You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
[Bu dosyada yer alanlar 2012 KPSS<br />
Eğitim Bilimlerine yönelik bilgilerdir. Söz<br />
konusu bilgiler KMS-KPSS’de çıkmış<br />
sorular dikkate alınarak hazırlanmıştır.<br />
KPSS’de çıkan sorular temele alınarak,<br />
konuların anlatımında ayrıntıya girilen<br />
yerler olduğu gibi, özet geçilen yerlerde<br />
olmuştur.]<br />
Hata ve önerilerinizi lütfen bildiriniz!<br />
Mail: civelek.murat@gmail.com<br />
Web Site: http://www.rehberlik.biz.tr<br />
ÖĞRENME<br />
<strong>PSİKOLOJİSİ</strong><br />
MURAT CİVELEK – REHBER ÖĞRETMEN
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> I. ÜNİTE – TEMEL KAVRAMLAR<br />
I. ÜNİTE – TEMEL KAVRAMLAR<br />
1. Öğrenme ve Performans: Tekrar ve yaşantı sonucu<br />
davranışlarda meydana gelen nispeten kalıcı izli bir<br />
değişmedir. Mesela; sobadan eli yanan bir çocuğun bir<br />
daha sobayı ellememesi bir öğrenmedir.<br />
Öğrenme içsel bir süreçtir ve doğrudan gözlenemez.<br />
Gözlemlenen bireyin performansı ya da davranışıdır.<br />
Performans öğrenme sonucu gözlemlenebilecek<br />
davranışlardır.<br />
Öğrenmenin üç önemli özelliği vardır.<br />
Her öğrenmede az veya çok bir davranış<br />
değişikliği mutlaka olur.<br />
Davranışın öğrenilmiş olduğunu söyleyebilmek için<br />
sürekliliğin/kalıcılığın olması gerekir. Yani<br />
oldukça uzun süre bu davranışın devam etmesi<br />
gerekir.<br />
Öğrenmede söz konusu olan davranış değişikliği<br />
tekrar ve yaşantı sonucu meydana gelmiş olması<br />
gerekir. Yoksa her davranış değişikliği öğrenme<br />
değildir.<br />
Uyarı: İçdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve<br />
olgunlaşma sonucu meydana gelen davranış<br />
değişiklikleri öğrenme değildir.<br />
Öğrenme ürünü sayılmayan davranış değişiklikleri<br />
1-) İçgüdü: Hayvanlar tarafından bilinçsizce yapılan<br />
kalıtsal (doğuştan) ve otomatik davranışlardır.<br />
Mesela; örümceğin ağ kurması, tırtılın koza yapması,<br />
arının bal yapması gibi.<br />
İçgüdü davranışlarının özellikleri<br />
a) Öğrenilmemiştir yani doğuştandır (Kalıtımsaldır).<br />
b) Sadece hayvanlara özgüdür.<br />
c) Otomatiktirler. Yani niçin yapıldığı hayvan<br />
tarafından bilinmez.<br />
d) Türe özgüdür. Bir türe mensup olanlar aynı<br />
içgüdüsel davranışlarda bulunurlar. Yani o içgüdü<br />
davranışı o türün tüm bireylerinde görülür.<br />
Mesela; miyavlamak içgüdüsü kedi türünün tüm<br />
bireylerinde görülür.<br />
e) Belirli zaman ve şartlar oluştuğunda ortaya çıkar.<br />
Mesela; leyleklerin sonbaharda göç etmesi,<br />
yarasaların geceleri uçması.<br />
2-) Refleks: Belirli uyarıcılara karşı gösterilen ani ve<br />
istemsiz (bilinçsizce) tepkilerdir. Refleksler kalıtsal<br />
(doğuştan), otomatik yani öğrenmeye dayanmayan<br />
tepkilerdir. Refleksler organizmayı zararlı uyarıcılar<br />
karşısında koruma görevi yapar. Refleksler, hem<br />
insanlarda hem de hayvanlarda görülür. Yani belli bir<br />
türe özgü değildir. Mesela; aksırma, göz kırpma, ışık<br />
karşısında göz bebeklerinin büyüyüp küçülmesi, çok<br />
sıcak bir nesneye eli değen birinin hemen elini geri<br />
çekmesi.<br />
- 1 -<br />
3-) Büyüme: Organizmanın beden yapısında zamana<br />
bağlı olarak gerçekleşen nicel değişikliklerdir.<br />
Büyüme yalnız bedensel gelişimdir. Mesela; boyun<br />
uzaması, süt dişlerin çıkması.<br />
4-) Olgunlaşma: Organizmanın, hem bedensel hem de<br />
zihinsel (bilişsel) değişim süreciyle ortaya çıkan<br />
durumdur. Organizmanın herhangi bir organının, o<br />
organdan beklenen görevi yapabilecek seviyeye<br />
erişmesidir. Mesela; on aylık bebeğin emeklemesi, 1.5<br />
yaşındaki bir çocuğun yürümesi.<br />
Olgunlaşma öğrenmenin ön koşulur. Eğer organizma bir<br />
şeyi öğrenebilme olgunluğunda değilse öğrenme<br />
gerçekleşemez. Mesela; çocuğun bisiklete binebilmesi<br />
için belli bir fiziksel seviyeye (olgunlaşmaya) ulaşmış<br />
olması gerekir. Bu fiziksel seviye ile kastedilen sinir,<br />
kas ve zihin gelişiminin belli bir olgunluğa ulaşmasıdır.<br />
5-) Geçici Davranışlar: Bireyin sürekli olarak<br />
göstermediği, belli zamanlarda ve durumlarda ortaya<br />
çıkan (alkol aldığında, rüya gördüğünde, ağır ilaç veya<br />
uyuşturucu kullandığında, ağır ateşli hastalıklarda)<br />
öğrenme ürünü sayılmayan davranışlardır. Ayrıca<br />
hormonal salgılara bağlı değişikliklerden terleme,<br />
kızarma gibi davranışlar da öğrenme değildir. Mesela;<br />
narkoz halinden uyanırken söylenen sözler, aşırı alkol<br />
alan birinin kaba ve ölçüsüz konuşması, uyurgezer<br />
birinin gece dışarı çıkıp yürümesi.<br />
2. Öğretme: Okullarda planlı ve programlı olarak<br />
yürütülen ve bir hedefe yönelik olan eğitim<br />
faaliyetlerine denir.<br />
3. Eğitim: Bireyden istenilen davranışları oluşturma<br />
sürecidir.<br />
4. Yaşantı (Deneyim): Bireyin çevresiyle etkileşimi<br />
sonucu bireyde kalan izdir.<br />
5. Uyarıcı (Uyaran): Duyu organlarını harekete geçiren<br />
ve organizmada tepkiye yol açan her türlü iç (açlık,<br />
susuzluk vb.) veya dış etkene (ışık, ses vb.) uyarıcı<br />
denir.<br />
6. Tepki (Davranım): Uyarıcıların organizmayı<br />
etkilemesi sonucu gösterilen her türlü davranışa tepki<br />
denir. Başka tanıma göre uyarıcıların organizmada<br />
meydana getirdiği her türlü fizyolojik ve psikolojik<br />
değişmelerdir. Tepki başkaları tarafından<br />
gözlenebiliyorsa açık tepkidir. Mesela; gülmek,<br />
koşmak. Tepki başkaları tarafından gözlenemiyorsa<br />
kapalı tepkidir. Mesela; düşünmek, rüya görmek, bir<br />
matematik problemini zihinden çözmek.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> I. ÜNİTE – TEMEL KAVRAMLAR<br />
7. Davranış: Organizmanın içten veya dıştan gelen<br />
uyarıcılara karşı gösterdiği açık, kapalı (gizli),<br />
gözlenebilen, gözlenemeyen her türlü etkinliğine<br />
davranış denir. Kısacası organizmanın her türlü<br />
etkinliğine davranış denir.<br />
Davranışlar üç türlü olarak incelenir.<br />
a) Doğuştan getirilen davranışlar: Öğrenme ürünü<br />
olmayan, organizmanın yaşamını ve tür olarak devamını<br />
sürdürmesinde kullandığı davranışlardır. Bunlar:<br />
İçgüdü, içdürtü ve refleks davranışlarıdır.<br />
b) Geçici davranışlar: Bireyin sürekli olarak<br />
göstermediği, belli zamanlarda ve durumlarda ortaya<br />
çıkan (alkol aldığında, rüya gördüğünde, ağır ilaç veya<br />
uyuşturucu kullandığında, ağır ateşli hastalıklarda)<br />
öğrenme ürünü sayılmayan davranışlardır. Ayrıca<br />
hormonal salgılara bağlı değişikliklerden terleme,<br />
kızarma gibi davranışlar da öğrenme değildir. Mesela;<br />
narkoz halinden uyanırken söylenen sözler, aşırı alkol<br />
alan birinin kaba ve ölçüsüz konuşması, uyurgezer<br />
birinin gece dışarı çıkıp yürümesi gibi.<br />
c) Öğrenme ürünü olan davranışlar: Doğuştan<br />
getirilmeyen ve öğrenme sonucu meydana gelmiş kalıcı<br />
izli davranışlardır. Mesela; teneffüs zili çaldığında<br />
teneffüse çıkılması bir öğrenmedir.<br />
Öğrenme ürünü olan davranışların üç önemli özelliği<br />
vardır:<br />
Her öğrenmede az veya çok bir davranış<br />
değişikliği mutlaka olur.<br />
Davranışın öğrenilmiş olduğunu söyleyebilmek<br />
için sürekliliğin/kalıcılığın olması gerekir.<br />
Yani oldukça uzun süre bu davranışın devam<br />
etmesi gerekir.<br />
Öğrenmede söz konusu olan davranış<br />
değişikliği tekrar ve yaşantı sonucu meydana<br />
gelmiş olması gerekir. Yoksa her davranış<br />
değişikliği öğrenme değildir.<br />
8. Pekiştireç: Davranışın yapılma olasılığını artıran<br />
uyarıcılara pekiştireç denir. Pekiştireçler farklı<br />
şekillerde kendi içinde türlere ayrılır.<br />
a) Olumlu Pekiştireçler: Davranışın hemen ardından<br />
verilerek davranışın ortaya çıkma ve tekrarlanma<br />
olasılığını artıran uyarıcılardır. Olumlu pekiştireçler<br />
organizma için istenilen uyarıcılardır. Bunlar ödül<br />
olarak nitelendirilebilir. Mesela; takdir edilmek, statü<br />
kazanmak, plaket almak, takdirname almak.<br />
b) Olumsuz Pekiştireçler: Ortama konulduğunda<br />
organizmada rahatsızlık uyandıran ve ortamdan<br />
çıkarıldığında zaman davranışın ortaya çıkma ve<br />
yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. Yani belli bir<br />
davranış yapıldıktan sonra, organizmayı rahatsız edici<br />
bir durum ortadan kalkarsa o zaman aynı davranışın<br />
yapılma olasılığı artar.<br />
- 2 -<br />
Olumsuz pekiştireçler organizma için istenmeyen<br />
uyarıcılardır. Mesela; çok soğuk olduğu için ders<br />
çalışamayan bir öğrenci, sakat olduğu için<br />
oynayamayan futbolcu, kırmızı kart yediği için<br />
oynayamayan oyuncu örneklerinde altı çizili ifadeler<br />
olumsuz pekiştireçdir.<br />
c) Birincil (Öğrenilmemiş) Pekiştireçler:<br />
Öğrenilmemiş olan, her türlü organizmada doğuştan<br />
etkili olan, organizmanın temel biyolojik ihtiyaçlarını<br />
gideren uyarıcılardır. Mesela; su, yiyecek, içecek, uyku<br />
birincil pekiştireçdir.<br />
Birincil pekiştireçlerle ilgili olarak bir hastalıktan,<br />
stresten kurtulma ya da hoş olmayan durumdan kaçınma<br />
süreci birincil kazanç’tır.<br />
d) İkincil (Öğrenilmiş) Pekiştireçler: Doğuştan<br />
getirilmeyen etkisini sonradan öğrenme yoluyla<br />
kazandığımız pekiştireçlerdir. Mesela; para, madalya,<br />
diploma, takdir belgesi, onaylanma isteği birer ikincil<br />
pekiştireçdir.<br />
İkincil pekiştireçlerle ilgili olarak bir hastalığa, strese ya<br />
da hoş olmayan duruma bağlı olarak elde edilen dışsal<br />
avantajlar ikincil kazanç’tır. Mesela; bir bireyin hasta<br />
olduğu için ailesinden gördüğü ilgi, Bir bireyin sakat<br />
olduğu için toplumda veya yasalarda bazı haklar elde<br />
etmesi.<br />
Uyarı: İkincil pekiştireçler, etkilerini daha çok<br />
klasik koşullanma yoluyla, birincil pekiştireçlerle<br />
eşlenerek kazanırlar. İkincil pekiştireçler öğrenmeye<br />
dayalı olduğu için etkisi her canlıda farklıdır.<br />
9. Pekiştirme: Pekiştireç kullanarak davranışın yapılma<br />
olasılığını artırma işlemine pekiştirme denir.<br />
a) Olumlu Pekiştirme: İçinde bulunulan duruma hoş<br />
bir uyarıcının (Olumlu pekiştirecin) eklenmesiyle<br />
davranışın tekrarlanma olasılığının artırılmasıdır.<br />
Mesela; matematik dersinden 5 alan bir öğrenciye<br />
ailesinin bir hediye alması. Takımda çok iyi oynayan ve<br />
görevini iyi yapan oyuncuya takım yönetiminin prim<br />
vermesi.<br />
b) Olumsuz Pekiştirme: Yapılan bir davranışın<br />
ardından rahatsız edici (olumsuz) bir durumun ya da<br />
uyarıcının ortadan kalkması durumudur. Mesela; anne<br />
ve babası sık sık tartışan bir öğrencinin, evdeki<br />
huzursuzluk ortamından kaçınmak için dersler bittikten<br />
sonra çeşitli bahaneler üreterek okulda kalma süresini<br />
uzatması (2010 KPSS). İyileşmek isteyen bireyin ilaç<br />
alması. Soğuk odada çalışan bir öğrencinin odasına<br />
soba kurulması. Ailesinden tepki görmemek için gencin<br />
eve erken gelmesi. Evde otururken sıkılan bireyin film<br />
izlemesi. Bir sürücünün kaza yapmamak için aracını<br />
dikkatli kullanması.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> I. ÜNİTE – TEMEL KAVRAMLAR<br />
c) İçsel Pekiştirme: Pekiştirme bireyin kendisi<br />
tarafından, kendisine yönelik yapılıyorsa buna içten<br />
pekiştirme denir. Bu pekiştirmede birey başkalarının<br />
tepkilerine aldırmadan kendi kişisel standartlarına<br />
ulaşmak için çaba harcar. Mesela; sınavda iyi not alan<br />
bir öğrencinin kendisini ödüllendirmek için sinemaya<br />
gitmesi. Kreşte arkadaşına vuran Hasan, öğretmenin<br />
verdiği oturma cezasına aldırmamış “Oh, iyi ki de<br />
vurdum o da benimle alay etmişti, ona günün<br />
gösterdim, çok iyi oldu.” diyerek rahatladığını<br />
hissetmesi (2009 KPSS).<br />
d) Dışsal Pekiştirme: Pekiştirme işleminin bireyin<br />
çevresindekiler tarafından yapılmasıdır. Mesela; güzel<br />
gol atan oyuncuya teknik direktörün aferin demesi gibi.<br />
e) Maddi ve Manevi Pekiştirme: Pekiştirme işleminde<br />
kullanılan araç maddi bir değer taşıyorsa maddi<br />
pekiştirme, maddi değer taşımıyorsa manevi<br />
pekiştirmedir. Mesela; bir işyerinde iyi çalışan elemana<br />
ikramiye verilmesi maddi pekiştirmeye, bu elemanı<br />
takdir etmek veya aferin demek ise manevi<br />
pekiştirmeye örnektir.<br />
f) Simgesel Ödülle Pekiştirme: Bireyin simgesel<br />
ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle<br />
dönüştürdüğü pekiştirme işlemine simgesel pekiştirme<br />
denir. Mesela; her ödeve bir artı veren ve toplam on artı<br />
kazananlara kalemlik hediye eden bir öğretmenin<br />
kullandığı pekiştirme işlemi gibi (2009 KPSS).<br />
g) Sembolik Pekiştirme: Sosyal kabulü veya onayı<br />
gösteren ve maddi değeri olmayan tek bir nesnenin<br />
pekiştireç olarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen<br />
pekiştirme işlemidir. Mesela; öğrencilere teşekkür,<br />
takdir belgesi verilmesi.<br />
h) Karşı Pekiştirme: İstenilen ya da istenilmeyen bir<br />
davranış devam ediyorsa ortamda bunu pekiştiren bir<br />
uyarıcının varlığı söz konusudur. Mesela; bir anne<br />
çocukları yaramazlık yapmasınlar diye onlara çikolata<br />
veriyorsa ve çocuklar yaramazlık yapmaya devam<br />
ediyorsa, annenin çikolata vermesi yaramazlık yapma<br />
davranışını pekiştirmektedir. Çünkü çocuklar her<br />
yaramazlık yaptığında çikolata alacaklarının<br />
farkındadır.<br />
Sürekli olarak olumsuz davranışların üstüne gitmek<br />
veya sadece olumsuz bir durum gerçekleştiğinde<br />
pekiştirme işlemi yapmak da bu duruma sebebiyet verir.<br />
Çünkü pekiştireçde hedef şaşırmış durumdadır. Mesela;<br />
öğrenciye sürekli susmasını söylemek, sürekli sessiz<br />
olunuz diye bağırmak bir süre sonra öğrencilerin<br />
gürültü çıkarma eğilimini arttırmaktan başka bir işe<br />
yaramamaya başlar. Öğrenci artık siz sessiz olun<br />
dedikçe daha çok konuşmak isteyecektir.<br />
- 3 -<br />
i) Dolaylı Pekiştirme: Davranışı değiştirilmek istenen<br />
kişi değil de onun tanıdığı, bildiği veya gördüğü bir<br />
başka kişi istendik davranışından dolayı<br />
pekiştirilmesidir. Bu pekiştirmeyle birey, pekiştirilen<br />
kişiyi model almakta ve kendisi de aynı davranışı<br />
yapmaya güdülenmektedir. Mesela; bir futbol<br />
takımında iyi oynayan bir oyuncuya prim verilmesi<br />
sonucu, takımdaki diğer oyuncuların da daha iyi<br />
oynamaya çalışması.<br />
j) Ayrımlı Pekiştirme: Pekiştirecin istendik davranışta<br />
verilmesi, fakat istenmeyen davranışta da pekiştirecin<br />
verilmemesi işlemidir. Mesela; bir öğretmen öğrencileri<br />
söz alarak konuştuklarında pekiştirip, söz almadan<br />
konuştuklarında ise pekiştirmemesidir.<br />
k) Doğal – Planlanmamış Pekiştirme: Önceden<br />
belirlenmediği ve beklenmediği bir durumda davranışın<br />
hemen ardından istendik, hoş bir durumla karşılaşılması<br />
sonucu bu davranışın sürdürülmesi işlemidir. Mesela;<br />
eline geçirdiği bir lolipopu Refleksif olarak emen ve<br />
bundan zevk alan bir bebeğin daha sonra da bir lolipop<br />
