çocukluk çaÄında kronÄ¡k florozÄ¡sÄ¡n kardÄ¡yak etkÄ¡lerÄ¡ - Süleyman ...
çocukluk çaÄında kronÄ¡k florozÄ¡sÄ¡n kardÄ¡yak etkÄ¡lerÄ¡ - Süleyman ...
çocukluk çaÄında kronÄ¡k florozÄ¡sÄ¡n kardÄ¡yak etkÄ¡lerÄ¡ - Süleyman ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı<br />
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONĠK FLOROZĠSĠN<br />
KARDĠYAK ETKĠLERĠ<br />
Dr. AYÇA ESRA KUYBULU<br />
UZMANLIK TEZĠ<br />
DANIġMANLAR<br />
Prof. Dr. SELMĠN KARADEMĠR<br />
Doç. Dr. MUSTAFA AKÇAM
2009 – ISPARTA<br />
ÖNSÖZ<br />
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak yetişmemde büyük emeği geçen<br />
değerli hocalarım Prof. Dr. Ahmet R. Örmeci, Prof. Dr. Duran Canatan, Prof. Dr. Ali<br />
Ayata, Prof. Dr. Tansu Sipahi, Doç. Dr. Bumin N.Dündar, Doç. Dr. Hasan Çetin ve<br />
Yard. Doç. Dr. Nihal Dündar‟a bu tezin oluşturulmasında beni başından sonuna kadar<br />
yönlendiren, her konuda yardım ve bilgilerini esirgemeden, bilimsel çalışmanın<br />
gereklerini öğreten değerli tez hocalarım Prof. Dr. Selmin Karademir ve Doç. Dr.<br />
Mustafa Akçam‟a teşekkürlerimi sunarım.<br />
Çalışma süresince gösterdikleri uyum için tez hastalarıma ve ailelerine, tezimin<br />
olgularının belirlenmesinde yardımcı olan hocam Doç. Dr. Faruk Öktem‟e, çalışmamın<br />
her aşamasında desteğini esirgemeyen, holter monitorizasyonlarını yorumlayan hocam<br />
Yard. Doç. Dr. Şeref Olgar‟a teşekkür ederim.<br />
Uzmanlık eğitimim süresince birlikte olmaktan keyif aldığım bütün klinik<br />
arkadaşlarıma, klinik hemşire ve personeline, eğitimim süresince her zaman en büyük<br />
desteği gördüğüm sevgili eşime ve aileme en içten teşekkürlerimi sunarım.<br />
Dr. Ayça Esra Kuybulu<br />
ii
ĠÇĠNDEKĠLER<br />
ÖNSÖZ ............................................................................................................................ ii<br />
ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. iii<br />
SĠMGELER ve KISALTMALAR ................................................................................. v<br />
RESĠMLER DĠZĠNĠ .................................................................................................... viii<br />
TABLOLAR DĠZĠNĠ ..................................................................................................... ix<br />
1. GĠRĠġ ve AMAÇ ......................................................................................................... 1<br />
2. GENEL BĠLGĠLER .................................................................................................... 2<br />
2.1. Flor ......................................................................................................................... 2<br />
2.1.1. Flor Elementi .................................................................................................. 2<br />
2.1.2. Flor Elementine Maruziyet ve Florozis .......................................................... 2<br />
2.1.3. Flor Elementinin Toksikokinetiği ................................................................... 3<br />
2.1.4. Isparta İlinde Flor ............................................................................................ 5<br />
2.1.5. Floridlerin Oral Maruziyet Sonrasında Sağlık Üzerine Olan Etkileri ............ 5<br />
2.1.5.1. Endokrin Etkileri ...................................................................................... 6<br />
2.1.5.2. Gastrointestinal Sistem Etkileri ............................................................... 7<br />
2.1.5.3. Hematolojik Etkileri ................................................................................ 7<br />
2.1.5.4. Kas-İskelet Sistemi Etkileri ..................................................................... 8<br />
2.1.5.5. Renal Etkileri ........................................................................................... 9<br />
2.1.5.6. Respiratuvar Etkileri .............................................................................. 10<br />
2.1.5.7. İmmünolojik ve Lenforetiküler Etkileri ................................................. 10<br />
2.1.5.8. Nörolojik Etkileri ................................................................................... 10<br />
2.1.5.9. Üreme Sistemine Etkileri ....................................................................... 10<br />
2.1.5.10. Gelişimsel Etkileri ............................................................................... 10<br />
2.1.6. Florun Kardiyovasküler Etkileri ................................................................... 11<br />
2.2. P Dalga Dispersiyonu .......................................................................................... 14<br />
2.3. QT ve QTc Dispersiyonu ..................................................................................... 16<br />
2.4. Otonom Sinir Sistemi ve Kalbe Olan Etkileri ..................................................... 18<br />
2.5. Kalp Hızı Değişkenliği ........................................................................................ 19<br />
2.5.1. Kalp Hızı Değişkenliğinin Değerlendirilmesi .............................................. 21<br />
2.5.2. Kalp Hızı Eğrilerinin Zamana Göre Değerlendirilmesi ................................ 21<br />
2.5.3. Zamana Bağımlı Kalp Hızı Değişkenliği İndeksleri..................................... 22<br />
iii
2.5.3.1. İstatistiksel Yöntemler ........................................................................... 22<br />
2.5.3.2. Geometrik Yöntemler ............................................................................ 23<br />
3. GEREÇ ve YÖNTEMLER ...................................................................................... 24<br />
4. BULGULAR .............................................................................................................. 28<br />
5. TARTIġMA ............................................................................................................... 41<br />
6. ÖZET ......................................................................................................................... 47<br />
7. SUMMARY ............................................................................................................... 48<br />
8. KAYNAKLAR .......................................................................................................... 49<br />
iv
SĠMGELER ve KISALTMALAR<br />
% : Yüzde olarak oran<br />
AlF 6 Na 2 : Kriyolit<br />
ALT : Alanin aminotransferaz<br />
Ao : Aort çapı<br />
Ark. : Arkadaşları<br />
AST : Aspartat aminotransferaz<br />
Ca : Kalsiyum<br />
CaF : Kalsiyumflorid<br />
cGMP : 3‟-5‟-siklikguanozinmonofosfat<br />
DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü<br />
EDV : (End diastolic volume = Diastol sonu volüm)<br />
EKG : Elektrokardiyografi<br />
EKO : Ekokardiyografi<br />
ESV : (End systolic volume = Sistol sonu volüm)<br />
Hb : Hemoglobin<br />
HF : (High frequency = Yüksek frekans)<br />
HR : (Heart rate = Kalp hızı)<br />
Htc : Hematokrit<br />
IQ : (Intelligence Quotient =Zeka ölçü birimi)<br />
IVS : İnterventriküler septum<br />
K<br />
: Potasyum<br />
KHD : Kalp hızı değişkenliği<br />
LDH : Laktat dehidrogenaz<br />
LF : (Low frequency = Düşük frekans)<br />
L<br />
: Litre<br />
MCH : (Mean corpuscular hemoglobin = Ortalama eritrosit hemoglobini)<br />
MCHC : (Mean corpuscular hemoglobin concentration = Ortalama eritrosit<br />
hemoglobin konsantrasyonu)<br />
MCV : (Mean corpuscular volume = Ortalama eritrosit volümü)<br />
mg : Miligram<br />
µg : Mikrogram<br />
v
µmol<br />
MPV<br />
msn<br />
Na<br />
NaF<br />
OH <br />
P<br />
Pd<br />
pH<br />
PLT<br />
ppm<br />
PR<br />
PNN50<br />
QRS<br />
QT<br />
QTd<br />
QTc<br />
QTcd<br />
RBC<br />
RDW<br />
RMSSD<br />
SD<br />
: Mikromol<br />
: (Mean platelet volume = Ortalama trombosit hacmi)<br />
: Milisaniye<br />
: Sodyum<br />
: Sodyumflorid<br />
: Hidroksil radikali<br />
: Elektrokardiyografik atriyum depolarizasyonu<br />
: P dispersiyonu<br />
: Hidrojen konsantrasyonunun eksi logaritması<br />
: (Platelet = Trombosit sayısı)<br />
: Parts per million<br />
: Elektrokardiyografik sinoatriyal nod- venriküle geçiş süresi<br />
: RR>50 msn üzerinde olanların farkının yüzdesi<br />
: Elektrokardiyografik ventrikül depolarizasyonu<br />
: Elektriksel sistol<br />
: QT dispersiyonu<br />
: Düzeltilmiş QT<br />
: QTc dispersiyonu<br />
: (Red blood cell = Kırmızı kan hücresi)<br />
: (Red cell distribution width = Kırmızı küre dağılım aralığı)<br />
: Ardışık RR aralıkları farklılıklarının karelerinin toplamının karekökü<br />
: (Standard deviation=Standart sapma)<br />
SDANN/5da : 5 dk‟lık kayıtlarda ortalama RR intervalinin standart sapması<br />
SDNNIDX<br />
SDNN/5da<br />
sol A<br />
sol VAD<br />
SPSS<br />
sT3<br />
sT4<br />
SVDSÇ<br />
SVEF<br />
: Her bir 5 dakikalık NN intervallerinin standart deviasyonunun<br />
ortalaması<br />
: 5 dakikalık histogramların ortalamasının standart sapması<br />
: Sol atriyum<br />
: Sol ventrikül arka duvar kalınlığı<br />
: Sosyal bilimler için istatistik programı<br />
: Serbest Triiyodotironin<br />
: Serbest Tiroksin<br />
: Sol ventrikül diastol sonu çapı<br />
: Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu<br />
vi
SVSSÇ<br />
T<br />
TDBK<br />
TSH<br />
VKĠ<br />
WBC<br />
: Sol ventrikül sistol sonu çapı<br />
: Elektrokardiyografik ventrikül repolarizasyonu<br />
: Toplam demir bağlama kapasitesi<br />
: Tiroid stimülan hormon<br />
: Vücut kitle indeksi<br />
: Beyaz küre sayısı<br />
vii
RESĠMLER DĠZĠNĠ<br />
Resim 1: Kontrol grubundaki hastalarımızın diş görünümü .......................................... 29<br />
Resim 2: Grup 1‟deki olgularımızın diş görünümü ....................................................... 30<br />
Resim 3: Grup 2‟deki olgularımızın dişlerindeki renk değişikliği ................................. 31<br />
viii
TABLOLAR DĠZĠNĠ<br />
Tablo 1: Olguların demografik özellikleri ve idrar flor değerleri .................................. 32<br />
Tablo 2: Olguların tiroid fonksiyon testleri ................................................................... 33<br />
Tablo 3: Olguların kan biyokimyasal değerleri ............................................................. 34<br />
Tablo 4: Olguların serum lipid değerleri ....................................................................... 35<br />
Tablo 5: Olguların tam kan sayımı değerleri ................................................................. 36<br />
Tablo 6: Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu, ferritin<br />
değerleri .......................................................................................................................... 37<br />
Tablo 7: Olguların EKG bulgularının karşılaştırılması ................................................. 38<br />
Tablo 8: Olguların EKO bulguları ................................................................................. 39<br />
Tablo 9: Olguların Holter sonuçları ............................................................................... 40<br />
ix
1. GĠRĠġ ve AMAÇ<br />
Flor, toprak, su, kaya, hava, bitki ve hayvanlarda değişik miktarlarda bulunan bir<br />
halojendir. Vücut için gerekli elementlerden biri olan flor, başlıca kemik ve dişlerde<br />
depolanır. Normal şartlar altında insanlar günlük olarak zararlı olmayacak miktarlarda<br />
florlu bileşikleri alırlar. Yüzey sularında bulunan floridler, vücuda alınan florun en<br />
büyük kaynağıdır. Uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini aşacak<br />
olursa florozis olarak bilinen kronik flor zehirlenmesi ortaya çıkar. Yüzey sularındaki<br />
yüksek florid düzeyi, dünyanın çeşitli bölgelerinde florozise sebep olarak yaygın bir<br />
halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır (1-3).<br />
Isparta ili endemik florozis bölgeleri arasında yer almaktadır. Florozis, 1970‟li<br />
yıllarda Isparta halkının % 70‟e yakınında tespit edilmiştir (4). Son yıllarda Eğirdir<br />
gölü suyunun şehir şebeke suları ile karıştırılması sulardaki flor oranlarını azaltmıştır,<br />
fakat halen, özellikle Yenice ve Dere mahallelerinde yüksek flor miktarı içeren içme<br />
suyu tüketilmeye devam edilmektedir (5).<br />
Flor elementi başta diş ve iskelet sistemi olmak üzere birçok sistemi<br />
etkilemektedir (6-8). Florun kardiyovasküler sistem üzerine olan etkileri ile ilgili<br />
çalışmalar daha çok hayvan deneyleri ile olup, erişkinlerde yapılan bazı çalışmalarda<br />
flor fazlalığının elektrokardiyografik (EKG) değişiklikleri ile ölümcül aritmilere neden<br />
olabileceği gösterilmiştir (9).<br />
Literatüre bakıldığında florozisli çocuklarda kardiyovasküler yan etkileri<br />
değerlendiren bir çalışmaya rastlayamadık. Bu çalışmada, çocuklardaki florozisin P,<br />
QT ve QTc dispersiyonları ile kalp hızı değişkenliğine olan etkilerini araştırmayı<br />
amaçladık.<br />
1
2. GENEL BĠLGĠLER<br />
2.1. Flor<br />
2.1.1. Flor Elementi<br />
Flor, soluk sarı-yeşil renkli irritan halojen ailesine mensup, tepkimeye eğilimli<br />
bir ametaldir. Element halinde 2 atomlu moleküllerden oluşur. İyonik ya da bileşik<br />
(florospar, floroapatit) halinde bulunur. Flor gazı su ile birleşerek, hidroflorik asidi<br />
oluşturur. Flor elementi gaz halinde özellikle uranyum ile birlikte nükleer santrallerde<br />
kullanılır (10).<br />
Flor elementi, yüksek elektronegatif bir özelliğe sahip olduğundan, doğada diğer<br />
elementlerle birleşerek tuz formunda bulunur. Flor elementinin başka bir elementle<br />
yaptığı tuz, “florid” olarak tanımlanır. Bu tuzlar, sodyum florid (NaF) ve kalsiyum<br />
florid (CaF 2 ) gibi solid maddelerdir. Floridlere diğer örnekler ise suların<br />
florizasyonunda kullanılan florosialisik asit ve sodyum florosilikattır (10).<br />
Flor ve hidrojen atomundan oluşan hidrojen florid, renksiz ve koroziv olup, gaz<br />
ya da sıvı haldedir. Bu madde suda önemli oranda çözünür ve çözünmüş formuna<br />
hidroflorik asit denir. Ticari olarak hidrojen florid, en önemli flor komponentidir ve<br />
buzdolabı üretiminde yararlanılan florokarbon yapımında kullanılır (10).<br />
2.1.2. Flor Elementine Maruziyet ve Florozis<br />
Normal şartlar altında, insanlar ve hayvanlar zararlı olmayacak miktarlarda florlu<br />
bileşikleri alırlar. Ancak uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini<br />
aşacak olursa kronik flor zehirlenmesi ortaya çıkar. Bu durum, florozis olarak bilinen<br />
hastalığa neden olur (1,2). Günlük hayatta kullanılan sular eser miktarda flor<br />
içermektedir. DSÖ‟ye göre içme sularında olması gereken optimal flor düzeyi 0,6 ppm<br />
olarak belirtilmiş ve farklı yayınlarda da bu oran en fazla 0,7-1,5 ppm olarak<br />
bildirilmiştir. DSÖ, içme sularında en fazla 1,5 ppm‟ e kadar florun kullanılmasına izin<br />
vermiştir. Belli miktarlarda günlük besinlerle alınan flor (DSÖ‟ye göre en uygun düzey<br />
0,6 ppm=mg/L) kemik ve diş gelişimi için faydalıdır. Bireyin yaşı, maruz kalınan<br />
bileşiğin dozu, bileşikteki flor yüzdesi alınış şekli, maruz kalma süresi, mide asiditesi,<br />
diyetteki organik ve inorganik bileşikler florozis üzerinde etkilidir (11).<br />
2
Yapılan araştırmalarda, Türkiye‟nin çeşitli bölgelerinde içme sularındaki yüksek<br />
flor içeriğine bağlı olarak artmış dental florozis insidansına dikkat çekilmiştir (12,13).<br />
Floridler doğal olarak yerkabuğunda ve toprakta; az miktarda ise su, hava,<br />
bitkiler ve hayvanlarda da bulunduğu için, soluduğumuz havayla, içtiğimiz suyla ve<br />
yediğimiz yemeklerle floridlerden az miktarlarda alırız (14).<br />
Topraktaki florid oranı ortalama 200–300 ppm‟dir. Florid rezervlerinin olduğu<br />
yerlerde, fosfatlı gübrelerin kullanıldığı topraklarda ve endüstri merkezlerinde bu<br />
oranlar çok daha yüksektir (15).<br />
Normalde floridler havada çok az miktarda bulunur. Genel olarak şehir<br />
çevrelerinden alınan örneklerde 1 µg/m 3 ‟ten az, kırsal kesimlerde ise daha azdır. Fakat<br />
