırımın imza törenine CATHIC<br />

adına Jonathan Worsley, Wyndham Hotels<br />

Başkan ve CEO’su Eric Danziger, İlbak Holding<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa İlbak ve iş<br />

dünyası ve medyadan konuklar katıldı.<br />

İlbak Holding, bu sözleşme ile 66 ülkedeki<br />

7,380 otel ve 631,800 oda kapasitesi olan<br />

Wyndham Hotels Group bünyesinde önümüzdeki<br />

10 yıl içinde <strong>Türkiye</strong>’de 20 otel açmayı<br />

hedefliyor. Kalite ve rahatlığı ekonomi ile<br />

birleştiren Super 8, 18-20 m2’lik odalarıyla iş<br />

hayatının tüm ihtiyaçlarını uygun fiyatla karşılıyor.<br />

Super 8 otel İstanbul’dan başlayarak 2014<br />

tarihinden itibaren <strong>Türkiye</strong>’nin çeşitli şehirlerinde<br />

hizmete girecek.<br />

İlk olarak, 1974 yılında Güney Dakota’da<br />

kurulan Super 8 otelleri gelişip zincir olduktan sonra 1993 yılında Wyndham<br />

Hotel Group tarafından satın alındı. ABD, Kanada ve Çin genelinde 2,300’ün<br />

üzerindeki otel sayısı ile dünyadaki en büyük ekonomik otel zinciri.<br />

Rumeli Teras is ready for the summer<br />

Rumeli Teras in Istanbul Lütfi Kırdar welcomes the summer once again with its gorgeous<br />

Bosphorus View. Rumeli Teras, a great choice for private parties and weddings, combines the<br />

events with the great tastes of Borsa Restaurant.<br />

Borsa Restaurant’s special menus blend unique tastes and elegant presentations and make parties<br />

and weddings held in Rumeli Teras unforgettable. Weddings are delightfully perfect events with<br />

music, sound and light by Spectrum Gösteri Teknolojileri (Spectrum Show Technologies) as well as<br />

the professional service staff.<br />

In Rumeli Teras, a popular place for Summer Weddings, there are “Preperation Rooms for Bride&<br />

Groom” specially for engaged couples. For details and reservations: (0212) 373 11 00<br />

Super 8 Business Hotel Chains<br />

are now in Turkey!<br />

İlbak Holding Company are to manage Wyndham<br />

Hotels Group’s economical hotel chains Super 8<br />

in Turkey as well as its investments in media,<br />

advertisement, mining and construction.<br />

A signing ceremony of Super 8 Hotel Chains’<br />

licence rights in Turkey was held in the Marmara<br />

Hotel. Jonathan Worsley of CATHIC Eric<br />

Danziger, President and CEO of Wyndham Hotels,<br />

Mustafa İlbak Chairman of Ilbak Holding and many<br />

guests from businesses and the media attended the<br />

ceremony.<br />

Ilbak Holding is targeting the opening of 20 Hotels<br />

in Turkey in the next 10 years with this contract as<br />

a part of Wyndham Hotels Group, which has 7,380<br />

Hotels with 631,800 rooms in 66 Countries. Super 8,<br />

with its 18-20 m2 rooms, fulfils the needs of business<br />

life at reasonable prices. Super 8 Hotel will enter<br />

service in several cities in Turkey, starting in Istanbul<br />

in 2014.<br />

Super 8 Hotels was founded in South Dakota in 1974<br />

and then, after becoming a chain, was purchased by Wyndham Hotel Group in<br />

1993. It is the biggest affordable a hotel chain in the world with more than 2.300<br />

hotels all over the USA, Canada and China.<br />

Soldan sağa: CATHIC adına Jonathan Worsley, İlbak Holding Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Mustafa İlbak ve Wyndham Hotels Başkan ve CEO’su Eric Danziger.<br />

Left to Right: Jonathan worsley on CATHIC’s behalf, Mustafa İlbak, Chairman of Ilbak<br />

Holding, Eric Danziger, President and CEO of Wyndham Hotels<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 59


