13.05.2017 Views

Metod Koleji Dergisi - 3. Sayı (Aralık 2016)

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

KAR ÇİÇEKLERİ<br />

(22 ARALIK 1914-15 OCAK 1915)<br />

Isı biraz arttığında, eriyen karların altından kardelen çiçekleri gibiaskerlerin<br />

donuk bedenleri çıkıyordu ortaya. Önce ayaklarda bir sızı<br />

başlıyordu...Yürüyemez olduğundan devriliyordu aç ve yorgun bedenler.<br />

Sonra, bir daha uyanılmayan o müthiş uyku...Tek mermi atamadan<br />

şehit olan tam 90.000 asker. Ve bir dramın bilinmeyen yüzü. Donarak<br />

şehit olan 90.000 askerin buruk öyküsü.<br />

Sevcan Uludoğan<br />

Sosyal Bilgiler Öğretmeni<br />

Tarihimiz ihtişamlı zaferler kadar facialarla<br />

da dolu. Facialardan söz ederken, Sarıkamış’<br />

ı özellikle dikkate almamız gerekir.<br />

Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda<br />

90.000 yiğidimizi karlara gömdük. Üstelik tek<br />

kurşun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin<br />

kişisel ihtirası uğruna...<br />

Tarih, 16 <strong>Aralık</strong> 1914. Soğuk bir kış günü. Talebesi<br />

öğretmenini azarlamaktadır: “Hatalı davrandınız!<br />

Başarılı olamadınız! Rus ordusu burada<br />

yok edilmeliydi. Şimdi hemen harekete geçip<br />

Rus ordusunu Sarıkamış’ta yok edeceksiniz!”<br />

Cephelerin ve harp okulunun emektar komutanı<br />

Hasan İzzet Paşa, küstahlaşan öğrencisine pervasızca<br />

cevap verir: “Olmaz! Havaları görüyorsunuz.<br />

Her yerde kar var. Kara kış başlamıştır.<br />

Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya<br />

dönüşebilir. Kış şiddetini kaybetsin, yollar<br />

açılsın, düşmana haddini bildiririz.”<br />

Her verdiği emrin hemen yerine getirilmesine<br />

alışkın padişah damadı ve orduların başkomutan<br />

vekili 34 yaşındaki Enver Paşa, asabileşerek<br />

şu tehdidi savurur: “Eğer hocam olmasaydınız,<br />

sizi idam ettirirdim!”<br />

Bir facianın eşiğinde, Hasan İzzet Paşa istifa<br />

ederek ordudaki görevinden ayrılır.<br />

Çok geçmeden, tarihler 21 <strong>Aralık</strong>’ı gösterirken,<br />

tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen harekât<br />

başlatılır. 125 bine yakın iman abidesi insan, kış<br />

kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla<br />

cehennemî tipinin ortasına sürülürler. İstanbul’dan<br />

gelecek olan kışlık giysileri beklerken,<br />

Karadeniz’de başka bir facia yaşanmaktadır.<br />

Ruslar Osmanlı ordusuna erzak, mühimmat ve<br />

giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüşlerdi.<br />

Bu durumu askere bildirmeyen Enver<br />

Paşa, ihtiraslarına mağlup olarak bütün birliklere<br />

şu mesajı çeker:<br />

“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda<br />

çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm.<br />

Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor.<br />

Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada<br />

her türlü nimete kavuşacaksınız. İslâm alemi’nin<br />

bütün ümidi sizsiniz.”<br />

Böylece “Turan Fatihi”, “Sarıkamış Fatihi”<br />

olma uğruna, binlerce insan dehşetli bir can pazarına<br />

sürülür.<br />

Rus Kurmay Başkanı Pietroroviç, anılarında<br />

Sarıkamış’a kavuşan o bir avuç kahramanı şöyle<br />

anlatacaktır:<br />

“İlk sırada diz çökmüş beş kahraman. Omuz<br />

çukurlarına yasladıkları mavzerleri ile nişan<br />

almışlar. Tetiğe asılmak üzereler. Ama asılamamışlar.<br />

Kaput yakaları, Allah’ın rahmetini<br />

o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek<br />

istercesine semaya dikilmiş, kaskatı... Hele bıyıkları,<br />

hele hele bıyıkları ve sakalları! Her biri<br />

birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler.<br />

Dinmiş olmasına rağmen şu kahredici tipinin<br />

bile örtüp kapatamadığı gözleri! Apaçık! Tabiata<br />

da başkumandana da karşısındaki düşmana<br />

da isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan<br />

gözler... Açık, vallahi apaçık!<br />

İkinci sırada öyle bir manzara ki hiçbir heykeltıraş<br />

benzerini yapmayı başaramamıştır. O ürkütücü<br />

ayaza rağmen, sağlarında fişekleri debelenerek<br />

üzerlerinden atmaya tenezzül etmemiş iki<br />

katırın yanında başları semaya dönük, altı masal<br />

güzeli Mehmed... Sandıkları bir avuçlamışlar ki<br />

hayatı biz ancak böyle bir hırsla avuçlayıvermişizdir.<br />

Öylesine kaskatı kesilmişler.<br />

Ve sağ başta Binbaşı Mustafa Nihat. Ayakta...<br />

Yarabbi, bu bir ayakta duruştur ki karşısında<br />

düşmanı da kâfiri de lanetlisi de Allah’ın huzurunda<br />

diz çöküş halinde gibi. Endamı, düşmanı<br />

dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde,<br />

fişeklerinin yuvalarını tipi ile kapatmaya bütün<br />

gece düşen kar bile razı olmamış. Sol eli boynundaki<br />

dürbünü kavramış. Havada donmuş,<br />

kale sancağı gibi... Diğer eli belli ki, semaya<br />

uzanıp rahmet dilerken öylesine taşlaşmış. Hayrettir,<br />

başı açık. Gür erkek kömür karası saçları<br />

beyaza bulanmış...”<br />

Ve Moskova’daki askerî müzede sergilenen bu<br />

satırların sonu şöyle biter: “Allahuekber Dağlarındaki<br />

Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden<br />

çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı.<br />

24.12.1914 Perşembe.”<br />

Sonuç;<br />

Enver Paşa hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a döner.<br />

Arkasında binlerce kefensiz kar çiçeği bırakarak...<br />

Bir sohbet sırasında Harbiye Nezareti Ordu Daire<br />

Başkanı Behiç Bey’e bu facia için Enver Paşa şöyle<br />

der: “Bunlar nasıl olsa bir gün ölecek değiller miydi!”<br />

12 <strong>Metod</strong>ergi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!