27.06.2013 Views

Tıbbi Hastalıklarda Depresyon Fenomenolojisi ve Nörobiyolojisi

Tıbbi Hastalıklarda Depresyon Fenomenolojisi ve Nörobiyolojisi

Tıbbi Hastalıklarda Depresyon Fenomenolojisi ve Nörobiyolojisi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Tıbbi</strong> <strong>Hastalıklarda</strong> <strong>Depresyon</strong><br />

<strong>Fenomenolojisi</strong> <strong>ve</strong> <strong>Nörobiyolojisi</strong><br />

Dr.M.Hamid Boztaş<br />

46.Ulusal Psikiyatri Kongresi<br />

İzmir 5‐9 Ekim 2010


İçindekiler<br />

• 1.<strong>Depresyon</strong> Klinik Özellikler<br />

• 2.<strong>Depresyon</strong> <strong>Nörobiyolojisi</strong><br />

• 3.<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• 4.<strong>Depresyon</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar İlişkisinin<br />

<strong>Nörobiyolojisi</strong> <strong>ve</strong> <strong>Fenomenolojisi</strong><br />

• 5.Sitokinlerin etkisinin nasıl bir zeminde<br />

oluştuğunu kavramaya çalışacağız


<strong>Depresyon</strong>u Anlamak Neden Zor <strong>ve</strong><br />

Önemli?<br />

• Depresif duygudurumun çekirdek bulguları , anhedoni, irritabilite ,<br />

konsantrasyon güçlüğü uyku <strong>ve</strong> iştahta kimi bozuklukları içerir<br />

• Suicid nedeniyle mortalite artışının yanı sıra tip 2 dm <strong>ve</strong> koroner<br />

arter hastalıkları da ölüme yatkınlık sağlar.<br />

• <strong>Depresyon</strong> diğer tıbbi hastalıkların kötüleşmesini sağlar.<br />

• <strong>Depresyon</strong> diyabete benzer bir hastalıktır ancak hakkında bilinenler<br />

diyabetten çok azdır.Bu farklılığın birkaç açıklaması olabilir ilki <strong>ve</strong> en<br />

önemlisi beyin diğer organlara göre araştırılması daha güç bir<br />

organdır.Beyinle ilgili çalışmalar post‐mortem <strong>ve</strong>ya beyin<br />

görüntüleme teknikleriyle yapılır.<br />

• Beyin devreleriyle ilgili bilgiler dolaylı yollarla elde edilebilmekte <strong>ve</strong><br />

belli bölgelerde aktivite artışı yada azalması gibi açıklamalar<br />

depresyon gibi karmaşık devreleri olan hastalıkları<br />

açıklayamamaktadır.


<strong>Depresyon</strong>u anlamak neden zor <strong>ve</strong><br />

önemli?<br />

• İkincisi depresyonların çoğu idyopatikir <strong>ve</strong> stresli yaşam olayları,<br />

hipotiroidizm <strong>ve</strong> hiperkortizolizm gibi endokrin anomaliler, pankreas<br />

<strong>ve</strong> meme kanseri gibi kanserler, hepatit c de kullanılan interferon<br />

alfa <strong>ve</strong> aknede kullanılan isoretinon gibi ilaçlara sekonder gelişen<br />

depresyonlar vakaların ancak küçük bir bölümünü açıklar.<br />

• Genetik çalışmalar henüz güçlü <strong>ve</strong> sürekli bir genetik yatkınlık<br />

sağlayıcı ortaya koyamamıştır (<strong>Depresyon</strong>da Alzheimer <strong>ve</strong>ya RETT<br />

sendromu kadar güçlü bir gen bulunamamıştır <strong>ve</strong> genetik<br />

etmenlerin stresli yaşam olaylarıyla beraber bir risk oluşturduğu<br />

düşünülmektedir).<br />

• Klinik depresyon tanısı bazı semptomlara bakarak konur <strong>ve</strong> bu<br />

semptomlar anksiyete bozukluklarıyla çakışabilmektedir.<br />

• İki depresyon hastası birbirinden çok farklı olabilmekte <strong>ve</strong> genom,<br />

beyin görüntüleme <strong>ve</strong> postmortem çalışmalar zorlaşır


<strong>Depresyon</strong> klinik özellikler<br />

• <strong>Depresyon</strong> kortikal seviyede bilgi işleme süreçlerinde<br />

bozukluklar oluşturur.Çoğu depresyonlu hasta olayları<br />

otomatik olarak olumsuz olarak yorumlar <strong>ve</strong>ya olumsuz<br />

olarak yanlı bir şeklide hatırlar.<br />

• Ciddi depresyonlarda soyutlama yapamama <strong>ve</strong> düşük<br />

konsantrasyon düşüklüğü sonucu bilişsel işlevler <strong>ve</strong><br />

problem çözme belirti leri bozulur.<br />

• Olumsuz düşünceler canlı birer monolog halini alır VE<br />

uç vakalarda sanrı <strong>ve</strong> varsanılar gerçeği<br />

değerlendirmeyi bozar.<br />

• Nörobilişsel bozukluklar hipokaampus, prefrontal<br />

korteks <strong>ve</strong> diğer limbik yapılarla ilişkilidir


DUYGUDURUM BOZUKLUKLARINDA ETKİLENEN ANA<br />

BÖLGELER. A: Orbital prefrontal cortex and the <strong>ve</strong>ntromedial<br />

prefrontal cortex. B: Dorsolateral prefrontal cortex. C: Hippocampus<br />

and amygdala. D: Anterior cingulated cortex.