EXPO<br />

EXPO Arşivi<br />

haberler...<br />

Uluslararası<br />

Türkçe Derneği<br />

(TÜRKÇEDER)<br />

tarafından İzmir’de<br />

düzenlenen “11.<br />

Uluslararası Dil ve<br />

Kültür Festivali”ne<br />

katılan 145<br />

ülkeden çocuklara,<br />

EXPO 2016<br />

Antalya hakkında<br />

bilgi verildi.<br />

EXPO 2016 ANTALYA MET WITH<br />

THE WORLD’S CHILDREN<br />

Children from 145 different countries participated in<br />

the 11 th International Language and Culture Festival<br />

held by the International Turkish Education Association<br />

(TÜRKÇEDER) in İzmir and were informed about EXPO<br />

2016 Antalya.<br />

The organizing committee for EXPO 2016 Antalya,<br />

Turkey’s first such EXPO, met with the world’s children<br />

in the booth set up by the EXPO 2016 Antalya Agency<br />

at the festival organized in the Culture Park fair area.<br />

Selecting a single flower and a youthful theme to unite<br />

the most beautiful flowers of the world with the world’s<br />

children, EXPO 2016 Antalya received great attention<br />

from both foreign visitors and residents of İzmir.<br />

Thousands of people visiting the EXPO 2016 Antalya<br />

booth were informed about the organization. Children<br />

from various countries stated that they were very<br />

curious about Antalya and wanted the International<br />

Language Festival to be held in Antalya. The<br />

countrymen of İzmir said that they were happy since<br />

Antalya got the right to hold the EXPO and they were<br />

also informed about the activities.<br />

EXPO 2016 ANTALYA<br />

DÜNYA ÇOCUKLARIYLA<br />

BULUŞTU<br />

İzmir Kültürpark Fuar Alanı’nda düzenlenen festivalde EXPO 2016<br />

Antalya Ajansı tarafından oluşturulan stantta, <strong>Türkiye</strong>’nin ilk EXPO’su<br />

EXPO 2016 Antalya organizasyonu dünya çocuklarıyla buluştu. Çiçek ve<br />

Çocuk temasıyla, dünyanın en güzel çiçeklerini, dünya çocuklarıyla buluşturacak<br />

EXPO 2016 Antalya, gerek yabancı misafirler, gerekse İzmirliler<br />

tarafından yoğun ilgi gördü. Festivali ziyaret eden binlerce kişi, EXPO<br />

2016 Antalya standını ziyaret ederek, organizasyon hakkında bilgi aldı.<br />

Dünyanın değişik ülkelerinden gelen çocuklar, Antalya’yı çok merak ettiklerini,<br />

Uluslararası Dil Festivali’nin Antalya’da olmasını da istediklerini<br />

belirttiler. İzmirli vatandaşlarsa, EXPO’yu Antalya’nın almasından mutlu<br />

olduklarını dile getirirken, çalışmalar hakkında bilgi aldılar.<br />

ALANYA<br />

etkinliği<br />

Alanya Belediyesi<br />

tarafından düzenlenen<br />

13. Alanya Turizm<br />

ve Sanat Şenliği,<br />

Yat Limanı’nda<br />

gerçekleşti. Alanyalılar’ın yanı<br />

sıra yabancı misafirlerin de<br />

yoğun ilgi gösterdiği şenlikte,<br />

EXPO 2016 Antalya’nın<br />

tanıtımı yapıldı. EXPO 2016<br />

Antalya standında, tanıtım filmi<br />

oynatılırken, şenliğe katılanlara<br />

broşür dağıtılarak bilgi verildi.<br />

Yerli ve yabancı sanatçıların<br />

sahne aldığı şenlikte<strong>Türkiye</strong>’den<br />

ve yurtdışından gelen sanatçılar,<br />

konser verdi.<br />

Activity in<br />

Antalya<br />

The 13 th Alanya<br />

Tourism and Art<br />

Festival held by the<br />

Alanya Municipality<br />

took place in Yat<br />

Limanı (marina).<br />

EXPO 2016 Antalya was<br />

introduced to the people<br />

at the festival, attended<br />

by many attentive foreign<br />

visitors as well as residents of<br />

Alanya. While an introductory<br />

movie was playing in the<br />

EXPO 2016 Antalya booth,<br />

informational pamphlets were<br />

given to festival participants.<br />

Singers from both Turkey and<br />

abroad took the stage to give<br />

concerts during the festival.


