01.12.2012 Views

T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma ...

T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma ...

T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

<strong>Sağlık</strong> <strong>Bakanlığı</strong><br />

<strong>Haydarpaşa</strong> <strong>Numune</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Araştırma</strong> Hastanesi<br />

I. Kulak Burun Boğaz Kliniği<br />

UZUN SÜRELİ TİNER İNHALASYONUNUN İŞİTME YOLLARI ÜZERİNE<br />

ETKİLERİNİN, HAYVAN MODELİ ÜZERİNDE İŞİTSEL BEYİN SAPI YANITLARI<br />

İLE DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

Dr. Oğuz Güçlü<br />

İstanbul-2004


ÖNSÖZ<br />

Uzmanlık eğitimim boyunca tecrübe <strong>ve</strong> bilgilerini esirgemeyip yetişmemde büyük<br />

katkıları olan Klinik Şefimiz Sayın Doç. Dr. Süleyman Önal Gürsan’ a saygı <strong>ve</strong> teşekkürü bir<br />

borç bilirim.<br />

Asistanlığım süresince tecrübe <strong>ve</strong> bilgilerine sıkça başvurduğum, eğitimimde büyük<br />

payları olan şef yardımcılarımız Sn. Op. Dr. Çelik Koldaş <strong>ve</strong> Sn. Doç. Dr. Çağatay Oysu’ ya,<br />

başasistanımız Sn. Op. Dr. Celil Uslu’ ya teşekkür ederim. Asistanlık <strong>ve</strong> uzmanlık<br />

dönemlerinde birlikte çalıştığım <strong>ve</strong> samimiyetlerini her zaman hissettiğim Sn. Op. Dr. Salih<br />

Çakır <strong>ve</strong> Sn. Op. Dr. Oray Karaçaylı’ ya teşekkür ederim.<br />

Tezimde katkıları olan Nöroloji Klinik Şefi Sn. Doç. Dr. Hülya Tireli’ ye <strong>ve</strong> tezimin<br />

her aşamasında yanımda olan Sn. Dr. Kemal Tutkavul’ a teşekkür ederim. Asistanlığım<br />

boyunca iş yükünü beraber paylaştığım tüm asistan arkadaşlarıma, klinik hemşire <strong>ve</strong><br />

personeline teşekkür ederim.<br />

Hayatım boyunca desteklerini yanımda hissettiğim, sevinç <strong>ve</strong> üzüntüyü birlikte<br />

paylaştığım aileme <strong>ve</strong> sevgili eşime sonsuz saygılarımı <strong>ve</strong> şükranlarımı sunuyorum.<br />

2


İÇİNDEKİLER<br />

GİRİŞ .................................................................... 1-2<br />

GENEL BİLGİLER ............................................. 3-17<br />

MATERYAL-METOD ........................................ 18-22<br />

BULGULAR ......................................................... 23-41<br />

TARTIŞMA .......................................................... 42-49<br />

ÖZET VE SONUÇ ............................................... 50<br />

3<br />

KAYNAKLAR ...................................................... 51-54


GİRİŞ<br />

Organik çözücüler, günlük yaşantımızda sık karşılaştığımız materyallerdir. Evlerde,<br />

endüstriyel bir çok iş kolunda kullanılan sıvı maddelerdir. Sayıları gün geçtikçe artmaktadır.<br />

1880 yılında yirmi civarında çözücü biliniyorken günümüzde sayıları bini aşmıştır. Bu<br />

çözücüler başlıca; boya incelticisi olarak, kuru temizleme sıvılarında, cilalarda,<br />

yapıştırıcılarda bulunmaktadırlar. Bu kadar sık karşılaştığımız bu materyallerin sağlık üzerine<br />

olan olumsuz etkileri göz ardı edilmektedir (1,2).<br />

Yaşamın her alanına girmiş olan bu organik çözücülerle özellikle solunum, deri <strong>ve</strong> oral<br />

yolla temas söz konusudur. Değişik iş kollarında bu materyallerle uzun süreli düşük dozda<br />

temas görülmektedir. Son yıllarda bu organik çözücülerin, madde bağımlıları tarafından<br />

narkotik olarak kullanımları da dikkati çekmektedir. Madde bağımlıları tineri yüksek dozda <strong>ve</strong><br />

inhalasyon yolu ile almaktadır. Tiner ucuz, ulaşılması kolay <strong>ve</strong> yasak olmayan bir materyaldir.<br />

Bu özeliklerinden dolayı sıklıkla düşük sosyoekonomik seviyedeki kişiler, uyuşturucu<br />

materyal olarak tineri tercih etmektedir (1). İngiltere’de yapılan bir araştırmada uçucu madde<br />

bağımlılığının özelikle 20 yaş altında olduğu <strong>ve</strong> erkeklerde daha sık rastlandığı belirlenmiştir<br />

(3).<br />

Bu materyallerin uyuşturucu madde olarak kullanımı sıklıkla 20 yaş altı gençlerde<br />

görülmektedir. Fakat beş yaşın altında, altmış yaşın üzerinde de bildirilen vakalar mevcuttur.<br />

Mexico’da 1977 yılında uçucu madde suistimalinin ortalama prevalansı % 10 olup, yıllık artış<br />

oranı % 0,7 olarak bildirilmiştir. İngiltere’de 1984-1986 yılları arasında adölesan okul<br />

çocukları arasında tespit edilen uçucu madde suistimalinin prevalansı % 5-9’dur (1,3).<br />

4<br />

Akut intoksikasyonda etkileri keyif <strong>ve</strong>rici olup, öfori, zindelik, ajitasyon, takiben<br />

gevşeme, baş dönmesi, görsel <strong>ve</strong> işitsel halusinasyonlar, yorgunluk <strong>ve</strong> uyku hali gözlenir.<br />

Ayrıca kullanım sırasında öksürme, tükürük miktarında artış, deride kızarma, bulantı, kusma,<br />

fotofobi, oryantasyon bozukluğu, diplopi, ataksi, konuşmada bozulma, reflekslerde azalma <strong>ve</strong><br />

nistagmus saptanır (4). Kronik kullanımı sonrası santral sinir sisteminde, kalpte,


karaciğerlerde, akciğerlerde <strong>ve</strong> böbreklerde kalıcı hasarlar oluşur (1,4,5). Tiner,<br />

inhalasyonundan sonra en fazla lipid yönünden zengin olan santral sinir sisteminde toplanır <strong>ve</strong><br />

hasar oluşturur (6,7).<br />

Çözücü inhalasyonunda majör risk ani ölümdür. Muhtemel sebepler vagal<br />

stimülasyon, anoksi, solunum depresyonu <strong>ve</strong> kardiyak aritimilerdir. Kardiyak aritmiler en sık<br />

ölüm nedenidir.<br />

Organik çözücülerin sağlık üzerinde yarattığı olumsuz etkiler önem <strong>ve</strong>rilmesi gereken<br />

bir konudur. Tiner, özellikle suistimali en sık gözlenen organik çözücülerdendir. Uyuşturucu<br />

madde olarak kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Bu kadar yaygın olarak karşılaşılan bir<br />

materyal olan tiner üzerine yapılan çalışmaların artması <strong>ve</strong> sağlık üzerine olan etkilerinin<br />

belirlenmesi önemli bir sosyal görevdir. Tinerin sağlık üzerine olan etkilerinin belirlenmesi;<br />

bu konuda toplumun, ailenin <strong>ve</strong> fertlerin bilgilendirilmesi gereklidir.<br />

Tinerin, sağlık üzerine olan etkileri literatürdeki çalışmalarda gösterilmiştir (1,4,5,6,7).<br />

Bu çalışmada da işitme üzerine olan etkileri ele alınmıştır. Elektro fizyolojik bir test olan<br />

işitsel beyin sapı yanıtları (ABR) testi kullanılmıştır.<br />

Atmosferde meydana gelen ses dalgalarının kulağımız tarafından toplanmasından,<br />

beyindeki merkezlerde karakter <strong>ve</strong> anlam olarak algılanmasına kadar olan süreç ‘işitme’<br />

olarak adlandırılır <strong>ve</strong> işitme sistemi denilen geniş bir bölgeyi ilgilendirir. Dış, orta <strong>ve</strong> iç kulak<br />

ile merkezi işitme yolları <strong>ve</strong> işitme merkezi bu sistemin parçalarıdır (8,9,10).<br />

İşitsel beyin sapı yanıtları, işitme sinirinin başlangıcından, beyin sapındaki işitsel<br />

merkezlere kadar olan anatomik bölgede, sesli uyarana karşı işitme yollarında oluşan<br />

elektriksel akımın senkronize aktivitesini kaydeden elektro fizyolojik bir yöntemdir. İşitsel<br />

beyin sapı yanıtları testinin odyolojik testler arasında yerini almasından sonra, işitme<br />

fonksiyonunun objektif <strong>ve</strong> noninvazif olarak değerlendirilmesi daha kolay <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir hale<br />

gelmiştir. Gerçekte işitme olarak tanımlanan, ses enerjisinin algılanma <strong>ve</strong> yorumlanmasını<br />

sağlayan kortikal bütünleştirme işlevini bu test değerlendiremez. Bu işlev sadece klasik<br />

sübjektif yöntemlerle sağlanabilir. İşitsel uyarılarla elde edilmiş potansiyellerin ölçümü ile<br />

santral işitme yollarının fonksiyonel bütünlüğü değerlendirilebilir (8,11,12,13). ABR; İşitme<br />

eşikleri klasik metotlarla saptanamayan bebek <strong>ve</strong> büyük çocuklarda, mental bozukluğu<br />

olanlarda <strong>ve</strong> fonksiyonel işitme kaybı olanlarda, odyometrik bir test olarak kullanılmaktadır<br />

(8,11,13).<br />

5


Literatürde tinere bağlı işitme kaybı tespit edilen vakalar mevcuttur (14,15,16). Bu<br />

çalışmada da tinerin işitme yolları üzerinde yarattığı hasar ABR testi ile değerlendirilmiş, sinir<br />

iletim hızlarındaki değişimler üzerinde durulmuş, hasarın lokalizasyonu belirlenmek için<br />

çalışmalar yapılmıştır.<br />

GENEL BİLGİLER<br />

SELÜLOZİK TİNER<br />

Ülkemizde bulunan tiner genellikle boya tineri olarak adlandırılmaktadır. Fiziksel <strong>ve</strong><br />

kimyasal özelikleri Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından belirlenmektedir. Selülozik<br />

<strong>ve</strong> sentetik olmak üzere iki çeşit tiner bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda selülozik tiner<br />

kullanılmıştır.<br />

Selülozik tiner; bünyesinde hidrokarbonlar, esterler, glikol eterler, ketonlar ile alkoller<br />

bulunduran <strong>ve</strong> nitro-selüloz esaslı her türlü boyaların, <strong>ve</strong>rniklerin vizkozitelerini düşürerek<br />

uygulama kolaylığı sağlamak için kullanılan çözücü karışımdır (17).<br />

Boya tineri, kimyasal yapısından dolayı saf bir madde olarak tanımlanamaz <strong>ve</strong><br />

deneysel çalışmalarda gerçek konsantrasyonunun belirlenmesi çok zordur. Boya tinerinin gaz<br />

kromatoğrafik analizinde 200 den fazla aromatik <strong>ve</strong> alifatik maddenin karışımından oluştuğu<br />

ortaya çıkmıştır (18).<br />

Ülkemizde kullanılan tinerin fiziksel <strong>ve</strong> kimyasal özelikleri Türk Standartları Enstitüsü<br />

(TSE) tarafından belirlenir. Buna göre selülozik tinerin asetik asit oranı en çok % 0.03, toplam<br />

hidrokarbon miktarı en çok % 56, aromatik hidrokarbon oranı en az % 30, alifatik<br />

hidrokarbon oranı en çok % 25 <strong>ve</strong> alkoller, esterler, ketonlar,glikol eterlerin oranı ise en az %<br />

44 olmalıdır. Benzen <strong>ve</strong> klorlu hidrokarbonlar bulunmamalıdır. Toluenle seyrelme oranı en az<br />

1 olmalıdır (17).<br />

6<br />

İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü tarafından ülkemizdeki<br />

selülozik tinerin içeriğini gaz kromatoğrafisi metodu ile analiz edilmiştir. Sonuçlara göre


ülkemizdeki tinerler, yaklaşık olarak % 63 oranında toluen, % 13 aseton, % 10 izobutil asetat,<br />

% 7.5 izobutanol, % 6.5 butilglikol içermektedir.<br />

Toluen, benzen halkasına metil grubu eklenmesi ile oluşan bir aromatik<br />

hidrokarbondur. İnhale edilen dozun %50 sinin absorbe edildiği gösterilmiştir. Suda az<br />

çözülen bir maddedir, lipid yönünden zengin olan örneğin sinir sistemi gibi dokularda yüksek<br />

konsantrasyonlara ulaşır <strong>ve</strong> etki gösterir (19).<br />

Tinerin dokular üzerinde yarattığı etki histopatolojik olarak incelendiğinde, santral<br />

sinir sisteminde intersinaptik aralığın mesafesinde artma, postsinaptik membran densitesinde<br />

<strong>ve</strong> sinaps aralığındaki <strong>ve</strong>ziküllerin sayısında azalma ayrıca optik sinir miyelin kılıfında<br />

ayrılmalar bulunmuştur. Diğer bir çalışmada 60 gün inhalasyon sonrası periferik miyelinli<br />

sinir liflerinin boyut <strong>ve</strong> kalınlıklarında değişiklikler tespit edilmiş, miyelin kılıfta ödem,<br />

aksonlarda incelme gözlenmiştir. 90 gün sonrasında sinir liflerinde atrofi saptanmıştır(18,19).<br />

Akut intoksikasyonda etkileri keyif <strong>ve</strong>rici olup, öfori, zindelik, ajitasyon, takiben<br />

gevşeme, baş dönmesi, görsel <strong>ve</strong> işitsel halusinasyonlar, yorgunluk <strong>ve</strong> uyku hali gözlenir.<br />

Ayrıca kullanım sırasında öksürme, tükrük miktarında artış, deride kızarıklık, bulantı, kusma,<br />

fotofobi, oryantasyon bozukluğu, diplopi, ataksi, konuşmada bozulma, reflekslerde azalma <strong>ve</strong><br />

nistagmus saptanabilir(4).<br />

Kronik kullanıma bağlı olarak ise santral sinir sisteminde, kalpte, karaciğerlerde,<br />

akciğerlerde <strong>ve</strong> böbreklerde kalıcı hasarlar oluşmaktadır(1,4,5). Tiner, serebellar bozukluklar,<br />

aritmi, optik nöropati, nöropsikiaytrik bozukluklar, periferal nöropati <strong>ve</strong> akut kas güçsüzlüğü<br />

yol açmaktadır(1,4,5).<br />

Toluen:<br />

Toluen, benzen halkasına metil grubu eklenmesi ile elde edilen aromatik bir<br />

hidrokarbondur. Toluen benzen ile karşılaştırıldığında daha fazla yağda çözünen <strong>ve</strong> daha az<br />

uçucu olan bir moleküldür (6). Toluen yanıcı <strong>ve</strong> patlayıcıdır (3,20). Naftenden zengin petrol<br />

