08.06.2013 Views

koroner arter cerrahisinde termal görüntüleme kullanılarak greft ...

koroner arter cerrahisinde termal görüntüleme kullanılarak greft ...

koroner arter cerrahisinde termal görüntüleme kullanılarak greft ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

SİYAMİ ERSEK GÖĞÜS KALP VE DAMAR CERRAHİSİ<br />

EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

KORONER ARTER CERRAHİSİNDE<br />

TERMAL GÖRÜNTÜLEME KULLANILARAK GREFT<br />

DEĞERLENDİRMESİ<br />

Uzmanlık Tezi<br />

Dr. Mehmet SUSAM<br />

İstanbul – 2005


TEŞEKKÜR<br />

Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimleriyle beni yönlendiren,<br />

mesleki, insani ve etik tecrübelerinden çok şey öğrendiğim, son 15 aydır beni eğiten<br />

şefim Op. Dr. Remzi Tosun’a ve önceki şeflerim sayın başhekimimiz Prof. Dr.<br />

İbrahim Yekeler’e ve eski başhekimimiz Doç. Dr. Azmi Özler’e;<br />

Her birinden mesleki ve bilimsel anlamda çok şey öğrendiğim şeflerim Doç.<br />

Dr. Sabri Dağsalı’ya, Doç. Dr. Ergin Eren’e, Doç. Dr. Fuat Bilgen’e, Doç. Dr. Murat<br />

Demirtaş’a, Op. Dr. Serap Aykut Aka’ya, Prof. Dr. Sertaç Çiçek’e, Prof. Dr. M. Salih<br />

Bilal’e, şef muavinlerim Op. Dr. Atilla Kanca’ya, Op. Dr. Murat Akçar’a, Op. Dr.<br />

Fikri Yapıcı’ya ve Doç. Dr. Hakan Gerçekoğlu’na;<br />

Tüm kardiyoloji şef ve şef muavinlerine;<br />

Anestezi ve Reanimasyon klinik şeflerimiz Dr. Sevim Canik’e, Prof. Dr.<br />

Zuhal Aykaç’a ve tüm şef muavinlerine;<br />

Cerrahi eğitimim süresince kendisiyle çalışmaktan mutluluk duyduğum,<br />

sabırları ve cesaretleri ile her zaman yanımda olan, tezimin hazırlanmasında her<br />

konuda yardımlarını esirgemeyen, kendilerinden her zaman övgüyle bahsedeceğim<br />

sevgili Op. Dr. Osman Fazlıoğulları’na, Op. Dr. Mustafa İdiz’e ve Op. Dr. Cüneyt<br />

Konuralp’e , birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum Doç. Dr. Mehmet Kaplan’a,<br />

Op. Dr. Adlan Olsun’a, Op. Dr İlyas Kayacıoğlu’na, Op. Dr. Abdullah Kemal<br />

Tuygun’a, Op. Dr. Gerçek Çamur’a, Op. Dr. Arif Tarhan’a, Op. Dr. Mehmet<br />

Yılmaz’a, Op. Dr. Tamer Kehlibar’a ve Op. Dr. Yücesin Arslan’a;<br />

Aynı ekipte birlikte çalışmaktan ve tanımaktan dolayı mutlu olduğum asistan<br />

arkadaşlarım Op. Dr. Kürşad Öz’e, Op. Dr. Eylem Memişoğlu’na, Dr. Çağrı<br />

Düzyol’a, Dr. Ali Kemal Gür’e, Dr. Abdullah Çelik’e, Dr. Mustafa Keser’e, Dr.<br />

İbrahim Özdomaniç’e, Dr. Pınar Alkan’a, Dr. Gültekin Saday’a ve Dr. Mert<br />

Dumantepe’ye, anlayışlarını ve yardımlarını hiçbir zaman esirgememiş olan tüm<br />

başasistan, uzman ve asistan arkadaşlarıma;<br />

2


Hastanemizin her biriminde çalışan değerli hemşirelerine, çalışan tüm diğer<br />

personel ve görevlilerine;<br />

Bu tezi hazırlamak için kullandığım “FP Analyzer” isimli bilgisayar<br />

yazılımını geliştirmemde bana son derece fedakarca yardımları için, Boğaziçi<br />

Üniversitesi Biyo-Medikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyeleri saygıdeğer<br />

hocalarım Doç. Dr. Cengizhan Öztürk’e ve Doç. Dr. Ahmet Ademoğlu’na, araştırma<br />

görevlisi arkadaşlarım Ertuğrul Burteçin Aksel, Çağatay Yılmam ve Şenol İşci’ye,<br />

Beni bu günlere getiren, büyüten, her şeyimi borçlu olduğum, şu anda<br />

hayatta olmayan canım annem ve babama, fazlasıyla fedakarlık göstererek bana<br />

yardımcı olan sevgili eşim Elif’e ve tüm aileme;<br />

En içten saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum.<br />

3<br />

Dr. Mehmet Susam<br />

Aralık-2005


İÇİNDEKİLER<br />

TEŞEKKÜR...................................................................................................................2<br />

ÖZET .............................................................................................................................5<br />

ABSTRACT...................................................................................................................6<br />

KISALTMALAR...........................................................................................................7<br />

GİRİŞ .............................................................................................................................8<br />

GENEL BİLGİLER .....................................................................................................11<br />

Termal Görüntüleme İle İlgili Bilgiler.....................................................................11<br />

Kızılötesi Işınının Alt Gruplarının Tanımlanması ...................................................11<br />

İnfrared İçindeki Telekomünikasyon Bandları ........................................................13<br />

Tarihçe .....................................................................................................................13<br />

Yaygın Uygulama Alanları......................................................................................14<br />

Koroner Arterlerin Anatomisi..................................................................................18<br />

Sol ana <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(LMCA):.............................................................................18<br />

Sol ön inen <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(LAD):..........................................................................19<br />

Sirkumfleks <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(Cx):...........................................................................19<br />

Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(RCA):....................................................................................20<br />

Koroner venöz dolaşım:.......................................................................................21<br />

Koroner <strong>arter</strong>ler arasındaki anastomozlar:...........................................................23<br />

Kolleteral sistem : ................................................................................................23<br />

Kolletarallerin gelişimi: .......................................................................................23<br />

Kolleteralerin yapısı ve lokalizasyonu :...............................................................24<br />

Kolleterallerin koruyucu rolü:..............................................................................24<br />

Koroner akım mekaniği: ......................................................................................25<br />

Koroner dolaşım diyagramı .................................................................................25<br />

Ventrikül basıncının etkileri: ...............................................................................25<br />

Myokard kan akımının düzenlenmesi:.................................................................26<br />

Minimal <strong>koroner</strong> resistans: ..................................................................................29<br />

Koroner akım reservi: ..........................................................................................30<br />

MOTİVASYON...........................................................................................................31<br />

MATERYAL VE METOD..........................................................................................33<br />

OPGAL IVA 2000 Termal Kamera.....................................................................33<br />

Kullanılan Yazılım...................................................................................................34<br />

Sıcak (izotermik) infüzyon: .................................................................................38<br />

Soğuk (hipotermik) infüzyon...............................................................................39<br />

Hesaplamalar............................................................................................................40<br />

SONUÇLAR VE TARTIŞMA ....................................................................................42<br />

KAYNAKÇA...............................................................................................................54<br />

4


ÖZET<br />

Günümüzde, en sık ölüm nedenlerinden birinin <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> hastalığı olması<br />

ve bu hastalığı önde gelen cerrahi tedavisinin <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> by-pass (KABG) ameliyatı<br />

olması sebebiyle bu ameliyat en sık uygulanan ameliyatlardan biridir. KABG<br />

ameliyatının en önemli komplikasyonlarından biri <strong>greft</strong> yetmezliğidir. Greft<br />

yetmezliği, erken ve geç olmak üzere iki şekilde olabilir. Geç <strong>greft</strong> yetmezligi<br />

çoğunlukla <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> hastalığının nüks ederek yeniden ilerlemesi ile olurken,<br />

erken <strong>greft</strong> yetmezliği çogunlukla anastomoz tekniğindeki veya ameliyattaki<br />

manipülasyona bağlı diğer hatalar nedeniyle meydana gelmektedir. Greftin sağladığı<br />

kan akımını ve perfüzyonu <strong>termal</strong> görüntü işleme yöntemi ile saptayarak <strong>greft</strong><br />

yetmezliği tespit edilebilir. Burada yöntem, <strong>greft</strong>in kan taşıması beklenen myokard<br />

bölgesi ile <strong>greft</strong>ten verilen sıvının sıcaklıkları arasındaki farktan dolayı oluşan<br />

görüntüyü <strong>termal</strong> kamera ile gözlemleyerek bu görüntünün işlenmesi prensibine<br />

dayanmaktadır. Yöntem, hastaya ekstra bir kateter uygulanması, kontrast madde<br />

verilmesi ve iyonize edici radyasyon uygulanmasını gerektirmemesi sebebiyle non-<br />

invazif (hastaya zarar vermeyen) bir yöntemdir. Yöntem ile, venöz ve <strong>arter</strong>iyel<br />

<strong>greft</strong>lerin yeterliliği, sağladıkları akım ve perfüzyon değerlendirilebilir. Ayrıca,<br />

<strong>koroner</strong> damarların uzantılarındaki darlıklar da belirlenebilir. Özetle, bu metod,<br />

KABG ameliyatı yordamının kalitesini değerlendirmek ve ameliyat sonrası<br />

komplikasyon oluşma riskini en aza indirmek için değerli bir yöntem olarak<br />

belirtilebilir. Bu çalışmada, 33 hastada anastomoz sonrası <strong>termal</strong> kamera ile<br />

değerlendirilen homo<strong>greft</strong>lerin sağladıkları akım değerleri görüntü işleme<br />

metodlarıyla ölçülmüş ve istatistiksel olarak karşılaştırılmak suretiyle, sistemin<br />

güvenilirliği sınanmıştır.<br />

Anahtar Sözcükler: Anjiyografi, Görüntüleme, Kızılaltı, Koroner, Termal.<br />

5


ABSTRACT<br />

One of the most popular surgical operations is coronary <strong>arter</strong>y by-pass grafting<br />

(CABG) operation, since coronary <strong>arter</strong>ial disease is one of the leading causes of<br />

death and the main surgical treatment modality for this disease is the CABG<br />

operation. The main complication of the CABG operation is graft failure in either an<br />

early or late manner. While late graft failure is usually due to progression of the<br />

underlying disease, early graft failure can be caused by technical mistakes during<br />

manipulation of the heart and at the level of anastomoses. The evaluation of the graft<br />

flow and perfusion by means of thermal image processing may be a method to detect<br />

the graft failures during the operation. The method is based on the small temperature<br />

gradient that is produced by the inflow of blood into the graft and can be detected<br />

using an infrared scanner. This method is a non-invasive method that requires no<br />

catheter insertion, ionizing radiation or contrast material usage. It allows demonstrate<br />

graft patency of venous and <strong>arter</strong>ial grafts and allows evaluation of perfusion after<br />

revascularization. It is also helpful detect distal stenoses in native coronary <strong>arter</strong>ies. In<br />

summary, this method may be a valuable tool for intraoperative quality control in<br />

coronary <strong>arter</strong>y bypass graft procedures and helps to minimize the risk of<br />

postoperative complications following myocardial revascularization. In this study, the<br />

flow values supplied by homografts in 33 patients are recorded and processed via<br />

image processing tools and analyzed by statistical methods in order to check the<br />

confidence of the system.<br />

Keywords: Angiography, Coronary, Imaging, Thermal, Infrared.<br />

6


KISALTMALAR<br />

KABG Koroner Arter By-Pass Greftleme<br />

LAD Left Anterior Descending Artery<br />

CX Circumflex Artery<br />

RCA Right Coronary Artery<br />

PDA Posterior Descending Artery<br />

MRG Manyetik Rezonans Görüntüleme<br />

ASL Arterial Spin Labeling<br />

IR Infrared<br />

SPECT Single Photon Emmission Tomography<br />

PET Positron Emmission Tomography<br />

NIR Near Infrared<br />

FIR Far Infrared<br />

SWIR Short Wave Infrared<br />

LWIR Long Wave Infrared<br />

MWIR Medium Wave Infrared<br />

Fps Frames per second<br />

DITI Digital Infrared Thermal Imaging<br />

EMG Elektromyografi<br />

IrDA Infrared Data Association<br />

DIN Deutsches Institut Für Normung<br />

ANOVA Analysis of Variance<br />

GA Güven Aralığı<br />

7


GİRİŞ<br />

Kardiyak hastalıklar, günümüzde, gelişmiş ülkelerin en önemli sağlık<br />

sorunlarından ve ölüm nedenlerinden biridir. Koroner <strong>arter</strong> hastalığı, erişkin kalp<br />

hastalıkları arasında en sık olanı ve dolayısıyla toplamda en çok ölüm nedenidir.<br />

Koroner <strong>arter</strong> hastalığının ana tedavi modalitesi, <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> by-pass <strong>greft</strong>leme<br />

(KABG) operasyonudur.<br />

KABG operasyonu, zorluğu ve başarısı çok değişken bir operasyondur.<br />

Ameliyat prosedürü esnasında cerrah, birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Bu zorluklar<br />

gerek fiziksel ve manipülatif kaynaklı, gerekse muhtemel veya gerçekleşmiş<br />

komplikasyonlarla mücadele etme stratejisi ile ilgili olabilir.<br />

Cerrahın karşılaşabileceği en sık komplikasyonlardan birisi, <strong>greft</strong> yetmezliği<br />

ve buna bağlı gelişen perioperatif myokardiyal enfarktüstür. Perioperatif myokardiyal<br />

enfarktüs, oldukça yüksek mortalite ile seyreden bir komplikasyondur. Bu<br />

komplikasyon, çogunlukla, yapılan <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> by-pass <strong>greft</strong>i anastomozuyla ilgili<br />

problemlerden kaynaklanmaktadır. Bu komplikasyonun önüne geçmek, ancak yapılan<br />

anastomozun sagladığı perfüzyonu intraoperatif olarak degerlendirmek ve ameliyatın<br />

prosedürünü bu degerlendirme dogrultusunda gerekirse değiştirmekle mümkündür.<br />

Greft yetmezliğinin ortaya çıkma riski, cerrahın <strong>greft</strong>i nereye anastomoz<br />

ettiğine ve anastomoz tekniğine, kullanılan <strong>greft</strong>in kalitesine ve çıkarılış tekniğine,<br />

ameliyat prosedürü ile ilgili diğer değişkenlere ve hastaya bağlı etkenlere bağlıdır.<br />

Günümüzdeki rutin uygulamalarla, <strong>greft</strong> yetmezliğini önlemek için cerrahın<br />

yapabileceği tek şey, yaptığı anastomoza güvenmek ve elle kontrol etmek suretiyle<br />

<strong>greft</strong>in içindeki kan akımını subjektif olarak değerlendirmektir. Fakat, gelişen<br />

teknolojiyle, intraoperatif olarak, <strong>greft</strong>in sağladığı kan akımını sayısal olarak<br />

göstermek, hatta bölgesel perfüzyonu değerlendirmek mümkün hale gelmiştir.<br />

Koroner anastomozunun perfüzyonunu kantitatif olarak degerlendirmek için <strong>termal</strong><br />

<strong>görüntüleme</strong> sisteminden yararlanmak mümkün olabilir. Bu çalışmada <strong>termal</strong> kamera<br />

