08.11.2014 Views

çocukluk çağında kronġk florozġsġn kardġyak etkġlerġ - Süleyman ...

çocukluk çağında kronġk florozġsġn kardġyak etkġlerġ - Süleyman ...

çocukluk çağında kronġk florozġsġn kardġyak etkġlerġ - Süleyman ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı<br />

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONĠK FLOROZĠSĠN<br />

KARDĠYAK ETKĠLERĠ<br />

Dr. AYÇA ESRA KUYBULU<br />

UZMANLIK TEZĠ<br />

DANIġMANLAR<br />

Prof. Dr. SELMĠN KARADEMĠR<br />

Doç. Dr. MUSTAFA AKÇAM


2009 – ISPARTA<br />

ÖNSÖZ<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak yetişmemde büyük emeği geçen<br />

değerli hocalarım Prof. Dr. Ahmet R. Örmeci, Prof. Dr. Duran Canatan, Prof. Dr. Ali<br />

Ayata, Prof. Dr. Tansu Sipahi, Doç. Dr. Bumin N.Dündar, Doç. Dr. Hasan Çetin ve<br />

Yard. Doç. Dr. Nihal Dündar‟a bu tezin oluşturulmasında beni başından sonuna kadar<br />

yönlendiren, her konuda yardım ve bilgilerini esirgemeden, bilimsel çalışmanın<br />

gereklerini öğreten değerli tez hocalarım Prof. Dr. Selmin Karademir ve Doç. Dr.<br />

Mustafa Akçam‟a teşekkürlerimi sunarım.<br />

Çalışma süresince gösterdikleri uyum için tez hastalarıma ve ailelerine, tezimin<br />

olgularının belirlenmesinde yardımcı olan hocam Doç. Dr. Faruk Öktem‟e, çalışmamın<br />

her aşamasında desteğini esirgemeyen, holter monitorizasyonlarını yorumlayan hocam<br />

Yard. Doç. Dr. Şeref Olgar‟a teşekkür ederim.<br />

Uzmanlık eğitimim süresince birlikte olmaktan keyif aldığım bütün klinik<br />

arkadaşlarıma, klinik hemşire ve personeline, eğitimim süresince her zaman en büyük<br />

desteği gördüğüm sevgili eşime ve aileme en içten teşekkürlerimi sunarım.<br />

Dr. Ayça Esra Kuybulu<br />

ii


ĠÇĠNDEKĠLER<br />

ÖNSÖZ ............................................................................................................................ ii<br />

ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. iii<br />

SĠMGELER ve KISALTMALAR ................................................................................. v<br />

RESĠMLER DĠZĠNĠ .................................................................................................... viii<br />

TABLOLAR DĠZĠNĠ ..................................................................................................... ix<br />

1. GĠRĠġ ve AMAÇ ......................................................................................................... 1<br />

2. GENEL BĠLGĠLER .................................................................................................... 2<br />

2.1. Flor ......................................................................................................................... 2<br />

2.1.1. Flor Elementi .................................................................................................. 2<br />

2.1.2. Flor Elementine Maruziyet ve Florozis .......................................................... 2<br />

2.1.3. Flor Elementinin Toksikokinetiği ................................................................... 3<br />

2.1.4. Isparta İlinde Flor ............................................................................................ 5<br />

2.1.5. Floridlerin Oral Maruziyet Sonrasında Sağlık Üzerine Olan Etkileri ............ 5<br />

2.1.5.1. Endokrin Etkileri ...................................................................................... 6<br />

2.1.5.2. Gastrointestinal Sistem Etkileri ............................................................... 7<br />

2.1.5.3. Hematolojik Etkileri ................................................................................ 7<br />

2.1.5.4. Kas-İskelet Sistemi Etkileri ..................................................................... 8<br />

2.1.5.5. Renal Etkileri ........................................................................................... 9<br />

2.1.5.6. Respiratuvar Etkileri .............................................................................. 10<br />

2.1.5.7. İmmünolojik ve Lenforetiküler Etkileri ................................................. 10<br />

2.1.5.8. Nörolojik Etkileri ................................................................................... 10<br />

2.1.5.9. Üreme Sistemine Etkileri ....................................................................... 10<br />

2.1.5.10. Gelişimsel Etkileri ............................................................................... 10<br />

2.1.6. Florun Kardiyovasküler Etkileri ................................................................... 11<br />

2.2. P Dalga Dispersiyonu .......................................................................................... 14<br />

2.3. QT ve QTc Dispersiyonu ..................................................................................... 16<br />

2.4. Otonom Sinir Sistemi ve Kalbe Olan Etkileri ..................................................... 18<br />

2.5. Kalp Hızı Değişkenliği ........................................................................................ 19<br />

2.5.1. Kalp Hızı Değişkenliğinin Değerlendirilmesi .............................................. 21<br />

2.5.2. Kalp Hızı Eğrilerinin Zamana Göre Değerlendirilmesi ................................ 21<br />

2.5.3. Zamana Bağımlı Kalp Hızı Değişkenliği İndeksleri..................................... 22<br />

iii


2.5.3.1. İstatistiksel Yöntemler ........................................................................... 22<br />

2.5.3.2. Geometrik Yöntemler ............................................................................ 23<br />

3. GEREÇ ve YÖNTEMLER ...................................................................................... 24<br />

4. BULGULAR .............................................................................................................. 28<br />

5. TARTIġMA ............................................................................................................... 41<br />

6. ÖZET ......................................................................................................................... 47<br />

7. SUMMARY ............................................................................................................... 48<br />

8. KAYNAKLAR .......................................................................................................... 49<br />

iv


SĠMGELER ve KISALTMALAR<br />

% : Yüzde olarak oran<br />

AlF 6 Na 2 : Kriyolit<br />

ALT : Alanin aminotransferaz<br />

Ao : Aort çapı<br />

Ark. : Arkadaşları<br />

AST : Aspartat aminotransferaz<br />

Ca : Kalsiyum<br />

CaF : Kalsiyumflorid<br />

cGMP : 3‟-5‟-siklikguanozinmonofosfat<br />

DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü<br />

EDV : (End diastolic volume = Diastol sonu volüm)<br />

EKG : Elektrokardiyografi<br />

EKO : Ekokardiyografi<br />

ESV : (End systolic volume = Sistol sonu volüm)<br />

Hb : Hemoglobin<br />

HF : (High frequency = Yüksek frekans)<br />

HR : (Heart rate = Kalp hızı)<br />

Htc : Hematokrit<br />

IQ : (Intelligence Quotient =Zeka ölçü birimi)<br />

IVS : İnterventriküler septum<br />

K<br />

: Potasyum<br />

KHD : Kalp hızı değişkenliği<br />

LDH : Laktat dehidrogenaz<br />

LF : (Low frequency = Düşük frekans)<br />

L<br />

: Litre<br />

MCH : (Mean corpuscular hemoglobin = Ortalama eritrosit hemoglobini)<br />

MCHC : (Mean corpuscular hemoglobin concentration = Ortalama eritrosit<br />

hemoglobin konsantrasyonu)<br />

MCV : (Mean corpuscular volume = Ortalama eritrosit volümü)<br />

mg : Miligram<br />

µg : Mikrogram<br />

v


µmol<br />

MPV<br />

msn<br />

Na<br />

NaF<br />

OH <br />

P<br />

Pd<br />

pH<br />

PLT<br />

ppm<br />

PR<br />

PNN50<br />

QRS<br />

QT<br />

QTd<br />

QTc<br />

QTcd<br />

RBC<br />

RDW<br />

RMSSD<br />

SD<br />

: Mikromol<br />

: (Mean platelet volume = Ortalama trombosit hacmi)<br />

: Milisaniye<br />

: Sodyum<br />

: Sodyumflorid<br />

: Hidroksil radikali<br />

: Elektrokardiyografik atriyum depolarizasyonu<br />

: P dispersiyonu<br />

: Hidrojen konsantrasyonunun eksi logaritması<br />

: (Platelet = Trombosit sayısı)<br />

: Parts per million<br />

: Elektrokardiyografik sinoatriyal nod- venriküle geçiş süresi<br />

: RR>50 msn üzerinde olanların farkının yüzdesi<br />

: Elektrokardiyografik ventrikül depolarizasyonu<br />

: Elektriksel sistol<br />

: QT dispersiyonu<br />

: Düzeltilmiş QT<br />

: QTc dispersiyonu<br />

: (Red blood cell = Kırmızı kan hücresi)<br />

: (Red cell distribution width = Kırmızı küre dağılım aralığı)<br />

: Ardışık RR aralıkları farklılıklarının karelerinin toplamının karekökü<br />

: (Standard deviation=Standart sapma)<br />

SDANN/5da : 5 dk‟lık kayıtlarda ortalama RR intervalinin standart sapması<br />

SDNNIDX<br />

SDNN/5da<br />

sol A<br />

sol VAD<br />

SPSS<br />

sT3<br />

sT4<br />

SVDSÇ<br />

SVEF<br />

: Her bir 5 dakikalık NN intervallerinin standart deviasyonunun<br />

ortalaması<br />

: 5 dakikalık histogramların ortalamasının standart sapması<br />

: Sol atriyum<br />

: Sol ventrikül arka duvar kalınlığı<br />

: Sosyal bilimler için istatistik programı<br />

: Serbest Triiyodotironin<br />

: Serbest Tiroksin<br />

: Sol ventrikül diastol sonu çapı<br />

: Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu<br />

vi


SVSSÇ<br />

T<br />

TDBK<br />

TSH<br />

VKĠ<br />

WBC<br />

: Sol ventrikül sistol sonu çapı<br />

: Elektrokardiyografik ventrikül repolarizasyonu<br />

: Toplam demir bağlama kapasitesi<br />

: Tiroid stimülan hormon<br />

: Vücut kitle indeksi<br />

: Beyaz küre sayısı<br />

vii


RESĠMLER DĠZĠNĠ<br />

Resim 1: Kontrol grubundaki hastalarımızın diş görünümü .......................................... 29<br />

Resim 2: Grup 1‟deki olgularımızın diş görünümü ....................................................... 30<br />

Resim 3: Grup 2‟deki olgularımızın dişlerindeki renk değişikliği ................................. 31<br />

viii


TABLOLAR DĠZĠNĠ<br />

Tablo 1: Olguların demografik özellikleri ve idrar flor değerleri .................................. 32<br />

Tablo 2: Olguların tiroid fonksiyon testleri ................................................................... 33<br />

Tablo 3: Olguların kan biyokimyasal değerleri ............................................................. 34<br />

Tablo 4: Olguların serum lipid değerleri ....................................................................... 35<br />

Tablo 5: Olguların tam kan sayımı değerleri ................................................................. 36<br />

Tablo 6: Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu, ferritin<br />

değerleri .......................................................................................................................... 37<br />

Tablo 7: Olguların EKG bulgularının karşılaştırılması ................................................. 38<br />

Tablo 8: Olguların EKO bulguları ................................................................................. 39<br />

Tablo 9: Olguların Holter sonuçları ............................................................................... 40<br />

ix


1. GĠRĠġ ve AMAÇ<br />

Flor, toprak, su, kaya, hava, bitki ve hayvanlarda değişik miktarlarda bulunan bir<br />

halojendir. Vücut için gerekli elementlerden biri olan flor, başlıca kemik ve dişlerde<br />

depolanır. Normal şartlar altında insanlar günlük olarak zararlı olmayacak miktarlarda<br />

florlu bileşikleri alırlar. Yüzey sularında bulunan floridler, vücuda alınan florun en<br />

büyük kaynağıdır. Uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini aşacak<br />

olursa florozis olarak bilinen kronik flor zehirlenmesi ortaya çıkar. Yüzey sularındaki<br />

yüksek florid düzeyi, dünyanın çeşitli bölgelerinde florozise sebep olarak yaygın bir<br />

halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır (1-3).<br />

Isparta ili endemik florozis bölgeleri arasında yer almaktadır. Florozis, 1970‟li<br />

yıllarda Isparta halkının % 70‟e yakınında tespit edilmiştir (4). Son yıllarda Eğirdir<br />

gölü suyunun şehir şebeke suları ile karıştırılması sulardaki flor oranlarını azaltmıştır,<br />

fakat halen, özellikle Yenice ve Dere mahallelerinde yüksek flor miktarı içeren içme<br />

suyu tüketilmeye devam edilmektedir (5).<br />

Flor elementi başta diş ve iskelet sistemi olmak üzere birçok sistemi<br />

etkilemektedir (6-8). Florun kardiyovasküler sistem üzerine olan etkileri ile ilgili<br />

çalışmalar daha çok hayvan deneyleri ile olup, erişkinlerde yapılan bazı çalışmalarda<br />

flor fazlalığının elektrokardiyografik (EKG) değişiklikleri ile ölümcül aritmilere neden<br />

olabileceği gösterilmiştir (9).<br />

Literatüre bakıldığında florozisli çocuklarda kardiyovasküler yan etkileri<br />

değerlendiren bir çalışmaya rastlayamadık. Bu çalışmada, çocuklardaki florozisin P,<br />

QT ve QTc dispersiyonları ile kalp hızı değişkenliğine olan etkilerini araştırmayı<br />

amaçladık.<br />

1


2. GENEL BĠLGĠLER<br />

2.1. Flor<br />

2.1.1. Flor Elementi<br />

Flor, soluk sarı-yeşil renkli irritan halojen ailesine mensup, tepkimeye eğilimli<br />

bir ametaldir. Element halinde 2 atomlu moleküllerden oluşur. İyonik ya da bileşik<br />

(florospar, floroapatit) halinde bulunur. Flor gazı su ile birleşerek, hidroflorik asidi<br />

oluşturur. Flor elementi gaz halinde özellikle uranyum ile birlikte nükleer santrallerde<br />

kullanılır (10).<br />

Flor elementi, yüksek elektronegatif bir özelliğe sahip olduğundan, doğada diğer<br />

elementlerle birleşerek tuz formunda bulunur. Flor elementinin başka bir elementle<br />

yaptığı tuz, “florid” olarak tanımlanır. Bu tuzlar, sodyum florid (NaF) ve kalsiyum<br />

florid (CaF 2 ) gibi solid maddelerdir. Floridlere diğer örnekler ise suların<br />

florizasyonunda kullanılan florosialisik asit ve sodyum florosilikattır (10).<br />

Flor ve hidrojen atomundan oluşan hidrojen florid, renksiz ve koroziv olup, gaz<br />

ya da sıvı haldedir. Bu madde suda önemli oranda çözünür ve çözünmüş formuna<br />

hidroflorik asit denir. Ticari olarak hidrojen florid, en önemli flor komponentidir ve<br />

buzdolabı üretiminde yararlanılan florokarbon yapımında kullanılır (10).<br />

2.1.2. Flor Elementine Maruziyet ve Florozis<br />

Normal şartlar altında, insanlar ve hayvanlar zararlı olmayacak miktarlarda florlu<br />

bileşikleri alırlar. Ancak uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini<br />

aşacak olursa kronik flor zehirlenmesi ortaya çıkar. Bu durum, florozis olarak bilinen<br />

hastalığa neden olur (1,2). Günlük hayatta kullanılan sular eser miktarda flor<br />

içermektedir. DSÖ‟ye göre içme sularında olması gereken optimal flor düzeyi 0,6 ppm<br />

olarak belirtilmiş ve farklı yayınlarda da bu oran en fazla 0,7-1,5 ppm olarak<br />

bildirilmiştir. DSÖ, içme sularında en fazla 1,5 ppm‟ e kadar florun kullanılmasına izin<br />

vermiştir. Belli miktarlarda günlük besinlerle alınan flor (DSÖ‟ye göre en uygun düzey<br />

0,6 ppm=mg/L) kemik ve diş gelişimi için faydalıdır. Bireyin yaşı, maruz kalınan<br />

bileşiğin dozu, bileşikteki flor yüzdesi alınış şekli, maruz kalma süresi, mide asiditesi,<br />

diyetteki organik ve inorganik bileşikler florozis üzerinde etkilidir (11).<br />

2


Yapılan araştırmalarda, Türkiye‟nin çeşitli bölgelerinde içme sularındaki yüksek<br />

flor içeriğine bağlı olarak artmış dental florozis insidansına dikkat çekilmiştir (12,13).<br />

Floridler doğal olarak yerkabuğunda ve toprakta; az miktarda ise su, hava,<br />

bitkiler ve hayvanlarda da bulunduğu için, soluduğumuz havayla, içtiğimiz suyla ve<br />

yediğimiz yemeklerle floridlerden az miktarlarda alırız (14).<br />

Topraktaki florid oranı ortalama 200–300 ppm‟dir. Florid rezervlerinin olduğu<br />

yerlerde, fosfatlı gübrelerin kullanıldığı topraklarda ve endüstri merkezlerinde bu<br />

oranlar çok daha yüksektir (15).<br />

Normalde floridler havada çok az miktarda bulunur. Genel olarak şehir<br />

çevrelerinden alınan örneklerde 1 µg/m 3 ‟ten az, kırsal kesimlerde ise daha azdır. Fakat<br />

yüksek ısıların kullanıldığı fabrika çevreleri ile floridlerle ilişkili endüstri bölgelerinde<br />

(alüminyum, fosforlu gübre fabrikaları) solunan havadaki florid miktarı çok daha<br />

fazladır (15).<br />

Özellikle elektronik endüstrisi, hidrojen floridin kullanıldığı televizyon katot<br />

tüpleri, alüminyum ve fosfat gübre sanayileri gibi fabrikalarda çalışan işçiler yüksek<br />

oranlarda floridlere maruz kalmaktadırlar. Burada flora maruz kalma çoğunlukla<br />

hidrojen florid ya da florid içerikli tozların solunması ile olmaktadır (16).<br />

2.1.3. Flor Elementinin Toksikokinetiği<br />

Florid bileşikleri, insan ve hayvanlarda gastrointestinal sistemden hızlı ve etkili<br />

bir şekilde emilir. Sodyum florid alımından kısa bir süre sonra kan flor düzeyi hızlı bir<br />

şekilde yükselmeye başlar ve 30–60 dakika içinde pik plazma konsantrasyonuna ulaşır<br />

(17, 18). Flor, ağız mukozasında emilime uğramadan mideye geçer ve yaklaşık %20‟si<br />

mideden olmak üzere, ağırlıkla ince bağırsaklardan pasif diffüzyon yoluyla emilir.<br />

Çalışmalarda „sodyum florid‟, „hidrojen florid‟ gibi çözünebilir florid bileşiklerinin %<br />

80‟den fazla oranda emildiği; „kalsiyum florid‟, „alüminyum florid‟ gibi çözünürlüğü<br />

daha az olan bileşiklerin emilim oranının ise %10 düzeyinde olduğu tespit edilmiştir<br />

(18).<br />

Flor emilimini etkileyen birçok faktör vardır. Gastrik boşalmanın yavaşlaması<br />

flor emilim hızını yavaşlatırken, emilen toplam flor miktarını etkilemez (19). „Sodyum<br />

florid‟in yiyeceklerle beraber alınması emilim hızını yavaşlatır ama emilen toplam<br />

3


florid miktarını değiştirmez. Bunun tersine, „kalsiyum florid‟in besinlerle alınması,<br />

emilen florid miktarını arttırır (18).<br />

Flor emildikten sonra, kan yoluyla proteinlere bağlanmaksızın tüm vücuda<br />

dağılır. Vücutta flor büyük oranda kalsifiye dokularda birikir. Vücuttaki florun %<br />