ürünlerinden <strong>ve</strong> kömürden hidroformasyon ile üretilir (20). Renksizdir <strong>ve</strong> karakteristik bir<br />

kokusu vardır. Endüstride boya, <strong>ve</strong>rnik, zamk, cila <strong>ve</strong> laklarda çözücü olarak sık bir şekilde<br />

kullanılır. Ayrıca kimya endüstrisinde diizosiyanat, fenol, benzen, benzoik asit, nitrotoluen <strong>ve</strong><br />

sakkarin üretiminde kullanılır (2,3,6).<br />

7


Toluen inhalasyon <strong>ve</strong> deri yolu ile absorbe edilir. Daha çok yağda çözünür olduğundan<br />

özelikle yağdan zengin olan sinir sistemi gibi dokularda yüksek konsantrasyonlara ulaşır<br />

(1,2,6). İnhale edilen miktarın %50’si absorbe edilir. Absorbe olan dozun %18’i<br />

akciğerlerden, %2’lik kısmı ise safra yolu ile atılır. %80’i ise sitokrom P-450 oksidaz(CYT P-<br />

450 oksidaz) sistemi ile benzolik alkole dönüştürülür. Daha sonra alkol <strong>ve</strong> aldehid<br />

dehidrogenazlarla benzoik asite transforme edilir. Glisin ile konjuge edilerek idrardan<br />

hippurik asit şeklinde elimine edilir. Kullanım miktarı idrardaki hippurik asit miktarı ile<br />

monitörize edilebilir (6,7).<br />

Toluenin karsinojenik etkisi yoktur. Mutajenik etki olarak kromatid kırıkları yapar.<br />

Teratojenik olduğu <strong>ve</strong> plasentadan geçtiği bilinmektedir. İmpotans <strong>ve</strong> sperm hücre anomalileri<br />

yaptığı gösterilmiştir (20).<br />

100-500ppm konsantrasyondaki toluen buharı göz <strong>ve</strong> solunum mukozası için irritandır.<br />

Deri ile temas sonrası inflamasyon gelişir. Sistemik etkisi ise merkezi sinir sisteminin<br />

depresyonuna bağlıdır. 800 ppm toluene akut karşılaşım sonrası baş ağrısı, iştahsızlık,<br />

yorgunluk, nöromusküler inkordinasyon, bulantı, <strong>ve</strong>rtigo, parestezi, mental konfüzyon <strong>ve</strong><br />

bilinç kaybı gözlenir. Semptomlar 200-300ppm toluenle temas sonrası gelişir, 600 ppm toluen<br />

inhalasyonu sonrası belirgin hale gelir. Kronik etkileri ise kalıcı serebeller ataksi, kronik<br />

ensefalopati(ataksi, tremor, emosyonel labilite, mental durum değişiklikleri), reküren baş<br />

ağrıları <strong>ve</strong> kişilik değişiklikleridir. Polinöropati, distal renal tübüler asidoz saptanabilir.<br />

Toluenin, kemik iliği üzerine önemli bir etkisi bulunmamıştır (2,6).<br />

Aseton:<br />

Genel olarak izopropil alkolün dehidrojenasyonu sonucu elde edilir (20). Uçucu ,<br />

yanıcıdır <strong>ve</strong> tipik bir kokusu vardır (6). Kimyasal <strong>ve</strong> farmakolojik işlemlerde, tekstilde,<br />

tinerde, mürekkepte, yapışkanlarda, temizlik malzemelerinde <strong>ve</strong> laboratuvarda yaygın olarak<br />

kullanılır. Nitrosellüloz, asetilen, reçine, yağ, selüloz asetatta çözücü olarak kullanılır (20).<br />

Akut <strong>ve</strong> kronik toksitesi çok nadir olup, yan etkileri azdır. Toksik etkisi sindirim <strong>ve</strong><br />

inhalasyon yoluyla olur. Ciltten emilimi çok yavaştır. Bütün vücut sıvılarına yayılır.<br />

Akciğerlerde emilen miktarın %14-18’i atılır. Kalanın büyük kısmı metabolize edilir. Aseton,<br />

izopropanol metabolizmasının ana ürünü olup, izopropanolün uzamış etkisine katkıda bulunur<br />

(6). 15-20 gr aseton alınımı toksisite oluşturmamıştır, 200-400 ml saf asetonun oral alınımı<br />

merkezi sinir sistemi depresyonu oluşmuş ancak uzun dönemde sekel kalmamıştır (6).<br />

8


Hafif intoksikasyonda uyuşukluk,ataksi, baş ağrısı, bulantı, kusma, konuşmada<br />

bozulma, ciddi intoksikasyonda ise stupor <strong>ve</strong> koma gözlenebilir. Kronik karşılaşım sonucu<br />

baş ağrısı, ağız kuruluğu, boğaz <strong>ve</strong> burun irritasyonu olup, ortamdan uzaklaştırıldığında bu<br />

yan etkileri geçicidir. Göz <strong>ve</strong> mukoza irritasyonu yapar. Kronik teması sonucu deride<br />

kabuklanma <strong>ve</strong> kuruma oluşur. Karsinojenik <strong>ve</strong> mutajenik etkisi gözlenmez (6,20).<br />

İzobutil-asetat<br />

İzobutil asetat, izobutil alkol <strong>ve</strong> asetik asitten elde edilir. Oksitleyici maddelerin<br />

varlığında <strong>ve</strong>ya orta derece ısıtıldığında yanıcı olup, buharı patlayıcıdır. Organik maddelerde<br />

çözücü <strong>ve</strong> tatlandırıcı olarak <strong>ve</strong>ya birçok karışımda butil asetat <strong>ve</strong> metil izobutil keton yerine<br />

kullanılabilir (20).<br />

İzobutil asetatın yüksek konsantrasyonlarda narkotik etkisi olup gözlerde, burun <strong>ve</strong><br />

boğazda irritasyon yapar. 200ppm dozuna maruz bırakıldığında şiddetli boğaz irritasyonu<br />

rapor edilmiştir. İntoksikasyon şiddetli ise baş ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi, santral<br />

sinir sistemi depresyonu <strong>ve</strong> bilinç kaybı gözlenir. İzobutil asetatın karsinojen <strong>ve</strong>ya mutajen<br />

olmasına dair bir bilgi yoktur (20).<br />

İzobutanol:<br />

İzobutanol önceden fermentasyonla üretilirken şimdi oxo işlemi sonucu elde<br />

edilmektedir. Bu işlemde, kobalt <strong>ve</strong>ya radyum katalizörleri eşliğinde, propilenin<br />

karbonmonooksit <strong>ve</strong> hidrojenle muamelesinden 3/1 oranında butiraldehid <strong>ve</strong> izobutiraldehid<br />

oluşmaktadır. Butiraldehidin alkole indirgenmesinde izobutanol meydana gelmektedir(20).<br />

İzobutanol yanıcı bir maddedir. Cilalarda, nitro sellüloz yapımında butil asetatla<br />

birlikte çözücü olarak <strong>ve</strong>ya yağlarda, reçinelerde, <strong>ve</strong>rniklerde, formaldehid köpüğünde çözücü<br />

olarak kullanılır. Antibiyotiklerin, hormonların <strong>ve</strong> vitaminlerin farmakolojik sentezinde de<br />

kullanılmaktadır (20).<br />

İdrarda metabolitleri olan asetik asit, asetaldehit, izobutilaldehit <strong>ve</strong> izovalerik asit<br />

olarak atılır. İnhalasyonu <strong>ve</strong> deri emilimi fazla toksik değildir. Ancak göz üzerinde şiddetli<br />

toksik etkileri bulunmaktadır. Karaciğer, kalp <strong>ve</strong> böbreklerde yağ birikimine neden olup,<br />

karaciğer üzerinde karbontetrakloridin etkisini artırır. Sıçanlarda intraperitoneal kullanımı<br />

sonucu karaciger, dalak <strong>ve</strong> mide tümörleri <strong>ve</strong> sarkomlar oluştuğunu gösteren bir çalışma<br />

mevcuttur (20).<br />

9


İŞİTME FİZYOLOJİSİ<br />

Atmosferde meydana gelen ses dalgalarının kulağımız tarafından toplanmasından<br />

beyindeki merkezlerde karakter <strong>ve</strong> anlam olarak algılanmasına kadar olan süreç işitme olarak<br />

adlandırılır <strong>ve</strong> işitme sistemi denilen geniş bir bölgeyi ilgilendirir. Dış, orta <strong>ve</strong> iç kulak ile<br />

merkezi işitme yolları <strong>ve</strong> işitme merkezi bu sistemin parçalarıdır (8,9,10).<br />

İşitmenin olabilmesi için ilk olarak ses dalgalarının atmosferden corti organına<br />

iletilmesi gerekir. Bu mekanik bir olaydır <strong>ve</strong> sesin bizzat kendi enerjisi ile sağlanır. Bu olaya<br />

“iletim” denir. Corti organında ses enerjisi biyokimyasal olaylarla sinir enerjisi haline<br />

dönüştürülür. Bu olaya “dönüşüm” denir. İç <strong>ve</strong> dış titrek tüylerde meydana gelen elektriksel<br />

akım kendisi ile ilişkili sinir liflerini uyarır. Bu şekilde sinir enerjisi frekans <strong>ve</strong> şiddetine göre<br />

corti organında kodlanmış olur. Tek tek gelen bu sinir iletimleri işitme merkezinde birleştirilir<br />

<strong>ve</strong> çözülür (8,9,10).<br />

İŞİTME FONKSİYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

İşitme organı, sonar stimuluslar <strong>ve</strong>rilerek muayene edilir. Sonar stimülüslar insan sesi,<br />

ses <strong>ve</strong>ren araçlar <strong>ve</strong> değişik frekanslarda ses <strong>ve</strong>rme özelliğine sahip elektronik araçlardır. Bu<br />

muayenelerde, işitme organındaki lezyonun niteliği <strong>ve</strong> niceliği belirlenmeye çalışılır. Yani<br />

işitme organındaki lezyonun, yeri (niteliği) <strong>ve</strong> işitme organındaki kaybın derecesi (niceliği)<br />

araştırılır (8).<br />

İşitsel Beyinsapı Odyometrisi<br />

10<br />

(Auditory Brain-stem Response Audiometry=ABR)<br />

İşitsel uyarılmış cevaplar ses tarafından akti<strong>ve</strong> olmuş, işitsel sistemden kaydedilen<br />

elektrofizyolojik kayıtlardır. ABR’yi hem nörootolojik hem de odyolojik değerlendirmelerde<br />

uygulama imkanı vardır. ABR tarafından inceleme beyin sapına kadar olan bölgeyi içerir. Bu<br />

bölgede işitme organı, periferik işitme siniri <strong>ve</strong> intrakranial beyin sapına kadar olan lifler<br />

bulunur. Sese karşı oluşan bu a<strong>ve</strong>rajlanmış uyarılmış potansiyeller, uyarımdan sonra, zaman<br />

ayarlı a<strong>ve</strong>rajlama sonucunda görülebilen bir dizi dalgadan oluşur. Klasik odyometrik


tetkiklerde işitmenin değerlendirilmesi büyük ölçüde hekim hasta işbirliğini gerektirdiği için<br />

bu testler sübjektif yöntemlerdir. Bu yüzden hastaya bağlı olarak birçok kısıtlamalar vardır.<br />

Bu kısıtlamaları ortadan kaldırmak için objektif metotlara ihtiyaç vardır. Beyinsapı<br />

odyometresi ise bu konudaki en önemli metottur (8). ABR, işitme kayıplarının teşhisinde <strong>ve</strong><br />

tiplerinin belirlenmesinde klinikte geniş bir uygulama alanına sahiptir (8,9).<br />

Ses uyaranları ile baziller membranın titreşmesi, Corti organında yer alan titrek tüylü<br />

hücreler tarafından elektriksel enerjiye çevrilir. Bu olaya “transdüksiyon” yani dönüşüm denir.<br />

Titrek tüylü hücreler tarafından meydana getirilen bu elektriksel aktivite sinir lifleri ile<br />

beyinsapı <strong>ve</strong> kortikal işitme merkezlerine kadar taşınır. Bu şekilde meydana gelen elektriksel<br />

aktivitenin saptanması <strong>ve</strong> kaydedilmesi ABR’nin esasını oluşturur. ABR, kulağın ses işittiği<br />

zaman ürettiği beyin dalgalarını ölçen kompüterize işitme testidir (8,11).<br />

ABR gerçek anlamda bir işitme testi değildir (8). İşitme sinirindeki time keeper liflerin<br />

intakt olup olmadığını ya da hangi konaklarda sorun bulunduğunu ortaya koyar (8,11).<br />

incelenirler:<br />

Ses uyaranından sonra meydana gelen elektriksel aktiviteler iki gruba ayrılarak<br />

1. Koklea içinde meydana gelen elektriksel aktiviteler,<br />

2. İşitme siniri, beyinsapı <strong>ve</strong> kortikal merkezlerde meydana gelen elektriksel aktiviteler.<br />

Koklea içinde meydana gelenler reseptör, işitme siniri <strong>ve</strong> merkezlerden gelenler ise<br />

“nörojenik aktiviteler” diye adlandırılır. Reseptör aktiviteler titrek tüylerin elektriksel<br />

aktivitelerini yansıtmaktadır. Bunlar koklear mikrofonik (KM) <strong>ve</strong> sumasyon potansiyeller<br />

(SP)’dir (8).<br />

Nörojenik aktiviteler ise işitme siniri, beyinsapı, kortikal işitme merkezlerinden elde<br />

edilen elektriksel aktivitelerdir. Kokleada meydana gelen elektriksel aktivite işitme siniri,<br />

beyinsapı <strong>ve</strong> üst merkezlere taşınır. Bu taşıma işine time keeper denilen sinir lifleri yapar.<br />

Sinir lifleri zaman ayarlıdır. Ses uyaranından sonra elektriksel aktivitenin belirli yerlere<br />

ulaşması için geçen süre normal kişilerde sabittir, değişmez. Buna “latent süre” adı <strong>ve</strong>rilir.<br />

Yani, ses uyaranından sonraki belirli sürelerde alınan elektriksel aktiviteler bize belli<br />

merkezlerin elektriksel aktivitelerini gösterir (8).<br />

ABR Dalgalarının Kaynakları<br />

11


12<br />

ABR kaydında 7 dalga saptanır.ABR dalga komponentleri 8.sinirden <strong>ve</strong> işitme<br />

bölgesinde kodal <strong>ve</strong> rostral beyin sapından ortaya çıkmaktadır (12,21). Bu dalgaların<br />

nörojenik aktivite bölgeleri farklıdır (Şekil 1).<br />

� Dalga I, işitme sinirinin distal kısmına,<br />

� Dalga II, işitme sinirinin proksimal kısmına,<br />

� Dalga III, ponstaki işitme yolları <strong>ve</strong> yapılarına (koklear nukleus, trapezoid<br />

cisim),<br />

� Dalga IV, süperior olivary kompleks’e,<br />

� Dalga V, beyin sapının rostral bölgesindeki işitme yolları <strong>ve</strong> yapılarına (lateral<br />

lemniskus’un inferior kollikulus’a giriş kısmı) (11,12,22).<br />

� Dalga VI <strong>ve</strong> VII, inferior kollikulus’a ait elektriksel aktiviteleri gösterir


Şekil 1: İşitme yolları anatomisi<br />

I. <strong>ve</strong> II. dalgalar, uyarının <strong>ve</strong>rildiği ipsilateral işitme sisteminden kaynaklanırken, III.<br />

dalga <strong>ve</strong> sonraki dalgalar bilateral hatta kontralateral işitme yollarından katılım gösterirler. I.<br />