8


görüntüleri <strong>kullanılarak</strong> <strong>koroner</strong> kan akımını ve bölgesel perfüzyonu intraoperatif<br />

olarak ölçebilen bir yöntemin geçerliliği test edilmiştir.<br />

Yöntem ile ölçülen <strong>greft</strong> kan akımları, ml/dak cinsinden sayısal olarak<br />

belirlenmiş ve bölgesel perfüzyon, grafiksel olarak gösterilmiştir.<br />

Koroner kan akımını intraoperatif olarak <strong>görüntüleme</strong>k ve/veya ölçmek için<br />

günümüzde kullanılabilecek diğer yöntemler şunlardır:<br />

• Intraoperatif Anjioskopi<br />

• Yüksek Frekanslı Epikardiyal Ekokardiyografi<br />

• Transit-time ultrasonik akım ölçümleri<br />

• Intravasküler ultrason<br />

• Elektromanyetik akım ölçümleri<br />

Koroner Perfüzyonu ölçme yöntemleri ise çok daha sınırlıdır ve hiçbiri<br />

günümüz şartlarında intraoperatif olarak uygulama için yeterince gelişmiş değildir. Şu<br />

yöntemler <strong>koroner</strong> perfüzyonu değerlendirmekte kullanılmaktadır:<br />

• Magnetik Rezonans Görüntüleme<br />

• Pozitron Emisyon Tomografisi<br />

• Sintigrafik Metodlar<br />

Termal <strong>görüntüleme</strong>, kızılaltı ışımayı (ısıl ışıma) görünür hale getiren bir<br />

sistemdir. İnsan gözünün duyarlı olmadığı 400 nm’nin altında kalan ışımanın büyük<br />

kısmı maddelerin ısıl titreşimlerden ortaya çıkmaktadır.<br />

Termal kamera sistemlerini ameliyathanelerde kullanılır hale getirmek<br />

mümkündür. Bu sistemler kalbin kızılaltı ışımasından elde edilen <strong>termal</strong> görüntüyü<br />

eşzamanlı olarak elde etmemezi sağlar. Bu eşzamanlılık kalp <strong>cerrahisinde</strong> çok ciddi<br />

önem taşımaktadır çünkü operasyondaki her aşamanın süresi oldukça kısıtlıdır.<br />

Bilindiği kalp cerrahisinin çoğu uygulaması kardiyopulmoner by-pass altında (kalp ve<br />

akciğer durdurularak) yapılmaktadır. Kardiyopulmaner by-pass süresi uzadıkça<br />

komplikasyon riski önemli ölçüde artmaktadır.<br />

9


Termal <strong>görüntüleme</strong> sisteminin, genel olarak diğer metodlara avantajları<br />

aşağıda sıralanmıştır:<br />

• Dakikalar içinde sonuç verir,<br />

• Ameliyathane şartlarına rahatlıkla uygulanabilir,<br />

• Çıkan olumsuz sonuçlara göre ameliyatın seyri değiştirilebilir,<br />

• Ölçüm için istenen büyüklükte, şekilde ve doğrultuda bölge seçilebilir,<br />

• Hasta, iyonize edici radyasyona maruz kalmamaktadır,<br />

• Hastaya, kontrast madde veya herhangi başka bir medikasyon uygulama<br />

gereği yoktur,<br />

• Invazif değildir.<br />

Dezavantajları ise;<br />

• Myokardiyal termodinamik ve ısı transferi süreçlerinin çok karmaşık ve birçok<br />

değişkene bağlı olması sebebiyle hesaplama zorlukları,<br />

• Kalbin hareketi ve diğer gürültü faktörleri nedeniyle alınan görüntünün<br />

kalitesindeki sınırlılık,<br />

• Diğer metodlar transmural ölçüm veya <strong>görüntüleme</strong> yaparken, bu metodun<br />

yalnızca epikardiyum yüzeyindeki ısıl ışımayı ölçerek daha ziyade<br />

epikardiyum ve hemen altı ile ilgili bilgi vermesi şeklinde sıralanabilir.<br />

Bu çalışmada, daha önceden bu amaca yönelik olarak tarafımdan geliştirilmiş<br />

<strong>termal</strong> görüntü işleme ya zılımı “FP Analyzer”ı ve yazılımın kurulu olduğu dizüstü<br />

bilgisayarı, Istanbul Memorial Hastanesi’nde bulunan <strong>termal</strong> kameraya bağlayarak<br />

alınmış olan görüntüler değerlendirilmiştir.<br />

10


GENEL BİLGİLER<br />

Termal Görüntüleme İle İlgili Bilgiler<br />

Kızılötesi ışını (Infrared-IR), görünebilir ışıktan daha uzun fakat mikrodalga<br />

ışından daha kısa dalga boylu ışınların elektromagnetik ışımasıdır. En uzun dalga<br />

boylu görülebilir ışık, kırmızı ışık olmasından dolayı Latince ‘’Below red’’olarak<br />

adlandırılmaktadır.<br />

IR ışını büyüklüğüne göre üç tabakadan oluşur ve dalga boyuna göre ise 700<br />

nm-1 mm arası boyutlara sahiptir.<br />

Yerküre’nin yüzeyi görülebilir ışınları güneşten absorbe eder ve IR olarak<br />

enerjinin fazlası atmosfere geri yollanır. Atmosferde bazı gazlar, özelliklede su<br />

buharı bu geri-yayılan IR ışınını absorbe eder ve yerküreye doğru çeşitli yönlerde<br />

ışıma oluşmasına neden olur. Bu ‘’greenhouse effect’’ olarak adlandırılır. Bu sayede<br />

atmosfer ve yüzeyi daha çok ısıdan korunur. Eğer kızılötesi ışın tam olarak absorbe<br />

edilse idi atmosferden tamamen kaybolurdu.<br />

Kızılötesi Işınının Alt Gruplarının Tanımlanması<br />

-Infrared’e yakın ışın (Near infrared-NIR, IR-A DIN); 0.7-1.4 μm dalga<br />

boyunda, su ile absorbe edilebilen ve SiO2 (Silicon dioxide) cam ortamında zayıflama<br />

kabiliyetinin düşük olmasından dolayı fiberoptik telekominikasyonda kullanılır.<br />

- Kısa dalga boylu infrared (Shortwave infrared-SWIR, IR-B DIN); 1.4-3 μm<br />

dalga boyunda, su absorbsiyonu 1450 nm de anlamlı olarak artmıştır.<br />

- Orta dalga boylu infrared (Midwave infrared- MWIR, IR-C DIN); 3-8 μm<br />

dalga boyunda ‘’Intermediate –IR’' olarak da adlandırılır.<br />

- Uzun dalga boylu infrared (Long wavelength infrared-LWIR, IR-C DIN); 8-<br />

15 μm dalga boyundakilerdir.<br />

11


oyundadırlar.<br />

-Çok uzun dalga boylu infrared ( Far infrared-FIR);15- 1000 μm dalga<br />

Elektromagnetik dalgaların dalga boylarına göre sınıflamasını gösteren diyagram<br />

Bu tanımlamalar kesin olmamakla birlikte, çeşitli çalışmalarda [near (0.7-5<br />

μm), mid (5-30 μm), long (30-1000 μm) olduğu gibi] farklı olarak kullanımıştır.<br />

Özellikle telekominikasyon dalga boyları spektrumunda, kaynak, amplifikatör ve<br />

dedektör’den kaynaklanan sınırlamalardan dolayı, tek band içinde alt gruplar<br />

tanımlanır. İnfrared ışını oda sıcaklığında sıklıkla maddelerdeki ısıdan dolayı açığa<br />

çıkar, veya yayılan ışının yukarı doğru yoğunlaşarak, mid-infrared şeridi içinde<br />

yoğunlaşacaktır (‘’black body’’ görünümü olarak tanımlanır). Genel terminoloji de,<br />

bu ışına farklı insan yanıtı olduğunun kanıtı gösterilmiştir. (Near infrared = ‘’ red<br />

body’’ henüz görülemedi. Far IR= Termal radyasyon (ışıma)) Diğer tanımlamalar<br />

farklı fiziksel mekanizmaların sonucu olarak oluşur. (En yükseğe yayma-Emmision<br />

peaks-, suyun absorbsiyonu vs.) ve en yenileri olarak teknik sebepler söylenebilir.<br />

Çeşitli malzemelerden yapılan farklı türlerde ve hassasiyet frekans aralıklarında<br />

detektör tipleri mevcuttur. Bilinen Si dedektörleri yaklaşık 1050 nm’ye hassas iken,<br />

InGa As dedektörlerinin hassasiyeti 950 nm’de başlar ve 1700 ile 2200 nm arasında<br />

sonlanır. Maalesef bu tanımlamalar için uluslararası standartlar açıkça yeterli<br />

gelmemektedir (53).<br />

12


İnfrared İçindeki Telekomünikasyon Bandları<br />

NIR’deki optik telekomünikasyon teknik olarak, ışık kaynağının elde<br />

edilebilirliği, iletilebilirliği, absorbe edilmesi ve dedektör durumuna göre farklı<br />

frekans bandlarına ayrılır.<br />

>> O-Band……1260-1360 nm<br />

>> E-Band…….1360-1460 nm<br />

>> S Band……..1460-1530 nm<br />

>> C Band…….1530-1565 nm<br />

>> L Band……..1565-1625 nm<br />

>> U Band……..1625-1675 nm<br />

Tarihçe<br />

Eski Mısırlılar vucut sıcaklığındaki değişiklikleri incelemek ve izlemek için<br />

ellerini vucud yüzeyinin üzerinde hareket ettirilerdi. Parmaklar sensör olarak rol oynar<br />

ve beyin ilgili değişiklikleri yorumlardı. Onlar, vucut sıcaklığındaki artışı etkili olarak<br />

değerlendirebilirlerdi. Bu ısı artışı bölgesel olabildiği gibi tüm vucudu ilgilendiren bir<br />

artış olarak da tanımlanabilirdi.<br />

Yunanlı bir hekim olan Hipokrat 400 B.C. de yazdı. ’’Vucudun herhangi bir<br />

bölümünde ısı artışı veya soğukluk duyumsanırsa, hastalık varlığı keşfedilebilir ‘’<br />

Eski Yunanda vucut ıslak çamura daldırılırdı. Çabucak kuruyan alan sıcak bölgeyi<br />

gösterirdi ve hastalıklı doku olarak düşünülürdü.<br />

Isı vucudun önemli bir özelliğidir. Vucutta oluşan ısının ölçümünde ellerin<br />

kullanımı 16. ve 17. yüzyılda kalmıştır. Galileo’nun cam tüplerden ‘’termoscope’un’’<br />

keşfi ile yeni bir dönem başlamıştır. Isı duyarlı cihazların bazı formları geliştirilmiş<br />

fakat hiçbirinde ta ki Fahrenheit geliştirinceye kadar skala oluşmamıştır. O tuzu<br />

kullanarak suyun donma noktasını alt oktasını aşağıya çekerken, suyun kaynama<br />

noktasının da 212 dereceye ulaşmasını sağladı. 1742 de Celsius desimel skala’yı<br />

tanımlayarak, suyun donma noktasını ‘’100’’ olarak , kaynama noktasını da ‘’0’’<br />

olduğunu açıkladı. Onun skalası İsveçli botanist Linnaeus tarafından ters çevrildi.<br />

Artan ısı daha yüksek vucut sıcaklığını gösterirdi.1868 yılında Leipzig’de Prof Carl<br />

Wunderlich ısı gösterge ayarlı termometreyi, ilk olarak yaygınlık gösteren bir<br />

13


hastalıktaki bireylerde ve tıp alanında kullanmıştır. Günümüzde klinikte kullanılan<br />

termometrenin ilk tasarımını yapmıştır.<br />

Cilt ısısının tayininde diğer bir metod likit kristal kulanımı olmuştur.<br />

Kolesterik esterler ısı ile renk değişikliği özelliğine sahiptiler. Bu özellik 1877 yılında<br />

Lehman tarafından kanıtlandı. Pratik uygulamalar, cil yüzeyine uygulanan ve kapsüle<br />

edilmiş kristaller gibi ayrıntılı panellerin kullanımını kapsardı. Temas yüzeyinin geniş<br />

olmasından dolayı onlar cilt ısısını etkilediler.<br />

İnsan vucut ısısını ölçen ve bahsetmiş olduğumuz metodların hepsi dokunma<br />

ve temas esasına dayanan metodlardır. Geçmiş 30 yıldaki en büyük gelişmeler <strong>termal</strong><br />

<strong>görüntüleme</strong> ile olmuştur. İnsan vucut yüzeyi yüksek etkiye sahip bir radiatör gibidir<br />

ki o cilt üzerinden yayılan infrared ışımasını tespit etmek olasıdır ve uzaktan<br />

algıanarak, ısı dağılımının <strong>termal</strong> haritası düzenlenir.<br />

İngiliz astronom William Herschel, 1800’li yıllarda farklı renklerdeki ışıkların<br />

ısı içeriğini ölçmek için cam prizmalardan oluşan, civalı termometreyi savundu. O<br />

sıcaklık artışını kaydeden termometreyi keşfetti. Hala o zamanlardan beri<br />

spektrumun(izgi) sonu kırmızı ışık olarak savunuldu. Orada görülebilir ışık yoktur. Bu<br />

ilk deneyler ısı iletiminin, ışığın görünmeyen formu tarafından olduğunu göstermiştir<br />

(53).<br />

Yaygın Uygulama Alanları<br />

İnfrared (kızılötesi), nesleleri görebilmek için yetersiz ışık olduğunda gece<br />

görüş ekipmanları için kullanılır. Yansıma / ışıma (radiation) tesbit edilerek ekranda<br />

görüntüye dönüştürülür, sıcak nesneler daha parlak göründüğü için polis ve askeri<br />

kuvvetlerin hedeflerini takip etmeleri mümkündür.<br />

Duman kızılötesinde görülebilen ışıktakine göre daha transparan olduğu için<br />

itfaiyeciler dumanla dolu alanlarda çalışırken kullanabilirler. İtfaiyeciler ayrıca<br />

kızılötesi ile tahta binalarda yangın söndürüldükten sonra duvarların arkasında kalan<br />

sıcak noktaları tesbit ederek yangının tekrar çıkmasının önlenmesi için kızılötesi<br />

ışıktan yararlanabilirler.<br />

Binaların bakımı ve özelliklerinin değerlendirilmesinde kızılötesi binaların<br />

çeşitli bileşenlerini ve ekipmanlarını görüntüleyerek tasarruf amacıyla da<br />

14


kullanılabilir. Kızılötesi termografi kızılötesinin dağılımındaki farklılıkları gösteren<br />

bir çeşit fotoğraf yöntemidir. Bu yöntemle binadaki sıcak noktalar tesbit edilebilir,<br />

veya dış yapı ya da çatıdan ısı kaybı için tarama yapılabilir.<br />

Kızılötesinin sık kullanım alanlarından birisi TV uzaktan kumandalarıdır. Bu<br />

kullanım için yakın odalardaki başka cihazlarla etkileşimi olmayacağı için radyo<br />

dalgalarından daha kullanışlıdır.Bu, özellikle fazla kişinin olduğu alanlarda kullanım<br />

için (kızılötesi duvarlardan geçmediği için yan odalarla etkileşim olmaz) özellikle<br />

önemlidir. Kızılötesi veri aktarımı da özellikle bilgisayar aksamı ve kişisel dijital<br />

yardımcı ürünler (assistants) için uygulanmaktadır. Bu cihazlar genellikle Kızılötesi<br />

Veri birliği (Infrared data Association-IrDA) tarafınca yayımlanan standartlara<br />

uygundurlar. Uzaktan kumandalar ve IrDA cihazları kızılötesini plastik bir mercekle<br />

ince bir ışına çeviren diyotlar kullanarak salarlar. Bu ince ışın modüle edilerek,<br />

(açma-kapama gibi) veriyi kodlar. Alıcı silikon fotodiyot kullanarak kızılötesi ışını<br />

(radiation) elektrik akımına çevirir. Sadece hızlı salınan (rapidly pulsating) sinyale<br />

cevap verir, böylece dış çevreden gelen ışık gibi yavaş değişen sinyalleri filtre eder.<br />