99‟unun kemik ve dişlerde biriktiği gösterilmiştir (20). Pineal bezde de hidroksiapatit<br />

tarzında flor biriktiği gösterilmiştir (21). Kemiklerde flor birikirken hidroksiapatitin<br />

hidroksil iyonu ile birleşerek „hidroksifloroapatit‟ şeklini alır. Kemiklerde flor<br />

birikmesinin geri dönüşlü olduğu ve kemiklerin yeniden yapılanma sürecinde florun<br />

iyonik formunun interstisiyel alan ile kemik yüzeyine bırakıldığı gösterilmiştir (22).<br />

Günlük 2 mg/kg florid alan domuzlarda yapılan bir çalışmada, florun biyolojik<br />

yarılanma ömrünün yaklaşık 60 gün olduğu bulunmuştur (23).<br />

Doku flor düzeylerinin homeostatik olarak ayarlanmadığı ve plazma flor<br />

düzeyinin direkt olarak alınan florid miktarına bağlı olduğu tespit edilmiştir (17). İçme<br />

sularında < 0,1 ppm gibi düşük değerlerde florid içeren bölgelerde ortalama plazma<br />

flor düzeyinin 0,4 µmol/L (7,5 µg/L) olduğu tespit edilmiştir. İçme sularındaki oran<br />

0,9–1,0 ppm olduğu zaman, plazma düzeyinin yaklaşık 1µmol/L (19 µg/L) olduğu<br />

gözlenmiştir (24).<br />

Kemik flor düzeyinin; yaş, daha önce maruz kalınan flor miktarı ve kemik<br />

döngüsüne bağlı olduğu bildirilmiştir (24).<br />

Oral yolla alınan florun esas atılım yeri böbreklerdir. Bütün flor bileşikleri<br />

özellikle idrar, dışkı ve ter ile vücuttan atılır (25). İdrardaki flor konsantrasyonu flor<br />

yükünü göstermede kullanılan yaygın bir yöntemdir. Günlük alınan florun % 18-35‟i<br />

idrarla atılmaktadır. Plazmadan glomerüllere geçen flor, değişik oranda tübüler geri<br />

emilime uğramaktadır. Yaş, idrar pH‟sı ve glomerüler filtrasyon hızı gibi faktörler flor<br />

atılımını etkilemektedir (26).<br />

Çocukluk yaş grubunda yapılan bir çalışmada, içme suyundaki 0,7 ppm<br />

düzeyindeki florun % 17,6 oranında diş değişikliğine yol açtığı gösterilmiştir (27).<br />

Diğer bir çalışmada da spot idrardaki flor düzeyi ile içme suyundaki flor düzeyinin<br />

yakın olduğu bulunmuştur (28). Bu bilgiler ışığında, spot idrarda flor düzeyinin 0,6<br />

ppm‟den fazla olması „yüksek flor düzeyi‟ olarak kabul edilmektedir (1,29).<br />

4


2.1.4. Isparta Ġlinde Flor<br />

Yapılan araştırmalarda Türkiye‟nin çeşitli bölgelerinde içme sularındaki yüksek<br />

flor içeriğine bağlı olarak artmış dental florozis insidansına dikkat çekilmiştir (15,30).<br />

Göller Bölgesinde yapılan araştırmalar da bu bölgenin endemik florozis bölgelerinden<br />

biri olduğunu göstermiştir (25,31,32). Isparta‟da 1976 yılında yapılan bir çalışmada;<br />

toplam nüfusun % 69‟unun içme sularıyla yüksek florid düzeylerine maruz kaldığı<br />

tespit edilmiştir (4). Oruç ve ark. (33) 1983 yılında, Isparta‟nın muhtelif noktalarındaki<br />

çeşmelerinden su numuneleri alınarak Isparta Halk Sağlığı Laboratuvarı‟nda yaptıkları<br />

ölçümlerde, su kaynaklarının yüksek oranlarda florid saptamışlardır. Florozis<br />

tehlikesinin önceki yıllara göre azalmakla beraber hala devam ettiğini bildirmişlerdir.<br />

Öztürk ve ark. (5), 2002 yılında yaptığı bir araştırmada, Isparta il merkezindeki şehir<br />

şebeke suyunda florid seviyelerindeki eskiye göre düşüşün, 1995 yılından itibaren<br />

florid seviyesi düşük olan Eğirdir göl suyunun kullanılmaya başlamasına bağlı olduğu<br />

kanısına varmışlardır. İl merkezindeki eski su kaynakları (Andık Deresi kaynağı<br />

ortalama 3,8 mg/L ve Gölcük gölü kaynağı ortalama 1,8 mg/L) dışındaki tüm suların,<br />

florid seviyelerinin limit değerin üzerinde olmadığını bulmuşlardır.<br />

Florozis oluşumunda toprak yapısı da etkili olabilmektedir. Ülkemizde florozis<br />

saptanan bölgeler genellikle volkanik veya florid rezervleri bulunan yöreler ile sanayi<br />

kuruluşları çevresini kapsamaktadır (13). Flor bileşikleri doğal ya da endüstriyel<br />

kaynaklardan çevreye bulaşmaktadır. Dünyada büyük oranlardaki florid rezervleri;<br />

Güney Afrika Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, İspanya, İtalya,<br />

Kenya, Meksika ve Rusya‟da bulunmaktadır. Türkiye‟deki florid yatakları ise; Pirinçlik<br />

(Diyarbakır), Lalapaşa (Edirne), Keban (Elazığ), Beylikova (Eskişehir), Şebinkarahisar<br />

(Giresun), Felâhiye (Kayseri), Kaman ve Çiçek Dağı (Kırşehir), Tavşanlı, Simav<br />

(Kütahya), Kuluncak (Malatya), Divriği ve Yıldızeli (Sivas) ile Akdağmadeni, Şefaatli<br />

ve Yerköy‟de (Yozgat) bulunmaktadır (13,25).<br />

2.1.5. Floridlerin Oral Maruziyet Sonrasında Sağlık Üzerine Olan Etkileri<br />

Hidrojen florid ve flor, gaz halinde bulunduklarından dolayı maruziyetleri sadece<br />

solunum yolu ile olabilir. Hidroflorik aside oral maruziyet ise oldukça nadirdir. Oral<br />

maruziyetlerin çoğu florid tuzları ile meydana gelmektedir (34).<br />

5


Floridlerin oral toksisitesi hayvanlarda ve insanlarda birçok kez araştırılmıştır.<br />

İnsan verileri sıklıkla floridli sulara maruz kalan bireyler üzerinde iskelet, diş ve kanser<br />

etkilerini inceleyen epidemiyolojik araştırmalar şeklindedir. Florosialisik asit ve<br />

sodyum florosilikat, içme sularının florlanması için kullanılan florid bileşikleridir. Diş<br />

temizliği ürünlerinde kullanılan en önemli florid ise monoflorofosfattır. Çalışmaların<br />

yapıldığı içme sularında, doğal olarak yüksek düzeyde flor bulunan toplumlarda ise<br />

maruz kalınan bileşik sodyum floriddir (34).<br />

Sodyum floridin ölümcül etkilere sahip olduğu uzun zamandır bilinmektedir.<br />

Yüksek dozlarda akut maruziyet sonucunda, ölüm öncesinde ani başlangıçlı bulantı,<br />

kusma, kramp tarzında karın ağrısı ve ishal bildirilmiştir. Bazı olgularda ise klonik<br />

konvülziyonlar ve pulmoner ödem gözlenmiştir (35). Bu olguların çoğunluğu, sodyum<br />

florid içerikli insektisitlere, kabartma tozu ya da un zannederek maruz kalmış kişilerdir.<br />

Hodge ve ark. (36), sodyum floridin ölümcül dozunu 5–10 gr (32–64 mg<br />

sodyumflorid/kg) olarak rapor etmişlerdir.<br />

Floridlere oral maruziyet sonrası insan ve hayvanlarda endokrin, gastrointestinal,<br />

hematolojik, kas-iskelet sistemi, hepatik, renal, respiratuvar, kardiyovasküler,<br />

immünolojik ve lenforetiküler, nörolojik, reprodüktif, gelişimsel etkiler incelenmiştir.<br />

2.1.5.1. Endokrin Etkileri<br />

Yapılan bir çalışmada, içme suyuyla yüksek dozda flor verilen sıçanlarda;<br />

azalmış T4 düzeyleri ile artmış T3 uptake oranları saptanmıştır (36). Farelere 3,2<br />

mg/kg flor vererek yapılan bir çalışmada tiroid bezinin iyot uptake oranının önemli<br />

ölçüde azaldığını göstermişlerdir (37) .<br />

Hindistan‟da, içme sularında yüksek florid bulunan yerleşim birimlerinde<br />

yaşayan bireylerin, serum T4 düzeylerinin önemli ölçüde arttığı, serum T3 ve TSH<br />

düzeylerinde anlamlı farklılıklar olmadığı, serum epinefrin ve norepinefrin<br />

düzeylerinin arttığı tespit edilmiştir (38). Bir çalışmada da yüksek flor düzeyinde T3,<br />

T4, TSH, radyoaktif iyot uptake‟i değerlendirilmiş ve TSH‟ nın arttığı, T3‟ün azaldığı<br />

saptanmıştır (39). Aynı çalışmada, idrar flor düzeyinin vücuttaki flor düzeyindeki<br />

değişiklikleri belirlemede önemli olduğu saptanmıştır. Yapılan bir çalışmada, 13<br />

bölgede inspeksiyonla guatr prevelansı ile içme sularında iyot, flor ve sertlik ilişkisi<br />

6


araştırılmış, bölgeler arasında farklılıklar belirtilmekle birlikte florun guatr<br />

yapabileceği kanısına varılmıştır (40).<br />

Florun kalsiyum, kalsitonin, paratiroid hormon düzeylerine etkileri hakkında<br />

çeşitli çalışmalar yapılmış ve farklı sonuçlar saptanmıştır (41,42). Florun,<br />

gastrointestinal sistemden kalsiyum emilimini azaltarak ve kalsiyuma bağlanarak<br />

hipokalsemi yapabileceği, eğer kalsiyum alımı da yetersiz olursa sekonder parathormon<br />

artışına yol açabileceği belirtilmiştir. Hindistan‟da yapılan bir çalışmada 6–12 yaş<br />

grubu çocuklarda, paratiroid hormon düzeyleri ve içme suyundaki florid<br />

konsantrasyonu arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ancak bu ilişki çok yüksek flor<br />

konsantrasyonlarında olup, tüm gruplarda ortalama serum kalsiyum konsantrasyonu<br />

normal sınırlarda saptanmıştır (43).<br />

Florun glukoz metabolizması üzerine etkisine yönelik yapılan bir çalışmada,<br />

endemik florozis bölgesinden 15–30 yaşında 25 genç ve kontrol grubu alınmış, florozis<br />

bölgesinde, % 40 oranında geri dönüşümlü olarak glukoz metabolizmasında bozulma<br />

ve özellikle açlık serum glukozunda kontrollere göre yükseklik saptanmıştır (44).<br />

2.1.5.2. Gastrointestinal Sistem Etkileri<br />

Akut ve kronik maruziyet sonrasında gastrointestinal sistemde bulantı, kusma ve<br />

karın ağrısı gözlenir. Sodyum florid, hidroflorik asit formuna dönüşerek, gastrik<br />

irritasyona neden olur. Endoskopi ve biyopsi ile sodyum floridin gastrik mukozalarda<br />

peteşiler ya da erozyonlar yaptığı gösterilmiş, histolojik incelemede irritasyon<br />

bulgularına rastlanmıştır (18). Aşırı flor alımının oksidatif stresi, lipid peroksidayonunu<br />

arttırdığı ve antioksidan enzim aktivitelerini azalttığı gözlenmiştir. Bir çalışmada da<br />

400 mg/kg florid verilen domuzların karaciğerlerinde apoptozis bulguları saptanmıştır<br />

(45).<br />

2.1.5.3. Hematolojik Etkileri<br />

Deneysel kronik flor zehirlenmesi oluşturulan koyunlarda eritrosit, lökosit sayısı,<br />

hemoglobin ve hematokrit değerlerinde hafif bir azalma, nötrofil oranında hafif bir<br />

artma, diğer hücre oranlarında ise bir değişiklik olmadığı bildirilmiştir (46).<br />

Hayvan çalışmalarında florun eritrosit sayısı, hemoglobin, hematokrit ve MHC<br />

değeri ile MCHC‟ de önemli bir azalmaya, MCV‟ de ise artmaya neden olduğu, ayrıca<br />

7


lenfositlerde artışa sebep olduğu, nötrofil ve monositlerde ise azalmanın görüldüğü<br />

vurgulanmaktadır (47).<br />

Akut flor zehirlenmesinde lenfosit, eritrosit, hemoglobin ve hematokrit<br />

değerlerinde azalma, buna karşılık nötrofil ve eozinofil oranlarında artma<br />

gözlenmiştir (48).<br />

Eren ve ark. (49), 4 ay boyunca 100 ppm florlu su verdikleri farelerde beyaz küre<br />

sayısında azalma ile eozinofil sayısında artma saptamışlardır.<br />

Çeşitli hayvan deneylerinde de kan tablosu üzerine florozisin değişik etkileri<br />

olabileceğine dikkat çekilmektedir. Kısıtlı sayıda yapılan insan çalışmalarında değişik<br />

sonuçlar elde edilmiştir.<br />

2.1.5.4. Kas-Ġskelet Sistemi Etkileri<br />

Kas-iskelet sistemi, florun birincil depolanma yeri olduğundan, yararlı ve zararlı<br />

etkilerinin en sık gözlendiği yerdir. Florozisin diş üzerine etkileri daha erken dönemde<br />

ortaya çıkarken, kemikler üzerine olan olumsuz etkileri daha geç dönemde ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Floridlerin yeterli oranda alınması ile, ağız içindeki Streptococcus mutans gibi<br />

bakterilerin asit üretiminin engellendiği ve diş çürüklerinin azaldığı bilinmektedir (50).<br />

Bununla beraber, diş gelişiminin olduğu dönemlerde (1–8 yaş) yüksek dozlarda<br />

alındığında dişlerde “dental florozis” denilen tablo oluşur (51). Klinik olarak lekelenme<br />

ve çukurlaşma şeklinde olup, bu lezyonlar ileri dönemde mine tabakasında zararlara<br />

yol açar. Mine tabakasındaki bu değişiklikler, düşük A ve D vitamini ile düşük<br />

proteinli diyetteki opasitelere benzer. Altı-sekiz yaşından sonra florid alımı, dental<br />

florozise yol açmaz. Seksen sekiz dental florozis çalışmasının incelendiği bir meta<br />

analizde içme sularındaki florid düzeyleri ile dental florozis varlığı ve ciddiyeti<br />

arasındaki ilişki gösterilmiştir (52). Vignarajah‟ın (53) 12–14 yaş grubu çocuklarda<br />

yaptığı bir çalışmada da içme suyundaki 0,1–0,3 ppm ve 0,6–1,0 ppm flor düzeyleri<br />

karşılaştırılmış ve ilk grupta % 97 oranında diş değişikliği yok iken, ikinci grupta ise %<br />

87 oranında diş değişikliği saptanmıştır.<br />

Floridlerin, dişler üzerinde olduğu gibi kemikler üzerinde de yararlı ve zararlı<br />

etkileri vardır. Flor iyonları, hidroksil grubu alarak hidroksifloroapatit şeklinde kemik<br />

dokusunun mineral yapısına yerleşir ve bu yapının mimarisini değiştirir (54). Yapılan<br />

8


çalışmalarda, maruziyet sonrası oluşan büyük çaplı mineral bileşiklerinin kollajen ile<br />

güçlü bir şekilde etkileşime giremedikleri ve bu sebepten dolayı, kemiklerin strese<br />

karşı olan direncinin azaldığı belirtilmektedir (54). Bununla beraber, florun kemikler<br />

üzerindeki etkisi, kemik yapısına göre değişmektedir. Kortikal kemiklerden çok<br />

trabeküler kemikler üzerine daha erken başlangıçlı ve geniş etkileri vardır. Ayrıca flor,<br />

serum kalsiyumuna bağlanarak hipokalsemiye yol açar ve bu durumda kemik<br />

metabolizmasını etkiler (55).<br />

İskelet florozisi, kemiklerde florun aşırı ve orantısız şekilde birikmesi sonucu,<br />

kemiklerin dayanıklılığının azalması ve daha kırılgan bir hale dönüşmesidir. Erken<br />

belirtiler, eklemlerde sertlik ve ağrıdır. Ağır olgularda vertebral kolon tamamıyla rijid<br />

bir hal kazanır, kemik kırıkları, ligamanlarda sertlikler oluşur. Sıklıkla kifoz ya da<br />

lordoz da bu tabloya eşlik eder. İskelet florozisi, genelde oral yolla uzun süre yüksek<br />

doz floridlere ya da mesleki olarak kriyolit (AlF 6 Na 2 ) tozlarına maruziyet sonucu<br />

gelişir. İskelet florozisi olgularına sıklıkla Hindistan ve Çin‟de, florozisli bölgelerde<br />

malnütrisyonu olan bireylerde rastlanır.<br />

2.1.5.5. Renal Etkileri<br />

Bir çalışmada, aşırı florid alımının renal yetmezlikle ilişkili olduğu gözlenmiştir<br />

(56). Bir çalışmada ise ürolitiazis ve albüminüri insidansıyla, maruz kalınan flor<br />

miktarı arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (57).<br />

Öktem ve ark. (58), endemik florozisli çocuklarda yaptıkları bir çalışmada üriner<br />

elektrolit atılımlarında kontrol grubuna göre anlamlı farklılık bulmamışlardır.<br />

Bir çalışmada da, koyunlara tek doz intragastrik 9,5 mg/kg florid uygulamasından<br />

sonra, renal konjesyon saptanmıştır (59). Farelere günlük 1,9 mg/kg floridin içme<br />

suyuyla verilmesinden sonra, böbrek histolojisindeki değişikliklerin incelendiği bir<br />

çalışmada da, yaklaşık 45 gün sonra glomerüllerde kollajen oranının arttığı tespit<br />

edilmiştir. Ayrıca Bowman kapsülünün kalınlığında artış, tübüllerde ödematöz<br />

değişiklikler ve yaygın mononükleer hücre infiltrasyonu da gözlenmiştir (57).<br />

9


2.1.5.6. Respiratuvar Etkileri<br />

İnsan çalışmaları olmayıp, hayvan çalışmalarında akciğerlerde konjesyon,<br />

respiratuvar sistem epitelinde deskuamasyon ve akciğer parankiminde nekroz<br />

gözlenmiştir (60).<br />

2.1.5.7. Ġmmünolojik ve Lenforetiküler Etkileri<br />

Amerikan Allerji Derneği‟nin yaptığı çalışmada içme sularının florlanması için<br />

kullanılan florid bileşiklerine karşı Tip I, II, III ya da IV alerjik reaksiyonlar<br />

gösterilmiştir (61). Tavşanlar üzerinde yapılan bir çalışmada günlük 4,5 gr/kg florid<br />

verilmesinin antikor titrelerinde azalmaya yol açtığı gözlenmiştir (62). Başka bir<br />

çalışmada da sodyum floridin ratlar üzerinde Peyer plakları ve mezenterik lenf nodları<br />

üzerinde hücresel artış yönünde etkileri olduğu gösterilmiştir (63).<br />

2.1.5.8. Nörolojik Etkileri<br />

İnsanlarda florun nörolojik toksisitesi üzerine olan bilgiler azdır. Çok yüksek doz<br />

floridlere maruz kalınması sonucunda tetani, parestezi, parezi ve konvülziyon gibi<br />

nörolojik bulguların ortaya çıktığı çeşitli olgu sunumlarında bildirilmiş ve bunların<br />

sebebi olarak hipokalsemi gösterilmiştir (59).<br />

2.1.5.9. Üreme Sistemine Etkileri<br />

Üreme sistemi üzerine olan etkilerine ait bilgiler sınırlıdır. Yapılan bir meta<br />

analizde içme sularındaki artmış florid düzeyi ile azalmış total fertilite oranı arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Flor fazlalığının, dişi farelerde ve<br />

ineklerde doğurganlık oranını bariz ölçüde azalttığı, ayrıca ineklerde süt üretiminin<br />

azaldığı saptanmıştır (64).<br />

2.1.5.10. GeliĢimsel Etkileri<br />

Floridlerin plasentayı geçtiği, fetal ve plasental dokularda biriktiği gösterilmiştir.<br />