<strong>Depresyon</strong> klinik özellikler<br />

• İlgi kaybı <strong>ve</strong> duygulanımla ilgili spontan amaca<br />

yönelik etkinlikler azalır.<br />

• Ciddi depresyonlarda iştah <strong>ve</strong> libido azalır.<br />

• Anhedonia <strong>ve</strong> beklenti azlığının talamus,<br />

hipotalamus, nukleus akkumbens <strong>ve</strong><br />

Prefrontal korteks (PFK) la ilgili nöral<br />

devrelerde bozuklukla ilişkili olduğu düşünülür


<strong>Depresyon</strong>‐Klinik Özellikler<br />

• Hareketleri başlatma, gösterme <strong>ve</strong> spontanite<br />

değişiklikleri<br />

• Duraklama, saç çekme , bazı stereotipik<br />

davranışlar<br />

• Talamus, basal ganglionlar <strong>ve</strong> striatum gibi<br />

subkortikal devrelerde bozukluklar<br />

• Sirkadyen ritm bozuklukları beyin sapı <strong>ve</strong><br />

talamik çekirdeklerle ilişkilidir.


<strong>Depresyon</strong> Klinik Özellikler<br />

• Normal duygulanımla ilgili beyin bölgeleri PFK,<br />

anterior singulat, hipokampus <strong>ve</strong> amigdaladır.<br />

• PFK hedefler <strong>ve</strong> hedeflere uygun davranışları<br />

yönlendirir.<br />

• Örneğin sol PFK amaca yönelik etkinlikler <strong>ve</strong><br />

iştahla ilgiliyken sağ PFK kaçınma davranışı <strong>ve</strong><br />

iştahın inhibisyonuyla <strong>ve</strong> genel olarak alt<br />

bölümleri ödül <strong>ve</strong> cezalarla ilgilidir


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Klinik Özellikler<br />

• Anterior singulat korteks dikkat <strong>ve</strong> emosyonel girdilerin<br />

entegrasyonunu yapmaktadır. Amaca yönelik etkinlikler sırasında<br />

emosyonel kontrol sağlamaya çalışır<br />

• Hipokampus öğrenme <strong>ve</strong> bellekle ilgilidir<br />

• HPA aks ın inhibitör kontrolünü yapar.Nörogenezde önemli bir<br />

bölgedir.Emosyonel <strong>ve</strong> konteksli öğrenme direk hipokampus <strong>ve</strong><br />

amigdalayla ilişkilidir<br />

• Amigdala emosyonel olarak belirgin uyaranlarla ilgili kritik bir<br />

istasyon görevi yapar <strong>ve</strong> kortikal yanıtları koordine <strong>ve</strong> organize eder.<br />

• Amigdala limbik sitemin işlevsel merkezi olarak bilinir, amigdalanın<br />

korkulu <strong>ve</strong>ya ağrılı uyaranlara yanıtta önemli rol oynamanın yanısıra<br />

yenilik arama davranışı <strong>ve</strong> belirsizlikte etkinleşir


Entegratif korteks<br />

Lateral orbital PFK<br />

Rostral PFK<br />

Medial PFK<br />

<strong>Depresyon</strong> nörobiyolojisi<br />

Bilişsel/Yürütücü<br />

korteks<br />

Dorsolateral PFK<br />

Dorsal ACC<br />

Emosyonel/Vissera<br />

l Korteks<br />

Ventral ACC,<br />

Ventral medial PFK<br />

Limbik yapılar<br />

Hipokampus,ami<br />

gdala,<br />

n.akkumbens<br />

Hipotalamus<br />

<strong>Depresyon</strong> duygudurum <strong>ve</strong> stresle<br />

ilgili yapıların bağlantısını etkiler,<br />

limbik <strong>ve</strong> paralimbik bölgeler<br />

arasında bozulan iletişim dorsal<br />

bilişsel yürütücü işlevlerde<br />

aktivite azalmasına yol açarken<br />

aşırı aktif limbik bölgeler<br />

nöroendokrin kontrol bozukluğu<br />

<strong>ve</strong> sempatik hiperaktiviteye yol<br />

açan hipotalamusu sürekli<br />

uyarırlar


DEPRESYONLU HASTALARLA SAĞLIKLI KONTROLLERİN PET<br />

GÖRÜNTÜLEME İLE AZALMIŞ GLUKOZ KULLANIMININ<br />

GÖSTERİLMESİ.. PFC, prefrontal cortex; VLPFC, <strong>ve</strong>ntrolateral<br />

prefrontal cortex. (From Wayne Dre<strong>ve</strong>ts, M.D.; and from Annu Rev<br />

Med. 2002:49 by Annual Reviews, http://annualreviews.org, with<br />

permission.)


