DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...
DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...
DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />
İKTİSAT ANABİLİM DALI<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>EKONOMİK</strong><br />
<strong>BÜYÜMEYE</strong> ETKİLERİ ve TÜRKİYE UYGULAMASI<br />
YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />
ONUR DEMİREL<br />
TEZ DANIŞMANI: PROF. DR. ÖMER EROĞLU<br />
ISPARTA, 2006
ÖNSÖZ<br />
Akademik hayatın kapısından içeriye ilk bakış ve o engin denizi ilk görüş<br />
insana ufkunun ne kadar dar olduğunu fark ettiriyor. İnsan, kendisinden önceki bilim<br />
insanlarının harcadığı yoğun, uzun soluklu ve inatçı emeği işin içindeyken çok daha<br />
iyi anlıyor ve bilgi üretiminin ne kadar kıymetli ve kutsal olduğunun ayrımına daha<br />
iyi varıyor.<br />
Bu değişimi yaşamak, insanoğlunun ne kadar üstün ama henüz<br />
keşfedilmemişler ve icat edilmemişler karşısında da ne kadar aciz olduğunu fark<br />
ettiriyor. Bu çalışma sırasında benden öncekilerin öğrendikleri, buldukları ve<br />
yarattıkları bilgiler ile yükselirken, insan aklının merakları ve kısıtlılığı ile de bir o<br />
kadar küçüldüm.<br />
Çalışmanın yoğun, zor ve stresli günlerinde anlayış ve yardımlarını<br />
esirgemeyen annem Yurdagül’e, babam Kıbış Ali’ye, kardeşim Fatma’ya ve dayım<br />
Cengiz YAĞLI’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.<br />
Akademik anlamda bana yardımcı olan, başta danışman hocam Prof. Dr.<br />
Ömer EROĞLU ve bitmeyen sorularım ile rahatsızlık verdiğim ama karşılığında hep<br />
güler yüz ve yardım aldığım değerli hocalarım Doç. Dr. Selim Adem HATIRLI ve<br />
Doç. Dr. Murat Ali DULUPÇU hocalarım ile Yrd. Doç. Dr. Levent<br />
KÖSEKAHYAOĞLU ve Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE hocalarıma ve diğer tüm<br />
hocalarıma içten teşekkürlerimi sunarım. Hocalarımın yardımları olmasa bu<br />
çalışmayı bu noktaya getiremezdim.<br />
Çalışma sürecim boyunca tüm sinirli hallerime, naz ve isteklerime hep<br />
olumlu cevap veren çok sevdiğim arkadaşlarım, Elif T. ASLAN, Murat ALTUN,<br />
Canan ŞENTÜRK, Hakan M. KİRİŞ, Elvan ÖZMAN ve Tansel ALAN’a da candan<br />
teşekkürlerimi sunarım.<br />
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.<br />
(Honore de Balzac)<br />
Kaybolmak, geldiğin yolu unutmaktır.<br />
(Kill Bill, Vol. 1)<br />
Arş. Gör. Onur DEMİREL<br />
23 Eylül 2006, Isparta
ÖZET<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong><br />
ETKİLERİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />
Onur DEMİREL<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Tezi, 153 Sayfa,<br />
Eylül 2006<br />
Danışman: Prof. Dr. Ömer EROĞLU<br />
Dünya, ticaretin, sermayenin, üretimin ve insanoğlunun küreselleşmesi ile<br />
birlikte yeni bir çağa girmektedir. Bu geçiş gelişmiş ülkeler tarafından<br />
yönlendirilirken bundan gelişmekte olan ülkeler de en az gelişmiş ülkeler kadar<br />
etkilenmektedir. Herhangi bir ülkenin bağımsız kararları artık tüm dünya ülkelerini<br />
etkileyebilmektedir.<br />
Çalışma, bu etkileşim çağında doğrudan yabancı yatırımlar (DYY)’yi<br />
incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda çalışmada DYY’nin tanımı,<br />
istatistiklerinin tutulma yöntemleri ve çeşitleri tanıtılmış, DYY ve büyüme teorileri,<br />
DYY’yi etkileyen faktörler incelenmiş, dünya ve Türkiye gerçekleşmeleri verilmiş,<br />
Türkiye’de DYY mevzuatına değinilmiş, son olarak da DYY’nin büyüme üzerindeki<br />
etkileri incelenerek Türkiye üzerine bir uygulama yapılmıştır.<br />
Türkiye uygulamasında makro bir modelleme ile 3 SLS (3 Aşamalı En Küçük<br />
Kareler) yöntemi kullanılmıştır. Uygulama sonucunda, DYY’yi belirleyen faktörler<br />
denklemi için Türkiye’de bir dönem önceki GSYİH, GSYİH büyüme oranı,<br />
enflasyon, bir dönem önceki kamu yatırımlarının GSYİH içindeki payı ve yurtiçi<br />
yatırım oranının DYY’yi pozitif etkilediği bulunmuştur. Bu değişkenlerden, bir<br />
dönem önceki GSYİH, DYY üzerinde en anlamlı etkiye sahip değişken olmuştur.<br />
Modellemenin büyüme denkleminde ise DYY, ihracat artışı, diğer sermaye<br />
girişleri ve dış yardım girişi değişkenlerinin ekonomik büyümeyi pozitif etkilediği<br />
bulunmuştur. Denklem sonucunda görülmüştür ki, Türkiye’de DYY girişleri<br />
ekonomik büyümeyi hızlandırmaktadır.<br />
Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY), DYY Teorileri, Büyüme<br />
Teorileri, DYY’yi Etkileyen Faktörler, Dünyada ve Türkiye’de DYY<br />
Gerçekleşmeleri, DYY’nin Ekonomik Büyümeye Etkileri, Türkiye Uygulaması, Üç<br />
Aşamalı En Küçük Kareler Yöntemi (3 SLS)
ABSTRACT<br />
FOREIGN DIRECT INVESTMENTS, ITS EFFECTS ON ECONOMIC<br />
GROWTH AND TURKISH CASE<br />
Onur DEMİREL<br />
Süleyman Demirel University, Department of Economics, Master Thesis, 153 Pages,<br />
September 2006<br />
Supervising Professor: Prof. Dr. Ömer EROĞLU<br />
The world enters to a new epoch with the globalization of foreign trade,<br />
capital, production and human being. The transition, while steered by the developed<br />
countries, affects not only the developed countries but also the developing countries.<br />
A decision of any individual country may have extensive consequences on the rest of<br />
the world.<br />
The study aims to analyze foreign direct investment (FDI) in the<br />
aforementioned epoch of interaction. In this context the definition, statistical<br />
methods and types of FDI, FDI and growth theories, the determinants of FDI are<br />
analyzed, FDI statistics for the world and Turkey are examined, the Turkish laws for<br />
FDI are examined and lastly by examining the effects of FDI on economic growth an<br />
econometric modeling is run on Turkish case.<br />
In the Turkish case, macroeconomic modeling with three stage least squares<br />
(3 SLS) technique is used. As the result of FDI determinants regression the one<br />
period lagged GDP, GDP growth rate, inflation rate, one period lagged public<br />
expenditure to GDP rate and domestic saving rate are found to have positive effects<br />
on FDI. Among the variables analyzed one period lagged GDP has the most<br />
significant effect on FDI.<br />
Growth regression on the other hand indicates positive relationship between<br />
FDI, export growth rate, other capital inflows, foreign aid inflows and GDP growth.<br />
As a consequence, FDI inflows accelerate economic growth in Turkey.<br />
Keywords: Foreign Direct Investment (FDI), FDI Theories, Growth Theories,<br />
Determinants of FDI , FDI Statistics in the World and Turkey, Effects of FDI on<br />
Economic Growth, Case of Turkey, Three Stage Least Squares Technique (3 SLS)
İÇİNDEKİLER<br />
i<br />
Sayfa No:<br />
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... i<br />
KISALTMALAR .................................................................................................. iv<br />
TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................ v<br />
ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................... vi<br />
GRAFİKLER DİZİNİ ........................................................................................... vii<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
GİRİŞ<br />
1.1. Çalışmanın Önemi............................................................................................. 1<br />
1.2. Çalışmanın Kapsamı ve Amacı......................................................................... 2<br />
1.3. Çalışmanın Kısıtları .......................................................................................... 4<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong> VE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />
<strong>YATIRIMLAR</strong>IN BÜYÜME TEORİLERİNDEKİ YERİ<br />
2.1. Yabancı Yatırımlar ve Çeşitleri ........................................................................ 6<br />
2.1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Artan Önemi........................................... 8<br />
2.1.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma Yöntemlerinde<br />
Standardizasyon Çalışmaları....................................................................... 9<br />
2.1.3. Günümüzde Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma<br />
Yöntemleri ................................................................................................ 10<br />
2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri .............................................................. 15<br />
2.2.1. Yapılan Yatırımın Mülkiyet Durumuna Göre Doğrudan Yabancı Yatırım<br />
................................................................................................................... 16<br />
2.2.1.1. Ortak Girişim ve Tam Mülkiyete Dayalı Bağlı Şirket (Joint Ventures<br />
and Full-Ownership) .......................................................................... 16<br />
2.2.1.2. Şirketlerarası Birleşmeler ve Satınalmalar (Mergers and Acquisitions<br />
– M&A).............................................................................................. 16<br />
2.2.1.3. Stratejik Birleşmeler (Strategic Alliances)........................................ 17<br />
2.2.2. Yapılan Yatırımın Yeni İşletme Yaratmasına Göre................................. 17<br />
2.2.2.1. Yeşil Alan Yatırımları (Greenfield Investments).............................. 17<br />
2.2.2.2. Kahverengi Alan Yatırımları (Brownfield Investments) .................. 17<br />
2.2.2.3. Satınalmalar (Acquisitions)............................................................... 18<br />
2.2.3. Yapılan Yatırımın Üretim Zincirindeki Yerine Göre .............................. 18<br />
2.2.3.1. Yatay Yatırımlar (Horizontal)........................................................... 18<br />
2.2.3.2. Dikey yatırımlar (Vertical)................................................................ 18<br />
2.2.4. Yapılan Yatırımın Amacına Göre ............................................................ 19<br />
2.2.5. Diğer Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri ............................................. 20<br />
2.2.5.1. Yeniden Yatırılan Kazançlar (Reinvested Earnings) ........................ 20
2.2.5.2. Transfer Fiyatlandırması (Transfer Pricing) ..................................... 20<br />
2.3. Doğrudan Yabancı Yatırım Teorileri.............................................................. 20<br />
2.3.1. Ürün Döngüsü Teorisi.............................................................................. 22<br />
2.3.2. İçselleştirme Teorisi................................................................................. 25<br />
2.3.3. OLI Paradigması (Eklektik Paradigma)................................................... 26<br />
2.3.4. Diğer Teoriler........................................................................................... 29<br />
2.3.4.1. Caves Ekonomileri............................................................................ 30<br />
2.3.4.2. Oligopolistik Tepki Teorisi............................................................... 31<br />
2.3.4.3. Hymer ve Kindleberger’in Teorileri ................................................. 31<br />
2.4. Büyüme Teorilerinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar ..................................... 33<br />
2.4.1. Klasik Büyüme Teorisi ............................................................................ 35<br />
2.4.1.1. Marksist Büyüme Teorisi.................................................................. 38<br />
2.4.1.2. Schumpeteryan Büyüme Teorisi....................................................... 40<br />
2.4.1.3. Harrod – Domar Büyüme Modelleri................................................. 42<br />
2.4.2. Neo-Klasik Büyüme Teorisi .................................................................... 48<br />
2.4.3. İçsel Büyüme Teorileri............................................................................. 53<br />
2.4.3.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi ............................................................ 54<br />
2.4.3.2. Almaşık (Alternatif) İçsel Büyüme Teorileri:................................... 60<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER,<br />
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong><br />
3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler............................................ 64<br />
3.1.1. Piyasa Büyüklüğü .................................................................................... 66<br />
3.1.2. Piyasa Büyüme Hızı................................................................................. 70<br />
3.1.3. Dış Ticarete Açıklık................................................................................. 71<br />
3.1.4. Ekonomik İstikrar .................................................................................... 72<br />
3.1.5. Döviz Kuru............................................................................................... 73<br />
3.1.6. Altyapı...................................................................................................... 74<br />
3.1.7. Emek Maliyeti.......................................................................................... 75<br />
3.1.8. Vergi Oranları .......................................................................................... 76<br />
3.1.9. Politik İstikrar .......................................................................................... 77<br />
3.1.10. Diğer Faktörler....................................................................................... 79<br />
3.1.11. Firma Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Genel Değerlendirme<br />
................................................................................................................... 81<br />
3.2. Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri........... 82<br />
3.2.1 Dünyada Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri ............................ 82<br />
3.2.2 Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri......................... 92<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMIN <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong> ETKİSİ<br />
VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />
4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkileri .................................... 104<br />
4.1.1. Makroekonomik Çalışmalar................................................................... 109<br />
ii
4.1.2. Toplam Faktör Üretkenliği Üzerine Çalışmalar..................................... 114<br />
4.1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımın Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları<br />
................................................................................................................. 119<br />
4.1.3.1. Taşma Etkisi.................................................................................... 119<br />
4.1.3.2. Bağlantı Etkisi................................................................................. 120<br />
4.1.3.3. Emek Devir Etkisi........................................................................... 122<br />
4.2. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkisi ........................ 123<br />
4.2.1. Veri ve Metodoloji ................................................................................. 123<br />
4.2.2. Ekonometrik Model Sonuçları............................................................... 128<br />
BEŞİNCİ BÖLÜM<br />
SONUÇ<br />
KAYNAKÇA........................................................................................................... 136<br />
EKLER..................................................................................................................... 151<br />
EK 1: İstatistik Tutma Yöntemlerinde Standardizasyon Çalışmalarının Kısa<br />
Tarihçesi................................................................................................................ 152<br />
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................. 153<br />
iii
KISALTMALAR<br />
AB : Avrupa Birliği<br />
ABD : Amerika Birleşik Devletleri<br />
Ar-Ge : Araştırma – Geliştirme<br />
BD3 : Benchmark Definitions of Foreign Direct Investment, Third<br />
Edition<br />
BERI : Business Environment Risk Intelligence<br />
bkz. : Bakınız<br />
BPM5 : Balance of Payments Manual, Fifth Edition<br />
Çev. : Çevirmen<br />
ÇUŞ : Çok Uluslu Şirketler<br />
DITEG : Doğrudan Yatırım Teknik Uzman Grubu<br />
DYY : Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />
Eurostat : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi<br />
GOÜ : Gelişmekte Olan Ülkeler<br />
GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla<br />
GSYİH : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla<br />
IMF : Uluslararası Para Fonu<br />
ITRS : Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri<br />
KOBİ : Küçük ve Orta Boy İşletmeler<br />
OECD : İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı<br />
UNCTAD : Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı<br />
vb. : Ve benzerleri<br />
vd. : Ve diğerleri<br />
iv
TABLOLAR DİZİNİ<br />
Tablo 2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sermaye Gerçekleşmeleri (Milyar $)............. 8<br />
Tablo 2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım İşletme Çeşitleri ........................................... 11<br />
Tablo 2.3. Farklı İstatistik Kaynaklarının Avantaj ve Dezavantajları ....................... 14<br />
Tablo 2.4. Yapılan Yatırım Amacına Göre Yatırım Çeşitleri.................................... 19<br />
Tablo 3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler ..................................... 66<br />
Tablo 3.2. Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Faktörleri Sınayan Ampirik<br />
Çalışmalar .................................................................................................................. 80<br />
Tablo 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırımların GSYİH’ye Oranı......... 83<br />
Tablo 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $)............ 85<br />
Tablo 3.5. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku (Milyon $)....... 86<br />
Tablo 3.6. Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere Göre Tahmini<br />
Dağılımı ..................................................................................................................... 87<br />
Tablo 3.7. Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalma Alım ve Satımları (Milyon $)............ 88<br />
Tablo 3.8. Birleşme ve Satınalmaların Sektörel Dağılımı (Milyon $)....................... 90<br />
Tablo 3.9. Ana Şirket Başına İştirak Sayısı ............................................................... 91<br />
Tablo 3.10. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projesi Sayısı............................ 91<br />
Tablo 3.11. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projeleri Sektörel Dağılımı ...... 91<br />
Tablo 3.12. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $) ve<br />
Dünyadaki Payı .......................................................................................................... 92<br />
Tablo 3.13. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Potansiyel ve Performans<br />
Endeksleri................................................................................................................... 97<br />
Tablo 3.14. Türkiye’de Yabancı Sermayeli Firma Sayıları ve Türleri .................... 100<br />
Tablo 3.15. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Konum Avantajları............... 102<br />
Tablo 4.1. Teknolojik Taşma ve Çok Uluslu Şirketlerin Rolü ................................ 120<br />
Tablo 4.2. Modellemelerde Kullanılan Değişkenler................................................ 125<br />
Tablo 4.3. Modellemelerde Kullanılan Değişkenlerin Beklenen İşaretleri.............. 127<br />
Tablo 4.4. 3SLS Tekniği ile Tahmin Edilen Modelin Sonuçları ............................. 129<br />
v
ŞEKİLLER DİZİNİ<br />
Şekil 2.1. Yabancı Sermaye Çeşitleri........................................................................... 7<br />
Şekil 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkileri ................................... 107<br />
vi
GRAFİKLER DİZİNİ<br />
Grafik 3.1. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişlerinin GSYİH’ye Oranı<br />
.................................................................................................................................... 84<br />
Grafik 3.2. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ............................. 85<br />
Grafik 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku ........................ 86<br />
Grafik 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere<br />
Göre Tahmini Dağılımı.............................................................................................. 87<br />
Grafik 3.5. Dünya Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalmalar........................................... 89<br />
Grafik 3.6. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ve Ekonomik Özgürlük<br />
Endeksi....................................................................................................................... 99<br />
vii
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
GİRİŞ<br />
Dünya tarihi boyunca insanoğlu, yaşadığı bölge dışında alanlarda üretim,<br />
tüketim ve ticaret aktivitelerinde bulunmuştur. Bu yönelim özellikle kapitalist<br />
sistemin yayılmaya başladığı 12. yüzyıldan bu yana artış göstermiştir. Bu yüzyıllarda<br />
ticaret ve üretim yapıp farklı bölgelere satış yapan tüccar ve üreticiler bugünkü<br />
küresel üretim ağına sahip işletmelerin ataları niteliğindedirler. 1. Dünya Savaşı ve<br />
ardından gelen 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş’ı takiben artan küreselleşme veya<br />
ekonomik serbestleşme sonucu yabancı sermaye akımları büyük artışlar göstermiştir.<br />
Bu süreçte öncelikle ticaret artmış, sonrasında sermaye küreselleşmiş ve nihayetinde<br />
de üretim küresel hale gelmiştir.<br />
1.1. Çalışmanın Önemi<br />
Coğrafi keşifler, bu olanaktan faydalanabilen ülkelere engin fırsatlar<br />
sunmuştur. Denizcilikte ileri olan ülkeler yeni yerler ve dolayısıyla kaynaklar ele<br />
geçirmişlerdir. Yeni yerler önceleri doğal kaynaklar bakımından fayda sağlarlarken,<br />
daha sonra üretim için işgücü ve tüketim için talep sağlamışlardır. Dolayısıyla<br />
coğrafi keşiflerden yararlanabilen ülkeler zamanla zenginleşmişler günümüzün<br />
gelişmiş ülkeleri (GÜ)yü oluşturmuşlardır. GÜ’ler coğrafi keşiflere sermayeyi ve<br />
üretimi küreselleştirerek devam etmişlerdir.<br />
Bu küreselleşme hareketi gelişmiş ülkelere daha fazla refah getirirken,<br />
gelişmekte olan ülkeler (GOÜ)’ye de etkide bulunmuştur. Özellikle doğrudan<br />
yabancı sermaye (DYY) çekemeyen GOÜ önceleri sermaye eksikliğini yüksek faiz<br />
ve düşük kur politikaları ile gidermeye çalışmışlardır. Bu yönelim yabancı<br />
sermayenin reel sektöre değil finans sektörüne kaymasına neden olmuş ve borç<br />
sorunu derinleşmiştir. Borçlanmadaki bu kriz 1980’lerde kendini finansal kriz olarak<br />
1
göstermiştir. 1 Bu durum ülkelerin, özellikle de GOÜ’nün farklı finansman türlerine<br />
yönelmelerine yol açmıştır.<br />
Finansman türleri arasında DYY diğer türler arasında en dikkat çeken tür<br />
olmuştur. DYY, uzun dönemli niteliği, istihdam sağlaması, teknoloji ve beşeri<br />
sermaye sağlaması ile diğer sermaye hareketleri türlerinden daha fazla önem<br />
taşımaktadır.<br />
DYY’nin zaman içerisinde bu şekilde önem kazanması GOÜ’nün DYY<br />
çekebilmek için bazı önlemler almasına sebebiyet vermiştir. Bu önlemler piyasaların<br />
serbestleşmesi olabileceği gibi tanıtımların yapılması ve hatta teşviklerin verilmesi<br />
şeklinde de olabilmektedir. Dolayısıyla DYY, ekonomi literatüründe daha fazla<br />
incelenmeye başlanmıştır.<br />
1.2. Çalışmanın Kapsamı ve Amacı<br />
DYY’nin ekonomik büyümeye ne şekilde etki edeceğini tam kestirebilmek<br />
adına ekonomistler DYY’yi türlerine göre ayırmaya, DYY’yi belirleyen faktörlerini<br />
araştırmaya ve DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini ölçmeye<br />
çalışmışlardır. Tüm bu çalışmalar, DYY literatürünün genişlemesine yol açarken,<br />
literatürün halen ne kadar eksik olduğunu da gözler önüne sermektedir. DYY<br />
analizleri ülkelerin kendilerine özgü özelliklerine, sektörel farklılıklara ve çalışma<br />
metotlarına göre farklılıklar gösterebilmektedirler. Dolayısıyla literatür çok geniş<br />
olmakla birlikte biraz da dağınıktır. Bu dağınıklık büyük ölçüde DYY’nin çok geniş<br />
etkisine bağlıdır.<br />
Çalışma DYY çeşitlerini, DYY teorilerini, büyüme teorilerini, DYY’yi<br />
etkileyen faktörleri, DYY’nin ekonomik büyümeye etkilerini ve son olarak da<br />
ampirik bir çalışmayı dahil ederek bu geniş literatürü incelemeye çalışmaktadır.<br />
Çalışmanın ikinci bölümünde öncelikle yabancı yatırımlar incelenmekte ve<br />
hemen ardından DYY’nin artan önemine değinilip DYY tanımlama çalışmalarına yer<br />
verilmektedir. DYY’nin ülkelere etkilerinin incelenebilmesi açısından çeşitleri önem<br />
1 DEĞER, M. K., S. EMSEN ve C. GERNİ, “Doğrudan Yabancı Yatırımların Belirleyicileri: Geçiş<br />
Ekonomileri Üzerinde Nedensellik Testleri ve Panel Veri Analizleri (1990 - 2002)”, Uluslararası<br />
Ekonomi Konferansı, 11 – 13 Eylül, TEK, Ankara, 2006, s. 2.<br />
2
arz ettiğinden bölümün devamında DYY’nin çeşitlerine yer verilmektedir. Bölüm<br />
ürün döngüsü, içselleştirme ve eklektik paradigma gibi DYY teorilerini ve ardından<br />
da klasik, Neo-klasik ve içsel büyüme teorileri gibi büyüme teorilerini içermektedir.<br />
Bu aşamada çalışma teorilere, DYY’nin etki ve belirleyenlerini içerecek ölçüde yer<br />
vermektedir. Bu sayede çalışma dördüncü bölümdeki ekonometrik modellemeye<br />
zemin hazırlamaktadır.<br />
Modellemeye zemin hazırlayan diğer bir konu da üçüncü bölümde<br />
verilmektedir. Bölüm DYY’yi etkileyen faktörleri ve bu faktörler üzerine yapılan<br />
ampirik çalışmaları içermektedir. DYY’yi etkileyen faktörlerden genel kabul gören -<br />
geleneksel değişkenler- farklı alt başlıklar ile literatüre yeni eklenen değişkenler -<br />
geleneksel olmayan değişkenler- ise diğer değişkenler başlığı ile incelenmektedir.<br />
Bölümün devamında dünya ve Türkiye’deki DYY gerçekleşmeleri verilmekte,<br />
dünyada ve Türkiye’deki DYY giriş ve stokları, sektörel dağılımı ve giriş şekilleri<br />
tablo ve grafikler yardımı ile incelenmektedir.<br />
Teorik altyapı verildikten ve gerçekleşmeler incelendikten sonra dördüncü<br />
bölümde DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkileri incelenmeye<br />
çalışılmaktadır. Bölümün ilk kısmı DYY’nin büyümeyi hangi yollarla<br />
etkileyebildiğine ve daha önce yapılan çalışmalara ayrılmıştır. İkinci kısım ise önceki<br />
bölümlerde incelenen teorik altyapı ve gerçekleşmeler ışığında Türkiye üzerine<br />
ekonometrik bir modellemeyi içermektedir. Modellemede 2 denklemli sistem<br />
kullanılmış. 1984 – 2005 yılları arasında Türkiye’ye giren DYY’yi etkileyen<br />
faktörler ve DYY girişlerinin ekonomik büyümeye etkileri eşanlı olarak incelenmeye<br />
çalışılmıştır.<br />
Çalışma beşinci bölümdeki sonuç ve politika önerileri kısmı ile son<br />
bulmaktadır.<br />
Çalışma içerdiği bu bölümlerle DYY akımlarının belirleyicilerini ve bunların<br />
ekonomik büyümeye etkilerini Türkiye örneği üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır.<br />
3
1.3. Çalışmanın Kısıtları<br />
Çalışmanın kısıtları DYY literatürünün genişliği sebebiyle farklı kısımlarda<br />
kendini gösterebilmektedir.<br />
Bölümlerin sıralamasına göre kısıtlara bakıldığında, ikinci bölümdeki<br />
kısıtlardan ilki DYY çeşitlerinin verilmesine rağmen, bu çeşitlerin her birinin ayrı<br />
belirleyenleri ve etkileri üzerinde durulmamış olmasıdır. Bu konu, araştırılması çok<br />
ayrıntılı istatistikler gerektirdiğinden dolayı ihmal edilmekte ve bundan sonraki<br />
çalışmalar için önemli bir alan oluşturmaktadır. Bölümdeki diğer bir kısıt da büyüme<br />
teorilerinde görülmektedir. Büyüme teorileri kasıtlı olarak yalnız DYY’yi içerdiği<br />
ölçüde yer almaktadır. Büyüme teorilerinin bunun ötesindeki analizleri çalışmanın<br />
konusu itibariyle yapılmamıştır.<br />
Üçüncü bölümde karşılaşılan en önemli kısıt dünya ile Türkiye<br />
gerçekleşmelerinin verilmesine rağmen Türkiye’nin benzer ekonomik koşullara sahip<br />
ülkeler ile karşılaştırılmamış olmasıdır. Bunun iki sebebinden ilki çalışmanın<br />
kapsamı olsa da diğer sebebi de böyle bir karşılaştırmanın farklı ülkelerdeki farklı<br />
koşullar ile kullanılan farklı yöntemler, tanımlar ve yaklaşımlar sebebiyle çok güç<br />
olmasıdır.<br />
Dördüncü bölüm kısıtların en fazla dikkat çektiği bölümdür. Bölüm,<br />
DYY’nin ekonomik etkilerini incelediği ve bu tip analizlerde çok geniş bir<br />
spektrumun varlığı sebebiyle bu tip analizlerden sadece bir tanesine yer verebilmiştir.<br />
Bu tip çalışmalar makro ölçekli olabileceği gibi mikro veya toplam faktör üretkenliği<br />
ölçeğinde de yapılabilmektedir. Bu bağlamda çalışma makro ölçeği kullanmaktadır.<br />
Öte yandan çalışmada kullanılan modelleme DYY’yi etkileyen faktörler ve DYY’nin<br />
ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini incelemeye olanak verdiği için, sonuçları<br />
önem taşımaktadır.<br />
Sonuç olarak çalışma, DYY’yi etkileyen faktörleri incelemesi ve DYY’nin<br />
ekonomik büyümeye etkilerinin analiz etmesi yönleri ile DYY’yi kapsamlı olarak<br />
incelemeyi amaçlayan bir deneme niteliğindedir.<br />
4
İKİNCİ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />
YATIRIM TEORİLERİ VE BÜYÜME TEORİLERİNDE<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong><br />
Dünyada gelişmişlik düzeyleri bakımından birbirinden farklı pek çok ülke<br />
vardır. Gelişmişlik, her ne kadar eğitim, sağlık, güvenlik, çevre, demokratik altyapı<br />
ve kültür gibi medeniyeti belirleyen unsurlarla ölçülse de gelir düzeyi gelişmişliğin<br />
önemli bir göstergesidir. 2 Bu bağlamda Dünya Bankası, ülkeleri düşük (kişi başına<br />
geliri < 825$), alt-orta (826$ ile 3.255$ arası), üst-orta (3.256$ ile 10.065$ arası) ve<br />
yüksek (>10.066$) gelirli ülkeler olmak üzere üç ana kategoriye ayırmıştır. 3<br />
Gelirin bu dağılımında pek çok faktörün etkisi vardır. Bu faktörlerden bir<br />
tanesi, düşük gelirli ülkelerin, gelirlerini arttırabilmelerini sağlayan ve düşük tasarruf<br />
oranını telafi edebilen yabancı sermaye ve özellikle de doğrudan yabancı yatırımdır.<br />
Doğrudan yabancı yatırımlar tanımı gereği çok farklı transferleri<br />
kapsayabilmektedir. Bu transferlerin her biri farklı sonuçlar doğurabileceği için<br />
doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini ölçmek eğer<br />
imkansız değilse bile çok zordur. Öte yandan büyüme teorilerini incelemek ve<br />
teorilerde doğrudan yabancı yatırımların büyüme üzerindeki etkilerini tahmin<br />
edebilmek, bu yolda atılabilecek önemli bir adım olacaktır.<br />
2<br />
KARAGÜL, M., Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye Boyutu, Afyon<br />
Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Yayın No. 37, Ankara, Temmuz 2002, s. 12.<br />
3<br />
WB, World Development Report, 2006: Equity and Development, Washington DC, 2005,<br />
, (24.08.2006), s. 289-<br />
90.<br />
5
2.1. Yabancı Yatırımlar ve Çeşitleri<br />
Yabancı yatırımların özelliklerine göre nasıl ayrıştırıldığını ödemeler<br />
bilançolarından görmek mümkündür. IMF, ödemeler bilançosunu hazırlarken<br />
akımlar (işlemler) ve stoklar arasında ayrım yapmaktadır. 4 Bu ayrıma göre iki ayrı<br />
bilanço tutulmakta ve bunlardan ilki Ödemeler Dengesi Akımları (Balance of<br />
Payments Flows) adını alırken ikincisi de Dış Finansal Varlıklar ve Yükümlülükler<br />
Stoku (Stocks of External Financial Assets and Liabilities) adını almaktadır. Bu<br />
bilançolardan ilkinde sadece akımlar dikkate alınırken, diğerinde de sadece stoklar<br />
dikkate alınmaktadır.<br />
Akımlar bilançosu, mal ve hizmetler, gelir ve cari transferleri içeren Cari<br />
Hesap (Current Account) ile sermaye transferleri ve üretilmemiş, finansal olmayan<br />
varlıkların satın alınması veya satılması ile finansal varlık ve yükümlülükleri içeren<br />
Sermaye ve Finans Hesabı (Capital and Financial Account)tan oluşmaktadır.<br />
Yabancı yatırım akımları bu bilançolardan Ödemeler Dengesi Akımları’nın<br />
altındaki finans hesabının içerisinde yer almaktadır. 5 Bu bilançoda yabancı yatırımlar<br />
üç başlık altında incelenmektedir. Bunlar sırası ile doğrudan yatırımlar, portfolyo<br />
yatırımları ve diğer yatırımlardır.<br />
4 IMF, Balance of Payments Manual, Fifth Edition,<br />
, 1993, (15.06.2006), s. 3.<br />
5 IMF, Balance of Payments Textbook, Washington, DC, USA, 1996,<br />
, (15.06.2006), s. 31–3, 107, 117, 124, 129.<br />
6
Yabancı Yatırımlar *<br />
Doğrudan Yatırımlar Portfolyo Yatırımları Diğer Yatırımlar<br />
- Öz Sermaye<br />
- Yeniden Yatırılan<br />
Kazançlar<br />
- Diğer Sermaye<br />
- Net Varlık<br />
- Tahvil ve Senetler<br />
- Para Piyasası<br />
Enstrümanları<br />
- Finansal Türevler<br />
Şekil 2.1. Yabancı Sermaye Çeşitleri<br />
* IMF, 1993, ödemeler bilançosu hazırlama metoduna uygun olarak hazırlanmıştır.<br />
- Ticari Krediler<br />
- IMF Borç ve<br />
Kredileri<br />
- Diğer Borçlar<br />
- Nakit ve Mevduatlar<br />
- Diğer Varlık ve<br />
Yükümlülükler<br />
Doğrudan yatırımlar bu çalışmanın ana amacını içerdiği için bu kaleme dair<br />
detaylı tanımlama ve açıklamalar ilerleyen kısımlarda verilecektir. Bu aşamada<br />
doğrudan yatırımların bilançoda Şekil 2.1’deki gibi üç ana başlık altında<br />
incelendiğini belirtmemiz yeterlidir.<br />
Portfolyo yatırımlarının özelliği ticareti yapılan veya ticarete konu olabilecek<br />
enstrümanlardan oluşmasıdır. Bu sayede, bu enstrümanlar yatırımcısına vade sonunu<br />
beklemeden bir enstrümandan diğerine kayma şansını tanırlar. Dolayısıyla portfolyo<br />
yatırımı yapan yatırımcılar doğrudan yatırım yapan yatırımcılara göre getiri<br />
oranındaki değişmelere daha duyarlıdırlar.<br />
Diğer yatırımlar, doğrudan yatırım, portfolyo yatırımı ve rezerv varlıklara 6<br />
girmeyen tüm finansal işlemleri içeren ‘residual’ bir kategoridir.<br />
Çalışmanın ilerleyen kısımlarında, çalışmanın konusu itibariyle doğrudan<br />
yatırımlar üzerinde durulacaktır.<br />
6 Rezerv varlıklar merkezi otoritelerin ödemeler dengesindeki dengesizlikleri yok etmeleri veya<br />
azaltmaları için gerekli enstrümanlardan oluşmaktadır.<br />
7
2.1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Artan Önemi<br />
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde dünya ülkelerinde artan liberalleşme ile<br />
birlikte sermaye hareketlerinin önemi artmıştır.<br />
Dünyada DYY akımları 1980 yılında dünya gelirinin %6’sı seviyelerinde<br />
iken 2004’te gelirin %23’ü seviyelerine gelmiştir. Yaklaşık 25 yıl içerisinde<br />
dalgalanmalar olsa da DYY akımlarının önemi gün geçtikçe artmaktadır. Öyle ki<br />
DYY girişi stoku yaklaşık 9 trilyon dolara ulaşmıştır.<br />
Öte yandan cari olarak artan sermaye hareketleri, dünya GSYİH’sine<br />
oranlandığı zaman genel olarak sabit bir seyir izlemiştir. 7 DYY hem gelişmiş hem de<br />
gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir ve bu önem de gün geçtikçe artmaktadır.<br />
DYY’nin toplam yatırımlar içerisindeki payı da gün geçtikçe artmaktadır.<br />
Tablo 2.1’den izlenebileceği gibi DYY’nin toplam yatırımlar içerindeki payı 1978–<br />
1981 döneminde yaklaşık %11 iken bu oran 1990 – 1995 döneminde yaklaşık<br />
%20’ye yükselmiştir.<br />
Tablo 2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sermaye Gerçekleşmeleri (Milyar $)<br />
1978 – 1981 1982 – 1989 1990 – 1995<br />
Toplam 450 100,00% 579 100,00% 1063 100,00%<br />
DYY 48 10,67% 94 16,23% 211 19,85%<br />
Portfolyo Yatırımı 40 8,89% 168 29,02% 471 44,31%<br />
Diğer Yatırımlar 362 80,44% 316 54,58% 381 35,84%<br />
Kaynak: BOSWORTH ve COLLINS, s. 58.<br />
İstatistiksek gelişmelerin yanında diğer önemli bir nokta da dünyada artan<br />
rekabete ülkelerin nasıl ayak uydurabilecekleri sorunudur. Bu noktada fiziksel<br />
sermayenin yanında beşeri sermaye, teknoloji, üretkenlik, teknik bilgi, mülkiyet<br />
hakları ve massetme kapasitesi gibi somut ve soyut nitelikler de önem<br />
kazanmaktadır. Ülkeler, özellikle de GOÜ, dünya üretiminde yer almak istiyorlarsa<br />
gelişen teknoloji ve beşeri sermayeye yetişmelidirler. Bu çabada DYY çok önemli<br />
bir araç olarak kabul edilmektedir ve bu alanda önemli bir literatür oluşmuştur.<br />
7<br />
BOSWORTH, B. ve S. M. COLLINS, “Capital Inflows, Investment and Growth”, Tokyo Club<br />
Papers, Vol. 12, s. 55-74, 1999, s. 57.<br />
8
DYY’nin faydaları ana hatlarıyla dağıtımda etkinlik sağlaması, teknik<br />
etkinlik sağlaması ve teknoloji transferi sağlaması olarak sayılabilir. 8 Bu faydalar<br />
sayesinde GOÜ’ler büyüme için gerekli sermaye ve faktörlere ulaşma imkanı<br />
bulurlar.<br />
2.1.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma Yöntemlerinde<br />
Standardizasyon Çalışmaları<br />
DYY tanımı farklı ülkelerde farklı olarak yapılmaktadır. Bu durum<br />
istatistiklerin tutulmasında zorluklara, tutarsızlıklara ve ülke karşılaştırmalarında<br />
yanlılıklara sebep olmaktadır. Bu sebepten dolayı DYY kavramının tüm ülkelerde<br />
aynı olacak şekilde tanımlanması gerekliliği doğmuştur. Bu görevi IMF ve OECD<br />
yerine getirmektedir. OECD, DYY’yi tanımlayabilmek amacıyla çalışmalarına 1983<br />
yılındaki Üye Ülkelerdeki Uygulamalar Araştırması (Practices in its Member<br />
Countries Survey) ile IMF ise 1991 yılındaki Uluslararası Sermaye Akımları Ölçümü<br />
için Çalıştay Araştırması (Working Party on the Measurement of International<br />
Capital Flows Survey) ile başlamıştır. 9 Bu tarihten sonra gerek OECD gerekse de<br />
IMF çalışmalarına devam etmiş ve ikisi de ortak bir tanıma ulaşmıştır. 10 İstatistikler<br />
bu ortak tanıma göre tutulmaya çalışılmaktadır.<br />
DYY’nin istatistiklerinin tutulması tanım gereği ve ülkelerin kendilerine has<br />
özelliklerinden dolayı zor ve ayrıntılıdır. Bunun yanında bir standardın sağlanması<br />
ise ülke karşılaştırmaları yapılabilmesi için olmazsa olmazların arasında yer<br />
almaktadır. Bu sebeple OECD ve IMF istatistik tutmak için Tam Birleştirilmiş<br />
Sistem (Fully Consolidated System)ı geliştirmiş, üyelerine de bu yönteme uymalarını<br />
tavsiye etmiştir. Bu yöntem daha sonra revizyonlara tabi tutulmuştur. 11<br />
8<br />
CAVES, R. E., “Multinational Firms, Competition and Productivity in Host-Country Markets”,<br />
Economica, New Series, Vol. 41, No. 162, s. 176-93, May 1974a, s. 176-77.<br />
9<br />
IMF ve OECD, Report on the Survey of Implementation of Methodological Standards for Direct<br />
Investment, International Monetary Fund, Statistics Department and Organisation for Economic<br />
Co-Operation Development, Directorate for Financial, Fiscal and Enterprise Affairs, March 2000,<br />
, (03.07.2006).<br />
10<br />
OECD, OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third Edition, 1996,<br />
, (10.06.2006) ve IMF, 1993.<br />
11<br />
Bu standardizasyon çalışmaları kapsamındaki rapor ve toplantıların başlıcalarının listesi için Ek 1’e<br />
bakınız.<br />
9
Bu tanımlama ve istatistik çalışmaları sonucu ülkelerarası karşılaştırmalar<br />
yapmak daha kolay ve anlamlı hale gelmiştir. Ancak henüz standardizasyonun tüm<br />
ülkelerce sağlanmamış olması sebebiyle istatistiklerde tutarsızlıklar görülmektedir.<br />
2.1.3. Günümüzde Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma<br />
Yöntemleri<br />
Dünyada özellikle OECD ve IMF’nin yaptığı çalışmalar sayesinde artık DYY<br />
için ortak bir tanıma varılmıştır. Bu tanım ilk olarak 1993’te IMF tarafından<br />
yayınlanmıştır 12 ve bu tarihten itibaren de bu tanım kullanılmaktadır. Buna göre<br />
DYY, bir ekonomide yerleşik bir işletmenin (birey girişimi, anonim veya adi kamu<br />
veya özel girişim) başka bir ülkede uzun süreli bir ilişki kurmak amacıyla yaptığı<br />
uluslararası yatırımdır. Uzun süreli ilişki, doğrudan yabancı yatırımcı ile doğrudan<br />
yatırım işletmesi arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını ve işletmenin<br />
yönetiminde doğrudan yatırımcının yeterli derecede etkisini ifade eder. İşletmenin<br />
yönetiminde yeterli derecede etkinin ölçütü ise %10 veya daha fazla hissenin<br />
mülkiyeti veya buna eş değerde oy hakkının elde bulundurulmasıdır. Doğrudan<br />
yatırım, iki taraf arasındaki ilk sermaye akımına ek olarak iki taraf ve anonim veya<br />
adi yavru işletmeler arasındaki tüm ardıl sermaye transferlerini içerir. 13<br />
DYY’nin tanımının yanı sıra yine bu literatürde kullanılan önemli kavramlar<br />
kısaca şu şekildedir:<br />
Doğrudan Yatırımcı (Direct Investor): Bu terim yabancı doğrudan yatırımcı<br />
veya yatırımcıların ikamet ettikleri ülke veya ülkelerin dışındaki bir ülkede faaliyette<br />
olan doğrudan yatırım işletmesine sahip birey, anonim veya adi kamu veya özel<br />
işletme, hükümet, bir grup ilişkili birey veya bir grup ilişkili anonim ve/veya adi<br />
şirket anlamında kullanılır. 14<br />
Ev Sahibi Ülke (Host Country): Yabancı yatırımın geldiği veya yapıldığı<br />
ülkedir.<br />
12<br />
IMF, 1993, s. 86.<br />
13<br />
OECD, s. 8.<br />
14<br />
IMF ve OECD, Foreign Direct Investment Statistics: How Countries Measure FDI, 2001,<br />
Washington, DC, 2003, , (10.06.2006),<br />
s. 152–3.<br />
10
Menşe Ülke (Home Country): Yabancı yatırımı yapan veya çıkışın olduğu<br />
ülkedir.<br />
Doğrudan Yatırım İşletmesi (Direct Investment Enterprise): Bu terim,<br />
yabancı yatırımcının anonim şirketin %10 veya daha fazla hissesine veya oy hakkına<br />
veya adi şirketin eşdeğer mülkiyetine sahip olduğunda bu işletmeler için kullanılır.<br />
Bu tip işletmeler, işletmenin oransal mülkiyetine ve türüne göre üçe ayrılırlar.<br />
Tablo 2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım İşletme Çeşitleri<br />
İşletme Çeşidi İşletme Türü Oransal Mülkiyet<br />
Tabi İşletme (Subsidiary) Anonim ≥ %50<br />
Partner İşletme (Associate) Anonim ≥ %10, < %50<br />
Şube (Branch) Adi<br />
Tam mülkiyet veya diğer yabancı<br />
yatırımcılarla ortaklık<br />
DYY terimindeki doğrudan kelimesi, yatırım amacıyla gelen sermaye ile<br />
birlikte farklı oranlarda teknoloji, know-how (teknik bilgi), işletmecilik bilgilerinin<br />
de ev sahibi ülkeye geldiğini belirtmektedir. 15<br />
DYY’nin yukarıdaki tanımına rağmen halen daha istatistiklerin tutulmasında<br />
hatalarla karşılaşılabilmektedir. Bu hatalar arasında en fazla yapılanlar şu şekildedir:<br />
• DYY, işletmenin mutlak kontrolünü ifade etmez çünkü bir yatırımın<br />
DYY sayılabilmesi için %10’luk bir mülkiyet veya oy hakkı yeterlidir.<br />
• DYY, %10’luk mülkiyeti olan ve aynı ülkede ikamet eden ilişkisiz bir<br />
grup yatırımcının bir araya gelmesi değildir. DYY, bir veya daha fazla<br />
“ilişkili” yatırımcının bir veya daha fazla ülkede yatırım yapması<br />
anlamına gelir.<br />
• DYY, yatırımcının uyruk veya vatandaşlığına değil, ikametgahına göre<br />
belirlenir.<br />
15 KARLUK, R., “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye Katkısı” içinde<br />
Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, TARHAN, A., (der.) Türkiye Cumhuriyeti<br />
Merkez Bankası, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001,<br />
, (09.12.2005), s.<br />
100.<br />
11
• Doğrudan yatırım işletmesinin, doğrudan yatırımcı tarafından garanti<br />
verilerek aldığı borçlar DYY değildir.<br />
Ülkelere özel durumların olması ve DYY giriş ve çıkışlarının çok farklı<br />
şekillerde gerçekleşebilmesi dolayısıyla hata veya eksiklerin olması çok doğaldır.<br />
Önemli olan tanımlamada ve ölçmedeki hataların fark edilmesi ve düzeltilmesidir.<br />
Bu bağlamda yukarıdaki tanımın bile gözden geçirilmesi için OECD ve IMF’nin<br />
DYY için ortak kurduğu Doğrudan Yatırım Teknik Uzman Grubu (Direct Investment<br />
Technical Expert Group-DITEG) tarafından çalışmalar yapılmaktadır. 16 Bu<br />
çalışmaya göre, DYY’nin tanımı yapılırken şu hususlara dikkat edilmelidir.<br />
• Genel duruma uyan bir tanım yapmak yerine, özel bir tanımın<br />
yapılmasında genel tanımın kullanılmasına dikkat edilmelidir.<br />
• Bir terim diğer bir terimin tanımının içerisinde tanımlanmamalıdır.<br />
• Tanımların hiyerarşik yapısı tekrardan gözden geçirilmelidir. Bir tanımın<br />
kavram dizinindeki tanımı ile o terimin başka bir terimi tanımlarkenki<br />
kullanımı arasında mantıksal bir yapı olmalıdır.<br />
• Tanımlara yapılan ekleme ve çıkarmalar tekrardan gözden geçirilmelidir.<br />
Bu bağlamda DITEG’in bu çalışması, IMF’nin Ödemeler Dengesi Kılavuzu<br />
5. Baskısı (BPM5) ile OECD’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı, 3. Baskısının<br />
(BD3) tanımlama konusundaki ahengini sağlamaya çalışmaktadır ve sonuç olarak da<br />
Düzeltilmiş Ödemeler Dengesi Kılavuzu, 5. Baskı (Revision of the Balance of<br />
Payments Manual, Fifth Edition)ı yayınlanmıştır. Bu rapora göre DYY’nin tanımı<br />
değişmemiş fakat ‘altın hisse’ ve kısmen sahip olunan tabi şirket yolu ile dolaylı<br />
mülkiyet durumlarında değişiklikler getirilmiştir.<br />
Günümüzde bu uyum tam olarak sağlanamamış olsa da gelişmeler tatmin<br />
edicidir. Dünya üzerinde pek çok ülkede bu istatistikler tutulmakta ve<br />
yayınlanmaktadır. İstatistikler hem bazı kuruluş ve organizasyonlar tarafından dünya<br />
çapında, hem de ülkelerin kendileri tarafından ülkeler bazında tutulmaktadır. Dünya<br />
16 RIDGEWAY, A., Definition of Foreign Direct Investment (FDI) Terms, IMF Committee on<br />
Balance of Payments Statistics and OECD Workshop on International Investment Statistics, Direct<br />
Investment Technical Expert Group (DITEG), Issue Paper (DITEG) # 20, Statistics Canada,<br />
November 2004, , (15.06.2006).<br />
12
çapında istatistik tutma görevini Ödemeler Dengesi İstatistikleri Yıllığı (Balance of<br />
Payments Statistics Yearbook) yayını ile IMF, Uluslararası Doğrudan Yatırım<br />
İstatistikleri Yıllığı (International Direct Investment Statistics Yearbook) ile OECD,<br />
Dünya Yatırım Raporu (World Investment Report) yayını ile UNCTAD ve Avrupa<br />
Birliği Doğrudan Yabancı Yatırım Yıllığı (European Union Foreign Direct<br />
Investment Yearbook) yayını ile de Eurostat üstlenmiştir. 17 IMF’nin yayını 164 ülke<br />
için dünya genelinde düzenlenir fakat sektörel veya coğrafi analiz gibi ayrıntıları<br />
içermez. OECD’nin yayını ise sadece OECD üye ülkelerini kapsar. Bu yayın ölçeği<br />
IMF’nin yayınına göre daha dar olmasına rağmen sektörel ve coğrafi analizleri de<br />
içerir. UNCTAD’ın yayını tüm dünya içinken Eurostat’ın yayını ise sadece Avrupa<br />
Birliği içindir. Fakat AB’nin yayını UNCTAD’ın yayınından farklı olarak sektörel ve<br />
coğrafi analizleri de içerir.<br />
İstatistikler toplanırken üç tane mevcut yöntem vardır: 18<br />
1. İşletme Anketleri<br />
2. Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri (ITRS)<br />
3. Döviz Kontrol veya Yatırım Kontrol Otoritelerinden Elde Edilen ‘İdari’<br />
Veriler.<br />
Bu üç yöntemin veri toplama metotları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla<br />
yöntemlerin avantaj ve dezavantajları da farklıdır (bkz. Tablo 2.3).<br />
17 PATTERSON, N., M., MONTANJEES, J., MOTALA ve C., CARDILLO, Foreign Direct<br />
Investment: Trends, Data Availability, Concepts, and Recording Practices, IMF, Washington,<br />
DC, 2004, , (15.06.2006), s. 9.<br />
18 IMF ve OECD, 2003, s.12.<br />
13
Tablo 2.3. Farklı İstatistik Kaynaklarının Avantaj ve Dezavantajları<br />
Avantajlar Dezavantajlar<br />
İşletme Anketleri<br />
Araştırılan tüm işletmelerin tüm doğrudan<br />
yatırım akım ve stok bilgilerine ulaşılabilir.<br />
Analitik sebeplerle ve kalite kontrolü amacıyla<br />
doğrudan yatırım ile ilişkili diğer ekonomik<br />
aktivitelerin bilgileri kolaylıkla elde edilebilir.<br />
Bu yöntem doğrudan yatırım kavramının ve<br />
belirli işlemlerin nasıl yapılacağının veri<br />
sağlayıcılara açıklanmasında en iyi yöntemdir.<br />
Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri<br />
(ITRS)<br />
Gerekli verilerin büyük bir bölümüne banka<br />
kayıtlarından ulaşılabilir.<br />
Ödemeler Dengesi istatistikleri için ITRS<br />
yöntemini kullanan ülkeler DYY istatistikleri<br />
hazırlarken ayrı bir maliyete girmezler.<br />
İdari Onaylar<br />
Bilgiler onaylama sürecinin yan ürünü olarak<br />
çoğunlukla hazırdır.<br />
14<br />
Doğrudan yatırım işlemlerinde bulunan<br />
işletmelerin genel bir listesini çıkarmak zor<br />
olabilir.<br />
Normalde ödemeler dengeleri için işletme<br />
anketlerini kullanmayan ülkeler, özel doğrudan<br />
yatırım anketleri geliştirmek ve uygulamak için<br />
ayrı bir masrafla karşılaşacaktır.<br />
Genellikle sadece nakit işlemler ölçülür. Halbuki<br />
doğrudan yatırımlar yeniden yatırım yapılan<br />
kazançlar, makine vb. formda sağlanan öz<br />
sermaye ve şirket-içi borçlanma gibi nakit<br />
olmayan işlemleri içerir. Bu işlemlerin düzgün<br />
ölçülebilmesi için yardımcı veri toplama<br />
işlemleri gereklidir.<br />
Genel bir yabancı döviz/bankacılık raporu formu<br />
üzerinde doğrudan yatırım (ve bu sebeple de<br />
belirli işlemlerin nasıl yapılacağı) kavramını<br />
açıklamak zordur. Sonuç olarak sınıflandırmada<br />
sorunlar çıkmaktadır. Doğrudan yatırım<br />
hakkındaki detayların seviyesi düşük<br />
olmaktadır.<br />
ITRS yatırımların seviyesi hakkında bilgi<br />
vermeyebilir.<br />
Sağlam toplama prosedürlerinin geliştirilmesi ile<br />
sorun halledilebilse bile yerli para birimi<br />
cinsinden işlemler veya yerleşik olmayan<br />
bankaların hesapları ile ölçüm yapmak zordur.<br />
Onay işlemleri genellikle ödemeler dengesi akla<br />
getirilmeden kurulurlar. Bu sebeple, ödemeler<br />
dengesi hesaplamalarında kullanılacak bilgi<br />
genellikle kısıtlıdır.<br />
Onay ve gerçekleşen yatırım arasında önemli<br />
zaman aralığı olabilir ve hatta onaylanan yatırım<br />
hiç gerçekleşmeyebilir.<br />
Yatırımın geliri (yeniden yatırım da dahil) ve<br />
geri çekmeler hakkında bilgi olmayabilir.<br />
Doğrudan yatırımcı tarafından borç vermeler ve<br />
firma-içi hesaplar gibi öz sermaye dışı işlemler<br />
hakkında bilgi kısıtlıdır.<br />
Piyasa fiyatlarıyla yatırım stoku hakkında bilgi<br />
tipik olarak yoktur.<br />
Onay işlemleri sadece belirli endüstri dallarında<br />
veya belirli bir meblağın üzerinde kullanılıyor<br />
olabilir.<br />
Onaylar genellikle rapor hazırlayan<br />
ekonomideki doğrudan yatırımı dikkate alırken<br />
ülke dışına doğrudan yatırımla ilgilenmez.<br />
Kaynak: IMF, Balance of Payments Compilation Guide, Washington, DC, USA, 1995,<br />
, (03.07.2006), s. 153–154.