9. Antalya Çiçek Festivali’nde<br />

EXPO 2016 Antalya tanıtıldı.<br />

Antalya Çiçek<br />

. .<br />

FestivalI<br />

.<br />

Antalya Flower Festival<br />

EXPO 2016 Antalya was introduced at the<br />

9 th Antalya Flower Festival.<br />

Antalya’da bu yıl 9’uncusu düzenlenen Çiçek Festivali, Işıklar Caddesi’nde oluşturulan kortejle<br />

başladı. Antalya Vali Yardımcısı Ali Nazım Balcıoğlu, EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Sekreteri<br />

Selami Gülay, Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları <strong>Birliği</strong> Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, ATSO<br />

Başkanı Çetin Osman Budak, ATB Başkanı Ali Çandır, ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu’nun katıldığı<br />

korteje, Portekiz, Polonya, İspanya, Romanya’dan gelen öğrenciler, geleneksel kıyafetleri ile eşlik<br />

etti.<br />

Kortejde, çiçeklerle süslenmiş araçlar, palyaçolar, EXPO 2016 Antalya tişörtü giyen öğrenciler, Büyükşehir<br />

Belediye Bandosu eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü. Vatandaşların yoğun<br />

ilgi gösterdiği kortej sırasında, protokol üyeleri vatandaşlara çiçek dağıttı.<br />

Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Heykeli önünde çiçeklerle yazılan EXPO 2016 Antalya yazısı<br />

önünde protokol ve vatandaşlar hatıra fotoğrafı çektirdi. Müzik dinletisi ile başlayan programda<br />

konuşan Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları <strong>Birliği</strong> Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, dokuz yıl<br />

önce bu festivali başlatırken bir tanıtım amaçladıklarını belirterek, “Hedefimiz EXPO’yu tanıtmaktı.<br />

Başta ihracatçılar olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Antalya Vali Yardımcısı<br />

Ali Nazım Balcıoğlu da, EXPO 2016 Antalya ile dünya çiçeklerinin şehrimizde buluşacağını<br />

belirterek, herkesi EXPO 2016 Antalya’ya katılmaya davet etti.<br />

Çiçek Festivali kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda oluşturulan EXPO 2016 Antalya çadırlarında,<br />

vatandaşlara çiçek, çocuklara balon ve rüzgar gülü dağıtıldı. Azerbaycan’dan festivale<br />

katılan çiçek tasarımcısı Raymond Art ekibi de çiçekten bir dekorasyon yaptı.<br />

Festival, müzik dinletisi ile son buldu.<br />

AGC’de Expo anlatıldı<br />

Expo Genel Sekreteri Selami Gülay, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret ederek Başkan<br />

Mevlüt Yeni ve yönetim kurulu üyeleriyle sohbet etti. Antalya Expo 2016’nın <strong>Türkiye</strong>’nin ilk<br />

Expo’su olması yüzünden çok önemli olduğunu belirten Genel Sekreter Gülay, kent adına<br />

bu uluslararası fuara destek olunmasını istedi. Cemiyet Başkanı Mevlüt Yeni’nin ev sahipliği<br />

yaptığı toplantıya, AGC Genel Sekreteri Haşmet Öyken, Başkan Yardımcıları İdris Taş ve Ahmet<br />

İstek ile üyeler Emin Demir, Cafer Eser, Mustafa Taş, Yalçın Doğan ve Denetleme Kurulu<br />

Üyesi Ali Buldu katıldı.<br />

It was made clear of what EXPO is in AGC<br />

Selami Gülay, the EXPO General Secretary, during a visit to AGC, the Association of Journalists in Antalya, spoke<br />

with President Mevlüt Yeni and the board of directors. Stating that EXPO 2016 Antalya is a vital event because<br />

of being the first one, General Secretary Gülay asked his audience to support this international fair on behalf<br />

of the city. Haşmet Öyken, the AGC General Secretary; İdris Taş and Ahmet İstek, vice presidents, and Emin<br />

Demir, Cafer Eser, Mustafa Taş, Yalçın Doğan, board members, and Ali Buldu a member of board of auditors<br />

were among the others who attended this meeting, hosted by President Mevlüt Yeni.<br />