gördüğünde emmesi.<br />
l) Planlanmış Pekiştirme: Önceden belirlenen bir<br />
pekiştirecin, yine önceden belirlenen bir davranışın<br />
ardından verilmesi işlemidir. Mesela; bir öğretmenin<br />
yaptığı testte tüm sorulara doğru cevap verene kalem<br />
hediye etmeyi taahhüt edip bunu yapması.<br />
10. Ceza: Organizmada istenmeyen bir davranışı<br />
ortadan kaldırmak veya tekrarlanma olasılığını azaltmak<br />
için yapılan uygulamadır. Mesela; İlk kez gittiği<br />
lokantada yediği yemeğin tadından hoşlanmayan bir<br />
bireyin bir daha bu lokantaya gitmemesi (2011 KPSS).<br />
a) Birinci tip ceza: Organizma için olumsuz sayılan<br />
uyarıcıların ortama katılarak davranışı ortadan<br />
kaldırma veya davranışın tekrarlanma olasılığını<br />
azaltma amacıyla uygulan cezadır. Mesela; eve geç<br />
gelen gence kızılması, maçı kaybeden sporcuların<br />
antrenman sayısının artırılması, yaramazlık yapan<br />
çocuğun ağzına biber sürülmesi.<br />
b) İkinci tip ceza: Bireyin yaptığı bir davranışa<br />
karşılık, organizma için olumlu sayılan ortamdaki<br />
uyarıcıların ortamdan çıkarılarak istenmeyen<br />
davranışın ortadan kaldırılması veya tekrarlanma<br />
olasılığının azaltılması amacıyla uygulanan cezadır.<br />
Mesela; bir futbolcuya kırmızı kart gösterilmesi, trafik<br />
suçu işleyen sürücünün ehliyetine el konulması, ders<br />
çalışmayan bir öğrencinin bilgisayarının kaldırılması.<br />
Uyarı: Olumsuz pekiştirme ile ceza birbirinden<br />
farklıdır. Olumsuz pekiştirme davranışların<br />
kazandırılması amacıyla yapılırken, ceza istenmeyen<br />
davranışların ortadan kaldırılması amacıyla yapılır.<br />
Olumsuz pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza<br />
zayıflatır ya da bir süre için durdurur. Ayrıca<br />
olumsuz pekiştireç davranışın yapılmasından önceki<br />
rahatsız edici durumken, ceza istenmeyen<br />
davranıştan sonra organizmanın rahatsız edici bir<br />
durumla karşılaşmasıdır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> I. ÜNİTE – TEMEL KAVRAMLAR<br />
Uyarı: Ceza davranış kazandırırken kullanılması<br />
uygun bir yöntem değildir. Bu nedenle Skinner<br />
cezaya alternatif olarak şu önerileri getirmiştir.<br />
1. İstenmeyen davranış açığa çıkmadan davranışa<br />
neden olan ortamı değiştirme. Yani istenmeyen<br />
davranışlar açığa çıkmadan tedbir alma.<br />
2. İstenmeyen davranışı bıkıncaya kadar yaptırma<br />
3. İstenmeyen davranışı pekiştirmeyip sönmesini<br />
bekleme<br />
4. İstenmeyen davranış çocuğun gelişimsel bir özelliği<br />
ise o gelişimsel dönemin geçmesini bekleme<br />
5. Ara verme (time out): İstenmeyen davranışı yapan<br />
bireye ortamdan uzaklaştırılır ve daha farklı ve<br />
sakin bir ortama koyulur.<br />
6. Görmezden gelme (karşılık vermeme):<br />
İstenmeyen davranışın görmezden gelinmesi yani o<br />
davranışa karşılık verilmemesidir. Davranışçı<br />
kurama göre uzun vadede davranışın sönmesine yol<br />
açar. İlk başlarda görmezden gelindiğinde sönmesi<br />
istenilen davranışın sıklığı artar, fakat uzun vadede<br />
o davranış söner. Görmezden gelme yapılırken aynı<br />
zamanda doğru davranışlar da hemen<br />
pekiştirilmelidir.<br />
11. Pekiştirme Tarifeleri: İki türlüdür.<br />
a) Sürekli pekiştirme: Yapılan her istendik davranışın<br />
pekiştirilmesidir. Yeni bir davranışın kazandırılmasında<br />
etkilidir. Sönmeye karşı en az direnç gösteren tarifedir.<br />
Mesela; “Her gün baklava, börek yense bıkılır.” atasözü<br />
sürekli pekiştirmedir (2009 KPSS).<br />
b) Aralıklı (kısmi, sürekli olmayan) pekiştirme: Oran<br />
aralıklı ve zaman aralıklı diye iki türlüdür.<br />
b.1) Oran aralıklı pekiştirme tarifeleri:<br />
Sabit oranlı tarifede; Pekiştireç organizma belli<br />
sayıdaki davranışı yaptığı zaman verilir. Mesela;<br />
öğrenciler 2 kez ödevlerini yaptıkları zaman bir artı ile<br />
ödüllendirilmesi, bir giyim mağazasının her üç ürün<br />
alana bir ürün hediye vermesi<br />
Değişken oranlı tarifede; Pekiştirmenin kaç davranış<br />
sonrasında ortaya çıkacağı belli değildir. Sönmeye karşı<br />
en dirençli ve davranışa süreklilik kazandırmada en<br />
etkili tarifedir. Fakat bu tarife davranış kazandırıldıktan<br />
sonra tercih edilmelidir. Mesela; Dersi soru cevap<br />
yöntemiyle işleyen bir öğretmen, sorulara doğru cevap<br />
veren öğrencilerine bazen beş soruda, bazen de üç<br />
soruda bir puan vermektedir (2008 KPSS).<br />
Artan oranlı tarifede; Pekiştireç belli bir sayıda<br />
davranıştan sonra verilir ve bunun ardından<br />
organizmanın pekiştireci alması için gerçekleştirmesi<br />
gereken davranış sayısı her defasında sistematik olarak<br />
arttırılır. Mesela; bir baba SBS’ye hazırlanan oğluna,<br />
başlangıçta ona çözdüğü her on test için bir bilgisayar<br />
oyunu alarak test çözme davranışını pekiştirir. Baba,<br />
daha sonra, çocuğun aynı pekiştireci elde edilmesi için<br />
çözmesi gereken test sayısını her pekiştirme sonrasında<br />
sabit bir miktar artırması artan oranlı pekiştirmedir.<br />
- 4 -<br />
b.2) Zaman aralıklı pekiştirme tarifeleri:<br />
Sabit aralıklı tarifede; Organizmanın belli bir zaman<br />
dilimi içinde yer alan davranışları pekiştirilir.<br />
Organizma pekiştirecin ne zaman verileceğini bilir.<br />
Mesela; memurların her ayın 15’inde maaşlarını<br />
almaları, her hafta başında çocuğa harçlık verme.<br />
Değişken aralıklı tarifede; Pekiştirecin ne zaman<br />
verileceği belli değildir. Pekiştireç bazen erken, bazen<br />
geç verilebilir. Mesela; öğretmenlerin bazen haftada<br />
bir, bazen iki haftada bir ödev kontrolünü yapması.<br />
Artan aralıklı tarifede; pekiştireç belli bir zaman<br />
aralığından sonra verilir ve bundan sonra pekiştirecin<br />
verilmesi için geçmesi gereken zaman organizma her<br />
pekiştirildiğinde sistematik olarak arttırılır. Mesela; bir<br />
baba SBS’ye hazırlanan oğluna ilk olarak 2 günde bir<br />
futbol oynamasına izin verdi, sonrasında 4, 8, 16 günde<br />
bir izin vererek oğlunun ders çalışmasını pekiştirmesi.<br />
c) Katışık (Birleşik) Pekiştirme: Birden fazla<br />
pekiştirme tarifesinin bir arada uygulamasıdır. Yani<br />
organizma ardı ardına birden fazla tarifeyi<br />
tamamladıktan sonra pekiştireç alır. Mesela; Ahmet<br />
Bey’in ücretini alabilmesi için hem 30 kişiye sigorta<br />
satması gerekmekte (sabit oranlı pekiştirme) hem de 30<br />
sigortayı satsa bile bir aylık sürenin geçmesini<br />
beklemesi (sabit aralıklı) gerekmektedir (2011 KPSS).<br />
12. Premack İlkesi (Büyükanne Kuralı): İstenmeyen<br />
bir davranışı yaptırmak için istenen bir davranışı ön şart<br />
koşularak gerçekleşen tekniktir. Premack ilkesinde<br />
istenmeyen davranışı yaptırmak için genellikle<br />
etkinlikler pekiştireç olarak kullanılır. Mesela; bir<br />
annenin, ödevini yapmak yerine sokakta oyun oynamayı<br />
tercih eden oğluna ödevini bitirdiği takdirde sokakta<br />
oynamasına izin vereceğini söylemesi (2010 KPSS).<br />
13. Koşullu Anlaşma: İki şekilde yapılır. Bireyin kendi<br />
kendisiyle yapmış olduğu anlaşma ve bireyler arasında<br />
yapılan anlaşma. Genel olarak koşullu anlaşma bireyin<br />
istediği sonucu elde etmek için yapması gereken<br />
davranışları belirleyen yazılı ve yazısız sözleşmelerdir.<br />
Koşullu anlaşmada pekiştireç birey istenen davranışı<br />
sergilediği zaman verilir. Koşullu anlaşmada bireyin<br />
ulaşacağı sonuçlar ve yapması gereken davranışlar açık<br />
bir şekilde tanımlanır. Sözleşmeye (kurallara)<br />
uymaması durumunda ise ceza ya da belirlenen olumsuz<br />
sonuçlar ortaya çıkabilir. Mesela; KPSS’yi kazanırsam<br />
tatile gideceğim (bireyin kendisiyle anlaşması), sınıfı<br />
geçersen sana bisiklet alırım (bireyler arası anlaşma).<br />
Premack ilkesinden farkı; koşullu anlaşmada hem<br />
istenen hem de istenmeyen davranışlar kazandırılır<br />
(Premack ilkesinde birey tarafından istenmeyen bir<br />
davranış kazandırılır). Koşullu anlaşmada her iki taraf<br />
yapılacak davranışlara ve ödüle (pekiştirece) ortak karar<br />
verir (Premack ilkesinde ödüle karar veren yetişkindir).<br />
Premack ilkesiyle ortak özelliği; istenen veya çok<br />
yapılan bir davranış, az yapılan veya istenmeyen bir<br />
davranışa koşul olmasıdır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> II. ÜNİTE – ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />
II. ÜNİTE–ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />
A) Öğrenenle ilgili faktörler<br />
B) Öğrenme yöntemiyle ilgili faktörler<br />
C) Öğrenilecek konuyla ilgili faktörler<br />
D) Öğrenme ortamıyla ilgili faktörler<br />
A) ÖĞRENENLE İLGİLİ FAKTÖRLER<br />
1. Türe özgü hazır oluş: Organizmanın genetik<br />
donanımı öğrenebilecek konu veya davranışa uygun<br />
olması gerekir. Yani bir organizma ancak genetik<br />
donanımının elverdiği davranışları öğrenebilir. Bu<br />
manasıyla biyolojik donanım bir davranışı öğrenmede<br />
belirleyicidir. Mesela; bir insana uçmayı öğretemeyiz.<br />
Papağanlar gerekli donanıma sahip olduğu için insan<br />
sesine benzer sesler çıkararak konuşabilir, fakat<br />
köpekler gerekli donanıma sahip olmadığı için insanlar<br />
gibi konuşamaz.<br />
2. Yaş ve Olgunlaşma: Organizmanın bir öğrenebilme<br />
yapabilmesi için, o öğrenmenin gerektirdiği yaşa ve<br />
olgunluk seviyesine sahip olması gerekir. Mesela; 6<br />
aylık bebeğe yazı yazmayı veya bisiklet kullanmayı<br />
öğretemeyiz.<br />
3. Genel uyarılmışlık hali: Zihinsel uyanıklık durumu<br />
olarak da adlandırılabilir. Bireyin, dışarıdan gelen<br />
uyarıcıları alma derecesidir. Birey, dışarıdan çok az<br />
uyarıcı alabiliyorsa uyarılma düzeyi düşük, çok fazla<br />
uyarıcı alabiliyorsa uyarılma düzeyi yüksektir. Mesela;<br />
yatakta ders çalışmak gibi gevşetici eğilim öğrenmeyi<br />
engelleyici bir durumdur. Çünkü böyle bir durumda<br />
uyarılma düzeyi düşüktür. Öğrenme için<br />
organizmanın normal düzeyde uyarılmaya ihtiyacı<br />
vardır. Aşırı ve yetersiz uyarılma öğrenme için<br />
olumsuz bir durumdur.<br />
4. Psikolojik durum ve kaygı: Kişinin duyguları,<br />
heyecanları, korkuları ve kaygıları öğrenmeyi etkiler.<br />
Öğrenme için orta düzeyde kaygı gereklidir. Aşırı ve<br />
yetersiz kaygı ise öğrenmeyi olumsuz etkiler.<br />
5. Motivasyon (güdülenme): Öğrenmede en etkili<br />
faktördür. Motivasyon; ihtiyaç, dürtü, güdü ve<br />
davranışı kapsayan genel bir kavramdır.<br />
Güdülenme= İhtiyaç Dürtü Güdü Davranış<br />
Rahatlama<br />
İhtiyaç: Organizmada bir şeyin eksikliğinin<br />
duyulmasıdır.<br />
Dürtü: İhtiyaçların karşılanması için organizmada<br />
oluşan itici güce denir.<br />
Güdü: Organizmanın bir ihtiyacını gidermek için, onu<br />
dürtü yönünde harekete geçiren eğilime ve isteğe güdü<br />
denir. Yani güdü, organizmayı bir amaç doğrultusunda<br />
harekete geçiren iç güçtür.<br />
Davranış: Güdü sonucu ortaya çıkan eylemlerdir.<br />
Doyum (rahatlama): Organizmanın amacına ulaşması<br />
sonucunda oluşan rahatlama durumudur.<br />
- 5 -<br />
Güdülenmiş davranışın özellikleri<br />
Güdülenen birey, o eylemi gerçekleştirmede<br />
isteklidir ve mutlaka harekete geçer.<br />
Güdülenmiş bir davranış seçicidir. Birey<br />
güdülendiği konuya daha fazla ilgi duyar, dikkatini<br />
o konuya uzun süre yoğunlaştırabilir. Bu nedenle<br />
öğrenmeye güdülenen birey daha kolay öğrenir.<br />
Güdülenmiş bir davranış, organizmaya enerji verir.<br />
Organizmanın etkinliğini artırır. Bu nedenle<br />
öğrenmeye güdülenen birey daha kolay öğrenir.<br />
Güdülenme türleri<br />
a) İçten güdülenme: Bireyin kendi kendine harekete<br />
geçmesidir. Yani bireyi güdüleyen etken dışarıdan<br />
değildir. Mesela; bir gencin, sağlığına önem verdiği<br />
için dengeli beslenmeyle ilgili konuları öğrenmek<br />
istemesi, bir öğrencinin dersi sevdiği için çalışması gibi.<br />
b) Dıştan güdülenme: Bireyi hareketi geçiren<br />
etkenlerin bireyden kaynaklanmadığı güdülenmedir.<br />
Yani bireyi güdüleyen etkenler dışarıdan gelir. Mesela;<br />
bir gencin, eleştirmenler tavsiye ettiği için bir filmi<br />
izlemesi, bir öğrencinin ceza almak istemediği için<br />
sınıfta disiplin sorunu çıkarmaktan çekinmesi, bir<br />
öğrencinin öğretmenin vereceği ödülü kazanmak için<br />
sınavda başarılı olmak istemesi.<br />
Uyarı: Öğrenilenlerin kalıcılığı açısından içten<br />
güdülenme, her zaman dıştan güdülenmeden daha<br />
etkilidir.<br />
6. Zekâ: Zekâ derecesi ile öğrenme doğru orantılıdır.<br />
Zekâ derecesi artıkça öğrenmede artar.<br />
7. Fizyolojik durum: Öğrenmeyle ilgili fizyolojik<br />
yapının tam olması gerekmektedir. Özellikle görme,<br />
işitme gibi duyum bozuklukları, sakatlıklar veya<br />
bedensel bir hastalık gibi sağlık bozukluğu<br />
durumlarında öğrenmenin tam gerçekleşmesi mümkün<br />
değildir. Mesela; kolları olmayan birine basketbol<br />
oynamayı öğretemeyiz.<br />
8. Önceki öğrenmelerin aktarılması (Transfer-<br />
Aktarma): Öğrenmelerin birbiri üzerindeki etkisine<br />
(olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesine) transfer<br />
denir. Olumlu ve olumsuz transfer diye ikiye ayrılır.<br />
a) Olumlu (Pozitif) Transfer: Öğrenmelerin birbirini<br />
kolaylaştırmasıdır. İki türlü gerçekleşir.<br />
İleriye etkili kolaylaştırma (ileriyi etkin destekleme):<br />
Önceki öğrenmenin sonraki öğrenmeyi<br />
kolaylaştırmasıdır. Mesela; bisiklet sürmesini bilen<br />
birisinin motosikleti kullanmayı daha kolay öğrenmesi.<br />
Geriye etkili kolaylaştırma (geriye etkin<br />
destekleme): Sonraki öğrenmenin önceki öğrenmeyi<br />
desteklemesidir. Mesela; bireyin yeni öğrendiği<br />
basketbol önceki öğrenmesi olan futbolu daha ustaca<br />
oynamasını sağlaması.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> II. ÜNİTE – ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />
b) Olumsuz (Negatif) Transfer: Önceden öğrenilen<br />
bilgilerin yeni bilgiler öğrenilmesini zorlaştırmasıdır.<br />
Mesela; direksiyonu soldan olan arabaları uzun süre<br />
kullanan birisi, direksiyonu sağdan olan arabayı<br />
kullanırken zorlanması veya Q klavye kullanan<br />
birisinin, F klavye kullanmakta zorlanması gibi.<br />
9. Ket vurma (unutma): Öğrenilen bilgilerin birbirini<br />
etkileyerek unutturması veya hatırlamasını engellemesi<br />
olayıdır. Ket vurma iki türlüdür.<br />
a) Geriye ket vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin<br />
eskilerini unutturması ya da hatırlamasını<br />
güçleştirmesidir. Mesela; lokantada siparişleri alan<br />
garsonun sonradan aldığı siparişlerden dolayı ilk<br />
siparişleri hatırlayamaması geriye ket vurmaya örnektir.<br />
b) İleriye ket vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri<br />
unutturması veya hatırlamasını güçleştirmesidir.<br />
Mesela; Hasan yeni aldığı bir telefonun numarasını<br />
arkadaşına verirken, eski telefon numarasını vermesi,<br />
yeni evlenen Demet’in, yeni soyadını yazacağına eski<br />
soyadını yazması ve evrakları bu şekilde imzalaması.<br />
Uyarı: Ket vurma ile transfer farklı durumlardır.<br />