<strong>ve</strong> II. dalgalar aksiyon potansiyelleridir.Sonraki dalgalar ise beyin sapı işitme yollarındaki<br />

postsinaptik aktiviteyi gösterir (11,21,23).<br />

13


Kayıt Sistemleri<br />

ABR testinde kayıtları elde etmek için tekrarlayan uyarı, amplifikasyon, filtreleme <strong>ve</strong><br />

a<strong>ve</strong>rajlama işlemlerinin yapılması gerekmektedir (24).<br />

1)Elektrodlar <strong>ve</strong> Yükseltici: Bu elektriksel aktiviteleri kaydetmek için kullanılan<br />

elektrodlar iki gruba ayrılır; a)Yakın alan elektrodları<br />

b)Uzak alan elektrodları<br />

Reseptör organdaki elektriksel aktiviteler koklea yakınına yerleştirilmiş elektrodlarla<br />

saptanır. İşitme siniri <strong>ve</strong> beyin sapı kortikal merkezlerdeki elektriksel aktiviteleri kaydetmek<br />

için uzak alan elektrod kullanılır. Bunlar üç tanedir: Mastoid <strong>ve</strong>ya aurikula, <strong>ve</strong>rteks <strong>ve</strong> zemin<br />

elektrodlarıdır (12,13,22,24).<br />

Elektrodların yerleştirilmesi için çeşitli öneriler vardır. Ancak mastoid <strong>ve</strong>ya aurikula<br />

<strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rteks elektrodları rutin olarak kullanılmaktadır. Zemin elektrodu bir referans elektrodtur.<br />

Yerleşim yeri ölçen kişiye bağlı olarak opsiyoneldir. Ekstrakranial <strong>ve</strong>ya kraniumda alına<br />

yerleştirilebilinir. Elektrodların yerleşim yerleri Uluslararası 10-20 elektrod standardı ile<br />

belirlenmiştir. (Şekil 2)<br />

14<br />

Şekil 2: Uluslararası elektrod yerleştirme sistemi


Elektrodlar arası bölge büyürse dalgalar daha iyi izlenir. En çok uygun sinyal girişini<br />

sağlamak için azaltılmış deri dirençli (genellikle 5000 ohm un altında ) altın <strong>ve</strong>ya gümüş<br />

kloridli diskler kullanılır (11). Elektrodların yerleştirilmesi, cildin iyi temizlenmesi <strong>ve</strong> uygun<br />

iletken jel kullanılması impedansları etkiler (25).<br />

2)Filtreler<br />

Tanım olarak filtreleme işlemi, herhangi bir sinyalin istenmeyen frekans bant <strong>ve</strong>ya<br />

bantlarındaki enerjisinin azaltılması <strong>ve</strong>ya tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaçla 3 tür<br />

filtre kullanılır (26).<br />

a-Alçak geçirgen filtre<br />

b-Yüksek geçirgen filtre<br />

c-Bant geçirgen filtre<br />

3) A<strong>ve</strong>rajlama:<br />

ABR dalgalarının sinyalleri mikrovolt düzeyinde, EEG ise milivolt düzeyindedir. Bu<br />

yüzden ABR dalgalarının düşük amplitüdlü sinyalleri beyin <strong>ve</strong> diğer organların oluşturduğu<br />

gürültü içinde kaybolur. Gürültüden hedef sinyalin ayrıştırılması a<strong>ve</strong>rajlama sistemiyle<br />

sağlanır. Sonuçta normal bir kişide Jewett’in tanımladığı 5 ile 7 dalga ortaya çıkar (25).<br />

4) Artefakt temizleme:<br />

Kayıtlar sırasında hastanın ani hareketleri <strong>ve</strong>ya elektriksel artefaktlar o anda<br />

kaydedilmekte olan tek cevapları etkileyerek gürültülü bir kayıda sebep olur. Tek cevaplardaki<br />

artefakt tüm son a<strong>ve</strong>rajı da etkileyerek, kaydın kalitesini önemli ölçüde bozar. Bunu önlemek<br />

için artefakt dışlama kullanılır (25).<br />

Cevabın Yorumlanması<br />

15<br />

ABR testinde beyin sapına kadar elde edilen 5 dalga araştırma konusu yapılır. Bu<br />

dalgalar içinde en belirgin olanları birinci, üçüncü <strong>ve</strong> beşinci dalgalardır.Dalgalar en iyi<br />

eşiğin 70-80 dB üzerindeyken izlenir. Cevabın yorumlanması esas olarak dalgaların latans <strong>ve</strong><br />

amplitüdlerinin değerlendirilmesine dayanır. Latans testin tekrarlanmasında amplitüde göre<br />

daha az değişkenlik gösterir. Klinisyenin cevapları doğru olarak yorumlayabilmesi için kendi<br />

teknik <strong>ve</strong> uyarana ait normal değer aralığının bilinmesi gerekir (27). Öncelikle testin yorumu<br />

işlemin amacına göre şekillendirilmelidir. Eğer amaç eşik değerlendirmesi ise, dalga V<br />

latansındaki artışlar şiddet azaltılarak kontrol edilmelidir. Sıklıkla kayıt sırasında en düşük<br />

şiddette elde edilen görülebilir cevap, dalga V için eşik olarak tanımlanır. Sinyalin algılanması


normal işiten erişkinlerde davranış eşiğinin yaklaşık 10 dB üstündedir. Lezyon yerinin<br />

değerlendirilmesinde genellikle eşik üstü a<strong>ve</strong>rajlar <strong>ve</strong> dalga I-V arasındaki latansın<br />

karşılaştırılması kullanılır.Santral iletim zamanı, teknik olarak dalga I’den V’e kadarki zamanı<br />

tam olarak karşılamamasına rağmen sonuçları değerlendirmede yararlı bir ölçüdür. Eğer<br />

santral iletim zamanı dikkate alınmazsa, dalga V latansındaki gecikmenin yorumlanmasında<br />

beyin sapı iletiminde olası bir gecikme, koklea cevap eşiğinde bir yükselme <strong>ve</strong>ya orta kulak<br />

hastalığına bağlı azalma gözönünde bulundurulmalıdır. Santral iletim zamanı evrensel olarak<br />

rapor edilmemesine karşın, birçok araştırmacı tarafından hassas bir ölçüm olduğu<br />

gösterilmiştir. Mutlak latans karşılaştırmalarında, testi yapan kulaklar arasında asimetrik bir<br />

periferik işitme kaybı olabileceği hesaba katılmalıdır. Dalga V latansı eşik üstü uyarı şiddeti<br />

arttıkça azaldığından, testi yapan latans-şiddet fonksiyonu göz önünde bulundurulmalıdır.<br />

Cevapların değerlendirilmesinde kulaklar arası karşılaştırmada yararlı bilgiler <strong>ve</strong>rir. Cinsiyet,<br />

yaş <strong>ve</strong> diğer faktörlerin simetrik etkileri olduğundan, kulaklar arasındaki herhangi bir fark<br />

işitsel yollarında daha fazla yavaşlama olan tarafta bir patoloji varlığını destekler. Latans-<br />

şiddet fonksiyonu da lezyon yerinin değerlendirilmesinde yardımcı olur. İletim tipi<br />

kayıplardan kaynaklanan koklear yitimin ayrılması, latans–şiddet eğrisi ile sağlanabilir. İletim<br />

tipi kayıplarda kaybın derecesine göre yer değiştiren normale paralel bir eğri oluşur. Koklear<br />

lezyonlarda eğri dikleşir, böylece daha az şiddet artışı ile daha erken dalga V latansı elde<br />

edilir. Latans-şiddet fonksiyonu lezyon yerinin ortaya konmasında impedans odyometrisi gibi<br />

diğer test <strong>ve</strong>rilerine ihtiyaç vardır. Karşılaştırıldıklarında amplitüdün latansa göre<br />

yorumlanması daha güçtür. Bunun nedeni normal kişilerde de dalgaların çeşitli amplitüd<br />

farklılıklarının olması <strong>ve</strong> test tekrarında latansa göre çok daha fazla değişiklikler<br />

göstermesidir.<br />

ABR kaydının karakterler bakımından incelenmesi:<br />

1)Dalga biçimi: ABR dalgalarının biçimsel yorumu daha çok latans <strong>ve</strong> morfolojik<br />

analizlerinin üzerine kuruludur (11,28). Lezyonun yerine <strong>ve</strong> büyüklüğüne göre trase her<br />

vakada elde edilemez. Amplitüdler küçülür <strong>ve</strong> dalgaları her zaman saptamak olanaklar<br />

dahilinde değildir (22).<br />

16<br />

ABR’de uyarı süresinin farklılığı değişikliğe sebep olmaz (22).<br />

2)Latent süre: Time keeper lifler nedeni ile normal kişilerde latent süreler sabittir,<br />

değişmez. Latent süreyi etkileyen faktörlerin başında koklea <strong>ve</strong> beyinsapı arasındaki mesafe<br />

gelir. Bu mesafe uzadıkça latent süre artar. Sıçanlarda bu mesafe insanlara göre kısadır (11).


Aynı şey kadın <strong>ve</strong> erkeklerden alınan latent süreler içinde geçerlidir. Baş çevresi küçük olan<br />

kimselerde latent süre kısalır(8,28,29).<br />

I.dalganın latent süresi 2 msn olarak saptanır. Ancak bazı normal kişilerde bu süre 1.7<br />

msn’ye inebilir. I. Dalganın latent süresi genellikle periferik organın durumunu yansıtır. Dış,<br />

orta <strong>ve</strong> iç kulak patolojilerinden etkilenir. I. <strong>ve</strong> V. Dalgalar arasındaki bölge retrokoklear <strong>ve</strong><br />

beyin sapı patolojilerinden etkilenir. Bu bakımdan ABR kaydının daha çok retrokoklear<br />

patolojileri yansıttığı söylenebilir.<br />

3) Pikler arası latans (İPL) : Dalgalar arasındaki latent süre 1 msn’dir. Ancak II. <strong>ve</strong><br />

IV. dalgalar her zaman bulunmadığı için I.-III. dalgalar III.-V. dalgalar arası latent süreler<br />

araştırma konusu yapılır. Her iki aralık için latent süreler 2 msn’dir. Aynı şekilde III. dalganın<br />

bulunmadığı vakalar için I.-V. dalgalar arası 4 msn olarak hesaplanır. Bazı lezyonlarda ise I.<br />

<strong>ve</strong> III. dalga saptanamaz. Bu durumda sadece V. dalga vardır. Ses uyaranından V. dalganın<br />

pikine kadar olan latent süre gözönüne alınır. Buna V. dalga mutlak latent süresi denir. Bu<br />

süre normal kişilerde 6 msn’dir. Normal kişilerde latent süreler arasında 0.1 msn’den daha<br />

fazla fark saptanmaz. 0.2 msn’den fazla bir uzama patolojik olarak kabul edilir.<br />

Dalga latent süresinin uzaması genellikle periferik organa aittir. İletim tipi <strong>ve</strong> koklear<br />

işitme kayıplarında ortaya çıkar. I.-III. dalgalar arasındaki latent sürenin uzaması posterior<br />

fossa patolojilerinde görülür. Örneğin akustik nörinom, menengiom <strong>ve</strong> vasküler bası<br />

sendromu gibi vakalarda bu süre artar. III.-V. dalga İPL’nin uzaması ise beyinsapı lezyonları<br />

lehinedir.<br />

4)Pik amplitüdü: Bir dalganın amplitüdü o dalganın pik yaptığı nokta ile dalgayı<br />

izleyen ilk çukurun dibi arasındaki mesafedir. Unutulmaması gereken bir nokta pik<br />

amplitüdünün sesin şiddeti ile yakından ilgili olduğudur. Ses şiddeti arttıkça amplitüd artar.<br />

Fakat buna karşılık latent süre kısalır ya da aksi söylenebilir. Amplitüd azaldıkça latent süre<br />

kısalır.<br />

Bir ABR kaydında dalgaların en belirgin olarak ortaya çıktığı ses şiddeti, eşiğin 80 dB<br />

üstündeki ses uyaranı ile elde edilir. Ses şiddeti 20 dB’lik azaltmalarla 60, 40, 20 traseler<br />

çizdirilir. Bir trasenin elde edilebildiği en düşük ses şiddeti ile hiç saptanamadığı ses şiddeti<br />

arasında hastanın işitme eşiği bulunur. Yetişkinler için ABR’de elde edilen eşik normal eşiğin<br />

10 dB üstündedir. Çocuklar için eşik normal eşiğin 20 dB üstünde saptanır.<br />

17<br />

V. dalga amplitüdü en yüksek dalgadır. 70 dB’e kadar uyarının şiddeti arttıkça latens<br />

yanıt değerlerinde azalma, amplitüd yanıt değerlerinde artma görülür. 70 dB’in üstündeki


değerlerde latens yanıt sabit kalırken amplitüd artmaya devam etmektedir (8,30). Bu ilişkiye<br />

V. dalganın latans yoğunluğu adı <strong>ve</strong>rilir. V. dalga latansının grafiği iletim tipi işitme<br />

kayıplarının saptanmasında da kullanılabilir. V. dalga latans yoğunluğu eğrisinde iletim tipi<br />

işitme kayıplarında eğri sağa doğru kayar.<br />

5)I.-V. amplitüd oranı: V. dalga her zaman en iyi saptanan dalgadır. Bu dalganın<br />

amplitüdü en yüksektir. I. dalganın amplitüdü ise V. dalganın amplitüdünden küçüktür. Eğer<br />

her iki dalganın amplitüdleri birbirleri ile oranlanırsa normal kişilerde I/V amplitüd oranı<br />

daima 1’den küçüktür. Eğer bir trasede I/V amplitüd oranı 1’den büyük bulunursa bu<br />

retrokoklear bir patolojiyi gösterir.<br />

ABR’nin Klinik Uygulamaları<br />

1.Eşik tayini: ABR bir işitme testi değildir. Uyarı olarak klik stimulus seçildiğinde,<br />

genellikle 2000-4000 Hz bölgesinin davranış eşiğinin bulunduğu düzey elde edilmektedir. Flat<br />

seyirli kayıplarda, bu düzey bize hastanın odyometrik konfigürasyonu hakkında yeterli bilgi<br />

sağlar (22,30,31,32). Ancak her zaman flat seyirli odyogramlar elde edilmez. İnen, çıkan,<br />

çentikli, kubbe <strong>ve</strong>ya çanak şeklindeki odyogramlara, flat odyogramlar kadar, hatta ondan daha<br />

fazla rastlanmaktadır. Bu nedenle klik ABR ile bulunan elektrofizyolojik eşik, odyogramın<br />

şekli hakkında yeterli bilgi <strong>ve</strong>rmemektedir (29,32). Ton ABR nin eşikleri, davranış eşiğine<br />

klik ABR kadar yakın değildir. ABR ile elde edilen işitme eşikleri davranışsal ölçümlerle elde<br />

edilen eşiklerden genellikle 10-20 dB daha düşük elde edilmektedir (22,32).<br />

2) Sinir <strong>ve</strong> alt beyin sapı lezyonlarında ABR : ABR lezyon yerinin tanımlanmasında<br />

kullanıldığında, retrokoklear hastalığı kokleardan ayırdetme yeteneği en önemli tanı değerini<br />

oluşturur. Akustik tümör tanısı için kullanılan testlerin en hassas <strong>ve</strong> doğru olanıdır. Yalancı<br />

negatiflik oranları düşüktür <strong>ve</strong> yalancı pozitifliği %10 ‘nun altındadır. Dalga V’ in varlığı<br />

<strong>ve</strong>ya yokluğu, latansı <strong>ve</strong>ya santral iletim zamanlarının analizi en hayati belirleyicilerdir. VIII.<br />

sinir lezyonları arasında ilk sırayı en sık rastlanması bakımından akustik nörinomlar<br />

almaktadır. Beyin sapı tümörleri ise intraaksiyal <strong>ve</strong> ekstraaksiyal olmak üzere iki kısma<br />

ayrılır. İntraaksiyal tümörler beyin sapında <strong>ve</strong> ekstraaksiyel tümörler ise beyin sapı dokusunun<br />

dışında fakat hemen yanında yer alırlar.<br />

18<br />

Tümörler dışında sık rastlanan patolojik lezyonlar vasküler bozukluklardır. Genellikle<br />

bu iki patolojik lezyon bu bölgede sinir liflerine baskı yaparak iletimi engelleyebilirler.<br />

Bunlara menengiomlar <strong>ve</strong> gliomlar da eklenebilir.