Çin‟de yapılan üç çalışmada, endemik olarak içme sularında yüksek florid bulunan<br />

bölgelerdeki çocukların zekâ gelişiminin, kontrol gruplarına göre anlamlı oranda düşük<br />

olduğu bildirilmiştir. Bunun yanında Meksika‟da yapılan bir çalışmada ise, içme<br />

10


sularında farklı florid düzeyleri bulunan bölgelerdeki çocukların IQ düzeyleri arasında<br />

anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (65–67).<br />

2.1.6. Florun Kardiyovasküler Etkileri<br />

Akut flor zehirlenmesinde başlıca, mide, bağırsak, akciğer, kalp, beyin, böbrek,<br />

sinir ve kaslarda florun kalsiyumu bağlayıcı ve çeşitli enzim sistemlerini inhibe edici<br />

etkisine bağlı olarak oluşan hipokalsemi, hiperkalemi ve hücresel hipoksi sonucu çeşitli<br />

bozukluklar ortaya çıkabilmektedir (9,68). Bunların en önemlileri kalpte hipokalsemiye<br />

bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma, aritmi, sistolik ve diyastolik<br />

fonksiyon bozuklukları şeklinde ortaya çıkmaktadır (9,68). Flor, serum kalsiyumuna<br />

bağlanarak hipokalsemiye neden olmaktadır. Hipokalsemi ise tetaniye, miyokard<br />

kontraktilitesinde baskılanmaya ve kardiyovasküler kollapsa yol açabilmektedir (9).<br />

Diğer taraftan ise hücre içinde hiperkalsemi meydana getirir. Hücre içinde hiperkalsemi<br />

oluşması, kalsiyum bağımlı potasyum kanallarını aktive ederek hücre içinden hücre<br />

dışına potasyum geçişine neden olur (68). Hücre dışında hiperkalemi oluşumu ise<br />

tekrarlayıcı ventriküler fibrilasyon ataklarına ve ölüme neden olmaktadır (68).<br />

Kalpte hipokalsemiye bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma,<br />

aritmi, sistolik ve diyastolik fonksiyon bozuklukları şeklinde ortaya çıkmaktadır (69,70).<br />

Miyokardiyal kasılmayı başlatan iyon, membran depolarizasyonu sonucunda<br />

sarkolemma yoluyla hücre içine giren kalsiyumdur. Miyokardiyal hücrelerdeki uyarıkasılma-gevşeme<br />

zincirinin mekanizması sitozole kalsiyum girişi ve çıkışı esasına<br />

dayanmaktadır (69). Florozis sonucu gelişmiş dilate (konjestif) kardiyomiyopatide<br />

görülen tipik bozukluklardan sol venrikül dilatasyonu, interventriküler septum ve arka<br />

duvar kalınlığında incelme, fraksiyonel kısalma ve ejeksiyon fraksiyonunda azalma<br />

gözlenmiştir (71,72). Akut flor zehirlenmesi sonucu oluşan dilate kardiyomiyopatinin<br />

sebebi olarak hipokalsemi gösterilebilir (73). Kalsiyumun flor tarafından tutulmasına<br />

bağlı olarak gelişen hipokalsemi sonucunda kalp kasının kasılma yeteneği azalmaktadır<br />

(74). Miyokard kasılmasının azalması ile atım volümü düşünce, kalp debisini normal<br />

hale getirmek ve hayati organlara kan akışını sağlamak için çeşitli telafi edici<br />

mekanizmalar aktive olmakta ve bunun sonucunda Frank-Starling yasasına göre sol<br />

ventrikül diyastol sonu hacmi ile atım hacminde artma meydana gelmektedir (69).<br />

11


Kronik olarak flora maruz kalan hayvanlarda nitrik oksit üretiminin arttığı<br />

gösterilmiştir (75,76). Yapılan çalışmalarda floridlerin intrasellüler kalsiyum miktarını<br />

arttırması ve bunun da iki yolla (hem direkt olarak nitrik oksit sentetaz enzimini<br />

indükleyerek hem de cGMP aracılığıyla yine bu enzimi aktive ederek) nitrik oksit<br />

düzeyini yükselttiği saptanmıştır (77–79).<br />

Farelere 6 ay boyunca 67–71 mg /kg/gün sodyum florid verilmesi ile miyokartta<br />

mineralizasyon gözlenmiş ve bazı dişi farelerde miyokardiyal dejenerasyona<br />

rastlanmıştır (80). Sodyum florid verilen tavşanlarda da miyokartta histolojik<br />

bozulmalar ve EKG değişiklikleri saptanmıştır (81). Bir çalışmada içme sularıyla<br />

yüksek oranda floridlere maruz kalan farelerin kalp dokularında miyosit nekrozu,<br />

fibrinolizis, sitoplazmada yaygın vakuol oluşumu, nükleuslarda ayrılmalar ve<br />

interstisyal inflamatuvar hücre infiltrasyonu saptanmıştır (82). Bu bulgular daha önce<br />

yapılan çalışmalar ile uyumlu bulunmuştur (80,81). Doğal ortamlarında yüksek düzeyde<br />

floridlere maruz kalan koyunlar üzerinde yapılan elektrokardiyografik çalışmada sinüs<br />

bradikardisi ve PR mesafesinde uzama tespit edilmiştir (83). Bu bulgular Takamori ve<br />

ark.‟nın (84) endemik florozis bulunan bölgelerde yaşayan Japon halkı üzerindeki<br />

çalışması ile benzerlik taşımaktadır.<br />

Çin‟in içme sularında yüksek florid bulunan bölgelerinde (4,1–8,6 ppm) yaşayan<br />

iskelet florozisli bireylerinde kontrol grubuna (içme suyunda 0,1–0,6 ppm florid) göre<br />

anlamlı oranda fazlaca elektrokardiyografik değişiklikler saptanmıştır. Xu ve ark.‟nın<br />

(85) yaptığı bu çalışmada EKG bulguları (sinus ritim düzensizlikleri, sinüs bradikardisi,<br />

düşük voltaj, ST ve T dalga değişiklikleri) bildirilmiştir. Aşırı flora maruz kalmış metal<br />

endüstrisi işçilerinde sinüs aritmisi ve/veya bradikardisi ile değişik ileti bozuklukları, T<br />

dalga değişiklikleri, prematür atriyal atımları ve miyokardiyal iskemi bulguları<br />

saptanmıştır (86). Bildik ve Çamas (87), florozisin değişik karaciğer enzimlerine etkisini<br />

ve iyot metabolizmasına etkisini koyun deneylerinde incelemişlerdir.<br />

Bir çalışmada farelerde tiroid bezinin etkilendiği saptanmış ve bunun flor alımı ile<br />

doğru orantılı olduğu, florun tiroid bezine yüksek afinitesi olduğu gösterilmiştir (88).<br />

Tiroid bezindeki yüksek derecede flor birikiminin, kronik florozisli hastalarda T3 ve T4<br />

hormon seviyelerinin azaldığı gözlenmiştir. Kanda proteine bağlı iyot ile T3 ve T4<br />

seviyelerinin azalması metabolik hızı %30–40 oranında azalttığı tespit edilmiştir<br />

(88,89). Bir köpek deneyinde, kronik florozisli köpeklerde sinüs bradikardisi, P-Q<br />

12


intervalinde uzama, T süresi ve yüksekliğinde artma, kalp hızında azalma saptanmıştır<br />

(90). Deneysel tavşan çalışmaları yapan Shashi ve ark. (81), değişik miktarlarda<br />

uyguladıkları florun tavşan kalp dokularındaki etkilerini 3,5 ay sonunda histopatolojik<br />

olarak incelediklerinde, miyokartta fibrotik nekroz, çekirdeklerde çözülmeler,<br />

fibrinolizis ve artmış vakuolizasyonlar gözlemlemişler ve miyokardiyal hücrelerdeki<br />

zedelenmenin uygulanan flor dozu ile doğru orantılı olduğu yargısına varmışlardır. Zhan<br />

ve ark. (45), uzun süre yüksek doz flora maruz kalan domuzlarda serum malondialdehid<br />

ve nitrik oksit seviyelerinin anlamlı derecede arttığını ve süperoksid dismutaz, glutatyon<br />

peroksidaz ve katalaz seviyesinin anlamlı derecede azaldığını göstermişlerdir. Oksijen<br />

radikallerinin lipid peroksidasyonu ile domuzlarda antioksidan sistemi harap ettiği ve<br />

bunun florun karaciğer gibi yumuşak dokularda oluşturduğu harabiyette önemli<br />

derecede katkısı olduğu sonucuna varmışlardır.<br />

İnsanlarda ve hayvanlarda yapılan çalışmalarda kronik flor maruziyetinin oksidatif<br />

stresi arttırdığı tespit edilmiştir (91). Oksidatif stresteki artışın glutation peroksidaz ve<br />

süperoksid dismutaz aktivitelerinin azalması ile oluştuğu gösterilmiştir (92). Akdoğan<br />

ve ark. (93), yaptıkları bir çalışmada, florid verilen tavşanlarda glutatyon peroksidaz ve<br />

süperoksid dismutaz aktivitelerinin azaldığını ve bunun yumuşak doku hasarına yol<br />

açtığını göstermişlerdir.<br />

Hayvan deneylerinde yüksek dozda flor verilmesini takiben aritmiler ve kan<br />

basıncında düşme saptanmıştır (94,95).<br />

Okushi‟nin 1954 yılında yaptığı bir çalışmada, içme suları ile yüksek düzeyde flor<br />

alan çocuklarda EKG değişiklikleri ile kalpte büyüme saptamış fakat bunun sebebini<br />

açıklayamamıştır (96).<br />

Okushi‟nin bir çalışmasında (80), 132 gün süre ile 10–100 mg sodyum florid oral<br />

yolla verilen tavşanlarda miyokard hücrelerinde şişmeler, yuvarlak hücre infiltrasyonu,<br />

adventisya tabakasında kalınlaşma, yaygın hemoraji, miyokartta vakuolar ve kolloid<br />

dejenerasyon saptamıştır. Değişiklikler dış kardiyak duvarda, miyokard kasının içinde<br />

papiller kaslarda daha belirgindir. Takamori ve ark. (84), 0,5 ve 6,2 ppm olan iki ayrı<br />

Japon köyünde yaptığı bir çalışmada miyokard hasarının gelişmesine sekonder kardiyak<br />

dilatasyon elektrokardiyografik olarak saptamışlardır. Aynı çalışmada dişlerdeki renk<br />

değişikliği oranı ile kardiyak dilatasyon oranı arasında doğru bir orantı olduğu<br />

saptanmıştır.<br />

13


Muller ve Block (97), akut florosilikat zehirlenmesinde miyokartta eritrositler ve<br />

lökositlerin diapedezi ile ödem geliştiğini, kalbin sağ tarafında genişleme olduğunu ve<br />

genel bir venöz hiperemi olduğunu gözlemlemişlerdir. Fasske (98), dejeneratif<br />

değişikliklerin başında kas liflerinde fragmantasyon olduğunu ve sarkolemmaların<br />

yerine fibröz yapıların geliştiğini gözlemlemiştir.<br />

Bir çalışmada da kalp kaslarının fragmantasyonu ve dejenerasyonu görülmüştür<br />

(81). Fakat sarkolemma yerine fibröz yapıların geliştiği görülmemiştir. Akut silikoflorid<br />

zehirlenmesine maruz kalmış hastalarda fibroz nekroz, çekirdeklerdeki çözülmeler,<br />

interstisiyel ödem, küçük kanamalar ve histiyosit, lenfosit ve granulosit infiltrasyonu<br />

saptanmıştır (99). Kısa süreli yüksek dozda flor verilmesi ile miyokartta oluşan yaygın<br />

harabiyet sonucu ölümcül ventriküler fibrilasyon geliştiği gözlenmiştir (9). Bu bulgular<br />

ışığında, sürekli güvenlik eşiğini aşmış seviyede flora maruz kalmanın kardiyovasküler<br />

sisteme zararlı olabileceği düşünülebilir.<br />

2.2. P Dalga Dispersiyonu<br />

P dalga dispersiyonu (Pd) EKG indeksi olarak son zamanlarda kullanılmaya<br />

başlanmıştır. Pd, atriyal aritmileri tahmin etmede kullanılmaktadır (124). Sağlıklı<br />

bireylerde diurnal değişim gösterir. Yaz aylarında daha kısa, kış aylarında daha uzundur<br />

(125). Pd, en sık, atriyal fibrilasyon riskini değerlendirmek amaçlı kullanılır. Atriyal<br />

fibrilasyon gelişme riskini belirlemek için klinik özelliklerin yanı sıra elektrofizyolojik<br />

ve elektrokardiyografik değerler de araştırılmıştır. Atriyal iletim anormallikleri ile<br />

atriyal fibrilasyon oluşumu arasındaki ilişki iyi bilinmektedir (126). Atriyal fibrilasyona<br />

yatkın atriyumlarda sinus uyarımının homojen şekilde yayılmaması, intraatriyal ve<br />

interatriyal iletim zamanının uzaması elektrofizyolojik özelliklerdir (127,128). Yapısal<br />

ve elektrofizyolojik olarak heterojen olan miyokardiyumun erken gelen uyarıya tek<br />

yönlü bir blok oluşturma olasılığının yüksek olması, atriyal reentrinin başlamasında<br />

etkin rol oynamaktadır (129).<br />

Değişik çalışmalarda Pd‟nin prediktif değeri, bilinen kalp hastalığı ve<br />

hipertansiyonu olmayan, koroner arter hastalıklarında yüksek bulunmuştur. Ayrıca<br />

atriyal fibrilasyon gelişimini tahmin etmede duyarlılık ve özgüllüğünün yüksek olduğu<br />

görülmüştür (130). P dalga süresi birçok çalışmada büyüteçler ve cetveller kullanılarak<br />

elle ölçülmüştür. Bir çalışmada 12 derivasyonlu EKG‟de farklı yöntemleri<br />

14


karşılaştırarak P dalga sürelerini ölçmüşlerdir. Bu çalışmada üç değişik yöntem<br />

uygulanmıştır. Birinci yöntem, 12 derivasyonlu EKG çıktılarının büyüteç ile<br />

büyütülerek ve mekanik ölçüm aletleri kullanılarak yapılan kâğıt üstü ölçüm yöntemi,<br />

ikincisi EKG kaydının bilgisayara aktarılarak büyütülmesi ile elde edilen ekranda ölçüm<br />

yöntemidir. Diğeri de dijital ölçüm yöntemidir. P dalga sürelerinin değerlendirilmesinde<br />

bu üç yöntem arasında fark bulunmamıştır (131).<br />

Pd ile iliĢkili klinik durumlar<br />

1. Son dönem böbrek yetmezliğinde ve kronik hemodiyaliz yapılan hastalarda<br />

iyon dengesizliği veya diyalizin kendisi Pd‟ye neden olabilmektedir (132).<br />

2. Pd‟de artma kronik obstrüktif pulmoner hastalıklarda atriyal fibrilasyon<br />

gelişimi için habercidir (133).<br />

3. Açık kalp ameliyatlarının 2. ve 3. günlerinde Pd en yüksektir ve bu dönem<br />

atriyal fibrilasyon gelişimi için en riskli dönemdir (134).<br />

4. Sekundum atriyal septal defekti olan hastalarda defektin büyüklüğü ve sağ<br />

atrial dilatasyon derecesi ile atrial ileti bozukluğu arasında doğru orantı vardır<br />

ve bu da artmış Pd olarak bulgu vermektedir (135).<br />

5. Pd, perkutan transluminal koroner anjioplasti esnasında gelişen akut iskemi ile<br />

yakından ilişkilidir (136).<br />

6. Sol atriyumun mikro yapısındaki bozukluklar atriyal miyokardın kasılmasını<br />

bozmaktadır, bu da Pd artışına neden olup, atrial fibrilasyon sıklığını<br />

artırmaktadır (137).<br />

7. Hipertansiyonlu hastalarda atrial elektriksel dengesizlik Pd‟nin artmasına ve<br />

atriyal fibrilasyon gelişimine neden olmaktadır (138).<br />

8. Düzeltilmiş Pd, kardiyak organ nakli yapılmış hastalarda rejeksiyon riskini<br />

değerlendirmekte kullanılmaktadır (139).<br />

9. Pd, idiyopatik atriyal fibrilasyon gelişimini tahmin etmede kullanılır (140).<br />

10. Aort darlığında P dalga süresi ve Pd‟nin anlamlı şekilde yüksek olduğu<br />

izlenmiştir (141).<br />

11. Dilate kardiyomiyopatili hastalarda Pd‟de artış gözlenmiştir (142).<br />

12. Anjinal ataklar sırasında ve ağrısız dönemde kaydedilen P dalga<br />

dispersiyonları karşılaştırılmış ve Pd‟nin miyokardiyal iskeminin bir<br />

göstergesi olduğu kabul edilmiştir (143,144).<br />

15


Erişkinlerde yapılan bir çalışmada, Pd‟nin 40 msn‟ den uzun olması halinde<br />

duyarlılık % 83 ve özgüllük % 85 olarak bulunmuştur (131).<br />

2.3. QT ve QTc Dispersiyonu<br />

QT, QRS başından T dalga sonuna kadar olup ventrikül depolarizasyonu ile<br />

repolarizasyonunu içerir. Elektriksel sistol olarak da adlandırılır. Oniki derivasyonlu<br />

EKG kullanılarak maximum ve minimum QT arasındaki farkın değerlendirilmesine QT<br />

dispersiyonu (QTd= QT maximum-QT minimum) denir. Bu, bize miyokard<br />

fonksiyonları açısından daha güvenilir sonuçlar vermektedir. QTd, ventriküler<br />

repolarizasyon heterojenitesinin indirekt göstergesidir (100,101).<br />

QT intervali ve QTd hesaplamaları, günümüzde ventriküler repolarizasyonu<br />

ölçmenin invazif olmayan bir yöntemi olarak kullanılmaktadır. QTd, aksiyon<br />

potansiyelindeki bölgesel varyasyonların değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (101–<br />

103).<br />

Day ve ark.(104) tarafından ilk defa 1990 yılında, 12 derivasyonlu standart<br />

EKG‟de bu dispersiyon uygulanmaya başlanmıştır. Tutar ve ark. (105) da Türk<br />

çocuklarındaki normal QT ve QTc dispersiyonunu (QTcd) belirlemek amaçlı bir<br />

çalışma yapmış ve Türk çocuklarının normal değerlerini belirlemişlerdir.<br />

QT intervali tek derivasyondan değerlendirildiğinde düşük amplitüdlü T dalgaları,<br />

U dalgası, P dalgası ve küçük bifazik T dalgası nedeni ile yanlış ya da standart<br />

olmayan sonuçlar verir. Tek derivasyonda QT intervali değerlendirmesinin hayatı tehdit<br />

edebilecek ventriküler aritmiler açısından bir fikir vermesi de mümkün değildir (106–<br />