yüksek ısıların kullanıldığı fabrika çevreleri ile floridlerle ilişkili endüstri bölgelerinde<br />
(alüminyum, fosforlu gübre fabrikaları) solunan havadaki florid miktarı çok daha<br />
fazladır (15).<br />
Özellikle elektronik endüstrisi, hidrojen floridin kullanıldığı televizyon katot<br />
tüpleri, alüminyum ve fosfat gübre sanayileri gibi fabrikalarda çalışan işçiler yüksek<br />
oranlarda floridlere maruz kalmaktadırlar. Burada flora maruz kalma çoğunlukla<br />
hidrojen florid ya da florid içerikli tozların solunması ile olmaktadır (16).<br />
2.1.3. Flor Elementinin Toksikokinetiği<br />
Florid bileşikleri, insan ve hayvanlarda gastrointestinal sistemden hızlı ve etkili<br />
bir şekilde emilir. Sodyum florid alımından kısa bir süre sonra kan flor düzeyi hızlı bir<br />
şekilde yükselmeye başlar ve 30–60 dakika içinde pik plazma konsantrasyonuna ulaşır<br />
(17, 18). Flor, ağız mukozasında emilime uğramadan mideye geçer ve yaklaşık %20‟si<br />
mideden olmak üzere, ağırlıkla ince bağırsaklardan pasif diffüzyon yoluyla emilir.<br />
Çalışmalarda „sodyum florid‟, „hidrojen florid‟ gibi çözünebilir florid bileşiklerinin %<br />
80‟den fazla oranda emildiği; „kalsiyum florid‟, „alüminyum florid‟ gibi çözünürlüğü<br />
daha az olan bileşiklerin emilim oranının ise %10 düzeyinde olduğu tespit edilmiştir<br />
(18).<br />
Flor emilimini etkileyen birçok faktör vardır. Gastrik boşalmanın yavaşlaması<br />
flor emilim hızını yavaşlatırken, emilen toplam flor miktarını etkilemez (19). „Sodyum<br />
florid‟in yiyeceklerle beraber alınması emilim hızını yavaşlatır ama emilen toplam<br />
3
florid miktarını değiştirmez. Bunun tersine, „kalsiyum florid‟in besinlerle alınması,<br />
emilen florid miktarını arttırır (18).<br />
Flor emildikten sonra, kan yoluyla proteinlere bağlanmaksızın tüm vücuda<br />
dağılır. Vücutta flor büyük oranda kalsifiye dokularda birikir. Vücuttaki florun %<br />
99‟unun kemik ve dişlerde biriktiği gösterilmiştir (20). Pineal bezde de hidroksiapatit<br />
tarzında flor biriktiği gösterilmiştir (21). Kemiklerde flor birikirken hidroksiapatitin<br />
hidroksil iyonu ile birleşerek „hidroksifloroapatit‟ şeklini alır. Kemiklerde flor<br />
birikmesinin geri dönüşlü olduğu ve kemiklerin yeniden yapılanma sürecinde florun<br />
iyonik formunun interstisiyel alan ile kemik yüzeyine bırakıldığı gösterilmiştir (22).<br />
Günlük 2 mg/kg florid alan domuzlarda yapılan bir çalışmada, florun biyolojik<br />
yarılanma ömrünün yaklaşık 60 gün olduğu bulunmuştur (23).<br />
Doku flor düzeylerinin homeostatik olarak ayarlanmadığı ve plazma flor<br />
düzeyinin direkt olarak alınan florid miktarına bağlı olduğu tespit edilmiştir (17). İçme<br />
sularında < 0,1 ppm gibi düşük değerlerde florid içeren bölgelerde ortalama plazma<br />
flor düzeyinin 0,4 µmol/L (7,5 µg/L) olduğu tespit edilmiştir. İçme sularındaki oran<br />
0,9–1,0 ppm olduğu zaman, plazma düzeyinin yaklaşık 1µmol/L (19 µg/L) olduğu<br />
gözlenmiştir (24).<br />
Kemik flor düzeyinin; yaş, daha önce maruz kalınan flor miktarı ve kemik<br />
döngüsüne bağlı olduğu bildirilmiştir (24).<br />
Oral yolla alınan florun esas atılım yeri böbreklerdir. Bütün flor bileşikleri<br />
özellikle idrar, dışkı ve ter ile vücuttan atılır (25). İdrardaki flor konsantrasyonu flor<br />
yükünü göstermede kullanılan yaygın bir yöntemdir. Günlük alınan florun % 18-35‟i<br />
idrarla atılmaktadır. Plazmadan glomerüllere geçen flor, değişik oranda tübüler geri<br />
emilime uğramaktadır. Yaş, idrar pH‟sı ve glomerüler filtrasyon hızı gibi faktörler flor<br />
atılımını etkilemektedir (26).<br />
Çocukluk yaş grubunda yapılan bir çalışmada, içme suyundaki 0,7 ppm<br />
düzeyindeki florun % 17,6 oranında diş değişikliğine yol açtığı gösterilmiştir (27).<br />
Diğer bir çalışmada da spot idrardaki flor düzeyi ile içme suyundaki flor düzeyinin<br />
yakın olduğu bulunmuştur (28). Bu bilgiler ışığında, spot idrarda flor düzeyinin 0,6<br />
ppm‟den fazla olması „yüksek flor düzeyi‟ olarak kabul edilmektedir (1,29).<br />
4
2.1.4. Isparta Ġlinde Flor<br />
Yapılan araştırmalarda Türkiye‟nin çeşitli bölgelerinde içme sularındaki yüksek<br />
flor içeriğine bağlı olarak artmış dental florozis insidansına dikkat çekilmiştir (15,30).<br />
Göller Bölgesinde yapılan araştırmalar da bu bölgenin endemik florozis bölgelerinden<br />
biri olduğunu göstermiştir (25,31,32). Isparta‟da 1976 yılında yapılan bir çalışmada;<br />
toplam nüfusun % 69‟unun içme sularıyla yüksek florid düzeylerine maruz kaldığı<br />
tespit edilmiştir (4). Oruç ve ark. (33) 1983 yılında, Isparta‟nın muhtelif noktalarındaki<br />
çeşmelerinden su numuneleri alınarak Isparta Halk Sağlığı Laboratuvarı‟nda yaptıkları<br />
ölçümlerde, su kaynaklarının yüksek oranlarda florid saptamışlardır. Florozis<br />
tehlikesinin önceki yıllara göre azalmakla beraber hala devam ettiğini bildirmişlerdir.<br />
Öztürk ve ark. (5), 2002 yılında yaptığı bir araştırmada, Isparta il merkezindeki şehir<br />
şebeke suyunda florid seviyelerindeki eskiye göre düşüşün, 1995 yılından itibaren<br />
florid seviyesi düşük olan Eğirdir göl suyunun kullanılmaya başlamasına bağlı olduğu<br />
kanısına varmışlardır. İl merkezindeki eski su kaynakları (Andık Deresi kaynağı<br />
ortalama 3,8 mg/L ve Gölcük gölü kaynağı ortalama 1,8 mg/L) dışındaki tüm suların,<br />
florid seviyelerinin limit değerin üzerinde olmadığını bulmuşlardır.<br />
Florozis oluşumunda toprak yapısı da etkili olabilmektedir. Ülkemizde florozis<br />
saptanan bölgeler genellikle volkanik veya florid rezervleri bulunan yöreler ile sanayi<br />
kuruluşları çevresini kapsamaktadır (13). Flor bileşikleri doğal ya da endüstriyel<br />
kaynaklardan çevreye bulaşmaktadır. Dünyada büyük oranlardaki florid rezervleri;<br />
Güney Afrika Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, İspanya, İtalya,<br />
Kenya, Meksika ve Rusya‟da bulunmaktadır. Türkiye‟deki florid yatakları ise; Pirinçlik<br />
(Diyarbakır), Lalapaşa (Edirne), Keban (Elazığ), Beylikova (Eskişehir), Şebinkarahisar<br />
(Giresun), Felâhiye (Kayseri), Kaman ve Çiçek Dağı (Kırşehir), Tavşanlı, Simav<br />
(Kütahya), Kuluncak (Malatya), Divriği ve Yıldızeli (Sivas) ile Akdağmadeni, Şefaatli<br />
ve Yerköy‟de (Yozgat) bulunmaktadır (13,25).<br />
2.1.5. Floridlerin Oral Maruziyet Sonrasında Sağlık Üzerine Olan Etkileri<br />
Hidrojen florid ve flor, gaz halinde bulunduklarından dolayı maruziyetleri sadece<br />
solunum yolu ile olabilir. Hidroflorik aside oral maruziyet ise oldukça nadirdir. Oral<br />
maruziyetlerin çoğu florid tuzları ile meydana gelmektedir (34).<br />
5
Floridlerin oral toksisitesi hayvanlarda ve insanlarda birçok kez araştırılmıştır.<br />
İnsan verileri sıklıkla floridli sulara maruz kalan bireyler üzerinde iskelet, diş ve kanser<br />
etkilerini inceleyen epidemiyolojik araştırmalar şeklindedir. Florosialisik asit ve<br />
sodyum florosilikat, içme sularının florlanması için kullanılan florid bileşikleridir. Diş<br />
temizliği ürünlerinde kullanılan en önemli florid ise monoflorofosfattır. Çalışmaların<br />
yapıldığı içme sularında, doğal olarak yüksek düzeyde flor bulunan toplumlarda ise<br />
maruz kalınan bileşik sodyum floriddir (34).<br />
Sodyum floridin ölümcül etkilere sahip olduğu uzun zamandır bilinmektedir.<br />
Yüksek dozlarda akut maruziyet sonucunda, ölüm öncesinde ani başlangıçlı bulantı,<br />
kusma, kramp tarzında karın ağrısı ve ishal bildirilmiştir. Bazı olgularda ise klonik<br />
konvülziyonlar ve pulmoner ödem gözlenmiştir (35). Bu olguların çoğunluğu, sodyum<br />
florid içerikli insektisitlere, kabartma tozu ya da un zannederek maruz kalmış kişilerdir.<br />
Hodge ve ark. (36), sodyum floridin ölümcül dozunu 5–10 gr (32–64 mg<br />
sodyumflorid/kg) olarak rapor etmişlerdir.<br />
Floridlere oral maruziyet sonrası insan ve hayvanlarda endokrin, gastrointestinal,<br />
hematolojik, kas-iskelet sistemi, hepatik, renal, respiratuvar, kardiyovasküler,<br />
immünolojik ve lenforetiküler, nörolojik, reprodüktif, gelişimsel etkiler incelenmiştir.<br />
2.1.5.1. Endokrin Etkileri<br />
Yapılan bir çalışmada, içme suyuyla yüksek dozda flor verilen sıçanlarda;<br />
azalmış T4 düzeyleri ile artmış T3 uptake oranları saptanmıştır (36). Farelere 3,2<br />
mg/kg flor vererek yapılan bir çalışmada tiroid bezinin iyot uptake oranının önemli<br />
ölçüde azaldığını göstermişlerdir (37) .<br />
Hindistan‟da, içme sularında yüksek florid bulunan yerleşim birimlerinde<br />
yaşayan bireylerin, serum T4 düzeylerinin önemli ölçüde arttığı, serum T3 ve TSH<br />
düzeylerinde anlamlı farklılıklar olmadığı, serum epinefrin ve norepinefrin<br />
düzeylerinin arttığı tespit edilmiştir (38). Bir çalışmada da yüksek flor düzeyinde T3,<br />
T4, TSH, radyoaktif iyot uptake‟i değerlendirilmiş ve TSH‟ nın arttığı, T3‟ün azaldığı<br />
saptanmıştır (39). Aynı çalışmada, idrar flor düzeyinin vücuttaki flor düzeyindeki<br />
değişiklikleri belirlemede önemli olduğu saptanmıştır. Yapılan bir çalışmada, 13<br />
bölgede inspeksiyonla guatr prevelansı ile içme sularında iyot, flor ve sertlik ilişkisi<br />
6
araştırılmış, bölgeler arasında farklılıklar belirtilmekle birlikte florun guatr<br />
yapabileceği kanısına varılmıştır (40).<br />
Florun kalsiyum, kalsitonin, paratiroid hormon düzeylerine etkileri hakkında<br />
çeşitli çalışmalar yapılmış ve farklı sonuçlar saptanmıştır (41,42). Florun,<br />
gastrointestinal sistemden kalsiyum emilimini azaltarak ve kalsiyuma bağlanarak<br />
hipokalsemi yapabileceği, eğer kalsiyum alımı da yetersiz olursa sekonder parathormon<br />
artışına yol açabileceği belirtilmiştir. Hindistan‟da yapılan bir çalışmada 6–12 yaş<br />
grubu çocuklarda, paratiroid hormon düzeyleri ve içme suyundaki florid<br />
konsantrasyonu arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ancak bu ilişki çok yüksek flor<br />
konsantrasyonlarında olup, tüm gruplarda ortalama serum kalsiyum konsantrasyonu<br />
normal sınırlarda saptanmıştır (43).<br />
Florun glukoz metabolizması üzerine etkisine yönelik yapılan bir çalışmada,<br />
endemik florozis bölgesinden 15–30 yaşında 25 genç ve kontrol grubu alınmış, florozis<br />
bölgesinde, % 40 oranında geri dönüşümlü olarak glukoz metabolizmasında bozulma<br />
ve özellikle açlık serum glukozunda kontrollere göre yükseklik saptanmıştır (44).<br />
2.1.5.2. Gastrointestinal Sistem Etkileri<br />
Akut ve kronik maruziyet sonrasında gastrointestinal sistemde bulantı, kusma ve<br />
karın ağrısı gözlenir. Sodyum florid, hidroflorik asit formuna dönüşerek, gastrik<br />
irritasyona neden olur. Endoskopi ve biyopsi ile sodyum floridin gastrik mukozalarda<br />
peteşiler ya da erozyonlar yaptığı gösterilmiş, histolojik incelemede irritasyon<br />
bulgularına rastlanmıştır (18). Aşırı flor alımının oksidatif stresi, lipid peroksidayonunu<br />
arttırdığı ve antioksidan enzim aktivitelerini azalttığı gözlenmiştir. Bir çalışmada da<br />
400 mg/kg florid verilen domuzların karaciğerlerinde apoptozis bulguları saptanmıştır<br />
(45).<br />
2.1.5.3. Hematolojik Etkileri<br />
Deneysel kronik flor zehirlenmesi oluşturulan koyunlarda eritrosit, lökosit sayısı,<br />
hemoglobin ve hematokrit değerlerinde hafif bir azalma, nötrofil oranında hafif bir<br />
artma, diğer hücre oranlarında ise bir değişiklik olmadığı bildirilmiştir (46).<br />
Hayvan çalışmalarında florun eritrosit sayısı, hemoglobin, hematokrit ve MHC<br />
değeri ile MCHC‟ de önemli bir azalmaya, MCV‟ de ise artmaya neden olduğu, ayrıca<br />
7
lenfositlerde artışa sebep olduğu, nötrofil ve monositlerde ise azalmanın görüldüğü<br />
vurgulanmaktadır (47).<br />
Akut flor zehirlenmesinde lenfosit, eritrosit, hemoglobin ve hematokrit<br />
değerlerinde azalma, buna karşılık nötrofil ve eozinofil oranlarında artma<br />
gözlenmiştir (48).<br />
Eren ve ark. (49), 4 ay boyunca 100 ppm florlu su verdikleri farelerde beyaz küre<br />
sayısında azalma ile eozinofil sayısında artma saptamışlardır.<br />
Çeşitli hayvan deneylerinde de kan tablosu üzerine florozisin değişik etkileri<br />
olabileceğine dikkat çekilmektedir. Kısıtlı sayıda yapılan insan çalışmalarında değişik<br />
sonuçlar elde edilmiştir.<br />
2.1.5.4. Kas-Ġskelet Sistemi Etkileri<br />
Kas-iskelet sistemi, florun birincil depolanma yeri olduğundan, yararlı ve zararlı<br />
etkilerinin en sık gözlendiği yerdir. Florozisin diş üzerine etkileri daha erken dönemde<br />
ortaya çıkarken, kemikler üzerine olan olumsuz etkileri daha geç dönemde ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Floridlerin yeterli oranda alınması ile, ağız içindeki Streptococcus mutans gibi<br />
bakterilerin asit üretiminin engellendiği ve diş çürüklerinin azaldığı bilinmektedir (50).<br />
Bununla beraber, diş gelişiminin olduğu dönemlerde (1–8 yaş) yüksek dozlarda<br />
alındığında dişlerde “dental florozis” denilen tablo oluşur (51). Klinik olarak lekelenme<br />
ve çukurlaşma şeklinde olup, bu lezyonlar ileri dönemde mine tabakasında zararlara<br />
yol açar. Mine tabakasındaki bu değişiklikler, düşük A ve D vitamini ile düşük<br />
proteinli diyetteki opasitelere benzer. Altı-sekiz yaşından sonra florid alımı, dental<br />
florozise yol açmaz. Seksen sekiz dental florozis çalışmasının incelendiği bir meta<br />
analizde içme sularındaki florid düzeyleri ile dental florozis varlığı ve ciddiyeti<br />
arasındaki ilişki gösterilmiştir (52). Vignarajah‟ın (53) 12–14 yaş grubu çocuklarda<br />
yaptığı bir çalışmada da içme suyundaki 0,1–0,3 ppm ve 0,6–1,0 ppm flor düzeyleri<br />
karşılaştırılmış ve ilk grupta % 97 oranında diş değişikliği yok iken, ikinci grupta ise %<br />
87 oranında diş değişikliği saptanmıştır.<br />
Floridlerin, dişler üzerinde olduğu gibi kemikler üzerinde de yararlı ve zararlı<br />
etkileri vardır. Flor iyonları, hidroksil grubu alarak hidroksifloroapatit şeklinde kemik<br />
dokusunun mineral yapısına yerleşir ve bu yapının mimarisini değiştirir (54). Yapılan<br />
8
çalışmalarda, maruziyet sonrası oluşan büyük çaplı mineral bileşiklerinin kollajen ile<br />
güçlü bir şekilde etkileşime giremedikleri ve bu sebepten dolayı, kemiklerin strese<br />
karşı olan direncinin azaldığı belirtilmektedir (54). Bununla beraber, florun kemikler<br />
üzerindeki etkisi, kemik yapısına göre değişmektedir. Kortikal kemiklerden çok<br />
trabeküler kemikler üzerine daha erken başlangıçlı ve geniş etkileri vardır. Ayrıca flor,<br />
serum kalsiyumuna bağlanarak hipokalsemiye yol açar ve bu durumda kemik<br />
metabolizmasını etkiler (55).<br />
İskelet florozisi, kemiklerde florun aşırı ve orantısız şekilde birikmesi sonucu,<br />
kemiklerin dayanıklılığının azalması ve daha kırılgan bir hale dönüşmesidir. Erken<br />
belirtiler, eklemlerde sertlik ve ağrıdır. Ağır olgularda vertebral kolon tamamıyla rijid<br />
bir hal kazanır, kemik kırıkları, ligamanlarda sertlikler oluşur. Sıklıkla kifoz ya da<br />
lordoz da bu tabloya eşlik eder. İskelet florozisi, genelde oral yolla uzun süre yüksek<br />
doz floridlere ya da mesleki olarak kriyolit (AlF 6 Na 2 ) tozlarına maruziyet sonucu<br />
gelişir. İskelet florozisi olgularına sıklıkla Hindistan ve Çin‟de, florozisli bölgelerde<br />
malnütrisyonu olan bireylerde rastlanır.<br />
2.1.5.5. Renal Etkileri<br />
Bir çalışmada, aşırı florid alımının renal yetmezlikle ilişkili olduğu gözlenmiştir<br />
(56). Bir çalışmada ise ürolitiazis ve albüminüri insidansıyla, maruz kalınan flor<br />
miktarı arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (57).<br />
Öktem ve ark. (58), endemik florozisli çocuklarda yaptıkları bir çalışmada üriner<br />
elektrolit atılımlarında kontrol grubuna göre anlamlı farklılık bulmamışlardır.<br />
Bir çalışmada da, koyunlara tek doz intragastrik 9,5 mg/kg florid uygulamasından<br />
sonra, renal konjesyon saptanmıştır (59). Farelere günlük 1,9 mg/kg floridin içme<br />
suyuyla verilmesinden sonra, böbrek histolojisindeki değişikliklerin incelendiği bir<br />
çalışmada da, yaklaşık 45 gün sonra glomerüllerde kollajen oranının arttığı tespit<br />