Bu lezyonlar sırasında elde edilen ABR traselerinde anormallikler saptanır. Bunun<br />

nedeni tümörlerin kitle etkilerine bağlı işitme sinirinin sıkışması, gerilmesi <strong>ve</strong> iskemisi nöral<br />

iletiyi etkiler.<br />

Sinirin anatomik yapısının da anormal ABR traseleri elde edilmesinde rol oynadığı<br />

bildirilmektedir. Sinirde alçak frekanslı ses uyarımlarını ileten lifler sinirin ortasında, yüksek<br />

frekansları ileten lifler ise çevrede bulunur. Saf ses odyometrik ölçümlerde, başlangıçta<br />

yüksek frekanslarda işitme kaybına raslanmasının nedeni budur. Ayrıca tümör siniri besleyen<br />

arteryel kan akımını da etkiler. Hem sinirde <strong>ve</strong> hem de kokleada kayıplara yol açabilir (8,30).<br />

****Alt beyin sapı lezyonlarında kriterler şunlardır:<br />

1) ABR’de erken dalgalar yada ileri vakalarda bütün dalgalar kaydedilemez.<br />

2) IPL uzaması genellikle I.-III. dalgalar arasındadır.<br />

3) Lezyon büyük olmadıkça kontralateral anormal traseler saptanmaz.<br />

**** Üst beyin sapı lezyonlarındaki kriterler şunlardır:<br />

1) Erken dalgalar kaydedilir.<br />

2) En çok raslanan latent süre değişiklikleri III.V. İPL’de saptanır. Bu süreler uzar.<br />

3) Lateral, kontralateral <strong>ve</strong> ipsilateral anormal traseler çoğunluktadır.<br />

Akustik nörinomlarda ABR’de saptanan anormallikler şunlardır:<br />

1) Latent süre uzaması: İşitme kaybının çok fazla olmadığı başlangıç vakalarında<br />

bütün dalgalar elde edilebilir. Genellikle I-III IPL 0.2 msn’den fazla uzamıştır. Buna karşılık<br />

III-V. İPL normaldir <strong>ve</strong>ya kısalabilir. Tümör vakalarında III. dalga erkenden kaybolur. Bu<br />

durumda I-V IPL gözönüne alınır. Bu süre uzamıştır. I. dalganın olmadığı vakalarda ise V.<br />

dalga mutlak latent süresi esas alınır. Latent süre uzamıştır. Buna karşılık vasküler “loop”<br />

sendromunda, trigeminal nevraljilerde <strong>ve</strong> tek taraflı hemifasiyal spazm vakalarında ise III-V.<br />

IPL uzamış bulunur. Aynı şey beyin sapına yakın tümörler için de geçerlidir.<br />

2) Dalga yokluğu yada dalga biçiminde değişiklikler: Tümöre bağlı değişiklikler<br />

kendilerini V. dalga şeklindeki anormallikler olarak gösterir. Bazı akustik nörinom <strong>ve</strong> tümör<br />

vakalarında ise bütün dalgalar yoktur. İşitme kaybının fazla olduğu vakalarda tümör olmadan<br />

da dalgalar tümüyle yok olabilir. Bazı yüksek beyin sapı lezyonlarında I. dalga saptanır fakat<br />

V. dalga saptanamaz.<br />

üzerindedir.<br />

19<br />

3) Eğer dalgalar varsa I.-V. dalga amplitüd oranı, akustik nörinom vakalarında 1’in


ABR retrokoklear işlev bozukluklarını doğru <strong>ve</strong> hassas olarak gösterir ancak<br />

histopatolojik bir tanı ilişkisi <strong>ve</strong>rmez.<br />

3) Koklear işitme kayıplarında ABR: Standart odyometrik yöntemlerle sensörinöral<br />

işitme kayıplarının etyolojisi ortaya konamadığı durumlarda ABR, lezyon yerinin<br />

tanımlanmasında, akustik tümörün ekarte edilmesinde <strong>ve</strong> kaybın derecesinin objektif<br />

tayininde doğru <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir bir yöntemdir (30). Yapılan çalışmalar, sensörinöral işitme<br />

kayıplarının latans-şiddet fonksiyonu ile odyogram eğrisinin genellikle birbirine benzediğini<br />

ortaya koymuştur (12,24,32). Genellikle koklear işitme kayıpları yüksek frekansları tuttuğu<br />

için kliklerle alınan sonuçlara gü<strong>ve</strong>nilemez (21). ABR de uyarı olarak klik stimulus<br />

seçildiğinde genellikle 2000 <strong>ve</strong> 4000 Hz bölgesinin davranış eşiğinin bulunduğu düzey elde<br />

edilmektedir. Bunun için dar band, yani frekans selektif uyarılar kullanılmaktadır.Yine V.<br />

dalga mutlak latans süresi esas alınır <strong>ve</strong> yüksek şiddetteki uyarılar kullanılır. Elde edilen<br />

sonuçlar, V. dalga mutlak latans süresinin uzadığını göstermektedir. İşitme kaybı arttıkça,<br />

sürenin uzadığı saptanmıştır. En iyi sonuçlar 3000-4000 frekans bölgesindeki işitme<br />

kayıplarında elde edilir. Yani 3000-4000 frekansı ilgilendiren koklear kayıplarda elde edilen<br />

sonuçlar en gü<strong>ve</strong>nilir sonuçlardır. Selters <strong>ve</strong> Brackman’a (33) göre 50 dB’in altındaki koklear<br />

tip işitme kayıplarında, V. dalga mutlak latans süresi sabit kalmaktadır. Bunun üstündeki<br />

kayıplarda işitme kaybı arttıkça latans süresi uzar. Süre uzaması her 10 dB’lik kayıp için 0.15<br />

msn olarak hesaplanır.<br />

4) Multiple skleroz (MS) <strong>ve</strong> diğer demyelinizasyon yapan hastalıklarda ABR:<br />

Aksonların çevresini saran myelin kılıfın hasar görmesi ile karakterize hastalıklardır.<br />

Myelin kılıf glia hücreleri tarafından yapılır <strong>ve</strong> sinirin çevresini sarar. Ancak Ranvier<br />

nodülleri denilen düğümlerde kaybolurlar. Bu bölgelerde sinirdeki düşük rezistans nedeni ile<br />

hızlanır. Myelin kılıfın harap olması, sinirdeki iletim hızını azaltır, hatta hasarın derecesine<br />

göre iletimi bloke edebilir. MS tanısı için spesifik bir test yoktur. ABR, MS için spesifik bir<br />

test değildir. Beyin sapına lokalize bir hastalık değildir. Periferik sinirler tutulmuşsa o zaman<br />

daha değişik ABR traseleri elde edilebilir.<br />

MS’de ABR bulguları:<br />

1)Anormal geniş amplitüdlü I.dalga.<br />

2)I.-V. dalga İPL genellikle uzamıştır.<br />

20<br />

3)V. dalga anormal traseleri en sık raslanan bulgudur.<br />

4)V. dalga ileri vakalarda bulunmayabilir.


5)III. dalga saptanıyorsa III.-V. dalga latent süresi genellikle uzamış bulunur.<br />

6)Önemli özelliklerinden birisi de birbiri arkasından çekilen iki trasenin her zaman<br />

aynı olmamasıdır.<br />

7)Eğer stimulus sayısı arttırılırsa İPL uzar <strong>ve</strong> amplitüd düşer. ABR değişiklikleri MS<br />

için karakteristik değildir.<br />

8)Elde edilen bulgular hastalığın dalgalanmasına göre değişik olabilir.<br />

5) Koma<br />

6) Cerrahi girişim sırasında monitörizasyon amacıyla<br />

7) Çocuklarda ABR<br />

ABR’yi Etkileyen Faktörler<br />

1-Yaşın ABR’ye etkisi: Çocuklarda ABR 18 aydan sonra normal bir trase gibi<br />

alınabilir. Bundan küçük olan çocuklarda henüz işitme yolları tam olgun yapıya kavuşmadığı<br />

için her zaman normal cevap alınamaz. Yaşlı kişilerde ise sinir liflerindeki azalma <strong>ve</strong><br />

yıpranmaya bağlı olarak latent süreler uzayabilir (12,23,29).<br />

2-Cinsiyetin ABR’ye etkisi: Kadınlarda ABR V dalda latansı erkeklere göre hafifçe<br />

(0.2 msn) kadar daha kısadır <strong>ve</strong> V. dalga amplitüdü daha büyüktür (31).<br />

3-Vücut ısısının ABR’ye etkisi: Vücut ısısı da latent süre üzerine etkili olabilir. Isının<br />

düşmesi ABR latanslarını uzatır. Özellikle geç dalgaları <strong>ve</strong> dalga I-V latans aralığını uzatır.<br />

Isının yükselmesi ABR latanslarını kısaltır. Vücut sıcaklığının ABR dalga I-V latans süresine<br />

etkisinin ayarlanması için hipotermide 37 C’nin altında her bir derece için dalga I-V latans<br />

değerinden 0.2 msn çıkarılır, hipertermide ise 37 C’nin üstünde her bir derece için dalga I-V<br />

latans değerine 0.2 msn eklenir (29).<br />

4-Anestezinin ABR’ye etkisi: Genel anestezinin normal kişilerin latent süreleri<br />

üstüne etkili olmadığı bildirilmiştir (23). Ancak barbitürat seviyesinin artması ile latent<br />

sürenin uzadığı da bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Fentanil, ketamin, nitröz oksit <strong>ve</strong><br />

antikolinerjiklerin ABR üzerinde etkisi yoktur (11,23). Alkol zehirlenmesinde, ABR<br />

traselerinde pikler arası latans (IPL) uzamaya meyil gösterir. Çınlama olan kulakta IPL’de<br />

uzama görüldüğü bildirilmiştir.ABR traselerinde teknik donanıma göre değişiklikler vardır<br />

(22).<br />

21


MATERYAL-METOD<br />

Kronik tiner inhalasyonun işitme yolları üzerine olan etkileri ABR testi ile incelendi<br />

(Resim-1). Proje, hayvan modeli üzerinde uygulandı. Sıçanların işitme fizyolojisinin, insan<br />

fizyolojisine uygunluğu nedeniyle sıçanlar tercih edildi (23,31,32,33).<br />

22<br />

Deneylerde kullanılan hayvanlar 15 adet 250-300 gr. ağırlığındaki dişi Sprague-Dawley<br />

sıçanlardı. Sıçanlar, sıcaklığı 22 � 2 �C’ de, nemi % 65-70 oranında korunan <strong>ve</strong> 12 saat<br />

aydınlık-12 saat karanlık dönemlerine sahip bir ortamda, standart laboratuar yemiyle beslendi<br />

Deneysel Kronik Tiner İnhalasyonu Modeli:<br />

Sıçanlara 40 gün boyunca günde iki kez olmak üzere, 34 lt. hacminde içinde NaOH<br />

tabletleri (CO2 tutucu olarak) bulunan kapalı bir kapta, tiner uygulandı. Kapalı alanımız<br />

yüzeyi cam olan dikdörtgenler prizması şeklindedir. Hayvanların dışarıdan gözlemlenebildiği,<br />

dışarıdaki hava ile izolasyonu olan bir yapıda oluşturuldu. Tiner olarak selülozik tiner tercih<br />

edildi. Deney kabı içine 5 ml selülozik tiner inhalasyon için konuldu <strong>ve</strong> hayvanların %50 sinin<br />

ayakta durma refleksi kaybolunca uygulama sonlandırıldı (18). Tiner uçucu bir materyal<br />

olduğu için deney kabının içinde dağılım göstererek <strong>ve</strong> denekler tarafından inhale edildi.<br />

İşlem izole bir alanda uygulandığı için deney kabı dışındaki canlılarla direkt bir teması<br />

olmayacak şekilde düzenlendi. İşlem sonunda kap içindeki hava açık alanda atmosfere<br />

karıştırıldı. Tinerin yanıcı <strong>ve</strong> patlayıcı etkisinden dolayı, deney alanına ateşle yaklaşılmadı,<br />

deney alanının yakınında elektrik ile çalışan herhangi bir alet bulundurulmadı. Kontrol grubu<br />

aynı süre zarfında normal laboratuar koşullarında tutuldu.<br />

ABR testi ile işitme yollarının değerlendirilmesi<br />

Deneyimizde, ilk gün <strong>ve</strong> 40. günde sıçanlara anestezi altında ABR testi uygulandı<br />

(Resim-2,3). <strong>Haydarpaşa</strong> <strong>Numune</strong> <strong>Eğitim</strong> <strong>ve</strong> <strong>Araştırma</strong> Hastanesi EMG laboratuarında,<br />

Saffire 4ME(Medelec/TECA) cihaz ile test yapıldı (Resim-4). Anestezi olarak 120 mg/kg<br />

ketamin <strong>ve</strong> 50 mg/kg klorpromazin intraabdominal olarak <strong>ve</strong>rildi. Sıçan, toraksından<br />

kavranılarak tutuldu, başı ekstansiyona getirilerek umblikusun 3mm lateralinden 16mm<br />

uzunluk <strong>ve</strong> 25 gauge kalınlıkta bir enjektör ile anestezik madde <strong>ve</strong>rildi. Uygulama sonrası 5.<br />

dakikada yeterli sedasyon sağlandı. İşlem öncesinde, sıçanlara otoskopi uygulanarak, orta <strong>ve</strong><br />

dış kulak patolojileri olmadığı doğrulandı. Hayvanların elektrod yerleştirilecek bölgedeki<br />

tüyleri traş edildi <strong>ve</strong> işlemden önce sanovol dezenfektan ile temizlendi. Hayvanların vücut<br />

sıcaklığı 37.5�C olacak şekilde sıcak uygulama yapıldı. Elektrod olarak Medelec/TECA<br />

firmasının cilt altı iğne elektrotları kullanıldı (Resim-5). Elektrotların iğneleri 12mm


uzunluğundaydı. Verteks, oksipital <strong>ve</strong> mastoid bölgede cilt altı olacak şekilde elektrotlar<br />

yerleştirildi. Kulaklıklar olarak dış kulak yolu (DKY)na sabitlendi <strong>ve</strong> klik uyaran <strong>ve</strong>rildi<br />