108). QTd, ventriküldeki bölgesel değişiklikleri yansıtabilmektedir (109).<br />

QT aralığı her derivasyonda o lokalizasyona uyan ventriküler miyokardın<br />

elektriksel aktivasyon ve istirahat toplam süresini verir; kalp hızı ile ters orantılı olarak<br />

değişir. Taşikardi QT aralığının kısalmasına neden olurken, bradikardi uzamasına neden<br />

olur. Bu nedenle QT süresinin beklenen değerlerde olduğunu veya anormal olarak<br />

uzadığını göstermek için kalp hızı hesaplanmalıdır.<br />

Düzeltilmiş QT kalp hızı dikkate alınarak hesaplanır, bu amaçla geliştirilmiş<br />

değişik formüller bulunmaktadır. En sık Bazzett formulü kullanılmaktadır.<br />

16


Bazzett formülü (110) :<br />

QTc=QT/√RR<br />

Hodges formülü (111) :<br />

QTc=QT +1.75(hız–60)<br />

Fredericia formülü (112) :<br />

QTc = QT/3RR<br />

Framingham formülü (113) :<br />

QTc = QT + 0.154 (1 − RR).<br />

QTd‟nin miyokard repolarizasyonundaki bölgesel heterojeniteyi gösterdiği kabul<br />

edilir. Homojen olmayan miyokard repolarizasyon zamanının nedeni; bölgesel ileti<br />

yavaşlaması veya ileti yolu değişmesi sonucu aksiyon potansiyel süresindeki gecikme<br />

ile açıklanmaktadır. QTd ne kadar fazla ise ventriküler repolarizasyon homojenitesi o<br />

kadar azdır ve dolayısıyla ventriküler instabilite o kadar fazla demektir (106).<br />

Ventriküllerin farklı bölgelerindeki homojen olmayan ileti hızları veya repolarizasyon<br />

reentri mekanizması yolu ile ciddi ventriküler aritmiler ve dolayısı ile ani kalp ölümleri<br />

meydana gelebilir (114).<br />

Uzun QT nedenleri arasında herediter uzun QT sendromu, miyokarditler,<br />

hipokalsemi, kafa travmaları, serebrovasküler olaylar, ilaç etkileri sayılabilir.<br />

Hiperkalsemi ve dijital etkisi ile de QT süresi kısalmaktadır.<br />

Vichnu ve ark. (115), elektrolit anormalliklerinin QTd etkisini incelemiş ve<br />

hiperkaleminin, hipokalsemi veya hiperkalseminin QTd‟ye etki etmediğini<br />

göstermişlerdir.<br />

Macfarlane ve ark. (116), 1555 erişkin hastanın değerlendirildiği bir çalışmada<br />

QTd‟nin üst sınırının 40 msn olduğunu göstermişlerdir. Yine birçok çalışmada kontrol<br />

gruplarında QTd ve QTcd‟nin sırasıyla, 30–50 msn ve 40–60 msn olduğu<br />

gösterilmiştir (117–122).<br />

Türk çocuklarında yapılan bir çalışmada QTd ve QTcd‟nin normal değerleri<br />

sırasıyla, 29,9 ±10,2 msn ve 47,3 ±16,6 msn olarak bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada<br />

QTd veya QTcd‟yi çocukluk çağında cinsiyet, yaş ve kalp hızının etkilemediği<br />

gösterilmiştir. Çocukluk döneminde sinüs aritmisi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.<br />

Sinüs aritmisinin yani RR değişkenliğinin bu çalışmada QTd‟yi etkilemese de QTcd‟yi<br />

etkilediği saptanmıştır ve QTcd‟nin hesap edilmesi önerilmiştir (123). Anderson (124)<br />

17


tarafından yapılan bir çalışmada, RR değişiklikleri nedeni ile QT intervalinin her atımda<br />

göreceli olarak sabit kalmasına rağmen QTc‟nin her atımda değişebileceği<br />

gösterilmiştir.<br />

2.4. Otonom Sinir Sistemi ve Kalbe Olan Etkileri<br />

Otonom sinir sistemi, ağırlıklı olarak santral sinir sisteminden periferik organlara<br />

uyarıları ileten bir sistemdir. Görevi, temel olarak kalp hızını ve kasılma gücünü kontrol<br />

etmek, kan damarlarının ve çeşitli organlardaki düz kasların kasılma ve gevşemesini<br />

düzenlemek, görsel akomodasyonu, iç ve dış salgı bezlerinin sekresyonunu<br />

sağlamaktır (145).<br />

Kalbin otomasite fonksiyonu pacemaker görevi gören çeşitli kalp dokuları<br />

tarafından sağlanmakla birlikte, kalp hızı ve ritim büyük oranda otonom sinir sisteminin<br />

kontrolü altındadır (146). Vagus siniri, sinüs nodu, atriyoventriküler iletim sistemi ve<br />

atriyal kas yapısını inerve eder. Sinüs nodunun vagal uyarıma olan cevabı kısa sürede<br />

gerçekleşir. Vagal uyarı ile bir kaç atımı takiben yanıt başlar. Vagal uyarıya kalp hızı<br />

doğrusal bir yanıt oluşturur ve yavaşlar. Parasempatik sinir sistemi vagus aracılığı ile<br />

asetilkolin salgılayarak etkisini gösterir. Muskarinik asetilkolin reseptörleri asetilkolin<br />

salınışına yanıt olarak hücre membranında K + iletkenliğini artırır (147).<br />

Sempatik etki, epinefrin ve norepinefrin aracılığı ile kalp hızını etkiler. β-<br />

adrenerjik reseptörlerin aktivasyonu ile membran proteinlerinin cAMP aracılı<br />

fosforilasyonu ve bunun sonucunda yavaş diyastolik depolarizasyon meydana gelir.<br />

Sempatik sinir sistemine ait postganglionik lifler sinüs nodu, AV nod, atriyum ve<br />

ventrikül olmak üzere tüm kalbi innerve ederler. Sempatik uyarı sonucu kalp hızı ve<br />

kasılma gücü artar. Ayrıca tüm kalpte iletim hızı artarken kontraksiyon süresi kısalır.<br />

Sempatik uyarı sonucu 5 saniyelik latent bir dönemden sonra kalp hızı artar ve 30 sn<br />

içinde plato yapar (148).<br />

Normal dinlenme durumunda parasempatik aktivite, yani vagal tonus daha baskın<br />

durumdadır ve kalp siklusundaki değişiklikler büyük oranda vagal modulasyonun etkisi<br />

altındadır (149). Parasempatik ve sempatik aktivite devamlı etkileşim içindedir. Sinüs<br />

nodunun asetilkolinesteraz açısından zengin olması nedeniyle herhangi bir vagal impuls<br />

asetilkolinin hızla yıkılması sonucu kısa süreli olarak etki gösterir.<br />

18


Parasempatik etki artışı, sempatik aktiviteye yanıt olarak norepinefrinin salınışının<br />

kolinerjik yolla azaltılması veya adrenerjik stimulusa yanıt olarak kolinerjik birikim<br />

sonucu meydana gelir.<br />

Dış uyarımlar altında, endojen denge mekanizmaları ve kardiyak elektrofizyolojik<br />

özellikler normalde diurnal değişim gösterirler. Kardiyovasküler sistemde kalp hızı, kan<br />

basıncı, atriyoventriküler iletim gibi birçok fizyolojik olay ve örneğin kardiyak iskemi,<br />

ani kardiyak ölüm gibi patolojik olaylar diurnal ritim gösterirler. Bu özellik<br />

organizmanın dinlenme-efor dönemlerine adaptasyonunu sağlar (149). Kalp hızı,<br />

uyanma sırasında, uyandıktan sonra ve aktivite sırasında pik yapar. Kalp hızı<br />

yavaşlayarak geceleri 03.00 ve 05.00 saatleri arası en düşük düzeyine iner. Aynı<br />

zamanda EKG indekslerinden P süresi, P-R intervali, QRS süresinin de diurnal ritim<br />

gösterdiği saptanmıştır (150). Gün boyunca sempatik aktivasyon sonucu kalp hızı<br />

artmakta ve bu indeksler azalmaktadır. Gece boyunca artan parasempatik aktivite<br />

sonucu kalp hızı yavaşlar ve bu parametreler artar. QT intervalinin kalp hızı<br />

değişikliklerinden etkilendiği bilinmesine rağmen, son zamanlarda yapılan çalışmalarda<br />

QTc'nin de diurnal ritim gösterdiği saptanmıştır (151). Bunun dışında kardiyak refrakter<br />

periyod, iletim, pacing ve defibrilasyon eşiği, kalp hızı değişkenliği indeksleri, QTd, T<br />

dalga alternansı da diurnal değişim göstermektedir (152).<br />

2.5. Kalp Hızı DeğiĢkenliği<br />

Son 3 dekatta kalp hastalıklarından kaynaklanan mortalitenin otonom sinir sistemi<br />

ilişkisi dikkati çekmeye başlamıştır. Deneysel çalışmalar sempatik aktivitenin artışının<br />

veya vagal uyarının azalmasının letal aritmi yoğunluğunun artmasına neden olduğunun<br />

gösterilmesinden sonra otonom sinir sistemi ile ilgili yeni parametrelerin geliştirilmesi<br />

gündeme gelmiştir (153). Kalp hızı değişkenliği bu parametrelerden bir tanesidir. Kalp<br />

hızı değişkenliğinin otomasyonunun kolay değerlendirilebilir hale gelmesi hekimler için<br />

kolaylıkla başvurulabilecek bir yöntem olmasını sağlamıştır.<br />

Kalp hızı değişkenliğinin klinik uygulamaya girmesi 1965 yılında Hon ve Lee 'nin<br />

(154) fetal distress sırasında kalp hızında meydana gelen değişiklikleri gözlemlemesi ile<br />

başlamıştır. Ewing ve ark. (155) 1970'1i yıllarda otonomik nöropatili hastalarda kısa<br />

süreli RR değişikliklerini saptayan bazı basit testler geliştirmişlerdir. Azalmış kalp hızı<br />

19


değişkenliği ile beraber miyokardiyal enfarktüslü hastalarda artmış mortalite ilk kez<br />

Wolf ve ark. (156) tarafından gösterilmiştir.<br />

Kalp hızı değişkenliğinin azalmasına birçok kardiyak ve kardiyak olmayan<br />

hastalıkta rastlanılmaktadır. Diyabetik nöropati gelişmiş hasta grubunda kalp hızı<br />

değişkenliğinin zamana bağımlı parametrelerindeki saptanan değişiklik sadece<br />

prognozu belirlemekle kalmayıp aynı zamanda nöropati gelişiminin saptanmasında da<br />

değerli bulunmuştur. Miyokardiyal disfonksiyon ve kalp yetmezliği sempatik sinir<br />

sistemi aktivasyonu ve dolaşan katekolamin seviyesinin artışı ile karakterize olan<br />

hastalıklardır. Kalp hızı değişkenliği parametrelerindeki azalma bu durumun ağırlığı ile<br />

paralel seyreder. Kalp nakli yapılan hastalarda azalmış kalp hızı değişkenliği ile beraber<br />

spektral komponentlerin olmadığı saptanmıştır. Bu hastalarda spektral komponentlerin<br />

tespit edilmesi kardiyak inervasyonun tekrar başladığını gösterir. Bu süre organ<br />

naklinden 1–2 ay sonra başlar ve temel olarak sempatik sistem tarafından<br />

sağlanır (157,158).<br />

Bazı antiaritmik ilaçlar (flekainid, propafenon), zamana bağımlı kalp hızı<br />

değişkenliği parametrelerini azaltırken bu etki amiodaronda saptanmamıştır. Bir başka<br />

çalışmada propafenonun kalp hızı değişkenliğini azalttığı, düşük frekans (LF)<br />

parametresini yüksek frekanstan (HF) daha fazla azalttığı, sonuçta LF/HF oranının<br />

azaldığı saptanmıştır. Bu nedenle bazı antiaritmik ilaçların kalp hızı değişkenliğini<br />

azaltarak mortaliteyi artırdığına inanılmaktadır. Fakat bu değişikliğin mortaliteye direkt<br />

etkisinin olup olmadığı bilinmemektedir. β blokerlerin kalp hızı değişkenliğine olan<br />

etkisinin beklenildiği kadar fazla olmadığı saptanmıştır. Bununla birlikte β blokerlerin<br />

sabah saatlerinde LF komponentin artışını önlemektedir. Bilinci açık MI geçirmiş<br />

köpeklerde kalp hızı değişkenliğinin değişmediği saptanmıştır. Düzenli egzersizin<br />

insanlarda otonomik dengeyi düzenleyerek kardiyak mortaliteyi önlediği<br />

saptanmıştır (159–161).<br />

Kalp hızı değişkenliğinin klinik önemi 1980'lerde akut miyokard enfarktüsü<br />

sonrası bu yöntemin güçlü bir tahmin edici olduğunun saptanması ile anlaşılmıştır.<br />

Günümüzde yeni geliştirilen dijital, yüksek frekanslı, 24 saatlik, çok kanallı EKG<br />

kaydedicilerinin geliştirilmesi sayesinde fizyolojik ve patolojik durumların daha iyi<br />

anlaşılması ve kalp hızı değişkenliğinin risk belirlenmesindeki değerinin artmasına<br />

neden olmuştur (162).<br />

20


2.5.1. Kalp Hızı DeğiĢkenliğinin Değerlendirilmesi<br />

Klinik kullanımda eğer bilgisayar ortamında kalp hızı değişkenliği ile ilgili bir<br />

program yoksa Holter raporlarından kalp hızı değişkenliğinin hesaplanması oldukça<br />

güçtür. Bu durumda kalp hızı değişkenliğinin niceliksel olarak değerlendirilmesi<br />

(düşük, orta derecede deprese, normal veya yüksek) genellikle EKG kayıtlarından elde<br />

edilen bilgiler ve grafikler yardımıyla elde edilir.<br />

Ortalama, maksimum ve minimum kalp hızları: Eğer kayıtlarda otomatik<br />

olarak belirtilen değerleri gösteren stripler mevcutsa kolayca değerlendirebilir.<br />

Maksimum ve minimum kalp hızları arasındaki fark fazla ise bu kalp hızı değişkenliği<br />

için uygun bir durumdur.<br />

Saatlik ortalama kalp hızı: Sirkadiyan ritim nedeniyle gün boyunca ve gece<br />

süresince saatlik kalp hızları farklıdır. Eğer bu saptanmıyorsa bu hastada kalp hızı<br />

değişkenliği düşüktür.<br />

R-R veya N-N intervali histogramları: Histogram eğrisinin şeklinden kalp<br />

hızı değişkenliğinin normal, düşük veya çok düşük olduğu anlaşılabilir. Bu<br />

histogramlardan elde edilen indekslerden birisi olan triangular indeks N-N<br />

intervallerinin total sayısının histogramdaki en yüksek pik gruplarının sayısına<br />

bölünmesi ile elde edilir. Kalp hızı değişkenliği triangular indeksi eğer


arasındaki fark hesaplanabilir. Rastgele kalp hızlarında solunum, tilt, valsalva<br />

manevrası veya fenilefrin infüzyonuna ikincil meydana gelen değişiklikler<br />

hesaplanabilmektedir (163).<br />

2.5.3. Zamana Bağımlı Kalp Hızı DeğiĢkenliği Ġndeksleri<br />

2.5.3.1. Ġstatistiksel Yöntemler<br />

Zamana bağımlı kalp hızı değişkenliği indekslerinin en iyi bilineni SSNN'dir.<br />

SSNN tüm N-N intervallerinin standart deviasyonu olarak tanımlanır ve msn olarak<br />

ifade edilir. Miyokard infarktüsü sonrası otonomik tonus ve reflekslerin belirlendiği bir<br />

çalışmada, >70 msn ise izlem süresi içerisinde göreceli risk faktörünün 3,2 olduğu<br />

saptanmıştır (153). Aynı sonuçlar İtalyan miyokard infarktüs çalışma grubu–2<br />

çalışmasında da gözlenmiştir. SSNN negatif bir risk belirleyicidir. Yüksek SSNN düşük<br />

risk durumunu göstermektedir. SSNN >100 msn olması çok düşük risk durumunu<br />

gösterir (164).<br />

SSANN (msn olarak ortalama 5 dakikalık N-N intervallerinin standart<br />

deviasyonu) SSNN‟ ye benzer ve kayıt hatalarından daha az etkilenir. “Cut-off” değeri<br />

daha az çalışılmıştır. Kalp organ nakli bekleyen hastalarda SSANN


2.5.3.2. Geometrik Yöntemler<br />

N-N intervalleri serisi aynı zamanda geometrik şekle dönüştürülebilir. N-N<br />

intervalleri süresinin örneklem yoğunluk dağılımı, bitişik N-N intervallerinin farkının<br />

dağılım yoğunluğu geometrik olarak gösterilebilir. Geometrik yöntemde genellikle 3<br />

farklı yaklaşım kullanılır.<br />

1) Basit geometrik ölçümün (çok özel düzeyde dağılım genişliği histogramı) kalp<br />

hızı değişkenliğine dönüştürülmesi<br />

2) Geometrik ölçümün matematiksel şekil olarak tanımlanması (örneğin dağılım<br />

histogramının üçgen veya eksponansiyel eğri olarak tahmini) ve bu<br />

parametrelerin matematiksel şekil olarak kullanılması<br />

3) Farklı kalp hızı değişkenliği ölçümlerinin geometriksel şekil olarak<br />

sınıflandırılması<br />

Geometriksel yöntemlerde N-N intervallerinin ölçülmesi veya farklı skalalara<br />

dönüştürülmesi gereklidir. Kalp hızı triangular indeksi ölçümü dağılım yoğunluğu<br />

integralinin maksimum dağılım yoğunluğuna bölünmesi ile elde edilir. TINN (triangular<br />

interpolation of N-N interval histogram) N-N interval dağılımının üçgen şekil olarak<br />

tahmin edilerek ölçülen dağılımın genişliğinin hesaplanmasıdır (168).<br />

Geometrik yöntemlerin avantajı N-N intervalleri serisinin analitik kalitesinden az<br />

etkilenmesi, dezavantajı ise uygun sayıda N-N intervalinin bulunmasına olan<br />

gereksinimdir. Geometrik metotların uygulanması için pratik olarak en az 20 dakikalık,<br />

tercihen 24 saatlik kayıt gereklidir.<br />

23


3. GEREÇ ve YÖNTEMLER<br />

ÇalıĢmanın Yapıldığı Yer<br />

Bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji<br />

Bilim Dalı ve Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı<br />

Laboratuvarı‟nda gerçekleştirildi. Tüm olgulara çalışma öncesi bilgilendirme yapılarak,<br />

yazılı onam formu imzalatıldı.<br />

ÇalıĢmanın Tasarımı<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı‟na<br />

Temmuz - Ağustos 2007 tarihleri arasında, daha önceden Öktem ve ark.‟nın (58) yaptığı<br />

bir çalışmada idrarında flor seviyesi 0,6 ppm üzerinde saptanmış olan 35 florozisli olgu<br />

ile 26 olguluk kontrol grubu çalışmaya alındı. Olgularımız 7-16 yaşlar arasında Dere<br />

mahallesindeki ilköğretim okullarına devam etmekte olan çocuklardan oluştu.<br />

