26yoktur. Bu nedenle de olay daha az ve kısadır. Ferhâd ile Şîrîn’in karşılıklıkonuşmaları manzumdur. Asıl hikâyede birbirine kavuşamayan sevgililer, Karagözoyunlarınıntabii sonuna uygun olarak birbirlerine kavuşurlar. Oyun ilk defa H.W.Dudatarafından Fasl-ı Ferhâd adıyla 1931 yılında İstanbul’da yayımlanmıştır 7 .Halk hikâyelerinden alınmış konular temâşâ haline geçerken daima büyükdeğişikliğe uğrarlar 8 . Ferhâd ile Şîrîn oyununun konusunu Husrev ü Şîrîn hikâyesiile karşılaştıracak olursak, Husrev’in tamamen ortadan kalktığını, yerine Şîrîn’inköşkünü boyayan Ferhâd’ın geçtiğini görürüz. Annesi ile beraber köşkü gezmeyegelen Şîrîn, Ferhâd’a âşık olur. Şîrîn eve dönmek üzere oradan ayrılınca, Ferhâd,“Kimseler görmüş değildir, can bedenden çıktığın, şimdi ben, gözümle gördüm iştecanımdır giden...” deyip, düşer bayılır. Pişekâr, Ferhâd’ı ayılttıktan sonra, gidipŞîrîn’i annesinden, Ferhâd nâmına ister. Fakat anne kızını “ bir nakkaşparçasına...” veremeyeceğini, ancak Elmadağı’nı delerek oradaki suyu şehireakıtması şartı ile teklifi düşüneceğini söyler. Ferhâd, başka çare olmadığınıgörünce, dağı kazmaya başlar. Tam su dağdan akacağı sırada, Şîrîn’in annesitarafından gönderilmiş bir “cadı”, elinde lokma çanağı ile Şîrîn’in köşkünden çıkarve Ferhâd’ın yanına sokularak, Şîrîn’in öldüğünü, âdet üzre, rûhu için lokmadağıtıldığını söyler. Bunun üzerine Ferhâd, elindeki külüngü kaldırır. Cadınınkafasına indirecekken, kadın kaçar. Bu defa kendisini öldürmeye kalkar; fakat tamo sırada Şîrîn yetişir ve Ferhâd’ın intiharına engel olur. Sevgililer düğün yapmaküzere giderlerken oyun biter.Husrev ü Şîrîn ve Ferhâd ile Şîrîn hikâyesi son zamanlarda modernedebiyatın ve sanatın çeşitli kollarında da ele alınmıştır.Hikâye, 1912 yılında Ferhâd ile Şîrîn adıyla Azerbeycanlı bestekârHacıbeyli Üzeyr tarafından opera şekline konmuştur. Bir süre sonra da AlîŞeyhü’l-İslâmî tarafından Operet-i Husrev ü Şîrîn adıyla yeni bir şekle konmuş veİran’da oynanmıştır. Nizâmî’nin eserleri üzerinde incelemeler yapmış olan ZebîhBihrûz, 1920 yılında İngilizce olarak Husrev ü Şîrîn senaryosu yazmış, sonraFarsça olarak bastırmıştır. İran’da ve bazı memleketlerde film haline getirilmiştir 9 .7 F.K.Timurtaş, Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’i s.468 Nihal Türkmen, Orta Oyunu, MEB yay. s.14-15 İst., 1991.9 F.K.Timurtaş, Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’i s.47
27Nazım Hikmet de 10 mesneviyi değişik bir yorumla ele almış ve Ferhâd’ınŞîrîn’e olan sevgisi ile halkı suya kavuşturma ülküsünü bir arada işleyerek “Ferhâdile Şîrîn” adlı bir oyun yazmıştır.Ferhâd ile Şîrîn, klasik mesnevi konusu olarak kalmamış; gazellerde,rübâilerde vb. divan şiirlerinde (bugün bile Yahya Kemal, Faruk Nafiz’inşiirlerinde) özellikle Ferhâd’ın Bisütûn dağını yarma olayına telmihler yapılmıştır.Şîrîn güzelliğin, Ferhâd sabrın sembolü olmuştur.10 Nazım Hikmet, Ferhâd ile Şîrîn, Dost Yay. Ank., 1965.