You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
Sadece bir hafta kalmam
gerekirken enerjiye, mimariye,
müzelere ve kültüre âşık oldum.
Yazın geri kalanını New York’ta
geçirdikten sonra bu yoğun
şehre taşınma kararı verdim.
Sonbaharda taşındım. New Yorklu
bir arkadaşımın önerisi üzerine
Rus ve Türk Hamamlarına (Russian
and Turkish Baths) bir diğer adıyla
banya’ya üye oldum ve o anda bir
ritüel yarattığımı ve bu komünitenin
içine girdiğimi fark ettim. Sıcak
ve soğuk, buhar ve su arasındaki
uyumlu karışımlar, zihin-beden
bağlantımı güçlendirdi. Banya’da
terlerken, hayatımın en ilginç
insanlarıyla tanıştım. Profesyonel
sporcular, Hasidik hahamlar,
yazarlar, şifacılar, sanatçılar ve 50
yılı aşkın bir süredir her hafta aynı
saunaları ve buhar odalarını ziyaret
eden bazı müdavimler.
Ben de buranın müdavimi oldum
ve buranın hem şifa yeri hem de
bir kabile gibi olduğunu, benim
kabilemin de buradaki insanlar
olduğunu fark ettim.
Sonra New York’ta yaşamaya
devam mı ettin?
New York’ta 2,5 yıl kaldım, bu
süreçte birkaç farklı sanatçının
yanında çalıştım. Aynı zamanda
yazın İzmir’e gelip resim
çalışmalarıma devam ettim. The
New York Art Residency and
Studios (NARS) Foundation’dan
2017’de burs kazandım ve 3 ay
Brooklyn’de bir atölyede konuk
sanatçı olarak kaldım. Her gün
bisikletle oraya gidiyordum, bir
saatlik zorlu bir yoldu. Çok hızlı bir
hayatım vardı. New York bana ağır
gelmeye başladı. İlişkiler yoğun,
hızlı, yorucu, tüketiciydi. Sert bir
şehirdi.
Bir süre sonra dedim ki “ben
psikolojik olarak çok yoruldum,
yarın bir yere gitmem gerekiyor; bu
şehirden çıkmam lazım.”
O zamanlar da aklımda hep bir
şifa merkezi açmak vardı. Böyle
merkezleri araştırıyordum.
New York’un yakınında
Garrison Institute diye bir şifa
merkezi var. Burada duygusal
dengeyi geliştirmek üzerine
tasarlanan, Alan Wallace ve
Eve Ekman’ın liderliğini
yaptığı Cultivating Emotional
Balance adlı bir eğitim programına
katıldım. Bu benim Dharma (Budist
öğretiler) ile ilk tanışmamdı. İki
hafta sonra Shambala Mountain
Center’da Alan Wallace’in Four
Immesurables inziva programına
katıldım. Şimdiye kadar sessiz
kalıp ifade edemediğim hislerin
başkaları tarafından ifade edildiğini
görmek beni ağlattı.
Dharma benim konuştuğum
Ekin Balcıoğlu, Alaçatı
dili konuşuyordu. Kalbimin dilini.
Dharma dış katmanlarımı soymama
yardımcı oldu. Meditasyon, inziva
ve öğretiler sayesinde hayatıma
hem özgürlüğü hem de incinebilirliği
davet ettim. Korunmasız olmak
beni duygusal olarak güçlendirdi.
Tutarlı bir biçimde tutarsızdan,
tutarlı bir biçimde tutarlı bir
bireye dönüştüm. Kalbim gitgide
daha da açıldı ve egom erimeye
başladı, korkusuz olmanın
yolunda yürümeye başladım.
Yaşadığım mutlulukların ve acıların
hepsine birlikte minnettar oldum.
Geçirdiğim ruhsal temizlik beni
pek çok türlü negatiften arındırdı.
Düşünce gücünün büyüsünü ve
anda olmanın zevkini hayatımın
her alanında yaşamaya başladım.
New York’un zorluğunun benim
güçlenmem için olduğunu anladım.
Derler ki, tahtayı ipekle okşarsan
yontamazsın ama zımparalarsan,
ondan heykel elde edebilirsin.
New York City’de yaşamak,
özellikle soğuk kışlar ve şehrin
asla durmayan enerjisi zımpara
kâğıdının ta kendisiydi. Banya‘da
ne kadar zaman geçirirsem
geçireyim zalim kışlarda NYC’de
ruhumu sıcak tutamadım.
2018’in mayıs ayında İzmir’e yaz
için geri döndüm ve orada San
Francisco’ya geri taşınma kararı
Ekin Balcıoğlu Be Water Coffee &
Book Store’da tablolarıyla
Derginin içeriğinde
fotoğraf, resim, heykel
projeleri, şiirler, kısa
hikâyeler ve makaleler
yer almakta. Mesela
dergimizde yer alacak
bir proje Mark Edward
Harris’in, “The Way of
the Japanese Bath”
adında Japonya’daki
farklı kaplıcaları çektiği
bir fotoğraf projesi.
aldım. CCA’da okurken üç yıl orada
yaşamıştım, fakat bu sefer farklıydı.
San Francisco’ya ilgili bir planın
var mıydı?
San Francisco’ya 3 yıl sonra
geri dönmüş oldum, orası
bıraktığım gibi değildi. Silikon Vadisi
nedeniyle her sene daha da fazla
değişiyor, ABD’nin en yüksek emlak
fiyatları orada. Ev arkadaşıyla
yaşamaya başladım. Yarı zamanlı
bir iş bakıyordum.
NY Russian and Turkish Bath’ten
tanıdığım bir arkadaşımın
bahsetmesi üzerine serin bir aralık
günü Archimedes Banya’ya vardım.
Çevrenin unutulmuş hissi vermesine
ve tüm garipliklere rağmen, buranın
kendine özgü tuhaflığını hemen
kucakladım. Sıcak ve buharlı
saunaları ve Rus bir çalışanın
başka bir adama güçlü bir platza
verdiğini görünce ruhumun erimeye
başladığını hissettim.
Birbirleriyle Rusça konuşuyorlardı
ve dili konuşmasam bile bir
rahatlama hissi ile doldum.
Tarkovsky’nin filminden bir sahne
gibiydi. Banya’dan ayrılırken, platza
ustasının arabasına bindiğini
gördüm, koşarak onun yanına
gittim ve burada çalışmak istediğimi
söyledim. Yöneticiye e-posta
atmamı ve ondan bilgi almamı
söyledi, ben de aynen dediği gibi
yaptım. Bir sonraki sefer Banya’ya
gittiğimde işe alınmıştım.
Banya, yalnızca sıcaklıkların değil,
aşırı uçların da bulunduğu bir yer.
Archimedes geniş bir yelpazede
insanı davet ediyor. Giysilerin
isteğe bağlı olduğu bu alternatif
ortamda tüm şekil, boyut, renk ve
yönelimlerden konuklar, büyük
bir açık hamamda birbirlerine karışır.
Konuklar sauna ve buhar odaları
ile sıcak ve soğuk havuzlara girip
çıkarlar. Tipik bir konuk için banya
gevşeyecek bir yer gibi hissedilir.
Ancak orada çalışan insanlar ve
müdavimler için banya, hayatın
içinden geçip pek çok farklı yaşamı
deneyimlemiş insanlara bir çıkış
noktasıdır.
40 The Beacon
The Beacon 41