İsim ve Sıfat Tevhidi
Mektebe -> Kitablarımız -> İsim ve Sıfat Tevhidi (Ömer Faruk)
Mektebe -> Kitablarımız -> İsim ve Sıfat Tevhidi (Ömer Faruk)
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
duğu anlamında değildir. Bu tıpkı, Allah (azze <strong>ve</strong> celle)’nin<br />
kendisinden bahsederken “biz”, “dedik ki”, “muhakkak<br />
ki biz” anlamında ifadeler kullanmasına benzer. Allah<br />
(azze <strong>ve</strong> celle) tek olduğuna göre bu ifadelerle kastedilen<br />
nasıl ki Allah (azze <strong>ve</strong> celle)’nin kendisini ta’zim etmesi ise,<br />
burada da durum böyledir.<br />
c) “ellerimiz”den kasıt, eli olan Allah (azze <strong>ve</strong> celle)’nin<br />
zatıdır. Yani “mimmâ amilet eydînâ… (ellerimizin yaptığı)”<br />
ifadesi “mimmâ amilnâ (yaptığımız)” anlamındadır.<br />
Şu âyet de buna benzer bir misaldir:<br />
ظَهَرَ الْفَسَ ادُ يفِ الْربَ ِّ وَالْبَحْرِ بِ َا كَسَ بَتْ أَيْدِ ي النَّاسِ<br />
“İnsanların “ellerinin” kazandıkları şeyler sebebiyle<br />
karada <strong>ve</strong> denizde fesad zahir oldu…” (Rûm, 41)<br />
Halbuki insanlar sadece elleriyle değil, ayakları,<br />
dilleri <strong>ve</strong> başka azaları ile de fesad yapar. Dolayısıyla<br />
“insanların ellerinin kazandıkları” ifadesi ile, eli olan<br />
insanların zâtı kastedilir. Yani mana “insanların kazandıkları”<br />
şeklindedir.<br />
Bir Kural: Kur’ân <strong>ve</strong> Sünnet’te “Allah (azze <strong>ve</strong> celle)’ye<br />
izafe edilen” sıfatlarda aslolan, o sıfatın Allah (azze <strong>ve</strong> cel-<br />
52