Transfer öğrenme öncesi ve öğrenme sırasında<br />
devam ederken, ket vurma öğrenme sonrası yani<br />
öğrenme bittikten sonra gerçekleşir. Transferin<br />
öğrenmeye, ket vurmanın ise hatırlamaya etkisi<br />
vardır.<br />
10. Öncelik ve Sonralık etkisi: Öncelik etkisi, sosyal<br />
psikolojide, bir insana ilişkin ilk izlenimlerin, o insanın<br />
sonraki davranışlarını bu ilk izlenimle tutarlı bir tarzda<br />
yorumlama eğilimi olarak tanımlanır. Başkaları<br />
hakkında edinilen ilk bilgiler, sonradan edinilen<br />
bilgilerden daha ağırlıklı bir önem taşır. Buna ayrıca ilk<br />
izlenim etkisi denir.<br />
Biliş psikolojisinde, öncelik etkisi ilk öğrenilen<br />
bilgilerin sonra öğrenilenlere göre daha iyi<br />
hatırlanmasıdır. Sonralık etkisi, son öğrenilenlerin ilk<br />
öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır. Mesela;<br />
uzun bir kelime listesi ezberlendiğinde, listenin başında<br />
bulunan kelimeleri daha çok hatırlarsak öncelik etkisi,<br />
listenin sonunda bulunan kelimeleri daha çok hatırlarsak<br />
sonralık etkisidir. Bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerin<br />
adlarını sorup öğrendiğinde, adını ilk söyleyenleri daha<br />
çok hatırlarsa öncelik etkisi, adını en son söyleyenleri<br />
hatırlasa sonralık etkisidir.<br />
11. Dikkat: Bilincin, enerjinin belli bir noktada<br />
toplanmasıdır. Uyarıcılar üzerinde bilinçli bir<br />
odaklaşma sürecidir<br />
- 6 -<br />
İstemli Dikkat (Seçici Dikkat): Uyarıcıların bilinçli<br />
olarak seçildiği dikkat türüdür. Seçilen uyarıcı dışındaki<br />
tüm uyarıcılar elenir. İstemli dikkatte “dikkati<br />
yoğunlaştıran etkenler daha çok içsel özelliklerdir.”<br />
Mesela; öğrencilerin dışarıdan ve arkadaşlarından gelen<br />
sesleri eleyerek sadece öğretmene odaklanmaları.<br />
İstemsiz Dikkat: Uyarıcılardan kaynaklı dikkatimizin<br />
ister istemez o uyarıcıya yoğunlaşması durumuna<br />
istemsiz dikkat denir. Uyarıcı şiddetliyse, büyükse,<br />
sürekli tekrar ediyorsa veya sürekli hareket halindeyse<br />
vb. gibi özelliklere sahipse istemsiz dikkat gerçekleşir.<br />
İstemsiz dikkatte “dikkati yoğunlaştıran daha çok<br />
dışsal özelliklerdir.<br />
Mesela; yolda yürürken, ani bir gürültünün dikkatimizi<br />
ister istemez çekmesi<br />
Bölünmüş Dikkat: Özellikle yüksek beceriye sahip<br />
olunan etkinliklerle birlikte bir başka etkinliğe de<br />
dikkatin odaklanmasına denir. Mesela; eline aldığı bir<br />
nesneyi tamir eden birinin aynı anda radyoda haber<br />
dinlemesi.<br />
B) ÖĞRENME YÖNTEMLERİ İLE İLGİLİ<br />
FAKTÖRLER<br />
1. Öğrenmeye Ayrılan Zaman (Aralıklı veya Toplu<br />
Öğrenme): Öğrenmeyi zamana yayarak kısa çalışma<br />
süreleri ile öğrenmeyi yapmak aralıklı öğrenmedir.<br />
Mesela; 50 dakika ders çalışıp 10 dakika dinlenerek<br />
yapılan çalışma aralıklı öğrenmedir veya bir sınava<br />
hazırlanırken bu çalışmayı 4 güne yayma.<br />
Çalışma süresince hiç ara vermeden, dinlenmeden<br />
yapılan çalışma ise toplu öğrenmedir. Mesela; son gün<br />
sınava hazırlanma veya aralıksız 3-4 saat ders çalışma<br />
gibi.<br />
Yapılan araştırmalarda uzun vadede aralıklı öğrenmenin<br />
toplu öğrenmeye göre daha iyi sonuçlar verdiği<br />
belirlenmiştir. Çünkü toplu çalışmada öğrenilen bilgiler<br />
kısa sürede unutulmaktadır. Uzun süreli ve kalıcı bir<br />
öğrenme için aralıklı öğrenme daha etkilidir. Toplu<br />
çalışma kısa vadede daha avantajlıdır.<br />
2. Öğrenilen Konunun Yapısı (Bütün veya parçalara<br />
bölerek öğrenme): Öğrenilen konunun tümünün bütün<br />
olarak öğrenilmesine bütün öğrenme denir. Öğrenilen<br />
konuyu bölümlere ayırarak, her bölümü tek tek<br />
öğrenmeye ise parçalara bölerek öğrenme denir.<br />
Öğrenilecek konu zor, uzun, anlamsız ve soyut ise<br />
parçalara bölerek öğrenme, öğrenilecek konu kolay,<br />
kısa, anlamlı ve somut ise bütün halinde öğrenme daha<br />
avantajlıdır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> II. ÜNİTE – ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />
3. Öğrencinin Aktif Katılımı (Dinleme, Okuma,<br />
Yazma, Anlatma, Uygulama): İyi bir öğrenmenin<br />
gerçekleşebilmesi için iyi bir dinleme mutlaka<br />
gereklidir. Ayrıca öğrenmenin daha iyi<br />
gerçekleşebilmesi için dinlerken not tutma/yazma<br />
gereklidir. Okunanların anlatılması ve özetinin<br />
çıkarılması öğrenmeyi kolaylaştırır ve daha kalıcı bir<br />
öğrenme gerçekleştirilir.<br />
Birey öğrenmek istediği materyali okuması öğrenme<br />
için etkilidir fakat yeterli değildir. Birey öğrendiklerini<br />
anlatması (yani aktif olması) öğrenilen konuyu daha<br />
kalıcı hale getirir. Kişinin aktif olarak öğrenmeye<br />
katılması öğrenmeyi kolaylaştırır. Aktif öğrenmede kişi<br />
dikkatini daha kolay ve daha çok toplar. Tüm bu<br />
süreçlerin birlikte yapılması ise öğrenmenin çok kalıcı<br />
hale gelmesini sağlar.<br />
4. Sonucun Bilinmesi (Geri Bildirim/Dönüt):<br />
Öğrenenin konuyu ne derece öğrendiği bildirilirse<br />
öğrenmenin derecesi artar. Sonuçların bildirilmesi,<br />
hataların görülüp düzeltilmesi imkânı verdiğinden<br />
öğrenmeyi olumlu etkilemektedir. Mesela; öğretilen<br />
konularla ilgili yapılan sınavların cevaplarının verilmesi<br />
yani hangi soruların doğru veya yanlış olduğunun<br />
söylenmesi.<br />
5. Tekrar: Öğrenme sonucu yapılan tekrarlar<br />
pekiştirmeyi sağlar. Tekrar hafızayı güçlendirir. Fakat<br />
aşırı tekrar motivasyonu düşürür ve ket vurmaya sebep<br />
olur.<br />
6. Programlı Öğrenme ve Öğretme Makineleri:<br />
Öğretme araçları kullanılarak gerçekleştirilen<br />
yöntemdir. Programlı öğretimde öğretim<br />
makinelerinden yararlanılmaktadır.<br />
C) ÖĞRENİLECEK MALZEMEYLE (KONUYLA)<br />
İLGİLİ FAKTÖRLER<br />
1. İçerik: Öğrenilecek konu öğrenenin beden ve zihin<br />
gelişimine uygun olması gerekir. Öğrenilecek konu<br />
öğrenenin ilgisini çekiyorsa ve ihtiyacını karşılıyorsa<br />
daha kolay öğrenme olur. İçeriğin yaşama dönük ve<br />
işlevsel olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />
2. Telaffuz Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin<br />
öğrencinin anlayacağı bir dilde sunulması ve<br />
kavramlarının telaffuz edilebilir olması gerekir.<br />
Telaffuz edilemeyen ya da edilmesi güç olan<br />
kavramların öğrenilmesi de zor olacaktır.<br />
3. Algısal Ayırt Edilebilirlik: Öğrenme malzemesinin<br />
(konusunun) etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt<br />
edilebilmesidir. Etrafındaki diğer uyarıcılardan ayırt<br />
edilemeyen bir uyarıcının öğrenilmesi zor olacaktır.<br />
- 7 -<br />
Mesela; öğretmenler bazı konuları diğerlerinden ayırt<br />
etmek için konunun önemli olduğunu, sınavda<br />
çıkabileceğini söyleyerek o öğrenme malzemesini<br />
diğerlerinden ayırır.<br />
Öğrenilecek metindeki bazı cümlelerin diğerlerinden<br />
farklı olarak “renkli, koyu, başka yazı karakterinde”<br />
yazılması da algısal ayırt edilebilirliğe örnektir.<br />
4. Anlamsal Çağrışım: Zihinde birtakım çağrışımlara<br />
yol açan öğrenme malzemesi öğrenmeleri kolaylaştırır.<br />
Bireye bir şey ifade etmeyen, bir şey çağrıştırmayan<br />
öğrenme malzemesinin öğrenilmesi daha zor olur.<br />
Çağrışım genellikle benzerlik, zıtlık, ardışıklık,<br />
zamanda ve mekânda yakınlık gibi faktörlerin<br />
etkisiyle ortaya çıkar.<br />
5. Kavramsal Benzerlikler (Gruplandırma) (Kavram<br />
Haritaları): Öğrenilen malzemede (konuda) yer alan<br />
kavramlar arasındaki bağlar o malzemeyi daha anlamlı<br />
kılar ve daha kolay öğrenilir. Kavramlar arasındaki bu<br />
bağlar farklı düzeylerde olabilir ve bu ilişkinin yarattığı<br />
anlamlılığa örgütlülük denir. Öğrenilecek kavramlar<br />
benzer özelliklerine göre iki türlü örgütlenebilir.<br />
a) Kavramsal basamaklar dizisi: Kavramların<br />
kapsamları göz önüne alınarak basamaklar şeklinde<br />
örgütlenmesidir. Yani bir konunun başlık ve alt<br />
başlıklara ayrılmasıdır.<br />
b) Çağrışımsal basamaklar dizisi: Kavramların<br />
kapsamları göz önüne alınmadan birbirleriyle ilişkili<br />
olan kavramların basamaklar şeklinde örgütlenmesidir.<br />
D) ÖĞRENMENİN YAPILDIĞI ORTAM<br />
1. Fiziki Ortam: Öğrenmenin yapıldığı ortamın ısı, ışık<br />
gürültü gibi özellikler bakımdan normal olması gerekir.<br />
Mesela; çok soğuk, sıcak veya çok gürültülü bir<br />
ortamda öğrenme zor gerçekleştirilir.<br />
2. Sosyal Ortam: Öğrenciyi ders çalışmaktan<br />
uzaklaştıracak uyaranlar olmamalıdır. Mesela; arkadaş<br />
çevresi, aile ortamı, kültür, ekonomik şartlar bu sosyal<br />
faktörlerdendir.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
A) Davranışçı kuramlar (Çağrışımsal, Bağsal Kuram)<br />
B) Bilişsel kuramlar<br />
C) Bilişsel ağırlıklı davranışçı kuramlar<br />
D) Yapılandırmacı kuramlar<br />
Davranışçı kuramlara göre öğrenme, uyarıcı ile tepki<br />
arasında kurulan bağdır.<br />
Bilişsel kuramlara göre öğrenme, algıların belli<br />
kurallara göre zihinde yeniden organize edilmesidir.<br />
Yapılandırmacılara göre öğrenme, öğrencilerin somut<br />
yaşantıları sonucunda anlamda oluşan değişimlerdir.<br />
A) DAVRANIŞÇI KURAMLAR<br />
Temsilcileri Pavlov, Thorndike, Skinner, Watson,<br />
Guthrie. Öğrenmeyi doğrudan gözlenebilen uyarıcı ile<br />
davranış arasındaki ilişki olarak gören yaklaşımdır.<br />
İnsan ve hayvanlar üzerindeki deney çalışmaları bu<br />
kuramın temelini oluşturmuştur. İnsan ve hayvan<br />
davranışlarının gözlenebilir olduğunu ve birbirine<br />
benzeyen yönlerin olduğunu savunmuşlardır.<br />
Değişmeye neden olan uyarıcılar bu kuramda ön<br />
plandadır (Bilişsel kuramda ise öğrenmenin içsel bir şey<br />
olduğu, doğrudan gözlenemeyeceği kabul edilir.<br />
Öğrenmeyi algı, bellek, hatırlama gibi içsel süreçlerle<br />
oluşan bir öğe olarak kabul etmektedirler.).<br />
Uyarıcı (Uyaran): Duyu organlarını harekete geçiren<br />
ve organizmayı harekete geçiren her türlü iç (açlık,<br />
susuzluk vb.) veya dış etkene (ışık, ses vb.) uyarıcıdır.<br />
Tepki (davranım): Uyarıcıların organizmayı<br />
etkilemesi sonucu organizmada meydana gelen<br />
fizyolojik ve psikolojik değişmelerdir.<br />
Davranış: Organizmanın içten veya dıştan gelen<br />
uyarıcılara karşı gözlenebilen, incelenebilen ve<br />
ölçülebilen her türlü tepkisine davranış denir.<br />
Davranışçı Kuramın Temel İlkeleri<br />
İnsan ve diğer canlıların öğrenmeleri birbirlerine<br />
benzerler. Bu nedenle hayvanların öğrenmesi<br />
üzerindeki çalışmalarla insanların öğrenmesi<br />
açıklanabilir.<br />
İnsanın duygu, düşünme vb. özellikleri doğrudan<br />
gözlenip ölçülemezler. Bu nedenle bilimsel olarak<br />
ele alınamaz. Ancak gözlenebilecek davranış<br />
değişiklikleri incelenebilir. Yani öğrenme için<br />
mutlaka gözlenebilir davranış söz konusu olmalıdır.<br />
Tüm öğrenmeler aynı basit kurallara göre işler.<br />
İnsanın doğuştan hiçbir bilgisi yoktur. (Zihin boş<br />
bir levhadır.) Bütün davranışsal değişimler yaşantı<br />
ürünüdür. Yani bütün davranışlar öğrenilmiştir.<br />
Öğrenmede uyarıcı-tepki bağı önemlidir.<br />
Davranışlar çevresel uyarıcılar tarafından başlatılır<br />
ve birey bu durumda pasiftir.<br />
- 8 -<br />
Davranışçı Kuram Türleri<br />
1. Tepkisel Koşullanma Yoluyla Öğrenme (Pavlov)<br />
2. Bağlaşımcılık Kuramı (Araçsal, Bağlantı Kuramı)<br />
(Thorndike)<br />
3. Edimsel (Operant, Araçlı, Vasıtalı) Koşullanma<br />
Yoluyla Öğrenme (Skinner)<br />
4. Bitişiklik (Yakınlık) Kuramları (Watson, Guthrie)<br />
1. KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA<br />
YOLUYLA ÖĞRENME (PAVLOV)<br />
Temsilcisi ve kurucusu Pavlov’dur. Klasik<br />
koşullanmada, organizmanın doğal bir uyarıcıya<br />
gösterdiği doğal tepkiyi onun yerine geçen yapay bir<br />
uyarıcıya da göstermeyi öğrenmesidir. Yani amaç en<br />
başta tepki verilmeyen bir nötr uyarıcıya (zil) doğal<br />
tepki verilmesini sağlamaktır. Klasik koşullanma bir<br />
yapay uyarıcıdan sonra doğal uyarıcının verilmesine ve<br />
bu olayın koşullanma gerçekleşinceye kadar<br />
tekrarlanmasına dayanır.<br />
Pavlov’un Deneyi: Köpeklerin doğal uyarıcı olan et<br />
karşısında doğal bir refleks/tepki olarak salya tepkisi<br />
gösterdiğini biliriz. Pavlov köpeğin bu salya tepkisini<br />
zil karşısında da göstermeyi öğretmeye çalışmıştır. Bu<br />
amaçla Pavlov köpeklere et vermeden önce zil uyarıcısı<br />
vermiştir. Köpekte doğal olarak hiç tepki oluşmamıştır.<br />
Daha sonraları, her et verilmesinden hemen önce, zil<br />
sesi uyarıcısı verilmiştir ve köpek salya tepkisi<br />
göstermiştir. Bu işlem 25-30 kere tekrarlanmıştır ve<br />
köpek bir süre sonra zil ile et arasında bir bağ kurmayı<br />
öğrenmiştir. Sonra köpeğe sadece zil sesi uyarıcısı<br />
verildiğinde köpek salya tepkisi gösterebilmiştir.<br />
1. Aşama: Zil (Nötr uyarıcı) Tepki yok.<br />
2. Aşama: Et (Doğal uyarıcı) Salya tepkisi var<br />
(Doğal/koşulsuz tepki)<br />
3. Aşama: Zil (Nötr uyarıcı) + Et (Doğal uyarıcı) <br />
Salya tepkisi (Koşulsuz tepki)<br />
(Şartlanma sürecidir; bu nedenle bu aşama 20-30 kere<br />
tekrarlanır.)<br />
4. Aşama: Zil (Şartlı/Koşullu uyarıcı) Salya tepkisi<br />
(Koşullu/Şartlı tepki)<br />
Uyarı: Bu deneyde zil sesi başlangıçta nötr<br />
uyarıcıdır. Yani önce tepki uyandırmaz.<br />
Koşullanmadan sonra zil sesi koşullu uyarıcı olur.<br />
Zil sesine karşı salya salgılanması ise koşullu<br />
tepkidir.<br />
Yemek kokusunun açlık hissini uyarması, insanlarda<br />
ortaya çıkan fobi, hobi, tutum, önyargı, batıl inançlar,<br />
öğrenilmiş çaresizlik gibi duygu, düşünce ve<br />
davranışların temelinde klasik koşullanma etkilidir.<br />
Mesela; Ayhan, içinde yaşadığı çevrede adı hep<br />
olumsuz sıfatlarla birlikte anılan bir sosyal gruba karşı<br />
olumsuz duygular beslediğini hissetmekte, ancak bir<br />
yandan da hayatında hiçbir üyesiyle bir kez dahi<br />
karşılaşmadığı hâlde niçin bu gruba karşı olumsuz<br />
duygular hissettiğini merak etmektedir.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
Pavlov Deneyi Kavramları<br />
Nötr uyarıcı: Organizmanın başlangıçta herhangi bir<br />
tepki vermediği yapay uyarıcıdır (Zil sesi Pavlov’un<br />
deneyinde deney öncesi nötr bir uyarıcıdır.).<br />
Doğal uyarıcı (Koşulsuz uyarıcı): Organizmanın<br />
doğuştan getirdiği özellikler nedeniyle bir koşula gerek<br />
kalmaksızın doğal tepki verdiği uyarıcıdır. Yani<br />
öğretilmemiş uyarıcıdır. Sıcaklık, soğukluk, yiyecek,<br />
su, gürültü gibi uyarıcılar koşulsuz uyarıcılardır.<br />
Yapay/Şartlı uyarıcı (Koşullu uyarıcı): Organizmanın<br />
sonradan kazandığı özellikler nedeniyle bir koşula bağlı<br />
olarak tepki vermeyi öğrendiği uyarıcıdır. Yani<br />
öğretilmiş uyarıcıdır. Deney sonrasında zil artık koşullu<br />
uyarıcı haline gelmiştir.<br />
Doğal tepki (Koşulsuz tepki): Organizmanın doğal<br />
uyarıcıya verdiği tepkidir. Canlının doğuştan sahip<br />
olduğu tepkidir. Yani öğrenme ürünü değildir. Deneyde<br />
ete verilen salya tepkisi, sıcak ortamda terleme, soğuk<br />