edilmiştir. Ayrıca Bowman kapsülünün kalınlığında artış, tübüllerde ödematöz<br />
değişiklikler ve yaygın mononükleer hücre infiltrasyonu da gözlenmiştir (57).<br />
9
2.1.5.6. Respiratuvar Etkileri<br />
İnsan çalışmaları olmayıp, hayvan çalışmalarında akciğerlerde konjesyon,<br />
respiratuvar sistem epitelinde deskuamasyon ve akciğer parankiminde nekroz<br />
gözlenmiştir (60).<br />
2.1.5.7. Ġmmünolojik ve Lenforetiküler Etkileri<br />
Amerikan Allerji Derneği‟nin yaptığı çalışmada içme sularının florlanması için<br />
kullanılan florid bileşiklerine karşı Tip I, II, III ya da IV alerjik reaksiyonlar<br />
gösterilmiştir (61). Tavşanlar üzerinde yapılan bir çalışmada günlük 4,5 gr/kg florid<br />
verilmesinin antikor titrelerinde azalmaya yol açtığı gözlenmiştir (62). Başka bir<br />
çalışmada da sodyum floridin ratlar üzerinde Peyer plakları ve mezenterik lenf nodları<br />
üzerinde hücresel artış yönünde etkileri olduğu gösterilmiştir (63).<br />
2.1.5.8. Nörolojik Etkileri<br />
İnsanlarda florun nörolojik toksisitesi üzerine olan bilgiler azdır. Çok yüksek doz<br />
floridlere maruz kalınması sonucunda tetani, parestezi, parezi ve konvülziyon gibi<br />
nörolojik bulguların ortaya çıktığı çeşitli olgu sunumlarında bildirilmiş ve bunların<br />
sebebi olarak hipokalsemi gösterilmiştir (59).<br />
2.1.5.9. Üreme Sistemine Etkileri<br />
Üreme sistemi üzerine olan etkilerine ait bilgiler sınırlıdır. Yapılan bir meta<br />
analizde içme sularındaki artmış florid düzeyi ile azalmış total fertilite oranı arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Flor fazlalığının, dişi farelerde ve<br />
ineklerde doğurganlık oranını bariz ölçüde azalttığı, ayrıca ineklerde süt üretiminin<br />
azaldığı saptanmıştır (64).<br />
2.1.5.10. GeliĢimsel Etkileri<br />
Floridlerin plasentayı geçtiği, fetal ve plasental dokularda biriktiği gösterilmiştir.<br />
Çin‟de yapılan üç çalışmada, endemik olarak içme sularında yüksek florid bulunan<br />
bölgelerdeki çocukların zekâ gelişiminin, kontrol gruplarına göre anlamlı oranda düşük<br />
olduğu bildirilmiştir. Bunun yanında Meksika‟da yapılan bir çalışmada ise, içme<br />
10
sularında farklı florid düzeyleri bulunan bölgelerdeki çocukların IQ düzeyleri arasında<br />
anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (65–67).<br />
2.1.6. Florun Kardiyovasküler Etkileri<br />
Akut flor zehirlenmesinde başlıca, mide, bağırsak, akciğer, kalp, beyin, böbrek,<br />
sinir ve kaslarda florun kalsiyumu bağlayıcı ve çeşitli enzim sistemlerini inhibe edici<br />
etkisine bağlı olarak oluşan hipokalsemi, hiperkalemi ve hücresel hipoksi sonucu çeşitli<br />
bozukluklar ortaya çıkabilmektedir (9,68). Bunların en önemlileri kalpte hipokalsemiye<br />
bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma, aritmi, sistolik ve diyastolik<br />
fonksiyon bozuklukları şeklinde ortaya çıkmaktadır (9,68). Flor, serum kalsiyumuna<br />
bağlanarak hipokalsemiye neden olmaktadır. Hipokalsemi ise tetaniye, miyokard<br />
kontraktilitesinde baskılanmaya ve kardiyovasküler kollapsa yol açabilmektedir (9).<br />
Diğer taraftan ise hücre içinde hiperkalsemi meydana getirir. Hücre içinde hiperkalsemi<br />
oluşması, kalsiyum bağımlı potasyum kanallarını aktive ederek hücre içinden hücre<br />
dışına potasyum geçişine neden olur (68). Hücre dışında hiperkalemi oluşumu ise<br />
tekrarlayıcı ventriküler fibrilasyon ataklarına ve ölüme neden olmaktadır (68).<br />
Kalpte hipokalsemiye bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma,<br />
aritmi, sistolik ve diyastolik fonksiyon bozuklukları şeklinde ortaya çıkmaktadır (69,70).<br />
Miyokardiyal kasılmayı başlatan iyon, membran depolarizasyonu sonucunda<br />
sarkolemma yoluyla hücre içine giren kalsiyumdur. Miyokardiyal hücrelerdeki uyarıkasılma-gevşeme<br />
zincirinin mekanizması sitozole kalsiyum girişi ve çıkışı esasına<br />
dayanmaktadır (69). Florozis sonucu gelişmiş dilate (konjestif) kardiyomiyopatide<br />
görülen tipik bozukluklardan sol venrikül dilatasyonu, interventriküler septum ve arka<br />
duvar kalınlığında incelme, fraksiyonel kısalma ve ejeksiyon fraksiyonunda azalma<br />
gözlenmiştir (71,72). Akut flor zehirlenmesi sonucu oluşan dilate kardiyomiyopatinin<br />
sebebi olarak hipokalsemi gösterilebilir (73). Kalsiyumun flor tarafından tutulmasına<br />
bağlı olarak gelişen hipokalsemi sonucunda kalp kasının kasılma yeteneği azalmaktadır<br />
(74). Miyokard kasılmasının azalması ile atım volümü düşünce, kalp debisini normal<br />
hale getirmek ve hayati organlara kan akışını sağlamak için çeşitli telafi edici<br />
mekanizmalar aktive olmakta ve bunun sonucunda Frank-Starling yasasına göre sol<br />
ventrikül diyastol sonu hacmi ile atım hacminde artma meydana gelmektedir (69).<br />
11
Kronik olarak flora maruz kalan hayvanlarda nitrik oksit üretiminin arttığı<br />
gösterilmiştir (75,76). Yapılan çalışmalarda floridlerin intrasellüler kalsiyum miktarını<br />
arttırması ve bunun da iki yolla (hem direkt olarak nitrik oksit sentetaz enzimini<br />
indükleyerek hem de cGMP aracılığıyla yine bu enzimi aktive ederek) nitrik oksit<br />
düzeyini yükselttiği saptanmıştır (77–79).<br />
Farelere 6 ay boyunca 67–71 mg /kg/gün sodyum florid verilmesi ile miyokartta<br />
mineralizasyon gözlenmiş ve bazı dişi farelerde miyokardiyal dejenerasyona<br />
rastlanmıştır (80). Sodyum florid verilen tavşanlarda da miyokartta histolojik<br />
bozulmalar ve EKG değişiklikleri saptanmıştır (81). Bir çalışmada içme sularıyla<br />
yüksek oranda floridlere maruz kalan farelerin kalp dokularında miyosit nekrozu,<br />
fibrinolizis, sitoplazmada yaygın vakuol oluşumu, nükleuslarda ayrılmalar ve<br />
interstisyal inflamatuvar hücre infiltrasyonu saptanmıştır (82). Bu bulgular daha önce<br />
yapılan çalışmalar ile uyumlu bulunmuştur (80,81). Doğal ortamlarında yüksek düzeyde<br />
floridlere maruz kalan koyunlar üzerinde yapılan elektrokardiyografik çalışmada sinüs<br />
bradikardisi ve PR mesafesinde uzama tespit edilmiştir (83). Bu bulgular Takamori ve<br />
ark.‟nın (84) endemik florozis bulunan bölgelerde yaşayan Japon halkı üzerindeki<br />
çalışması ile benzerlik taşımaktadır.<br />
Çin‟in içme sularında yüksek florid bulunan bölgelerinde (4,1–8,6 ppm) yaşayan<br />
iskelet florozisli bireylerinde kontrol grubuna (içme suyunda 0,1–0,6 ppm florid) göre<br />
anlamlı oranda fazlaca elektrokardiyografik değişiklikler saptanmıştır. Xu ve ark.‟nın<br />
(85) yaptığı bu çalışmada EKG bulguları (sinus ritim düzensizlikleri, sinüs bradikardisi,<br />
düşük voltaj, ST ve T dalga değişiklikleri) bildirilmiştir. Aşırı flora maruz kalmış metal<br />
endüstrisi işçilerinde sinüs aritmisi ve/veya bradikardisi ile değişik ileti bozuklukları, T<br />
dalga değişiklikleri, prematür atriyal atımları ve miyokardiyal iskemi bulguları<br />
saptanmıştır (86). Bildik ve Çamas (87), florozisin değişik karaciğer enzimlerine etkisini<br />
ve iyot metabolizmasına etkisini koyun deneylerinde incelemişlerdir.<br />
Bir çalışmada farelerde tiroid bezinin etkilendiği saptanmış ve bunun flor alımı ile<br />
doğru orantılı olduğu, florun tiroid bezine yüksek afinitesi olduğu gösterilmiştir (88).<br />
Tiroid bezindeki yüksek derecede flor birikiminin, kronik florozisli hastalarda T3 ve T4<br />
hormon seviyelerinin azaldığı gözlenmiştir. Kanda proteine bağlı iyot ile T3 ve T4<br />
seviyelerinin azalması metabolik hızı %30–40 oranında azalttığı tespit edilmiştir<br />
(88,89). Bir köpek deneyinde, kronik florozisli köpeklerde sinüs bradikardisi, P-Q<br />
12
intervalinde uzama, T süresi ve yüksekliğinde artma, kalp hızında azalma saptanmıştır<br />
(90). Deneysel tavşan çalışmaları yapan Shashi ve ark. (81), değişik miktarlarda<br />
uyguladıkları florun tavşan kalp dokularındaki etkilerini 3,5 ay sonunda histopatolojik<br />
olarak incelediklerinde, miyokartta fibrotik nekroz, çekirdeklerde çözülmeler,<br />
fibrinolizis ve artmış vakuolizasyonlar gözlemlemişler ve miyokardiyal hücrelerdeki<br />
zedelenmenin uygulanan flor dozu ile doğru orantılı olduğu yargısına varmışlardır. Zhan<br />
ve ark. (45), uzun süre yüksek doz flora maruz kalan domuzlarda serum malondialdehid<br />
ve nitrik oksit seviyelerinin anlamlı derecede arttığını ve süperoksid dismutaz, glutatyon<br />
peroksidaz ve katalaz seviyesinin anlamlı derecede azaldığını göstermişlerdir. Oksijen<br />
radikallerinin lipid peroksidasyonu ile domuzlarda antioksidan sistemi harap ettiği ve<br />
bunun florun karaciğer gibi yumuşak dokularda oluşturduğu harabiyette önemli<br />
derecede katkısı olduğu sonucuna varmışlardır.<br />
İnsanlarda ve hayvanlarda yapılan çalışmalarda kronik flor maruziyetinin oksidatif<br />
stresi arttırdığı tespit edilmiştir (91). Oksidatif stresteki artışın glutation peroksidaz ve<br />
süperoksid dismutaz aktivitelerinin azalması ile oluştuğu gösterilmiştir (92). Akdoğan<br />
ve ark. (93), yaptıkları bir çalışmada, florid verilen tavşanlarda glutatyon peroksidaz ve<br />
süperoksid dismutaz aktivitelerinin azaldığını ve bunun yumuşak doku hasarına yol<br />
açtığını göstermişlerdir.<br />
Hayvan deneylerinde yüksek dozda flor verilmesini takiben aritmiler ve kan<br />
basıncında düşme saptanmıştır (94,95).<br />
Okushi‟nin 1954 yılında yaptığı bir çalışmada, içme suları ile yüksek düzeyde flor<br />
alan çocuklarda EKG değişiklikleri ile kalpte büyüme saptamış fakat bunun sebebini<br />
açıklayamamıştır (96).<br />
Okushi‟nin bir çalışmasında (80), 132 gün süre ile 10–100 mg sodyum florid oral<br />
yolla verilen tavşanlarda miyokard hücrelerinde şişmeler, yuvarlak hücre infiltrasyonu,<br />
adventisya tabakasında kalınlaşma, yaygın hemoraji, miyokartta vakuolar ve kolloid<br />
dejenerasyon saptamıştır. Değişiklikler dış kardiyak duvarda, miyokard kasının içinde<br />
papiller kaslarda daha belirgindir. Takamori ve ark. (84), 0,5 ve 6,2 ppm olan iki ayrı<br />
Japon köyünde yaptığı bir çalışmada miyokard hasarının gelişmesine sekonder kardiyak<br />
dilatasyon elektrokardiyografik olarak saptamışlardır. Aynı çalışmada dişlerdeki renk<br />
değişikliği oranı ile kardiyak dilatasyon oranı arasında doğru bir orantı olduğu<br />
saptanmıştır.<br />
13
Muller ve Block (97), akut florosilikat zehirlenmesinde miyokartta eritrositler ve<br />
lökositlerin diapedezi ile ödem geliştiğini, kalbin sağ tarafında genişleme olduğunu ve<br />
genel bir venöz hiperemi olduğunu gözlemlemişlerdir. Fasske (98), dejeneratif<br />
değişikliklerin başında kas liflerinde fragmantasyon olduğunu ve sarkolemmaların<br />
yerine fibröz yapıların geliştiğini gözlemlemiştir.<br />
Bir çalışmada da kalp kaslarının fragmantasyonu ve dejenerasyonu görülmüştür<br />
(81). Fakat sarkolemma yerine fibröz yapıların geliştiği görülmemiştir. Akut silikoflorid<br />
zehirlenmesine maruz kalmış hastalarda fibroz nekroz, çekirdeklerdeki çözülmeler,<br />
interstisiyel ödem, küçük kanamalar ve histiyosit, lenfosit ve granulosit infiltrasyonu<br />
saptanmıştır (99). Kısa süreli yüksek dozda flor verilmesi ile miyokartta oluşan yaygın<br />
harabiyet sonucu ölümcül ventriküler fibrilasyon geliştiği gözlenmiştir (9). Bu bulgular<br />
ışığında, sürekli güvenlik eşiğini aşmış seviyede flora maruz kalmanın kardiyovasküler<br />
sisteme zararlı olabileceği düşünülebilir.<br />
2.2. P Dalga Dispersiyonu<br />
P dalga dispersiyonu (Pd) EKG indeksi olarak son zamanlarda kullanılmaya<br />
başlanmıştır. Pd, atriyal aritmileri tahmin etmede kullanılmaktadır (124). Sağlıklı<br />
bireylerde diurnal değişim gösterir. Yaz aylarında daha kısa, kış aylarında daha uzundur<br />
(125). Pd, en sık, atriyal fibrilasyon riskini değerlendirmek amaçlı kullanılır. Atriyal<br />
fibrilasyon gelişme riskini belirlemek için klinik özelliklerin yanı sıra elektrofizyolojik<br />
ve elektrokardiyografik değerler de araştırılmıştır. Atriyal iletim anormallikleri ile<br />
atriyal fibrilasyon oluşumu arasındaki ilişki iyi bilinmektedir (126). Atriyal fibrilasyona<br />
yatkın atriyumlarda sinus uyarımının homojen şekilde yayılmaması, intraatriyal ve<br />
interatriyal iletim zamanının uzaması elektrofizyolojik özelliklerdir (127,128). Yapısal<br />
ve elektrofizyolojik olarak heterojen olan miyokardiyumun erken gelen uyarıya tek<br />
yönlü bir blok oluşturma olasılığının yüksek olması, atriyal reentrinin başlamasında<br />
etkin rol oynamaktadır (129).<br />
Değişik çalışmalarda Pd‟nin prediktif değeri, bilinen kalp hastalığı ve<br />
hipertansiyonu olmayan, koroner arter hastalıklarında yüksek bulunmuştur. Ayrıca<br />
atriyal fibrilasyon gelişimini tahmin etmede duyarlılık ve özgüllüğünün yüksek olduğu<br />
görülmüştür (130). P dalga süresi birçok çalışmada büyüteçler ve cetveller kullanılarak<br />
elle ölçülmüştür. Bir çalışmada 12 derivasyonlu EKG‟de farklı yöntemleri<br />
14
karşılaştırarak P dalga sürelerini ölçmüşlerdir. Bu çalışmada üç değişik yöntem<br />
uygulanmıştır. Birinci yöntem, 12 derivasyonlu EKG çıktılarının büyüteç ile<br />
büyütülerek ve mekanik ölçüm aletleri kullanılarak yapılan kâğıt üstü ölçüm yöntemi,<br />
ikincisi EKG kaydının bilgisayara aktarılarak büyütülmesi ile elde edilen ekranda ölçüm<br />
yöntemidir. Diğeri de dijital ölçüm yöntemidir. P dalga sürelerinin değerlendirilmesinde<br />
bu üç yöntem arasında fark bulunmamıştır (131).<br />
Pd ile iliĢkili klinik durumlar<br />
1. Son dönem böbrek yetmezliğinde ve kronik hemodiyaliz yapılan hastalarda<br />
iyon dengesizliği veya diyalizin kendisi Pd‟ye neden olabilmektedir (132).<br />
2. Pd‟de artma kronik obstrüktif pulmoner hastalıklarda atriyal fibrilasyon<br />
gelişimi için habercidir (133).<br />
3. Açık kalp ameliyatlarının 2. ve 3. günlerinde Pd en yüksektir ve bu dönem<br />
atriyal fibrilasyon gelişimi için en riskli dönemdir (134).<br />
4. Sekundum atriyal septal defekti olan hastalarda defektin büyüklüğü ve sağ<br />
atrial dilatasyon derecesi ile atrial ileti bozukluğu arasında doğru orantı vardır<br />
ve bu da artmış Pd olarak bulgu vermektedir (135).<br />
5. Pd, perkutan transluminal koroner anjioplasti esnasında gelişen akut iskemi ile<br />
yakından ilişkilidir (136).<br />
6. Sol atriyumun mikro yapısındaki bozukluklar atriyal miyokardın kasılmasını<br />
bozmaktadır, bu da Pd artışına neden olup, atrial fibrilasyon sıklığını<br />
artırmaktadır (137).<br />
7. Hipertansiyonlu hastalarda atrial elektriksel dengesizlik Pd‟nin artmasına ve<br />
atriyal fibrilasyon gelişimine neden olmaktadır (138).<br />
8. Düzeltilmiş Pd, kardiyak organ nakli yapılmış hastalarda rejeksiyon riskini<br />
değerlendirmekte kullanılmaktadır (139).<br />
9. Pd, idiyopatik atriyal fibrilasyon gelişimini tahmin etmede kullanılır (140).<br />
10. Aort darlığında P dalga süresi ve Pd‟nin anlamlı şekilde yüksek olduğu<br />
izlenmiştir (141).<br />
11. Dilate kardiyomiyopatili hastalarda Pd‟de artış gözlenmiştir (142).<br />
12. Anjinal ataklar sırasında ve ağrısız dönemde kaydedilen P dalga<br />
dispersiyonları karşılaştırılmış ve Pd‟nin miyokardiyal iskeminin bir<br />
göstergesi olduğu kabul edilmiştir (143,144).<br />
15
Erişkinlerde yapılan bir çalışmada, Pd‟nin 40 msn‟ den uzun olması halinde<br />
duyarlılık % 83 ve özgüllük % 85 olarak bulunmuştur (131).<br />
2.3. QT ve QTc Dispersiyonu<br />
QT, QRS başından T dalga sonuna kadar olup ventrikül depolarizasyonu ile<br />
repolarizasyonunu içerir. Elektriksel sistol olarak da adlandırılır. Oniki derivasyonlu<br />
EKG kullanılarak maximum ve minimum QT arasındaki farkın değerlendirilmesine QT<br />
dispersiyonu (QTd= QT maximum-QT minimum) denir. Bu, bize miyokard<br />
fonksiyonları açısından daha güvenilir sonuçlar vermektedir. QTd, ventriküler<br />
repolarizasyon heterojenitesinin indirekt göstergesidir (100,101).<br />
QT intervali ve QTd hesaplamaları, günümüzde ventriküler repolarizasyonu<br />
ölçmenin invazif olmayan bir yöntemi olarak kullanılmaktadır. QTd, aksiyon<br />
potansiyelindeki bölgesel varyasyonların değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (101–<br />