Ülkeler bu üç yöntemden birini veya daha fazlasını tercih ederek istatistik<br />
toplayabilirler. Genel eğilime bakıldığı zaman ise ilk iki yöntemin ağırlıkla<br />
kullanıldığını, bunun yanında da ağırlığın zamanla ilk yönteme yani işletme<br />
anketlerine kaydığı görülmektedir. 19 Avusturya, Danimarka, İtalya, Japonya,<br />
Hollanda, Norveç, Filipinler, Portekiz, Slovenya gibi ülkeler ilk iki yöntemi<br />
kullanırken aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok IMF ve OECD üyesi ülke<br />
sadece tek bir yöntemi kullanmaktadır. Türkiye bu yöntemlerden sadece ITRS’yi<br />
kullanmaktadır. Bu sebeple de Türkiye’de nakit dışı işlemler istatistiklere<br />
yansımamaktadır.<br />
Tüm bu tanımlama ve istatistik tutmada standardizasyon çalışmaları, OECD<br />
ve IMF tarafından benimsenen Tam Birleştirilmiş Sistem (Fully Consolidated<br />
System)ı açıklamaya yöneliktir. Bu sistemden başka 2 sistem daha vardır. Bunlar:<br />
Birleşik Devletler Sistemi (United States System) ve (Unconsolidated System)dır.<br />
Tam Birleştirilmiş Sistem Tablo 2.2‘de geçen tabi şirket, partner şirket ve şube<br />
şeklinde ayrışan ve ayrıntıları OECD ve IMF tarafından raporlarla sunulan sistemdir.<br />
Birleşik Devletler Sistemi ise %10 veya daha fazla oy hakkının doğrudan veya<br />
dolaylı olarak doğrudan yatırımcıya ait olduğu tüm işletmeleri doğrudan yatırım<br />
işletmesi olarak kabul etmektedir. Birleştirilmemiş Sistem kazanç ve yatırımlar için<br />
sadece doğrudan mülkiyete sahip olunan tabi ve partner şirketleri dikkate alırken<br />
dolaylı mülkiyete sahip olunanları dikkate almaz. Kapsamdaki bu farklılıklar<br />
istatistiklerin farklı çıkmasına sebebiyet vermektedir. Aynı miktardaki yatırım<br />
Birleştirilmemiş Sistemde 1 birim DYY’ye sebebiyet verirken, bu Birleşik Devletler<br />
Sisteminde 1,49 birim, OECD yönteminde ise 1,65 birim DYY’ye sebep olmaktadır.<br />
İstatistikler arasındaki bu farklılık ülkeler arasındaki karşılaştırmaları<br />
zorlaştırmaktadır. 20<br />
2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri<br />
Doğrudan yabancı yatırımlar yapılan yatırımın mülkiyet durumuna göre,<br />
yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre, yapılan yatırımın üretim<br />
19<br />
IMF ve OECD, 2003, s. 13, 69-70<br />
20<br />
OECD, s. 27, 30.<br />
15
zincirindeki yerine göre, yapılan yatırımın amacına göre ve farklı diğer değişkenlere<br />
göre kendi içinde çeşitlere ayrılırlar.<br />
2.2.1. Yapılan Yatırımın Mülkiyet Durumuna Göre Doğrudan Yabancı Yatırım<br />
2.2.1.1. Ortak Girişim ve Tam Mülkiyete Dayalı Bağlı Şirket (Joint Ventures<br />
and Full-Ownership)<br />
Ortak girişim bir veya daha fazla yabancı yatırımcının ev sahibi ülkeye<br />
gelerek ev sahibi ülkede diğer bir veya birkaç yerli yatırımcı ile ortak bir işletme<br />
kurmasıdır. Tam mülkiyete dayalı bağlı şirket kurma ise bir veya daha fazla yabancı<br />
yatırımcının ev sahibi ülkeye gelerek kendi başına bir işletme kurmasıdır.<br />
Aralarındaki fark, mülkiyette ev sahibi ülkeden bir yatırımcının olup olmamasıdır.<br />
Yabancı yatırımcının bu iki seçenekten hangisini seçeceği de ev sahibi ülkedeki<br />
piyasa, gelenek- görenek, din, tüketim kalıpları, iş bağlantıları, yabancı düşmanlığı,<br />
üretim teknolojisi, patent, lisans ve mülkiyet haklarına göre değişebilmektedir. 21<br />
2.2.1.2. Şirketlerarası Birleşmeler ve Satınalmalar (Mergers and Acquisitions –<br />
M&A)<br />
Şirketlerarası birleşmeler veya satınalmalar yabancı bir pazara girmede en<br />
kolay yol olmasıyla, daha iyi bir teknolojiye araştırma-geliştirme (Ar-Ge)<br />
faaliyetlerine girmeden ulaşma ve ölçek ekonomilerinden faydalanma imkanlarıyla<br />
son zamanlarda doğrudan yatırımcıların tercih ettikleri bir yöntemdir. Bu yöntemin<br />
kültür, milliyet, din, gelenek-görenek farklılıklarından doğan güçlükler, yabancı bir<br />
şirketin yerli bir şirketle birleşmesi veya onu satın almasından doğan siyasi<br />
olumsuzluklar ve birleşme veya satınalma sonrasında istihdam, ücretler veya<br />
sözleşmelerdeki aleyhte değişiklikler gibi olumsuz etkileri olabilir. 22<br />
21<br />
SEYİDOĞLU, H., Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Kurtiş Matbaası, İstanbul,<br />
Ekim 1999, s. 670.<br />
22<br />
SEYİDOĞLU, s. 671.<br />
16
2.2.1.3. Stratejik Birleşmeler (Strategic Alliances)<br />
Son yıllarda geniş uygulama alanı bulan diğer bir DYY yapma şekli de<br />
stratejik birleşmelerdir. Bu yöntemde ana amaç çok yüklü olan Ar-Ge faaliyetlerini<br />
paylaşmak, piyasaya doğru zamanlama ile girebilmek, ortak pazarlama ve hizmet<br />
sunmanın faydalarından yararlanmak olarak sıralanabilir. 23<br />
2.2.2. Yapılan Yatırımın Yeni İşletme Yaratmasına Göre<br />
2.2.2.1. Yeşil Alan Yatırımları (Greenfield Investments)<br />
Yapılan yatırım ev sahibi ülkede yeni bir iş yaratıyorsa bu tip yatırımlara<br />
yeşil alan yatırımları adı verilmektedir. 24 Bu tip yatırımlar daha ziyade Gelişmekte<br />
Olan Ülkelerde (GOÜ) iş hayatında nişlerin bulunduğu ortamlarda yoğunluk<br />
kazanırlar. Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcının amacı tamamen kendi<br />
teknolojisi, üretim metodu ve yönetim anlayışıyla yeni bir işletme açmaktır. Bu<br />
sayede kar maksimize edilmeye çalışılmaktadır. Bu tip yatırımların dezavantajı ise ev<br />
sahibi ülke pazarına girişin yavaş olmasıdır.<br />
2.2.2.2. Kahverengi Alan Yatırımları (Brownfield Investments)<br />
Kahverengi alan yatırımları yeşil alan yatırımları ile satınalmalar arasında<br />
hibrid bir yatırım çeşididir. Bu tip yatırımlarda bir satınalma gerçekleşir fakat<br />
işletmenin şekillenmesinde ev sahibi ülkedeki işletmenin üretim faktörlerinden<br />
ziyade yabancı yatırımcının getirdikleri faktörler etkindir. 25<br />
23 SEYİDOĞLU, s. 672.<br />
24 UNCTAD, World Investment Report 1995: Transnational Corporations and Competitiveness,<br />
United Nations Conference on Trade and Development Division on Transnational Corporations<br />
and Investment, New York and Geneva, 1995, ,<br />
(02.06.2006), s. 145.<br />
25 MEYER, K. ve S., ESTRIN, “Entry Mode Choice in Emerging Markets Greenfield, Acquisition,<br />
and Brownfield”, Center for East European Studies, Copenhagen Business School, Working<br />
Paper No. 18, February 1998, ,<br />
(30.12.2005), s.3–4.<br />
17
2.2.2.3. Satınalmalar (Acquisitions)<br />
Bu tip yatırım da yukarıda belirtildiği gibi ev sahibi ülkedeki bir işletmenin<br />
yabancı bir veya daha fazla yatırımcı tarafından satın alınmasıdır. Yabancı yatırımcı<br />
işletmede düzenlemeye veya genişlemeye gitmediği sürece yeni iş yaratma etkisi<br />
olmayan bir yatırım şeklidir.<br />
2.2.3. Yapılan Yatırımın Üretim Zincirindeki Yerine Göre<br />
2.2.3.1. Yatay Yatırımlar (Horizontal)<br />
Uluslararası ticaretin önünde engellerin olduğu ve taşıma ücretlerinin pahalı<br />
olduğu durumlarda kullanılan bir metottur. Bu metoda göre yabancı yatırımcı kendi<br />
ülkesinde üretim yapıp ev sahibi ülkeye ihracat yapamıyorsa veya yapsa bile rekabet<br />
edemiyorsa bu gibi durumlarda ev sahibi ülke pazarını ele geçirebilmek için ev<br />
sahibi ülkede yatırım yapma yoluna gider. Bu sayede ev sahibi ülke pazarına da satış<br />
yapabilme imkanı bulur. 26 Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcı aynı tip üretimi<br />
değişik ülkelerde uygular.<br />
2.2.3.2. Dikey yatırımlar (Vertical)<br />
Haberleşme ve ulaştırmadaki ilerlemelere, tüm liberalleşme akımlarına<br />
rağmen halen daha ülkeler arasında faktör fiyatları ve faktör donatımlarında<br />
farklılıklar mevcuttur. Bu durumda farklı faktörleri gerektiren üretim şekillerinde<br />
üretim aşamalara ayrılır ve her bir aşama kendi faktörünün ucuz olduğu ülkelere<br />
kaydırılır. Sermaye yoğun aşama sermayenin ucuz, emek yoğun aşama ise emeğin<br />
ucuz olduğu yerlere kaydırılarak maliyet minimize edilmeye çalışılır. 27<br />
26 HANSON, G. H., Should Countries Promote Foreign Direct Investment?, United Nations<br />
Conference on Trade and Development, United Nations ve Center for International Development,<br />
Harvard University, G -24 Discussion Paper Series No. 9, February 2001,<br />
, (10.12.2005), s. 10.<br />
27 HANSON, s. 10.<br />
18
2.2.4. Yapılan Yatırımın Amacına Göre<br />
Bu ayrıma göre yatırımlar dörde ayrılır. Bu ayrımları ve ev sahibi ülkenin adı<br />
geçen yatırımı çekme sebepleri şu şekildedir.<br />
Tablo 2.4. Yapılan Yatırım Amacına Göre Yatırım Çeşitleri<br />
Yabancı Yatırımın Amacı Ev Sahibi Ülkede Aranan Özellikler<br />
Piyasaya Yönelik (Yatay Yatırım) Piyasa büyüklüğü<br />
Piyasanın büyüme oranı<br />
Bölgesel ve küresel piyasalara erişim<br />
Ülkeye has tüketici tercihleri<br />
Piyasaların yapıları<br />
Yerli iş hayatının gücü<br />
Verimliliğe Yönelik (Dikey Yatırım) Emeğin üretkenliğine göre ayarlanmış kaynak ve<br />
varlık maliyetleri<br />
Ulaştırma ve ara ürünler gibi diğer girdi maliyetleri<br />
Ölçek ekonomileri için bölgesel bir birliğe üyelik<br />
Kaynağa Yönelik<br />
Hammaddeler<br />
Düşük maliyet, vasıfsız emek<br />
Varlığa Yönelik<br />
Vasıflı emeğin varlığı<br />
Kaliteli üniversite ve araştırma kuruluşlarının varlığı<br />
Mezun işçi arzının genişliği<br />
Yenilikçi kapasite, teknolojik adaptasyon, pazarlama<br />
ağları, teknik beceriler, iş ve kültürel tutumlar ve<br />
kümelenmeleri içeren yaratılmış varlıklar<br />
Ar-Ge ve DYY küme ve eşik büyüklüğü<br />
Kaynak: LOEWENDAHL, H ve E. ERTUĞRUL LOEWENDAHL, Turkey's Performance in<br />
Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU Enlargement, European Network of<br />
Economic Policy Research Institutions, Working Paper No. 8, November 2001,<br />
, (06.12.2005), s. 17.<br />
Bu tip çeşitleme için literatürde “Yatırım Güdüleri” kavramı da<br />
kullanılmaktadır.<br />
Piyasaya yönelik yatırım çeşidi aynı zamanda yatay yatırım diye de<br />
adlandırılabilir çünkü piyasaya yönelen yatırımın gerekleri ile yatay yatırımın<br />
gerekleri birbiri ile aynıdır. Aynı şekilde, verimlilik arayan yatırım da dikey yatırım<br />
diye adlandırılabilir.<br />
19
2.2.5. Diğer Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri<br />
2.2.5.1. Yeniden Yatırılan Kazançlar (Reinvested Earnings)<br />
Bu tip yatırımlar daha önceden yapılmış DYY sonucu elde edilmiş<br />
kazançların kar payı olarak dağıtılmayan kısmının tekrardan yatırıma dönüştürülmüş<br />
halidir. 28 Bu durumun sebebi kazançların ev sahibi ülke dışarısına çıkarılmasındaki<br />
kısıtlamalar olabileceği gibi ölçek büyütme veya yeni iş alanlarına yatırım yapma<br />
isteği de olabilir. 29<br />
2.2.5.2. Transfer Fiyatlandırması (Transfer Pricing)<br />
Transfer fiyatlandırması birden fazla ülkede şubesi olan firmaların karlarını<br />
maksimize etmek için şubeleri arasında mal, yarı mal, hizmet ve teknoloji alışverişi<br />
ve bu alışveriş sırasında fiyatları istedikleri gibi belirleyebilmeleridir. Bu sayede<br />
firmalar istedikleri ülkede fonlarını toplayabilir, gelir vergilerini en az olan ülkede<br />
ödeyebilir, gümrük tarifeleri ve kotalardan en az şekilde etkilenebilir ve spekülatif<br />
amaçla beklenen kur değişmelerinden yararlanabilirler. 30<br />
2.3. Doğrudan Yabancı Yatırım Teorileri<br />
Doğrudan yabancı yatırımların zaman içerisinde ticaretin yerini almaya<br />
başlaması bu alana olan akademik ilginin artmasına neden olmuştur.<br />
DYY teorileri tam rekabete ve aksak rekabete dayalı teoriler olmak üzere<br />
ikiye ayrılmaktadır. 31 Tam rekabete dayalı teoriler getiri oranlarındaki faklılıklar,<br />
portfolyo teorisi, üretim düzeyi ve pazar büyüklüğü olmak üzere 4 tanedir. 32 Öte<br />
28<br />
IMF ve OECD 2003, s.157<br />
29<br />
SEYİDOĞLU, s. 672–3.<br />
30<br />
SEYİDOĞLU, s. 673–4.<br />
31<br />
ÖZTÜRK, L., “Serbest Bölgelerdeki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları: Dünyadaki<br />
Uygulamalara Teoriler Işığında Bir Bakış”, Akdeniz İİBF Dergisi, Sayı 7, s. 110-28, 2004, s. 110.<br />
32<br />
Tam rekabete dayalı teoriler günümüz karmaşık ve aksak rekabete dayalı ekonomileri açıklamada<br />
yetersiz kaldıkları ve firmaların tam rekabet halinde olmasından dolayı sadece konum avantajları<br />
ile ilgilendikleri için daha fazla üzerinde durulmayacaktır. Bu teoriler hakkında daha fazla bilgi<br />
için bkz. ÖZTÜRK, s. 114-6.<br />
20
yandan aksak rekabete dayalı teorilerin ana akımını Raymond Vernon’un Ürün<br />
Döngüsü Teorisi, Peter J. Buckley ve Mark Casson’ın İçselleştirme Teorisi ve John<br />
H. Dunning’in Eklektik Paradigması oluşturmuşlardır. Bu ana akım teorilerinin<br />
yanında Stephen Hymer ile Charles P. Kindleberger’in teorileri, Frederick T.<br />
Knickerbocker’in Oligopolistik Tepki Teorisi ve Richard E. Caves’in teorileri vardır.<br />
DYY teorilerinin önemi bu teorisyenlerin Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ)u<br />
incelenmesinden sonra daha da artmıştır. Dolayısıyla bu teorilerin DYY açısından<br />
kısaca gözden geçirilmeleri faydalı olacaktır.<br />
Öte yandan bu teorilerin hiçbiri tek başına tüm DYY akımlarını açıklamakta<br />
yeterli değildirler. Fakat her biri DYY akımlarını açıklamakta önemli katkılarda<br />
bulunmuşlardır.<br />
Aslında bu ve benzeri çalışmaları sınıflara ayırmak mümkündür. DYY<br />
teorilerinin ÇUŞ’un büyümesine göre sınıflandırırsak 4 ana sınıf ortaya<br />
çıkmaktadır: 33<br />
• İçselleştirme teorileri<br />
• Makroekonomik gelişme teorisi<br />
• Piyasa gücü teorileri<br />
• Rekabetçi uluslararası endüstriler<br />
Bunlardan içselleştirme teorileri işlemsel piyasa aksaklıkları ile ilgilenir;<br />
makroekonomik gelişme teorisi ulusal karşılaştırmalı üstünlüklerdeki değişime<br />
DYY’nin verdiği tepkileri inceler; piyasa gücü teorileri ÇUŞ’un elindeki<br />
avantajlardaki değişikliklerin DYY üzerindeki etkisini inceler ve son olarak da<br />
rekabetçi uluslararası endüstriler de dünya piyasasındaki ÇUŞ’un genel eğilimlerini<br />
inceler.<br />
33 VOUTILAINEN, T., “Foreign Direct Investment (FDI) Theories Explaining the Emergence of<br />
Multinational Enterprises (MNEs), Who, Where and Why”, Seminar in Strategy and<br />
International Business, 28.01.2005,<br />
,<br />
(23.08.2006), s. 4-6.<br />
21
Diğer bir sınıflandırmaya göre de DYY teorileri 3’e ayrılır: 34<br />
• Mikroekonomik teoriler<br />
• Makroekonomik gelişmeci teoriler<br />
• Rekabetçi uluslararası endüstrilere dayalı teoriler<br />
Sınıflandırma yöntemlerinden bir diğeri daha da Dunning’in yaptığı<br />
sınıflandırmadır: 35<br />
• Araştırma yaklaşımı<br />
• Sermaye teorisi<br />
• Ticaret yaklaşımı<br />
• Konum teorisi<br />
• Endüstriyel organizasyon ve piyasa yapısı<br />
Sınıflandırma her nasıl olursa olsun belli başlı teorilerin incelenmesi gerektiği<br />
için bu çalışmada sınıflandırmaya gidilmeyecek, ana akım teoriler incelenecek,<br />
sonrasında da diğerleri başlığı altında dikkat çeken çalışmalar verilecektir.<br />
2.3.1. Ürün Döngüsü Teorisi<br />
Teori geleneksel Neo-klasik ticaret teorisinin açıklamadığı uluslararası<br />
üretimi açıklamaya çalışmaktadır. Teori, Vernon’un 1966 yılında yazdığı<br />
Uluslararası Yatırım ve Ürün Döngüsünde Uluslararası Ticaret (International<br />
Investment and International Trade in the Product Cycle) makalesi 36 ile literatürde<br />
önem kazanmaya başlamıştır. 37<br />
34 VOUTILAINEN, s. 6-7.<br />
35 DUNNING, J. H., “The Determinants of International Production”, Oxford Economic Papers,<br />
New Series, Vol. 25, No. 3, s. 289-336, Nov. 1973, s. 294-312.<br />
36 VERNON, R., “International Investment and International Trade in the Product Cycle”, The<br />
Quarterly Journal of Economics, Vol. 80, No. 2, s. 190-207, May 1966.<br />
37 Ürün döngüsü teorisi anlatılırken Hufbauer adı pek anılmasa da Vernon’dan önce bu alana dair ilk<br />
katkıları yapmıştır. Ürün döngüleri hakkındaki çalışmaların bir listesi için bkz. DUNNING, 1973,<br />
s. 306-7.<br />
22
Teoride yeniliğin zamanlamasına, ölçek ekonomilerinin etkilerine ve<br />
belirsizliğin önemine özellikle vurgu yapılmaktadır 38 .<br />
Teori oluşturulurken şu varsayımlar kullanılmıştır 39 :<br />
• Herhangi bir gelişmiş ülkedeki firma, bilimsel bilgi ve prensiplere<br />
ulaşmada diğer gelişmiş ülkelerdeki firmalardan farklı değildir. Ama bu<br />
fırsat eşitliği, her firmanın ürün geliştirmede eşit olasılığa sahip olduğu<br />
anlamına gelmemektedir.<br />
• Bilimsel prensip ile prensibin yeni bir ürün oluşturacak şekilde kullanımı<br />
arasında doğal bir zaman farkı vardır ve aradaki bu riski alacak<br />
girişimcilere ihtiyaç vardır.<br />
• Bilgi evrensel olarak yayılabilen ücretsiz bir mal değildir. Dolayısıyla<br />
bilgi, ticaret ve yatırım kararlarında bağımsız bir değişkendir.<br />
Teoriye göre yenilik öncelikle kişi başına gelirin veya alım gücünün fazla<br />
olduğu doyurulmamış piyasalarda ortaya çıkacaktır. Çünkü bu tip piyasalarda,<br />
yeniliği barındıran ve dolayısıyla Ar-Ge maliyetlerini de içerdiği için yüksek fiyatlı<br />
olan ürünün satışı kolay olacaktır. Ayrıca bu tip piyasalarda üretici ile tüketici<br />
arasındaki haberleşme de gelişmiştir. Dolayısıyla ürünün standartlaşması sürecinde<br />
önem arz eden geri bildirimlerin kolay olduğu piyasalar ilk üretim lokasyonu olarak<br />
uygundur.<br />
Ürün böyle bir piyasada üretilmeye başlandıktan sonra ürüne olan talep<br />
zamanla artar. Artan talep ürünün standartlaşmasını sağlar. Artan standartlaşma ürün<br />
farklılaştırması sürecinin sonunu getirmez, aksine artan rekabet uzmanlaşmayı da<br />
beraberinde getirir (Radyo üretiminden masa, otomobil ve mobil radyoların<br />
üretimine geçilmesi gibi). 40<br />
Artan rekabet üretim yeri seçimini etkiler. Ürün standartlaştığı için üretim de<br />
standartlaşır ve esnekliğe olan ihtiyaç düşer ve ürünün maliyeti önem kazanmaya<br />
başlar. Maliyetin önem kazanması, üretimin maliyetlerin düşük olduğu yerlere kayıp<br />
38 VERNON, 1966, s. 190.<br />
39 VERNON, 1966, s. 191-2.<br />
40 VERNON, 1966, s. 192-6.<br />
23
kaymayacağı sorusunu akla getirmektedir. Bu karar da, ulaştırma maliyetlerinin<br />
eklendiği ilk üretim yerindeki maliyetlerin dış ülkedeki maliyetler ile<br />
karşılaştırılması sonucunda verilir.<br />
Karar sonucunda üretim emek maliyetlerinin yüksek olduğu kaynak ülkeden<br />
emek maliyetinin görece düşük olduğu gelişmekte olan ülkelere kayar. Dolayısıyla<br />
başlangıçta sadece kaynak ülkede olan üretim zamanla diğer ülkelere de kaymış olur.<br />
Menşe ülke bu sürecin başlangıcında üretimini ve pazarlamasını sadece kendi<br />
ülkesinde yaparken, zamanla ihracata başlar ve ardından da üretimini dış ülkelere<br />
kaydırır. Son olarak da üretiminin büyük bir kısmını yurt dışına kaydırarak net<br />
ithalatçı konumuna gelebilir.<br />
Vernon daha sonra ürün döngüsü teorisini geliştirmiştir. 1974 tarihli<br />
makalesinde Vernon oligopolleri olgun (standartlaşmış) ürün üreten oligopoller, ve<br />
yenilik tabanlı oligopoller olarak ikiye ayırmıştır. 41<br />
Olgun ürün üreten oligopoller özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında rekabete<br />
açılmışlardır. Savaş öncesinde piyasaları kendi aralarında paylaşan firmalar savaş<br />
sonrasında artan rekabete birleşmeler ile cevap vermişlerdir. Dolayısıyla firma<br />
sayıları düşerken, ölçekler büyümüştür. Yenilik tabanlı oligopoller ise üretimlerini<br />
kendilerine sağlanan günümüzde yerine mülki hakların kullanıldığı dışlayıcı lisanslar<br />
ile yürütmüşlerdir.<br />
Ürün döngüsü teorisinin ilk biçimsel modelini 1979 yılında Krugman 42<br />
oluşturmuştur. Daha sonra modellemeye 1981 yılında Jaskold Gabszewicz vd. 43 kalite<br />
seviyelerini dışsal olsa da ekleyerek, 1986 yılında Jensen ve Thursby 44 yenilik ve<br />
imitasyon hızını belirleyerek, 1987 yılında Flam ve Helpman 45 ürün kalitesinin<br />
41 VERNON, R., “Competition Policy Toward Multinational Corporations”, The American<br />
Economic Review, Vol. 64, No. 2, May 1974, s. 276.<br />
42 KRUGMAN, P. R., “A Model of Innovation, Technology Transfer, and the World Distribution of<br />
Income”, Journal of Political Economy, Vol. 87, s. 253-66, 1979.<br />
43 JASKOLD GABSZEWICZ, J., A. SHAKED, J. SUTTON ve J. F. THISSE, “International Trade in<br />
Differentiated Products”, International Economic Review, Vol. 22, s. 527-34, 1981.<br />
44 JENSEN, R. ve M. THURSBY, “A Strategic Approach to the Product Life Cycle”, Journal of<br />
International Economics, Vol. 21, s. 269-84, 1986.<br />
45 FLAW, H. ve E. HELPMAN, “Vertical Product Differentiation and North-South Trade”, American<br />
Economic Review, Vol 77, s. 810-22, 1987.<br />
24
değiştiği statik bir model geliştirerek, 1990 yılında Segerstrom vd. 46 Ar-Ge<br />
faaliyetlerini ve yenilikler arasındaki süreyi ekleyerek ve 1991 yılında Grossman ve<br />
Helpman 47 kuzey ve güney arasında optimum Ar-Ge yatırım oranlarını bularak<br />
katkıda bulunmuşlardır. 48<br />
Ürün döngüsü teorisi DYY akımlarını açıklamada önemli katkılarda<br />
bulunmuşsa da hammadde arayan yatırımları açıklamakta kullanılamamaktadır. 49<br />
Ayrıca teori ürün döngülerinin kısa süreli olduğu durumlarda güçsüzleşmesi, yeni<br />
buluşların genelde ÇUŞ tarafından yapıldığı günümüz ekonomik yapısında anlamının<br />
azalması, belirsizliğe ve sınır ötesi üretimde maliyetlere gereğinden fazla önem<br />
vermesiyle eleştirilmektedir. 50<br />
2.3.2. İçselleştirme Teorisi<br />
İçselleştirme teorisi Coase ve Williamson’un işlem maliyetleri teorisinin<br />
uluslararası düzey için uyarlanmış kardeşidir. 51<br />
İçselleştirme teorisi ÇUŞ’un bir piyasada satış yapmasında kiralama veya<br />
lisanslama yöntemini mi kullanacağını yoksa DYY yoluyla bizzat kendisi mi<br />
üreteceğini açıklamaya çalışır. 52 Yani neden bir firma ‘arms-length’ 53 bir ilişkiyi<br />
46<br />
SEGERSTROM, P. S., T. C. A. ANANT ve E. DINOPOULOS, “A Schumpeterian Model of the<br />
Product Life Cycle”, American Economic Review, Vol. 80, s. 1077-91, 1990.<br />
47<br />
GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN, “Quality Ladders and Product Cycles”, Quarterly Journal<br />
of Economics, Vol. 106, s. 557-86, 1991.<br />
48<br />
GLASS, A. J., “Product Cycles and Market Penetration”, International Economic Review, Vol.<br />
38, No. 4, s. 865-91, Nov. 1997, s. 866.<br />
49<br />
DUNNING, J. H., “The Eclectic Paradigm of International Production: A Personal Perspective”,<br />
içinde The Nature of the Transnational Firm, C. N. PITELIS ve R. SUGDEN (der.), Routledge,<br />
New York, s. 117-35, 1991.<br />
50<br />
VOUTILAINEN, s. 24-5.<br />
51<br />
HANSEN, M. W., “Foreign Direct Investment and the Environment: A Transaction Cost<br />
Perspective”,<br />
, (24.08.2006), s. 2.<br />
52<br />
VOUTILAINEN, s. 5.<br />
53 Aralarında finansal bağ olmayan firmalar arasındaki işlem anlamında kullanılan İngilizce terim.<br />
25
değil de doğrudan yatırımı tercih eder sorusuna cevap arar. 54 Bu bağlamda firma<br />
lisanslama ve DYY arasında tercih yapar. 55<br />
Teori Buckley ve Casson’un 1976’daki çalışmaları üzerine temellenir. 56<br />
Teoriye göre firmalar karlarını aksak rekabet ortamında maksimize ederler. Ara mal<br />
piyasaları aksakken, firmalarda, içsel piyasalar yaratarak bunları bypass etmek<br />
eğilimi vardır. Bu sayede piyasa ile ilişkilendirilen aktiviteler, ortak mülkiyet ile<br />
kontrol altına alınırlar. Bu kontrol altına alma işlemleri sınır ötesinde gerçekleşirse<br />
bu durum, ÇUŞ ve dolayısıyla DYY oluştururlar.<br />
Ara mal piyasalarının uluslararası düzeyde içselleştirilmesi için şu etkenler<br />
önemli rol oynarlar: 57<br />
• Ulaştırma maliyetleri yüksek maliyetli, ticaret engelleri fazlaysa<br />
• Dış piyasa hakkında bilgi edinememe riski yüksekse<br />
• Alıcı ve satıcı arasında bilgi asimetrisi varsa<br />
• Piyasada işlemlerinin maliyetini arttırıcı durumlar varsa<br />
Firmalar içselleştirme sonucunda gecikme, pazarlık ve müşteri<br />
belirsizliklerinden kaçınabilme, hükümetin yaptığı düzenlemelerin etkilerini transfer<br />
fiyatlandırması yoluyla en aza indirebilme ve piyasalar arasında fiyat farklılaşması<br />
uygulayabilme gibi faydalar elde ederler. 58<br />
2.3.3. OLI Paradigması (Eklektik Paradigma)<br />
DYY teorileri arasında kapsamı en geniş olan teoridir. Dunning bu teoriyi<br />
geliştirirken kendinden önceki pek çok çalışmayı bir araya getirmiş -eklektik-,<br />
kapsamlı bir teori yaratmıştır.<br />
54<br />
HANSEN, s. 4.<br />
55<br />
Lisanslama ve DYY tercihinin yapılmasında kullanılan bir içselleştirme modeli için bkz.<br />
HORSTMANN, I. ve J. R. MARKUSEN, “Licensing versus Direct Investment: A Model of<br />
Internalization by the Multinational Enterprise”, The Canadian Journal of Economics, Vol 20,<br />
No. 3, s. 464-81, Aug. 1987.<br />
56<br />
BUCKLEY, P. ve M. CASSON, The Future of Multinational Enterprise, Holmes and Meier,<br />
London, 1976.<br />
57<br />
VOUTILAINEN, s. 9.<br />
58 ÖZTÜRK, s. 118.<br />
26
Dunning öncelikle ABD ve İngiltere’nin emek üretkenliklerini karşılaştırdığı<br />
bir çalışmada ABD’deki üretkenliğin 2 ila 5 kat daha fazla olduğunu bulmuştur. Bu<br />
fark eğer ABD’deki kaynaklardan kaynaklanıyorsa buna konum avantajı, iş<br />
organizasyonundan kaynaklanıyorsa mülkiyet avantajı adını vermiştir. Daha sonra<br />
Dunning mülkiyet avantajını mülkiyet ve içselleştirme avantajı olarak ikiye<br />
ayırmıştır. Dunning bu ayrımı yaparken Buckley ve Casson’un içselleştirme<br />
avantajından faydalandığını da belirtmektedir. 59<br />
bağlıdır: 60<br />
Dunning’e göre bir firmanın yurtdışında üretim yapması şu üç koşulu<br />
1. Firma maddi veya maddi olmayan mal ve becerilere sahip olmalıdır ki<br />
üretim yapacağı dış ülkede oradaki bilgi ve tecrübeye sahip yerli<br />
firmalarla rekabet edebilsin.<br />
2. Gideceği ülkede elde edeceği bir avantaj sayesinde, ev sahibi ülkede<br />
üretim yapmak, kaynak ülkede üretip ihraç etmekten daha karlı hale<br />
gelmelidir.<br />
3. Firmanın dış yatırım yapması, bu becerilerini satması, kiralaması veya<br />
lisanslamasından daha karlı olmalıdır.<br />
İşte bu koşullar sırasıyla Dunning’in kısaca OLI ismini verdiği mülkiyet<br />
(Ownership-O),<br />
avantajlarıdır.<br />
konum (Location-L) ve içselleştirme (Internalization-I)<br />
Bu avantajlardan mülkiyet avantajı, gelir getiren niteliklere imtiyazlı (patent,<br />
ticari sır veya ticari marka ile) sahipliği ve ayrı ama ilişkili aktivitelerin tek<br />
merkezden yönetimi (ölçek ekonomisi ve sinerji, coğrafi risk yayılımı ve sınır ötesi<br />
arbitraj olanağı ile) ile elde edilebilecek avantajlardır.<br />
Konum avantajı ise yatırımın yapılacağı dış ülkedeki üretim şeklinin<br />
üstünlüğü, yüksek ulaştırma maliyetleri, ucuz işgücü, müşteriye yakınlık, yerel imaj<br />
ve dış ülkenin uyguladığı ticaret uygulamaları gibi etkenlerden doğan avantajlarıdır.<br />
59 DUNNING, J. H., “The Eclectic (OLI) Paradigm of International Production: Past, Present and<br />
Future”, International Journal of Economics of Business, Vol. 8, No. 2, s. 173-90, 2001, s. 174-<br />
5.<br />
60 BEVAN, A. A. ve S., ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investment into European<br />
Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, 32, 2004, s . 777-8.<br />
27
İçselleştirme avantajı ise firmanın tam rekabette çalışmamasının getirmiş<br />
olduğu avantaj anlamına gelmektedir. 61<br />
Teori diğer teorilere göre daha kapsamlı olmasına rağmen yine de eleştirilere<br />
maruz kalmıştır. Bunlardan bir tanesi değişken sayısının fazla olmasından dolayı<br />
değişkenlerin açıklayıcı etkisinin neredeyse sıfıra yaklaşmasıdır. Dunning’in buna<br />
verdiği cevap ise her genel modelin bu eleştiriye maruz kalabileceğidir. Diğer bir<br />
eleştiri de teorideki değişkenlerin birbirlerinden bağımsız olmamalarıdır. Dunning bu<br />
eleştiriyi haklı bulsa da değişkenlerin bu şekilde ayrıştırılmasının politika<br />
belirleyicileri açısından faydalı olacağını savunmaktadır. Teorinin statik olması ve<br />
firmaların içselleştirme sürecindeki yolunu ve sürecini açıklamaması diğer bir<br />
eleştiridir. Dunning bu eleştiriyi pek yerinde bulmamaktadır çünkü firmaların<br />
bugünkü kararlarının pek çoğunun geçmiş durumlarından etkilendiğini bu sayede<br />
teorinin dinamik bir yönünün de olduğunu söylemektedir. Eklektik teoriye diğer bir<br />
eleştiri de Kojima’dan gelmektedir. 62 Kojima teoriyi tamamen mikroekonomik<br />
olmakla suçlamakta ve hatta içselleştirme teorisinden bir farkının olmadığını iddia<br />
etmektedir. Dunning ise bu eleştiriye teorisinin dinamik olması ile içselleştirme<br />
teorisinden farklı olduğunu söyleyerek ve Kojima’nın makroekonomi tanımı ile<br />
kendisininkinin farklı olduğunu kabul ederek cevap vermektedir. 63<br />
Bu bilgiler ve eleştiriler ışığında model şu özellikleri taşımaktadır: 64<br />
• Eklektik paradigma bir firma için değil, tüm firmalar, ülke ve ülke<br />
grupları içindir. Bu yönüyle içselleştirme teorisinden ayrılır.<br />
• Zaman içerisindeki değişimleri incelediği için dinamiktir.<br />
• Genel bir teoridir (Dolayısıyla 1980lerin ortalarından itibaren teori yerine<br />
paradigma kavramı kullanılmaya başlanmıştır). Genel olması dolayısıyla<br />
tüm uluslararası aktiviteleri açıklaması beklenmemelidir.<br />
61 VOUTILAINEN, s. 8.<br />
62 KOJIMA, K., “Macro Economics Versus International Business Approaches to Foreign Direct<br />
Investment”, Hotosubashi Journal of Economics, Vol. 23, s. 1-19, 1982.<br />
63 DUNNING, 1991, s. 125-31.<br />
64 DUNNING, 1991, s. 132-3.<br />
28
Ana akımın açıklanan bu üç teorisi DYY akımlarını farklı konulara vurgu<br />
yaparak anlatmaya çalışmaktadır. Ürün döngüsü teorisi yeniliğe, içselleştirme teorisi<br />
bilgiye ve eklektik paradigma da gelir getiren niteliklerin imtiyazlı sahipliğine vurgu<br />
yapmaktadır. İçselleştirme teorisi ile eklektik paradigma hem faktör donatımına hem<br />
de piyasa başarısızlığına yer verirken ürün döngüsü teorisi sadece faktör donatımına<br />
yer vermektedir. Diğer taraftan teorilere eklektik paradigmanın sınıflandırma şekliyle<br />
bakılırsa ürün döngüsü teorisi mülkiyet ve konum avantajlarını içerirken<br />
içselleştirme avantajlarını içermez; içselleştirme teorisi konum ve içselleştirme<br />
avantajlarını içerirken, mülkiyet avantajını içermez; eklektik paradigma ise adı<br />
üzerinde tüm avantajları içerir. Piyasa başarısızlıkları konusunda eklektik paradigma<br />
başarısızlıkları yapısal ve işlemsel olarak ikiye ayırırken, içselleştirme teorisi sadece<br />
işlemsel piyasa başarısızlıkları ile ürün döngüsü teorisi ise sadece yapısal piyasa<br />
başarısızlıkları ile ilgilenmektedir. Teorilerin uygulanabilirlik alanlarına bakıldığı<br />
zaman ise eklektik paradigmanın firma, endüstri ve ülke ölçeklerinde<br />
uygulanabilirlik ile en kapsamlı teori olduğu görülmektedir. Ardından firma ve<br />
endüstri ölçeklerinde uygulanabilirlik ile ürün döngüsü teorisi ve son olarak da<br />
sadece endüstri ölçeğine uygulanabilirlik ile içselleştirme teorisi gelmektedir. DYY<br />
akımları amaçlarına göre ayrıştırıldığı zaman yine eklektik teorinin geniş kapsamı<br />
ortaya çıkmaktadır. Teori piyasa, hammadde ve etkinlik arayan DYY’leri<br />
açıklayabilirken içselleştirme teorisi etkinlik arayan DYY akımlarını<br />
açıklayamamaktadır. Ürün döngüsü teorisi ise DYY akımlarının ülkenin ekonomik<br />
iklimine göre sırayla geleceğini belirtmektedir. Bu sıralamada öncelik hammaddenin,<br />
sonra da piyasa ve etkinliğin olacaktır. 65<br />
2.3.4. Diğer Teoriler<br />
Ana akım teorilerden başka bir de diğer teoriler vardır. Bu teoriler ana akım<br />
teoriler kadar popüler olmasalar da ana akım teorilerin geliştirilmesinde önemli<br />
katkılarda bulunmuşlardır. Bunlardan Caves’in, Knickerbocker’in ve Hymer ile<br />
Kindleberger’in teorileri incelenecektir.<br />
65 VOUTILAINEN, s. 13-21..<br />
29
2.3.4.1. Caves Ekonomileri<br />
Caves’e göre DYY 3 sebebe dayandırılabilir 66 . Bunlar:<br />
• Soyut sermaye<br />
• Çok tesisli işletmeler<br />
• Girişimci özellikleri<br />
Caves, DYY’nin yatay ve dikey olarak sınıflara ayrıldıktan sonra<br />
yorumlanması gerekliliğini vurgulamıştır. 67<br />
Yatay yabancı yatırımlarda sahip olunan tek ürün veya niteliğin, yurtdışı<br />
yatırıma dönüşmesi için 2 koşul yerine gelmelidir:<br />
1. Nitelik, firma içinde kamusal mal özelliğine sahip olmalıdır. Bu sayede<br />
yurtdışında açılacak olan iştirak veya şube bu özelliğe sahip olmak için<br />
tekrar bir maliyete katlanmak zorunda kalmayacaktır.<br />
2. Firmanın yurtdışındaki getiri oranı en azından yurtiçi üretime bağlı<br />
olmalıdır. 68<br />
Caves’e göre bir firma yurtdışında bir yatırım yapmak istiyorsa elindeki<br />
nitelik hem o ülkede üretim yapan yerli firmaların yerli olmaktan kaynaklanan<br />
avantajlarını geçmeli, hem de firma DYY’nin ihracat veya lisanslamadan daha<br />
avantajlı olduğu kararına varabilmelidir. 69<br />
Caves, DYY karar aşamasında şu faktörlerin önemli olduğuna<br />
inanmaktadır: 70<br />
• Ürün farklılaştırması (küçük fiziksel değişiklikler, marka, reklam ile<br />
oluşturulan öznel farklılıklar, satış stratejileri ve yardımcı ürünlerdeki<br />
66 CAVES, R. E., “Causes of Direct Investment: Foreign Firms’ Shares in Canadian and United<br />
Kingdom Manufacturing Industries”, The Review of Economics and Statistics, Vol. 56, No. 3, s.<br />
279-93, Aug. 1974b, s. 292.<br />
67 ÖZTÜRK, s. 119-20.<br />
68 CAVES, R. E., “International Corporations: The Industrial Economics of Foreign Investment”,<br />
Economica, New Seris, Vol. 38, No. 149, s. 1-27, Feb. 1971, s. 4-5.<br />
69 CAVES, 1971, s. 5.<br />
70 CAVES, 1971, s. 5-9.<br />
30
farklılıklar ile oluşturulur; mülkiyet hakları ve fiziksel imitasyonun<br />
önündeki yüksek maliyetler ile korunur.)<br />
• Piyasanın oligopol yapısı<br />
• Organizasyonel beceriler<br />
• Ulaştırma maliyetleri ve gümrük vergileri<br />
• Ar-Ge faaliyetleri<br />
Dikey yabancı yatırımlarda ise DYY kararı optimal dikey entegrasyon<br />
seviyesinin seçiminden sonra olabilmektedir. 71<br />
2.3.4.2. Oligopolistik Tepki Teorisi<br />
Teoriye göre bir firma herhangi bir ülkedeki pazar payını arttırmak için<br />
yatırım yapar. Bunun hemen ardından bu firmaya rakip olan diğer oligopol firmalar<br />
da pazar paylarını kaybetmemek için hemen o ülkede yatırım yaparlar. 72 Bu tip<br />
yatırımlara aynı zamanda liderin takip edilmesi ismi de verilmektedir.<br />
Teori literatürde geniş yer etmesine rağmen biçimsel bir modellemesi tam<br />
olarak yapılmamıştır. 73 Knickerbocker’in bu teorisinin ÇUŞ’un belirsizlik ve riskten<br />
kaçınma davranışlarına göre modellemek mümkündür. Zaten firmalar belirsizlikten<br />
ve riskten kaçındıkları için öncelikle kendilerinden önce lider bir firmanın yatırımını<br />
beklerler ve sonuçlarını gördükten sonra yatırım yaparlar. Bu durum da lideri takip et<br />
teorisinin gerekçesini oluşturur.<br />
2.3.4.3. Hymer ve Kindleberger’in Teorileri<br />
Hymer’in 1960 yılında tamamladığı doktora tezinin DYY teorisine en büyük<br />
katkısı ÇUŞ’un neden bilgi ve teknoloji gibi ara mal ürünlerini ülkeler arasında<br />
transfer ettiğini anlatmasıdır. Hymer tüm analizini Bain tipi adı verilen piyasanın<br />
71<br />
CAVES, 1971, s. 10.<br />
72<br />
ÖZTÜRK, s. 117.<br />
73<br />
HEAD, K., T. MAYER ve J. RIES, “Revisiting Oligopolistic Reaction: Are Decisions on Foreign<br />
Direct Investment Strategic Complements”, Journal of Economics & Management Strategy,<br />
Vol. 11, No. 3, s. 453-72, Fall 2002, s. 454.<br />
31
yapısal aksaklıkları üzerine kurmuştur. Öte yandan ise Williamson tipi işlem<br />
maliyetleri aksaklıklarına yer vermemiştir. 74<br />
Hymer işbölümünü 2’ye ayırmaktadır. Firmalar arasındaki işbölümünü<br />
piyasaların kontrol ettiğini ve dolayısıyla uluslararası ticaret teorisinin alanına<br />
girdiğini, firma içindeki işbölümünün ise girişimciler tarafından kontrol edildiğini<br />
belirtmektedir. 75<br />
Zaten Hymer ve hocası Kindleberger daha ziyade firmaya özgü faktörler<br />
üzerinde durmuşlardır. Yabancı firmaların daha ucuz finansman kaynağı, pazarlama<br />
deneyimi, bazı piyasalara özel giriş izinleri, patentli veya ticareti yapılmayan<br />
teknolojiye sahip olmaları, yönetimdeki etkinlikleri ve ölçek ekonomilerinden<br />
faydalanmaları gibi üstünlükleri vardır. Hymer ve Kindleberger bu avantajlara sahip<br />
bir firmanın bunları başka bir ülkeye ihraç veya kiralama yerine neden doğrudan<br />
yatırıma yöneldiğini tam olarak açıklayamamışlardır. Dolayısıyla da bu teori diğer<br />
teorilere sadece yön gösterici olarak kalmıştır. 76 Bunun yanında Hymer’in tezinden<br />
sonraki tüm çalışmalar da Hymer’in fikirlerinin üzerine inşa edilmiştir. 77<br />
Tüm bu teorilerin yanında yönetimle ilişkili paradigmalar, organizasyonel<br />
paradigmalar ve pazarlama paradigmaları da mevcuttur. Tüm bu teoriler birbirlerine<br />
fikir verseler de birbirlerinin tamamlayıcıları değillerdir. 78<br />
Aksak rekabete dayalı bu teoriler, DYY akımlarının neden ortaya<br />
çıktıklarının, hangi koşullar ile şekillendiklerinin ve ‘nereye’ akacaklarının<br />
belirlenmesinde önemli katkılar sağlamaktadırlar. Bu bağlamda diğer bir önemli<br />
çalışma alanı da DYY’yi etkileyen faktörlerdir. Bu faktörlere üçüncü bölümde<br />
değinilecektir. Fakat bundan önce çalışmanın konusu itibariyle büyüme teorilerinde<br />
DYY’nin yerine bakmakta fayda vardır.<br />
74 DUNNING, J. H. ve A. M. RUGMAN, “The Influence of Hymer’s Dissertation on the Theory of<br />
Foreign Direct Investment”, The American Economic Review, Vol. 75, No. 2, s. 228-32, May<br />
1985, s. 228-9.<br />
75 HYMER, S., “The Efficiency (Contradictions) of Multinational Corporations”, The American<br />
Economic Review, Vol. 60, No. 2. s. 441-8, May 1970, s. 441.<br />
76 ÖZTÜRK, s. 116-7.<br />
77 KINDLEBERGER, C. P., “Stephen Hymer and the Multinational Corporation”, Contribution to<br />
Political Economy, Vol. 21, s. 5-7, 2002, s. 5.<br />
78 DUNNING, 2001, s. 187.<br />
32
2.4. Büyüme Teorilerinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />
İlkçağlardan günümüze kadar insanoğlu yaşam standartlarını devamlı olarak<br />
arttırmıştır. Bu süreç içerisinde yaşam gün geçtikçe daha karmaşıklaşmaktadır.<br />
Dolayısıyla, ilk büyüme modellerinden günümüzdeki modellere gelindiğinde,<br />
hayattaki bu karmaşanın modellere zorluk ve yeni değişkenler olarak eklendiğini<br />
görmekteyiz.<br />
Dünyanın sanayileşmeye ve sömürgeleşmeye başladığı yıllarda ortaya çıkan<br />
merkantilizm ve fizyokrasi akımlarından günümüz Ar-Ge, beşeri sermaye, sosyal<br />
sermaye, teknik-bilgiye dayalı içsel modellerine kadar geniş bir yelpazede büyüme<br />
modelleri çeşitlenmiştir. Bu modellerden özellikle en yenileri derin inceleme ve<br />
tetkikleri gerektirmektedir. Bununla birlikte bu çalışmada sözü edilen büyüme<br />
teorileri DYY bağlamında incelenmeye çalışılacaktır.<br />
Büyüme modelleri, Klasik (Geleneksel) Büyüme Modelleri, Neo-Klasik<br />
Büyüme Modelleri ve İçsel (Yeni) Büyüme Modelleri olmak üzere 3 ana başlık<br />
altında incelenmektedir. Fakat her bir başlığın altında modele katkıları olmakla<br />
birlikte birbirlerinden ayrışabilen modeller vardır.<br />
Klasik Büyüme Teorilerine geçmeden önce Merkantilist ve Fizyokrasi<br />