ortamda üşüme birer doğal tepkidir.<br />
Şartlı tepki (Koşullu tepki): Organizmanın koşullu<br />
uyarıcıya verdiği tepkidir. Belli bir şarta bağlı olarak<br />
verilen tepkidir. Zilden sonra salya salgılamak şartlı<br />
tepki haline gelmiştir. Çünkü salya zilden sonra gelen et<br />
şartına bağlanmıştır.<br />
Klasik Şartlanma Özellikleri<br />
1. Klasik şartlanma refleksif ve doğuştan getirilen<br />
davranışlara dayalı olarak geliştirilmiştir.<br />
2. Klasik şartlanmada denek pasiftir, etkin rol<br />
oynamaz. Tepki çevreden gelen uyarıcılarla başlar.<br />
3. Klasik şartlanmada aralıklı bir şekilde yapılan<br />
tekrar (etin verilmesi) öğrenme için temeldir.<br />
Klasik Şartlanma İlkeleri<br />
1. Genelleme: İki türlü genelleme vardır.<br />
a) Uyarıcı genellemesi: Koşullu uyarıcıya (zil) karşı<br />
gösterilen tepkinin koşullu uyarıcıya benzeyen diğer<br />
uyarıcılara da gösterilmesidir. Mesela; Derya’yı<br />
sokakta bir köpek ısırmıştır ve canı yanmıştır; Derya<br />
artık bundan sonra gördüğü bütün köpeklerden korkar.<br />
Bir çocuğun her sakallıya dede demesi. Beyaz önlüklü<br />
bir doktordan korkan bir çocuğun beyaz giyinmiş<br />
herkesten korkması. Duyduğu süren sesinin itfaiye<br />
aracına ait olduğunu öğrenen çocuk bu sese benzer<br />
sesler duyduğunda da (polis aracı, ambulansın siren sesi<br />
gibi) bu seslerin itfaiye aracına ait olduğunu söylemesi.<br />
b) Tepki genellemesi: Aynı uyarıcıya veya benzer<br />
durumlara aynı veya benzer tepkilerin verilmesidir.<br />
Mesela; Uzmanlık alanı olan sinema konusunda yaptığı<br />
açıklama nedeniyle övgüler alan bir film eleştirmeninin,<br />
bundan sonra her konuda görüş belirtmeye başlaması<br />
(2011 KPSS). Saçını şekillendirmek için jöle süren<br />
Ahmet bir dahaki sefere saçına limon sürerek şekil<br />
vermesi. Eve geç kalan Zafer, kendisine kızan annesine<br />
ayağını incittiğini söyler ve annesi kızmayı bırakarak<br />
ona şefkat gösterir. Bu olaydan sonra, Zafer ders geç<br />
kaldığı günlerde benzer bir yalan söyleyerek öğretmenin<br />
azar işitmesinden kurtulmaya çalışması (2006 KPSS).<br />
- 9 -<br />
2. Ayırt etme: Organizmanın koşullu uyarıcıya<br />
benzeyen uyarıcılar içerisinde koşullu uyarıcıyı<br />
seçerek sadece koşullu uyarıcıya tepkide bulunması<br />
ve diğerlerine aynı tepkiyi vermemesidir. Mesela;<br />
bireyin kendisini ısıran sokak köpeği ile komşusunun<br />
evinde beslediği köpeği ayırt etmesi. Bir çocuğun<br />
itfaiye aracının siren sesini, polis ve ambulans<br />
seslerinden ayırt etmeyi öğrenmesi.<br />
Uyarı: Ayırt etmeyi sağlayan uyarıcıya ayırt edici<br />
uyarıcı denir. Yani bir davranışın yalnızca belli bir<br />
uyarıcı karşısında sergilenmesi sürecinde etkili olan<br />
o uyarıcı ayırt edici uyarıcıdır. Ayırt edici uyarıcı<br />
tarafından kontrol edilen bir davranış o uyarıcı<br />
karşısında sergilenirken başka uyarıcılar karşısında<br />
sergilenmez. Mesela; itfaiye aracı örneğinde siren<br />
sesi ayırt edici uyarıcıdır. Hatice ne zaman fotoğraf<br />
çekilecek olsa saçını düzeltmektedir (2010 KPSS).<br />
Burada fotoğraf çektirmek ayırt edici uyarıcıdır. Bir<br />
bebeğin sadece annesine gülümsemesi.<br />
3. Davranışta Kontrast (zıtlık): Bir davranışın farklı<br />
ortamlarda sergilenmesine karşın bu ortamlardan<br />
birinde pekiştirilip diğerinde pekiştirilmemesine bağlı<br />
olarak bu davranışın pekiştirilmeyen ortamda<br />
gösterme sıklığının azalıp pekiştirilen ortamda<br />
gösterilme sıklığının artmasıdır. Mesela; evde<br />
oldukça saldırgan olan okulda ise cezalandırıldığı için<br />
aynı davranışları yapamayan bir öğrencinin evde bu<br />
davranışları yapma sıklık ve süresinin artması (2010<br />
KPSS).<br />
4. Bitişiklik: Koşullu/şartlı (zil) ve doğal/koşulsuz<br />
uyarıcıların (et) peş peşe verilmesi durumudur. En<br />
ideal süre yarım saniyedir.<br />
5. Habercilik: Koşullu/şartlı uyarıcı (zil),<br />
doğal/koşulsuz uyarıcının (et) geleceğini haber verici<br />
nitelik taşımasıdır. İki türlüdür.<br />
a) Olumlu Habercilik (İleriye doğru koşullanma):<br />
Koşullu uyarıcının kendisinden sonra gelecek koşulsuz<br />
uyarıcının habercisi niteliğini taşımasıdır.<br />
b) Olumsuz Habercilik (Geriye yönelik koşullanma):<br />
Koşullu uyarıcının, koşulsuz uyarıcının<br />
verilmeyeceğine yani geride kaldığına ilişkin haberci<br />
olma niteliğini taşımasıdır.<br />
6. Pekiştireç ve Pekiştirme: Davranışın yapılma<br />
olasılığını artıran uyarıcıya pekiştireç, pekiştireç<br />
kullanılarak davranışın yapılma olasılığını artırma<br />
işlemine ise pekiştirme denir. Klasik koşullanmada et<br />
(koşulsuz/doğal uyarıcı) pekiştireçdir.<br />
Uyarı: Klasik koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı<br />
olarak verilmez. Organizma pekiştireci (et) aldıktan<br />
sonra tepkide (salya tepkisi) bulunur.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
7. Sönme: Koşullanma yoluyla oluşmuş koşullu<br />
davranışın (zile karşı salya tepkisi) pekiştireç<br />
verilmemesi (doğal uyarıcı: et) sonucu zaman içerisinde<br />
kaybolmasıdır. İlk başlarda sönmesi istenilen davranışın<br />
sıklığında bir artış olduğu gözlemlenir. Buna sönme<br />
patlaması denir. Davranış daha önce çok uzun süre<br />
pekiştirilmişse sönmesi uzun sürecektir. Mesela; İyi<br />
sonuçlar alan takımının maçlarına düzenli olarak giden<br />
bir taraftarın, takımının üst üste birkaç kez yenilmesinin<br />
ardından maça gitmekten vazgeçmesi (2011-KPSS).<br />
8. Kendiliğinden geri gelme: Sönme davranışı<br />
gerçekleştikten sonra organizmanın tekrar yapay<br />
uyarıcıya (koşullu uyarıcıya) karşı tepki göstermesidir.<br />
9. Alışma: Organizmanın, sürekli aynı şiddetteki<br />
uyarıcılarla karşılaşması sonucu bir süre sonra o<br />
uyarıcılara duyu organlarının tepkide bulunmaması<br />
halidir. Yani o uyarıcıya karşı duyu organlarının<br />
tepkisizleşmesi durumudur. Mesela; karanlığa alışma,<br />
gürültüye alışma, sürülen parfüm kokusuna alışma gibi.<br />
10. Duyarsızlaşma: Bireyin aşırı üzüntü, acı ve sevinç<br />
gibi iç uyarıcılarla tekrar tekrar karşılaşması sonucunda<br />
önceleri gösterdiği duygusal davranışının zayıflaması<br />
durumuna denir. Bu zayıflama durumunda artık birey<br />
bu uyarıcılara eskisi gibi tepki vermez, verse de bu tepki<br />
çok az olmaktadır. Mesela; sürekli azarlanan bir<br />
çocuğun, bir süre sonra artık bu azardan etkilenmemesi,<br />
sürekli ölü gören bir doktorun bir süre sonra ölüm<br />
olaylarına tepki vermemesi.<br />
Uyarı: Alışma duyu organlarında oluşan bir durum<br />
iken, duyarsızlaşma ise duygularda oluşan bir<br />
durumdur.<br />
11. Duyarlılık: Organizmanın çevresindeki belli bir<br />
uyarıcıya normal olarak beklenenin üstünde tepki<br />
göstermesidir. Mesela; bir annenin derin uykusuna<br />
rağmen bebeğinin sesine hemen uyanması, kazadan<br />
sonra uçağa her binildiğinde heyecanlanılması gibi.<br />
12. Gölgeleme: İki nötr uyarıcı (zil ve ışık) verildiğinde<br />
şartlanma daha çok dikkati çeken şartlı uyarıcıya<br />
karşı oluşmakta, diğeri etkisiz kalmaktadır. Bu duruma<br />
gölgeleme denmektedir. Mesela; hem köpekten hem de<br />
yüksekten korkan bir kişinin köpekten kaçıp yüksek bir<br />
yere tırmanması gölgelemedir (Köpek korkusu<br />
yükseklik korkusunu gölgelemiştir yani bastırmıştır).<br />
13. Engelleme (Bloklama etkisi): İki uyarıcı arasında<br />
bir koşullanma oluşturduktan sonra (zil ile et arasında),<br />
yeni bir nötr uyarıcı (ışık ile) eski doğal uyarıcı (et ile)<br />
arasında yeni bir koşullanma (bağ kurulmak<br />
istendiğinde) oluşturulmak istendiğinde, eski koşullu<br />
uyarıcının (zil) bu koşullanmayı (ışık ile et<br />
arasındaki) engel olması durumudur. Mesela; annesi<br />
ile parka giden ve sevinen bir çocuğun, babası ile parka<br />
gidince sevinmemesi.<br />
- 10 -<br />
Uyarı: Gölgeleme ile Engelleme arasındaki farklar<br />
şöyledir; gölgelemede iki uyarıcı aynı anda verilir,<br />
engellemede ise iki uyarıcı art arda verilir.<br />
Gölgelemede daha çok dikkat çeken uyarıcının<br />
baskınlığı vardır, engellemede ilk uyarıcı ikinci<br />
verilen uyarıcıya engel olduğundan öncelik etkisi<br />
vardır.<br />
14. Öğrenilmiş çaresizlik: Koşullanma sırasında bazen<br />
organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın sonucu<br />
değiştiremeyeceğini düşünür ve artık çaba harcamaz.<br />
Bu öğrenilmiş çaresizlik durumudur. Mesela; Tıp<br />
fakültesini iyi bir dereceyle bitiren Ali, birkaç kez<br />
girdiği Tıpta Uzmanlık Sınavında başarısız olmuştur.<br />
Ailesinin ısrarıyla bu yıl da sınava başvurmasına<br />
rağmen Ali bu sınav uygulaması devam ettikçe hayalini<br />
kurduğu dâhiliye uzmanlığı eğitimini hiçbir zaman<br />
alamayacağını düşünmektedir (2009-KPSS).<br />
15. Batıl (boş) inanç: Mantıksal bir temele<br />
dayanmayan inançlara Batıl inanç denir. Klasik<br />
koşullanmayla yoluyla daha çok kazanılır. Mesela; kara<br />
kedi görmek uğursuzluk getirir inancı.<br />
16. Garcia etkisi (olumsuz tat koşullanması): Bir<br />
organizmanın yediği ve yedikten sonra kötü hissettiği<br />
değişik tadı olan yiyecekten kaçınması. Olumsuz tat<br />
koşullanması (zehirlenme ya da etkilenme yiyeceği<br />
yedikten bir kaç saat sonra, yiyecekten kaynaklanmamış<br />
olsa bile) yoluyla öğrenme, tek bir denemeden sonra<br />
olur. Klasik koşullanmadaki Bitişiklik ilkesine karşı<br />
çıkmıştır. Mesela; Pizzacıda pizza yedikten iki saat<br />
sonra midesi bulanan bir kişinin mide bulantısını yediği<br />
pizzaya bağlaması.<br />
17. Dereceli Koşullanma: İki türlüdür.<br />
a) Birden fazla uyarıcıya koşullanma (birleşik<br />
koşullanma): Koşullanma sürecinde birden fazla<br />
koşullu uyarıcının aynı anda sunulması ve bunların<br />
ardından koşulsuz uyarıcının verilmesi sonucu<br />
organizmanın her iki koşullu uyarıcıya da tepki<br />
vermesi birleşik koşullanmadır. Mesela; Pavlov<br />
deneyinde birinci şartlı uyarıcıdan (zil sesinden) hemen<br />
sonra, ikinci şartlı uyarıcı (ışık) verilir. Sonra hemen<br />
arkasından doğal uyarıcı (et) verilerek, her iki uyarıcı<br />
birden şartlandırılır. Yani köpek hem zile hem de ışığa<br />
karşı salya tepkisi gösterecektir.<br />
Zil + Işık + Et Salya tepkisi<br />
Zil Salya tepkisi<br />
Işık Salya tepkisi
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
b) İkinci dereceden koşullanma: Organizmanın bir<br />
koşullu uyarıcıya karşı (zile) tepki vermeyi<br />
öğrenmesinin ardından söz konusu koşullu uyarıcı<br />
başka bir koşullu uyarıcıyla (ışık) eşleştirildiğinde,<br />
ikinci koşullu uyarıcıya da aynı tepkinin verilmesidir.<br />
Birinci koşullu uyarıcı (zil) sürecin ikinci aşamasında<br />
koşulsuz uyarıcı rolü üstlenmektedir. Mesela;<br />
Oynadığı balonun aniden patlaması nedeniyle balonlara<br />
karşı korku tepkisi geliştiren iki yaşındaki bir bebek,<br />
elinde balonla kendisine birkaç kez yaklaşmasının<br />
ardından iki yaş büyük abisini görünce elinde balon<br />
olmasa bile korku tepkisi vermeye başlaması (2011<br />
KPSS). Caz müzikten hoşlanan Orhan Bey gittiği tüm<br />
konserlerde gözüne ilişen bir kişiye sokakta rastlar ve<br />
hiç tanımadığı halde bu kişiye karşı sempatinin<br />
olduğunu fark eder (2010 KPSS). Kendisini tırmalayan<br />
bir kediyle her karşılaştığında korku tepkisi veren bir<br />
çocuk, birkaç kez bu kediyi sahibiyle birlikte gördükten<br />
sonra kedi yanında olmasa bile sahibini görünce korku<br />
tepkisi vermesi (2009 KPSS).<br />
Zil + Et Salya tepkisi<br />
Zil Salya tepkisi<br />
Işık + Zil Salya tepkisi<br />
Işık Salya tepkisi<br />
18. Ön Koşullanma (Duyusal ön şartlanma):<br />
Genelleştirme özelliği olmayan iki nötr uyarıcının bir<br />
süre birlikte sunulmasının ardından, bu uyarıcılardan<br />
biri koşulsuz uyarıcıyla eşleştirilerek koşullanma<br />
sağlandığında diğer nötr uyarıcının da genelleme<br />
yapılarak organizmada koşullu tepki yaratmasıdır.<br />
Nötr1’e koşullanma olduktan sonra Nötr2 ile yaşantı<br />
geçirmediği halde koşullanma yaşaması ön<br />
koşullanmadır. Mesela; Sevgi ve annesi her zaman<br />
akşam yemeklerini birlikte hazırlamaktadır. Sevgi, evde<br />
annesinin olmadığı bir gün akşam yemeğini kendisi<br />
hazırlamaya çalışırken elini tencerede yakmış ve canı<br />
çok yanmıştır. Bu olay esnasında annesi yanında<br />
olmadığı halde; Sevgi annesini görünce de canının<br />
yandığını hissetmiştir.<br />
Zil (nötr1) + Işık (nötr2)<br />
Zil (nötr1) + Et (koşulsuz uyarıcı) Salya tepkisi<br />
(koşulsuz tepki)<br />
Zil (koşullu uyarıcı) Salya tepkisi (koşullu tepki)<br />
Işık (koşullu uyarıcı) Salya tepkisi (koşullanma<br />
sırasında bulunmadığı halde)<br />
Klasik Şartlanmayı Ortadan Kaldırma Yöntemleri<br />
1. Sistematik duyarsızlaştırma: Organizmada olumsuz<br />
tepkilere yol açan bir uyarıcının yavaş yavaş<br />
sunulması yoluyla söz konusu olumsuz tepkilerin<br />
ortadan kaldırılmasını sağlayan yöntemdir. Mesela;<br />
köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi<br />
için önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler<br />
gösterilmiştir. Ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce<br />
uzaktan, daha sonra yakınlaşarak izlemesi sağlanmıştır.<br />
Son aşamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiştir<br />
(Böylece köpek korkusu davranışı ortadan kaldırmıştır).<br />
- 11 -<br />
2. Davranışın sönmesini bekleme: Koşullu uyarıcıdan<br />
(zil) sonra koşulsuz uyarıcı (et) verilmezse bir süre<br />
sonra koşullu tepki (salya tepkisi) ortadan kalkar, yani<br />
sönme gerçekleşir.<br />
3. Karşıt şartlama (koşullama): Koşullu uyarıcı,<br />
istenmeyen koşullu tepki yerine, zıt bir tepki yaratan<br />
bir uyarıcı ile eşleştirilir. Mesela; ilköğretimde<br />
matematiğe karşı olumsuz bir tutum geçiren Ahmet,<br />
liseye başladığında matematik öğretmenini çok sevmiş<br />
ve onun yakın ilgisinden memnun olmuş. Bunun<br />
sonucunda Ahmet matematik çalışmaktan hoşlanmaya<br />
başlamıştır. Sınav kaygısından yakın bir öğrencinin,<br />
kaygı duyduğu anda sınavla ilgili geçmişteki hoş<br />
yaşantılarını düşünmesi (2010 KPSS).<br />
4. Karşı karşıya getirme: Organizmayı korku duyduğu<br />
şeyle uzun süreli olarak karşı karşıya getirerek söz<br />
konusu korku (veya fobiyi) ortadan kaldırma<br />
yöntemidir. Mesela; fareden korkan bir bireyi birkaç<br />
farenin bulunduğu bir odaya koyup oradan çıkmasını<br />
engelleyerek bu korkusu ortadan kaldırılabilir.<br />
5. İtici uyarıcılarla davranış kontrolü (koşullaması):<br />
İstenmeyen davranışı ortaya çıkaran uyarıcıların<br />
çekiciliğini azaltarak söz konusu davranışı ortadan<br />
kaldırmak için uygulanan bir terapi tekniğidir.<br />
Organizma için arzulanan uyarıcı/durum itici bir<br />
uyarıcı/durum ile ilişkilendirilerek istenen uyarıcıya<br />
verilen olumlu tepki ortadan kaldırılmaya çalışılır.<br />
Mesela; Aşırı kilolu olan Ayşen Hanım, bir<br />
diyetisyenin tavsiyesine uyarak kek, kurabiye ve<br />
benzeri kilo yapan yiyecekleri düşük miktarda elektrik<br />