Kızılötesi fotoğrafçılıkta kızılötesi filtreler <strong>kullanılarak</strong> sadece bu<br />

spektrumdaki ışık algılanır.Dijital kameralar da sıklıkla kızılötesi bloke ediciler<br />

kullanırlar.<br />

Kızılötesinin tıbbi kullanım alanları henüz yaygın değildir ancak gelecekte<br />

daha yaygın olacaktır.<br />

Tıbbi DITI ( Digital Infrared Thermal Imaging-Dijital Kızılötesi Termal<br />

Görüntüleme) uygulayıcının hastanın cilt yüzeyi sıcaklığındaki değişiklikleri<br />

görebileceği invazif olmayan, tanısal bir tekniktir. Cilt yüzeyinden yayılan kızılötesi<br />

dalgaları monitörde renkli olarak görülebilecek elektriksel uyarılara dönüştüren bir<br />

kızılötesi tarama cihazı kullanılır. Görüntü grafik olarak vücut sıcaklığının haritası<br />

gibidir ve termogram olarak adlandırılır. Renklerin dağılımı vücut yüzeyinden yayılan<br />

kızılötesi ışınların miktarındaki azalma ya da artışı gösterir. Normal vücutta <strong>termal</strong><br />

olarak simetri olduğundan asimetrik sıcaklık kolaylıkla fark edilir.<br />

15


Tıbbi DITI’nin klinik önemi kas, damar, sinir ve iskelet sistemlerinde yüksek<br />

duyarlığı ve klinisyenin patogenez ve tanı için kulanımına uygun olmasından<br />

kaynaklanır.<br />

Tıbbi DITI, ABD, Avrupa ve Asya ülkelerinde son 20 yıldır tıpta aygın olarak<br />

kullanılmaktadır. Şimdiye kadar cihazların kullanışsız olması tanısal ve ekonomik<br />

değerini engellemiştir. Ancak günümüzde PC temelinde kızılötesi teknolojisi özellikle<br />

klinik alanda kullanım için dizayn edilmiş ve bu durumu değiştirmiştir.<br />

DITI’nın yaygın klinik kullanımları aşağıdakileri içermektedir:<br />

- Daha önce tanısı yapılmış bir lezyonun sınırlarının belirlenmesi<br />

- Daha önce tesbit edilmemiş anormal bir alanın lokalize edilerek ileri<br />

tanısal incelemelerin yapılabilmesi<br />

- Klinik olarak ortaya çıkmamış lezyonların erken tanısı<br />

- Hasta işine veya antrenmanlara dönmeden önce iyileşme proçesinin<br />

monitörüze edilebilmesi<br />

Ciltte kan akımı sempatik sinir sisteminin kontrolü altındadır. Normal bir<br />

kişide simetrik bir dağılım görülür ve bu her kişi için istikrarlı ve tekrarlanabilirdir.<br />

Simetrik dermal patern 0.1°C sıcaklık duyarlılığı ile kesin bir şekilde kaydedilebilir.<br />

DITI’nın nörotermografi uygulamaları dermal kan akımına bakarak sempatik<br />

sinir sisteminin somatik bileşenini ölçer. Sempatik sinir sistemi duyusal sinirlerle aynı<br />

anatomik lokalizasyonda uyarılır ve ‘’somato-sempatik cevap’’ oluşturur.<br />

Somatosempatik cevap DITI’da her anatomik bölge için farklı özelliklerde lokalize<br />

olarak değişmiş <strong>termal</strong> dağılım şeklinde görülür.<br />

Periferal sinir hasarında ortalama sıcaklık değişimi 1.5°C ‘dır. Sempatik<br />

disfonksiyonda bu farklılığın disfonksiyonun şiddetine göre 1-10 °C olması nadir<br />

değildir. Vücut ısısı artan kişlerde romatolojik hasar alanları sıklıkla ‘’sıcak alanlar’’<br />

olarak görülür. Patoloji genellikle inflammatuar bir hadisedir; eklem veya tendon<br />

kılıflarının sinoviti, epikondilit, kapsüler veya kas hasarı gibi.<br />

İnflammatuar odaktaki ağrının sempatik sinir sistemini uyardığı durumlarda<br />

hem sıcak hem de soğuk alanlar birlikte bulunabilir. Ayrıca DITI ile Raynaud,<br />

16


vaskülit, ekstremite iskemisi, derin ven trombozu gibi vasküler bozukluklar da<br />

gösterilebilir.<br />

- Tıbbi DITI klinik tanıdaki bir boşluğu doldurmaktadır.<br />

- X-ışını ile <strong>görüntüleme</strong>, bilgisayarlı tomografi, ultrason ve manyetik<br />

rezonans <strong>görüntüleme</strong> yöntemleri anatomik testlerdir.<br />

- EMG motor fizyoloji testidir.<br />

DITI fizyolojik değişiklikler ve metabolik proçesleri gösterebilecek kapasitede<br />

tek yöntemdir. Ayrıca diğer tanısal yöntemler için tamamlayıcı kullanışlı bir<br />

yöntemdir.<br />

Birçok tanısal yöntemin aksine DITI invazif değildir. Oldukça duyarlıdır ve<br />

cilt yüzeyi sıcaklığını <strong>görüntüleme</strong> ve grafik olarak dökümünü alma açısından<br />

güvenilir ve hassastır. DITI ile yumuşak doku hasarı, duyusal/otonom sinir<br />

disfonksiyonları gibi durumlar ve birçok doku hasarı tanısı, değerlendirmesi,<br />

monitorizasyonu ve dökümentasyonu mümkündür.<br />

Tıbbi DITI gerekmeyecek daha pahalı incelemelerden kaçınılmasını<br />

sağlayarak ekonomik olarak kazanç sağlayabilir.<br />

DITI ile ağrı durumlarında buna eşlik eden cilt yüzey sıcaklık değişikliklerinin<br />

objektif olarak görüntülenmesini sağlayarak oldukça subjektif bir algı olan ağrının<br />

grafik dökümünü çıkartabilir.<br />

Tıbbi DITI kullanımı otonom sinir sistemi ve vasküler sistemin kombine<br />

etkilerini kapiller disfonksiyon düzeyine kadar gösterebilir. Bu değişikliklerin etkisi<br />

vücut yüzeyinde sıcaklık dağılımında asimetri şeklinde görülür.<br />

DITI bazı hastalık ve fiziksel yaralanmalardaki <strong>termal</strong> anormallikleri<br />

gösterebilir. Romatoloji, nöroloji, fizyoterapi, spor hekimliği, onkoloji, pediatri,<br />

ortopedi ve birçok dalda tanı ve prognozda yardım, tedavi takibi ve rehabilitasyon<br />

monitorizasyonu için kullanılır.<br />

DITI sistemleri ile elde edilen sonuçlar tamamen objektiftir ve diğer tanısal<br />

yöntemlerle mükemmel korelasyon göstermektedir.<br />

17


Bu çalışmada, günümüzde çok nadir olmakla birlikte, medikal termografi<br />

doğrudan kalp üzerinde kullanılmıştır. Kalbin termografisi yapılarak <strong>koroner</strong><br />

<strong>arter</strong>lerdeki kan akımı değerlendirilmiştir.<br />

Koroner Arterlerin Anatomisi<br />

Koroner <strong>arter</strong>ler, aorta ile myokard içindeki kapiller yatak arasındaki damar<br />

yollarıdır.Sağ ve sol iki büyük <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> vardır.Sağ ve sol <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>ler<br />

karşılıklı aort kapak lifletlerinin arkasından çıkarlar.Orifisleri sık olarak valsalva<br />

sinüslenin üst 1/3 ‘ündedir.Aortik kapağın oblik yerleşiminden dolayı sol <strong>koroner</strong><br />

<strong>arter</strong>in orifisi daha yukarda ve arkadadır.<br />

Sol ana <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(LMCA):<br />

Sol ana <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> valsalvanın sol sinüsünden anterioinferioruna ve<br />

pulmoner trunkus ile sol atrial appendix arasında sola doğru seyreder.Tipik olarak<br />

10-20 cm uzunluğundadır.<br />

18


Sol ön inen <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(LAD):<br />

Sol ana <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>den çıkar çıkmaz pulmoner konusun hemen arkasında<br />

birinci septal dalını verir. LAD, kalp apexini dolandıktan sonra 1-2 cm ilerliyerek<br />

bifurkasyon şeklinde sonlanır. LAD’nin sol ventriküle verdiği yan dallara diagonal<br />

<strong>arter</strong>ler adı verilir. Diagonal damarlar süperiordan inferiora doğru isimlendirilir. LAD<br />

birçok septal perforotör dallar ile septumun ön 2/3’ ünü ve apikal kısmını besler.<br />

Diagonal <strong>arter</strong>ler sol ventrikülün anterolateral bölgesini beslerler. İlk üç diagonal<br />

<strong>arter</strong> cerrahi açıdan önemlidir. Diğerleri çok incedir.<br />

Sol <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>iyel sistemin sağ ön oblik görüntüsü<br />

Sirkumfleks <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(Cx):<br />

Sol <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>den çıkar, atrioventriküler oluk boyunca sol atrial apendix<br />

altına doğru bir rota çizer. Seyri boyunca sol ventriküle çeşitli yan dallar verir.<br />

Sirkumflex <strong>arter</strong> dalları birinci marjinal, ikinci marjinal gibi isimler alır. Sol<br />

<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> dominatlığı olanlarda sirkumflex dal aşağı doğru son bir dal olan<br />

posterior desenden <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>i verir. İnsanların %10’unda sirkumfleks posterior<br />

interventriküler sulkusa kadar uzanabilir ve bu durumda atrioventriküler nodu<br />

19


esler.Bu tip dolaşım sol dominant,predominant olarak tanımlanır.İnsanların %5’<br />

de sinus nod <strong>arter</strong>i sirkumflex <strong>arter</strong>den çıkar.<br />

Kapaklar düzeyinden transvers kesit ve <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>ler<br />

Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>(RCA):<br />

Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>, valsalva sinüsünün sağ ön kısmından çıktıktan sonra<br />

atrioventriküler alan boyunca aşağı doğru epikardial yağ dokusu içinde<br />

seyreder.Sinoatrial düğüme giden <strong>arter</strong> sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>in ilk 2 cm ‘den<br />

çıkar.İnsanların %90’nında atrioventriküler sulkustan posterior interventriküler<br />

sulkusa doğru uzanır ve anjiografik olarak sol anterior oblik pozisyonda ‘c’<br />

şeklinde görülür.Atrial dalların çoğu sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>den çıkar ve bunların sol<br />

<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> dolaşıma etkisi çok azdır.Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>in diğer dalları; akut marjinal<br />

dal ile anterior ventriküler daldır.Birçok hastada sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> bifurkasyon<br />

yaparak, posterior desenden <strong>arter</strong>(PDA) ve sağ ventriküle posterior dallarını<br />

verir.Posterior desendan <strong>arter</strong>,posterior interventiküler sulkusta ilerleyerek apexe<br />

kadar uzanır.Bazı küçük dallar,septumu deler ve septumun 1/3 arka kısmını<br />

besler.Atrioventriküler nod <strong>arter</strong>i insanların %90 ‘nında sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>den<br />

çıkar.Sol ventrikülün diyafragmatik yüzü hangi <strong>arter</strong> tarafından kanlanıyorsa<br />

cerrahi bakımdan o <strong>koroner</strong>e ‘dominat <strong>koroner</strong>’ adı verilir.İnsanların %90’ nında sağ<br />

dominant,%10’ nunda sol dominantır.<br />

20


Koroner venöz dolaşım:<br />

Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>ir sağ ön oblik görünümü<br />

Sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>in sol ön oblik görünümü<br />

<strong>koroner</strong> venöz dolaşım postkapiller düzeyde birbirleriyle birleşerek sağ<br />

atriuma açılırlar.Koroner venöz dönüşün %75’ i <strong>koroner</strong> venöz sinüs aracılığıyla<br />

triküspit kapağın septal lifletine komşu sağ atrium tabanına açılır.Koroner sinüs sol<br />

21


atrioventriküler sulkusun posterior kısmında seyreder.Geri kalan %2O’ isi tebasian<br />

venlerle özellikle kalbin sağ tarafına daha fazla olmakla birlikte dört kardiak<br />

odayada açılırlar.Geri kalan venöz drenajın %5’ise lenfatik drenaj olarak sağ taraf<br />

odalarına açılırlar.<br />

Koroner venöz ve <strong>arter</strong>iyel sistem birarada anteroposterior görünüm<br />

Koroner venöz ve <strong>arter</strong>iyel sistem birarada posterior görünüm<br />

22


Koroner <strong>arter</strong>ler arasındaki anastomozlar:<br />

Doğal anastomozlar Vieussens’ ringi, atrial dallar, Kugel’s <strong>arter</strong>i ve septal<br />

<strong>arter</strong>lerdir. Diğer anastomozlar daha çok <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>lerdeki %70’in üzerindeki<br />

oklüzyonlar sonrası gelişir. LAD ve diagonal arasında, marjinal ve diagonal dallar<br />

arasında, RCA’nın akut marjin, PDA ve LAD septalleri arasında, RCA ve CX<br />

arasında gelişir.<br />

Kapiller yatak benzer çaptaki bağlantılı damarlar ağından oluşmuştur,dallanan<br />

bir yapıya sahip deyildir.Myositler kapiller ağ içinde organize olmuşlardır ve kapiller<br />

duvara kollejenlerle bağlamışlardır(3). Kapillerlerin çapı yaklaşık 5 mikrondur(4,5,6).<br />

Kapiller yatak komşu myositlerin kontraktilitesi sayesinde genişleyebilir. Ayrıca,<br />

kendi iç basıncından etkilenebilir(6). İnsan kalbindeki kapiller yoğunluk 3500/mm2<br />

ve subenodkariyumda subepikardiyumdan daha düşüktür. İki kapiller arasındaki<br />

uzaklık yaklaşık 17 mikrometridir. Bir myositin normal çapı 18 mikrometridir. Ve<br />

hipertrofi ile 30 mm’ye kadar çıkabilir. Her myosit en az bir kapillerle çevrilidir. Bu<br />

yakın anatomik yapı yoğun bir fonksiyonel komşuluk gösterir.<br />

Kolleteral sistem :<br />

Kollertaraller değişik <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>ler arasındaki bağlantı ağı sağlayan<br />

damarlardır.Fonksiyonları <strong>arter</strong>yel dallardaki obstruksiyonları baypass etmek ve<br />

böylece myokard dokusunu iskemik olaylardan korumaktır.Doğumda kolleteral<br />

sistem rudimenter olarak bulunur.Bunlar muhtemelen embiryonel <strong>arter</strong>iyel ağın<br />

kalıntılardır.Ve çeşitli uyarıların etkisi altında progresif olarak gelişebilir.<br />

Kolletarallerin gelişimi:<br />

İyi gelişmiş koleterallerin varlığı, tekrarlayan myokard iskemisi ile ilişkili<br />

olduğu için iskemik myokard hücrelerinin,angiogenik büyüme faktörleri ürettiği<br />

bildirilmiştir.Bununla birlikte kolleteral gelişimi,genişlemesi ve olgunlaşması bir ay<br />

zaman alırken,iskemi gelip geçicidir.Sonuç olarak kolleteral ağ ile normal <strong>arter</strong>leri<br />

bağlayan kolleteral ‘kök’ normal bir doku ile çevrilidir .Ve tıkalı <strong>arter</strong>in bögesine ait<br />

değilir.Bu yüzden koleteral gelişim myokard ile direk ilşikili deyildir.Önceden<br />

bilinenlerin tersine normal ve stenotik vasküler bölgelerdiki basınç farkının rolü daha<br />

önemli olduğu düşünülmektedir.Basınç farkı rudimenter amastomoz ve<br />

bağlantılardaki kan akımının artışın indükler.Duvar gerim stresindeki artış<br />