Çalışmaya Wang ve ark.‟nın (169) oluşturduğu kriterlere göre kronik florozis<br />

tanımlamasına uyan olgular alındı.<br />

Bu kriterler (169):<br />

1. Doğumundan beri endemik florozis bölgesinde yaşaması,<br />

2. Dişlerde renk değişikliği bulunması<br />

3. Tükettikleri sudaki flor seviyesi 1,2 ppm üzerinde olması,<br />

4. İdrar flor seviyesi 0,6 ppm üzerinde olan olgular,<br />

5.Yukarıdaki tüm kriterleri karşılaması gerekmektedir.<br />

Kontrol grubuna ise kronik florozisi olmayan sağlıklı olgular alındı.<br />

Diş değişikliği “Dean” indeksine göre tecrübeli bir pedodontist tarafından,<br />

inspeksiyonla belirlendi.<br />

24


Dean indeksine göre diş değişikliği altı gruba ayrılmaktadır (170):<br />

1. Normal<br />

2. ġüpheli Normal şeffaflık biraz azalmış, beyaz noktalanmalar<br />

şeklinde lekeler mevcuttur. Florozisin en hafif formudur.<br />

3. Çok hafif Küçük, opak, irregüler, kâğıt beyazı yamalar vardır. Diş<br />

yüzeyinde tutulum %25‟ten azdır.<br />

4. Hafif Diş yüzeyinde %50‟den az beyaz opaklar vardır.<br />

5. Orta Bütün diş yüzeyi etkilenmiştir. Dış yüzey zayıflamıştır ve<br />

kahverengi lekeler vardır.<br />

6. Ciddi Bütün diş yüzeyi etkilenmiştir ve hipoplaziler gelişmiştir.<br />

Dean indeksine göre çok hafif, hafif, orta renk değişikliği saptanmış olan 22 olgu<br />

Grup 1 (hafif florozisli olgular) ve “Dean” indeksine göre ciddi renk değişikliği<br />

saptanmış olan 13 olgu Grup 2 (ağır florozisli olgular) olarak ikiye ayrıldı.<br />

Çalışmadan Dışlanma Kriterleri:<br />

1. Yapılan ekokardiyografik incelemede aritmiye sebep olabilecek kalp kapak<br />

hastalığı olan veya konjenital kalp hastası olan olgular<br />

2. Eşlik eden kronik hastalığı olan olgular<br />

Olguların öyküleri alındıktan sonra fizik incelemeleri yapıldı. Boy, vücut ağırlığı,<br />

kan basıncı ölçümleri ve tam fizik incelemeleri yapıldı. Çocukların boyları, duvara<br />

asılan ve sabit olan metre ile vücut ağırlığı ise tek bir baskülle ölçüldü. Vücut kitle<br />

indeksi (VKİ) hesaplamaları; VKİ= “ağırlık(kg)/ boy (m²)” formülüyle yapıldı.<br />

Biyokimya, tam kan ve tiroid fonksiyon testleri için kan, idrar incelemeleri için de<br />

idrar örnekleri alındı. Tüm örnekler -80 0 C‟de çalışıldığı güne kadar saklandı.<br />

İdrarda flor ölçümü, literatürdeki çalışmalar örnek alınarak spot idrarda bakıldı<br />

(171, 172). Ölçüm, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Laboratuvarında bulunan Orion marka<br />

iyon elektrometre ile yine Orion marka (Orion Research, Inc.500 Cummings Center,<br />

Bevely, MA 01915–6199) flor seçici elektrotu cihazı kullanılarak yapıldı (32). Spot<br />

idrarda 0,6 ppm üzeri flor düzeyi yüksek olarak kabul edildi (1).<br />

Tüm olguların 10 mm/mV standardında ve 25 mm/sn hızında 12 kanallı EKG‟leri<br />

ve telekardiyografileri çekildi.<br />

25


P Süresi, P Dispersiyon Analizleri<br />

25 mm/sn hızda çekilmiş EKG kayıtlarından P dalga süreleri cetvelle ölçüldü. P<br />

dalgasının başlangıcı, P dalgasının izoelektrik hattan ayrıldığı yer; P dalgasının bitişi<br />

ise, P dalga sonu ile izoelektrik hattın birleştiği yer olarak tanımlandı (142). Her bir<br />

olgu için en uzun süreli P dalgası (P maksimum) ve en kısa süreli P dalgası (P<br />

minimum) hesaplandı. P maksimumdan P minimum çıkarılarak Pd elde edildi.<br />

QT, QTc, QTc Dispersiyon, QT Dispersiyon Analizleri<br />

QT intervali ölçümünde 12 kanallı 25 mm/sn hızla çekilmiş EKG kaydı kullanıldı.<br />

QT intervali, cetvel kullanılarak, QRS kompleksinin başlangıcından "T" dalgasının TP<br />

izoelektrik hattına döndüğü yer olarak tanımlanan, "T" dalgasının sonuna kadar olan<br />

mesafe olarak ölçüldü. Eğer "U" dalgası varsa "T" dalgasının sonu "T" ve "U" dalgası<br />

arasındaki en düşük nokta olarak belirlendi. T dalgasının sonunun belirlenemediği ve<br />

amplitüdünün düşük olduğu derivasyonlardan ölçüm yapılmadı. En az 9 derivasyonda<br />

QT interval ölçümü yapılan EKG‟ler değerlendirmeye alındı. QTd, ölçülen maksimum<br />

ve minimum QT intervalleri arasındaki fark olarak tanımlandı (99). Bazzett formülü ile<br />

kalp hızına göre düzeltilmiş QT intervali (QTc) ve düzeltilmiş QTd (QTcd) hesaplandı.<br />

Ekokardiyografik Değerlendirme<br />

Ekokardiyografi incelemeleri 2 boyutlu ve renkli Doppler ekokardiyografi cihazı<br />

ile [VingMed® System 5 echocardiographic imaging system (General Electric; Horten,<br />

Norway)] yapıldı. M-mode ekokardiyografide sol ventrikül duvar kalınlıkları, sol<br />

ventrikül sistolik fonksiyonları, sol ventrikül diyastol sonu (SVDSÇ) ve sistol sonu<br />

çapları (SVSSÇ) “American Society of Echocardiography guideline” esas alınarak<br />

gerçekleştirilmiştir. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (%) : EDV – ESV / EDV x 100,<br />

olarak hesaplandı. Ejeksiyon fraksiyonu için % 54–75 oranları normal olarak kabul<br />

edildi. Çalışmaya alınan tüm olgulara ekokardiyografik değerlendirme, tecrübeli<br />

pediyatrik kardiyologlar tarafından yapıldı.<br />

26


Holter Analizleri<br />

Çalışmaya alınan tüm olgulara 24 saatlik ambulatuar EKG uygulandı. Kayıt, cilt<br />

temizliğinden sonra 6 elektrot kullanılarak gerçekleştirildi. Tüm kayıtlar bilgisayar<br />

ortamında Holter programı ile (ELA medical MultiChannel-Multiday Version 3.10)<br />

değerlendirildi. Kalp hızı değişkenliği incelemesinde minimum, maksimum ve ortalama<br />

kalp hızları, “time domain parametreleri” (SSANN, SSNN, rMMSS, PNN50, PNN30,<br />

değişkenlik indeksi) elde edildi. Zamana bağımlı kalp hızı değişkenliği parametreleri<br />

“Task Force of the European Society of Cardiology and American Society of Pacing<br />

and Electrophysiology” tarafından tanımlanmış olan standartlara göre değerlendirildi.<br />

Elde edilen 24 saatlik ambulatuar EKG kayıtları kalp hızı değişkenliği ile beraber,<br />

aritmi yönünden de incelendi. Holter analizleri tecrübeli pediyatrik kardiyologlar<br />

tarafından yapıldı.<br />

Ġstatistiksel Analiz<br />

Bu çalışmanın istatistiksel analizleri SPSS sürüm 15 istatistik programı<br />

kullanılarak yapıldı. Veriler, ortalama±standart deviasyon (SD) şeklinde sunuldu.<br />

Grupların cinsiyetlerini karşılaştırmada x 2 kare testi, iki grup arasında verilerin<br />

karşılaştırılması non-parametrik Mann-Whitney-U testi ile yapıldı. İstatistiksel olarak<br />

anlamlılık p


4. BULGULAR<br />

Çalışmaya 15‟i erkek (% 42.8), 20‟si kız (% 57.2) olmak üzere 35 olgu dahil<br />

edildi. Kontrol grubunda 13 erkek (% 50), 13 kız (% 50) mevcuttu.<br />

Tablo 1‟de tüm grupların özellikleri gösterildi.<br />

Vücut ağırlığı, boy, VKİ, sistolik kan basıncı değerleri yönünden gruplar arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Diyastolik kan basıncı değerleri<br />

grup 1, grup 2 ve kontrol grubunda sırasıyla, 63,5±8,1, 66,2±9,6 ve 70,0±6,3 mmHg idi.<br />

Grup 1 ile grup 2‟de kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir düşüklük<br />

saptandı (p


Hastalarımızın diĢlerindeki renk değiĢikliklerine örnekler<br />

Resim 1: Kontrol grubundaki hastalarımızın diş görünümü<br />

29


Resim 2: Grup 1‟deki olgularımızın diş görünümü<br />

30


Resim 3: Grup 2‟deki olgularımızın dişlerindeki renk değişikliği<br />

31


Tablo 1: Olguların demografik özellikleri ve idrar flor değerleri<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Yaş (yıl) 12,8±2,3 11,6±2,1 13,4±1,8<br />

Cinsiyet<br />

Erkek/Kız 13/13 10/12 5/8<br />

Vücut ağırlığı (SDS) -0,3±1,1 -0,3±1,0 -0,2±1,4<br />

Boy (SDS) -0,3±1,2 -0,2±1,1 -0,2±1,7<br />

VKİ (SDS) 0.2±1,0 0,2±1,0 0,2±1,1<br />

Sistolik kan basıncı (mmHg) 103±10,8 95,5±24,8 106,2±12,6<br />

Diyastolik kan basıncı (mmHg) 70,0±6,3 63,5±8,1* 66,2±9,6**<br />

İdrar floru (ppm) 0,2±0,1 0,7±0,1 # 0,9±0,5 <br />

*Grup 1 ile kontrol p


Olguların tiroid fonksiyon testleri tablo 2‟de gösterildi.<br />

Grup 2‟de serbest T4 0,97±0,10 ng/dl olup, kontrol grubuna göre istatistiksel<br />

olarak anlamlı derecede düşüktü (p0,05).<br />

Tablo 2: Olguların tiroid fonksiyon testleri<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

sT3 (pg/mL) 3,52±0,50 3,47±0,47 3,25±0,28<br />

sT4 (ng/dL ) 1,16±0,18 1,12±0,22 0,97±0,10*<br />

TSH (µIU/mL) 1,88±0,80 2,04±0,67 2,01±1,5<br />

Tiroid Fonksiyon Testleri Referans aralıkları: Serbest T3: 1,71-3,7 pg/mL,<br />

TSH: 0,35-4,94 µIU/mL.<br />

*Grup 2 ile kontrol p


Olguların biyokimyasal özellikleri tablo 3‟te verildi.<br />

Serum glukoz, BUN, kreatinin, albümin, AST, ALT, klor, fosfor, ürik asit<br />

değerlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05).<br />

Tablo 3: Olguların kan biyokimyasal değerleri<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Glukoz (mg/dL) 92,3±8,2 93,0±9,8 92,0±6,9<br />

BUN (mg/dL) 12,3±4,5 1,1±3,8 12,3±3,5<br />

Kreatinin (mg/dL) 0,7±0,1 0,7±0,2 0,7±0,2<br />

Albümin (g/L) 4,9±0,3 4,8±0,3 4,8±0,2<br />

AST (IU/L) 25,2±6,1 25,8±6,8 25,5±9,2<br />

ALT (IU/L) 14,9±5,2 15,6±8,8 16,3±4,5<br />

Sodyum (mEq/L) 139,1±1,5 140,4±2,5 141,5±2,5*<br />

Potasyum (mmol/L) 3,9±0,3 4,1±0,4 4,1±0,5<br />

Klor (mEq/L) 108,2±2,4 108,1±2,9 108,6±2,5<br />

Kalsiyum (mg/dL) 9,8±0,3 9,5±0,4 # 9,5±0,3 <br />

Fosfor (mg/dL) 4,3±0,9 4,4±0,7 4,0±1,1<br />

Alkalen Fosfataz (IU/L) 182,2±73,5 202,7±40,7 209,3±96,3<br />

Ürik asit (mg/dL) 3,7±1,3 3,5±0,8 3,9±1,55<br />

*Grup 2 ile kontrol p


Olguların serum lipid değerleri tablo 4‟te verildi.<br />

Gruplar arasında kolesterol seviyesi ve trigliserid seviyeleri açısından istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05).<br />

Tablo 4: Olguların serum lipid değerleri<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Kolesterol (mg/dL) 144,9±24,2 138,1±14,1 145,7±25,6<br />

Trigliserid (mg/dL) 80,5±30,8 65,1±25,3 95,9±56,2<br />

35


Olguların tam kan değerleri tablo 5‟te verildi.<br />

Tam kan incelemelerinde kırmızı küre sayısı, grup 2‟de kontrol grubundan<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir azlık vardı (p


Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu ve ferritin<br />

değerleri tablo 6‟da verildi.<br />

Demir düzeyi, total demir bağlama kapasitesi ve transferrin saturasyonu indeksine<br />

göre, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Grup 1<br />

ve grup 2‟nin ferritin düzeyleri, kontrol grubunun ferritin düzeylerinden daha düşük<br />

bulunmuş olmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05).<br />

değerleri<br />

Tablo 6: Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu, ferritin<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Serum demir (µg/dL) 96,7±28,2 76,3±29,1 82,2±34,7<br />

TDBK (µg/dL) 188,7±29,7 217,9±61,3 205,5±48,6<br />

Transferrin saturasyonu (%) 0,52±0,16 0,41±0,18 0,44±0,22<br />

Ferritin (ng/dL) 31,6±8,8 35,7±14,2 40,6±27,3<br />

37


Olguların EKG verileri tablo 7‟de verildi.<br />

Kalp hızı, P, Pd, PR, QTd, QTcd, değerleri yönünden gruplar arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Grup 1, grup 2 ve kontrol grubunda QT<br />

değerleri sırasıyla, 337,4±18,9, 348±15,0 ve 332,6±17,8 msn idi. Grup 2‟deki uzunluk<br />

kontrole göre istatistiksel olarak anlamlıydı. (p


Olguların ekokardiyografik bulguları tablo 8‟de verildi.<br />

Olguların aort çapı, ejeksiyon fraksiyonu, sol atriyum çapı, sol ventrikül diyastol<br />

sonu çapı, interventriküler septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı kontrol grubuna<br />

göre istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05).<br />

Tablo 8: Olguların EKO bulguları<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Ao (mm) 21,9±2,6 22,0±1,9 21,9±1,7<br />

Ejeksiyon fraksiyonu (%) 71,5±5,7 73,3±6,1 72,5±5,7<br />

Sol A (mm) 26,0±2,6 26,9±3,8 26,3±2,2<br />

SVDSÇ (mm) 38,8±5,7 39,0±5,0 38,2±5,2<br />

IVS (mm) 6,7±1,5 6,7±1,6 7,3±1,5<br />

Sol VAD (mm) 6,9±0,9 6,8±1,2 7,0±0,7<br />

Ao: aort çapı, sol A: sol atriyum, SVDSÇ: sol ventrikül diyastol sonu çapı, IVS: interventriküler septum,<br />

sol VAD: sol ventrikül arka duvar kalınlığı<br />

39


Olguların holter bulguları tablo 9‟da verildi.<br />

Minimum kalp hızı, ortalama kalp hızı, maksimum kalp hızı, PNN50, PNN30,<br />

değişkenlik indeksi, RMSSS, ASSNN ve SSANN açısından gruplar arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05).<br />

Tablo 9: Olguların Holter sonuçları<br />

Kontrol grubu<br />

(n=26)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 1<br />

(n=22)<br />

(ortalama±SD)<br />

Grup 2<br />

(n=13)<br />

(ortalama±SD)<br />

Minimum HR 46,0±4,5 47,4±4,7 48,5±7,4<br />

Mean HR 82,3±8,8 80,8±5,6 92,3±28,3<br />

Maximum HR 165,0±17,5 164,4±26,7 169,0±28,5<br />

Mean RR (ms) 721,4±77,8 755,4±73,7 719,5±82,2<br />

PNN50 (%) 25,7±9,4 27,7±11,6 24,1±12,5<br />

PNN30 (%) 39,9±10,1 45,9±14,9 39,3±14,9<br />

RMSSD (ms) 67,3±25,0 73,9±29,1 68,6±33,4<br />

Değişkenlik indeksi 5,3±1,4 5,6±1,8 5,4±2,0<br />

ASDNN /5 dk 79,5±17,3 85,1±22,3 88,6±32,0<br />

SDANN /5dk 142,8±38,2 146,7±36,7 143,3±33,0<br />

SD 166,6±39,0 171,7±33,9 170,9±41,6<br />

HR: kalp hızı, PNN50: RR>50 msn üzerinde olanların farkının yüzdesi, RMSSD: ardışık RR aralıkları<br />

farklılıklarının karelerinin toplamının karekökü, değişkenlik indeksi: RR aralıkları farklılıklarının<br />

yüzdesi, ASDNN/5dk: 5 dakikalık histogramların ortalamasının standart sapması, SDANN/5dk: 5 dk‟lık<br />

kayıtlarda ortalama RR intervalinin standart sapması SD: 1 saatlik RR histogramlarının standart sapması<br />

40


5. TARTIġMA<br />

Sodyum floridin ölümcül etkilere sahip olduğu uzun zamandır bilinmektedir.<br />

Yüksek dozlarda akut maruziyet sonucunda, ölüm öncesinde ani başlangıçlı bulantı,<br />

kusma, kramp tarzında karın ağrısı, ishal ve ventriküler fibrilasyon bildirilmiştir. Bazı<br />

olgularda ise klonik konvülziyonlar ve pulmoner ödem gözlenmiştir (35).<br />

Uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini aşacak olursa kronik<br />

flor zehirlenmesi veya florozis olarak bilinen hastalık ortaya çıkmaktadır (1,2).<br />

Floridlerin aşırı alımı sonrası insan ve hayvanlarda endokrin, gastrointestinal,<br />

hematolojik, kas-iskelet sistemi, hepatik, renal, respiratuvar, kardiyovasküler,<br />

immünolojik, lenforetiküler, nörolojik, üreme ve gelişimsel yan etkileri ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Çalışmamızda çocukluk döneminde florozisin başta kardiyovasküler sistem olmak<br />

üzere çeşitli sistemlere etkilerini inceledik. Bu amaçla daha önceden Öktem ve ark.‟nın<br />

(58) yaptığı bir çalışmada idrarlarında flor seviyesi yüksek olan ve dişlerinde renk<br />

değişikliği saptanan 35 olgu kardiyovasküler sistem ile ilgili tüm incelemeleri yapılmak<br />

üzere Çocuk Kardiyolojisi Ünitesine çağrıldı. Olguların idrar flor seviyelerinin hala<br />

yüksek olduğunu tespit edildi. Olguların idrar flor seviyeleri kontrol grubu ile<br />

karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti.<br />

Çeşitli hayvan çalışmalarında, akut olarak yüksek dozda flora maruz kalmanın<br />

hipotansiyon yapıcı etkisi olduğu saptanmıştır (93,94). Bizim çalışmamızda<br />

olgularımızın sistolik kan basınçları yönünden kontrol grubu ile karşılaştırıldığında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmazken, florozisli olguların tümünde<br />

diyastolik kan basınçlarının anlamlı olarak düşük olduğu gözlendi.<br />

Bir çalışmada, içme suyuyla yüksek dozda flor verilen sıçanlarda azalmış T4<br />

düzeyleri ile artmış T3 uptake oranları saptanmıştır (36). Zhao ve ark. (37) 3,2 mg/kg<br />

flor verilen farelerde tiroid bezinin iyot uptake oranının önemli ölçüde azaldığını<br />

göstermişlerdir. Michael ve ark. (38), Hindistan‟da yaptıkları bir çalışmada, içme<br />

sularında yüksek florid bulunan yerleşim birimlerinde yaşayan bireylerin, serum T4<br />

düzeylerinin önemli ölçüde arttığı tespit edilmiştir. Aynı çalışmada serum T3 ve TSH<br />

düzeylerinde anlamlı fark saptanmamıştır. Ayrıca bu çalışmada, artmış serum epinefrin<br />

ve norepinefrin düzeylerine de rastlanmıştır. Bachinskii ve ark.‟nın (39) yaptığı bir<br />