şoku veren metal bir tabağa koyar. Tabağa her<br />
uzandığında elektrik çarpar ve elini çekmek zorunda<br />
kalır. Ayşen Hanım, tabağa verdiği elektrik akımının<br />
şiddetini birkaç günde artırır ve sonuçta tabaktan<br />
yiyecek alma girişiminde bulunmaktan vazgeçerek kilo<br />
vermeye başlar (2011-KPSS).<br />
2. BAĞLAŞIMCILIK KURAMI (ARAÇSAL,<br />
BAĞLANTI KURAMI) (THORNDİKE)<br />
Thorndike’ın Üç Temel Kanunu<br />
1. Hazırbulunuşluluk yasası: Organizmanın bir<br />
davranışı (öğrenimi) yapabilmesi için, o davranışın<br />
gerektirdiği olgunlaşma düzeyine (yaş, zekâ), ön<br />
yaşantılara (ön öğrenmelere) sahip olması ve psikolojik<br />
olarak (ilgi, istek, tutum) uygun durumda (yani bireyin<br />
istemesi, güdülenmesi) olması gerekmektedir.<br />
Organizma herhangi bir davranışı yapmaya istekli<br />
olması ve davranışı yapmasına izin verilmesi ona<br />
mutluluk verir. Fakat davranışı yapmaya istekli<br />
değilken davranışı yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar.<br />
2. Tekrar yasası: 1930 sonrası yeniden oluşturduğu<br />
tekrar yasasına göre; ödül veya dönüt-düzeltme<br />
yapılmadan gerçekleştirilen tekrarların uyarıcı-tepki<br />
bağının güçlenmesinde çok etkili olmaz. Tekrarlar<br />
dönüt-düzeltmelerle birlikte etkili olur.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
3. Etki yasası: 1930 öncesi etki yasasına göre; bir<br />
davranış sonucunda duyulan tatmin, davranışın<br />
gelecekte benzer durumlarda da devam edip<br />
etmeyeceğini belirler. Bir uyarıcıya karşı yapılan bir<br />
tepki tatmin yaratıcı (haz verici) bir sonuç yaratırsa<br />
uyarıcı-tepki bağı güçlenir (yani davranışın tekrarlanma<br />
olasılığı artar), bir uyarıcıya karşı yapılan bir tepki<br />
tatmin yaratıcı bir sonuç yaratmazsa uyarıcı-tepki bağı<br />
zayıflar (davranışın tekrarlanma olasılığı azalmaktadır).<br />
Thorndike 1930 sonrası yeniden oluşturduğu etki<br />
yasasına göre; bu görüşünü şu görüşle değiştirmiştir: bir<br />
uyarıcıya karşı yapılan bir tepki tatmin yaratıcı bir<br />
sonuç yaratmazsa ya da cezalandırılırsa uyarıcı-tepki<br />
bağının gücüne hiçbir etkisi olmaz.<br />
Davranış ve sonuç arasında üç önemli ilişki vardır:<br />
Sonuç davranışa bağlıdır. Davranış yapıldığında bir<br />
sonuç ortaya çıkar.<br />
Davranış, ortaya çıkardığı sonuçtan etkilenir.<br />
Tatmin edici sonuç davranışı artırırken, rahatsız<br />
edici sonuçlar davranışın tekrarlanma olasılığını<br />
azaltır.<br />
1930’dan sonra Thorndike, etki kanunu yeniden<br />
gözden geçirerek pekiştirecin davranışı<br />
güçlendirme etkisinin, cezanın zayıflatma<br />
etkisinden daha fazla olduğu görüşünü<br />
savunmuştur. Yani ödül cezadan daha etkilidir.<br />
Çünkü ceza davranışı söndürmez, sadece bastırır.<br />
Bir davranış kazandırmada cezanın etkisi yoktur.<br />
Uyarıcı-Tepki Bağını Etkileyen Faktörler<br />
1. Tepki analojisi: Yeni bir durumla karşılaşan<br />
organizma, bu duruma benzer diğer durumlarda yaptığı<br />
tepkileri tekrarlamasıdır. Mesela; anahtarını bir tel<br />
yardımıyla düştüğü yerden kurtaran biri, kalemini<br />
düşürdüğünde de bu tepkiyi verir. Kendisini çok seven<br />
dayısı şarkı söylediğinde ilgi gören Can’ın bu<br />
davranışını yine kendisini çok seven amcasına karşı da<br />
göstermesi.<br />
2. Unsurların kuvveti: Organizma bir problem<br />
durumunda birçok uyarıcı ile karşılaştığında o uyarıcılar<br />
içerisinde en farklı olan, en çok dikkat çeken uyarıcılara<br />
(unsurlara) seçici bir şekilde tepkide bulunur. Özellikle<br />
insanlar, problem durumundaki temel unsurları seçebilir<br />
ve tepkilerini bu temelin üzerine oturtabilirler.<br />
3. Tutum (Set): Tepkiler, belirli bir oranda, bireyin<br />
içinde yaşadığı kültür tarafından belirlenir. Tepkiler,<br />
aynı zamanda, içinde bulunulan anın eğilimleri<br />
tarafından da etkilenirler. Tutumlar, bireyin hangi<br />
koşullarda tatmin olacağını veya hangi koşullarda<br />
rahatsız olacağını belirler.<br />
4. Çoklu tepkiler: Öğrenmenin olabilmesi için,<br />
organizmanın çoklu tepkiler gösterebilecek kapasitede<br />
olması gerekir. Öğrenen organizma bir problem<br />
durumuyla karşılaştığı zaman, çeşitli tepkileri dener.<br />
Uygun tepki çıktığında, istenilen etki doğmuş olur. Bu<br />
durumda öğrenme mümkün olur.<br />
- 12 -<br />
5. Öğrenci özellikleri: Öğrencilerin bireysel<br />
farklılıklarını (zekâ, yetenek, ilgi, tutum, ön<br />
öğrenmeleri) ifade eder.<br />
Thorndike’ın Kuramında Diğer Temel Kavramlar<br />
Bağlaşımcılık: Uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla<br />
bağlandığına inanmasıdır.<br />
Sınama-yanılma: Öğrenmeyi bir problem çözme<br />
olarak görmüştür. Bir problemle karşılaşıldığında<br />
yapılan çeşitli sınama-yanılma davranışlarıyla çözüm<br />
üretilir. Öğrenme sınama yanılma sonucu gerçekleşir.<br />
Küçük adımlar: Öğrenmenin büyük sıçramalarla değil,<br />
küçük denemelerle, sistemli adımlarla sağlanmasıdır.<br />
Etkinin (Pekiştirecin) yayılması: Bazen bir pekiştireç<br />
sadece verilmesine neden olan istendik davranışı değil,<br />
aynı zamanda pekiştirilen davranışı çağrıştıran (o<br />
davranışın hemen öncesinde ya da sonrasında geçici<br />
olarak ortaya çıkan) ve pekiştirilen davranışla hiç<br />
alakası olmayan bitişik (yan yana olan davranışları)<br />
davranışları da otomatik olarak etkilemesi<br />
durumuna etkinin yayılması denir. Mesela;<br />
öğrencilerinin hızlı yazmalarını isteyen bir öğretmen,<br />
öğrencileri hızlı yazdıkça öğrencilerinin bu davranışını<br />
pekiştirmektedir. Fakat bir süre sonra, öğrencilerinin<br />
hızlı yazı yazmalarını pekiştirirken kötü yazmalarını da,<br />
yanlış yazmalarını da pekiştirmektedir.<br />
Çağrışımsal Geçiş: Bir uyarıcıya verilen tepkinin,<br />
ortama yeni uyarıcıların eklenmesiyle ve eski<br />
uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla tamamen yeni<br />
uyarıcılara gösterilmesidir. Geçiş sırasında ilk uyarıcı<br />
yavaş yavaş ortamdan çıkarılmış; ilk uyarıcıya<br />
gösterilen tepki eklenmiş ikinci uyarıcıya da<br />
gösterilmiştir. Yani bir uyarıcının organizma<br />
üzerinde yarattığı çağrışımın başka uyarıcıya<br />
kaymasıdır. Mesela; Thorndike bu ilkeyi kediye<br />
“ayakta dur” emrini öğretirken kullanmıştır. Önce<br />
kediye bir parça balığı yukardan göstermiş daha sonra<br />
kediye ”ayağa kalk” demiştir. Yeterli sayıda deneme<br />
yaptıktan sonra yavaş yavaş balığı ortamdan çekmiş;<br />
sadece “ayağa kalk” komutunu verdiğinde kedinin<br />
ayağa kalktığı görülmüştür.<br />
Çağrışımsal Zıtlık: Uyarıcı-tepki bağları daha önce<br />
oluşturuldukları yönde daha kolay çağrışım yaptırır.<br />
Çağrışımsal zıtlık kavramı ile ait olma ilkesine karşı<br />
çıkar. Mesela; çarpım tablosunu düzden öğrenen kişinin<br />
tersten söylemesinin zor olduğunu, alfabenin düzden<br />
okunuşunun kolay tersten ise zor olduğunu söyleyerek<br />
öğrenmeye ilişkin mekanik görüşünde ısrar eder.<br />
Ait Olma: İki uyarıcı arasında çağrışımsal bir ilişkinin<br />
oluşması için bu öğelerin bitişik ya da yakın olması<br />
yeterli değildir. Aynı zamanda bu iki öğenin<br />
birbirleriyle anlamlı bir şekilde bir arada olmaları<br />
gerekir. Yani bu iki uyarıcı birbirine ait olmalıdır.<br />
Birbirine ait değilse çağrışım olmamaktadır. Önemli<br />
olan yan yana olmak değil, ilişkili olmaktır. Mesela;<br />
erkek-ahmet, kadın-demet, kuş-güvercin, çiçek-gül gibi.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
3. EDİMSEL (OPERANT, ARAÇLI, VASITALI)<br />
KOŞULLANMA YOLUYLA ÖĞRENME (SKİNNER)<br />
Temsilcileri; Thorndike, Skinner, Watson, Guthrie.<br />
Organizmanın rastlantısal nitelikteki davranışlarını<br />
pekiştirme yaparak biçimlendirme/yönlendirme<br />
yapmaktır. İstenilen davranışta olumlu pekiştireç,<br />
istenmeyen davranışta ise olumsuz pekiştireç verilerek<br />
bu yönlendirme yapılır. Pekiştirilen davranışlar devam<br />
ederken pekiştirilmeyen davranışlar devam etmez.<br />
Thorndike’dan etki kanunundan yararlanarak Skinner,<br />
kuramı oluşturmuştur. Mesela; Normal olarak pek<br />
yalan söylemeyen bir öğrenci derse geç kaldığı bir gün<br />
hasta olduğunu söyleyerek öğretmeninden azar<br />
işitmekten kurtulmuştur. Bu olaydan sonra öğrenci<br />
gerek okulda gerekse evde zorda kaldığı durumlarda<br />
yalan söylemeye başlaması (2011-KPSS).<br />
Edimsel Davranış: Skinner “edimsel kutu” denilen bir<br />
araç geliştirdi. Kutuda elektrik şoku verecek ızgara,<br />
yiyeceğin düşmesini sağlayacak bir kol ve yiyeceğin<br />
düştüğü bir çekmece vardır. Skinner, aç bir fareyi<br />
kutuya koyarak kola basmayı öğretmeye çalışmıştır.<br />
Fare başlangıçta rastgele hareketler yapmış, bu arada<br />
tesadüfen kola basıp yiyeceğe ulaşmıştır. Yiyeceğe<br />
ulaşan fare sonradan davranışını tekrarlamış ve birkaç<br />
denemeden sonra kola basınca yiyecek düştüğünü fark<br />
ederek öğrenmiştir.<br />
Skinner’in Davranış Kazandırma Yöntemleri<br />
Kademeli Yaklaşım (Biçimlendirme-Şekillendirme):<br />
Bu yöntemde hedef olarak belirlenen davranışa her<br />
seferinde biraz daha benzer davranışları, en sonunda da<br />
sadece hedef davranış pekiştirilir. Organizmaya<br />
kazandırılmak istenen davranış küçük alt davranışlara<br />
ayrılır, organizmanın en basit davranışından<br />
itibaren, başarıyla yaptığı her davranışı aşama<br />
aşama pekiştirilerek tüm davranışı bir defada<br />
yapılması sağlanır. Programlı öğretimin temelidir.<br />
Biçimlendirmede önceden belirlenen adımların sırasıyla<br />
yapılma şartı yoktur. Yani adımlardan birinin yeri<br />
değiştirilse veya atlansa da yine istenen davranış<br />
kazandırılabilir. Ayrıca hedef davranışla ilgisi olmayan<br />
davranışlar cezalandırılmaz.<br />
Zincirleme: Biçimlendirmeye benzeyen yöntemdir.<br />
Biçimlendirmeden farklı olarak bu ilke, amaca ulaşmayı<br />
sağlayacak alt davranışların atlanmadan sırası ile<br />
yapılmasını öngörmektedir. Zincirleme yönteminde de<br />
her aşamadan sonra pekiştireç verilir. Yani<br />
zincirlemede sonuca ulaşmak için belli bir sıranın<br />
takip edilmesi şarttır. Adımlar atlanır veya sırası<br />
değiştirilirse sonuca ulaşılamaz. Mesela; bankamatikten<br />
para çekmenin belli işlem adımları vardır ve bu adımlar<br />
sıra ile yapılmalıdır. Yoksa istenilen sonuca ulaşamayız.<br />
Biçimlendirme yöntemi yeni bir davranış kazandırmada,<br />
zincirleme yöntemi ise daha çok beceri kazandırmada<br />
etkilidir.<br />
- 13 -<br />
Tersine Zincir: Zincirleme yönteminin tam tersidir.<br />
Aşamalılık baştan sona doğru değil, sondan başa<br />
doğrudur. Mesela; paragraf yazma öğretilen bir derste<br />
öğrenciler, sonuç cümlesi eksik olan bir paragraf verilir.<br />
Öğrencilerden buraya uygun bir cümle bulmaları<br />
istenilir. Bu denemenin son noktası paragrafa<br />
tamamlanmaktadır. Sonra öğrencilere eksik bir paragraf<br />
daha verilip, bir destekleyici cümle ve sonuç cümlesi<br />
yazarak paragrafı tamamlamaları istenir. En sonunda<br />
başlık verilip destekleyici cümleler ve sonuç cümlesi<br />
yazmaları istenir.<br />
Skinner’in Kuramında Diğer Temel Kavramlar<br />
Batıl davranışlar: Davranışın tesadüfen pekiştirilmesi<br />
sonucu tekrarlanmasıdır. Edimsel koşullanma ve sosyal<br />
öğrenme yoluyla kazanılır. Yani ilk önce bilinçli ve<br />
tercihli yapılmaz. Fakat istenen sonuçları doğurduğunda<br />
(pekiştirildiğinde) tekrar edilmeye devam eder. Mesela;<br />
başarılı olduğu bir sınavda kullandığı kalemi diğer<br />
sınavlarda da kullanmak istemesi. Bir futbolcunun gol<br />
attığı bir maçta taktığı kolyeyi, daha sonraki maçlarda<br />
da mutlaka takması ve kolyeyi takmadan maça<br />
çıkmamak istememesi (KPSS 2008).<br />
Kendini gerçekleştiren kehanet (Pygmalion etkisi):<br />
Kişinin belirli bir öngörüsünün, ortaya attığı kehanetin<br />
olaylar sonucunda gerçekleşmesidir. Mesela; bu araba<br />
bizi köye götürmez deyip yola çıkmak ve araba yolda<br />
kalınca bu durumu başlangıçtaki düşünceye bağlayıp<br />
ben dememişmiydim demek.<br />
Kaçma ve Kaçınma Davranışı (Kaçınma<br />
Koşullanması): Kaçınma koşullanmasında önce kaçma,<br />
daha sonra da kaçınma öğrenilir. Kaçma öğrenmesi;<br />
organizma hoşa gitmeyen bir uyarıcı ile karşılaştığında,<br />
ondan kurtulmaya çalışması veya rahatsız edici<br />
uyarıcıyı ortamdan çıkarmasıdır. Kaçma öğrenmesi<br />
klasik koşullanma öğrenmesidir. Mesela; köpek<br />
ısırınca (ceza) ondan uzaklaşmamız.<br />
Kaçınma öğrenmesi ise; hoşa gitmeyen uyarıcı ortama<br />
dâhil edilmeden, bu uyarıcıyı işaret eden bir uyarıcının<br />
görülmesiyle, uyarıcının ortamda çıkmasını<br />
engelleyecek davranışlar sergilenir ya da o ortamdan<br />
uzaklaşılır. Kaçınma öğrenmesi edimsel koşullanma<br />
öğrenmesidir. Mesela; Bir suçlunun polis karakolunun<br />
olduğu sokağı görünce yolunu değiştirmesi (olumsuz<br />
pekiştirme). Köpek tarafından ısırılan bir kişi, köpek<br />
havlamasını duyunca sesin geldiği sokağa gitmemesi<br />
(olumsuz pekiştirme).<br />
Kaçınma öğrenmesinde köpeğin havlaması ayırt edici<br />
uyarıcıdır. Havlama sesinin geldiği sokağa gitmeme<br />
davranışı ise olumsuz pekiştirmedir. Çünkü kaçınma<br />
davranışı rahatsız edici durumdan organizmayı<br />
kurtarmıştır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
Uyarı: Kaçma olumsuz bir durum ortaya çıktıktan<br />
sonra (uyarıcı ile karşılaştıktan sonra) ortamdan<br />
uzaklaşma iken kaçınma olumsuz durum ortaya<br />
çıkmadan önce (uyarıcı ile karşılaşmadan önce)<br />
ortamdan uzaklaşmadır<br />
Edimsel Koşullanma İlkeleri<br />
Klasik koşullanmada geçerli olan ilkeler aynen geçerli<br />
olmakla beraber 2 ilke daha vardır.<br />
Pekiştirici uyarıcıyla izlenen tepkiler tekrarlanma<br />
eğilimindedir.<br />
Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların<br />
meydana gelme olasılığını arttırır [Skinner fare<br />
deneyinde yiyecek farenin pedala basma<br />
davranışını arttırır, elektrik şoku ise azaltır].<br />
Edimsel Şartlanmanın Özellikleri<br />
1. Skinner’e göre davranışların birçoğu edimler<br />
yoluyla kazanılır. Klasik koşullanma yoluyla<br />
(tepkisel koşullanma) öğrenilen davranışlar hayatta<br />
oldukça sınırlı olarak görülür.<br />
2. Öğrenmede önemli olan, davranışın sonucudur.<br />
3. Uyarıcı her zaman belli değildir.<br />
4. Organizmanın belli bir konuda ihtiyaç içinde olması<br />
gerekir (Farenin aç olması gerektiği gibi).<br />
5. Edimsel şartlanmada davranış organizma tarafından<br />
başlatılır. Yani organizma aktiftir.<br />
6. Organizma amaca yönelik davranışları yaparken<br />
bazı ipuçlarından yararlanarak sonuca gider.<br />
7. Ortaya konan davranışın sonucundan başarı veya<br />
başarısızlık organizma için dönüt olmaktadır.<br />
8. Davranış sonucundan edinilen doyum pekiştireç<br />
niteliği taşır ve davranışın tekrar edilmesini sağlar.<br />
Klasik Şartlanma İle Edimsel Şartlanma Arasındaki<br />
Farklar<br />
1- Klasik koşullanmada tepkiye yol açan uyarıcı her<br />