23


endotelyumu aktive ederek adeziv mollekülleri uyarır.Bu da monositlerin<br />

yapışmasına ve büyüme faktörlerin üretimine neden olur.<br />

Hayvan modellerinde heparin ve iskeminin kombinasyonu kolleteral<br />

gelişimini ve fonksiyonunu artırdığı gösterilmiştir.(7,8,9,).Benzer olarak köpeklerde<br />

kolleteral gelilşimin farmokolojik arttırımı heparin bağlayan vasküler endotelyal<br />

büyüme faktörü ile sağlanmıştır(10). Son datalar egzersiz ve düşük molekül ağırlıklı<br />

heparin tedavisinin de ayrıca insanlardaki kolleteral fonksiyonları arttırdığını<br />

göstermektedir(11).<br />

Çeşitli büyüme faktörleri klinik test aşamasındayken ve bu faktörlerin<br />

miyokard perfüzyonunu açıkca artırmasına rağmen henüz insanda<br />

ispatlanamamıştır.Önümüzdeki yıllarda farklı büyüme faktörlerinin ve gen transfer<br />

tekniklerinin <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> hastalığını tedavi edici bir yol olacağına inanılmaktadır.<br />

Kolleteralerin yapısı ve lokalizasyonu :<br />

Köpeklerdeki subepikardial kolaterallere karşı insan kalbinde kolletral sistem<br />

subendokarda yoğun ağ oluşturur.Bu damarların histolojik yapısı anormal bir şekilde<br />

ince duvarlı <strong>arter</strong>lerden oluşmuştur.Makroskopik olarak görülebilen bağlantılı büyük<br />

damarlar normak <strong>arter</strong> duvar yapısına sahiptir.Fakat sıklıkla geniş subintimal<br />

prolifersyon gösterir.<br />

Kolleterallerin koruyucu rolü:<br />

Epikardial <strong>koroner</strong> daralmada kolleteral damarlar gelişir ve bu kolleteraller<br />

sayesinde myokardiyal kan akımı progresif şekilde artar.Böylece korner <strong>arter</strong><br />

hastalığında myokard kan akımı <strong>koroner</strong> ve kolleteral akımın toplamını gösterir.Ve<br />

myokardial kan akımı <strong>koroner</strong> kan akımından farklı olabilir.Total <strong>koroner</strong> oklüzyon<br />

durumunda myokard kan akımı sadece kolleteral sayesinde sağlanır.Kardiyologlar<br />

sadece <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> üzerine odaklaşmışken hasta açısından en önemli paremetre<br />

epikard damarları ya da kolleteral tarfından sağlanan myokard kan akımıdır.Son<br />

zamanlarda kolleteral sirkülasyonun sol ventrikül hasarı yaratacak stres durumunda<br />

myokard iskemisinin artışı ve hastanın yaşamı üstünde koruyucu etkisi olduğu kabül<br />

edilmektedir.Total tıkalı ancak tam kolettaralize hastalarda myokard fonksiyonu<br />

istrahat esnasında normaldir.Bununla beraber bu hastaların bazılarında pozitron<br />

emisyon tomografisi ile ölçülen myokard akım rezervi normale yakın bile<br />

olmaktadır(12)<br />

24


Koroner akım mekaniği:<br />

Diğer tüm organların aksine ,<strong>koroner</strong> kan akımı baskın olarak diastol sıranda<br />

sağlanır.Sistol sırasında akım düşüktür.Maximum vazodilatasyon sırasında ;diastolik<br />

akım dahada artar.Sistolik akımda ise artış diastole göre daha azdır.Genelde<br />

hiperemide sistolik komponent total akımın %25’inden azdır.Terside <strong>koroner</strong> venöz<br />

akımda olur:Sistol sırasında yüksek ,diastol sırasında düşüktür(13,14).Böylece ;her<br />

nekadar myokardial kontraksiyonun devamı için <strong>koroner</strong> perfizyon gereksede<br />

<strong>koroner</strong> perfizyon için de bir resistan etki gerekir.Bu resistan etki ventrikül basıncı<br />

yada değişen myokardiyal esneklikle ilgilidir.<br />

Ekstra<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>ler Koroner <strong>arter</strong>ler<br />

Arterioller Arterioller<br />

Kapillerler<br />

Venler<br />

Arterioluminal Arterioluminal<br />

damarlar Tebesian Koroner sinus damarlar<br />

venler veya anterior<br />

kardiyak venler<br />

Ventrikül basıncının etkileri:<br />

Kalp odacıkları<br />

Koroner dolaşım diyagramı<br />

Sağ ve sol akım sinyalleri arasındaki farklar sistolik inhibisyonun ventriküler<br />

arasındaki basınçla ilgili olduğunu gösterir.Küçük bir sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>de kan akımı<br />

kalp siklusu üzerinde eşit dağılır.Sol ventriküle büyük bir dal veren büyük bir sağ<br />

<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>de;sol <strong>koroner</strong>in aksine yalnız küçük bir dal veriyorsa,sistolik ve ana<br />

olarak diasyolik kan akımında beslenir.İntraventriküler basınçla kan akımının sistolik<br />

inhibisyonu konsepti ;pulmoner hipertansiyonda sağ <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>deki sistolik kan<br />

akımının bozulmas ile de desteklenmektedir(15).Transmural myokardiyal akım<br />

bozukluğu ile doku basıncı arasında ki ters ilişkide konsepti güçlendirmektedir(16).<br />

Zamanla değişen elastikiyet:atan kalpte by-pass <strong>cerrahisinde</strong> olduğu gibi kalp atarken<br />

<strong>koroner</strong> akımın pulsatil ama boş olması ventriküldeki deformasyonun doku basıncına<br />

atfedilir(17).Geçmişte yapılan deneyler ;<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> kan akımının,sol ventrikül<br />

25


asıncından ziyade ventrikül duvarının kontraktilitesi ile ilgili olduğunu gösterdi(18-<br />

20).<br />

Myokard kan akımının düzenlenmesi:<br />

Kalbin mekanik ve elektiriksel aktivitesinin devamlılığı,bazal durumda<br />

kardiak debinin yaklaşık %5’i olan myokard perfizyonun devamlılığına<br />

bağlıdır.Normal epikardiyal <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>lerin varlığında, <strong>koroner</strong> akım myokard<br />

akımına ya da beslenme akımına eşittir.Dinlenme durumunda bile myokardın oksijen<br />

ihtiyacı (8-10 ml/dk/100gr doku) iskelet kasının oksijen ihtiyacından (0,5 ml/dk/100<br />

gr doku) fazladır(21). Koroner <strong>arter</strong>lerin yapısı yüksek oksijen tüketimine<br />

uygundur.Myokard dokusunun oksijen tüketiminin yüksek olmasına bağlı olarak<br />

<strong>koroner</strong> sinüsteki oksijen satürasyonu diğer venöz sistem oksijen satürasyonuna göre<br />

%20 daha düşüktür. Myokard dokusunda oksijen ekstraksiyonu maximum<br />

düzeydedir. Bu yüzden myokardın artan oksijen ihtiyacında oksijen ekstraksiyonu<br />

daha fazla artamayacağından artan oksijen ihtiyacını <strong>koroner</strong> dolaşım ancak <strong>koroner</strong><br />

kan akımını artırarak karşılayabilir. Bu nedenle artan metabolik aktivite ile myokard<br />

kan akımı arasında lineer bir ilşki vardır(22). Myokard kan akımı internal<br />

otoregülasyon ,external kompressiv etkiler, nöral regülasyon, metabolik ihtiyaç ve<br />

endotel içi faktörlere bağlı olarak düzenlenir.<br />

Otoregülasyon perfizyon basıncı değiştiğinde kan akımının sabit kalmasını<br />

sağlayan intrensek bir mekanizmadır(23). Anestezi verilmiş köpeklerde perfizyon<br />

basıncı 70’ den 130 mmhg ya çıktığında myokard perfizyonu sabit tutulur(24). Buna<br />

karşın bilinci açık ve kronik olarak enstrümente edilmiş köpeklerde ise otoregülasyon<br />

alt limiti 40 mmHg’dır(25). Koroner perfizyon basıncı, bu sınırın altına<br />

düştüğünde,basınçtaki küçük düşüşler myokard kan akımındaki ve duvar<br />

kalınlığındaki ciddi düşüşle kendini gösterir.Son zamanlarda sol ventrikül anjiografisi<br />

ile tespit edilen normal sol ventriküllü ve normal EKG si olan LAD izole lezyonu<br />

olan 26 hastalık bir seride distal perfizyon basıncı guide teli ile ölçüldü(26).Bu hasta<br />

gurubunda myokard perfizyonu PET ve oksijen işaretli su ile ölçüldü.Myokardial<br />

perfizyonun geniş bir perfizyon basıncında sabit kaldığı görüldü.Alt limit,normal<br />

normal sol ventrikül fonksiyonlu bir hastada en düşük distal <strong>koroner</strong> basınç 46<br />

mmHg olduğu görüldü.İnsanda otoregülasyon mekanizmasının şuuru açık<br />

köpeklerdeki kadar 45 ila 130 mmmHg arasında olduğu gösterilmiştir(26).<br />

Otoregülasyon gösteren bazı mekanizmalar öne sürülmüştür. Myojenik mekanizma<br />

vazomotor tonus artışına karşı perfizyon basıncını arttırarak geçici vasküler<br />

gerilmeyi gösteren mekanizmadır.Diğer organlarda görülmesine rağmen <strong>koroner</strong> kan<br />

26


akımının kontrolünde myojenik yanıtın açık bir kanıtı bulunamamıştır.Koroner<br />

sirkülasyonda myojenik yanıtı saptamak oldukça zordur. Çünkü <strong>koroner</strong> kan<br />

akımındaki kısa süreli değişiklikler myokard metobolizmasını değiştirir.<br />

Sol ön oblik açıdan kalbin bölgesel perfüzyon haritası (87).<br />

Lokal metobolik regülasyon mekanizması en önemli mekanizmadır. Kalp, dış<br />

kontrol mekanizmalarından (sinirsel ve hormonal) uzaklaştırılırsa kalbin işlevi<br />

metobolik ihtiyaçları sağlamaya devam edebilmektedir.Bu özellikle kalp kası<br />

çalışırken salınan ve <strong>arter</strong>iollerin tonusunu sağlayan faktörlere aittir.Bu metabolitler<br />

oksijen,karbondioksit,hiperosmolarite,hidrojen.potasyum ve kalsiyum seviyelerinde<br />

değişiklikler ve adenozindir.Adenozin <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>lerin en güçlü<br />

dilatatörlerindendir(27).Myokardial oksijen tüketimi adenozin salınımı ve <strong>koroner</strong><br />

akım arasında iyi bir korolelasyon tespit edilmiştir(28).Buna rağmen ne tam <strong>koroner</strong><br />

tıkanıklığı takip eden hiperemi nede istirahat <strong>koroner</strong> kan akımı adenozine deaminaz<br />

27


ile değişmemiştir(29,30,31). Benzer şekilde, adenozin antagonisti aminofilin<br />

uygulaması, insanlarda atrial pacing ile uyarılan akım artışını değiştirmemiştir(32).<br />

Dolasıyla, genelde adenozin <strong>koroner</strong> akım otoregülasyonunda tek faktör olmadığı<br />

düşünülmüştür.<br />

28<br />

Peak sol ventrikül basınç,<br />

endiastolik basınç, kalp hızı ve kalp<br />

kontraktilitesindeki arttışların<br />

tamamı exravasküler <strong>koroner</strong> dirence<br />

katkı sağlar.Bu exravasküler<br />

kompresyon,<strong>koroner</strong> stenoz ve<br />

azalmış poststenotik basınç<br />

varlığında fonksiyonel önem<br />

kazanır(33,34). Bunun dışında<br />

,exravasküler kompresyon<br />

subendokardiumda supeikardiuyuma<br />

göre daha fazla olduğundan,<br />

otoregülatör rezerv kısmen<br />

tükendiğinde, exravasküler<br />

kompresyon transmural myokardiyal<br />

1.0 saniyelik periyodda <strong>koroner</strong> kan akım grafiği kan akımı dağılımı üzerindeki<br />

(87)<br />

etkisini korner stenoz varlığında<br />

belirginleştirir. Kalp hızı, sol ventikül basıncındaki herhangi bir artış, subendokardial<br />

tabakalarının perfizyonunu belirgin şekilde engeller(35,36). Nitrogliserin myokardial<br />

kan akımı üzerine yararlı etkiler büyük çoğunlukla exravasküler kompresyonu<br />

düşürmesine atfedilir.<br />

Nöral regülasyon etkilerin saptaması zordur çünkü kardiak sinirlerin blokajın<br />

bölgesel myokardial perfizyonun mekanik ve metabolik belirleyicileri üzerinde aşırı<br />

etkisi vardır.Yani kan akımının primer nöral kontrolü mekanik ve metebolik<br />

faktörlerden daha az etkili olmasına rağmen metobolik ihtiyaca yanıt olarak <strong>koroner</strong><br />

akımı etkiler.Ayrıca farklı reseptör tipleri sol ventrikül duvarı üzerinde homojen<br />

olarak yayılmamıştır.Sempatik ve vagal stümülasyon epikardiyal <strong>koroner</strong><br />

<strong>arter</strong>ler,resistance damarlar ve kolletral dolaşım üzerine değişik etlkileri olabilir.


Koroner endotel büyük <strong>arter</strong>lerin vazomotor tonusunun düzenlenmesi<br />

üzerinde önemli rol oynar(37). Normal şartlar altında ,birkaç vozoaktif madde<br />

endotel hücreler tarafından sürekli salınır,bu maddeler arasında nitrikoksit dikkati<br />

çeker.Düşük oksijen basıncı ,trombosit ürünleri,artmış duvar gerimi gibi çeşitli<br />

stimülanların etkisi nedeniyle vazoaktif maddelerin sentez ve salınımı bazal seviyenin<br />

üzerine çıkar.Bu salınım subendotelyal düz kas hücrelerinin gevşemesini sağlayarak<br />

vasküler tonusu azaltır.Ek olarak nitrikoksitin <strong>koroner</strong> resistan damarlarını etkilediği<br />

gösterilmiştir. Ve son olarak nitrikoksitin egzersiz sırasında ki <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong><br />

stenozunda destekleyici olarak myokard perfizyonuna katkı sağladığı<br />

gösterilmiştir(38-44).<br />

Minimal <strong>koroner</strong> resistans:<br />

Başlangıçta minimal <strong>koroner</strong> resistans ve maximal myokardiyal akıma<br />

ulaşmada,kısa süreli myokardiyal iskeminin en güçlü uyaran olduğuna<br />

inanılıyordu.Hızlı atrial pacing ve <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> stenozu olduğu durumlarda oluşan<br />

ihtiyaç iskemisinde adenozin infizyonu transmural akımda önemli oranda artışa yol<br />

açmaktadır(45). İnsanlarda iskemiye rağmen rezüdü reserv tanımlanmıştır(46).<br />