Stres<br />

ACTH<br />

Adrenal Bez<br />

CRF<br />

+<br />

Sitokinler<br />

IL­1, IL­6, TNF<br />

+ İmmun<br />

Sistem<br />

Kortizol<br />

SNS<br />

Glukokortikoid Direnci<br />

Katekolaminler<br />

Enfeksiyon,<br />

İnflamasyon


Stres <strong>ve</strong> Nöral‐immun Etkileşim<br />

• a)Natural faktörün etkinleşmesi inflamatuvar yanıtı başlatır<br />

(b) proinflamatuvar sitokinler salınır ( TNF‐α, IL‐1, <strong>ve</strong> IL‐6)<br />

(c) Bu sitokinler sırasıyla kan beyin bariyerinin zayıf olduğu bölgelerden geçerek,<br />

aktif taşınma yoluyla <strong>ve</strong> nukleus traktus solitarustaki bilgilerin gecikmesine yol açan<br />

afferent sinir uçlarıyla (duyusal vagus yoluyla) beyne ulaşırlar.<br />

d) sitokinler beyinde depresyon gelişimine yol açan yollara katılırlar<br />

1)serotonin <strong>ve</strong> dopamin gibi nörotransmitterlerin metabolizmasını değiştiriler.<br />

2)para<strong>ve</strong>ntriküler nukleusta CRH ın aktivasyonuyla ACTH <strong>ve</strong> glukokortikoidlerin<br />

üretimi <strong>ve</strong> salınımına yol açarlar.<br />

3)BDNF gibi ilgili büyüme faktörlerinin değişimiyle sinaptik plastisite bozulur.<br />

(e) çevresel stresörlerin etkilemesiyle natural faktördeki proinflamatuvar sempatik<br />

sinir sistemi yanıtında artış olur <strong>ve</strong> nörepinefrin salınır salınan norepinefrin alfa <strong>ve</strong><br />

beta adrenereseptörleri bağlar<br />

(f) stresörler inhibitör vagal uyaranları asetilkolin salınımı yoluyla geri çeker.<br />

(g) mitojen akti<strong>ve</strong> edici protein kinaz yolu akti<strong>ve</strong> olunca glukokortikoid reseptörleri<br />

inhibe olur <strong>ve</strong> salınan NF glukokortikoid salınımını negatif olarak kontrol ederek<br />

hipotalama pitüter adrenal aksın strese yanıtını oluşturur.


<strong>Depresyon</strong>da Nöral Devreler‐Krishnan<br />

Nature 2008


AMİGDALA DİZİNHİBİSYONUNUN İLİŞKİLİ LİMBİK YAPILARDAKİ FİZYOLOJİK<br />

ETKİLERİ


<strong>Depresyon</strong>da nöral devreler<br />

• <strong>Depresyon</strong> patofizyolojisinde bazı bölgeler işe karışır. a, Antidepresan tedaviye dirençli<br />

vakalarda subgenual singulat korteks yada Nucleus akkumbensin uyarılması antidepresan<br />

etki oluşturur.Bu etkinin oluşumu bu bölgelerdeki etkinliğin hem depolarizasyonarını<br />

engelleyerek hem de aksonal liflerden geçişi tetiklemek yoluyla engellediğini düşündürür.<br />

(Image courtesy of T. Schlaepfer and V. Sturm, Uni<strong>ve</strong>rsity Hospital, Bonn, Germany.)<br />

• b, BDNF in mezolimbik dopamin halkasında (dopamin <strong>ve</strong>ntral tegmental alanda <strong>ve</strong><br />

dopamin duyarlı nukleus akkumbenste üretilir) aktiviteyebağlı olarak artan salınımı belkide<br />

CREB in fosforilasyonu yoluylasosyal strese yatkınlığa aracılık eder.<br />

• c,Beyin görüntüleme çalışmaları amigdalanın korkulu yüzler gibi duygusal olarak göze<br />

çarpan uyaranlara yanıt <strong>ve</strong>rdiğini göstermektedir.(of D. Weinberger, National Institute of<br />

Mental Health, Bethesda, Maryland).<br />

• d, Stres BDNF gibi nörtrofinlerin salınımını azaltır. Buda nörogenezisi <strong>ve</strong> hipokampusta<br />

nöron oluşumunu etkilemektedir.Bu etkiye artan kortizeo etkinliği <strong>ve</strong> azalana CREB<br />

etkinliğiyle olur.<br />

• e, Kortizole ek olarak leptin ghrelin gibi periferden salınan hormaonlar hipotalamus <strong>ve</strong> belli<br />

limbik bölgelerdeki etkileriyle duygurumla ilgili değişiklikler oluştururlar. (he hippocampus,<br />

VTA and NAc). DR, dorsal raphe; LC, locus coeruleus; PFC, prefrontal cortex


Depreeyonlu hastalarla sağlıklı kontrollerin koronal <strong>ve</strong> sagittal kesitlerde PET<br />

görüntülerinin karşılaştırılması( Wayne Dre<strong>ve</strong>ts, M.D.; and from Annu Rev Med. 2002:49 by<br />

Annual Reviews, http://annualreviews.org, )


<strong>Depresyon</strong>da model olarak limbik işlevler üzerindeprefrontal<br />

kontrolün kalkması


LİMBİK YAPILAR ÜZERİNDE HİPOKAMPAL KONTROLÜN BOZULMASI VE<br />

POTANSİYEL ETKİLERİ


PREFRONTAL KORTEKS VE BAZAL GANGLİONLAR ARASINDAKİ BAĞLANTININ KOPMASIYLA<br />

OLUŞAN BEYAZ MADDE LEZYONLARI VE HİPOTETİK PFK LİMBİK YAPILAR ÜZERİNDEKİ KONTROL<br />

KAYBI


Hipotalamus‐Pituiter Adrenal Eksen


Serotonin <strong>ve</strong> Noradrenalin


<strong>Depresyon</strong><br />

• 5‐HT<br />

• NA<br />

• DA<br />

• Glutamat, glisin<br />

• Growth Hormon<br />

• Oksitosin,somatostatin<br />

• İkincil haberciler<br />

• Tiroid hastalıkları<br />

• İmmünolojik değişiklikler


BDNF <strong>ve</strong> depresyon<br />

a)Postmortem çalışmalarda depresyonda hipokampusta BDNF<br />

miktarında azalma gösterirken nukleus akkumbenste artış<br />

göstermiştir.Bu depresyonla ilişkili nörotropik değişikliklere bir örnektir.<br />