103).<br />
Day ve ark.(104) tarafından ilk defa 1990 yılında, 12 derivasyonlu standart<br />
EKG‟de bu dispersiyon uygulanmaya başlanmıştır. Tutar ve ark. (105) da Türk<br />
çocuklarındaki normal QT ve QTc dispersiyonunu (QTcd) belirlemek amaçlı bir<br />
çalışma yapmış ve Türk çocuklarının normal değerlerini belirlemişlerdir.<br />
QT intervali tek derivasyondan değerlendirildiğinde düşük amplitüdlü T dalgaları,<br />
U dalgası, P dalgası ve küçük bifazik T dalgası nedeni ile yanlış ya da standart<br />
olmayan sonuçlar verir. Tek derivasyonda QT intervali değerlendirmesinin hayatı tehdit<br />
edebilecek ventriküler aritmiler açısından bir fikir vermesi de mümkün değildir (106–<br />
108). QTd, ventriküldeki bölgesel değişiklikleri yansıtabilmektedir (109).<br />
QT aralığı her derivasyonda o lokalizasyona uyan ventriküler miyokardın<br />
elektriksel aktivasyon ve istirahat toplam süresini verir; kalp hızı ile ters orantılı olarak<br />
değişir. Taşikardi QT aralığının kısalmasına neden olurken, bradikardi uzamasına neden<br />
olur. Bu nedenle QT süresinin beklenen değerlerde olduğunu veya anormal olarak<br />
uzadığını göstermek için kalp hızı hesaplanmalıdır.<br />
Düzeltilmiş QT kalp hızı dikkate alınarak hesaplanır, bu amaçla geliştirilmiş<br />
değişik formüller bulunmaktadır. En sık Bazzett formulü kullanılmaktadır.<br />
16
Bazzett formülü (110) :<br />
QTc=QT/√RR<br />
Hodges formülü (111) :<br />
QTc=QT +1.75(hız–60)<br />
Fredericia formülü (112) :<br />
QTc = QT/3RR<br />
Framingham formülü (113) :<br />
QTc = QT + 0.154 (1 − RR).<br />
QTd‟nin miyokard repolarizasyonundaki bölgesel heterojeniteyi gösterdiği kabul<br />
edilir. Homojen olmayan miyokard repolarizasyon zamanının nedeni; bölgesel ileti<br />
yavaşlaması veya ileti yolu değişmesi sonucu aksiyon potansiyel süresindeki gecikme<br />
ile açıklanmaktadır. QTd ne kadar fazla ise ventriküler repolarizasyon homojenitesi o<br />
kadar azdır ve dolayısıyla ventriküler instabilite o kadar fazla demektir (106).<br />
Ventriküllerin farklı bölgelerindeki homojen olmayan ileti hızları veya repolarizasyon<br />
reentri mekanizması yolu ile ciddi ventriküler aritmiler ve dolayısı ile ani kalp ölümleri<br />
meydana gelebilir (114).<br />
Uzun QT nedenleri arasında herediter uzun QT sendromu, miyokarditler,<br />
hipokalsemi, kafa travmaları, serebrovasküler olaylar, ilaç etkileri sayılabilir.<br />
Hiperkalsemi ve dijital etkisi ile de QT süresi kısalmaktadır.<br />
Vichnu ve ark. (115), elektrolit anormalliklerinin QTd etkisini incelemiş ve<br />
hiperkaleminin, hipokalsemi veya hiperkalseminin QTd‟ye etki etmediğini<br />
göstermişlerdir.<br />
Macfarlane ve ark. (116), 1555 erişkin hastanın değerlendirildiği bir çalışmada<br />
QTd‟nin üst sınırının 40 msn olduğunu göstermişlerdir. Yine birçok çalışmada kontrol<br />
gruplarında QTd ve QTcd‟nin sırasıyla, 30–50 msn ve 40–60 msn olduğu<br />
gösterilmiştir (117–122).<br />
Türk çocuklarında yapılan bir çalışmada QTd ve QTcd‟nin normal değerleri<br />
sırasıyla, 29,9 ±10,2 msn ve 47,3 ±16,6 msn olarak bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada<br />
QTd veya QTcd‟yi çocukluk çağında cinsiyet, yaş ve kalp hızının etkilemediği<br />
gösterilmiştir. Çocukluk döneminde sinüs aritmisi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.<br />
Sinüs aritmisinin yani RR değişkenliğinin bu çalışmada QTd‟yi etkilemese de QTcd‟yi<br />
etkilediği saptanmıştır ve QTcd‟nin hesap edilmesi önerilmiştir (123). Anderson (124)<br />
17
tarafından yapılan bir çalışmada, RR değişiklikleri nedeni ile QT intervalinin her atımda<br />
göreceli olarak sabit kalmasına rağmen QTc‟nin her atımda değişebileceği<br />
gösterilmiştir.<br />
2.4. Otonom Sinir Sistemi ve Kalbe Olan Etkileri<br />
Otonom sinir sistemi, ağırlıklı olarak santral sinir sisteminden periferik organlara<br />
uyarıları ileten bir sistemdir. Görevi, temel olarak kalp hızını ve kasılma gücünü kontrol<br />
etmek, kan damarlarının ve çeşitli organlardaki düz kasların kasılma ve gevşemesini<br />
düzenlemek, görsel akomodasyonu, iç ve dış salgı bezlerinin sekresyonunu<br />
sağlamaktır (145).<br />
Kalbin otomasite fonksiyonu pacemaker görevi gören çeşitli kalp dokuları<br />
tarafından sağlanmakla birlikte, kalp hızı ve ritim büyük oranda otonom sinir sisteminin<br />
kontrolü altındadır (146). Vagus siniri, sinüs nodu, atriyoventriküler iletim sistemi ve<br />
atriyal kas yapısını inerve eder. Sinüs nodunun vagal uyarıma olan cevabı kısa sürede<br />
gerçekleşir. Vagal uyarı ile bir kaç atımı takiben yanıt başlar. Vagal uyarıya kalp hızı<br />
doğrusal bir yanıt oluşturur ve yavaşlar. Parasempatik sinir sistemi vagus aracılığı ile<br />
asetilkolin salgılayarak etkisini gösterir. Muskarinik asetilkolin reseptörleri asetilkolin<br />
salınışına yanıt olarak hücre membranında K + iletkenliğini artırır (147).<br />
Sempatik etki, epinefrin ve norepinefrin aracılığı ile kalp hızını etkiler. β-<br />
adrenerjik reseptörlerin aktivasyonu ile membran proteinlerinin cAMP aracılı<br />
fosforilasyonu ve bunun sonucunda yavaş diyastolik depolarizasyon meydana gelir.<br />
Sempatik sinir sistemine ait postganglionik lifler sinüs nodu, AV nod, atriyum ve<br />
ventrikül olmak üzere tüm kalbi innerve ederler. Sempatik uyarı sonucu kalp hızı ve<br />
kasılma gücü artar. Ayrıca tüm kalpte iletim hızı artarken kontraksiyon süresi kısalır.<br />
Sempatik uyarı sonucu 5 saniyelik latent bir dönemden sonra kalp hızı artar ve 30 sn<br />
içinde plato yapar (148).<br />
Normal dinlenme durumunda parasempatik aktivite, yani vagal tonus daha baskın<br />
durumdadır ve kalp siklusundaki değişiklikler büyük oranda vagal modulasyonun etkisi<br />
altındadır (149). Parasempatik ve sempatik aktivite devamlı etkileşim içindedir. Sinüs<br />
nodunun asetilkolinesteraz açısından zengin olması nedeniyle herhangi bir vagal impuls<br />
asetilkolinin hızla yıkılması sonucu kısa süreli olarak etki gösterir.<br />
18
Parasempatik etki artışı, sempatik aktiviteye yanıt olarak norepinefrinin salınışının<br />
kolinerjik yolla azaltılması veya adrenerjik stimulusa yanıt olarak kolinerjik birikim<br />
sonucu meydana gelir.<br />
Dış uyarımlar altında, endojen denge mekanizmaları ve kardiyak elektrofizyolojik<br />
özellikler normalde diurnal değişim gösterirler. Kardiyovasküler sistemde kalp hızı, kan<br />
basıncı, atriyoventriküler iletim gibi birçok fizyolojik olay ve örneğin kardiyak iskemi,<br />
ani kardiyak ölüm gibi patolojik olaylar diurnal ritim gösterirler. Bu özellik<br />
organizmanın dinlenme-efor dönemlerine adaptasyonunu sağlar (149). Kalp hızı,<br />
uyanma sırasında, uyandıktan sonra ve aktivite sırasında pik yapar. Kalp hızı<br />
yavaşlayarak geceleri 03.00 ve 05.00 saatleri arası en düşük düzeyine iner. Aynı<br />
zamanda EKG indekslerinden P süresi, P-R intervali, QRS süresinin de diurnal ritim<br />
gösterdiği saptanmıştır (150). Gün boyunca sempatik aktivasyon sonucu kalp hızı<br />
artmakta ve bu indeksler azalmaktadır. Gece boyunca artan parasempatik aktivite<br />
sonucu kalp hızı yavaşlar ve bu parametreler artar. QT intervalinin kalp hızı<br />
değişikliklerinden etkilendiği bilinmesine rağmen, son zamanlarda yapılan çalışmalarda<br />
QTc'nin de diurnal ritim gösterdiği saptanmıştır (151). Bunun dışında kardiyak refrakter<br />
periyod, iletim, pacing ve defibrilasyon eşiği, kalp hızı değişkenliği indeksleri, QTd, T<br />
dalga alternansı da diurnal değişim göstermektedir (152).<br />
2.5. Kalp Hızı DeğiĢkenliği<br />
Son 3 dekatta kalp hastalıklarından kaynaklanan mortalitenin otonom sinir sistemi<br />
ilişkisi dikkati çekmeye başlamıştır. Deneysel çalışmalar sempatik aktivitenin artışının<br />
veya vagal uyarının azalmasının letal aritmi yoğunluğunun artmasına neden olduğunun<br />
gösterilmesinden sonra otonom sinir sistemi ile ilgili yeni parametrelerin geliştirilmesi<br />
gündeme gelmiştir (153). Kalp hızı değişkenliği bu parametrelerden bir tanesidir. Kalp<br />
hızı değişkenliğinin otomasyonunun kolay değerlendirilebilir hale gelmesi hekimler için<br />
kolaylıkla başvurulabilecek bir yöntem olmasını sağlamıştır.<br />
Kalp hızı değişkenliğinin klinik uygulamaya girmesi 1965 yılında Hon ve Lee 'nin<br />
(154) fetal distress sırasında kalp hızında meydana gelen değişiklikleri gözlemlemesi ile<br />
başlamıştır. Ewing ve ark. (155) 1970'1i yıllarda otonomik nöropatili hastalarda kısa<br />
süreli RR değişikliklerini saptayan bazı basit testler geliştirmişlerdir. Azalmış kalp hızı<br />
19
değişkenliği ile beraber miyokardiyal enfarktüslü hastalarda artmış mortalite ilk kez<br />
Wolf ve ark. (156) tarafından gösterilmiştir.<br />
Kalp hızı değişkenliğinin azalmasına birçok kardiyak ve kardiyak olmayan<br />
hastalıkta rastlanılmaktadır. Diyabetik nöropati gelişmiş hasta grubunda kalp hızı<br />
değişkenliğinin zamana bağımlı parametrelerindeki saptanan değişiklik sadece<br />
prognozu belirlemekle kalmayıp aynı zamanda nöropati gelişiminin saptanmasında da<br />
değerli bulunmuştur. Miyokardiyal disfonksiyon ve kalp yetmezliği sempatik sinir<br />
sistemi aktivasyonu ve dolaşan katekolamin seviyesinin artışı ile karakterize olan<br />
hastalıklardır. Kalp hızı değişkenliği parametrelerindeki azalma bu durumun ağırlığı ile<br />
paralel seyreder. Kalp nakli yapılan hastalarda azalmış kalp hızı değişkenliği ile beraber<br />
spektral komponentlerin olmadığı saptanmıştır. Bu hastalarda spektral komponentlerin<br />
tespit edilmesi kardiyak inervasyonun tekrar başladığını gösterir. Bu süre organ<br />
naklinden 1–2 ay sonra başlar ve temel olarak sempatik sistem tarafından<br />
sağlanır (157,158).<br />
Bazı antiaritmik ilaçlar (flekainid, propafenon), zamana bağımlı kalp hızı<br />
değişkenliği parametrelerini azaltırken bu etki amiodaronda saptanmamıştır. Bir başka<br />
çalışmada propafenonun kalp hızı değişkenliğini azalttığı, düşük frekans (LF)<br />
parametresini yüksek frekanstan (HF) daha fazla azalttığı, sonuçta LF/HF oranının<br />
azaldığı saptanmıştır. Bu nedenle bazı antiaritmik ilaçların kalp hızı değişkenliğini<br />
azaltarak mortaliteyi artırdığına inanılmaktadır. Fakat bu değişikliğin mortaliteye direkt<br />
etkisinin olup olmadığı bilinmemektedir. β blokerlerin kalp hızı değişkenliğine olan<br />
etkisinin beklenildiği kadar fazla olmadığı saptanmıştır. Bununla birlikte β blokerlerin<br />
sabah saatlerinde LF komponentin artışını önlemektedir. Bilinci açık MI geçirmiş<br />
köpeklerde kalp hızı değişkenliğinin değişmediği saptanmıştır. Düzenli egzersizin<br />
insanlarda otonomik dengeyi düzenleyerek kardiyak mortaliteyi önlediği<br />
saptanmıştır (159–161).<br />
Kalp hızı değişkenliğinin klinik önemi 1980'lerde akut miyokard enfarktüsü<br />
sonrası bu yöntemin güçlü bir tahmin edici olduğunun saptanması ile anlaşılmıştır.<br />
Günümüzde yeni geliştirilen dijital, yüksek frekanslı, 24 saatlik, çok kanallı EKG<br />
kaydedicilerinin geliştirilmesi sayesinde fizyolojik ve patolojik durumların daha iyi<br />
anlaşılması ve kalp hızı değişkenliğinin risk belirlenmesindeki değerinin artmasına<br />
neden olmuştur (162).<br />
20
2.5.1. Kalp Hızı DeğiĢkenliğinin Değerlendirilmesi<br />
Klinik kullanımda eğer bilgisayar ortamında kalp hızı değişkenliği ile ilgili bir<br />
program yoksa Holter raporlarından kalp hızı değişkenliğinin hesaplanması oldukça<br />
güçtür. Bu durumda kalp hızı değişkenliğinin niceliksel olarak değerlendirilmesi<br />
(düşük, orta derecede deprese, normal veya yüksek) genellikle EKG kayıtlarından elde<br />
edilen bilgiler ve grafikler yardımıyla elde edilir.<br />
Ortalama, maksimum ve minimum kalp hızları: Eğer kayıtlarda otomatik<br />
olarak belirtilen değerleri gösteren stripler mevcutsa kolayca değerlendirebilir.<br />
Maksimum ve minimum kalp hızları arasındaki fark fazla ise bu kalp hızı değişkenliği<br />
için uygun bir durumdur.<br />
Saatlik ortalama kalp hızı: Sirkadiyan ritim nedeniyle gün boyunca ve gece<br />
süresince saatlik kalp hızları farklıdır. Eğer bu saptanmıyorsa bu hastada kalp hızı<br />
değişkenliği düşüktür.<br />
R-R veya N-N intervali histogramları: Histogram eğrisinin şeklinden kalp<br />
hızı değişkenliğinin normal, düşük veya çok düşük olduğu anlaşılabilir. Bu<br />
histogramlardan elde edilen indekslerden birisi olan triangular indeks N-N<br />
intervallerinin total sayısının histogramdaki en yüksek pik gruplarının sayısına<br />
bölünmesi ile elde edilir. Kalp hızı değişkenliği triangular indeksi eğer
arasındaki fark hesaplanabilir. Rastgele kalp hızlarında solunum, tilt, valsalva<br />
manevrası veya fenilefrin infüzyonuna ikincil meydana gelen değişiklikler<br />
hesaplanabilmektedir (163).<br />
2.5.3. Zamana Bağımlı Kalp Hızı DeğiĢkenliği Ġndeksleri<br />
2.5.3.1. Ġstatistiksel Yöntemler<br />
Zamana bağımlı kalp hızı değişkenliği indekslerinin en iyi bilineni SSNN'dir.<br />
SSNN tüm N-N intervallerinin standart deviasyonu olarak tanımlanır ve msn olarak<br />
ifade edilir. Miyokard infarktüsü sonrası otonomik tonus ve reflekslerin belirlendiği bir<br />
çalışmada, >70 msn ise izlem süresi içerisinde göreceli risk faktörünün 3,2 olduğu<br />
saptanmıştır (153). Aynı sonuçlar İtalyan miyokard infarktüs çalışma grubu–2<br />
çalışmasında da gözlenmiştir. SSNN negatif bir risk belirleyicidir. Yüksek SSNN düşük<br />
risk durumunu göstermektedir. SSNN >100 msn olması çok düşük risk durumunu<br />
gösterir (164).<br />
SSANN (msn olarak ortalama 5 dakikalık N-N intervallerinin standart<br />
deviasyonu) SSNN‟ ye benzer ve kayıt hatalarından daha az etkilenir. “Cut-off” değeri<br />
daha az çalışılmıştır. Kalp organ nakli bekleyen hastalarda SSANN
2.5.3.2. Geometrik Yöntemler<br />
N-N intervalleri serisi aynı zamanda geometrik şekle dönüştürülebilir. N-N<br />
intervalleri süresinin örneklem yoğunluk dağılımı, bitişik N-N intervallerinin farkının<br />
dağılım yoğunluğu geometrik olarak gösterilebilir. Geometrik yöntemde genellikle 3<br />
farklı yaklaşım kullanılır.<br />
1) Basit geometrik ölçümün (çok özel düzeyde dağılım genişliği histogramı) kalp<br />
hızı değişkenliğine dönüştürülmesi<br />
2) Geometrik ölçümün matematiksel şekil olarak tanımlanması (örneğin dağılım<br />
histogramının üçgen veya eksponansiyel eğri olarak tahmini) ve bu<br />
parametrelerin matematiksel şekil olarak kullanılması<br />
3) Farklı kalp hızı değişkenliği ölçümlerinin geometriksel şekil olarak<br />
sınıflandırılması<br />
Geometriksel yöntemlerde N-N intervallerinin ölçülmesi veya farklı skalalara<br />
dönüştürülmesi gereklidir. Kalp hızı triangular indeksi ölçümü dağılım yoğunluğu<br />
integralinin maksimum dağılım yoğunluğuna bölünmesi ile elde edilir. TINN (triangular<br />
interpolation of N-N interval histogram) N-N interval dağılımının üçgen şekil olarak<br />
tahmin edilerek ölçülen dağılımın genişliğinin hesaplanmasıdır (168).<br />
Geometrik yöntemlerin avantajı N-N intervalleri serisinin analitik kalitesinden az<br />
etkilenmesi, dezavantajı ise uygun sayıda N-N intervalinin bulunmasına olan<br />
gereksinimdir. Geometrik metotların uygulanması için pratik olarak en az 20 dakikalık,<br />
tercihen 24 saatlik kayıt gereklidir.<br />
23
3. GEREÇ ve YÖNTEMLER<br />
ÇalıĢmanın Yapıldığı Yer<br />
Bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji<br />
Bilim Dalı ve Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı<br />
Laboratuvarı‟nda gerçekleştirildi. Tüm olgulara çalışma öncesi bilgilendirme yapılarak,<br />
yazılı onam formu imzalatıldı.<br />
ÇalıĢmanın Tasarımı<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı‟na<br />
Temmuz - Ağustos 2007 tarihleri arasında, daha önceden Öktem ve ark.‟nın (58) yaptığı<br />
bir çalışmada idrarında flor seviyesi 0,6 ppm üzerinde saptanmış olan 35 florozisli olgu<br />
ile 26 olguluk kontrol grubu çalışmaya alındı. Olgularımız 7-16 yaşlar arasında Dere<br />
mahallesindeki ilköğretim okullarına devam etmekte olan çocuklardan oluştu.<br />