zaman belliyken edimsel koşullanmada uyarıcı her<br />
zaman belli değildir.<br />
2- Klasik koşullanmada refleksif, bilinçsiz ve<br />
biyofizyolojik (doğuştan getirilen) tepkiler verilir<br />
(yani davranışlar bellidir) ve bunlar şartlandırılır.<br />
Oysa edimsel koşullanmada davranışlar başlangıçta<br />
çeşitlilik gösterir yani rastgele tepkiler verilir<br />
(davranışlar belli değildir) ve bunlar<br />
şekillendirilmeye çalışılarak bilinçli ve iradeli<br />
tepkiler haline getirilir.<br />
3- Klasik koşullanmada pekiştireç (uyarıcı: et)<br />
davranıştan önce verilir ve davranışa bağlı değildir.<br />
Bu nedenle organizma pasiftir ve uyarıcı–tepki<br />
bağı oluşur. Edimsel koşullanmada ise organizma<br />
istenilen davranışı yaptığında olumlu pekiştirecini<br />
alır (peynir) veya olumsuz pekiştireçden (elektrik<br />
şoku) kurtulur. Yani pekiştireç davranışın sonucuna<br />
bağlı olarak sonradan verilir. Bu nedenle organizma<br />
aktiftir ve tepki-uyarıcı bağı oluşmuştur.<br />
- 14 -<br />
4- Klasik koşullanmada pekiştireçler koşulsuz (doğal)<br />
uyarıcılarken, edimsel koşullanmada olumlu ve<br />
olumsuz pekiştireçler (peynir ve elektrik şoku)<br />
vardır.<br />
5- Edimsel koşullanma klasik koşullanmaya göre daha<br />
karmaşık davranışların öğrenilmesini açıklar.<br />
Klasik koşullanmayla sadece basit ve refleksif<br />
tepkilerin nasıl kazanıldığı açıklanabilir.<br />
6- Edimsel şartlanma klasik şartlanmadan farklı olarak<br />
pekiştirme ve ceza üzerinde durmaktadır. Yani<br />
edimsel şartlanmaya göre; belli bir tepkinin<br />
edinilmesi, geçirdiğimiz yaşantısal deneyimlere<br />
bağlıdır.<br />
4. BİTİŞİKLİK (YAKINLIK) KURAMLARI<br />
(WATSON, GUTHRİE)<br />
a) Watson’un Bitişiklik Kuramı<br />
İnsan zihni doğuştan boş bir levhadır. Yani<br />
davranışın kalıtsal niteliği yoktur. İnsan davranışları<br />
sadece çevresel etmenlerle ortaya çıkan öğrenilmiş<br />
olma niteliği taşır.<br />
Ona göre korku, öfke ve sevgi olmak üzere<br />
doğuştan gelen üç temel duygusal tepki kalıbı<br />
vardır. Akılcı olmayan korkular koşullanma ile<br />
ortaya çıkar.<br />
İnsanların içgüdülerle, zihinsel yetenek ve<br />
eğilimlerle dünyaya gelmediklerini, dolayısı ile de,<br />
davranışların gerisinde bu tür özelliklerinin<br />
bulunmadığını ileri sürer.<br />
Davranışlarımızın temelinde koşullanma vardır.<br />
Öğrenme koşullu ve koşulsuz uyarıcının birbiriyle<br />
bağlanması (uyarıcı-tepki bağı) sonucu oluşur.<br />
Öğrenme; pekiştirme, ödül-ceza olmadan bitişiklik<br />
ilkesine göre gerçekleşir ve etki yasasını kabul<br />
etmez. Öğrenmeyi sağlayan şey uyarıcı ile<br />
tepkinin birleşmesidir. Öğrenmeyi kuvvetlendiren<br />
şey, uyarıcı-tepki ikileminin tekrarlanma sıklığıdır.<br />
Davranışların gözlenebilir ve ölçülebilir bir özelliğe<br />
sahip olduğunu savunur. Bu nedenle davranışların<br />
incelenmesinde içebakış metodunu reddeder.<br />
Kötü alışkanlıkların yok edilmesinde sistematik<br />
duyarsızlaştırmayı ilk kez kullanmıştır.<br />
Bağ ilkesi: Her tepki kendisinden sonra gelen tepki<br />
için koşullu uyarıcı görevi yapar. Böylece,<br />
koşullanmış bir dizi uyarıcı-tepki bağları zinciri<br />
oluşmuş olur.<br />
Sıklık ilkesi: Belirli bir uyarıcıya karşı belli bir<br />
tepkiyi ne kadar çok yaparsak (sık tekrarlarsak) bu<br />
uyarıcıya karşı o tepkiyi tekrar yapma olasılığı da o<br />
kadar artar.<br />
Yenilik (En son) ilkesi: Belirli bir uyarıcıya karşı<br />
yapılan en son tepkinin, uyarıcı ile tekrar<br />
karşılaşıldığı zaman, ortaya çıkma olasılığı diğer<br />
tepkilerin yapılma olasılığından daha fazladır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
b) Guthrie’nin Bitişiklik Kuramı<br />
Öğrenmenin tek yasası (bitişiklik): Bir uyarıcıya karşı<br />
yapılan tepkinin, daha sona aynı (benzer) uyarıcı ile<br />
karşılaşıldığında da gösterme eğilimidir. Buradaki<br />
bitişiklik uyarıcı-tepki bitişikliğidir.<br />
Organizma çok sayıda uyarıcı ile karşılaşırsa<br />
bunlardan ancak bir kaçına, seçerek (dikkatle)<br />
tepkide bulunur.<br />
Ceza doğrudan bitişikle ilgilidir. Cezanın etkili<br />
olabilmesi için; cezalandırılan davranışla onu<br />
meydana getiren uyarıcı koşullar arasındaki<br />
birlikteliği yok edip, aynı uyarıcıyla cezalandırılan<br />
davranışa zıt bir davranışın birlikte olması<br />
sağlanmalıdır.<br />
Öğrenme ilk uyarıcı-tepki ilişkisinden ibarettir.<br />
Bununla birlikte devamında yapılacak tekrarların<br />
bir önemi bulunmaz (Watson’dan farkı) (tek<br />
deneme ilkesi)<br />
Öğrenmenin oluşması için ödül ve pekiştirmeye<br />
gerek yoktur.<br />
Ödül, öğrenmeye çağrışımsal mekanik bir düzen<br />
verme dışında hiçbir katkıda bulunmaz. Ödülün<br />
öğrenmeye dolaylı etkisi vardır.<br />
Uyarı: Watson’daki bitişiklik uyarıcı-uyarıcı<br />
(koşullu uyaran ile koşulsuz uyaran), Guthrie’deki<br />
bitişiklik uyarıcı-tepki.<br />
ortamdan uzaklaşmadır<br />
Guthrie’de Kötü Alışkanlıkların Yok Edilmesinde<br />
Kullanılabilecek Yöntemler<br />
1. Eşik (Alıştırma) Yöntemi: Uyarıcının tepkiye<br />
çağrışım yaptıramayacak kadar zayıf bir derecede azar<br />
azar verilerek istenmeyen tepkinin ortadan kaldırılması<br />
yöntemidir.<br />
Mesela; Kansızlık ve demir eksikliği çeken Demet,<br />
doktorun önerilerine rağmen meyve yemek<br />
istememektedir. Demet’e annesi yemeklerinin içerisine<br />
koyduğu meyvenin miktarını azar azar arttırarak<br />
yedirmiştir. Böylece bir süre sonra Demet’in meyve<br />
yemesini sağlamıştır.<br />
2. Bıktırma (Yorma) Yöntemi: Organizmaya<br />
istenmeyen tepki, yapmaktan yoruluncaya, bıkıncaya<br />
kadar yaptırılır. Böylece organizma bu tepkiyi<br />
göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya karşı farklı<br />
tepkiler verir.<br />
Mesela; kibrit yakmaktan hoşlanan bir çocuğa çok fazla<br />
kibrit verilmiş ve kibrit yakmaktan bıkması sağlanmaya<br />
çalışılmıştır.<br />
- 15 -<br />
3. Zıt Tepki Yöntemi: İstenmeyen davranışı meydana<br />
getiren uyarıcı ile onunla rekabet edebilecek istenen<br />
davranışı meydana getiren uyarıcı birlikte verilir.<br />
Mesela; kediden korkan bir çocuğa annesi kedi hediye<br />
eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen,<br />
güven duyulan bir uyarıcıdır. İkisi birlikte<br />
sunulduğunda, anne daha baskın bir uyarıcı ise anneye<br />
karşı duyulan sevgi ve güven, kediye karşı da oluşacak.<br />
Bundan sonra kendi tek başına görülecek olsa bile<br />
kediden korkulmayacaktır.<br />
Alışkanlığın Bastırılması: Bu durum alışkanlığın yok<br />
edilmesinden farklıdır. Alışkanlığı bastırmada, birey<br />
istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcılardan<br />
uzak tutulur. Bu teknikte alışkanlığın ortaya çıkmasını<br />
engellemek için baskı altında tutulması sağlanır. Bunun<br />
için organizmanın istenmeyen alışkanlıkları ortaya<br />
çıkaran uyaranlarla karşılaşması engellenerek (ortam da<br />
değiştirilebilir) bu uyarıcılardan uzak durması sağlanır.<br />
Mesela; sulu şakalar yapmaktan hoşlanan birisinin<br />
yanında ciddi tavırlar takınılması.<br />
Mesela; çikolata yemeyi çok seven bir çocuğun, bu<br />
alışkanlığını bastırmak için, evde hiç çikolata<br />
bulundurulmaması veya çikolatayı çocuğun<br />
bulamayacağı yerlere saklanması.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
B. BİLİŞSEL KURAMCILAR<br />
Bilişsel Kuramın Temel İlkeleri<br />
Öğrenme doğrudan gözlenemeyen bir süreçtir.<br />
Öğrenme, basit bir uyarıcı-tepki bağıyla<br />
gerçeklemez; organizma, uyarıcıları zihinsel<br />
süreçlerle işler ve bu zihinsel süreçlerin sonucunda<br />
bir tepkide bulunur. Yani Öğrenme bireyin<br />
çevresine anlam verme sürecidir. Öğrenme<br />
sürecinde organizma aktif olmak zorundadır. Çünkü<br />
öğrenmeyi organizma yapılandırır.<br />
Öğrenmenin ortaya çıkması için pekiştireç şart<br />
değildir.<br />
Bilişsel kuramlar dikkat, algı, bellek, düşünme,<br />
hatırlama, örgütleme gibi zihinsel süreçleri<br />
açıklamaya çalışır.<br />
Bilişsel kuramlar, öğrenmenin zihindeki oluşumuna<br />
önem verirler ve davranış farklılıklarını, bireylerin<br />
bilgiyi işleme süreçlerindeki farklılıklara bağlarlar.<br />
Bilişsel Kuramın Türleri<br />
1. Bilgiyi İşleme Kuramı<br />
2. Gestalt Kuramı<br />
a) Sezgisel Öğrenme Kuramı (İçgörüsel, Kavrayış<br />
yoluyla öğrenme) (Köhler)<br />
b) Yaratıcı (Üretici) Düşünme (A türü çözümler, B<br />
türü çözümler) (Wertheimer)<br />
c) Yaşam Alan Kuramı (Kurt Lewin)<br />
d) Gizli (Örtük) Öğrenme (Tolman)<br />
1. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI<br />
Bilgiyi işleme kuramı, insanın dünyayı anlamada<br />
kullandığı zihinsel süreçleri inceleyen bir kuramdır.<br />
Öğrenme daha önce öğrenilen bilgiyle yeni bilgiyi<br />
ilişkilendirme sürecidir.<br />
Bilgiyi işleme kuramında süreç dışardan gelen<br />
uyarıcının duyu organlarıyla alınmasıyla başlanıp,<br />
bu uyarıcıların tanımlanması ve depolanmasıyla<br />
devam etmektedir. Depolanan bu bilgiler<br />
gerektiğinde geri getirilerek kullanılmaktadır. Bu<br />
sistem bilgisayarların çalışma sistemine<br />
benzetilmektedir.<br />
Bellek Türleri<br />
- 16 -<br />
a) Duyusal kayıt: Bilgiyi edinmenin ilk aşaması<br />
duyusal kayıttır. Bu aşamada çevredeki uyarıcılar,<br />
uyarıcının özelliğine göre, beş duyu organımızdan biri<br />
tarafından alınarak, uyarıcının izi yaklaşık 1 ile 3-4<br />
saniye duyusal belleğe kayıt olur. Duyusal kayıtın<br />
içerdiği bilgi, özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır.<br />
Mesela; bir kitabın sayfalarını hızla çevirdiğimiz zaman<br />
sayfalarda ki yazılar gözümüzde izler bırakır. Bu iz<br />
bırakma duyusal kayıttır.<br />
Duyusal kayıtın kapasitesi sınırsızdır ve her duyu için<br />
ayrı bir deposu olduğu düşünülmektedir. Duyusal kayıt,<br />
kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir<br />
öneme sahiptir. Mesela; duyusal kayıt olmasaydı bir<br />
cümle okurken, cümlenin sonuna geldiğimizde<br />
başındaki sözcükleri unutarak cümleden hiçbir anlam<br />
çıkaramayacaktık.<br />
b) Kısa süreli bellek (çalışan-işleyen bellek): Dikkat<br />
edilen ve algılanan bilgi, duyusal kayıttan kısa süreli<br />
belleğe geçer. Bilgileri tutma süresi yaklaşık 20<br />
saniyedir. Bu belleğin kapasitesi oldukça sınırlıdır.<br />
Bu bellekte bilgiler bir taraftan depolanır, diğer taraftan<br />
da bilgiler üzerinde işlemler yapılır. Bu nedenle bu<br />
belleğe çalışan bellek de denir. Mesela; İngilizce<br />
çevirmenleri İngilizce söylenenleri bir yandan depolar,<br />
bir yandan da İngilizcedeki malzemeyi Türkçeye<br />
çevirme işlemini gerçekleştirir.<br />
Kısa süreli belleğe (KSB) bilgi, duyusal ve uzun süreli<br />
bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Bu<br />
belleğin görevi yeni gelen bilgilerin tekrar ve gruplama<br />
yoluyla uzun süreli belleğe geçmesini sağlamaktır.<br />
Mesela; telefon numaralarının gruplanarak akılda<br />
tutulması.<br />
Eğer bilgiler 20 saniyeden sonra uzun süreli belleğe<br />
aktarılmazsa tamamen unutulurlar. Mesela; rehberden<br />
bulduğumuz bir telefon numarasını, telefonu çevirdikten<br />
sonra hemen unutabiliriz.<br />
Uyarı: Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe<br />
aktarılmasını sağlayan süreçler dikkat ve algıdır.<br />
ortamdan uzaklaşmadır<br />
Uyarı: Kısa süreli bellekte bilgiyi tutan süreçler;<br />
sürekli tekrar ve gruplamadır.<br />
ortamdan uzaklaşmadır
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
c) Uzun Süreli Bellek: Bilgilerin sürekli olarak<br />
depolandığı bellek türüdür. Bu belleğin kapasitesi belli<br />
değildir bu nedenle sınırsız olarak kabul edilmektedir.<br />
Uzun süreli bellekteki bilgiler bireye mal edilmiş,<br />
özümsenmiş ve anlamlandırılmış bilgilerdir. Bu nedenle<br />
uzun süreli bellekteki (USB) bilgiler unutulmaz. Uzun<br />
süreli bellek; açık bellek (bildirilen bellek) ve örtük<br />
(bildirilemeyen) bellek diye ikiye ayrılır.<br />
Açık bellek: kişinin bilincinde olduğu ve başkalarına da<br />
bildirebildiği bilgileri içerir. Açık bellek anısal,<br />
anlamsal ve İşlemsel diye üçe ayrılır.<br />
Anısal (epizodik) bellek: Yaşamımız boyunca<br />
yaşadığımız olayların yani anıların depolandığı<br />
yerlerdir.<br />
Anlamsal (semantik) bellek: Bilginin anlamlı hale<br />
gelmesini sağlar. Genel kavramlar, ilkeler, okulda<br />
öğrendiğimiz bilgilerin çoğu, jest ve mimiklerin<br />
anlamları, beden dili gibi şeyler bu bellekte yer alır.<br />
İşlemsel (prosüdel) bellek: Belli bir işin yapılması<br />
için gerekle işlem basamaklarının sırasıyla<br />
saklandığı yerdir. Bu nedenle belli işlem<br />
basamaklarıyla yapılan etkinlikler olan yüzme,<br />
araba kullanma, problem çözme, matematik, fizik<br />
problemi çözme gibi bilgiler bu bellekte yer alır.<br />
Örtük bellek: Kişinin bilincinde olmadığı bellektir.<br />
Örtük bellek kişinin farkında olmadan öğrendiği<br />
bilgileri içerir. Örtük bellekte kişi öğrenmiş olduğunu<br />
bilmez. Kişi farkında olmadan bu öğrendiklerini ihtiyacı<br />
olduğu anda öğrenmiş olduğunun farkına varır. Bu<br />
bellekte ise örtük (gizli) öğrenme, beceriler-alışkanlıklar<br />
ve klasik koşullanma öğrenmesi yer alır.<br />
Uzun süreli bellekte bilgiyi tutan süreçler<br />
Örtük ve Açık tekrar: Bilginin zihinsel (örtük)<br />
veya sesli (açık) olarak tekrar edilmesi süreci,<br />
bilginin uzun süreli bellekte saklanması sürecidir.<br />
Aralıklı tekrar, sürekli tekrardan daha etkilidir.<br />
Kodlama/Anlamlandırma: Kısa süreli bellekteki<br />
bilginin, uzun süreli bellekte bulunan eski bilgilerle<br />
ilişkilendirilerek uzun süreli belleğe transfer<br />
edilmesi sürecidir.<br />
Kodlama/Anlamlandırma stratejileri (örgütleyiciler) 4<br />
tanedir.<br />
- Etkin olması: bireyin öğrenme sürecine etkin<br />
olarak katılmasıdır.<br />
- Örgütleme: Bilginin uygun yapılar içinde<br />
yapılandırılması ve gruplandırılmasıdır.<br />
- Eklemleme: Yeni bilginin var olan yapıya<br />
(şemaya) eklenmesidir.<br />
- 17 -<br />
- Bellek destekleyici ipuçları: Bazı durumlarda yeni<br />
gelen bilgi ilk defa karşılaşılan bilgidir. Bu nedenle<br />
bilgi yeni bir yapıya giremez (eklemleme olmaz),<br />
eski bilgilerle gruplanamaz (örgütlenemez). Bu<br />
durumda bellek destekleyici ipuçlarıyla ilişki<br />
kurularak kodlama yapılır. Bellek destekleyici<br />
ipuçları iki türlüdür. İlki imgesel bellek destekleyici<br />
ipuçları (resim ve imgelerin kullanıldığı<br />
ipuçlarıdır), diğeri sözel sembollü bellek<br />
destekleyici ipuçları (daha anlamlı sözel yapılar<br />
arasında bağlar oluşturulur: ilk harf yöntemi) (2010<br />
KPSS).<br />
Geri Getirme (Hatırlama) ve Unutma<br />
Hatırlama, öğrenilmiş olan bilgilerin bellekte saklanıp<br />
bilinçli olarak yeniden canlandırılmasıdır.<br />
Tanıma ise, daha önceden öğrenilenlerle yeniden<br />
karşılaşıldığında onların farkına varılmasıdır. Hatırlama<br />
ile öğrenilenler yeniden canlandırılırken, tanıma ile<br />
öğrenilenlerin farkına varılır. Tanıma süreci detaylı<br />