(Resim-6). Stimulus şiddeti olarak 85,70,50,35,25,15 dB uyaran <strong>ve</strong>rildi. I, III, V. dalga<br />

latansları <strong>ve</strong> amplitüdleri, I-III, I-V, III-V interpik dalga latansları tespit edildi. İlk gün <strong>ve</strong> 40.<br />

gün değerleri, tiner <strong>ve</strong> kontrol grubu olarak ayrı ayrı kaydedildi <strong>ve</strong> sonuçlar karşılaştırılarak,<br />

istatistiksel olarak değerlendirildi<br />

Deney Grupları<br />

Grup 1. Çalışma grubu-tiner inhalasyonu grubu(10 sıçan)<br />

Grup 2. Kontrol grubu(5 sıçan)<br />

ABR protokolü:<br />

Uyaran klik<br />

Şiddet 85, 70, 50, 35, 25, 15 dB<br />

Polarite rarefaksiyon<br />

Maskeleme karşı kulağa (–40 dB)<br />

Sensitivite 5 mikrovolt<br />

Tekrar sayısı 10/sn<br />

Filtre 2 kHz-100 Hz<br />

Amplifikasyon 100000<br />

Sweep 1024<br />

İstatistik metodları<br />

Bu çalışmada, işitsel beyin sapı testinde 85-70-50-35-25-15 dB’de dalga latansları<br />

incelenmiştir. Çalışmamızda 2 ana deney grubu kullanıldı. Sıçanlara belirlenen günlerde<br />

yaptığımız ölçümler, grup içi <strong>ve</strong> gruplar arası olarak değerlendirdi.<br />

Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS 2000 Mc.Graw Hill paket programı ile yapıldı.<br />

Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların(ortalama, standart sapma)<br />

yanı sıra ikili grupların karşılaştırmasında Mann-Whitney-U testi, grupların başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün ölçümlerinde Wilcoxon testi kullanıldı. Sonuçlar, anlamlılık p


24<br />

Resim 1. ABR kayıtlarımıza bir örnek<br />

Resim 2. Tiner grubu başlangıç kaydı


Resim 3. Tiner grubu 40. gün kaydı<br />

Resim 4. ABR test cihazımız<br />

25


26<br />

Resim 5. Cilt altı elektrotlarımız<br />

Resim 6. Dış kulak yoluna yerleştirilen kulaklıklarımız


BULGULAR:<br />

Çalışmamızda, çalışma grubu <strong>ve</strong> kontrol grubu olmak üzere iki ana deney grubu<br />

oluşturuldu. Çalışma grubuna 40 gün boyunca selülozik tiner uygulandı. Her iki gruba da ilk<br />

gün <strong>ve</strong> 40. gün ABR testi yapıldı. ABR testinde 85-70-50-35-25-15 dB’de dalga latansları<br />

incelendi. Sıçanlara belirlenen günlerde yapılan ölçümler, grup içi <strong>ve</strong> gruplar arası olarak<br />

değerlendirildi. Literatürde yayınlanan çalışmalara benzer olarak şiddet azalmasıyla dalgaların<br />

amplitüdlerinin bütün gruplarda düştüğü izlendi (8,21).<br />

Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama,standart<br />

sapma) yanı sıra ikili grupların karşılaştırmasında Mann-Whitney-U testi , grupların başlangıç<br />

<strong>ve</strong> 40.gün ölçümlerinde Wilcoxon testi kullanıldı. Sonuçlar, anlamlılık p0,05<br />

40. Gün 1,442±0,055 1,616±0,321 15,5 >0,05<br />

Z -1,23 -0,94<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 1a: 85 dB şiddetinde I. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I Dalga latanslarının,85 dB’de başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III Dalga 85 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,846±0,104 2,911±0,123 12,5 >0,05<br />

40. Gün 2,896±0,117 3,128±0,301 10,5 >0,05<br />

Z -1,91 -2,52<br />

P >0,05


Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III. dalga latanslarının, 85 dB’de başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 3,884±0,189 4,183±0,408 11 >0,05<br />

Z -0,67 -2,24<br />

P >0,05 0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 1,454±0,077 1,511±0,13 15 >0,05<br />

Z -1,02 -2,24<br />

P >0,05 0,05).<br />

28<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p


I-V İPL 85 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW P<br />

Başlangıç 2,446±0,141 2,478±0,278 19 >0,05<br />

40. Gün 2,442±0,148 2,566±0,194 13 >0,05<br />

Z 0,00 -1,12<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 1e: 85 dB şiddetinde I-V. İnterpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V İnterpik latanslarının, 85 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 85dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,040±0,087 1,040±0,25 10,5 >0,05<br />

40. Gün 0,988±0,1 1,055±0,174 15,5 >0,05<br />

Z -1,21 -0,56<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 1f: 85 dB şiddetinde V. İnterpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V İnterpik latanslarının, 85 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I Dalga70 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW P<br />

Başlangıç 1,548±0,050 1,648±0,119 16,5 >0,05<br />

40. Gün 1,554±0,035 1,790±0,335 5 0,05 >0,05<br />

29<br />

Tablo 2a: 70 dB şiddetinde I. dalga latans değerleri


Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I Dalga latanslarının, 70 dB’de, başlangıç ölçümleri<br />

arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Çalışma grubunun 70 dB’de 40.gün I<br />

Dalga latansı ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun<br />

bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık gözlenmemiştir(p>0,05).<br />

III Dalga 70 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,924±0,111 2,982±0,110 13 >0,05<br />

40. Gün 2,970±0,108 3,250±0,369 11 >0,05<br />

Z -1,76 -2,17<br />

P >0,05 0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 3,972±0,178 4,329±0,425 10 >0,05<br />

Z -0,94 -2,20<br />

P >0,05 0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p


I-III Dalga 70 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,376±0,131 1,335±0,148 18 >0,05<br />

40. Gün 1,416±0,097 1,460±0,067 15 >0,05<br />

Z -1,46 -1,96<br />

P >0,05 0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 2,418±0,156 2,539±0,177 9 >0,05<br />

Z -0,94 -1,12<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 2e: 70 dB şiddetinde I-V. İPL değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V interpik latanslarının, 70 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün ölçümleri arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 70 dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,072±0,1 1,100±0,251 13,5 >0,05<br />

40. Gün 1,002±0,081 1,079±0,198 16 >0,05<br />

Z -1,21 -0,14<br />

P >0,05 >0,05<br />

31


Tablo 2f: 70 dB şiddetinde III-V.interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III-V interpik dalga latanslarının, 70 dB’de, başlangıç<br />

<strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I Dalga 50dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,668±0,084 1,805±0,23 10 >0,05<br />

40. Gün 1,680±0,06 2,084±0,431 8 0,05 0,05). Çalışma grubunun I Dalga latansları,<br />

50 dB’de, 40.gün ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun<br />

bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 3,082±0,122 3,460±0,402 5 0,05 0,05). Çalışma grubunun I Dalga<br />

latanslarının 50 dB’de, 40.gün ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı<br />

derecede uzun bulunmuştur (p


Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 4,060±0,165 4,481±0,529 12 >0,05<br />

Z -0,41 -1,12<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 3c:50 dB şiddetinde V. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının V Dalga latanslarının, 50 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-III İPL 50dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,422±0,161 1,410±0,17 20 >0,05<br />

40. Gün 1,402±0,163 1,376±0,1 19 >0,05<br />

Z -1,84 -0,70<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 3d: 50 dB şiddetinde I-III. İPL değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-III interpik latanslarının, 50 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-V İPL 50dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,396±0,266 2,498±0,526 19 >0,05<br />

40. Gün 2,368±0,193 2,398±0,203 19 >0,05<br />

Z -0,67 -0,14<br />

P >0,05 >0,05<br />

33


Tablo 3e: 50 dB şiddetinde I-V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V interpik latanslarının, 50 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 50<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 0,978±0,124 1,088±0,4 19,5 >0,05<br />

40. Gün 0,958±0,086 1,021±0,252 19,5 >0,05<br />

Z -0,68 -0,14<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 3f: 50 dB şiddetinde III-V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III-V interpik latanslarının 50 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I Dalga 35dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,900±0,053 1,941±0,14 17,5 >0,05<br />

40. Gün 1,888±0,055 2,127±0,348 6 0,05 0,05). Çalışma grubunun I Dalga<br />

latanslarının, 35 dB’de, 40.gün ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı<br />

derecede uzun bulunmuştur (p


Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun 40.gün ölçümleri başlangıç değerlerinden<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05<br />

40. Gün 3,218±0,133 3,535±0,403 7,5 >0,05<br />

Z -1,07 -1,36<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 4b:35 dB şiddetinde III. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III Dalga latanslarının, 35 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

V Dalga 35dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 4,214±0,233 4,320±0,268 14 >0,05<br />

40. Gün 4,256±0,251 4,545±0,44 7 >0,05<br />

Z -0,94 -1,57<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 4c:35 dB şiddetinde V. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının V Dalga latanslarının, 35 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-III İPL 35dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,340±0,124 1,389±0,083 14,5 >0,05<br />

35


40. Gün 1,350±0,127 1,408±0,207 13,5 >0,05<br />

Z -0,41 -0,11<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 4d: 35 dB şiddetinde I-III. İPL değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-III interpik latanslarının, 35 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-V İPL 35dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,314±0,238 2,333±0,204 14 >0,05<br />

40. Gün 2,368±0,265 2,410±0,224 11 >0,05<br />

Z -0,94 -0,94<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 4e: 35 dB şiddetinde I-V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V interpik latanslarının, 35 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 35dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 0,974±0,147 0,950±0,169 14 >0,05<br />

40. Gün 1,038±0,17 1,002±0,237 12,5 >0,05<br />

Z -0,94 -0,37<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 4f: 35 dB şiddetinde III-V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III-V interpik latanslarının, 35 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

36


Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I Dalga 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,285±0,058 2,277±0,465 8 >0,05<br />

40. Gün 2,395±0,984 2,270±0,531 5 >0,05<br />

Z -0,73 0,00<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 5a:25 dB şiddetinde I. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I dalga latanslarının, 25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III Dalga 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 3,308±0,057 3,364±0,093 6 >0,05<br />

40. Gün 3,305±0,107 3,625±0,503 3 >0,05<br />

Z 0,00 -1,10<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 5b:25 dB şiddetinde III. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III dalga latanslarının, 25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

saptanmamıştır (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

37


V Dalga 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 4,263±0,085 4,358±0,21 7 >0,05<br />

40. Gün 4,315±0,047 4,313±0,289 4 >0,05<br />

Z -0,73 0,00<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 5c:25 dB şiddetinde V. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının V dalga latanslarının, 25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

saptanmamıştır (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-III İPL 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,223±0,081 1,334±1,407 2,5 >0,05<br />

40. Gün 1,210±0,091 1,355±0,087 2 0,05 >0,05<br />

Tablo 5d: 25 dB şiddetinde I-III. interpik latans değerleri<br />

Kontrol gruplarının I-III interpik latanslarının,25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları<br />

arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Çalışma grubunun I-III dalga<br />

latanslarının, 25 dB’de, 40.gün ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı<br />

derecede uzun bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-V İPL 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,178±0,128 2,136±0,377 7,5 >0,05<br />

40. Gün 2,220±0,081 2,280±0,182 4 >0,05<br />

Z -0,37 -1,60<br />

P >0,05 >0,05<br />

38<br />

Tablo 5e: 25 dB şiddetinde I-V. interpik latans değerleri


Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V interpik latanslarının, 25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 25dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 0,955±0,12 0,907±0,216 5 >0,05<br />

40. Gün 1,010±0,123 1,152±0,639 4 >0,05<br />

Z -0,37 -1,07<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 5f: 25 dB şiddetinde III-V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III-V interpik latanslarının, 25 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I Dalga 15dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,245±0,125 2,094±0,674 6 >0,05<br />

40. Gün 2,225±0,15 2,265±0,007 2 >0,05<br />

Z -0,73 -0,45<br />

P >0,05 >0,05<br />

39<br />

Tablo 6a:15 dB şiddetinde I. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I Dalga latanslarının, 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).


Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III Dalga 15dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 3,418±0,07 3,124±0,462 5,5 >0,05<br />

40. Gün 3,375±0,104 3,400±0,226 4 >0,05<br />

Z -1,10 -1,34<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 6b:15 dB şiddetinde III. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III Dalga latanslarının, 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

V Dalga 15dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 4,443±0,116 4,230±0,688 3 >0,05<br />

40. Gün 4,460±0,035 4,660±0,368 3 >0,05<br />

Z -0,092 -0,054<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 6c:15 dB şiddetinde V. dalga latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının V Dalga latanslarının, 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün<br />

sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-III İPL 15dB<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,187±0,214 1,027±0,172 2 >0,05<br />

40. Gün 1,150±0,168 1,135±0,233 4 >0,05<br />

Z -0,63 -0,75<br />

P >0,05 >0,05<br />

40


Tablo 6d: 15 dB şiddetinde I-III. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-III interpik latanslarının 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

I-V İPL 15<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 2,207±0,176 2,340±0,619 2 >0,05<br />

40. Gün 2,210±0,139 2,435±0,318 2 >0,05<br />

Z -0,90 -0,85<br />

P >0,05 >0,05<br />

Tablo 6e: 15 dB şiddetinde V. interpik latans değerleri<br />

Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının I-V interpik latanslarının, 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05).<br />

Kontrol grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün değerleri arasında istatistiksel farklılık<br />

gözlenmemiştir (p>0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık bulunmamıştır (p>0,05).<br />

III-V İPL 15<br />

Kontrol Grubu Çalışma Grubu MW p<br />

Başlangıç 1,020±0,195 1,140±0,509 3 >0,05<br />

40. Gün 1,043±0,09 1,300±0,085 0 0,05 >0,05<br />

41<br />

Tablo 6f: 15 dB şiddetinde III-V. interpik latans değerleri


Kontrol <strong>ve</strong> Çalışma gruplarının III-V interpik latanslarının, 15 dB’de, başlangıç <strong>ve</strong><br />

40.gün sonuçları arasında istatistiksel farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Çalışma grubunun<br />

III-V interpik latanslarının, 15 dB’de, 40.gün ölçümleri kontrol grubundan istatistiksel olarak<br />

anlamlı derecede uzun bulunmuştur (p0,05). Çalışma grubunun başlangıç <strong>ve</strong> 40.gün sonuçları arasında<br />

istatistiksel farklılık gözlenmemiştir (p>0,05).<br />

4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

42<br />

85 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 1: Grupların 85 dB şiddetinde I , III , V. dalga latans zaman grafiği


3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

85 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 2: Grupların 85 dB şiddetinde I-III, I-V, III-V. interpik latans zaman grafiği<br />

4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

70 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 3: Grupların 70 dB şiddetinde I , III , V. dalga latans zaman grafiği<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

43<br />

70 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 4: Grupların 70 dB şiddetinde I-III, I-V, III-V. interpik latans zaman grafiği


4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

50 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Grafik 5: Grupların 50 dB şiddetinde I, III, V. dalga latans zaman grafiği<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

50 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 6: Grupların 50 dB şiddetinde I-III, I-V, III-V. interpik latans zaman grafiği<br />

5<br />

4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

35 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Grafik 7: Grupların 35 dB şiddetinde I, III, V. dalga latans zaman grafiği<br />

44<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr


2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

35 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 8: Grupların 35 dB şiddetinde I-III, I-V, III-V. interpik latans zaman grafiği<br />

4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

25 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Grafik 9: Grupların 25 dB şiddetinde I , III , V. dalga latans zaman grafiği<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

45<br />

25 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 10: Grupların 25 dB şiddetinde I-III , I-V , III-V. interpik latans zaman grafiği


5<br />

4,5<br />

4<br />

3,5<br />

3<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

15 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I.Dalga III.Dalga V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 11: Grupların 15 dB şiddetinde I , III , V. dalga latans zaman grafiği<br />