Aşikardır ki, fizyolojik ve farmokolojik minimal <strong>koroner</strong> resistans ayrımı<br />

yapılmalıdır. Bu sonuçlara göre, Canty ve Smith son zamanlarda anestesi verilmemiş<br />

köpeklerde, adenozinle ilişikili akım reservinin iskemi süresince yok olduğunu<br />

buldular(47). Başarılı anjioplasti yapılan hastalarda, Serrury ve arkadaşları<br />

postoklüzyon hiperemesi ve intra<strong>koroner</strong> papavarin uygulaması süresince akım<br />

hızında benzer bir yükselme buldular(48). Bu intrensek otoregülatuar<br />

mekanizmaların gerçektende lokal vazodilatör reservin famokolojik rezervle<br />

ilişkisinin eşleleştirilebileceğini gösteririr. Bu noktadan hareketle, hiperemiyi<br />

adenozin yada papaverin tarafından indüklenen maximum <strong>koroner</strong> ya da myokardial<br />

akıma bağlayabiliriz. Bazı durumlarda maximum akım yada minimal <strong>koroner</strong> ve<br />

myokardial resistans doğurulabilir. Klinik uygulamada maximum hiperemiyi<br />

indüklemek için kullanılan durumlar egzersiz, pacemaker taşikardisi, basit <strong>koroner</strong><br />

oklüzyon, farmokolojik ajanlarlardır. Egzersiz en fizyolojik strestir. Ancak akım ve<br />

basınç ölçümlerinin yapıldığı kateterizasyon labaratuarlarında uygulaması zordur.<br />

Hayvan deneylerinde maximal fiziksel egzersiz myokard akım rezervini tamamıyle<br />

dolduramadığı görülmektedir. Günümüzde insanlarda farmokolojik uyarıdan sonra<br />

maximal egzersiz süresince myokardiyal akımı gösteren hiçbir bilgi yoktur.<br />

Pacemaker taşikardisinde, atriyal pace ile sağlanan akım artışı oldukça azdır.<br />

29


Farmokolojik ajanlarla uyarılan maximum hiperemik akımdan oldukça düşüktür(49).<br />

Basit <strong>koroner</strong> oklüzyon ise sadece <strong>koroner</strong> anjioplasti sırasında yapılabilir.<br />

Farmokolojik ajanlar klinik uygulamada <strong>görüntüleme</strong> medotlarında uygulanmaktadır.<br />

Koroner akım reservi:<br />

a-Absolute akım reservi: Koroner akım artışı genellikle absolute <strong>koroner</strong><br />

akım reservi olarak adlandırılır.Gouldun önceden tanımladığı hipereminin kalan<br />

<strong>koroner</strong> akımına oranı, kesin korener akım reservi olarak adlandırılır(50). Maksimum<br />

vazodilatör uyarıdan sonra akımdaki 4-6 kat artış normal <strong>koroner</strong> akım rezervini<br />

gösterir.Stenozun varlığında %80-85 çap daralmasına ulaşıncaya kadar, kalan akım<br />

değişmez.Fakat %50’den kısa tıkanma varlığında,hiperemik <strong>koroner</strong> akım düşmeye<br />

başlar.Kalp hızı ,kan basıncı ve sol ventrikül hipertrofisi gibi faktörler kalan akım<br />

seviyesini etkiler ve dolasıyla kesin akım rezervinide ve bununda hesaba katılması<br />

gerekir.<br />

b-Relatif akım reservi: Stenotik <strong>arter</strong>deki maximum kan akımının,<br />

komşuluğunda normal <strong>arter</strong>deki maximum kan akımına oranına relatif akım rezervi<br />

denir. Perfüzyon sintigrafisi yapılırken relatif akım reservi refarans alınabilir. Relatif<br />

akım reservi, temel akımdan bağımsızdır. Dolayısıyla kardiak işyükündeki<br />

değişikliklerden daha az etkilenir(51).<br />

c-Fraksiyone akım rezervi: Stenotik <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong>deki hiperemik<br />

akımın,normal olduğunu varsaydığımız halindekine oranına fraksiyone akım reservi<br />

denir(52).Bir başka deyişle fraksiyone akım reservi maximum hiperemik kan<br />

akımını normaldeğerin bir fraksiyonu olarak gösterir.Maximum hiperemi sırasında<br />

elde edilen,intrakorner basınç ölçümleri bulunarak fraksiyone akım hesaplanır.<br />

30


MOTİVASYON<br />

Önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, <strong>greft</strong> yetmezliği, KABG ameliyatının<br />

en önemli komplikasyonlarından biridir. Sonuçları çok kötü seyreden perioperatif<br />

myokard enfarktüs ise, <strong>greft</strong> yetmezliği nedeniyle meydana gelir.<br />

Cerrahi tekniklerin, günümüze kadar birçok değişikliğe uğramasına rağmen<br />

<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> cerrahisi, erken veya geç <strong>greft</strong> yetmezliği ile komplike olabilmektedir.<br />

Geç <strong>greft</strong> yetmezliği, çoğunlukla altta yatan hastalığın yeniden progresyonu ile<br />

olurken, erken <strong>greft</strong> yetmezliği daha ziyade anastomozun ve cerrahi tekniğin kalitesi<br />

ile ilgilidir. Termal <strong>görüntüleme</strong> ile <strong>greft</strong> değerlendirmenin asıl amacı, olası <strong>greft</strong><br />

yetmezliğini ameliyat esnasında belirlemek ve ona göre önlem almaktır. Metod,<br />

<strong>greft</strong>in içinde belli bir sıcaklık farkıyla akan sıvının (kan veya kristalloid<br />

kardiyoplejisi) infrared kamera tarafından görüntülenmesi ve ikinci aşamada ise bu<br />

görüntülerin birtakım termodinamik matematiksel metodlarla işlenerek sayısal bir<br />

akım değeri ölçülmesinden ibarettir. Metodun birçok avantajı vardır. Bunlardan en<br />

önemlisi, ameliyathane şartlarına kolayca uygulanabilmesi ve çıkabilecek olumsuz<br />

sonuçlara göre ameliyatın seyrini değiştirebilme olanağıdır. Maliyetinin ucuz olması,<br />

hastaya herhangi bir kontrast madde veya başka bir medikasyon uygulamayı<br />

gerektirmemesi, iyonize edici radyasyon alınmaması, dakikalar içinde sonuç vermesi,<br />

invazif olmaması ve ölçümün istenilen büyüklükte, şekilde ve doğrultuda<br />

yapılabilmesi ise diğer avantajlarıdır. Yöntem yalnızca <strong>greft</strong> üzerinden değil, nativ<br />

<strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> üzerinden de ölçüm yapabildiği için distal noktalardaki stenozları da<br />

rahatlıkla belirleyebilmektedir.<br />

Robot destekli total endoskopik <strong>koroner</strong> by-pass tekniklerinin gelişmesiyle<br />

birlikte, bu metod, daha çok geçerlilik kazanacaktır. İlerleyen teknolojiyle, bu yöntem<br />

pediyatrik kardiyak cerrahide de yerini alabilecek ve daha birçok uygulama alanı<br />

bulabilecektir.<br />

Anjiyografik çalışmalarda, KABG ameliyatı sonrası <strong>arter</strong>iyel <strong>greft</strong>ler için %5<br />

ve safen ven <strong>greft</strong>leri için %15 seviyelerine kadar erken <strong>greft</strong> yetmezliği rapor<br />

edilmiştir[]. Erken <strong>greft</strong> yetmezliği, çoğunlukla distal anastomoz ile ilgili teknik<br />

31


sorunlardan kaynaklanır. İntraoperatif anjiyoskopi, yüksek frekanslı epikardiyal<br />

ekokardiyografi ve transit-time ultrasonik akım ölçümleri ile erken <strong>greft</strong> yetmezliği<br />

olasılığı yakalanabilir. Ancak, bu yöntemlerin hiçbirisi hem morfolojik yapıyı<br />

gösteren hem de sayısal ölçüm yapan metodlar değildir. Termal <strong>görüntüleme</strong> yoluyla<br />

yapılan değerlendirme, bu eksikliği gidermek üzere geliştirilmiş olup, hastanın<br />

anjiyografik görüntüsünü hem görsel olarak hem de bu görüntülerden sayısal akım<br />

değerleri ölçerek işlevini yerine getirmektedir.<br />

Perioperatif myokardiyal enfarktüsün insidansı çeşitli çalışmalarda %3 ile %7<br />

arasında bildirilmiş olup, mortalitesi ise %10 ile %15 arasında seyretmektedir[].<br />

Bütün bu rakamlar, ciddi rakamlar olup, bunların belli bir oranda önlenebileceği<br />

imkanı sağlayan <strong>termal</strong> <strong>görüntüleme</strong> metodu, bu bağlamda çok ciddi önem<br />

kazanmaktadır.<br />

Kurulan sistem, cerraha dakikalar içinde sonuç vererek kros klemp süresini<br />

uzatmamakta ve bu avantajı sayesinde de çok ciddi önem kazanmaktadır. Çünkü,<br />

bilindiği üzere, kros klemp süresinin uzaması birçok komplikasyona zemin hazırlar.<br />

Metod, bu bakımdan da indirekt olarak diğer morbidite ve mortalite etkenlerinin<br />

insidansını düşürebilir.<br />

Özetle, <strong>termal</strong> <strong>görüntüleme</strong>, <strong>koroner</strong> <strong>arter</strong> <strong>cerrahisinde</strong> birçok komplikasyonu<br />

önleyebilecek pratik bir metod olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada, metodun<br />

geliştirilmesindeki ikinci aşama olan geçerlilik ve norm geliştirme yöntemleri<br />

uygulanmıştır. Birinci aşama ise, görüntüyü işlemek ve hesaplar için bir yazılım<br />

geliştirmek ve sistemin, bu yazılımın yüklü olduğu bir bilgisayar ve <strong>termal</strong> kamerayı<br />

biraraya getirerek kurulmasından ibarettir. Bahsedilen ilk aşama, Istanbul Memorial<br />

Hastanesi ve biyo-medikal mühendisliği eğitimi aldığım Boğaziçi Üniversitesi<br />

olanakları <strong>kullanılarak</strong> tarafımdan gerçekleştirilmiştir.<br />

32


MATERYAL VE METOD<br />

Termal <strong>görüntüleme</strong>nin tıptaki kullanımı her geçen gün daha yaygınlaşırken,<br />

çeşitli özgün amaçlara yönelik kompakt cihazlar piyasaya girmiştir. Bu cihazların<br />

kullanım alanlarından ayrıntılı olarak giriş bölümünde bahsedilmiştir. Bunlardan<br />

yalnızca birkaçı, kalp görüntülenmesinde kullanılmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu<br />

çalışmada kullanılan OPGAL IVA 2000, kalp görüntülenmesinde kullanılanlardan<br />

birisidir.<br />

OPGAL IVA 2000 Termal Kamera<br />

İsrail’de üretilmiştir. Teknik özellikleri:<br />

• Dalgaboyu aralığı: 8-12 mikron<br />

• FOV (Field of View-Görüş açısını temsil eder): Dikey:4.50 Yatay:3.40<br />

• Aspect Ratio (Görüntünün dikey ve yatay uzunluğunun birbirine<br />

oranı): 4/3<br />

• Maksimum net <strong>termal</strong> hassasiyet: 0.10 o C.<br />

• Çalışma uzaklığı: 0.3-1.2 metre<br />

• Maksimum çözünürlük: 320x240 piksel<br />

Termal kameradan elde edilen görüntünün bilgisayara aktarılması için,<br />

Avermedia marka bir görüntü yakalama cihazı kullanılmıştır. Bu cihaz herhangi bir<br />

bilgisayar ve parçaları satıcısından edinilebilir. Teknik özellikleri:<br />

• Maksimum görüntü çözünürlüğü: 720x576 piksel<br />

• Maksimum zamansal çözünürlük: 30 fps<br />

• Maksimum renk derinliği: 16 bit<br />

• Kompozit, S-Video ve RF inputlar<br />

• AVI, MPEG formatlarında görüntü yakalama<br />

33


Kullanılan Yazılım<br />

Kameranın analog çıkışından yakalanan görüntünün işlenmesi ve gerekli<br />

hesaplamalar, dizüstü bilgisayarda kurulu olan ve MATLAB bilgisayar dili ile<br />

yazılmış “FPAnalyzer” isimli yazılım tarafından yapılmaktadır.<br />

Yazılımı çalıştırdıktan sonra, ilk adım olarak ölçüm yapılacak hastayı, daha<br />

once kayıtlı olan görüntülerden seçmek veya yeni görüntü almak için kaydı başlatmak<br />

gerekiyor.<br />

34


Hasta seçimi yapıldıktan veya gereken görüntü kayıt edildikten sonra,<br />

ölçümün yapılacağı en iyi zaman aralığı kullanıcı tarafından seçilerek görüntünün<br />

diğer kısmı değerlendirmeden çıkarılıyor. Ölçüme hazır olan görüntü üzerinde akım<br />

ölçümü mü, yoksa perfüzyon <strong>görüntüleme</strong> mi yapılacağına kullanıcı karar veriyor ve<br />

ona göre ilgili seçeneği tıklıyor.<br />

Eğer kullanıcı akım ölçümü yapacaksa, ölçümün yapılacağı <strong>greft</strong> üzerine bir<br />

dörtgen belirliyor. Yapılacak ölçümün doğru olabilmesi için, dörtgenin uzun kenarları<br />

akım yönüne, yani damara paralel, kısa kenarları ise damara dik ve damar<br />

genişliğinde olması gerekiyor.<br />

35


Dikdörtgenin belirlenmesinin ardından, ölçümün yapılması için kullanıcı<br />

“Show flow” seçenenğine tıkladığı zaman ölçüm grafiksel olarak ve akım değeri<br />

hesaplanarak görüntüleniyor.<br />

Perfüzyon değerlendirmek için de, hasta ve ölçüm aralığı seçimi, görüntü<br />

kaydı gibi benzeri aşamaların gerçekleştirilmesi gerekir. Ancak perfüzyon<br />

görüntülenmesindeki tek fark, sistemin istenen bölgeler için sayısal bir perfüzyon<br />

değeri ölçemiyor olmasıdır. Termal <strong>görüntüleme</strong> ile perfüzyon ölçümü mümkündür<br />

ancak mevcut yazılım buna yeterli değildir. Bu ölçüm için birtakım karmaşık<br />

termodinamik süreçlerin matematiksel olarak modellenmesi ve yazılıma bu<br />

formüllerin eklenmesi gerekmektedir. Yakın bir zamanda bu da gerçekleştirilecektir.<br />

Aşağıdaki şekilde, perfüzyon grafiksel gösterimini başlatmak için kullanıcı<br />

tarafından bölge seçimi aşaması gösterilmektedir:<br />

Şekilde görülen mavi çizgilerle belirlenmiş poligonların şekli, kenar sayısı ve<br />

büyüklüğü tamamen kullanıcının tercihine bağlı olarak seçilmiştir. Bir sonraki<br />

aşamada, bu bölgelere ait perfüzyon, grafiksel olarak gösterilecektir.<br />

36


Yazılımın arayüzünün sağ tarafında, seçilen üç bölgenin perfüzyon grafikleri<br />

gösterilmiştir. Kırmızı, yeşil ve mavi grafikler, kullanıcının seçim sırasına uymak<br />

koşuluyla seçilen bölgelerin perfüzyonunu temsil etmektedir. Bu örnekte, kırmızı ve<br />

yeşil grafikle gösterilen bölgelerin mavi olana kıyasla daha önce perfüze olduğu ve<br />

mavi bölgede göreceli bir perfüzyon sorunu olduğu göze çarpmaktadır.<br />

Daha önce belirtildiği gibi, <strong>termal</strong> <strong>görüntüleme</strong>, görüntünün alındığı yüzeyin<br />

sıcaklık dağılımına bağlı olarak ortaya çıkan parametrik bir görüntüdür. Kurulan bu<br />

sistemde elde edilen görüntü, öncelikle her pikselin bir sıcaklık değeri temsil etmesini<br />

sağlayan bir data setine dönüştürülmektedir. Daha sonra akım hesaplamak ve<br />

perfüzyonu <strong>görüntüleme</strong>k amacıyla yapılan işlemler serisi gerçekleştirilmektedir.<br />