değildir.<br />
Unutma, önceden öğrenilen bilgilerin bellekte<br />
saklanamaması durumuna denir.<br />
Öncelik ve Sonralık Etkisi<br />
Öncelik etkisi; ilk öğrenilen bilgilerin sonra<br />
öğrenilenlere göre daha iyi hatırlanmasıdır.<br />
Sonralık etkisi; son öğrenilenlerin ilk öğrenilenlere<br />
göre daha iyi hatırlanmasıdır. Mesela; uzun bir kelime<br />
listesi ezberlendiğinde, listenin başında bulunan<br />
kelimeleri daha çok hatırlarsak öncelik etkisi, listenin<br />
sonunda bulunan kelimeleri daha çok hatırlarsak<br />
sonralık etkisidir. Bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerin<br />
adlarını sorup öğrendiğinde, adını ilk söyleyenleri daha<br />
çok hatırlarsa öncelik etkisi, adını en son söyleyenleri<br />
hatırlasa sonralık etkisidir.<br />
Yürütücü Kontrol ve Yürütücü Biliş<br />
Yürütücü kontrol; bireyin kendi öğrenme yapısının<br />
farkında olması ve bu yapıyı denetlemesi durumudur.<br />
Yürütücü (üst) biliş; bireyin kendi öğrenmesinin ve<br />
öğrenme sürecinin farkında olması durumudur.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
2. GESTALT KURAMI<br />
Gestalt Kuramının Temel İlkeleri<br />
Temsilcileri Koffka, Köhler, Wertheimer, K. Lewin<br />
Davranışçı ve yapısalcı yaklaşımlara karşı tepki<br />
olarak doğmuştur.<br />
Öğrenme kişinin karşılaştığı bir durumu algılaması<br />
ve yorumundaki değişmedir.<br />
Bireyler karşılaştıkları problemleri eski<br />
alışkanlıklarına dayanarak değil; kavrayarak çözer.<br />
Gestalt’a göre algılama bir örgütlemedir.<br />
Birey her şeyi bir bütün olarak algılama<br />
eğilimindedir.<br />
Bütün, kendisini oluşturan parçaların<br />
toplamından daha anlamlı ve farklıdır. Parçaları<br />
ayrı ayrı incelediğimizde bütüne ulaşılamaz ve<br />
bütün görülemez.<br />
Bir nesnenin ya da parçanın algılanışı, onun diğer<br />
parçalarla olan ilişkisine de bağlıdır.<br />
İnsanlar çevrelerini bir düzen içinde algılarlar. Eşya<br />
ve olaylar tek başlarına değil, diğer nesne ve<br />
olaylarla beraber bir bütün olarak (organize edilmiş<br />
bir bütün) anlamlandırılır.<br />
Nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar.<br />
Bir resimde görülen -dikkat edilen- nesne şekil;<br />
geride kalanlar ise zemin olarak algılanır. Öğrenme<br />
şekil-zemin arasındaki ilişkilerdeki bir değişmedir.<br />
Algısal set oluşturma (Algısal kurulum): Bireyler<br />
nesneleri, olayları veya insanları belli referans<br />
noktalarına (önyargılara, tutumlara, beklentilere,<br />
inançlara) göre algılama eğiliminde olmalarına<br />
denir.<br />
Tekrar (İz Teorisi) (Koffka): Birey çevresiyle<br />
etkileşimi sonucu bellekte bir iz kalır buna bellek<br />
izi denir. Hatırladığımız bilgiler daha önce<br />
algıladıklarımızdan kalan izlerdir. Öğrenme<br />
durumunda yapılan art arda tekrarlar, öğrencinin<br />
yeni ilişkileri görmesinde yardımcı olur, hafızadaki<br />
izlerin daha tutarlı ve tam bir şekilde yeniden<br />
örgütlenmesini sağlar. Daha önce kaydedilmiş<br />
gereksiz şeyler atılarak yaşantı doğru bir şekilde<br />
yeniden oluşturulur.<br />
Gestalt Kuramında Algılama<br />
a) Algıda Değişmezlik: Daha önceden algılanmış<br />
olan bir nesne, başka bir yerde veya başka bir zamanda<br />
farklı gözükmesine rağmen yine aynı biçimde<br />
algılanmasıdır. Üç türlü algıda değişmezlik vardır. Şekil<br />
(biçim), Renk ve büyüklük değişmezliği.<br />
Mesela; televizyonda gördüğümüz bir fili ekran<br />
boyutunda görmemize rağmen, biz onu yine gerçek<br />
boyutuyla algılarız (büyüklük değişmezliği).<br />
Karanlıktaki limonun farklı renkte görünmesine rağmen<br />
sarı olarak algılanır (renk değişmezliği).<br />
- 18 -<br />
b) Algıda Seçicilik ve Dikkat: Organizmaya aynı anda<br />
birden çok uyarıcı gelir. Ancak, organizma bunların<br />
tamamına dikkatini veremez. Organizmanın bu<br />
uyarıcılar arasında dikkatini belli bir uyarıcıda veya<br />
uyarıcılarda toplamasına ve onları algılamasına algıda<br />
seçicilik denir. Mesela; Elektronik aletlerle ilgilenen<br />
Sinan’ın, gittiği alış veriş merkezinde öncelikle<br />
elektronik aletleri fark etmesi.<br />
c) Derinlik Algısı: İnsan gözü en ve boy olmak üzere<br />
iki boyutludur. Fakat biz birtakım algısal ipuçlarını<br />
kullanarak nesneleri derinliğini algılarız. Yani<br />
nesnelerin 3 boyutlu olarak algılanmasına derinlik<br />
algısı denir. Bu algılamadaki ipuçlarının bir kısmı<br />
çevresel etmenlerken, diğer kısmı gözün yapısından<br />
kaynaklanan etmenlerdir.<br />
d) Pragnanz Yasası (Algısal Örgütleme Yasaları):<br />
Uyarıcıların tek tek değil de organizeli bütünler halinde<br />
algılanması olayı algısal örgütlemedir. Gestalt<br />
kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan<br />
yasaların hepsini kapsayan daha genel bir yasa<br />
oluşturmuşlar ve buna Pragnanz yasası adını<br />
vermişlerdir.<br />
Koffka’ya göre dışarıdan gelen duyusal uyarımları<br />
anlamlandırma ve örgütlemede sadece Pragnanz yasası<br />
değil, aynı zamanda bireyin algısal kurulumu (inançları,<br />
değerleri, gereksinmeleri, tutumları) da etkili<br />
olmaktadır. Bu nedenle, aynı fiziksel çevrede bulunan<br />
kişilerin çevreyi yorumlamaları ve tepkileri farklı<br />
olabilmektedir. Bunun için de bireyin davranışının<br />
gerisindeki nedenleri anlayabilmek için coğrafi<br />
çevresinden çok, davranışsal çevresi bilinmelidir.<br />
d1) Şekil (figür) - Zemin (fon) İlişkisi: Nesneleri<br />
içinde bulundukları ortama göre algılarız. Ön planda<br />
algıladıklarımız (dikkat edilen) şekil, arka planda<br />
algıladıklarımız ise zemindir. Mesela; bu okumakta<br />
olduğunuz yazılar şekil, yazının arkasındaki beyaz alan<br />
ise zemindir. Eğer dikkatimiz yer değiştirirse şekil ve<br />
zemin de yer değiştirebilir ve dikkat ettiğimiz nesne<br />
şekil olurken diğer uyarıcılar zemini oluşturmaktadır.<br />
d2) Gruplama Yasaları: Ortamdaki çeşitli<br />
ipuçlarından yararlanarak birçok uyarıcının gruplanarak<br />
algılanmasıdır. Bu gruplandırmayı bazı etkenlere bağlı<br />
kalarak yaparız. Bu etkenler benzerlik yakınlık,<br />
süreklilik (devamlılık)
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
Benzerlik: Şekil, renk, doku, cinsiyet gibi pek çok<br />
özellik bakımından birbirine benzer uyarıcılar birlikte<br />
gruplanarak algılanma eğilimindedir. Mesela; insanı<br />
kadın ve erkek diye iki gruba ayırırız.<br />
A A A A A A A A B C D<br />
B B B B B B B A B C D<br />
C C C C C C C A B C D<br />
D D D D D D D A B C D<br />
Şekil–1 Şekil–2<br />
Şekil-1’i satırlar, Şekil-2’yi sütunlar şeklinde algılarız.<br />
Çünkü benzer olan uyarıcıları bir bütün olarak algılarız.<br />
Yakınlık: Birbirine yakın olan uyarıcılar algısal<br />
alanımızda birlikte gruplandırılmaktadır. Yakınlık,<br />
zamanda ve mekânda yakınlık olarak iki grupta ele<br />
alınabilir. İşitsel uyarıcıların gruplanarak algılanması ise<br />
zaman içinde birbirlerine olan yakınlıklarına göre<br />
gerçekleşmektedir. Mesela; müzikteki ritim algılaması,<br />
zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan<br />
vuruşlara dayalıdır.<br />
Süreklilik (Devamlılık): Aynı yönde giden noktalar,<br />
çizgiler ve benzerler birlikte gruplanarak algılanma<br />
eğilimindedir. Mesela; reklâm panolarında yanıp sönen<br />
ampuller bireye süreklilik algısı vermektedir.<br />
d3) Tamamlama: Eksik olan uyarıcıları zihnimizde<br />
tamamlayarak algıma olayıdır. Tamamlama için o<br />
nesnenin daha önce biliniyor yani algılanmış olması<br />
şarttır.<br />
Örnek: Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya<br />
gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı<br />
ömneli dğeliimş. Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain<br />
yrenide omlsaımyış. Ardakai hfraliren srısaı krıaışk<br />
oslada ouknyuorumş. Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil<br />
bri btüün oalark oykuorumuşz.<br />
Örnek Resimler:<br />
Zeigarnik etkisi: İnsanlar tamamlanmamış<br />
yaşantılarını tamamlanmış yaşantılarından daha önce ve<br />
net bir şekilde hatırlama eğiliminde olmasına denir.<br />
- 19 -<br />
d4) Basitlik: Organizma, karmaşık, zor olaylar yerine<br />
daha basit ve düzenli olanı algılama eğilimindedir.<br />
Basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller<br />
karmaşık olanlardan daha kolay algılanır.<br />
Şekil–1 Şekil–2<br />
Şekil-2’yi Şekil-1’den daha çabuk ve kolay algılarız.<br />
Çünkü basit, düzenli şeyler daha kolay algılanır.<br />
Algı yanılmaları<br />
Algı yanılmaları, fiziksel koşullardan veya bazı kişisel<br />
özelliklerden dolayı gerçeğin olduğundan farklı<br />
algılanmasıdır. Bu yanlış algılanmaya özellikle algının<br />
özellikleri sebep olur. İllüzyon ve halüsinasyon (sanrı)<br />
olmak üzere iki türlü algı yanılması vardır.<br />
a) İllüzyon: Gerçekte var olan bir dış uyarıcının<br />
olduğundan farklı algılanmasıdır. Fiziksel ve Psikolojik<br />
İllüzyon olmak üzere iki ayrılır.<br />
Fiziksel illüzyon: Algılanan uyarıcının kendi<br />
özelliklerinden ve fiziksel çevre koşullarından dolayı<br />
kaynaklanan algı yanılmasıdır. Herkeste aynı yanılgıya<br />
neden olan illüzyondur. Mesela; su içindeki çay<br />
kaşığının kırık gözükmesi, tren raylarının ileride<br />
birleşiyormuş gibi gözükmesi gibi.<br />
Psikolojik illüzyon: Uyarıcıyı algılayan kişinin zihinsel<br />
ve kişisel tutumuna göre var olan bir uyarıcının yanlış<br />
algılanmasıdır. Psikolojik illüzyon her bireyde aynı<br />
görülmez. Mesela; karanlıkta yerde duran hortumu<br />
yılan sanmak.<br />
b) Halüsinasyon (Sanrı): Ortada bir uyarıcı yokken<br />
kişinin bir şeyler algıladığını sanmasıdır. Yani gerçekte<br />
var olmayan bir uyarıcının varmışçasına algılanmasıdır.<br />
Halüsinasyon genelde akıl hastalarında görülür. Bazen<br />
ateşli hastalıklarda, alkol ve uyuşturucu bağımlılarında<br />
da görülür. Mesela; kapı çalmadığı halde zilin sesini<br />
duymak, ellerimizin üstünde böcek olmadığı halde<br />
ellerin üstünde böcek var denmesi gibi.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
a) Sezgisel Öğrenme Kuramı (İçgörüsel, Kavrayış<br />
yoluyla öğrenme) (Köhler): Çözülmesi gereken<br />
problemin kavramları, elemanları arasındaki ilişkinin<br />
farkına birden bire (aniden) varılarak öğrenmenin<br />
gerçekleşmesidir.<br />
Bu öğrenmede birey daha önce çalışmış, zihnini<br />
yormuş, çeşitli yollar denemiş ancak bir türlü başarılı<br />
olamamıştır. Bunun üzerine belli bir zaman<br />
çalışmalarını askıya almışken, birden çözüm yolunu<br />
bulmuştur. Yani birey, durum veya sorun hakkında<br />
hiçbir şey düşünmezken birden çözüm bulmaktadır.<br />
İçgörüsel öğrenmede probleme odaklanma vardır.<br />
Probleme seçici bir şekilde dikkat edilir.<br />
Daha önceki deneyimler, çözüm için alt yapı<br />
oluşturur. Yani kişi deneme-yanılmalar yaptıkça<br />
içgörüleri artacak, dolayısıyla kavrama yoluyla<br />
öğrenme daha kolay olacaktır.<br />
Öğrenme hazırlık, kuluçka ve sonuç olmak üzere üç<br />
aşamada gerçekleşir.<br />
Çözüme geçiş, ani ve tam olarak gerçekleşir.<br />
Zeki olan bireyler içgörüsel çözüme daha kısa<br />
sürede ulaşır.<br />
Keşfedilen ilkeler/çözümler uzun süre kullanılır ve<br />
hatırlanır. Ayrıca başka duruma kolayca uygulanır.<br />
Mesela; bir öğrencinin matematik probleminin<br />
çözümünü birden buluvermesi. Başına elma düşmesi<br />
sonucunda, Newton’un yerçekimi kanunu bulması. Bir<br />
çocuğun, elektrik düğmesine parmakları yetişmediği<br />
için bir sandalye yardımıyla yetişmeyi akıl etmesi.<br />
Uyarı: Bir problemin çözülmesinde geçmiş<br />
öğrenmelerin ve problemlerin bileşenleri arasındaki<br />
ilişkilerin görülmesinin en fazla önem taşıdığı<br />
öğrenme türüdür (2011 KPSS).<br />
ortamdan uzaklaşmadır<br />
b) Yaratıcı (Üretici) Düşünme (Wertheimer):<br />
Wertheimer’e göre iki tür problem çözme yolu vardır.<br />
Bunlardan biri A türü çözümler (ıraksak), diğeri B türü<br />
çözümler (yakınsak) dir.<br />
B türü çözümler (yakınsak): Anlamadan ezberlemeye<br />
dönüktür. Orijinallikten ve içgörüden uzaktır. Kolayca<br />
unutulabilir.<br />
A türü çözümler (ıraksak): Gestalt ilkelerine<br />
dayalıdır. Orijinaldir, sezgiseldir (içgörüseldir). Çözüm<br />
başkası tarafından değil, birey tarafından bulunur,<br />
kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir. Bu<br />
tür çözümler üretici (yaratıcı) çözümlerdir.<br />
Yaratıcı düşünme: Varlıklar ve olaylar arasında yeni<br />
ve orijinal ilişkiler kurma ve çözüm üretme esasına<br />
dayanan düşünmedir. Bu düşünmede bilgi birikimi ve<br />
deneyim önemlidir. Bilimlerde, güzel sanatlarda ve<br />
artistik faaliyetlerde bu düşünme önemli rol oynar.<br />
- 20 -<br />
Yaratıcı düşünmeyi engelleyen faktörler ise şunlardır:<br />
Duygusal engeller (utangaçlık, yanlış anlaşılma<br />
korkusu, aşırı öz eleştiri),<br />
Kültürel engeller (toplumdaki değerler ve<br />
gelenekler), Algısal engeller (algılamayla oluşan<br />
şartlanmalar)<br />
Geçmiş deneyimlerin etkisi (Alışkanlıklar-<br />
Zihinsel kurulum)<br />
İşleve takılma<br />
Zihinsel kurulum: Problemlerin hep aynı davranış<br />
kalıplarıyla, yöntemlerle, alışkanlıklarla çözmeye<br />
çalışmaktır.<br />
İşleve takılma: Nesneleri alışılagelen işlevleri dışında<br />
kullanmamaktır. Mesela; bıçak kesmek için yapılmıştır.<br />
Birçok insan bıçağı tornavida ya da gazoz açacağı<br />
olarak düşünemez.<br />
c) Alan Kuramı (Kurt Lewin): Davranışın üzerinde o<br />
davranışı gerektiren birçok psikolojik olgunun etkili<br />
olduğunu ve bütün bu psikolojik olguların kişinin<br />
yaşam alanını oluşturduğunu ifade etmektedir. Yaşam<br />
alanı kişinin bilinçli olarak farkında olduklarından<br />
oluşabileceği gibi, bilincinde olmadığı faktörlerden de<br />
etkilenebilir.<br />
d) Gizli (örtük) öğrenme (Tolman): Tolman yaptığı<br />
araştırmalar sonucunda bazı öğrenmelerin istem dışı<br />
gerçekleştiğini kanıtlamıştır ve bu tür öğrenmelere<br />
“gizil öğrenme” adını vermiştir. Bu öğrenme,<br />
öğrenmeye yönelik herhangi bir çaba sarf etmeden ve<br />
istek duymadan gerçekleşir.<br />
Kişi tarafından farkında olmadan belirli zamanlarda<br />
gerçekleşen öğrenmelerdir. Bu öğrenmeler bilinçli<br />
olarak gerçekleştirilmez. Çoğu zaman ihtiyaç anında<br />
davranışa dönüştüğü zaman öğrenmenin olduğu fark<br />
edilir.<br />
Mesela; her gün dershaneye gidip gelirken çoğu iş<br />
yerlerini, yolları bu şekilde öğreniriz.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
C) BİLİŞSEL AĞIRLIKLI DAVRANIŞÇI<br />
KURAMLAR<br />
Bilişsel Ağrılıklı Davranışçı Kuram Türleri<br />
1. Sosyal Öğrenme Kuramı (Gözlem-Model Yoluyla<br />
Öğrenme) (Bandura)<br />
2. Amaçlı Davranışçılık Kuramı (İşaret-Gestalt-<br />
Beklenti Kuramı) (Tolman)<br />
1. SOSYAL ÖĞRENME KURAMI (GÖZLEM-<br />
MODEL ALMA ÖĞRENMESİ) (BANDURA)<br />
Sosyal Öğrenme Kuramının Temel İlkeleri<br />
Davranış öğrenilebilir fakat hemen<br />
gösterilmeyebilir.<br />
Öğrenme her zaman pekiştirece bağlı değildir.<br />