The 9 th annual Flower Festival held<br />

this year began with a parade on<br />

the Işıklar Caddesi.<br />

Students from Portugal, Poland,<br />

Spain and Romania, appearing<br />

in traditional dress, accompanied<br />

the parade whose participants included Ali Nazım Balcıoğlu, Vice<br />

Governor of Antalya, Selami Günay, the General Secretary of the<br />

EXPO 2016 Antalya Agency, Osman Bağdatlıoğlu, the President of<br />

Decoration Plants and Product Importers Association, Çetin Osman<br />

Budak, President of ATSO (Antalya Chamber of Commerce and<br />

Industry), Ali Çandır, the President of ATB (Antalya Commercial<br />

Exchange), and Ali Eroğlu the President of ANSIAD (Association of<br />

Industrialist and Businessmen in Antalya).<br />

Many colorful events took place during the festival. Several<br />

vehicles ornamented with flowers, clowns, students wearing EXPO<br />

2016 Antalya T-shirts, proceeded to the Cumhuriyet Meydanı<br />

accompanied by the Metropolitan Band. During the parade, which<br />

drew much attention by the public, organizers of the parade<br />

dispersed flowers to the bystanders.<br />

The organizers and attendees alike took photos of the EXPO 2016<br />

Antalya inscription written with flowers in front of the Atatürk<br />

Statue.<br />

Speaking at a show that began with a recital and stating that their<br />

initial goal was advertising when they kicked off this festival nine<br />

years ago, Osman Bağdatlıoğlu, the President of the Association<br />

of Decorative Plant and Product Importers said: “Our aim was to<br />

introduce the EXPO. I would like to thank primarily the exporters<br />

and other contributors.<br />

Declaring that the world’s flowers will come together in our city<br />

with EXPO 2016 Antalya, Ali Nazım Balcıoğlu, Vice Governor of<br />

Antalya, invited everyone to participate in EXPO 2016 Antalya.<br />

Flowers were dispersed to the people; balloons and wind roses<br />

were dispersed to the children in EXPO 2016 Antalya tents pitched<br />

in the Cumhuriyet Meydanı within the scope of Flower Festival.<br />

The Raymond Art Group, dealing with designing flowers from<br />

Azerbaijan, made a decoration out of flowers. The festival concluded<br />

with a recital.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 61


THY<br />

e-vize uygulaması<br />

başlıyor<br />

Dışişleri Bakanlığı ve Türk Hava Yolları arasında e-vize konusunda protokol imzalandı. Dışişleri<br />

Bakan Yardımcısı Naci Koru ile Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu tarafından<br />

imzalanan bu protokolle, sınır kapısında vize alarak <strong>Türkiye</strong>’ye girme hakkı olan yabancı ülke<br />