2,5<br />

2<br />

1,5<br />

1<br />

0,5<br />

0<br />

15 dB<br />

Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün Başlangıç 40.Gün<br />

I-III.Dalga I-V.Dalga III-V.Dalga<br />

Kontrol Gr<br />

Çalışma Gr<br />

Grafik 12: Grupların 15 dB şiddetinde I-III , I-V , III-V. interpik latans zaman grafiği<br />

TARTIŞMA<br />

Tiner, günümüzde sık kullanılan bir materyaldir. Endüstride, boya işlerinde sıkça<br />

kullanılır, ayrıca narkotik ajan olarak kullanımı da toplumda karşılaşılan bir durumdur.<br />

Tinerin, endüstride <strong>ve</strong> diğer alanlarda maksimum gü<strong>ve</strong>nli kullanım miktarları belirlenmiştir<br />

<strong>ve</strong> uygulamada bu sınırlara bağlı kalınmaktadır. Ancak maddenin uyuşturucu madde olarak<br />

kullanımı engellenememektedir <strong>ve</strong> gün geçtikçe artmaktadır. Ankara Madde Bağımlılığı<br />

<strong>Araştırma</strong> <strong>ve</strong> <strong>Eğitim</strong> Merkezi (AMATEM)’den aldığımız bilgilere <strong>ve</strong> gözlemlerimize göre;<br />

genellikle düşük sosyoekonomik çevrede tercih edilmekte, özelikle de selülozik tiner<br />

kullanılmaktadır. Günde iki kez inhalasyon yoluyla alınmaktadır. Bizim çalışmamızda da<br />

selülozik tiner <strong>ve</strong> sabah akşam olmak üzere iki uygulama tercih edilmiştir.<br />

46


Selülozik tinerler; bünyesinde hidrokarbonlar, esterler, glikol eterler, ketonlar ile<br />

alkoller bulunduran <strong>ve</strong> nitro-selüloz esaslı her türlü boyaların, <strong>ve</strong>rniklerin viskozitelerini<br />

düşürerek uygulama kolaylığı sağlamak için kullanılan çözücü karışımlardır (17). Ülkemizde<br />

tinerin fiziksel <strong>ve</strong> kimyasal özelikleri Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından<br />

belirlenmektedir (17). İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü tarafından<br />

belirlenmiş olan analiz sonuçlarına göre ülkemizdeki tinerlerin içeriği yaklaşık olarak %63<br />

oranında Toluene, %13 aseton, %10 izobutil asetat, %7.5 izobutanol, %6.5 butilglikoldür.<br />

Tinere bağlı yan etkiler, genellikle toluene bağlı olarak oluşmaktadır.<br />

Toluene inhalasyonunda, inhale edilen miktarın %50’si akciğerlerden absorbe edilir.<br />

Absorbsiyon sonrası yağ dokusunda birikir, özellikle lipid yönünden zengin olan sinir<br />

sisteminde yüksek konsantrasyonlara ulaşır (1,2,6).<br />

Toluenin, santral sinir sistemi üzerinde akut olarak deprese edici bir etkisi olduğu<br />

bilinmektedir. Semptomlara örnek olarak, baş ağrısı, dizziness, ilerleyen bir ataksi,<br />

konsantrasyon bozukluğu <strong>ve</strong>rilebilir. Kronik etki olarak ise geçici serebellar ataksi, kronik<br />

ensefalopati(tremor, ataksi, emosyonel labilite, baş ağrısı, mental durumda değişiklikler),<br />

kognitif disfonksiyon, psikomotor bozulma gözlenir. Periferik sinir sistemi üzerine ise sinir<br />

iletiminde bozulma <strong>ve</strong> periferik nöropati yapıcı etkileri mevcuttur (6,20,34)<br />

Carabez <strong>ve</strong> ark. (18) tinere maruz bırakılmış sıçanlarda histopatolojik çalışmalar<br />

yapmışlar <strong>ve</strong> sinir sistemindeki incelemelerinde; intersinaptik mesafede artış,<br />

intrasinaptozomal <strong>ve</strong>ziküllerin sayısında azalma saptamışlar; beyin dokusundaki<br />

mitokondrilerde matrikste vakuolizasyon, boyut <strong>ve</strong> şekillerinde farklılıklar gözlemlemişlerdir.<br />

Periferik sinir miyelin tabakasında da değişiklikler tespit etmişlerdir (18).<br />

47<br />

Moguel <strong>ve</strong> ark. (19) tiner inhale etmiş sıçanların, 60 <strong>ve</strong> 90. günlerde, siyatik <strong>ve</strong> krural<br />

sinirlerini histopatolojik olarak incelemişlerdir. İlk olarak miyelin tabakada balon<br />

dejenerasyonu, sonrasında miyelin tabakada incelme, sinir liflerinde ödem <strong>ve</strong> nörofibrillerin<br />

disosiyasyonu gözlemlenmiştir. Sonra ise lokal demiyelinizasyon <strong>ve</strong> sinir liflerinde atrofiye<br />

rastlanmış <strong>ve</strong> bu değişikliklere bağlı olarak nöropati oluştuğunu düşünmüşlerdir (19).<br />

Towfighi <strong>ve</strong> ark. (27) kronik n-hekzan <strong>ve</strong> toluene kullanımı olan iki vakalarında sural sinirden<br />

biyopsi almışlar <strong>ve</strong> benzer değişiklikleri tespit etmişlerdir. Gotodha <strong>ve</strong> ark. (35) sıçan<br />

beyninde tinerin yaptığı değişiklikleri <strong>ve</strong> nörotropik faktörlerin ekspresyonundaki farklılıkları<br />

göstermişlerdir. Önceki çalışmalarda dokudaki hasarın oluş mekanizması tam olarak<br />

belirlenememiş ancak antioksidan enzimlerin aktivitelerini değiştirerek oksidatif bir hasar


yarattığı düşünülmüştür (36). Tiner, görüldüğü üzere santral sinir sisteminde toplanmakta <strong>ve</strong><br />

çeşitli lezyonlara yol açmaktadır. Miyelin kılıfta meydana gelen hasar sonrasında sinir iletim<br />

hızında yavaşlama <strong>ve</strong> ileri derecedeki lezyonlarda sinir iletiminde blok olması söz konusudur<br />

(8). Çalışmamızda da tinerin <strong>ve</strong>stibülokoklear sinirde olası nöropati oluşturucu etkisi<br />

elektrofizyolojik olarak araştırılırken sıçanlara ABR testi uygulanmıştır.<br />

Hayvan modeli seçmemizdeki asıl sebep; insan çalışma grubu oluşturulamaması, süre<br />

<strong>ve</strong> karşılaşılan madde miktarının hayvan grubunda objektif olması <strong>ve</strong> canlı bütünsel bir<br />

sisteme ihtiyaç duymamızdır. Sıçan modelinin tercih edilmesinin sebebi ise sıçanların işitme<br />

fizyolojisinin, insanın işitme fizyolojisine uygunluğudur (23,31,32,33).<br />

Sıçanlarda ABR testi, deneysel model olarak daha önceki çalışmalarda kullanılmıştır.<br />

Örneğin Church <strong>ve</strong> ark. cinsiyet, stimulus karakteristikleri <strong>ve</strong> etanol sedasyonun, sıçanlarda<br />

ABR üzerine etkilerini araştırmışlar; dişi sıçanlarda daha küçük pikler <strong>ve</strong> daha az süreli<br />

latanslar elde etmişlerdir. Stimulus tekrar hızındaki artış ile latansların uzadığını, vücut<br />

sıcaklığındaki değişimler ile latans <strong>ve</strong> pik amplitüdlerinde değişiklikler olduğunu<br />

gözlemişlerdir (29,31). Newton <strong>ve</strong> arkadaşları da (32) tonal stimulus <strong>ve</strong>rerek benzer<br />

değişiklikleri saptamışlardır.<br />

Ketamin anestezisinin ABR kayıtları üzerine etkilerine yönelik olarak değişik görüşler<br />

sunulmuş; Bobin <strong>ve</strong> ark ketaminin ABR kayıtları üzerine etkisinin olmadığını göstermiştir<br />

ancak Dafny <strong>ve</strong> ark. inferior kollikulüsten, Matsuzaki <strong>ve</strong> ark temporal korteks <strong>ve</strong> medial<br />

genikülat leminisküsten alınan kayıtlarda etkilenme tespit etmişlerdir (23). Church <strong>ve</strong><br />

Gritzke’nin (37) 1987 yılında yaptıkları bir çalışmada bu sonuçlardaki farklılıkların metoda<br />

bağlı olduğu belirtilmiş <strong>ve</strong> yaptıkları çalışmada ketamine bağlı olarak ABR değişikliği<br />

olmadığı gösterilmiştir.<br />

Çalışmamızda Sprague-Dawley cins sıçanlar kullanıldı. Cinsiyet olarak, Church <strong>ve</strong><br />

ark. çalışmalarında gösterdikleri cinsiyetin ABR kayıtları üzerinde farklılık yaratabileceği<br />

düşüncesinden yola çıkılarak sadece dişi sıçanlar tercih edildi. Ketamin anestezisinin, ABR<br />

kayıtları üzerine etkisinin olmadığı göz önüne alındı <strong>ve</strong> anestezik ajan olarak tercih edildi.<br />

Sonuçların etkilenmemesi için sıçanların vücut sıcaklığını deney sırasında ölçüldü <strong>ve</strong> 37.5 C<br />

olacak şekilde sıcak uygulama yapıldı.<br />

48<br />

Tiner inhalasyonu sırasında hayvanlarda gözlediğimiz davranışsal değişiklikler; ilk 5<br />

dakikada genellikle kaçma hareketleri, 5 ile 10 dakika arasında kontrolsüz rotasyonel<br />

hareketler, tremor, gözle görülür miktarda salya artışı, 10. dakikadan sonra bir inhibisyon<br />

dönemi, ayakta durma reflekslerinde bozulma <strong>ve</strong> sonrasında tamamen yok olmasıdır. Temiz<br />

havaya çıkarılınca 10 dakika içinde refleksler geri döndü, yaklaşık 20 dakika derin solunum


eforu gözlendi. Hayvanlarda 3 hafta sonra agresif hareketler tespit edildi. Ataksiye<br />

rastlanmadı. Yamada <strong>ve</strong> ark. (38) yaptıkları çalışmadaki sıçanların kilo artışı, tiner alan<br />

grupta baskılanmış; bizim çalışmamızda da tiner grubunda, kontrol grubuna göre kilo<br />

artışında duraklama gözlendi.<br />

Tinere bağlı olarak oluşabilecek yan etkilerden bahsedilmişti. Hormes <strong>ve</strong> ark. (39)<br />

kronik çözücü inhalasyonuna bağlı nörolojik sekelleri incelemişler; çalışmaya 20 vaka (16<br />

erkek, 4 bayan, en az 2 yıl inhalasyon öyküsü olan) alınmış, vakaların %60’ında kognitif, %<br />

50’sinde piramidal,%45’inde serebeller <strong>ve</strong> %25’inde beyinsapı ile kraniyel sinirlere ait<br />

bulgular gözlemlenmiştir. Görüldüğü üzere tiner sinir sisteminin her noktasında <strong>ve</strong> her<br />

işlevinde hasara sebep olabilmekte <strong>ve</strong> bulgu <strong>ve</strong>rebilmektedir. Literatürdeki incelemelerimize<br />

göre sık karşılaşılan nörolojik bulgular; kognitif fonksiyon bozuklukları, nöropsikiyatrik<br />

problemler, serebeller disfonksiyon, serebral atrofi, ensefalopati, optik nöropati, işitme kaybı,<br />

periferik nöropati, akut kas güçsüzlüğüdür (14,15,16,19,34,39,40,41,42,43).<br />

Literatürde tinerin yarattığı nörolojik sekeller pek çok yöntemle değişik açılardan<br />

incelenmiştir. <strong>Araştırma</strong>larda kullanılan yöntemlere bakıldığında; histopatolojik,<br />

elektrofizyolojik <strong>ve</strong> görüntüleme yöntemleriyle yapılan incelemelere rastlanılmaktadır.<br />

Çalışmamızda elektrofizyolojik bir yöntem olan ABR testi tercih edildi <strong>ve</strong> tinerin işitme<br />

yolları üzerinde yarattığı etki araştırıldı. ABR testi, işitsel bir uyarıyı takiben oluşan beyin sapı<br />

yanıtlarını analiz eden kompüterize bir işitme testidir. İşitsel beyin sapı yanıtları testinin<br />

odyolojik testler arasında yerini almasından sonra, işitme fonksiyonunun objektif <strong>ve</strong><br />

noninvazif olarak değerlendirilmesi daha kolay <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir hale gelmiştir. Gerçekte işitme<br />

olarak tanımlanan, ses enerjisinin algılanma <strong>ve</strong> yorumlanmasını sağlayan kortikal<br />

bütünleştirme işlevini bu test değerlendirememektedir. Bu işlev sadece klasik subjektif<br />

yöntemlerle sağlanabilir. İşitsel uyarılarla elde edilmiş potansiyellerin ölçümü ile santral<br />

işitme yollarının fonksiyonel bütünlüğü değerlendirilebilir (8,11,12,13). İşitme eşikleri klasik<br />

metotlarla saptanamayan bebek <strong>ve</strong> büyük çocuklarda, mental bozukluğu olanlarda <strong>ve</strong><br />

fonksiyonel işitme kaybı olanlarda, ABR testi odyolojik bir test olarak kullanılmaktadır<br />

(8,11,13).<br />

49<br />

ABR testinde beyin sapına kadar elde edilen 5 dalga araştırma konusu yapılır. Bu<br />

dalgalar içinde en belirgin olanları birinci, üçüncü <strong>ve</strong> beşinci dalgalardır.Dalgalar en iyi<br />

eşiğin 70-80 dB üzerindeyken izlenir. Cevabın yorumlanması esas olarak dalgaların latans <strong>ve</strong><br />

amplitüdlerinin değerlendirilmesine dayanır. Latans testin tekrarlanmasında amplitüde göre<br />

daha az değişkenlik gösterir (27).Time keeper lifler nedeni ile normal kişilerde latent süreler<br />

sabittir, değişmez. Latent süreyi etkileyen faktörlerin başında koklea <strong>ve</strong> beyinsapı arasındaki


mesafe gelir. Bu mesafe uzadıkça latent süre artar. Sıçanlarda bu mesafe insanlara göre kısadır<br />

(11). Aynı şey kadın <strong>ve</strong> erkeklerden alınan latent süreler içinde geçerlidir. Baş çevresi küçük<br />

olan kimselerde latent süre kısalır (8,28,29).<br />

Tinerin sensorinöral işitme kaybı yaptığına dair vaka sunumları literatürde mevcuttur.<br />

Williams’ın (14) sunduğu vakada, 27 yaşında bir bayanda, bilateral ileri derecede sensorinöral<br />

işitme kaybı <strong>ve</strong> buna ek olarak tinnitus, nistagmus, optik nöropati, serebeller ataksi bulguları<br />

tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada da Ehyai <strong>ve</strong> ark (16), 27 yaşındaki bir erkekte, beş yıl<br />

içinde gelişen progresif optik nöropati <strong>ve</strong> ileri derecede sensorinöral işitme kaybını<br />

belirlemişlerdir.<br />

Metrick <strong>ve</strong> Brenner (15) tiner hikayesi bulunan, 23 <strong>ve</strong> 28 yaşında iki erkek vakanın<br />