• b) BDNF in nöronal salınımı sekretuar yolları aktiviteye bağlı olarak<br />

kontrol eder <strong>ve</strong>ya oluşturur.Bu salınım Golgi aygıtında diğer proteinlerle<br />

etkileşerek prodominant BDNF ile tek nükleotid polimorfizmi (G196A)<br />

etkileşerek valin yerine metyonin gelir.<br />

• c) Met‐66‐içeren BDNF hüçre içi iletişimi bozar. Met‐66 BDNF hüçre içi<br />

yerleşime uygun değildir <strong>ve</strong> hücrenin yapısını bozar.Ek olarak sinir<br />

uçlarında daha az BDNF salınır.<br />

• d, Gen değişikliğiyle oluşan homozigot Met‐66 BDNF fareler zorunlu<br />

yüzme testine normal yanıt gösterirler ancak sosyal hayal kırıklığı<br />

yaratabilecek olaylara karşı da ha fazla anksiyeteli davranış gösterirler.<br />

BDNF polimorfizminin stresli yaşam olaylarına farklı yanıtlarla ilişkili<br />

olduğu görülmüştür.


<strong>Depresyon</strong>da hayvan modelleri‐<br />

Krishnan‐Nestler Nature 2008


<strong>Depresyon</strong>da hayvan modelleri<br />

• Hayvan deneyleri depresyon etiyolojisi için açıklayıcı modeller sunar, davranışsal<br />

umutsuzluk olarak bilinen suda hareketsizliği gösteren zorunlu yüzme testi<br />

bunlardan biridir.Genel mantığı kaçınılamayan akut yada kronik strese maruz<br />

bırakmadır.<br />

• Diğer yöntemler ise sosyal etkileşimi <strong>ve</strong> daha çok iletişimden kaçınmayı ölçmeye<br />

çalışır kaçınılamayan ayağa <strong>ve</strong>rilen şokla ortaya çıkan öğrenilmiş çaresizlik testi <strong>ve</strong><br />

intrakaraniyal self mutilasyon beyinde ödülle ilgili devrelerde koşullanma ortaya<br />

çıkarırı antidepresanların etki mekanizmalarının benzer şekilde çalıştığı ileri sürülür.<br />

• Zorunlu yüzme testi gibi akut strese maruz bırakılan testlerin daha geçerli olduğu<br />

düşünülmekle beraber depresyon gibi karmaşık bir durumu tam olarak ortaya<br />

koyamaz.Kronik strese maruz bırakılma sosyal geri çekilme ile daha ilişkili gibidir <strong>ve</strong><br />

yüzey geçerliliğine sahiptir.<br />

• Hayvanlarda sükroz almama davranışıyla ortaya çıkan <strong>ve</strong> anhedoniye benzer bir<br />

mekanizmanın stres <strong>ve</strong> genetik manüplasyonla değiştirilebildiği ileri sürülmüştür.


<strong>Depresyon</strong>da hayvan modelleri<br />

• Bu testler moleküler nörobiyolojiye üç temel şekilde uygulanır.En populer<br />

yaklaşım kronik strese maruziyet sonrası oluşan nöroplastik değişiklikleri<br />

dokümente etmek <strong>ve</strong> belli beyin bölgelerinde oluşan yapısal,<br />

transkripsiyonel <strong>ve</strong> epigenetik değişikliklerdeki stresin rolünü ortaya<br />

koymaktır.<br />

• Bu modellerde bölgelere özgü genetik manüplasyonla ortaya çıkan<br />

davranış değişikliklerini ortaya koyma için farelerde genetik mutasyon<br />

yapılır <strong>ve</strong>ya virusler aracılığıyla gen transfer edilir. Sonuçta seçilmiş<br />

yavrularda strese yatkın <strong>ve</strong>ya strese dayanıklı türler ortaya çıkarılabilir. Bu<br />

yaklaşım özellikle kantitatif trait bölge analizlerinde <strong>ve</strong> stresin epigenetik<br />

mekanizmalarında işe yaramaktadır.<br />

• Bu davranışsal yöntemler stres yanıtına <strong>ve</strong>rilen fenotipik yanıtların altında<br />

yatan biyolojik mekanizmaları araştırmak için kullanılır.Örneğin olası bir<br />

sosyal yenilgi <strong>ve</strong>ntral tegmental alandaki dopaminle ilişkili nöronların<br />

ateşlenmesinin artışına aracılık edebilirken öğrenilmiş çaresizliğe direnç<br />

periaqeduectal bölgede ΔFOSB genin kodlayan bölgeyi tetikler.Bu gibi<br />

yollarla depresyon patofizyolojisi konusunda fikir <strong>ve</strong>rir.