vatandaşları vizelerini internetten online olarak alabilecek.<br />

haberler...<br />

Turkish Cargo’ya ödül<br />

Turkish Cargo, hava kargo sektörünün<br />

Oscar’ı sayılan, 30. Air Cargo News<br />

“Cargo Airline of the Year” ödüllerinde,<br />

müşteri oyları ile ödüle layık görüldü.<br />

Galada, Asya-Pasifik Bölgesi için “kargo hizmet kalitesi” kategorisinde,<br />

“en iyi hava yolu” seçilen Turkish Cargo’yu, Orta ve<br />

Güney Avrupa Kargo Bölge Müdürü Mehmet Kızılkaya temsil<br />

etti.<br />

Award for Turkish Cargo<br />

Turkish Airlines was deemed worthy of an award at the 30th Air<br />

Cargo News “Cargo Airline of the Year” awards, the “Oscars” of<br />

the air cargo sector. Central and Southern Europe Regional Cargo<br />

Manager Mehmet Kızılkaya represented Turkish Cargo, which<br />

was named best airline in the cargo service category for the Asia-<br />

Pacific Region at the gala.<br />

YENİ KARGO<br />

HATLARI<br />

Türk Hava Yolları tüm dünyada<br />

uçuş ağını genişletirken,<br />

yeni kargo hatları açmaya devam<br />

ediyor. Kargo uçuş destinasyonu<br />

olarak 45 noktaya servis<br />

sunan Turkish Cargo, uçuş<br />

ağına Kuveyt kargo uçuşlarını<br />

da ekleyerek tüm dünyada olduğu<br />

gibi Orta Doğu coğrafyasında<br />

da hızlı büyümesini<br />

sürdürüyor.<br />

e-vize<br />

uygulaması<br />

başlıyor<br />

Turkish Airlines and the<br />

country’s Foreign Ministry<br />

have signed a protocol governing<br />

the issuing of electronic<br />

visas. The agreement was<br />

signed by Deputy Foreign<br />

Minister Naci Koru and Turkish<br />

Airlines’ Board Chairman<br />

Hamdi Topçu. Under the<br />

agreement, foreign nationals<br />

who are eligible to purchase<br />

a visa at border crossings will<br />

now be able to purchase an<br />

e-Visa over the internet.<br />

NEW<br />

CARGO<br />

ROUTES<br />

Turkish Airlines continues to<br />

add new cargo routes as it expands<br />

its flight network around<br />

the world. Currently serving 45<br />

cargo flight destinations, Turkish<br />

Cargo is also sustaining<br />

rapid growth in the Middle Eastern<br />

region with the recent addition<br />

of Kuwait cargo flights to<br />

its network.


Yeni CODESHARE noktaları<br />

100. ÜLKE MALTA OLDU<br />

Dünyada en çok ülkeye uçan “Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi” Türk Hava Yolları, açılan Malta<br />

hattıyla 100. ülkeye ulaştı. Türk Hava Yolları haziran ayında da yeni hatlar açmaya devam ediyor.<br />

3 Haziran 2013 tarihi itibariyle İstanbul’dan El Kasım seferleri haftada 4 frekans, Köstence seferleri<br />

haftada 3 frekans ve Mezar-ı Şerif seferleri haftada 2 frekans olarak icra edilmeye başlıyor. Ayrıca<br />

7 Mayıs’ta başlayan Kuala Lumpur seferleri, 17 Haziran itibariyle haftada 4 gün karşılıklı olarak<br />

gerçekleştirilecek.<br />

MALTA BECOMES 100TH COUNTRY<br />

Flying to more countries than any other airline in the world, Turkish Airlines, “the Best Airline in Europe”, has<br />

now reached its 100th country with the opening of a new route to Malta. Beginning on June 3, flights from<br />

Istanbul to Gassim will be made 4 times a week, flights to Constance 3 times a week and flights to Mazar-i<br />

Sharif twice a week. Istanbul-Kuala Lumpur-Istanbul flights that began on May 7 will also be upped to<br />