çalışmada, tiroid iyot uptake oranının, kontrol grubundan daha düşük olduğu<br />

41


gözlenmiştir. Ayrıca serum TSH oranı da kontrol grubundan belirgin yüksek<br />

saptanmıştır. Bu sonuçlar, yüksek iyot ve florun insanlarda hipotroidiye neden<br />

olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca aynı çalışmada, idrar flor düzeyinin vücuttaki<br />

flor düzeyindeki değişiklikleri belirlemede önemli olduğu da saptanmıştır.<br />

Hipotiroidinin kardiyovasküler sistemdeki etkileri, sinus bradikardisi, 24 saatlik<br />

ambulatuar holter incelemelerinde ortalama ve maksimum kalp hızında azalmaya sebep<br />

olmasıdır (173). Hipotiroidinin kardiyovasküler sistemde etki ettiği en kesin olarak<br />

bilinen ilk bulgu kalp hızındaki düşme ve atriyoventriküler ileti bloklarıdır (174).<br />

Miyokard kasılma gücünde kayıp, ejeksiyon fraksiyonunda azalma, diyastolik<br />

fonksiyonlarda bozulma, bazen kardiyak atım hacminde azalmaya sebep olmakta ve<br />

nadir olgularda kalp yetersizliğine neden olabilmektedir (175). Tiroid hormon<br />

eksikliklerinde nadiren perikardiyal effüzyon da saptanabilmektedir. Tiroid hormon<br />

eksikliği total ve LDL kolesterolde artışa ve HDL kolesterolde azalmaya neden<br />

olmaktadır (176).<br />

Çalışmamızda ağır florozisli olguların serum T4 seviyelerinde kontrol grubuna<br />

göre istatistiksel olarak anlamlı bir düşüklük saptandı. Ağır florozisli olgularda T4<br />

seviyesi düşük olmasına rağmen kalp hızında istatistiksel olarak anlamlı bir fark<br />

saptanmadı. Bunun olası sebebi, olgulardaki T4 seviyelerinin normal referans aralığında<br />

olması dolayısıyla bulgu vermemesi şeklinde yorumlanabilir.<br />

Karaciğer, metabolizmanın merkezi kontrol organıdır. Serum AST, ALT ve LDH<br />

karaciğer dokusundaki önemli enzimlerdir (177). Yükselmeleri karaciğer hasarına işaret<br />

edebilir. Akdoğan ve ark. (178), tavşanlarda akut florozis etkisine bağlı AST, ALT ve<br />

LDH düzeylerinde düşüş gözlemişlerdir. Araya ve ark. (179), florozisli sığırların AST<br />

ve ALT aktivitesini önemli derecede yüksek bulmuşlardır. Aynı şekilde Sel (180),<br />

florozis belirtisi gösteren koyunlarda LDH aktivitesinin düştüğünü tespit etmiştir. Daha<br />

çok karaciğer fonksiyonları ile ilişkili olan bu enzimlerin üçünde de kontrole göre artış<br />

görülmüştür. Bu enzim aktivitelerindeki artış, karaciğerde olası bir hasarın işaretidir.<br />

Akdoğan ve ark. (178) sadece LDH aktivitesinin istatistiksel olarak anlamlı bulunmasını<br />

doz ve maruziyet süresi ile ilişkilendirmiştir.<br />

Çalışmamızda AST, ALT ve ALP düzeyleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />

Bunun sebebi yukarıdaki çalışmalardan farklı olarak flor alımının içme suyuyla daha<br />

ufak dozlarda ve daha uzun sürede olması ile açıklanabilir.<br />

42


Akut flor zehirlenmesinde başlıca mide, bağırsak, akciğer, kalp, beyin, böbrek,<br />

sinir ve kaslarda florun, kalsiyumu bağlayıcı ve çeşitli enzim sistemlerini inhibe edici<br />

etkisine bağlı olarak oluşan hipokalsemi, hiperkalemi ve hücresel hipoksi sonucu çeşitli<br />

bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Flor düşük molekül ağırlığına sahip bir anyondur ve<br />

bir katyon olan kalsiyuma kuvvetli bir ilgi göstermektedir. Flor zehirlenmesi sonucu<br />

oluşan hipokalseminin mekanizması da bu şekilde açıklanmaktadır (181,182).<br />

Flor bileşiklerinin toksisitesi çözünürlükleri ile ilişkili olarak değişiklik gösterir.<br />

Örneğin, endüstriyel alanda kullanılan potasyum florobate ve potasyum hexaflorofosfat<br />

neredeyse hiç çözünür değildir ve pratik olarak toksik değildir. Çünkü vücuttan<br />

geçerken çok az çözünür. Zıt olarak, sodyum floridin çözünürlüğü yüksektir. Kolayca<br />

çözünür ve hızlıca emilir. Florun katyonlara yüksek derecede afinitesi mevcuttur.<br />

Hipokalsemi gelişen tablolar için sıklıkla suçlanmaktadır. Flor toksisitesi, tetaniye,<br />

nöbetlere, santral sinir sistemi depresyonuna ve kan koagulasyon sisteminin<br />

bozulmasına neden olur. Ek olarak flor, metallik iyonlar olan çinko, manganez,<br />

magnezyuma da bağlanarak sayısız enzim için gerekli olan bu kofaktörlerin ortadan<br />

kalkmasına neden olur. Magnezyum, kalsiyum ve fosfor solüsyonlarının flor<br />

zehirlenmesinde kullanılması bu nedenledir (9).<br />

Baltazaar ve ark. (9), flor zehirlenmesi sonrası iki olguda ventriküler fibrilasyon<br />

geliştiğini ve elektriksel defibrilasyona cevap vermeyecek şekilde tekrarlayıcı ve<br />

dirençli olduğunu bildirmiştir. Buradan yola çıkarak yaptıkları hayvan deneyinde<br />

sürekli olarak sodyum florür enjeksiyonu ile T dalga değişikliklerini ve T dalgasındaki<br />

piklerin sebebinin hiperkalemi olduğunu belirlemişlerdir.<br />

Çalışmamızda hafif ve ağır florozisli olguların kalsiyum seviyeleri kontrol grubu<br />

ile karşılaştırıldığında düşüktü. Fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Ağır florozis<br />

grubundaki olguların sodyum seviyeleri kontrol grubundan istatistiksel olarak yüksekti.<br />

Bu bulgular literatürde florun hipokalsemi, hipernatremi yapıcı etkisi ile benzerlik<br />

göstermekle birlikte, düzeyler olgularımızın hepsinde normal referans aralığında idi.<br />

Flor zehirlenmesinde, intrasellüler kalsiyum artması, vücut yağ miktarını artırır ve<br />

lipolizin azalmasına neden olur (182). Khandare ve ark. (182) flor verdikleri tavşanlarda<br />

serum kolesterol ve trigliserid seviyelerinin önemli derecede arttığını saptamışlardır.<br />

Domuzlar ve tavşanlar üzerinde yapılan iki çalışmada da benzer sonuçlar verilmiştir<br />

43


(183,184). Çalışmamızda ise florozis grubu ile kontrol grubunu karşılaştırdığımızda<br />

trigliserid ve kolesterol seviyeleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />

Hayvanlarda kronik flor zehirlenmelerinde ortaya çıkan klinik bulgular kısmen<br />

ortaya konmuş olsa da hematolojik tablodaki değişikliklere ait bilgilerin farklılığı dikkat<br />

çekmektedir (46-49).<br />

İnsanlarda ise hematolojik parametrelere florozisin etkilerini inceleyen az sayıda<br />

çalışma yer almaktadır. Bir çalışmada, flor tarafından indüklenen zar yıkımı ile<br />

eritrositlerin ekinositlere döndüğü saptanmıştır (185). İçme sularında flor miktarı<br />

yüksek olan bölgelerde anemi insidansının 2,35 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir<br />

(186). Endüstriyel flor ile kirlenmiş bölgelerde bulunan çocuklarda eritrosit sayısında ve<br />

hemoglobin seviyesinde azalma gözlenmiştir (187).<br />

Çalışmamızda, ağır florozisli olguların eritrosit sayısında ve hafif florozisli<br />

olguların ortalama trombosit hacminde düşüklük saptandı. Bulgularımız literatürde<br />

yapılan çalışmalar ile benzerlik göstermektedir (185-187).<br />

Florozisli olgularımızda demir, demir bağlama kapasitesi, transferrin saturasyonu<br />

ile ferritin seviyelerinde fark gözlemedik.<br />

Doğal ortamlarında yüksek düzeyde floridlere maruz kalan koyunlar üzerinde<br />

yaptıkları elektrokardiyografik çalışmada sinüs bradikardisi ve PR mesafesinde uzama<br />

tespit edilmiştir (82). Benzer bulgular, endemik florozis bulunan bölgelerde yaşayan<br />

Japon halkı üzerindeki çalışmada da saptanmıştır (83).<br />

Çin‟in içme sularında yüksek florid bulunan bölgelerinde yaşayan iskeletsel<br />

florozisli bireylerde kontrol grubuna göre daha anlamlı derecede elektrokardiyografik<br />

değişikliklere rastlanmıştır. İskelet florozisi saptanmış olan erişkin hastalarda anormal<br />

EKG bulguları sinüs ritim düzensizlikleri, sinüs bradikardisi, düşük voltaj, ST ve T<br />

dalga değişiklikleri bildirilmiştir (84). Metal endüstrisi işçilerinde sinüs aritmisi ve/veya<br />

bradikardisi ile değişik ileti bozuklukları, T dalga değişiklikleri, prematür atımlar ve<br />

miyokardiyal iskemi saptanmıştır (85). Bir köpek deneyinde, kronik florozisli<br />

köpeklerin EKG ile değerlendirilmesinde, sinüs bradikardisi, P-Q aralığında uzama, T<br />

süresi ve yüksekliğindeki artış, kalp hızında yavaşlama tespit edilmiştir (89)<br />

Çalışmamızda florozisli olguların elektrokardiyografik değerlendirilmesinde kalp<br />

hızı, PR, P intervalleri, Pd, QTd ve QTcd değerleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />

44


Ağır florozisli olgularda ise QT ve QTc intervalleri kontrolden uzundu. Bu fark<br />

istatistiksel olarak anlamlıydı. Bu sonuçların olgularda saptadığımız göreceli kalsiyum<br />

düşüklüğü ile ilişkili olabileceği düşünüldü Bulduğumuz sonuçlar normal referans<br />

aralığında idi ve herhangi bir yakınmaya neden olmuyordu. Ancak klinik olarak daha<br />

ağır florozisli olgularda QT ve/veya QTc‟de uzamanın daha semptomatik olabileceği<br />

düşünüldü. Bu sebeple hastaların senkop ile karşımıza gelebileceği unutulmamalıdır.<br />

Kalpte hipokalsemiye bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma,<br />

aritmi, sistolik ve diyastolik fonksiyon bozuklukları ortaya çıkmaktadır (68,69).<br />

Miyokardiyal kasılmayı başlatan iyon, membran depolarizasyonu sonucunda<br />

sarkolemma yoluyla hücre içine giren kalsiyumdur. Miyokardiyal hücrelerdeki uyarıkasılma-gevşeme<br />

zincirinin mekanizması sitozole kalsiyum girişi ve çıkışı esasına<br />

dayanmaktadır (68). Belirgin hipokalsemilerde sol ventrikül kasılma yeteneğinin<br />

azalması beklenir (72,73). Yapılan çalışmalarda, dilate (konjestif) kardiyomiyopatide<br />

görülen tipik bozukluklar yani sol ventrikül dilatasyonu, interventriküler septum ve arka<br />

duvar kalınlığında incelme, fraksiyonel kısalma ve ejeksiyon fraksiyonunda azalma<br />

gözlenmiştir (70,71). Sol ventrikül disfonksiyonundan hipokalseminin sorumlu olduğu<br />

ileri sürülmüştür. Kalsiyumun flor tarafından tutulmasına bağlı olarak gelişen<br />

hipokalsemi kalp kasının kasılma yeteneği azaltmaktadır (73).<br />

Yüksek doz flora maruz kalmış tavşanlarda miyokard hücrelerinde şişmeler,<br />

yuvarlak hücre infiltrasyonu, adventisya tabakasında kalınlaşma, yaygın hemoraji,<br />

miyokartta vakuolar ve kolloid dejenerasyon saptanmıştır (79). Değişiklikler dış<br />

kardiyak duvarda, miyokard kasının içinde ve papiller kaslarda daha belirgindir. Kronik<br />

olarak flora maruz kalan bireylerde EKG‟de miyokard hasarı ve röntgen filmlerinde<br />

kardiyak dilatasyon gözlemlenmiştir (95). Yüksek doz flora maruz kalmış insanlarda<br />

elektrokardiyografik olarak kardiyak dilatasyon saptanmış ve dişlerdeki renk değişikliği<br />

ile kardiyak dilatasyon arasında doğru bir orantı olduğu gözlenmiştir (83).<br />

Çalışmamızda, olguların ekokardiyografik değerlendirilmesinde, aort çapı,<br />

ejeksiyon fraksiyonu, sol atriyum çapı, sol ventrikül diyastol sonu çapı, interventriküler<br />

septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı değerlendirildi. Kontrol grubu ile<br />

karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Bu durum, olgularda<br />

kalsiyum değerleri kontrol grubuna göre daha düşük olsa da klinik olarak bulgu<br />

vermeyecek bir düzeyde olması ile açıklanabilir.<br />

45


Flora maruz kalındığında sempatik sinir sisteminin aktivasyonu, dolaşan<br />

katekolaminlerin seviyesini yükselterek kalp hızı ve kasılmasında artışa neden olurken,<br />

anjiyotensin salınışı ise sistemik damar direncini artırmakta ve hayati organlara kan<br />

akımını sağlamaktadır. Aynı zamanda aldesteron seviyesindeki artış da su ve tuz<br />

tutulumunu sağlayarak kan hacminin artışına ve dolayısıyla, Frank-Starling<br />

mekanizmasının işlevinin artmasına neden olmaktadır (10). Bu bilgiler bize florozisin<br />

kalp hızı değişkenliğine etki edebileceğini göstermektedir. Literatürde florun kalp hızı<br />

değişkenliğine etkisi ile ilgili bilgiye rastlayamadık. Çalışmamızda kalp hızı<br />

değişkenliği değerlendirilmesinde minimum kalp hızı, ortalama kalp hızı, maksimum<br />

kalp hızı, PNN50, PNN30, değişkenlik indeksi, RMSSD, ASDNN ve SDANN incelendi<br />

ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı.<br />

Sonuç olarak, literatürde kronik florozisin kalp ritmine etkilerini ve kalp kasında<br />

yaptığı zedelenmeyi inceleyen çalışmalar bulunmasına rağmen, kronik florozisin<br />

çocuklarda P, QTd, QTc dispersiyonu, kalp hızı değişkenliğine etkilerini inceleyen bir<br />

çalışmaya rastlayamadık. Çalışmamızda kronik olarak flora maruz kalmanın, kalsiyum<br />

düşüklüğüne neden olduğu ve bunun QT ve QTc sürelerini uzattığı, fakat QTd ve QTc<br />

dispersiyonunu etkilemediği, P dispersiyonunda anlamlı bir farklılığa neden olmadığı,<br />

PR mesafesini uzatmadığını ve kalp hızı değişkenliklerine etki etmediği saptandı.<br />

Çalışmamızdaki olgu sayısının az olması ve çok ağır florozisli olguların olmaması<br />

kısıtlayıcı faktörlerdir. Klinik olarak daha ağır olguların bulunduğu ve hasta sayılarının<br />

daha fazla olduğu çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.<br />

46


6. ÖZET<br />

Bu çalışmada, çocuklardaki florozisin kardiyovasküler sistem üzerine olan<br />

etkilerini, Pd, QTd, QTcd, kalp hızı değişkenliği ve EKO bulgularını inceleyerek<br />

araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla dental florozis saptanan 35 çocuk ile, 26 sağlıklı<br />

çocuk çalışmaya alınmıştır. Olguların dental tanısı bir pedodontist tarafından<br />

konulmuştur. Olguların öyküleri alınıp, fizik incelemeleri yapılmıştır. Böbrek<br />

fonksiyonları, elektrolitler, karaciğer fonksiyonları, lipid profilleri ve tam kan sayımları<br />

değerlendirilmiştir. İdrarda flor seviyeleri iyon elektrod metodu kullanılarak<br />

ölçülmüştür. Elektrokardiyografik, ekokardiografik ve 24 saatlik ambulatuar holter<br />

monitorizasyonları çalışmaya katılan tüm çocuklara uygulanmıştır.<br />

Bu çalışmada, klinik olarak ağır florozisi bulunan çocuklarda T4, kalsiyum ve<br />

sodyum seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma, QT ve QTc sürelerinde<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir uzama saptanmıştır (p


7. SUMMARY<br />

This study was conducted to investigate effects of fluorosis on cardiovascular<br />

system in children by measuring Pd, QTd, QTcd, heart rate variability and studying<br />

echocardiography findings. Thirty-five children with dental fluorosis and twenty-six<br />

children as control group were included in this study. The dental diagnosis of the cases<br />

was established by a pedodontist. The medical histories were noted and physical<br />

examinations were performed. Blood samples were analyzed for renal functions,<br />

electrolytes, liver functions, lipid profile, and whole blood count. The fluoride levels in<br />

urine were measured by using the ion electrode method. Electrocardiography,<br />

echocardiography and 24-hour ambulatory holter monitorization were applied to all of<br />

the children.<br />

We found statistically significant low T4, calcium and sodium levels, increased<br />

QT and QTc intervals in children severely affected with dental fluorosis (p


8. KAYNAKLAR<br />

1. WHO. Guidelines for Drinking Water Equality, World Health Organisation, Geneva,<br />

1984; 2: 249.<br />

2. IS: 10500, “Indian Standard code for drinking water”, BIS, INDIA. 1983.<br />

3. Underwood E J. Fluorine. In: Trace elements in human and animal nutrition. (2 nd. Ed)<br />

Academic pres, London. 1962; 259–289.<br />

4. Usmen E. Isparta il, ilçe ve köylerinde diş fluorosisi. İ.Ü.Diş Hek. Fak. Derg 1976;<br />

10:285–296.<br />

5. Öztürk M, Kişioğlu N, Akdoğan M, Demirel R. Kırbıyık S, Malgır İ. Isparta‟daki içme su<br />

kaynakları, depoları ve çeşme sularının flor düzeylerinin dağılımlarının incelenmesi. VIII.<br />

Ulusal Halk Sağlığı Kongresi 23-28 Eylül 2002 Diyarbakır. 2002; 434-435.<br />

6. Tamer MN, Kale Koroglu B, Arslan C, Akdogan M, Koroglu M, Cam H, Yıldız M.<br />

Osteosclerosis due to endemic fluorosis. Sci Total Enviro. 2007; 373(1):43-48.<br />

7. Yildiz M, Oral B. The effect of pregnancy and lactation on bone mineral density in<br />

fluoride-exposed rats. Toxicol Ind Health 2006; 22(5):217-222.<br />

8. Palmer C, Wolfe SH. American Dietetic Association. Position of the American Dietetic<br />

Association: the impact of fluoride on health. J Am Diet Assoc 2005; 105(10):1620-1628.<br />