Proinflamatuvar Sitokinlerin<br />

Tetiklediği Hastalık Davranışı<br />

• Yorgunluk<br />

• İştahsızlık Loss of appetite<br />

• Uyku bozukluğu<br />

• Sosyal Geri Çekilme<br />

• Libido Azalması<br />

• Depresif Duygudurum<br />

• Genel Halsizlik<br />

• Ağrı <strong>ve</strong> Acı


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• <strong>Tıbbi</strong> hastalık <strong>ve</strong> depresyon bulguları birbirine benzeyebilir,<br />

farklı tanıların biri diğerinin bulgularını <strong>ve</strong> öyküsünü<br />

maskeleyebilir.(Sutor <strong>ve</strong> ark 1998)<br />

• Hastanelere yatan hastalar <strong>ve</strong>ya poliklinik hastalarının<br />

yaklaşık üçte biri ile dörtte birinde psikiyatrik bozukluklar<br />

bulunmaktadır.<br />

• Epidemiyolojik çalışmalarda depresyon sıklığı yaklaşık<br />

olarak toplumsal örneklemlerde (%2‐4), birinci basamakta<br />

(%5‐10) <strong>ve</strong> <strong>Depresyon</strong> hastalarında tıbbi tedaviye<br />

uyumsuzluk sıktır, hastanelerde tedavi maliyetlerini<br />

artırırlar <strong>ve</strong> yaşamı sürdürmek için zorunlu tedaviyi almama<br />

biçiminde ortaya çıkan örtülü özkıyım girişimleri olabilir.


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• <strong>Tıbbi</strong> hastalıklar <strong>ve</strong> depresyon birlikteliği düşük gelirli, eğitime ulaşımı sınırlı, sosyal<br />

gü<strong>ve</strong>ncesinde sorunlar olan, işsiz, boşanmış, zor sosyoekonomik koşullarda yaşayan<br />

insanlarda sıktır. Kişinin içerisinde bulunduğu depresif duygu durum sağlık<br />

hizmetine ulaşım istemini azaltabilir. Öte yandan bir biçimde tıbbi yardım arayan<br />

hastaların önemli bir kısmı sağlık çalışanları tarafından fark edilememektedir. Yates<br />

WR, Mitchell J, Rush AJ, Tri<strong>ve</strong>di MH, Wisniewski SR, Warden D et al. Clinical features of depressed<br />

outpatients with and without co‐occurring general medical conditions in STAR*D. Gen Hosp Psychiatry<br />

2004; 26:421‐42<br />

• <strong>Depresyon</strong> hastalarının bilişsel şemaları fiziksel belirtilere yönelik olarak<br />

farklılaşmış olabilir. Hastalar kas geriliminin artışına duyarlı olabilirler, otonom<br />

aktivitenin artması <strong>ve</strong> hipotalamopitüiter eksenin farklı çalışması gibi etkenlerin<br />

katkısıyla fiziksel belirtilerinin daha çok farkına varabilir. Başka hastaların çok<br />

üzerinde durmadığı belirti <strong>ve</strong> bulgulara yönelik aşırı ilgi, kişinin ruhsal gerilimini<br />

dolayısıyla depresyon bulgularını <strong>ve</strong> fiziksel hastalık bulgularını artırabilir.<br />

• <strong>Depresyon</strong>da kimi davranış değişiklikleri tıbbi hastalıkların sıklığını artırabilir.(<br />

isteksizlik,tedaviye uymama,yeni hastalıklar oluşturma,morbidite <strong>ve</strong> mortalite<br />

artışı) (Katon W, Lin EH, Kroenke K. The association of depression and anxiety with medicalsymptom<br />

burden in patients with chronic medical illness. Gen Hosp Psychiatry 2007;29:147‐155.)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Tanı süreçleri<br />

• Ortak belirtiler <strong>ve</strong> yaklaşım farklılıkları<br />

• Klinik olarak anlamlı <strong>ve</strong> tıbbi hastalık yada ilaç<br />

maddelerin sonucu olma kriterinin subjektifliği<br />

• Eşik sorunu (eşik altı depresyon bazen<br />

mortaliteyi artırıyor)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Tanı sitemleri oparesyonel tipolojiye dayanıyor,<br />

ateorik <strong>ve</strong> hiyerarşik yıllar boyu değişiyor,<br />

standardize olmayan gruplarla çalışılmış<br />

• <strong>Tıbbi</strong> hastalıklarda depresyon sıklığı özbildirim<br />

ölçekleriyle %8‐60 arasında değişirken,<br />

yapılandırılmış görüşmelerde %10.8‐27 arasında<br />

değişir<br />

• Böbrek hastalarında yapılan çalışmalarda<br />

depresyon oranları %0 ile %100 arasında<br />

değişmektedir. (Kimmel PL. Depression with renal disease: What we know and what we need<br />

tov know. J Psychosom Res 2002; 53:951‐ 956.)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Hasta olmak, hastanede yatmak, çalışamamak, işlev kaybı,<br />

sosyal rollerde bir değişim yapar <strong>ve</strong> bu yas sürecine benzer<br />

sorunlar ortaya koyar. Bu durumlardaki bulgular<br />

depresyondaki bulgulara çok benzer.<br />

• İkincisi major depresyon tanısı koymak için kullanılan<br />

<strong>ve</strong>jetatif ya da somatik bulgular fiziksel hastalığın sonucu<br />

olabilir.Örneğin kilo kaybı, anoreksiya, enerjikaybı ya da<br />

yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerde genel<br />

yavaşlama(psikomotor retardasyon) en çok karışan<br />

belirtilerdir.<br />

• Holland <strong>ve</strong> arkadaşları <strong>ve</strong> Endicott kanser hastalarında,<br />