Çalışmaya Wang ve ark.‟nın (169) oluşturduğu kriterlere göre kronik florozis<br />
tanımlamasına uyan olgular alındı.<br />
Bu kriterler (169):<br />
1. Doğumundan beri endemik florozis bölgesinde yaşaması,<br />
2. Dişlerde renk değişikliği bulunması<br />
3. Tükettikleri sudaki flor seviyesi 1,2 ppm üzerinde olması,<br />
4. İdrar flor seviyesi 0,6 ppm üzerinde olan olgular,<br />
5.Yukarıdaki tüm kriterleri karşılaması gerekmektedir.<br />
Kontrol grubuna ise kronik florozisi olmayan sağlıklı olgular alındı.<br />
Diş değişikliği “Dean” indeksine göre tecrübeli bir pedodontist tarafından,<br />
inspeksiyonla belirlendi.<br />
24
Dean indeksine göre diş değişikliği altı gruba ayrılmaktadır (170):<br />
1. Normal<br />
2. ġüpheli Normal şeffaflık biraz azalmış, beyaz noktalanmalar<br />
şeklinde lekeler mevcuttur. Florozisin en hafif formudur.<br />
3. Çok hafif Küçük, opak, irregüler, kâğıt beyazı yamalar vardır. Diş<br />
yüzeyinde tutulum %25‟ten azdır.<br />
4. Hafif Diş yüzeyinde %50‟den az beyaz opaklar vardır.<br />
5. Orta Bütün diş yüzeyi etkilenmiştir. Dış yüzey zayıflamıştır ve<br />
kahverengi lekeler vardır.<br />
6. Ciddi Bütün diş yüzeyi etkilenmiştir ve hipoplaziler gelişmiştir.<br />
Dean indeksine göre çok hafif, hafif, orta renk değişikliği saptanmış olan 22 olgu<br />
Grup 1 (hafif florozisli olgular) ve “Dean” indeksine göre ciddi renk değişikliği<br />
saptanmış olan 13 olgu Grup 2 (ağır florozisli olgular) olarak ikiye ayrıldı.<br />
Çalışmadan Dışlanma Kriterleri:<br />
1. Yapılan ekokardiyografik incelemede aritmiye sebep olabilecek kalp kapak<br />
hastalığı olan veya konjenital kalp hastası olan olgular<br />
2. Eşlik eden kronik hastalığı olan olgular<br />
Olguların öyküleri alındıktan sonra fizik incelemeleri yapıldı. Boy, vücut ağırlığı,<br />
kan basıncı ölçümleri ve tam fizik incelemeleri yapıldı. Çocukların boyları, duvara<br />
asılan ve sabit olan metre ile vücut ağırlığı ise tek bir baskülle ölçüldü. Vücut kitle<br />
indeksi (VKİ) hesaplamaları; VKİ= “ağırlık(kg)/ boy (m²)” formülüyle yapıldı.<br />
Biyokimya, tam kan ve tiroid fonksiyon testleri için kan, idrar incelemeleri için de<br />
idrar örnekleri alındı. Tüm örnekler -80 0 C‟de çalışıldığı güne kadar saklandı.<br />
İdrarda flor ölçümü, literatürdeki çalışmalar örnek alınarak spot idrarda bakıldı<br />
(171, 172). Ölçüm, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Laboratuvarında bulunan Orion marka<br />
iyon elektrometre ile yine Orion marka (Orion Research, Inc.500 Cummings Center,<br />
Bevely, MA 01915–6199) flor seçici elektrotu cihazı kullanılarak yapıldı (32). Spot<br />
idrarda 0,6 ppm üzeri flor düzeyi yüksek olarak kabul edildi (1).<br />
Tüm olguların 10 mm/mV standardında ve 25 mm/sn hızında 12 kanallı EKG‟leri<br />
ve telekardiyografileri çekildi.<br />
25
P Süresi, P Dispersiyon Analizleri<br />
25 mm/sn hızda çekilmiş EKG kayıtlarından P dalga süreleri cetvelle ölçüldü. P<br />
dalgasının başlangıcı, P dalgasının izoelektrik hattan ayrıldığı yer; P dalgasının bitişi<br />
ise, P dalga sonu ile izoelektrik hattın birleştiği yer olarak tanımlandı (142). Her bir<br />
olgu için en uzun süreli P dalgası (P maksimum) ve en kısa süreli P dalgası (P<br />
minimum) hesaplandı. P maksimumdan P minimum çıkarılarak Pd elde edildi.<br />
QT, QTc, QTc Dispersiyon, QT Dispersiyon Analizleri<br />
QT intervali ölçümünde 12 kanallı 25 mm/sn hızla çekilmiş EKG kaydı kullanıldı.<br />
QT intervali, cetvel kullanılarak, QRS kompleksinin başlangıcından "T" dalgasının TP<br />
izoelektrik hattına döndüğü yer olarak tanımlanan, "T" dalgasının sonuna kadar olan<br />
mesafe olarak ölçüldü. Eğer "U" dalgası varsa "T" dalgasının sonu "T" ve "U" dalgası<br />
arasındaki en düşük nokta olarak belirlendi. T dalgasının sonunun belirlenemediği ve<br />
amplitüdünün düşük olduğu derivasyonlardan ölçüm yapılmadı. En az 9 derivasyonda<br />
QT interval ölçümü yapılan EKG‟ler değerlendirmeye alındı. QTd, ölçülen maksimum<br />
ve minimum QT intervalleri arasındaki fark olarak tanımlandı (99). Bazzett formülü ile<br />
kalp hızına göre düzeltilmiş QT intervali (QTc) ve düzeltilmiş QTd (QTcd) hesaplandı.<br />
Ekokardiyografik Değerlendirme<br />
Ekokardiyografi incelemeleri 2 boyutlu ve renkli Doppler ekokardiyografi cihazı<br />
ile [VingMed® System 5 echocardiographic imaging system (General Electric; Horten,<br />
Norway)] yapıldı. M-mode ekokardiyografide sol ventrikül duvar kalınlıkları, sol<br />
ventrikül sistolik fonksiyonları, sol ventrikül diyastol sonu (SVDSÇ) ve sistol sonu<br />
çapları (SVSSÇ) “American Society of Echocardiography guideline” esas alınarak<br />
gerçekleştirilmiştir. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (%) : EDV – ESV / EDV x 100,<br />
olarak hesaplandı. Ejeksiyon fraksiyonu için % 54–75 oranları normal olarak kabul<br />
edildi. Çalışmaya alınan tüm olgulara ekokardiyografik değerlendirme, tecrübeli<br />
pediyatrik kardiyologlar tarafından yapıldı.<br />
26
Holter Analizleri<br />
Çalışmaya alınan tüm olgulara 24 saatlik ambulatuar EKG uygulandı. Kayıt, cilt<br />
temizliğinden sonra 6 elektrot kullanılarak gerçekleştirildi. Tüm kayıtlar bilgisayar<br />
ortamında Holter programı ile (ELA medical MultiChannel-Multiday Version 3.10)<br />
değerlendirildi. Kalp hızı değişkenliği incelemesinde minimum, maksimum ve ortalama<br />
kalp hızları, “time domain parametreleri” (SSANN, SSNN, rMMSS, PNN50, PNN30,<br />
değişkenlik indeksi) elde edildi. Zamana bağımlı kalp hızı değişkenliği parametreleri<br />
“Task Force of the European Society of Cardiology and American Society of Pacing<br />
and Electrophysiology” tarafından tanımlanmış olan standartlara göre değerlendirildi.<br />
Elde edilen 24 saatlik ambulatuar EKG kayıtları kalp hızı değişkenliği ile beraber,<br />
aritmi yönünden de incelendi. Holter analizleri tecrübeli pediyatrik kardiyologlar<br />
tarafından yapıldı.<br />
Ġstatistiksel Analiz<br />
Bu çalışmanın istatistiksel analizleri SPSS sürüm 15 istatistik programı<br />
kullanılarak yapıldı. Veriler, ortalama±standart deviasyon (SD) şeklinde sunuldu.<br />
Grupların cinsiyetlerini karşılaştırmada x 2 kare testi, iki grup arasında verilerin<br />
karşılaştırılması non-parametrik Mann-Whitney-U testi ile yapıldı. İstatistiksel olarak<br />
anlamlılık p
4. BULGULAR<br />
Çalışmaya 15‟i erkek (% 42.8), 20‟si kız (% 57.2) olmak üzere 35 olgu dahil<br />
edildi. Kontrol grubunda 13 erkek (% 50), 13 kız (% 50) mevcuttu.<br />
Tablo 1‟de tüm grupların özellikleri gösterildi.<br />
Vücut ağırlığı, boy, VKİ, sistolik kan basıncı değerleri yönünden gruplar arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Diyastolik kan basıncı değerleri<br />
grup 1, grup 2 ve kontrol grubunda sırasıyla, 63,5±8,1, 66,2±9,6 ve 70,0±6,3 mmHg idi.<br />
Grup 1 ile grup 2‟de kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir düşüklük<br />
saptandı (p
Hastalarımızın diĢlerindeki renk değiĢikliklerine örnekler<br />
Resim 1: Kontrol grubundaki hastalarımızın diş görünümü<br />
29
Resim 2: Grup 1‟deki olgularımızın diş görünümü<br />
30
Resim 3: Grup 2‟deki olgularımızın dişlerindeki renk değişikliği<br />
31
Tablo 1: Olguların demografik özellikleri ve idrar flor değerleri<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Yaş (yıl) 12,8±2,3 11,6±2,1 13,4±1,8<br />
Cinsiyet<br />
Erkek/Kız 13/13 10/12 5/8<br />
Vücut ağırlığı (SDS) -0,3±1,1 -0,3±1,0 -0,2±1,4<br />
Boy (SDS) -0,3±1,2 -0,2±1,1 -0,2±1,7<br />
VKİ (SDS) 0.2±1,0 0,2±1,0 0,2±1,1<br />
Sistolik kan basıncı (mmHg) 103±10,8 95,5±24,8 106,2±12,6<br />
Diyastolik kan basıncı (mmHg) 70,0±6,3 63,5±8,1* 66,2±9,6**<br />
İdrar floru (ppm) 0,2±0,1 0,7±0,1 # 0,9±0,5 <br />
*Grup 1 ile kontrol p
Olguların tiroid fonksiyon testleri tablo 2‟de gösterildi.<br />
Grup 2‟de serbest T4 0,97±0,10 ng/dl olup, kontrol grubuna göre istatistiksel<br />
olarak anlamlı derecede düşüktü (p0,05).<br />
Tablo 2: Olguların tiroid fonksiyon testleri<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
sT3 (pg/mL) 3,52±0,50 3,47±0,47 3,25±0,28<br />
sT4 (ng/dL ) 1,16±0,18 1,12±0,22 0,97±0,10*<br />
TSH (µIU/mL) 1,88±0,80 2,04±0,67 2,01±1,5<br />
Tiroid Fonksiyon Testleri Referans aralıkları: Serbest T3: 1,71-3,7 pg/mL,<br />
TSH: 0,35-4,94 µIU/mL.<br />
*Grup 2 ile kontrol p
Olguların biyokimyasal özellikleri tablo 3‟te verildi.<br />
Serum glukoz, BUN, kreatinin, albümin, AST, ALT, klor, fosfor, ürik asit<br />
değerlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0,05).<br />
Tablo 3: Olguların kan biyokimyasal değerleri<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Glukoz (mg/dL) 92,3±8,2 93,0±9,8 92,0±6,9<br />
BUN (mg/dL) 12,3±4,5 1,1±3,8 12,3±3,5<br />
Kreatinin (mg/dL) 0,7±0,1 0,7±0,2 0,7±0,2<br />
Albümin (g/L) 4,9±0,3 4,8±0,3 4,8±0,2<br />
AST (IU/L) 25,2±6,1 25,8±6,8 25,5±9,2<br />
ALT (IU/L) 14,9±5,2 15,6±8,8 16,3±4,5<br />
Sodyum (mEq/L) 139,1±1,5 140,4±2,5 141,5±2,5*<br />
Potasyum (mmol/L) 3,9±0,3 4,1±0,4 4,1±0,5<br />
Klor (mEq/L) 108,2±2,4 108,1±2,9 108,6±2,5<br />
Kalsiyum (mg/dL) 9,8±0,3 9,5±0,4 # 9,5±0,3 <br />
Fosfor (mg/dL) 4,3±0,9 4,4±0,7 4,0±1,1<br />
Alkalen Fosfataz (IU/L) 182,2±73,5 202,7±40,7 209,3±96,3<br />
Ürik asit (mg/dL) 3,7±1,3 3,5±0,8 3,9±1,55<br />
*Grup 2 ile kontrol p
Olguların serum lipid değerleri tablo 4‟te verildi.<br />
Gruplar arasında kolesterol seviyesi ve trigliserid seviyeleri açısından istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05).<br />
Tablo 4: Olguların serum lipid değerleri<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Kolesterol (mg/dL) 144,9±24,2 138,1±14,1 145,7±25,6<br />
Trigliserid (mg/dL) 80,5±30,8 65,1±25,3 95,9±56,2<br />
35
Olguların tam kan değerleri tablo 5‟te verildi.<br />
Tam kan incelemelerinde kırmızı küre sayısı, grup 2‟de kontrol grubundan<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir azlık vardı (p
Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu ve ferritin<br />
değerleri tablo 6‟da verildi.<br />
Demir düzeyi, total demir bağlama kapasitesi ve transferrin saturasyonu indeksine<br />
göre, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Grup 1<br />
ve grup 2‟nin ferritin düzeyleri, kontrol grubunun ferritin düzeylerinden daha düşük<br />
bulunmuş olmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05).<br />
değerleri<br />
Tablo 6: Olguların serum demir, demir bağlama, transferrin saturasyonu, ferritin<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Serum demir (µg/dL) 96,7±28,2 76,3±29,1 82,2±34,7<br />
TDBK (µg/dL) 188,7±29,7 217,9±61,3 205,5±48,6<br />
Transferrin saturasyonu (%) 0,52±0,16 0,41±0,18 0,44±0,22<br />
Ferritin (ng/dL) 31,6±8,8 35,7±14,2 40,6±27,3<br />
37
Olguların EKG verileri tablo 7‟de verildi.<br />
Kalp hızı, P, Pd, PR, QTd, QTcd, değerleri yönünden gruplar arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Grup 1, grup 2 ve kontrol grubunda QT<br />
değerleri sırasıyla, 337,4±18,9, 348±15,0 ve 332,6±17,8 msn idi. Grup 2‟deki uzunluk<br />
kontrole göre istatistiksel olarak anlamlıydı. (p
Olguların ekokardiyografik bulguları tablo 8‟de verildi.<br />
Olguların aort çapı, ejeksiyon fraksiyonu, sol atriyum çapı, sol ventrikül diyastol<br />
sonu çapı, interventriküler septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı kontrol grubuna<br />
göre istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05).<br />
Tablo 8: Olguların EKO bulguları<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Ao (mm) 21,9±2,6 22,0±1,9 21,9±1,7<br />
Ejeksiyon fraksiyonu (%) 71,5±5,7 73,3±6,1 72,5±5,7<br />
Sol A (mm) 26,0±2,6 26,9±3,8 26,3±2,2<br />
SVDSÇ (mm) 38,8±5,7 39,0±5,0 38,2±5,2<br />
IVS (mm) 6,7±1,5 6,7±1,6 7,3±1,5<br />
Sol VAD (mm) 6,9±0,9 6,8±1,2 7,0±0,7<br />
Ao: aort çapı, sol A: sol atriyum, SVDSÇ: sol ventrikül diyastol sonu çapı, IVS: interventriküler septum,<br />
sol VAD: sol ventrikül arka duvar kalınlığı<br />
39
Olguların holter bulguları tablo 9‟da verildi.<br />
Minimum kalp hızı, ortalama kalp hızı, maksimum kalp hızı, PNN50, PNN30,<br />
değişkenlik indeksi, RMSSS, ASSNN ve SSANN açısından gruplar arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05).<br />
Tablo 9: Olguların Holter sonuçları<br />
Kontrol grubu<br />
(n=26)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 1<br />
(n=22)<br />
(ortalama±SD)<br />
Grup 2<br />
(n=13)<br />
(ortalama±SD)<br />
Minimum HR 46,0±4,5 47,4±4,7 48,5±7,4<br />
Mean HR 82,3±8,8 80,8±5,6 92,3±28,3<br />
Maximum HR 165,0±17,5 164,4±26,7 169,0±28,5<br />
Mean RR (ms) 721,4±77,8 755,4±73,7 719,5±82,2<br />
PNN50 (%) 25,7±9,4 27,7±11,6 24,1±12,5<br />
PNN30 (%) 39,9±10,1 45,9±14,9 39,3±14,9<br />
RMSSD (ms) 67,3±25,0 73,9±29,1 68,6±33,4<br />
Değişkenlik indeksi 5,3±1,4 5,6±1,8 5,4±2,0<br />
ASDNN /5 dk 79,5±17,3 85,1±22,3 88,6±32,0<br />
SDANN /5dk 142,8±38,2 146,7±36,7 143,3±33,0<br />
SD 166,6±39,0 171,7±33,9 170,9±41,6<br />
HR: kalp hızı, PNN50: RR>50 msn üzerinde olanların farkının yüzdesi, RMSSD: ardışık RR aralıkları<br />
farklılıklarının karelerinin toplamının karekökü, değişkenlik indeksi: RR aralıkları farklılıklarının<br />
yüzdesi, ASDNN/5dk: 5 dakikalık histogramların ortalamasının standart sapması, SDANN/5dk: 5 dk‟lık<br />
kayıtlarda ortalama RR intervalinin standart sapması SD: 1 saatlik RR histogramlarının standart sapması<br />
40
5. TARTIġMA<br />
Sodyum floridin ölümcül etkilere sahip olduğu uzun zamandır bilinmektedir.<br />
Yüksek dozlarda akut maruziyet sonucunda, ölüm öncesinde ani başlangıçlı bulantı,<br />
kusma, kramp tarzında karın ağrısı, ishal ve ventriküler fibrilasyon bildirilmiştir. Bazı<br />
olgularda ise klonik konvülziyonlar ve pulmoner ödem gözlenmiştir (35).<br />
Uzun süre günlük olarak alınan flor miktarı güvenlik eşiğini aşacak olursa kronik<br />
flor zehirlenmesi veya florozis olarak bilinen hastalık ortaya çıkmaktadır (1,2).<br />
Floridlerin aşırı alımı sonrası insan ve hayvanlarda endokrin, gastrointestinal,<br />
hematolojik, kas-iskelet sistemi, hepatik, renal, respiratuvar, kardiyovasküler,<br />
immünolojik, lenforetiküler, nörolojik, üreme ve gelişimsel yan etkileri ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Çalışmamızda çocukluk döneminde florozisin başta kardiyovasküler sistem olmak<br />
üzere çeşitli sistemlere etkilerini inceledik. Bu amaçla daha önceden Öktem ve ark.‟nın<br />
(58) yaptığı bir çalışmada idrarlarında flor seviyesi yüksek olan ve dişlerinde renk<br />
değişikliği saptanan 35 olgu kardiyovasküler sistem ile ilgili tüm incelemeleri yapılmak<br />
üzere Çocuk Kardiyolojisi Ünitesine çağrıldı. Olguların idrar flor seviyelerinin hala<br />
yüksek olduğunu tespit edildi. Olguların idrar flor seviyeleri kontrol grubu ile<br />
karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti.<br />
Çeşitli hayvan çalışmalarında, akut olarak yüksek dozda flora maruz kalmanın<br />
hipotansiyon yapıcı etkisi olduğu saptanmıştır (93,94). Bizim çalışmamızda<br />
olgularımızın sistolik kan basınçları yönünden kontrol grubu ile karşılaştırıldığında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmazken, florozisli olguların tümünde<br />
diyastolik kan basınçlarının anlamlı olarak düşük olduğu gözlendi.<br />
Bir çalışmada, içme suyuyla yüksek dozda flor verilen sıçanlarda azalmış T4<br />
düzeyleri ile artmış T3 uptake oranları saptanmıştır (36). Zhao ve ark. (37) 3,2 mg/kg<br />
flor verilen farelerde tiroid bezinin iyot uptake oranının önemli ölçüde azaldığını<br />
göstermişlerdir. Michael ve ark. (38), Hindistan‟da yaptıkları bir çalışmada, içme<br />
sularında yüksek florid bulunan yerleşim birimlerinde yaşayan bireylerin, serum T4<br />
düzeylerinin önemli ölçüde arttığı tespit edilmiştir. Aynı çalışmada serum T3 ve TSH<br />
düzeylerinde anlamlı fark saptanmamıştır. Ayrıca bu çalışmada, artmış serum epinefrin<br />
ve norepinefrin düzeylerine de rastlanmıştır. Bachinskii ve ark.‟nın (39) yaptığı bir<br />
çalışmada, tiroid iyot uptake oranının, kontrol grubundan daha düşük olduğu<br />
41
gözlenmiştir. Ayrıca serum TSH oranı da kontrol grubundan belirgin yüksek<br />