4 times a week.<br />

Türk Hava Yolları, SAS, Air Astana ve Air Canada ile imzaladığı<br />

anlaşmalarla şu destinasyonlara uçuş imkanı sağlandı:<br />

Aarhus, Aalesund, Bergen, Stavanger, Haugesund,<br />

Trondheim, Kristiansand, Tromso, Bodo, Molde, Kristianasund,<br />

Ostersund, Evenes, Ronneby, Sundsvall, Visby,<br />

Skeleftea, Lulea, Umea, Kiruna, Malmö, Vaasa, Almata,<br />

Astana, Atlanta, Baltimore, Charlotte, Cincinnati, Fort<br />

Lauderdale, Cleveland, Dallas, Detroit, Las Vegas, Minneapolis,<br />

Nashville, Pittsburg, Raleigh Durham, San Diego,<br />

Tampa, Seattle, Boston, San Francisco, Miami, Orlando,<br />

Denver, Philadelphia, Montreal, Calgary, Vancouver,<br />

Edmonton, Ottowa . Ayrıca Malezya Havayolları ile revize<br />

edilen Codeshare anlaşması ile İstanbul – Kuala Lumpur<br />

hattında Türk Hava Yolları tarafından haftalık 4,<br />

Malezya Hava- yolları tarafından haftalık 3<br />

frekans<br />

sefer düzenlenecek ve<br />

alternatif uçuş imkanı<br />

sağlanmış olacak.<br />

THY Arşivi & Shutterstock KENCKOphotography<br />

BORUSSIA<br />

DORTMUND’LA<br />

SPONSORLUK<br />

ANLAŞMASI<br />

Türk Hava Yolları, Bundesliga<br />

Şampiyonu Borussia Dortmund<br />

ile Premium kategorisinde sponsorluk<br />

anlaşması imzalayarak dev<br />

kulübün resmi havayolu oldu. Türk<br />

Hava Yolları Genel Müdürü Doç.<br />

Dr. Temel Kotil, imza töreninde<br />

yaptığı konuşmada, Borussia<br />

Dortmund ile işbirliği yapmalarının<br />

kendileri için çok önemli<br />

olduğunu, Türk Hava Yolları ve<br />

Dortmund’un çok hızlı büyüyerek<br />

dünyanın önemli markaları haline<br />

geldiklerini belirtti. Borussia<br />

Dortmund’u UEFA Şampiyonlar Ligi<br />

Finali’ne Türk Hava Yolları taşıdı.<br />

Borussia Dortmund, renkleri olan<br />

sarı siyaha boyalı özel Türk Hava<br />

Yolları uçağı ile Londra’ya gitti.<br />

SPONSORSHIP<br />

AGREEMENT<br />

WITH BORUSSIA<br />

DORTMUND<br />

Turkish Airlines has signed a<br />

Premium sponsorship agreement<br />

with German Bundesliga<br />

champion Borussia Dortmund<br />

to become the official airline of<br />

the giant club. In a talk he gave<br />

at the signing ceremony, Turkish<br />

Airlines President &CEO<br />

Temel Kotil, Ph.D said that<br />

the cooperation with Borussia<br />

Dortmund was very important<br />

for the airline, adding that<br />

Turkish Airlines and Dortmund<br />

had both grown very rapidly<br />

to become two of the world’s leading brands. Borussia<br />

Dortmund flew to the Champions League final in London<br />

with Turkish Airlines. Something equally memorable:<br />

a specially designed plane, exhibiting Borussia<br />

Dortmund’s team colors of black and yellow, flew the<br />

team to the UK.<br />

New CODESHARE destinations<br />

Under agreements it has signed with SAS, Air Astana<br />

and Air Canada, Turkish Airlines can now fly to the<br />

following destinations: Aarhus in Denmark, Aalesund,<br />

Bergen, Bodø, Evenes, Haugesund, Kristiansund,<br />

Molde, Ostersund, Stavanger, Tromsø and Trondheim<br />

in Norway; Kiruna, Lulea, Malmø, Ronneby, Skeleftea,<br />

Sundsvall, Umea and Visby in Sweden; Vaasa in<br />

Finland; Almaty and Astana in Kazakhstan; and Atlanta,<br />

Baltimore, Boston, Charlotte, Cincinnati, Cleveland,<br />

Dallas, Denver, Detroit, Fort Lauderdale, Las Vegas,<br />

Miami, Minneapolis, Nashville, Orlando, Philadelphia,<br />

Pittsburgh, Raleigh-Durham, San Diego, San Francisco,<br />

Seattle and Tampa in the U.S. and Calgary, Edmonton,<br />

Montreal, Ottawa and Vancouver in Canada. In<br />

addition, following a revised codeshare agreement<br />

with Malaysian Airlines (MA), alternating flights will<br />

be available on the Istanbul - Kuala Lumpur route at a<br />

frequency of four flights a week by Turkish Airlines and<br />

three by Malaysian Airlines.<br />

TÜRSAB DERGİ | HAZİRAN 2013 63


İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ KOLEKSİYONUNDAN<br />

HAMMURABI KANUNLARI<br />

DER KI!<br />

“Bir adam kendisine çocuk veren<br />

kadından ayrılmak isterse çeyizini ve<br />

tarlanın, malların bir kısmını verir...”<br />

Kral Hammurabi binlerce yıl önce<br />

kanunu yazdı... Bu tabletlerle günümüze<br />

miras bıraktı.<br />

Ana Sponsor<br />

İstanbul Arkeoloji Müzeleri<br />

Osman Hamdi Bey Yokuşu Sultanahmet İstanbul • Tel: 520 77 40 - 41 • www.istanbularkeoloji.gov.tr<br />

“İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Tanıtımı ve Ulaşılabilirliğinin Arttırılması Projesi Kalkınma Bakanlığı’nın ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle yürütülmektedir.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!