9. Baltazaar RF, Mover MM, Funk M. Acute florid poisoning leading to fatal hyperkalemia<br />

Chest 1980;78(4);660-663.<br />

10. Gosselin RE, Smith RP, Hodge HC. Fluoride. Clinical Toxicology and Commercial<br />

Products. 5 th Ed. Tarcy TM, William Wilkins, Baltimore, 1984; 3: 185-197.<br />

11. Redda TH, Haimanot RT, Fekadu A, Bushra B. Endemic fluorosis in the Ethiopian rift<br />

valley. Trop Geogr Med 1987; 39(3):209-217.<br />

12. Oruç N, Vıcıl M. Güllü köyü (Uşak–Eşme) içme sularında florür düzeyi ve kökeni.<br />

Türkiye Jeoloji Kurumu. 38. Bilimsel ve Teknik Kurultayı MTA Ankara; 1984.<br />

13. Hapçıoğlu B, Dişci R, Demir L, Başak E, Güray Ö, Özer N Türkiye içme sularında<br />

florürün bölgesel dağılımı. İ Ü Diş Hek Fak Derg 1992; 26(4):222–223.<br />

14. Çelebi H, Seyrek A, Hanelçi Ş. Karamağara (Keban/Elazığ) Fluorit–Molibdenit<br />

oluşuklarının jeokimyası. Çukurova Ün. Jeoloji ve Maden Mühendisleri Derneği Yayını<br />

1998; 32:91–103.<br />

15. Fidancı UR, Salmanoğlu B, Maraşlı Ş, Maraşlı, N. İç Anadolu Bölgesinde doğal ve<br />

endüstriyel florozis ve bunun hayvan sağlığı üzerine etkileri. Tr J Vet Anim Sci 1998;<br />

22:537–544.<br />

16. Whitford GM: Acute and chronic fluoride toxicity. J Dent Res 1992; 71(5):1249–1254.<br />

17. Carlson CH, Armstrong WD, Singer L. Distribution and excretion of radiofluoride in the<br />

human. Proc Soc Exp Biol Med 1960; 104:235–239.<br />

18. Ekstrand J. Relationship between fluoride in the drinking water and the plasma fluoride<br />

concentration in man. Caries Res 1978; 12(3):123–127.<br />

19. U.S. Department of Health and Human Services Public Health Service Agency for Toxic<br />

Substances and Disease Registry. Toxicological Profile for Fluorides, Hydrogen Fluoride<br />

and Fluorine. September 2003.<br />

49


20. Messer HH, Ophaug RH. Influence of gastric acidity on fluoride absorption in rats. J Dent<br />

Res 1993; 72(3):619–622.<br />

21. Kaminsky L, Mahony M, Leach J. Fluoride: Benefits and risks of exposure. Crit Rev Oral<br />

Biol Med 1990; 1(4):261–281.<br />

22. Luke J. Fluoride deposition in the aged human pineal gland. Caries Res 2001; 35(2):125–<br />

128.<br />

23. Turner CH, Boivin G, Meunier PJ. A mathematical model for fluoride uptake by the<br />

skeleton. Calcif Tissue Int 1993; 52(2):130–138.<br />

24. Richards A, Kragstrup J, Nielsen-Kudsk F. Pharmacokinetics of chronic fluoride ingestion<br />

in growing pigs. J Dent Res 1985; 64(3):425–430.<br />

25. Ergun HS, Rüssel–Sinn HA, Bayşu N, Dündar Y. Studies on the fluoride contents in water<br />

and soil, urine, bone, and theeth of sheep and urine of human from eastern and western<br />

parts of Turkey. Dtsch Tierarztl Wschr 1987; 94:416–420.<br />

26. Waterhouse C, Taves D, Munzer A. Serum inorganic fluoride: Changes related to previous<br />

fluoride intake renal function and bone resorption. Clin Sci 1980; 58(2):145–152.<br />

27. Pereira AC, Moreira BH. Analysis of three dental fluorosis indexes used in epidemiologic<br />

trials. Braz Dent J 1999; 10(1):29-37.<br />

28. Czarnowski W, Krechniak J. Urinary fluoride of schoolchildren in Gdansk. Fluoride<br />

2002; 35(4): 239-243.<br />

29. Lin FF, Aihaiti, Zhao HX, Lin J, Jiang JY, Ma L, Maimaiti, Ai K. The relationship of a<br />

low-iodine and high-fluoride environment to subclinical cretinism in Xinjiang. ICCID<br />

Newsletter 1991; 7:24-25.<br />

30. Fidancı UR, Sel T. The industrial fluorosis caused by a coal–burning power station and its<br />

effects on sheep. Tr J Vet Anim Sci 2001; 25(5):735–741.<br />

31. Kır E. Isparta ili içme suyu kaynaklarında nitrat, fosfat ve florür dağılımı. (Yüksek Lisans<br />

Tezi) Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Bölümü 1996.<br />

32. Savas S, Cetin M, Akdogan M, Heybeli N. Endemic fluorosis in Turkish patients:<br />

relationship with knee osteoarthritis. Rheumatol Int 2001; 21(1):30–35.<br />

33. Oruç N, Sancarcı H. Isparta şehir merkezinde içme sularındaki florür miktarının<br />

azaltılması. Akdeniz Üniversitesi. I. Mühendislik Haftası Tebliğleri 1983; 35-45.<br />

34. Ekstrand J, Glowacki J. Toxicological profile for fluorides, hydrogen fluoride, and<br />

fluorine. U.S. Department of Health and Human Servıces. William Wilkins, Atlanta 2003;<br />

100–120.<br />

35. Sharkey TP, Simpson WM. Accidental sodium fluoride poisoning: Report of eight cases,<br />

with one fatality. JAMA 1933; 100:97–100.<br />

36. Hodge HC, Smith FA. Biological properties of inorganic fluorides. In: Simmons JH, ed.<br />

Fluorine chemistry 1965; 4: 2–16.<br />

37. Zhao W, Zhu H, Yu Z, Aoki K, Misumi J, Zhang X. Long-term Effects of Various Iodine<br />

and Fluorine Doses on the Thyroid and Fluorosis in Mice. Endocr Regul 1998; 32(2):63-<br />

70.<br />

38. Michael M, Barot VV, Chinoy NJ. Investigations of soft tissue functions in fluorotic<br />

individuals of north Gujarat. Fluoride 1996; 29:63–71.<br />

50


39. Bachinskii PP, Gutsalenko OA, Naryzhniuk ND, Sidora VD, Schliaktha AI. Action of the<br />

body fluorine of healthy persons and thyroidopathy patients on the function of<br />

hypophyseal-thyroid the system. Probl Endokrinol (Mosk) 1985; 31(6): 25-29.<br />

40. Day TK, Powell-Jackson PR. Fluoride, Water Hardness, and Endemic Goitre. Lancet<br />

1972; 1(7761):1135-1138.<br />

41. Srivastava RN, Gill DS, Moudgil A, Menon RK, Thomas M, Dandona P. Normal ionized<br />

calcium, parathyroid hypersecretion, and elevated osteocalcin in a family with fluorosis.<br />

Metabolism 1989; 38(2):120-124.<br />

42. Teotia SP, Teotia M, Singh RK, Taves DR, Heels S. Endocrine aspects of endemic skeletal<br />

fluorosis. J Assoc Physicians India 1978;26(11):995-1000.<br />

43. Gupta SK, Khan TI, Gupta RC. Compensatory hyperparathyroidism following high<br />

fluorine ingestions -a clinico-biochemical correlation. Indian Pediatr 2001; 38(2):139-146.<br />

44. Trivedi N, Mithal A, Gupta SK, Godbole MM. Reversible impairment of glucose tolerance<br />

in patients with endemic fluorosis. Diabetologia 1993; 36(9):39.<br />

45. Zhan XA, Wang M, Xu ZR, Li WF, Li JX. Evaluation of caspase-dependent apoptosis<br />

during fluoride-induced liver lesion in pigs. Arch Toxicol 2006; 80(2):74–80.<br />

46. Mohiuddin SM, Reddy MV. Haematological and biochemical studies on fluoride toxicity<br />

in sheep. Indian Vet J 1989; 66:1089-1091.<br />

47. Karram MH, Ibrahim A. Effect of industrial fluorosis on heamogram of camels. Fluoride<br />

1992; 25: 23-36.<br />

48. Emre B, Pişkin İ, Şireli M. Kobaylarda akut flor zehirlenmesinin bazı kan parametreleri<br />

üzerine etkisi. A Ü Vet Fak Derg 1994; 41: 182-188.<br />

49. Eren E, Öztürk M, Mumcu MF and Canatan D. Fluorosis and its hematological effects<br />

Toxicol Ind Health 2005; 21(10): 255-258.<br />

50. Marquis RE. Diminished acid tolerance of plaque bacteria caused by fluoride. J Dent Res<br />

1990; 69: 672–675.<br />

51. Clarkson JJ. Role of fluoride in oral health promotion. Int Dent Jl 2000; 50(3):119–128.<br />

52. McDonagh MS, Whiting PF, Wilson PM, Sutton AJ, Chestnutt I, Cooper J Misso K,<br />

Bradley M, Treasure E, Kleijnen J.. Systematic review of water fluoridation. Br Med J<br />

2000; 321:855–859.<br />

53. Vignarajah S. Dental caries experience and enamel opacities in children residing in urban<br />

and rural areas of Antigua with different levels of natural fluoride in drinking water.<br />

Community Dent Health 1993;10(2):159-166.<br />

54. Chachra D, Turner CH, Dunipace AJ, Grynpas AD. The effect of fluoride treatment on<br />

bone mineral in rabbits. Calcif Tissue Int 1999; 64(4):345–351.<br />

55. Bayless JM, Tinanoff N. Diagnosis and treatment of acute fluoride toxicity. J Am Dent<br />

Assoc 1985; 110(2):209–211.<br />

56. Lantz O, Jouvin MH, DeVernejoul MC, Druet P. Fluoride-induced chronic renal failure.<br />

Am J Kidney Dis 1987; 10(2):136–139.<br />

57. Greenberg SR. Response of the renal supporting tissues to chronic fluoride exposure as<br />

revealed by a special technique. Urol Int 1986; 41(2):91–94.<br />

58. Öktem F, Arslan MK, Kılbaş A, Sütçü R, Tola T, Olgar Ş. Endemik florozisli olgularda<br />

üriner elektrolit ve N-asetil-β-glukozaminidaz düzeyleri değişmez. 43. Türk Pediyatri<br />

Kongresi Kitabı 2007; TP-01:sayfa 249-250.<br />

51


59. Kessabi M, Hamliri A, Braun JP, Rico AG. Experimental acute sodium fluoride poisoning<br />

in sheep: Renal, hepatic, and metabolic effects. Fundam Appl Toxicol 1985; 5(6 Pt<br />

1):1025-1033.<br />

60. Purohit SS, Gupta RC, Mathur AK, Gupta N, Jeswani ID, Choudhary VK, Purohit SK.<br />

Experimental pulmonary fluorosis. Indian J Chest Dis Allied Sci 1999; 41(1):27–34.<br />

61. Austen KF, Dworetzky M, Farr RS, Logan GB, Malkiel S, Middleton E Jr, Miller MM,<br />

Patterson R, Reed CE, Siegel SC, Van ArSSel PP Jr. A statement on the question of<br />

allergy to fluoride as used in the fluoridation of community water supplies. J Allergy 1971;<br />

47(6):347–348.<br />

62. Jain SK, Susheela AK. Effect of sodium fluoride on antibody formation in rabbits. Environ<br />

Res 1987; 44(1):117–125.<br />

63. Butler JE, Satam M, Ekstrand J. Fluoride: an adjuvant for mucosal and systemic immunity.<br />

Immunol Lett 1990; 26(3):217–220.<br />

64. Eichler HG, Lenz K, Fuhrmann M, Hruby K. Accidental ingestion of NaF tablets by<br />

children. Int J Clin Pharmacol Ther Toxicol 1982; 20(7):334–338.<br />

65. Lu Y, Sun ZR, Wu LN, Lu W, Liu SS. Effect of high-fluoride water on intelligence in<br />

children. Fluoride 2000; 33:74–78.<br />

66. Morgan DP. Recognition and management of pesticide poisonings. Fourth edition.<br />

Washington, DC: U.S. Environmental Protection Agency. EPA-540/9-1989;88-101.<br />

67. Paul V, Ekambaram P, Jayakumar AR. Effects of sodium fluoride on locomotor behavior<br />

and a few biochemical parameters in rats. Environ Toxicol Pharmacol 1998; 6:187–191.<br />

68. Bayless JM, Tinanoff N. Diagnosis and treatment of acute fluoride toxicity. J Am Dent<br />

Assoc 1985; 110(2):209–211.<br />

69. Morgan JP, Emy RE, Allen PD, Grosman WG. Abnormal intracellular calcium handling.<br />

A major cause of systolic and diastolic dysfunction in ventricular myocardium.<br />

Circulation Research, 1980; 81 (supl. III): 21-23.<br />

70. Strubelt O, Iven H, Younes M. The pathophysiological profile of the acute cardiovascular<br />

toxicity of sodium fluoride. Toxicology 1982; 2483-49: 313-323.<br />

71. Gooding, JP, Robinson WF, Mews GC. Echocardiographic characterization of dilated<br />

cardiomyopathy in Englısh Cocker Spaniel Am J Vet Res 1986; 47 (9): 1978-1983.<br />

72. Calvert CA, Brown J. Use of M- mode echocardiography in the diagnosis of congestive<br />

cardiomyopathy in Doberman Pinschers. JAVMA 1986; 189(3): 293-297.<br />

73. Klinik Kardiyoloji, 1. Baskı, Nobel tıp Kitapevleri Ltd. Şti., İstanbul, 1996.<br />

74. Brigss GM, Philips PH. Development of fluorine toxicosis in the rabbits. SEBM 1952; 80:<br />

30-33.<br />

75. Çenesiz S, Özcan A. Chronic effects of fluoride in tuj sheep on serum levels of total<br />

protein, albumin, uric acid, and nitric oxide and activities of lactate dehydrogenase and<br />

leucine aminopeptidase. Fluoride 2005; 38(2):52–56.<br />

76. Wang FY, Zhang DX, Wang RM. Toxic effects of fluoride on beating myocardial cells<br />

cultured in vitro. Fluoride 1998; 31(1):26–32.<br />

77. Rzeuski R, Chlubek D, Machoy Z. Interactions between fluoride and biological free<br />

radical reactions. Fluoride 1998; 31(1):43–45.<br />

78. Cummings CC, McIvor ME. Fluoride-induced hyperkalemia: The role of Ca2+-dependent<br />

K+ channels. Am J Emerg Med 1988 ; 6(1):1-3.<br />

52


79. Şireli M, Bülbül A. The Effect of Acute Fluoride Poisoning on Nitric Oxide and<br />

Methemoglobin Formation in the Guinea pig. Turk J Vet Anim Sci 2004; 28:591–595.<br />

80. Okushi I. Experimental studies on the effects of sodium fluoride upon the heart muscle of<br />

rabbits. Fluoride 1971; 4(4):199–203.<br />

81. Shashi A, Thapar SP. Histopathology of myocardial damage in experimental fluorosis in<br />

rabbits. Fluoride 2001; 34(1):43–50.<br />

82. Çiçek E, Aydın G, Akdoğan M, Okutan H. Effects of chronic ingestion of sodium fluoride<br />

on myocardium in a second generation of rats. Hum Exp Tox 2005; 24(2): 79–87.<br />

83. Donmez N, Cinar A. Effects of chronic fluorosis on electrocardiogram in sheep. Biol<br />

Trace Elem Res 2003; 92(2):115-122.<br />

84. Takamori T, Miyanaga S, Kawahara H, Okushi D, Hirao M, Wakatsuki H.<br />

Electrocardiographic studies of the inhabitants in high fluoride districts. Tokushima J<br />

Experimental Medicine 1956; 3:50–53.<br />

85. Xu R, Xu R. Electrocardiogram analysis of patients with skeletal fluorosis. Fluoride 1997;<br />

30(1):16–18.<br />

86. Zhiliang Y, Yihua L, Liansheng Z, Zhengping Z. Industrial fluoride pollution in the<br />

metallurgical industry in China. Fluoride 1987; 20(3):118-125.<br />

87. Bildik A, Camas H. Research on some specific liver enzyme activities and PBI values in<br />

the blood serum of sheep with fluorosis. Kafkas Univ J Sciences 1996; 1:16-23.<br />

88. Guan ZZ, Zhuang ZJ, Yang PS, Pan S. Synergistic action of iodine deficiency and fluorine<br />

intoxication on rat thyroid. Chin Med J 1988; 101(9):679-684.<br />

89. Guyton AC. Textbook of Medical Physiology. 8th ed. W.B. Saunders Company; 1991.<br />

90. Kiliçalp D, Çınar A, Belge F. Effects of chronic fluorosis on electrocardiogram in dogs<br />

Fluoride 2004; 37 (2): 96–101.<br />

91. Sharma A, Chinoy NJ. Role of free radicals in fluoride induced toxicity in liver and kidney<br />

of mice and its reversal. Fluoride 1998; 31(3): 27–29.<br />

92. Rzeuski R, Chlubek D, Machoy Z. Interactions between fluoride and biological free<br />

radical reactions. Fluoride 1998; 31(1):43–45.<br />

93. Akdogan M, Bilgili A, Karaoz E, Gokçimen A, Yarsan E, Eraslan G. The structural and<br />

biochemical alternations in liver tissue of rabbits, received flour with water for particular<br />

dose and period. Fırat University J Health Sci 2002; 16(1): 41–46.<br />

94. Takamori T. The heart changes of growing albino rats fed on varied contents of fluorine<br />

In: Gordonoff T, editor. The toxicology of fluorine symposium;1962 Oct 15-17.<br />

95. Leone NC, Geever EF, Moran NC. Acute and subacute toxicity studies of sodium fluoride<br />

in animals. Public Health Rep 1956;71(5):459-467.<br />

96. Okushi I. Changes of the heart muscle due to chronic fluorosis Part I. Electrocardiogram<br />

and cardiac X-rays in inhabitants of high fluoride zone. Shikoku Acta Med 1954;5:159-<br />

165.<br />

97. Müller W, Block KD. Acute poisoning with hydrosilicofluoric acid. Med Klin<br />

1958;53:502-503.<br />

98. Fasske E. Acute fluoride poisoning. Gordonoff T, editor. In: The toxicology of fluorine<br />

symposium; 1962 Oct 15-17; Bern, Switzerland. Basel/Stuttgart: Schabe; 1964. p. 130-<br />

135.<br />

53


99. Pribilla O. Four cases of acute silicofluoride intoxication, Clinical and pathological<br />

findings. Fluoride 1968;1:102-109.<br />

100. Day CP, McComb JM, Campbell RWF. QT dispersion in sinus beats and ventricular<br />

extrasystoles in normal hearts Br Heart J 1992; 67(1):39-41.<br />

101. Zabel M, Portnoy S, Franz MR. Electrocardiographic indexes of ventricular repolarization:<br />

an isolated heart validation study. J Am Coll Cardiol 1995;25(3):746-752.<br />

102. Higham PD, Hilton CJ, Aitcheson JD. Does QT dispersion reflect dispersion of ventricular<br />

recovery? Circulation 1992;86:1392.<br />

103. Drighil A, Madias JE, Benjelloun M. Changes in the QT intervals, QT dispersion, and<br />

amplitude of T waves after hemodialysis. ANE 2007;12(2):137–144.<br />

104. Day CP, McComb JM, Campbell RWF. QT dispersion: an indication of arrhythmia risk in<br />

patients with long QT intervals. Br Heart J 1990;63(6):342-344.<br />

105. Tutar HE, Öcal B, İmamoğlu A, Atalay S. Dispersion of QT and QTc interval in healthy<br />

children, and effects of sinus arrythmia on QT dispersion. Heart 1998;80(1):77-79.<br />