Bilindiği gibi, birçok <strong>koroner</strong> by-pass operasyonu kardiyopulmoner by-pass<br />

altında yapılmaktadır. Sistemin sonuç verme hızı bu sebeple oldukça önem<br />

kazanmaktadır. Diğer metodlara göre sonuç verme hızı açısından son derece üstün<br />

olan bu yöntem, üç aşamada ve yaklaşık toplam bir dakika süre içinde<br />

gerçekleşmektedir:<br />

1. Görüntünün bilgisayara alınarak ve daha sonra işlenmeye uygun<br />

formata dönüştürülerek hazırlanması (görüntünün kaydı bittikten<br />

sonra yaklaşık 30 saniye)<br />

2. İstenen formata (alınan görüntünün her bir karesi birer bmp<br />

formatında resim olarak) dönüştürülen görüntü üzerinde ölçümün<br />

37


yapılacağı bölgenin kullanıcı tarafından belirlenmesi (yaklaşık 20<br />

saniye)<br />

3. Seçilen bölgenin görüntü datasını bilgisayarın parametrik dataya<br />

dönüştürmesi ve gereken hesaplamayı yaparak sonucu ekranda<br />

yazması (kullanıcı komut tuşuna (“show flow”, “display flow”,<br />

“show perfusion”, “display perfusion” tuşları) bastıktan sonra<br />

toplam yaklaşık 10 saniye<br />

Bu yöntem, anlaşılacağı üzere temel olarak kullanıcının seçtiği bölgenin<br />

zamanla sıcaklık değişimini izlemek prensibine dayanmaktadır. Sıcaklık değişimi<br />

olayını gerçekleştirmek için <strong>greft</strong>in içinden mevcut bölgenin ve myokardın<br />

sıcaklığından belirgin olarak farklı sıcaklıkta bir sıvı infüze edilir. Bu infüzyonun<br />

oluşturduğu farkın pozitif veya negatif olması (myokarddan daha sıcak veya daha<br />

soğuk olması) hesaplamaları etkilememektedir çünkü hesaplamalar yapılırken mutlak<br />

değerler dikkate alınmaktadır. Öte yandan, sıcaklığın farkı da önemli değildir.<br />

Sistemin matematiksel gücü, kullanıcıya bu kolaylığı sağlamaktadır. Tek gereken şey<br />

en az 10 0 C sıcaklık farkının oluşmasıdır. Kullanılan kardiyopleji solüsyonları da<br />

zaten bu sıcaklık farkını rahatlıkla sağlamaktadır.<br />

Ölçüm yapılan <strong>greft</strong>in türüne göre, iki farklı infüzyon şekli tanımlanmıştır:<br />

Sıcak (izotermik) infüzyon:<br />

Arteriyel <strong>greft</strong>lerde ve LIMA flebinde kullanılmaktadır. Bu kullanımın iki<br />

sebebi vardır. Bilindiği gibi, <strong>arter</strong>iyel <strong>greft</strong>lerin çeperlerindeki düz kaslar sıcaklığa son<br />

derece duyarlıdır. Spazm riskini ortadan kaldırmak ve oluşacak akımı daha doğru<br />

göstermek amacıyla <strong>arter</strong>iyel <strong>greft</strong>lerde sıcak infüzyon kullanılmaktadır. Sıcak<br />

infüzyonu tercih etmemizi gerektiren bir diğer neden ise LIMA flebinin proksimaline<br />

enjektör takılamayacağı için herhangi bir kateter takma olanağının gereksiz bir invazif<br />

girişim olmasıdır. Bu yöntemin avantajlarından birisi, invazif olmamasıdır.<br />

38


İzotermik infüzyonun aşamaları<br />

Burada, bir LIMA flebi üzerinden ölçüm yapmak üzere görüntü alınmaktadır.<br />

Soğuk (hipotermik) infüzyon<br />

Venöz <strong>greft</strong>lerde kullanılmaktadır. Arteriyel <strong>greft</strong>lerde olduğu gibi bütün<br />

myokardı soğutmak yerine yalnızca soğuk infüzyon vererek hastanın kalbinin daha az<br />

soğuk sıvı alması avantajını sağlar. Bu da kros klemp sonrası weaning döneminin<br />

kısalmasına küçük bir katkı sağlar.<br />

Soğuk infüzyonun aşamaları<br />

Safen ven <strong>greft</strong>i üzerinden ölçüm yapmak üzere görüntü alınmaktadır.<br />

Sıcak infüzyonun aşamaları aşağıdaki gibidir:<br />

• 1. Aşama<br />

• 2. Aşama<br />

o Myokardiyumun yüzeyine soğuk serum fizyolojik dökmek<br />

suretiyle soğutulması<br />

o Eşzamanlı olarak <strong>greft</strong>in klemplenmesi<br />

o Myokardiyumun ve <strong>greft</strong>in yeterince soğuyarak kararlı hale<br />

gelmesinin beklenmesi (yaklaşık 40 saniye)<br />

o Klempin açılması<br />

o Aynı anda görüntü kaydının başlatılması<br />

39


Soğuk infüzyon ise şu şekilde yapılır:<br />

• Kristalloid veya kan kardiyoplejisinin, veya hastanın kardiyopleji<br />

ihtiyacı yoksa yalnızca soğuk serum fizyolojik’in direkt olarak<br />

<strong>greft</strong>in proksimaldeki ven ucundan isotermik olan myokardiyuma<br />

sabit bir basınçla enjekte edilmesi (burada sabit basınçtan kast<br />

edilen şey, ortalama <strong>arter</strong>iyel basıncın herhangi bir insandaki<br />

normal değerleri kadardır, bu da yaklaşık 65-70 mmHg’dir. Bu<br />

sabit basınçlı infüzyon, her hastanede rahatlıkla bulunan basınç<br />

göstergeli infüzyon manşonları ile yapılabilir).<br />

• Enjeksiyon esnasındaki görüntünün kaydı.<br />

Perfüzyonun grafiksel olarak görüntülenmesi ise yazılıma ait resimlerde<br />

gösterildiği gibi kullanıcı tarafından seçilen ve büyüklüğü, kenar sayısı ve şekli<br />

serbestçe kullanıcının tercihine bağlı olan poligonların belirlenmesi ve sonrasında<br />

yazılımın seçilen bölgelere ait datayı işlemesi ile gerçekleşir.<br />

Hesaplamalar<br />

Alınan görüntülerin parametrik dataya dönüştürülmesinden sonra iki ayrı<br />

aşamada sistem akım hızını hesaplamaktadır:<br />

1. Diskret kros korelasyon metodu ile akım hesabı için gereken zaman<br />

farkının hesaplanması:<br />

• Kullanıcı tarafından belirlenen dikdörtgen şeklindeki bölgenin<br />

uzun kenarlar (akım doğrultusu) boyunca üç eşit parçaya<br />

bölünmesi<br />

• Yeniden ısınma veya soğuma süreçlerinin ilk 1/3’luk ve son<br />

1/3’lük parçalarda analiz edilmesi<br />

• Bu iki parçanın sağladığı parametrik datanın (her bir parçanın<br />

içindeki piksellerin sıcaklıklarının ortalaması) birbiri ile diskret<br />

kros korelasyon denkleminde karşılaştırılarak akış hızının<br />

belirlenmesi<br />

2. Belirlenen akış hızını (cm/s) kullanarak akım miktarının (ml/dak)<br />

hesaplanması<br />

40


Diskret kros korelasyon, aşağıdaki denklemle hesaplanmaktadır:<br />

[ Φac]<br />

t = ∑ AkC<br />

k−t<br />

k<br />

Burada A (a) ve C (c) sözü edilen iki bölgenin sıcaklık ortalamalarını temsil<br />

etmektedir. “t” iki bölgenin aynı sıcaklıklara sahip oldukları anların zaman farklarının<br />

ortalamasını, “k” ise alınan görüntünün karelerinden hangi sıradaki olduğunu<br />

belirleyen terimlerdir.<br />

Bu denklemle ortaya çıkan zaman farkını ise, yine kullanıcının çizmiş olduğu<br />

dikdörtgenin kısa kenarını çap kabul ederek ve uzun kenarının 2/3’ünü de t zamanında<br />

kat ettiği uzaklık olarak yerlerine koymak suretiyle buradan kolaylıkla akım değeri<br />

ölçülür:<br />

AKIM<br />

2<br />

πr<br />

h<br />

=<br />

t<br />

Bu hesaplamalarla elde edilen akım değerleri, bir sonraki bölümde anlatılacak<br />

ve tartışılacak istatistiksel metodlarla analiz edilerek sistemin geçerliliği sınanmıştır.<br />

41


SONUÇLAR VE TARTIŞMA<br />

Önceki bölümde bahsedilen yazılımı kullanarak yapılan ölçümler toplam 33<br />

hastaya, her bir hastadan bir veya iki <strong>greft</strong> üzerinden görüntü alınarak, görüntülerin<br />

her birinde <strong>greft</strong>in distal, orta ve proksimal olmak üzere üç ayrı noktasından her<br />

birinden 15’er adet olmak üzere 45’er adet ölçüm yapılmıştır.<br />

Hasta ve <strong>greft</strong> dağılımı, toplam 21 LAD-LIMA, 5 LAD-Safen, 12 Cx-Safen, 4<br />

RCA-Safen anastomozu olmak üzere aşağıda belirtildiği gibidir. Yani diğer bir<br />

deyişle, 33 hastada 42 <strong>greft</strong> değerlendirilmiştir. Bu ölçümlerin alındığı <strong>greft</strong>ler,<br />

hastalara uygulanan ameliyatta yalnızca ölçüm yapılan <strong>greft</strong>lerdir. Ölçüm gereği<br />

duyulmayan <strong>greft</strong>ler de olabilir.<br />

LAD-LIMA: 14 Hasta<br />

LAD-Safen: 3 Hasta<br />

Cx-Safen: 4 Hasta<br />

RCA-Safen: 3 Hasta<br />

LAD-LIMA + Cx-Safen: 7 Hasta<br />

LAD-Safen + RCA-Safen: 1 Hasta<br />

LAD-Safen + Cx-Safen: 1 Hasta<br />

Aşağıdaki tabloda, ölçüm yapılan hastalardan birinin LAD-LIMA flebinin üç<br />

ayrı yerinden yapılan 15’er ayrı ölçümde elde edilen akım değerleri gösterilmektedir.<br />

Ölçüm No Proksimal (P) Orta Kısım (O) Distal (D)<br />

1 55 58 51<br />

2 49 54 56<br />

3 51 59 58<br />

4 61 51 57<br />

5 59 58 60<br />

6 53 58 54<br />

7 60 61 59<br />

8 58 64 50<br />

42


Ölçüm No Proksimal (P) Orta Kısım (O) Distal (D)<br />

9 56 53 58<br />

10 55 57 56<br />

11 58 57 67<br />

12 60 54 54<br />

13 53 48 52<br />

14 57 62 47<br />

15 51 55 56<br />

Veriler iki ayrı şekilde analiz edilmiştir:<br />

1. Sınıf içi korelasyon ve gözlem değişim oranı analizleri<br />

2. Tekli ve tekrarlanmış varyans analizi (ANOVA & Repeated ANOVA)<br />

İstatistiksel analizleri yaparken iki amaç güdülmüştür:<br />

1. Ölçümlerin kendi içerisinde istikrarlı ve değişkenlik göstermediğinin<br />

kanıtlanması,<br />

2. Her bir <strong>greft</strong>in üç ayrı noktasından (proksimal, orta ve distal) yapılan<br />

ölçümlerin birbirleri ile uyumlu olması.<br />

Yukarıda sözü edilen birinci amaç, ölçümü yapan kullanıcının yaptığı<br />

ölçümler arasındaki farkın anlamlı olmadığını göstermektir. İkinci amaç ise, üç<br />

noktadan yapılan 15’erlik ölçümlerin birbiri ile uyumlu olduğunun ortaya<br />

çıkarılmasıdır. Tahmin edilebileceği üzere, üç ayrı noktada çapı, şekli ve doğrultusu<br />

değişebilen <strong>greft</strong>in içinden akan akımın, nereden ölçüm yapıldığından bağımsız olarak<br />

sabit olması beklenmektedir. Çünkü, anastomoza kadar akımın geçebileceği başka yol<br />

yoktur.<br />

Sınıf içi korelasyon ile, öncelikle her bir <strong>greft</strong> türünün, kendi içinde üç ayrı<br />

noktasının birbiri ile uyumluluğu test edilmiştir. Amaçlanan şey, üç ayrı noktadan<br />

yapılan ölçüm arasında anlamlı fark olmamamasıdır. Aşağıdaki tabloda bu<br />

ölçümlerin sınıf içi korelasyon testlerinin sonuçları gösterilmektedir.<br />

P,O,D Noktaları Sınıfiçi Korelasyon Katsayısı (%95 GA)<br />

Gözlem<br />

Değişim Oranı<br />

CX-Safen 0,973 (0,965-0,979) 1,43<br />

LAD-LIMA 0,981 (0,977-0,984) 1,26<br />

43


LAD-Safen 0,882 (0,827-0,922) 2,32<br />

RCA-Safen 0,881 (0,818-0,925) 2,66<br />

Her dört <strong>greft</strong>te de güven aralığı, gereken değer olan %70’in üzerinde, gözlem<br />

değişim oranı ise maksimum değer olan %5’in altında bulunmuştur. Bu sonuçlarla,<br />

<strong>greft</strong>in ölçüm yapıldığı noktası göz önüne alınmaksızın rahatlıkla belirtilebilir ki<br />

bütün ölçümler birbiri ile uyumludur ve tutarlılık göstermektedir.<br />

Aynı aşamanın bir sonraki adımında ise üç ayrı noktanın, birbirinden bağımsız<br />

olarak kendi içindeki uyumluluğu test edilmiştir. Aşağıdaki dört tabloda her bir <strong>greft</strong><br />

ile ilgili bu üç noktanın ölçümlerindeki sınıf içi korelasyon katsayıları ve gözlem<br />

değişim oranları gösterilmektedir.<br />

CX-Safen Sınıfiçi Korelasyon Katsayısı (%95 GA)<br />

Gözlem<br />

Değişim Oranı<br />

Proksimal 0,995 (0,989-0,998) 3,28<br />

Orta 0,994 (0,989-0,998) 2,93<br />

Distal 0,995 (0,990-0,998) 3,60<br />

LAD-Lima Sınıfiçi Korelasyon Katsayısı (%95 GA)<br />

Gözlem<br />

Değişim Oranı<br />

Proksimal 0,996 (0,994-0,998) 3,96<br />

Orta 0,995 (0,992-0,998) 2,31<br />

Distal 0,995 (0,992-0,997) 2,94<br />

LAD-Safen Sınıfiçi Korelasyon Katsayısı (%95 GA)<br />

Gözlem<br />

Değişim Oranı<br />

Proksimal 0,974 (0,921-0,996) 2,70<br />

Orta 0,973 (0,918-0,996) 2,21<br />

Distal 0,979 (0,936-0,997) 3,28<br />

RCA-Safen Sınıfiçi Korelasyon Katsayısı (%95 GA)<br />

Gözlem<br />

Değişim Oranı<br />

Proksimal 0,988 (0,961-0,999) 2,71<br />

Orta 0,976 (0,920-0,998) 2,20<br />

Distal 0,978 (0,926-0,998) 3,11<br />

44


Tablolardan da rahatlıkla görüleceği gibi, sınıf içi korelasyon katsayıları ve<br />

gözlem değişim oranları her bir noktanın kendi içinde karşılaştırılmasında da amaca<br />

uygun sonuçlar vermiştir.<br />

Yukarıdaki sonuçlara göre, her dört <strong>greft</strong>teki gözlem değişim oranları<br />

proksimal ve distal noktalardan yapılan ölçümlerde orta noktalara göre fark<br />

göstermektedir. Bu fark, <strong>greft</strong>in en proksimal noktasındaki akımın türbülanslı<br />

karaktere dönüştüğü ile ilgili olabilir ancak bu çalışmada, bu farkın nedeni<br />