akımlarını kısaca ele almakta fayda vardır.<br />
Merkantilizm, bilindiği üzere, 1450 – 1750 yılları arasında dünyadaki hakim<br />
görüştür. Bu görüşe göre sanayi ve ticaret önem kazanmaya, tarım giderek geri<br />
planda kalmaya başlamıştır. 79 Akıma göre esas amaç ülkelerin değerli maden<br />
stokunu (Bulyonizm) arttırmaktır. 80 Akımın ilk aşamasında bu amacı elde etmiş yani<br />
refaha kavuşmuş ülkenin göstergesi olarak elindeki değerli maden stoku<br />
gösterilebilirdi. İkinci aşamaya geçildiğinde ise zenginlik üretken kapasite ile<br />
ölçülmeye başlanmıştır. Yani artık önemli olan ülkenin ne kadar üretebildiğidir ki bu<br />
da ülkenin ne kadar ihracat yapabileceğinin veya ne kadar ithalat yapmayacağının bir<br />
göstergesidir. Üretimi arttırabilmek için de ucuz iş gücü (artan nüfus ve düşük ücret<br />
politikaları ile), düşük faiz hadleri, para arzındaki artış ve sömürgecilik politikaları<br />
79<br />
ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma, Planlama ve Japon<br />
Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988, s. 1-3.<br />
80<br />
RIDER, C., An Introduction to Economic History, South-Western College Publishing, New<br />
York, 1995, s. 98-102.<br />
33
enimsenmiştir. Doğrudan yabancı yatırımların başlangıç aşamasını da işte bu<br />
zamanlara kadar götürmek mümkündür. Çünkü sömürgeciliği benimseyen ülkelerin<br />
iki seçenekleri vardı. Ülke ya sömüreceği ülkedeki hammadde, kaynak ve insan<br />
gücünü (köle) ülkesine taşıyacak sonra da bunlarla yaptığı üretimi yine sömürgeye<br />
satacak ve yüksek taşıma ücretleri ödeyecek ya da üretimini sömürdüğü ülkelere<br />
taşıyacaktır. İlk stratejiyi benimseyen ülkeler merkantilist olarak nitelendirilir ve ülke<br />
dışında üretime değil ülke içi üretim ve sonra da ihracata önem verirler. 81 İkinci<br />
stratejiyi benimseyenler merkantilist akımdan ziyade emperyalizme daha yakındırlar<br />
ve kurdukları üretim tesisleri günümüz DYY’lerin ataları olarak kabul edilmektedir.<br />
Fizyokratlar ise merkantilistlerin sanayiye verdikleri önemin tarıma verilmesi<br />
gerektiğini düşünürler. 82 Çünkü fizyokratlara göre sanayi, sadece girdilerin şekil,<br />
fayda ve özelliklerini değiştirebilir. Halbuki tarım ise insanoğluna insanoğlunun<br />
toprağa verdiğinin kat kat fazlasını geri verir - tohumdan ağaca. Dolayısıyla<br />
büyümenin dinamiği tarımdır. Fizyokratlara göre büyüme kendiliğinden ortaya<br />
çıkar. 83 Dolayısıyla da hiçbir devlet müdahalesine gerek yoktur. Bu özelliğiyle<br />
Fizyokrasi liberal bir görüştür.<br />
Bu liberalliğine rağmen ekonomik büyümeyi tarımda gören Fizyokrasi<br />
akımında DYY’nin yeri yoktur.<br />
Bu iki akımdan sonra Adam Smith’in 1776’da yazdığı Ulusların<br />
Zenginliği’nin Sebepleri ve Doğası Üzerine Bir Araştırma (An Inquiry Into the<br />
Nature and Causes of the Wealth of Nations) kitabıyla genelde ekonomi biliminin,<br />
özelde ise Klasik İktisadın temelleri atılmıştır.<br />
81 BÜYÜKAĞAOĞLU, Ş. I., Doğrudan Dış Yatırımların Belirleyenleri ve Türkiye Üzerine<br />
Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü, İzmir, 2003, s. 9.<br />
82 BARBER, W. J., İktisadi Düşünce Tarihi, Şule Yayınları, İstanbul, 1995, s. 24–5.<br />
83 ÖZGÜVEN, s. 3.<br />
34
2.4.1. Klasik Büyüme Teorisi<br />
Klasik büyüme modeli reel dünyadaki gelişmeyi doğru olarak<br />
modelleştirebildiği için değil, ilk sistemli büyüme teorisi olduğundan dolayı<br />
önemlidir. 84<br />
Klasik büyüme modelini başta A. Smith ve D. Ricardo olmak üzere T. R.<br />
Malthus, J. S. Mill, J. Mill, J. R. McCulloch ve N. W. Senior gibi klasik düşünürler<br />
şekillendirmişlerdir.<br />
Klasik iktisadın kurucusu olan A. Smith’in ortaya koyduğu model daha<br />
sonraları diğer klasik iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir. Klasik iktisada yapılan<br />
katkılar arasında en dikkati çekenler D. Ricardo tarafından yapılanlardır. Esasen<br />
yukarıda bahsi geçen iktisatçıların her biri ayrı olarak ele alınabilecek modeller<br />
kurmuşlardır. Öte yandan bu modeller DYY için benzer sonuçlar doğurduğu için<br />
teker teker analiz edilmeleri elzem değildir. Bu bakımdan klasik iktisat tek başlık<br />
altında incelenecektir. Bu durumda da teoriye en fazla katkısı olan Ricardo’nun, teori<br />
üzerindeki baskınlığı hissedilecektir. Gereken kısımlarda ise Ricardo ile diğer<br />
iktisatçılar arasındaki görüş farklılıkları dile getirilecektir.<br />
Bu bilgiler ışığında klasik iktisadın varsayımları şu şekildedir: 85<br />
• Emek tek üretim faktörü olarak kabul edilir ve homojendir. Sermaye<br />
biriktirilmiş ve üretim aracı biçiminde somutlaştırılmış emek olarak,<br />
doğal kaynaklar da tanrının bir bağışı olarak kabul edilir. Dolayısıyla da<br />
bir malın- mal da homojendir- fiyatı “emek-değer” teorisi ile açıklanır.<br />
• Ekonomide tam rekabet ve tam istihdam koşulları hakimdir.<br />
• Malthus’un nüfus kanunu 86 geçerlidir.<br />
• Emeğe ödenen ücret kısa dönemde emek arz ve talebine bağlı olarak<br />
değişken olsa bile uzun dönemde -Malthus’un nüfus kanunu dolayısıylafizyolojik<br />
olarak gerekli olan asgari seviyede sabittir.<br />
84<br />
HİÇ, M., Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994, s. 13-4.<br />
85<br />
HİÇ, s. 14.<br />
86<br />
Malthus, nüfus kanununda nüfusun geometrik olarak artarken, gıdanın aritmetik olarak artacağını ve<br />
dolayısıyla da büyümenin sınırı olduğunu öne sürmektedir. Bu hipotezin testi için ampirik<br />
çalışmalara bakıldığı zaman ise Malthus’un yanıldığı ortaya çıkmaktadır.<br />
35
• Ekonomi er ya da geç durgunluğa girecektir.<br />
• Tasarruf ve sermaye birikimi, karların yüksekliği nedeniyle yüksek kabul<br />
edilmektedir.<br />
• Sanayi kesiminde teknik ilerleme hızı yüksektir dolayısıyla sermayede<br />
artan verimler kanunu ve emekte de, iş bölümü, uzmanlaşma, sermaye<br />
birikimi ve makineleşme sayesinde artan verimler kanunu hakimdir. Öte<br />
yandan tarımda ise teknik ilerleme hızı çok düşük ve üretimin artması<br />
durumunda daha az verimli topraklarda üretim yapılmaya başlanacağı için<br />
hem emekte hem de sermayede azalan verimler yasası geçerlidir.<br />
Toplamda, tarım kesimi daha yaygın olduğu için toplam hasılada azalan<br />
verimler kanunu geçerlidir.<br />
Bu varsayımlar klasik iktisat teorisinin geneli için yapılabilecek ve<br />
Ricardo’nun görüşleri olarak kabul edilebilecek varsayımlardır. Fakat kimi görüşleri<br />
ile kimi klasik iktisatçılar bu varsayımlardan ayrı görüşler benimseyebilmektedir.<br />
Mesela, Ricardo emek ve sermaye için verimlilikleri incelerken sanayi ve tarım<br />
sektörleri ayrımına giderken Smith bu ayrıma gitmemiş ve sermaye için azalan, emek<br />
için de artan verimler kanununu kabul etmiştir. 87<br />
Bu durum Smith ile Ricardo arasında DYY açısından önemli bir farklılığa<br />
sebebiyet vermektedir. Ricardo’ya göre artan sermaye miktarı artan verimleri ortaya<br />
çıkarmaktadır. Halbuki Smith’de sermaye azalan verimli olmaktadır. Dolayısıyla<br />
Smith’in modeli DYY’ye daha açık bir modeldir.<br />
Malthus, Ricardo’nun büyüme teorisinde kabul ettiği değişkenlere teknolojik<br />
yenilikleri de eklemiştir. 88 Malthus’a göre makineler ve teknolojik ilerleme<br />
büyümeyi kolaylaştırır fakat büyümeyi sonsuza kadar götüremez. Makineler malların<br />
fiyatını düşürebildiği ve talebi arttırabildiği ölçüde büyümeyi etkileyebilir. J. S. Mill<br />
bu varsayımlara inançların, alışkanlıkların, zihniyetin, örf ve adetlerin ve kurumların<br />
da ekonomiyi etkileyebileceği fikrini eklemiştir. 89<br />
87 ÖZGÜVEN, s. 13.<br />
88 ÖZGÜVEN, s. 10–1.<br />
89 ÖZGÜVEN, s. 21.<br />
36
Tüm bu farklılıklara rağmen klasik büyüme teorisinde tüm klasik<br />
iktisatçıların birleştiği noktalardan bir tanesi büyümenin iki aşamalı olmasıdır:<br />
Büyüme Aşaması ve Durgunluk Aşaması. Farklı görüşlerde farklı sebeplerle (nüfus<br />
artışı, sermaye stoku artışı-yatırım artışı) başlayan ve yine tüm klasik iktisatçılarca<br />
kabul edilen kendiliğinden (spontane) büyüme aşaması sonucunda yatırımlar artar ve<br />
sermaye stoku artarak üretimi arttırır. Artan üretim sonucunda emeğe olan talep artar<br />
ve ücretler yükselir. Gelir artmasıyla birlikte fiyatlar genel düzeyi de artar ve karlar<br />
tam istihdam düzeyinde denge durumundaki normal kar düzeyinin üzerine çıkar.<br />
Buraya kadar olan kısım büyüme aşaması olarak adlandırılır. Artan ücretler<br />
Malthusian teoride nüfusun artması ile sonuçlanır ve emeğin arzı artacağından<br />
ücretler düşer. Üretilen malların bir kısmı düşen ücretler sonucu üreticinin elinde<br />
kalacağından fiyatlar düşer ve fazla kar gerileyerek normal düzeye düşer. Kardaki bu<br />
düşüş yatırımların sadece yenilemeye yetecek seviyeye düşmesine ve dolayısıyla<br />
sabit sermaye stokuna sebep olur. Bu aşamaya da durgunluk aşaması adı verilir.<br />
Durgunluk aşaması teoriye göre ne yazık ki kaçınılmazdır. Ne teknik<br />
gelişmeler ne de ülkelerin dış ticarete açılmaları durgunluğu engelleyebilir. Bu gibi<br />
gelişmeler ancak durgunluğu geciktirir. Ekonominin durgunluğa girdiği üretim ve<br />
istidam düzeyi bile aynı sevide kalır. 90<br />
Bu varsayımlara ve büyüme sürecine bakıldığı zaman klasik büyüme teorisi<br />
ile DYY’yi açıklamanın mümkün olmadığı görülmektedir. Emeğin tek üretim<br />
faktörü sayılması ve günümüz büyüme modellerinin en önemli varsayımlarından<br />
olan eksik rekabetin yerine tam rekabet koşullarının var olduğunun varsayılması<br />
DYY’nin bu modelle açıklanmasını imkansızlaştırmaktadır. DYY konusunda önemli<br />
bir etken olan teknolojik gelişmenin modelde yeri olmasına rağmen<br />
içselleştirilememiş olması ve etkilerinin sadece kısmi olacağı görüşü klasik büyüme<br />
teorisinin günümüz üretimini açıklamasını imkansızlaştırmaktadır.<br />
Model sadece DYY açısından yetersiz değil, büyüme teorisi olarak da<br />
yetersiz kalmış ve tenkit almıştır. Tenkit edildiği hususların başında emeğin azalan<br />
verimliliği gelmektedir. Emek, teoride tarım sektöründe azalan verime sahiptir ve<br />
tarımın ana üretim kaynağı olmasından dolayı da toplamda azalan verime sahiptir.<br />
90 ÖZGÜVEN, s. 14.<br />
37
Öte yandan ise sanayi zaman içerisinde önem kazanmış ve tarımın önüne geçmesi ile<br />
emek, toplamda artan verimler kanununa dahil olmuştur. Diğer bir sapma da<br />
Malthusian nüfus kanununda ortaya çıkmıştır. Emek karşılığı olan ücret, nüfus<br />
artışlarına rağmen asgari fizyolojik seviyenin üzerinde gerçekleşmiştir.<br />
2.4.1.1. Marksist Büyüme Teorisi<br />
Karl Marx 1847-48’deki Komünist Bildiri (Communist Manifesto) ve<br />
1867’deki Kapital (Das Kapital) ve diğer eserleri ile yaşadığı çağdaki ekonomik<br />
dönüşümü açıklamaya çalışmıştır. Marx’ın yaşadığı bu dönem, tarım toplumundan<br />
kapitalist topluma geçişteki sancıların yaşandığı dönemdir. Fabrikalar kurulmuş,<br />
üretimde makineler kullanılmış ve buhar enerjisine geçilmiş fakat sendikalar, sosyal<br />
güvenlik yasaları, yaşam koşullarına uygun altyapı henüz tamamlanmamıştı. Bu<br />
bağlamda, Marx’ın çalışmalarında klasik iktisat teorisinden daha genel bir teori<br />
oluşturma eğilimi olsa da, ‘işçi sınıfı’nın yaşadığı bu ‘sömürü’ Marx’ın eserlerinde<br />
siyasi eğilimlerin olmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Marx, kendine hedef olarak<br />
emeğin sömürüsü üzerine kurulmuş kapitalist sistemi almıştır.<br />
Marx’ın en dikkat çeken yazılarındaki göndermelerin çoğu klasik iktisadi<br />
düşünceyi hedef alıyordu. Buna rağmen, kendi teorisinin özünü de klasik iktisat<br />
oluşturuyordu. 91 Bunu en açık şekilde Ricardo’dan aldığı ve ürün fiyatlandırması için<br />
kullandığı emek-değer teoreminde görebiliriz. 92<br />
Marx’ın teorisini klasik teoriden ayıran özellikler ise Marx’ın Malthusian<br />
nüfus kanununu reddetmesi, toplumun klasik teorideki gibi 3 sınıftan (kapitalist veya<br />
girişimci, toprak sahibi veya sermayedar ve emekçi) değil üretim araçlarına sahip<br />
olanlar ve olmayanlar diye 2 sınıftan oluştuğuna inanması, ücretleri asgari fizyolojik<br />
düzey değil emek-zaman teorisine göre belirlemesidir. 93<br />
Marx, teorisinde sermayeyi sabit ve değişken sermaye olarak iki kısma<br />
ayırmıştır. Sabit kısım, makine, teçhizat, hammadde gibi üretim araçlarını içerirken,<br />
değişken sermaye ise emekçilere ödenen toplam ücretleri içerir. Bu ayrışma sonucu<br />
91<br />
BARBER, s. 169-70.<br />
92<br />
HİÇ, s. 30–1.<br />
93<br />
BARBER, s. 170, 173, 175.<br />
38
olarak da Marx, ‘sermayenin organik bileşimi’ (toplam sermaye birikimi içerisindeki<br />
sabit sermayenin payı) ile kar oranı arasında negatif bir ilişki bulmuştur ve ‘kar<br />
haddinin azalma meyli’ olarak adlandırmıştır. Bu negatif ilişki klasiklerin azalan<br />
verimler kanununu akla getirmektedir. Marx bu sonuca klasiklerden farklı olarak,<br />
sermayeyi sabit ve değişken diye ayrıştırarak ulaşmıştır. 94<br />
Marx teorisinde klasiklerin aksine tarım sektörüne pek ağırlık vermemiştir.<br />
Marx için, önem arz eden, kapitalizmi yaratan sanayi sektörü olmuştur ve<br />
incelemelerini bu sektör üzerinden yapmıştır. Sanayi sektöründeki kapitalistlerin<br />
ayakta kalmalarının tek yolu olarak da devamlı teknik ilerlemeleri göstermiştir.<br />
Teknik ilerlenin yolunu da artık-değerden elde kalan karın tekrar yatırıma<br />
yönlendirilmesi olarak açıklamıştır.<br />
Marksist teorinin klasik teoriden ayrıldığı diğer bir nokta da artan ücretlerin<br />
doğurduğu sonuçların farklılığıdır. Artan ücretler, klasik teoride nüfusun artmasına<br />
ve bu sebeple ücretlerin tekrar düşmesine yol açarken, Marksist teoride yeniden<br />
yatırıma dönecek ‘ücreti ödenmemiş emek’ miktarını düşürür ve yatırımların<br />
azalmasına yol açarak ücret artış hareketini durdurur.<br />
Klasik iktisat ile Marksist iktisadın ayrıldığı son nokta ise ekonominin uzun<br />
dönem dengesidir. Klasik teori uzun dönemde ekonominin durgunluk aşaması<br />
yaşayacağını savunurken, konjonktür dalgalanmalarını içeren ve büyüme sürecini<br />
devamlı bir dengesizlik hali olarak gören Marksist teori uzun dönemde kapitalist<br />
sistemin başarısız olacağını, bir ihtilalle de yıkılacağını savunmaktadır. 95 Bu yıkımı<br />
da hiçbir beşeri gayret engelleyemeyecektir. 96<br />
Marksist teoride geçerli olan ‘kar haddinin azalma meyli’, kar haddinin<br />
çalıştırılan işçi sayısına bağlı olduğunu ima etmektedir. Bu bağlamda bir işletme<br />
karını arttırmak istiyorsa (değişken sermaye / sabit sermaye) oranını arttırmalıdır. Bu<br />
sayede birim sabit sermaye başına emek sömürüsü artacaktır. Tabi diğer bir yöntem<br />
de teknik ilerleme sağlamaktır. Teknik ilerleme birim emeğin üretkenliğini arttırarak<br />
karı arttıracaktır. Bu yaklaşımda teknik ilerlemenin büyümeye yol açtığı ne kadar<br />
94<br />
HİÇ, s. 33–4.<br />
95<br />
HİÇ, s. 41.<br />
96<br />
BARBER, s. 197.<br />
39
doğruysa, karın tek kaynağı olarak emeği görmek de o kadar eksiktir. Günümüzde<br />
üretimi yapan emek olsa da üretimi anlamlı ve rekabetçi kılan sermaye ve<br />
teknolojidir.<br />
Marksist teori ‘kar haddinin azalma meyli’ kanunu ile DYY’nin önünü<br />
açmaktadır. Sabit sermaye miktarı arttıkça karın düşmesi, sermayeyi, sermaye<br />
birikiminin düşük olduğu yerlere kaydıracaktır. Fakat bu kayma sadece gelişmiş<br />
ülkelerden gelişmekte olan ülkelere giden DYY’yi açıklamakta, gelişmiş ülkeler<br />
arasındaki DYY akımını açıklayamamaktadır. Gelişmiş ülkeler arasındaki akımı<br />
açıklayıcı beşeri sermaye, Ar-Ge, sosyal sermaye, yaparak öğrenme gibi değişkenler<br />
Marksist teoride yer almadığından teori bu çeşit DYY akımını açıklamakta<br />
kullanılamamaktadır.<br />
Teori, içerisindeki tutarsızlıklar sebebiyle de ayrıca eleştirilmektedir: 97<br />
• Modeldeki sabit sermaye yatırımları ve sermaye yoğun tekniklerin<br />
kullanılması ile artık değer oranının sabit kabul edilmesi varsayımları<br />
birbiri ile çelişmektedir.<br />
• Emeğin sefaletinin istihdamla birlikte artacağı da model bütünü ile ilgili<br />
varsayımlarla çelişmektedir.<br />
• Kar oranının azalması ve teknik ilerlemenin bu gidişi durduramaması<br />
sonucu ile kapitalist sistemin dinamikliği arasında bir çelişki vardır.<br />
Bu eleştiriler ışığında diyebiliriz ki Marx’ın varsayımlarının doğru kabul<br />
edilmesi bile kapitalist sistemin çökeceğine dair kesin inancın doğruluğunu<br />
kanıtlamaz.<br />
2.4.1.2. Schumpeteryan Büyüme Teorisi<br />
Schumpeter, teorisini 1911’de Almanca olarak yazdığı ve 1926’da ikinci<br />
baskısı yapıldıktan sonra 1934’te İngilizce olarak yayınlanan Ekonomik Kalkınma<br />
Teorisi (The Theory of Economic Development), 1939’da yayınlanan Konjonktür<br />
Dalgalanmaları (Business Cycles) ve 1950’de yayınlanan Kapitalizm, Sosyalizm ve<br />
97 HİÇ, s. 42.<br />
40
Demokrasi (Capitalism, Socialism and Democracy) kitaplarında açıklamıştır. Bu<br />
teori Marx’ın teorisi gibi tarihsel bir modeldir. Teori formal bir model içermez. 98<br />
Modelin incelemeye değer asıl yönü Ortodoks büyüme teorilerinin aksine yatırım ile<br />
teknik ilerleme arasında bağlantı olduğunu kabul etmesi ve hiçbir şekilde sermaye<br />
birikiminden bahsetmeyip yerine girişimciler aracılığıyla ‘yeni kombinasyonlar’ın<br />
büyümeye ve dalgalanmalara sebebiyet vermesini izah etmesidir.<br />
Modelin formal olmaması bir yandan modele esneklik katarken diğer yandan<br />
modelin çıktı başına yatırımdaki bir artışın uzun dönem büyüme oranını nasıl<br />
etkileyeceği gibi soruları yanıtsız bırakmasına sebep olmaktadır.<br />
Modelde ekonomik büyüme, 5 ‘yeni kombinasyon’un ortaya çıkması ile<br />
açıklanmaktadır. 99 Bunlar:<br />
• Piyasaya tüketicinin daha önceden alışık olmadığı yeni bir malın veya<br />
mevcut bir malın yeni bir kalitesinin sürülmesi<br />
• Yeni bir üretim tekniğinin kullanılması<br />
• Yeni bir piyasaya girilmesi<br />
• Yeni bir hammadde kaynağı veya yarı mamulün bulunması<br />
• Sanayinin yeniden organizasyonu: tröst anlaşmaları ile tekelleşme veya<br />
tekelin kırılması.<br />
Bu 5 tip gelişmeden herhangi birinin ortaya çıkması için girişimcinin yatırım<br />
yapması gerekmektedir. 100 Bu noktada Schumpeter yatırımı ikiye ayırmıştır: 101<br />
Otonom ve Uyarılmış Yatırım. Girişimcilerin yeni kar olanağı yaratabilmek için<br />
yaptığı yatırıma otonom yatırım adını vermiştir. Girişimcinin otonom yatırımından<br />
sonra onu izleyen imitasyoncular türeyecektir. Bu taklitçilerin yaptığı yatırımlar ise<br />
uyarılmış yatırımlardır.<br />
98<br />
SCOTT FITZGERALD M., A New View of Economic Growth, Clarendon Press, Oxford, 1998, s.<br />
101-2.<br />
99<br />
SCOTT FITZGERALD, s. 103-4.<br />
100 HİÇ, s. 58–9.<br />
101 Otonom ve uyartılmış yatırım ayrımını literatüre Schumpeter sokmuştur.<br />
41
Yapılan yatırımlar sonucunda banka kredileri artar. Artan krediler para arzını<br />
artırır ve artan para arzı fiyatları yükseltir ve cari milli hasıla artar. Yatırım süreci<br />
bittikten sonra ise bunların tam tersi etkiler ortaya çıkar ve iflaslar ortaya çıkar ve<br />
ekonomi buhrana girer. Bu dalgalanmaları Schumpeter büyüklüklerine göre 3’e<br />
ayırır: 102<br />
1. 3 – 4 yıl süreli ise Kitchin dalgaları<br />
2. 7 – 11 yıl süreli ise Juglar dalgaları<br />
3. 50 – 60 yıl süreli ise Kontradief dalgaları<br />
Teoride üretici ve tüketicilerin öğrenmeleri deneyimleri sayesinde<br />
gerçekleşmektedir. 103 Bu sayede ekonomideki değişmeler modelin içsel bir değişkeni<br />
haline gelmiştir.<br />
Malthus’un nüfus teorisini reddeden teorinin uzun dönem öngörüsü ise,<br />
kapitalizmin artan ücretler ve refah sayesinde başarıya ulaşacağı ve bundan sonra<br />
aydınların kapitalist sistemden vazgeçip barış içerisinde sosyalist sisteme<br />
geçeceğidir. Bu noktada Schumpeter, ihtilal öngören Marx’tan ayrılır. 104<br />
Teori ‘yeni kombinasyon’ yaratanlar ile taklitçiler arasında ayrıma gitmesiyle<br />
günümüz DYY akımlarının bir kısmını açıklamakta olan Vernon ürün dönemleri<br />
teorisine benzemektedir. Fakat teori bu dönemleri açıklamamış, bu değişimlerin<br />
sadece kaçınılmaz olduğunu söylemekle yetinmiştir. Bu yönüyle DYY akımlarına<br />
açık olan teori, DYY açıklamak amacıyla özel bir çaba göstermemektedir.<br />
Schumpeter tipi büyüme teorisi kısmi olması ve dalgalanmaları sistemin<br />
içerisinde bir bütün olarak veremediği ve özellikle büyüme hakkındaki görüşlerinin<br />
belirsiz ve eksik olması sebepleriyle eleştirilmiştir.<br />
2.4.1.3. Harrod – Domar Büyüme Modelleri<br />
Harrod, 1946’daki Dinamik Bir Ekonomiye Doğru (Towards A Dynamic<br />
Economics), Domar da, 1957’deki Ekonomik Büyüme Teorisi Çalışmaları (Essays in<br />
102 HİÇ, s. 56; Dalgaların isimleri, dalgaları ilk defa tespit eden iktisatçıların adlarıdır.<br />
103 SCOTT FITZGERALD, s. 103.<br />
104 HİÇ, s. 55.<br />
42
the Theory of Economic Growth) adlı çalışmalarıyla Keynesyen modeller<br />
geliştirmişlerdir.<br />
Bu modeller Keynes’in benimsediği eksik istihdam, yatırımların marjinal<br />
etkinliğinin faiz elastikiyetinin düşük olması ve faiz ve fiyatların katılığı görüşlerine<br />
yakınlıkları dolayısıyla Keynesyen olarak nitelendirilmektedirler. 105<br />
Öte yandan Keynesyen model yatırımların sadece gelir etkisini ele alırken, bu<br />
modeller yatırımın kapasite arttırma etkisinden de bahsetmektedir. 106<br />
Literatürde Harrod – Domar modeli olarak anılan model esasen birbirinden<br />
farklılıklar içeren iki ayrı modeldir. Farklılıkların çok keskin olmaması iki modelin<br />
birlikte anılmasına olanak sağlamıştır. Burada, iki model ana hatlarıyla ayrı ayrı<br />
verilmeye çalışılacaktır.<br />
Harrod Büyüme Modeli<br />
modeldir. 107<br />
Harrod modeli kendinden önceki statik modellerin aksine dinamik bir<br />
Harrod, modelinde şu varsayımları yapmıştır: 108<br />
1. Gecikmesiz bir tasarruf fonksiyonu hakimdir.<br />
2. Marjinal ve ortalama tasarruf meyilleri sabit ve birbirlerine eşittir.<br />
3. Tasarruf meyli gelir seviyesinden bağımsızdır.<br />
4. Planlanan tasarruf ile gerçekleşen tasarruf birbirine eşittir.<br />
Model, gerçekleşen büyüme (G) ile gerekli büyüme oranı (warranted rate of<br />
growth, Gw), gerçekleşen (C) ve planlanan (Cp) birim çıktı artışı için gerekli sermaye<br />
artış miktarı, genel (ex ante) yatırım miktarı ile gerçekleşen (ex post) yatırım miktarı<br />
arasında ayrım yapmaktadır.<br />
Gerekli büyüme oranı, üreticilerin ne fazla ne de noksan üretim yaptıkları ve<br />
ayrıca tatmin oldukları üretim düzey artışı olarak tanımlanmaktadır. Üreticiler<br />
105<br />
HİÇ, s. 63–65.<br />
106<br />
HİÇ, s. 71.<br />
107<br />
HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, March 1939, s. 14.<br />
108 HİÇ, s. 83–84.<br />
43
ekonominin gidişatına göre bu oranı kendileri tahmin edip uygulamaktadırlar. G<br />
rastsal ve sezonsal sebeplerle Gw’dan farklı çıkabilmektedir. 109<br />
Modelde tüketim ve yatırım malları arasında ayrıma gidilmediği gibi modelin<br />
basitliği amaçlandığından dolayı da önemli olmasına rağmen zaman farkları ayrımına<br />
da gidilmemiştir. 110<br />
Modelin bu varsayımlar altında asıl bulguları G > Gw ve G < Gw ile G = Gw<br />
durumlarında ortaya çıkmaktadır:<br />
G > Gw ise (s / Cp) > (s / C) olacak yani C > Cp olacaktır (s: tasarruf oranı).<br />
Bu durumda, gerçekleşen birim çıktı artışı için gerekli sermaye artışı, planlanandan<br />
büyük olacaktır. Yapılan yatırımlar eksik kalacak ve stoklar eriyecek (underproduction),<br />
yeni yatırımlara gidilecektir. Üretimin az gelmesi, genişlemeyi teşvik<br />
edici bir etki yaratacak ve G ile Gw arasındaki farkın bir sonraki dönemde daha da<br />
açılmasına sebep olacaktır.<br />
G < Gw ise (s / Cp) < (s / C) olacak yani C < Cp olacaktır. Bu durum,<br />
gerçekleşen birim çıktı artışı için gerekli sermaye artışının planlanandan daha az<br />
olmasına sebebiyet verecektir. Yapılan yatırımlar fazla verecek ve stoklar<br />
birikecektir (over-production), yeni yatırımlar duracaktır. Üretimin fazla olması,<br />
genişlemeye ket vuracak ve G ile Gw arasındaki fark bir sonraki dönem daha da<br />
açılacaktır.<br />
Bu iki durum, G = Gw eşitlik veya genel denge durumundan sapmanın olduğu<br />
iki durumu göstermektedir. Bu iki sapma durumunun sonucu olarak da bir sonraki<br />
dönemde dengeden daha da uzaklaşılmaktadır. Sonuç olarak, Harrod modeli,<br />
herhangi bir dengesizlik durumunda, dengeden daha uzaklaşıldığını söyleyen<br />
dinamik ama istikrarsız bir hareketli denge (moving equilibrium) modelidir.<br />
Harrod modelinin ortaya koyduğu bir diğer kavram da doğal büyüme oranı<br />
(natural rate of growth, Gn)dir. Harrod bu kavramı nüfus artışı, sermaye birikimi,<br />
teknolojik gelişme ve çalışma / boş zaman tercihi değişkenlerinin izin verdiği en<br />
109 HARROD, s. 16.<br />
110 HARROD, s. 18.<br />
44
yüksek büyüme oranı alarak tanımlamaktadır. 111 Gw’nun ise ticaret çevrimleri ve<br />
aktivite düzeyine bağlı olduğunu söyleyerek, G < Gw durumunun kar patlamalarına,<br />
G > Gw durumunun da kronik daralmaya sebep olacağını belirtmektedir. 112<br />
Model eksik yönleri ile eleştiri almıştır. Harrod, sermayedeki artışın aynı<br />
dönemde çıktı miktarına etki yapmasının bu modelin geliştirilmesi gereken bir yönü<br />
olduğunu kabul etmektedir. Yine, ex ante ve ex post tasarruf arasındaki farklılığın<br />
hangi sebeple gerçekleştiğini bilmediğini itiraf etmektedir. Bunun yanında, modelde<br />
emek yer almazken, teknoloji sadece hızlandıran katsayısını (g) etkileyerek dolaylı<br />
olarak yer almaktadır.<br />
Model, dengesizlik üzerine kurulu hareketli denge modeli olsa da, Harrod’un<br />
görüşlerini bir bütün olarak göstermesi ve dönemler arasında matematiksel analizlere<br />
olanak vermesi dolayısıyla önem arz etmektedir. 113<br />
Domar Büyüme Modeli<br />
Domar, önceleri Harrod gibi artan yatırımların aynı dönemde çıktı artışına<br />
sebep olduğunu varsayarken 114 daha sonraları bu varsayımdan vazgeçilebileceğini<br />
göstererek Harrod’un modeline katkıda bulunmuştur.<br />
Model basitlik amacıyla, öncelikle marjinal ve ortalama tasarruf meyli ve<br />
aynı zamanda marjinal ve ortalama sermaye ‘verimi’nin sabit olduğunu varsaymış<br />
fakat daha sonra da bu varsayımları kaldırmıştır.<br />
Model şu değişkenler ile işlemektedir:<br />
α = Ortalama tasarruf meyli = marjinal tasarruf meyli<br />
σ = Sermayenin ortalama potansiyel sosyal verimliliği = sermayenin marjinal<br />
potansiyel sosyal verimliliği<br />
Y = Hasıla cinsinden sermaye (ve yatırım) kapasitesi<br />
K = Sermaye miktarı<br />
111<br />
HARROD, s. 30.<br />
112<br />
Gw’yi değiştirebilecek politika önerileri için bkz. HARROD.<br />
113<br />
HİÇ, s. 93.<br />
114<br />
Bkz. DOMAR, D. E., “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”, Econometrica, 14,<br />
April 1946. Bu makalesinde Domar dönem farklarının olmadığını varsaymaktadır.<br />
45
y = Denge gelir artış hızı<br />
ri = Denge yatırım artış oranı<br />
Domar, ‘denge’ büyüme hızı derken, boş kapasite yaratmayacak gelir ve<br />
yatırım artış hızını kastetmektedir. Ayrıca ‘sosyal’ verimlilikten kasıt, yapılan<br />
yatırımların doğrudan meydana getirdiği hasıla artışı değil, o yatırımların bütün<br />
ekonomide meydana getirdiği net hasıla artışıdır; ‘potansiyel’ kavramının<br />
kullanılmasındaki kasıt kapasite artışının toplam talepteki düşüklüğün etkisiyle<br />
kullanılamayacağı durumları analize eklemektir.<br />
σ’nun özellikleri şu şekildedir:<br />
1. σ’nun kullanımı üretimin diğer faktörlerinin ve teknolojinin sabit kaldığı<br />
anlamına gelmez. σ’nun büyüklüğü, büyük oranda teknolojiye bağlıdır. σ<br />
yatırım sonucu ortaya çıkan değil, yatırıma eşlik eden kapasite artışını<br />
ifade eder.<br />
2. σ potansiyel kapasitedeki artış anlamına gelir. Kapasite artışının gelir<br />
artışı sağlayıp sağlamaması parasal harcamalara bağlıdır.<br />
3. σ yatırımdan kaynaklanan veya beklenen kar oranı ile değil, tüm<br />
toplumun üretken kapasitesinin artışı ile ilgilenir. Dolayısıyla da σ gelir<br />
dağılımındaki değişimlerden direkt etkilenmez.<br />
4. s, σ’nun ulaşabileceği maksimum değerdir. Bu ikisi arasındaki fark<br />
yatırım oranı ile emek, doğal kaynaklar ve teknoloji gibi diğer etkenlerin<br />
büyümesine bağlıdır. Yatırımın yanlış yönlenmesi de σ ve s arasındaki<br />
farka sebep olabilir.<br />
Bu veriler ışığında model;<br />
S = α Y<br />
Y = σ K<br />
r<br />
y<br />
∆<br />
Y<br />
= ri<br />
t<br />
= α σ<br />
∆I<br />
t<br />
=<br />
α<br />
46
∆Yt = σ Tt<br />
−1<br />
şeklindedir.<br />
Bu formüller çerçevesinde sayısal bir örnek verirsek:<br />
K0 = 200 I0 = 20<br />
K1 = 220 I1 = 20<br />
K2 = 240 I2 = 20<br />
Başlangıç döneminde sermaye birikimi 200 ve yıllık yatırım 20 olsun. Bu<br />
durumda 1. dönemde sermaye birikimi 220 olacaktır. Fakat gelir, I sabit olduğu için<br />
halen daha 200 olarak kalacaktır. Sermaye birikimi, gelir artmadan artmaya sürekli<br />
devam edemeyeceği için eninde sonunda I düşer. Bu da, I’nın aynı kaldığı sürece<br />
ekonominin daralacağı anlamına gelmektedir. Buna çözüm, I’nın devamlı olarak<br />
büyütülmesidir. 115<br />
Domar’ın modeli Harrod’a ek olarak emek faktörünü de analize eklemiştir.<br />
Fakat yine de doğal kaynaklar ve teknoloji sabit ve dışsal kalmıştır. Ayrıca emek ve<br />
sermayenin marjinal verimliliklerinde de azalan verimler hakimdir. Bu özellikleri ile<br />
model eleştirilere maruz kalmıştır. 116<br />
Solow, Harrod – Domar büyüme modelini tasarruf oranı (s), sermaye başına<br />
çıktı (a =Y/K), emeğin üretkenliği (m) ve işgücü artış oranlarını (n) dışsal<br />
almasından dolayı tenkit etmiştir. Bu değişkenlerin en azından birinin modelde<br />
içselleştirilmiş olması gerektiğini belirtmiştir. Neo-klasik büyüme teorisi bu sorunu<br />
a’yı ve m’nin teknolojik ilerleme ile ilgili kısmını içselleştirerek aşmıştır. 117<br />
Hem Harrod hem de Domar modeli veya Harrod – Domar modeli teknolojiyi<br />
dışsal olarak kabul etmesi, sermayenin azalan verimlere tabi olması gibi sebeplerle<br />
daha ziyade gelişmiş ülkeler arasındaki DYY akımlarını açıklamada yetersiz<br />
kalacaktır.<br />
115<br />
HİÇ, s. 76.<br />
116<br />
HİÇ, s. 81.<br />
117<br />
SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal Of Economic Perspectives, Vol. 8,<br />
No. 1, Winter 1994, s. 47.<br />
47
2.4.2. Neo-Klasik Büyüme Teorisi<br />
Neo-klasik büyüme teorisi, ekonomik büyümenin yatırım oranı, nüfus artış<br />
oranı ve teknolojik değişme hızına göre nasıl değiştiğini açıklamaya çalışan bir<br />
teoridir. Teorinin belkemiğini, Robert M. Solow’un 1956’da yazdığı Ekonomik<br />
Büyüme Teorisine Bir Katkı (A Contribution to the Theory of Economic Growth)<br />
makalesi ile T. W. Swan’ın aynı tarihte yazdığı Ekonomik Büyüme ve Sermaye<br />
Birikimi (Economic Growth and Capital Accumulation) makalesi oluşturmaktadır.<br />
Teori önceleri Solow modeli olarak tanınırken daha sonra buna Swan’ın ismi de<br />
eklenmiş ve Solow – Swan teorisi olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Buna rağmen<br />
teoride Solow’un göreceli önemi devam etmektedir. 118<br />
Solow iktisadi büyümeye yaptığı bu katkılardan dolayı 1987 yılında Nobel<br />
Ödülü ile onurlandırılmıştır. 119<br />
Solow Büyüme Modeli<br />
Harrod – Domar modelinde tasarruf oranı, sermaye – çıktı oranı, işgücü artış<br />
oranı gibi kilit değişkenlerin denge değerlerinden ufak da olsa sapmaları ya büyüyen<br />
işsizliğe ya da uzun enflasyonist dönemlere neden olmaktadır. Solow’ a göre bıçak –<br />
sırtı dengenin ve dolayısıyla Harrod – Domar’ın istikrarsız denge modelinin asıl<br />
sebebi emek ile sermaye arasında ikame imkanının olmaması varsayımıdır. Eğer bu<br />
varsayım kaldırılabilirse bıçak – sırtı bir denge durumu söz konusu olmayacaktır. 120<br />
Solow bu değişiklikle bıçak – sırtı denge noktasının dışındaki istikrarsız durumun<br />
ortaya çıkmayacağını göstermeye çalışmıştır.<br />
Solow standart modelini oluşturabilmek için varsayımlara başvurmuştur. Bu<br />
varsayımlar şu şekildedir:<br />
• Dünyada tek bir homojen mal üretilip tüketilir.<br />
• Ülke dış ticarete kapalıdır.<br />
• Ekonomi kapalı olduğu için tasarruflar yatırıma eşittir ve yatırımlar<br />
sadece sermaye birikimi amacıyla kullanılmaktadır.<br />
118<br />
PARASIZ, İ., Büyüme Teorileri, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2003, s. 131.<br />
119<br />
, (14.07.2006).<br />
120<br />
SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly Journal of<br />
Economics, 1956, s. 65.<br />
48
• Teknoloji dışsaldır (Teknoloji, Ar-Ge ve firma faaliyetlerinden<br />
etkilenmez).<br />
• Tasarruf oranı sabittir (s) ve beceri kazanmak için zamanın sabit bir kısmı<br />
ayrılır.<br />
• Üretim fonksiyonunda ölçeğe göre sabit getiri hakimdir. (F(aK, aL) = aY)<br />
• Tam rekabet koşulları hakimdir (Firma sayısı fazla ve fiyatlar veridir).<br />
• İşçi başına çıktıda azalan getiriler kanunu hakimdir (Her işçiye verilen her<br />
ek birim sermaye, o işçinin üretimini gittikçe azalan ölçülerde arttırır).<br />
• İşgücüne katılım oranı sabittir. Nüfus artış hızı sabit ve n kadardır.<br />
• Teknolojik ilerleme hızı sabittir ve g kadardır. 121<br />
Solow’un büyüme modelinde iki tane ana denklem vardır:<br />
1. Üretim Fonksiyonu: Cobb – Douglas tipi üretim fonksiyonu<br />
kullanılmaktadır. 122<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
Y = F(<br />
K,<br />
L)<br />
= K L ............. 0
Solow’un bu modelinde ekonomi, uzun dönemde sermayenin azalan getirisi<br />
sonucu durağan duruma yakınsar. Yatırım oranındaki (veya tasarruf oranındaki, s)<br />
veya nüfus artış hızındaki (n) bir artış büyüme hızını sadece geçici olarak<br />
değiştirecek, uzun dönemde etkisiz kalacaktır.<br />
Uzun dönem durağan durumda işçi başına sermaye ve çıktı ise şu şekildedir:<br />
k<br />
y<br />
*<br />
*<br />
s<br />
= ( )<br />
n + d<br />
s<br />
= ( )<br />
n + d<br />
1<br />
1−α<br />
α<br />
1−α<br />
Bu modele teknolojik ilerleme (g hızında sabit olarak ilerleyen) eklendiği<br />
zaman ise üretim fonksiyonu değişir; sermaye birikim fonksiyonu aynı kalır:<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
Y = F(<br />
K,<br />
AL)<br />
= K ( AL)<br />
........... 0
Neo-klasik büyüme teorisi veya Solow büyüme modeli DYY akımlarını<br />
açıklamada yeterli değillerdir. Modeldeki azalan verimler kanunu DYY’nin sermaye<br />
yoğunluğu en az olan ülkelere akacağını ima etmektedir. Az tasarruf eden ülkelerde<br />
sermayenin marjinal üretkenliği (MPK) fazla olacağından ve hatta MPK, marjinal<br />
ürününü kazandığında bile ülkeler arasında faklılaşacağından DYY, gelişmiş<br />
ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akacaktır. 125 Fakat bu durum günümüzdeki<br />
gelişmiş ülkelerarası DYY akımlarını açıklamakta yeterlidir değildir.<br />
Neo-klasik modelin DYY akımlarını açıklayıp açıklamadığı konusunda<br />
yapılan ampirik çalışmalar, modelin DYY akımlarını açıklayamadığını<br />
bulmuşlardır. 126 Zebregs bu çalışmasında DYY akımlarını açıklayabilmek için<br />
standart Solow modelini, ülkeler arasında teknoloji farklılıklarına izin veren Solow<br />
modelini (değişken A) ve yine ülkeler arasında üretim şekli farklılıklarına izin veren<br />
Solow modelini (sermaye veya emek yoğun üretim, değişken α) test etmiştir.<br />
Çalışmada bu üç farklı modelin de gözlenen DYY akımlarını açıklayamadığı<br />
görülmüştür. Modelin DYY akımlarını açıklayabilmesinin yolu olarak da teknolojik<br />
ilerlemenin içselleştirilmesi ve beşeri sermayenin modele eklenmesi<br />
gösterilmektedir.<br />
Solow modeli istikrarlı bir büyüme modeli sunsa da uzun dönem büyüme<br />
hızındaki değişimleri açıklayan tek değişken olan kasti teknolojik ilerlemeyi dışsal<br />
ve şansa bağlı kabul etmesiyle çok tenkit edilmiştir. Modelin üzerine kurulduğu<br />
sermayenin azalan getirisi varsayımının kaldırılması neo-klasik teoriden sonraki<br />
teorilerde yapılan ilk değişiklik olmuştur. 127<br />
Bunun yanında Solow modelinin büyümeyi iyi bir şekilde açıkladığına<br />
inananlar da vardır. Mesela, ‘genişletilmiş (augmented) Solow modeli’ bu anlamda<br />
önemli bir girişimdir.<br />
Solow modelinden içsel büyüme modellerine geçiş aşamasında beşeri<br />
sermaye eklenmiş, genişletilmiş Solow modeli bir ara aşama olarak kabul edilebilir.<br />
125 MANKIW N. G., D. ROMER ve D. N. WEIL, “A Contribution to the Empirics of Economic<br />
Growth” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 107, No. 2, May 1992, s. 430-1.<br />
126 ZEBREGS, H., “Can the Neoclassical Model Explain the Distribution of Foreign Direct<br />
Investment Across Developing Countries?”, IMF Working Paper, WP/98/139, September 1998,<br />
, (15.06.2006), s. 23.<br />
127 SOLOW, 1994, s. 48.<br />
51
Beşeri sermayenin Solow modeline eklenmesi standart modeldeki sermaye stokunun<br />
(K), fiziksel (K) ve beşeri (H) sermaye stoku olarak ikiye ayrılması ile<br />
sağlanmıştır. 128<br />
Modelde şu varsayımlar yapılmıştır:<br />
• α+β
orta-öğretim alanların toplam çalışma yaşında olanlar arasındaki oranını almışlardır.<br />
Sonuç olarak Solow modeli, uzun dönem büyümesini sadece emek ve sermaye ile<br />
büyük ölçüde açıklayabilmekte, modele bir de beşeri sermaye eklendiğinde modelin<br />
büyümeyi açıklama gücü daha da artmaktadır. Standart Solow modelinin R 2 ’si 0,59<br />
iken bu modelinki 0,80’dir. 129<br />
Fakat çalışmanın büyümeyi açıklamadaki bu başarısı, teknolojinin<br />
içselleştirilme çabalarının faydasız olduğu kanısını doğurmamalıdır. 130<br />
Ayrıca, Y = A K α L (1-α) veya benzeri bir üretim fonksiyonu, A’daki bir<br />
değişmenin, yani teknolojik ilerlemenin, Y üzerindeki etkilerinin tümünü<br />
gösteremez. Teknolojik gelişme, sermayenin üretkenliğini arttırırken aynı zamanda<br />
yeni yatırımları da teşvik eder, arttırır. Fakat bu şekildeki bir modelleme bu iki<br />
etkiden sadece ilkini ölçebilir. 131 Dolayısıyla teknolojinin modele dahil edildiği içsel<br />
büyüme modellerine ihtiyaç vardır.<br />
2.4.3. İçsel Büyüme Teorileri<br />
Neo-klasik büyüme teorisi daha ziyade fiziki ve hatta beşeri sermaye<br />
birikimlerinin modellemesine önem vermiştir. Bunun yanında da, uzun dönemde<br />
büyümeye teknolojik ilerlemenin sebep olduğunu belirtmiştir. Kısacası, neo-klasik<br />
teori kendi eksiğini kendisi ortaya çıkarmıştır. 132<br />
Bu eksiklik, içsel büyüme teorilerinin teknolojiyi model içerisinde<br />
açıklayabilmeleri ile giderilmiştir. İçsel büyüme modellerinin teknolojiyi<br />
içselleştirebilmesi de yaratıcı fikirler iktisadı sayesinde olmuştur.<br />
Romer yaratıcı fikirler iktisadı adında yeni bir akım başlatmıştır. 133 Bu akıma<br />
göre teknoloji, yaratıcı fikirler sayesinde ilerlemektedir. Yaratıcı fikirleri diğer<br />
mallardan ayıran en önemli özelliği, yaratıcı fikirlerin rekabetçi olmamasıdır. Yani,<br />
129<br />
MANKIW vd., s. 414, 421.<br />
130<br />
.GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of Growth”,<br />
Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, Winter 1994, s. 29.<br />
131<br />
GROSSMAN ve HELPMAN, 1994, s. 30-1.<br />
132<br />
JONES, s. 72.<br />
133<br />
ROMER, P. M., “Increasing Returns and Long-Run Growth”, Journal of Political Economy, 94<br />
October 1986, s. 1003.<br />