ABR <strong>ve</strong> kraniyel bilgisayarlı tomoğrafi(BT) sonuçlarını sunmuşlar; anormal ABR kaydı<br />

olarak sadece I. <strong>ve</strong> II. dalga kaydedilebilmiş, BT sonucu olarak pontomedüller atrofi<br />

rastlanmıştır. Bu sonuçlara bağlı olarak kronik toluene inhalasyonunda beyin sapının da<br />

etkilendiğini belirtmişlerdir. Ödkvist <strong>ve</strong> ark. (44) tinere bağlı kronik toksik ensefalopatisi olan<br />

6 işçinin ABR kayıtlarını incelemiş <strong>ve</strong> beşinde anormal sonuç olduğunu belirlemişlerdir. Bu<br />

sonuçlar da Metrick <strong>ve</strong> Brenner’in sonuçlarını desteklemektedir.<br />

Gruplara 85,70,50,35,25,15 dB şiddetinde işitsel uyaranlar <strong>ve</strong>rildi. Kayıtlar her iki<br />

grubumuzda da ilk gün <strong>ve</strong> 40. günde alındı. V. dalganın kaybolduğu seviye işitme eşiği olarak<br />

kabul edildi(20) ancak işitme eşiklerinde inhalasyon öncesi <strong>ve</strong> sonrasında farklılık görülmedi.<br />

Hormes <strong>ve</strong> ark. (39) yaptıkları çalışmada vakaların sadece %25 inde beyin sapı <strong>ve</strong> kraniyel<br />

sinirlere ait bulgu tespit etmişlerdir. Yani tiner kişiler üzerinde nörolojik bir fonksiyon kaybı<br />

yaratsa bile her zaman işitme üzerindeki etkileri semptomatik düzeyde olmayabilir.Tinerin<br />

işitme üzerine olan etkilerinin semptomatik düzeye ulaşması belki de tinerle karşılaşma<br />

süresine <strong>ve</strong> lezyonun belirli bir büyüklüğe ulaşmasına bağlı olabilir. Sıçanların ortalama ömrü<br />

12-14 ay arasındadır (32). Bu bilgi göz önüne alındığında sıçanlarımıza yaklaşık yaşam<br />

sürelerinin 1/10 u kadar bir süre tiner inhalasyonu uygulandı diyebiliriz. Bu da yaklaşık insan<br />

ömrü olarak 5-6 seneye tekabül etmektedir. Çalışmamızdaki inhalasyon süresinin<br />

artırılmasıyla işitme eşiklerinde de yükselme <strong>ve</strong> semptomatik olarak işitme üzerine etki<br />

gözlenebileceğini öngörmekteyiz.<br />

Çalışmamızda I, III <strong>ve</strong> V. dalga latanslarını, I-III, I-V <strong>ve</strong> III-V interpik latanslarını<br />

incelendi. İşitsel uyarıların şiddetinin azalmasıyla amplitüdlerde düşme <strong>ve</strong> latanslarda uzama<br />

saptandı.<br />

50<br />

I. dalga sekizinci kraniyel sinire ait bulguları <strong>ve</strong>rmektedir. Deney sırasında uygulanan<br />

işitsel uyaranlara cevap olarak I.dalganın latansları başlangıç <strong>ve</strong> 40. günde kaydedildi.


Başlangıç <strong>ve</strong> 40. gün değerlerinin arasındaki fark ile deney grupları arasındaki fark incelendi.<br />

85dB ile 35dB arasındaki stimuluslarda I. dalga latansları bakıldığında; tiner grubunun 40.<br />

gün değerlerinin, aynı grubun başlangıç <strong>ve</strong> kontrol grubu değerleri ile karşılaştırıldığında<br />

belirgin bir uzama mevcuttur. İstatistiksel olarak incelememizde; 70dB kontrol grubu ile tiner<br />

grubunun arasında, 50dB <strong>ve</strong> 35dB’ de hem tiner grubunun başlangıç ile 40. gün değerleri<br />

arasında hem de kontrol grubu ile tiner grubu arasında anlamlı bir farklılık gözlendi. 85dB<br />

uyaran şiddetinde latansta istatistiksel olarak anlamlı olmasa da belirgin bir uzama mevcuttur.<br />

III. dalga ponstaki işitme merkezleri <strong>ve</strong> yollarına ait bilgiler <strong>ve</strong>rir. Sonuçlarımızda III.<br />

Dalga latansları incelendiğinde 85dB ile 35dB arası uyarı şiddetlerinde tiner grubunun 40. gün<br />

değerlerinde belirgin bir uzama tespit edildi. İstatistiksel olarak incelememizde de; 85dB,<br />

70dB, 50dB, 35dB’de III.dalga latanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir uzama bulundu.<br />

50dB uyaran şiddetinde ek olarak kontrol grubu ile tiner grubunun 40.gün değerleri arasında<br />

da istatistiksel olarak anlamlı bir uzama mevcuttur.<br />

V. dalga beyin sapının rostral bölgesindeki işitme yollarına <strong>ve</strong> yapılarına ait bilgiler<br />

<strong>ve</strong>rmektedir. V dalga latansları tiner grubunda incelendiğinde; 85dB, 70dB uyaran şiddetinde<br />

başlangıç değerleri ile 40. gün değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

gözlendi. 50 <strong>ve</strong> 35dB uyaran şiddetinde ise istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir latans<br />

uzaması ile karşılaşıldı. Benzer şekilde tiner grubu ile kontrol grubunun 40. gün değerleri<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir uzama mevcuttur.<br />

I-III interpik latansı incelendiğinde 85 <strong>ve</strong> 70dB uyaran şiddetinde tiner grubunun<br />

başlangıç <strong>ve</strong> 40. gün değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir uzama saptandı. 50dB<br />

uyaran şiddetinde uzama bulunmadı.35dB uyaran şiddetinde ise istatistiksel olarak anlamlı<br />

olmayan bir uzama mevcuttu. Tiner grubu ile kontrol grubu karşılaştırılınca ise istatistiksel<br />

olarak bir anlamlı olmayan bir uzama gözlendi.<br />

değildi.<br />

51<br />

I-V <strong>ve</strong> III-V interpik latansları incelendiğinde anlamlı bir değişiklik söz konusu<br />

Latans, işitme yolunda uyarana ait bilginin iletim hızı ile ilgilidir. İnsanlara ait ABR<br />

kayıtlarında I.dalganın latent süresi 2 msn olarak saptanır. Ancak bazı normal kişilerde bu<br />

süre 1.7 msn’ye inebilir. I dalga latansına ait bir uzama periferik bir işitme kaybını gösterir <strong>ve</strong><br />

hasar koklea <strong>ve</strong>ya sekizinci sinirdedir (8,21). Dış, orta <strong>ve</strong> iç kulak patolojilerinden etkilenir<br />

(8,21). İşlem öncesinde dış kulak yolu <strong>ve</strong>ya orta kulağa ait bir hasar <strong>ve</strong>ya enfeksiyon ekarte<br />

edilmek için, sıçanlara otoskopi uygulandı (45). Çalışmamızdaki I. dalga latans uzaması tespit<br />

edildi, bunun sebebi sekizinci sinirde meydana gelmiş bir hasar olabileceği düşünüldü. Bu<br />

durumun patogenezine ait ipuçları Morguel <strong>ve</strong> Towfighi’nin çalışmalarında gösterilmiştir


(19,27). Tiner miyelin kılıfta birikmekte <strong>ve</strong> dejenerasyona sebep olmaktadır, bu da sinir<br />

iletimini yavaşlatmakta <strong>ve</strong> ABR kayıtlarında latans uzamasına neden olmaktadır.<br />

Kayıtlarımızdaki I. dalga uzamasının sebebi de sekizinci sinirde oluşan bu nöropatidir.<br />

52<br />

Daha öncede belirttiğimiz gibi tiner sekizinci sinirde <strong>ve</strong> santral sinir sisteminin<br />

herhangi bir bölgesinde hasar yapabilir. Koklear sinir üzerinde oluşacak olası bir nöropati<br />

sinirdeki iletim hızını etkiler <strong>ve</strong> ABR ye ait I.dalga latansında uzama yapması beklenir (46).<br />

Ancak tinerin, sadece lokal bir etkisi söz konusu değildir. Buna bağlı olarak diğer dalgalarda<br />

hatta middle latans yanıtları(MLR) kaydedilse bunlarda da etkilenme olasıdır. Örnek olarak;<br />

Ödkvist <strong>ve</strong> ark. (47) altı kronik tiner ensefalopati olan hastanın ABR <strong>ve</strong> işitsel kortikal<br />

yanıtlarını(CRA) kaydetmiş <strong>ve</strong> altı vakanın beşinde anormal ABR kaydı <strong>ve</strong> dördünde anormal<br />

CRA kaydı almışlardır. Teneinbein <strong>ve</strong> Pillay da (41) benzer şekilde çalışma gruplarının ABR<br />

kayıtlarında farklı alanlarda disfonksiyon göstermişlerdir. Tenenbein <strong>ve</strong> Pillay, çalışmalarında<br />

işitsel beyin sapı yanıtlarının yanında vizüel <strong>ve</strong> somatosensoriyel yanıtları da<br />

değerlendirmişlerdir. Yaşları 9 ile 17 arasında değişen bir grup oluşturmuşlardır. 8 çocukta<br />

anormal vizüel beyin sapı yanıtları gözlemişlerdir. Somatosensoriyel beyin sapı yanıtlarını<br />

hepsinde normal düzeyde bulmuşlardır. ABR kayıtlarında ise 3 periferal disfonksiyon<br />

gösteren, 3 santral(beyin sapı) disfonksiyonunu gösteren kayıt elde etmişlerdir. Bu<br />

çalışmalarda da görüldüğü üzere kayıtlarda birden fazla lokalizasyon gösteren sonuçlar aynı<br />

vakada <strong>ve</strong>ya farklı vakalarda alınabilir. Sonuçlarımızda I, III, V. dalga latanslarında uzama <strong>ve</strong><br />

I-III interpik latansında uzama görüldü. Bu dalgaları kaynakları işitme yollarında olan<br />

jeneratör bölgelerdir. I, III <strong>ve</strong> V. dalga latansında tespit ettiğimiz bu uzama periferik organ,<br />

işitme siniri ile beyin sapındaki iletimin yavaşlamasına bağlı olabilir. Vestibülokoklear sinirde<br />

olası bir hasar I, III <strong>ve</strong> V dalga parametrelerinde değişiklikle kendini gösterirken, beyin<br />

sapında olası lezyon sadece III <strong>ve</strong> V. dalga parametrelerinde değişiklikle kendini gösterir.<br />

Tiner inhalasyonunda sıklıkla beklenen her üç seviyede de hasar olmasıdır. Bizim<br />

çalışmamızda III <strong>ve</strong> V dalgaların yanı sıra I. dalga latansında da uzama saptandı; yani beyin<br />

sapında <strong>ve</strong> sekizinci sinir seviyesinde fonksiyon kaybı oluşmuştur. İnterpik latansları,<br />

impulsların işitme yolundaki bir jeneratör bölgeden diğerine geçişindeki süredir (21). I-III İPL<br />

uzamaya alt beyin sapına ait lezyonlarda, posterior fossa patolojilerinde karşılaşılır. III-V İPL<br />

uzamaya ise üst beyin sapına ait patolojilerde rastlanır. Bizim sonuçlarımızda I-III İPL de<br />

uzama bulundu, yani alt beyin sapından kaynaklanan bir uzama olabilir. Bu durum bize işitme<br />

yollarında sadece sekizinci sinirde oluşabilecek nöropatiye bağlı olmayan yaygın bir<br />

disfonksiyonu düşündürdü. Tinerin inhalasyonundan sonra sistemik bir dağılım gösterir,


santral sinir sisteminin de her noktasında toplanabilir, doğal olarak ta daha geniş bir alanda<br />

hasar oluşturabilir. Bulgularımızda bunu desteklemektedir.<br />

İşitme yolları üzerinde oluşan hasar ilerlerse blok oluşturabilir. Metrick <strong>ve</strong> Brenner’in<br />

(15) vaka sunumunda benzer şekilde ileri düzeyde işitme kaybı oluşmuş bir insanın ABR<br />

kaydında sadece I. <strong>ve</strong> II. dalga gözlenmiş <strong>ve</strong> BT görüntülemesinde pontomeduller atrofi<br />

belirlenmiştir. Mevcut durumu blok olarak kabul etmişlerdir. Bizim çalışmamızda her hangi<br />

bir blok ile karşılaşılmadı, sadece sinir iletiminde bozulma söz konusu olmuştur.<br />

Histopatolojik çalışmalardaki süre ile hasar arasındaki ilişkiye göre, erken dönemde sadece<br />

miyelin kılıfa ait değişiklikler oluşur, ancak uzun dönemde ise aksonlara ait değişiklikler de<br />

saptanır (19,27). Buna göre daha uzun süreli bir inhalasyonda lezyon progresif olarak<br />

ilerlemektedir. Dolayısıyla lezyonun büyüklüğüne göre blok oluşma olasılığı vardır ancak<br />

kayıtlarımızda blok saptanmamıştır, inhalasyon süresinin artırılması ile tespit edilebilir.<br />

53<br />

MS <strong>ve</strong> diğer demiyelinizan hastalıklarda genellikle karakteristik ABR bulguları yoktur.<br />

Sıklıkla I-V. dalga İPL uzamıştır, anormal geniş amplitüdlü I. dalga bulunur, V.dalga ileri<br />

vakalarda bulunmayabilir. Akustik nörinomda ise latent sürelerde uzama, I-III İPL uzama,<br />

dalga yokluğu <strong>ve</strong> anormal traseleri gözlenir (8). Bizim çalışmamızda ise I, III, V. dalga<br />

latanslarında uzama, I-III İPL uzama belirlendi. I. dalga latansında <strong>ve</strong> I-III İPL de olan uzama<br />

sekizinci sinir <strong>ve</strong> beyin sapı etkilenimini düşündürmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi<br />

lokal bir etkilenme söz konusu değildir, hasar daha yaygındır.<br />

Rosenberg <strong>ve</strong> ark. (43) kronik toluene bağımlılığına bağlı sinir sistemi etkilenimini<br />

incelemişlerdir. 11 vakaya nörolojik muayene, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) <strong>ve</strong><br />

ABR testi uygulamışlardır. Onbir vakanın üçünde MRG anormalitesi gözlenmiş <strong>ve</strong> bunlar; 1)<br />

Diffüz serebral,serebeller, <strong>ve</strong> beyin sapı atrofisi, 2)Beyaz <strong>ve</strong> gri mater ayrımının kaybolması,<br />

3)Peri<strong>ve</strong>ntriküler beyaz madde intensitesinde artışıdır. Anormal ABR kaydı ise onbir vakanın<br />

beşinde alınmıştır. V dalga latansında, I-V interpik latansında <strong>ve</strong> III-V interpik latansında<br />

uzama tespit etmişlerdir. Anormal MRG sonucu olan vakalarda anormal ABR kaydı<br />

mevcuttur. ABR kayıtlarında anormallik bulunan diğer iki vakada ise hem MRG sonucunda<br />

hem de muayene bulgularında anormallik gözlenmemiştir. Bu sonuçlara dayanarak ABR<br />

testinin görüntüleme <strong>ve</strong> klinik olarak bulgu oluşmadan santral sinir sistemi hasarını erken<br />

dönemde belirleyebileceğini düşünmüşlerdir. Poblano <strong>ve</strong> ark. (42) yirmibeş tiner bağımlısının<br />

optokinetik nistagmus parametrelerini kaydetmiş <strong>ve</strong> tiner bağımlılarının grubunda daha düşük<br />

sayıda nistagmus tespit etmişlerdir. Tinere bağlı olarak oluşacak santral sinir sistemi hasarında<br />

optokinetik nistagmus parametrelerinin de ABR testi gibi erken dönemde belirleyici<br />

olabileceğini göstermişlerdir. Görüldüğü üzere tiner bağımlılığında klinik bulgu olmadan da