saptanmıştır. Bu sonuçlar, yüksek iyot ve florun insanlarda hipotroidiye neden<br />
olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca aynı çalışmada, idrar flor düzeyinin vücuttaki<br />
flor düzeyindeki değişiklikleri belirlemede önemli olduğu da saptanmıştır.<br />
Hipotiroidinin kardiyovasküler sistemdeki etkileri, sinus bradikardisi, 24 saatlik<br />
ambulatuar holter incelemelerinde ortalama ve maksimum kalp hızında azalmaya sebep<br />
olmasıdır (173). Hipotiroidinin kardiyovasküler sistemde etki ettiği en kesin olarak<br />
bilinen ilk bulgu kalp hızındaki düşme ve atriyoventriküler ileti bloklarıdır (174).<br />
Miyokard kasılma gücünde kayıp, ejeksiyon fraksiyonunda azalma, diyastolik<br />
fonksiyonlarda bozulma, bazen kardiyak atım hacminde azalmaya sebep olmakta ve<br />
nadir olgularda kalp yetersizliğine neden olabilmektedir (175). Tiroid hormon<br />
eksikliklerinde nadiren perikardiyal effüzyon da saptanabilmektedir. Tiroid hormon<br />
eksikliği total ve LDL kolesterolde artışa ve HDL kolesterolde azalmaya neden<br />
olmaktadır (176).<br />
Çalışmamızda ağır florozisli olguların serum T4 seviyelerinde kontrol grubuna<br />
göre istatistiksel olarak anlamlı bir düşüklük saptandı. Ağır florozisli olgularda T4<br />
seviyesi düşük olmasına rağmen kalp hızında istatistiksel olarak anlamlı bir fark<br />
saptanmadı. Bunun olası sebebi, olgulardaki T4 seviyelerinin normal referans aralığında<br />
olması dolayısıyla bulgu vermemesi şeklinde yorumlanabilir.<br />
Karaciğer, metabolizmanın merkezi kontrol organıdır. Serum AST, ALT ve LDH<br />
karaciğer dokusundaki önemli enzimlerdir (177). Yükselmeleri karaciğer hasarına işaret<br />
edebilir. Akdoğan ve ark. (178), tavşanlarda akut florozis etkisine bağlı AST, ALT ve<br />
LDH düzeylerinde düşüş gözlemişlerdir. Araya ve ark. (179), florozisli sığırların AST<br />
ve ALT aktivitesini önemli derecede yüksek bulmuşlardır. Aynı şekilde Sel (180),<br />
florozis belirtisi gösteren koyunlarda LDH aktivitesinin düştüğünü tespit etmiştir. Daha<br />
çok karaciğer fonksiyonları ile ilişkili olan bu enzimlerin üçünde de kontrole göre artış<br />
görülmüştür. Bu enzim aktivitelerindeki artış, karaciğerde olası bir hasarın işaretidir.<br />
Akdoğan ve ark. (178) sadece LDH aktivitesinin istatistiksel olarak anlamlı bulunmasını<br />
doz ve maruziyet süresi ile ilişkilendirmiştir.<br />
Çalışmamızda AST, ALT ve ALP düzeyleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />
Bunun sebebi yukarıdaki çalışmalardan farklı olarak flor alımının içme suyuyla daha<br />
ufak dozlarda ve daha uzun sürede olması ile açıklanabilir.<br />
42
Akut flor zehirlenmesinde başlıca mide, bağırsak, akciğer, kalp, beyin, böbrek,<br />
sinir ve kaslarda florun, kalsiyumu bağlayıcı ve çeşitli enzim sistemlerini inhibe edici<br />
etkisine bağlı olarak oluşan hipokalsemi, hiperkalemi ve hücresel hipoksi sonucu çeşitli<br />
bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Flor düşük molekül ağırlığına sahip bir anyondur ve<br />
bir katyon olan kalsiyuma kuvvetli bir ilgi göstermektedir. Flor zehirlenmesi sonucu<br />
oluşan hipokalseminin mekanizması da bu şekilde açıklanmaktadır (181,182).<br />
Flor bileşiklerinin toksisitesi çözünürlükleri ile ilişkili olarak değişiklik gösterir.<br />
Örneğin, endüstriyel alanda kullanılan potasyum florobate ve potasyum hexaflorofosfat<br />
neredeyse hiç çözünür değildir ve pratik olarak toksik değildir. Çünkü vücuttan<br />
geçerken çok az çözünür. Zıt olarak, sodyum floridin çözünürlüğü yüksektir. Kolayca<br />
çözünür ve hızlıca emilir. Florun katyonlara yüksek derecede afinitesi mevcuttur.<br />
Hipokalsemi gelişen tablolar için sıklıkla suçlanmaktadır. Flor toksisitesi, tetaniye,<br />
nöbetlere, santral sinir sistemi depresyonuna ve kan koagulasyon sisteminin<br />
bozulmasına neden olur. Ek olarak flor, metallik iyonlar olan çinko, manganez,<br />
magnezyuma da bağlanarak sayısız enzim için gerekli olan bu kofaktörlerin ortadan<br />
kalkmasına neden olur. Magnezyum, kalsiyum ve fosfor solüsyonlarının flor<br />
zehirlenmesinde kullanılması bu nedenledir (9).<br />
Baltazaar ve ark. (9), flor zehirlenmesi sonrası iki olguda ventriküler fibrilasyon<br />
geliştiğini ve elektriksel defibrilasyona cevap vermeyecek şekilde tekrarlayıcı ve<br />
dirençli olduğunu bildirmiştir. Buradan yola çıkarak yaptıkları hayvan deneyinde<br />
sürekli olarak sodyum florür enjeksiyonu ile T dalga değişikliklerini ve T dalgasındaki<br />
piklerin sebebinin hiperkalemi olduğunu belirlemişlerdir.<br />
Çalışmamızda hafif ve ağır florozisli olguların kalsiyum seviyeleri kontrol grubu<br />
ile karşılaştırıldığında düşüktü. Fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Ağır florozis<br />
grubundaki olguların sodyum seviyeleri kontrol grubundan istatistiksel olarak yüksekti.<br />
Bu bulgular literatürde florun hipokalsemi, hipernatremi yapıcı etkisi ile benzerlik<br />
göstermekle birlikte, düzeyler olgularımızın hepsinde normal referans aralığında idi.<br />
Flor zehirlenmesinde, intrasellüler kalsiyum artması, vücut yağ miktarını artırır ve<br />
lipolizin azalmasına neden olur (182). Khandare ve ark. (182) flor verdikleri tavşanlarda<br />
serum kolesterol ve trigliserid seviyelerinin önemli derecede arttığını saptamışlardır.<br />
Domuzlar ve tavşanlar üzerinde yapılan iki çalışmada da benzer sonuçlar verilmiştir<br />
43
(183,184). Çalışmamızda ise florozis grubu ile kontrol grubunu karşılaştırdığımızda<br />
trigliserid ve kolesterol seviyeleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />
Hayvanlarda kronik flor zehirlenmelerinde ortaya çıkan klinik bulgular kısmen<br />
ortaya konmuş olsa da hematolojik tablodaki değişikliklere ait bilgilerin farklılığı dikkat<br />
çekmektedir (46-49).<br />
İnsanlarda ise hematolojik parametrelere florozisin etkilerini inceleyen az sayıda<br />
çalışma yer almaktadır. Bir çalışmada, flor tarafından indüklenen zar yıkımı ile<br />
eritrositlerin ekinositlere döndüğü saptanmıştır (185). İçme sularında flor miktarı<br />
yüksek olan bölgelerde anemi insidansının 2,35 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir<br />
(186). Endüstriyel flor ile kirlenmiş bölgelerde bulunan çocuklarda eritrosit sayısında ve<br />
hemoglobin seviyesinde azalma gözlenmiştir (187).<br />
Çalışmamızda, ağır florozisli olguların eritrosit sayısında ve hafif florozisli<br />
olguların ortalama trombosit hacminde düşüklük saptandı. Bulgularımız literatürde<br />
yapılan çalışmalar ile benzerlik göstermektedir (185-187).<br />
Florozisli olgularımızda demir, demir bağlama kapasitesi, transferrin saturasyonu<br />
ile ferritin seviyelerinde fark gözlemedik.<br />
Doğal ortamlarında yüksek düzeyde floridlere maruz kalan koyunlar üzerinde<br />
yaptıkları elektrokardiyografik çalışmada sinüs bradikardisi ve PR mesafesinde uzama<br />
tespit edilmiştir (82). Benzer bulgular, endemik florozis bulunan bölgelerde yaşayan<br />
Japon halkı üzerindeki çalışmada da saptanmıştır (83).<br />
Çin‟in içme sularında yüksek florid bulunan bölgelerinde yaşayan iskeletsel<br />
florozisli bireylerde kontrol grubuna göre daha anlamlı derecede elektrokardiyografik<br />
değişikliklere rastlanmıştır. İskelet florozisi saptanmış olan erişkin hastalarda anormal<br />
EKG bulguları sinüs ritim düzensizlikleri, sinüs bradikardisi, düşük voltaj, ST ve T<br />
dalga değişiklikleri bildirilmiştir (84). Metal endüstrisi işçilerinde sinüs aritmisi ve/veya<br />
bradikardisi ile değişik ileti bozuklukları, T dalga değişiklikleri, prematür atımlar ve<br />
miyokardiyal iskemi saptanmıştır (85). Bir köpek deneyinde, kronik florozisli<br />
köpeklerin EKG ile değerlendirilmesinde, sinüs bradikardisi, P-Q aralığında uzama, T<br />
süresi ve yüksekliğindeki artış, kalp hızında yavaşlama tespit edilmiştir (89)<br />
Çalışmamızda florozisli olguların elektrokardiyografik değerlendirilmesinde kalp<br />
hızı, PR, P intervalleri, Pd, QTd ve QTcd değerleri kontrol grubundan farklı değildi.<br />
44
Ağır florozisli olgularda ise QT ve QTc intervalleri kontrolden uzundu. Bu fark<br />
istatistiksel olarak anlamlıydı. Bu sonuçların olgularda saptadığımız göreceli kalsiyum<br />
düşüklüğü ile ilişkili olabileceği düşünüldü Bulduğumuz sonuçlar normal referans<br />
aralığında idi ve herhangi bir yakınmaya neden olmuyordu. Ancak klinik olarak daha<br />
ağır florozisli olgularda QT ve/veya QTc‟de uzamanın daha semptomatik olabileceği<br />
düşünüldü. Bu sebeple hastaların senkop ile karşımıza gelebileceği unutulmamalıdır.<br />
Kalpte hipokalsemiye bağlı olarak kalp kasının kasılma yeteneğinde azalma,<br />
aritmi, sistolik ve diyastolik fonksiyon bozuklukları ortaya çıkmaktadır (68,69).<br />
Miyokardiyal kasılmayı başlatan iyon, membran depolarizasyonu sonucunda<br />
sarkolemma yoluyla hücre içine giren kalsiyumdur. Miyokardiyal hücrelerdeki uyarıkasılma-gevşeme<br />
zincirinin mekanizması sitozole kalsiyum girişi ve çıkışı esasına<br />
dayanmaktadır (68). Belirgin hipokalsemilerde sol ventrikül kasılma yeteneğinin<br />
azalması beklenir (72,73). Yapılan çalışmalarda, dilate (konjestif) kardiyomiyopatide<br />
görülen tipik bozukluklar yani sol ventrikül dilatasyonu, interventriküler septum ve arka<br />
duvar kalınlığında incelme, fraksiyonel kısalma ve ejeksiyon fraksiyonunda azalma<br />
gözlenmiştir (70,71). Sol ventrikül disfonksiyonundan hipokalseminin sorumlu olduğu<br />
ileri sürülmüştür. Kalsiyumun flor tarafından tutulmasına bağlı olarak gelişen<br />
hipokalsemi kalp kasının kasılma yeteneği azaltmaktadır (73).<br />
Yüksek doz flora maruz kalmış tavşanlarda miyokard hücrelerinde şişmeler,<br />
yuvarlak hücre infiltrasyonu, adventisya tabakasında kalınlaşma, yaygın hemoraji,<br />
miyokartta vakuolar ve kolloid dejenerasyon saptanmıştır (79). Değişiklikler dış<br />
kardiyak duvarda, miyokard kasının içinde ve papiller kaslarda daha belirgindir. Kronik<br />
olarak flora maruz kalan bireylerde EKG‟de miyokard hasarı ve röntgen filmlerinde<br />
kardiyak dilatasyon gözlemlenmiştir (95). Yüksek doz flora maruz kalmış insanlarda<br />
elektrokardiyografik olarak kardiyak dilatasyon saptanmış ve dişlerdeki renk değişikliği<br />
ile kardiyak dilatasyon arasında doğru bir orantı olduğu gözlenmiştir (83).<br />
Çalışmamızda, olguların ekokardiyografik değerlendirilmesinde, aort çapı,<br />
ejeksiyon fraksiyonu, sol atriyum çapı, sol ventrikül diyastol sonu çapı, interventriküler<br />
septum ve sol ventrikül arka duvar kalınlığı değerlendirildi. Kontrol grubu ile<br />
karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Bu durum, olgularda<br />
kalsiyum değerleri kontrol grubuna göre daha düşük olsa da klinik olarak bulgu<br />
vermeyecek bir düzeyde olması ile açıklanabilir.<br />
45
Flora maruz kalındığında sempatik sinir sisteminin aktivasyonu, dolaşan<br />
katekolaminlerin seviyesini yükselterek kalp hızı ve kasılmasında artışa neden olurken,<br />
anjiyotensin salınışı ise sistemik damar direncini artırmakta ve hayati organlara kan<br />
akımını sağlamaktadır. Aynı zamanda aldesteron seviyesindeki artış da su ve tuz<br />
tutulumunu sağlayarak kan hacminin artışına ve dolayısıyla, Frank-Starling<br />
mekanizmasının işlevinin artmasına neden olmaktadır (10). Bu bilgiler bize florozisin<br />
kalp hızı değişkenliğine etki edebileceğini göstermektedir. Literatürde florun kalp hızı<br />
değişkenliğine etkisi ile ilgili bilgiye rastlayamadık. Çalışmamızda kalp hızı<br />
değişkenliği değerlendirilmesinde minimum kalp hızı, ortalama kalp hızı, maksimum<br />
kalp hızı, PNN50, PNN30, değişkenlik indeksi, RMSSD, ASDNN ve SDANN incelendi<br />
ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı.<br />
Sonuç olarak, literatürde kronik florozisin kalp ritmine etkilerini ve kalp kasında<br />
yaptığı zedelenmeyi inceleyen çalışmalar bulunmasına rağmen, kronik florozisin<br />
çocuklarda P, QTd, QTc dispersiyonu, kalp hızı değişkenliğine etkilerini inceleyen bir<br />
çalışmaya rastlayamadık. Çalışmamızda kronik olarak flora maruz kalmanın, kalsiyum<br />
düşüklüğüne neden olduğu ve bunun QT ve QTc sürelerini uzattığı, fakat QTd ve QTc<br />
dispersiyonunu etkilemediği, P dispersiyonunda anlamlı bir farklılığa neden olmadığı,<br />
PR mesafesini uzatmadığını ve kalp hızı değişkenliklerine etki etmediği saptandı.<br />
Çalışmamızdaki olgu sayısının az olması ve çok ağır florozisli olguların olmaması<br />
kısıtlayıcı faktörlerdir. Klinik olarak daha ağır olguların bulunduğu ve hasta sayılarının<br />
daha fazla olduğu çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.<br />
46
6. ÖZET<br />
Bu çalışmada, çocuklardaki florozisin kardiyovasküler sistem üzerine olan<br />
etkilerini, Pd, QTd, QTcd, kalp hızı değişkenliği ve EKO bulgularını inceleyerek<br />
araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla dental florozis saptanan 35 çocuk ile, 26 sağlıklı<br />
çocuk çalışmaya alınmıştır. Olguların dental tanısı bir pedodontist tarafından<br />
konulmuştur. Olguların öyküleri alınıp, fizik incelemeleri yapılmıştır. Böbrek<br />
fonksiyonları, elektrolitler, karaciğer fonksiyonları, lipid profilleri ve tam kan sayımları<br />
değerlendirilmiştir. İdrarda flor seviyeleri iyon elektrod metodu kullanılarak<br />
ölçülmüştür. Elektrokardiyografik, ekokardiografik ve 24 saatlik ambulatuar holter<br />
monitorizasyonları çalışmaya katılan tüm çocuklara uygulanmıştır.<br />
Bu çalışmada, klinik olarak ağır florozisi bulunan çocuklarda T4, kalsiyum ve<br />
sodyum seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma, QT ve QTc sürelerinde<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir uzama saptanmıştır (p
7. SUMMARY<br />
This study was conducted to investigate effects of fluorosis on cardiovascular<br />
system in children by measuring Pd, QTd, QTcd, heart rate variability and studying<br />
echocardiography findings. Thirty-five children with dental fluorosis and twenty-six<br />
children as control group were included in this study. The dental diagnosis of the cases<br />
was established by a pedodontist. The medical histories were noted and physical<br />
examinations were performed. Blood samples were analyzed for renal functions,<br />
electrolytes, liver functions, lipid profile, and whole blood count. The fluoride levels in<br />
urine were measured by using the ion electrode method. Electrocardiography,<br />
echocardiography and 24-hour ambulatory holter monitorization were applied to all of<br />
the children.<br />
We found statistically significant low T4, calcium and sodium levels, increased<br />
QT and QTc intervals in children severely affected with dental fluorosis (p
8. KAYNAKLAR<br />
1. WHO. Guidelines for Drinking Water Equality, World Health Organisation, Geneva,<br />
1984; 2: 249.<br />
2. IS: 10500, “Indian Standard code for drinking water”, BIS, INDIA. 1983.<br />
3. Underwood E J. Fluorine. In: Trace elements in human and animal nutrition. (2 nd. Ed)<br />
Academic pres, London. 1962; 259–289.<br />
4. Usmen E. Isparta il, ilçe ve köylerinde diş fluorosisi. İ.Ü.Diş Hek. Fak. Derg 1976;<br />
10:285–296.<br />
5. Öztürk M, Kişioğlu N, Akdoğan M, Demirel R. Kırbıyık S, Malgır İ. Isparta‟daki içme su<br />
kaynakları, depoları ve çeşme sularının flor düzeylerinin dağılımlarının incelenmesi. VIII.<br />
Ulusal Halk Sağlığı Kongresi 23-28 Eylül 2002 Diyarbakır. 2002; 434-435.<br />
6. Tamer MN, Kale Koroglu B, Arslan C, Akdogan M, Koroglu M, Cam H, Yıldız M.<br />
Osteosclerosis due to endemic fluorosis. Sci Total Enviro. 2007; 373(1):43-48.<br />
7. Yildiz M, Oral B. The effect of pregnancy and lactation on bone mineral density in<br />
fluoride-exposed rats. Toxicol Ind Health 2006; 22(5):217-222.<br />
8. Palmer C, Wolfe SH. American Dietetic Association. Position of the American Dietetic<br />
Association: the impact of fluoride on health. J Am Diet Assoc 2005; 105(10):1620-1628.<br />
9. Baltazaar RF, Mover MM, Funk M. Acute florid poisoning leading to fatal hyperkalemia<br />