53
ir defa üretildikten sonra çok cüzi maliyetlerle kitlelere sunulabilmesidir.<br />
Dolayısıyla da rekabetçi olmayan yaratıcı fikirlerin üretilmesinde artan getiriler<br />
hakimdir. Fakat yaratıcı fikir üretiminde ilk maliyet (Ar-Ge maliyeti) çok yüksektir.<br />
İlk maliyetin bu denli yüksek olması üretimde ortalama maliyetlerin devamlı olarak<br />
marjinal maliyetten fazla olmasına sebebiyet vermekte ve bu durum da tam<br />
rekabetteki marjinal maliyeti yansıtan fiyatlandırmanın uygulanmasını<br />
imkansızlaştırmaktadır. Dolayısıyla fiyatlandırma, aksak rekabeti ortaya<br />
çıkarmaktadır. İşte, ekonomik büyüme literatürüne giren bu değişiklikler teknolojik<br />
ilerlemenin içselleştirilmesini sağlamıştır.<br />
2.4.3.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi<br />
Romer yaratıcı fikirler iktisadını büyüme teorisine eklemleyerek teknolojik<br />
ilerlemeyi içselleştirmiştir. Bu değişim bir yandan neo-klasik iktisadın temel<br />
varsayımlarında değişimlere neden olurken diğer yandan neo-klasik büyüme<br />
teorisinin bazı yönlerine de hiç dokunmamıştır.<br />
Teknolojiyi büyüme modelinde ilk defa içselleştirdiği için Romer, içsel<br />
büyüme modellerinin yaratıcısı olarak kabul edilir. Fakat Romer’in ilk<br />
modellemesine katkılar da olmuştur. Bu katkılar Romer’in modelinin destekleyici<br />
nitelikte oldukları sürece ayrı inceleme yoluna gidilmeyip, modelin içerisine<br />
eklenecektir.<br />
Romer modelinde şu varsayımlarda bulunmuştur:<br />
• K ve Ly (çıktı üretiminde yer alan işgücü) değişkenlerine göre sabit getiri,<br />
A’ya göre artan getiri hakimdir. Dolayısıyla da bu üç değişkeni içeren<br />
üretim fonksiyonunda, bilginin doğası gereği rekabetçi olmamasından,<br />
ölçeğe göre artan getiri hakimdir. 134<br />
• İşgücü sabit ve dışsal olarak n oranında artmaktadır.<br />
134 ROMER, 1986, s. 1007.<br />
54
• φ < 1 (Reel gerçekleşmelere daha uygun olduğu bulgusuyla Romer’in<br />
modeline Jones tarafından eklenmiştir.) 135<br />
• Dengeli büyüme çizgisi boyunca g = gy = gk = gA<br />
• Dengeli büyüme çizgisi boyunca araştırmada görev alan işgücünün (LA)<br />
büyüme oranı işgücü büyüme oranına (L) eşittir. 136<br />
Model neo-klasik modelinden farklı olarak gelişmiş ülkeleri bir bütün olarak<br />
almaktadır. Dolayısıyla da yorumlar, özellikle de teknoloji ve nüfus farklılıkları<br />
yorumları, farklılıklar göstermektedir.<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
Y F(<br />
K,<br />
AL)<br />
= K ( AL ) ......... 0
zıt etki aynı büyüklükte ise net etki sıfır olur, yani yeni yaratıcı fikirler yaratıcı fikir<br />
stokundan bağımsız hale gelir.<br />
Bu iki eşitliği birleştirirsek:<br />
φ<br />
A& = δ L A A eşitliğini elde ederiz.<br />
Burada diğer bir etki de araştırmada yer alan emeğin yoğunluğu ile ilgilidir.<br />
LA’nın yoğunluğu arttıkça, yeni yaratıcı fikir üretiminde katlanma olup olmadığı ise<br />
bu denkleme λ değişkeninin eklenmesi ile açıklığa kavuşmaktadır:<br />
λ φ<br />
A& = δ L A A<br />
0 ≤ λ ≤ 1<br />
Bu eşitlikler sonucunda Romer dengeli büyüme sürecinde kişi başına çıktı,<br />
kişi başına sermaye ve yaratıcı fikir stokunun aynı oranda büyüyeceklerini (gy = gk =<br />
gA) ve sabit olacaklarını varsaymaktadır.<br />
A&<br />
A<br />
durumda:<br />
δ L<br />
A<br />
= ( 1−<br />
φ )<br />
A<br />
λ<br />
= g<br />
A<br />
gA sabit olacağından, eşitliğin pay ve paydası eşit oranlarda değişecektir. Bu<br />
λ n<br />
g A = olacaktır.<br />
1−<br />
φ<br />
Bu durum, Romer’in modelinde teknolojinin uzun dönem büyümesinin,<br />
araştırmacı sayısı ve yaratıcı fikir üretim fonksiyonunun parametreleri (λ ve Φ)<br />
tarafından belirleneceğini ifade etmektedir.<br />
Bu eşitlik çerçevesinde iki özel durum incelenmeye değerdir.<br />
1. λ = 1 ve φ = 0 durumunda, LA da sabit kabul edilirse A & sabit kalacaktır.<br />
Zamanla A’nın artmasından dolayı da gA düşecektir. Bu da zamanla<br />
büyümenin yavaşlayacağı ve sıfıra yaklaşacağı anlamına gelmektedir. Bu<br />
yavaşlamanın önüne geçmenin yolu zamanla LA’nın yani L’nin<br />
56
arttırılmasıdır. Dolayısıyla neo-klasik modelin aksine nüfus artışı<br />
ekonomik büyümeyi teşvik etmektedir. 137<br />
2. λ = 1 ve φ = 1 durumunda, gA, δ LA’ya eşit olacaktır. LA sabit bile kabul<br />
edilse araştırmacının üretkenliği zamanla artacaktır.<br />
Birinci durumda LA’yı sabit kabul etmek gerçeklerle pek örtüşmemektedir.<br />
LA’nın zamanla arttığını veya politika değişiklikleri ile kasten arttırıldığını kabul<br />
edersek, bu değişimin etkisinin kısa dönemde ortaya çıkacağını, uzun dönem büyüme<br />
etkisinin olmayacağını söylemek mümkündür. Değişiklik sadece düzey etkisi<br />
yaratacak, uzun dönem büyüme oranı sabit kalacaktır. 138<br />
Bu durumda aynı değişikliklerin devamlı tekrar edilmesinin uzun dönemde<br />
büyümeyi devamlı olarak arttırıp arttırmayacağı sorusu akla gelmektedir. Fakat uzun<br />
dönemde işgücünün belirli bir artışı ve işgücü içinde araştırma yapan işgücünün en<br />
fazla %100 gibi bir sınırının olması, devamlı değişikliğin mümkün olmadığını<br />
göstermektedir.<br />
Öte yandan ikinci durumdaki φ = 1 varsayımı gerçek hayata uymadığı için<br />
eleştirilere uğramıştır. 139 Jones, gerçek hayatta, φ ’nin 1’den küçük olacağını iddia<br />
etmektedir.<br />
Romer’in içsel büyüme modelinin uzun dönemde nasıl etki yapacağını en iyi<br />
şu eşitlikten görmek mümkündür:<br />
* sK<br />
y ( t)<br />
= ( )<br />
n + g + d<br />
α<br />
( 1−α<br />
) δ sR<br />
140<br />
( 1−<br />
sR<br />
) L(<br />
t)<br />
g A<br />
Eşitliğe göre uzun dönemde, araştırma yapan işgücündeki değişimler veya<br />
yeni yaratıcı fikirlerin artış hızı uzun dönem büyümeyi etkilemektedir.<br />
137<br />
Burada araştırma için çalışan işgücü ve toplam işgücünün aynı oranda artmaları varsayımının<br />
önemi büyüktür.<br />
138<br />
JONES, s. 100-2.<br />
139<br />
JONES, s. 761-6.<br />
δ<br />
s<br />
g<br />
140 R<br />
L(<br />
t)<br />
= A(<br />
t)<br />
A<br />
57
Basit Bir Büyüme Modeli:<br />
Romer’in ara mallar, nihai mallar ve araştırma sektörlerini teoriye<br />
eklediğimiz zaman ise model biraz farklılaşır. 141<br />
Bu tip bir modeli kurmak için şu varsayımlar yapmak modelin kurulumunu<br />
ve yorumlanmasını kolaylaştıracaktır:<br />
• Tasarruf veya yatırım oranı (s) ve bireyin becerilerini geliştirmek için<br />
harcadığı zaman (u) sabit ve dışsaldır.<br />
• İşgücü artış hızı (n) sabit ve dışsaldır.<br />
• Dünyanın teknoloji olanakları artış hızı sabittir: A & A = g<br />
• µ >0 ve 0< γ ≤1<br />
Çalışanların kullanabilecekleri sermaye malı miktarı çalışanların beceri<br />
düzeyleri ile sınırlıdır.<br />
Y = L<br />
h<br />
( 1−α<br />
)<br />
∫<br />
0<br />
x<br />
α<br />
j dj<br />
Bir birimlik ham sermaye ile bir birimlik herhangi bir ara sermaye malı<br />
üretilebilmektedir. Dolayısıyla üretimde kullanılan sermaye mallarının toplamı, ham<br />
sermaye arzı toplamına eşittir. Yani:<br />
h(<br />
t )<br />
∫<br />
0<br />
x ( t)<br />
dj = K(<br />
t)<br />
j<br />
Dolayısıyla:<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
Y = K ( hL)<br />
............................................................................................ 1e<br />
& = s Y - d K ............................................................................................... 2e<br />
K K<br />
Modelin farklı yönü, beceri seviyesinin model içindeki tanımlanmasından<br />
gelmektedir:<br />
& ψ u γ ( 1−γ<br />
)<br />
= µ e A h<br />
(µ >0 ve 0
Eşitlikte beceri birikiminin üstel yapısı korunmuş, teknoloji olanakları eğrisi<br />
(A) ile bireysel beceri düzeyinin (h) ağırlıklı ortalaması alınmıştır.<br />
&<br />
h ψ u A γ<br />
= µ e )<br />
h<br />
( h<br />
Eşitliğin bu yeniden düzenlenmiş şekli, teknoloji eğrisine çok yakın ara<br />
malının kullanımını öğrenmenin zor olduğunu söyleyen üstü kapalı varsayımı<br />
kanıtlamaktadır. Beceri düzeyi (h), dünyadaki teknoloji olanakları (A)ya ne kadar<br />
yakınsa (A/h küçüleceğinden), beceri düzeyinin artış hızı (h & /h) o kadar düşük<br />
olacaktır.<br />
Bu varsayımlar ve eşitlikler ışığında durağan durum h’nin büyüme oranının<br />
sabit olduğu noktada ortaya çıkar. Bu da ancak A/h oranının sabit olması ile<br />
mümkündür. Dolayısıyla durağan durumda:<br />
gy = gk = ga = g<br />
* s<br />
y ( t)<br />
= ( )<br />
n + g + d<br />
α<br />
1<br />
K ( 1−α<br />
) ψ u γ<br />
µ<br />
( e<br />
g<br />
)<br />
*<br />
A ( t)<br />
Bu eşitlik ışığında, yatırım oranı arttıkça ve nüfus artış hızı düştükçe, beceri<br />
birikimi arttıkça ve teknolojik ilerleme oldukça büyüme ortaya çıkacaktır. Uzun<br />
dönemde bu sayılanlardan sadece teknolojik ilerleme büyüme artışlarına sebep<br />
olacaktır.<br />
Bireyler beceri birikimlerini arttırabilmek için, ya daha fazla zamanlarını<br />
teknolojiyi öğrenmeye harcamalılar (u↑) ya da gelişmiş ülkelerden teknoloji<br />
transferinden ( µ ↑) yararlanmalıdırlar.<br />
Model, teknoloji transferlerine olanak tanıdığı ve bu transferlerin büyüme<br />
üzerinde olumlu etki yaptığını göstermesi açısından DYY’nin teknoloji transferi yolu<br />
ile büyümeyi teşvik ettiğini açıklamada çok faydalıdır.<br />
Genel olarak model, ülkelerin uzun dönemde eş büyüme oranlarına sahip<br />
olacağını söylemesi dolayısıyla eleştirilmiştir. Uzun yıllardır farklı oranlarda<br />
59
üyüyen ülkelere model, dengeli büyüme oranlarından farklı oranların ortaya çıktığı<br />
durumlar olarak tanımlanan geçiş dinamikleri farklılıkları ile cevap vermektedir. 142<br />
2.4.3.2. Almaşık (Alternatif) İçsel Büyüme Teorileri:<br />
“AK” Tipi Model:<br />
Modeli ilk olarak Romer (1987) ve Sergio Rebelo (1991) ortaya koymuştur.<br />
Modelin en önemli varsayımları şunlardır: 143<br />
• Dışsal teknolojik gelişme yoktur. ( g ≡ A&<br />
A = 0 )<br />
• α = 1 ise bu durumda sermayenin sabit getirisi ortaya çıkacaktır.<br />
• İşgücü artış hızı (n) sıfırdır. Dolayısıyla büyük harfler kişi başına<br />
değişkenler olarak yorumlanabilir ve hatta ekonominin sadece bir<br />
bireyden oluştuğu kabul edilebilir.<br />
Bu durumda:<br />
Y = A K ........................................................................................................ 1f<br />
K& = sY<br />
− d K ............................................................................................... 2f<br />
A: Herhangi bir pozitif sayı<br />
K&<br />
=<br />
K<br />
g K<br />
Y<br />
s<br />
K<br />
− d<br />
= s A − d ’dır.<br />
ve Y = A K olduğundan,<br />
Dolayısıyla, sermayenin büyümesi sadece yatırım oranına (s)ye bağlıdır<br />
(A’nın teknolojiyi değil, sabit bir pozitif sayıyı simgelediği unutulmamalıdır).<br />
142<br />
ROMER P. M., “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political Economy, Vol.<br />
98, No. 5, October 1990.<br />
143<br />
JONES, s. 151.<br />
60
Dolayısıyla politika değişiklikleri ile s’nin devamlı artırılması 144 sonsuz büyümenin<br />
ortaya çıkmasına sebep olacaktır. 145<br />
Öte yandan, s sınırlı bir oran olduğundan (en fazla %100 veya 1 olabilir)<br />
s’nin devamlı arttırılması mümkün değildir.<br />
Lucas Tipi Model:<br />
Model Lucas (1988) tarafından geliştirilmiştir. Modelde beşeri sermayeye<br />
önem verilmiştir.<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
Y = K ( hL)<br />
........................................................................................... 1g<br />
h & = ( 1−<br />
u)<br />
h<br />
u: Çalışmaya ayrılan zaman ((1-u) da beceri kazanmaya ayrılan zamandır.)<br />
Model kısaca beceriye ayrılan zaman (1-u)’yu arttıracak politika<br />
değişikliklerinin, işçi başına çıktı büyüme oranını sürekli olarak arttıracağını<br />
göstermektedir.<br />
Bu politikanın da Y = A K modelinde olduğu gibi sınırları vardır.<br />
Tam Rekabete Dayalı Almaşık Model:<br />
Model içsel büyüme modellerinde geçen aksak rekabet varsayımın gerekli<br />
olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Bu amaçla model, yeni bilgi yaratımı için<br />
bireylere ücret ödenmediğini ve bilginin tesadüfi olarak arttığını kabul etmektedir.<br />
Ayrıca sermaye ve işgücünün getirilerinin sabit ve modele içselleştirilmiş B<br />
katsayısının da getirisinin artan olduğu varsayılmaktadır.<br />
Y = B K L<br />
α ( 1−α<br />
)<br />
144 Aynı etkiyi gelir vergisi oranın düşürülmesinde de görmek mümkündür. Ayrıntılı bilgi için bkz.<br />
REBELO, S., “Long-Run Policy Analysis and Long-Run Growth”, The Journal of Political<br />
Economy, Vol. 99, No. 3, June 1991, s. 501.<br />
145<br />
Doğal olarak bu durum α
B<br />
= A K<br />
( 1−α<br />
)<br />
( 1−α<br />
)<br />
Y = A K L ................................................................................................ 1h<br />
A: Pozitif bir sabit<br />
Bu eşitlikte işgücü artış hızı sabit ve işgücü de 1 kabul edilirse model<br />
Y = A K şekline döner. Bu durumda da model tam rekabet varsayımından<br />
vazgeçmeden AK tipi büyüme modelinin gösterdiği özellikleri gösterir. Demek ki,<br />
bilgi birikiminin artan getirili olabilmesi ya aksak rekabet ile ya da pozitif dışsallık<br />
ile mümkün olabilmektedir.<br />
Günümüzde yeni fikirler, patentler ve telif hakları ile korunduğundan bu<br />
modelin varsayımları geçerli değildir.<br />
Merkantilist iktisattan bu yana, iktisat bilimi büyümeyi değişik teoriler ile<br />
açıklamaya çalışmış, klasik, neo-klasik ve içsel büyüme teorileri olmak üzere üç ana<br />
dal teori üretmiştir. Bu teoriler üretildikleri dönemlerde iktisadi gelişmeleri<br />
anlamamıza yardımcı olabilmek amacıyla kurulmuşlar ve zamanla da, karmaşıklaşan<br />
iktisadi hayatı açıklamada yetersiz kalabilmişlerdir. Zaten bu teorilerin tüm iktisadi<br />
hayatı tek bir modelde açıklamalarını beklemek de haksızlık ve biraz da beyhude bir<br />
bekleyiş olacaktır. Çünkü modeller, genel mantığın kavranmasında iktisatçılara<br />
yardımcı olan basitleştirici varsayımlar içeren araçlardır. Bu araçların da zamanla<br />
‘yıpranma’ya maruz kalmaları doğaldır.<br />
Bu yıpranma neo-klasik iktisadın akla getirdiği yatırım oranındaki bir artışın<br />
büyümeyi durağan duruma ulaşılıncaya kadar ne kadar süre ile büyütebileceği veya<br />
sermayenin marjinal ürününün minimum limitinin ne olacağı gibi soruları da<br />
yıpratmış, yerine emek ilişkilerini de içeren yönetim uygulamaları, tam-zamanlıstok-sistemi<br />
gibi sistemleri uygulayabilmedeki yenilikçilik düzeyi, organizasyonel<br />
stratejilerin uygulanabilme kapasiteleri gibi kavramların sonuçlarının ne olacağı gibi<br />
soruların ilgi odağı olmasına sebep olmuştur. Sorulardaki bu değişimin ana sebebi<br />
ekonomik hayatın karmaşıklaşması ve ilerleyen iktisat bilimidir. 146<br />
146 PACK, H., “Endogenous Growth Theory: Intellectual Appeal and Empirical Shortcomings”,<br />
Journal of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, Winter 1994, s. 59-60, 69.<br />
62
İçsel büyüme teorisi kazanmış olduğu ilgiyi zamanla ekonometrik<br />
çalışmalarla paylaşmak zorunda kalacaktır. Çünkü teori, büyümeyi etkileyen tüm<br />
değişkenlerin içselleştirilmesi adına devamlı değişikliğe uğramakta, tüm değişkenler<br />
ileri ekonometrik modellemeler ile içselleştirilmeye çalışılmaktadır. Fakat bu çaba<br />
hem ilerlemeyi hem de imkansızlıkları beraberinde getirmektedir. Tüm modellerin<br />
modele eklenmesi, en azından şimdilik, mümkün olmamakta, fakat yapılan ve etkisi<br />
hesaplanabilen her değişken de teoriye katkı sağlamaktadır.<br />
Bu anlamada en önemli değişiklik içsel büyüme modellerinin yerine, ölçek<br />
etkisi olmayan büyüme teorisi (non- scale growth theory)’nin gelişmekte olmasıdır.<br />
Bu yeni model, içsel büyüme modellerindeki bıçak-sırtı kısıtlamaların kaldırılması<br />
sonucu dengeli büyüme modelinin ölçek etkisinden bağımsız olarak ortaya çıkacağı<br />
üzerine kurulmaktadır. Bıçak-sırtı kısıtlamaların kaldırılması bu modele daha fazla<br />
esneklik kazandırmış, büyümenin teknoloji parametreleri ve dışsal olarak verilen<br />
emek artış hızına göre belirlenmesini sağlamıştır. 147<br />
147 TURNOVSKY, S. J., “Old and New Growth Theories: A Unifying Structure”, Draft of paper to be<br />
presented at Conference on Old and New Growth Theory, University of Pisa, October 2001,<br />
, (27.07.2006), s. 4, 38.<br />
63
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER,<br />
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />
<strong>YATIRIMLAR</strong><br />
Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), kar maksimizasyonu amacıyla ülke<br />
sınırları dışarısına akan sermayedir. Dolayısıyla DYY’nin asıl amacı karın<br />
maksimizasyonudur. Bu bağlamda yabancı yatırımcı, hasılatı arttırmaya ve giderleri<br />
düşürmeye çalışır. Gelirin artması, kabaca, satışlardaki artış ve hammadde ve emek<br />
giderlerindeki düşüşle sağlanabilir. Dolayısıyla yabancı yatırımcı, yatırımının çeşit<br />
ve amacına göre bu kalemlerde değişiklik yaratmaya çalışan girişimcidir. Yatırımını<br />
yaparken de yatırımının cinsine en uygun koşullara sahip ülkelere yatırım yapmak<br />
ister. Bir ülkenin DYY akımlarına uygunluğunu pek çok faktör eş zamanlı olarak<br />
belirler. Bu faktörler çerçevesinde de dünya DYY akımları şekillenir.<br />
Bu bölümün ilk kısmında DYY üzerinde etkisi olan faktörler incelenecek, bu<br />
konuya dair literatür sunulacaktır. Daha sonra dünyada DYY akımlarının durumu<br />
incelenecek ve ardından Türkiye’deki duruma geçilecektir. Türkiye’deki durum<br />
incelenirken öncelikle mevzuat üzerinde durulacak, diğer değişkenlere kısaca<br />
değinilecek ve son olarak da rakamsal gerçekleşmeler sunulacaktır.<br />
3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler<br />
DYY akımlarını etkileyen faktörler ekonomik, sosyal ve politik olmak üzere<br />
çok çeşitlidir. Bunlardan pek çoğu hakkında ampirik çalışmalar olsa da kimileri<br />
hakkında da sadece yorumlarda bulunulmuştur 148 . Piyasa büyüklüğü, piyasanın<br />
büyüme hızı, emek maliyeti gibi faktörleri rakamsal olarak ifade etmek kolaysa da<br />
politik istikrar, kültürel yakınlık gibi değişkenleri çalışmalara eklemek zordur. Fakat<br />
148 Değişkenlerin yorumları hakkında bkz. SHATZ, H. J. ve A. J. VENABLES, “The Geography of<br />
International Investment”, Policy Research Working Paper, The World Bank, No. 2338, May<br />
2000.<br />
64
u tip soyut değişkenler de endeksleme yöntemi ile rakamsal hale getirilmeye<br />
çalışılmaktadır. Çalışmalarda DYY üzerinde etkisi olacağı düşünülen değişkenlerin<br />
rakamsallaştırılabilmesi için değişik vekil değişken (proxy)ler kullanılabilmektedir.<br />
Kullanılan vekillerin değişmesi de sonuçları etkilemektedir. Bunun yanında<br />
çalışmalarda kullanılan çok sayıda farklı değişken, farklı kaynaklardan derlenen veri,<br />
farklı zaman dilimleri, farklı ülke örneklemleri ve kullanılan farklı metotlar<br />
çalışmaların sonuçlarının farklı çıkmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla DYY’yi<br />
etkileyen faktörlere dair literatür tam bir olgunluğa kavuşmuş değildir. Yine de<br />
konuya dair çalışmalar önem arz etmektedir ve zamanla bir standarda ve olgunluğa<br />
kavuşacaktır.<br />
DYY’yi etkileyen faktörler daha önce de belirtildiği gibi ekonomik, sosyal,<br />
siyasi ve politik 149 olarak, geleneksel ve geleneksel olmayan 150 olarak, politik ve<br />
politik olmayan 151 olarak, firmaya ait ve ülkeye ait faktörler 152 olarak<br />
sınıflandırılabilir.<br />
149 ROOT, F. R. ve A. A. AHMED,” The Influence of Policy Instruments on Manufacturing Direct<br />
Foreign Investment in Developing Countries”, Journal of International Business Studies, 9<br />
(Winter), 1978.<br />
150 NUNNENKAMP, P., “Determinants of FDI in Developing Countries: Has Globalization Changed<br />
the Rules of the Game?”, Kiel Working Paper, No. 1122, ,<br />
(05.08.2006), s. 16-8.<br />
151 LOREE, D. W. ve S. E., GUISINGER, “Policy and Non-Policy Determinants of U.S. Equity<br />
Foreign Direct Investment”, Journal of International Business Studies, Second Quarter, 1995,<br />
s.285-8.<br />
152 KRAVIS, I. B. ve R. E., LIPSEY, “The Location of Overseas Production and Production for<br />
Export by U.S. Multinational Firms”, NBER Working Paper Series, No. 482, June 1980, s.6, 16.<br />
65
Tablo 3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler<br />
Ekonomik<br />
Durum<br />
Ev Sahibi Ülke<br />
Politikaları<br />
• Piyasalar<br />
66<br />
Ölçek, gelir düzeyi, şehirleşme, istikrar ve<br />
büyüme beklentisi, bölgesel piyasalara<br />
erişim, dağıtım ve talep durumu<br />
• Kaynaklar Doğal kaynaklar, yerleşim<br />
• Rekabet<br />
• Makro Politikalar<br />
• Özel Sektör<br />
• Ticaret ve Sanayi<br />
• DYY Politikaları<br />
• Risk Algısı<br />
Firma<br />
Stratejileri • Yerleşim, Uluslararası<br />
transfer, firmalar arası<br />
arz<br />
Emek mevcudiyeti, maliyet, beceri,<br />
eğitilebilirlik, yönetimsel teknik beceri,<br />
girdilere erişim, fiziksel altyapı, arzcı tabanı,<br />
teknolojik destek<br />
Kritik makro değişkenlerin yönetimi, havale<br />
kolaylığı, dövize erişim<br />
Özel mülkiyetin teşviki, açık ve istikrarlı<br />
politikalar, kolay giriş/çıkış politikaları, etkin<br />
finansal piyasalar, diğer destek türleri<br />
Ticaret stratejisi, bölgesel entegrasyon,<br />
piyasalara erişim, mülkiyet kontrolleri,<br />
rekabet politikaları, KOBİ’lere destek<br />
Giriş kolaylığı, mülkiyet, teşvikler, girdilere<br />
erişim, saydam ve istikrarlı politikalar<br />
Ülke riski algısı, politik faktörlere dayalı<br />
makro yönetim, emek piyasaları, politika<br />
istikrarı<br />
Lokasyon için firma stratejisi, ürün/girdi için<br />
firmalar arası arz, iştiraklerin entegrasyonu,<br />
stratejik işbirliği, eğitim, teknoloji<br />
Kaynak: CHO, J. W, Foreign Direct Investment: Determinants, Trends in Flows and Promotion<br />
Policies, , (07.08.2006), s.100.<br />
Tablo 3.1’de de görülebileceği gibi DYY’yi etkileyen faktörler farklı<br />
sınıflandırabilse de çalışmada literatürün sunumu ayrımlara gidilmeyecek,<br />
değişkenler mantıksal bir sıra ile ayrıştırılmadan verilecektir.<br />
3.1.1. Piyasa Büyüklüğü<br />
DYY’yi etkileyen faktörlerin en başında gelen ve hemen tüm çalışmalarda ilk<br />
sırayı alan faktör piyasa büyüklüğüdür. Piyasa büyüklüğü, piyasa arayan tipteki<br />
DYY için en önemli faktördür. Çalışmalarda söz konusu faktörün DYY ile ilişkisinin<br />
pozitif yönlü çıkması beklenir. Çünkü DYY, özellikle de piyasa arayan DYY,<br />
satışlarını arttırmak için piyasası büyük yerlere gider.<br />
DYY ile piyasa büyüklüğü ilişkisini inceleyen pek çok çalışma vardır.<br />
Bunlardan belli başlıları şu şekildedir:
Yılmaz ve Barbaros, Türkiye’de 1980 ve 2001 arasında DYY’yi belirleyen<br />
faktörleri belirlemek için yaptıkları çalışmada piyasa büyüklüğü için kişi başına reel<br />
GSYİH’yi vekil olarak kullanmışlar ve DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif<br />
ilişki bulmuşlardır 153 .<br />
Erdal ve Tatoğlu 1980 ile 1998 yılları arasında Türkiye için kointegrasyon<br />
analizi kullanarak yaptıkları çalışmada piyasa büyüklüğü için reel GSYİH’yi<br />
kullanmış ve DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki bulmuştur 154 .<br />
Bevan ve Estrin 1994 ile 2000 yılları arasında 18 piyasa ekonomisi ile 11<br />
geçiş ekonomisi üzerine bir çalışma yapmıştır. Panel veri kullanan bu çalışmada biri<br />
normal biri de gecikmeli olmak üzere iki model tahmin edilmiş ve ikisinde de DYY<br />
ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif ve anlamlı (significant) bir ilişki<br />
bulunmuştur 155 .<br />
Aristotelous ve Fountas 1980 ile 1992 yılları arasında ABD için yaptıkları<br />
çalışmada reel GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 156 .<br />
Benzer bir çalışma Chakrabarti tarafından 135 ülke için ve 1994 yılı<br />
kullanılarak yapılmıştır. Çalışmada “Extreme Bound Analysis” tekniği kullanılmış ve<br />
hem GSYİH hem de kişi başına GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı ilişki<br />
bulunmuştur 157 .<br />
Obwona 1981 ile 1995 yılları arasında Uganda için yaptığı çalışmada<br />
DYY’yi belirleyen faktörler ve DYY’nin büyümeye etkisini birleştiren 2 Aşamalı En<br />
153 YILMAZ, B. ve A. BARBAROS, Development and Determinants of Foreign Direct<br />
Investment in Turkey: A Comparison with Ireland and Spain, ,<br />
(05.08.2006), s.12.<br />
154 ERDAL, F. ve E. TATOĞLU, “Locational Determinants of Foreign Direct Investment in an<br />
Emerging Market Economy: Evidence from Turkey”, Multinational Business Review, Vol. 10,<br />
No. 1, 2002.<br />
155 BEVAN ve ESTRIN.<br />
156 ARISTOTELOUS, K. ve S. FOUNTAS, “An Empirical Analysis of Inward Foreign Direct<br />
Investment Flows in the EU with Emphasis on the Market Enlargement Hypothesis”, Journal of<br />
Common Market Studies, Vol. 34, No. 4, s. 571-83, December 1996.<br />
157 CHAKRABARTI, A., “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensitivity Analyses of<br />
Cross-Country Regressions”, Kyklos, Vol. 54, Fasc. 1, 2001.<br />
67
Küçük Kareler (2SLS) içsel modelini kurmuştur ve DYY ile piyasa büyüklüğü<br />
arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuştur 158 .<br />
Singh ve Jun 1970 ile 1993 yılları için 31 ülke üzerinde yaptıkları ve<br />
“Extreme Bound Analysis” tekniğini kullandıkları çalışmalarında kişi başına GSYİH<br />
ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 159 .<br />
Fung vd. de 1991 ile 1997 yılları arasında Çin’de yapılan Amerikan ve Japon<br />
yatırımlarını incelemişlerdir. Çalışmada piyasa büyüklüğü için nominal GSYİH ve<br />
bir dönem gecikmeli GSYİH kullanılmıştır ve iki değişken için de DYY ile<br />
aralarında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur 160 .<br />
Coughlin vd. 1981 ile 1983 yılları arasında ABD’nin 50 eyaleti için yaptıkları<br />
çalışmada “Conditional Logit Model” tekniğini kullanmışlar ve kişi başına gelir ile<br />
DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 161 .<br />
Cheng ve Kwan 1985 ile 1995 yılları için Çin’in 29 bölgesi üzerinde<br />
yaptıkları çalışmada “Partial Adjustment Model” tekniğini kullanarak kişi başına<br />
gelir ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 162 .<br />
Scaperlanda ve Mauer 1952 ile 1966 yılları arasında ABD’nin Avrupa<br />
Ekonomik Topluluğu’nda yaptığı yatırımlar için yaptıkları çalışmada GSMH ile<br />
DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 163 .<br />
Deichmann vd. yaptıkları çalışmada Türkiye’deki illeri ayrı bölgeler gibi<br />
kullanmışlardır. Çalışmada “Conditional Logit Model” kullanılmış ve 1987<br />
158 OBWONA, M. B., “Determinants of FDI and Their Impact on Economic Growth in Uganda”,<br />
African Development Review, Vol. 13, No. 1, S. 46-81, June 2001.<br />
159 SINGH, H. ve K. W. , JUN, “Some New Evidence on Determinants of Foreign Direct Investment<br />
in Developing Countries”, Policy Research Working Paper, The World Bank, WPS-1531,<br />
November 1995.<br />
160 FUNG, K. C., H. IIZAKA, J. LEE ve S. PARKER, “Determinants of U.S. and Japanese Foreign<br />
Direct Investment in China”, Santa Cruz Center for International Economics Working<br />
Papers, No. 456, December 1999, , (05.08.2006).<br />
161 COUGHLIN, C. C., J. V. TERZA ve V. ARROMDEE, “State Characteristics and the Location of<br />
Foreign Direct Investment within the United States”, The Review of Economics and Statistics,<br />
Vol. 73, No. 4, Nov. 1991.<br />
162 CHENG L. K., Y. K. KWAN, “What are the Determinants of the Location of Foreign Direct<br />
Investment? The Chinese Experience”, Journal of International Economics, Vol. 51, Issue 2,<br />
August 2000.<br />
163 SCAPERLANDA, A. E. ve L. J. MAUER, “The Determinants of U.S. Direct Investment in<br />
E.E.C.”, The American Economic Review, Vol. 59, No. 4, Part 1, Sept. 1969.<br />
68
fiyatlarıyla kişi başına GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />
bulmuşlardır 164 .<br />
Root ve Ahmed 41 GOÜ üzerinde 44 değişkenle “Multiple Discriminant<br />
Analysis” metodu kullanarak yaptıkları çalışmada kişi başına GSYİH ile DYY<br />
arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır 165 .<br />
Dees 1983 ile 1995 yılları arasında 11 ülke için yaptığı çalışmada GSYİH ile<br />
DYY arasında pozitif bir ilişki bulmuştur 166 .<br />
Loree ve Guisinger 1977 ve 1982 yılları için 48 ülkede ABD yatırımlarını<br />
incelemişlerdir. Piyasa büyüklüğü için kişi başına GSYİH’yi kullanmışlar ve DYY<br />
ile pozitif ama anlamsız (insignificant) bir ilişki bulmuşlardır 167 .<br />
Kravis ve Lipsey 49 ülke için yaptıkları çalışmada reel GSYİH ile DYY<br />
arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 168 .<br />
bulmuştur. 169<br />
Benzer bir pozitif ilişkiyi Janicki ve Wunnava da 8 AB üyesi ülke için<br />
te Velde ve Bezemer İngiltere’nin 68 GOÜ’de ve ABD’nin 97 GOÜ’de<br />
yaptıkları yatırımları 1980 ile 2001 yılları arasında incelemişlerdir. Piyasa büyüklüğü<br />
için nominal GSYİH’yi kullanmışlar ve DYY ile aralarında pozitif ve anlamlı bir<br />
ilişki bulmuşlardır 170 .<br />
Piyasa büyüklüğü ve DYY ilişkisine dair incelenen son çalışma Birleşmiş<br />
Milletler’in 1991 tarihli çalışmasıdır. Çalışma 1977 ile 1987 yılları arasında DYY ile<br />
164<br />
DEICHMANN, J., S. KARIDIS ve S. SAYEK, “Foreign Direct Investment in Turkey: Regional<br />
Determinants”, Applied Economics, 35, s. 1767-78, 2003.<br />
165<br />
ROOT ve AHMED.<br />
166<br />
DEES, S., “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Effects”, Economics of<br />
Planning, 31, 1998.<br />
167<br />
LOREE ve GUISINGER.<br />
168<br />
KRAVIS ve LIPSEY.<br />
169<br />
JANICKI, H. P. ve P. V. WUNNAVA, “Determinats of Foreign Direct Investment: Empirical<br />
Evidence from EU Accession Candidates”, Applied Economics, Vol. 36, s. 505-9, 2004.<br />
170<br />
te VELDE, D. W. ve D. BEZEMER, Regional Integration and Foreign Direct Investment in<br />
Developing Countries, July 2004, ,<br />
(05.08.2006).<br />
69
piyasa büyüklüğü (GSMH) arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğunu ortaya<br />
koymaktadır 171 .<br />
Piyasa büyüklüğünü çalışmalarına dahil etmiş bu 17 çalışmadan sadece 1<br />
tanesi hariç diğerleri DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif ve anlamlı 172 bir<br />
ilişki bulmuşlardır. DYY’yi etkileyen faktörler arasında literatürde en sağlam yönü<br />
yukarıda da görüldüğü gibi piyasa büyüklüğü almış durumdadır.<br />
Piyasa büyüklüğünden başka DYY’yi etkileyen pek çok değişken vardır.<br />
Fakat bu değişkenler üzerine yapılan çalışmalar piyasa büyüklüğünün verdiği kesin<br />
yargı gibi bir yargıya varılmasına engeldir çünkü çalışmaların sonuçları birbirleri ile<br />
çelişebilmektedir.<br />
3.1.2. Piyasa Büyüme Hızı<br />
Piyasa büyüklüğüne yakınlığı ile incelemeye değer bir diğer faktör de piyasa<br />
büyüme hızıdır. Bu faktör için de çalışmalar yapılmış ve piyasa büyüklüğü kadar<br />
olmasa da benzer sonuçlar elde edilmiştir.<br />
Piyasa büyüme hızının DYY’yi olumlu etkilemesi beklenmektedir. Çünkü<br />
büyüme potansiyeli fazla olan bir yer, gelecekte yatırımların getirisini arttıracaktır.<br />
Bu yüzden DYY ile piyasa büyüme hızı arasındaki ilişki pozitif olmalıdır.<br />
Literatürdeki ampirik çalışmalar da beklentiyi doğrular niteliktedir:<br />
Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında reel GSYİH’nın büyüme hızını vekil<br />
olarak kullanmışlar ve piyasa büyüme hızı ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir<br />
ilişki bulmuşlardır 173 . Erdal ve Tatoğlu da aynı vekil ile pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />
bulmuşlardır. 174 Aynı değişkeni vekil olarak kullanıp, pozitif ve anlamlı ilişki bulan<br />
diğer bir çalışma da Lensink ve White’tır. 175 Onyeiwu ve Shrestha 1975–1999 arası<br />
171<br />
UNCTC, Government Policies and Foreign Direct Investment, United Nations, UNCTC<br />
Current Studies, Series A, No. 17, New York, November 1991.<br />
172<br />
Kimi çalışmalarda çalışmanın metodu itibariyle anlamlılıktan bahsedemeyiz ama bu durum onların<br />
zaten anlamlı olduğu yorumunu yapmamıza da engel değildir.<br />
173<br />
YILMAZ ve BARBAROS.<br />
174<br />
ERDAL ve TATOĞLU.<br />
175<br />
LENSINK, R. ve H. WHITE, “Does The Revival Of International Private Capital Flows Mean The<br />
End Of Aid: An Analysis Of Developing Countries' Access To Private Capital”, World<br />
Development, Vol. 26, No. 7, s. 1221-34, 1998.<br />
70
dönem için 29 Afrika ülkesi üzerinde yaptıkları çalışmada ekonomik büyümenin<br />
DYY akımlarını pozitif ve anlamlı etkilediklerini bulmuşlardır. 176<br />
Aristotelous ve Fountas ise çalışmalarında ABD DYY’si için pozitif bir ilişki<br />
bulmuşlar ama ilişkinin anlamlı olmadığını belirtmişlerdir. 177<br />
Pozitif ve anlamlı ilişki bulan diğer çalışmaların 178 yanında Scaperlanda 179<br />
DYY ile piyasa büyüme hızı arasında negatif ama anlamsız bir ilişki bulmuştur.<br />
Dolayısıyla, genel olarak piyasanın büyüme hızı ile DYY arasında pozitif bir<br />
ilişkinin varlığı kabul edilebilir.<br />
3.1.3. Dış Ticarete Açıklık<br />
Çalışmalarda önem verilen diğer bir faktör ev sahibi ülkenin dış ticarete ne<br />
kadar açık olduğudur. Teori bu değişkenin DYY ile ilişkisini pozitif olarak<br />
beklemektedir çünkü ihracata açık bir ev sahibi ülke gelen DYY’nin ihracat yolu ile<br />
piyasa büyüklüğünün artmasına neden olacaktır. Yapılan çalışmalar da beklentiler<br />
doğrultusunda sonuçlar vermişlerdir:<br />
Yılmaz ve Barbaros 180 ile Erdal ve Tatoğlu 181 vekil olarak (ihracat / ithalat)’ı<br />
kullanarak, Bevan ve Estrin 182 (Avrupa Birliği üyesi ülkelerden ithalat / ev sahibi<br />
ülkenin GSYİH)’sini kullanarak, Chakrabarti 183 (ihracat ve ithalat toplamı /<br />
GSYİH)’yi kullanarak, Singh 184 (ihracat / GSYİH)’yi kullanarak ve Dees 185 de<br />
(kaynak ülkenin ev sahibi ülkeye ihracatı / Çin’in GSYİH)’sini kullanarak DYY ile<br />
dış ticarete açıklık arasında pozitif ve anlamlı ilişkiler bulmuşlardır.<br />
176 ONYEIWU, S. ve H. SHRESTHA, “Determinants of Foreign Direct Investment in Africa”,<br />
Journal of Developing Societies, Vol. 20, No. 1-2, S. 89-106, 2004.<br />
177 ARISTOTELOUS ve FOUNTAS.<br />
178 CHAKRABARTI; OWBONA; SINGH ve JUN; ROOT ve AHMED; UNCTC.<br />
179 SCAPERLANDAve MAUER.<br />
180 YILMAZ ve BARBAROS.<br />
181 ERDAL ve TATOĞLU.<br />
182 BEVAN ve ESTRIN.<br />
183 CHAKRABARTI.<br />
184 SINGH ve JUN.<br />
185 DEES.<br />
71
3.1.4. Ekonomik İstikrar<br />
DYY akımlarını belirleyen diğer bir faktör de ev sahibi ülke ekonomisinin<br />
istikrarıdır. Teori ekonomik istikrarsızlık ile DYY arasında negatif bir ilişkinin<br />
olduğunu söylemektedir. Çünkü krizlere açık ve sürprizlerle dolu bir ekonomiye<br />
yatırım yapmak karları olumsuz etkileyebileceği için istikrarsızlık yabancı yatırımlar<br />
tarafından pek istenmez. Dolayısıyla ekonomik istikrarsızlığın beklenen işareti<br />
negatiftir. Çalışmalar da bu doğrultuda sonuçlar vermiştir:<br />
Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında istikrarsızlığın göstergesi olarak borç<br />
yükünün GSYİH’ye oranı ile ticari mevduattaki reel faiz oranını kullanmışlardır.<br />
Sonuç olarak da DYY ile ekonomik istikrarsızlık arasında negatif bir ilişki<br />
bulmuşlardır 186 .<br />
Erdal ve Tatoğlu da istikrarsızlık için ticari mevduattaki reel faiz oranını<br />
kullanmışlardır. Çalışmanın sonucunda negatif bir ilişki bulsalar da ilişki anlamlı<br />
değildir 187 .<br />
Bevan ve Estrin çalışmalarında istikrarsızlığın ölçüsü olarak kaynak ülkedeki<br />
yılsonu faiz oranı ile ev sahibi ülkedeki yılsonu faiz oranı farkını almışlardır.<br />
Çalışmanın sonucunda anlamlı bir ilişki bulamamışlardır 188 .<br />
Singh ve Jun ekonomik istikrarsızlığı ölçmek için “Business Environment<br />
Risk Intelligence” (BERI) adlı risk ölçüm firmasının İşlem Risk Endeksi (Operation<br />
Risk Index)’ini kullanmıştır 189 . Bu endeks 0 ile 100 arasında değerler almakta ve 100<br />
çok iyi bir iş iklimi anlamına gelmektedir. Çalışma sonucunda endeks ile DYY<br />
arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur 190 . Bu da demek oluyor ki<br />
ekonomik istikrarsızlık arttıkça DYY azalmaktadır.<br />
186<br />
YILMAZ ve BARBAROS.<br />
187<br />
ERDAL ve TATOĞLU.<br />
188<br />
BEVAN ve ESTRIN.<br />
189<br />
Ayrıntılar için bkz. http://www.beri.com/<br />
190 SINGH ve JUN.<br />
72
Son olarak Root ve Ahmed çalışmalarında ekonomik istikrarsızlığı ölçmek<br />
için yönetici transfer sıklığını vekil olarak kullanmışlardır ve DYY ile ekonomik<br />
istikrarsızlık arasında negatif bir ilişki bulmuşlardır 191 .<br />
3.1.5. Döviz Kuru<br />
DYY’yi etkileyen diğer bir faktör döviz kurudur. Teoriye göre aşırı değerli<br />
bir ev sahibi ülke parası DYY’nin azalmasına sebep olacaktır. Çünkü aşırı değerli ev<br />
sahibi ülke para birimi gelen yatırımın alım gücünü azaltmaktadır. Yine döviz<br />
kurundaki istikrarsızlıklar da DYY’yi olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla döviz<br />
kuru ve döviz kuru istikrarsızlığı ile DYY arasında negatif bir ilişki beklenmektedir.<br />
Çalışmalar da genel olarak bu sonuca ulaşmaktadır:<br />
Erdal ve Tatoğlu çalışmalarında döviz kuru istikrarsızlığını etkilerini<br />
incelemişlerdir. Bunun için dönemin Dolar, Pound, Alman Markı, Frank ve Liret gibi<br />
önemli para birimlerinin ticaret hacmine göre ağırlıklandırılmış sepetinin yüzde<br />
değişimini döviz kuru istikrarsızlığın ölçütü olarak almışlardır. Sonuç olarak da<br />
istikrarsızlığın DYY’yi negatif yönde etkilediğini bulmuşlardır 192 .<br />
Reel döviz kurunu kullanan diğer çalışmalarda ise sonuç yine negatif ve<br />
anlamlı bir ilişki olmuştur 193 . Chakrabarti’nin çalışması ise reel döviz kuru ile DYY<br />
arasında modellemeye göre hem pozitif hem de negatif ilişki bulmuştur. Fakat<br />
negatif bir ilişkinin olasılığının daha fazla olduğu da belirtmiştir 194 .<br />
Bunun yanında Halıcıoğlu döviz kuru ile Türkiye’ye gelen DYY arasında<br />
anlamlı bir ilişki bulamamıştır 195 .<br />
191<br />
ROOT ve AHMED.<br />
192<br />
ERDAL ve TATOĞLU.<br />
193<br />
SINGH ve JUN; DEES; UNCTC.<br />
194<br />
CHAKRABARTI.<br />
195<br />
HALICIOĞLU, F., “An Econometric Analysis of Foreign Direct Investment Flows into Turkey<br />
from Major Global Regions: 1975 – 1999” International Conference in Economics V, 10-13<br />
Eylül, Economic Research Center, Middle East Technical University, Ankara, 2001.<br />
73
3.1.6. Altyapı<br />
Literatürde DYY ile ilişkisi olabileceği düşünülen diğer bir faktör de ev<br />
sahibi ülkenin altyapısıdır. Teori ev sahibi ülkenin altyapısının iyi olmasının DYY’yi<br />
olumlu yönde etkileyeceğini belirtmektedir. Çünkü gelişmiş bir altyapı ulaştırmayı,<br />
haberleşmeyi ve enerji ihtiyacını karşılamada kolaylık ve maliyet avantajı<br />
sağlayacaktır. Ampirik çalışmaların sonuçları da bu yöndedir:<br />
Erdal ve Tatoğlu çalışmalarında altyapıya vekil olarak ulaştırma, enerji ve<br />
haberleşme harcamalarının GSYİH içindeki payını almışlardır. Çalışmanın<br />
sonucunda da DYY ile altyapı arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır 196 .<br />
Fung vd. çalışmalarında altyapıya vekil olarak km 2 ’ye düşen otoyol ve<br />