araştırılmamıştır.<br />

İkinci bir aşamada, ANOVA ve Tekrarlanmış ANOVA testleri bütün<br />

ölçümlere uygulanmıştır. Aşağıdaki ilk tabloda ANOVA, daha sonraki tablolarda ise<br />

tekrarlanmış ANOVA sonuçları görülmektedir.<br />

Proksimal Orta Distal F p<br />

CX-Safen 45,72±21,88 45,29±20,82 46,83±22,25 0,24 0,786<br />

LAD-Lima 60,96±23,52 60,56±23,05 61,2±23,26 1,10 0,331<br />

LAD-Safen 52,49±14,14 51,93±12,95 52,52±14,12 1,42 0,241<br />

RCA-Safen 24,43±6,33 24,4±5,81 23,6±6,56 0,82 0,441<br />

CX-Safen Proksimal Orta Distal<br />

Ölçüm 1 44,17±24,08 47±23,41 45,67±20,73<br />

Ölçüm 2 44,92±24,27 44±20,86 46,83±25,77<br />

Ölçüm 3 44,42±22,67 45,58±21,83 46,58±24,12<br />

Ölçüm 4 45,08±22,87 46,17±22,16 47,92±23,44<br />

Ölçüm 5 47,75±23,46 47,67±22,86 45,75±20,57<br />

Ölçüm 6 47,67±25,47 45,92±19,56 47,92±22,47<br />

Ölçüm 7 44,33±21,06 44,67±19,45 46,67±24<br />

Ölçüm 8 45,33±22,29 43,58±19,61 47,75±22,3<br />

Ölçüm 9 43,83±18,34 46,92±25,73 49,25±22,82<br />

Ölçüm 10 46,83±25,48 44,33±19,46 45,08±22,88<br />

Ölçüm 11 46,25±22,83 45,5±20,57 47±25,91<br />

Ölçüm 12 45,67±21,75 47,58±25,26 44,5±19,85<br />

Ölçüm 13 45,5±20,81 42,58±17,05 49,17±25,37<br />

Ölçüm 14 44,92±21,32 45,25±24,36 46,42±23,42<br />

Ölçüm 15 45,17±23,13 42,67±20,19 45,92±22,29<br />

F 1,01 0,939 0,670<br />

p 0,456 0,517 0,800<br />

45


LAD-LIMA Proksimal Orta Distal<br />

Ölçüm 1 59,71±24,27 58,62±22,8 62,71±24,03<br />

Ölçüm 2 59,43±21,38 59,95±24,32 62,05±24,23<br />

Ölçüm 3 58,29±25,52 60,14±24,32 58,67±24,26<br />

Ölçüm 4 63,24±25,96 63,38±21,88 64,05±24,47<br />

Ölçüm 5 63,14±23,9 60,38±22,66 61,62±22,69<br />

Ölçüm 6 60,52±22,24 61,95±24,45 62,33±23,48<br />

Ölçüm 7 61,86±21,97 60,48±24,64 61,95±23,29<br />

Ölçüm 8 59,9±25,56 61,62±21,03 59,86±21,17<br />

Ölçüm 9 61,9±23,81 61,24±23,11 61,52±22,14<br />

Ölçüm 10 61,71±25,17 60,48±24,85 60,95±23,81<br />

Ölçüm 11 60±22,92 57,81±24,29 61,05±25,78<br />

Ölçüm 12 61,67±22,26 60,1±23,42 61±24,82<br />

Ölçüm 13 59,62±24,3 59,95±23,81 59,24±23,97<br />

Ölçüm 14 62,9±24,6 60,57±22,29 59,29±24,16<br />

Ölçüm 15 60,43±25,71 61,76±24,8 61,76±23,72<br />

F 0,08 0,05 1,23<br />

p 0,890 0,301 0,248<br />

LAD-Safen Proksimal Orta Distal<br />

Ölçüm 1 50,6±17,17 52±14,39 50,4±11,59<br />

Ölçüm 2 47±11,38 53,2±17,14 50,4±11,1<br />

Ölçüm 3 50±8,15 50,2±9,93 51,8±15,12<br />

Ölçüm 4 52,4±12,26 50,4±12,58 52,6±14,74<br />

Ölçüm 5 53,6±12,78 54,4±14,15 50,6±10,74<br />

Ölçüm 6 51,4±14,52 49,8±15,55 51,4±17,9<br />

Ölçüm 7 62,4±23,96 54,6±12,95 57,6±26,56<br />

Ölçüm 8 54,8±15,25 50,8±11,17 53,4±12,56<br />

Ölçüm 9 58,2±17,6 56±17,06 55,6±14,45<br />

Ölçüm 10 53,8±17,43 54,8±20,09 54,4±17,21<br />

Ölçüm 11 56,4±17,78 48,8±13,74 56±22,84<br />

Ölçüm 12 45,8±11,88 50±8,72 50,6±9,29<br />

Ölçüm 13 45,6±9,37 46±9,92 51,6±13,9<br />

Ölçüm 14 51,4±12,34 59,4±13,58 50,6±12,05<br />

Ölçüm 15 54±14,14 48,6±12,74 50,8±11,67<br />

F 1,64 1,05 0,475<br />

p 0,09 0,414 0,936<br />

46


RCA-Safen Proksimal Orta Distal<br />

Ölçüm 1 25,25±8,5 24,75±8,54 24,5±8,96<br />

Ölçüm 2 23,25±6,08 27±11,11 23,25±7,89<br />

Ölçüm 3 23,75±5,06 22,5±6,45 23,5±8,35<br />

Ölçüm 4 28,75±6,95 22,75±3,86 20,75±3,77<br />

Ölçüm 5 23,25±5,74 23,5±3,32 22±3,92<br />

Ölçüm 6 24,5±5,92 23,25±4,27 22,75±6,7<br />

Ölçüm 7 25,25±8,81 23,75±4,35 26,25±9,95<br />

Ölçüm 8 21,5±4,8 25,5±5,92 25,75±7,93<br />

Ölçüm 9 25,5±4,04 24,75±8,77 26,25±8,54<br />

Ölçüm 10 24,25±6,65 27±7,26 22±5,72<br />

Ölçüm 11 24,75±8,77 24,75±5,12 22±4,24<br />

Ölçüm 12 24,25±9,18 25,5±6,24 24±3,46<br />

Ölçüm 13 22,75±8,26 22,75±5,62 21,75±7,85<br />

Ölçüm 14 25,5±7,23 24,25±6,85 23,75±9<br />

Ölçüm 15 24±6,68 24±4,24 25,5±7,85<br />

F 1,40 0,733 0,960<br />

p 0,155 0,721 0,507<br />

İkinci aşamada yapılan testlerdeki bulguların birçoğunda F değerleri 1’in<br />

altında çıkmış, tamamında ise p değerleri %5’in altında bulunmuştur. Bu sonuçlar,<br />

ANOVA ve tekrarlanmış ANOVA testleri ile de sistemin güvenilirliğini kanıtlamıştır.<br />

Bilindiği gibi, bu testte, sistemin güvenilirliğinin kanıtlanması için ideal olarak F<br />

değerinin 1’in altında ve p değerinin ise %5’in altında olması gerekmektedir.<br />

Aşağıda gösterilen şekillerde ise, her bir <strong>greft</strong> türünün ölçüm değişimleri ve<br />

ölçüm noktalarındaki bulgu dağılımı grafiksel olarak gösterilmiştir. Bu şekillerin<br />

yapılan analizlerle ilgisi yoktur. Ancak mevcut ham verilerin daha görsel olarak<br />

belirtilmesi için gösterilmiştir.<br />

47


120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

CX-Safen (Ölçüm Değişimi)<br />

0 5 10 15 20 25 30 35 40<br />

0<br />

Ölç.1 Ölç.2 Ölç.3 Ölç.4 Ölç.5 Ölç.6 Ölç.7 Ölç.8 Ölç.9 Ölç.10 Ölç.11<br />

Ölç.12 Ölç.13 Ölç.14 Ölç.15<br />

CX-Safen (P-O-D Ölçüm Noktaları)<br />

0 50 100 150 200<br />

48<br />

A<br />

B<br />

C


140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

LAD-LIMA (Ölçüm Değişimi)<br />

0 5 10 15 20 25 30 35 40<br />

Ölç.1 Ölç.2 Ölç.3 Ölç.4 Ölç.5 Ölç.6 Ölç.7 Ölç.8 Ölç.9 Ölç.10<br />

Ölç.11 Ölç.12 Ölç.13 Ölç.14 Ölç.15<br />

LAD-LIMA (P-O-D Ölçüm Noktaları)<br />

0 50 100 150 200 250 300 350<br />

49<br />

A<br />

B<br />

C


120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

LAD-Safen (P-O-D Ölçüm Noktaları)<br />

0 10 20 30 40 50 60 70 80<br />

LAD-Safen (Ölçüm Değişimi)<br />

0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20<br />

Ölç.1 Ölç.2 Ölç.3 Ölç.4 Ölç.5 Ölç.6 Ölç.7 Ölç.8 Ölç.9 Ölç.10<br />

Ölç.11 Ölç.12 Ölç.13 Ölç.14 Ölç.15<br />

50<br />

A<br />

B<br />

C


40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

RCA Safen (P-O-D Ölçüm Noktaları)<br />

0 10 20 30 40 50 60 70<br />

RCA-Safen (Ölçüm Değişimi)<br />

0 3 6 9 12 15<br />

Ölç.1 Ölç.2 Ölç.3 Ölç.4 Ölç.5 Ölç.6 Ölç.7 Ölç.8 Ölç.9 Ölç.10<br />

Ölç.11 Ölç.12 Ölç.13 Ölç.14 Ölç.15<br />

Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS/PASS 2000 paket programı ile<br />

yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metodların<br />

(ortalama,standart sapma) yanı sıra grupların tekrarlayan ölçümlerinde tekrarlayan tek<br />

yönlü varyans analizi, gruplar arası (ölçümün yapıldığı üç nokta, her bir grubu temsil<br />

etmektedir) karşılaştırmalarda tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Ölçümlerin<br />

geçerliliği belirlemede sınıfiçi korelasyon katsayısı ile belirlenmiştir ve tümü 0,70 in<br />

üzerinde bulunmuştur. Ölçümlerdeki değişim oranı ile ölçümler arasındaki değişim<br />

51<br />

A<br />

B<br />

C


yüzdesi belirlenmiş ve tümü %5 in altında bulunmuştur. Sonuçlar, anlamlılık p


Günümüzde, tıbbın birçok alanında kullanıma girmiş ve önemini ve kullanım<br />

alanlarını her geçen gün arttıran <strong>termal</strong> <strong>görüntüleme</strong>nin kalp <strong>cerrahisinde</strong> kullanımı da<br />

teknolojinin gelişmesiyle artacaktır. Bu sistemin daha da geliştirilmesi, önemli bir<br />

amaç olmalıdır.<br />

Sistemin geliştirilmesi için yapılması gereken şeyler:<br />

1. Görüntü kalitesi daha iyi olan, çözünürlüğü daha yüksek olan bir <strong>termal</strong><br />

kamera kullanılması,<br />

2. Kullanılacak olan <strong>termal</strong> kameranın parametric görüntü (görüntüdeki her bir<br />

pikselin direct olarak sıcaklık değeri datası şeklinde olması) sağlama özelliği<br />

olması,<br />

3. Perfüzyonun sayısal olarak ölçülebilmesi ve görüntü alınan bütün bölgelerdeki<br />

perfüzyonun haritasını oluşturabilmek için gereken denklemlerin sisteme<br />

eklenmesi,<br />

4. Bütün bunlar yapıldıktan sonra, bu metodun yukarıdaki sözü edilen son<br />

teknoloji ile kullanılmaya başlanan metodlarla karşılaştırmalı çalışmaların<br />

yapılması ve böylelikle sistemin geçerliliğinin kanıtlanması,<br />

5. Sistemi bir <strong>termal</strong> kamera ve ona bağlı gereken yazılım yüklü olan bir<br />

bilgisayar olarak değil de, kullanıcının rahatlıkla kullanabileceği kompakt, tek<br />

bir cihaz olarak tasarlamak ve geliştirmek.<br />

Erken <strong>greft</strong> yetmezliğinin <strong>arter</strong>iyel <strong>greft</strong>lerde %7 civarında ve venöz <strong>greft</strong>lerde<br />

%3 civarında seyrettiğini göz önüne alacak olursak, bu metod geçerliliği kanıtlandığı<br />

takdirde birçok hastanın <strong>greft</strong> yetmezliğine bağlı postoperatif komplikasyonlardan<br />

kurtulması mümkün olabilecektir.<br />

53


KAYNAKÇA<br />

1. Edmunds, H., Cardiac Surgery in the Adult, 2005. Online textbook:<br />

http://www.ctsnet.org/books/edmunds.<br />

2. Braunwald, E., ed., Heart Disease Textbook of Cardiovascular Medicine, New<br />

York: Saunders, 1992.<br />

3. Borg Tk,Caulfied JB.The collagen matrix of the heart, Fed Proc1981;40:2037-<br />

2041<br />

4. Henquell L, Odoroff CL, Honig CR. Coronary intercapillary distance during<br />

growth: Relation PO2 and aerobic capacity. Am J Physiol 1978;231:1852-1859<br />

5. Potter RF, Groom AC. Capillary diameter and geometry in cardiac and skeletal<br />

muscle studied by means of corrosion casts. Microvasc Res 1983;25:86-84<br />

6. Fung YC, Zweifach BW, Intaglietta M. Elastic environment of the capillary bed.<br />

Circ Res 1966;19:441-461<br />

7. Thornton SC, Mueller SN, Levine EM, Human endothelial cells:use of heparine<br />

in cloning and longterm serial culvation. Science 1983;222:623-625<br />

8. Folkman J, Klassbrun M, Angiogenic factor. Science 1987;235:442-447<br />

9. Unger SF, Sheffield CD, Epstein SE. Heparin promotes the formation of<br />

extracardiac to coronary anastomoses in a canine model. Am J Phsyiol<br />

1991;260:H1625-H1634<br />

10. Banai S, Jaklitsch MT, Shou M, Lazarous DF, Scheinowitz M, Biro S, Epstein<br />

Se, Unger E. Angiogenic-induced enhancement of collateral blood flow to<br />

ischemic myocardium by vascular endothelial growth in dogs. Circulation<br />

1994;89:2183-2189<br />

11. Quyumi AA, Diodati JG, Lakatos E, Bonow RO, Epstein SE. Angiogenic effects<br />

of low molecular weight heparine in patients with stable coronary <strong>arter</strong>y disease:a<br />

pilot study. J Am Coll Cardiol 1993;22:635-641<br />

12. Vanoverschelde JL, Wijins W, Depre C, Essamri B, Heyndricky GR, Borgers<br />

M, Bol A, Melin JA. Mechanisms of chronic regional post-ischemic dysfunction<br />

in humans. New insights from the study of non-infarcted collateral-dependent<br />

myocardium. Circulation 1993;87:1513-1523<br />

13. Sabiston DC Jr, Gregg De. Effect of cardiac contraction on coronary flow.<br />

Circulation 1957;15:14-20<br />

54


14. Katz SA, Feigl EO. Systole has little effect on diastolic coronary blood flow.<br />

Circ Res 1988;62:443-451<br />

15. Lowensohn HS, Khouri EM, Gregg DE, Pyle RL, Patterson RE. Phasic right<br />

coronary <strong>arter</strong>y flow in conscious dogs with normal and elevated right ventricular<br />

pressures. Circ Res 1976;39:760-766<br />

16. Bruinsma P, Arts T, Dankelman J, Spaan JAE. Model of coronary circulation<br />

based on pressure dependence of coronary resistance and compliance. Basic Res<br />