ABR kayıtları etkilenebilmektedir <strong>ve</strong> uyarılmış potansiyeller, santral sinir sistemi hasarını<br />

noninvazif, hassas <strong>ve</strong> objektif olarak gösteren bir testtir. Çalışmamızda işitme eşiklerinin<br />

etkilenmediğini ancak ABR dalgalarına ait latanslarda uzama olduğunu belirledik. Bu durum<br />

hasarın işitme eşikleri üzerinde değişiklik yaratacak düzeyde olmadığını göstermektedir yani<br />

ABR testi klinik bulgu olmadan hasarı erken dönemde belirlemektedir. Klinikte, ABR testi bu<br />

amaçla da kullanılabilir; fertler ileride oluşabilecek fonksiyon kayıpları hakkında<br />

bilgilendirilebilir <strong>ve</strong> takip altına alınabilir.<br />

ÖZET VE SONUÇ<br />

Tiner, yaşamın her noktasında karşılaştığımız <strong>ve</strong> kullandığımız kimyasal bir<br />

materyaldir. Son yıllarda toplumun düşük sosyoekonomik düzeye sahip kısmında bu materyal<br />

uyuşturucu madde olarak kullanılmaktadır. Bu materyalin içeriğinde yüksek oranda toluene<br />

bulunmaktadır. İnhalasyon yolu ile alınan bu madde özelikle lipid yönünden zengin sinir<br />

sisteminde yüksek konsantrasyonlara ulaşmaktadır. Miyelin kılıfta tahribat, nöronlarda atrofi<br />

<strong>ve</strong> kalıcı hasar oluşturmaktadır. Bu hasara bağlı olarak da santral <strong>ve</strong> periferik sinir sistemine<br />

ait pek çok bulgu görülebilmektedir. Çalışmamızda tinerin işitme yolları üzerinde<br />

yaratabileceği olası hasarı elektrofizyolojik bir yöntem olan işitsel beyin sapı yanıtları (ABR)<br />

ile araştırıldı.<br />

54


İşitsel beyin sapı yanıtları, işitme sinirinin başlangıcından, beyin sapındaki işitsel<br />

merkezlere kadar olan anatomik bölgede, sesli uyarana karşı işitme yollarında oluşan<br />

elektriksel akımın senkronize aktivitesini kaydeden elektro fizyolojik bir yöntemdir. İşitsel<br />

beyin sapı yanıtları testinin odyolojik testler arasında yerini almasından sonra, işitme<br />

fonksiyonunun objektif <strong>ve</strong> noninvazif olarak değerlendirilmesi daha kolay <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir hale<br />

gelmiştir. İşitsel uyarılarla elde edilmiş potansiyellerin ölçümü ile santral işitme yollarının<br />

fonksiyonel bütünlüğü değerlendirilebilir<br />

Çalışmamız, sıçanlardan oluşan hayvan grubu üzerinde uygulandı. Tiner <strong>ve</strong> kontrol<br />

grubu olarak iki grup oluşturdu. Başlangıç <strong>ve</strong> 40. günde ABR kayıtları alındı. I, III <strong>ve</strong> V. dalga<br />

latanslarını <strong>ve</strong> I-III, I-V, III-V interpik latansları incelendi. I,III, V. dalga latanslarında <strong>ve</strong> I-III<br />

interpik latanslarında uzama olduğu saptandık. İşitme eşiklerinde ise değişikliğe rastlanmadı.<br />

Tinere bağlı olarak işitme yolları etkilenmekte <strong>ve</strong> iletim yavaşlamaktadır. Tespitlerimize göre,<br />

tinere bağlı oluşan işitme hasarı sadece koklear sinirde değil daha geniş bir lezyona bağlı<br />

olarak oluşmaktadır. İşitme eşiklerinde değişiklik yaratmamasına rağmen ABR kayıtları hasar<br />

hakkında bilgi <strong>ve</strong>rmektedir. Bu durum ABR testinin, klinik bir disfonksiyon olmadan, erken<br />

dönemde santral sinir sistemi hasarının belirleyicisi olduğunu göstermektedir.<br />

Sonuç olarak uzun dönem yüksek konsantrasyonda tiner inhalasyonunun işitme<br />

fonksiyonları üzerinde zararlı bir etki yaratmaktadır. Lezyon sınırlı değil geniş bir alandadır.<br />

Santral sinir siteminde oluşan bu hasar erken dönemde ABR testi ile gösterilebilir. Asıl<br />

önemli olan tinerin kullanımını yan etkileri oluşmadan engellemektir, dolayısıyla her türlü<br />

yasal tedbir alınmalı <strong>ve</strong> eğitim <strong>ve</strong>rilmelidir.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Flagnan RJ, Ruprah M, Meredith TJ, Ramsey JD. An introduction to clinical toxicology<br />

of volantil substances. Drug Saf 1990;5:359-83<br />

2. Vural N. Toksikoloji, s. 453-81, Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi Basımevi, Ankara, 1996<br />

3. Ramsey J, Anderson R, Bloor K, Flanagan RJ. An introduction to the practice, prevalence<br />

and Chemical Toxicology of volantile substance abuse. Human Toxicol. 1989;8:261-9<br />

4. Meadows R,Verghese A. Medical complications of glue sniffing. South Med J<br />

1996;89:455-62<br />

55


5. Ulakoğlu EZ, Saygı A, Gümüştaş MK. Alterations in süperoxide dismutase activties, lipid<br />

peroxidation and glutathione le<strong>ve</strong>ls in thinner inhaled li<strong>ve</strong>r lungs:relationship between<br />

histopatologic properties. Pharmacol Res 1998;38:209-14<br />

6. Ellenharn MJ, Barcelaux DG. Medical Toxicology . p 940-61. Elsevier Science Publishing<br />

Company. Amsterdam, 1988<br />

7. ElovaaraE, Savolainen H, Pfaffli P, Vaino H. Effects of subacute toluene inhalation on its<br />

metabolism and disposition in rat. Arch Toxicol Suppl 1979;2:345-8<br />

1. Akyıldız N, Kulak Hastalıkları <strong>ve</strong> Mikrocerrahisi 1. Cilt, s.77-102, 175-95. Bilimsel Tıp<br />

Yayınevi, Ankara, 1998<br />

2. Abbas PJ, Miller CA. Physiolgy of the Auditory System. Ed:Cummings CW.<br />

Otolaryngology Head & Neck Surgery. 3rd edition, Vol 4, S 2831-74, Mosby Year Book<br />

Inc , St Louis Missouri, 1998<br />

3. Mills JH, Adkins WY. Anatomy and Physiology of Hearing. Ed:Bailey BJ , Head & Neck<br />

Surgrey- Otolaryngology. , 1st Edition, Vol 2, s 1441-61, J.B. Lippincott Company,<br />

Philadelphia, 1993<br />

8. Hall JW, Mueller HG. : Auditory Brainstem Response (ABR). Ed: Danhauer JL.<br />

Audiologist’ s Desk Reference. Vol. 1, s. 319-87, Singular Publishing Group Inc. London,<br />

1997<br />

9. Brackmann DE, Don M, Selters WA. Electric Response Audiometry. Ed:Paperella MM,<br />

Shumrich DA, Gluckman JL, Meyerhoff WL. Otolaryngology. 3rd edition, Vol 2, s.993-<br />

1004, W.B. Saunders Company, Philadelphia, 1991<br />

10.Hall JW, Hachett T, Clymer M. Diagnostic Audiology and Hearing Aids. Ed: Ballenger JJ,<br />

Otorhinolaryngology Head and Neck Surgery. 15.th edition, s 953-73, Williams and<br />

Wilkins, Philadelphia, 1996<br />

11.Williams DML. Hearing loss in a glue sniffer. The Journal of Otolaryngology<br />

1988;17:321-4<br />

12.Metrick AS, Brenner RP. Abnormal brainstem auditory evoked potentials in chronic paint<br />

sniffers. Ann Neurology 1982;12:553-6<br />

13.Freemon FR. Progressi<strong>ve</strong> optic neuropathy and sensoryneural hearing loss due to chronic<br />

glue sniffing. Journal of Neurology, Neurosuergery and Psychiatry 1983;46:349-51<br />

14.Tiner-selülozik. Türk Standartları Enstitüsü. TS 9720/Ocak 1992<br />

56


15.Carabez AT, Sandoval F, Palmat L. Ultrastructural changes of tissues produced by<br />

ihalation of tinner in rats. Microscopy Research and Technique 1998;40:56-62<br />

16.Barrosso-Moguel R, Hernandez JV. Experimental neuropaty produced inrats witch<br />

industrial sol<strong>ve</strong>nts(thinner). Archiv In<strong>ve</strong>st Med (Mex), 1989;20:53-60<br />

17.Allen R, Kidd H, Lyons G, Templer S, Hannat M. Sol<strong>ve</strong>nts. In: Walsh D, Editör.<br />

Chemical Safety Data Sheets. Athenaeum Press, Newcastle-UK, 1992;1-4,190-5,303-5<br />

4. Ruth RA, Lambert PR.:Auditory evoked potentials .The Otolaryngological Clinics of<br />

North America, 1991;24:349-70<br />

18.Kileny PR, Zwolan TA. Diagnostic Rehabilitati<strong>ve</strong> Audiology. Ed:Cummings CW.<br />

Otolaryngology Head & Neck Surgery. 3rd edition. Vol 4, s 2875-93. Mosby Year Book<br />

Inc. St Louis Missouri ,1998<br />

19.Shaw W.A. The Auditory Evoked potential in the rat. Progses in Neurobiology<br />

1998;31:19-45<br />

20.Dirks DA, Morgan DE. Auditory functions test. Ed:Bailey BJ. Head and Neck Surgery–<br />

Otolaryngology. 1st edition, Vol 1, s 148, 504. J.B. Lippincott Company. Philadelphia,<br />

1996<br />

21.Muş N, Özdamar Ö. Sensorinöral işitme kayıplarında ABR latans-şiddet fonksiyonu ile<br />

odyogram arasındaki ilişkinin kantitatif analizi. KBB Postası 1992;8:7-12<br />

22.Lutman ME. Diagnostic Audiometry. Ed:Stephens D. Scott Brown’s Otolaryngology. 6th<br />

edition, Vol 2, ch:12, Butterworth-Heinemann, Oxford, 1997<br />

5. Towfighi J, Gonatas NK, Pleasure D, Cooper HS, Mccree L. Glue sniffer’s neuropathy.<br />

Neurology 1976;26:238-243<br />

23.Glassock III.ME, Jackson CG, Josey AF. The ABR Glassock III Auditory Brainstem<br />

Response. Thieme Medical Publishers, New York, 1987<br />

24.Hall JW. Handbook of Auditory Evoked Responses. s.3-331. Allyn and Bacon,<br />

Massachusetts,1992<br />

25.Hall JW, Mueller HG. Auditory Response(ABR). Ed: Danhauer JL. Audiologist’s Desk<br />

Reference. Vol 1, s 319-87, Singular Publishing Group Inc. London, 1997<br />

26.Church MW, Halloway JA.:Brain-stem auditory evoked potentials in the rat: Effects of<br />

gender, stimulus characteristics and etanol sedation. Electroencephalography and Clinical<br />

Neurophysiology 1984;59:328-39<br />

57


27.Newton EH, CooperWA, Coleman JR. Rate and frequency interactions in the auditory<br />

brainstem response of the adult rat. Hearing Research 1992;60:73-9<br />

28.Backoff PM, Caspary DM. Age –related changes in auditory brainstem responses in<br />

Fischer 344 rats:effects of the rate and intensity. Hearing Research 1994;73:163-72<br />

29.Garcia-Esterada J, Rodriguez-Segura A, Garzon P. Cerebral cortex and body growth<br />

de<strong>ve</strong>lopment of progeny of rats exposed to thinner and turpentine inhalation. Genetic<br />

Farmachology 1987;19:467-70<br />

30.Gotodha T, Tokunaga I, Kubo S, Kitamura O, İshigami A. Toluene inhalation induces<br />

glial cell line-deri<strong>ve</strong>d neurotrophic factor, transforming growth factor and tumor necrosis<br />

factor in the rat cerebellum. Legal Medicine 2002;4:21-8<br />

31.Dündaröz MR, Türkbay T, Akay C, Sarıcı SÜ, Aydın A, Denli M, Gökçay E. Antioxidant<br />

enzymes and lipid peroxidation in adolescents with inhalant abuse. The Turkish Journal of<br />

Pediatrics 2003:45;43-5<br />

32.Church MW, Gritzke R. Effects of Ketamine anesthesia on the rat brain-stem auditory<br />

evoked potential as a function of dose and stimulus intensity. Electroencephalography and<br />

Clinical Neurophysiology 1987;67:570-83<br />

33.Yamada K. İnfluence of lacquer thinner and some organic sol<strong>ve</strong>nts on the reproducti<strong>ve</strong><br />

and accesory reproducti<strong>ve</strong> organs in the male rat. Biol Pharma Bull 1993:16;425-7<br />

34.Hormes JT, Filley CM, Rosenberg NL. Neurologic sequelae of chronic sol<strong>ve</strong>nt vapor<br />

abuse. Neurology 1986;36:698-702<br />

35.Paulsen P, Jensen JH. Brain-stem response audiometry and electronystagmografic findings<br />

in chronic toxic encephalopaty. The Journal of Laryngology and Otology 1986;100:155-6<br />

36.Tenenbein M, Pillay N. Sensory evoked potentials in inhalant abuse. J Peadiatr Child<br />

Health 1993;29:206-8<br />

37.Poblano A, Ishiwara K, Ortega P, Mora L, Pineda G, Arriaga E. Thinner Abuse alters<br />

optokinetic nystagmus paremeters. Archie<strong>ve</strong>s of Medical Research 2000;31:182-5<br />

38.Rosenberg NL, Spitz MC, Filley CM, Davis KA, Schaumburg HH. Central nervous<br />

system effects of chronic toluene abuse. Neurotoxicalogy and Teratology 1988;10:489-5<br />

39.Ödkvist LM, Bergholtz LM, Ahlfeldt H, Anderssen B, Edling CH, Strand E.<br />

Otoneurogical and audilogical findings in workers exposed to industrial sol<strong>ve</strong>nts. Acta<br />

Otolaryngologica 1982;386:249-51<br />

58


40.Bukard R, Feldman M, Voigt HF. Brainstem auditory-evoked Response in the rat.<br />

Audiology 1990;29:146-62<br />

41.Keith WJ, Greville KA. Effects of audiometric configuration on the auditory brain stem<br />

response. Ear and Hearing. 1987;8:49-55<br />

59<br />

42.Lonsburg-Martin BL, MartinGK, Luebke AE. Physiology of the Auditory and Vestibular<br />

System. Eds.: Ballenger J.J., Snow J.B., Otorhinolaryngology Head nad Neck Surgery. !<br />

5th Edition, s 879-929, Williams and Wilkins, Philadelphia, 1996

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!