Chest 1980;78(4);660-663.<br />
10. Gosselin RE, Smith RP, Hodge HC. Fluoride. Clinical Toxicology and Commercial<br />
Products. 5 th Ed. Tarcy TM, William Wilkins, Baltimore, 1984; 3: 185-197.<br />
11. Redda TH, Haimanot RT, Fekadu A, Bushra B. Endemic fluorosis in the Ethiopian rift<br />
valley. Trop Geogr Med 1987; 39(3):209-217.<br />
12. Oruç N, Vıcıl M. Güllü köyü (Uşak–Eşme) içme sularında florür düzeyi ve kökeni.<br />
Türkiye Jeoloji Kurumu. 38. Bilimsel ve Teknik Kurultayı MTA Ankara; 1984.<br />
13. Hapçıoğlu B, Dişci R, Demir L, Başak E, Güray Ö, Özer N Türkiye içme sularında<br />
florürün bölgesel dağılımı. İ Ü Diş Hek Fak Derg 1992; 26(4):222–223.<br />
14. Çelebi H, Seyrek A, Hanelçi Ş. Karamağara (Keban/Elazığ) Fluorit–Molibdenit<br />
oluşuklarının jeokimyası. Çukurova Ün. Jeoloji ve Maden Mühendisleri Derneği Yayını<br />
1998; 32:91–103.<br />
15. Fidancı UR, Salmanoğlu B, Maraşlı Ş, Maraşlı, N. İç Anadolu Bölgesinde doğal ve<br />
endüstriyel florozis ve bunun hayvan sağlığı üzerine etkileri. Tr J Vet Anim Sci 1998;<br />
22:537–544.<br />
16. Whitford GM: Acute and chronic fluoride toxicity. J Dent Res 1992; 71(5):1249–1254.<br />
17. Carlson CH, Armstrong WD, Singer L. Distribution and excretion of radiofluoride in the<br />
human. Proc Soc Exp Biol Med 1960; 104:235–239.<br />
18. Ekstrand J. Relationship between fluoride in the drinking water and the plasma fluoride<br />
concentration in man. Caries Res 1978; 12(3):123–127.<br />
19. U.S. Department of Health and Human Services Public Health Service Agency for Toxic<br />
Substances and Disease Registry. Toxicological Profile for Fluorides, Hydrogen Fluoride<br />
and Fluorine. September 2003.<br />
49
20. Messer HH, Ophaug RH. Influence of gastric acidity on fluoride absorption in rats. J Dent<br />
Res 1993; 72(3):619–622.<br />
21. Kaminsky L, Mahony M, Leach J. Fluoride: Benefits and risks of exposure. Crit Rev Oral<br />
Biol Med 1990; 1(4):261–281.<br />
22. Luke J. Fluoride deposition in the aged human pineal gland. Caries Res 2001; 35(2):125–<br />
128.<br />
23. Turner CH, Boivin G, Meunier PJ. A mathematical model for fluoride uptake by the<br />
skeleton. Calcif Tissue Int 1993; 52(2):130–138.<br />
24. Richards A, Kragstrup J, Nielsen-Kudsk F. Pharmacokinetics of chronic fluoride ingestion<br />
in growing pigs. J Dent Res 1985; 64(3):425–430.<br />
25. Ergun HS, Rüssel–Sinn HA, Bayşu N, Dündar Y. Studies on the fluoride contents in water<br />
and soil, urine, bone, and theeth of sheep and urine of human from eastern and western<br />
parts of Turkey. Dtsch Tierarztl Wschr 1987; 94:416–420.<br />
26. Waterhouse C, Taves D, Munzer A. Serum inorganic fluoride: Changes related to previous<br />
fluoride intake renal function and bone resorption. Clin Sci 1980; 58(2):145–152.<br />
27. Pereira AC, Moreira BH. Analysis of three dental fluorosis indexes used in epidemiologic<br />
trials. Braz Dent J 1999; 10(1):29-37.<br />
28. Czarnowski W, Krechniak J. Urinary fluoride of schoolchildren in Gdansk. Fluoride<br />
2002; 35(4): 239-243.<br />
29. Lin FF, Aihaiti, Zhao HX, Lin J, Jiang JY, Ma L, Maimaiti, Ai K. The relationship of a<br />
low-iodine and high-fluoride environment to subclinical cretinism in Xinjiang. ICCID<br />
Newsletter 1991; 7:24-25.<br />
30. Fidancı UR, Sel T. The industrial fluorosis caused by a coal–burning power station and its<br />
effects on sheep. Tr J Vet Anim Sci 2001; 25(5):735–741.<br />
31. Kır E. Isparta ili içme suyu kaynaklarında nitrat, fosfat ve florür dağılımı. (Yüksek Lisans<br />
Tezi) Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Bölümü 1996.<br />
32. Savas S, Cetin M, Akdogan M, Heybeli N. Endemic fluorosis in Turkish patients:<br />
relationship with knee osteoarthritis. Rheumatol Int 2001; 21(1):30–35.<br />
33. Oruç N, Sancarcı H. Isparta şehir merkezinde içme sularındaki florür miktarının<br />
azaltılması. Akdeniz Üniversitesi. I. Mühendislik Haftası Tebliğleri 1983; 35-45.<br />
34. Ekstrand J, Glowacki J. Toxicological profile for fluorides, hydrogen fluoride, and<br />
fluorine. U.S. Department of Health and Human Servıces. William Wilkins, Atlanta 2003;<br />
100–120.<br />
35. Sharkey TP, Simpson WM. Accidental sodium fluoride poisoning: Report of eight cases,<br />
with one fatality. JAMA 1933; 100:97–100.<br />
36. Hodge HC, Smith FA. Biological properties of inorganic fluorides. In: Simmons JH, ed.<br />
Fluorine chemistry 1965; 4: 2–16.<br />
37. Zhao W, Zhu H, Yu Z, Aoki K, Misumi J, Zhang X. Long-term Effects of Various Iodine<br />
and Fluorine Doses on the Thyroid and Fluorosis in Mice. Endocr Regul 1998; 32(2):63-<br />
70.<br />
38. Michael M, Barot VV, Chinoy NJ. Investigations of soft tissue functions in fluorotic<br />
individuals of north Gujarat. Fluoride 1996; 29:63–71.<br />
50
39. Bachinskii PP, Gutsalenko OA, Naryzhniuk ND, Sidora VD, Schliaktha AI. Action of the<br />
body fluorine of healthy persons and thyroidopathy patients on the function of<br />
hypophyseal-thyroid the system. Probl Endokrinol (Mosk) 1985; 31(6): 25-29.<br />
40. Day TK, Powell-Jackson PR. Fluoride, Water Hardness, and Endemic Goitre. Lancet<br />
1972; 1(7761):1135-1138.<br />
41. Srivastava RN, Gill DS, Moudgil A, Menon RK, Thomas M, Dandona P. Normal ionized<br />
calcium, parathyroid hypersecretion, and elevated osteocalcin in a family with fluorosis.<br />
Metabolism 1989; 38(2):120-124.<br />
42. Teotia SP, Teotia M, Singh RK, Taves DR, Heels S. Endocrine aspects of endemic skeletal<br />
fluorosis. J Assoc Physicians India 1978;26(11):995-1000.<br />
43. Gupta SK, Khan TI, Gupta RC. Compensatory hyperparathyroidism following high<br />
fluorine ingestions -a clinico-biochemical correlation. Indian Pediatr 2001; 38(2):139-146.<br />
44. Trivedi N, Mithal A, Gupta SK, Godbole MM. Reversible impairment of glucose tolerance<br />
in patients with endemic fluorosis. Diabetologia 1993; 36(9):39.<br />
45. Zhan XA, Wang M, Xu ZR, Li WF, Li JX. Evaluation of caspase-dependent apoptosis<br />
during fluoride-induced liver lesion in pigs. Arch Toxicol 2006; 80(2):74–80.<br />
46. Mohiuddin SM, Reddy MV. Haematological and biochemical studies on fluoride toxicity<br />
in sheep. Indian Vet J 1989; 66:1089-1091.<br />
47. Karram MH, Ibrahim A. Effect of industrial fluorosis on heamogram of camels. Fluoride<br />
1992; 25: 23-36.<br />
48. Emre B, Pişkin İ, Şireli M. Kobaylarda akut flor zehirlenmesinin bazı kan parametreleri<br />
üzerine etkisi. A Ü Vet Fak Derg 1994; 41: 182-188.<br />
49. Eren E, Öztürk M, Mumcu MF and Canatan D. Fluorosis and its hematological effects<br />
Toxicol Ind Health 2005; 21(10): 255-258.<br />
50. Marquis RE. Diminished acid tolerance of plaque bacteria caused by fluoride. J Dent Res<br />
1990; 69: 672–675.<br />
51. Clarkson JJ. Role of fluoride in oral health promotion. Int Dent Jl 2000; 50(3):119–128.<br />
52. McDonagh MS, Whiting PF, Wilson PM, Sutton AJ, Chestnutt I, Cooper J Misso K,<br />
Bradley M, Treasure E, Kleijnen J.. Systematic review of water fluoridation. Br Med J<br />
2000; 321:855–859.<br />
53. Vignarajah S. Dental caries experience and enamel opacities in children residing in urban<br />
and rural areas of Antigua with different levels of natural fluoride in drinking water.<br />
Community Dent Health 1993;10(2):159-166.<br />
54. Chachra D, Turner CH, Dunipace AJ, Grynpas AD. The effect of fluoride treatment on<br />
bone mineral in rabbits. Calcif Tissue Int 1999; 64(4):345–351.<br />
55. Bayless JM, Tinanoff N. Diagnosis and treatment of acute fluoride toxicity. J Am Dent<br />
Assoc 1985; 110(2):209–211.<br />
56. Lantz O, Jouvin MH, DeVernejoul MC, Druet P. Fluoride-induced chronic renal failure.<br />
Am J Kidney Dis 1987; 10(2):136–139.<br />
57. Greenberg SR. Response of the renal supporting tissues to chronic fluoride exposure as<br />
revealed by a special technique. Urol Int 1986; 41(2):91–94.<br />
58. Öktem F, Arslan MK, Kılbaş A, Sütçü R, Tola T, Olgar Ş. Endemik florozisli olgularda<br />
üriner elektrolit ve N-asetil-β-glukozaminidaz düzeyleri değişmez. 43. Türk Pediyatri<br />
Kongresi Kitabı 2007; TP-01:sayfa 249-250.<br />
51
59. Kessabi M, Hamliri A, Braun JP, Rico AG. Experimental acute sodium fluoride poisoning<br />
in sheep: Renal, hepatic, and metabolic effects. Fundam Appl Toxicol 1985; 5(6 Pt<br />
1):1025-1033.<br />
60. Purohit SS, Gupta RC, Mathur AK, Gupta N, Jeswani ID, Choudhary VK, Purohit SK.<br />
Experimental pulmonary fluorosis. Indian J Chest Dis Allied Sci 1999; 41(1):27–34.<br />
61. Austen KF, Dworetzky M, Farr RS, Logan GB, Malkiel S, Middleton E Jr, Miller MM,<br />
Patterson R, Reed CE, Siegel SC, Van ArSSel PP Jr. A statement on the question of<br />
allergy to fluoride as used in the fluoridation of community water supplies. J Allergy 1971;<br />
47(6):347–348.<br />
62. Jain SK, Susheela AK. Effect of sodium fluoride on antibody formation in rabbits. Environ<br />
Res 1987; 44(1):117–125.<br />
63. Butler JE, Satam M, Ekstrand J. Fluoride: an adjuvant for mucosal and systemic immunity.<br />
Immunol Lett 1990; 26(3):217–220.<br />
64. Eichler HG, Lenz K, Fuhrmann M, Hruby K. Accidental ingestion of NaF tablets by<br />
children. Int J Clin Pharmacol Ther Toxicol 1982; 20(7):334–338.<br />
65. Lu Y, Sun ZR, Wu LN, Lu W, Liu SS. Effect of high-fluoride water on intelligence in<br />
children. Fluoride 2000; 33:74–78.<br />
66. Morgan DP. Recognition and management of pesticide poisonings. Fourth edition.<br />
Washington, DC: U.S. Environmental Protection Agency. EPA-540/9-1989;88-101.<br />
67. Paul V, Ekambaram P, Jayakumar AR. Effects of sodium fluoride on locomotor behavior<br />
and a few biochemical parameters in rats. Environ Toxicol Pharmacol 1998; 6:187–191.<br />
68. Bayless JM, Tinanoff N. Diagnosis and treatment of acute fluoride toxicity. J Am Dent<br />
Assoc 1985; 110(2):209–211.<br />
69. Morgan JP, Emy RE, Allen PD, Grosman WG. Abnormal intracellular calcium handling.<br />
A major cause of systolic and diastolic dysfunction in ventricular myocardium.<br />
Circulation Research, 1980; 81 (supl. III): 21-23.<br />
70. Strubelt O, Iven H, Younes M. The pathophysiological profile of the acute cardiovascular<br />
toxicity of sodium fluoride. Toxicology 1982; 2483-49: 313-323.<br />
71. Gooding, JP, Robinson WF, Mews GC. Echocardiographic characterization of dilated<br />
cardiomyopathy in Englısh Cocker Spaniel Am J Vet Res 1986; 47 (9): 1978-1983.<br />
72. Calvert CA, Brown J. Use of M- mode echocardiography in the diagnosis of congestive<br />
cardiomyopathy in Doberman Pinschers. JAVMA 1986; 189(3): 293-297.<br />
73. Klinik Kardiyoloji, 1. Baskı, Nobel tıp Kitapevleri Ltd. Şti., İstanbul, 1996.<br />
74. Brigss GM, Philips PH. Development of fluorine toxicosis in the rabbits. SEBM 1952; 80:<br />
30-33.<br />
75. Çenesiz S, Özcan A. Chronic effects of fluoride in tuj sheep on serum levels of total<br />
protein, albumin, uric acid, and nitric oxide and activities of lactate dehydrogenase and<br />
leucine aminopeptidase. Fluoride 2005; 38(2):52–56.<br />
76. Wang FY, Zhang DX, Wang RM. Toxic effects of fluoride on beating myocardial cells<br />
cultured in vitro. Fluoride 1998; 31(1):26–32.<br />
77. Rzeuski R, Chlubek D, Machoy Z. Interactions between fluoride and biological free<br />
radical reactions. Fluoride 1998; 31(1):43–45.<br />
78. Cummings CC, McIvor ME. Fluoride-induced hyperkalemia: The role of Ca2+-dependent<br />
K+ channels. Am J Emerg Med 1988 ; 6(1):1-3.<br />
52
79. Şireli M, Bülbül A. The Effect of Acute Fluoride Poisoning on Nitric Oxide and<br />
Methemoglobin Formation in the Guinea pig. Turk J Vet Anim Sci 2004; 28:591–595.<br />
80. Okushi I. Experimental studies on the effects of sodium fluoride upon the heart muscle of<br />
rabbits. Fluoride 1971; 4(4):199–203.<br />
81. Shashi A, Thapar SP. Histopathology of myocardial damage in experimental fluorosis in<br />
rabbits. Fluoride 2001; 34(1):43–50.<br />
82. Çiçek E, Aydın G, Akdoğan M, Okutan H. Effects of chronic ingestion of sodium fluoride<br />
on myocardium in a second generation of rats. Hum Exp Tox 2005; 24(2): 79–87.<br />
83. Donmez N, Cinar A. Effects of chronic fluorosis on electrocardiogram in sheep. Biol<br />
Trace Elem Res 2003; 92(2):115-122.<br />
84. Takamori T, Miyanaga S, Kawahara H, Okushi D, Hirao M, Wakatsuki H.<br />
Electrocardiographic studies of the inhabitants in high fluoride districts. Tokushima J<br />
Experimental Medicine 1956; 3:50–53.<br />
85. Xu R, Xu R. Electrocardiogram analysis of patients with skeletal fluorosis. Fluoride 1997;<br />
30(1):16–18.<br />
86. Zhiliang Y, Yihua L, Liansheng Z, Zhengping Z. Industrial fluoride pollution in the<br />
metallurgical industry in China. Fluoride 1987; 20(3):118-125.<br />
87. Bildik A, Camas H. Research on some specific liver enzyme activities and PBI values in<br />
the blood serum of sheep with fluorosis. Kafkas Univ J Sciences 1996; 1:16-23.<br />
88. Guan ZZ, Zhuang ZJ, Yang PS, Pan S. Synergistic action of iodine deficiency and fluorine<br />
intoxication on rat thyroid. Chin Med J 1988; 101(9):679-684.<br />
89. Guyton AC. Textbook of Medical Physiology. 8th ed. W.B. Saunders Company; 1991.<br />
90. Kiliçalp D, Çınar A, Belge F. Effects of chronic fluorosis on electrocardiogram in dogs<br />
Fluoride 2004; 37 (2): 96–101.<br />
91. Sharma A, Chinoy NJ. Role of free radicals in fluoride induced toxicity in liver and kidney<br />
of mice and its reversal. Fluoride 1998; 31(3): 27–29.<br />
92. Rzeuski R, Chlubek D, Machoy Z. Interactions between fluoride and biological free<br />
radical reactions. Fluoride 1998; 31(1):43–45.<br />
93. Akdogan M, Bilgili A, Karaoz E, Gokçimen A, Yarsan E, Eraslan G. The structural and<br />
biochemical alternations in liver tissue of rabbits, received flour with water for particular<br />
dose and period. Fırat University J Health Sci 2002; 16(1): 41–46.<br />
94. Takamori T. The heart changes of growing albino rats fed on varied contents of fluorine<br />
In: Gordonoff T, editor. The toxicology of fluorine symposium;1962 Oct 15-17.<br />
95. Leone NC, Geever EF, Moran NC. Acute and subacute toxicity studies of sodium fluoride<br />
in animals. Public Health Rep 1956;71(5):459-467.<br />
96. Okushi I. Changes of the heart muscle due to chronic fluorosis Part I. Electrocardiogram<br />
and cardiac X-rays in inhabitants of high fluoride zone. Shikoku Acta Med 1954;5:159-<br />
165.<br />
97. Müller W, Block KD. Acute poisoning with hydrosilicofluoric acid. Med Klin<br />
1958;53:502-503.<br />
98. Fasske E. Acute fluoride poisoning. Gordonoff T, editor. In: The toxicology of fluorine<br />
symposium; 1962 Oct 15-17; Bern, Switzerland. Basel/Stuttgart: Schabe; 1964. p. 130-<br />
135.<br />
53
99. Pribilla O. Four cases of acute silicofluoride intoxication, Clinical and pathological<br />
findings. Fluoride 1968;1:102-109.<br />
100. Day CP, McComb JM, Campbell RWF. QT dispersion in sinus beats and ventricular<br />
extrasystoles in normal hearts Br Heart J 1992; 67(1):39-41.<br />
101. Zabel M, Portnoy S, Franz MR. Electrocardiographic indexes of ventricular repolarization:<br />
an isolated heart validation study. J Am Coll Cardiol 1995;25(3):746-752.<br />
102. Higham PD, Hilton CJ, Aitcheson JD. Does QT dispersion reflect dispersion of ventricular<br />
recovery? Circulation 1992;86:1392.<br />
103. Drighil A, Madias JE, Benjelloun M. Changes in the QT intervals, QT dispersion, and<br />
amplitude of T waves after hemodialysis. ANE 2007;12(2):137–144.<br />
104. Day CP, McComb JM, Campbell RWF. QT dispersion: an indication of arrhythmia risk in<br />
patients with long QT intervals. Br Heart J 1990;63(6):342-344.<br />
105. Tutar HE, Öcal B, İmamoğlu A, Atalay S. Dispersion of QT and QTc interval in healthy<br />
children, and effects of sinus arrythmia on QT dispersion. Heart 1998;80(1):77-79.<br />
106. Higham PD, Campbell RWF. QT dispersion. Br Heart J 1994; 71(6): 508-510.<br />