Cavanaugh tıbbi hastalarda fenomenolojik bulguların<br />

depresyon tanısı koymak için iyi bir araç olmadığını<br />

belirtmişlerdir


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Holland’ın kanser grubunun savunduğu dışlama yaklaşımına göre 9<br />

depresyonölçütü basitçe yorgunluk <strong>ve</strong> kilo kaybı çıkarılarak 7’ye<br />

indirilmelidir. Bu yaklaşımda yanlış pozitif oranı duyarlılığı azaltma<br />

pahasına düşürülmektedir<br />

• Endicot’un savunduğu yerine koyma yaklaşımına göre tıbbi<br />

hastalıklarla karışabilecek kilo kaybı, yorgunluk, psikomotor<br />

yavaşlama <strong>ve</strong> konsantrasyon bozukluğu belirtileri tanı ölçütlerinden<br />

çıkarılmalıdır. Bu ölçütlerin yerine irritabilite, ağlamaya yatkınlık,<br />

suçluluk duyguları <strong>ve</strong> sosyal içe çekilme gibi bilişsel ya da<br />

duygudurumla ilgili belirti <strong>ve</strong> bulguların değerlendirildiği ölçütler<br />

konmalıdır.<br />

• Bu yaklaşıma, bazı yönlerden doyurucu olmasına rağmen, yaygın<br />

kullanılan tanı ölçütlerinden farklı ölçütler önermesi <strong>ve</strong> buna bağlı<br />

olarak bu alandaki diğer çalışmalarla karşılaştırmasında güçlük<br />

yaratma olasılığı nedeniyle ihtiyatla yaklaşılmalıdır


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Major depresyon, minör depresyon <strong>ve</strong> distimi DSM’de farklı eşikleri olan depresyon<br />

grubu hastalıklardandır. Bu eşiklerin önemi tartışılmaktadır. Özellikle bazı<br />

hastalarda eşik altı depresyonların bile mortalite üzerine etkisi gösterildikten sonra<br />

bu tanımlamaların önemi <strong>ve</strong> gerekliliği daha çok tartışılmaktadır.<br />

• DSM’ye göre bir olguya major depresyon tanısını koyabilmek 5 ya da daha fazla<br />

depresyon bulgusunun bulunması gerekir. İlk aşamada eğer bulunması zorunlu iki<br />

depresyon bulgusundan en az biri yoksa tanı konamaz. Yaklaşık olarak 3‐4 bulgusu<br />

olduğu olduğu halde depresyon olarak değerlendirilmeyen hastaların bir kaç gün<br />

sonra yapılan değerlendirmesinde %30’nun depresyon tanısı aldığı görülmüştür.<br />

Tersine 5‐6 bulgusu olan hastaların birkaç gün sonra yapılan değerlendirmesinde<br />

de %20’sinin depresyon ölçütlerini karşılamadığı görülmüştür.<br />

• Akut myokard infarktı (MI) geçiren hastaların yaklaşık %15‐20’sinde süreç içerisinde<br />

depresyon görülür. MI sonrası gelişen depresyon hatta eşik altı depresyon bile<br />

önemli bir mortalite nedenidir. <strong>Depresyon</strong>, sol <strong>ve</strong>ntrikül ejeksiyon fraksiyonu, yaş<br />

<strong>ve</strong> daha önce geçirilmiş MI öyküsü kontrol edildikten sonra bu hastaların<br />

sonlanımında bağımsız bir yordayıcıdır.


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> <strong>Tıbbi</strong> Hastalıklar<br />

• Major depresyon tanısı koymak için tanı ölçütlerinin bir kısmı ya tıbbi<br />

hastalığın fizyolojik sonucu ya da tedavide kullanılan ilaçların etkisine bağlı<br />

değişikliklerdir. Örneğin kilo kaybı, anoreksiya, enerji kaybı ya da<br />

yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerde genel yavaşlama<br />

(psikomotor retardasyon) en çok karışan belirtilerdir.<br />

• Bu durum depresyonda olsun ya da olmasınlar hastaların kendilerini kötü<br />

hissetmelerine yol açar. DSM‐III‐R <strong>ve</strong> DSM‐IV’ye göre depresyon tanısı<br />

konarken, hastaların bulgularını etiyolojik olarak genel tıbbi duruma ya da<br />

ilaç <strong>ve</strong> maddelerin doğrudan sonuçlarına bağlı olmaması gerekmektedir.<br />

• Klinisyenin bulgunun tıbbi duruma ya da maddelerin ya da ilaçların<br />

etkilerine bağlı olup olmadığına karar <strong>ve</strong>rmesi gerekir. Bazı klinisyenler<br />

bulguları tıbbi duruma bağlı olarak (örneğin öksürüğe ya da nefeslerin<br />

süresinin kısalmasına bağlı uykusuzluk) değerlendirmezken, bazıları tıbbi<br />

durumun doğrudan etkilerine bağlamayı tercih edebilir. Bu durum DSM’nin<br />

B dışlama ölçütüdür. Beklenildiği gibi karar <strong>ve</strong>rmede standart bir yöntem<br />

sağlamayan bu uygulama düşük bir gü<strong>ve</strong>nilirliğe sahiptir.