106. Higham PD, Campbell RWF. QT dispersion. Br Heart J 1994; 71(6): 508-510.<br />

107. Morganroth J. Relations of QTc prolongation on the electrocardiogram to torsades de<br />

pointes: definitions and mechanisms. Am J Cardiol 1993;72(6):10B-13B.<br />

108. Garson A. How to measure the QT interval - what is normal? Am J Cardio<br />

1993;72(6):14B-16B.<br />

109. Mirvis DM. Spatial variation of QT intervals in normal persons and patients with acute<br />

myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 1985; 5(3):625-631.<br />

110. Bazett JC. An analysis of time relation of electrocardiograms. Heart 1920;7:353–367.<br />

111. Hodges M, Salerno Q, Erlien D. Bazett‟s QT correction reviewed. Evidence that a linear<br />

QT correction for heart rate is better. J Am Coll Cardiol 1983;1:694.<br />

112. Fridericia LS. Dir Systolendaeur in Elektrokardiogram bei normalen Menchen und bei<br />

Herzkranken. Acta Med Scand 1920; 53:469–486.<br />

113. Sagie A, Larson MG, Goldberg RJ, Bengtson JR, Levy D. An improved method for<br />

adjusting the QT interval for heart rate (the Framingham Heart Study). Am J Cardiol<br />

1992;70(7):797–801.<br />

114. Pye MP, Cobbe SM. Mechanisms of ventricular arrhythmias in cardiac failure and<br />

hypertrophy. Cardiovasc Res 1992; 26(8):740-750.<br />

115. Yelamanchi VP, Molnar J, Ranade V, Somberg JC. Influence of electrolyte abnormalities<br />

on interlead variability of ventricular repolarization times in 12-lead electrocardiography.<br />

Am J Ther 2001; 8(2):117–122.<br />

116. Macfarlane PW, McLaughlin SC, Yang TF. Effects of age, sex, and race on ECG interval<br />

measurements. J Electrocardiol 1994;27(suppl):14–19.<br />

117. Fei L, Statters DJ, Camm AJ. QT-interval dispersion on 12-lead electrocardiogram in<br />

normal subjects: its reproducibility and relation to the T wave. Am Heart J 1994;<br />

127(6):1654–655.<br />

118. Kautzner J, Yi G, Camm AJ, Malik M. Short and long term reproducibility of QT, QTc,<br />

and QT dispersion measurement in healthy subjects. Pace 1994;17(5 Pt 1):928–937.<br />

54


119. Linker NJ, Colonna P, Kekwick CA, Till J, Camm AJ, Ward DE. Assessment of QT<br />

dispersion in symptomatic patients with congenital long QT syndromes. Am J Cardiol<br />

1992;69(6):634–638.<br />

120. Grimm W, Steder U, Menz V, Hoffman J, Maisch B. QT dispersion and arrhythmic events<br />

in idiopathic dilated cardiomyopathy. Am J Cardiol 1996;78(4):458–461.<br />

121. Barr CS, Naas A, Freeman M, Lang CC, Struthers AD. QT dispersion and sudden<br />

unexpected death in chronic heart failure. Lancet 1994;343(8893):327–329.<br />

122. Durakovic Z, Durakovic A, Korsic M. Changes of the corrected Q-T interval in the<br />

electrocardiogram of patients with anorexia nervosa. Int J Cardiol 1994; 45(2):115–120.<br />

123. Tutar HE, Öcal B, İmamoglu A, Atalay S. Dispersion of QT and QTc interval in healthy<br />

children, and effects of sinus arrhythmia on QT dispersion. Heart 1998; 80(1):77–79.<br />

124. Kerim Çağlı, Kumral Ergün, Gökhan Lafçı. QT and P wave dispersion. Ankara<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası 2005; 58:42-46.<br />

125. Kose S, Aytemir K, Can I, Iyisoy A, Kılıç A, Amasyalı B, Kursaklıoğlu H, Işık E, Oto A,<br />

Demirtaş E. Seasonal variation of P wave dispersion in healthy subjects. J Electrocardiol<br />

2002; 35(4):307-311.<br />

126. Leier CV, Meacham JA, Schaal SF. Prolonged atriyal conduction. A major predisposing<br />

factor for the development of atriyal flutter. Circulation 1978; 57(2):213-216.<br />

127. Gialafos JE, Dilaveris PE, Gialafos EJ. P wave dispersion: a valuable electrocardiographic<br />

marker for the prediction of paroxysmal lone atrial fibrillation. Ann Noninvas<br />

Electrocardiol 1999; 4(1):39-45.<br />

128. Dilaveris PE, Gialafos EJ, Andrikopoulos GK, Richter DJ, Papanikolaou V, Poralis K,<br />

Gialafos JE. Clinical and electrocardiographic predictors of recurrent atrial fibrillation.<br />

Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(3):352–358.<br />

129. Allessie MA, Bonke FI, Schopman FJ. Circus movement in rabbit atrial muscle as a<br />

mechanism of tachycardia. II. The role of nonuniform recovery of excitability in the<br />

occurrence of unidirectional block, as studied with multiple microelectrodes. Circ Res<br />

1977; 41(1):9-18.<br />

130. Dilaveris PE, Gialafus JE. P wave dispersion: a novel predictor of paroxysmal atrial<br />

fibrilation. Ann Noninvasive Electrocardiol 2001;6(2):159-165.<br />

131. Dilaveris PE, Gialafos EJ, Sideris SK, Theopistou AM, Andrikopoulos GK, Kyriakidis M,<br />

Gialafos JE, Toutouzas PK. Simple electrocardiographic markers for the prediction of<br />

paroxysmal idiopathic atrial fibrillation. Am Heart J 1998;135(5):733-8.<br />

132. Szabó Z, Kakuk G, Fülöp T, Mátyus J, Balla J, Kárpáti I, Juhász A, Kun C, Karányi Z,<br />

Lorincz I. Effects of haemodialysis on maximum P wave duration and P wave dispersion.<br />

Nephrol Dial Transplant 2002;17(9):1634-1638.<br />

133. Tükek T, Yildiz P, Akkaya V, Karan MA, Atilgan D, Yilmaz V, Korkut F. Factors<br />

associated with the development of atrial fibrillation in COPD patients: the role of P wave<br />

dispersion. Ann Noninvasive Electrocardiol 2002; 7(3):222-227.<br />

134. Tsikouris JP, Kuger J, Song J, White CM. Changes in P wave dispersion and P wave<br />

duration after open heart surgery associated with the peak incidence of atrial fibrillation.<br />

Heart Lung 2001; 30(6):466-471.<br />

135. Ho TF, Chia EL, Yip WC, Chan KY. Analysis of P wave and P dispersion in children with<br />

secundum ASS. Ann Noninvasive Electrocardiol 2001; 6(4):305-309.<br />

55


136. Ozmen F, Atalar E, Aytemir K, Ozer N, Açil T, Ovünç K, Aksöyek S, Kes S. Effects of<br />

balloon induced acute ischemia on P wave dispersion during PTCA. Europace 2001;<br />

3(4):299-303.<br />

137. Tükek T, Yildiz P, Akkaya V, Karan MA, Atilgan D, Yilmaz V, Korkut F. Effects of left<br />

atrial size and function on P wave dispersion: a study in patients with paroxysmal atrial<br />

fibrillation. Clin Cardiol 2001; 24(10):676-860.<br />

138. Ozer N, Aytemir K, Atalar E, Sade E, Aksöyek S, Ovünç K, Açil T, Nazlı N, Ozmen F,<br />

Oto A, Kes S. P wave dispersion in hypertensive patients with paroxysmal atrial<br />

fibrillation. Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(7):1859-1862.<br />

139. Cui G, Kabashigawa J, Chung T, Sen L. Atrial conduction disturbance as an indicator of<br />

rejection after cardiac transplantation. Transplantation 2000; 70(1):223-227.<br />

140. Andrikopoulos GK, Dilaveris PE, Richter DJ, Gialafos EJ, Synetos AG, Gialafos JE..<br />

Increased variance of P wave duration on the electrocardiogram distinguishes patients with<br />

idiopathic paroxysmal atrial fibrillation. Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(7):1127-<br />

1132.<br />

141. Turhan H, Yetkin E, Atak R, Altinok T, Senen K, Ileri M, Sasmaz H, Cehreli S, Kutuk E..<br />

Increased p-wave duration and p-wave dispersion in patients with aortic stenosis. Ann<br />

Noninvasive Electrocardiol. 2003; 8(1):18-21<br />

142. Senen K, Turhan H, Erbay AR, Basar N, Saatci Yasar A, Sahin O, Yetkin E . P-wave<br />

duration and P-wave dispersion in patients with dilated cardiomyopathy. Eur J Heart Fail<br />

2004; 6(5):567-569<br />

143. Dilaveris PE, Andrikopoulos GK, Metaxas G, Richter DJ, Avgeropoulou CK, Androulakis<br />

AM, Gialafos EJ, Michaelides AP, Toutouzas PK, Gialafos JE. Effects of ischemia on P<br />

wave dispersion and maximum P wave duration during spontaneous anginal episodes.<br />

Pacing Clin Electrophysiol 1999; 22(11):1640-1647.<br />

144. Cheema AN, Ahmed MW, Kadish AH, Goldberger JJ.. Effects of autonomic stimulation<br />

and blockade on signal-averaged P wave duration. J Am Coll Cardiol 1995; 26(2):497-<br />

502.<br />

145. Bakewell S. The autonomic nervous system. Update in Anesthesia 1995; 5 (6): 1-2.<br />

146. Guo YF, Stein P. Circadian rhthym in the cardiovascular system: Considerations in noninvasive<br />

electrophysiology. Cardiac Electrophysiol Review 2002; 6(3):267-272.<br />

147. Cooke HM, Lynch A. Biorhythms and chronotherapy in cardiovascular disease. Am J<br />

Hosp Parm 1994; 51(20):2569-2580.<br />

148. Dilaveris PE, Farbom P, Batchvarov V, Ghuran A, Malik M. Circadian behaviour of P-<br />

wave duration, P-wave area, and PR interval in healthy subjects. Ann Noninvas<br />

Electrocardiol 2001; 6(2):92-97.<br />

149. Molnar J, Zhang F, Weiss J, Ehlert FA, Rosenthal JE. Diurnal pattern of QTc interval: How<br />

long is prolonged? Possible relation to circadian triggers of cardiovascular events. J Am<br />

Coll Cardiol 1996; 27(1):76-83.<br />

150. Yetkin E, Senen K, İleri M, Atak R, Topaloğlu S, Ergün K, Yanik A, Tandoğan I, Cehreli<br />

S, Duru E, Demirkan D. Diurnal variation of QT dispersion in patients with and without<br />

coronary artery disease. Angioiogy 2001; 52(5):311-316.<br />

151. Brembilla-Perrot B. Age-related changes in arrhythmias and electrophysiologic properties.<br />

Cardiac Electrophysiol Review. 2003; 7(1):88-91.<br />

56


152. Watanabe MA. Heart rate turbulance: A review. Indian Pacing Electrophysiology J 2003;<br />

3(1):10-22.<br />

153. American Heart Association Inc. Task Forc ofthe European Society of Cardiology the<br />

North American Society of Pacing and Electrophysiology. Heart Rate Variability.<br />

Standards of measurement, physiological interpretation, and clinical use. Circulation<br />

1996; 93(5):1043-1065.<br />

154. Hon EH, Lee ST. Electronic evaluations ofthe fetal heart rate patterns preceding fetal<br />

death: further observations. Am J Obstet Gynecol 1965; 87:814-826.<br />

155. Ewing DJ, Martin CN, Young RJ, Clarke BF. The value of cardiovascular autonomic<br />

function tests: 10 years' experience in diabetes. Diabetes Care 1985; 8(5):491-498.<br />

156. Wolf MM, Varigos GA, Hunt D, Sloman JG. Sinus arrhythmia in acute myocardial<br />

infarction. Med J Aust 1978; 2(2):52-53.<br />

157. Lombardi F, Malliani A, Pagani M, Cerutti S. Heart rate variability and its sympatho-vagal<br />

modulation. Cardiovasc Res 1996; 32(2):208-216.<br />

158. Brouwer J, van Veldhuisen DJ, Man in t'Veld AJ, Haaksma J, Dijk WA, Visser KR,<br />

Boomsma F, Dunselman PH. Prognostic value of heart rate variability during long-term<br />

follow-up in patients with mild to moderate heart failure. J Am Coll Cardiol 1996;<br />

28(5):1183-1189.<br />

159. Lombardi F, Mortara A. Heart rate variability and cardiac failure. Heart 1998; 80(3):213-<br />

214.<br />

160. Pagani M, Lombardi F, Guzzetti S, Rimoldi O, Furlan R, Pizzinelli P, Sandrone G,<br />

Malfatto G, DelI'Orto S, Piccaluga E, Turiel M, Baselli G, Cerutti S, Malliani A. Power<br />

spectral analysis of heart rate and arterial pressure variabilities as a marker of<br />

sympathovagal interaction in man and conscious dog. Circ Res 1986; 59(2):178-193.<br />

161. Ohuchi H, Suzuki H, Yasuda K, Arakaki Y, Echigo S, Kamiya T. Heart rate recovery after<br />

exercise and cardiac autonomic nervous in children. Pediatr Res 2000; 47(3):329-335.<br />

162. Lombardi F. Chaos theory, heart rate variability, and arrhythmic mortality. Circulation<br />

2000; 101 (1):8-10.<br />

163. Lombardı F. Clinical implications of present physiological understanding of HRV<br />

components. Card Electrophysiol Rev 2002; 6(3): 245-249.<br />

164. Schmidt G, Monfill GE. Nonlinear methods for heart rate variability assessment. In: Malik<br />

M, Camm AJ, eds. Heart Rate Variability. Armonk, NY, Fütura, 1995:page 87-98.<br />

165. Fauchier L, Babutj D, Cosnay P, Autret ML, Fauchier JP. Heart rate variability in<br />

idiopathic dilated cardiomyopathy characteristics and prognostic value. J Am Coll Cardiol<br />

1997; 30(4):1009-1014.<br />

166. Lown B, Verrier RL. Neural activity and ventricular fibrillation. N Engl J Med 1976;<br />

294(21):1165-1176.<br />

167. Stein PK. Assesing Heart Rate variability from Real-World Holter Reports. Cardiac<br />

Electrophysiol Review 2002; 6(3): 239-244.<br />

168. Lombardi F, Colombo A, Porta A, Baselli G, Cerutti S, Fiorentini C.Assesment of the<br />

coupling between RT-apex and RR interval as an index of temporal dispersion of<br />

ventricular repolarisation. Pacing Clin Electrophysiol 1998; 21(11):2396-2400.<br />

169. Wang Y, Yuming Y, Gilula LA, Wilson AJ. Endemic fluorosis of the skeleton:<br />

radiographic features in 127 patients. AJR Am J Roentgenol 1994; 162(1):93-98.<br />

57


170. Dean H.T. „The investigation of physiological effects by the epidemiological method‟, in<br />

F.R. Moulton (ed.): „Fluorine and dental health‟, AAAS, Washington, 1942: 23.<br />

171. Czarnowski W, Krechniak J. Urinary fluoride of schoolchildren in Gdansk. Fluoride 2002;<br />

35(4): 239-243.<br />

172. Zohouri FV, Swinbank CM, Maguire A, Moynihan PJ. Is the fluoride/creatinine ratio of a<br />

spot urine sample indicative of 24-h urinary fluoride? Community Dent Oral Epidemiol<br />

2006; 34(2):130.<br />

173. Gamage M, Franklyn J. Hypothyroidism, thyroxine treatment, and the heart. Heart<br />

1997;77(3):189-190.<br />

174. Fazio S, Biondi B, Carella C, Sabatini D, Cittadini A, Panza N, Lombardi G, Saccà L.<br />

Diastolic dysfunction in patients on thyroid stimulating hormone suppressive therapy with<br />

levothyroxine: beneficial effect of beta-blockade. J Clin Endocrinol Metab 1995;<br />

80(7):2222-2226.<br />

175. Polikar R, Feld GK, Dittrich HC, SmithJ, Nicod P. Effect of thyroid replacement therapy<br />

on the frequency of benign atrial and ventricular arrhythmias. J Am Coll Cardiol<br />

1989;14(4):999-1002.<br />

176. Sawin CT, Geller A, Wolf PA, Belanger AJ, Baker E, Bacharach P, Wilson PW, Benjamin<br />

EJ, D'Agostino RB.. Low serum thyrotropin concentrations as a risk factor for atrial<br />

fibrillation in older persons. N Engl J Med 1994; 331(19):1249-52.<br />

177. Bozkurt B, Koç M, Coşkun F, Cengiz Ö, Bilgin A, Demirpençe E, Kılınç K, Aksoy F.<br />

Ratlarda oluşturulan endotoksemide glutatyon eksikliğinin karaciğer histopatoloji ve<br />

fonksiyonlarına etkisi. T Klin Tıp Bilimleri 1998; 18(6): 388.<br />

178. Akdoğan M, Bilgili A, Karaöz E, Gökçimen A, Yarsan E, Eraslan G. İçme suyu ile belirli<br />

dozlarda flor verilen tavşanların karaciğer dokusundaki yapısal ve biyokimyasal<br />

değişiklikler. F Ü Sağlık Bil Dergisi 2002; 16 (1): 41-46.<br />

179. Araya O, Wittwer F, Villa A, Ducom C. Bovine fluorosis following volcanic activity in<br />

the Southern Andes. Vet Rec 1990; 126(26): 641-642.<br />

180. Sel T. Doğu Anadolu Bölgesinde normal ve florosis belirtisi gösteren koyunlarda serum<br />

spesifik karaciğer enzimleri (Glutamat Oksalasetat Transaminaz, Glutamat Piruvat<br />

transaminaz, Laktad Dehidrojenaz) ve alkalen fosfataz düzeylerinin araştırılması. AÜ<br />

Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Doktora Tezi. 1991.<br />

181. Dure-Smith BA, Farley SM, Linkhart SG, Farley JR, Baylink DJ. Calcium deficiency in<br />

fluoride-treated osteoporotic patients despite calcium supplementation. J Clin Endocrinol<br />

Metab 1996;81(1):269-75.<br />

182. Khandare AL, Kumar PU, Shankar NH, Kalyanasundaram S, Rao GS. Effect of calcium<br />

deficiency induced by F intoxication on lipid metabolism in rabbits. Research report<br />

Fluoride 2007; 40(3): 184–189.<br />

183. Iacono JM. Effect of varying the dietary level of calcium on plasma and tissue lipids of<br />

rabbits. J Nutr 1974; 10:1165-1171.<br />

184. Dousset JS, Rioufol C, Feliste R, Levy P, Bourbon P. Effect of inhaled hydrofluoric acid<br />

(HF) on lipid metabolism in guinea pig. Fundam Appl Toxicol 1984; 4:618-623.<br />

185. Susheela AK, Moolenburgh HC. Treatise on fluorosis. Fluoride 2001; 34(3):181-183.<br />

186. Hilleboe HE, Schlesinger ER, Chase HC. Newburgh-Kingston caries-fluorine study: final<br />

report. J Am Dent Assoc 1956; 52(3); 290.<br />

58


187. Balazowa G, Macuch P, Rippel A. Effects of fluorine emissions on the living organism.<br />

Fluoride 1969; 2(1):33-39.<br />

59

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!