demiryolunu kullanmışlar ve yine pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 197 .<br />
Coughlin vd. ile Tu ve Schive altyapı ile DYY arasında pozitif ve anlamlı<br />
ilişkiler bulmuşlardır 198 .<br />
Cheng ve Kwan altyapı için km 2 ’ye düşen yol uzunluğunu almış fakat diğer<br />
çalışmalardan farklı olarak pozitif olmasına rağmen anlamsız bir ilişki bulmuştur 199 .<br />
Altyapıya dair ilginç bir çalışma da Deichmann vd.’ne aittir. Çalışmada<br />
altyapı 2 değişken ile incelenmiştir. Bunlardan bir tanesi bölgenin denize kıyısının<br />
olup olmadığını gösteren bir kukla değişken, diğeri de asfaltlanmış yolun şehir<br />
yüzölçümüne oranı olmuştur. İki değişken için de pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />
bulmuşlardır 200 .<br />
İki farklı değişken kullanan diğer bir çalışma da Root ve Ahmed’e aittir.<br />
Çalışmada şehirleşme oranı ve ticaret, ulaştırma ve haberleşme harcamaları<br />
toplamının GSYİH’ya oranı kullanılmıştır. İki değişken de altyapı ile DYY’nin<br />
pozitif ilişkisinin olacağını göstermiştir 201 .<br />
196<br />
ERDAL ve TATOĞLU.<br />
197<br />
FUNG vd.<br />
198<br />
COUGHLIN vd.; TU, J. H ve C. SCHIVE, Determinants of Foreign Direct Investment in<br />
Taiwan Province of China: A New Approach and Findings, Research Note,<br />
, (07.08.2006)<br />
199<br />
CHENG ve KWAN.<br />
200 DEICHMANN vd.<br />
201 ROOT ve AHMED.<br />
74
Loree ve Guisinger haberleşme ve ulaştırma harcamalarını kullanarak 202 , te<br />
Velde ve Bezemer de yol uzunluğu ile 1000 kişiye düşen telefon hattı sayısını<br />
kullanarak 203 altyapı ile DYY arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır.<br />
3.1.7. Emek Maliyeti<br />
DYY’yi etkileyebilecek diğer bir değişken de birim emek maliyetidir. Teori<br />
DYY ile arasında negatif bir ilişkinin olacağını belirtmektedir. Buna rağmen yapılan<br />
ampirik çalışmalar değişik sonuçlar elde etmektedir. Bunda en önemli etken, birim<br />
emek maliyetinin hesaplanmasını sağlayacak verinin eksikliği ve yanlış vekil<br />
kullanımı olabileceği gibi kimi zaman birim emek maliyetinin emeğin kalitesinin<br />
veya beşeri sermayenin göstergesi gibi davranmasıdır. Dolayısıyla bu değişkeni<br />
içeren modellemelerin sonuçlarının farklı olması doğaldır. Değişken hakkında<br />
yapılan ampirik çalışmaların sonuçları şu şekildedir:<br />
Bevan ve Estrin 204 , Coughlin vd. 205 , Cheng ve Kwan 206 , Dees 207 birim emek<br />
maliyeti veya ücret ile DYY arasında negatif bir ilişki bulmuştur.<br />
Bunun yanında Chakrabarti çalışmasında imalat sanayi cari ücretlerini<br />
kullanarak hem negatif hem de pozitif ilişki bulmuş ama negatif bir ilişkinin daha<br />
muhtemel olduğunu belirtmiştir 208 .<br />
Singh ve Jun çalışmalarında reel kazanç endeksini kullanarak negatif ve<br />
anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 209 .<br />
Loree ve Guisinger ile Kravis ve Lipsey çalışmalarında anlamlı bir ilişki<br />
bulamamışlardır 210<br />
202<br />
LOREE ve GUISINGER.<br />
203<br />
te VELDE ve BEZEMER.<br />
204<br />
BEVAN ve ESTRIN.<br />
205<br />
COUGHLIN vd.<br />
206<br />
CHENG ve KWAN.<br />
207<br />
DEES.<br />
208<br />
CHAKRABARTI.<br />
209<br />
SINGH ve JUN.<br />
210<br />
LOREE ve GUISINGER; KRAVIS ve LIPSEY.<br />
75
Fung vd. ise ücretler için bölgedeki ortalama ücret ile bölgedeki ortalama<br />
ücretin ülkedeki ortalama ücrete oranı olmak üzere iki değişken kullanmış ve ilki için<br />
negatif ama anlamsız, ikincisi için de pozitif ve anlamlı (ama anlamsıza çok yakın)<br />
bir ilişki bulmuşlardır 211 .<br />
Diğer bir ilginç sonuç da Tu ve Schive’in çalışmasının sonucunda ortaya<br />
çıkmıştır. Çalışmada düşük ücret ile DYY arasında negatif bir ilişki bulunmuştur 212<br />
ki bu da beşeri sermaye bekleyen DYY’nin varlığını gösteren en güzel göstergedir.<br />
3.1.8. Vergi Oranları<br />
Çalışmalarda geniş yer bulan bir diğer faktör de ev sahibi ülkedeki vergi<br />
oranıdır. Teori, ev sahibi ülkedeki yüksek vergi oranlarının (gümrük vergisi hariç)<br />
yabancı yatırımın karlılığını azaltacağı için DYY’yi düşüreceğini belirtmektedir.<br />
Ampirik çalışmalar teoriyi destekleyici niteliktedir:<br />
Hines ABD’deki eyalet vergilerinin DYY’nin ABD’deki dağılımını nasıl<br />
etkilediğini incelediği çalışmasında teoriyi destekler nitelikte negatif ve anlamlı bir<br />
ilişki bulmuştur 213 .<br />
Root ve Ahmed kurumlar vergisinin kara oranını kullandığı çalışmaları ile,<br />
Loree ve Guisinger de etkin vergi oranını kullandığı çalışmaları ile negatif ve anlamlı<br />
ilişkiler bulmuşlardır 214 .<br />
Öte yandan Coughlin vd. çalışmalarında negatif bir ilişki bulmalarına rağmen<br />
ilişkinin anlamlı olmadığını belirtmektedirler 215 .<br />
Hatta Chakrabarti çalışmasında vergi oranını incelemek için gelir, kar ve<br />
sermaye vergileri toplamlarının cari gelirlere oranını vekil olarak kullanmış ve sonuç<br />
211 FUNG vd.<br />
212 TU ve SCHIVE.<br />
213 HINES, J. R., “Altered States: Taxes and the Location of Foreign Direct Investment in America”,<br />
The American Economic Review, Vol. 86, No. 5, Dec. 1996.<br />
214 ROOT ve AHMED; LOREE ve GUISINGER.<br />
215 COUGHLIN vd.<br />
76
olarak modellemelerin çoğunda vergi oranı ile DYY arasında pozitif bir ilişki<br />
bulmuştur 216 .<br />
Bu durum, vergi oranı ile DYY ilişkisinin ampirik olarak tam bir uyum<br />
içerisinde olmadığını göstermektedir.<br />
Vergi oranı konusunda incelemeye değer diğer bir husus da gümrük ve ithalat<br />
vergileridir. Bu konuda da Singh ve Jun’un çalışmaları dikkat çekicidir.<br />
Çalışmalarında ithalat ve gümrük vergilerinin toplam vergi geliri ile<br />
normalleştirilmiş halini vekil olarak kullanmışlar ve modelleyemeye göre negatif<br />
ama anlamsız ilişki ile pozitif ve anlamlı ilişkiler bulmuşlardır. Anlamlı olması<br />
sebebi ile pozitif ilişkinin daha geçerli olduğunu söylemek mümkündür 217 . Ayrıca<br />
Chakrabarti de gümrük vergileri ile DYY arasında negatif ve pozitif ilişkiler<br />
bulmuşlar ama negatif ilişkinin daha muhtemel olduğunu belirtmişlerdir 218 .<br />
3.1.9. Politik İstikrar<br />
Literatürde geniş yer tutan diğer bir faktör de politik istikrardır. Teori politik<br />
istikrarın DYY akımlarını pozitif etkileyeceğini söylemektedir. Yapılan ampirik<br />
çalışmalar da genellikle bu yöndedir:<br />
Bu konuya dair önemli bir çalışmayı Feils ve Şabac yapmışlardır. Çalışmada<br />
sermaye bütçeleme analizi kullanılmış ve kamulaştırma riski ile politik<br />
değişikliklerin nakit akımında meydana getirecekleri etkiler ve bunun yatırım<br />
kararlarını nasıl etkilediği analiz edilmiştir. Sonuç olarak artan kamulaştırma riskinin<br />
nakit akımını azaltacağı ve dolayısıyla yatırımın getirisinin azalacağı, yani DYY ile<br />
politik istikrar arasında pozitif bir ilişkinin varlığı bulunmuştur 219 .<br />
216 CHAKRABARTI.<br />
217 SINGH. Ve JUN.<br />
218 CHAKRABARTI.<br />
219 FEILS, D. J. ve F. M. ŞABAC, “The Impact of Political Risk on the Foreign Direct Investment<br />
Decision: A Capital Budgeting Analysis”, The Engineering Economist, Vol. 45, No. 2, 2000.<br />
77
Politik istikrarı hesaplayabilmek için endeksler kullanılmaktadır. Bu konuda<br />
PRS Gurubu’nun analizleri bilinen endekslerden bir tanesidir 220 . Literatürde bu<br />
endeksi kullanan çalışmalar da vardır:<br />
Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında bu gurubun sağladığı değişken risk<br />
endeksini kullanmıştır ve sonuç olarak da politik istikrar ile DYY arasında pozitif ve<br />
anlamlı bir ilişki bulmuştur 221 . Benzer şekilde aynı endeksi kullanan Loree ve<br />
Guisinger de pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuştur 222 .<br />
Çalışmalarda kullanılan endekslerden bir diğeri de BERI tarafından<br />
hazırlanan endekstir. Bu endeksi kullanan çalışmalar da şu şekildedir:<br />
Singh ve Jun çalışmalarında BERI’nin endeksini sadece diğer faktörlerin<br />
etkilerini incelerken bağımsız değişken olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla politik<br />
istikrarın DYY üzerindeki bağımsız etkisini bu çalışmadan görmemiz mümkün<br />
olmamaktadır 223 . Öte yandan Loree ve Guisinger bu endeksi kullandıkları<br />
çalışmalarında politik istikrar ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />
bulmuşlardır 224 .<br />
Öte yandan Tu ve Schive Çin’in Tayvan bölgesi için yaptıkları çalışmalarında<br />
politik istikrarın DYY’yi pozitif etkilediğini fakat anlamsız olduğunu bulmuşlar,<br />
artık politik istikrarın çok önemli bir değişken olmadığını belirtmişlerdir 225 .<br />
Farklı sonuç bulan diğer bir çalışma da Birleşmiş Milletler’in çalışmasıdır.<br />
Çalışmada Frost ve Sullivan 226 firmasından alınan politik sıralama değişkeni<br />
kullanılmıştır. Çalışma GÜ ile GOÜ için farklı sonuçlar bulmuştur. GÜ’de politik<br />
istikrar DYY’yi negatif etkilerken GOÜ’de pozitif etkilemektedir 227 .<br />
220<br />
Ayrıntılar için bkz. http://www.prsgroup.com/<br />
221<br />
YILMAZ ve BARBAROS.<br />
222<br />
LOREE ve GUISINGER.<br />
223<br />
SINGH ve JUN.<br />
224<br />
LOREE ve GUISINGER.<br />
225<br />
TU ve SCHIVE.<br />
226<br />
Ayrıntılar için bkz. , (24.09.2006).<br />
227<br />
UNCTC. Çalışma Politik istikrar için değişik politika araçlarını bir araya getirerek bir endeks elde<br />
etmiştir. Dolayısıyla politika değişikliklerinin ayrıntıları için önemli bir literatür oluşturmaktadır.<br />
78
3.1.10. Diğer Faktörler<br />
Ampirik çalışmalar DYY’yi tam olarak açıklayabilmek için pek çok farklı<br />
değişkeni modellerine eklemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda çalışmalara eklenen<br />
değişkenler ve sonuçları şu şekildedir:<br />
Beşeri sermaye DYY’yi genel olarak olumlu etkileyen bir faktör olarak<br />
bulunmaktadır. Cheng ve Kwan emeğin kalitesini eğitim ile ölçmekte ve beşeri<br />
sermaye ile DYY arasında pozitif ama anlamsız bir ilişki bulmaktadır 228 . Öte yandan<br />
Deichmann vd. ile Loree ve Guisinger çalışmalarında sırası ile öğrenci sayısının<br />
öğretmen sayısına oranı ile Ar-Ge personelinin kalitesini vekil olarak kullanarak<br />
beşeri sermaye ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 229 . Fung<br />
vd. ise gelen DYY’ye göre ilişkinin farklılık gösterebileceği üzerinde durmuş ve<br />
sermaye yoğun üretimde beşeri sermayenin DYY’yi pozitif ve anlamlı, emek yoğun<br />
üretimde ise negatif ama anlamsız etkilediğini bulmuşlardır 230 .<br />
Geçmiş DYY akımlarının DYY’yi nasıl etkilediğine yönelik çalışmalar ise<br />
çoğunlukla teoriyi destekler nitelikte pozitif ilişkiye işaret etmektedir. Bu bağlamda<br />
Singh ve Jun, Cheng ve Kwan, Deichmann vd. ile Tu ve Schive DYY ile geçmiş<br />
DYY akımları arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 231 .<br />
DYY’yi etkileyen diğer faktörleri ve çalışma sonuçları toplu halde şu<br />
şekildedir:<br />
228<br />
CHENG ve KWAN.<br />
229<br />
DEICHMANN vd.; LOREE ve GUISINGER.<br />
230<br />
FUNG vd.<br />
231<br />
SINGH ve JUN; CHENG ve KWAN; DEICHMANN vd.; TU ve SCHIVE.<br />
79
Tablo 3.2. Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Faktörleri Sınayan<br />
Ampirik Çalışmalar<br />
Değişken Çalışma Sonuçları<br />
Teşvikler Root ve Ahmed<br />
Tu ve Schive<br />
Loree ve Guisinger<br />
Bölgesel<br />
Entegrasyonlar<br />
Devlet<br />
Harcamaları<br />
te Velde ve Bezemer<br />
Bevan ve Estrin<br />
Blomström ve Kokko<br />
te Velde ve Bezemer*<br />
Obwona<br />
Coughlin vd.<br />
(vergi teşviki) Pozitif ama anlamsız<br />
(vergi teşviki) Pozitif ve anlamlı<br />
(yatırım teşviki) Anlamlı bir ilişki yok<br />
(bölgesel yatırım teşviki) Pozitif ve anlamlı<br />
(AB’ye üyelik için yapılan duyurular) Pozitif<br />
ve anlamlı<br />
(Tüm bölgesel entegrasyonlar için) Pozitif<br />
(Herhangi bir bölgesel Birlik üyeliği, kukla<br />
değişken olarak) Pozitif ve anlamlı<br />
Pozitif ve anlamlı<br />
Pozitif ve anlamlı (Ayrıca DYY çekmek için<br />
yapılan harcamalar da pozitif ve anlamlı)<br />
Negatif ama anlamsız<br />
Anlamlı bir ilişki yok<br />
Negatif ama anlamsız<br />
Dış Borçlar Obwona<br />
Singh ve Jun<br />
Enflasyon Obwona<br />
te Velde ve Bezemer Anlamlı bir ilişki yok<br />
Ticaret Dengesi Chakrabati<br />
(İhracat - İthalat) Pozitif ve negatif ilişki<br />
olabilir ama negatif daha muhtemel.<br />
Obwona<br />
Negatif ve anlamlı<br />
Coğrafi Bevan ve Estrin<br />
Negatif ve anlamlı<br />
Yakınlık te Velde ve Bezemer Negatif ve anlamlı<br />
Kültürel Fung vd.<br />
(Kukla değişken kullanarak) Pozitif ve<br />
Yakınlık<br />
anlamlı<br />
Loree ve Guisinger Pozitif ama anlamlı değil<br />
Yurtiçi Özel Fung vd.<br />
(Kukla değişken kullanarak) Pozitif ve<br />
Bölgeler<br />
anlamlı<br />
Cheng ve Kwan<br />
(Dönem gecikmeli) Pozitif ve anlamlı<br />
Kümelenme Coughlin vd. Pozitif<br />
Sendikalar Coughlin vd. Pozitif<br />
Banka<br />
Kredileri<br />
Deichmann vd. Pozitif ve anlamlı<br />
Sosyal Düzen Tu ve Schive Anlamlı bir ilişki yok<br />
DYY Stoku Dees Negatif ve anlamlı<br />
Patent Stoku Dees Pozitif<br />
İşsizlik Coughlin vd. Pozitif ve anlamlı<br />
Yurtiçi<br />
Tasarruf Oranı<br />
Obwona Pozitif ama anlamlı değil<br />
Ülke Riski Bevan ve Estrin (1994–2000 için Euromoney Institutional<br />
Investor verilerini kullanmıştır**) Anlamlı<br />
bir ilişki yok<br />
Yurtiçi<br />
Yatırımlar<br />
Deichmann vd. Anlamlı bir ilişki yok<br />
Kaynak: ROOT ve AHMED; TU ve SCHIVE; LOREE ve GUISINGER; te VELDE ve BEZEMER;<br />
BEVAN ve ESTRIN; BLOMSTRÖM M. ve A. KOKKO, “Regional Integration and Foreign Direct<br />
Investment”, NBER Working Paper Series, WP No. 6019, April 1997a; OBWONA; COUGHLIN<br />
vd.; SINGH ve JUN; CHAKRABATI; DEICHMANN vd.; FUNG vd.; CHENG ve KWAN; DEES.<br />
* Bölgesel entegrasyon konusunda geniş bir literatür taraması için bkz. te VELDE ve BEZEMER.<br />
** Ayrıntılar için bkz. .<br />
80
Tablo 3.2 incelendiği zaman değişkenler ile teori doğrultusunda beklenen<br />
işaretler arasında genel bir uyumun varlığından bahsetmek mümkündür. Buna tek<br />
istisna DYY stoku ile DYY arasındaki negatif ilişkidir 232 .<br />
3.1.11. Firma Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Genel Değerlendirme<br />
DYY’yi etkileyen faktörler konusundaki geniş çalışma alanına rağmen<br />
değişen ekonomik hayatla da birlikte literatür halen daha tartışma aşamasındadır.<br />
Literatürde artık yukarıda sayılan faktörlerden hangilerine kayış olduğu tartışılmakta,<br />
piyasa büyüklüğünün öneminin azalmakta 233 , devlet politikalarının çok etkili<br />
olmadığından 234 bahsedilmeye başlanmıştır 235 .<br />
DYY’yi etkileyen ev sahibi ülke değişkenlerinin yanında, DYY’yi yapan<br />
firmanın da yapısı çok önemlidir. Eğer yatırımcı firmanın ölçeği çok büyük değilse<br />
sadece bir doğrudan yatırım yapabilecek, bu da en muhtemel ülkeye olacaktır. Bu<br />
ülke dışındaki ülkeler ne kadar değişseler de DYY çekemeyeceklerdir. Halbuki<br />
firmanın ölçeği daha büyük olsa diğer ülkelere de doğrudan yatırım yapmaya<br />
başlayacaktır. Diğer bir etken de firmanın üretimde hangi faktörü yoğun<br />
kullandığıdır. Eğer firma emek yoğun bir üretim yapıyorsa emeğin ucuz olacağı bir<br />
ülkeye yatırım yapacaktır. Tabi bu durum merkez ile iştirak arasında faktör<br />
farklılıklarını da gözler önüne serecektir 236 .<br />
Firmanın veya diğer bir deyişle yabancı yatırımcının dikkat ettiği diğer bir<br />
konu da ev sahibi ülkedeki yasal düzenlemelerdir. Massman vd. bu konuda yaptıkları<br />
çalışmada firmaların yatırım öncesi dönemde, kuruluş esnasında, faaliyet sürecinde<br />
ve sonrasında karar alırken dikkate aldıkları yasal uygulamalara dikkat<br />
232<br />
DEES.<br />
233<br />
NUNNENKAMP, s. 6-7.<br />
234<br />
ROOT ve AHMED, s. 88.<br />
235<br />
Hangi değişkenlerin önem kazandığı, hangilerinin geri planda kalmaya başladığı konusu için bkz.<br />
NUNNENKAMP.<br />
236<br />
KRAVIS ve LIPSEY., s. 6-18.<br />
81
çekmişlerdir 237 . Yatırımcıların bu yasal düzenlemelerden her memnuniyeti DYY<br />
akımına sebep olacak, her memnuniyetsizlikleri ise yatırımı engelleyecektir.<br />
Yatırım yapacak firmaların gerek kendi yapıları gerekse de yatırım<br />
yapacakları ülkelerde neye göre yatırım yaptıklarını, hangi değişkenlere öncelik<br />
verip hangilerini ikinci planda tuttuklarını beş aşamalı “Karar Alma Prosedürü” ile<br />
Özyıldız açıklamaya çalışmıştır. Bu prosedüre göre firmalar öncelikle yatırım<br />
yapabilecekleri ülkelerin uzun ve sonrasında kısa listelerini çıkarmakta, sonra ülkeyi<br />
ve bölgesini seçmekte, ülkeleri ve bölgeleri karşılaştırmakta ve son olarak da nihai<br />
konuma karar vermektedir 238 .<br />
Tüm bu etkenler çerçevesinde yatırımcılar karar vermekte ve dünya DYY<br />
akımlarını şekillendirmektedirler. Bundan sonraki aşamada bu akımların nasıl<br />
gerçekleştikleri ve değişimleri sayısal olarak incelenecektir.<br />
3.2. Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />
Doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörleri inceledikten sonra dünyada<br />
ve Türkiye’de gerçekleşmelerin ne yönde ilerlediğine bakmakta fayda vardır.<br />
3.2.1 Dünyada Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />
Sanayi Devrimi ve özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında artan iletişim ve<br />
ulaştırma imkanları ile küreselleşen dünya, ticareti ve sonrasında üretimi tüm<br />
dünyaya yaymak amacıyla, 1948 yılından itibaren çok sayıda anlaşmaya imza<br />
atmıştır. Bu anlaşmaların amacı öncelikle tüketimi, sonrasında da üretimi dünyaya<br />
yayarken karşılaşılan zorlukları engellemektir. Dolayısıyla bu anlaşmalar, doğrudan<br />
yabancı yatırımın önündeki engelleri kaldırır niteliğe sahiptirler. Engellerin ortadan<br />
kaldırılması DYY akımlarının artmasına, hatta dünya gelirinden daha hızlı artmasına<br />
237 MASSMANN, O., B. HANOI ve M. HANOI, Foreign Direct Investment – The Legal<br />
Environment, ,<br />
(07.08.2006).<br />
238 ÖZYILDIZ, R. H., “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Karar Alma Prosedürü”, Hazine<br />
Dergisi, Sayı 11, Temmuz 1998, s. 4-5.<br />
82
yol açmıştır 239 . Tablo 3.3 incelendiği zaman, DYY girişlerinin GSYİH içindeki<br />
payının, hem dünyada hem de alt gruplarda son 25 yılda %300’lere varan artışlar<br />
gösterdiği görülmektedir.<br />
Tablo 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırımların GSYİH’ye Oranı<br />
Dünya<br />
GÜ<br />
GOÜ<br />
1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />
Giriş 6,6 8,3 8,4 10,2 17,3 18,3 21,2 23,0 22,9 21,7<br />
Çıkış 5,8 6,6 8,7 10,0 16,7 19,7 20,4 22,6 23,0 24,0<br />
Giriş 4,9 6,2 8,2 8,9 14,5 16,3 17,9 20,5 20,7 20,5<br />
Çıkış 6,2 7,3 9,6 11,3 19,0 21,5 23,0 25,8 26,4 27,3<br />
Giriş 12,4 16,3 9,8 16,3 28,0 26,2 33,4 31,9 31,4 26,4<br />
Çıkış 3,6 3,6 4,3 5,7 10,1 13,6 12,8 12,6 12,2 12,7<br />
Giriş 12,9 13,8 7,4 8,6 4,4 9,6 11,9 9,5 7,6 11,7<br />
Türkiye Çıkış 0,8 0,8 0,9 1,8 2,6 2,7 2,3 2,3<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 313-24; UNCTAD, 2004, s. 399-410; UNCTAD, 2003, s. 278-88;<br />
UNCTAD, World Investment Report 2001: Promoting Linkages, United Nations Conference on<br />
Trade and Development, New York and Geneva, 2001,<br />
, (10.08.2006), s. 325-37.<br />
Tablo 3.3’teki giriş verileri grafikleştirildiği zaman DYY’nin gelir<br />
içerisindeki öneminin yıllar itibariyle nasıl arttığını görmek daha kolaydır.<br />
239 Ayrıntılı bir liste için bkz. UNCTAD, World Investment Report 2003: FDI Policies for<br />
Development: National and International Perspectives, United Nations Conference on Trade<br />
and Development, New York and Geneva, 2003,<br />
, (10.08.2006), s. 208-18; UNCTAD, World<br />
Investment Report 2004: The Shift Towards Services, United Nations Conference on Trade and<br />
Development, New York and Geneva, 2004, ,<br />
(10.08.2006), s. 314-6; UNCTAD, World Investment Report 2005: Transnational<br />
Corporations and the Internationalization of R&D, United Nations Conference on Trade and<br />
Development, New York and Geneva, 2005, ,<br />
(10.08.2006), s. 278, 282.<br />
83
%<br />
40.0<br />
35.0<br />
30.0<br />
25.0<br />
20.0<br />
15.0<br />
10.0<br />
5.0<br />
0.0<br />
1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />
Dünya GÜ GOÜ TR<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.1. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişlerinin GSYİH’ye<br />
Oranı<br />
Çalışmanın ikinci bölümünde DYY istatistiklerinin tutulmasında karşılaşılan<br />
aksaklıklardan bahsedilirken DYY giriş ve çıkışlarının dünya toplamında eşit olması<br />
gerekirken, kullanılan farklı metot ve tanımlardan dolayı tutarsızlıklar olduğunu<br />
belirtmiştik. Bu tutarsızlıklar, gerçekleşmeler kısmında rahatlıkla görülebilmektedir.<br />
Dolayısıyla tutarsızlıkların önüne geçebilmek amacıyla çalışmanın bundan sonraki<br />
kısımlarında analiz yapılırken DYY girişleri kullanılacaktır.<br />
DYY’nin gelir içindeki seyri, DYY sabitken gelirdeki düşüşlerden de<br />
kaynaklanıyor olabilir. Dolayısıyla dünya DYY giriş gerçekleşmeleri verilerine<br />
bakmak, DYY’nin artan önemini görmek açısından oldukça önemlidir.<br />
84
Tablo 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $)<br />
1995 1996 1997 1998 1999<br />
Dünya 331.068 386.140 481.911 690.905 1.086.750<br />
GÜ 203.462 219.908 269.654 472.545 828.353<br />
GOÜ 113.338 152.685 193.224 194.055 231.880<br />
Türkiye 885 722 805 940 783<br />
2000 2001 2002 2003 2004<br />
Dünya 1.387.953 817.574 716.128 632.599 648.146<br />
GÜ 1.107.987 571.483 547.778 442.157 380.022<br />
GOÜ 252.459 219.721 155.528 166.337 233.227<br />
Türkiye 982 3.266 1.063 1.753 2.733<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 303-7; UNCTAD, 2004, s. 367-71; UNCTAD, 2003, s. 249-52;<br />
UNCTAD, World Investment Report 2002: Transnational Corporations and Export<br />
Competitiveness, United Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva,<br />
2002, , (10.08.2006), s. 303-6; UNCTAD, 2001, s.<br />
291-5.<br />
Tablo 3.4 ve Grafik 3.2 birlikte değerlendirildiğinde DYY akımlarının 1997<br />
yılından başlayarak 2000 yılına kadar çok hızlı arttığını, 2000 yılından 2003 yılına<br />
kadar da aynı hızla düştüğünü görmekteyiz. DYY akımları bu 3 yıllık düşüşten sonra<br />
2004 yılında az da olsa (%2,46) tekrar artışa geçmiştir.<br />
Milyon $<br />
1,600,000<br />
1,200,000<br />
800,000<br />
400,000<br />
0<br />
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />
Dünya GÜ<br />
GOÜ Türkiye<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.2. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri<br />
Dünya DYY girişleri sonucu DYY giriş stokları doğal olarak devamlı<br />
artmıştır. Artış hızı DYY akımlarına göre belirlenmekte ve Tablo 3.4 ile Grafik<br />
85
3.2’den rahatlıkla takip edilebilmektedir. Öte yandan stoktaki artışlar için Tablo 3.5<br />
ile Grafik 3.3 faydalı bilgiler sunmaktadır.<br />
Tablo 3.5. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku (Milyon $)<br />
1980 1985 1990 1995 1999<br />
Dünya 692.714 972.205 1.768.589 2.992.068 5.196.046<br />
GÜ 390.740 569.696 1.401.411 2.035.799 3.353.701<br />
GOÜ 301.974 402.460 364.057 916.697 1.740.377<br />
Türkiye 8.845 9.253 11.194 14.977 8.353<br />
2000 2001 2002 2004<br />
Dünya 5.780.846 6.606.855 7.371.554 8.895.279<br />
GÜ 3.976.356 4.277.195 5.049.786 6.469.832<br />
GOÜ 1.734.543 2.173.769 2.093.569 2.225.994<br />
Türkiye 19.209 17.521 17.621 35.188<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 308-12; UNCTAD, 2004, s. 376-81; UNCTAD, 2003, s. 257-61;<br />
UNCTAD, 2001, s. 301-6.<br />
Tablo 3.5’ten görüldüğü üzere son 25 yılda DYY stoku %1.184 artış<br />
sağlayarak 692 milyar dolardan 8.895 milyar dolara yükselmiştir.<br />
Milyon $<br />
10,000,000<br />
8,000,000<br />
6,000,000<br />
4,000,000<br />
2,000,000<br />
0<br />
1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2004<br />
Dünya GÜ<br />
GOÜ Türkiye<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku<br />
86
Tablo 3.6. Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere Göre Tahmini<br />
Dağılımı<br />
1988 1990 1999 2002 2003<br />
Hammadde 108.013 170.131 201.867 448.901 594.321<br />
İmalat Sanayi 428.091 745.552 1.512.124 2.442.563 2.876.102<br />
Hizmetler 442.659 875.097 1.827.282 4.363.371 5.153.826<br />
Toplam 978.763 1.790.780 3.541.273 7.254.835 8.624.249<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 260; UNCTAD, 2004, s. 302; UNCTAD, 2001, s. 259-60.<br />
Tablo 3.6 incelendiği zaman 1988 yılı DYY stokunun %11,04’ünün<br />
hammadde, %43,74’ünün imalat sanayi ve %45,23’ünün de hizmetler sektörüne ait<br />
olduğu görülmektedir. Bu oranlar zamanla hizmetler lehine gelişmiş ve 2003 yılına<br />
gelindiğinde hammadde sektörünün payı %6,89’a, imalat sanayinin payı %33,35’e<br />
düşerken hizmet sektörünün payı %59,76’ya yükselmiştir. Grafik 3.4’ten de<br />
görülebileceği gibi hizmet sektörü eğrisi ile gerek hammadde gerekse de imalat<br />
sanayi eğrileri arasındaki fark artmaktadır.<br />
Milyon $<br />
9000000<br />
7500000<br />
6000000<br />
4500000<br />
3000000<br />
1500000<br />
0<br />
1988 1990 1999 2002 2003<br />
Hammadde<br />
Hizmetler<br />
İmalat Sanayi<br />
Toplam<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun<br />
Sektörlere Göre Tahmini Dağılımı<br />
Hizmet sektöründeki bu artışın sebebini, hizmet sektörünün gelir içindeki<br />
payının artmasına ve hizmet sektörünün doğası gereği uluslararası ticarete pek konu<br />
olamamasına bağlamak mümkündür. Hizmetin ticaretinin yapılamaması, hizmetin<br />
DYY yolu ile direk tüketileceği piyasada üretilmesi gerekliliğini doğurmakta, bu da<br />
hizmet sektörünün DYY içindeki payını arttırmaktadır. Artışın diğer bir sebebi de<br />
finans piyasaları ve özellikle bankalara olan DYY akımları ile özelleştirme ve<br />
87
irleşme ve satın almalar yolu ile haberleşmeye olan DYY akımlarının fazla<br />
olmasıdır. Öte yandan bu artışlar, ancak hizmet sektörü DYY’sinin önündeki<br />
engellerin kaldırılmasından sonra kendini gösterebilmiştir 240 .<br />
DYY akımlarını belirleyen önemli faktörlerden biri de dünya ekonomisinin<br />
şekillenişidir. Gelir içinde hizmet sektörünün payının artması nasıl DYY’yi hizmet<br />
sektörüne yönlendiriyorsa, küreselleşmeyle artan rekabet koşulları da firmaların<br />
ölçeklerini büyütmelerine, ölçek ekonomilerinden faydalanarak karlılıklarını<br />
arttırmalarına yol açmaktadır. Bu durum artan birleşme ve satınalmalarda kendini<br />
göstermektedir.<br />
Tablo 3.7. Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalma Alım ve Satımları (Milyon $)<br />
1987 1988 1989 1990 1991 1992<br />
Dünya<br />
Alım<br />
Satım<br />
74.509<br />
74.509<br />
115.623<br />
115.623<br />
140.289<br />
140.289<br />
150.576<br />
150.576<br />
80.713<br />
80.713<br />
79.280<br />
79.280<br />
GÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
71.560<br />
72.787<br />
113.389<br />
112.749<br />
135.781<br />
135.305<br />
143.070<br />
134.239<br />
77.435<br />
74.048<br />
72.995<br />
68.349<br />
GOÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
2.928<br />
1.721<br />
2.204<br />
2.875<br />
3.995<br />
5.057<br />
7.181<br />
16.052<br />
3.258<br />
5.786<br />
6.264<br />
8.198<br />
Türkiye<br />
Alım<br />
Satım 59<br />
2<br />
58 113 9 116<br />
1993 1994 1995 1996 1997 1998<br />
Dünya<br />
Alım<br />
Satım<br />
83.064<br />
83.064<br />
127.110<br />
127.110<br />
186.596<br />
186.596<br />
227.023<br />
227.023<br />
304.848<br />
304.848<br />
531.648<br />
531.648<br />
GÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
72.153<br />
67.622<br />
112.401<br />
110.632<br />
173.139<br />
163.950<br />
196.735<br />
187.616<br />
269.276<br />
232.085<br />
508.916<br />
443.200<br />
GOÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
10.784<br />
14.265<br />
14.360<br />
15.030<br />
13.372<br />
16.493<br />
29.646<br />
35.727<br />
35.210<br />
66.999<br />
21.717<br />
82.668<br />
Türkiye<br />
Alım<br />
Satım 35<br />
11<br />
49<br />
19<br />
188<br />
356<br />
370<br />
43<br />
144<br />
4<br />
71<br />
1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />
Dünya<br />
Alım<br />
Satım<br />
766.044<br />
766044<br />
1.143.816<br />
1.143.816<br />
593.960<br />
593.960<br />
369.789<br />
369.789<br />
296.988<br />
296.988<br />
380.598<br />
380.598<br />
GÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
700.808<br />
679.481<br />
1.087.638<br />
1.056.059<br />
534.151<br />
496.159<br />
341.548<br />
322.502<br />
256.935<br />
244.426<br />
339.799<br />
315.851<br />
GOÜ<br />
Alım<br />
Satım<br />
63.406<br />
74.030<br />
48.496<br />
70.610<br />
55.719<br />
85.813<br />
27.549<br />
44.410<br />
31.060<br />
40.166<br />
39.809<br />
54.700<br />
Türkiye<br />
Alım<br />
Satım<br />
88<br />
68<br />
48<br />
182 1.019<br />
38<br />
427<br />
7<br />
282<br />
108<br />
132<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 325-27; UNCTAD, 2004, s. 411-9; UNCTAD, 2002, s. 337-43.<br />
240 UNCTAD, 2004, s. 97-8.<br />
88
Milyon $<br />
1,400,000<br />
1,200,000<br />
1,000,000<br />
800,000<br />
600,000<br />
400,000<br />
200,000<br />
0<br />
1987<br />
1988<br />
1989<br />
1990<br />
1991<br />
1992<br />
1993<br />
1994<br />
1995<br />
1996<br />
1997<br />
1998<br />
1999<br />
2000<br />
2001<br />
2002<br />
2003<br />
2004<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.5. Dünya Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalmalar<br />
Dünya sınır ötesi birleşme ve satınalmaları incelediğimiz zaman dünya DYY<br />
giriş verileri (bkz. Grafik 3.2) ile aynı eğilimleri gösterdiğini görebiliriz. 2000<br />
yılında yüksek büyüme oranı yaşayan dünya ekonomisi hem DYY girişlerini hem de<br />
birleşme ve satınalmaları olumlu yönde etkilemiş, iki değişkenin de zirve yapmasına<br />
sebep olmuştur. 2001 yılında gelen büyüme hızı yavaşlaması DYY ve birleşme ve<br />
satınalmaları çok olumsuz etkilemiştir. Gelir artış hızının kendini toparlaması, DYY<br />
ve birleşme ve satınalmalar üzerindeki etkisini ancak iki sene sonra, 2004’te<br />
gösterebilmiştir. 2004 yılında hem DYY girişleri hem de birleşme ve satınalmalar<br />
artış (%28,15) göstermiştir.<br />
Gerçekleşen birleşme ve satınalmalardan, değeri 1 milyar doları geçenler<br />
2000, 2001, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında sırası ile 175, 113, 81, 56 ve 75 tanedir ve<br />
yine bunlardan sırası ile 12, 13, 9, 11 ve 14 tanesi GOÜ’de gerçekleşmiştir.<br />
GOÜ’nün birleşme ve satınalmalardan aldığı pay zamanla %7’lerden %19’lara<br />
ulaşmıştır 241 . Dolayısıyla birleşme ve satınalmalar GOÜ için artık daha fazla önem<br />
arz etmektedir.<br />
Birleşme ve satınalmaların sektörel dağılımına bakıldığı zaman ise yine<br />
hizmet sektörünün önde olduğu görülmektedir. Hizmet sektörü 1987’de toplam<br />
birleşme ve satınalmaların %30,57si oluştururken bu oran 2004’te %67,30e kadar<br />
yükselmiştir (Tablo 3.8).<br />
241<br />
UNCTAD, 2005, s. 255-6; UNCTAD, 2004, s. 271-2; UNCTAD, 2003, s. 203-4; UNCTAD, 2002,<br />
s. 266-9; UNCTAD, 2001, s. 244-8.<br />
89
Tablo 3.8. Birleşme ve Satınalmaların Sektörel Dağılımı (Milyon $)<br />
Hammadde<br />
1987 1988 1989 1990 1991 1992<br />
Satım 10.795 3.911 1.941 5.170 1.164 3.637<br />
Alım 1.425 4.398 2.976 2.131 1.556 2.978<br />
Satım 42.393 73.727 89.596 75.495 36.176 43.222<br />
İmalat Sanayi Alım 50.308 71.747 95.149 79.908 44.985 35.287<br />
Hizmetler<br />
Toplam<br />
Hammadde<br />
Satım 21.321 37.986 48.851 69.911 43.297 32.384<br />
Alım 22.776 39.221 42.264 68.423 33.985 40.965<br />
Satım 74.509 115.623 140.389 150.576 80.713 79.280<br />
Alım 74.509 115.623 140.389 150.576 80.713 79.280<br />
1993 1994 1995 1996 1997 1998<br />
Satım 4.201 5.517 8.499 7.935 8.725 10.599<br />
Alım 4.155 5.032 7.951 5.684 7.150 5.455<br />
Satım 43.204 69.321 84.462 88.522 121.379 263.206<br />
İmalat Sanayi Alım 36.837 72.549 93.784 88.821 133.202 257.220<br />
Hizmetler<br />
Toplam<br />
Hammadde<br />
Satım 35.649 52.270 93.632 130.232 174.744 257.843<br />
Alım 42.028 49.519 84.824 132.414 164.457 268.486<br />
Satım 83.064 127.110 186.593 227.023 304.848 531.648<br />
Alım 83.064 127.110 186.593 227.023 304.848 531.648<br />
1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />
Satım 10.000 9.815 28.280 12.751 7.714 6.978<br />
Alım 7.397 8.968 6.537 9.309 4.227 4.766<br />
Satım 288.090 291.654 197.174 137.414 129.713 134.975<br />
İmalat Sanayi Alım 287.126 302.507 199.887 115.460 112.758 119.674<br />
Hizmetler<br />
Toplam<br />
Satım 467.853 842.342 368.506 219.623 159.561 238.645<br />
Alım 471.497 832.303 387.425 243.771 180.002 256.156<br />
Satım 766.044 1.143.816 593.960 369.789 296.988 380.598<br />
Alım 766.044 1.143.816 593.960 369.789 296.988 380.598<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 328; UNCTAD, 2004, s. 420-1; UNCTAD, 2002, s. 344-5.<br />
Birleşme ve satınalmalar sonucunda ana şirket ve yabancı iştirak sayılarında<br />
da değişmeler olmuştur. Ana şirket sayısı 2001’den 2002’ye geçerken artmış, daha<br />
sonra 2004’e kadar düşmüş ve 2005 yılında %13,23’lük bir artışla 69.727 olmuştur.<br />
Bu arada yabancı iştirak sayısı 2001’den 2004’e kadar devamlı artmış fakat 2005<br />
yılında ise %25,52’lik bir düşüş yaşayarak 690.391’e inmiştir. Dolayısıyla Tablo<br />
3.9’da incelenen 5 yıllık dönemin ilk dört yılında ana şirket başına yabancı iştirak<br />
sayısında artış yaşanmışken 2005 yılında keskin bir düşüş (%34,22) görülmektedir.<br />
90
Tablo 3.9. Ana Şirket Başına İştirak Sayısı<br />
2001 2002 2003 2004 2005<br />
Dünya 12.98 13.18 13.57 15.05 9.90<br />
GÜ 1.91 2.01 2.16 2.18 4.89<br />
GOÜ 38.89 36.68 37.14 40.91 18.60<br />
Türkiye 0.38 0.38 9.66 10.90 6.52<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 264-6; UNCTAD, 2004, s. 273-5; UNCTAD, 2003, s. 222-4;<br />
UNCTAD, 2002, s. 270-3; UNCTAD, 2001, s. 239-42.<br />
Ana şirket sayısındaki düşüşlere rağmen yeşil alan yatırımlarının sayısında<br />
veri elde edilebilen son üç yılda devamlı bir artış meydana gelmiştir.<br />
Tablo 3.10. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projesi Sayısı<br />
2002 2003 2004<br />
Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />
Dünya 5.656 % 100,00 9.303 % 100,00 9.796 % 100,00<br />
GÜ 2.721 % 48,11 3.843 % 41,31 4.070 % 41,55<br />
GOÜ 2.355 % 41,64 4.446 % 47,79 4.758 % 48,57<br />
Türkiye 46 % 0,81 69 % 0,74 64 % 0,65<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 257-8.<br />
2002’de 5,656 olan yeşil alan yatırım sayısı 2004’te 9.796’a yükselmiştir.<br />
Yapılan yatırımların sektörel dağılımı ise şu şekildedir:<br />
Tablo 3.11. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projeleri Sektörel Dağılımı<br />
Dünya<br />
2002 2003 2004<br />
Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />
Hammadde 217 % 3,84 473 % 5,08 281 % 2,87<br />
İmalat Sanayi 1.929 % 34,11 3.176 % 34,14 3.108 % 31,73<br />
Hizmetler 3.510 % 62,06 5.654 % 60,78 6.407 % 65,40<br />
Toplam 5.656 % 100,00 9.303 % 100,00 9.796 % 100,00<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 259.<br />
Tablo 3.11 incelendiği zaman yeşil alan yatırımlarının en fazla hizmet<br />
sektöründe olduğu ve öneminin artmakta olduğu görülmektedir.<br />
91
3.2.2 Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />
Dünya gerçekleşmeleri ışığında dünya DYY akımlarından Türkiye’nin ne<br />
kadar pay aldığı sorusu çalışmanın konusu itibariyle önemlidir.<br />
Tablo 3.12. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $) ve<br />
Dünyadaki Payı<br />
1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />
DYY Girişi 885 722 805 940 783 982<br />
% % 0,267 % 0,187 % 0,167 % 0,136 % 0,072 % 0,071<br />
2001 2002 2003 2004 2005<br />
DYY Girişi 3.352 1.137 1.752 2.837 9.667<br />
% % 0,399 % 0,148 % 0,277 % 0,422 --<br />
Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 259 ve ,<br />
(14.08.2006).<br />
* Gerçekleşen girişler T.C. Hazine Müsteşarlığı web sitesinden, oranlar ise Dünya Yatırım Raporu<br />
2005’ten alınmıştır. Aralarında yöntem farklılığından kaynaklı göz ardı edilebilecek küçük farklılıklar<br />
mevcuttur.<br />
Türkiye dünya DYY girişlerinden ‰0,71 ile ‰4,22 arasında paylar alarak<br />
DYY çekmede pek başarılı olamamıştır. Bunun da ötesinde DYY girişleri düzenli bir<br />
eğilim göstermemektedir.<br />
2001 yılı değişimin en keskin yaşandığı yıl olmuştur. 2001 yılında %241’lik<br />
bir artışla 3.352 milyon dolar seviyesine ulaşan DYY girişi 2002 yılında tekrar 1.000<br />
milyon dolarlar seviyesine düşmüştür. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz<br />
sonrasında DYY girişinin 2002 yılında artması beklenirken düşmesi Türkiye’yi diğer<br />
ülke örneklerinden ayırmaktadır. Bu farklılığın sebebi olarak da kriz sonrasında<br />
Türkiye’nin diğer bir Arjantin olacağı beklentisi gösterilmektedir 242 . Dolayısıyla<br />
2002 yılında DYY girişleri keskin bir şekilde düşmüştür. Bu düşüşten sonra ise DYY<br />
girişleri düzenli şekilde artmış ve 2005 yılı itibariyle de 9,667 dolar seviyesine<br />
ulaşmıştır. Bu artış Türkiye’nin AB’den Aralık 2004’te aldığı müzakere başlama<br />
kararı, özelleştirmeler ve AB yolunda yapılan düzenlemeler ile açıklanabilmektedir.<br />
242 YILMAZ, K., “Türkiye için Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ne Doğru”, YASED, Haziran<br />
2006, , (15.08.2006), s.<br />
6.<br />
92
Bu değişkenlerin yanında DYY mevzuat ve diğer ülke değişkenlerinden de<br />
önemli derecede etkilenmektedir.<br />
Türkiye 1983 sonrasında 24 Ocak kararları ile liberalleşme yönünde önemli<br />
adımlar atmış bir ülkedir. Bu liberalleşme sürecinden öncelikle dış ticaret, sonrasında<br />
da DYY akımları etkilenmiştir. Günümüzde Türkiye’de uygulanan kanunlara<br />
bakıldığı zaman Türkiye’nin DYY akımlarına çok uygun bir mevzuata sahip olduğu<br />
görülmektedir. Bu bağlamda en önemli kanun 05.06.2003 tarih ve 4875 sayılı<br />
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’dur 243 . Kanun ile DYY ve yabancı yatırımcı<br />
kavramları dünya literatürüne benzer şekilde tanımlanmış, yabancı ve yerli<br />
yatırımcılara eşit haklar verilmiş, keyfi ve ücreti ödenmeden yapılan kamulaştırmalar<br />
engellenmiş, gelir transferi önündeki engeller kaldırılmış, yabancı yatırımcıların<br />
taşınmaz edinim olanakları sağlanmış, uyuşmazlık durumunda uluslararası tahkimin<br />
önü açılmış, yabancı personel istihdamı izin almak koşuluyla sağlanmış ve irtibat<br />
bürosu açma imkanları sağlanmıştır. Bu haliyle kanun dünya düzeyinde liberal kabul<br />
edilebilecek bir niteliğe kavuşmuştur.<br />
Kanunun uygulamasına ilişkin esaslar ise 20.08.2003 tarihinde resmi<br />
gazetede yayınlanan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği<br />
ile belirlenmiştir 244 . Yönetmeliğe göre DYY verilerinin temini ile Hazine<br />
Müsteşarlığı görevlidir. Yönetmelik, yabancı firmaların faaliyet ve sermaye bildirim<br />
koşullarını belirlemiş, kuruluş ve süre uzatımına ilişkin müracaatlarında istenilen<br />
bilgi / belgelerin tam ve eksiksiz olması durumunda başvuru tarihinden itibaren 5<br />
işgünü içinde sonuçlandırılacağı garantisini vermiştir. Yönetmelik ile irtibat bürosu<br />