Komorbid tıbbi hastalık Sıklık (%)<br />

Kardiyak hastalıklar 17–27 (Rudisch <strong>ve</strong> Nemeroff 2003)<br />

Serebrovasküler hastalıklar 14–19 (Robinson 2003)<br />

Alzheimer hastalığı 30–50 (Lee <strong>ve</strong> Lyketsos 2003)<br />

Parkinson hastalığı 4–75 (McDonald <strong>ve</strong> ark. 2003<br />

Epilepsi<br />

Rekürren<br />

Kontrol altında<br />

Diyabet<br />

Öz bildirim<br />

Tanısal görüşme<br />

20–55 (Kanner 2003)<br />

3–9 (Kanner 2003)<br />

26 (Anderson <strong>ve</strong> ark. 2001)<br />

9 (Anderson <strong>ve</strong> ark 2001)<br />

Kanser 22–29 (Raison <strong>ve</strong> Miller 2003)<br />

HIV/AIDS 5–20 (Cruess <strong>ve</strong> ark. 2003)<br />

Ağrı 30–54 (Campbell <strong>ve</strong> ark. 2003<br />

Obezite 20–30 (Stunkard <strong>ve</strong> ark. 2003)<br />

Genel toplum 10.3 (Kessler <strong>ve</strong> ark. 1994)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Kardiyak Hastalıklar<br />

• <strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> kardiyak hastalıkların komorbiditesinde hem davranışsal<br />

hemde fizyolojik mekanizmalar rol oynar. (Musselman et al 1998).<br />

• <strong>Depresyon</strong> un vasküler patolojilerle (Krishnan et al 1997; Steffens et al<br />

2002) <strong>ve</strong> inflamatuvar kalp hastalıklarıyla güçlü bir ilişkisi vardır.<br />

• Psikolojik stres miyokardiyal iskemi riskini artırır(Jiang et al 1996; Sheps et<br />

al 2002).<br />

• <strong>Depresyon</strong>a <strong>ve</strong>ntriküler taşikardi (Carney et al 1993), artmış QT<br />

değişkenliği (Carney et al 2003; Yeragani et al 2000), <strong>ve</strong> azalmış kalp atım<br />

sayısı (Carney et al 2001; Watkins and Grossman 1999; Yeragani 2000)gibi<br />

otonom işlev değişiklikleri eşlik eder, bu değişiklikler kardiyak mortalite<br />

artışının açıklaması olabilir (Frasure‐Smith et al 1993, 1995).<br />

• Proinflamatuvar sitokinlerin artan seviyesi depresyonda ateroskleroz<br />

gelişimini başlatabilir <strong>ve</strong> sürdürebilir.(Kop et al 2002; Musselman<br />

• et al 2001b; Thomas et al 2000).


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Kardiyak Hastalıklar<br />

• <strong>Depresyon</strong> artmış trombosit aktivitesi <strong>ve</strong> hiperkoaguabiliteyle ilişkilidir<br />

(Kop et al 2002; Kuijpers et al 2002; Laghrissi‐Thode et al 1997; Lederboet<br />

al 2001; Musselman et al 1996, 2002; von Känel et al 2001).<br />

• <strong>Depresyon</strong>un hipotalamapituiteradrenal aksın hiperaktivitesi <strong>ve</strong> plazma<br />

kortizollünün artışı gibi nörohumoral mekanizmaları etkilediğine yönelik<br />

kanıtlarda artış vardır(Ehlert et al 2001; Maas et al 1994; Plotsky et al<br />

1998), bu etkinlik artışı koroner arter arter hastalığı riskini artırabilir<br />

(Francis et al 1993; Pepper and Lee1999).<br />

• Sigarayı bırakamama, diet değişikliği yapamama, günlük aspirin tedavisi,<br />

antihipertansif tedavi <strong>ve</strong>ya kardiyak rehabilitasyona uyum saqğlayamama<br />

gibi davranışsal faktörler koronr arter hastalığına doğrudan <strong>ve</strong>ya dolaylı<br />

katkıda bulunur. (Anda et al 1990; Blumenthal et al 1982; Carney et al<br />

1995; Glazer et al 2002; Wang et al 2002). (Rozanski et al 1999).


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> serebravasküler<br />

hastalıklar<br />

• İnme sonrası depresyon <strong>ve</strong>ya mani (lezyonun yerine göre)serebral<br />

iskemi sonucu oluşabilir (Carson et al 2000; Gainotti et al 2001),<br />

depresyon daha çok sol yarımküre lezyonlarında<br />

yaygındır(Narushima et al 2003; Robinson 2003).<br />

• Sağ tarafta yerleşmiş subkortikal bölgelerde yerleşmiş lezyonlarla<br />

ilgili ön çalışmalar inme sonrası mani olabildiğini göstermiştir<br />

(Robinson 2003).<br />

• <strong>Depresyon</strong> trombosit hiperaktivitesine yol açtığı (Musselman et al<br />

1996, 2000), koroner arter hastalığı için risk faktörü<br />

olduğu(Ferketich et al 2000), <strong>ve</strong> adrenokortikal hiperaktiviteye yol<br />

açtığı için (Ehlert et al 2001), ateroskleroza <strong>ve</strong> inmeye yol<br />

açar(Rosmond and Bjorntorp 2000).<br />

• İki geniş ölçekli çalışmada depresyonu <strong>ve</strong>ya belirgin psikososyal<br />

stresi olan kimselerde 2,6 kat fazla inme geliştiği gözlenmiştir.<br />

(Larson et al 2001,May et al 2002)


