You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ORHAN VELİ KANIK<br />
“Gün olur alır başımı giderim,<br />
Yelkovan kuşlarının peşi sıra...”<br />
Gülden Sarısoy<br />
Türkçe Öğretmeni<br />
Küçük şiirlerle, “küçük insanlar” ın dünyasını<br />
anlatmayı tercih etti, yüzyıllardır<br />
süregelmiş şiir geleneğimize rağmen<br />
Orhan Veli.<br />
“Mahallemizde<br />
Senden başka ağaç olsaydı<br />
Seni bu kadar sevmezdim.<br />
Fakat eğer sen<br />
Bizimle beraber<br />
Kaydırak oynamasını bilseydin<br />
Seni daha çok severdim.<br />
Güzel ağacım!<br />
Sen kuruduğun zaman<br />
Biz de inşallah başka mahalleye taşınmış oluruz.”<br />
Onun için mühim olan anlayamadığımız söz<br />
oyunlarıyla, kafiyelerle, ölçüyle yazılmış şiirler<br />
değil; bizim dünyamızdan bizim sözlerimizle<br />
ifade edilen basit ama bir o kadar da önemli<br />
olaylar ve bizim duygularımızdı. Sanmayın ki<br />
kafiyeli şiirler yazmayı beceremedi:<br />
“Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı<br />
Ve o ilk yolculukla başlıyan hasret, zindan;<br />
Atları çıngıraklı arabanın ardından<br />
Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.”<br />
İlk şiirleri ölçülü, kafiyeliydi. Şiirimizdeki yeni<br />
gereksinimi sezdi ve birçok genç şairi peşinden<br />
sürükledi. Elbette ki karşı çıkanlar, eleştirenler<br />
oldu. Her zaman olduğu gibi düzen yenilikleri<br />
kabul etmedi. Ama o, tüm eleştirilere rağmen<br />
yoluna devam etmeyi seçti.<br />
“Orhan Veli Kanık<br />
İnsanları sevmekten sanık.” derdi Türkçe<br />
öğretmenim, işte onun hayatının ironisi, bir<br />
çocuğun küçük zihninde kafiyeyle yaşadı yıllar<br />
boyunca… İyi ki zihnim yıllarca tekrarladı bu<br />
ismi çünkü kendisi bizim için büyük bir hazine,<br />
anlayabilirsek verdiği iletileri. Keşke hepimiz<br />
küçük şeylere onun kadar değer verip küçük<br />
şeylerden mutlu olmayı becerebilsek. Mutluluğuna<br />
erebilsek elimizdekilerin ya da “küçük<br />
insan” ların hayatlarından ders çıkarabilsek<br />
küçük dünyalarımız için.<br />
“Bedava yaşıyoruz, bedava;<br />
Hava bedava, bulut bedava;<br />
Dere tepe bedava;<br />
Yağmur çamur bedava;<br />
Otomobillerin dışı,<br />
Sinemaların kapısı,<br />
Camekanlar bedava;<br />
Peynir ekmek değil ama<br />
Acı su bedava;<br />
Kelle fiyatına hürriyet,<br />
Esirlik bedava;<br />
Bedava yaşıyoruz, bedava.”<br />
Turgut Uyar, Orhan Veli’nin çıkışını şöyle<br />
değerlendirir: “Onun en önemli özelliği şairaneliğe<br />
karşı açtığı savaştır. ‘Gülü ve bülbülü’<br />
sürüp çıkarmıştır şiirimizden, o bu işi büyük<br />
bir bilinçle ve gerekçeyle yapıyordu; yeni bir<br />
insan getiriyordu Türk şiirine. Kendi deyişiyle<br />
şiire uzak düşmüş bir insanın şiirini yapıyordu.<br />
Küçük insandı bu; büyük kentlerde çalışan,<br />
ezilip horlanan, kıt kanaat geçinen, dünyası ve<br />
zevkleri küçük insan... Düzeni, kabullenmişliği<br />
gündelik küçük alışkanlıklardan vazgeçmezliği,<br />
ezilmişliğin verdiği hoşgörüsü ile sevimli<br />
bir tip haline gelen küçük insan…”<br />
Tüm bunların yanında La Fontaine’den yaptığı<br />
çevirileriyle, Nasrettin Hoca’nın fıkralarını<br />
şiirleştirmesiyle ve yazdığı yazılarla edebiyat<br />
dünyamıza birçok katkıda bulunmuştur.<br />
“İşim gücüm budur benim,<br />
Gökyüzünü boyarım her sabah,<br />
Hepiniz uyurken.<br />
Uyanır bakarsınız ki mavi.”<br />
Onun yıllarca yaşadığı şehirde, onun boyadığı<br />
gökyüzünün altında nefes alıp veriyoruz. Belki<br />
de hep onun hatası puslu, gri Ankara semaları…<br />
Niye daha canlı bir maviye boyamadı ki<br />
sanki?<br />
10 <strong>Metod</strong>ergi