İnsan uyarıcıya karşı tepki veren pasif ve basit bir<br />
organizma değildir. İnsan aktif ve bilinçli eylemleri<br />
ile öğrenir.<br />
Sosyal öğrenmede temel faktör, bireyin başkalarını<br />
gözlemleyerek öğrenmesidir (Dolaylı öğrenme).<br />
Mesela; ablasının tırnakları kesilirken canı yandığı<br />
için ağladığını gören Taylan, sıra kendisine<br />
geldiğinde tırnaklarını kestirmemek için uzun süre<br />
direnmiştir (dolaylı ceza) (2010 KPSS).<br />
Basketbolcunun, antrenörü gibi basket atması (2009<br />
KPSS).<br />
Birlikte öğrenme ortamında öğrenen ile<br />
öğretenlerin etkileşim içinde olması gerekmektedir.<br />
Öğrenen bireye, gözlem, taklit etme ve zihinsel<br />
fonksiyonlar geliştirmede gerçek fırsat<br />
sağlanmalıdır.<br />
Öğrenmenin etkiliği, öğrenenin modelden<br />
gözlemlediği davranışı taklit etme kabiliyetine<br />
bağlıdır.<br />
Sosyal Öğrenme Süreçleri (Gözlem Yoluyla<br />
Öğrenmenin Süreçleri)<br />
Sosyal öğrenme şu dört süreç sonunda ortaya çıkar.<br />
a) Dikkat etme süreci: Model alınan davranışa<br />
dikkatin odaklanmasıdır. Mesela; Atakan TV’deki<br />
bir karate müsabakasını dikkatlice izlemektedir.<br />
b) Hatırda tutma süreci: Gözlemlenen davranıştan<br />
yararlanmak için hatırlanmasıdır. Mesela; Atakan<br />
okulda bir arkadaşıyla tartıştığında TV’deki karate<br />
hareketleri aklına gelir.<br />
c) Davranışı ortaya koyma süreci (Davranışa<br />
dönüştürme, Tekrarlanması): Model alınan<br />
davranışın uygulanması (tekrarlanması) sürecidir.<br />
Fakat birey öz yeterlilik kapasitesine sahip değilse<br />
bu davranış ortaya çıkmayabilir. Mesela; Atakan<br />
TV’deki karate hareketlerini aklına getirip tartıştığı<br />
arkadaşı üzerinde bu hareketleri denemesi.<br />
d) Güdülenme süreci: Bandura öğrenme ile<br />
performansı birbirinden ayırmıştır. İnsanlar; yeni<br />
davranışları, becerileri, gözlem yoluyla<br />
kazanabilirler. Ancak onları yapmaya<br />
güdüleninceye veya ihtiyaç duyuncaya kadar<br />
performans olarak göstermezler. Yani güdülenme<br />
öğrenilenleri performansa dönüştürmeyi sağlayan<br />
süreçtir.<br />
- 21 -<br />
Sosyal Öğrenme Kuramı’nın Temel Kavramları<br />
a) Pekiştirme: Bandura’ya göre üç türlü pekiştirme<br />
vardır.<br />
a1) İçsel Pekiştirme: Pekiştirme bireyin kendisi<br />
tarafından, kendisine yönelik yapılıyorsa buna içten<br />
pekiştirme denir. Bu pekiştirmede birey başkalarının<br />
tepkilerine aldırmadan kendi kişisel standartlarına<br />
ulaşmak için çaba harcar. Mesela; Kreşte arkadaşına<br />
vuran Hasan, öğretmenin verdiği oturma cezasına<br />
aldırmamış “Oh, iyi ki de vurdum o da benimle alay<br />
etmişti, ona günün gösterdim, çok iyi oldu.” diyerek<br />
rahatladığını hissetmesi (2009 KPSS). Sınavda iyi not<br />
alan bir öğrencinin kendisini ödüllendirmek için<br />
sinemaya gitmesi.<br />
a2) Dolaylı Pekiştirme: Davranışı pekiştirilen modeli<br />
izleyen birey, modelin davranışını yapma olasılığı<br />
artar. Mesela; bir futbol takımında iyi oynayan bir<br />
oyuncuya prim verilmesi sonucu, takımdaki diğer<br />
oyuncuların da daha iyi oynamaya çalışması.<br />
a3) Doğrudan pekiştirme: Birey bir kişiyi model<br />
aldıktan sonra onun yaptığı davranışı bizzat kendisi<br />
de yapar ve hemen arkasından model aldığı davranış<br />
için pekiştireç alırsa bu doğrudan pekiştirme olur.<br />
b) Dolaylı Ceza: Modelin yapmış olduğu davranış<br />
sonunda almış olduğu cezanın gözlemlenmesi,<br />
gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya<br />
ortadan kaldırır. Mesela; sınıfta yaptığı hatalı bir<br />
davranıştan dolayı teneffüse çıkamayan arkadaşını<br />
gören Ceren, o hatalı davranışı yapmama eğiliminde<br />
olacaktır.<br />
c) Dolaylı Güdülenme: Gözlenen davranış, değer<br />
verilen bir ürünle sonuçlanırsa gözleyen kişi o davranışı<br />
yapmak için istek duyar. Mesela; öğretmen adayı<br />
arkadaşının çok çalışıp KPSS sonucu atandığını gören<br />
Ahmet, kendisinin de çok çalışmaya istekli olması.<br />
d) Dolaylı Duygusallık: Birçok duygu gözlem yoluyla<br />
kazanılır. Birçok insan kendileri doğrudan bir yaşantı<br />
geçirmediği halde (zarar görmediği halde) bazı<br />
şeylerden korkar. Sebebi ise söz konusu duygulara,<br />
korkulara sahip modellerin gözlemlenmesidir. Model<br />
alınan kişiler birtakım davranışlarıyla gözleyen kişiye<br />
birçok mesaj verir ve gözlemci dolaylı yaşantı<br />
kazanarak aynı korkulara sahip olur. Mesela;<br />
arkadaşının köpek tarafından ısırılması sonucu<br />
arkadaşının çığlık atmasını ve ağlamasını gözlemleyen<br />
birey köpekten korkmaya başlayabilir. Yılanla ilgili<br />
kötü bir yaşantı geçirmediği halde yılandan korkan<br />
insan sayısı çok fazladır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
Sosyal Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler<br />
a) Modelin özellikleri<br />
b) Model alınan davranışın özellikleri<br />
c) Gözlemcinin özellikleri<br />
a) Modelin özellikleri: Modelin yaşı, cinsiyeti, sosyal<br />
statüsü, saygınlığı (prestiji), gözleyen bireye olan<br />
benzerliği, modelin davranışının pekiştirilmesi ya da<br />
cezalandırılması, modelin sergilediği davranışla ilgili<br />
uzmanlığı.<br />
Model ile Gözleyen Arasındaki Etkileşim Özellikleri<br />
Modelin<br />
Statüsü<br />
Kişiden;<br />
Yüksek<br />
Eşit<br />
Eşit<br />
Düşük<br />
Gözlemle<br />
nen<br />
Sonuç<br />
Sonuç<br />
bilinmiyor<br />
Sonucu<br />
olumlu<br />
Sonuç<br />
olumsuz<br />
Sonuç<br />
olumlu<br />
veya<br />
olumsuz<br />
Taklit<br />
Edilme<br />
Durumu<br />
Yüksek<br />
Yüksek<br />
Taklit<br />
edilmez<br />
Yok denecek<br />
kadar az<br />
Örnek<br />
Reklâmlarda kullanılan<br />
ünlü kişiler<br />
Sınıfta başarılı öğrenciyi<br />
diğerlerinin taklit etmesi<br />
Sınıfta ceza alan bir<br />
öğrencinin yaptığı<br />
davranışı diğer<br />
öğrencilerin yapmaması<br />
Küçük kardeşini izleyen<br />
büyük kardeşin tepkisi<br />
b) Model alınan davranışın özellikleri: Gözleyen<br />
birey uygun olduğunu düşündüğü ve ödülle<br />
sonuçlanacak davranışları model alır. Değerli sonuçlar<br />
gözlemciyi güdüler. Davranışın basit olması, işlevselliği<br />
ve gözlenebilir olması diğer etkenlerdir.<br />
c) Gözlemcinin özellikleri: Bunlar altı tanedir.<br />
c1) Karşılıklı belirleyicilik: Öğrenmeyi; birey, çevre<br />
ve davranış olarak üç temel faktör birlikte oluşturur. Bu<br />
üç etken karşılıklı olarak birbirlerini etkilemekte ve bu<br />
etkileşimler bireyin sonraki davranışlarını<br />
etkilemektedir. Yani birey, sosyal çevrelerini<br />
davranışları aracılığıyla etkilemekte, değiştirmekte, aynı<br />
zamanda çevrede yer alan diğer insanların<br />
davranışlarından da etkilenmektedir.<br />
c2) Sembolleştirme kapasitesi: İnsanlar dünyada<br />
gördüklerini zihinlerinde sembolleştirirler. Semboller<br />
insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin<br />
temsilcileridir. Bu sayede insanlar, geçmişi zihinlerinde<br />
tutabilmekte ve geleceği de zihinlerinde<br />
tasarlayabilmekte, sembolleştirebilmektedir.<br />
Sembolleştirme kapasitesi yüksek olan bireyler, sosyal<br />
öğrenme konusunda daha başarılıdırlar.<br />
- 22 -<br />
c3) Öngörü (Geleceği düşünme) kapasitesi: Gelecek<br />
için plan yapabilme kapasitesidir. İnsanlar gelecekte<br />
başkalarının kendilerine nasıl davranacaklarını tahmin<br />
edebilmeli, hedef belirleyebilmeli ve geleceği<br />
planlayabilmelidir. Yani düşünme etkinlikten önce<br />
geldiği için, insanlar geleceği düşünebilmelidir.<br />
c4) Dolaylı öğrenme kapasitesi: İnsanlar başkalarının<br />
davranışlarını ve o davranışların sonuçlarını<br />
gözlemleyerek öğrenmeyi gerçekleştirir ve bu ona<br />
büyük bir avantaj sağlar. Çünkü maliyeti düşüktür.<br />
Başkalarının hatalarını görmek yoluyla aynı hataları<br />
yapmadan doğrulara daha az zararla ve daha hızlı<br />
ulaşabilir. Bu nedenle dolaylı öğrenme kapasitesi<br />
yüksek bireyler sosyal öğrenmeyi daha iyi<br />
gerçekleştirir.<br />
c5) Öz düzenleme kapasitesi: İnsanların içsel<br />
standartlar oluşturma, kendi davranışlarını kontrol etme<br />
ve düzenleme kapasiteleri vardır. Birey davranışlarını<br />
kendi koyduğu kurallara uygun biçime getirip<br />
uygulayabilme potansiyeline sahiptir. Beslenme,<br />
eğlence, dinlenme, çalışma alışkanlıkları bu tiptendir.<br />
c6) Öz yargılama (Yansıtma) kapasitesi: İnsanların<br />
kendileri hakkında düşünme ve yargıda bulunma<br />
kapasitesidir. İnsanlar kendi davranışlarını yargılayıp<br />
çeşitli sonuçlar (ders alma gibi) çıkarabilirler.<br />
Uyarı: İnsanın kendinin farkında olması ve<br />
kapasitesi ile yapacağı iş arasında değerlendirme<br />
yapması, bireyin öğrenme sürecinde önemli bir<br />
durumdur. Bu durum “öz-yeterlilik” kavramıyla<br />
açıklanmıştır.<br />
ortamdan uzaklaşmadır<br />
2. AMAÇLI DAVRANIŞÇILIK KURAMI<br />
(İŞARET-GESTALT KURAMI) (TOLMAN)<br />
Tolman’a göre davranış bir amaca yöneliktir.<br />
Davranış amaç doğrultusunda çevre koşullarına<br />
göre değiştirilebilir.<br />
Davranışçılardan farklı olarak öğrenme koşullanma<br />
sürecinden ziyade, zihinsel süreçler yoluyla<br />
çevreyi keşfetme ve uyarıcıları anlamlı hale getirme<br />
(bütün hale getirme) sürecidir.<br />
Öğrenmeyi uyarıcı-uyarıcı ilişkisi olarak ele alır.<br />
Davranışçılardan farklı olarak insanı hayvanlardan<br />
farklı olarak sadece uyarıcılara tepki veren pasif bir<br />
varlık olarak değil, inanç ve değerleriyle etkinlikte<br />
bulunan aktif bir varlık olarak ele alır.<br />
Molar (Bütüncül davranış): Davranışçıların<br />
“davranışı anlamak için davranışı küçük davranış<br />
birimlerine bölmek gerekir” fikrine karşı çıkarak,<br />
davranışın bütününe odaklanılması gerektiğini (molar<br />
davranışa) belirtir. Çünkü davranışı küçük parçalara<br />
ayırmaya çalışmak onun anlamını kaybettirmektedir. Bu<br />
görüşü Gestalt görüşüne yakındır.
ÖĞRENME <strong>PSİKOLOJİSİ</strong> III. ÜNİTE – ÖĞRENME KURAMLARI<br />
Örtük (Gizil) Öğrenme: Bilinçsizce, farkında olmadan<br />
ve istemeden edinilen öğrenmelerdir. Buna göre, bazı<br />
öğrenmeler öğrenme amacı olmadan, hatta kişi farkında<br />
olmadan gerçekleşir.<br />
Yapılan çalışmalar, gizil öğrenmenin zihinsel imge ya<br />
da bilişsel harita olarak depolandığını göstermektedir.<br />
Organizma ilgili bir problemle karşılaştığı zaman bu<br />
haritalara başvurur ve onu kullanır. Mesela; ev işi<br />
yaparken bir yandan yüksek sesle ders çalışan psikoloji<br />
öğrencisi kızının söylediklerini işiten bir ev hanımı,<br />
birkaç gün sonra izlediği bir yarışma programında<br />
sorulan “Tepkisel koşullanma ile şu isimlerden<br />
hangisini eşleştirirsiniz?” sorusuna doğru yanıt<br />
verdiğini fark etmesi (2010 KPSS).<br />
Gizil sönme: Önceden pekiştirilen bir davranışın<br />
pekiştirilmemesi sonucu değil, artık pekiştirilmediğinin<br />
gözlenmesi sonucunda ortaya çıkan durumdur. Mesela;<br />
eski okulunda öğretmenin sadece parmak kaldıran<br />
öğrencilere söz verdiğini gözlemleyen Demet, derste<br />
söz almak için hep parmak kaldırmaya başlamıştır.<br />
Fakat yeni okulunda öğretmenin parmak kaldırmayan<br />
öğrencilere de söz verdiğini gözlemleyen Demet, artık<br />
söz almak için parmak kaldırmamaya başlamıştır.<br />
Burada Demet, pekiştirilmediği için değil<br />
pekiştirilmeyen davranışları gözlemlediği için sönme<br />
meydana gelmiştir.<br />
İşaret (Yer) öğrenme: Organizma araştırarak,<br />
gözlemleyerek bazı olayların-davranışların, belirli başka<br />
olaylara-davranışlara yol açtığını veya bir işaretin diğer<br />
bir işarete götürdüğünü anlar ve bunları kullanarak<br />
amacına ulaşır. Organizma bu kazandığı bilgiyi<br />
birbirinden ayrı, bağımsız birimler halinde değil,<br />
organize edilmiş bilgi halinde saklar. Organizmanın<br />
çevreye ilişkin organize edilmiş bilgi türü bilişsel<br />
harita olarak adlandırılır. Organizma, yer öğrenme<br />
sürecinde bu haritalardan yararlanır. Mesela;<br />
gözümüzü kapattığımızda evimizin salonu ve içindeki<br />
eşyaları hayal edebilir hatta gözümüz kapalı olarak<br />
salonda dolaşabiliriz. Zihnimizde bulunan bu bilgiler<br />
yer öğrenmesi (bilişsel haritalar sayesinde) ile oluşan<br />
bilgilerdir.<br />
Tolman, üst düzey organizmaların kendilerini istedikleri<br />
amaca ulaştıracak yolların ve nesnelerin uzaysal planını<br />
kapsayan bilgilerini kullandıklarını savunur. Organizma<br />
bilişsel haritalarını kullanarak kendisini en kısa şekilde<br />
amaca ulaştıran yolu seçmesine en az çaba ilkesi denir.<br />
Mesela; bir yere giden bireyin bilişsel haritalarını<br />
kullanarak en kestirme yolu bulması.<br />
Uyarı: Yer öğrenmenin önemli bir bölümü farkına<br />
varılmadan (gizli öğrenme) gerçekleşir.<br />
- 23 -<br />
Öğrenme Türleri<br />
a) Kateksis: Organizmanın içinde bulunduğu kültürel<br />
özelliklere bağlı olarak belli dürtü durumlarıyla, belli<br />
nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesidir.<br />
Mesela; İtalyanlar açlığını makarna ya da pizza ile<br />
giderme eğiliminde olabilir.<br />
Organizmanın belli dürtü durumlarında belli<br />
nesnelerden kaçınmayı öğrenmesine Olumsuz Kateksis<br />
denir. Mesela; bir Müslüman açlığını gidermek için<br />
domuz eti yemez çünkü açlık ile domuz etini<br />
ilişkilendirmemiştir.<br />
b) Eşdeğer İnançlar: Alt amaç, ana (asıl) amaçla aynı<br />
etkiye sahip olduğunda, alt amaç eşdeğer inanç<br />
oluşturur. Bu durum, uyarıcı-tepki kuramlarında ikincil<br />
pekiştirme kavramına çok benzemekle birlikte, bu<br />
öğrenme çeşidi fizyolojik dürtülerden ziyade “sosyal<br />
dürtülerin” tatmini ile ilişkilidir. Mesela; yüksek not<br />
alma sevgi ve saygı ihtiyacını doyurur.<br />
c) Alan Beklentileri (uyarıcı-uyarıcı öğrenmesi):<br />
Organizmanın kendisini neyin nereye götüreceğini<br />
öğrenmesidir. Belli bir işaret gördüğünde onu belli bir<br />
diğer işaretin izleyeceğini bekler. Bu öğrenmeye<br />
uyarıcı-uyarıcı öğrenmesi denir. Bu tür öğrenmenin<br />
gerçekleşmesi için tek pekiştirme beklentinin yani<br />
hipotezin doğrulanmasıdır. Mesela; zil çalması dersin<br />
başlaması için, şimşek çakması yağmurun başlaması<br />
için birer işarettir.<br />
d) Alan-Biliş Yolları: Alan-biliş yolu, bir problem<br />
çözme stratejisi olarak belli durumlarda algısal alanı<br />
düzenleme eğilimi olarak tanımlanır. Problem çözme<br />
stratejisinde önemli olan nokta, bir problemi çözmede<br />
etkin olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da<br />
kullanılmasıdır.<br />
e) Dürtü (güdü) Ayırımları: Bu öğrenme türü<br />
organizmanın kendi dürtü durumunu analiz etmesini ve<br />
buna uygun davranışta bulunmasını içerir. Mesela; suya<br />
ihtiyaç duyan birisinin davranışı ile yiyeceğe ihtiyaç<br />
duyan birisinin davranışı farklı olacaktır.<br />
f) Hareket Biçimleri: Hareket biçimini öğrenme, bir<br />
eksiği gidermeye yöneliktir.<br />
g) Açık öğrenme: Organizmanın giderilmesi gereken<br />
ihtiyaçlarıyla doğrudan ilişkili olan davranışları<br />
öğrenmesidir.