Alzheimer Hastalığı, Parkinson<br />

Hastalığı, Epilepsi<br />

• Nörolojik hastalıklarla depresyon gelişimi iki yönlü bir<br />

ilişkiye sahiptir.<br />

• Nörolojik hastalıkların yol açtığı işlev kaybı <strong>ve</strong> üzüntü<br />

depresyona yol açabilir.<br />

• <strong>Depresyon</strong> altta yatan nörodejeneratif bir sürecin sonucu<br />

olabilir (Zubenko et al 2003), özellikle PH(Mössner et al<br />

2001), <strong>ve</strong> genetik olarak yatkın bireylerde AD da (Lee and<br />

Lyketsos 2003).<br />

• <strong>Depresyon</strong> öyküsünün olması AD gelişiminde ( odds ratio,<br />

2.13; 95% CI, 1.71–2.67;Green et al 2003) <strong>ve</strong> epilepsi riskini<br />

4‐6 kat artırması ortak bazı patogenetik mekanizmaların söz<br />

konusu olabileceğini düşündürmektedir(Forsgren and<br />

Nystrom 1990; Hesdorffer et al 2000)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Diyabet<br />

• <strong>Depresyon</strong>un diyabet gelişimi için bağımsız bir risk faktörü olduğu<br />

gösterilmiştir (Eaton et al 1996; Kawakami et al1999) <strong>ve</strong> oral<br />

hipoglisemikler (Ciechanowski et al 2000), kötü glşsemik kontrol<br />

(de Groot et al 2001), <strong>ve</strong> sağlık maliyetlerinde artışla (Ciechanowski<br />

et al 2000), <strong>ve</strong> mikrovasküler, makrovasküler komplikasyonlar işlev<br />

kaybı <strong>ve</strong> ölümle ilişkli olduğu gösterilmiştir.(Black et al 2003; de<br />

Groot et al 2001).<br />

• <strong>Depresyon</strong> serum glukokortikoidlerin artışı, katekolaminlerin artışı<br />

<strong>ve</strong> growth hormonun artışıyla (insülin karşıtı etki gösterirler),<br />

insülün direnci <strong>ve</strong> inflamatuvar sitokinlerin salınımı gibi etmenlerle<br />

ilişkilidir.Bu etmenler diyabet gelilşimini kolaylaştırır(Musselman et<br />

al 2003).<br />

• Diyabet depresyon için kötü glisemik kontrol, sosyoeknomik<br />

güçlükler diyabet komplikasyonları için risk faktörüdür. (Fisher et al<br />

2001), (Lustman et al 2000a), (de Groot et al 2001)


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Kanser<br />

• <strong>Depresyon</strong> kanser hastalarında sıktır <strong>ve</strong> kötü prognozu <strong>ve</strong> artmış<br />

morbiditeyi gösterir<br />

• Kanser tanısı alan kimselerin fiziksel etkinlikleri azalır, ağrıları fazladır,<br />

yoğun onkolojik tedaviler alırlar (Hewitt and Rowland 2002).<br />

• <strong>Depresyon</strong> bazen antineoplastik ilaçların doğrudan sonucu olabilir (Brown<br />

et al 2003; Raison and Nemeroff 2000).<br />

• Kanser hastaları ağır tümör hücrelerinin yıkımı, radyasyon terapisi,<br />

kemoterapi spnucu akti<strong>ve</strong> olan prinflamatuvar sitokinler yoluyla “hastalık<br />

davranışı geliştirbilirler(Newport and Nemeroff 1998; Raison and Miller<br />

2003).<br />

• <strong>Depresyon</strong>lu hastalar kanser tedavi rejimine tam olarak uymayabilirler<br />

<strong>ve</strong>ya davranış değişikliklerine uyumları zor olabilir (örnek sigara)<br />

• Emosyonel stres kanser hastalarının yaşam sürelerini kısaltır(Brown et al<br />

2003; Faller et al 1999),


<strong>Depresyon</strong> <strong>ve</strong> Kanser<br />

• <strong>Depresyon</strong> immun baskılanmaya yol açar<br />

(Evans et al 1992; Herbert and Cohen 1993;<br />

Newport and Nemeroff 1998; Spiegel and<br />

Giese‐Davis 2003),<br />

• Bu durumda belki kansere yatkın bireylerde<br />

kanser oluşumunu kolaylaştırabilir.Nedensel<br />

ilişkiye ait bu çalışmalar ilginç olmakla beraber<br />

daha ileri çalışmalarla nedensellik<br />

araştırılmalıdır


Sonuç<br />

• Duygudurum bozuklukları kronik tıbbi hastalıklarda yaygındır <strong>ve</strong><br />

medikal komorbiditeye yol açarlar.<br />

• <strong>Depresyon</strong> varlığı prognozu kötüleştirir, çünkü tedaviye uyumu<br />

zorlaştırır, fiziksel <strong>ve</strong> bilişsel işlevleri bozar, yaşam kalitesini düşürür,<br />

morbiditeyi artırır <strong>ve</strong> bazı vakalarda yaşamı kısaltır<br />

• <strong>Depresyon</strong> kardiyak hastalıkları, inme, kanser <strong>ve</strong> epilepsi<br />

oluşturabilir bu hastalıklarda önleme <strong>ve</strong> erken tedavi çok önemlidir.<br />

• Kimi tıbbi hastalık <strong>ve</strong> depresyon komorbiditesinde oluşan<br />

değişiklikler DSM sisteminin mantığını zorlamaktadır.<br />

• <strong>Depresyon</strong>un patofizyolojisiyle kimi hastalıkların patofizyolojisinde<br />

oluşan değişiklikler benzerdir <strong>ve</strong> sitokinler, nörotropinler<br />

araştırılması gereken önemli moleküllerdir.


• Teşekkürler

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!