kuruluşunda müracaatta istenilen belge sayısı 4’e indirilmiştir.<br />
Bu kanun ve yönetmeliğin haricinde DYY’leri düzenleyen 11.06.2003 tarih<br />
ve 4884 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve<br />
Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 245 , 27.02.2003<br />
tarih ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun 246 , 29.08.2003<br />
tarihinde resmi gazetede yayınlanan Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında<br />
243 , (16.08.2006).<br />
244 , (16.08.2006).<br />
245 , (15.08.2006).<br />
246 , (16.08.2006).<br />
93
Kanunun Uygulama Yönetmeliği 247 , Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı<br />
Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik 248 mevcuttur.<br />
Türkiye kanun ve yönetmeliklere ek olarak 49 Çifte Vergilendirmeyi Önleme<br />
Anlaşması 249 ile 79 Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasına 250<br />
imza atmıştır.<br />
Tüm bu kanun, yönetmelik ve anlaşmalar esasında Türkiye’yi DYY açısından<br />
dünyanın en liberal ülkelerinden biri kılmaktadır. Kısacası Türkiye’deki DYY<br />
mevzuatı, DYY akımlarını arttırıcı nitelik taşımaktadır. 2002 sonrası DYY artışının<br />
arkasında liberal mevzuatın da etkisinin olduğu söylenebilir.<br />
Öte yandan ülkenin ekonomik büyüklüğü ve coğrafi konumu dikkate<br />
alındığında Türkiye DYY çekmede çok başarılı olamamıştır. Bu durumun arkasında<br />
DYY mevzuatı değil, enerji problemleri, vergi ve çevre mevzuatı, kayıtdışı ekonomi,<br />
siyasi istikrarsızlık, adalet sistemindeki aksaklıklar ve mülkiyet haklarındaki<br />
aksaklıklar yatmaktadır. 251 Diğer sebepler ise ülke ekonomisinin dinamikleri, iş<br />
hayatının durumu, ülke ekonomisine güven, teknolojik altyapı ve beşeri sermaye<br />
eksiklikleri olarak sayılabilir. Bu değişkenlerin ölçülebilmesi için endeks<br />
hesaplamaları kullanılmaktadır. Bu endekslemelerden ilki Küresel Rekabet Gücü<br />
Endeksi (Global Competitiveness Index)tir.<br />
Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı küresel rekabet gücü raporuna<br />
göre rekabet gücü, bir ülkenin üretkenliğini ve dolayısıyla da ekonominin elde<br />
edebileceği refahı etkileyen her türlü faktör, politika ve kurumların toplamıdır. Bu<br />
bağlamda rekabet gücü makroekonomik çevrenin kalitesi, ülkenin kamu<br />
kurumlarının istikrarı ve teknolojik gelişmeye hazırlılık seviyesi ile ölçülür.<br />
247<br />
, (16.08.2006).<br />
248<br />
, (16.08.2006).<br />
249<br />
, (15.08.2006).<br />
250<br />
, (15.08.2006).<br />
251<br />
ARIMAN, A., “Türkiye’de Daha Fazla Yabancı Sermaye Çekebilmek İçin İzlenmesi Gerekli<br />
Politikalar” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN (der.),<br />
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü,<br />
Ankara, Şubat 2001, s. 134-9. Ayrıca, DYY’nin uygulamada yaşadığı bürokratik zorluklar için<br />
bkz. AKSOY, N., “Türkiye’deki Yabancı Sermayeli Firmalar, Sorunları, Gelişme Perspektifleri<br />
(Dünü ve Bugünü) – II” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN<br />
(der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim<br />
Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001.<br />
94
Dolayısıyla da Küresel Rekabet Gücü Endeksi fazla olan ülke orta ve uzun vadede<br />
daha hızlı büyüyebilecektir 252 .<br />
Bu rapora göre Türkiye, 2003 yılında 101 ülke arasında 65. iken 2004’te 104<br />
ülke arasından 66. ve 2005’te de 117 ülke arasından 66. olmuştur. 2004’ten 2005’e<br />
geçerken Türkiye’nin endeksi 3,82’den 3,68’e düşmüştür 253 . Bu endeksler<br />
gerçekleşmelere ters düşmekte ise de Türkiye’nin dünya DYY akımlarından aldığı<br />
düşük payı açıklamaktadır.<br />
Aynı raporun bir diğer çalışması da İş Hayatı Rekabet Gücü Endeksi<br />
(Business Competitiveness Index)’tir. Bu endeks küresel rekabet gücü endeksinin<br />
belirleyicisi olan makroekonomik değişkenler üzerinde tamamlayıcı etkiye sahip<br />
değişkenlere ve ekonomilerin üretkenlik ve rekabet gücü sürdürülebilirliğini<br />
belirleyen mikroekonomik değişkenlere odaklanmıştır. Endeks hesaplanırken firma<br />
işlev ve stratejilerinin karmaşıklığı ve ulusal iş çevresinin kalitesi dikkate alınır 254 .<br />
2004 yılında 3,82’lik endeks ile 103 ülke arasında 52. olan Türkiye, 2005<br />
yılında 3,34’lük bir endeks ile 117 ülke arasından ancak 87. olabilmiştir 255 . Endeksin<br />
bu derece düşük olması Türkiye’nin dünya DYY akımlarından aldığı düşük payı<br />
açıklasa da Küresel Rekabet Gücü Endeksi gibi gerçekleşmeler ile çelişmektedir.<br />
DYY akımlarına etkisi olabilecek endekslerden bir tanesi de AT-Kearney’in<br />
hesapladığı Küresel Perakende Gelişme Endeksi (Global Retail Development<br />
Index)’tir. Bu endeksin, %20’si ülke riski (Bunun da %20’si politik risk, %25’i<br />
ekonomik performans, % 10’u borç göstergeleri, % 10’u kredi derecelendirmesi, %<br />
5’i banka kredilerine erişim, %5’i sermaye piyasaları ve %5’i forfeiting indirimi),<br />
%5’i iş yaşamı riski (terörizm, cinayet ve şiddet, düzensiz ödemeler, yozlaşma)<br />
olmak üzere %25’ini ülke riski; %10’u kişi başına perakende satışları, %5’i nüfus,<br />
%5’i şehir nüfusu, %2,5’i iş hayatı etkinliği, % 2,5’i yasa ve düzenlemeler (Bunun da<br />
252<br />
LOPEZ-CLAROS, A, M. E. PORTER ve K. SCHWAB, “The Global Competitiveness Report<br />
2005-2006, Policies Underpinning Rising Prosperity”, World Economic Forum, New York,<br />
September 2005, s. xiii – xiv.<br />
253<br />
LOPEZ-CLAROS vd., s. xvii; PORTER, M. E., K. SCHWAB, X. SALA-I-MARTIN ve A.<br />
LOPEZ-CLAROS, “The Global Competitiveness Report 2004-2005”, World Economic Forum,<br />
New York, October 2004, s. xiii.<br />
254<br />
LOPEZ-CLAROS vd., s. xvi.<br />
255<br />
LOPEZ-CLAROS vd., s. xxi ve PORTER vd., s. xviii.<br />
95
%50’si düzenlemelerin maliyeti, %20’si sözleşme ve yasalar, %10’u vergi sisteminin<br />
etkinliği, %10’u hükümetin rekabete müdahalesi ve %10’u hükümetin kurum<br />
yatırımına müdahalesi) olmak üzere %25’ini piyasa çekiciliği; %10’u modern<br />
perakendeciliğin payı, %10’u uluslararası perakendecilerin sayısı, %5’i ikamet eden<br />
başına modern perakendecilik alanı ve %5’i lider perakendecilerin piyasa payı olmak<br />
üzere %30’unu piyasa doygunluğu ve %20’sini de süre baskısı oluşturmaktadır.<br />
Endeks 30 GOÜ için 100 üzerinden hesaplanmaktadır 256 .<br />
Bu endekse göre Türkiye 2003 yılında 64 puan elde ederek 6., 2004’te 75’le<br />
8., 2005’te 78’le 9. ve 2006’da 66 ile 10. sırada yer almıştır 257 . Türkiye’ye giren<br />
DYY bu 4 yılda artarken endeks düşmüştür. Dolayısıyla Küresel Perakende Gelişme<br />
Endeksi ile Türkiye’ye gelen DYY gerçekleşmeleri arasında uyumsuzluk vardır.<br />
Türkiye’nin endekse dahil edilen 30 GOÜ içinde bile kötü sıralarda yer alması ve<br />
giderek de gerilemesi Türkiye’deki düşük DYY girişlerini açıklayabilir.<br />
Türkiye’nin DYY için çekiciliğini kaybettiğini gösteren diğer bir endeks de<br />
Beşeri Sermaye Endeksi (The Human Capital Index)’tir. Bu endekse göre Türkiye<br />
119 ülke arasında 1995 yılında 0,446 ile 66. sıradayken, 2001’de 0,355 ile 80. sıraya<br />
düşmüştür 258 . Bu düşük endeks Türkiye’nin başarısızlığına işaret etmektedir.<br />
DYY akımlarını açıklamakta diğer bir önemli endeks DYY Güven Endeksi<br />
(FDI Confidence Index)tir. Endeks 60 ila 70 ülkede görev yapan ve dünya DYY<br />
akımlarının %70’ini gerçekleştiren dünyanın en büyük 1.000 firmasının<br />
yöneticilerine yönlendirilen sorular ile hesaplanmaktadır 259 .<br />
Bu endekse göre Türkiye 2001 yılında 23., 2002’de 60 ülke arasında 29.,<br />
2003’te 64 ülke arasından 24., 2004’te 65 ülke arasından 29. ve 2005’te de 68 ülke<br />
256<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2006 Global Retail<br />
Development Index, 2006, s. 5.<br />
257<br />
ATKEARNEY, 2006, s. 2; ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers,<br />
The 2005 Global Retail Development Index, 2005b, s. 2; ATKEARNEY, Emerging Market<br />
Priorities for Global Retailers, The 2004 Global Retail Development Index, 2004, s. i;<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2003 Global Retail<br />
Development Index, 2003b, s. i.<br />
258<br />
UNCTAD, 2005, s. 291.<br />
259 ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 8, 2005a, s. 2.<br />
96
arasından 13. olmuştur 260 . Endeksteki dalgalanmalara rağmen 2005 yılındaki sıçrayış<br />
DYY girişindeki sıçrayış ile örtüşmektedir. Fakat bu endeks yöneticilerin öznel<br />
fikirleri ile oluşturulduğu için yıllar arasında keskin değişimlere açık ve dikkatle<br />
yaklaşılması gereken bir endekstir 261 .<br />
DYY akımlarını belirleyen faktörler göz önüne alınarak hesaplanan DYY<br />
Potansiyel Endeksi (FDI Potential Index)e bakıldığı zaman (Tablo 3.13), Türkiye<br />
endeksinin genelde arttığı fakat dalgalanmaların olduğu görülmektedir. Buna ek<br />
olarak Performans Endeksi (FDI Performance Index) de genel bir artış eğilimi<br />
göstermektedir. Her iki endeksteki dalgalanmalar da Türkiye’nin dünya DYY<br />
akımlarından aldığı payın dalgalanmalarına benzemektedir.<br />
Tablo 3.13. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Potansiyel ve Performans<br />
Endeksleri<br />
1988<br />
1990<br />
1989<br />
1991<br />
1990<br />
1992<br />
1991<br />
1993<br />
1992<br />
1994<br />
1993<br />
1995<br />
1994<br />
1996<br />
Potansiyel Endeksi 64 59 65 60 70 77 77<br />
Performans Endeksi 70 71 79 89 101 104 109<br />
1995<br />
1997<br />
1996<br />
1998<br />
1997<br />
1999<br />
1998<br />
2000<br />
1999<br />
2001<br />
2000<br />
2002<br />
Potansiyel Endeksi 78 85 82 81 89 72<br />
2001<br />
2003<br />
Performans Endeksi 114 125 122 123 112 109 110<br />
Kaynak: UNCTAD, 2004, s. 281–4, 289–90.<br />
Tablo 3.13 dünya yatırım raporları ile birlikte incelendiği zaman Türkiye’nin<br />
DYY potansiyelinin ve performansının zayıf olduğu görülmektedir. Türkiye, 1988–<br />
1990, 1999–2001, 2000–2002 ve 2001–2003 yılları DYY giriş performans ve<br />
260 ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 4, February,<br />
2001, s. 2; ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 6,<br />
September, 2003a, s. 2; ATKEARNEY, 2005a, s. 2.<br />
261 YILMAZ, s. 11.<br />
97
potansiyeli matrisinde düşük DYY performans ve potansiyelinin olduğu düşük<br />
performansçı kısmında yer almaktadır 262 .<br />
DYY akımlarını açıklamak için kullanılabilecek diğer bir endeks de Ağ<br />
Oluşturmaya Hazırlılık Endeksi (The Networked Readiness Index)tir. Endeks kabaca<br />
ülkelerin bilgi ve iletişim teknoloji durumlarını inceler 263 .<br />
Endekse göre Türkiye 2004 yılında104 ülke arasında -0,14 ile 52. sıradayken,<br />
2005’te 115 ülke arasında 0,00 ile 48. sıradadır 264 . Türkiye’nin sıralamada üste<br />
çıkması ile DYY akımlarındaki artış arasında benzer yönlü bir ilişki vardır.<br />
Türkiye’nin DYY akımları için çekiciliğinin arttığına işaret eden diğer bir<br />
endeks de Teknolojik Faaliyet Endeksi (Technological Activity Index)tir. Bu<br />
endekse göre Türkiye 117 ülke arasında 1995 yılında 0,415 ile 58. sıradayken,<br />
2001’de 0,425 ile 57. sıraya yükselmiştir 265 .<br />
Diğer önemli bir endeks de ‘The Heritage Foundation’ın hesapladığı<br />
Ekonomik Özgürlük Endeksi (Index of Economic Freedom)dır. Bu endeks 2006<br />
yılında 161 ülke için hesaplanmıştır. Türkiye 2006 yılında 3,11’lik skor ile 85. sırada<br />
yer almış ve nerdeyse özgür değil (mostly unfree) kategorisinde yer almıştır. 266<br />
262 , (14.08.2006);<br />
, (14.08.2006);<br />
, (14.08.2006);<br />
, (14.08.2006).<br />
263 Endeks hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. DUTTA, S. ve A. LOPEZ-CARLOS “The Global<br />
Information Technology Report, 2004-2005, Efficiency in an Increasingly Connected World”,<br />
World Economic Forum, March 2005, s. ix-x.<br />
264 DUTTA ve LOPEZ-CARLOS, s. xvii; DUTTA, S., A. LOPEZ-CARLOS ve I. MIA “The Global<br />
Information Technology Report, 2005-2006, Leveraging ICT for Development”, World<br />
Economic Forum, May 2006, s. xv.<br />
265 UNCTAD, 2005, s. 290.<br />
266 MILES, M. A., K. R. HOLMES ve M. A. O’GRADY, 2006 Index of Economic Freedom, 2006,<br />
, (25.08.2006), s.xi, 381.<br />
98
12000<br />
10000<br />
8000<br />
6000<br />
4000<br />
2000<br />
0<br />
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006<br />
DYY Girişi Ekonomik Özgürlük Endeksi<br />
Yıllar<br />
Grafik 3.6. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ve Ekonomik<br />
Özgürlük Endeksi<br />
Kaynak: Ekonomik Özgürlük Endeksi verileri MILES, s. 381’den alınmıştır.<br />
Endeks 0 ile 5 arasında değerler almaktadır ve 5 en kötü durumu ifade<br />
etmektedir. Dolayısıyla Grafik 3.6’da sağdaki ekonomik özgürlük ekseni ters<br />
çevrilmiştir. Bu durumda ekonomik özgürlük endeksi eğrisinin negatif eğimi<br />
durumun daha bozulmasını ifade etmektedir.<br />
Ekonomik özgürlük endeksi ile DYY girişleri arasında benzer bir eğilimi<br />
zaman farkını ekleyerek görmek mümkün gibi görünmektedir. Eğrilere bakıldığı<br />
zaman Özgürlük Endeksi’ndeki değişmelerin 5 yıl farkla DYY girişlerinde<br />
izlenebildiğini görmekteyiz. 1995 ile 2000 yılları arasındaki Ekonomik Özgürlük<br />
Endeksi iyileşmelerini 2000 ile 2005 yılları arasında DYY girişlerinde görmek<br />
mümkündür. Bu ilişkiyi Türkiye’nin gelecek 5 yılı için genişletirsek Ekonomik<br />
Özgürlük Endeksi’ndeki kötüleşmenin gelecek 5 yılda Türkiye DYY girişlerinin<br />
azalacağına işaret ettiğini söylemek mümkündür. 267<br />
Değinilen ekonomik olaylar, mevzuat ve endeksler ışığında Türkiye’nin DYY<br />
çekmede çok başarılı olamadığı, hatta gelecekte de olumsuzların yaşanabileceği<br />
söylenebilir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken nokta özelleştirmeler ile ortaya<br />
çıkan birleşme ve satınalmaların sürekli olarak bu hızda ilerlemeyeceğidir.<br />
267 Ancak buradaki ilişki, ekonometrik çalışma ile doğrulanmamış basit bir gözlemdir. Dolayısıyla<br />
okuyucu bu ilişkiyi değerlendirirken temkinli davranmalıdır.<br />
0,00<br />
0,50<br />
1,00<br />
1,50<br />
2,00<br />
2,50<br />
3,00<br />
3,50<br />
4,00<br />
4,50<br />
5,00<br />
99
100<br />
Özelleştirmelerin tamamlanmasından sonra önemli düşüşlerin yaşanmaması için ülke<br />
önemli yapısal değişikliklere gitmeli, altyapı ve eğitim olanaklarını geliştirmelidir.<br />
Türkiye için önemli değişimlerden birkaçı yarı-özerk bir yatırım promosyon<br />
ajansının kurulması, hukukun üstünlüğü ilkesinin işler hale getirilmesi, vergi<br />
sisteminde %10’luk kurumlar vergisi düşüşünün ötesinde yapısal değişiklikler<br />
yapılması ve kritik sektörlerin belirlenerek yatırım çekmek için gerekli hazırlıkların<br />
yapılmasıdır 268 .<br />
DYY girişleri ve bunların sebeplerinden sonra Türkiye’deki DYY’nin çeşit<br />
ve dağılımına bakmakta fayda vardır.<br />
Türkiye’de yabancı sermayeli firma sayısı Tablo 3.14’ten de görülebileceği<br />
gibi 13.043’tür.<br />
Tablo 3.14. Türkiye’de Yabancı Sermayeli Firma Sayıları ve Türleri<br />
Firma Sayısı<br />
1954 - 1999 4.159<br />
2000 447<br />
2001 484<br />
2002 498<br />
2003 1.108<br />
2004 * 2.120<br />
2005 * 2.878<br />
2006 * 1.349<br />
Toplam 13.043<br />
Kaynak: , (14.08.2006).<br />
* Geçici veriler<br />
Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli firma sayılarına baktığımız zaman<br />
birikimli olarak devamlı bir artışın olduğu görülmektedir.<br />
Bu firmaların 416 tanesi hammadde sektöründe, 2.715 tanesi imalat<br />
sanayinde ve geri kalan 9.912 tanesi de hizmet sektöründe faaliyette bulunmaktadır.<br />
Hizmet sektöründe görev yapan firmaların toplam firma sayısı içindeki payı<br />
268 YILMAZ, s. 27–37.
101<br />
%75,99’dur. Bunların da %45,54’ü (4514 firma) toptan ve perakende ticaret alanında<br />
faaliyette bulunmaktadır 269 .<br />
Firmaların %53,65’inin (6.998 firma) kaynağı AB, %12,25’inin (1.598 firma)<br />
kaynağı AB dışındaki Avrupa, %18,09’unun (2.360 firma) kaynağı Yakın ve Orta<br />
Doğu ülkeleridir 270 .<br />
Ayrıca T.C. Hazine Müsteşarlığı, firmaları kuruluş türleri ile sektörlerine,<br />
sermaye büyüklükleri ile sektörlerine, kuruluş türleri ile kaynak ülkelerine, sermaye<br />
büyüklükleri ile kaynak ülkelerine, sermaye girişleri ile sektörlerine ve sermaye<br />
girişleri ile kaynak ülkelerine göre de ayrıştırmıştır 271 .<br />
Öte yandan Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED), tuttuğu<br />
istatistiklerle Türkiye’deki yabancı sermayeli 9.749 firmanın genel bilgilerini<br />
sitesinde yayınlamaktadır 272 .<br />
Yabancı sermayenin Türkiye içinde illere göre dağılımına bakıldığında ise ilk<br />
sıraları İstanbul, İzmit, İzmir, Ankara ve Antalya almaktadır 273 .<br />
DYY konusunda diğer önemli bir konu da özelleştirmeler konusudur. Türkiye<br />
AB üyeliği müzakereleri aşamasında özelleştirmelere hız vererek önemli<br />
özelleştirmeleri gerçekleştirmiştir. Türk Telekomünikasyon A. Ş.’nin özelleştirilmesi<br />
en önemli DYY girişini sağlayan kaynak olmuştur. Bu 6,5 milyar dolarlık blok satış<br />
ile önemli bir DYY girişi sağlanacaktır. 274<br />
Türkiye’de DYY akımlarına genel olarak bakıldığı zaman ise Türkiye’nin<br />
piyasa büyüklüğüne rağmen DYY akımlarından yeterli payı alamadığı<br />
görülmektedir 275 . Bu başarısızlığın arkasında uzun yıllar devam eden ekonomik ve<br />
politik istikrarsızlığı, beşeri sermaye düşüklüğünü, maliyet (işgücü, haberleşme,<br />
269<br />
, (14.08.2006).<br />
270<br />
, (14.08.2006).<br />
271<br />
bkz. , (14.08.2006).<br />
272<br />
, (16.12.2006).<br />
273<br />
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI, “Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu”, Yabancı<br />
Sermaye Genel Müdürlüğü, Mayıs 2006, s. 20-1.<br />
274<br />
T.C. BAŞBAKANLIK ÖZELLEŞTIRME İDARESI BAŞKANLIĞI, Türkiye’de Özelleştirme,<br />
2006, , (14.09.2006), s.31.<br />
275<br />
Türkiye’nin rakipleri ile karşılaştırması için bkz. YILMAZ ve LOEWENDAHL ve<br />
LOEWENDAHL.
102<br />
ulaştırma ve vergi) fazlalığını, altyapı yetersizliğini ve tanıtım eksikliğini saymak<br />
mümkündür.<br />
Türkiye’nin konum faktörleri ile ilgili bu olumsuz durum Tablo 3.15’ten<br />
izlenebilmektedir. Loewendahl’ın 2001 yılı sonunda yaptığı çalışmanın sonucuna<br />
göre Türkiye ekonomik büyüklükler açısından güçlü iken, istikrar, altyapı ve tanıtım<br />
konularında başarısızdır. Çalışma sonucunda Türkiye emek yönünden güçlü olarak<br />
niteleniyor olsa da günümüzde bu avantajı daha çok Asya ülkeleri ellerinde<br />
bulundurmaktadırlar.<br />
Tablo 3.15. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Konum Avantajları<br />
Kilit Konum Faktörleri Karşılaştırmalı Durum<br />
Piyasa Arayan DYY<br />
Piyasa Büyüklüğü<br />
Piyasa Büyüme Oranı<br />
Nüfus<br />
Kişi Başına Gelir<br />
Etkinlik Arayan DYY<br />
Emek Maliyeti<br />
Emeğin Üretkenliği<br />
Bölgesel Entegrasyonlar<br />
Emeğin Kalitesi ve Arzı<br />
Nitelik Arayan DYY<br />
Mühendis ve Teknisyen Arzı<br />
Ar-Ge ve Yenilik Tabanı<br />
Haberleşme ve İnternet Altyapısı<br />
DYY Çeken Çevre Koşulları<br />
DYY Mevzuatı (Bağımsız DYY)<br />
DYY Mevzuatı (Özelleştirme/Altyapı DYY’si)<br />
Kolaylaştırıcı Süreç<br />
Politik Sadakat<br />
Teşvikler<br />
Yatırım Tanıtımı<br />
Kurumsal – Politik Çevre<br />
Ekonomik İstikrarsızlık (Enflasyon, Döviz Kuru, Borç)<br />
Politika Kesinliği<br />
Politik Müdahale, Bürokrasi ve Yozlaşma<br />
Adalet Sistemi ve Mülkiyet Hakları<br />
Yurtiçi Sosyal Gerilimler<br />
Kaynak: LOEWENDAHL ve LOEWENDAHL, s. 29.<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Orta<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Güçlü<br />
Zayıf<br />
Orta<br />
Güçlü<br />
Zayıf<br />
Orta<br />
Zayıf<br />
Güçlü<br />
Zayıf<br />
Zayıf<br />
Zayıf<br />
Zayıf<br />
Zayıf<br />
Zayıf<br />
Bu aşamadan sonra da orta büyüklükteki bir ülke olarak Türkiye’nin ucuz<br />
işgücü ile Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabet etmesi mümkün değildir.<br />
Dolayısıyla Türkiye’nin DYY stratejisini belirlerken buna dikkat etmesi, beşeri<br />
sermayeyi, ulaştırma ve haberleşme altyapısını, Ar-Ge altyapısını geliştirerek orta ve
103<br />
uzun vadede teknoloji-yoğun üretime geçmeye çalışması gerekmektedir. Bu sayede<br />
gelen DYY’nin ülkeye hem doğrudan hem de dolaylı etkileri olacaktır. Doğrudan<br />
etkisi ülke ekonomisin büyümesi olacakken, dolaylı etkisi teknoloji transferi, taşma<br />
gibi yollarla yerli firmaların da gelişmesi olacaktır.<br />
Bir sonraki bölümde DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri incelenecek ve<br />
Türkiye üzerine bir model kurularak, DYY’nin Türkiye’de büyümeye yol açıp<br />
açmayacağı araştırılacaktır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMIN <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong><br />
ETKİSİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />
104<br />
Doğrudan yabancı yatırımlar artan ve ucuzlayan haberleşme, ulaştırma<br />
olanakları, bilgi transferi, serbestleşme -kısaca küreselleşme-, artan ekonomik ve<br />
finansal entegrasyon ve özelleştirmeler ile artış göstermiştir. 276 Buna bir de ticari<br />
bankaların 1980’lerde kredilerini azaltmaları sonucu GOÜ’nün sermaye<br />
kısıtlamalarını azaltmaları ve üstüne vergi teşvikleri ve sübvansiyonları eklendiği<br />
zaman DYY’nin neden arttığı daha rahat anlaşılacaktır 277 .<br />
Artan DYY, önceleri ulus-devlet kavramına has milli egemenliğe dair bir<br />
tehdit olarak görülürken daha sonra özellikle GOÜ’lerde yaptığı etkiler dolayısıyla<br />
arzu edilen, tedariki için tanıtım ve teşvik programlarının hazırlandığı bir ekonomik<br />
enjeksiyon (injection) kalemi olmuştur.<br />
Çalışmanın bu bölümünde öncelikle DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri<br />
literatürü taranacak, makro ekonomik çalışmalar incelenecek ve sonrasında da<br />
etkilerin neler olduğu ve hangi yollarla gerçekleştikleri araştırılacaktır. Çalışmada<br />
son olarak da Türkiye’de DYY’nin büyümeye etkisini incelemek amacıyla<br />
ekonometrik bir modellemeye gidilecektir.<br />
4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkileri<br />
DYY, pek çok ülkede ekonomik büyümeyi hızlandırmış, ev sahibi ülkenin<br />
dünya ekonomisi ile entegrasyonunu sağlamıştır. Bu bağlamda DYY, büyümeyi<br />
276 DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment in Developing Countries and Growth: A Selective<br />
Survey”, The Journal of Development Studies, Vol. 34, No. 1, Oct. 1997, s. 2.<br />
277 CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, Does Foreign Direct Investment Accelerate Economic<br />
Growth, May 2002,<br />
,<br />
(07.09.2006), s. 1.
105<br />
hızlandırıcı bir katalizör olarak ekonomik literatürde yer bulmaya başlamıştır.<br />
Literatürde araştırma konusu haline gelmesi ile birlikte artan ampirik çalışmaların<br />
pek çoğunda ekonomik büyümeyi hızlandırıcı olarak bulunan DYY, kimi<br />
çalışmalarda da etkisiz bulunmuştur.<br />
DYY’nin büyüme üzerindeki etkileri, büyüme model ve teorileri aracılığıyla<br />
incelenmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla DYY analizleri de büyüme teorilerinin avantaj<br />
ve dezavantajlarını bünyelerinde barındırmaktadırlar.<br />
DYY önceleri “Erken Keynes-Sonrası Büyüme Teorileri” ile incelenmiştir.<br />
Bu teoriler büyümede en önemli payın tasarruf ve yatırım oranlarına ait olduğunu<br />
ileri sürmüşlerdir. Bu teorilerin en önemlisi Harrod-Domar modelidir. Daha sonra<br />
incelemeler “Neo-Klasik Büyüme Modelleri” ile devam etmiş ve önem teknolojik<br />
ilerlemeye verilmiştir. Bu akımın en önemli temsilcileri de Solow ve takipçileridir.<br />
Günümüzde ise DYY daha çok “Yeni – İçsel Büyüme Modelleri” ile analiz<br />
edilmektedir. Bu modeller ise Ar-Ge, beşeri sermaye birikimi ve dışsallıklara önem<br />
vermektedir. Bu teorinin en önemli isimleri ise Romer ve Lucas’tır. 278<br />
DYY’nin büyümeye etkilerini inceleyen alanlardan bir tanesi de endüstriyel<br />
organizasyon ekonomileridir. 279 Neo-klasik iktisat ile endüstriyel organizasyon<br />
ekonomileri DYY’nin etkilerini incelerken birbirlerine üstün gelememişlerdir.<br />
Dolayısıyla da günümüzde her iki teori de kullanılabilmektedir. 280<br />
Neo-klasik büyüme teorisine dayanan standart uluslararası ticaret teorisinin<br />
geçmişi MacDougall (1960)’a kadar dayanır. 281 Bu tip modellerde önem, sermaye<br />
girişine verilir ama öte yandan sermaye stokunun artması zamanla sermayenin<br />
278 BALASUBRAMANYAM, V. N., M. SALISU ve D. SAPSFORD, “Foreign Direct Investment and<br />
Growth in EP and IS Countries”, The Economic Journal, Vol. 106, Jan. 1996, s.94. Ayrıca Ar-Ge<br />
tabanlı büyüme modellerinin kısa bir tarihi için bkz. SAGGI, K., “Trade, Foreign Direct<br />
Investment, and International Technology Transfer: A Survey”, World Bank Policy Research<br />
Working Paper, No. 2349, May 2000, s. 7-10.<br />
279 Neo-klasik iktisat ile endüstriyel organizasyon ekonomileri arasında geçiş için bkz. ASHEGHIAN,<br />
P., “Determinants of Economic Growth in the United States: The Role of Foreign Direct<br />
Investment”, The International Trade Journal, Vol. XVIII, No. 1, Spring 2004, s. 64, 68-9.<br />
280 İki teorinin birbirine uyumunu sağlamak için yapılan çalışmalar vardır. Buna bir örnek olarak bkz.<br />
MCCLINTOCK, B. T., “Recent Theories of Direct Foreign Investment: An Institutionalist<br />
Perspective”, Journal of Economic Issues, Vol. 22, 1998.<br />
281 MACDOUGALL, G. D. A., “The Benefits and Costs of Private Investment from Abroad: A<br />
Theoretical Approach”, Economic Record, Vol. 36, 1960.
106<br />
marjinal ürününü düşürmektedir. Dolayısıyla fakir ve zengin ülkeler zaman<br />
içerisinde yakınsayacaklardır. 282<br />
Yakınsama öngörüsü günümüz gerçekleşmelerine pek uymamaktadır. Bu<br />
uyumsuzluk endüstriyel organizasyon ekonomileri gibi diğer alanların da önemini<br />
arttırmıştır. Endüstriyel organizasyonun geçmişi Hymer’in 1960’taki doktora tezine<br />
kadar uzanmaktadır. 283 Hymer’den sonra teoriye Buckley ve Casson (1976) 284 , Caves<br />
(1971) 285 , Dunning (1973) 286 , Kindleberger(1969) 287 ve Vernon (1966) 288 katkılarda<br />
bulunmuşlardır.<br />
Neo-klasik teori DYY’nin daha ziyade Romer’in “Nesne Açığı” (Object Gap)<br />
olarak adlandırdığı farklılığı kapatma görevine vurgu yaparken, endüstriyel<br />
organizasyon ise yine Romer’in “Fikir Açığı” (Idea Gap) farklılığına vurgu<br />
yapmaktadır. 289<br />
Endüstriyel organizasyonun inceleme alanında geniş öneme sahip diğer bir<br />
değişken de ÇUŞ’tur. DYY akımlarının önemli bir kısmını gerçekleştiren ÇUŞ, Neoklasik<br />
teoride gerektiği kadar vurgulanmamaktadır. Bu açık endüstriyel organizasyon<br />
tarafından telafi edilmektedir. 290<br />
İki teori arasındaki bu farklılık DYY’nin doğrudan etkileri ile dolaylı<br />
etkilerini anlatmaları olarak da yorumlanabilir. Neo-klasik teori daha ziyade<br />
282<br />
BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Impact of Foreign Investment on Host Countries: A<br />
Review of the Empirical Evidence”, World Bank Policy Research Working Paper, No. 1745,<br />
March 1997b,<br />
, (07.09.2006), s. 1.<br />
283<br />
HYMER, S., The International Operations of National Firms: A Study of Direct Investment,<br />
Unpublished PhD. Thesis, Massachusetts Institute of Technology, 1960.<br />
284<br />
BUCKLEY ve CASSON.<br />
285<br />
CAVES, 1971.<br />
286<br />
DUNNING, 1973.<br />
287<br />
KINDLEBERGER, C. P., American Business Abroad, Yale University Pres, New Haven, 1969.<br />
288<br />
VERNON, 1966.<br />
289<br />
BENACEK, V., M. GRONICKI, D. HOLLAND ve M. SASS, “The Determinants and Impact of<br />
Foreign Direct Investment in Central and Eastern Europe: A Comparison of Survey and<br />
Econometric Evidence”, Journal of United Nations, Vol. 9, No. 3, 2000, s.5.<br />
290<br />
ASHEGHIAN, s. 67.
107<br />
DYY’nin doğrudan etkileri üzerine yoğunlaşırken, endüstriyel organizasyon daha<br />
ziyade DYY’nin dolaylı etkileri üzerine yoğunlaşır. 291<br />
Şekil 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkileri<br />
* Dolaylı etkilerin ilk 5 tanesi OECD’nin DYY taşmaları için kabul ettiği kanallardır; bkz.<br />
MENCINGER, J., “Does Foreign Direct Investment Always Enhance Economic Growth?”, Kyklos,<br />
Vol 56, Fasc. 4, 2003, s. 503.<br />
Şekil 4.1’den de görülebileceği gibi DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri<br />
hem doğrudan hem de dolaylı yollarla olabilmektedir.<br />
Doğrudan etkilerin en başında, özellikle sermayenin kıt olduğu GOÜ’lerde<br />
çok etkili olan, sermaye girişi gelmektedir. DYY girişleri ile ev sahibi ülkelere<br />
sermaye girişi olmaktadır. Bu giriş ülkenin ödemeler bilançosunu olumlu<br />
etkilemektedir. Bu bağlamda da DYY portfolyo yatırımı ve dış borç ile aynı etkiyi<br />
yaratmaktadır. DYY’nin bu diğer girişlerden farkı ise DYY’nin istihdam, teknoloji,<br />
yeni ara mal, yeni nihai mal, ticaret ve vergi geliri yaratıyor olmasıdır. DYY eğer<br />
yeşil alan yatırımı şeklinde veya yerli firmanın genişletilmesi şeklinde olursa yeni<br />
istihdam yaratabilmektedir. Öte yandan, eğer DYY birleşme veya satın alma<br />
türündeyse veya yeşil alan yatırımı olsa bile çalışanlarını ev sahibi ülke dışından<br />
291 BLOMSTRÖM, 1997b, s. 2.<br />
Doğrudan Yabancı Yatırımların Etkileri<br />
Doğrudan Etkiler Dolaylı Etkiler *<br />
1. Sermaye Girişi ve Ödemeler<br />
Dengesi Etkisi<br />
2. Yeni Ara Mal Kullanımı<br />
3. Yeni Ürün Girişi<br />
4. İstihdam Etkisi<br />
5. Teknoloji ve İşgücü<br />
Transferleri<br />
6. Ticaret Etkisi<br />
7. Artan Vergi Geliri<br />
1. Teknoloji ve Teknik-Bilgi<br />
Transferi<br />
2. Firma Gelişimi ve Yeniden<br />
Yapılandırılması<br />
3. Uluslararası Ticaret<br />
Entegrasyonuna Katkılar<br />
4. İş Yaşamı Rekabetine<br />
Katkılar<br />
5. Beşeri Sermaye Oluşumunu<br />
Destekleme ve Emek Devri<br />
6. Bağlantılar
108<br />
temin ediyorsa yeni istihdam yaratmaz. Hatta bazı durumlarda ev sahibi ülke<br />
çalışanlarının yerine yabancıların alınması veya daha teknoloji yoğun üretime<br />
geçilmesi yerli istihdamı azaltabilir.<br />
DYY ile kurulan yabancı firmalar genel olarak yabancı olmanın dezavantajını<br />
telafi edebilmek için yerli firmalardan daha yeni teknolojiler ile donatılmışlardır.<br />
Dolayısıyla DYY girişi ev sahibi ülkeye yeni teknolojilerin girmesi anlamına<br />
gelmektedir. Öte yandan, düşük bir ihtimal de olsa yabancı firma, yabancı olmanın<br />
dezavantajını teknoloji dışı üstünlükleri – yönetim, organizasyon, merkezin<br />
bağlantıları- ile telafi etme yoluna giderse ev sahibi ülkeye yeni teknoloji girişi<br />
olmayabilir.<br />
DYY ile ülkeye yeni ara mal girişi olabilir ama bu ara malları kullanabilecek<br />
bir yerli imalat sanayi mevcut değilse, bu girişlerin de etkisi olmayacaktır.<br />
Yeni nihai mal girişi ise her durumda yerli halkın kullanımı için uygun<br />
olmayabilir.<br />
DYY menşeli yabancı firmaların ev sahibi ülkede vergi gelirini arttırıp<br />
arttırmayacakları ise yabancı firmanın transfer fiyatlandırmasını ne derece<br />
uyguladığına bağlıdır.<br />
Tüm bu doğrudan etkiler, daha ziyade Neo-klasik teorinin ilgi alanına<br />
girmektedir. Öte yandan günümüzde artık dolaylı etkilerin daha baskın olduğu<br />
düşünülmektedir. Dolayısıyla çalışmanın geri kalan kısmında ekseriye dolaylı etkiler<br />
üzerinde durulacaktır. 292<br />
Dolaylı etkiler incelenirken 2 değişik metot izlenebilmektedir:<br />
1. Makroekonomik çalışmalar<br />
2. Toplam faktör üretkenliğine dayanan çalışmalar<br />
292 DYY – ekonomik büyüme ilişkisini inceleyen çalışmalar tanımlayıcı, matematiksel veya<br />
ekonometrik olmaktadır. Bu çalışmada tanımlayıcı çalışmalar literatürün bir bütünlük<br />
sağlamasında kullanılmıştır. Matematiksel çalışmalar için ise bkz. RODRIGUEZ-CLARE, A.,<br />
“Multinationals, Linkages, and Economic Development”, The American Economic Review, Vol.<br />
86, No. 4, Sep. 1996; CRISCUOLO, P. ve R. NARULA, “A Novel Approach to National<br />
Technological Accumulation and Absorptive Capacity: Aggregating Cohen and Levinthal”,<br />
MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No. 2002-016, 2002; HANSON. Öte<br />
yandan matematiksel modellerin kısıtları çok olduğundan çalışmanın bundan sonraki kısımlarında<br />
ekonometrik çalışmalar üzerinde durulacaktır.
109<br />
Bu yöntemlerden ilki ülke verilerini kullanarak, ikincisi firmaların faktör<br />
üretkenliklerini kullanarak DYY – ekonomik büyüme ilişkisini incelemeye<br />
çalışmaktadır. DYY – ekonomik büyüme etkisi incelenirken öncelikle<br />
makroekonomik çalışmalara yer verilecek, ardından da mikro ölçekli çalışmalara ve<br />
etki kanallarına değinilecektir.<br />
4.1.1. Makroekonomik Çalışmalar<br />
Makroekonomik çalışmalar ülke ölçeğinde değişkenleri kullanan<br />
çalışmalardır. DYY’nin ekonomik büyüme sağlayıp sağlamadığı incelenirken<br />
sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanan çalışmaların sayısı oldukça<br />
fazla olmakla birlikte çalışmaların sonuçları birbirleri ile uyum içerisinde<br />
olmayabilmektedir.<br />
Asheghian 1960–2000 yılları arası için ABD üzerinde yaptığı çalışmada<br />
“Granger Non-Causality Test” kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi pozitif ve<br />
anlamlı olarak etkilediğini bulmuştur. Çalışmasında yazar ayrıca nedenselliğin<br />
yönünü tek olarak ve DYY’den büyümeye doğru olduğunu da tespit etmiştir. 293<br />
DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif ilişkiyi Mencinger de elde<br />
etmiştir. Çalışmasında yazar Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya,<br />
Litvanya, Polonya, Slovakya ve Slovenya verilerini incelemiştir. Yazar toplanmış<br />
veri (pooled data) kullanmış ve Granger nedensellik testi uygulamıştır. Sonuç olarak<br />
yazar DYY’nin büyümeye sebep olurken, büyümenin DYY’yi arttırmadığını<br />
bulmuştur. 294<br />
Blomström vd. ise 1993 yılında yaptıkları çalışmada sermaye oluşumu ile<br />
ekonomik büyüme arasında tek yönlü pozitif bir ilişki bulmuşlardır ve bu ilişkinin<br />
yönünün de sermaye oluşumundan büyümeye doğru olduğunu tespit etmişlerdir. 295<br />
Dolayısıyla çalışma, DYY girişlerinin ev sahibi ülkede sermaye oluşumuna sebebiyet<br />
293 ASHEGHIAN.<br />
294 MENCINGER.<br />
295 BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “Is Fixed Investment the Key to Economic<br />
Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4436, Aug. 1993.
110<br />
vermesinden dolayı DYY ile ekonomik büyüme arasındaki pozitif bir ilişkiye işaret<br />
etmektedir.<br />
DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulan diğer<br />
bir çalışma da Borota ve Kutan’a aittir. Yazarlar 14 AB üyesi ülkesi ile1973 – 2002<br />
yılları için, 14 aday ve yeni üye ülke ile 1991 – 2002 yılları için yaptıkları çalışmada<br />
pozitif ilişkinin kaynağını ev sahibi ülkedeki sermaye artışı değil teknolojik ilerleme<br />
olarak tespit etmişlerdir. 296<br />
DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişkiyi Çin üzerine yaptığı<br />
çalışmasında Dees de bulmuştur. 297<br />
De Mello OECD üyesi olan ve olmayan 32 ülke için yaptığı çalışmasında,<br />
ana sonuç olarak DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki bulmuştur.<br />
Dolayısıyla DYY ile yurtiçi yatırımların birbirlerinin tamamladıklarını tespit etmiştir.<br />
DYY’nin OECD üyesi ülkelerde teknolojik değişime pozitif etki yaptığını, OECD<br />
üyesi olmayan ülkelerde ise toplam faktör üretkenliğini düşürdüğünü bulmuştur.<br />
Toplam etkiyi ise pozitif bulmuştur. 298<br />
Bosworth ve Collins ise 23’ü GÜ ve 62’si GOÜ olmak üzere 85 ülke üzerine<br />
1978 – 1995 yılları arasındaki dönem için yaptıkları çalışmada DYY ile ekonomik<br />
büyüme arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır. DYY’nin ekonomik büyümeyi<br />
pozitif etkilemesinin kanalı olarak da DYY’nin toplam faktör üretkenliğini<br />
artırmasını göstermişlerdir. 299<br />
Ericsson ve Irandoust ise Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya üzerine<br />
“Granger Non-Causality Test” yöntemini kullanarak 1970 – 1997 yılları arasındaki<br />
dönem için yaptıkları çalışmada İsveç ve Norveç için DYY ile büyüme arasında<br />
296<br />
BOROTA, T. ve A. M. KUTAN, European Integration, Foreign Direct Investment and<br />
Growth,<br />
, (07.09.2006).<br />
297<br />
DEES.<br />
298<br />
DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment-Led Growth: Evidence from Time Series and<br />
Panel Data”, Oxford Economic Papers, Vol. 51, 1999.<br />
299<br />
BOSWORTH ve COLLINS.
111<br />
pozitif bir ilişki bulmuşlardır. Bu ilişki Norveç’te tek yönlü iken İsveç’te iki<br />
yönlüdür. Çalışma Danimarka ve Finlandiya’da böyle bir etki tespit edememiştir. 300<br />
Makroekonomik çalışmaların bir kısmı da DYY ile ekonomik büyüme<br />
arasında pozitif ilişki bulmuşlar ama bu ilişkinin bazı ev sahibi ülke özelliklerine<br />
bağlı olduğunu tespit etmişlerdir. Bu bağlamda çalışmalarda ev sahibi ülkenin beşeri<br />
sermaye seviyesi, gelir seviyesi, finans sisteminin gelişmişliği ve ticaret politikası<br />
DYY’nin büyüme yaratmasında önem kazanmaktadır.<br />
Borensztein vd. 69 GOÜ üzerinde 1970 – 1989 yılları arası dönem için<br />
yaptıkları çalışmada ilişkisiz regresyon tekniğini (unrelated regression technique)<br />
kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi ancak ev sahibi ülkenin eşik bir beşeri<br />
sermaye seviyesinin üzerinde olduğu durumlarda pozitif etkileyebileceğini<br />
bulmuştur. 301<br />
Aynı şekilde Xu da ABD DYY’sinin gittiği 40 ülke üzerinde 1966 – 1994<br />
yılları arasındaki dönem için yaptığı çalışmasında DYY’nin sadece GOÜ’de<br />
üretkenlik artışı sağladığını, öte yandan bu etkinin en az kalkınmış ülkelerde<br />
görülmediğini tespit etmiştir. Bu farklılığın da sebebini en az kalkınmış ülkelerin<br />
eşik beşeri sermaye seviyesinin altında olmaları olarak göstermiştir. 302<br />
Bu tip çalışmalardaki diğer bir eşik de gelir düzeyi olmaktadır. Assanie ve<br />
Singleton 67 GOÜ üzerinde yaptıkları çalışmada eş zamanlı denklemler (3 aşamalı<br />
en düşük kareler – 3SLS) ve panel veri kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi<br />
ancak eşik bir gelir düzeyinin üzerinde pozitif etkilediğini, bu değerin altında ise<br />
anlamlı bir ilişkinin olmadığını bulmuşlardır. 303 Dolayısıyla DYY’nin ekonomik<br />
büyüme üzerindeki etkisi düşük gelirli ülkelerde anlamsızken, orta gelirli ülkelerde<br />
pozitif olmaktadır.<br />
300 ERICSSON, J. ve M. IRANDOUST, “On the Causality between Foreign Direct Investment and<br />
Output: A Comparative Study”, The International Trade Journal, Vol. XV, No. 1, Spring 2001.<br />
301 BORENSZTEIN, E., J. DE GREGORIO ve J-W. LEE, “How Does Foreign Direct Investment<br />
Affect Economic Growth?”, Journal of International Economics, Vol. 45, 1998.<br />
302 XU, B., “Multinational Enterprises, Technology Diffusion, and Host Country Productivity<br />
Growth”, Journal of Development Economics, Vol. 62, 2000.<br />
303 ASSANIE, N. ve B. SINGLETON, The Quality of Foreign Direct Investment: Does it Matter<br />
for Economic Growth?, 2002,<br />
, (07.09.2006).