Cardiol 1988;83:510-524<br />

17. Reneman RS.Cited by Spaan, in Spaan JAE. Coronary blood flow. Kluwer<br />

Academic Publishers 1991<br />

18. Marzilli M, Goldstein S, Sabbah HN, Lee T, Stein PD. Modulating effect of<br />

regional myocardial performance on local myocardial perfision in the dog. Circ<br />

Res 1979;45:634-640<br />

19. Krams R, Sipkema P, Zegers J, Westerhof N. Contractility is the main<br />

determinant of coronary systolic flow impediment. Am J Physiol<br />

1989;257:H1936-H1944<br />

20. Krams R, Sipkema P, Westerhof N. Varying elastance concept may explain<br />

coronary systolic flow impediment. Am J Physiol 1989;257:1471-H1479<br />

21. Camici P,Ferrani E, Opie LH. Myocardial metabolism in ischemic heart<br />

disease: Basic principles and application to imaging by positron emmission<br />

tomography. Prog Cardiovasc Dis Disease 1989;32:217-238<br />

22. Eckenhoff JE, Hafkenschiel JH, Landmesser CM, Harmel M. Cardiac oxygen<br />

metabolism and control of the coronary circulation. Am J Physiol 1947;149:634-<br />

639<br />

23. Dole WP. Autoregulation of the coronary circulation. Pro Cardiovasc Dis<br />

1987;29:293-323<br />

24. Mosher P, Ross Jr J, McFate PA, Shaw RF. Control of coronary blood flow<br />

by an autoregulatory mechanism. Circ Res 1964;14:250-259<br />

25. Cantly JM.Coroner pressure-function and steady–state pressure-flow relations<br />

during autoregulation in the unanesthetized dog. Circ Res1988;63:821-836<br />

26. De Bruyne B, Melin JA, Heyndrickx GR, Wijins W.Autoregulatory Plateau<br />

in patients with coronary <strong>arter</strong>y disease. Circulation 1994;90:1-113(abstract)<br />

27. Berne RM. Cardiac nucleotides in hypoxia: Possible role in regulation of coronary<br />

blood flow. AM J Physiol 1963;204:317-322<br />

55


28. Katori M, Berne RM. Release of adenosine from anoxic hearts. Relationship to<br />

coronary flow. Circ Res 1966;19:420-425<br />

29. Dole WP, Yamada N, Bishop VS, Olsson RA. Role of adenosine in coronary<br />

blood flow regulations after reductions in perfusion pressure Circ Res<br />

1985;56:517-524<br />

30. Hanley FL, Messina LM, Baer RW, Uhlig PN, Hoffman JIE. Direct<br />

measurement of left ventricular interstitial adenosine. Am J Physiol<br />

1983;245:H327-H335<br />

31. Kroll K, Feigl EO. Adenosine is unimportant in controlling coronary blood flow<br />

in unstressed dog hearts. Am J Physiol 1985;249:H1187-H1187<br />

32. Rossen JD, Oskarsson H, Minor RL Jr, Talman CL, Winniford MD. Effect of<br />

adenosine antagonist on metabolically mediated coronary vasodilation in humans.<br />

J Am Coll Cardiol 1994;23:1421-1426<br />

33. Heusch G, Yoshimoto N. Effects of heart rate and perfusion pressure on<br />

segmental coronary resistances and collateral perfusion. Pfluegers Arch<br />

1983;397:284-289.<br />

34. Heusch G, Yoshimoto N. Effects of heart rate and perfusion pressure on<br />

segmental coronary resistances and collateral perfusion. Int J Microcirc<br />

1983;2:131-141.<br />

35. Bache RJ, Cobb FR. Effect of maximal coronary vasodilation on transmural<br />

myocardial perfusion during tachycardia in the awake dog. Circ Res 1977;41:648-<br />

653.<br />

36. Ellis AK, Klocke FJ. Effect of preload on the transmural distribution of perfusion<br />

and pressure-flow relationships in the canine coronary vascular bed. Circ Res<br />

1979;46:68-77.<br />

37. Furchgott RF, Zawadzki JW. The obligatory role of endothelial cells in the<br />

relaxation of smooth muscle by acetylcholine. Nature 1980;288:373-376.<br />

38. Myers PR, Banitt PF, Guerra R Jr.Harrison DG. Characteristics of canine<br />

coronary resistance <strong>arter</strong>ies: Importance of endothelium. Am J Physiol<br />

1989;257:H603-H610<br />

39. Woodman OL, Dusting GJ. N-Nitro L-arginine causes coronary vasoconstriction<br />

and inhibits endothelium-dependent vasodilatation in anaesthesized greyhounds.<br />

Br J Pharmacol 1991;103:1407-1410<br />

56


40. Ishazaka H, Okumura K, Yamabe H, Tsuchiya T, Yasue H. Endothelium-<br />

derived nitric oxide as a mediator of acetylcoline-induced coronary vasodilation<br />

in dogs. J Cardiovasc Pharmacol 1991;18:665-669<br />

41. Komaru T, Lamping KG, Eastham CL,Harrison DG, Marcus ML, Delsperg KC.<br />

Effect of an arginine analogue on acetylcholine-induced dilatation of isolated<br />

coronary <strong>arter</strong>ioles. Am J Pysyiol 1990;259:H1063-H1070<br />

42. Parent R, Pare R, Lavellee M. Contribution of nitric oxide to dilatation of<br />

resistance coronary vessels in conscious dogs. Am J Physiol 1992;262:H10-H16<br />

43. Kuo L, Chilian WM, Davis MJ. Interaction of pressure –and flow-induced<br />

responses in porcine coronary resistance vessels. Am J Physiol 1991;261:H1706-<br />

H1715.<br />

44. Duncker DJ, Bache RJ. Inhibition of nitric oxide production aggravates<br />

myocardial hypoperfusion during exercise in the presence of a coronary <strong>arter</strong>y<br />

stenosis. Circ Res1994;74:629-640.<br />

45. Gorman MW, Sparks HV Jr. Progressive vasoconstriction during relative<br />

ischemia in canine myocardium. Cir Res 1982;51:411-420.<br />

46. Parodi O, Sambucetti G, Roghi A, Testa R, Inglese E, Prelli S, Spinelli F,<br />

Campolo L, L’Abbate A. Residual coronary reserve despite decreased resting<br />

blood flow in patients with critical coronary lesions. A study by technetium-99m<br />

human albumin microsphere myocardial scintigraphy. Circulation 1993;87:330-<br />

344.<br />

47. Canty JM, Smith TP Jr. Adenosine-recruitable flow reserve in absent during<br />

myocardial ischemia in unanesthetized dogs studied in the basal state. Circ<br />

Res1995;76:1079-1087.<br />

48. Serruys PW, Di Mario C, Meneveau N, de Jaegere P, Strikwerda S, de Feyter PJ,<br />

Emanuelsson H. Intracoranary pressure and flow velocity from sensor tip guide<br />

wires. A new methodological comphensive approach for the assessment of<br />

coronary hemodynamics before and after interventions. Am J Cardiol<br />

1993;71:41D-53D.<br />

49. Sambucetti G,Marzullo P, Giorgetti A, Neglia D,Marzilli M, Salvadori P,<br />

L’Abbate A, Parodi O. Global alteration in perfusion response to increasing<br />

oxygen consumption in patients with single-vessel coronary <strong>arter</strong>y disease.<br />

Circulation 1994;90:1696-1705.<br />

50. Gould KL. Coronary <strong>arter</strong>y stenosis. Elsevier Science Publishing Co. Inc 1991<br />

57


51. Gould KL ,Kirkeeide RL, Buchi M. Coronary flow reserve as a physiological<br />

measure of stenosis severity. J Am Coll Cardiol 1990;15:459-474<br />

52. Pijls NHJ, Van Son JAM, Kirkeeide RL, De Bruyne B, Gould KL. Experimental<br />

basis of determining maximum coronary myocardial, and collateral blood flow by<br />

pressure measurements for assessing functional stenosis severity before and after<br />

PTCA. Circulation 1993;87:1354-1367.<br />

53. “Different regions in the infrared” http://en.wikipedia.org/wiki/Infraredimaging.<br />

54. OPGAL Medical Division, Israel, IVA-2000 Intra-operative Vascular<br />

Angiography system Surgeon’s Guide, 1995.<br />

55. Moran, M. J., and H. N. Shapiro, Fundamentals of Engineering Thermodynamics,<br />

John Wiley and Sons Inc., 2004.<br />

56. Özışık, N., Boundary Value Problems of Heat Conduction, International Textbook<br />

Company, 1968.<br />

57. Baue, A. E., ed., Glenn’s Thoracic and Cardiovascular Surgery Textbook,<br />

Prentice-Hall International Inc., 1996.<br />

58. “Infrared Imaging Systems,” 2005. http://www.flir.com.<br />

59. Pitts, D., R. Leighton, and E. Sissom, 1000 Solved Problems in Heat Transfer,<br />

Schaum’s Solved Problems Series, Mc Graw Hill, 1991.<br />

60. Louagie, Y., J. P. Haxhe, M. Buche, and J. C. Schoevaerdts, “Intraoperative<br />

electromagnetic flowmeter measurements in coronary <strong>arter</strong>y bypass grafts,” Ann<br />

Thor Surg, Vol. 57, 1994.<br />

61. Lloyd, J. M., Thermal Imaging Systems, Plenium Press, 1975.<br />

62. Hiratzka, L. F., D. D. McPherson, B. Brandt, W. C. Lamberth, S. Sima, and M. L.<br />

Marcus, “The role of intraoperative high-frequency epicardial echocardiography<br />

during coronary <strong>arter</strong>y revascularization,” Circulation, Vol. 76, 1987.<br />

63. Fitzgibbon, G. M., A. J. Leach, H. P. Kafka, and W. J. Keon, “Coronary by-pass<br />

graft fate-long term angiographic study,” J Am Coll Cardiol, Vol. 17, 1991.<br />

64. Canver, C. C., and N. A. Dame, “Ultrasonic assessment of internal thoracic <strong>arter</strong>y<br />

graft flow in the revascularized heart,” Ann Thor Surg, Vol. 58, 1994.<br />

65. Segesser Lv, Simonet F, Meier B, Finci L, Faidutti B: Inadequate Flow After<br />

Internal Mammary-Coronary Artery Anastomoses. Thorac Cardiovasc Surgeon<br />

1987;35 pp.352-354<br />

66. Green GE: Use of Internal Thoracic Artery for Coronary Artery Grafting.<br />

Circulation 1989;779 pp I30-33<br />

58


67. Chaux A, Lee ME, Blanche C, Kass RM, Sherman TC, Hickey AE, Litvack F,<br />

Grundfest W, Forrester J, Matloff J: Intraoperative coronary angioscopy. J Thorac<br />

Cardiovasc Surg 1986-92 pp 972-976<br />

68. Nase-Hueppmeier S, Uebis R, Doerr R: Intravascular Ultrasound to Assess<br />

Aortocoronary Venous Bypass Grafts in Vivo. Am J Cardiol1992;70 pp. 455-458<br />

69. Mohr FW, Matloff J, Grundfest W, Chaux A, Kass R, Blanche C, Tsai P, Litvack<br />

F, Forrester J: Thermal Coronary Angiography: A method for assessing graft<br />

patency and coronary anatomy in coronary bypass surgery. Ann Thorac Surg<br />

1989;47 pp. 441-449.<br />

70. I] Falk V, Diegeler A, Walther T, Kitzinger H, van Son JAM, Autschbach R,<br />

Mohr FW: Intraoperative Patency Control of Arterial Grafts in Minimally<br />

Invasive Coronary Artery Bypass Graft Surgery Using Endoscopic Thermal<br />

Coronary Angiography. J Thorac Cardiovasc Surg 1997;114:507-509<br />

71. Falk VI Walther TI Kitzinger H, Rauch T, Autschbach R, Mohr FW: An<br />

experimental approach to Quantitative Thermal Coronary Angiography. Thorac<br />

Cardiovasc Surg 1998;46:25-27<br />

72. Seynk S, Malm A, Bommyr S: Intraoperative cardiothermography . A new<br />

method for detecting ischemic areas in the heart muscle and for investigating the<br />

results of revascularization procedures in coronary surgery. Eur Surg Res 1971 ;3<br />

pp. 1-12<br />

73. Shapira N, Lemole GM, Spagna PM, Bonner FJ, Fernandez J, Morse D:<br />

Antegrade and retrograde infusion of cardioplegia: Assessment by thermovision.<br />

Ann Thorac Surg 1987;43 pp. 92-97<br />

74. Oster H, Schollhorn J, Zuchner K, Leitz KH: Thermographic Evaluation of<br />

Myocardial Temperature during Infusion of Cold Cardioplegia. Thorac<br />

Cardiovasc Surgeon 1983;31 pp 31-34<br />

75. Robicsek F, Master TN, Svenson RH: Thermographic study of coronary blood<br />

flow through saphenous vein grafts. Surgery 1978;84 pp. 858-864<br />

76. Adachi H, Becker LC, Ambrosio G, Takada K, Takada K, Dipaula AF,<br />

Baumgartner WA, Borkon AM, Reitz BA: Assessment of Myocardia Blood Flow<br />

by Real-Time Infrared Imaging. J Surg Res 1987;43 pp. 94-102<br />

77. Shabbo FP, Rees GM: Thermography in assessing coronary <strong>arter</strong>y saphenous graft<br />

patency and blood flow. Cardiovasc Research 1982; 16 pp. 158-1 62<br />

78. Pantaleo D, Rocco P, Marchese AR, lorio D, Lino D, Spampinato N:<br />

Thermographic evaluation of myocardial cooling and intraoperative control of<br />

59


graft patency in patients with coronary <strong>arter</strong>y disease. J Cardiovasc Surg 1984;25<br />

pp.554-559<br />

79. Paz MA, Lupon J, Bosch K, Pomar JL, Sanz G, GESIC Study group: Predlictors<br />

of early saphenous vein aortocoronary bypass graft occlusion. Ann Thorac Surg<br />

199356 pp. 1101-1106<br />

80. Jarvinnen A, Manniko A, Ketonen P, Loustro R: Surgical Technique and<br />

Operative Mortality in Coronary Artery Bypass. Scand J Cardiovasc Surg 1989;23<br />

pp. 103-109<br />

81. Huddelstone CBI Stoney WS, Alford WC, Burrus GR, Glassford DM, Lea JW,<br />

Petracek MR, Thomas CS: Internal Mammary Artery Grafts: Technical factors<br />

influericing patency. Ann Thorac Surg (1 986);42 pp. 543-549<br />

82. Van Son JAM, Falk V, Diegeler A, Mohr FW: Thermal coronary angiography for<br />

intraoperative patency control of coronary <strong>arter</strong>ies in congenital heart defects. Ann<br />

Thorac Surg in press 1997;64: 1499-1500<br />

83. Liang RI, Chang FM, Yao BL, Chang CH, Yu CH, Ko HC: Predicting birth<br />

weight by fetal upper arm volume with use of three dimensional ultrasonography.<br />

Am J Obstet Gynecol 1997;177:632-638<br />

84. Braunwald, E., ed., Heart Disease Textbook of Cardiovascular Medicine, New<br />

York: Saunders, 1992.<br />

85. Dawson B, Trapp RG: Basic and Chinical Biostatistics, Mc Graw Hill<br />

International, 3rd edition, pp 115, 274, 2000<br />

86. Wonnacott TH, Wonnacott RJ: Introductory Statistics, John Wiley & Sons, 5th<br />

edition, pp 329-339, 1990<br />

87. Ganong WF: Review of Medical Physiology, 15 th edition. Appleton & Lange<br />

series, 1991<br />

88. Susam M, Sönmez B, Öztürk C, Aksel B, Tükenmez F. Termal Görüntüleme ile<br />

Kardiyak Perfüzyon Ölçümü. Biyomut 2002 resmi bildirgesi, pp 7-12<br />

60

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!