107. Morganroth J. Relations of QTc prolongation on the electrocardiogram to torsades de<br />
pointes: definitions and mechanisms. Am J Cardiol 1993;72(6):10B-13B.<br />
108. Garson A. How to measure the QT interval - what is normal? Am J Cardio<br />
1993;72(6):14B-16B.<br />
109. Mirvis DM. Spatial variation of QT intervals in normal persons and patients with acute<br />
myocardial infarction. J Am Coll Cardiol 1985; 5(3):625-631.<br />
110. Bazett JC. An analysis of time relation of electrocardiograms. Heart 1920;7:353–367.<br />
111. Hodges M, Salerno Q, Erlien D. Bazett‟s QT correction reviewed. Evidence that a linear<br />
QT correction for heart rate is better. J Am Coll Cardiol 1983;1:694.<br />
112. Fridericia LS. Dir Systolendaeur in Elektrokardiogram bei normalen Menchen und bei<br />
Herzkranken. Acta Med Scand 1920; 53:469–486.<br />
113. Sagie A, Larson MG, Goldberg RJ, Bengtson JR, Levy D. An improved method for<br />
adjusting the QT interval for heart rate (the Framingham Heart Study). Am J Cardiol<br />
1992;70(7):797–801.<br />
114. Pye MP, Cobbe SM. Mechanisms of ventricular arrhythmias in cardiac failure and<br />
hypertrophy. Cardiovasc Res 1992; 26(8):740-750.<br />
115. Yelamanchi VP, Molnar J, Ranade V, Somberg JC. Influence of electrolyte abnormalities<br />
on interlead variability of ventricular repolarization times in 12-lead electrocardiography.<br />
Am J Ther 2001; 8(2):117–122.<br />
116. Macfarlane PW, McLaughlin SC, Yang TF. Effects of age, sex, and race on ECG interval<br />
measurements. J Electrocardiol 1994;27(suppl):14–19.<br />
117. Fei L, Statters DJ, Camm AJ. QT-interval dispersion on 12-lead electrocardiogram in<br />
normal subjects: its reproducibility and relation to the T wave. Am Heart J 1994;<br />
127(6):1654–655.<br />
118. Kautzner J, Yi G, Camm AJ, Malik M. Short and long term reproducibility of QT, QTc,<br />
and QT dispersion measurement in healthy subjects. Pace 1994;17(5 Pt 1):928–937.<br />
54
119. Linker NJ, Colonna P, Kekwick CA, Till J, Camm AJ, Ward DE. Assessment of QT<br />
dispersion in symptomatic patients with congenital long QT syndromes. Am J Cardiol<br />
1992;69(6):634–638.<br />
120. Grimm W, Steder U, Menz V, Hoffman J, Maisch B. QT dispersion and arrhythmic events<br />
in idiopathic dilated cardiomyopathy. Am J Cardiol 1996;78(4):458–461.<br />
121. Barr CS, Naas A, Freeman M, Lang CC, Struthers AD. QT dispersion and sudden<br />
unexpected death in chronic heart failure. Lancet 1994;343(8893):327–329.<br />
122. Durakovic Z, Durakovic A, Korsic M. Changes of the corrected Q-T interval in the<br />
electrocardiogram of patients with anorexia nervosa. Int J Cardiol 1994; 45(2):115–120.<br />
123. Tutar HE, Öcal B, İmamoglu A, Atalay S. Dispersion of QT and QTc interval in healthy<br />
children, and effects of sinus arrhythmia on QT dispersion. Heart 1998; 80(1):77–79.<br />
124. Kerim Çağlı, Kumral Ergün, Gökhan Lafçı. QT and P wave dispersion. Ankara<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası 2005; 58:42-46.<br />
125. Kose S, Aytemir K, Can I, Iyisoy A, Kılıç A, Amasyalı B, Kursaklıoğlu H, Işık E, Oto A,<br />
Demirtaş E. Seasonal variation of P wave dispersion in healthy subjects. J Electrocardiol<br />
2002; 35(4):307-311.<br />
126. Leier CV, Meacham JA, Schaal SF. Prolonged atriyal conduction. A major predisposing<br />
factor for the development of atriyal flutter. Circulation 1978; 57(2):213-216.<br />
127. Gialafos JE, Dilaveris PE, Gialafos EJ. P wave dispersion: a valuable electrocardiographic<br />
marker for the prediction of paroxysmal lone atrial fibrillation. Ann Noninvas<br />
Electrocardiol 1999; 4(1):39-45.<br />
128. Dilaveris PE, Gialafos EJ, Andrikopoulos GK, Richter DJ, Papanikolaou V, Poralis K,<br />
Gialafos JE. Clinical and electrocardiographic predictors of recurrent atrial fibrillation.<br />
Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(3):352–358.<br />
129. Allessie MA, Bonke FI, Schopman FJ. Circus movement in rabbit atrial muscle as a<br />
mechanism of tachycardia. II. The role of nonuniform recovery of excitability in the<br />
occurrence of unidirectional block, as studied with multiple microelectrodes. Circ Res<br />
1977; 41(1):9-18.<br />
130. Dilaveris PE, Gialafus JE. P wave dispersion: a novel predictor of paroxysmal atrial<br />
fibrilation. Ann Noninvasive Electrocardiol 2001;6(2):159-165.<br />
131. Dilaveris PE, Gialafos EJ, Sideris SK, Theopistou AM, Andrikopoulos GK, Kyriakidis M,<br />
Gialafos JE, Toutouzas PK. Simple electrocardiographic markers for the prediction of<br />
paroxysmal idiopathic atrial fibrillation. Am Heart J 1998;135(5):733-8.<br />
132. Szabó Z, Kakuk G, Fülöp T, Mátyus J, Balla J, Kárpáti I, Juhász A, Kun C, Karányi Z,<br />
Lorincz I. Effects of haemodialysis on maximum P wave duration and P wave dispersion.<br />
Nephrol Dial Transplant 2002;17(9):1634-1638.<br />
133. Tükek T, Yildiz P, Akkaya V, Karan MA, Atilgan D, Yilmaz V, Korkut F. Factors<br />
associated with the development of atrial fibrillation in COPD patients: the role of P wave<br />
dispersion. Ann Noninvasive Electrocardiol 2002; 7(3):222-227.<br />
134. Tsikouris JP, Kuger J, Song J, White CM. Changes in P wave dispersion and P wave<br />
duration after open heart surgery associated with the peak incidence of atrial fibrillation.<br />
Heart Lung 2001; 30(6):466-471.<br />
135. Ho TF, Chia EL, Yip WC, Chan KY. Analysis of P wave and P dispersion in children with<br />
secundum ASS. Ann Noninvasive Electrocardiol 2001; 6(4):305-309.<br />
55
136. Ozmen F, Atalar E, Aytemir K, Ozer N, Açil T, Ovünç K, Aksöyek S, Kes S. Effects of<br />
balloon induced acute ischemia on P wave dispersion during PTCA. Europace 2001;<br />
3(4):299-303.<br />
137. Tükek T, Yildiz P, Akkaya V, Karan MA, Atilgan D, Yilmaz V, Korkut F. Effects of left<br />
atrial size and function on P wave dispersion: a study in patients with paroxysmal atrial<br />
fibrillation. Clin Cardiol 2001; 24(10):676-860.<br />
138. Ozer N, Aytemir K, Atalar E, Sade E, Aksöyek S, Ovünç K, Açil T, Nazlı N, Ozmen F,<br />
Oto A, Kes S. P wave dispersion in hypertensive patients with paroxysmal atrial<br />
fibrillation. Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(7):1859-1862.<br />
139. Cui G, Kabashigawa J, Chung T, Sen L. Atrial conduction disturbance as an indicator of<br />
rejection after cardiac transplantation. Transplantation 2000; 70(1):223-227.<br />
140. Andrikopoulos GK, Dilaveris PE, Richter DJ, Gialafos EJ, Synetos AG, Gialafos JE..<br />
Increased variance of P wave duration on the electrocardiogram distinguishes patients with<br />
idiopathic paroxysmal atrial fibrillation. Pacing Clin Electrophysiol 2000; 23(7):1127-<br />
1132.<br />
141. Turhan H, Yetkin E, Atak R, Altinok T, Senen K, Ileri M, Sasmaz H, Cehreli S, Kutuk E..<br />
Increased p-wave duration and p-wave dispersion in patients with aortic stenosis. Ann<br />
Noninvasive Electrocardiol. 2003; 8(1):18-21<br />
142. Senen K, Turhan H, Erbay AR, Basar N, Saatci Yasar A, Sahin O, Yetkin E . P-wave<br />
duration and P-wave dispersion in patients with dilated cardiomyopathy. Eur J Heart Fail<br />
2004; 6(5):567-569<br />
143. Dilaveris PE, Andrikopoulos GK, Metaxas G, Richter DJ, Avgeropoulou CK, Androulakis<br />
AM, Gialafos EJ, Michaelides AP, Toutouzas PK, Gialafos JE. Effects of ischemia on P<br />
wave dispersion and maximum P wave duration during spontaneous anginal episodes.<br />
Pacing Clin Electrophysiol 1999; 22(11):1640-1647.<br />
144. Cheema AN, Ahmed MW, Kadish AH, Goldberger JJ.. Effects of autonomic stimulation<br />
and blockade on signal-averaged P wave duration. J Am Coll Cardiol 1995; 26(2):497-<br />
502.<br />
145. Bakewell S. The autonomic nervous system. Update in Anesthesia 1995; 5 (6): 1-2.<br />
146. Guo YF, Stein P. Circadian rhthym in the cardiovascular system: Considerations in noninvasive<br />
electrophysiology. Cardiac Electrophysiol Review 2002; 6(3):267-272.<br />
147. Cooke HM, Lynch A. Biorhythms and chronotherapy in cardiovascular disease. Am J<br />
Hosp Parm 1994; 51(20):2569-2580.<br />
148. Dilaveris PE, Farbom P, Batchvarov V, Ghuran A, Malik M. Circadian behaviour of P-<br />
wave duration, P-wave area, and PR interval in healthy subjects. Ann Noninvas<br />
Electrocardiol 2001; 6(2):92-97.<br />
149. Molnar J, Zhang F, Weiss J, Ehlert FA, Rosenthal JE. Diurnal pattern of QTc interval: How<br />
long is prolonged? Possible relation to circadian triggers of cardiovascular events. J Am<br />
Coll Cardiol 1996; 27(1):76-83.<br />
150. Yetkin E, Senen K, İleri M, Atak R, Topaloğlu S, Ergün K, Yanik A, Tandoğan I, Cehreli<br />
S, Duru E, Demirkan D. Diurnal variation of QT dispersion in patients with and without<br />
coronary artery disease. Angioiogy 2001; 52(5):311-316.<br />
151. Brembilla-Perrot B. Age-related changes in arrhythmias and electrophysiologic properties.<br />
Cardiac Electrophysiol Review. 2003; 7(1):88-91.<br />
56
152. Watanabe MA. Heart rate turbulance: A review. Indian Pacing Electrophysiology J 2003;<br />
3(1):10-22.<br />
153. American Heart Association Inc. Task Forc ofthe European Society of Cardiology the<br />
North American Society of Pacing and Electrophysiology. Heart Rate Variability.<br />
Standards of measurement, physiological interpretation, and clinical use. Circulation<br />
1996; 93(5):1043-1065.<br />
154. Hon EH, Lee ST. Electronic evaluations ofthe fetal heart rate patterns preceding fetal<br />
death: further observations. Am J Obstet Gynecol 1965; 87:814-826.<br />
155. Ewing DJ, Martin CN, Young RJ, Clarke BF. The value of cardiovascular autonomic<br />
function tests: 10 years' experience in diabetes. Diabetes Care 1985; 8(5):491-498.<br />
156. Wolf MM, Varigos GA, Hunt D, Sloman JG. Sinus arrhythmia in acute myocardial<br />
infarction. Med J Aust 1978; 2(2):52-53.<br />
157. Lombardi F, Malliani A, Pagani M, Cerutti S. Heart rate variability and its sympatho-vagal<br />
modulation. Cardiovasc Res 1996; 32(2):208-216.<br />
158. Brouwer J, van Veldhuisen DJ, Man in t'Veld AJ, Haaksma J, Dijk WA, Visser KR,<br />
Boomsma F, Dunselman PH. Prognostic value of heart rate variability during long-term<br />
follow-up in patients with mild to moderate heart failure. J Am Coll Cardiol 1996;<br />
28(5):1183-1189.<br />
159. Lombardi F, Mortara A. Heart rate variability and cardiac failure. Heart 1998; 80(3):213-<br />
214.<br />
160. Pagani M, Lombardi F, Guzzetti S, Rimoldi O, Furlan R, Pizzinelli P, Sandrone G,<br />
Malfatto G, DelI'Orto S, Piccaluga E, Turiel M, Baselli G, Cerutti S, Malliani A. Power<br />
spectral analysis of heart rate and arterial pressure variabilities as a marker of<br />
sympathovagal interaction in man and conscious dog. Circ Res 1986; 59(2):178-193.<br />
161. Ohuchi H, Suzuki H, Yasuda K, Arakaki Y, Echigo S, Kamiya T. Heart rate recovery after<br />
exercise and cardiac autonomic nervous in children. Pediatr Res 2000; 47(3):329-335.<br />
162. Lombardi F. Chaos theory, heart rate variability, and arrhythmic mortality. Circulation<br />
2000; 101 (1):8-10.<br />
163. Lombardı F. Clinical implications of present physiological understanding of HRV<br />
components. Card Electrophysiol Rev 2002; 6(3): 245-249.<br />
164. Schmidt G, Monfill GE. Nonlinear methods for heart rate variability assessment. In: Malik<br />
M, Camm AJ, eds. Heart Rate Variability. Armonk, NY, Fütura, 1995:page 87-98.<br />
165. Fauchier L, Babutj D, Cosnay P, Autret ML, Fauchier JP. Heart rate variability in<br />
idiopathic dilated cardiomyopathy characteristics and prognostic value. J Am Coll Cardiol<br />
1997; 30(4):1009-1014.<br />
166. Lown B, Verrier RL. Neural activity and ventricular fibrillation. N Engl J Med 1976;<br />
294(21):1165-1176.<br />
167. Stein PK. Assesing Heart Rate variability from Real-World Holter Reports. Cardiac<br />
Electrophysiol Review 2002; 6(3): 239-244.<br />
168. Lombardi F, Colombo A, Porta A, Baselli G, Cerutti S, Fiorentini C.Assesment of the<br />
coupling between RT-apex and RR interval as an index of temporal dispersion of<br />
ventricular repolarisation. Pacing Clin Electrophysiol 1998; 21(11):2396-2400.<br />
169. Wang Y, Yuming Y, Gilula LA, Wilson AJ. Endemic fluorosis of the skeleton:<br />
radiographic features in 127 patients. AJR Am J Roentgenol 1994; 162(1):93-98.<br />
57
170. Dean H.T. „The investigation of physiological effects by the epidemiological method‟, in<br />
F.R. Moulton (ed.): „Fluorine and dental health‟, AAAS, Washington, 1942: 23.<br />
171. Czarnowski W, Krechniak J. Urinary fluoride of schoolchildren in Gdansk. Fluoride 2002;<br />
35(4): 239-243.<br />
172. Zohouri FV, Swinbank CM, Maguire A, Moynihan PJ. Is the fluoride/creatinine ratio of a<br />
spot urine sample indicative of 24-h urinary fluoride? Community Dent Oral Epidemiol<br />
2006; 34(2):130.<br />
173. Gamage M, Franklyn J. Hypothyroidism, thyroxine treatment, and the heart. Heart<br />
1997;77(3):189-190.<br />
174. Fazio S, Biondi B, Carella C, Sabatini D, Cittadini A, Panza N, Lombardi G, Saccà L.<br />
Diastolic dysfunction in patients on thyroid stimulating hormone suppressive therapy with<br />
levothyroxine: beneficial effect of beta-blockade. J Clin Endocrinol Metab 1995;<br />
80(7):2222-2226.<br />
175. Polikar R, Feld GK, Dittrich HC, SmithJ, Nicod P. Effect of thyroid replacement therapy<br />
on the frequency of benign atrial and ventricular arrhythmias. J Am Coll Cardiol<br />
1989;14(4):999-1002.<br />
176. Sawin CT, Geller A, Wolf PA, Belanger AJ, Baker E, Bacharach P, Wilson PW, Benjamin<br />
EJ, D'Agostino RB.. Low serum thyrotropin concentrations as a risk factor for atrial<br />
fibrillation in older persons. N Engl J Med 1994; 331(19):1249-52.<br />
177. Bozkurt B, Koç M, Coşkun F, Cengiz Ö, Bilgin A, Demirpençe E, Kılınç K, Aksoy F.<br />
Ratlarda oluşturulan endotoksemide glutatyon eksikliğinin karaciğer histopatoloji ve<br />
fonksiyonlarına etkisi. T Klin Tıp Bilimleri 1998; 18(6): 388.<br />
178. Akdoğan M, Bilgili A, Karaöz E, Gökçimen A, Yarsan E, Eraslan G. İçme suyu ile belirli<br />
dozlarda flor verilen tavşanların karaciğer dokusundaki yapısal ve biyokimyasal<br />
değişiklikler. F Ü Sağlık Bil Dergisi 2002; 16 (1): 41-46.<br />
179. Araya O, Wittwer F, Villa A, Ducom C. Bovine fluorosis following volcanic activity in<br />
the Southern Andes. Vet Rec 1990; 126(26): 641-642.<br />
180. Sel T. Doğu Anadolu Bölgesinde normal ve florosis belirtisi gösteren koyunlarda serum<br />
spesifik karaciğer enzimleri (Glutamat Oksalasetat Transaminaz, Glutamat Piruvat<br />
transaminaz, Laktad Dehidrojenaz) ve alkalen fosfataz düzeylerinin araştırılması. AÜ<br />
Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Doktora Tezi. 1991.<br />
181. Dure-Smith BA, Farley SM, Linkhart SG, Farley JR, Baylink DJ. Calcium deficiency in<br />
fluoride-treated osteoporotic patients despite calcium supplementation. J Clin Endocrinol<br />
Metab 1996;81(1):269-75.<br />
182. Khandare AL, Kumar PU, Shankar NH, Kalyanasundaram S, Rao GS. Effect of calcium<br />
deficiency induced by F intoxication on lipid metabolism in rabbits. Research report<br />
Fluoride 2007; 40(3): 184–189.<br />
183. Iacono JM. Effect of varying the dietary level of calcium on plasma and tissue lipids of<br />
rabbits. J Nutr 1974; 10:1165-1171.<br />
184. Dousset JS, Rioufol C, Feliste R, Levy P, Bourbon P. Effect of inhaled hydrofluoric acid<br />
(HF) on lipid metabolism in guinea pig. Fundam Appl Toxicol 1984; 4:618-623.<br />
185. Susheela AK, Moolenburgh HC. Treatise on fluorosis. Fluoride 2001; 34(3):181-183.<br />
186. Hilleboe HE, Schlesinger ER, Chase HC. Newburgh-Kingston caries-fluorine study: final<br />
report. J Am Dent Assoc 1956; 52(3); 290.<br />
58
187. Balazowa G, Macuch P, Rippel A. Effects of fluorine emissions on the living organism.<br />
Fluoride 1969; 2(1):33-39.<br />
59