112<br />
Geliri eşik kabul eden diğer bir çalışma da Blomström vd.’ne aittir. Yazarlar<br />
1960 – 1985 yılları arasındaki dönem için 78 GOÜ üzerinde yaptıkları çalışmada<br />
DYY’nin sadece üst-gelir GOÜ’nün ekonomisini pozitif etkilediğini bulmuşlardır. 304<br />
Ayrıca yazarlar nedenselliğin yönünü tek olarak ve DYY’den ekonomik büyümeye<br />
doğru olduğunu bulmuşlardır.<br />
Ev sahibi ülkenin finansal gelişmişliği ise diğer bir eşik değişkendir.<br />
DYY’nin büyümeye katkıda bulunabilmesi için ev sahibi ülkenin finans sisteminin<br />
gelişmiş olması gerekmektedir. Daha gelişmiş bir finans sistemi DYY ile gelen<br />
teknolojinin yayınımında (diffusion) pozitif etki yaratacaktır. Bu bağlamda Hermes<br />
ve Lensink çalışmalarında DYY’nin ekonomik büyümeyi ancak eşik bir finans<br />
sistemi gelişmişliğinin üzerinde pozitif etkileyebileceğini bulmuşlardır. 305<br />
1975 – 1995 yılları arasındaki dönem için 20 OECD üyesi ve 51 OECD üyesi<br />
olmayan ülke üzerinde yaptıkları çalışma ile aynı sonucu Alfaro vd. de elde<br />
etmiştir. 306<br />
Ticaret politikası ise eşik bir değişkenden ziyade katalizör bir değişken olarak<br />
düşünülebilir. Ticaret politikası daha dışa açık olan ülkelerin DYY çekmede ve<br />
DYY’nin büyümeye dönüştürülmesinde daha başarılı olacakları kabul edilmektedir.<br />
Bu bağlamda Balasubramanyam vd.’nin 46 GOÜ üzerinde 1970 – 1985 yılları<br />
arasındaki dönem için yaptıkları çalışma örnek teşkil etmektedir. Çalışmada yazarlar,<br />
dışa açık bir ticaret politikasının içe dönük bir politikaya göre hem daha fazla DYY<br />
çekeceğini hem de gelen DYY’nin büyümeye daha fazla katkıda bulunacağını<br />
bulmuşlardır. 307<br />
DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif fakat anlamsız bir ilişkiyi<br />
Obwona bulmuştur. Yazar Uganda’da DYY’nin ekonomik büyümeye kısa dönemde<br />
304 BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “What Explains Developing Country Growth?”,<br />
NBER Working Paper Series, No. 4132, Aug. 1992b.<br />
305 HERMES, N. ve R. LENSINK, Foreign Direct Investment, Financial Development and Economic<br />
Growth”, Journal of Development Studies, Vol. 40, No. 1, Oct. 2003, s.142.<br />
306 ALFARO, L., A. CHANDA, Ş. KALEMLİ-ÖZCAN ve S. SAYEK, “FDI and Economic Growth:<br />
The Role of Local Financial Markets”, Journal of International Economics, Vol. 64, 2004.<br />
307 BALASUBRAMANYAM.
113<br />
pozitif, uzun dönemde ise negatif etkide bulunduğunu bulmuştur. Net etki ise pozitif<br />
ama anlamsız bir ilişkidir. 308<br />
DYY’nin ekonomik büyümeye anlamlı etkide bulunmadığı sonucuna varan<br />
çalışmalar da mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Alıcı ve Ucal’ın 1987 – 2002 yılları<br />
arasındaki dönem için Türkiye üzerine yaptıkları çalışmadır. Çalışmada yazarlar<br />
DYY’nin ne ihracata ne de endüstriyel üretime pozitif bir etkisinin olduğunu<br />
bulmuşlardır. Dolayısıyla DYY ile ekonomik büyüme arasında anlamlı bir ilişkinin<br />
olmadığı sonucuna varmışlardır. Yazarlar çalışmada Türkiye’ye gelen DYY’nin<br />
ekonomik büyümeye sebebiyet vermemesinin nedenini de DYY girişlerinin az<br />
olmasına bağlamaktadırlar. 309<br />
Aynı şekilde Kang ve Du da 20 OECD ülkesi üzerine 1981 – 2000 yılları<br />
arasındaki dönem için hazırladıkları çalışmalarında DYY’nin ekonomik büyümeye<br />
anlamlı bir etkide bulunmadığını bulmuşlardır. 310<br />
Yine anlamlı bir ilişki bulamayan diğer bir çalışma da Aslanoğlu’na aittir.<br />
Yazar 1975 – 1995 yılları arasındaki dönem için Türkiye üzerine yaptığı çalışmada<br />
Granger nedensellik testi kullanmış ve ne DYY’nin ekonomik büyümeye ne de<br />
ekonomik büyümenin DYY’ye neden olduğunu bulmuştur. 311<br />
Literatürdeki bu farklılaşma DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin<br />
kesin olmadığına işaret etmektedir.<br />
308 OBWONA.<br />
309 ALICI AKGÜÇ, A. ve M. Ş. UCAL, “Foreign Direct Investment, Exports and Output Growth of<br />
Turkey: Causality Analysis”, Paper to be presented at the European Trade Study Group<br />
(ETSG) Fifth Annual Conference, Universidad Carlos III de Madrid, 11-13 September 2003,<br />
, (07.09.2006).<br />
310 KANG, Y. ve J. DU, Foreign Direct Investment and Economic Growth: Empirical Analyses<br />
on Twenty OECD Countries, March 4<br />
th , 2005,<br />
, (02.01.2006).<br />
311 ASLANOĞLU, E., “The Structure and the Impact of Foreign Direct Investment in Turkey”,<br />
Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, XVII, 1, 2002.
4.1.2. Toplam Faktör Üretkenliği Üzerine Çalışmalar<br />
114<br />
DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini bulmaya çalışan diğer bir<br />
yöntem de toplam faktör üretkenliklerini inceleme yöntemidir. Bu yöntem izlenerek<br />
yapılan ampirik çalışmaların sonuçlarında da makroekonomik çalışmalara benzer<br />
şekilde farklılaşma görülmektedir. Bunun sebebi DYY’nin yerli firmaların toplam<br />
faktör üretkenlikleri üzerinde birbirine zıt iki etki yaratmasıdır. Etkilerden ilki<br />
taşmalar sonucu üretkenlik artışı iken diğeri de yabancı firmaların yerli firmaların<br />
pazar paylarını azaltarak yerli firmaların üretkenliklerini düşürmeleridir. 312<br />
Blomström ve Sjöholm 1991 verilerine dayanarak Endonezya üzerine 13.663<br />
firma verilerini kullanarak hazırladıkları çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların<br />
toplam faktör üretkenliğini pozitif ve anlamlı bir şekilde arttırdığını bulmuşlardır.<br />
Ayrıca yabancı firmaların emek üretkenliklerinin devamlı yerli firmalardan yüksek<br />
olduğunu ama yabancı şirketlerdeki yerli mülkiyetinin derecesinin emeğin üretkenlik<br />
derecesine ve taşma derecesine anlamlı olarak etkide bulunmadığını da bulmuşlardır.<br />
Üretkenlikteki bu artışın sadece iç piyasaya dönük yerli firmalarda gerçekleşmesi de<br />
toplam faktör üretkenliği taşmalarının rekabet artışı sayesinde oluştuğunun<br />
göstergesidir. 313<br />
Blomström ve Wolff Meksika için 1965 – 1984 yılları arasındaki dönem için<br />
yaptıkları çalışmada şu kuvvetli 4 sonuca ulaşmışlardır: 314<br />
1. Meksika’daki<br />
yaklaşmıştır.<br />
yerli firmaların üretkenliği yabancı firmalarınkine<br />
2. Yerli firmaların üretkenlik artış hızı ile bunların ÇUŞ’u yakalama oranı<br />
endüstrideki yabancı mülkiyetinin seviyesi ile pozitif ilişkilidir.<br />
3. 1960’ların ortası ile 1980’lerin ortası arasında Meksika ile ABD<br />
arasındaki üretkenlik açığı azalmıştır.<br />
312 AITKEN, B. J. ve A. E. HARRISON, “Do Domestic Firms Benefit from Direct Foreign<br />
Investment? Evidence from Venezuela”, The American Economic Review, Vol. 89, No. 3, Jun.<br />
1999, s. 605.<br />
313 BLOMSTRÖM, M. ve F. SJÖHOLM, “Technology Transfer and Spillovers: Does Local<br />
Participation with Multinationals Matter?”, NBER Working Paper Series, No. 6816, Nov. 1998.<br />
314 BLOMSTRÖM, M. ve E. N. WOLFF, “Multinational Corporations and Productivity Convergence<br />
in Mexico”, NBER Working Paper Series, No. 3141, Oct. 1989.
115<br />
4. Meksika firmalarının üretkenlik artış hızı ile ABD seviyesine yakınsama<br />
hızı ÇUŞ’un olduğu endüstrilerde daha fazladır.<br />
Asheghian çalışmasında DYY’nin ekonomik büyümeyi pozitif ve anlamlı<br />
etkilediğinin yanında DYY’nin yerli firma toplam faktör üretkenliğini de pozitif ve<br />
anlamlı etkilediğini bulmuştur. Bu ikinci ilişkinin de tek yönlü ve yönün DYY’den<br />
toplam faktör üretkenliğine doğru olduğunu bulmuştur. 315<br />
Djankov ve Hoekman 1992 – 1996 yılları arasındaki dönemde Çek<br />
Cumhuriyeti üzerine yaptıkları çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların toplam<br />
faktör üretkenlikleri pozitif etki yaptığını bulmuşlardır. 316<br />
Sjöholm Endonezya üzerine yaptığı çalışmada 1980 yılı için 7.762, 1991 yılı<br />
için 15.709 firmayı incelemiş ve DYY’nin ulusal düzeyde endüstri içinde pozitif<br />
taşmalar yarattığını bulmuştur. 317<br />
Yine Sjöholm diğer bir çalışmasında yine Endonezya’yı inceleyerek DYY’ın<br />
yerli firmaların toplam faktör üretkenliğini arttırdığını bulmuştur. Fakat bu artış<br />
sektörler arasında farklılıklar göstermiş, rekabetin fazla olduğu sektörlerde<br />
diğerlerine göre daha fazla artış gerçekleşmiştir. Diğer bir sonuç da yerli ve yabancı<br />
firmalar arasındaki teknoloji açığı arttıkça, DYY’den taşmaların arttığının<br />
tespitidir. 318<br />
Yine benzer bir sonucu Aitken ve Harrison elde etmişlerdir. Yazarlar 1976 –<br />
1989 yılları arasındaki dönem için 4000 Venezuella firması üzerine yaptıkları<br />
çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların toplam faktör üretkenliğini pozitif<br />
etkilediğini bulmuşlardır. Fakat bu etkinin de çok küçük olduğunu belirtmişlerdir. 319<br />
Caves Kanada ve Avustralya üzerine yaptığı çalışmasında DYY sonucu<br />
kurulan yabancı işletmelerin Kanada’da yerli firmaların üretkenliklerinin anlamlı bir<br />
315 ASHEGHIAN.<br />
316 DJANKOV, S. ve B. HOEKMAN, “Foreign Investment and Productivity Growth in Czech<br />
Enterprises”, The World Bank Economic Review, Vol. 14, No. 1, Jan. 2000.<br />
317 SJÖHOLM, F., “Productivity Growth in Indonesia: The Role of Characteristics and Direct Foreign<br />
Investment”, Working Paper in Economics and Finance, No. 216, Jan. 1998.<br />
318 SJÖHOLM, F., “Technology Gap, Competition and Spillovers from Direct Foreign Investment:<br />
Evidence from Establishment Data”, The Journal of Development Studies, Vol. 36, No. 1, Oct.<br />
1999.<br />
319 AITKEN ve HARRISON.
116<br />
şekilde etkilemediğini ama Avustralya’da ise yerli işletmelerin üretkenliklerini<br />
arttırdığını bulmuştur. 320<br />
Barrell ve Pain Almanya ve İngiltere üzerine yaptıkları çalışmada DYY’nin<br />
toplam faktör üretkenliklerini arttırdığını bulmuşlardır. 321<br />
Konuya dair diğer bir çalışma da Blomström’ün 1986 yılında yazdığı<br />
makaledir. Makalede yazar Meksika için 1970 – 1975 yılları arasındaki dönemi<br />
incelemiş ve DYY’nin yapısal etkinliklere duyarlı olduğu ile DYY’nin ortalamanın<br />
üzerinde etkinlik seviyesine sahip işletmelerde emeğin üretkenliğini arttırdığını<br />
bulmuştur. Dolayısıyla DYY GOÜ’de üretimin ikili (modern ve geleneksel) yapısını<br />
daha da arttırabilmektedir. Çalışma ayrıca teknoloji transferi ile değil artan rekabet<br />
ile taşmaların gerçekleştiğini bulmaktadır. 322<br />
Makroekonomik analizde olduğu gibi toplam faktör üretkenliği analizinde de<br />
anlamlı ilişki bulamayan çalışmalar vardır.<br />
Kinoshita pozitif etki ile anlamlı bir ilişkinin yokluğu arasında sonuçlar bulan<br />
bir çalışma yapmıştır. Çalışmasında yazar, 1995 – 1998 yılları arasındaki Çek<br />
Cumhuriyeti verilerini incelemiştir. Sonuç olarak da DYY ile yerli firma toplam<br />
faktör üretkenliği arasında elektrik makineleri ve radyo ve TV sektörleri haricinde<br />
anlamlı bir ilişkinin olmadığını bulmuştur. 323<br />
DYY ile yerli firmaların toplam faktör üretkenlikleri arasında anlamlı bir<br />
ilişki bulamayan çalışmalardan biri Aslanoğlu’nun Türkiye üzerine yaptığı<br />
çalışmadır. Yazar DYY’nin Türkiye imalat sanayinde faaliyet gösteren yerli firmalar<br />
üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını bulmuştur. 324<br />
Anlamlı bir ilişki bulamayan diğer bir çalışma da Carkovic ve Levine’e aittir.<br />
Yazarlar 72 ülke üzerine 1960 – 1995 yılları arasındaki dönem için yaptıkları<br />
320 CAVES, 1974a.<br />
321 BARRELL, R. ve N. PAIN, “Foreign Direct Investment, Technological Change, and Economic<br />
Growth within Europe”, The Economic Journal, Vol. 107, No. 445, Nov. 1997.<br />
322 BLOMSTRÖM, M., “Foreign Investment and Productive Efficiency: The Case of Mexico”, The<br />
Journal of Industrial Economics, Vol. 35, No. 1, Sep. 1986.<br />
323 KINOSHITA, Y., “R&D and Technology Spillovers via FDI: Innovation and Absorptive<br />
Capacity”, CERGE-EI Working Paper, No. 349, Nov. 2000, ,<br />
(07.09.2006).<br />
324 ASLANOĞLU, E., “Spillover Effects of Foreign Direct Investments in Turkish Manufacturing<br />
Industry”, Journal of International Development, Vol. 12, 2000.
117<br />
çalışmada DYY’nin yerli firma toplam faktör üretkenliği üzerinde anlamlı bir etki<br />
yapmadığını bulmuşlardır. 325<br />
Aitken ve Harrison 3.955 ila 6.044 Venezuella firması üzerinde 1976 – 1989<br />
yılları arasındaki dönem için yaptıkları çalışmada DYY’nin ortak girişimlerden<br />
50’den az çalışanı olan firmalara pozitif etkisinin olduğunu, yabancı mülkiyetinin<br />
artmasının ise tamamen yerli firmaların üretkenlikleri üzerinde negatif etki<br />
yarattığını bulmuşlardır. Toplam etki ise çok az olmakla birlikte pozitiftir. Bu etkiden<br />
de sadece ortak girişimler pay alabilmekte, DYY’nin terli firmalar üzerinde toplam<br />
faktör üretkenliği artışı etkisi bulunmamaktadır. 326<br />
Dajiman vd. 2003 yılında 8 geçiş ekonomisi için 1994 – 1998 firma düzeyi<br />
verilerini kullanarak DYY’nin uluslararası teknoloji transferinin ön önemli aracısı<br />
olduğunu ama öte yandan DYY sonucu kurulan yabancı firmalardan yerli firmalara<br />
anlamlı bir taşmanın olmadığını, hatta DYY girişinden dolayı yerli firmaların<br />
üretkenlik düşüşü yaşayabildiklerini bulmuştur. 327<br />
Hem makroekonomik düzeydeki hem de toplam faktör üretkenliği adı altında<br />
mikroekonomik çalışmaların farklı sonuçlar bulmalarının ana nedeni ülkeye has<br />
özelliklerin farklılık göstermesidir. Bu farklılıklar literatürde massetme kapasiteleri<br />
ile açıklanmaktadır.<br />
Massetme kapasitesi ekonomik birimlerin var olan ve kullanılabilecek<br />
kaynakları –teknolojik fırsatları – üretim zincirine entegre edebilme, potansiyel ve<br />
ilgili teknolojik gelişmelerin ne yönde ilerleyeceğini öngörebilme yeteneği olarak<br />
tanımlanabilmektedir. 328 Bu özellikleriyle massetme kapasitesi, teknoloji transferi<br />
literatüründeki teknolojik yetenekler kavramı, içsel büyüme literatüründeki beşeri<br />
sermaye kavramı ile örtüşmese de çok benzeşmektedir. Massetme kapasitesi kavramı<br />
325 CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, “Does Foreign Direct Investment Accelerate Economic<br />
Growth?”, U of Minnesota Department of Finance Working Paper, June 2002,<br />
, (07.09.2006).<br />
326 AITKEN ve HARRISON, 1999.<br />
327 DAJIMAN, J. P., M. KNELL, B. MAJCEN ve M. ROJEC, “The Role of FDI, R&D Accumulation<br />
and Trade in Transferring Technology to Transition Countries: Evidence from Firm Panel Data for<br />
Eight Transition Countries”, Economic Systems, Vol. 27, 2003.<br />
328 NARULA, R. ve B. PORTELLI, “Foreign Direct Investment and Economic Development:<br />
Opportunities and Limitations from a Developing Country Perspective”, MERIT – Infonomics<br />
Research Memorandum Series, No. 2004-009, 2004, s. 10.
118<br />
teknoloji ve beşeri sermayeyi içermesinin yanı sıra ev sahibi ülkenin kurumsal,<br />
altyapısal ve sosyal-kültürel değişkenlerini de bünyesinde barındırır. Dolayısıyla<br />
massetme kapasitesinin arttırılması Ar-Ge, taşma etkisi, teknolojik gelişme (yurt içi<br />
veya dışı) ve kümelenme etkisi ile gerçekleştirilebilir. 329<br />
Massetme kapasitesi ev sahibi ülkenin teknoloji, Ar-Ge ve beşeri sermaye<br />
düzeyi gibi değişkenler kullanılarak ampirik çalışmalarda DYY’nin büyümeye<br />
etkisini ölçmede kullanılabilmektedir.<br />
Blomström ve Wang oyun teorisi bağlamında yaptıkları çalışmalarında<br />
ÇUŞ’un teknoloji transferi sağlamasında ev sahibi ülkelerin öğrenme aktivitelerinin<br />
çok önemli olduğunu vurgulamaktadır. 330<br />
Narula ve Marin Arjantin üzerine yaptıkları çalışmada yerli firmalardan<br />
massetme kapasitesini arttırmaya daha fazla yatırım yapan firmaların yabancı<br />
firmaların taşma etkilerinden yararlandıklarını tespit etmişlerdir. 331<br />
Durham 1979 – 1998 yılları arasındaki dönem için 80 ülke üzerinde yaptığı<br />
çalışmada DYY’nin büyümeye doğrudan bir etkisinin olduğuna dair sonuçlar<br />
bulamasa da DYY’nin büyümeye etkisinin ev sahibi ülkenin massetme kapasitesi ile<br />
ilişkili olduğunu tespit etmiştir. 332<br />
Blomström ve Kokko DYY kaynaklı taşma etkilerinin ev sahibi ülkenin belli<br />
bir massetme kapasitesinin üzerinde etki yapacağını göstermişlerdir. 333<br />
De Mello yaptığı çalışmada, massetme kapasitesindeki değişmelerin<br />
DYY’nin büyümeyi etkilemesinde nasıl farklılıklara yol açtığını göstermiştir. Bu<br />
329<br />
CRISCUOLO ve NARULA, s. 5-8. Ayrıca kavramın tarihçesi için de bkz. CRISCUOLO ve<br />
NARULA, s. 2.<br />
330<br />
BLOMSTRÖM, M. ve J-Y. WANG, “Foreign Investment and Technology Transfer: A Simple<br />
Model”, NBER Working Paper Series, No. 2958, May 1989.<br />
331<br />
NARULA, R. ve A. MARIN, “FDI Spillovers, Absorptive Capacities and Human Capital<br />
Development: Evidence from Argentina”, MERIT – Infonomics Research Memorandum<br />
Series, No: 2003-016, 2003.<br />
332<br />
DURHAM, J. B., “Absorptive Capacity and the Effects of Foreign Direct Investment and Equity<br />
Foreign Protfolio Investment on Economic Growth”, European Economic Review, Vol. 48,<br />
2004.<br />
333<br />
BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Economics of Foreign Direct Investment Incentives”,<br />
NBER Working Paper Series, No. 9489, Feb. 2003.
119<br />
bağlamda ev sahibi ülkelerin teknolojik kapasiteleri ne kadar düşük ise DYY’nin<br />
büyümeye etkisi de o kadar kısıtlı kalmaktadır. 334<br />
Perez İngiltere için yaptığı çalışmanın sonucu olarak kaynak ülke ile ev sahibi<br />
ülke arasındaki başlangıç teknoloji açığı ile büyüme arasında negatif bir ilişki<br />
bulmuştur. 335 Bu durumda ev sahibi ülkenin kaynak ülke yatırımının massetme<br />
kapasitesi düşük olacağından yabancı yatırımın büyüme etkisi düşük olacaktır.<br />
4.1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımın Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları<br />
Doğrudan yabancı yatırımların büyümeye etkileri makroekonomik veya<br />
mikroekonomik çalışmalar ile ölçülmeye çalışılsa da bu çalışmalar büyümeye etkinin<br />
hangi yollarla gerçekleştiğini belirlemede etkin değillerdir. DYY büyümeye taşma,<br />
bağlantı veya emek devri gibi kanallar ile etki eder.<br />
Ampirik çalışmaların bir kısmı bu kanallar üzerine yoğunlaşmışlardır.<br />
4.1.3.1. Taşma Etkisi<br />
Herhangi bir sürecin yan etkisi veya tahmin edilemeyen etkisi anlamına gelen<br />
taşma etkisi DYY sonucu kurulan firmalardan yerli firmaya geçen etkinlik artırıcı<br />
değişimler olarak nitelendirilebilir. 336 Literatürde DYY’nin büyümeye etkisini taşma<br />
kanalı ile açıklamaya çalışan çalışmalar da vardır.<br />
Djankov ve Hoekman’ın daha önce bahsi geçen çalışmalarında DYY’nin<br />
toplam etkisini pozitif bulsalar da yabancı ortağı olmayan yerli firmalara taşma<br />
etkisini negatif bulmuşlardır. 337<br />
334 DE MELLO, 1997.<br />
335 PEREZ, T., “Multinational Enterprises and Technological Spillovers: An Evolutionary Model”,<br />
Journal of Evolutionary Economics, Vol. 7, 1997.<br />
336 Taşma kavramının kısa bir tarihçesi için bkz. BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997b.<br />
337 DJANKOV ve HOEKMAN.
120<br />
Findlay yaptığı çalışmada DYY’nin ev sahibi ülkede “bulaşma” (contagion)<br />
etkisi ile teknik ilerlemenin hızını artırır. 338<br />
Blomström ve Kokko çalışmalarında taşmaların ölçümünün zor olduğunu öne<br />
sürmüşlerdir. Bu sebeple büyümeye en fazla katkısı olan kanallardan birisi olmasına<br />
rağmen taşmalar ile ilişkili çok ampirik çalışma bulunmamaktadır. Sözü edilen bu<br />
zorluk taşma etkisinin çeşitlerine göre de değişmektedir: 339<br />
Tablo 4.1. Teknolojik Taşma ve Çok Uluslu Şirketlerin Rolü<br />
İşlemin Türü<br />
Aktif<br />
ÇUŞ’un Rolü<br />
Pasif<br />
Resmi<br />
Ortak Girişim,<br />
Lisanslama<br />
Mal Ticareti<br />
Gayri-Resmi Bağlantılar<br />
Ticaret Gezileri,<br />
Bilimsel Değiş-tokuşlar<br />
Kaynak: BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997, s. 4.<br />
Resmi işlemler sonucu ortaya çıkan taşma etkilerini ölçmek mümkünse de<br />
gayri-resmi taşmaların ölçülmesi mümkün olmadığından DYY sonucu ortaya çıkan<br />
büyüme artışının tam olarak hesaplanabilmesi olanak dışıdır. Buna rağmen resmi<br />
işlemlerden kaynaklı taşmalar bile DYY’nin büyümeyi hızlandırdığını<br />
gösterebilmektedir.<br />
4.1.3.2. Bağlantı Etkisi<br />
Nihai mal üreten firmalar özelleşmiş girdi talep ederler. Bu girdilerin<br />
üretiminde ölçeğe göre artan getiriler vardır ve dolayısıyla nihai mal üreten yabancı<br />
bir firmanın bu ara malları girdi olarak talep etmesi diğer nihai mal üreticileri için<br />
pozitif dışsallık yaratmaktadır. Bu tip bir avantaja geri bağlantı denmektedir. Öte<br />
yandan yurtiçinde yabancı firmalarca üretilen ara mallar da daha karmaşık nihai<br />
malların üretimini imkanlı kılar. Buna da ileri bağlantı adı verilmektedir. 340<br />
338 FINDLAY, R., “Relative Backwardness, Direct Foreign Investment, and the Transfer of<br />
Technology: A Simple Dynamic Model”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 92, No. 1,<br />
Feb. 1978.<br />
339 BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997b, s. 3-4.<br />
340 RODRIGUEZ-CLARE, s. 853.
Bağlantılar ile ÇUŞ:<br />
• Potansiyel arzcıların üretim tesisi kurmalarında yardımcı olurlar.<br />
121<br />
• Arzcıdan kaliteli ve vadesinde mal talebinde bulunurlar, onlara teknik<br />
yardımcılık ve bilgi akışı sağlarlar.<br />
• Yönetim ve organizasyonda eğitim ve yardım sağlarlar.<br />
• Yerli arzcılara yeni müşteriler bulurlar.<br />
Bu etkiler yerli üretimi artırıcı etki yapacağından DYY büyümeyi hızlandırıcı<br />
etki yaratmaktadır.<br />
Bağlantı etkisi Albert O. Hirschman’ın 1958’de çıkarttığı Ekonomik<br />
Kalkınma Stratejisi (The Strategy of Economic Development) isimli kitabı ile önem<br />
kazanmaya başlamıştır. 341 Bu tarihten itibaren de bağlantılar konusunda ampirik<br />
çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.<br />
Alfaro ve Rodriguez-Clare çalışmalarında yabancı firmaların yerli firmalara<br />
göre daha fazla bağlantı yarattığını ortaya koymuşlardır. 342<br />
Rodriguez-Clare matematiksel çalışması ile ÇUŞ’un pozitif bağlantı etkisi<br />
yarattığını bulmuştur ve bu etkinin şu 3 koşulda daha da kuvvetli olduğunu<br />
göstermiştir: 343<br />
1. ÇUŞ, ara mal üretiyorsa<br />
2. ÇUŞ’un merkezi ile üretim yeri arasındaki iletişim maliyetleri yüksekse<br />
3. Kaynak ve ev sahibi ülkelerin ürettikleri ara mallar birbirlerinden çok<br />
farklıysa.<br />
Porteli ve Narula, Tanzanya üzerine yaptıkları çalışmada DYY’nin geri<br />
bağlantılar yolu ile büyümeyi pozitif etkilediğini bulmuşlardır. Bağlantıların yerli<br />
341 RODRIGUEZ-CLARE, s. 852.<br />
342 ALFARO, L. ve A. RODRİGUEZ-CLARE, “Multinationals and Linkages: An Empirical<br />
Investigation”, Nov. 2003,<br />
, (11.09.2006).<br />
343 RODRIGUEZ-CLARE.
firmaların güçlü oldukları alanda daha fazla ortaya çıkacağı da elde ettikleri diğer bir<br />
sonuçtur. 344<br />
4.1.3.3. Emek Devir Etkisi<br />
122<br />
ÇUŞ genellikle ev sahibi ülke olmamanın verdiği dezavantajı telafi<br />
edebilmek için iştiraklerini yerli firmalardan daha üstün teknoloji ile donatırlar. Bu<br />
nedenle yabancı iştiraklerde çalışacak kişilerin eğitilmesi gerekliliği doğmaktadır.<br />
Yapılan eğitimler daha sonra çalışanların yerli firmalara devri ile yerli firmalara<br />
taşma etkisi yaratabilmektedir. Dolayısıyla DYY büyümeyi pozitif<br />
etkileyebilmektedir.<br />
Emeğin devri ile ilgili yapılan ampirik çalışmalar da vardır.<br />
Fosfuri vd. yaptıkları çalışmada emeğin devri ile yerli firmalara teknolojik<br />
taşmaların gerçekleşebileceğini göstermişlerdir. Bunun yanında ÇUŞ’un emek<br />
devrini yüksek ücret ile engellediği durumlarda bile artan ücretler sayesinde ev sahibi<br />
ülkenin gelirinin artacağını vurgulamışlardır. 345<br />
Slaughter ise DYY kaynaklı taşmaların boyutunun ÇUŞ’un verdiği eğitimle<br />
doğru orantılı olduğunu söylemektedir. 346<br />
Tüm bu çalışmaların dışında konu ile ilgili olup bu kategorilere girmeyen<br />
teorik ve ampirik çalışmalar da mevcuttur.<br />
Blomström vd. yaptıkları çalışmada yabancı iştirakin sahip olduğu teknoloji<br />
ile yerli firmalara taşma potansiyelinin doğru ilişkili olduğunu bulmuşlardır. 347<br />
Criscuolo ve Narula yaptıkları çalışmada bilgi birikimini ele almışlar ve<br />
birikim sürecini yakalama-öncesi, yakalama, en-üst-sınır-öncesi paylaşma ve en-üst-<br />
344 PORTELLI, B. ve R. NARULA, “Foreign Direct Investment through Acquisitions and<br />
Implications for Technological Upgrading: Case Evidence from Tanzania”, MERIT – Infonomics<br />
Research Memorandum Series, No. 2004 – 008, 2004.<br />
345 FOSFURI, A., M. MOTTA ve T. RONDE, “Foreign Direct Investment and Spillovers through<br />
Workers’ Mobility”, Journal of International Economics, Vol. 53, 2001.<br />
346 SLAUGHTER, M.J., “Skill Upgrading in Developing Countries: Has Inward Foreign Direct<br />
Investment Played a Role”, OECD Development Centre Working Paper, No. 192, Aug. 2002.<br />
347 BLOMSTRÖM, M., A. KOKKO ve M. ZEJAN, “Host Country Competition and Technology<br />
Transfer by Multinationals”, NBER Working Paper Series, No. 4131, Aug. 1992a.
123<br />
sınır paylaşma aşaması olmak üzere 4 aşamaya ayırmışlardır. DYY’nin giriş ve<br />
çıkışları ile tür ve etkilerinin ev sahibi ülkenin hangi aşamada yer aldığına göre<br />
değişeceğini öne sürmüşlerdir. 348<br />
Literatür günümüzde bu karmaşık ilişkileri incelemede o kadar farklı metot<br />
ve kanallara yönelmiştir ki artık DYY girişinin etkilerinin yanında DYY çıkışlarının<br />
dahi ekonomik büyümeye etkileri incelenmeye çalışılmaktadır. 349<br />
4.2. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkisi<br />
Çalışmanın bu kısmında DYY girişlerinin Türkiye’nin ekonomik büyümesine<br />
etkisi ampirik olarak incelenmeye çalışılmıştır. Ekonometrik modelleme ikinci<br />
bölümde değinilen DYY ve büyüme teorileri, üçüncü bölümde değinilen DYY’yi<br />
etkileyen faktörler ve bu bölümün ilk kısmında değinilen DYY’nin ekonomik<br />
büyümeye etkileri teorik altyapısına uygun kurulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda<br />
çalışma, DYY’yi etkileyen faktörler ile DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki<br />
etkilerini eşanlı olarak ölçmeye çalışan ekonometrik bir modelleme yoluna<br />
başvurmaktadır.<br />
4.2.1. Veri ve Metodoloji<br />
Çalışmada “3 Aşamalı En Küçük Kareler” (Three Stage Least Squares - 3<br />
SLS) yöntemi kullanılarak eşanlı bir modellemeye gidilmiştir. Çalışmada kullanılan<br />
eşanlı modelleme yöntemi bağımlı değişken ile bağımsız değişkenlerden bir veya bir<br />
kısmının birbirini iki yönlü olarak etkileyebildikleri durumlarda kullanılan<br />
348 CRISCUOLO ve NARULA.<br />
349 Doğrudan yabancı yatırımı yapacak ülke yatırımını Ar-Ge faaliyetlerinin yoğun olduğu bir ülkeye<br />
yaparsa yatırımcı ülkenin üretkenliği artar. Örnek bir çalışma için bkz. POTTELSBERGHE DE<br />
LA POTTERIE, B. ve F. LICHTENBERG, Does Foreign Direct Investment Transfer<br />
Technology Across Borders, Jun. 2000,<br />
, (08.09.2006).
124<br />
yöntemdir. Bu modellemelerde bir denklemdeki bağımlı değişken diğer denklemde<br />
bağımsız değişken olarak kullanıldığı için içsel değişken haline gelmektedir. 350<br />
Çalışmada kullanılan modellemede, DYY girişlerinin ekonomik büyüme<br />
üzerinde pozitif etki yaratabileceği araştırılırken, aynı zamanda ekonomik<br />
büyümenin de DYY girişini etkileyebileceği olasılığı düşünülerek eşanlı<br />
modellemeye gidilmiştir. Bu bağlamda ekonometrik model aşağıdaki şekilde ifade<br />
edilmiştir:<br />
Y1 i = β 10 + β11Y2i<br />
+ β12<br />
X 1i<br />
+ e1i<br />
Y2 i = β 20 + β 21Y1i<br />
+ β 22 X 2i<br />
+ e2i<br />
Bu şekilde bir modellemeyi Obwona Uganda üzerine yaptığı bir çalışmada<br />
kullanılmıştır. 351<br />
Türkiye için yapılan ekonometrik modelde ise DYY’yi etkileyen faktörler ve<br />
büyüme denklemleri şu şekildedir:<br />
DYY<br />
t = β10<br />
+ β11<br />
t−1<br />
+ β12<br />
t + β13<br />
t + β14<br />
t−1<br />
+ β GSYIHBD + e<br />
16<br />
t<br />
GSYIH<br />
1t<br />
GSYIHB<br />
ENF<br />
KYGSYIH<br />
GSYIHBt = β 20 + β 21DYYt<br />
+ β 22GSYITt<br />
+ β 23IBt<br />
+ β 24DYt<br />
+ β 25DSAt<br />
+ e2t<br />
+ β YITO<br />
Bu denklemlerden ilki DYY’yi etkileyen faktörler denklemi iken ikincisi<br />
büyüme denklemidir. Denklemlerde kullanılan değişkenler ve elde edilişleri Tablo<br />
4.2’de sunulmaktadır.<br />
350 GUJARATI, D. N., Temel Ekonometri, (Çev. Şenesen, Ü. ve G. Günlük Şenesen), Literatür<br />
Yayıncılık, 33, İstanbul, Eylül 2005, s. 635-6.<br />
351 OBWONA.<br />
15<br />
t
Tablo 4.2. Modellemelerde Kullanılan Değişkenler<br />
Simge Değişken Elde Edilişi<br />
DYY’yi Etkileyen Faktörler Denklemi<br />
Bağımlı Değişken<br />
DYY Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />
(Milyon YTL)<br />
Bağımsız Değişkenler<br />
LGSYİH 1 Dönem Önceki GSYİH (Milyon<br />
YTL)<br />
GSYİHB GSYİH Artış Hızı (%) GSYİH verilerinden elde ediliyor.<br />
( GSYIH1 − GSYIH 2 )<br />
( * 100 )<br />
GSTIH<br />
1<br />
125<br />
ENF Enflasyon (%) ÜFE<br />
LKYGSYİH 1 Dönem Önceki Kamu Konsolide Bütçede Kamu<br />
Yatırımlarının GSYİH’ye Oranı (%) Yatırımları / GSYİH<br />
YİTO Yurtiçi Tasarruf Oranı (%) Toplam Vadeli Mevduat / GSYİH<br />
GSYİHBD GSYİH Artış Hızı için Kukla 1989, 1991, 1994, 1999 ve 2001<br />
Değişken<br />
yılları için kukla değişken<br />
kullanılmıştır.<br />
Büyüme Denklemi<br />
Bağımlı Değişken<br />
GSYİHB GSYİH Artış Hızı (%)<br />
Bağımsız Değişkenler<br />
DYY Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />
(Milyon YTL)<br />
GSYİT Gayri Safi Yurtiçi Tasarruflar Toplam Vadeli Mevduat<br />
İB<br />
(Milyon YTL)<br />
İhracat Büyüme Hızı (%) İhracat verilerinden elde ediliyor.<br />
( I1 − I 2 )<br />
( * 100 )<br />
I<br />
DY Dış Yardım Girişleri (Milyon YTL) Hükümete Yapılan Transferler +<br />
Uzun Dönemli Dış Borçlar<br />
DSA Diğer Sermaye Girişleri (Milyon<br />
YTL)<br />
Bu değişkenlerden DYY, GSYİH, ihracat (İ), GSYİT, DY ve DSA, GSYİH<br />
deflatörü kullanılarak reel hale getirilmiştir. Diğer değişkenler oran oldukları için<br />
doğrudan cari verilerin oranlaması kullanılmıştır.<br />
Verilerin elde edilmesinde ikincil kaynaklar kullanılmıştır. Bu veriler pek çok<br />
kaynaktan derlenmiştir. Kaynakların başında Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine<br />
Müsteşarlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye<br />
1
126<br />
Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın resmi web siteleri gelmektedir. 352 Veriler 1984 –<br />
2005 yılları arasındaki dönem için yıllık verilerdir. Analizler “Shazam for Windows<br />
8.0” ekonometrik paket programı ile yapılmıştır.<br />
Denklemlerin regresyonuna geçilmeden önce değişkenlerin ilgili teorilere<br />
göre beklenen işaretlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır. DYY’yi etkileyen<br />
faktörler denkleminde GSYİH’nin beklenen işareti pozitiftir. GSYİH ev sahibi<br />
ülkenin piyasa büyüklüğünü temsil etmektedir. Piyasası büyük olan ev sahibi ülkeye<br />
gelen DYY’nin satışları yüksek olacağından ve yabancı firmalar ölçek<br />
ekonomilerinden faydalanabileceğinden dolayı GSYİH ile DYY girişleri arasında<br />
pozitif bir ilişki beklenmektedir. Yüksek GSYİH değeri aynı zamanda ev sahibi<br />
ülkenin gelişmiş altyapısına da işaret edebileceğinden, pozitif ilişki tahmini<br />
kuvvetlenmektedir.<br />
Ayrıca GSYİH’deki değişmelerin DYY üzerinde bir sonraki dönemde etki<br />
yapması teorik olarak daha kuvvetli olduğundan modellemede GSYİH’nin bir dönem<br />
önceki değeri kullanılmıştır.<br />
GSYİHB, ev sahibi ülkenin piyasa büyüme hızını temsil etmektedir. Yüksek<br />
piyasa büyüme hızı yabancı firmaların yüksek kar elde edebilme potansiyelinin<br />
artması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla GSYİHB’nin beklenen işareti pozitiftir.<br />
ENF ile DYY arasındaki ilişkinin beklenen işareti ise pozitif veya negatif<br />
olabilmektedir. Çünkü artan enflasyon ticaret ve hizmet gibi bazı sektörlerin kar<br />
beklentisini arttırdığı için DYY’yi pozitif etkilerken, ülkenin bozuk ekonomik<br />
yapısına işaret edeceğinden DYY’yi negatif etkileyebilmektedir. Birbirine zıt bu iki<br />
etkinin toplamında nihai etki pozitif veya negatif olabilmektedir.<br />
KYGSYİH’nin beklenen işareti pozitiftir çünkü kamu yatırımlarının fazla<br />
olması tüketimin de fazla olacağı ve ileride ekonominin büyüyeceği anlamına<br />
gelmektedir. Dolayısıyla yabancı firmaların satış potansiyelleri artmaktadır.<br />
KYGSYİH’nin DYY girişini bir sonraki dönemde etkilemesi daha anlamlı<br />
olduğu için modellemede KYGSYİH’nin bir dönem önceki değerleri kullanılmıştır.<br />
352 , (13.09.2006); , (13.09.2006); ,<br />
(13.09.2006); , (13.09.2006); , (13.09.2006).
127<br />
Bunun yanında YİTO’u da negatif veya pozitif değer alabilmektedir.<br />
YİTO’nun fazla olması ev sahibi ülkenin yüksek refahına işaret etmekte ve yabancı<br />
firmanın satış potansiyelini arttırmaktadır. Öte yandan ise tasarrufun fazla olması<br />
yabancı yatırımcıların yapacakları yatırımların yerli yatırımcılar tarafından<br />
yapılmasına neden olacağından DYY’yi negatif etkileyebilir. Dolayısıyla YİTO’nun<br />
beklenen işareti negatif veya pozitif olabilmektedir.<br />
Büyüme denklemi düşünüldüğünde ise DYY de negatif veya pozitif değer<br />
alabilmektedir. Ev sahibi ülkeye DYY yolu ile sermaye, teknoloji ve beşeri<br />
sermayenin girmesi büyümeyi pozitif etkileyecektir. Öte yandan ise DYY girişi ev<br />
sahibi ülkenin sermaye birikimini ve bağlantı oluşturmasını olumsuz<br />
etkileyeceğinden kısa dönemde büyüme artışı sağlasa da uzun dönemde büyümeyi<br />
negatif etkileyecektir. Bu iki zıt etkinin sonucu olarak DYY’nin beklenen işareti<br />
pozitif veya negatiftir.<br />
GSYİT’nin beklenen işareti pozitif veya negatif olacaktır. Artan tasarruf bir<br />
yandan yatırım olanaklarını arttırma yoluyla büyümeyi hızlandırırken diğer yandan<br />
ev sahibi ülkenin tüketimini düşürerek büyümeyi yavaşlatacaktır.<br />
DSA ve DY’nin ev sahibi ülkeye sermaye girişi sağlayacaklarından dolayı<br />
pozitif işaretli olmaları beklenmektedir.<br />
Son olarak da IB’nin işaretinin pozitif olması beklenmektedir çünkü artan<br />
ihracat yabancı firmalarının satış potansiyellerinin artması anlamına gelmektedir.<br />
Beklentilerin toplu bir sunumu Tablo 4.3’te yapılmaktadır.<br />
Tablo 4.3. Modellemelerde Kullanılan Değişkenlerin Beklenen İşaretleri<br />
Simge Beklenen İşaret<br />
DYY + veya -<br />
LGSYİH +<br />
GSYİHB +<br />
ENF + veya -<br />
LKYGSYİH +<br />
YİTO + veya -<br />
GSYİT + veya -<br />
İB +<br />
DY +<br />
DSA +
4.2.2. Ekonometrik Model Sonuçları<br />
128<br />
Ekonometrik modellemede öncelikle hangi yöntem ve değişkenlerin<br />
seçileceği konusu üzerinde durulmuştur. Seçim yapılırken öncelikle karşılaşılan ilk<br />
zorluk, modellemenin mikro veya makro ölçeklerden hangisinde kurulacağı<br />
olmuştur. Seçilen örnek ülke verileri itibariyle, makro ölçekli bir modellemenin<br />
verilerinin daha anlamlı olduğu görülmüştür.<br />
Diğer bir zorluk ise modellemede kullanılacak yöntemin seçimidir. Bu<br />
aşamada kimi modellemeler “yatay kesit” (cross-section) yöntemini kullanırken kimi<br />
modellemeler de “panel veri” tekniğini kullanmaktadır. Bu çalışmada ise yatay kesit<br />
yöntemi 3SLS ile birlikte eş zamanlı olacak şekilde kullanılmıştır.<br />
Kullanılacak yöntem ve değişkenlerin seçiminden sonra model doğrusal, çift<br />
logaritmik, doğrusal-logaritmik ve logaritmik-doğrusal şekillerde koşulmuştur. En<br />
anlamlı temsil doğrusal model ile elde edilmiş ve bu yöntem kullanılmıştır.<br />
Modelde teoriye uygun olarak GSYİH, GSYİH artış hızı, enflasyon, kamu<br />
yatırımlarının GSYİH’ye oranı, yurtiçi tasarrufun GSYİH’ye oranı, DYY, yurtiçi<br />
tasarruflar, ihracat artış hızı, diğer sermaye girişleri, dış yardımlar, istihdam, istihdam<br />
artış hızı, çalışan başına GSYİH, çalışan başına GSYİH artış hızı, ihracat, ticaret<br />
dengesi, dış borç stokunun GSYİH’ye oranı, kamu harcamalarının GSYİH’ye oranı<br />
ve sabit sermaye yatırımları değişkenleri dönem gecikmeleri ve kukla değişkenlerden<br />
de faydalanılarak kullanılmıştır. Bu aşamada iki ve üç aşamalı en küçük kareler<br />
teknikleri ile “Görünüşte İlişkisiz Regresyon” (Seemingly Unrelated Regression -<br />
SUR) teknikleri denenmiş ve 3 SLS’in kullanılmasına karar verilmiştir.<br />
Nihai modelde, bir dönem önceki GSYİH (LGSYİH), GSYİH artış hızı<br />
(GSYİHB), GSYİH artış hızı kukla değişkeni (GSYİHBD), enflasyon (ENF), bir<br />
dönem önceki kamu yatırımlarının GSYİH oranı (LKYGSYİH) ve yurtiçi tasarruf<br />
oranı (YİTO) ile büyüme denkleminde DYY, yurtiçi tasarruf (GSYİT), ihracat artış<br />
hızı (İB), diğer sermaye girişleri (DSA) ve dış yardım (DY) değişkenleri<br />
kullanılmıştır. Tablo 4.4 nihai model sonuçlarını sunmaktadır.
Tablo 4.4. 3 SLS Tekniği ile Tahmin Edilen Modelin Sonuçları<br />
DYY'yi Etkileyen<br />
Faktörler Denklemi<br />
Değişken Katsayılar t-Değeri<br />
LGSYİH 0,05 15,15 **<br />
GSYİHB 35,00 1,36<br />
GSYİHBD 284,69 1,36<br />
ENF 6,81 2,45 *<br />
LKYGSYİH 177,29 2,32 *<br />
YİTO 26,90 1,48<br />
R 2 =0.97<br />
Büyüme<br />
Denklemi<br />
Değişken Katsayılar t-Değeri<br />
DYY 0,21 2,22 *<br />
GSYİT -0,06 -2,33 *<br />
İB 0,03 0,79<br />
DSA 0,10 2,52 *<br />
DY 0,02 2,31 *<br />
R 2 =0,33<br />
Sistem R 2 =0,98<br />
* %5 ve ** %1 önem seviyesinde anlamlı<br />
129<br />
3 SLS türü modellerde önemli ölçütlerden bir tanesi sistemin belirlilik<br />
katsayısı (R 2 )’dir. 0,98’lik sistem belirlilik katsayısı ile bağımsız değişkenler bağımlı<br />
değişkendeki değişiklikleri yüksek oranda açıklayabilmektedir. Ayrıca, DYY’yi<br />
etkileyen faktörler ve büyüme denklemlerinin belirlilik katsayıları da sırasıyla 0,97<br />
ve 0,33’tür. Büyüme modelinin belirlilik katsayısı düşük gibi görünse de bu tip<br />
modellerde bu büyüklükteki belirlilik katsayıları normal karşılanmaktadır. 353<br />
Modelde ardışık bağımlılığın olup olmadığını görmek için “Dizilim<br />
Sınaması” (Runs Test veya Geary Test) yapılmış ve dizilim sayısı (E(k)) %95 güven<br />
aralığı (E(k) ±σk) içerisinde (7,0025≤13≤15,5689) bulunmuştur. Dolayısıyla modelde<br />
%5 önem düzeyinde istatistiksel olarak ardışık bağımlılık yoktur.<br />
DYY’yi etkileyen faktörler modeli sonucunda, beklendiği gibi, bir dönem<br />
gecikmeli GSYİH’nin DYY üzerinde %1 önem seviyesinde anlamlı pozitif bir<br />
etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. LGSYİH’deki %1’lik bir artış DYY<br />
353 UNCTAD, World Investment Report 1992: Transnational Corporations as Engines of<br />
Growth, United Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva, 1992,<br />
, (22.09.2006), s.251.
130<br />
girişlerini %1,32 oranında arttırmaktadır. Dolayısıyla geniş piyasalara sahip ev sahibi<br />
ülkelerin daha fazla DYY çektikleri görüşü Türkiye için de doğrulanmaktadır.<br />
GSYİH artış hızı ise beklendiği gibi pozitif işaretli olsa da, kukla değişken de<br />
eklenmesine rağmen anlamlı değildir. Enflasyon ve bir dönem önceki kamu<br />
yatırımının GSYİH’ye oranı pozitif işaretli ve %5 önem seviyesinde anlamlı<br />
bulunmuştur. Bu ilişki kamu yatırımlarının DYY çekmede önemli olan altyapıyı<br />
geliştirdiği ve DYY girişini yükselttiğini göstermektedir. Yurtiçi yatırım oranı ise<br />
pozitif işaretli olmasına rağmen anlamlı değildir.<br />
Büyüme modelinde ise DYY’nin GSYİH büyüme oranı üzerinde pozitif bir<br />
etkisinin olduğu bulunmuştur. Etki %5 önem seviyesinde anlamlıdır. Modelde diğer<br />
sermaye girişleri, dış yardımlar ve yurt içi tasarruflar da %5 önem seviyesinde<br />
anlamlı bulunan diğer değişkenlerdir. İhracat artışı ise büyümeyi pozitif etkilemekte<br />
fakat anlamlılığı sağlayamamaktadır.
BEŞİNCİ BÖLÜM<br />
SONUÇ<br />
131<br />
Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) 1980’ler ve 1990’lardan sonra yaşanan<br />
borç ve hatta finansal krizlerden sonra önemini daha da arttırdığı için tüm dünyanın<br />
ilgisini çekmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkeler DYY’yi karlarını arttırmak için<br />
kullanmaya çalışırlarken, gelişmekte olan ülkeler de DYY’yi tasarruf, teknoloji ve<br />
beşeri sermaye eksiklerini tamamlamak için kullanmaya çalışmaktadırlar.<br />
Dolayısıyla DYY’yi etkileyen faktörler ve DYY’nin ev sahibi ülke ekonomisi<br />
üzerindeki etkilerini incelemek çok önem arz etmektedir.<br />
Çalışmada DYY geniş bir perspektif ile incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla,<br />
DYY’nin tanımlama ve istatistik tutma çabalarına yer verilmiş, nihai tanımı verilmiş,<br />
istatistik tutma yöntemine dair ilgili kaynaklar sıralanmıştır. Bu girişin hemen<br />
ardından DYY çeşitlerine değinilmiştir.<br />
DYY’nin tanımı çok geniş olduğundan çeşitleri de fazladır. DYY, yapılan<br />
yatırımın mülkiyetine, yapılan yatırımın yeni işletme yaratıp yaratmamasına, yapılan<br />
yatırımın üretim zincirindeki yerine, yatırımın amacına ve diğer sebeplere göre çok<br />
farklı çeşitlerde gerçekleşebilmektedir. Her farklı DYY çeşidinin etkileri ve<br />
belirleyicileri de farklılık taşımaktadır. Farklı DYY çeşitlerinin değişken etki ve<br />
belirleyicileri bu çalışmanın kapsamına girmediği için bu konuya daha fazla<br />
değinilmemiştir.<br />
Çalışmanın amacına daha uygun konular ise DYY teorileri ve büyüme<br />
teorileri ile ilgilidir. Bu bağlamda öncelikle ekonomik literatürdeki ana akım DYY<br />
ve büyüme teorileri üzerinde durulmuştur.<br />
DYY teorileri makroekonomi, mikroekonomi ve endüstriyel organizasyonun<br />
çalışma alanlarına girebilmektedir. Dolayısıyla teoriler bu 3 bakış açısını<br />
birleştirebildikleri ölçüde başarılı olacaklardır. Zaten DYY teorilerinin gelişimi de<br />
artan kapsayıcılık ile gerçekleşmektedir. Çalışmada öncelikle Vernon’un ürün
132<br />
döngüsü teorisi üzerinde durulmuştur. Teori hammadde arayan yatırımları, ürün<br />
döngüsünün kısa sürede gerçekleştiği durumları, çok uluslu şirketlerin tüm dünyayı<br />
kapladığı yeni dünya düzenini açıklamakta yetersiz kalmaktadır.<br />
Çalışmada değinilen diğer ana akım DYY teorisi de içselleştirme teorisidir.<br />
Teori firmaların neden lisanslama veya kiralama yöntemine dayalı “arms-length” bir<br />
üretim tarzını değil de doğrudan yatırımı seçtiğini açıklamaya çalışmaktadır.<br />
İncelenen son teori ise Dunning’in eklektik paradigma olarak da adlandırılan<br />
OLI teoremidir. Dunning, teoremi ile tüm DYY teorilerini birleştirmeye çalışmıştır.<br />
Bunu da DYY’nin karar mekanizmasını sahiplik, konum ve içselleştirme aşamalarına<br />
ayrıştırarak yapmıştır.<br />
Bu ana akım teorilerden başka Caves ekonomileri, Knickerbocker’in<br />
oligopolistik tepki teorisi ve Hymer ve Kindleberger teorileri incelenmiştir.<br />
Tüm bu incelemeler sonucunda bu teorilerden hiçbirinin diğerine baskın<br />
gelemediği, her birinin kendine has güçlü ve zayıf yönlerinin olduğu görülmüştür. Bu<br />
özellikleriyle teorilerin her biri, DYY akımlarını açıklamakta önemli katkılarda<br />
bulunmaktadırlar.<br />
Çalışmada üzerinde durulan diğer bir konu büyüme teorileridir. Büyüme<br />
teorilerinin incelenmesindeki asıl amaç, büyüme literatürünün gelişimini,<br />
günümüzdeki durumunu ve DYY ile ilişkisini anlayabilmektir. Bu bağlamda literatür<br />
merkantilist ve fizyokratlardan başlayarak almaşık içsel büyüme modellerine kadar<br />
incelenmiştir.<br />
Kapitalizmin gelişmeye başladığı dönemlerdeki ekonomik aktiviteler ile<br />
günümüzdeki karmaşık ekonomik yapısının açıklanması arasında önemli<br />
farklılıkların beklenmesi çok doğaldır. Dolayısıyla günümüz ekonomilerinin<br />
merkantilist, klasik ve hatta bazen neo-klasik büyüme teorileri ile bile<br />
açıklanabilmesi pek mümkün olmamaktadır. Literatürün ulaştığı son nokta olan içsel<br />
büyüme modelleri bu yönüyle önem kazanmaktadır.<br />
Büyüme modelleri incelenirken genel bir çerçeve çizildikten sonra çalışmanın<br />
konusu itibariyle büyüme teorilerinin DYY’yi nasıl açıkladıkları üzerinde
133<br />
durulmuştur. Bu çaba dördüncü bölümdeki Türkiye uygulaması için önem arz<br />
etmektedir.<br />
Çalışmada üzerinde durulan diğer önemli bir konu ise DYY akımlarını<br />
etkileyen faktörler veya diğer bir deyişle DYY akımlarının belirleyicileridir. Bu<br />
bağlamda geniş bir literatür taranmış ve ev sahibi ülkenin piyasa büyüklüğünün,<br />
piyasa büyüme hızının, dış ticarete açıklığının, ekonomik ve politik istikrarının,<br />
döviz kurunun, altyapısının, emek maliyetinin, vergi oranlarının ve diğer pek çok<br />
özelliğinin ülkeye giren DYY miktarını etkileyebileceğine dair çalışmalar<br />
incelenmiştir. Ev sahibi ülke piyasası ve piyasa büyüme hızı ne kadar büyükse, dış<br />
ticarete ne kadar açıksa, ekonomik ve politik olarak ne kadar istikrarlı ise, altyapısı<br />
(fiziki ve beşeri) ne kadar gelişmişse, vergi oranları ne kadar düşükse, döviz kuru ne<br />
kadar istikrarlı ve düşükse ülkeye giren DYY o kadar yüksek olacaktır.<br />
Bu bilgiler ışığında dünya ve Türkiye DYY giriş ve çıkış gerçekleşmeleri<br />
üzerinde durulmuştur.<br />
Dünyada DYY giriş ve çıkışlarının dünya gelirine oranları 1980’lerdeki %6,6<br />
ve %5,8’lik değerlerinden 2004 yılında %21,7 ve %24 değerlerine yükselmiştir. Öte<br />
yandan bu eğilim Türkiye’de görülmemiş, ülkeye DYY girişleri gelirin %10’u<br />
civarında dalgalanmıştır. Bu durum son yıllarda, özellikle de 2005 yılındaki<br />
özelleştirmeler ile değişmektedir. Türkiye 2005 yılında özelleştirmeler sayesinde<br />
9.667 $ DYY girişi elde etmiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta bu<br />
girişlerin özelleştirmeler ile sürekli gerçekleştirilemeyeceğidir. Dolayısıyla ülke<br />
sürekli olarak DYY çekmek istiyorsa altyapısını (fiziki ve beşeri) geliştirmeli, son 3<br />
yılda elde ettiği ekonomik istikrarı devam ettirmeli, hukukun üstünlüğünü<br />
yerleştirmeli ve tanıtım ve gerekli durumlarda teşviklere devam etmelidir. Fakat<br />
özellikle teşvik konusunda temkinli olunmalı, teşviklerin fayda-maliyet analizi çok<br />
dikkatli yapılmalıdır.<br />
Cari DYY girişleri incelendiği zaman ise dünyada en fazla girişin 2000<br />
yılında gerçekleştiği, bu tarihten sonra dünyada ortaya çıkan krizler sonrasında tekrar<br />
düşüşe geçtiği görülmektedir. Girişler 3 yıllık düşüşten sonra 2004 yılında tekrar<br />
artışa geçmiş fakat halen daha 1998 değerine ulaşamamıştır. Bu azalmaya rağmen
134<br />
Türkiye bahsi geçen yıllarda devamlı DYY giriş artışları sağlamış ve 2005 yılında da<br />
rekor düzeye ulaşmıştır.<br />
Tüm bu gerçekleşmeler sonucunda DYY stoku dünyada 8,90 trilyon $’a,<br />
Türkiye’de de yaklaşık 45 milyar $’a ulaşmıştır.<br />
DYY girişini arttırmaya yönelik politikaların dikkat etmesi gereken en önemli<br />
konu DYY’nin hangi sektörlere yöneldiğini iyi öngörmek, ülke ihtiyaç ve<br />
stratejilerini iyi belirleyerek o sektörlere dair önlemler almaktır. Dünyada DYY<br />
akımlarının yönüne bakıldığında ilk sırayı hizmetler sektörünün (özellikle finans ve<br />
haberleşme) aldığı, ardından imalat sanayinin gelmekte olduğu görülmektedir.<br />
Dolayısıyla stratejisi ve ihtiyacı hizmet sektörü olan ülkeler bu alana ağırlık<br />
vermelidirler. Türkiye’de de DYY girişleri son yıllarda daha ziyade hizmetler<br />
sektöründe gerçekleşmektedir.<br />
Dünyada gerçekleşmeler içinde birleşme ve satınalmaların payı 1995’ten<br />
2000 yılına kadar artış göstermiş ve 2000 yılında toplam girişler içerisinde<br />
%82,41’lik pay elde etmiştir. Bu tarihten 2003’e kadar devamlı düşüş yaşanmış oran<br />
%46,95’e gerilemiştir. 2004 yılında ise oran tekrar artışa geçmiş ve %58,72’ye<br />
ulaşmıştır. Bu eğilim DYY’nin çoğunlukla birleşme ve satınalmalar yolu ile<br />
gerçekleştiğine ve gelecekte finans ve haberleşme ile otomobil ve bazı gıda<br />
maddeleri gibi birtakım sektörlerde üretimin az sayıdaki çok uluslu şirkette<br />
toplanacağına, bu şirketlerde yer alamayan ülkelerin de bu durumdan zarar<br />
göreceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla Türkiye ana amaç olarak bu tip çok uluslu<br />
şirketler kurmaya çalışmalı, bu amacını yerine getiremezse de en azından bu tip<br />
şirketlerde pay sahibi olmaya çalışmalıdır.<br />
Çalışmada incelenen bir diğer konu da Türkiye’nin DYY ile ilişkili<br />
mevzuatıdır. İncelenen kanun ve düzenlemeler ışığında Türkiye’nin DYY’yi<br />
destekleyici bir mevzuata sahip olduğu görülmüştür. Dolayısıyla ülkenin çok uluslu<br />
şirketlere yönelmesinin önünde de bir engel yoktur.<br />
DYY’nin ekonomik büyümeyi hızlandırıp hızlandırmama sorunsalı bu<br />
aşamada tartışma yaratmaktadır. Bu konuya Türkiye açısından cevap verebilmek için<br />
dördüncü bölümde öncelikle DYY’nin ekonomik büyümeyi nasıl etkileyebileceği<br />
literatürü üzerinde durulmuştur.
135<br />
DYY’nin sermaye girişi, yeni ara mal, yeni ürün, istihdam, teknoloji, ticaret<br />
ve vergi geliri gibi doğrudan veya teknoloji ve teknik bilgi taşması, firma gelişim ve<br />
yeniden yapılandırması, uluslararası ticaret entegrasyonu, rekabet yaratma, beşeri<br />
sermaye oluşumu ve bağlantılar gibi dolaylı etkileri vardır. Bu tip etkiler ekonomiyi<br />
pozitif ve negatif etkileyebilmektedir. Dolayısıyla her ülke DYY’nin etkilerini kendi<br />
koşulları içerisinde değerlendirmelidir.<br />
Türkiye için bu tip bir değerlendirme DYY’yi etkileyen faktörler ve büyüme<br />
denklemlerini içeren ve üç aşamalı en küçük kareler (3 SLS) tekniği kullanan eşanlı<br />
bir ekonometrik modelleme ile araştırılmıştır. Modelleme sonucunda Türkiye’de<br />
GSYİH’nın DYY girişlerini pozitif ve anlamlı etkilediği, DYY’nin de GSYİH’yi<br />
olumlu ve anlamlı olarak etkilediği belirlenmiştir.<br />
Sonuç olarak Türkiye DYY çekmek için yaptığı harcamalar ile DYY’nin<br />
büyüme üzerindeki olumlu etkilerini fayda – maliyet analizine tabi tutarak<br />
harcamaların faydalardan düşük olduğu durumlarda DYY çekmeye çalışmalıdır. Bu<br />
tip bir fayda – maliyet analizine, gerekli veriler bulunamadığı için bu çalışmada yer<br />
verilmemiştir. Bu kısıtın yanında çalışmanın karşılaştığı diğer kısıtlar DYY<br />
konusunun çok geniş olmasıyla ilişkilidir.<br />
Konuyla ilgili farklı DYY türlerinin belirleyenleri ve ekonomik büyümeye<br />
etkileri, DYY’nin uzun dönemde ev sahibi ülkenin istihdam, vergi gelirleri, beşeri<br />
sermaye, ülke içi rekabet ve ticaretine etkileri konularında yapılacak daha kapsamlı<br />
ve ayrıntılı çalışmalar ilgili literatüre ve politika belirleyicileri ve uygulayıcılarına<br />
önemli katkılar sağlayacaktır.
KAYNAKÇA<br />
136<br />
Kitaplar:<br />
BARBER, W. J., İktisadi Düşünce Tarihi, Şule Yayınları, İstanbul, 1995.<br />
BUCKLEY, P.J. ve M. CASSON, The Future of the Multinational Enterprise,<br />
Macmillan, London, 1976.<br />
GUJARATI, D. N., Temel Ekonometri, (Çev. Şenesen, Ü. ve G. Günlük Şenesen),<br />
Literatür Yayıncılık, 33, İstanbul, Eylül 2005.<br />
HİÇ, M., Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994.<br />
JONES, C. I., İktisadi Büyümeye Giriş, (Çev. Sanlı A. ve İ. Tuncer), Literatür<br />
Yayınları: 56, İstanbul, Nisan 2001.<br />
KARAGÜL, M., Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye<br />
Boyutu, Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Yayın No. 37, Ankara,<br />
Temmuz 2002<br />
KARLUK, R., “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye<br />
Katkısı” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye,<br />
TARHAN, A., (der.) Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, İnsan Kaynakları<br />
Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001,<br />
, (09.12.2005).<br />
KINDLEBERGER, C. P., American Business Abroad, Yale University Pres, New<br />
Haven, 1969.<br />
MANKIW, N. G., Macroeconomics, Fifth Edition, Worth Publishers, New York,<br />
2003.<br />
ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma,<br />
Planlama ve Japon Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988.<br />
PARASIZ, İ., Büyüme Teorileri, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2003.<br />
RIDER, C., An Introduction to Economic History, South-Western College<br />
Publishing, New York, 1995.<br />
SCOTT FITZGERALD M., A New View of Economic Growth, Clarendon Press,<br />
Oxford, 1998.<br />
SEYİDOĞLU, H., Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Kurtiş<br />
Matbaası, İstanbul, Ekim 1999.
Makaleler:<br />
137<br />
AITKEN, B. J. ve A. E. HARRISON, “Do Domestic Firms Benefit from Direct<br />
Foreign Investment? Evidence from Venezuella”, The American Economic<br />
Review, Vol. 89, No. 3, s. 605-18, Jun. 1999.<br />
AKSOY, N., “Türkiye’deki Yabancı Sermayeli Firmalar, Sorunları, Gelişme<br />
Perspektifleri (Dünü ve Bugünü) – II” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme<br />
ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN (der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez<br />
Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, s.<br />
153-64, Şubat 2001<br />
ALFARO, L., A. CHANDA, Ş. KALEMLİ-ÖZCAN ve S. SAYEK, “FDI and<br />
Economic Growth: The Role of Local Financial Markets”, Journal of<br />
International Economics, Vol. 64, s. 89-112, 2004.<br />
ARIMAN, A., “Türkiye’de Daha Fazla Yabancı Sermaye Çekebilmek İçin İzlenmesi<br />
Gerekli Politikalar” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı<br />
Sermaye, A. TARHAN (der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan<br />
Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, s. 127-43, Şubat<br />
2001, s. 134-9.<br />
ARISTOTELOUS, K. ve S. FOUNTAS, “An Empirical Analysis of Inward Foreign<br />
Direct Investment Flows in the EU with Emphasis on the Market<br />
Enlargement Hypothesis”, Journal of Common Market Studies, Vol. 34,<br />
No. 4, s. 571-83, December 1996.<br />
ASHEGHIAN, P., “Determinants of Economic Growth in the United States: The<br />
Role of Foreign Direct Investment”, The International Trade Journal, Vol.<br />
XVIII, No. 1, s. 63-83, Spring 2004.<br />
ASLANOĞLU, E., “Spillover Effects of Foreign Direct Investments in Turkish<br />
Manufacturing Industry”, Journal of International Development, Vol. 12,<br />
s. 1111-30, 2000.<br />
ASLANOĞLU, E., “The Structure and the Impact of Foreign Direct Investment in<br />
Turkey”, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />
Dergisi, XVII, 1, s. 31-50, 2002.<br />
BALASUBRAMANYAM, V. N., M. SALISU ve D. SAPSFORD, “Foreign Direct<br />
Investment and Growth in EP and IS Countries”, The Economic Journal,<br />
Vol. 106, s. 92-105, Jan. 1996.<br />
BARRELL, R. ve N. PAIN, “Foreign Direct Investment, Technological Change, and<br />
Economic Growth within Europe”, The Economic Journal, Vol. 107, No.<br />
445, s. 1770-86, Nov. 1997.<br />
BENACEK, V., M. GRONICKI, D. HOLLAND ve M. SASS, “The Determinants<br />
and Impact of Foreign Direct Investment in Central and Eastern Europe: A<br />
Comparison of Survey and Econometric Evidence”, Journal of United<br />
Nations, Vol. 9, No. 3, s. 163-212, 2000.<br />
BEVAN, A. A. ve S., ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investment into<br />
European Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, 32,<br />
s. 775-787, 2004.
138<br />
BLOMSTRÖM, M., “Foreign Investment and Productive Efficiency: The Case of<br />
Mexico”, The Journal of Industrial Economics, Vol. 35, No. 1, s. 97-110,<br />
Sep. 1986.<br />
BORENSZTEIN, E., J. DE GREGORIO ve J-W. LEE, “How Does Foreign Direct<br />
Investment Affect Economic Growth?”, Journal of International<br />
Economics, Vol. 45, s. 115-35, 1998.<br />
BOSWORTH, B. ve S. M. COLLINS, “Capital Inflows, Investment and Growth”,<br />
Tokyo Club Papers, Vol. 12, s. 55-74, 1999.<br />
CAVES, R. E., “Causes of Direct Investment: Foreign Firms’ Shares in Canadian<br />
and United Kingdom Manufacturing Industries”, The Review of Economics<br />
and Statistics, Vol. 56, No. 3, s. 279-93, Aug. 1974b.<br />
CAVES, R. E., “International Corporations: The Industrial Economics of Foreign<br />
Investment”, Economica, New Seris, Vol. 38, No. 149, s. 1-27, Feb. 1971.<br />
CAVES, R. E., “Multinational Firms, Competition and Productivity in Host-Country<br />
Markets”, Economica, New Series, Vol. 41, No. 162, s. 176-93, May 1974a.<br />
CHAKRABARTI, A., “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensitivity<br />
Analyses of Cross-Country Regressions”, Kyklos, Vol. 54, Fasc. 1, s. 89-114,<br />
2001.<br />
CHENG L. K., Y. K. KWAN, “What are the Determinants of the Location of<br />
Foreign Direct Investment? The Chinese Experience”, Journal of<br />
International Economics, Vol. 51, Issue 2, s. 379-400, August 2000.<br />
COBB, C. W. ve DOUGLAS, P. H., “A Theory of Production”, The American<br />
Economic Review, Vol. 18, No. 1, s. 139-65, March 1928.<br />
COUGHLIN, C. C., J. V. TERZA ve V. ARROMDEE, “State Characteristics and the<br />
Location of Foreign Direct Investment within the United States”, The<br />
Review of Economics and Statistics, Vol. 73, No. 4, s. 675-683, Nov. 1991.<br />
DAJIMAN, J. P., M. KNELL, B. MAJCEN ve M. ROJEC, “The Role of FDI, R&D<br />
Accumulation and Trade in Transferring Technology to Transition Countries:<br />
Evidence from Firm Panel Data for Eight Transition Countries”, Economic<br />
Systems, Vol. 27, s. 189-204, 2003.<br />
DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment in Developing Countries and<br />
Growth: A Selective Survey”, The Journal of Development Studies, Vol.<br />
34, No. 1, s. 1-34, Oct. 1997.<br />
DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment-Led Growth: Evidence from Time<br />
Series and Panel Data”, Oxford Economic Papers, Vol. 51, s. 133-51, 1999.<br />
DEES, S., “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Effects”,<br />
Economics of Planning, 31, s. 175-94, 1998.<br />
DEĞER, M. K., S. EMSEN ve C. GERNİ, “Doğrudan Yabancı Yatırımların<br />
Belirleyicileri: Geçiş Ekonomileri Üzerinde Nedensellik Testleri ve Panel<br />
Veri Analizleri (1990 - 2002)”, Uluslararası Ekonomi Konferansı, 11 – 13<br />
Eylül, TEK, Ankara, 2006.
139<br />
DEICHMANN, J., S. KARIDIS ve S. SAYEK, “Foreign Direct Investment in<br />
Turkey: Regional Determinants”, Applied Economics, 35, s. 1767-78, 2003<br />
DJANKOV, S. ve B. HOEKMAN, “Foreign Investment and Productivity Growth in<br />
Czech Enterprises”, The World Bank Economic Review, Vol. 14, No. 1, s.<br />
49-64, Jan. 2000.<br />
DOMAR, D. E., “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”,<br />
Econometrica, 14, s. 137-47, April 1946.<br />
DUNNING, J. H. ve A. M. RUGMAN, “The Influence of Hymer’s Dissertation on<br />
the Theory of Foreign Direct Investment”, The American Economic<br />
Review, Vol. 75, No. 2, s. 228-32, May 1985.<br />
DUNNING, J. H., “The Determinants of International Production”, Oxford<br />
Economic Papers, New Series, Vol. 25, No. 3, s. 289-336, Nov. 1973.<br />
DUNNING, J. H., “The Eclectic (OLI) Paradigm of International Production: Past,<br />
Present and Future”, International Journal of Economics of Business, Vol.<br />
8, No. 2, s. 173-90, 2001.<br />
DUNNING, J. H., “The Eclectic Paradigm of International Production: A Personal<br />
Perspective”, içinde The Nature of the Transnational Firm, C. N. PITELIS<br />
ve R. SUGDEN (der.), Routledge, New York, s. 117-35, 1991.<br />
DUNNING, J., “The Determinants of International Production”, Oxford Economic<br />
Papers, Vol. 25, s. 289-336, 1973.<br />
DURHAM, J. B., “Absorptive Capacity and the Effects of Foreign Direct Investment<br />
and Equity Foreign Protfolio Investment on Economic Growth”, European<br />
Economic Review, Vol. 48, s. 285-306, 2004.<br />
ERDAL, F. ve E. TATOĞLU, “Locational Determinants of Foreign Direct<br />
Investment in an Emerging Market Economy: Evidence from Turkey”,<br />
Multinational Business Review, Vol. 10, No. 1, 2002.<br />
ERICSSON, J. ve M. IRANDOUST, “On the Causality between Foreign Direct<br />
Investment and Output: A Comparative Study”, The International Trade<br />
Journal, Vol. XV, No. 1, s. 1-26, Spring 2001.<br />
FEILS, D. J. ve F. M. ŞABAC, “The Impact of Political Risk on the Foreign Direct<br />
Investment Decision: A Capital Budgeting Analysis”, The Engineering<br />
Economist, Vol. 45, No. 2, s. 129-42, 2000.<br />
FINDLAY, R., “Relative Backwardness, Direct Foreign Investment, and the Transfer<br />
of Technology: A Simple Dynamic Model”, The Quarterly Journal of<br />
Economics, Vol. 92, No. 1, s. 1-16, Feb. 1978.<br />
FLAW, H. ve E. HELPMAN, “Vertical Product Differentiation and North-South<br />
Trade”, American Economic Review, Vol 77, s. 810-22, 1987.<br />
FOSFURI, A., M. MOTTA ve T. RONDE, “Foreign Direct Investment and<br />
Spillovers through Workers’ Mobility”, Journal of International<br />
Economics, Vol. 53, s. 205-22, 2001.<br />
GLASS, A. J., “Product Cycles and Market Penetration”, International Economic<br />
Review, Vol. 38, No. 4, s. 865-91, Nov. 1997.
140<br />
GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of<br />
Growth”, Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, s. 23-44, Winter<br />
1994.<br />
GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN, “Quality Ladders and Product Cycles”,<br />
Quarterly Journal of Economics, Vol. 106, s. 557-86, 1991.<br />
HALICIOĞLU, F., “An Econometric Analysis of Foreign Direct Investment Flows<br />
into Turkey from Major Global Regions: 1975 – 1999” International<br />
Conference in Economics V, 10-13 Eylül, Economic Research Center,<br />
Middle East Technical University, Ankara, 2001.<br />
HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, XLIX, s.<br />
14-33, March 1939.<br />
HEAD, K., T. MAYER ve J. RIES, “Revisiting Oligopolistic Reaction: Are<br />
Decisions on Foreign Direct Investment Strategic Complements”, Journal of<br />
Economics & Management Strategy, Vol. 11, No. 3, s. 453-72, Fall 2002.<br />
HERMES, N. ve R. LENSINK, Foreign Direct Investment, Financial<br />
Development and Economic Growth”, Journal of Development Studies,<br />
Vol. 40, No. 1, s. 142-63, Oct. 2003.<br />
HINES, J. R., “Altered States: Taxes and the Location of Foreign Direct Investment<br />
in America”, The American Economic Review, Vol. 86, No. 5, s. 1076-94,<br />
Dec. 1996.<br />
HORSTMANN, I. ve J. R. MARKUSEN, “Licensing versus Direct Investment: A<br />
Model of Internalization by the Multinational Enterprise”, The Canadian<br />
Journal of Economics, Vol 20, No. 3, s. 464-81, Aug. 1987.<br />
HYMER, S., “The Efficiency (Contradictions) of Multinational Corporations”, The<br />
American Economic Review, Vol. 60, No. 2. s. 441-8, May 1970.<br />
JANICKI, H. P. ve P. V. WUNNAVA, “Determinats of Foreign Direct Investment:<br />
Empirical Evidence from EU Accession Candidates”, Applied Economics,<br />
Vol. 36, s. 505-9, 2004.<br />
JASKOLD GABSZEWICZ, J., A. SHAKED, J. SUTTON ve J. F. THISSE,<br />
“International Trade in Differentiated Products”, International Economic<br />
Review, Vol. 22, s. 527-34, 1981.<br />
JENSEN, R. ve M. THURSBY, “A Strategic Approach to the Product Life Cycle”,<br />
Journal of International Economics, Vol. 21, s. 269-84, 1986.<br />
KINDLEBERGER, C. P., “Stephen Hymer and the Multinational Corporation”,<br />
Contribution to Political Economy, Vol. 21, s. 5-7, 2002.<br />
KOJIMA, K., “Macro Economics Versus International Business Approaches to<br />
Foreign Direct Investment”, Hotosubashi Journal of Economics, Vol. 23, s.<br />
1-19, 1982.<br />
KRUGMAN, P. R., “A Model of Innovation, Technology Transfer, and the World<br />
Distribution of Income”, Journal of Political Economy, Vol. 87, s. 253-66,<br />
1979.
141<br />
LENSINK, R. ve H. WHITE, “Does The Revival Of International Private Capital<br />
Flows Mean The End Of Aid: An Analysis Of Developing Countries' Access<br />
To Private Capital”, World Development, Vol. 26, No. 7, s. 1221-34, 1998.<br />
LOREE, D. W. ve S. E., GUISINGER, “Policy and Non-Policy Determinants of U.S.<br />
Equity Foreign Direct Investment”, Journal of International Business<br />
Studies, Second Quarter, s. 281-99, 1995.<br />
MACDOUGALL, G. D. A., “The Benefits and Costs of Private Investment from<br />
Abroad: A Theoretical Approach”, Economic Record, Vol. 36, s. 13-35,<br />
1960.<br />
MANKIW N. G., D. ROMER ve D. N. WEIL, “A Contribution to the Empirics of<br />
Economic Growth” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 107, No. 2,<br />
s. 407-37, May 1992.<br />
MCCLINTOCK, B. T., “Recent Theories of Direct Foreign Investment: An<br />
Institutionalist Perspective”, Journal of Economic Issues, Vol. 22, s. 477-84,<br />
1998.<br />
MENCINGER, J., “Does Foreign Direct Investment Always Enhance Economic<br />
Growth?”, Kyklos, Vol 56, Fasc. 4, s. 491-508, 2003.<br />
MEYER, K. ve S., ESTRIN, “Entry Mode Choice in Emerging Markets Greenfield,<br />
Acquisition, and Brownfield”, Center for East European Studies,<br />
Copenhagen Business School, Working Paper No. 18, February 1998,<br />
, (30.12.2005).<br />
OBWONA, M. B., “Determinants of FDI and Their Impact on Economic Growth in<br />
Uganda”, African Development Review, Vol. 13, No. 1, S. 46-81, June<br />
2001.<br />
ONYEIWU, S. ve H. SHRESTHA, “Determinants of Foreign Direct Investment in<br />
Africa”, Journal of Developing Societies, Vol. 20, No. 1-2, S. 89-106, 2004.<br />
ÖZTÜRK, L., “Serbest Bölgelerdeki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları:<br />
Dünyadaki Uygulamalara Teoriler Işığında Bir Bakış”, Akdeniz İİBF<br />
Dergisi, Sayı 7, s. 110-28, 2004.<br />
ÖZYILDIZ, R. H., “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Karar Alma<br />
Prosedürü”, Hazine Dergisi, Sayı 11, Temmuz 1998.<br />
PACK, H., “Endogenous Growth Theory: Intellectual Appeal and Empirical<br />
Shortcomings”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, s. 55-72,<br />
Winter 1994.<br />
PEREZ, T., “Multinational Enterprises and Technological Spillovers: An<br />
Evolutionary Model”, Journal of Evolutionary Economics, Vol. 7, s. 169-<br />
92, 1997.<br />
REBELO, S., “Long-Run Policy Analysis and Long-Run Growth”, The Journal of<br />
Political Economy, Vol. 99, No. 3, June 1991, s. 500-21.<br />
RODRIGUEZ-CLARE, A., “Multinationals, Linkages, and Economic<br />
Development”, The American Economic Review, Vol. 86, No. 4, s. 852-73,<br />
Sep. 1996
142<br />
ROMER P. M., “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political<br />
Economy, Vol. 98, No. 5, October 1990.<br />
ROMER, P. M., “Increasing Returns and Long-Run Growth”, Journal of Political<br />
Economy, 94, s. 1002-37, October 1986.<br />
ROOT, F. R. ve A. A. AHMED,” The Influence of Policy Instruments on<br />
Manufacturing Direct Foreign Investment in Developing Countries”, Journal<br />
of International Business Studies, 9 (Winter), s. 81-93, 1978.<br />
SCAPERLANDA, A. E. ve L. J. MAUER, “The Determinants of U.S. Direct<br />
Investment in E.E.C.”, The American Economic Review, Vol. 59, No. 4,<br />
Part 1, s. 558-68, Sept. 1969.<br />
SEGERSTROM, P. S., T. C. A. ANANT ve E. DINOPOULOS, “A Schumpeterian<br />
Model of the Product Life Cycle”, American Economic Review, Vol. 80, s.<br />
1077-91, 1990.<br />
SJÖHOLM, F., “Technology Gap, Competition and Spillovers from Direct Foreign<br />
Investment: Evidence from Establishment Data”, The Journal of<br />
Development Studies, Vol. 36, No. 1, s. 53-73, Oct. 1999.<br />
SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly<br />
Journal of Economics, 70, s. 65-94, February 1956.<br />
SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal of Economic<br />
Perspectives, Vol. 8, No. 1, s. 45-54, Winter 1994.<br />
VERNON, R., “Competition Policy Toward Multinational Corporations”, The<br />
American Economic Review, Vol. 64, No. 2, s. 276-82, May 1974.<br />
VERNON, R., “International Investment and International Trade in the Product<br />
Cycle”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 80, No. 2, s. 190-207,<br />
May 1966.<br />
VOUTILAINEN, T., “Foreign Direct Investment (FDI) Theories Explaining the<br />
Emergence of Multinational Enterprises (MNEs), Who, Where and Why”,<br />
Seminar in Strategy and International Business, 28.01.2005,<br />
, (23.08.2006).<br />
XU, B., “Multinational Enterprises, Technology Diffusion, and Host Country<br />
Productivity Growth”, Journal of Development Economics, Vol. 62, s. 477-<br />
93, 2000.
Diğer:<br />
Araştırma, İnceleme ve Raporlar:<br />
143<br />
ALFARO, L. ve A. RODRIGUEZ-CLARE, “Multinationals and Linkages: An<br />
Empirical Investigation”, Nov. 2003,<br />
<br />
, (11.09.2006).<br />
ALICI AKGÜÇ, A. ve M. Ş. UCAL, “Foreign Direct Investment, Exports and<br />
Output Growth of Turkey: Causality Analysis”, Paper to be presented at the<br />
European Trade Study Group (ETSG) Fifth Annual Conference,<br />
Universidad Carlos III de Madrid, 11-13 September 2003,<br />
, (07.09.2006).<br />
ASSANIE, N. ve B. SINGLETON, The Quality of Foreign Direct Investment:<br />
Does it Matter for Economic Growth?, 2002,<br />
, (07.09.2006).<br />
ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 8,<br />
2005a.<br />
ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 6,<br />
September 2003a.<br />
ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 4,<br />
February 2001.<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2005<br />
Global Retail Development Index, 2005b.<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2004<br />
Global Retail Development Index, 2004.<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2003<br />
Global Retail Development Index, 2003b.<br />
ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2006<br />
Global Retail Development Index, 2006.<br />
BLOMSTRÖM M. ve A. KOKKO, “Regional Integration and Foreign Direct<br />
Investment”, NBER Working Paper Series, WP No. 6019, April 1997a.<br />
BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Economics of Foreign Direct Investment<br />
Incentives”, NBER Working Paper Series, No. 9489, Feb. 2003.
144<br />
BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Impact of Foreign Investment on Host<br />
Countries: A Review of the Empirical Evidence”, World Bank Policy<br />
Research Working Paper, No. 1745, March 1997b,<br />
,<br />
(07.09.2006).<br />
BLOMSTRÖM, M. ve E. N. WOLFF, “Multinational Corporations and Productivity<br />
Convergence in Mexico”, NBER Working Paper Series, No. 3141, Oct.<br />
1989.<br />
BLOMSTRÖM, M. ve F. SJÖHOLM, “Technology Transfer and Spillovers: Does<br />
Local Participation with Multinationals Matter?”, NBER Working Paper<br />
Series, No. 6816, Nov. 1998.<br />
BLOMSTRÖM, M. ve J-Y. WANG, “Foreign Investment and Technology Transfer:<br />
A Simple Model”, NBER Working Paper Series, No. 2958, May 1989.<br />
BLOMSTRÖM, M., A. KOKKO ve M. ZEJAN, “Host Country Competition and<br />
Technology Transfer by Multinationals”, NBER Working Paper Series, No.<br />
4131, Aug. 1992a.<br />
BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “Is Fixed Investment the Key to<br />
Economic Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4436, Aug. 1993.<br />
BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “What Explains Developing<br />
Country Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4132, Aug. 1992b.<br />
BOROTA, T. ve A. M. KUTAN, European Integration, Foreign Direct<br />
Investment and Growth,<br />
, (07.09.2006).<br />
CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, Does Foreign Direct Investment Accelerate<br />
Economic Growth, May 2002,<br />
, (07.09.2006).<br />
CHO, J. W, Foreign Direct Investment: Determinants, Trends in Flows and<br />
Promotion Policies,<br />
,<br />
(07.08.2006).<br />
CRISCUOLO, P. ve R. NARULA, “A Novel Approach to National Technological<br />
Accumulation and Absorptive Capacity: Aggregating Cohen and Levinthal”,<br />
MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No. 2002-016,<br />
2002.<br />
DUTTA, S. ve A. LOPEZ-CARLOS “The Global Information Technology Report,<br />
2004-2005, Efficiency in an Increasingly Connected World”, World<br />
Economic Forum, March 2005.
145<br />
DUTTA, S., A. LOPEZ-CARLOS ve I. MIA “The Global Information Technology<br />
Report, 2005-2006, Leveraging ICT for Development”, World Economic<br />
Forum, May 2006.<br />
FUNG, K. C., H. IIZAKA, J. LEE ve S. PARKER, “Determinants of U.S. and<br />
Japanese Foreign Direct Investment in China”, Santa Cruz Center for<br />
International Economics Working Papers, No. 456, December 1999,<br />
, (05.08.2006).<br />
HANSEN, M. W., “Foreign Direct Investment and the Environment: A Transaction<br />
Cost Perspective”,<br />
, (24.08.2006).<br />
HANSON, G. H., “Should Countries Promote Foreign Direct Investment?”, G-24<br />
Discussion Paper Series, No. 9, Feb. 2001.<br />
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI, “Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu”,<br />
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Mayıs 2006.<br />
IMF ve OECD, Foreign Direct Investment Statistics: How Countries Measure<br />
FDI, 2001, Washington, DC, 2003,<br />
, (10.06.2006).<br />
IMF ve OECD, Report on the Survey of Implementation of Methodological<br />
Standards for Direct Investment, International Monetary Fund, Statistics<br />
Department and Organisation for Economic Co-Operation Development,<br />
Directorate for Financial, Fiscal and Enterprise Affairs, March 2000,<br />
, (03.07.2006).<br />
IMF, Balance of Payments Compilation Guide, Washington, DC, USA, 1995,<br />
, (03.07.2006).<br />
IMF, Balance of Payments Manual, Fifth Edition, 1993,<br />
, (15.06.2006).<br />
IMF, Balance of Payments Textbook, Washington, DC, USA, 1996,<br />
, (15.06.2006).<br />
KANG, Y. ve J. DU, Foreign Direct Investment and Economic Growth:<br />
Empirical Analyses on Twenty OECD Countries, March 4 th , 2005,<br />
,<br />
(02.01.2006).<br />
KINOSHITA, Y., “R&D and Technology Spillovers via FDI: Innovation and<br />
Absorptive Capacity”, CERGE-EI Working Paper, No. 349, Nov. 2000,<br />
, (07.09.2006).<br />
KRAVIS, I. B. ve R. E., LIPSEY, “The Location of Overseas Production and<br />
Production for Export by U.S. Multinational Firms”, NBER Working Paper<br />
Series, No. 482, June 1980.
146<br />
LOEWENDAHL, H ve E. ERTUĞRUL LOEWENDAHL, Turkey's Performance<br />
in Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU<br />
Enlargement, European Network of Economic Policy Research Institutions,<br />
Working Paper No. 8, November 2001,<br />
, (06.12.2005).<br />
LOPEZ-CLAROS, A, M. E. PORTER ve K. SCHWAB, “The Global<br />
Competitiveness Report 2005-2006, Policies Underpinning Rising<br />
Prosperity”, World Economic Forum, New York, October 2005.<br />
MASSMANN, O., B. HANOI ve M. HANOI, Foreign Direct Investment – The<br />
Legal Environment,<br />
,<br />
(07.08.2006).<br />
MILES, M. A., K. R. HOLMES ve M. A. O’GRADY, 2006 Index of Economic<br />
Freedom, 2006,<br />
,<br />
(25.08.2006).<br />
NARULA, R. ve A. MARIN, “FDI Spillovers, Absorptive Capacities and Human<br />
Capital Development: Evidence from Argentina”, MERIT – Infonomics<br />
Research Memorandum Series, No: 2003-016, 2003.<br />
NARULA, R. ve B. PORTELLI, “Foreign Direct Investment and Economic<br />
Development: Opportunities and Limitations from a Developing Country<br />
Perspective”, MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No.<br />
2004-009, 2004.<br />
NUNNENKAMP, P., “Determinants of FDI in Developing Countries: Has<br />
Globalization Changed the Rules of the Game?”, Kiel Working Paper, No.<br />
1122, ,<br />
(05.08.2006).<br />
OECD, OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third<br />
Edition, 1996, ,<br />
(10.06.2006).<br />
PATTERSON, N., M., MONTANJEES, J., MOTALA ve C., CARDILLO, Foreign<br />
Direct Investment: Trends, Data Availability, Concepts, and Recording<br />
Practices, IMF, Washington, DC, 2004,<br />
, (15.06.2006).<br />
PORTELLI, B. ve R. NARULA, “Foreign Direct Investment through Acquisitions<br />
and Implications for Technological Upgrading: Case Evidence from<br />
Tanzania”, MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No.<br />
2004 – 008, 2004.<br />
PORTER, M. E., K. SCHWAB, X. SALA-I-MARTIN ve A. LOPEZ-CLAROS,<br />
“The Global Competitiveness Report 2004-2005”, World Economic Forum,<br />
New York, October 2004.
147<br />
POTTELSBERGHE DE LA POTTERIE, B. ve F. LICHTENBERG, Does Foreign<br />
Direct Investment Transfer Technology Across Borders, Jun. 2000,<br />
, (08.09.2006).<br />
RIDGEWAY, A., Definition of Foreign Direct Investment (FDI) Terms, IMF<br />
Committee on Balance of Payments Statistics and OECD Workshop on<br />
International Investment Statistics, Direct Investment Technical Expert Group<br />
(DITEG), Issue Paper (DITEG) # 20, Statistics Canada, November 2004,<br />
, (15.06.2006).<br />
SAGGI, K., “Trade, Foreign Direct Investment, and International Technology<br />
Transfer: A Survey”, World Bank Policy Research Working Paper, No.<br />
2349, May 2000.<br />
SHATZ, H. J. ve A. J. VENABLES, “The Geography of International Investment”,<br />
Policy Research Working Paper, The World Bank, No. 2338, May 2000.<br />
SINGH, H. ve K. W. , JUN, “Some New Evidence on Determinants of Foreign<br />
Direct Investment in Developing Countries”, Policy Research Working<br />
Paper, The World Bank, WPS-1531, November 1995.<br />
SJÖHOLM, F., “Productivity Growth in Indonesia: The Role of Characteristics and<br />
Direct Foreign Investment”, Working Paper in Economics and Finance,<br />
No. 216, Jan. 1998.<br />
SLAUGHTER, M.J., “Skill Upgrading in Developing Countries: Has Inward Foreign<br />
Direct Investment Played a Role”, OECD Development Centre Working<br />
Paper, No. 192, Aug. 2002.<br />
T.C. BAŞBAKANLIK ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI, Türkiye’de<br />
Özelleştirme, 2006, ,<br />
(14.09.2006).<br />
te VELDE, D. W. ve D. BEZEMER, Regional Integration and Foreign Direct<br />
Investment in Developing Countries, July 2004,<br />
, (05.08.2006).<br />
TU, J. H ve C. SCHIVE, Determinants of Foreign Direct Investment in Taiwan<br />
Province of China: A New Approach and Findings, Research Note,<br />
, (07.08.2006).<br />
TURNOVSKY, S. J., “Old and New Growth Theories: A Unifying Structure”, Draft<br />
of paper to be presented at Conference on Old and New Growth Theory,<br />
University of Pisa, October 2001,<br />
, (27.07.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 1992: Transnational Corporations as<br />
Engines of Growth, United Nations Conference on Trade and Development,<br />
New York and Geneva, 1992,<br />
, (10.08.2006).
148<br />
UNCTAD, World Investment Report 1995: Transnational Corporations and<br />
Competitiveness, United Nations Conference on Trade and Development<br />
Division on Transnational Corporations and Investment, New York and<br />
Geneva, 1995, ,<br />
(02.06.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 2001: Promoting Linkages, United Nations<br />
Conference on Trade and Development, New York and Geneva, 2001,<br />
, (10.08.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 2002: Transnational Corporations and<br />
Export Competitiveness, United Nations Conference on Trade and<br />
Development, New York and Geneva, 2002,<br />
, (10.08.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 2003: FDI Policies for Development:<br />
National and International Perspectives, United Nations Conference on<br />
Trade and Development, New York and Geneva, 2003,<br />
, (10.08.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 2004: The Shift Towards Services, United<br />
Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva,<br />
2004, , (10.08.2006).<br />
UNCTAD, World Investment Report 2005: Transnational Corporations and the<br />
Internationalization of R&D, United Nations Conference on Trade and<br />
Development, New York and Geneva, 2005,<br />
, (10.08.2006).<br />
UNCTC, Government Policies and Foreign Direct Investment, United Nations,<br />
UNCTC Current Studies, Series A, No. 17, New York, November 1991.<br />
WB, World Development Report, 2006: Equity and Development, The World<br />
Bank, Washington DC, 2005, , (24.08.2006).<br />
YILMAZ, B. ve A. BARBAROS, Development and Determinants of Foreign<br />
Direct Investment in Turkey: A Comparison with Ireland and Spain,<br />
,<br />
(05.08.2006).<br />
YILMAZ, K., “Türkiye için Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ne Doğru”,<br />
YASED, Haziran 2006,<br />
,<br />
(15.08.2006).<br />
ZEBREGS, H., “Can the Neoclassical Model Explain the Distribution of Foreign<br />
Direct Investment Across Developing Countries?”, IMF Working Paper,<br />
WP/98/139, September 1998,<br />
, (15.06.2006).
Tezler:<br />
149<br />
BÜYÜKAĞAOĞLU, Ş. I., Doğrudan Dış Yatırımların Belirleyenleri ve Türkiye<br />
Üzerine Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege<br />
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2003.<br />
HYMER, S., The International Operations of National Firms: A Study of Direct<br />
Investment, Unpublished PhD. Thesis, Massachusetts Institute of<br />
Technology, 1960.<br />
Muhtelif Kaynaklar:<br />
, (14.07.2006).<br />
, (14.08.2006).<br />
,<br />
(16.08.2006).<br />
, (14.08.2006).<br />
, (24.09.2006).<br />
, (16.08.2006).<br />
, (16.08.2006).<br />
,<br />
(16.08.2006).<br />
, (14.08.2006).<br />
, (14.08.2006).<br />
,<br />
(14.08.2006).<br />
,<br />
(14.08.2006).<br />
,<br />
(14.08.2006).<br />
,<br />
(14.08.2006).<br />
, (16.12.2006).<br />
, (15.08.2006).<br />
, (16.08.2006).<br />
, (15.08.2006).<br />
, (15.08.2006).<br />
, (13.09.2006).<br />
, (13.09.2006)
, (13.09.2006).<br />
, (13.09.2006).<br />
, (13.09.2006).<br />
BABYLON – PRO, Ver. 5.0.6 (r13).<br />
SHAZAM FOR WINDOWS, Ver. 8.0, Columbus.<br />
150
EKLER<br />
151
EK 1: İstatistik Tutma Yöntemlerinde Standardizasyon Çalışmalarının Kısa<br />
Tarihçesi<br />
1983 : Practices in its Member Countries Survey - OECD.<br />
1991 : Working Party on the Measurement of International Capital Flows<br />
Survey – IMF.<br />
1992 : Report on the Measurement of International Flows (Godeaux<br />
Report) – IMF.<br />
1993 : Balance of Payments Manual (BPM), Fifth Edition – IMF.<br />
1995 : IMF’s Committee on Balance of Payments Statistics Meeting (The<br />
BOP Committee) – IMF.<br />
1995 : Balance of Payments Compilation Guide – IMF.<br />
1996 : Balance of Payments Textbook – IMF.<br />
1996 : The BOP Committee, IMF ve OECD’nin ortak araştırma yapması<br />
kararına vardı.<br />
1996 : OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third<br />
Edition 354 –OECD.<br />
1997 : Survey of Implementation of Methodological Standards for Direct<br />
Investment (SIMSDI) – IMF.<br />
2000 : Financial Derivatives: A Supplement to the Fifth Edition of the<br />
Balance of Payments Manual – IMF.<br />
2000 : The BOP Committee, SIMSDI 1997’nin güncellenmesi kararına<br />
vardı.<br />
2001 : SIMSDI Güncellemesi – IMF ve OECD.<br />
2002 : International Investment Position – A Guide to Data Sources –<br />
IMF.<br />
2002 : Classification of Financial Derivatives Involving Affiliated<br />
Enterprises in the Balance of Payments Statistics and the<br />
International Investment Position (IIP) statement – IMF.<br />
2003 : Foreign Direct Investment Statistics; How Countries Measure FDI,<br />
2001 – IMF.<br />
2004 : Revision of BPM Fifth Edition – IMF.<br />
2004 : Foreign Direct Investment: Trends, Data Availability, Concepts,<br />
and Recording Practices – IMF.<br />
2005 : Direct Investment Methodology: Recommended Treatment of<br />
Selected FDI Transactions – IMF.<br />
152<br />
354 Bu raporun güncellenmesi çalışmaları bu tez hazırlanırken hazırlanmaya çalışılmaktadır. Konuyla<br />
ilgili ayrıntılar için bkz.<br />
,<br />
(03.07.2006).
Kişisel Bilgiler:<br />
Adı ve Soyadı : Onur DEMİREL<br />
Doğum Yeri : Isparta<br />
Doğum Yılı : 1980<br />
Medeni Hali : Bekar<br />
Eğitim Durumu:<br />
ÖZGEÇMİŞ<br />
Lise : 1991 – 1998 Isparta Anadolu Lisesi<br />
153<br />
Lisans : 1998 – 2003 Middle East Technical University, Faculty of<br />
Economics<br />
Economics.<br />
and Administrative Sciences, Department of<br />
Yabancı Diller ve Düzeyi:<br />
İngilizce : Yazma (İyi), Konuşma (İyi), Okuma (Çok İyi)<br />
İş Deneyimi:<br />
KPDS Notu: 98 (Mayıs 2003)<br />
02.2004 - … : Asistan, Isparta İl Gelişim Planı Projesi, Isparta<br />
03.2004 - ... : Araştırma Görevlisi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta<br />
04.2004 – 05.2005 : Asistan, Süleyman Demirel Üniversitesi Stratejik<br />
Araştırmalar Merkezi, Isparta<br />
07.2005 - … : Asistan, Integrating and Strengthening the European<br />
Research Area, Integrated Project, EURODITE, Süleyman<br />
Demirel Üniversitesi, Isparta<br />
10.2005 - … : Koordinatör, Erasmus-Socrates Değişim Programı, Süleyman<br />
Demirel Üniversitesi, Isparta<br />
12.2005 - … : Asistan, AB Socrates Comenius 2.1 ECOLAB Projesi,<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta