14.01.2013 Views

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR, EKONOMİK BÜYÜMEYE ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

İKTİSAT ANABİLİM DALI<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>EKONOMİK</strong><br />

<strong>BÜYÜMEYE</strong> ETKİLERİ ve TÜRKİYE UYGULAMASI<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

ONUR DEMİREL<br />

TEZ DANIŞMANI: PROF. DR. ÖMER EROĞLU<br />

ISPARTA, 2006


ÖNSÖZ<br />

Akademik hayatın kapısından içeriye ilk bakış ve o engin denizi ilk görüş<br />

insana ufkunun ne kadar dar olduğunu fark ettiriyor. İnsan, kendisinden önceki bilim<br />

insanlarının harcadığı yoğun, uzun soluklu ve inatçı emeği işin içindeyken çok daha<br />

iyi anlıyor ve bilgi üretiminin ne kadar kıymetli ve kutsal olduğunun ayrımına daha<br />

iyi varıyor.<br />

Bu değişimi yaşamak, insanoğlunun ne kadar üstün ama henüz<br />

keşfedilmemişler ve icat edilmemişler karşısında da ne kadar aciz olduğunu fark<br />

ettiriyor. Bu çalışma sırasında benden öncekilerin öğrendikleri, buldukları ve<br />

yarattıkları bilgiler ile yükselirken, insan aklının merakları ve kısıtlılığı ile de bir o<br />

kadar küçüldüm.<br />

Çalışmanın yoğun, zor ve stresli günlerinde anlayış ve yardımlarını<br />

esirgemeyen annem Yurdagül’e, babam Kıbış Ali’ye, kardeşim Fatma’ya ve dayım<br />

Cengiz YAĞLI’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.<br />

Akademik anlamda bana yardımcı olan, başta danışman hocam Prof. Dr.<br />

Ömer EROĞLU ve bitmeyen sorularım ile rahatsızlık verdiğim ama karşılığında hep<br />

güler yüz ve yardım aldığım değerli hocalarım Doç. Dr. Selim Adem HATIRLI ve<br />

Doç. Dr. Murat Ali DULUPÇU hocalarım ile Yrd. Doç. Dr. Levent<br />

KÖSEKAHYAOĞLU ve Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE hocalarıma ve diğer tüm<br />

hocalarıma içten teşekkürlerimi sunarım. Hocalarımın yardımları olmasa bu<br />

çalışmayı bu noktaya getiremezdim.<br />

Çalışma sürecim boyunca tüm sinirli hallerime, naz ve isteklerime hep<br />

olumlu cevap veren çok sevdiğim arkadaşlarım, Elif T. ASLAN, Murat ALTUN,<br />

Canan ŞENTÜRK, Hakan M. KİRİŞ, Elvan ÖZMAN ve Tansel ALAN’a da candan<br />

teşekkürlerimi sunarım.<br />

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.<br />

(Honore de Balzac)<br />

Kaybolmak, geldiğin yolu unutmaktır.<br />

(Kill Bill, Vol. 1)<br />

Arş. Gör. Onur DEMİREL<br />

23 Eylül 2006, Isparta


ÖZET<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong><br />

ETKİLERİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />

Onur DEMİREL<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Tezi, 153 Sayfa,<br />

Eylül 2006<br />

Danışman: Prof. Dr. Ömer EROĞLU<br />

Dünya, ticaretin, sermayenin, üretimin ve insanoğlunun küreselleşmesi ile<br />

birlikte yeni bir çağa girmektedir. Bu geçiş gelişmiş ülkeler tarafından<br />

yönlendirilirken bundan gelişmekte olan ülkeler de en az gelişmiş ülkeler kadar<br />

etkilenmektedir. Herhangi bir ülkenin bağımsız kararları artık tüm dünya ülkelerini<br />

etkileyebilmektedir.<br />

Çalışma, bu etkileşim çağında doğrudan yabancı yatırımlar (DYY)’yi<br />

incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda çalışmada DYY’nin tanımı,<br />

istatistiklerinin tutulma yöntemleri ve çeşitleri tanıtılmış, DYY ve büyüme teorileri,<br />

DYY’yi etkileyen faktörler incelenmiş, dünya ve Türkiye gerçekleşmeleri verilmiş,<br />

Türkiye’de DYY mevzuatına değinilmiş, son olarak da DYY’nin büyüme üzerindeki<br />

etkileri incelenerek Türkiye üzerine bir uygulama yapılmıştır.<br />

Türkiye uygulamasında makro bir modelleme ile 3 SLS (3 Aşamalı En Küçük<br />

Kareler) yöntemi kullanılmıştır. Uygulama sonucunda, DYY’yi belirleyen faktörler<br />

denklemi için Türkiye’de bir dönem önceki GSYİH, GSYİH büyüme oranı,<br />

enflasyon, bir dönem önceki kamu yatırımlarının GSYİH içindeki payı ve yurtiçi<br />

yatırım oranının DYY’yi pozitif etkilediği bulunmuştur. Bu değişkenlerden, bir<br />

dönem önceki GSYİH, DYY üzerinde en anlamlı etkiye sahip değişken olmuştur.<br />

Modellemenin büyüme denkleminde ise DYY, ihracat artışı, diğer sermaye<br />

girişleri ve dış yardım girişi değişkenlerinin ekonomik büyümeyi pozitif etkilediği<br />

bulunmuştur. Denklem sonucunda görülmüştür ki, Türkiye’de DYY girişleri<br />

ekonomik büyümeyi hızlandırmaktadır.<br />

Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY), DYY Teorileri, Büyüme<br />

Teorileri, DYY’yi Etkileyen Faktörler, Dünyada ve Türkiye’de DYY<br />

Gerçekleşmeleri, DYY’nin Ekonomik Büyümeye Etkileri, Türkiye Uygulaması, Üç<br />

Aşamalı En Küçük Kareler Yöntemi (3 SLS)


ABSTRACT<br />

FOREIGN DIRECT INVESTMENTS, ITS EFFECTS ON ECONOMIC<br />

GROWTH AND TURKISH CASE<br />

Onur DEMİREL<br />

Süleyman Demirel University, Department of Economics, Master Thesis, 153 Pages,<br />

September 2006<br />

Supervising Professor: Prof. Dr. Ömer EROĞLU<br />

The world enters to a new epoch with the globalization of foreign trade,<br />

capital, production and human being. The transition, while steered by the developed<br />

countries, affects not only the developed countries but also the developing countries.<br />

A decision of any individual country may have extensive consequences on the rest of<br />

the world.<br />

The study aims to analyze foreign direct investment (FDI) in the<br />

aforementioned epoch of interaction. In this context the definition, statistical<br />

methods and types of FDI, FDI and growth theories, the determinants of FDI are<br />

analyzed, FDI statistics for the world and Turkey are examined, the Turkish laws for<br />

FDI are examined and lastly by examining the effects of FDI on economic growth an<br />

econometric modeling is run on Turkish case.<br />

In the Turkish case, macroeconomic modeling with three stage least squares<br />

(3 SLS) technique is used. As the result of FDI determinants regression the one<br />

period lagged GDP, GDP growth rate, inflation rate, one period lagged public<br />

expenditure to GDP rate and domestic saving rate are found to have positive effects<br />

on FDI. Among the variables analyzed one period lagged GDP has the most<br />

significant effect on FDI.<br />

Growth regression on the other hand indicates positive relationship between<br />

FDI, export growth rate, other capital inflows, foreign aid inflows and GDP growth.<br />

As a consequence, FDI inflows accelerate economic growth in Turkey.<br />

Keywords: Foreign Direct Investment (FDI), FDI Theories, Growth Theories,<br />

Determinants of FDI , FDI Statistics in the World and Turkey, Effects of FDI on<br />

Economic Growth, Case of Turkey, Three Stage Least Squares Technique (3 SLS)


İÇİNDEKİLER<br />

i<br />

Sayfa No:<br />

İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... i<br />

KISALTMALAR .................................................................................................. iv<br />

TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................ v<br />

ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................... vi<br />

GRAFİKLER DİZİNİ ........................................................................................... vii<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

GİRİŞ<br />

1.1. Çalışmanın Önemi............................................................................................. 1<br />

1.2. Çalışmanın Kapsamı ve Amacı......................................................................... 2<br />

1.3. Çalışmanın Kısıtları .......................................................................................... 4<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong> VE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />

<strong>YATIRIMLAR</strong>IN BÜYÜME TEORİLERİNDEKİ YERİ<br />

2.1. Yabancı Yatırımlar ve Çeşitleri ........................................................................ 6<br />

2.1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Artan Önemi........................................... 8<br />

2.1.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma Yöntemlerinde<br />

Standardizasyon Çalışmaları....................................................................... 9<br />

2.1.3. Günümüzde Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma<br />

Yöntemleri ................................................................................................ 10<br />

2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri .............................................................. 15<br />

2.2.1. Yapılan Yatırımın Mülkiyet Durumuna Göre Doğrudan Yabancı Yatırım<br />

................................................................................................................... 16<br />

2.2.1.1. Ortak Girişim ve Tam Mülkiyete Dayalı Bağlı Şirket (Joint Ventures<br />

and Full-Ownership) .......................................................................... 16<br />

2.2.1.2. Şirketlerarası Birleşmeler ve Satınalmalar (Mergers and Acquisitions<br />

– M&A).............................................................................................. 16<br />

2.2.1.3. Stratejik Birleşmeler (Strategic Alliances)........................................ 17<br />

2.2.2. Yapılan Yatırımın Yeni İşletme Yaratmasına Göre................................. 17<br />

2.2.2.1. Yeşil Alan Yatırımları (Greenfield Investments).............................. 17<br />

2.2.2.2. Kahverengi Alan Yatırımları (Brownfield Investments) .................. 17<br />

2.2.2.3. Satınalmalar (Acquisitions)............................................................... 18<br />

2.2.3. Yapılan Yatırımın Üretim Zincirindeki Yerine Göre .............................. 18<br />

2.2.3.1. Yatay Yatırımlar (Horizontal)........................................................... 18<br />

2.2.3.2. Dikey yatırımlar (Vertical)................................................................ 18<br />

2.2.4. Yapılan Yatırımın Amacına Göre ............................................................ 19<br />

2.2.5. Diğer Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri ............................................. 20<br />

2.2.5.1. Yeniden Yatırılan Kazançlar (Reinvested Earnings) ........................ 20


2.2.5.2. Transfer Fiyatlandırması (Transfer Pricing) ..................................... 20<br />

2.3. Doğrudan Yabancı Yatırım Teorileri.............................................................. 20<br />

2.3.1. Ürün Döngüsü Teorisi.............................................................................. 22<br />

2.3.2. İçselleştirme Teorisi................................................................................. 25<br />

2.3.3. OLI Paradigması (Eklektik Paradigma)................................................... 26<br />

2.3.4. Diğer Teoriler........................................................................................... 29<br />

2.3.4.1. Caves Ekonomileri............................................................................ 30<br />

2.3.4.2. Oligopolistik Tepki Teorisi............................................................... 31<br />

2.3.4.3. Hymer ve Kindleberger’in Teorileri ................................................. 31<br />

2.4. Büyüme Teorilerinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar ..................................... 33<br />

2.4.1. Klasik Büyüme Teorisi ............................................................................ 35<br />

2.4.1.1. Marksist Büyüme Teorisi.................................................................. 38<br />

2.4.1.2. Schumpeteryan Büyüme Teorisi....................................................... 40<br />

2.4.1.3. Harrod – Domar Büyüme Modelleri................................................. 42<br />

2.4.2. Neo-Klasik Büyüme Teorisi .................................................................... 48<br />

2.4.3. İçsel Büyüme Teorileri............................................................................. 53<br />

2.4.3.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi ............................................................ 54<br />

2.4.3.2. Almaşık (Alternatif) İçsel Büyüme Teorileri:................................... 60<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER,<br />

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong><br />

3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler............................................ 64<br />

3.1.1. Piyasa Büyüklüğü .................................................................................... 66<br />

3.1.2. Piyasa Büyüme Hızı................................................................................. 70<br />

3.1.3. Dış Ticarete Açıklık................................................................................. 71<br />

3.1.4. Ekonomik İstikrar .................................................................................... 72<br />

3.1.5. Döviz Kuru............................................................................................... 73<br />

3.1.6. Altyapı...................................................................................................... 74<br />

3.1.7. Emek Maliyeti.......................................................................................... 75<br />

3.1.8. Vergi Oranları .......................................................................................... 76<br />

3.1.9. Politik İstikrar .......................................................................................... 77<br />

3.1.10. Diğer Faktörler....................................................................................... 79<br />

3.1.11. Firma Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Genel Değerlendirme<br />

................................................................................................................... 81<br />

3.2. Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri........... 82<br />

3.2.1 Dünyada Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri ............................ 82<br />

3.2.2 Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri......................... 92<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMIN <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong> ETKİSİ<br />

VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />

4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkileri .................................... 104<br />

4.1.1. Makroekonomik Çalışmalar................................................................... 109<br />

ii


4.1.2. Toplam Faktör Üretkenliği Üzerine Çalışmalar..................................... 114<br />

4.1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımın Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları<br />

................................................................................................................. 119<br />

4.1.3.1. Taşma Etkisi.................................................................................... 119<br />

4.1.3.2. Bağlantı Etkisi................................................................................. 120<br />

4.1.3.3. Emek Devir Etkisi........................................................................... 122<br />

4.2. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkisi ........................ 123<br />

4.2.1. Veri ve Metodoloji ................................................................................. 123<br />

4.2.2. Ekonometrik Model Sonuçları............................................................... 128<br />

BEŞİNCİ BÖLÜM<br />

SONUÇ<br />

KAYNAKÇA........................................................................................................... 136<br />

EKLER..................................................................................................................... 151<br />

EK 1: İstatistik Tutma Yöntemlerinde Standardizasyon Çalışmalarının Kısa<br />

Tarihçesi................................................................................................................ 152<br />

ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................. 153<br />

iii


KISALTMALAR<br />

AB : Avrupa Birliği<br />

ABD : Amerika Birleşik Devletleri<br />

Ar-Ge : Araştırma – Geliştirme<br />

BD3 : Benchmark Definitions of Foreign Direct Investment, Third<br />

Edition<br />

BERI : Business Environment Risk Intelligence<br />

bkz. : Bakınız<br />

BPM5 : Balance of Payments Manual, Fifth Edition<br />

Çev. : Çevirmen<br />

ÇUŞ : Çok Uluslu Şirketler<br />

DITEG : Doğrudan Yatırım Teknik Uzman Grubu<br />

DYY : Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />

Eurostat : Avrupa Birliği İstatistik Ofisi<br />

GOÜ : Gelişmekte Olan Ülkeler<br />

GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla<br />

GSYİH : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla<br />

IMF : Uluslararası Para Fonu<br />

ITRS : Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri<br />

KOBİ : Küçük ve Orta Boy İşletmeler<br />

OECD : İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı<br />

UNCTAD : Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı<br />

vb. : Ve benzerleri<br />

vd. : Ve diğerleri<br />

iv


TABLOLAR DİZİNİ<br />

Tablo 2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sermaye Gerçekleşmeleri (Milyar $)............. 8<br />

Tablo 2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım İşletme Çeşitleri ........................................... 11<br />

Tablo 2.3. Farklı İstatistik Kaynaklarının Avantaj ve Dezavantajları ....................... 14<br />

Tablo 2.4. Yapılan Yatırım Amacına Göre Yatırım Çeşitleri.................................... 19<br />

Tablo 3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler ..................................... 66<br />

Tablo 3.2. Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Faktörleri Sınayan Ampirik<br />

Çalışmalar .................................................................................................................. 80<br />

Tablo 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırımların GSYİH’ye Oranı......... 83<br />

Tablo 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $)............ 85<br />

Tablo 3.5. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku (Milyon $)....... 86<br />

Tablo 3.6. Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere Göre Tahmini<br />

Dağılımı ..................................................................................................................... 87<br />

Tablo 3.7. Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalma Alım ve Satımları (Milyon $)............ 88<br />

Tablo 3.8. Birleşme ve Satınalmaların Sektörel Dağılımı (Milyon $)....................... 90<br />

Tablo 3.9. Ana Şirket Başına İştirak Sayısı ............................................................... 91<br />

Tablo 3.10. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projesi Sayısı............................ 91<br />

Tablo 3.11. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projeleri Sektörel Dağılımı ...... 91<br />

Tablo 3.12. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $) ve<br />

Dünyadaki Payı .......................................................................................................... 92<br />

Tablo 3.13. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Potansiyel ve Performans<br />

Endeksleri................................................................................................................... 97<br />

Tablo 3.14. Türkiye’de Yabancı Sermayeli Firma Sayıları ve Türleri .................... 100<br />

Tablo 3.15. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Konum Avantajları............... 102<br />

Tablo 4.1. Teknolojik Taşma ve Çok Uluslu Şirketlerin Rolü ................................ 120<br />

Tablo 4.2. Modellemelerde Kullanılan Değişkenler................................................ 125<br />

Tablo 4.3. Modellemelerde Kullanılan Değişkenlerin Beklenen İşaretleri.............. 127<br />

Tablo 4.4. 3SLS Tekniği ile Tahmin Edilen Modelin Sonuçları ............................. 129<br />

v


ŞEKİLLER DİZİNİ<br />

Şekil 2.1. Yabancı Sermaye Çeşitleri........................................................................... 7<br />

Şekil 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkileri ................................... 107<br />

vi


GRAFİKLER DİZİNİ<br />

Grafik 3.1. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişlerinin GSYİH’ye Oranı<br />

.................................................................................................................................... 84<br />

Grafik 3.2. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ............................. 85<br />

Grafik 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku ........................ 86<br />

Grafik 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere<br />

Göre Tahmini Dağılımı.............................................................................................. 87<br />

Grafik 3.5. Dünya Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalmalar........................................... 89<br />

Grafik 3.6. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ve Ekonomik Özgürlük<br />

Endeksi....................................................................................................................... 99<br />

vii


BİRİNCİ BÖLÜM<br />

GİRİŞ<br />

Dünya tarihi boyunca insanoğlu, yaşadığı bölge dışında alanlarda üretim,<br />

tüketim ve ticaret aktivitelerinde bulunmuştur. Bu yönelim özellikle kapitalist<br />

sistemin yayılmaya başladığı 12. yüzyıldan bu yana artış göstermiştir. Bu yüzyıllarda<br />

ticaret ve üretim yapıp farklı bölgelere satış yapan tüccar ve üreticiler bugünkü<br />

küresel üretim ağına sahip işletmelerin ataları niteliğindedirler. 1. Dünya Savaşı ve<br />

ardından gelen 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş’ı takiben artan küreselleşme veya<br />

ekonomik serbestleşme sonucu yabancı sermaye akımları büyük artışlar göstermiştir.<br />

Bu süreçte öncelikle ticaret artmış, sonrasında sermaye küreselleşmiş ve nihayetinde<br />

de üretim küresel hale gelmiştir.<br />

1.1. Çalışmanın Önemi<br />

Coğrafi keşifler, bu olanaktan faydalanabilen ülkelere engin fırsatlar<br />

sunmuştur. Denizcilikte ileri olan ülkeler yeni yerler ve dolayısıyla kaynaklar ele<br />

geçirmişlerdir. Yeni yerler önceleri doğal kaynaklar bakımından fayda sağlarlarken,<br />

daha sonra üretim için işgücü ve tüketim için talep sağlamışlardır. Dolayısıyla<br />

coğrafi keşiflerden yararlanabilen ülkeler zamanla zenginleşmişler günümüzün<br />

gelişmiş ülkeleri (GÜ)yü oluşturmuşlardır. GÜ’ler coğrafi keşiflere sermayeyi ve<br />

üretimi küreselleştirerek devam etmişlerdir.<br />

Bu küreselleşme hareketi gelişmiş ülkelere daha fazla refah getirirken,<br />

gelişmekte olan ülkeler (GOÜ)’ye de etkide bulunmuştur. Özellikle doğrudan<br />

yabancı sermaye (DYY) çekemeyen GOÜ önceleri sermaye eksikliğini yüksek faiz<br />

ve düşük kur politikaları ile gidermeye çalışmışlardır. Bu yönelim yabancı<br />

sermayenin reel sektöre değil finans sektörüne kaymasına neden olmuş ve borç<br />

sorunu derinleşmiştir. Borçlanmadaki bu kriz 1980’lerde kendini finansal kriz olarak<br />

1


göstermiştir. 1 Bu durum ülkelerin, özellikle de GOÜ’nün farklı finansman türlerine<br />

yönelmelerine yol açmıştır.<br />

Finansman türleri arasında DYY diğer türler arasında en dikkat çeken tür<br />

olmuştur. DYY, uzun dönemli niteliği, istihdam sağlaması, teknoloji ve beşeri<br />

sermaye sağlaması ile diğer sermaye hareketleri türlerinden daha fazla önem<br />

taşımaktadır.<br />

DYY’nin zaman içerisinde bu şekilde önem kazanması GOÜ’nün DYY<br />

çekebilmek için bazı önlemler almasına sebebiyet vermiştir. Bu önlemler piyasaların<br />

serbestleşmesi olabileceği gibi tanıtımların yapılması ve hatta teşviklerin verilmesi<br />

şeklinde de olabilmektedir. Dolayısıyla DYY, ekonomi literatüründe daha fazla<br />

incelenmeye başlanmıştır.<br />

1.2. Çalışmanın Kapsamı ve Amacı<br />

DYY’nin ekonomik büyümeye ne şekilde etki edeceğini tam kestirebilmek<br />

adına ekonomistler DYY’yi türlerine göre ayırmaya, DYY’yi belirleyen faktörlerini<br />

araştırmaya ve DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini ölçmeye<br />

çalışmışlardır. Tüm bu çalışmalar, DYY literatürünün genişlemesine yol açarken,<br />

literatürün halen ne kadar eksik olduğunu da gözler önüne sermektedir. DYY<br />

analizleri ülkelerin kendilerine özgü özelliklerine, sektörel farklılıklara ve çalışma<br />

metotlarına göre farklılıklar gösterebilmektedirler. Dolayısıyla literatür çok geniş<br />

olmakla birlikte biraz da dağınıktır. Bu dağınıklık büyük ölçüde DYY’nin çok geniş<br />

etkisine bağlıdır.<br />

Çalışma DYY çeşitlerini, DYY teorilerini, büyüme teorilerini, DYY’yi<br />

etkileyen faktörleri, DYY’nin ekonomik büyümeye etkilerini ve son olarak da<br />

ampirik bir çalışmayı dahil ederek bu geniş literatürü incelemeye çalışmaktadır.<br />

Çalışmanın ikinci bölümünde öncelikle yabancı yatırımlar incelenmekte ve<br />

hemen ardından DYY’nin artan önemine değinilip DYY tanımlama çalışmalarına yer<br />

verilmektedir. DYY’nin ülkelere etkilerinin incelenebilmesi açısından çeşitleri önem<br />

1 DEĞER, M. K., S. EMSEN ve C. GERNİ, “Doğrudan Yabancı Yatırımların Belirleyicileri: Geçiş<br />

Ekonomileri Üzerinde Nedensellik Testleri ve Panel Veri Analizleri (1990 - 2002)”, Uluslararası<br />

Ekonomi Konferansı, 11 – 13 Eylül, TEK, Ankara, 2006, s. 2.<br />

2


arz ettiğinden bölümün devamında DYY’nin çeşitlerine yer verilmektedir. Bölüm<br />

ürün döngüsü, içselleştirme ve eklektik paradigma gibi DYY teorilerini ve ardından<br />

da klasik, Neo-klasik ve içsel büyüme teorileri gibi büyüme teorilerini içermektedir.<br />

Bu aşamada çalışma teorilere, DYY’nin etki ve belirleyenlerini içerecek ölçüde yer<br />

vermektedir. Bu sayede çalışma dördüncü bölümdeki ekonometrik modellemeye<br />

zemin hazırlamaktadır.<br />

Modellemeye zemin hazırlayan diğer bir konu da üçüncü bölümde<br />

verilmektedir. Bölüm DYY’yi etkileyen faktörleri ve bu faktörler üzerine yapılan<br />

ampirik çalışmaları içermektedir. DYY’yi etkileyen faktörlerden genel kabul gören -<br />

geleneksel değişkenler- farklı alt başlıklar ile literatüre yeni eklenen değişkenler -<br />

geleneksel olmayan değişkenler- ise diğer değişkenler başlığı ile incelenmektedir.<br />

Bölümün devamında dünya ve Türkiye’deki DYY gerçekleşmeleri verilmekte,<br />

dünyada ve Türkiye’deki DYY giriş ve stokları, sektörel dağılımı ve giriş şekilleri<br />

tablo ve grafikler yardımı ile incelenmektedir.<br />

Teorik altyapı verildikten ve gerçekleşmeler incelendikten sonra dördüncü<br />

bölümde DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkileri incelenmeye<br />

çalışılmaktadır. Bölümün ilk kısmı DYY’nin büyümeyi hangi yollarla<br />

etkileyebildiğine ve daha önce yapılan çalışmalara ayrılmıştır. İkinci kısım ise önceki<br />

bölümlerde incelenen teorik altyapı ve gerçekleşmeler ışığında Türkiye üzerine<br />

ekonometrik bir modellemeyi içermektedir. Modellemede 2 denklemli sistem<br />

kullanılmış. 1984 – 2005 yılları arasında Türkiye’ye giren DYY’yi etkileyen<br />

faktörler ve DYY girişlerinin ekonomik büyümeye etkileri eşanlı olarak incelenmeye<br />

çalışılmıştır.<br />

Çalışma beşinci bölümdeki sonuç ve politika önerileri kısmı ile son<br />

bulmaktadır.<br />

Çalışma içerdiği bu bölümlerle DYY akımlarının belirleyicilerini ve bunların<br />

ekonomik büyümeye etkilerini Türkiye örneği üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır.<br />

3


1.3. Çalışmanın Kısıtları<br />

Çalışmanın kısıtları DYY literatürünün genişliği sebebiyle farklı kısımlarda<br />

kendini gösterebilmektedir.<br />

Bölümlerin sıralamasına göre kısıtlara bakıldığında, ikinci bölümdeki<br />

kısıtlardan ilki DYY çeşitlerinin verilmesine rağmen, bu çeşitlerin her birinin ayrı<br />

belirleyenleri ve etkileri üzerinde durulmamış olmasıdır. Bu konu, araştırılması çok<br />

ayrıntılı istatistikler gerektirdiğinden dolayı ihmal edilmekte ve bundan sonraki<br />

çalışmalar için önemli bir alan oluşturmaktadır. Bölümdeki diğer bir kısıt da büyüme<br />

teorilerinde görülmektedir. Büyüme teorileri kasıtlı olarak yalnız DYY’yi içerdiği<br />

ölçüde yer almaktadır. Büyüme teorilerinin bunun ötesindeki analizleri çalışmanın<br />

konusu itibariyle yapılmamıştır.<br />

Üçüncü bölümde karşılaşılan en önemli kısıt dünya ile Türkiye<br />

gerçekleşmelerinin verilmesine rağmen Türkiye’nin benzer ekonomik koşullara sahip<br />

ülkeler ile karşılaştırılmamış olmasıdır. Bunun iki sebebinden ilki çalışmanın<br />

kapsamı olsa da diğer sebebi de böyle bir karşılaştırmanın farklı ülkelerdeki farklı<br />

koşullar ile kullanılan farklı yöntemler, tanımlar ve yaklaşımlar sebebiyle çok güç<br />

olmasıdır.<br />

Dördüncü bölüm kısıtların en fazla dikkat çektiği bölümdür. Bölüm,<br />

DYY’nin ekonomik etkilerini incelediği ve bu tip analizlerde çok geniş bir<br />

spektrumun varlığı sebebiyle bu tip analizlerden sadece bir tanesine yer verebilmiştir.<br />

Bu tip çalışmalar makro ölçekli olabileceği gibi mikro veya toplam faktör üretkenliği<br />

ölçeğinde de yapılabilmektedir. Bu bağlamda çalışma makro ölçeği kullanmaktadır.<br />

Öte yandan çalışmada kullanılan modelleme DYY’yi etkileyen faktörler ve DYY’nin<br />

ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini incelemeye olanak verdiği için, sonuçları<br />

önem taşımaktadır.<br />

Sonuç olarak çalışma, DYY’yi etkileyen faktörleri incelemesi ve DYY’nin<br />

ekonomik büyümeye etkilerinin analiz etmesi yönleri ile DYY’yi kapsamlı olarak<br />

incelemeyi amaçlayan bir deneme niteliğindedir.<br />

4


İKİNCİ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong>, <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />

YATIRIM TEORİLERİ VE BÜYÜME TEORİLERİNDE<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> <strong>YATIRIMLAR</strong><br />

Dünyada gelişmişlik düzeyleri bakımından birbirinden farklı pek çok ülke<br />

vardır. Gelişmişlik, her ne kadar eğitim, sağlık, güvenlik, çevre, demokratik altyapı<br />

ve kültür gibi medeniyeti belirleyen unsurlarla ölçülse de gelir düzeyi gelişmişliğin<br />

önemli bir göstergesidir. 2 Bu bağlamda Dünya Bankası, ülkeleri düşük (kişi başına<br />

geliri < 825$), alt-orta (826$ ile 3.255$ arası), üst-orta (3.256$ ile 10.065$ arası) ve<br />

yüksek (>10.066$) gelirli ülkeler olmak üzere üç ana kategoriye ayırmıştır. 3<br />

Gelirin bu dağılımında pek çok faktörün etkisi vardır. Bu faktörlerden bir<br />

tanesi, düşük gelirli ülkelerin, gelirlerini arttırabilmelerini sağlayan ve düşük tasarruf<br />

oranını telafi edebilen yabancı sermaye ve özellikle de doğrudan yabancı yatırımdır.<br />

Doğrudan yabancı yatırımlar tanımı gereği çok farklı transferleri<br />

kapsayabilmektedir. Bu transferlerin her biri farklı sonuçlar doğurabileceği için<br />

doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini ölçmek eğer<br />

imkansız değilse bile çok zordur. Öte yandan büyüme teorilerini incelemek ve<br />

teorilerde doğrudan yabancı yatırımların büyüme üzerindeki etkilerini tahmin<br />

edebilmek, bu yolda atılabilecek önemli bir adım olacaktır.<br />

2<br />

KARAGÜL, M., Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye Boyutu, Afyon<br />

Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Yayın No. 37, Ankara, Temmuz 2002, s. 12.<br />

3<br />

WB, World Development Report, 2006: Equity and Development, Washington DC, 2005,<br />

, (24.08.2006), s. 289-<br />

90.<br />

5


2.1. Yabancı Yatırımlar ve Çeşitleri<br />

Yabancı yatırımların özelliklerine göre nasıl ayrıştırıldığını ödemeler<br />

bilançolarından görmek mümkündür. IMF, ödemeler bilançosunu hazırlarken<br />

akımlar (işlemler) ve stoklar arasında ayrım yapmaktadır. 4 Bu ayrıma göre iki ayrı<br />

bilanço tutulmakta ve bunlardan ilki Ödemeler Dengesi Akımları (Balance of<br />

Payments Flows) adını alırken ikincisi de Dış Finansal Varlıklar ve Yükümlülükler<br />

Stoku (Stocks of External Financial Assets and Liabilities) adını almaktadır. Bu<br />

bilançolardan ilkinde sadece akımlar dikkate alınırken, diğerinde de sadece stoklar<br />

dikkate alınmaktadır.<br />

Akımlar bilançosu, mal ve hizmetler, gelir ve cari transferleri içeren Cari<br />

Hesap (Current Account) ile sermaye transferleri ve üretilmemiş, finansal olmayan<br />

varlıkların satın alınması veya satılması ile finansal varlık ve yükümlülükleri içeren<br />

Sermaye ve Finans Hesabı (Capital and Financial Account)tan oluşmaktadır.<br />

Yabancı yatırım akımları bu bilançolardan Ödemeler Dengesi Akımları’nın<br />

altındaki finans hesabının içerisinde yer almaktadır. 5 Bu bilançoda yabancı yatırımlar<br />

üç başlık altında incelenmektedir. Bunlar sırası ile doğrudan yatırımlar, portfolyo<br />

yatırımları ve diğer yatırımlardır.<br />

4 IMF, Balance of Payments Manual, Fifth Edition,<br />

, 1993, (15.06.2006), s. 3.<br />

5 IMF, Balance of Payments Textbook, Washington, DC, USA, 1996,<br />

, (15.06.2006), s. 31–3, 107, 117, 124, 129.<br />

6


Yabancı Yatırımlar *<br />

Doğrudan Yatırımlar Portfolyo Yatırımları Diğer Yatırımlar<br />

- Öz Sermaye<br />

- Yeniden Yatırılan<br />

Kazançlar<br />

- Diğer Sermaye<br />

- Net Varlık<br />

- Tahvil ve Senetler<br />

- Para Piyasası<br />

Enstrümanları<br />

- Finansal Türevler<br />

Şekil 2.1. Yabancı Sermaye Çeşitleri<br />

* IMF, 1993, ödemeler bilançosu hazırlama metoduna uygun olarak hazırlanmıştır.<br />

- Ticari Krediler<br />

- IMF Borç ve<br />

Kredileri<br />

- Diğer Borçlar<br />

- Nakit ve Mevduatlar<br />

- Diğer Varlık ve<br />

Yükümlülükler<br />

Doğrudan yatırımlar bu çalışmanın ana amacını içerdiği için bu kaleme dair<br />

detaylı tanımlama ve açıklamalar ilerleyen kısımlarda verilecektir. Bu aşamada<br />

doğrudan yatırımların bilançoda Şekil 2.1’deki gibi üç ana başlık altında<br />

incelendiğini belirtmemiz yeterlidir.<br />

Portfolyo yatırımlarının özelliği ticareti yapılan veya ticarete konu olabilecek<br />

enstrümanlardan oluşmasıdır. Bu sayede, bu enstrümanlar yatırımcısına vade sonunu<br />

beklemeden bir enstrümandan diğerine kayma şansını tanırlar. Dolayısıyla portfolyo<br />

yatırımı yapan yatırımcılar doğrudan yatırım yapan yatırımcılara göre getiri<br />

oranındaki değişmelere daha duyarlıdırlar.<br />

Diğer yatırımlar, doğrudan yatırım, portfolyo yatırımı ve rezerv varlıklara 6<br />

girmeyen tüm finansal işlemleri içeren ‘residual’ bir kategoridir.<br />

Çalışmanın ilerleyen kısımlarında, çalışmanın konusu itibariyle doğrudan<br />

yatırımlar üzerinde durulacaktır.<br />

6 Rezerv varlıklar merkezi otoritelerin ödemeler dengesindeki dengesizlikleri yok etmeleri veya<br />

azaltmaları için gerekli enstrümanlardan oluşmaktadır.<br />

7


2.1.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Artan Önemi<br />

II. Dünya Savaşı sonrası dönemde dünya ülkelerinde artan liberalleşme ile<br />

birlikte sermaye hareketlerinin önemi artmıştır.<br />

Dünyada DYY akımları 1980 yılında dünya gelirinin %6’sı seviyelerinde<br />

iken 2004’te gelirin %23’ü seviyelerine gelmiştir. Yaklaşık 25 yıl içerisinde<br />

dalgalanmalar olsa da DYY akımlarının önemi gün geçtikçe artmaktadır. Öyle ki<br />

DYY girişi stoku yaklaşık 9 trilyon dolara ulaşmıştır.<br />

Öte yandan cari olarak artan sermaye hareketleri, dünya GSYİH’sine<br />

oranlandığı zaman genel olarak sabit bir seyir izlemiştir. 7 DYY hem gelişmiş hem de<br />

gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir ve bu önem de gün geçtikçe artmaktadır.<br />

DYY’nin toplam yatırımlar içerisindeki payı da gün geçtikçe artmaktadır.<br />

Tablo 2.1’den izlenebileceği gibi DYY’nin toplam yatırımlar içerindeki payı 1978–<br />

1981 döneminde yaklaşık %11 iken bu oran 1990 – 1995 döneminde yaklaşık<br />

%20’ye yükselmiştir.<br />

Tablo 2.1. Gelişmekte Olan Ülkelerde Sermaye Gerçekleşmeleri (Milyar $)<br />

1978 – 1981 1982 – 1989 1990 – 1995<br />

Toplam 450 100,00% 579 100,00% 1063 100,00%<br />

DYY 48 10,67% 94 16,23% 211 19,85%<br />

Portfolyo Yatırımı 40 8,89% 168 29,02% 471 44,31%<br />

Diğer Yatırımlar 362 80,44% 316 54,58% 381 35,84%<br />

Kaynak: BOSWORTH ve COLLINS, s. 58.<br />

İstatistiksek gelişmelerin yanında diğer önemli bir nokta da dünyada artan<br />

rekabete ülkelerin nasıl ayak uydurabilecekleri sorunudur. Bu noktada fiziksel<br />

sermayenin yanında beşeri sermaye, teknoloji, üretkenlik, teknik bilgi, mülkiyet<br />

hakları ve massetme kapasitesi gibi somut ve soyut nitelikler de önem<br />

kazanmaktadır. Ülkeler, özellikle de GOÜ, dünya üretiminde yer almak istiyorlarsa<br />

gelişen teknoloji ve beşeri sermayeye yetişmelidirler. Bu çabada DYY çok önemli<br />

bir araç olarak kabul edilmektedir ve bu alanda önemli bir literatür oluşmuştur.<br />

7<br />

BOSWORTH, B. ve S. M. COLLINS, “Capital Inflows, Investment and Growth”, Tokyo Club<br />

Papers, Vol. 12, s. 55-74, 1999, s. 57.<br />

8


DYY’nin faydaları ana hatlarıyla dağıtımda etkinlik sağlaması, teknik<br />

etkinlik sağlaması ve teknoloji transferi sağlaması olarak sayılabilir. 8 Bu faydalar<br />

sayesinde GOÜ’ler büyüme için gerekli sermaye ve faktörlere ulaşma imkanı<br />

bulurlar.<br />

2.1.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma Yöntemlerinde<br />

Standardizasyon Çalışmaları<br />

DYY tanımı farklı ülkelerde farklı olarak yapılmaktadır. Bu durum<br />

istatistiklerin tutulmasında zorluklara, tutarsızlıklara ve ülke karşılaştırmalarında<br />

yanlılıklara sebep olmaktadır. Bu sebepten dolayı DYY kavramının tüm ülkelerde<br />

aynı olacak şekilde tanımlanması gerekliliği doğmuştur. Bu görevi IMF ve OECD<br />

yerine getirmektedir. OECD, DYY’yi tanımlayabilmek amacıyla çalışmalarına 1983<br />

yılındaki Üye Ülkelerdeki Uygulamalar Araştırması (Practices in its Member<br />

Countries Survey) ile IMF ise 1991 yılındaki Uluslararası Sermaye Akımları Ölçümü<br />

için Çalıştay Araştırması (Working Party on the Measurement of International<br />

Capital Flows Survey) ile başlamıştır. 9 Bu tarihten sonra gerek OECD gerekse de<br />

IMF çalışmalarına devam etmiş ve ikisi de ortak bir tanıma ulaşmıştır. 10 İstatistikler<br />

bu ortak tanıma göre tutulmaya çalışılmaktadır.<br />

DYY’nin istatistiklerinin tutulması tanım gereği ve ülkelerin kendilerine has<br />

özelliklerinden dolayı zor ve ayrıntılıdır. Bunun yanında bir standardın sağlanması<br />

ise ülke karşılaştırmaları yapılabilmesi için olmazsa olmazların arasında yer<br />

almaktadır. Bu sebeple OECD ve IMF istatistik tutmak için Tam Birleştirilmiş<br />

Sistem (Fully Consolidated System)ı geliştirmiş, üyelerine de bu yönteme uymalarını<br />

tavsiye etmiştir. Bu yöntem daha sonra revizyonlara tabi tutulmuştur. 11<br />

8<br />

CAVES, R. E., “Multinational Firms, Competition and Productivity in Host-Country Markets”,<br />

Economica, New Series, Vol. 41, No. 162, s. 176-93, May 1974a, s. 176-77.<br />

9<br />

IMF ve OECD, Report on the Survey of Implementation of Methodological Standards for Direct<br />

Investment, International Monetary Fund, Statistics Department and Organisation for Economic<br />

Co-Operation Development, Directorate for Financial, Fiscal and Enterprise Affairs, March 2000,<br />

, (03.07.2006).<br />

10<br />

OECD, OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third Edition, 1996,<br />

, (10.06.2006) ve IMF, 1993.<br />

11<br />

Bu standardizasyon çalışmaları kapsamındaki rapor ve toplantıların başlıcalarının listesi için Ek 1’e<br />

bakınız.<br />

9


Bu tanımlama ve istatistik çalışmaları sonucu ülkelerarası karşılaştırmalar<br />

yapmak daha kolay ve anlamlı hale gelmiştir. Ancak henüz standardizasyonun tüm<br />

ülkelerce sağlanmamış olması sebebiyle istatistiklerde tutarsızlıklar görülmektedir.<br />

2.1.3. Günümüzde Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı ve İstatistik Tutma<br />

Yöntemleri<br />

Dünyada özellikle OECD ve IMF’nin yaptığı çalışmalar sayesinde artık DYY<br />

için ortak bir tanıma varılmıştır. Bu tanım ilk olarak 1993’te IMF tarafından<br />

yayınlanmıştır 12 ve bu tarihten itibaren de bu tanım kullanılmaktadır. Buna göre<br />

DYY, bir ekonomide yerleşik bir işletmenin (birey girişimi, anonim veya adi kamu<br />

veya özel girişim) başka bir ülkede uzun süreli bir ilişki kurmak amacıyla yaptığı<br />

uluslararası yatırımdır. Uzun süreli ilişki, doğrudan yabancı yatırımcı ile doğrudan<br />

yatırım işletmesi arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığını ve işletmenin<br />

yönetiminde doğrudan yatırımcının yeterli derecede etkisini ifade eder. İşletmenin<br />

yönetiminde yeterli derecede etkinin ölçütü ise %10 veya daha fazla hissenin<br />

mülkiyeti veya buna eş değerde oy hakkının elde bulundurulmasıdır. Doğrudan<br />

yatırım, iki taraf arasındaki ilk sermaye akımına ek olarak iki taraf ve anonim veya<br />

adi yavru işletmeler arasındaki tüm ardıl sermaye transferlerini içerir. 13<br />

DYY’nin tanımının yanı sıra yine bu literatürde kullanılan önemli kavramlar<br />

kısaca şu şekildedir:<br />

Doğrudan Yatırımcı (Direct Investor): Bu terim yabancı doğrudan yatırımcı<br />

veya yatırımcıların ikamet ettikleri ülke veya ülkelerin dışındaki bir ülkede faaliyette<br />

olan doğrudan yatırım işletmesine sahip birey, anonim veya adi kamu veya özel<br />

işletme, hükümet, bir grup ilişkili birey veya bir grup ilişkili anonim ve/veya adi<br />

şirket anlamında kullanılır. 14<br />

Ev Sahibi Ülke (Host Country): Yabancı yatırımın geldiği veya yapıldığı<br />

ülkedir.<br />

12<br />

IMF, 1993, s. 86.<br />

13<br />

OECD, s. 8.<br />

14<br />

IMF ve OECD, Foreign Direct Investment Statistics: How Countries Measure FDI, 2001,<br />

Washington, DC, 2003, , (10.06.2006),<br />

s. 152–3.<br />

10


Menşe Ülke (Home Country): Yabancı yatırımı yapan veya çıkışın olduğu<br />

ülkedir.<br />

Doğrudan Yatırım İşletmesi (Direct Investment Enterprise): Bu terim,<br />

yabancı yatırımcının anonim şirketin %10 veya daha fazla hissesine veya oy hakkına<br />

veya adi şirketin eşdeğer mülkiyetine sahip olduğunda bu işletmeler için kullanılır.<br />

Bu tip işletmeler, işletmenin oransal mülkiyetine ve türüne göre üçe ayrılırlar.<br />

Tablo 2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım İşletme Çeşitleri<br />

İşletme Çeşidi İşletme Türü Oransal Mülkiyet<br />

Tabi İşletme (Subsidiary) Anonim ≥ %50<br />

Partner İşletme (Associate) Anonim ≥ %10, < %50<br />

Şube (Branch) Adi<br />

Tam mülkiyet veya diğer yabancı<br />

yatırımcılarla ortaklık<br />

DYY terimindeki doğrudan kelimesi, yatırım amacıyla gelen sermaye ile<br />

birlikte farklı oranlarda teknoloji, know-how (teknik bilgi), işletmecilik bilgilerinin<br />

de ev sahibi ülkeye geldiğini belirtmektedir. 15<br />

DYY’nin yukarıdaki tanımına rağmen halen daha istatistiklerin tutulmasında<br />

hatalarla karşılaşılabilmektedir. Bu hatalar arasında en fazla yapılanlar şu şekildedir:<br />

• DYY, işletmenin mutlak kontrolünü ifade etmez çünkü bir yatırımın<br />

DYY sayılabilmesi için %10’luk bir mülkiyet veya oy hakkı yeterlidir.<br />

• DYY, %10’luk mülkiyeti olan ve aynı ülkede ikamet eden ilişkisiz bir<br />

grup yatırımcının bir araya gelmesi değildir. DYY, bir veya daha fazla<br />

“ilişkili” yatırımcının bir veya daha fazla ülkede yatırım yapması<br />

anlamına gelir.<br />

• DYY, yatırımcının uyruk veya vatandaşlığına değil, ikametgahına göre<br />

belirlenir.<br />

15 KARLUK, R., “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye Katkısı” içinde<br />

Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, TARHAN, A., (der.) Türkiye Cumhuriyeti<br />

Merkez Bankası, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001,<br />

, (09.12.2005), s.<br />

100.<br />

11


• Doğrudan yatırım işletmesinin, doğrudan yatırımcı tarafından garanti<br />

verilerek aldığı borçlar DYY değildir.<br />

Ülkelere özel durumların olması ve DYY giriş ve çıkışlarının çok farklı<br />

şekillerde gerçekleşebilmesi dolayısıyla hata veya eksiklerin olması çok doğaldır.<br />

Önemli olan tanımlamada ve ölçmedeki hataların fark edilmesi ve düzeltilmesidir.<br />

Bu bağlamda yukarıdaki tanımın bile gözden geçirilmesi için OECD ve IMF’nin<br />

DYY için ortak kurduğu Doğrudan Yatırım Teknik Uzman Grubu (Direct Investment<br />

Technical Expert Group-DITEG) tarafından çalışmalar yapılmaktadır. 16 Bu<br />

çalışmaya göre, DYY’nin tanımı yapılırken şu hususlara dikkat edilmelidir.<br />

• Genel duruma uyan bir tanım yapmak yerine, özel bir tanımın<br />

yapılmasında genel tanımın kullanılmasına dikkat edilmelidir.<br />

• Bir terim diğer bir terimin tanımının içerisinde tanımlanmamalıdır.<br />

• Tanımların hiyerarşik yapısı tekrardan gözden geçirilmelidir. Bir tanımın<br />

kavram dizinindeki tanımı ile o terimin başka bir terimi tanımlarkenki<br />

kullanımı arasında mantıksal bir yapı olmalıdır.<br />

• Tanımlara yapılan ekleme ve çıkarmalar tekrardan gözden geçirilmelidir.<br />

Bu bağlamda DITEG’in bu çalışması, IMF’nin Ödemeler Dengesi Kılavuzu<br />

5. Baskısı (BPM5) ile OECD’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Tanımı, 3. Baskısının<br />

(BD3) tanımlama konusundaki ahengini sağlamaya çalışmaktadır ve sonuç olarak da<br />

Düzeltilmiş Ödemeler Dengesi Kılavuzu, 5. Baskı (Revision of the Balance of<br />

Payments Manual, Fifth Edition)ı yayınlanmıştır. Bu rapora göre DYY’nin tanımı<br />

değişmemiş fakat ‘altın hisse’ ve kısmen sahip olunan tabi şirket yolu ile dolaylı<br />

mülkiyet durumlarında değişiklikler getirilmiştir.<br />

Günümüzde bu uyum tam olarak sağlanamamış olsa da gelişmeler tatmin<br />

edicidir. Dünya üzerinde pek çok ülkede bu istatistikler tutulmakta ve<br />

yayınlanmaktadır. İstatistikler hem bazı kuruluş ve organizasyonlar tarafından dünya<br />

çapında, hem de ülkelerin kendileri tarafından ülkeler bazında tutulmaktadır. Dünya<br />

16 RIDGEWAY, A., Definition of Foreign Direct Investment (FDI) Terms, IMF Committee on<br />

Balance of Payments Statistics and OECD Workshop on International Investment Statistics, Direct<br />

Investment Technical Expert Group (DITEG), Issue Paper (DITEG) # 20, Statistics Canada,<br />

November 2004, , (15.06.2006).<br />

12


çapında istatistik tutma görevini Ödemeler Dengesi İstatistikleri Yıllığı (Balance of<br />

Payments Statistics Yearbook) yayını ile IMF, Uluslararası Doğrudan Yatırım<br />

İstatistikleri Yıllığı (International Direct Investment Statistics Yearbook) ile OECD,<br />

Dünya Yatırım Raporu (World Investment Report) yayını ile UNCTAD ve Avrupa<br />

Birliği Doğrudan Yabancı Yatırım Yıllığı (European Union Foreign Direct<br />

Investment Yearbook) yayını ile de Eurostat üstlenmiştir. 17 IMF’nin yayını 164 ülke<br />

için dünya genelinde düzenlenir fakat sektörel veya coğrafi analiz gibi ayrıntıları<br />

içermez. OECD’nin yayını ise sadece OECD üye ülkelerini kapsar. Bu yayın ölçeği<br />

IMF’nin yayınına göre daha dar olmasına rağmen sektörel ve coğrafi analizleri de<br />

içerir. UNCTAD’ın yayını tüm dünya içinken Eurostat’ın yayını ise sadece Avrupa<br />

Birliği içindir. Fakat AB’nin yayını UNCTAD’ın yayınından farklı olarak sektörel ve<br />

coğrafi analizleri de içerir.<br />

İstatistikler toplanırken üç tane mevcut yöntem vardır: 18<br />

1. İşletme Anketleri<br />

2. Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri (ITRS)<br />

3. Döviz Kontrol veya Yatırım Kontrol Otoritelerinden Elde Edilen ‘İdari’<br />

Veriler.<br />

Bu üç yöntemin veri toplama metotları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla<br />

yöntemlerin avantaj ve dezavantajları da farklıdır (bkz. Tablo 2.3).<br />

17 PATTERSON, N., M., MONTANJEES, J., MOTALA ve C., CARDILLO, Foreign Direct<br />

Investment: Trends, Data Availability, Concepts, and Recording Practices, IMF, Washington,<br />

DC, 2004, , (15.06.2006), s. 9.<br />

18 IMF ve OECD, 2003, s.12.<br />

13


Tablo 2.3. Farklı İstatistik Kaynaklarının Avantaj ve Dezavantajları<br />

Avantajlar Dezavantajlar<br />

İşletme Anketleri<br />

Araştırılan tüm işletmelerin tüm doğrudan<br />

yatırım akım ve stok bilgilerine ulaşılabilir.<br />

Analitik sebeplerle ve kalite kontrolü amacıyla<br />

doğrudan yatırım ile ilişkili diğer ekonomik<br />

aktivitelerin bilgileri kolaylıkla elde edilebilir.<br />

Bu yöntem doğrudan yatırım kavramının ve<br />

belirli işlemlerin nasıl yapılacağının veri<br />

sağlayıcılara açıklanmasında en iyi yöntemdir.<br />

Uluslararası İşlemler Raporlama Sistemleri<br />

(ITRS)<br />

Gerekli verilerin büyük bir bölümüne banka<br />

kayıtlarından ulaşılabilir.<br />

Ödemeler Dengesi istatistikleri için ITRS<br />

yöntemini kullanan ülkeler DYY istatistikleri<br />

hazırlarken ayrı bir maliyete girmezler.<br />

İdari Onaylar<br />

Bilgiler onaylama sürecinin yan ürünü olarak<br />

çoğunlukla hazırdır.<br />

14<br />

Doğrudan yatırım işlemlerinde bulunan<br />

işletmelerin genel bir listesini çıkarmak zor<br />

olabilir.<br />

Normalde ödemeler dengeleri için işletme<br />

anketlerini kullanmayan ülkeler, özel doğrudan<br />

yatırım anketleri geliştirmek ve uygulamak için<br />

ayrı bir masrafla karşılaşacaktır.<br />

Genellikle sadece nakit işlemler ölçülür. Halbuki<br />

doğrudan yatırımlar yeniden yatırım yapılan<br />

kazançlar, makine vb. formda sağlanan öz<br />

sermaye ve şirket-içi borçlanma gibi nakit<br />

olmayan işlemleri içerir. Bu işlemlerin düzgün<br />

ölçülebilmesi için yardımcı veri toplama<br />

işlemleri gereklidir.<br />

Genel bir yabancı döviz/bankacılık raporu formu<br />

üzerinde doğrudan yatırım (ve bu sebeple de<br />

belirli işlemlerin nasıl yapılacağı) kavramını<br />

açıklamak zordur. Sonuç olarak sınıflandırmada<br />

sorunlar çıkmaktadır. Doğrudan yatırım<br />

hakkındaki detayların seviyesi düşük<br />

olmaktadır.<br />

ITRS yatırımların seviyesi hakkında bilgi<br />

vermeyebilir.<br />

Sağlam toplama prosedürlerinin geliştirilmesi ile<br />

sorun halledilebilse bile yerli para birimi<br />

cinsinden işlemler veya yerleşik olmayan<br />

bankaların hesapları ile ölçüm yapmak zordur.<br />

Onay işlemleri genellikle ödemeler dengesi akla<br />

getirilmeden kurulurlar. Bu sebeple, ödemeler<br />

dengesi hesaplamalarında kullanılacak bilgi<br />

genellikle kısıtlıdır.<br />

Onay ve gerçekleşen yatırım arasında önemli<br />

zaman aralığı olabilir ve hatta onaylanan yatırım<br />

hiç gerçekleşmeyebilir.<br />

Yatırımın geliri (yeniden yatırım da dahil) ve<br />

geri çekmeler hakkında bilgi olmayabilir.<br />

Doğrudan yatırımcı tarafından borç vermeler ve<br />

firma-içi hesaplar gibi öz sermaye dışı işlemler<br />

hakkında bilgi kısıtlıdır.<br />

Piyasa fiyatlarıyla yatırım stoku hakkında bilgi<br />

tipik olarak yoktur.<br />

Onay işlemleri sadece belirli endüstri dallarında<br />

veya belirli bir meblağın üzerinde kullanılıyor<br />

olabilir.<br />

Onaylar genellikle rapor hazırlayan<br />

ekonomideki doğrudan yatırımı dikkate alırken<br />

ülke dışına doğrudan yatırımla ilgilenmez.<br />

Kaynak: IMF, Balance of Payments Compilation Guide, Washington, DC, USA, 1995,<br />

, (03.07.2006), s. 153–154.


Ülkeler bu üç yöntemden birini veya daha fazlasını tercih ederek istatistik<br />

toplayabilirler. Genel eğilime bakıldığı zaman ise ilk iki yöntemin ağırlıkla<br />

kullanıldığını, bunun yanında da ağırlığın zamanla ilk yönteme yani işletme<br />

anketlerine kaydığı görülmektedir. 19 Avusturya, Danimarka, İtalya, Japonya,<br />

Hollanda, Norveç, Filipinler, Portekiz, Slovenya gibi ülkeler ilk iki yöntemi<br />

kullanırken aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok IMF ve OECD üyesi ülke<br />

sadece tek bir yöntemi kullanmaktadır. Türkiye bu yöntemlerden sadece ITRS’yi<br />

kullanmaktadır. Bu sebeple de Türkiye’de nakit dışı işlemler istatistiklere<br />

yansımamaktadır.<br />

Tüm bu tanımlama ve istatistik tutmada standardizasyon çalışmaları, OECD<br />

ve IMF tarafından benimsenen Tam Birleştirilmiş Sistem (Fully Consolidated<br />

System)ı açıklamaya yöneliktir. Bu sistemden başka 2 sistem daha vardır. Bunlar:<br />

Birleşik Devletler Sistemi (United States System) ve (Unconsolidated System)dır.<br />

Tam Birleştirilmiş Sistem Tablo 2.2‘de geçen tabi şirket, partner şirket ve şube<br />

şeklinde ayrışan ve ayrıntıları OECD ve IMF tarafından raporlarla sunulan sistemdir.<br />

Birleşik Devletler Sistemi ise %10 veya daha fazla oy hakkının doğrudan veya<br />

dolaylı olarak doğrudan yatırımcıya ait olduğu tüm işletmeleri doğrudan yatırım<br />

işletmesi olarak kabul etmektedir. Birleştirilmemiş Sistem kazanç ve yatırımlar için<br />

sadece doğrudan mülkiyete sahip olunan tabi ve partner şirketleri dikkate alırken<br />

dolaylı mülkiyete sahip olunanları dikkate almaz. Kapsamdaki bu farklılıklar<br />

istatistiklerin farklı çıkmasına sebebiyet vermektedir. Aynı miktardaki yatırım<br />

Birleştirilmemiş Sistemde 1 birim DYY’ye sebebiyet verirken, bu Birleşik Devletler<br />

Sisteminde 1,49 birim, OECD yönteminde ise 1,65 birim DYY’ye sebep olmaktadır.<br />

İstatistikler arasındaki bu farklılık ülkeler arasındaki karşılaştırmaları<br />

zorlaştırmaktadır. 20<br />

2.2. Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri<br />

Doğrudan yabancı yatırımlar yapılan yatırımın mülkiyet durumuna göre,<br />

yapılan yatırımın yeni işletme yaratmasına göre, yapılan yatırımın üretim<br />

19<br />

IMF ve OECD, 2003, s. 13, 69-70<br />

20<br />

OECD, s. 27, 30.<br />

15


zincirindeki yerine göre, yapılan yatırımın amacına göre ve farklı diğer değişkenlere<br />

göre kendi içinde çeşitlere ayrılırlar.<br />

2.2.1. Yapılan Yatırımın Mülkiyet Durumuna Göre Doğrudan Yabancı Yatırım<br />

2.2.1.1. Ortak Girişim ve Tam Mülkiyete Dayalı Bağlı Şirket (Joint Ventures<br />

and Full-Ownership)<br />

Ortak girişim bir veya daha fazla yabancı yatırımcının ev sahibi ülkeye<br />

gelerek ev sahibi ülkede diğer bir veya birkaç yerli yatırımcı ile ortak bir işletme<br />

kurmasıdır. Tam mülkiyete dayalı bağlı şirket kurma ise bir veya daha fazla yabancı<br />

yatırımcının ev sahibi ülkeye gelerek kendi başına bir işletme kurmasıdır.<br />

Aralarındaki fark, mülkiyette ev sahibi ülkeden bir yatırımcının olup olmamasıdır.<br />

Yabancı yatırımcının bu iki seçenekten hangisini seçeceği de ev sahibi ülkedeki<br />

piyasa, gelenek- görenek, din, tüketim kalıpları, iş bağlantıları, yabancı düşmanlığı,<br />

üretim teknolojisi, patent, lisans ve mülkiyet haklarına göre değişebilmektedir. 21<br />

2.2.1.2. Şirketlerarası Birleşmeler ve Satınalmalar (Mergers and Acquisitions –<br />

M&A)<br />

Şirketlerarası birleşmeler veya satınalmalar yabancı bir pazara girmede en<br />

kolay yol olmasıyla, daha iyi bir teknolojiye araştırma-geliştirme (Ar-Ge)<br />

faaliyetlerine girmeden ulaşma ve ölçek ekonomilerinden faydalanma imkanlarıyla<br />

son zamanlarda doğrudan yatırımcıların tercih ettikleri bir yöntemdir. Bu yöntemin<br />

kültür, milliyet, din, gelenek-görenek farklılıklarından doğan güçlükler, yabancı bir<br />

şirketin yerli bir şirketle birleşmesi veya onu satın almasından doğan siyasi<br />

olumsuzluklar ve birleşme veya satınalma sonrasında istihdam, ücretler veya<br />

sözleşmelerdeki aleyhte değişiklikler gibi olumsuz etkileri olabilir. 22<br />

21<br />

SEYİDOĞLU, H., Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Kurtiş Matbaası, İstanbul,<br />

Ekim 1999, s. 670.<br />

22<br />

SEYİDOĞLU, s. 671.<br />

16


2.2.1.3. Stratejik Birleşmeler (Strategic Alliances)<br />

Son yıllarda geniş uygulama alanı bulan diğer bir DYY yapma şekli de<br />

stratejik birleşmelerdir. Bu yöntemde ana amaç çok yüklü olan Ar-Ge faaliyetlerini<br />

paylaşmak, piyasaya doğru zamanlama ile girebilmek, ortak pazarlama ve hizmet<br />

sunmanın faydalarından yararlanmak olarak sıralanabilir. 23<br />

2.2.2. Yapılan Yatırımın Yeni İşletme Yaratmasına Göre<br />

2.2.2.1. Yeşil Alan Yatırımları (Greenfield Investments)<br />

Yapılan yatırım ev sahibi ülkede yeni bir iş yaratıyorsa bu tip yatırımlara<br />

yeşil alan yatırımları adı verilmektedir. 24 Bu tip yatırımlar daha ziyade Gelişmekte<br />

Olan Ülkelerde (GOÜ) iş hayatında nişlerin bulunduğu ortamlarda yoğunluk<br />

kazanırlar. Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcının amacı tamamen kendi<br />

teknolojisi, üretim metodu ve yönetim anlayışıyla yeni bir işletme açmaktır. Bu<br />

sayede kar maksimize edilmeye çalışılmaktadır. Bu tip yatırımların dezavantajı ise ev<br />

sahibi ülke pazarına girişin yavaş olmasıdır.<br />

2.2.2.2. Kahverengi Alan Yatırımları (Brownfield Investments)<br />

Kahverengi alan yatırımları yeşil alan yatırımları ile satınalmalar arasında<br />

hibrid bir yatırım çeşididir. Bu tip yatırımlarda bir satınalma gerçekleşir fakat<br />

işletmenin şekillenmesinde ev sahibi ülkedeki işletmenin üretim faktörlerinden<br />

ziyade yabancı yatırımcının getirdikleri faktörler etkindir. 25<br />

23 SEYİDOĞLU, s. 672.<br />

24 UNCTAD, World Investment Report 1995: Transnational Corporations and Competitiveness,<br />

United Nations Conference on Trade and Development Division on Transnational Corporations<br />

and Investment, New York and Geneva, 1995, ,<br />

(02.06.2006), s. 145.<br />

25 MEYER, K. ve S., ESTRIN, “Entry Mode Choice in Emerging Markets Greenfield, Acquisition,<br />

and Brownfield”, Center for East European Studies, Copenhagen Business School, Working<br />

Paper No. 18, February 1998, ,<br />

(30.12.2005), s.3–4.<br />

17


2.2.2.3. Satınalmalar (Acquisitions)<br />

Bu tip yatırım da yukarıda belirtildiği gibi ev sahibi ülkedeki bir işletmenin<br />

yabancı bir veya daha fazla yatırımcı tarafından satın alınmasıdır. Yabancı yatırımcı<br />

işletmede düzenlemeye veya genişlemeye gitmediği sürece yeni iş yaratma etkisi<br />

olmayan bir yatırım şeklidir.<br />

2.2.3. Yapılan Yatırımın Üretim Zincirindeki Yerine Göre<br />

2.2.3.1. Yatay Yatırımlar (Horizontal)<br />

Uluslararası ticaretin önünde engellerin olduğu ve taşıma ücretlerinin pahalı<br />

olduğu durumlarda kullanılan bir metottur. Bu metoda göre yabancı yatırımcı kendi<br />

ülkesinde üretim yapıp ev sahibi ülkeye ihracat yapamıyorsa veya yapsa bile rekabet<br />

edemiyorsa bu gibi durumlarda ev sahibi ülke pazarını ele geçirebilmek için ev<br />

sahibi ülkede yatırım yapma yoluna gider. Bu sayede ev sahibi ülke pazarına da satış<br />

yapabilme imkanı bulur. 26 Bu tip yatırımlarda yabancı yatırımcı aynı tip üretimi<br />

değişik ülkelerde uygular.<br />

2.2.3.2. Dikey yatırımlar (Vertical)<br />

Haberleşme ve ulaştırmadaki ilerlemelere, tüm liberalleşme akımlarına<br />

rağmen halen daha ülkeler arasında faktör fiyatları ve faktör donatımlarında<br />

farklılıklar mevcuttur. Bu durumda farklı faktörleri gerektiren üretim şekillerinde<br />

üretim aşamalara ayrılır ve her bir aşama kendi faktörünün ucuz olduğu ülkelere<br />

kaydırılır. Sermaye yoğun aşama sermayenin ucuz, emek yoğun aşama ise emeğin<br />

ucuz olduğu yerlere kaydırılarak maliyet minimize edilmeye çalışılır. 27<br />

26 HANSON, G. H., Should Countries Promote Foreign Direct Investment?, United Nations<br />

Conference on Trade and Development, United Nations ve Center for International Development,<br />

Harvard University, G -24 Discussion Paper Series No. 9, February 2001,<br />

, (10.12.2005), s. 10.<br />

27 HANSON, s. 10.<br />

18


2.2.4. Yapılan Yatırımın Amacına Göre<br />

Bu ayrıma göre yatırımlar dörde ayrılır. Bu ayrımları ve ev sahibi ülkenin adı<br />

geçen yatırımı çekme sebepleri şu şekildedir.<br />

Tablo 2.4. Yapılan Yatırım Amacına Göre Yatırım Çeşitleri<br />

Yabancı Yatırımın Amacı Ev Sahibi Ülkede Aranan Özellikler<br />

Piyasaya Yönelik (Yatay Yatırım) Piyasa büyüklüğü<br />

Piyasanın büyüme oranı<br />

Bölgesel ve küresel piyasalara erişim<br />

Ülkeye has tüketici tercihleri<br />

Piyasaların yapıları<br />

Yerli iş hayatının gücü<br />

Verimliliğe Yönelik (Dikey Yatırım) Emeğin üretkenliğine göre ayarlanmış kaynak ve<br />

varlık maliyetleri<br />

Ulaştırma ve ara ürünler gibi diğer girdi maliyetleri<br />

Ölçek ekonomileri için bölgesel bir birliğe üyelik<br />

Kaynağa Yönelik<br />

Hammaddeler<br />

Düşük maliyet, vasıfsız emek<br />

Varlığa Yönelik<br />

Vasıflı emeğin varlığı<br />

Kaliteli üniversite ve araştırma kuruluşlarının varlığı<br />

Mezun işçi arzının genişliği<br />

Yenilikçi kapasite, teknolojik adaptasyon, pazarlama<br />

ağları, teknik beceriler, iş ve kültürel tutumlar ve<br />

kümelenmeleri içeren yaratılmış varlıklar<br />

Ar-Ge ve DYY küme ve eşik büyüklüğü<br />

Kaynak: LOEWENDAHL, H ve E. ERTUĞRUL LOEWENDAHL, Turkey's Performance in<br />

Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU Enlargement, European Network of<br />

Economic Policy Research Institutions, Working Paper No. 8, November 2001,<br />

, (06.12.2005), s. 17.<br />

Bu tip çeşitleme için literatürde “Yatırım Güdüleri” kavramı da<br />

kullanılmaktadır.<br />

Piyasaya yönelik yatırım çeşidi aynı zamanda yatay yatırım diye de<br />

adlandırılabilir çünkü piyasaya yönelen yatırımın gerekleri ile yatay yatırımın<br />

gerekleri birbiri ile aynıdır. Aynı şekilde, verimlilik arayan yatırım da dikey yatırım<br />

diye adlandırılabilir.<br />

19


2.2.5. Diğer Doğrudan Yabancı Yatırım Çeşitleri<br />

2.2.5.1. Yeniden Yatırılan Kazançlar (Reinvested Earnings)<br />

Bu tip yatırımlar daha önceden yapılmış DYY sonucu elde edilmiş<br />

kazançların kar payı olarak dağıtılmayan kısmının tekrardan yatırıma dönüştürülmüş<br />

halidir. 28 Bu durumun sebebi kazançların ev sahibi ülke dışarısına çıkarılmasındaki<br />

kısıtlamalar olabileceği gibi ölçek büyütme veya yeni iş alanlarına yatırım yapma<br />

isteği de olabilir. 29<br />

2.2.5.2. Transfer Fiyatlandırması (Transfer Pricing)<br />

Transfer fiyatlandırması birden fazla ülkede şubesi olan firmaların karlarını<br />

maksimize etmek için şubeleri arasında mal, yarı mal, hizmet ve teknoloji alışverişi<br />

ve bu alışveriş sırasında fiyatları istedikleri gibi belirleyebilmeleridir. Bu sayede<br />

firmalar istedikleri ülkede fonlarını toplayabilir, gelir vergilerini en az olan ülkede<br />

ödeyebilir, gümrük tarifeleri ve kotalardan en az şekilde etkilenebilir ve spekülatif<br />

amaçla beklenen kur değişmelerinden yararlanabilirler. 30<br />

2.3. Doğrudan Yabancı Yatırım Teorileri<br />

Doğrudan yabancı yatırımların zaman içerisinde ticaretin yerini almaya<br />

başlaması bu alana olan akademik ilginin artmasına neden olmuştur.<br />

DYY teorileri tam rekabete ve aksak rekabete dayalı teoriler olmak üzere<br />

ikiye ayrılmaktadır. 31 Tam rekabete dayalı teoriler getiri oranlarındaki faklılıklar,<br />

portfolyo teorisi, üretim düzeyi ve pazar büyüklüğü olmak üzere 4 tanedir. 32 Öte<br />

28<br />

IMF ve OECD 2003, s.157<br />

29<br />

SEYİDOĞLU, s. 672–3.<br />

30<br />

SEYİDOĞLU, s. 673–4.<br />

31<br />

ÖZTÜRK, L., “Serbest Bölgelerdeki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları: Dünyadaki<br />

Uygulamalara Teoriler Işığında Bir Bakış”, Akdeniz İİBF Dergisi, Sayı 7, s. 110-28, 2004, s. 110.<br />

32<br />

Tam rekabete dayalı teoriler günümüz karmaşık ve aksak rekabete dayalı ekonomileri açıklamada<br />

yetersiz kaldıkları ve firmaların tam rekabet halinde olmasından dolayı sadece konum avantajları<br />

ile ilgilendikleri için daha fazla üzerinde durulmayacaktır. Bu teoriler hakkında daha fazla bilgi<br />

için bkz. ÖZTÜRK, s. 114-6.<br />

20


yandan aksak rekabete dayalı teorilerin ana akımını Raymond Vernon’un Ürün<br />

Döngüsü Teorisi, Peter J. Buckley ve Mark Casson’ın İçselleştirme Teorisi ve John<br />

H. Dunning’in Eklektik Paradigması oluşturmuşlardır. Bu ana akım teorilerinin<br />

yanında Stephen Hymer ile Charles P. Kindleberger’in teorileri, Frederick T.<br />

Knickerbocker’in Oligopolistik Tepki Teorisi ve Richard E. Caves’in teorileri vardır.<br />

DYY teorilerinin önemi bu teorisyenlerin Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ)u<br />

incelenmesinden sonra daha da artmıştır. Dolayısıyla bu teorilerin DYY açısından<br />

kısaca gözden geçirilmeleri faydalı olacaktır.<br />

Öte yandan bu teorilerin hiçbiri tek başına tüm DYY akımlarını açıklamakta<br />

yeterli değildirler. Fakat her biri DYY akımlarını açıklamakta önemli katkılarda<br />

bulunmuşlardır.<br />

Aslında bu ve benzeri çalışmaları sınıflara ayırmak mümkündür. DYY<br />

teorilerinin ÇUŞ’un büyümesine göre sınıflandırırsak 4 ana sınıf ortaya<br />

çıkmaktadır: 33<br />

• İçselleştirme teorileri<br />

• Makroekonomik gelişme teorisi<br />

• Piyasa gücü teorileri<br />

• Rekabetçi uluslararası endüstriler<br />

Bunlardan içselleştirme teorileri işlemsel piyasa aksaklıkları ile ilgilenir;<br />

makroekonomik gelişme teorisi ulusal karşılaştırmalı üstünlüklerdeki değişime<br />

DYY’nin verdiği tepkileri inceler; piyasa gücü teorileri ÇUŞ’un elindeki<br />

avantajlardaki değişikliklerin DYY üzerindeki etkisini inceler ve son olarak da<br />

rekabetçi uluslararası endüstriler de dünya piyasasındaki ÇUŞ’un genel eğilimlerini<br />

inceler.<br />

33 VOUTILAINEN, T., “Foreign Direct Investment (FDI) Theories Explaining the Emergence of<br />

Multinational Enterprises (MNEs), Who, Where and Why”, Seminar in Strategy and<br />

International Business, 28.01.2005,<br />

,<br />

(23.08.2006), s. 4-6.<br />

21


Diğer bir sınıflandırmaya göre de DYY teorileri 3’e ayrılır: 34<br />

• Mikroekonomik teoriler<br />

• Makroekonomik gelişmeci teoriler<br />

• Rekabetçi uluslararası endüstrilere dayalı teoriler<br />

Sınıflandırma yöntemlerinden bir diğeri daha da Dunning’in yaptığı<br />

sınıflandırmadır: 35<br />

• Araştırma yaklaşımı<br />

• Sermaye teorisi<br />

• Ticaret yaklaşımı<br />

• Konum teorisi<br />

• Endüstriyel organizasyon ve piyasa yapısı<br />

Sınıflandırma her nasıl olursa olsun belli başlı teorilerin incelenmesi gerektiği<br />

için bu çalışmada sınıflandırmaya gidilmeyecek, ana akım teoriler incelenecek,<br />

sonrasında da diğerleri başlığı altında dikkat çeken çalışmalar verilecektir.<br />

2.3.1. Ürün Döngüsü Teorisi<br />

Teori geleneksel Neo-klasik ticaret teorisinin açıklamadığı uluslararası<br />

üretimi açıklamaya çalışmaktadır. Teori, Vernon’un 1966 yılında yazdığı<br />

Uluslararası Yatırım ve Ürün Döngüsünde Uluslararası Ticaret (International<br />

Investment and International Trade in the Product Cycle) makalesi 36 ile literatürde<br />

önem kazanmaya başlamıştır. 37<br />

34 VOUTILAINEN, s. 6-7.<br />

35 DUNNING, J. H., “The Determinants of International Production”, Oxford Economic Papers,<br />

New Series, Vol. 25, No. 3, s. 289-336, Nov. 1973, s. 294-312.<br />

36 VERNON, R., “International Investment and International Trade in the Product Cycle”, The<br />

Quarterly Journal of Economics, Vol. 80, No. 2, s. 190-207, May 1966.<br />

37 Ürün döngüsü teorisi anlatılırken Hufbauer adı pek anılmasa da Vernon’dan önce bu alana dair ilk<br />

katkıları yapmıştır. Ürün döngüleri hakkındaki çalışmaların bir listesi için bkz. DUNNING, 1973,<br />

s. 306-7.<br />

22


Teoride yeniliğin zamanlamasına, ölçek ekonomilerinin etkilerine ve<br />

belirsizliğin önemine özellikle vurgu yapılmaktadır 38 .<br />

Teori oluşturulurken şu varsayımlar kullanılmıştır 39 :<br />

• Herhangi bir gelişmiş ülkedeki firma, bilimsel bilgi ve prensiplere<br />

ulaşmada diğer gelişmiş ülkelerdeki firmalardan farklı değildir. Ama bu<br />

fırsat eşitliği, her firmanın ürün geliştirmede eşit olasılığa sahip olduğu<br />

anlamına gelmemektedir.<br />

• Bilimsel prensip ile prensibin yeni bir ürün oluşturacak şekilde kullanımı<br />

arasında doğal bir zaman farkı vardır ve aradaki bu riski alacak<br />

girişimcilere ihtiyaç vardır.<br />

• Bilgi evrensel olarak yayılabilen ücretsiz bir mal değildir. Dolayısıyla<br />

bilgi, ticaret ve yatırım kararlarında bağımsız bir değişkendir.<br />

Teoriye göre yenilik öncelikle kişi başına gelirin veya alım gücünün fazla<br />

olduğu doyurulmamış piyasalarda ortaya çıkacaktır. Çünkü bu tip piyasalarda,<br />

yeniliği barındıran ve dolayısıyla Ar-Ge maliyetlerini de içerdiği için yüksek fiyatlı<br />

olan ürünün satışı kolay olacaktır. Ayrıca bu tip piyasalarda üretici ile tüketici<br />

arasındaki haberleşme de gelişmiştir. Dolayısıyla ürünün standartlaşması sürecinde<br />

önem arz eden geri bildirimlerin kolay olduğu piyasalar ilk üretim lokasyonu olarak<br />

uygundur.<br />

Ürün böyle bir piyasada üretilmeye başlandıktan sonra ürüne olan talep<br />

zamanla artar. Artan talep ürünün standartlaşmasını sağlar. Artan standartlaşma ürün<br />

farklılaştırması sürecinin sonunu getirmez, aksine artan rekabet uzmanlaşmayı da<br />

beraberinde getirir (Radyo üretiminden masa, otomobil ve mobil radyoların<br />

üretimine geçilmesi gibi). 40<br />

Artan rekabet üretim yeri seçimini etkiler. Ürün standartlaştığı için üretim de<br />

standartlaşır ve esnekliğe olan ihtiyaç düşer ve ürünün maliyeti önem kazanmaya<br />

başlar. Maliyetin önem kazanması, üretimin maliyetlerin düşük olduğu yerlere kayıp<br />

38 VERNON, 1966, s. 190.<br />

39 VERNON, 1966, s. 191-2.<br />

40 VERNON, 1966, s. 192-6.<br />

23


kaymayacağı sorusunu akla getirmektedir. Bu karar da, ulaştırma maliyetlerinin<br />

eklendiği ilk üretim yerindeki maliyetlerin dış ülkedeki maliyetler ile<br />

karşılaştırılması sonucunda verilir.<br />

Karar sonucunda üretim emek maliyetlerinin yüksek olduğu kaynak ülkeden<br />

emek maliyetinin görece düşük olduğu gelişmekte olan ülkelere kayar. Dolayısıyla<br />

başlangıçta sadece kaynak ülkede olan üretim zamanla diğer ülkelere de kaymış olur.<br />

Menşe ülke bu sürecin başlangıcında üretimini ve pazarlamasını sadece kendi<br />

ülkesinde yaparken, zamanla ihracata başlar ve ardından da üretimini dış ülkelere<br />

kaydırır. Son olarak da üretiminin büyük bir kısmını yurt dışına kaydırarak net<br />

ithalatçı konumuna gelebilir.<br />

Vernon daha sonra ürün döngüsü teorisini geliştirmiştir. 1974 tarihli<br />

makalesinde Vernon oligopolleri olgun (standartlaşmış) ürün üreten oligopoller, ve<br />

yenilik tabanlı oligopoller olarak ikiye ayırmıştır. 41<br />

Olgun ürün üreten oligopoller özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında rekabete<br />

açılmışlardır. Savaş öncesinde piyasaları kendi aralarında paylaşan firmalar savaş<br />

sonrasında artan rekabete birleşmeler ile cevap vermişlerdir. Dolayısıyla firma<br />

sayıları düşerken, ölçekler büyümüştür. Yenilik tabanlı oligopoller ise üretimlerini<br />

kendilerine sağlanan günümüzde yerine mülki hakların kullanıldığı dışlayıcı lisanslar<br />

ile yürütmüşlerdir.<br />

Ürün döngüsü teorisinin ilk biçimsel modelini 1979 yılında Krugman 42<br />

oluşturmuştur. Daha sonra modellemeye 1981 yılında Jaskold Gabszewicz vd. 43 kalite<br />

seviyelerini dışsal olsa da ekleyerek, 1986 yılında Jensen ve Thursby 44 yenilik ve<br />

imitasyon hızını belirleyerek, 1987 yılında Flam ve Helpman 45 ürün kalitesinin<br />

41 VERNON, R., “Competition Policy Toward Multinational Corporations”, The American<br />

Economic Review, Vol. 64, No. 2, May 1974, s. 276.<br />

42 KRUGMAN, P. R., “A Model of Innovation, Technology Transfer, and the World Distribution of<br />

Income”, Journal of Political Economy, Vol. 87, s. 253-66, 1979.<br />

43 JASKOLD GABSZEWICZ, J., A. SHAKED, J. SUTTON ve J. F. THISSE, “International Trade in<br />

Differentiated Products”, International Economic Review, Vol. 22, s. 527-34, 1981.<br />

44 JENSEN, R. ve M. THURSBY, “A Strategic Approach to the Product Life Cycle”, Journal of<br />

International Economics, Vol. 21, s. 269-84, 1986.<br />

45 FLAW, H. ve E. HELPMAN, “Vertical Product Differentiation and North-South Trade”, American<br />

Economic Review, Vol 77, s. 810-22, 1987.<br />

24


değiştiği statik bir model geliştirerek, 1990 yılında Segerstrom vd. 46 Ar-Ge<br />

faaliyetlerini ve yenilikler arasındaki süreyi ekleyerek ve 1991 yılında Grossman ve<br />

Helpman 47 kuzey ve güney arasında optimum Ar-Ge yatırım oranlarını bularak<br />

katkıda bulunmuşlardır. 48<br />

Ürün döngüsü teorisi DYY akımlarını açıklamada önemli katkılarda<br />

bulunmuşsa da hammadde arayan yatırımları açıklamakta kullanılamamaktadır. 49<br />

Ayrıca teori ürün döngülerinin kısa süreli olduğu durumlarda güçsüzleşmesi, yeni<br />

buluşların genelde ÇUŞ tarafından yapıldığı günümüz ekonomik yapısında anlamının<br />

azalması, belirsizliğe ve sınır ötesi üretimde maliyetlere gereğinden fazla önem<br />

vermesiyle eleştirilmektedir. 50<br />

2.3.2. İçselleştirme Teorisi<br />

İçselleştirme teorisi Coase ve Williamson’un işlem maliyetleri teorisinin<br />

uluslararası düzey için uyarlanmış kardeşidir. 51<br />

İçselleştirme teorisi ÇUŞ’un bir piyasada satış yapmasında kiralama veya<br />

lisanslama yöntemini mi kullanacağını yoksa DYY yoluyla bizzat kendisi mi<br />

üreteceğini açıklamaya çalışır. 52 Yani neden bir firma ‘arms-length’ 53 bir ilişkiyi<br />

46<br />

SEGERSTROM, P. S., T. C. A. ANANT ve E. DINOPOULOS, “A Schumpeterian Model of the<br />

Product Life Cycle”, American Economic Review, Vol. 80, s. 1077-91, 1990.<br />

47<br />

GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN, “Quality Ladders and Product Cycles”, Quarterly Journal<br />

of Economics, Vol. 106, s. 557-86, 1991.<br />

48<br />

GLASS, A. J., “Product Cycles and Market Penetration”, International Economic Review, Vol.<br />

38, No. 4, s. 865-91, Nov. 1997, s. 866.<br />

49<br />

DUNNING, J. H., “The Eclectic Paradigm of International Production: A Personal Perspective”,<br />

içinde The Nature of the Transnational Firm, C. N. PITELIS ve R. SUGDEN (der.), Routledge,<br />

New York, s. 117-35, 1991.<br />

50<br />

VOUTILAINEN, s. 24-5.<br />

51<br />

HANSEN, M. W., “Foreign Direct Investment and the Environment: A Transaction Cost<br />

Perspective”,<br />

, (24.08.2006), s. 2.<br />

52<br />

VOUTILAINEN, s. 5.<br />

53 Aralarında finansal bağ olmayan firmalar arasındaki işlem anlamında kullanılan İngilizce terim.<br />

25


değil de doğrudan yatırımı tercih eder sorusuna cevap arar. 54 Bu bağlamda firma<br />

lisanslama ve DYY arasında tercih yapar. 55<br />

Teori Buckley ve Casson’un 1976’daki çalışmaları üzerine temellenir. 56<br />

Teoriye göre firmalar karlarını aksak rekabet ortamında maksimize ederler. Ara mal<br />

piyasaları aksakken, firmalarda, içsel piyasalar yaratarak bunları bypass etmek<br />

eğilimi vardır. Bu sayede piyasa ile ilişkilendirilen aktiviteler, ortak mülkiyet ile<br />

kontrol altına alınırlar. Bu kontrol altına alma işlemleri sınır ötesinde gerçekleşirse<br />

bu durum, ÇUŞ ve dolayısıyla DYY oluştururlar.<br />

Ara mal piyasalarının uluslararası düzeyde içselleştirilmesi için şu etkenler<br />

önemli rol oynarlar: 57<br />

• Ulaştırma maliyetleri yüksek maliyetli, ticaret engelleri fazlaysa<br />

• Dış piyasa hakkında bilgi edinememe riski yüksekse<br />

• Alıcı ve satıcı arasında bilgi asimetrisi varsa<br />

• Piyasada işlemlerinin maliyetini arttırıcı durumlar varsa<br />

Firmalar içselleştirme sonucunda gecikme, pazarlık ve müşteri<br />

belirsizliklerinden kaçınabilme, hükümetin yaptığı düzenlemelerin etkilerini transfer<br />

fiyatlandırması yoluyla en aza indirebilme ve piyasalar arasında fiyat farklılaşması<br />

uygulayabilme gibi faydalar elde ederler. 58<br />

2.3.3. OLI Paradigması (Eklektik Paradigma)<br />

DYY teorileri arasında kapsamı en geniş olan teoridir. Dunning bu teoriyi<br />

geliştirirken kendinden önceki pek çok çalışmayı bir araya getirmiş -eklektik-,<br />

kapsamlı bir teori yaratmıştır.<br />

54<br />

HANSEN, s. 4.<br />

55<br />

Lisanslama ve DYY tercihinin yapılmasında kullanılan bir içselleştirme modeli için bkz.<br />

HORSTMANN, I. ve J. R. MARKUSEN, “Licensing versus Direct Investment: A Model of<br />

Internalization by the Multinational Enterprise”, The Canadian Journal of Economics, Vol 20,<br />

No. 3, s. 464-81, Aug. 1987.<br />

56<br />

BUCKLEY, P. ve M. CASSON, The Future of Multinational Enterprise, Holmes and Meier,<br />

London, 1976.<br />

57<br />

VOUTILAINEN, s. 9.<br />

58 ÖZTÜRK, s. 118.<br />

26


Dunning öncelikle ABD ve İngiltere’nin emek üretkenliklerini karşılaştırdığı<br />

bir çalışmada ABD’deki üretkenliğin 2 ila 5 kat daha fazla olduğunu bulmuştur. Bu<br />

fark eğer ABD’deki kaynaklardan kaynaklanıyorsa buna konum avantajı, iş<br />

organizasyonundan kaynaklanıyorsa mülkiyet avantajı adını vermiştir. Daha sonra<br />

Dunning mülkiyet avantajını mülkiyet ve içselleştirme avantajı olarak ikiye<br />

ayırmıştır. Dunning bu ayrımı yaparken Buckley ve Casson’un içselleştirme<br />

avantajından faydalandığını da belirtmektedir. 59<br />

bağlıdır: 60<br />

Dunning’e göre bir firmanın yurtdışında üretim yapması şu üç koşulu<br />

1. Firma maddi veya maddi olmayan mal ve becerilere sahip olmalıdır ki<br />

üretim yapacağı dış ülkede oradaki bilgi ve tecrübeye sahip yerli<br />

firmalarla rekabet edebilsin.<br />

2. Gideceği ülkede elde edeceği bir avantaj sayesinde, ev sahibi ülkede<br />

üretim yapmak, kaynak ülkede üretip ihraç etmekten daha karlı hale<br />

gelmelidir.<br />

3. Firmanın dış yatırım yapması, bu becerilerini satması, kiralaması veya<br />

lisanslamasından daha karlı olmalıdır.<br />

İşte bu koşullar sırasıyla Dunning’in kısaca OLI ismini verdiği mülkiyet<br />

(Ownership-O),<br />

avantajlarıdır.<br />

konum (Location-L) ve içselleştirme (Internalization-I)<br />

Bu avantajlardan mülkiyet avantajı, gelir getiren niteliklere imtiyazlı (patent,<br />

ticari sır veya ticari marka ile) sahipliği ve ayrı ama ilişkili aktivitelerin tek<br />

merkezden yönetimi (ölçek ekonomisi ve sinerji, coğrafi risk yayılımı ve sınır ötesi<br />

arbitraj olanağı ile) ile elde edilebilecek avantajlardır.<br />

Konum avantajı ise yatırımın yapılacağı dış ülkedeki üretim şeklinin<br />

üstünlüğü, yüksek ulaştırma maliyetleri, ucuz işgücü, müşteriye yakınlık, yerel imaj<br />

ve dış ülkenin uyguladığı ticaret uygulamaları gibi etkenlerden doğan avantajlarıdır.<br />

59 DUNNING, J. H., “The Eclectic (OLI) Paradigm of International Production: Past, Present and<br />

Future”, International Journal of Economics of Business, Vol. 8, No. 2, s. 173-90, 2001, s. 174-<br />

5.<br />

60 BEVAN, A. A. ve S., ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investment into European<br />

Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, 32, 2004, s . 777-8.<br />

27


İçselleştirme avantajı ise firmanın tam rekabette çalışmamasının getirmiş<br />

olduğu avantaj anlamına gelmektedir. 61<br />

Teori diğer teorilere göre daha kapsamlı olmasına rağmen yine de eleştirilere<br />

maruz kalmıştır. Bunlardan bir tanesi değişken sayısının fazla olmasından dolayı<br />

değişkenlerin açıklayıcı etkisinin neredeyse sıfıra yaklaşmasıdır. Dunning’in buna<br />

verdiği cevap ise her genel modelin bu eleştiriye maruz kalabileceğidir. Diğer bir<br />

eleştiri de teorideki değişkenlerin birbirlerinden bağımsız olmamalarıdır. Dunning bu<br />

eleştiriyi haklı bulsa da değişkenlerin bu şekilde ayrıştırılmasının politika<br />

belirleyicileri açısından faydalı olacağını savunmaktadır. Teorinin statik olması ve<br />

firmaların içselleştirme sürecindeki yolunu ve sürecini açıklamaması diğer bir<br />

eleştiridir. Dunning bu eleştiriyi pek yerinde bulmamaktadır çünkü firmaların<br />

bugünkü kararlarının pek çoğunun geçmiş durumlarından etkilendiğini bu sayede<br />

teorinin dinamik bir yönünün de olduğunu söylemektedir. Eklektik teoriye diğer bir<br />

eleştiri de Kojima’dan gelmektedir. 62 Kojima teoriyi tamamen mikroekonomik<br />

olmakla suçlamakta ve hatta içselleştirme teorisinden bir farkının olmadığını iddia<br />

etmektedir. Dunning ise bu eleştiriye teorisinin dinamik olması ile içselleştirme<br />

teorisinden farklı olduğunu söyleyerek ve Kojima’nın makroekonomi tanımı ile<br />

kendisininkinin farklı olduğunu kabul ederek cevap vermektedir. 63<br />

Bu bilgiler ve eleştiriler ışığında model şu özellikleri taşımaktadır: 64<br />

• Eklektik paradigma bir firma için değil, tüm firmalar, ülke ve ülke<br />

grupları içindir. Bu yönüyle içselleştirme teorisinden ayrılır.<br />

• Zaman içerisindeki değişimleri incelediği için dinamiktir.<br />

• Genel bir teoridir (Dolayısıyla 1980lerin ortalarından itibaren teori yerine<br />

paradigma kavramı kullanılmaya başlanmıştır). Genel olması dolayısıyla<br />

tüm uluslararası aktiviteleri açıklaması beklenmemelidir.<br />

61 VOUTILAINEN, s. 8.<br />

62 KOJIMA, K., “Macro Economics Versus International Business Approaches to Foreign Direct<br />

Investment”, Hotosubashi Journal of Economics, Vol. 23, s. 1-19, 1982.<br />

63 DUNNING, 1991, s. 125-31.<br />

64 DUNNING, 1991, s. 132-3.<br />

28


Ana akımın açıklanan bu üç teorisi DYY akımlarını farklı konulara vurgu<br />

yaparak anlatmaya çalışmaktadır. Ürün döngüsü teorisi yeniliğe, içselleştirme teorisi<br />

bilgiye ve eklektik paradigma da gelir getiren niteliklerin imtiyazlı sahipliğine vurgu<br />

yapmaktadır. İçselleştirme teorisi ile eklektik paradigma hem faktör donatımına hem<br />

de piyasa başarısızlığına yer verirken ürün döngüsü teorisi sadece faktör donatımına<br />

yer vermektedir. Diğer taraftan teorilere eklektik paradigmanın sınıflandırma şekliyle<br />

bakılırsa ürün döngüsü teorisi mülkiyet ve konum avantajlarını içerirken<br />

içselleştirme avantajlarını içermez; içselleştirme teorisi konum ve içselleştirme<br />

avantajlarını içerirken, mülkiyet avantajını içermez; eklektik paradigma ise adı<br />

üzerinde tüm avantajları içerir. Piyasa başarısızlıkları konusunda eklektik paradigma<br />

başarısızlıkları yapısal ve işlemsel olarak ikiye ayırırken, içselleştirme teorisi sadece<br />

işlemsel piyasa başarısızlıkları ile ürün döngüsü teorisi ise sadece yapısal piyasa<br />

başarısızlıkları ile ilgilenmektedir. Teorilerin uygulanabilirlik alanlarına bakıldığı<br />

zaman ise eklektik paradigmanın firma, endüstri ve ülke ölçeklerinde<br />

uygulanabilirlik ile en kapsamlı teori olduğu görülmektedir. Ardından firma ve<br />

endüstri ölçeklerinde uygulanabilirlik ile ürün döngüsü teorisi ve son olarak da<br />

sadece endüstri ölçeğine uygulanabilirlik ile içselleştirme teorisi gelmektedir. DYY<br />

akımları amaçlarına göre ayrıştırıldığı zaman yine eklektik teorinin geniş kapsamı<br />

ortaya çıkmaktadır. Teori piyasa, hammadde ve etkinlik arayan DYY’leri<br />

açıklayabilirken içselleştirme teorisi etkinlik arayan DYY akımlarını<br />

açıklayamamaktadır. Ürün döngüsü teorisi ise DYY akımlarının ülkenin ekonomik<br />

iklimine göre sırayla geleceğini belirtmektedir. Bu sıralamada öncelik hammaddenin,<br />

sonra da piyasa ve etkinliğin olacaktır. 65<br />

2.3.4. Diğer Teoriler<br />

Ana akım teorilerden başka bir de diğer teoriler vardır. Bu teoriler ana akım<br />

teoriler kadar popüler olmasalar da ana akım teorilerin geliştirilmesinde önemli<br />

katkılarda bulunmuşlardır. Bunlardan Caves’in, Knickerbocker’in ve Hymer ile<br />

Kindleberger’in teorileri incelenecektir.<br />

65 VOUTILAINEN, s. 13-21..<br />

29


2.3.4.1. Caves Ekonomileri<br />

Caves’e göre DYY 3 sebebe dayandırılabilir 66 . Bunlar:<br />

• Soyut sermaye<br />

• Çok tesisli işletmeler<br />

• Girişimci özellikleri<br />

Caves, DYY’nin yatay ve dikey olarak sınıflara ayrıldıktan sonra<br />

yorumlanması gerekliliğini vurgulamıştır. 67<br />

Yatay yabancı yatırımlarda sahip olunan tek ürün veya niteliğin, yurtdışı<br />

yatırıma dönüşmesi için 2 koşul yerine gelmelidir:<br />

1. Nitelik, firma içinde kamusal mal özelliğine sahip olmalıdır. Bu sayede<br />

yurtdışında açılacak olan iştirak veya şube bu özelliğe sahip olmak için<br />

tekrar bir maliyete katlanmak zorunda kalmayacaktır.<br />

2. Firmanın yurtdışındaki getiri oranı en azından yurtiçi üretime bağlı<br />

olmalıdır. 68<br />

Caves’e göre bir firma yurtdışında bir yatırım yapmak istiyorsa elindeki<br />

nitelik hem o ülkede üretim yapan yerli firmaların yerli olmaktan kaynaklanan<br />

avantajlarını geçmeli, hem de firma DYY’nin ihracat veya lisanslamadan daha<br />

avantajlı olduğu kararına varabilmelidir. 69<br />

Caves, DYY karar aşamasında şu faktörlerin önemli olduğuna<br />

inanmaktadır: 70<br />

• Ürün farklılaştırması (küçük fiziksel değişiklikler, marka, reklam ile<br />

oluşturulan öznel farklılıklar, satış stratejileri ve yardımcı ürünlerdeki<br />

66 CAVES, R. E., “Causes of Direct Investment: Foreign Firms’ Shares in Canadian and United<br />

Kingdom Manufacturing Industries”, The Review of Economics and Statistics, Vol. 56, No. 3, s.<br />

279-93, Aug. 1974b, s. 292.<br />

67 ÖZTÜRK, s. 119-20.<br />

68 CAVES, R. E., “International Corporations: The Industrial Economics of Foreign Investment”,<br />

Economica, New Seris, Vol. 38, No. 149, s. 1-27, Feb. 1971, s. 4-5.<br />

69 CAVES, 1971, s. 5.<br />

70 CAVES, 1971, s. 5-9.<br />

30


farklılıklar ile oluşturulur; mülkiyet hakları ve fiziksel imitasyonun<br />

önündeki yüksek maliyetler ile korunur.)<br />

• Piyasanın oligopol yapısı<br />

• Organizasyonel beceriler<br />

• Ulaştırma maliyetleri ve gümrük vergileri<br />

• Ar-Ge faaliyetleri<br />

Dikey yabancı yatırımlarda ise DYY kararı optimal dikey entegrasyon<br />

seviyesinin seçiminden sonra olabilmektedir. 71<br />

2.3.4.2. Oligopolistik Tepki Teorisi<br />

Teoriye göre bir firma herhangi bir ülkedeki pazar payını arttırmak için<br />

yatırım yapar. Bunun hemen ardından bu firmaya rakip olan diğer oligopol firmalar<br />

da pazar paylarını kaybetmemek için hemen o ülkede yatırım yaparlar. 72 Bu tip<br />

yatırımlara aynı zamanda liderin takip edilmesi ismi de verilmektedir.<br />

Teori literatürde geniş yer etmesine rağmen biçimsel bir modellemesi tam<br />

olarak yapılmamıştır. 73 Knickerbocker’in bu teorisinin ÇUŞ’un belirsizlik ve riskten<br />

kaçınma davranışlarına göre modellemek mümkündür. Zaten firmalar belirsizlikten<br />

ve riskten kaçındıkları için öncelikle kendilerinden önce lider bir firmanın yatırımını<br />

beklerler ve sonuçlarını gördükten sonra yatırım yaparlar. Bu durum da lideri takip et<br />

teorisinin gerekçesini oluşturur.<br />

2.3.4.3. Hymer ve Kindleberger’in Teorileri<br />

Hymer’in 1960 yılında tamamladığı doktora tezinin DYY teorisine en büyük<br />

katkısı ÇUŞ’un neden bilgi ve teknoloji gibi ara mal ürünlerini ülkeler arasında<br />

transfer ettiğini anlatmasıdır. Hymer tüm analizini Bain tipi adı verilen piyasanın<br />

71<br />

CAVES, 1971, s. 10.<br />

72<br />

ÖZTÜRK, s. 117.<br />

73<br />

HEAD, K., T. MAYER ve J. RIES, “Revisiting Oligopolistic Reaction: Are Decisions on Foreign<br />

Direct Investment Strategic Complements”, Journal of Economics & Management Strategy,<br />

Vol. 11, No. 3, s. 453-72, Fall 2002, s. 454.<br />

31


yapısal aksaklıkları üzerine kurmuştur. Öte yandan ise Williamson tipi işlem<br />

maliyetleri aksaklıklarına yer vermemiştir. 74<br />

Hymer işbölümünü 2’ye ayırmaktadır. Firmalar arasındaki işbölümünü<br />

piyasaların kontrol ettiğini ve dolayısıyla uluslararası ticaret teorisinin alanına<br />

girdiğini, firma içindeki işbölümünün ise girişimciler tarafından kontrol edildiğini<br />

belirtmektedir. 75<br />

Zaten Hymer ve hocası Kindleberger daha ziyade firmaya özgü faktörler<br />

üzerinde durmuşlardır. Yabancı firmaların daha ucuz finansman kaynağı, pazarlama<br />

deneyimi, bazı piyasalara özel giriş izinleri, patentli veya ticareti yapılmayan<br />

teknolojiye sahip olmaları, yönetimdeki etkinlikleri ve ölçek ekonomilerinden<br />

faydalanmaları gibi üstünlükleri vardır. Hymer ve Kindleberger bu avantajlara sahip<br />

bir firmanın bunları başka bir ülkeye ihraç veya kiralama yerine neden doğrudan<br />

yatırıma yöneldiğini tam olarak açıklayamamışlardır. Dolayısıyla da bu teori diğer<br />

teorilere sadece yön gösterici olarak kalmıştır. 76 Bunun yanında Hymer’in tezinden<br />

sonraki tüm çalışmalar da Hymer’in fikirlerinin üzerine inşa edilmiştir. 77<br />

Tüm bu teorilerin yanında yönetimle ilişkili paradigmalar, organizasyonel<br />

paradigmalar ve pazarlama paradigmaları da mevcuttur. Tüm bu teoriler birbirlerine<br />

fikir verseler de birbirlerinin tamamlayıcıları değillerdir. 78<br />

Aksak rekabete dayalı bu teoriler, DYY akımlarının neden ortaya<br />

çıktıklarının, hangi koşullar ile şekillendiklerinin ve ‘nereye’ akacaklarının<br />

belirlenmesinde önemli katkılar sağlamaktadırlar. Bu bağlamda diğer bir önemli<br />

çalışma alanı da DYY’yi etkileyen faktörlerdir. Bu faktörlere üçüncü bölümde<br />

değinilecektir. Fakat bundan önce çalışmanın konusu itibariyle büyüme teorilerinde<br />

DYY’nin yerine bakmakta fayda vardır.<br />

74 DUNNING, J. H. ve A. M. RUGMAN, “The Influence of Hymer’s Dissertation on the Theory of<br />

Foreign Direct Investment”, The American Economic Review, Vol. 75, No. 2, s. 228-32, May<br />

1985, s. 228-9.<br />

75 HYMER, S., “The Efficiency (Contradictions) of Multinational Corporations”, The American<br />

Economic Review, Vol. 60, No. 2. s. 441-8, May 1970, s. 441.<br />

76 ÖZTÜRK, s. 116-7.<br />

77 KINDLEBERGER, C. P., “Stephen Hymer and the Multinational Corporation”, Contribution to<br />

Political Economy, Vol. 21, s. 5-7, 2002, s. 5.<br />

78 DUNNING, 2001, s. 187.<br />

32


2.4. Büyüme Teorilerinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />

İlkçağlardan günümüze kadar insanoğlu yaşam standartlarını devamlı olarak<br />

arttırmıştır. Bu süreç içerisinde yaşam gün geçtikçe daha karmaşıklaşmaktadır.<br />

Dolayısıyla, ilk büyüme modellerinden günümüzdeki modellere gelindiğinde,<br />

hayattaki bu karmaşanın modellere zorluk ve yeni değişkenler olarak eklendiğini<br />

görmekteyiz.<br />

Dünyanın sanayileşmeye ve sömürgeleşmeye başladığı yıllarda ortaya çıkan<br />

merkantilizm ve fizyokrasi akımlarından günümüz Ar-Ge, beşeri sermaye, sosyal<br />

sermaye, teknik-bilgiye dayalı içsel modellerine kadar geniş bir yelpazede büyüme<br />

modelleri çeşitlenmiştir. Bu modellerden özellikle en yenileri derin inceleme ve<br />

tetkikleri gerektirmektedir. Bununla birlikte bu çalışmada sözü edilen büyüme<br />

teorileri DYY bağlamında incelenmeye çalışılacaktır.<br />

Büyüme modelleri, Klasik (Geleneksel) Büyüme Modelleri, Neo-Klasik<br />

Büyüme Modelleri ve İçsel (Yeni) Büyüme Modelleri olmak üzere 3 ana başlık<br />

altında incelenmektedir. Fakat her bir başlığın altında modele katkıları olmakla<br />

birlikte birbirlerinden ayrışabilen modeller vardır.<br />

Klasik Büyüme Teorilerine geçmeden önce Merkantilist ve Fizyokrasi<br />

akımlarını kısaca ele almakta fayda vardır.<br />

Merkantilizm, bilindiği üzere, 1450 – 1750 yılları arasında dünyadaki hakim<br />

görüştür. Bu görüşe göre sanayi ve ticaret önem kazanmaya, tarım giderek geri<br />

planda kalmaya başlamıştır. 79 Akıma göre esas amaç ülkelerin değerli maden<br />

stokunu (Bulyonizm) arttırmaktır. 80 Akımın ilk aşamasında bu amacı elde etmiş yani<br />

refaha kavuşmuş ülkenin göstergesi olarak elindeki değerli maden stoku<br />

gösterilebilirdi. İkinci aşamaya geçildiğinde ise zenginlik üretken kapasite ile<br />

ölçülmeye başlanmıştır. Yani artık önemli olan ülkenin ne kadar üretebildiğidir ki bu<br />

da ülkenin ne kadar ihracat yapabileceğinin veya ne kadar ithalat yapmayacağının bir<br />

göstergesidir. Üretimi arttırabilmek için de ucuz iş gücü (artan nüfus ve düşük ücret<br />

politikaları ile), düşük faiz hadleri, para arzındaki artış ve sömürgecilik politikaları<br />

79<br />

ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma, Planlama ve Japon<br />

Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988, s. 1-3.<br />

80<br />

RIDER, C., An Introduction to Economic History, South-Western College Publishing, New<br />

York, 1995, s. 98-102.<br />

33


enimsenmiştir. Doğrudan yabancı yatırımların başlangıç aşamasını da işte bu<br />

zamanlara kadar götürmek mümkündür. Çünkü sömürgeciliği benimseyen ülkelerin<br />

iki seçenekleri vardı. Ülke ya sömüreceği ülkedeki hammadde, kaynak ve insan<br />

gücünü (köle) ülkesine taşıyacak sonra da bunlarla yaptığı üretimi yine sömürgeye<br />

satacak ve yüksek taşıma ücretleri ödeyecek ya da üretimini sömürdüğü ülkelere<br />

taşıyacaktır. İlk stratejiyi benimseyen ülkeler merkantilist olarak nitelendirilir ve ülke<br />

dışında üretime değil ülke içi üretim ve sonra da ihracata önem verirler. 81 İkinci<br />

stratejiyi benimseyenler merkantilist akımdan ziyade emperyalizme daha yakındırlar<br />

ve kurdukları üretim tesisleri günümüz DYY’lerin ataları olarak kabul edilmektedir.<br />

Fizyokratlar ise merkantilistlerin sanayiye verdikleri önemin tarıma verilmesi<br />

gerektiğini düşünürler. 82 Çünkü fizyokratlara göre sanayi, sadece girdilerin şekil,<br />

fayda ve özelliklerini değiştirebilir. Halbuki tarım ise insanoğluna insanoğlunun<br />

toprağa verdiğinin kat kat fazlasını geri verir - tohumdan ağaca. Dolayısıyla<br />

büyümenin dinamiği tarımdır. Fizyokratlara göre büyüme kendiliğinden ortaya<br />

çıkar. 83 Dolayısıyla da hiçbir devlet müdahalesine gerek yoktur. Bu özelliğiyle<br />

Fizyokrasi liberal bir görüştür.<br />

Bu liberalliğine rağmen ekonomik büyümeyi tarımda gören Fizyokrasi<br />

akımında DYY’nin yeri yoktur.<br />

Bu iki akımdan sonra Adam Smith’in 1776’da yazdığı Ulusların<br />

Zenginliği’nin Sebepleri ve Doğası Üzerine Bir Araştırma (An Inquiry Into the<br />

Nature and Causes of the Wealth of Nations) kitabıyla genelde ekonomi biliminin,<br />

özelde ise Klasik İktisadın temelleri atılmıştır.<br />

81 BÜYÜKAĞAOĞLU, Ş. I., Doğrudan Dış Yatırımların Belirleyenleri ve Türkiye Üzerine<br />

Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü, İzmir, 2003, s. 9.<br />

82 BARBER, W. J., İktisadi Düşünce Tarihi, Şule Yayınları, İstanbul, 1995, s. 24–5.<br />

83 ÖZGÜVEN, s. 3.<br />

34


2.4.1. Klasik Büyüme Teorisi<br />

Klasik büyüme modeli reel dünyadaki gelişmeyi doğru olarak<br />

modelleştirebildiği için değil, ilk sistemli büyüme teorisi olduğundan dolayı<br />

önemlidir. 84<br />

Klasik büyüme modelini başta A. Smith ve D. Ricardo olmak üzere T. R.<br />

Malthus, J. S. Mill, J. Mill, J. R. McCulloch ve N. W. Senior gibi klasik düşünürler<br />

şekillendirmişlerdir.<br />

Klasik iktisadın kurucusu olan A. Smith’in ortaya koyduğu model daha<br />

sonraları diğer klasik iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir. Klasik iktisada yapılan<br />

katkılar arasında en dikkati çekenler D. Ricardo tarafından yapılanlardır. Esasen<br />

yukarıda bahsi geçen iktisatçıların her biri ayrı olarak ele alınabilecek modeller<br />

kurmuşlardır. Öte yandan bu modeller DYY için benzer sonuçlar doğurduğu için<br />

teker teker analiz edilmeleri elzem değildir. Bu bakımdan klasik iktisat tek başlık<br />

altında incelenecektir. Bu durumda da teoriye en fazla katkısı olan Ricardo’nun, teori<br />

üzerindeki baskınlığı hissedilecektir. Gereken kısımlarda ise Ricardo ile diğer<br />

iktisatçılar arasındaki görüş farklılıkları dile getirilecektir.<br />

Bu bilgiler ışığında klasik iktisadın varsayımları şu şekildedir: 85<br />

• Emek tek üretim faktörü olarak kabul edilir ve homojendir. Sermaye<br />

biriktirilmiş ve üretim aracı biçiminde somutlaştırılmış emek olarak,<br />

doğal kaynaklar da tanrının bir bağışı olarak kabul edilir. Dolayısıyla da<br />

bir malın- mal da homojendir- fiyatı “emek-değer” teorisi ile açıklanır.<br />

• Ekonomide tam rekabet ve tam istihdam koşulları hakimdir.<br />

• Malthus’un nüfus kanunu 86 geçerlidir.<br />

• Emeğe ödenen ücret kısa dönemde emek arz ve talebine bağlı olarak<br />

değişken olsa bile uzun dönemde -Malthus’un nüfus kanunu dolayısıylafizyolojik<br />

olarak gerekli olan asgari seviyede sabittir.<br />

84<br />

HİÇ, M., Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994, s. 13-4.<br />

85<br />

HİÇ, s. 14.<br />

86<br />

Malthus, nüfus kanununda nüfusun geometrik olarak artarken, gıdanın aritmetik olarak artacağını ve<br />

dolayısıyla da büyümenin sınırı olduğunu öne sürmektedir. Bu hipotezin testi için ampirik<br />

çalışmalara bakıldığı zaman ise Malthus’un yanıldığı ortaya çıkmaktadır.<br />

35


• Ekonomi er ya da geç durgunluğa girecektir.<br />

• Tasarruf ve sermaye birikimi, karların yüksekliği nedeniyle yüksek kabul<br />

edilmektedir.<br />

• Sanayi kesiminde teknik ilerleme hızı yüksektir dolayısıyla sermayede<br />

artan verimler kanunu ve emekte de, iş bölümü, uzmanlaşma, sermaye<br />

birikimi ve makineleşme sayesinde artan verimler kanunu hakimdir. Öte<br />

yandan tarımda ise teknik ilerleme hızı çok düşük ve üretimin artması<br />

durumunda daha az verimli topraklarda üretim yapılmaya başlanacağı için<br />

hem emekte hem de sermayede azalan verimler yasası geçerlidir.<br />

Toplamda, tarım kesimi daha yaygın olduğu için toplam hasılada azalan<br />

verimler kanunu geçerlidir.<br />

Bu varsayımlar klasik iktisat teorisinin geneli için yapılabilecek ve<br />

Ricardo’nun görüşleri olarak kabul edilebilecek varsayımlardır. Fakat kimi görüşleri<br />

ile kimi klasik iktisatçılar bu varsayımlardan ayrı görüşler benimseyebilmektedir.<br />

Mesela, Ricardo emek ve sermaye için verimlilikleri incelerken sanayi ve tarım<br />

sektörleri ayrımına giderken Smith bu ayrıma gitmemiş ve sermaye için azalan, emek<br />

için de artan verimler kanununu kabul etmiştir. 87<br />

Bu durum Smith ile Ricardo arasında DYY açısından önemli bir farklılığa<br />

sebebiyet vermektedir. Ricardo’ya göre artan sermaye miktarı artan verimleri ortaya<br />

çıkarmaktadır. Halbuki Smith’de sermaye azalan verimli olmaktadır. Dolayısıyla<br />

Smith’in modeli DYY’ye daha açık bir modeldir.<br />

Malthus, Ricardo’nun büyüme teorisinde kabul ettiği değişkenlere teknolojik<br />

yenilikleri de eklemiştir. 88 Malthus’a göre makineler ve teknolojik ilerleme<br />

büyümeyi kolaylaştırır fakat büyümeyi sonsuza kadar götüremez. Makineler malların<br />

fiyatını düşürebildiği ve talebi arttırabildiği ölçüde büyümeyi etkileyebilir. J. S. Mill<br />

bu varsayımlara inançların, alışkanlıkların, zihniyetin, örf ve adetlerin ve kurumların<br />

da ekonomiyi etkileyebileceği fikrini eklemiştir. 89<br />

87 ÖZGÜVEN, s. 13.<br />

88 ÖZGÜVEN, s. 10–1.<br />

89 ÖZGÜVEN, s. 21.<br />

36


Tüm bu farklılıklara rağmen klasik büyüme teorisinde tüm klasik<br />

iktisatçıların birleştiği noktalardan bir tanesi büyümenin iki aşamalı olmasıdır:<br />

Büyüme Aşaması ve Durgunluk Aşaması. Farklı görüşlerde farklı sebeplerle (nüfus<br />

artışı, sermaye stoku artışı-yatırım artışı) başlayan ve yine tüm klasik iktisatçılarca<br />

kabul edilen kendiliğinden (spontane) büyüme aşaması sonucunda yatırımlar artar ve<br />

sermaye stoku artarak üretimi arttırır. Artan üretim sonucunda emeğe olan talep artar<br />

ve ücretler yükselir. Gelir artmasıyla birlikte fiyatlar genel düzeyi de artar ve karlar<br />

tam istihdam düzeyinde denge durumundaki normal kar düzeyinin üzerine çıkar.<br />

Buraya kadar olan kısım büyüme aşaması olarak adlandırılır. Artan ücretler<br />

Malthusian teoride nüfusun artması ile sonuçlanır ve emeğin arzı artacağından<br />

ücretler düşer. Üretilen malların bir kısmı düşen ücretler sonucu üreticinin elinde<br />

kalacağından fiyatlar düşer ve fazla kar gerileyerek normal düzeye düşer. Kardaki bu<br />

düşüş yatırımların sadece yenilemeye yetecek seviyeye düşmesine ve dolayısıyla<br />

sabit sermaye stokuna sebep olur. Bu aşamaya da durgunluk aşaması adı verilir.<br />

Durgunluk aşaması teoriye göre ne yazık ki kaçınılmazdır. Ne teknik<br />

gelişmeler ne de ülkelerin dış ticarete açılmaları durgunluğu engelleyebilir. Bu gibi<br />

gelişmeler ancak durgunluğu geciktirir. Ekonominin durgunluğa girdiği üretim ve<br />

istidam düzeyi bile aynı sevide kalır. 90<br />

Bu varsayımlara ve büyüme sürecine bakıldığı zaman klasik büyüme teorisi<br />

ile DYY’yi açıklamanın mümkün olmadığı görülmektedir. Emeğin tek üretim<br />

faktörü sayılması ve günümüz büyüme modellerinin en önemli varsayımlarından<br />

olan eksik rekabetin yerine tam rekabet koşullarının var olduğunun varsayılması<br />

DYY’nin bu modelle açıklanmasını imkansızlaştırmaktadır. DYY konusunda önemli<br />

bir etken olan teknolojik gelişmenin modelde yeri olmasına rağmen<br />

içselleştirilememiş olması ve etkilerinin sadece kısmi olacağı görüşü klasik büyüme<br />

teorisinin günümüz üretimini açıklamasını imkansızlaştırmaktadır.<br />

Model sadece DYY açısından yetersiz değil, büyüme teorisi olarak da<br />

yetersiz kalmış ve tenkit almıştır. Tenkit edildiği hususların başında emeğin azalan<br />

verimliliği gelmektedir. Emek, teoride tarım sektöründe azalan verime sahiptir ve<br />

tarımın ana üretim kaynağı olmasından dolayı da toplamda azalan verime sahiptir.<br />

90 ÖZGÜVEN, s. 14.<br />

37


Öte yandan ise sanayi zaman içerisinde önem kazanmış ve tarımın önüne geçmesi ile<br />

emek, toplamda artan verimler kanununa dahil olmuştur. Diğer bir sapma da<br />

Malthusian nüfus kanununda ortaya çıkmıştır. Emek karşılığı olan ücret, nüfus<br />

artışlarına rağmen asgari fizyolojik seviyenin üzerinde gerçekleşmiştir.<br />

2.4.1.1. Marksist Büyüme Teorisi<br />

Karl Marx 1847-48’deki Komünist Bildiri (Communist Manifesto) ve<br />

1867’deki Kapital (Das Kapital) ve diğer eserleri ile yaşadığı çağdaki ekonomik<br />

dönüşümü açıklamaya çalışmıştır. Marx’ın yaşadığı bu dönem, tarım toplumundan<br />

kapitalist topluma geçişteki sancıların yaşandığı dönemdir. Fabrikalar kurulmuş,<br />

üretimde makineler kullanılmış ve buhar enerjisine geçilmiş fakat sendikalar, sosyal<br />

güvenlik yasaları, yaşam koşullarına uygun altyapı henüz tamamlanmamıştı. Bu<br />

bağlamda, Marx’ın çalışmalarında klasik iktisat teorisinden daha genel bir teori<br />

oluşturma eğilimi olsa da, ‘işçi sınıfı’nın yaşadığı bu ‘sömürü’ Marx’ın eserlerinde<br />

siyasi eğilimlerin olmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Marx, kendine hedef olarak<br />

emeğin sömürüsü üzerine kurulmuş kapitalist sistemi almıştır.<br />

Marx’ın en dikkat çeken yazılarındaki göndermelerin çoğu klasik iktisadi<br />

düşünceyi hedef alıyordu. Buna rağmen, kendi teorisinin özünü de klasik iktisat<br />

oluşturuyordu. 91 Bunu en açık şekilde Ricardo’dan aldığı ve ürün fiyatlandırması için<br />

kullandığı emek-değer teoreminde görebiliriz. 92<br />

Marx’ın teorisini klasik teoriden ayıran özellikler ise Marx’ın Malthusian<br />

nüfus kanununu reddetmesi, toplumun klasik teorideki gibi 3 sınıftan (kapitalist veya<br />

girişimci, toprak sahibi veya sermayedar ve emekçi) değil üretim araçlarına sahip<br />

olanlar ve olmayanlar diye 2 sınıftan oluştuğuna inanması, ücretleri asgari fizyolojik<br />

düzey değil emek-zaman teorisine göre belirlemesidir. 93<br />

Marx, teorisinde sermayeyi sabit ve değişken sermaye olarak iki kısma<br />

ayırmıştır. Sabit kısım, makine, teçhizat, hammadde gibi üretim araçlarını içerirken,<br />

değişken sermaye ise emekçilere ödenen toplam ücretleri içerir. Bu ayrışma sonucu<br />

91<br />

BARBER, s. 169-70.<br />

92<br />

HİÇ, s. 30–1.<br />

93<br />

BARBER, s. 170, 173, 175.<br />

38


olarak da Marx, ‘sermayenin organik bileşimi’ (toplam sermaye birikimi içerisindeki<br />

sabit sermayenin payı) ile kar oranı arasında negatif bir ilişki bulmuştur ve ‘kar<br />

haddinin azalma meyli’ olarak adlandırmıştır. Bu negatif ilişki klasiklerin azalan<br />

verimler kanununu akla getirmektedir. Marx bu sonuca klasiklerden farklı olarak,<br />

sermayeyi sabit ve değişken diye ayrıştırarak ulaşmıştır. 94<br />

Marx teorisinde klasiklerin aksine tarım sektörüne pek ağırlık vermemiştir.<br />

Marx için, önem arz eden, kapitalizmi yaratan sanayi sektörü olmuştur ve<br />

incelemelerini bu sektör üzerinden yapmıştır. Sanayi sektöründeki kapitalistlerin<br />

ayakta kalmalarının tek yolu olarak da devamlı teknik ilerlemeleri göstermiştir.<br />

Teknik ilerlenin yolunu da artık-değerden elde kalan karın tekrar yatırıma<br />

yönlendirilmesi olarak açıklamıştır.<br />

Marksist teorinin klasik teoriden ayrıldığı diğer bir nokta da artan ücretlerin<br />

doğurduğu sonuçların farklılığıdır. Artan ücretler, klasik teoride nüfusun artmasına<br />

ve bu sebeple ücretlerin tekrar düşmesine yol açarken, Marksist teoride yeniden<br />

yatırıma dönecek ‘ücreti ödenmemiş emek’ miktarını düşürür ve yatırımların<br />

azalmasına yol açarak ücret artış hareketini durdurur.<br />

Klasik iktisat ile Marksist iktisadın ayrıldığı son nokta ise ekonominin uzun<br />

dönem dengesidir. Klasik teori uzun dönemde ekonominin durgunluk aşaması<br />

yaşayacağını savunurken, konjonktür dalgalanmalarını içeren ve büyüme sürecini<br />

devamlı bir dengesizlik hali olarak gören Marksist teori uzun dönemde kapitalist<br />

sistemin başarısız olacağını, bir ihtilalle de yıkılacağını savunmaktadır. 95 Bu yıkımı<br />

da hiçbir beşeri gayret engelleyemeyecektir. 96<br />

Marksist teoride geçerli olan ‘kar haddinin azalma meyli’, kar haddinin<br />

çalıştırılan işçi sayısına bağlı olduğunu ima etmektedir. Bu bağlamda bir işletme<br />

karını arttırmak istiyorsa (değişken sermaye / sabit sermaye) oranını arttırmalıdır. Bu<br />

sayede birim sabit sermaye başına emek sömürüsü artacaktır. Tabi diğer bir yöntem<br />

de teknik ilerleme sağlamaktır. Teknik ilerleme birim emeğin üretkenliğini arttırarak<br />

karı arttıracaktır. Bu yaklaşımda teknik ilerlemenin büyümeye yol açtığı ne kadar<br />

94<br />

HİÇ, s. 33–4.<br />

95<br />

HİÇ, s. 41.<br />

96<br />

BARBER, s. 197.<br />

39


doğruysa, karın tek kaynağı olarak emeği görmek de o kadar eksiktir. Günümüzde<br />

üretimi yapan emek olsa da üretimi anlamlı ve rekabetçi kılan sermaye ve<br />

teknolojidir.<br />

Marksist teori ‘kar haddinin azalma meyli’ kanunu ile DYY’nin önünü<br />

açmaktadır. Sabit sermaye miktarı arttıkça karın düşmesi, sermayeyi, sermaye<br />

birikiminin düşük olduğu yerlere kaydıracaktır. Fakat bu kayma sadece gelişmiş<br />

ülkelerden gelişmekte olan ülkelere giden DYY’yi açıklamakta, gelişmiş ülkeler<br />

arasındaki DYY akımını açıklayamamaktadır. Gelişmiş ülkeler arasındaki akımı<br />

açıklayıcı beşeri sermaye, Ar-Ge, sosyal sermaye, yaparak öğrenme gibi değişkenler<br />

Marksist teoride yer almadığından teori bu çeşit DYY akımını açıklamakta<br />

kullanılamamaktadır.<br />

Teori, içerisindeki tutarsızlıklar sebebiyle de ayrıca eleştirilmektedir: 97<br />

• Modeldeki sabit sermaye yatırımları ve sermaye yoğun tekniklerin<br />

kullanılması ile artık değer oranının sabit kabul edilmesi varsayımları<br />

birbiri ile çelişmektedir.<br />

• Emeğin sefaletinin istihdamla birlikte artacağı da model bütünü ile ilgili<br />

varsayımlarla çelişmektedir.<br />

• Kar oranının azalması ve teknik ilerlemenin bu gidişi durduramaması<br />

sonucu ile kapitalist sistemin dinamikliği arasında bir çelişki vardır.<br />

Bu eleştiriler ışığında diyebiliriz ki Marx’ın varsayımlarının doğru kabul<br />

edilmesi bile kapitalist sistemin çökeceğine dair kesin inancın doğruluğunu<br />

kanıtlamaz.<br />

2.4.1.2. Schumpeteryan Büyüme Teorisi<br />

Schumpeter, teorisini 1911’de Almanca olarak yazdığı ve 1926’da ikinci<br />

baskısı yapıldıktan sonra 1934’te İngilizce olarak yayınlanan Ekonomik Kalkınma<br />

Teorisi (The Theory of Economic Development), 1939’da yayınlanan Konjonktür<br />

Dalgalanmaları (Business Cycles) ve 1950’de yayınlanan Kapitalizm, Sosyalizm ve<br />

97 HİÇ, s. 42.<br />

40


Demokrasi (Capitalism, Socialism and Democracy) kitaplarında açıklamıştır. Bu<br />

teori Marx’ın teorisi gibi tarihsel bir modeldir. Teori formal bir model içermez. 98<br />

Modelin incelemeye değer asıl yönü Ortodoks büyüme teorilerinin aksine yatırım ile<br />

teknik ilerleme arasında bağlantı olduğunu kabul etmesi ve hiçbir şekilde sermaye<br />

birikiminden bahsetmeyip yerine girişimciler aracılığıyla ‘yeni kombinasyonlar’ın<br />

büyümeye ve dalgalanmalara sebebiyet vermesini izah etmesidir.<br />

Modelin formal olmaması bir yandan modele esneklik katarken diğer yandan<br />

modelin çıktı başına yatırımdaki bir artışın uzun dönem büyüme oranını nasıl<br />

etkileyeceği gibi soruları yanıtsız bırakmasına sebep olmaktadır.<br />

Modelde ekonomik büyüme, 5 ‘yeni kombinasyon’un ortaya çıkması ile<br />

açıklanmaktadır. 99 Bunlar:<br />

• Piyasaya tüketicinin daha önceden alışık olmadığı yeni bir malın veya<br />

mevcut bir malın yeni bir kalitesinin sürülmesi<br />

• Yeni bir üretim tekniğinin kullanılması<br />

• Yeni bir piyasaya girilmesi<br />

• Yeni bir hammadde kaynağı veya yarı mamulün bulunması<br />

• Sanayinin yeniden organizasyonu: tröst anlaşmaları ile tekelleşme veya<br />

tekelin kırılması.<br />

Bu 5 tip gelişmeden herhangi birinin ortaya çıkması için girişimcinin yatırım<br />

yapması gerekmektedir. 100 Bu noktada Schumpeter yatırımı ikiye ayırmıştır: 101<br />

Otonom ve Uyarılmış Yatırım. Girişimcilerin yeni kar olanağı yaratabilmek için<br />

yaptığı yatırıma otonom yatırım adını vermiştir. Girişimcinin otonom yatırımından<br />

sonra onu izleyen imitasyoncular türeyecektir. Bu taklitçilerin yaptığı yatırımlar ise<br />

uyarılmış yatırımlardır.<br />

98<br />

SCOTT FITZGERALD M., A New View of Economic Growth, Clarendon Press, Oxford, 1998, s.<br />

101-2.<br />

99<br />

SCOTT FITZGERALD, s. 103-4.<br />

100 HİÇ, s. 58–9.<br />

101 Otonom ve uyartılmış yatırım ayrımını literatüre Schumpeter sokmuştur.<br />

41


Yapılan yatırımlar sonucunda banka kredileri artar. Artan krediler para arzını<br />

artırır ve artan para arzı fiyatları yükseltir ve cari milli hasıla artar. Yatırım süreci<br />

bittikten sonra ise bunların tam tersi etkiler ortaya çıkar ve iflaslar ortaya çıkar ve<br />

ekonomi buhrana girer. Bu dalgalanmaları Schumpeter büyüklüklerine göre 3’e<br />

ayırır: 102<br />

1. 3 – 4 yıl süreli ise Kitchin dalgaları<br />

2. 7 – 11 yıl süreli ise Juglar dalgaları<br />

3. 50 – 60 yıl süreli ise Kontradief dalgaları<br />

Teoride üretici ve tüketicilerin öğrenmeleri deneyimleri sayesinde<br />

gerçekleşmektedir. 103 Bu sayede ekonomideki değişmeler modelin içsel bir değişkeni<br />

haline gelmiştir.<br />

Malthus’un nüfus teorisini reddeden teorinin uzun dönem öngörüsü ise,<br />

kapitalizmin artan ücretler ve refah sayesinde başarıya ulaşacağı ve bundan sonra<br />

aydınların kapitalist sistemden vazgeçip barış içerisinde sosyalist sisteme<br />

geçeceğidir. Bu noktada Schumpeter, ihtilal öngören Marx’tan ayrılır. 104<br />

Teori ‘yeni kombinasyon’ yaratanlar ile taklitçiler arasında ayrıma gitmesiyle<br />

günümüz DYY akımlarının bir kısmını açıklamakta olan Vernon ürün dönemleri<br />

teorisine benzemektedir. Fakat teori bu dönemleri açıklamamış, bu değişimlerin<br />

sadece kaçınılmaz olduğunu söylemekle yetinmiştir. Bu yönüyle DYY akımlarına<br />

açık olan teori, DYY açıklamak amacıyla özel bir çaba göstermemektedir.<br />

Schumpeter tipi büyüme teorisi kısmi olması ve dalgalanmaları sistemin<br />

içerisinde bir bütün olarak veremediği ve özellikle büyüme hakkındaki görüşlerinin<br />

belirsiz ve eksik olması sebepleriyle eleştirilmiştir.<br />

2.4.1.3. Harrod – Domar Büyüme Modelleri<br />

Harrod, 1946’daki Dinamik Bir Ekonomiye Doğru (Towards A Dynamic<br />

Economics), Domar da, 1957’deki Ekonomik Büyüme Teorisi Çalışmaları (Essays in<br />

102 HİÇ, s. 56; Dalgaların isimleri, dalgaları ilk defa tespit eden iktisatçıların adlarıdır.<br />

103 SCOTT FITZGERALD, s. 103.<br />

104 HİÇ, s. 55.<br />

42


the Theory of Economic Growth) adlı çalışmalarıyla Keynesyen modeller<br />

geliştirmişlerdir.<br />

Bu modeller Keynes’in benimsediği eksik istihdam, yatırımların marjinal<br />

etkinliğinin faiz elastikiyetinin düşük olması ve faiz ve fiyatların katılığı görüşlerine<br />

yakınlıkları dolayısıyla Keynesyen olarak nitelendirilmektedirler. 105<br />

Öte yandan Keynesyen model yatırımların sadece gelir etkisini ele alırken, bu<br />

modeller yatırımın kapasite arttırma etkisinden de bahsetmektedir. 106<br />

Literatürde Harrod – Domar modeli olarak anılan model esasen birbirinden<br />

farklılıklar içeren iki ayrı modeldir. Farklılıkların çok keskin olmaması iki modelin<br />

birlikte anılmasına olanak sağlamıştır. Burada, iki model ana hatlarıyla ayrı ayrı<br />

verilmeye çalışılacaktır.<br />

Harrod Büyüme Modeli<br />

modeldir. 107<br />

Harrod modeli kendinden önceki statik modellerin aksine dinamik bir<br />

Harrod, modelinde şu varsayımları yapmıştır: 108<br />

1. Gecikmesiz bir tasarruf fonksiyonu hakimdir.<br />

2. Marjinal ve ortalama tasarruf meyilleri sabit ve birbirlerine eşittir.<br />

3. Tasarruf meyli gelir seviyesinden bağımsızdır.<br />

4. Planlanan tasarruf ile gerçekleşen tasarruf birbirine eşittir.<br />

Model, gerçekleşen büyüme (G) ile gerekli büyüme oranı (warranted rate of<br />

growth, Gw), gerçekleşen (C) ve planlanan (Cp) birim çıktı artışı için gerekli sermaye<br />

artış miktarı, genel (ex ante) yatırım miktarı ile gerçekleşen (ex post) yatırım miktarı<br />

arasında ayrım yapmaktadır.<br />

Gerekli büyüme oranı, üreticilerin ne fazla ne de noksan üretim yaptıkları ve<br />

ayrıca tatmin oldukları üretim düzey artışı olarak tanımlanmaktadır. Üreticiler<br />

105<br />

HİÇ, s. 63–65.<br />

106<br />

HİÇ, s. 71.<br />

107<br />

HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, March 1939, s. 14.<br />

108 HİÇ, s. 83–84.<br />

43


ekonominin gidişatına göre bu oranı kendileri tahmin edip uygulamaktadırlar. G<br />

rastsal ve sezonsal sebeplerle Gw’dan farklı çıkabilmektedir. 109<br />

Modelde tüketim ve yatırım malları arasında ayrıma gidilmediği gibi modelin<br />

basitliği amaçlandığından dolayı da önemli olmasına rağmen zaman farkları ayrımına<br />

da gidilmemiştir. 110<br />

Modelin bu varsayımlar altında asıl bulguları G > Gw ve G < Gw ile G = Gw<br />

durumlarında ortaya çıkmaktadır:<br />

G > Gw ise (s / Cp) > (s / C) olacak yani C > Cp olacaktır (s: tasarruf oranı).<br />

Bu durumda, gerçekleşen birim çıktı artışı için gerekli sermaye artışı, planlanandan<br />

büyük olacaktır. Yapılan yatırımlar eksik kalacak ve stoklar eriyecek (underproduction),<br />

yeni yatırımlara gidilecektir. Üretimin az gelmesi, genişlemeyi teşvik<br />

edici bir etki yaratacak ve G ile Gw arasındaki farkın bir sonraki dönemde daha da<br />

açılmasına sebep olacaktır.<br />

G < Gw ise (s / Cp) < (s / C) olacak yani C < Cp olacaktır. Bu durum,<br />

gerçekleşen birim çıktı artışı için gerekli sermaye artışının planlanandan daha az<br />

olmasına sebebiyet verecektir. Yapılan yatırımlar fazla verecek ve stoklar<br />

birikecektir (over-production), yeni yatırımlar duracaktır. Üretimin fazla olması,<br />

genişlemeye ket vuracak ve G ile Gw arasındaki fark bir sonraki dönem daha da<br />

açılacaktır.<br />

Bu iki durum, G = Gw eşitlik veya genel denge durumundan sapmanın olduğu<br />

iki durumu göstermektedir. Bu iki sapma durumunun sonucu olarak da bir sonraki<br />

dönemde dengeden daha da uzaklaşılmaktadır. Sonuç olarak, Harrod modeli,<br />

herhangi bir dengesizlik durumunda, dengeden daha uzaklaşıldığını söyleyen<br />

dinamik ama istikrarsız bir hareketli denge (moving equilibrium) modelidir.<br />

Harrod modelinin ortaya koyduğu bir diğer kavram da doğal büyüme oranı<br />

(natural rate of growth, Gn)dir. Harrod bu kavramı nüfus artışı, sermaye birikimi,<br />

teknolojik gelişme ve çalışma / boş zaman tercihi değişkenlerinin izin verdiği en<br />

109 HARROD, s. 16.<br />

110 HARROD, s. 18.<br />

44


yüksek büyüme oranı alarak tanımlamaktadır. 111 Gw’nun ise ticaret çevrimleri ve<br />

aktivite düzeyine bağlı olduğunu söyleyerek, G < Gw durumunun kar patlamalarına,<br />

G > Gw durumunun da kronik daralmaya sebep olacağını belirtmektedir. 112<br />

Model eksik yönleri ile eleştiri almıştır. Harrod, sermayedeki artışın aynı<br />

dönemde çıktı miktarına etki yapmasının bu modelin geliştirilmesi gereken bir yönü<br />

olduğunu kabul etmektedir. Yine, ex ante ve ex post tasarruf arasındaki farklılığın<br />

hangi sebeple gerçekleştiğini bilmediğini itiraf etmektedir. Bunun yanında, modelde<br />

emek yer almazken, teknoloji sadece hızlandıran katsayısını (g) etkileyerek dolaylı<br />

olarak yer almaktadır.<br />

Model, dengesizlik üzerine kurulu hareketli denge modeli olsa da, Harrod’un<br />

görüşlerini bir bütün olarak göstermesi ve dönemler arasında matematiksel analizlere<br />

olanak vermesi dolayısıyla önem arz etmektedir. 113<br />

Domar Büyüme Modeli<br />

Domar, önceleri Harrod gibi artan yatırımların aynı dönemde çıktı artışına<br />

sebep olduğunu varsayarken 114 daha sonraları bu varsayımdan vazgeçilebileceğini<br />

göstererek Harrod’un modeline katkıda bulunmuştur.<br />

Model basitlik amacıyla, öncelikle marjinal ve ortalama tasarruf meyli ve<br />

aynı zamanda marjinal ve ortalama sermaye ‘verimi’nin sabit olduğunu varsaymış<br />

fakat daha sonra da bu varsayımları kaldırmıştır.<br />

Model şu değişkenler ile işlemektedir:<br />

α = Ortalama tasarruf meyli = marjinal tasarruf meyli<br />

σ = Sermayenin ortalama potansiyel sosyal verimliliği = sermayenin marjinal<br />

potansiyel sosyal verimliliği<br />

Y = Hasıla cinsinden sermaye (ve yatırım) kapasitesi<br />

K = Sermaye miktarı<br />

111<br />

HARROD, s. 30.<br />

112<br />

Gw’yi değiştirebilecek politika önerileri için bkz. HARROD.<br />

113<br />

HİÇ, s. 93.<br />

114<br />

Bkz. DOMAR, D. E., “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”, Econometrica, 14,<br />

April 1946. Bu makalesinde Domar dönem farklarının olmadığını varsaymaktadır.<br />

45


y = Denge gelir artış hızı<br />

ri = Denge yatırım artış oranı<br />

Domar, ‘denge’ büyüme hızı derken, boş kapasite yaratmayacak gelir ve<br />

yatırım artış hızını kastetmektedir. Ayrıca ‘sosyal’ verimlilikten kasıt, yapılan<br />

yatırımların doğrudan meydana getirdiği hasıla artışı değil, o yatırımların bütün<br />

ekonomide meydana getirdiği net hasıla artışıdır; ‘potansiyel’ kavramının<br />

kullanılmasındaki kasıt kapasite artışının toplam talepteki düşüklüğün etkisiyle<br />

kullanılamayacağı durumları analize eklemektir.<br />

σ’nun özellikleri şu şekildedir:<br />

1. σ’nun kullanımı üretimin diğer faktörlerinin ve teknolojinin sabit kaldığı<br />

anlamına gelmez. σ’nun büyüklüğü, büyük oranda teknolojiye bağlıdır. σ<br />

yatırım sonucu ortaya çıkan değil, yatırıma eşlik eden kapasite artışını<br />

ifade eder.<br />

2. σ potansiyel kapasitedeki artış anlamına gelir. Kapasite artışının gelir<br />

artışı sağlayıp sağlamaması parasal harcamalara bağlıdır.<br />

3. σ yatırımdan kaynaklanan veya beklenen kar oranı ile değil, tüm<br />

toplumun üretken kapasitesinin artışı ile ilgilenir. Dolayısıyla da σ gelir<br />

dağılımındaki değişimlerden direkt etkilenmez.<br />

4. s, σ’nun ulaşabileceği maksimum değerdir. Bu ikisi arasındaki fark<br />

yatırım oranı ile emek, doğal kaynaklar ve teknoloji gibi diğer etkenlerin<br />

büyümesine bağlıdır. Yatırımın yanlış yönlenmesi de σ ve s arasındaki<br />

farka sebep olabilir.<br />

Bu veriler ışığında model;<br />

S = α Y<br />

Y = σ K<br />

r<br />

y<br />

∆<br />

Y<br />

= ri<br />

t<br />

= α σ<br />

∆I<br />

t<br />

=<br />

α<br />

46


∆Yt = σ Tt<br />

−1<br />

şeklindedir.<br />

Bu formüller çerçevesinde sayısal bir örnek verirsek:<br />

K0 = 200 I0 = 20<br />

K1 = 220 I1 = 20<br />

K2 = 240 I2 = 20<br />

Başlangıç döneminde sermaye birikimi 200 ve yıllık yatırım 20 olsun. Bu<br />

durumda 1. dönemde sermaye birikimi 220 olacaktır. Fakat gelir, I sabit olduğu için<br />

halen daha 200 olarak kalacaktır. Sermaye birikimi, gelir artmadan artmaya sürekli<br />

devam edemeyeceği için eninde sonunda I düşer. Bu da, I’nın aynı kaldığı sürece<br />

ekonominin daralacağı anlamına gelmektedir. Buna çözüm, I’nın devamlı olarak<br />

büyütülmesidir. 115<br />

Domar’ın modeli Harrod’a ek olarak emek faktörünü de analize eklemiştir.<br />

Fakat yine de doğal kaynaklar ve teknoloji sabit ve dışsal kalmıştır. Ayrıca emek ve<br />

sermayenin marjinal verimliliklerinde de azalan verimler hakimdir. Bu özellikleri ile<br />

model eleştirilere maruz kalmıştır. 116<br />

Solow, Harrod – Domar büyüme modelini tasarruf oranı (s), sermaye başına<br />

çıktı (a =Y/K), emeğin üretkenliği (m) ve işgücü artış oranlarını (n) dışsal<br />

almasından dolayı tenkit etmiştir. Bu değişkenlerin en azından birinin modelde<br />

içselleştirilmiş olması gerektiğini belirtmiştir. Neo-klasik büyüme teorisi bu sorunu<br />

a’yı ve m’nin teknolojik ilerleme ile ilgili kısmını içselleştirerek aşmıştır. 117<br />

Hem Harrod hem de Domar modeli veya Harrod – Domar modeli teknolojiyi<br />

dışsal olarak kabul etmesi, sermayenin azalan verimlere tabi olması gibi sebeplerle<br />

daha ziyade gelişmiş ülkeler arasındaki DYY akımlarını açıklamada yetersiz<br />

kalacaktır.<br />

115<br />

HİÇ, s. 76.<br />

116<br />

HİÇ, s. 81.<br />

117<br />

SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal Of Economic Perspectives, Vol. 8,<br />

No. 1, Winter 1994, s. 47.<br />

47


2.4.2. Neo-Klasik Büyüme Teorisi<br />

Neo-klasik büyüme teorisi, ekonomik büyümenin yatırım oranı, nüfus artış<br />

oranı ve teknolojik değişme hızına göre nasıl değiştiğini açıklamaya çalışan bir<br />

teoridir. Teorinin belkemiğini, Robert M. Solow’un 1956’da yazdığı Ekonomik<br />

Büyüme Teorisine Bir Katkı (A Contribution to the Theory of Economic Growth)<br />

makalesi ile T. W. Swan’ın aynı tarihte yazdığı Ekonomik Büyüme ve Sermaye<br />

Birikimi (Economic Growth and Capital Accumulation) makalesi oluşturmaktadır.<br />

Teori önceleri Solow modeli olarak tanınırken daha sonra buna Swan’ın ismi de<br />

eklenmiş ve Solow – Swan teorisi olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Buna rağmen<br />

teoride Solow’un göreceli önemi devam etmektedir. 118<br />

Solow iktisadi büyümeye yaptığı bu katkılardan dolayı 1987 yılında Nobel<br />

Ödülü ile onurlandırılmıştır. 119<br />

Solow Büyüme Modeli<br />

Harrod – Domar modelinde tasarruf oranı, sermaye – çıktı oranı, işgücü artış<br />

oranı gibi kilit değişkenlerin denge değerlerinden ufak da olsa sapmaları ya büyüyen<br />

işsizliğe ya da uzun enflasyonist dönemlere neden olmaktadır. Solow’ a göre bıçak –<br />

sırtı dengenin ve dolayısıyla Harrod – Domar’ın istikrarsız denge modelinin asıl<br />

sebebi emek ile sermaye arasında ikame imkanının olmaması varsayımıdır. Eğer bu<br />

varsayım kaldırılabilirse bıçak – sırtı bir denge durumu söz konusu olmayacaktır. 120<br />

Solow bu değişiklikle bıçak – sırtı denge noktasının dışındaki istikrarsız durumun<br />

ortaya çıkmayacağını göstermeye çalışmıştır.<br />

Solow standart modelini oluşturabilmek için varsayımlara başvurmuştur. Bu<br />

varsayımlar şu şekildedir:<br />

• Dünyada tek bir homojen mal üretilip tüketilir.<br />

• Ülke dış ticarete kapalıdır.<br />

• Ekonomi kapalı olduğu için tasarruflar yatırıma eşittir ve yatırımlar<br />

sadece sermaye birikimi amacıyla kullanılmaktadır.<br />

118<br />

PARASIZ, İ., Büyüme Teorileri, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2003, s. 131.<br />

119<br />

, (14.07.2006).<br />

120<br />

SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly Journal of<br />

Economics, 1956, s. 65.<br />

48


• Teknoloji dışsaldır (Teknoloji, Ar-Ge ve firma faaliyetlerinden<br />

etkilenmez).<br />

• Tasarruf oranı sabittir (s) ve beceri kazanmak için zamanın sabit bir kısmı<br />

ayrılır.<br />

• Üretim fonksiyonunda ölçeğe göre sabit getiri hakimdir. (F(aK, aL) = aY)<br />

• Tam rekabet koşulları hakimdir (Firma sayısı fazla ve fiyatlar veridir).<br />

• İşçi başına çıktıda azalan getiriler kanunu hakimdir (Her işçiye verilen her<br />

ek birim sermaye, o işçinin üretimini gittikçe azalan ölçülerde arttırır).<br />

• İşgücüne katılım oranı sabittir. Nüfus artış hızı sabit ve n kadardır.<br />

• Teknolojik ilerleme hızı sabittir ve g kadardır. 121<br />

Solow’un büyüme modelinde iki tane ana denklem vardır:<br />

1. Üretim Fonksiyonu: Cobb – Douglas tipi üretim fonksiyonu<br />

kullanılmaktadır. 122<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

Y = F(<br />

K,<br />

L)<br />

= K L ............. 0


Solow’un bu modelinde ekonomi, uzun dönemde sermayenin azalan getirisi<br />

sonucu durağan duruma yakınsar. Yatırım oranındaki (veya tasarruf oranındaki, s)<br />

veya nüfus artış hızındaki (n) bir artış büyüme hızını sadece geçici olarak<br />

değiştirecek, uzun dönemde etkisiz kalacaktır.<br />

Uzun dönem durağan durumda işçi başına sermaye ve çıktı ise şu şekildedir:<br />

k<br />

y<br />

*<br />

*<br />

s<br />

= ( )<br />

n + d<br />

s<br />

= ( )<br />

n + d<br />

1<br />

1−α<br />

α<br />

1−α<br />

Bu modele teknolojik ilerleme (g hızında sabit olarak ilerleyen) eklendiği<br />

zaman ise üretim fonksiyonu değişir; sermaye birikim fonksiyonu aynı kalır:<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

Y = F(<br />

K,<br />

AL)<br />

= K ( AL)<br />

........... 0


Neo-klasik büyüme teorisi veya Solow büyüme modeli DYY akımlarını<br />

açıklamada yeterli değillerdir. Modeldeki azalan verimler kanunu DYY’nin sermaye<br />

yoğunluğu en az olan ülkelere akacağını ima etmektedir. Az tasarruf eden ülkelerde<br />

sermayenin marjinal üretkenliği (MPK) fazla olacağından ve hatta MPK, marjinal<br />

ürününü kazandığında bile ülkeler arasında faklılaşacağından DYY, gelişmiş<br />

ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akacaktır. 125 Fakat bu durum günümüzdeki<br />

gelişmiş ülkelerarası DYY akımlarını açıklamakta yeterlidir değildir.<br />

Neo-klasik modelin DYY akımlarını açıklayıp açıklamadığı konusunda<br />

yapılan ampirik çalışmalar, modelin DYY akımlarını açıklayamadığını<br />

bulmuşlardır. 126 Zebregs bu çalışmasında DYY akımlarını açıklayabilmek için<br />

standart Solow modelini, ülkeler arasında teknoloji farklılıklarına izin veren Solow<br />

modelini (değişken A) ve yine ülkeler arasında üretim şekli farklılıklarına izin veren<br />

Solow modelini (sermaye veya emek yoğun üretim, değişken α) test etmiştir.<br />

Çalışmada bu üç farklı modelin de gözlenen DYY akımlarını açıklayamadığı<br />

görülmüştür. Modelin DYY akımlarını açıklayabilmesinin yolu olarak da teknolojik<br />

ilerlemenin içselleştirilmesi ve beşeri sermayenin modele eklenmesi<br />

gösterilmektedir.<br />

Solow modeli istikrarlı bir büyüme modeli sunsa da uzun dönem büyüme<br />

hızındaki değişimleri açıklayan tek değişken olan kasti teknolojik ilerlemeyi dışsal<br />

ve şansa bağlı kabul etmesiyle çok tenkit edilmiştir. Modelin üzerine kurulduğu<br />

sermayenin azalan getirisi varsayımının kaldırılması neo-klasik teoriden sonraki<br />

teorilerde yapılan ilk değişiklik olmuştur. 127<br />

Bunun yanında Solow modelinin büyümeyi iyi bir şekilde açıkladığına<br />

inananlar da vardır. Mesela, ‘genişletilmiş (augmented) Solow modeli’ bu anlamda<br />

önemli bir girişimdir.<br />

Solow modelinden içsel büyüme modellerine geçiş aşamasında beşeri<br />

sermaye eklenmiş, genişletilmiş Solow modeli bir ara aşama olarak kabul edilebilir.<br />

125 MANKIW N. G., D. ROMER ve D. N. WEIL, “A Contribution to the Empirics of Economic<br />

Growth” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 107, No. 2, May 1992, s. 430-1.<br />

126 ZEBREGS, H., “Can the Neoclassical Model Explain the Distribution of Foreign Direct<br />

Investment Across Developing Countries?”, IMF Working Paper, WP/98/139, September 1998,<br />

, (15.06.2006), s. 23.<br />

127 SOLOW, 1994, s. 48.<br />

51


Beşeri sermayenin Solow modeline eklenmesi standart modeldeki sermaye stokunun<br />

(K), fiziksel (K) ve beşeri (H) sermaye stoku olarak ikiye ayrılması ile<br />

sağlanmıştır. 128<br />

Modelde şu varsayımlar yapılmıştır:<br />

• α+β


orta-öğretim alanların toplam çalışma yaşında olanlar arasındaki oranını almışlardır.<br />

Sonuç olarak Solow modeli, uzun dönem büyümesini sadece emek ve sermaye ile<br />

büyük ölçüde açıklayabilmekte, modele bir de beşeri sermaye eklendiğinde modelin<br />

büyümeyi açıklama gücü daha da artmaktadır. Standart Solow modelinin R 2 ’si 0,59<br />

iken bu modelinki 0,80’dir. 129<br />

Fakat çalışmanın büyümeyi açıklamadaki bu başarısı, teknolojinin<br />

içselleştirilme çabalarının faydasız olduğu kanısını doğurmamalıdır. 130<br />

Ayrıca, Y = A K α L (1-α) veya benzeri bir üretim fonksiyonu, A’daki bir<br />

değişmenin, yani teknolojik ilerlemenin, Y üzerindeki etkilerinin tümünü<br />

gösteremez. Teknolojik gelişme, sermayenin üretkenliğini arttırırken aynı zamanda<br />

yeni yatırımları da teşvik eder, arttırır. Fakat bu şekildeki bir modelleme bu iki<br />

etkiden sadece ilkini ölçebilir. 131 Dolayısıyla teknolojinin modele dahil edildiği içsel<br />

büyüme modellerine ihtiyaç vardır.<br />

2.4.3. İçsel Büyüme Teorileri<br />

Neo-klasik büyüme teorisi daha ziyade fiziki ve hatta beşeri sermaye<br />

birikimlerinin modellemesine önem vermiştir. Bunun yanında da, uzun dönemde<br />

büyümeye teknolojik ilerlemenin sebep olduğunu belirtmiştir. Kısacası, neo-klasik<br />

teori kendi eksiğini kendisi ortaya çıkarmıştır. 132<br />

Bu eksiklik, içsel büyüme teorilerinin teknolojiyi model içerisinde<br />

açıklayabilmeleri ile giderilmiştir. İçsel büyüme modellerinin teknolojiyi<br />

içselleştirebilmesi de yaratıcı fikirler iktisadı sayesinde olmuştur.<br />

Romer yaratıcı fikirler iktisadı adında yeni bir akım başlatmıştır. 133 Bu akıma<br />

göre teknoloji, yaratıcı fikirler sayesinde ilerlemektedir. Yaratıcı fikirleri diğer<br />

mallardan ayıran en önemli özelliği, yaratıcı fikirlerin rekabetçi olmamasıdır. Yani,<br />

129<br />

MANKIW vd., s. 414, 421.<br />

130<br />

.GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of Growth”,<br />

Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, Winter 1994, s. 29.<br />

131<br />

GROSSMAN ve HELPMAN, 1994, s. 30-1.<br />

132<br />

JONES, s. 72.<br />

133<br />

ROMER, P. M., “Increasing Returns and Long-Run Growth”, Journal of Political Economy, 94<br />

October 1986, s. 1003.<br />

53


ir defa üretildikten sonra çok cüzi maliyetlerle kitlelere sunulabilmesidir.<br />

Dolayısıyla da rekabetçi olmayan yaratıcı fikirlerin üretilmesinde artan getiriler<br />

hakimdir. Fakat yaratıcı fikir üretiminde ilk maliyet (Ar-Ge maliyeti) çok yüksektir.<br />

İlk maliyetin bu denli yüksek olması üretimde ortalama maliyetlerin devamlı olarak<br />

marjinal maliyetten fazla olmasına sebebiyet vermekte ve bu durum da tam<br />

rekabetteki marjinal maliyeti yansıtan fiyatlandırmanın uygulanmasını<br />

imkansızlaştırmaktadır. Dolayısıyla fiyatlandırma, aksak rekabeti ortaya<br />

çıkarmaktadır. İşte, ekonomik büyüme literatürüne giren bu değişiklikler teknolojik<br />

ilerlemenin içselleştirilmesini sağlamıştır.<br />

2.4.3.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi<br />

Romer yaratıcı fikirler iktisadını büyüme teorisine eklemleyerek teknolojik<br />

ilerlemeyi içselleştirmiştir. Bu değişim bir yandan neo-klasik iktisadın temel<br />

varsayımlarında değişimlere neden olurken diğer yandan neo-klasik büyüme<br />

teorisinin bazı yönlerine de hiç dokunmamıştır.<br />

Teknolojiyi büyüme modelinde ilk defa içselleştirdiği için Romer, içsel<br />

büyüme modellerinin yaratıcısı olarak kabul edilir. Fakat Romer’in ilk<br />

modellemesine katkılar da olmuştur. Bu katkılar Romer’in modelinin destekleyici<br />

nitelikte oldukları sürece ayrı inceleme yoluna gidilmeyip, modelin içerisine<br />

eklenecektir.<br />

Romer modelinde şu varsayımlarda bulunmuştur:<br />

• K ve Ly (çıktı üretiminde yer alan işgücü) değişkenlerine göre sabit getiri,<br />

A’ya göre artan getiri hakimdir. Dolayısıyla da bu üç değişkeni içeren<br />

üretim fonksiyonunda, bilginin doğası gereği rekabetçi olmamasından,<br />

ölçeğe göre artan getiri hakimdir. 134<br />

• İşgücü sabit ve dışsal olarak n oranında artmaktadır.<br />

134 ROMER, 1986, s. 1007.<br />

54


• φ < 1 (Reel gerçekleşmelere daha uygun olduğu bulgusuyla Romer’in<br />

modeline Jones tarafından eklenmiştir.) 135<br />

• Dengeli büyüme çizgisi boyunca g = gy = gk = gA<br />

• Dengeli büyüme çizgisi boyunca araştırmada görev alan işgücünün (LA)<br />

büyüme oranı işgücü büyüme oranına (L) eşittir. 136<br />

Model neo-klasik modelinden farklı olarak gelişmiş ülkeleri bir bütün olarak<br />

almaktadır. Dolayısıyla da yorumlar, özellikle de teknoloji ve nüfus farklılıkları<br />

yorumları, farklılıklar göstermektedir.<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

Y F(<br />

K,<br />

AL)<br />

= K ( AL ) ......... 0


zıt etki aynı büyüklükte ise net etki sıfır olur, yani yeni yaratıcı fikirler yaratıcı fikir<br />

stokundan bağımsız hale gelir.<br />

Bu iki eşitliği birleştirirsek:<br />

φ<br />

A& = δ L A A eşitliğini elde ederiz.<br />

Burada diğer bir etki de araştırmada yer alan emeğin yoğunluğu ile ilgilidir.<br />

LA’nın yoğunluğu arttıkça, yeni yaratıcı fikir üretiminde katlanma olup olmadığı ise<br />

bu denkleme λ değişkeninin eklenmesi ile açıklığa kavuşmaktadır:<br />

λ φ<br />

A& = δ L A A<br />

0 ≤ λ ≤ 1<br />

Bu eşitlikler sonucunda Romer dengeli büyüme sürecinde kişi başına çıktı,<br />

kişi başına sermaye ve yaratıcı fikir stokunun aynı oranda büyüyeceklerini (gy = gk =<br />

gA) ve sabit olacaklarını varsaymaktadır.<br />

A&<br />

A<br />

durumda:<br />

δ L<br />

A<br />

= ( 1−<br />

φ )<br />

A<br />

λ<br />

= g<br />

A<br />

gA sabit olacağından, eşitliğin pay ve paydası eşit oranlarda değişecektir. Bu<br />

λ n<br />

g A = olacaktır.<br />

1−<br />

φ<br />

Bu durum, Romer’in modelinde teknolojinin uzun dönem büyümesinin,<br />

araştırmacı sayısı ve yaratıcı fikir üretim fonksiyonunun parametreleri (λ ve Φ)<br />

tarafından belirleneceğini ifade etmektedir.<br />

Bu eşitlik çerçevesinde iki özel durum incelenmeye değerdir.<br />

1. λ = 1 ve φ = 0 durumunda, LA da sabit kabul edilirse A & sabit kalacaktır.<br />

Zamanla A’nın artmasından dolayı da gA düşecektir. Bu da zamanla<br />

büyümenin yavaşlayacağı ve sıfıra yaklaşacağı anlamına gelmektedir. Bu<br />

yavaşlamanın önüne geçmenin yolu zamanla LA’nın yani L’nin<br />

56


arttırılmasıdır. Dolayısıyla neo-klasik modelin aksine nüfus artışı<br />

ekonomik büyümeyi teşvik etmektedir. 137<br />

2. λ = 1 ve φ = 1 durumunda, gA, δ LA’ya eşit olacaktır. LA sabit bile kabul<br />

edilse araştırmacının üretkenliği zamanla artacaktır.<br />

Birinci durumda LA’yı sabit kabul etmek gerçeklerle pek örtüşmemektedir.<br />

LA’nın zamanla arttığını veya politika değişiklikleri ile kasten arttırıldığını kabul<br />

edersek, bu değişimin etkisinin kısa dönemde ortaya çıkacağını, uzun dönem büyüme<br />

etkisinin olmayacağını söylemek mümkündür. Değişiklik sadece düzey etkisi<br />

yaratacak, uzun dönem büyüme oranı sabit kalacaktır. 138<br />

Bu durumda aynı değişikliklerin devamlı tekrar edilmesinin uzun dönemde<br />

büyümeyi devamlı olarak arttırıp arttırmayacağı sorusu akla gelmektedir. Fakat uzun<br />

dönemde işgücünün belirli bir artışı ve işgücü içinde araştırma yapan işgücünün en<br />

fazla %100 gibi bir sınırının olması, devamlı değişikliğin mümkün olmadığını<br />

göstermektedir.<br />

Öte yandan ikinci durumdaki φ = 1 varsayımı gerçek hayata uymadığı için<br />

eleştirilere uğramıştır. 139 Jones, gerçek hayatta, φ ’nin 1’den küçük olacağını iddia<br />

etmektedir.<br />

Romer’in içsel büyüme modelinin uzun dönemde nasıl etki yapacağını en iyi<br />

şu eşitlikten görmek mümkündür:<br />

* sK<br />

y ( t)<br />

= ( )<br />

n + g + d<br />

α<br />

( 1−α<br />

) δ sR<br />

140<br />

( 1−<br />

sR<br />

) L(<br />

t)<br />

g A<br />

Eşitliğe göre uzun dönemde, araştırma yapan işgücündeki değişimler veya<br />

yeni yaratıcı fikirlerin artış hızı uzun dönem büyümeyi etkilemektedir.<br />

137<br />

Burada araştırma için çalışan işgücü ve toplam işgücünün aynı oranda artmaları varsayımının<br />

önemi büyüktür.<br />

138<br />

JONES, s. 100-2.<br />

139<br />

JONES, s. 761-6.<br />

δ<br />

s<br />

g<br />

140 R<br />

L(<br />

t)<br />

= A(<br />

t)<br />

A<br />

57


Basit Bir Büyüme Modeli:<br />

Romer’in ara mallar, nihai mallar ve araştırma sektörlerini teoriye<br />

eklediğimiz zaman ise model biraz farklılaşır. 141<br />

Bu tip bir modeli kurmak için şu varsayımlar yapmak modelin kurulumunu<br />

ve yorumlanmasını kolaylaştıracaktır:<br />

• Tasarruf veya yatırım oranı (s) ve bireyin becerilerini geliştirmek için<br />

harcadığı zaman (u) sabit ve dışsaldır.<br />

• İşgücü artış hızı (n) sabit ve dışsaldır.<br />

• Dünyanın teknoloji olanakları artış hızı sabittir: A & A = g<br />

• µ >0 ve 0< γ ≤1<br />

Çalışanların kullanabilecekleri sermaye malı miktarı çalışanların beceri<br />

düzeyleri ile sınırlıdır.<br />

Y = L<br />

h<br />

( 1−α<br />

)<br />

∫<br />

0<br />

x<br />

α<br />

j dj<br />

Bir birimlik ham sermaye ile bir birimlik herhangi bir ara sermaye malı<br />

üretilebilmektedir. Dolayısıyla üretimde kullanılan sermaye mallarının toplamı, ham<br />

sermaye arzı toplamına eşittir. Yani:<br />

h(<br />

t )<br />

∫<br />

0<br />

x ( t)<br />

dj = K(<br />

t)<br />

j<br />

Dolayısıyla:<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

Y = K ( hL)<br />

............................................................................................ 1e<br />

& = s Y - d K ............................................................................................... 2e<br />

K K<br />

Modelin farklı yönü, beceri seviyesinin model içindeki tanımlanmasından<br />

gelmektedir:<br />

& ψ u γ ( 1−γ<br />

)<br />

= µ e A h<br />

(µ >0 ve 0


Eşitlikte beceri birikiminin üstel yapısı korunmuş, teknoloji olanakları eğrisi<br />

(A) ile bireysel beceri düzeyinin (h) ağırlıklı ortalaması alınmıştır.<br />

&<br />

h ψ u A γ<br />

= µ e )<br />

h<br />

( h<br />

Eşitliğin bu yeniden düzenlenmiş şekli, teknoloji eğrisine çok yakın ara<br />

malının kullanımını öğrenmenin zor olduğunu söyleyen üstü kapalı varsayımı<br />

kanıtlamaktadır. Beceri düzeyi (h), dünyadaki teknoloji olanakları (A)ya ne kadar<br />

yakınsa (A/h küçüleceğinden), beceri düzeyinin artış hızı (h & /h) o kadar düşük<br />

olacaktır.<br />

Bu varsayımlar ve eşitlikler ışığında durağan durum h’nin büyüme oranının<br />

sabit olduğu noktada ortaya çıkar. Bu da ancak A/h oranının sabit olması ile<br />

mümkündür. Dolayısıyla durağan durumda:<br />

gy = gk = ga = g<br />

* s<br />

y ( t)<br />

= ( )<br />

n + g + d<br />

α<br />

1<br />

K ( 1−α<br />

) ψ u γ<br />

µ<br />

( e<br />

g<br />

)<br />

*<br />

A ( t)<br />

Bu eşitlik ışığında, yatırım oranı arttıkça ve nüfus artış hızı düştükçe, beceri<br />

birikimi arttıkça ve teknolojik ilerleme oldukça büyüme ortaya çıkacaktır. Uzun<br />

dönemde bu sayılanlardan sadece teknolojik ilerleme büyüme artışlarına sebep<br />

olacaktır.<br />

Bireyler beceri birikimlerini arttırabilmek için, ya daha fazla zamanlarını<br />

teknolojiyi öğrenmeye harcamalılar (u↑) ya da gelişmiş ülkelerden teknoloji<br />

transferinden ( µ ↑) yararlanmalıdırlar.<br />

Model, teknoloji transferlerine olanak tanıdığı ve bu transferlerin büyüme<br />

üzerinde olumlu etki yaptığını göstermesi açısından DYY’nin teknoloji transferi yolu<br />

ile büyümeyi teşvik ettiğini açıklamada çok faydalıdır.<br />

Genel olarak model, ülkelerin uzun dönemde eş büyüme oranlarına sahip<br />

olacağını söylemesi dolayısıyla eleştirilmiştir. Uzun yıllardır farklı oranlarda<br />

59


üyüyen ülkelere model, dengeli büyüme oranlarından farklı oranların ortaya çıktığı<br />

durumlar olarak tanımlanan geçiş dinamikleri farklılıkları ile cevap vermektedir. 142<br />

2.4.3.2. Almaşık (Alternatif) İçsel Büyüme Teorileri:<br />

“AK” Tipi Model:<br />

Modeli ilk olarak Romer (1987) ve Sergio Rebelo (1991) ortaya koymuştur.<br />

Modelin en önemli varsayımları şunlardır: 143<br />

• Dışsal teknolojik gelişme yoktur. ( g ≡ A&<br />

A = 0 )<br />

• α = 1 ise bu durumda sermayenin sabit getirisi ortaya çıkacaktır.<br />

• İşgücü artış hızı (n) sıfırdır. Dolayısıyla büyük harfler kişi başına<br />

değişkenler olarak yorumlanabilir ve hatta ekonominin sadece bir<br />

bireyden oluştuğu kabul edilebilir.<br />

Bu durumda:<br />

Y = A K ........................................................................................................ 1f<br />

K& = sY<br />

− d K ............................................................................................... 2f<br />

A: Herhangi bir pozitif sayı<br />

K&<br />

=<br />

K<br />

g K<br />

Y<br />

s<br />

K<br />

− d<br />

= s A − d ’dır.<br />

ve Y = A K olduğundan,<br />

Dolayısıyla, sermayenin büyümesi sadece yatırım oranına (s)ye bağlıdır<br />

(A’nın teknolojiyi değil, sabit bir pozitif sayıyı simgelediği unutulmamalıdır).<br />

142<br />

ROMER P. M., “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political Economy, Vol.<br />

98, No. 5, October 1990.<br />

143<br />

JONES, s. 151.<br />

60


Dolayısıyla politika değişiklikleri ile s’nin devamlı artırılması 144 sonsuz büyümenin<br />

ortaya çıkmasına sebep olacaktır. 145<br />

Öte yandan, s sınırlı bir oran olduğundan (en fazla %100 veya 1 olabilir)<br />

s’nin devamlı arttırılması mümkün değildir.<br />

Lucas Tipi Model:<br />

Model Lucas (1988) tarafından geliştirilmiştir. Modelde beşeri sermayeye<br />

önem verilmiştir.<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

Y = K ( hL)<br />

........................................................................................... 1g<br />

h & = ( 1−<br />

u)<br />

h<br />

u: Çalışmaya ayrılan zaman ((1-u) da beceri kazanmaya ayrılan zamandır.)<br />

Model kısaca beceriye ayrılan zaman (1-u)’yu arttıracak politika<br />

değişikliklerinin, işçi başına çıktı büyüme oranını sürekli olarak arttıracağını<br />

göstermektedir.<br />

Bu politikanın da Y = A K modelinde olduğu gibi sınırları vardır.<br />

Tam Rekabete Dayalı Almaşık Model:<br />

Model içsel büyüme modellerinde geçen aksak rekabet varsayımın gerekli<br />

olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Bu amaçla model, yeni bilgi yaratımı için<br />

bireylere ücret ödenmediğini ve bilginin tesadüfi olarak arttığını kabul etmektedir.<br />

Ayrıca sermaye ve işgücünün getirilerinin sabit ve modele içselleştirilmiş B<br />

katsayısının da getirisinin artan olduğu varsayılmaktadır.<br />

Y = B K L<br />

α ( 1−α<br />

)<br />

144 Aynı etkiyi gelir vergisi oranın düşürülmesinde de görmek mümkündür. Ayrıntılı bilgi için bkz.<br />

REBELO, S., “Long-Run Policy Analysis and Long-Run Growth”, The Journal of Political<br />

Economy, Vol. 99, No. 3, June 1991, s. 501.<br />

145<br />

Doğal olarak bu durum α


B<br />

= A K<br />

( 1−α<br />

)<br />

( 1−α<br />

)<br />

Y = A K L ................................................................................................ 1h<br />

A: Pozitif bir sabit<br />

Bu eşitlikte işgücü artış hızı sabit ve işgücü de 1 kabul edilirse model<br />

Y = A K şekline döner. Bu durumda da model tam rekabet varsayımından<br />

vazgeçmeden AK tipi büyüme modelinin gösterdiği özellikleri gösterir. Demek ki,<br />

bilgi birikiminin artan getirili olabilmesi ya aksak rekabet ile ya da pozitif dışsallık<br />

ile mümkün olabilmektedir.<br />

Günümüzde yeni fikirler, patentler ve telif hakları ile korunduğundan bu<br />

modelin varsayımları geçerli değildir.<br />

Merkantilist iktisattan bu yana, iktisat bilimi büyümeyi değişik teoriler ile<br />

açıklamaya çalışmış, klasik, neo-klasik ve içsel büyüme teorileri olmak üzere üç ana<br />

dal teori üretmiştir. Bu teoriler üretildikleri dönemlerde iktisadi gelişmeleri<br />

anlamamıza yardımcı olabilmek amacıyla kurulmuşlar ve zamanla da, karmaşıklaşan<br />

iktisadi hayatı açıklamada yetersiz kalabilmişlerdir. Zaten bu teorilerin tüm iktisadi<br />

hayatı tek bir modelde açıklamalarını beklemek de haksızlık ve biraz da beyhude bir<br />

bekleyiş olacaktır. Çünkü modeller, genel mantığın kavranmasında iktisatçılara<br />

yardımcı olan basitleştirici varsayımlar içeren araçlardır. Bu araçların da zamanla<br />

‘yıpranma’ya maruz kalmaları doğaldır.<br />

Bu yıpranma neo-klasik iktisadın akla getirdiği yatırım oranındaki bir artışın<br />

büyümeyi durağan duruma ulaşılıncaya kadar ne kadar süre ile büyütebileceği veya<br />

sermayenin marjinal ürününün minimum limitinin ne olacağı gibi soruları da<br />

yıpratmış, yerine emek ilişkilerini de içeren yönetim uygulamaları, tam-zamanlıstok-sistemi<br />

gibi sistemleri uygulayabilmedeki yenilikçilik düzeyi, organizasyonel<br />

stratejilerin uygulanabilme kapasiteleri gibi kavramların sonuçlarının ne olacağı gibi<br />

soruların ilgi odağı olmasına sebep olmuştur. Sorulardaki bu değişimin ana sebebi<br />

ekonomik hayatın karmaşıklaşması ve ilerleyen iktisat bilimidir. 146<br />

146 PACK, H., “Endogenous Growth Theory: Intellectual Appeal and Empirical Shortcomings”,<br />

Journal of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, Winter 1994, s. 59-60, 69.<br />

62


İçsel büyüme teorisi kazanmış olduğu ilgiyi zamanla ekonometrik<br />

çalışmalarla paylaşmak zorunda kalacaktır. Çünkü teori, büyümeyi etkileyen tüm<br />

değişkenlerin içselleştirilmesi adına devamlı değişikliğe uğramakta, tüm değişkenler<br />

ileri ekonometrik modellemeler ile içselleştirilmeye çalışılmaktadır. Fakat bu çaba<br />

hem ilerlemeyi hem de imkansızlıkları beraberinde getirmektedir. Tüm modellerin<br />

modele eklenmesi, en azından şimdilik, mümkün olmamakta, fakat yapılan ve etkisi<br />

hesaplanabilen her değişken de teoriye katkı sağlamaktadır.<br />

Bu anlamada en önemli değişiklik içsel büyüme modellerinin yerine, ölçek<br />

etkisi olmayan büyüme teorisi (non- scale growth theory)’nin gelişmekte olmasıdır.<br />

Bu yeni model, içsel büyüme modellerindeki bıçak-sırtı kısıtlamaların kaldırılması<br />

sonucu dengeli büyüme modelinin ölçek etkisinden bağımsız olarak ortaya çıkacağı<br />

üzerine kurulmaktadır. Bıçak-sırtı kısıtlamaların kaldırılması bu modele daha fazla<br />

esneklik kazandırmış, büyümenin teknoloji parametreleri ve dışsal olarak verilen<br />

emek artış hızına göre belirlenmesini sağlamıştır. 147<br />

147 TURNOVSKY, S. J., “Old and New Growth Theories: A Unifying Structure”, Draft of paper to be<br />

presented at Conference on Old and New Growth Theory, University of Pisa, October 2001,<br />

, (27.07.2006), s. 4, 38.<br />

63


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER,<br />

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE <strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong><br />

<strong>YATIRIMLAR</strong><br />

Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), kar maksimizasyonu amacıyla ülke<br />

sınırları dışarısına akan sermayedir. Dolayısıyla DYY’nin asıl amacı karın<br />

maksimizasyonudur. Bu bağlamda yabancı yatırımcı, hasılatı arttırmaya ve giderleri<br />

düşürmeye çalışır. Gelirin artması, kabaca, satışlardaki artış ve hammadde ve emek<br />

giderlerindeki düşüşle sağlanabilir. Dolayısıyla yabancı yatırımcı, yatırımının çeşit<br />

ve amacına göre bu kalemlerde değişiklik yaratmaya çalışan girişimcidir. Yatırımını<br />

yaparken de yatırımının cinsine en uygun koşullara sahip ülkelere yatırım yapmak<br />

ister. Bir ülkenin DYY akımlarına uygunluğunu pek çok faktör eş zamanlı olarak<br />

belirler. Bu faktörler çerçevesinde de dünya DYY akımları şekillenir.<br />

Bu bölümün ilk kısmında DYY üzerinde etkisi olan faktörler incelenecek, bu<br />

konuya dair literatür sunulacaktır. Daha sonra dünyada DYY akımlarının durumu<br />

incelenecek ve ardından Türkiye’deki duruma geçilecektir. Türkiye’deki durum<br />

incelenirken öncelikle mevzuat üzerinde durulacak, diğer değişkenlere kısaca<br />

değinilecek ve son olarak da rakamsal gerçekleşmeler sunulacaktır.<br />

3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler<br />

DYY akımlarını etkileyen faktörler ekonomik, sosyal ve politik olmak üzere<br />

çok çeşitlidir. Bunlardan pek çoğu hakkında ampirik çalışmalar olsa da kimileri<br />

hakkında da sadece yorumlarda bulunulmuştur 148 . Piyasa büyüklüğü, piyasanın<br />

büyüme hızı, emek maliyeti gibi faktörleri rakamsal olarak ifade etmek kolaysa da<br />

politik istikrar, kültürel yakınlık gibi değişkenleri çalışmalara eklemek zordur. Fakat<br />

148 Değişkenlerin yorumları hakkında bkz. SHATZ, H. J. ve A. J. VENABLES, “The Geography of<br />

International Investment”, Policy Research Working Paper, The World Bank, No. 2338, May<br />

2000.<br />

64


u tip soyut değişkenler de endeksleme yöntemi ile rakamsal hale getirilmeye<br />

çalışılmaktadır. Çalışmalarda DYY üzerinde etkisi olacağı düşünülen değişkenlerin<br />

rakamsallaştırılabilmesi için değişik vekil değişken (proxy)ler kullanılabilmektedir.<br />

Kullanılan vekillerin değişmesi de sonuçları etkilemektedir. Bunun yanında<br />

çalışmalarda kullanılan çok sayıda farklı değişken, farklı kaynaklardan derlenen veri,<br />

farklı zaman dilimleri, farklı ülke örneklemleri ve kullanılan farklı metotlar<br />

çalışmaların sonuçlarının farklı çıkmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla DYY’yi<br />

etkileyen faktörlere dair literatür tam bir olgunluğa kavuşmuş değildir. Yine de<br />

konuya dair çalışmalar önem arz etmektedir ve zamanla bir standarda ve olgunluğa<br />

kavuşacaktır.<br />

DYY’yi etkileyen faktörler daha önce de belirtildiği gibi ekonomik, sosyal,<br />

siyasi ve politik 149 olarak, geleneksel ve geleneksel olmayan 150 olarak, politik ve<br />

politik olmayan 151 olarak, firmaya ait ve ülkeye ait faktörler 152 olarak<br />

sınıflandırılabilir.<br />

149 ROOT, F. R. ve A. A. AHMED,” The Influence of Policy Instruments on Manufacturing Direct<br />

Foreign Investment in Developing Countries”, Journal of International Business Studies, 9<br />

(Winter), 1978.<br />

150 NUNNENKAMP, P., “Determinants of FDI in Developing Countries: Has Globalization Changed<br />

the Rules of the Game?”, Kiel Working Paper, No. 1122, ,<br />

(05.08.2006), s. 16-8.<br />

151 LOREE, D. W. ve S. E., GUISINGER, “Policy and Non-Policy Determinants of U.S. Equity<br />

Foreign Direct Investment”, Journal of International Business Studies, Second Quarter, 1995,<br />

s.285-8.<br />

152 KRAVIS, I. B. ve R. E., LIPSEY, “The Location of Overseas Production and Production for<br />

Export by U.S. Multinational Firms”, NBER Working Paper Series, No. 482, June 1980, s.6, 16.<br />

65


Tablo 3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımı Etkileyen Faktörler<br />

Ekonomik<br />

Durum<br />

Ev Sahibi Ülke<br />

Politikaları<br />

• Piyasalar<br />

66<br />

Ölçek, gelir düzeyi, şehirleşme, istikrar ve<br />

büyüme beklentisi, bölgesel piyasalara<br />

erişim, dağıtım ve talep durumu<br />

• Kaynaklar Doğal kaynaklar, yerleşim<br />

• Rekabet<br />

• Makro Politikalar<br />

• Özel Sektör<br />

• Ticaret ve Sanayi<br />

• DYY Politikaları<br />

• Risk Algısı<br />

Firma<br />

Stratejileri • Yerleşim, Uluslararası<br />

transfer, firmalar arası<br />

arz<br />

Emek mevcudiyeti, maliyet, beceri,<br />

eğitilebilirlik, yönetimsel teknik beceri,<br />

girdilere erişim, fiziksel altyapı, arzcı tabanı,<br />

teknolojik destek<br />

Kritik makro değişkenlerin yönetimi, havale<br />

kolaylığı, dövize erişim<br />

Özel mülkiyetin teşviki, açık ve istikrarlı<br />

politikalar, kolay giriş/çıkış politikaları, etkin<br />

finansal piyasalar, diğer destek türleri<br />

Ticaret stratejisi, bölgesel entegrasyon,<br />

piyasalara erişim, mülkiyet kontrolleri,<br />

rekabet politikaları, KOBİ’lere destek<br />

Giriş kolaylığı, mülkiyet, teşvikler, girdilere<br />

erişim, saydam ve istikrarlı politikalar<br />

Ülke riski algısı, politik faktörlere dayalı<br />

makro yönetim, emek piyasaları, politika<br />

istikrarı<br />

Lokasyon için firma stratejisi, ürün/girdi için<br />

firmalar arası arz, iştiraklerin entegrasyonu,<br />

stratejik işbirliği, eğitim, teknoloji<br />

Kaynak: CHO, J. W, Foreign Direct Investment: Determinants, Trends in Flows and Promotion<br />

Policies, , (07.08.2006), s.100.<br />

Tablo 3.1’de de görülebileceği gibi DYY’yi etkileyen faktörler farklı<br />

sınıflandırabilse de çalışmada literatürün sunumu ayrımlara gidilmeyecek,<br />

değişkenler mantıksal bir sıra ile ayrıştırılmadan verilecektir.<br />

3.1.1. Piyasa Büyüklüğü<br />

DYY’yi etkileyen faktörlerin en başında gelen ve hemen tüm çalışmalarda ilk<br />

sırayı alan faktör piyasa büyüklüğüdür. Piyasa büyüklüğü, piyasa arayan tipteki<br />

DYY için en önemli faktördür. Çalışmalarda söz konusu faktörün DYY ile ilişkisinin<br />

pozitif yönlü çıkması beklenir. Çünkü DYY, özellikle de piyasa arayan DYY,<br />

satışlarını arttırmak için piyasası büyük yerlere gider.<br />

DYY ile piyasa büyüklüğü ilişkisini inceleyen pek çok çalışma vardır.<br />

Bunlardan belli başlıları şu şekildedir:


Yılmaz ve Barbaros, Türkiye’de 1980 ve 2001 arasında DYY’yi belirleyen<br />

faktörleri belirlemek için yaptıkları çalışmada piyasa büyüklüğü için kişi başına reel<br />

GSYİH’yi vekil olarak kullanmışlar ve DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif<br />

ilişki bulmuşlardır 153 .<br />

Erdal ve Tatoğlu 1980 ile 1998 yılları arasında Türkiye için kointegrasyon<br />

analizi kullanarak yaptıkları çalışmada piyasa büyüklüğü için reel GSYİH’yi<br />

kullanmış ve DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki bulmuştur 154 .<br />

Bevan ve Estrin 1994 ile 2000 yılları arasında 18 piyasa ekonomisi ile 11<br />

geçiş ekonomisi üzerine bir çalışma yapmıştır. Panel veri kullanan bu çalışmada biri<br />

normal biri de gecikmeli olmak üzere iki model tahmin edilmiş ve ikisinde de DYY<br />

ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif ve anlamlı (significant) bir ilişki<br />

bulunmuştur 155 .<br />

Aristotelous ve Fountas 1980 ile 1992 yılları arasında ABD için yaptıkları<br />

çalışmada reel GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 156 .<br />

Benzer bir çalışma Chakrabarti tarafından 135 ülke için ve 1994 yılı<br />

kullanılarak yapılmıştır. Çalışmada “Extreme Bound Analysis” tekniği kullanılmış ve<br />

hem GSYİH hem de kişi başına GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı ilişki<br />

bulunmuştur 157 .<br />

Obwona 1981 ile 1995 yılları arasında Uganda için yaptığı çalışmada<br />

DYY’yi belirleyen faktörler ve DYY’nin büyümeye etkisini birleştiren 2 Aşamalı En<br />

153 YILMAZ, B. ve A. BARBAROS, Development and Determinants of Foreign Direct<br />

Investment in Turkey: A Comparison with Ireland and Spain, ,<br />

(05.08.2006), s.12.<br />

154 ERDAL, F. ve E. TATOĞLU, “Locational Determinants of Foreign Direct Investment in an<br />

Emerging Market Economy: Evidence from Turkey”, Multinational Business Review, Vol. 10,<br />

No. 1, 2002.<br />

155 BEVAN ve ESTRIN.<br />

156 ARISTOTELOUS, K. ve S. FOUNTAS, “An Empirical Analysis of Inward Foreign Direct<br />

Investment Flows in the EU with Emphasis on the Market Enlargement Hypothesis”, Journal of<br />

Common Market Studies, Vol. 34, No. 4, s. 571-83, December 1996.<br />

157 CHAKRABARTI, A., “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensitivity Analyses of<br />

Cross-Country Regressions”, Kyklos, Vol. 54, Fasc. 1, 2001.<br />

67


Küçük Kareler (2SLS) içsel modelini kurmuştur ve DYY ile piyasa büyüklüğü<br />

arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuştur 158 .<br />

Singh ve Jun 1970 ile 1993 yılları için 31 ülke üzerinde yaptıkları ve<br />

“Extreme Bound Analysis” tekniğini kullandıkları çalışmalarında kişi başına GSYİH<br />

ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 159 .<br />

Fung vd. de 1991 ile 1997 yılları arasında Çin’de yapılan Amerikan ve Japon<br />

yatırımlarını incelemişlerdir. Çalışmada piyasa büyüklüğü için nominal GSYİH ve<br />

bir dönem gecikmeli GSYİH kullanılmıştır ve iki değişken için de DYY ile<br />

aralarında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur 160 .<br />

Coughlin vd. 1981 ile 1983 yılları arasında ABD’nin 50 eyaleti için yaptıkları<br />

çalışmada “Conditional Logit Model” tekniğini kullanmışlar ve kişi başına gelir ile<br />

DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 161 .<br />

Cheng ve Kwan 1985 ile 1995 yılları için Çin’in 29 bölgesi üzerinde<br />

yaptıkları çalışmada “Partial Adjustment Model” tekniğini kullanarak kişi başına<br />

gelir ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 162 .<br />

Scaperlanda ve Mauer 1952 ile 1966 yılları arasında ABD’nin Avrupa<br />

Ekonomik Topluluğu’nda yaptığı yatırımlar için yaptıkları çalışmada GSMH ile<br />

DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 163 .<br />

Deichmann vd. yaptıkları çalışmada Türkiye’deki illeri ayrı bölgeler gibi<br />

kullanmışlardır. Çalışmada “Conditional Logit Model” kullanılmış ve 1987<br />

158 OBWONA, M. B., “Determinants of FDI and Their Impact on Economic Growth in Uganda”,<br />

African Development Review, Vol. 13, No. 1, S. 46-81, June 2001.<br />

159 SINGH, H. ve K. W. , JUN, “Some New Evidence on Determinants of Foreign Direct Investment<br />

in Developing Countries”, Policy Research Working Paper, The World Bank, WPS-1531,<br />

November 1995.<br />

160 FUNG, K. C., H. IIZAKA, J. LEE ve S. PARKER, “Determinants of U.S. and Japanese Foreign<br />

Direct Investment in China”, Santa Cruz Center for International Economics Working<br />

Papers, No. 456, December 1999, , (05.08.2006).<br />

161 COUGHLIN, C. C., J. V. TERZA ve V. ARROMDEE, “State Characteristics and the Location of<br />

Foreign Direct Investment within the United States”, The Review of Economics and Statistics,<br />

Vol. 73, No. 4, Nov. 1991.<br />

162 CHENG L. K., Y. K. KWAN, “What are the Determinants of the Location of Foreign Direct<br />

Investment? The Chinese Experience”, Journal of International Economics, Vol. 51, Issue 2,<br />

August 2000.<br />

163 SCAPERLANDA, A. E. ve L. J. MAUER, “The Determinants of U.S. Direct Investment in<br />

E.E.C.”, The American Economic Review, Vol. 59, No. 4, Part 1, Sept. 1969.<br />

68


fiyatlarıyla kişi başına GSYİH ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />

bulmuşlardır 164 .<br />

Root ve Ahmed 41 GOÜ üzerinde 44 değişkenle “Multiple Discriminant<br />

Analysis” metodu kullanarak yaptıkları çalışmada kişi başına GSYİH ile DYY<br />

arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır 165 .<br />

Dees 1983 ile 1995 yılları arasında 11 ülke için yaptığı çalışmada GSYİH ile<br />

DYY arasında pozitif bir ilişki bulmuştur 166 .<br />

Loree ve Guisinger 1977 ve 1982 yılları için 48 ülkede ABD yatırımlarını<br />

incelemişlerdir. Piyasa büyüklüğü için kişi başına GSYİH’yi kullanmışlar ve DYY<br />

ile pozitif ama anlamsız (insignificant) bir ilişki bulmuşlardır 167 .<br />

Kravis ve Lipsey 49 ülke için yaptıkları çalışmada reel GSYİH ile DYY<br />

arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 168 .<br />

bulmuştur. 169<br />

Benzer bir pozitif ilişkiyi Janicki ve Wunnava da 8 AB üyesi ülke için<br />

te Velde ve Bezemer İngiltere’nin 68 GOÜ’de ve ABD’nin 97 GOÜ’de<br />

yaptıkları yatırımları 1980 ile 2001 yılları arasında incelemişlerdir. Piyasa büyüklüğü<br />

için nominal GSYİH’yi kullanmışlar ve DYY ile aralarında pozitif ve anlamlı bir<br />

ilişki bulmuşlardır 170 .<br />

Piyasa büyüklüğü ve DYY ilişkisine dair incelenen son çalışma Birleşmiş<br />

Milletler’in 1991 tarihli çalışmasıdır. Çalışma 1977 ile 1987 yılları arasında DYY ile<br />

164<br />

DEICHMANN, J., S. KARIDIS ve S. SAYEK, “Foreign Direct Investment in Turkey: Regional<br />

Determinants”, Applied Economics, 35, s. 1767-78, 2003.<br />

165<br />

ROOT ve AHMED.<br />

166<br />

DEES, S., “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Effects”, Economics of<br />

Planning, 31, 1998.<br />

167<br />

LOREE ve GUISINGER.<br />

168<br />

KRAVIS ve LIPSEY.<br />

169<br />

JANICKI, H. P. ve P. V. WUNNAVA, “Determinats of Foreign Direct Investment: Empirical<br />

Evidence from EU Accession Candidates”, Applied Economics, Vol. 36, s. 505-9, 2004.<br />

170<br />

te VELDE, D. W. ve D. BEZEMER, Regional Integration and Foreign Direct Investment in<br />

Developing Countries, July 2004, ,<br />

(05.08.2006).<br />

69


piyasa büyüklüğü (GSMH) arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğunu ortaya<br />

koymaktadır 171 .<br />

Piyasa büyüklüğünü çalışmalarına dahil etmiş bu 17 çalışmadan sadece 1<br />

tanesi hariç diğerleri DYY ile piyasa büyüklüğü arasında pozitif ve anlamlı 172 bir<br />

ilişki bulmuşlardır. DYY’yi etkileyen faktörler arasında literatürde en sağlam yönü<br />

yukarıda da görüldüğü gibi piyasa büyüklüğü almış durumdadır.<br />

Piyasa büyüklüğünden başka DYY’yi etkileyen pek çok değişken vardır.<br />

Fakat bu değişkenler üzerine yapılan çalışmalar piyasa büyüklüğünün verdiği kesin<br />

yargı gibi bir yargıya varılmasına engeldir çünkü çalışmaların sonuçları birbirleri ile<br />

çelişebilmektedir.<br />

3.1.2. Piyasa Büyüme Hızı<br />

Piyasa büyüklüğüne yakınlığı ile incelemeye değer bir diğer faktör de piyasa<br />

büyüme hızıdır. Bu faktör için de çalışmalar yapılmış ve piyasa büyüklüğü kadar<br />

olmasa da benzer sonuçlar elde edilmiştir.<br />

Piyasa büyüme hızının DYY’yi olumlu etkilemesi beklenmektedir. Çünkü<br />

büyüme potansiyeli fazla olan bir yer, gelecekte yatırımların getirisini arttıracaktır.<br />

Bu yüzden DYY ile piyasa büyüme hızı arasındaki ilişki pozitif olmalıdır.<br />

Literatürdeki ampirik çalışmalar da beklentiyi doğrular niteliktedir:<br />

Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında reel GSYİH’nın büyüme hızını vekil<br />

olarak kullanmışlar ve piyasa büyüme hızı ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir<br />

ilişki bulmuşlardır 173 . Erdal ve Tatoğlu da aynı vekil ile pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />

bulmuşlardır. 174 Aynı değişkeni vekil olarak kullanıp, pozitif ve anlamlı ilişki bulan<br />

diğer bir çalışma da Lensink ve White’tır. 175 Onyeiwu ve Shrestha 1975–1999 arası<br />

171<br />

UNCTC, Government Policies and Foreign Direct Investment, United Nations, UNCTC<br />

Current Studies, Series A, No. 17, New York, November 1991.<br />

172<br />

Kimi çalışmalarda çalışmanın metodu itibariyle anlamlılıktan bahsedemeyiz ama bu durum onların<br />

zaten anlamlı olduğu yorumunu yapmamıza da engel değildir.<br />

173<br />

YILMAZ ve BARBAROS.<br />

174<br />

ERDAL ve TATOĞLU.<br />

175<br />

LENSINK, R. ve H. WHITE, “Does The Revival Of International Private Capital Flows Mean The<br />

End Of Aid: An Analysis Of Developing Countries' Access To Private Capital”, World<br />

Development, Vol. 26, No. 7, s. 1221-34, 1998.<br />

70


dönem için 29 Afrika ülkesi üzerinde yaptıkları çalışmada ekonomik büyümenin<br />

DYY akımlarını pozitif ve anlamlı etkilediklerini bulmuşlardır. 176<br />

Aristotelous ve Fountas ise çalışmalarında ABD DYY’si için pozitif bir ilişki<br />

bulmuşlar ama ilişkinin anlamlı olmadığını belirtmişlerdir. 177<br />

Pozitif ve anlamlı ilişki bulan diğer çalışmaların 178 yanında Scaperlanda 179<br />

DYY ile piyasa büyüme hızı arasında negatif ama anlamsız bir ilişki bulmuştur.<br />

Dolayısıyla, genel olarak piyasanın büyüme hızı ile DYY arasında pozitif bir<br />

ilişkinin varlığı kabul edilebilir.<br />

3.1.3. Dış Ticarete Açıklık<br />

Çalışmalarda önem verilen diğer bir faktör ev sahibi ülkenin dış ticarete ne<br />

kadar açık olduğudur. Teori bu değişkenin DYY ile ilişkisini pozitif olarak<br />

beklemektedir çünkü ihracata açık bir ev sahibi ülke gelen DYY’nin ihracat yolu ile<br />

piyasa büyüklüğünün artmasına neden olacaktır. Yapılan çalışmalar da beklentiler<br />

doğrultusunda sonuçlar vermişlerdir:<br />

Yılmaz ve Barbaros 180 ile Erdal ve Tatoğlu 181 vekil olarak (ihracat / ithalat)’ı<br />

kullanarak, Bevan ve Estrin 182 (Avrupa Birliği üyesi ülkelerden ithalat / ev sahibi<br />

ülkenin GSYİH)’sini kullanarak, Chakrabarti 183 (ihracat ve ithalat toplamı /<br />

GSYİH)’yi kullanarak, Singh 184 (ihracat / GSYİH)’yi kullanarak ve Dees 185 de<br />

(kaynak ülkenin ev sahibi ülkeye ihracatı / Çin’in GSYİH)’sini kullanarak DYY ile<br />

dış ticarete açıklık arasında pozitif ve anlamlı ilişkiler bulmuşlardır.<br />

176 ONYEIWU, S. ve H. SHRESTHA, “Determinants of Foreign Direct Investment in Africa”,<br />

Journal of Developing Societies, Vol. 20, No. 1-2, S. 89-106, 2004.<br />

177 ARISTOTELOUS ve FOUNTAS.<br />

178 CHAKRABARTI; OWBONA; SINGH ve JUN; ROOT ve AHMED; UNCTC.<br />

179 SCAPERLANDAve MAUER.<br />

180 YILMAZ ve BARBAROS.<br />

181 ERDAL ve TATOĞLU.<br />

182 BEVAN ve ESTRIN.<br />

183 CHAKRABARTI.<br />

184 SINGH ve JUN.<br />

185 DEES.<br />

71


3.1.4. Ekonomik İstikrar<br />

DYY akımlarını belirleyen diğer bir faktör de ev sahibi ülke ekonomisinin<br />

istikrarıdır. Teori ekonomik istikrarsızlık ile DYY arasında negatif bir ilişkinin<br />

olduğunu söylemektedir. Çünkü krizlere açık ve sürprizlerle dolu bir ekonomiye<br />

yatırım yapmak karları olumsuz etkileyebileceği için istikrarsızlık yabancı yatırımlar<br />

tarafından pek istenmez. Dolayısıyla ekonomik istikrarsızlığın beklenen işareti<br />

negatiftir. Çalışmalar da bu doğrultuda sonuçlar vermiştir:<br />

Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında istikrarsızlığın göstergesi olarak borç<br />

yükünün GSYİH’ye oranı ile ticari mevduattaki reel faiz oranını kullanmışlardır.<br />

Sonuç olarak da DYY ile ekonomik istikrarsızlık arasında negatif bir ilişki<br />

bulmuşlardır 186 .<br />

Erdal ve Tatoğlu da istikrarsızlık için ticari mevduattaki reel faiz oranını<br />

kullanmışlardır. Çalışmanın sonucunda negatif bir ilişki bulsalar da ilişki anlamlı<br />

değildir 187 .<br />

Bevan ve Estrin çalışmalarında istikrarsızlığın ölçüsü olarak kaynak ülkedeki<br />

yılsonu faiz oranı ile ev sahibi ülkedeki yılsonu faiz oranı farkını almışlardır.<br />

Çalışmanın sonucunda anlamlı bir ilişki bulamamışlardır 188 .<br />

Singh ve Jun ekonomik istikrarsızlığı ölçmek için “Business Environment<br />

Risk Intelligence” (BERI) adlı risk ölçüm firmasının İşlem Risk Endeksi (Operation<br />

Risk Index)’ini kullanmıştır 189 . Bu endeks 0 ile 100 arasında değerler almakta ve 100<br />

çok iyi bir iş iklimi anlamına gelmektedir. Çalışma sonucunda endeks ile DYY<br />

arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur 190 . Bu da demek oluyor ki<br />

ekonomik istikrarsızlık arttıkça DYY azalmaktadır.<br />

186<br />

YILMAZ ve BARBAROS.<br />

187<br />

ERDAL ve TATOĞLU.<br />

188<br />

BEVAN ve ESTRIN.<br />

189<br />

Ayrıntılar için bkz. http://www.beri.com/<br />

190 SINGH ve JUN.<br />

72


Son olarak Root ve Ahmed çalışmalarında ekonomik istikrarsızlığı ölçmek<br />

için yönetici transfer sıklığını vekil olarak kullanmışlardır ve DYY ile ekonomik<br />

istikrarsızlık arasında negatif bir ilişki bulmuşlardır 191 .<br />

3.1.5. Döviz Kuru<br />

DYY’yi etkileyen diğer bir faktör döviz kurudur. Teoriye göre aşırı değerli<br />

bir ev sahibi ülke parası DYY’nin azalmasına sebep olacaktır. Çünkü aşırı değerli ev<br />

sahibi ülke para birimi gelen yatırımın alım gücünü azaltmaktadır. Yine döviz<br />

kurundaki istikrarsızlıklar da DYY’yi olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla döviz<br />

kuru ve döviz kuru istikrarsızlığı ile DYY arasında negatif bir ilişki beklenmektedir.<br />

Çalışmalar da genel olarak bu sonuca ulaşmaktadır:<br />

Erdal ve Tatoğlu çalışmalarında döviz kuru istikrarsızlığını etkilerini<br />

incelemişlerdir. Bunun için dönemin Dolar, Pound, Alman Markı, Frank ve Liret gibi<br />

önemli para birimlerinin ticaret hacmine göre ağırlıklandırılmış sepetinin yüzde<br />

değişimini döviz kuru istikrarsızlığın ölçütü olarak almışlardır. Sonuç olarak da<br />

istikrarsızlığın DYY’yi negatif yönde etkilediğini bulmuşlardır 192 .<br />

Reel döviz kurunu kullanan diğer çalışmalarda ise sonuç yine negatif ve<br />

anlamlı bir ilişki olmuştur 193 . Chakrabarti’nin çalışması ise reel döviz kuru ile DYY<br />

arasında modellemeye göre hem pozitif hem de negatif ilişki bulmuştur. Fakat<br />

negatif bir ilişkinin olasılığının daha fazla olduğu da belirtmiştir 194 .<br />

Bunun yanında Halıcıoğlu döviz kuru ile Türkiye’ye gelen DYY arasında<br />

anlamlı bir ilişki bulamamıştır 195 .<br />

191<br />

ROOT ve AHMED.<br />

192<br />

ERDAL ve TATOĞLU.<br />

193<br />

SINGH ve JUN; DEES; UNCTC.<br />

194<br />

CHAKRABARTI.<br />

195<br />

HALICIOĞLU, F., “An Econometric Analysis of Foreign Direct Investment Flows into Turkey<br />

from Major Global Regions: 1975 – 1999” International Conference in Economics V, 10-13<br />

Eylül, Economic Research Center, Middle East Technical University, Ankara, 2001.<br />

73


3.1.6. Altyapı<br />

Literatürde DYY ile ilişkisi olabileceği düşünülen diğer bir faktör de ev<br />

sahibi ülkenin altyapısıdır. Teori ev sahibi ülkenin altyapısının iyi olmasının DYY’yi<br />

olumlu yönde etkileyeceğini belirtmektedir. Çünkü gelişmiş bir altyapı ulaştırmayı,<br />

haberleşmeyi ve enerji ihtiyacını karşılamada kolaylık ve maliyet avantajı<br />

sağlayacaktır. Ampirik çalışmaların sonuçları da bu yöndedir:<br />

Erdal ve Tatoğlu çalışmalarında altyapıya vekil olarak ulaştırma, enerji ve<br />

haberleşme harcamalarının GSYİH içindeki payını almışlardır. Çalışmanın<br />

sonucunda da DYY ile altyapı arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır 196 .<br />

Fung vd. çalışmalarında altyapıya vekil olarak km 2 ’ye düşen otoyol ve<br />

demiryolunu kullanmışlar ve yine pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 197 .<br />

Coughlin vd. ile Tu ve Schive altyapı ile DYY arasında pozitif ve anlamlı<br />

ilişkiler bulmuşlardır 198 .<br />

Cheng ve Kwan altyapı için km 2 ’ye düşen yol uzunluğunu almış fakat diğer<br />

çalışmalardan farklı olarak pozitif olmasına rağmen anlamsız bir ilişki bulmuştur 199 .<br />

Altyapıya dair ilginç bir çalışma da Deichmann vd.’ne aittir. Çalışmada<br />

altyapı 2 değişken ile incelenmiştir. Bunlardan bir tanesi bölgenin denize kıyısının<br />

olup olmadığını gösteren bir kukla değişken, diğeri de asfaltlanmış yolun şehir<br />

yüzölçümüne oranı olmuştur. İki değişken için de pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />

bulmuşlardır 200 .<br />

İki farklı değişken kullanan diğer bir çalışma da Root ve Ahmed’e aittir.<br />

Çalışmada şehirleşme oranı ve ticaret, ulaştırma ve haberleşme harcamaları<br />

toplamının GSYİH’ya oranı kullanılmıştır. İki değişken de altyapı ile DYY’nin<br />

pozitif ilişkisinin olacağını göstermiştir 201 .<br />

196<br />

ERDAL ve TATOĞLU.<br />

197<br />

FUNG vd.<br />

198<br />

COUGHLIN vd.; TU, J. H ve C. SCHIVE, Determinants of Foreign Direct Investment in<br />

Taiwan Province of China: A New Approach and Findings, Research Note,<br />

, (07.08.2006)<br />

199<br />

CHENG ve KWAN.<br />

200 DEICHMANN vd.<br />

201 ROOT ve AHMED.<br />

74


Loree ve Guisinger haberleşme ve ulaştırma harcamalarını kullanarak 202 , te<br />

Velde ve Bezemer de yol uzunluğu ile 1000 kişiye düşen telefon hattı sayısını<br />

kullanarak 203 altyapı ile DYY arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır.<br />

3.1.7. Emek Maliyeti<br />

DYY’yi etkileyebilecek diğer bir değişken de birim emek maliyetidir. Teori<br />

DYY ile arasında negatif bir ilişkinin olacağını belirtmektedir. Buna rağmen yapılan<br />

ampirik çalışmalar değişik sonuçlar elde etmektedir. Bunda en önemli etken, birim<br />

emek maliyetinin hesaplanmasını sağlayacak verinin eksikliği ve yanlış vekil<br />

kullanımı olabileceği gibi kimi zaman birim emek maliyetinin emeğin kalitesinin<br />

veya beşeri sermayenin göstergesi gibi davranmasıdır. Dolayısıyla bu değişkeni<br />

içeren modellemelerin sonuçlarının farklı olması doğaldır. Değişken hakkında<br />

yapılan ampirik çalışmaların sonuçları şu şekildedir:<br />

Bevan ve Estrin 204 , Coughlin vd. 205 , Cheng ve Kwan 206 , Dees 207 birim emek<br />

maliyeti veya ücret ile DYY arasında negatif bir ilişki bulmuştur.<br />

Bunun yanında Chakrabarti çalışmasında imalat sanayi cari ücretlerini<br />

kullanarak hem negatif hem de pozitif ilişki bulmuş ama negatif bir ilişkinin daha<br />

muhtemel olduğunu belirtmiştir 208 .<br />

Singh ve Jun çalışmalarında reel kazanç endeksini kullanarak negatif ve<br />

anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 209 .<br />

Loree ve Guisinger ile Kravis ve Lipsey çalışmalarında anlamlı bir ilişki<br />

bulamamışlardır 210<br />

202<br />

LOREE ve GUISINGER.<br />

203<br />

te VELDE ve BEZEMER.<br />

204<br />

BEVAN ve ESTRIN.<br />

205<br />

COUGHLIN vd.<br />

206<br />

CHENG ve KWAN.<br />

207<br />

DEES.<br />

208<br />

CHAKRABARTI.<br />

209<br />

SINGH ve JUN.<br />

210<br />

LOREE ve GUISINGER; KRAVIS ve LIPSEY.<br />

75


Fung vd. ise ücretler için bölgedeki ortalama ücret ile bölgedeki ortalama<br />

ücretin ülkedeki ortalama ücrete oranı olmak üzere iki değişken kullanmış ve ilki için<br />

negatif ama anlamsız, ikincisi için de pozitif ve anlamlı (ama anlamsıza çok yakın)<br />

bir ilişki bulmuşlardır 211 .<br />

Diğer bir ilginç sonuç da Tu ve Schive’in çalışmasının sonucunda ortaya<br />

çıkmıştır. Çalışmada düşük ücret ile DYY arasında negatif bir ilişki bulunmuştur 212<br />

ki bu da beşeri sermaye bekleyen DYY’nin varlığını gösteren en güzel göstergedir.<br />

3.1.8. Vergi Oranları<br />

Çalışmalarda geniş yer bulan bir diğer faktör de ev sahibi ülkedeki vergi<br />

oranıdır. Teori, ev sahibi ülkedeki yüksek vergi oranlarının (gümrük vergisi hariç)<br />

yabancı yatırımın karlılığını azaltacağı için DYY’yi düşüreceğini belirtmektedir.<br />

Ampirik çalışmalar teoriyi destekleyici niteliktedir:<br />

Hines ABD’deki eyalet vergilerinin DYY’nin ABD’deki dağılımını nasıl<br />

etkilediğini incelediği çalışmasında teoriyi destekler nitelikte negatif ve anlamlı bir<br />

ilişki bulmuştur 213 .<br />

Root ve Ahmed kurumlar vergisinin kara oranını kullandığı çalışmaları ile,<br />

Loree ve Guisinger de etkin vergi oranını kullandığı çalışmaları ile negatif ve anlamlı<br />

ilişkiler bulmuşlardır 214 .<br />

Öte yandan Coughlin vd. çalışmalarında negatif bir ilişki bulmalarına rağmen<br />

ilişkinin anlamlı olmadığını belirtmektedirler 215 .<br />

Hatta Chakrabarti çalışmasında vergi oranını incelemek için gelir, kar ve<br />

sermaye vergileri toplamlarının cari gelirlere oranını vekil olarak kullanmış ve sonuç<br />

211 FUNG vd.<br />

212 TU ve SCHIVE.<br />

213 HINES, J. R., “Altered States: Taxes and the Location of Foreign Direct Investment in America”,<br />

The American Economic Review, Vol. 86, No. 5, Dec. 1996.<br />

214 ROOT ve AHMED; LOREE ve GUISINGER.<br />

215 COUGHLIN vd.<br />

76


olarak modellemelerin çoğunda vergi oranı ile DYY arasında pozitif bir ilişki<br />

bulmuştur 216 .<br />

Bu durum, vergi oranı ile DYY ilişkisinin ampirik olarak tam bir uyum<br />

içerisinde olmadığını göstermektedir.<br />

Vergi oranı konusunda incelemeye değer diğer bir husus da gümrük ve ithalat<br />

vergileridir. Bu konuda da Singh ve Jun’un çalışmaları dikkat çekicidir.<br />

Çalışmalarında ithalat ve gümrük vergilerinin toplam vergi geliri ile<br />

normalleştirilmiş halini vekil olarak kullanmışlar ve modelleyemeye göre negatif<br />

ama anlamsız ilişki ile pozitif ve anlamlı ilişkiler bulmuşlardır. Anlamlı olması<br />

sebebi ile pozitif ilişkinin daha geçerli olduğunu söylemek mümkündür 217 . Ayrıca<br />

Chakrabarti de gümrük vergileri ile DYY arasında negatif ve pozitif ilişkiler<br />

bulmuşlar ama negatif ilişkinin daha muhtemel olduğunu belirtmişlerdir 218 .<br />

3.1.9. Politik İstikrar<br />

Literatürde geniş yer tutan diğer bir faktör de politik istikrardır. Teori politik<br />

istikrarın DYY akımlarını pozitif etkileyeceğini söylemektedir. Yapılan ampirik<br />

çalışmalar da genellikle bu yöndedir:<br />

Bu konuya dair önemli bir çalışmayı Feils ve Şabac yapmışlardır. Çalışmada<br />

sermaye bütçeleme analizi kullanılmış ve kamulaştırma riski ile politik<br />

değişikliklerin nakit akımında meydana getirecekleri etkiler ve bunun yatırım<br />

kararlarını nasıl etkilediği analiz edilmiştir. Sonuç olarak artan kamulaştırma riskinin<br />

nakit akımını azaltacağı ve dolayısıyla yatırımın getirisinin azalacağı, yani DYY ile<br />

politik istikrar arasında pozitif bir ilişkinin varlığı bulunmuştur 219 .<br />

216 CHAKRABARTI.<br />

217 SINGH. Ve JUN.<br />

218 CHAKRABARTI.<br />

219 FEILS, D. J. ve F. M. ŞABAC, “The Impact of Political Risk on the Foreign Direct Investment<br />

Decision: A Capital Budgeting Analysis”, The Engineering Economist, Vol. 45, No. 2, 2000.<br />

77


Politik istikrarı hesaplayabilmek için endeksler kullanılmaktadır. Bu konuda<br />

PRS Gurubu’nun analizleri bilinen endekslerden bir tanesidir 220 . Literatürde bu<br />

endeksi kullanan çalışmalar da vardır:<br />

Yılmaz ve Barbaros çalışmalarında bu gurubun sağladığı değişken risk<br />

endeksini kullanmıştır ve sonuç olarak da politik istikrar ile DYY arasında pozitif ve<br />

anlamlı bir ilişki bulmuştur 221 . Benzer şekilde aynı endeksi kullanan Loree ve<br />

Guisinger de pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuştur 222 .<br />

Çalışmalarda kullanılan endekslerden bir diğeri de BERI tarafından<br />

hazırlanan endekstir. Bu endeksi kullanan çalışmalar da şu şekildedir:<br />

Singh ve Jun çalışmalarında BERI’nin endeksini sadece diğer faktörlerin<br />

etkilerini incelerken bağımsız değişken olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla politik<br />

istikrarın DYY üzerindeki bağımsız etkisini bu çalışmadan görmemiz mümkün<br />

olmamaktadır 223 . Öte yandan Loree ve Guisinger bu endeksi kullandıkları<br />

çalışmalarında politik istikrar ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki<br />

bulmuşlardır 224 .<br />

Öte yandan Tu ve Schive Çin’in Tayvan bölgesi için yaptıkları çalışmalarında<br />

politik istikrarın DYY’yi pozitif etkilediğini fakat anlamsız olduğunu bulmuşlar,<br />

artık politik istikrarın çok önemli bir değişken olmadığını belirtmişlerdir 225 .<br />

Farklı sonuç bulan diğer bir çalışma da Birleşmiş Milletler’in çalışmasıdır.<br />

Çalışmada Frost ve Sullivan 226 firmasından alınan politik sıralama değişkeni<br />

kullanılmıştır. Çalışma GÜ ile GOÜ için farklı sonuçlar bulmuştur. GÜ’de politik<br />

istikrar DYY’yi negatif etkilerken GOÜ’de pozitif etkilemektedir 227 .<br />

220<br />

Ayrıntılar için bkz. http://www.prsgroup.com/<br />

221<br />

YILMAZ ve BARBAROS.<br />

222<br />

LOREE ve GUISINGER.<br />

223<br />

SINGH ve JUN.<br />

224<br />

LOREE ve GUISINGER.<br />

225<br />

TU ve SCHIVE.<br />

226<br />

Ayrıntılar için bkz. , (24.09.2006).<br />

227<br />

UNCTC. Çalışma Politik istikrar için değişik politika araçlarını bir araya getirerek bir endeks elde<br />

etmiştir. Dolayısıyla politika değişikliklerinin ayrıntıları için önemli bir literatür oluşturmaktadır.<br />

78


3.1.10. Diğer Faktörler<br />

Ampirik çalışmalar DYY’yi tam olarak açıklayabilmek için pek çok farklı<br />

değişkeni modellerine eklemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda çalışmalara eklenen<br />

değişkenler ve sonuçları şu şekildedir:<br />

Beşeri sermaye DYY’yi genel olarak olumlu etkileyen bir faktör olarak<br />

bulunmaktadır. Cheng ve Kwan emeğin kalitesini eğitim ile ölçmekte ve beşeri<br />

sermaye ile DYY arasında pozitif ama anlamsız bir ilişki bulmaktadır 228 . Öte yandan<br />

Deichmann vd. ile Loree ve Guisinger çalışmalarında sırası ile öğrenci sayısının<br />

öğretmen sayısına oranı ile Ar-Ge personelinin kalitesini vekil olarak kullanarak<br />

beşeri sermaye ile DYY arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 229 . Fung<br />

vd. ise gelen DYY’ye göre ilişkinin farklılık gösterebileceği üzerinde durmuş ve<br />

sermaye yoğun üretimde beşeri sermayenin DYY’yi pozitif ve anlamlı, emek yoğun<br />

üretimde ise negatif ama anlamsız etkilediğini bulmuşlardır 230 .<br />

Geçmiş DYY akımlarının DYY’yi nasıl etkilediğine yönelik çalışmalar ise<br />

çoğunlukla teoriyi destekler nitelikte pozitif ilişkiye işaret etmektedir. Bu bağlamda<br />

Singh ve Jun, Cheng ve Kwan, Deichmann vd. ile Tu ve Schive DYY ile geçmiş<br />

DYY akımları arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulmuşlardır 231 .<br />

DYY’yi etkileyen diğer faktörleri ve çalışma sonuçları toplu halde şu<br />

şekildedir:<br />

228<br />

CHENG ve KWAN.<br />

229<br />

DEICHMANN vd.; LOREE ve GUISINGER.<br />

230<br />

FUNG vd.<br />

231<br />

SINGH ve JUN; CHENG ve KWAN; DEICHMANN vd.; TU ve SCHIVE.<br />

79


Tablo 3.2. Doğrudan Yabancı Yatırımları Etkileyen Faktörleri Sınayan<br />

Ampirik Çalışmalar<br />

Değişken Çalışma Sonuçları<br />

Teşvikler Root ve Ahmed<br />

Tu ve Schive<br />

Loree ve Guisinger<br />

Bölgesel<br />

Entegrasyonlar<br />

Devlet<br />

Harcamaları<br />

te Velde ve Bezemer<br />

Bevan ve Estrin<br />

Blomström ve Kokko<br />

te Velde ve Bezemer*<br />

Obwona<br />

Coughlin vd.<br />

(vergi teşviki) Pozitif ama anlamsız<br />

(vergi teşviki) Pozitif ve anlamlı<br />

(yatırım teşviki) Anlamlı bir ilişki yok<br />

(bölgesel yatırım teşviki) Pozitif ve anlamlı<br />

(AB’ye üyelik için yapılan duyurular) Pozitif<br />

ve anlamlı<br />

(Tüm bölgesel entegrasyonlar için) Pozitif<br />

(Herhangi bir bölgesel Birlik üyeliği, kukla<br />

değişken olarak) Pozitif ve anlamlı<br />

Pozitif ve anlamlı<br />

Pozitif ve anlamlı (Ayrıca DYY çekmek için<br />

yapılan harcamalar da pozitif ve anlamlı)<br />

Negatif ama anlamsız<br />

Anlamlı bir ilişki yok<br />

Negatif ama anlamsız<br />

Dış Borçlar Obwona<br />

Singh ve Jun<br />

Enflasyon Obwona<br />

te Velde ve Bezemer Anlamlı bir ilişki yok<br />

Ticaret Dengesi Chakrabati<br />

(İhracat - İthalat) Pozitif ve negatif ilişki<br />

olabilir ama negatif daha muhtemel.<br />

Obwona<br />

Negatif ve anlamlı<br />

Coğrafi Bevan ve Estrin<br />

Negatif ve anlamlı<br />

Yakınlık te Velde ve Bezemer Negatif ve anlamlı<br />

Kültürel Fung vd.<br />

(Kukla değişken kullanarak) Pozitif ve<br />

Yakınlık<br />

anlamlı<br />

Loree ve Guisinger Pozitif ama anlamlı değil<br />

Yurtiçi Özel Fung vd.<br />

(Kukla değişken kullanarak) Pozitif ve<br />

Bölgeler<br />

anlamlı<br />

Cheng ve Kwan<br />

(Dönem gecikmeli) Pozitif ve anlamlı<br />

Kümelenme Coughlin vd. Pozitif<br />

Sendikalar Coughlin vd. Pozitif<br />

Banka<br />

Kredileri<br />

Deichmann vd. Pozitif ve anlamlı<br />

Sosyal Düzen Tu ve Schive Anlamlı bir ilişki yok<br />

DYY Stoku Dees Negatif ve anlamlı<br />

Patent Stoku Dees Pozitif<br />

İşsizlik Coughlin vd. Pozitif ve anlamlı<br />

Yurtiçi<br />

Tasarruf Oranı<br />

Obwona Pozitif ama anlamlı değil<br />

Ülke Riski Bevan ve Estrin (1994–2000 için Euromoney Institutional<br />

Investor verilerini kullanmıştır**) Anlamlı<br />

bir ilişki yok<br />

Yurtiçi<br />

Yatırımlar<br />

Deichmann vd. Anlamlı bir ilişki yok<br />

Kaynak: ROOT ve AHMED; TU ve SCHIVE; LOREE ve GUISINGER; te VELDE ve BEZEMER;<br />

BEVAN ve ESTRIN; BLOMSTRÖM M. ve A. KOKKO, “Regional Integration and Foreign Direct<br />

Investment”, NBER Working Paper Series, WP No. 6019, April 1997a; OBWONA; COUGHLIN<br />

vd.; SINGH ve JUN; CHAKRABATI; DEICHMANN vd.; FUNG vd.; CHENG ve KWAN; DEES.<br />

* Bölgesel entegrasyon konusunda geniş bir literatür taraması için bkz. te VELDE ve BEZEMER.<br />

** Ayrıntılar için bkz. .<br />

80


Tablo 3.2 incelendiği zaman değişkenler ile teori doğrultusunda beklenen<br />

işaretler arasında genel bir uyumun varlığından bahsetmek mümkündür. Buna tek<br />

istisna DYY stoku ile DYY arasındaki negatif ilişkidir 232 .<br />

3.1.11. Firma Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Genel Değerlendirme<br />

DYY’yi etkileyen faktörler konusundaki geniş çalışma alanına rağmen<br />

değişen ekonomik hayatla da birlikte literatür halen daha tartışma aşamasındadır.<br />

Literatürde artık yukarıda sayılan faktörlerden hangilerine kayış olduğu tartışılmakta,<br />

piyasa büyüklüğünün öneminin azalmakta 233 , devlet politikalarının çok etkili<br />

olmadığından 234 bahsedilmeye başlanmıştır 235 .<br />

DYY’yi etkileyen ev sahibi ülke değişkenlerinin yanında, DYY’yi yapan<br />

firmanın da yapısı çok önemlidir. Eğer yatırımcı firmanın ölçeği çok büyük değilse<br />

sadece bir doğrudan yatırım yapabilecek, bu da en muhtemel ülkeye olacaktır. Bu<br />

ülke dışındaki ülkeler ne kadar değişseler de DYY çekemeyeceklerdir. Halbuki<br />

firmanın ölçeği daha büyük olsa diğer ülkelere de doğrudan yatırım yapmaya<br />

başlayacaktır. Diğer bir etken de firmanın üretimde hangi faktörü yoğun<br />

kullandığıdır. Eğer firma emek yoğun bir üretim yapıyorsa emeğin ucuz olacağı bir<br />

ülkeye yatırım yapacaktır. Tabi bu durum merkez ile iştirak arasında faktör<br />

farklılıklarını da gözler önüne serecektir 236 .<br />

Firmanın veya diğer bir deyişle yabancı yatırımcının dikkat ettiği diğer bir<br />

konu da ev sahibi ülkedeki yasal düzenlemelerdir. Massman vd. bu konuda yaptıkları<br />

çalışmada firmaların yatırım öncesi dönemde, kuruluş esnasında, faaliyet sürecinde<br />

ve sonrasında karar alırken dikkate aldıkları yasal uygulamalara dikkat<br />

232<br />

DEES.<br />

233<br />

NUNNENKAMP, s. 6-7.<br />

234<br />

ROOT ve AHMED, s. 88.<br />

235<br />

Hangi değişkenlerin önem kazandığı, hangilerinin geri planda kalmaya başladığı konusu için bkz.<br />

NUNNENKAMP.<br />

236<br />

KRAVIS ve LIPSEY., s. 6-18.<br />

81


çekmişlerdir 237 . Yatırımcıların bu yasal düzenlemelerden her memnuniyeti DYY<br />

akımına sebep olacak, her memnuniyetsizlikleri ise yatırımı engelleyecektir.<br />

Yatırım yapacak firmaların gerek kendi yapıları gerekse de yatırım<br />

yapacakları ülkelerde neye göre yatırım yaptıklarını, hangi değişkenlere öncelik<br />

verip hangilerini ikinci planda tuttuklarını beş aşamalı “Karar Alma Prosedürü” ile<br />

Özyıldız açıklamaya çalışmıştır. Bu prosedüre göre firmalar öncelikle yatırım<br />

yapabilecekleri ülkelerin uzun ve sonrasında kısa listelerini çıkarmakta, sonra ülkeyi<br />

ve bölgesini seçmekte, ülkeleri ve bölgeleri karşılaştırmakta ve son olarak da nihai<br />

konuma karar vermektedir 238 .<br />

Tüm bu etkenler çerçevesinde yatırımcılar karar vermekte ve dünya DYY<br />

akımlarını şekillendirmektedirler. Bundan sonraki aşamada bu akımların nasıl<br />

gerçekleştikleri ve değişimleri sayısal olarak incelenecektir.<br />

3.2. Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />

Doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörleri inceledikten sonra dünyada<br />

ve Türkiye’de gerçekleşmelerin ne yönde ilerlediğine bakmakta fayda vardır.<br />

3.2.1 Dünyada Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />

Sanayi Devrimi ve özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında artan iletişim ve<br />

ulaştırma imkanları ile küreselleşen dünya, ticareti ve sonrasında üretimi tüm<br />

dünyaya yaymak amacıyla, 1948 yılından itibaren çok sayıda anlaşmaya imza<br />

atmıştır. Bu anlaşmaların amacı öncelikle tüketimi, sonrasında da üretimi dünyaya<br />

yayarken karşılaşılan zorlukları engellemektir. Dolayısıyla bu anlaşmalar, doğrudan<br />

yabancı yatırımın önündeki engelleri kaldırır niteliğe sahiptirler. Engellerin ortadan<br />

kaldırılması DYY akımlarının artmasına, hatta dünya gelirinden daha hızlı artmasına<br />

237 MASSMANN, O., B. HANOI ve M. HANOI, Foreign Direct Investment – The Legal<br />

Environment, ,<br />

(07.08.2006).<br />

238 ÖZYILDIZ, R. H., “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Karar Alma Prosedürü”, Hazine<br />

Dergisi, Sayı 11, Temmuz 1998, s. 4-5.<br />

82


yol açmıştır 239 . Tablo 3.3 incelendiği zaman, DYY girişlerinin GSYİH içindeki<br />

payının, hem dünyada hem de alt gruplarda son 25 yılda %300’lere varan artışlar<br />

gösterdiği görülmektedir.<br />

Tablo 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırımların GSYİH’ye Oranı<br />

Dünya<br />

GÜ<br />

GOÜ<br />

1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />

Giriş 6,6 8,3 8,4 10,2 17,3 18,3 21,2 23,0 22,9 21,7<br />

Çıkış 5,8 6,6 8,7 10,0 16,7 19,7 20,4 22,6 23,0 24,0<br />

Giriş 4,9 6,2 8,2 8,9 14,5 16,3 17,9 20,5 20,7 20,5<br />

Çıkış 6,2 7,3 9,6 11,3 19,0 21,5 23,0 25,8 26,4 27,3<br />

Giriş 12,4 16,3 9,8 16,3 28,0 26,2 33,4 31,9 31,4 26,4<br />

Çıkış 3,6 3,6 4,3 5,7 10,1 13,6 12,8 12,6 12,2 12,7<br />

Giriş 12,9 13,8 7,4 8,6 4,4 9,6 11,9 9,5 7,6 11,7<br />

Türkiye Çıkış 0,8 0,8 0,9 1,8 2,6 2,7 2,3 2,3<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 313-24; UNCTAD, 2004, s. 399-410; UNCTAD, 2003, s. 278-88;<br />

UNCTAD, World Investment Report 2001: Promoting Linkages, United Nations Conference on<br />

Trade and Development, New York and Geneva, 2001,<br />

, (10.08.2006), s. 325-37.<br />

Tablo 3.3’teki giriş verileri grafikleştirildiği zaman DYY’nin gelir<br />

içerisindeki öneminin yıllar itibariyle nasıl arttığını görmek daha kolaydır.<br />

239 Ayrıntılı bir liste için bkz. UNCTAD, World Investment Report 2003: FDI Policies for<br />

Development: National and International Perspectives, United Nations Conference on Trade<br />

and Development, New York and Geneva, 2003,<br />

, (10.08.2006), s. 208-18; UNCTAD, World<br />

Investment Report 2004: The Shift Towards Services, United Nations Conference on Trade and<br />

Development, New York and Geneva, 2004, ,<br />

(10.08.2006), s. 314-6; UNCTAD, World Investment Report 2005: Transnational<br />

Corporations and the Internationalization of R&D, United Nations Conference on Trade and<br />

Development, New York and Geneva, 2005, ,<br />

(10.08.2006), s. 278, 282.<br />

83


%<br />

40.0<br />

35.0<br />

30.0<br />

25.0<br />

20.0<br />

15.0<br />

10.0<br />

5.0<br />

0.0<br />

1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />

Dünya GÜ GOÜ TR<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.1. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişlerinin GSYİH’ye<br />

Oranı<br />

Çalışmanın ikinci bölümünde DYY istatistiklerinin tutulmasında karşılaşılan<br />

aksaklıklardan bahsedilirken DYY giriş ve çıkışlarının dünya toplamında eşit olması<br />

gerekirken, kullanılan farklı metot ve tanımlardan dolayı tutarsızlıklar olduğunu<br />

belirtmiştik. Bu tutarsızlıklar, gerçekleşmeler kısmında rahatlıkla görülebilmektedir.<br />

Dolayısıyla tutarsızlıkların önüne geçebilmek amacıyla çalışmanın bundan sonraki<br />

kısımlarında analiz yapılırken DYY girişleri kullanılacaktır.<br />

DYY’nin gelir içindeki seyri, DYY sabitken gelirdeki düşüşlerden de<br />

kaynaklanıyor olabilir. Dolayısıyla dünya DYY giriş gerçekleşmeleri verilerine<br />

bakmak, DYY’nin artan önemini görmek açısından oldukça önemlidir.<br />

84


Tablo 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $)<br />

1995 1996 1997 1998 1999<br />

Dünya 331.068 386.140 481.911 690.905 1.086.750<br />

GÜ 203.462 219.908 269.654 472.545 828.353<br />

GOÜ 113.338 152.685 193.224 194.055 231.880<br />

Türkiye 885 722 805 940 783<br />

2000 2001 2002 2003 2004<br />

Dünya 1.387.953 817.574 716.128 632.599 648.146<br />

GÜ 1.107.987 571.483 547.778 442.157 380.022<br />

GOÜ 252.459 219.721 155.528 166.337 233.227<br />

Türkiye 982 3.266 1.063 1.753 2.733<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 303-7; UNCTAD, 2004, s. 367-71; UNCTAD, 2003, s. 249-52;<br />

UNCTAD, World Investment Report 2002: Transnational Corporations and Export<br />

Competitiveness, United Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva,<br />

2002, , (10.08.2006), s. 303-6; UNCTAD, 2001, s.<br />

291-5.<br />

Tablo 3.4 ve Grafik 3.2 birlikte değerlendirildiğinde DYY akımlarının 1997<br />

yılından başlayarak 2000 yılına kadar çok hızlı arttığını, 2000 yılından 2003 yılına<br />

kadar da aynı hızla düştüğünü görmekteyiz. DYY akımları bu 3 yıllık düşüşten sonra<br />

2004 yılında az da olsa (%2,46) tekrar artışa geçmiştir.<br />

Milyon $<br />

1,600,000<br />

1,200,000<br />

800,000<br />

400,000<br />

0<br />

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />

Dünya GÜ<br />

GOÜ Türkiye<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.2. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri<br />

Dünya DYY girişleri sonucu DYY giriş stokları doğal olarak devamlı<br />

artmıştır. Artış hızı DYY akımlarına göre belirlenmekte ve Tablo 3.4 ile Grafik<br />

85


3.2’den rahatlıkla takip edilebilmektedir. Öte yandan stoktaki artışlar için Tablo 3.5<br />

ile Grafik 3.3 faydalı bilgiler sunmaktadır.<br />

Tablo 3.5. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku (Milyon $)<br />

1980 1985 1990 1995 1999<br />

Dünya 692.714 972.205 1.768.589 2.992.068 5.196.046<br />

GÜ 390.740 569.696 1.401.411 2.035.799 3.353.701<br />

GOÜ 301.974 402.460 364.057 916.697 1.740.377<br />

Türkiye 8.845 9.253 11.194 14.977 8.353<br />

2000 2001 2002 2004<br />

Dünya 5.780.846 6.606.855 7.371.554 8.895.279<br />

GÜ 3.976.356 4.277.195 5.049.786 6.469.832<br />

GOÜ 1.734.543 2.173.769 2.093.569 2.225.994<br />

Türkiye 19.209 17.521 17.621 35.188<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 308-12; UNCTAD, 2004, s. 376-81; UNCTAD, 2003, s. 257-61;<br />

UNCTAD, 2001, s. 301-6.<br />

Tablo 3.5’ten görüldüğü üzere son 25 yılda DYY stoku %1.184 artış<br />

sağlayarak 692 milyar dolardan 8.895 milyar dolara yükselmiştir.<br />

Milyon $<br />

10,000,000<br />

8,000,000<br />

6,000,000<br />

4,000,000<br />

2,000,000<br />

0<br />

1980 1985 1990 1995 1999 2000 2001 2002 2004<br />

Dünya GÜ<br />

GOÜ Türkiye<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.3. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stoku<br />

86


Tablo 3.6. Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun Sektörlere Göre Tahmini<br />

Dağılımı<br />

1988 1990 1999 2002 2003<br />

Hammadde 108.013 170.131 201.867 448.901 594.321<br />

İmalat Sanayi 428.091 745.552 1.512.124 2.442.563 2.876.102<br />

Hizmetler 442.659 875.097 1.827.282 4.363.371 5.153.826<br />

Toplam 978.763 1.790.780 3.541.273 7.254.835 8.624.249<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 260; UNCTAD, 2004, s. 302; UNCTAD, 2001, s. 259-60.<br />

Tablo 3.6 incelendiği zaman 1988 yılı DYY stokunun %11,04’ünün<br />

hammadde, %43,74’ünün imalat sanayi ve %45,23’ünün de hizmetler sektörüne ait<br />

olduğu görülmektedir. Bu oranlar zamanla hizmetler lehine gelişmiş ve 2003 yılına<br />

gelindiğinde hammadde sektörünün payı %6,89’a, imalat sanayinin payı %33,35’e<br />

düşerken hizmet sektörünün payı %59,76’ya yükselmiştir. Grafik 3.4’ten de<br />

görülebileceği gibi hizmet sektörü eğrisi ile gerek hammadde gerekse de imalat<br />

sanayi eğrileri arasındaki fark artmaktadır.<br />

Milyon $<br />

9000000<br />

7500000<br />

6000000<br />

4500000<br />

3000000<br />

1500000<br />

0<br />

1988 1990 1999 2002 2003<br />

Hammadde<br />

Hizmetler<br />

İmalat Sanayi<br />

Toplam<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.4. Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Stokunun<br />

Sektörlere Göre Tahmini Dağılımı<br />

Hizmet sektöründeki bu artışın sebebini, hizmet sektörünün gelir içindeki<br />

payının artmasına ve hizmet sektörünün doğası gereği uluslararası ticarete pek konu<br />

olamamasına bağlamak mümkündür. Hizmetin ticaretinin yapılamaması, hizmetin<br />

DYY yolu ile direk tüketileceği piyasada üretilmesi gerekliliğini doğurmakta, bu da<br />

hizmet sektörünün DYY içindeki payını arttırmaktadır. Artışın diğer bir sebebi de<br />

finans piyasaları ve özellikle bankalara olan DYY akımları ile özelleştirme ve<br />

87


irleşme ve satın almalar yolu ile haberleşmeye olan DYY akımlarının fazla<br />

olmasıdır. Öte yandan bu artışlar, ancak hizmet sektörü DYY’sinin önündeki<br />

engellerin kaldırılmasından sonra kendini gösterebilmiştir 240 .<br />

DYY akımlarını belirleyen önemli faktörlerden biri de dünya ekonomisinin<br />

şekillenişidir. Gelir içinde hizmet sektörünün payının artması nasıl DYY’yi hizmet<br />

sektörüne yönlendiriyorsa, küreselleşmeyle artan rekabet koşulları da firmaların<br />

ölçeklerini büyütmelerine, ölçek ekonomilerinden faydalanarak karlılıklarını<br />

arttırmalarına yol açmaktadır. Bu durum artan birleşme ve satınalmalarda kendini<br />

göstermektedir.<br />

Tablo 3.7. Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalma Alım ve Satımları (Milyon $)<br />

1987 1988 1989 1990 1991 1992<br />

Dünya<br />

Alım<br />

Satım<br />

74.509<br />

74.509<br />

115.623<br />

115.623<br />

140.289<br />

140.289<br />

150.576<br />

150.576<br />

80.713<br />

80.713<br />

79.280<br />

79.280<br />

GÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

71.560<br />

72.787<br />

113.389<br />

112.749<br />

135.781<br />

135.305<br />

143.070<br />

134.239<br />

77.435<br />

74.048<br />

72.995<br />

68.349<br />

GOÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

2.928<br />

1.721<br />

2.204<br />

2.875<br />

3.995<br />

5.057<br />

7.181<br />

16.052<br />

3.258<br />

5.786<br />

6.264<br />

8.198<br />

Türkiye<br />

Alım<br />

Satım 59<br />

2<br />

58 113 9 116<br />

1993 1994 1995 1996 1997 1998<br />

Dünya<br />

Alım<br />

Satım<br />

83.064<br />

83.064<br />

127.110<br />

127.110<br />

186.596<br />

186.596<br />

227.023<br />

227.023<br />

304.848<br />

304.848<br />

531.648<br />

531.648<br />

GÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

72.153<br />

67.622<br />

112.401<br />

110.632<br />

173.139<br />

163.950<br />

196.735<br />

187.616<br />

269.276<br />

232.085<br />

508.916<br />

443.200<br />

GOÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

10.784<br />

14.265<br />

14.360<br />

15.030<br />

13.372<br />

16.493<br />

29.646<br />

35.727<br />

35.210<br />

66.999<br />

21.717<br />

82.668<br />

Türkiye<br />

Alım<br />

Satım 35<br />

11<br />

49<br />

19<br />

188<br />

356<br />

370<br />

43<br />

144<br />

4<br />

71<br />

1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />

Dünya<br />

Alım<br />

Satım<br />

766.044<br />

766044<br />

1.143.816<br />

1.143.816<br />

593.960<br />

593.960<br />

369.789<br />

369.789<br />

296.988<br />

296.988<br />

380.598<br />

380.598<br />

GÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

700.808<br />

679.481<br />

1.087.638<br />

1.056.059<br />

534.151<br />

496.159<br />

341.548<br />

322.502<br />

256.935<br />

244.426<br />

339.799<br />

315.851<br />

GOÜ<br />

Alım<br />

Satım<br />

63.406<br />

74.030<br />

48.496<br />

70.610<br />

55.719<br />

85.813<br />

27.549<br />

44.410<br />

31.060<br />

40.166<br />

39.809<br />

54.700<br />

Türkiye<br />

Alım<br />

Satım<br />

88<br />

68<br />

48<br />

182 1.019<br />

38<br />

427<br />

7<br />

282<br />

108<br />

132<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 325-27; UNCTAD, 2004, s. 411-9; UNCTAD, 2002, s. 337-43.<br />

240 UNCTAD, 2004, s. 97-8.<br />

88


Milyon $<br />

1,400,000<br />

1,200,000<br />

1,000,000<br />

800,000<br />

600,000<br />

400,000<br />

200,000<br />

0<br />

1987<br />

1988<br />

1989<br />

1990<br />

1991<br />

1992<br />

1993<br />

1994<br />

1995<br />

1996<br />

1997<br />

1998<br />

1999<br />

2000<br />

2001<br />

2002<br />

2003<br />

2004<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.5. Dünya Sınır Ötesi Birleşme ve Satınalmalar<br />

Dünya sınır ötesi birleşme ve satınalmaları incelediğimiz zaman dünya DYY<br />

giriş verileri (bkz. Grafik 3.2) ile aynı eğilimleri gösterdiğini görebiliriz. 2000<br />

yılında yüksek büyüme oranı yaşayan dünya ekonomisi hem DYY girişlerini hem de<br />

birleşme ve satınalmaları olumlu yönde etkilemiş, iki değişkenin de zirve yapmasına<br />

sebep olmuştur. 2001 yılında gelen büyüme hızı yavaşlaması DYY ve birleşme ve<br />

satınalmaları çok olumsuz etkilemiştir. Gelir artış hızının kendini toparlaması, DYY<br />

ve birleşme ve satınalmalar üzerindeki etkisini ancak iki sene sonra, 2004’te<br />

gösterebilmiştir. 2004 yılında hem DYY girişleri hem de birleşme ve satınalmalar<br />

artış (%28,15) göstermiştir.<br />

Gerçekleşen birleşme ve satınalmalardan, değeri 1 milyar doları geçenler<br />

2000, 2001, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında sırası ile 175, 113, 81, 56 ve 75 tanedir ve<br />

yine bunlardan sırası ile 12, 13, 9, 11 ve 14 tanesi GOÜ’de gerçekleşmiştir.<br />

GOÜ’nün birleşme ve satınalmalardan aldığı pay zamanla %7’lerden %19’lara<br />

ulaşmıştır 241 . Dolayısıyla birleşme ve satınalmalar GOÜ için artık daha fazla önem<br />

arz etmektedir.<br />

Birleşme ve satınalmaların sektörel dağılımına bakıldığı zaman ise yine<br />

hizmet sektörünün önde olduğu görülmektedir. Hizmet sektörü 1987’de toplam<br />

birleşme ve satınalmaların %30,57si oluştururken bu oran 2004’te %67,30e kadar<br />

yükselmiştir (Tablo 3.8).<br />

241<br />

UNCTAD, 2005, s. 255-6; UNCTAD, 2004, s. 271-2; UNCTAD, 2003, s. 203-4; UNCTAD, 2002,<br />

s. 266-9; UNCTAD, 2001, s. 244-8.<br />

89


Tablo 3.8. Birleşme ve Satınalmaların Sektörel Dağılımı (Milyon $)<br />

Hammadde<br />

1987 1988 1989 1990 1991 1992<br />

Satım 10.795 3.911 1.941 5.170 1.164 3.637<br />

Alım 1.425 4.398 2.976 2.131 1.556 2.978<br />

Satım 42.393 73.727 89.596 75.495 36.176 43.222<br />

İmalat Sanayi Alım 50.308 71.747 95.149 79.908 44.985 35.287<br />

Hizmetler<br />

Toplam<br />

Hammadde<br />

Satım 21.321 37.986 48.851 69.911 43.297 32.384<br />

Alım 22.776 39.221 42.264 68.423 33.985 40.965<br />

Satım 74.509 115.623 140.389 150.576 80.713 79.280<br />

Alım 74.509 115.623 140.389 150.576 80.713 79.280<br />

1993 1994 1995 1996 1997 1998<br />

Satım 4.201 5.517 8.499 7.935 8.725 10.599<br />

Alım 4.155 5.032 7.951 5.684 7.150 5.455<br />

Satım 43.204 69.321 84.462 88.522 121.379 263.206<br />

İmalat Sanayi Alım 36.837 72.549 93.784 88.821 133.202 257.220<br />

Hizmetler<br />

Toplam<br />

Hammadde<br />

Satım 35.649 52.270 93.632 130.232 174.744 257.843<br />

Alım 42.028 49.519 84.824 132.414 164.457 268.486<br />

Satım 83.064 127.110 186.593 227.023 304.848 531.648<br />

Alım 83.064 127.110 186.593 227.023 304.848 531.648<br />

1999 2000 2001 2002 2003 2004<br />

Satım 10.000 9.815 28.280 12.751 7.714 6.978<br />

Alım 7.397 8.968 6.537 9.309 4.227 4.766<br />

Satım 288.090 291.654 197.174 137.414 129.713 134.975<br />

İmalat Sanayi Alım 287.126 302.507 199.887 115.460 112.758 119.674<br />

Hizmetler<br />

Toplam<br />

Satım 467.853 842.342 368.506 219.623 159.561 238.645<br />

Alım 471.497 832.303 387.425 243.771 180.002 256.156<br />

Satım 766.044 1.143.816 593.960 369.789 296.988 380.598<br />

Alım 766.044 1.143.816 593.960 369.789 296.988 380.598<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 328; UNCTAD, 2004, s. 420-1; UNCTAD, 2002, s. 344-5.<br />

Birleşme ve satınalmalar sonucunda ana şirket ve yabancı iştirak sayılarında<br />

da değişmeler olmuştur. Ana şirket sayısı 2001’den 2002’ye geçerken artmış, daha<br />

sonra 2004’e kadar düşmüş ve 2005 yılında %13,23’lük bir artışla 69.727 olmuştur.<br />

Bu arada yabancı iştirak sayısı 2001’den 2004’e kadar devamlı artmış fakat 2005<br />

yılında ise %25,52’lik bir düşüş yaşayarak 690.391’e inmiştir. Dolayısıyla Tablo<br />

3.9’da incelenen 5 yıllık dönemin ilk dört yılında ana şirket başına yabancı iştirak<br />

sayısında artış yaşanmışken 2005 yılında keskin bir düşüş (%34,22) görülmektedir.<br />

90


Tablo 3.9. Ana Şirket Başına İştirak Sayısı<br />

2001 2002 2003 2004 2005<br />

Dünya 12.98 13.18 13.57 15.05 9.90<br />

GÜ 1.91 2.01 2.16 2.18 4.89<br />

GOÜ 38.89 36.68 37.14 40.91 18.60<br />

Türkiye 0.38 0.38 9.66 10.90 6.52<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 264-6; UNCTAD, 2004, s. 273-5; UNCTAD, 2003, s. 222-4;<br />

UNCTAD, 2002, s. 270-3; UNCTAD, 2001, s. 239-42.<br />

Ana şirket sayısındaki düşüşlere rağmen yeşil alan yatırımlarının sayısında<br />

veri elde edilebilen son üç yılda devamlı bir artış meydana gelmiştir.<br />

Tablo 3.10. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projesi Sayısı<br />

2002 2003 2004<br />

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />

Dünya 5.656 % 100,00 9.303 % 100,00 9.796 % 100,00<br />

GÜ 2.721 % 48,11 3.843 % 41,31 4.070 % 41,55<br />

GOÜ 2.355 % 41,64 4.446 % 47,79 4.758 % 48,57<br />

Türkiye 46 % 0,81 69 % 0,74 64 % 0,65<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 257-8.<br />

2002’de 5,656 olan yeşil alan yatırım sayısı 2004’te 9.796’a yükselmiştir.<br />

Yapılan yatırımların sektörel dağılımı ise şu şekildedir:<br />

Tablo 3.11. Yeşil Alan Doğrudan Yabancı Yatırım Projeleri Sektörel Dağılımı<br />

Dünya<br />

2002 2003 2004<br />

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde<br />

Hammadde 217 % 3,84 473 % 5,08 281 % 2,87<br />

İmalat Sanayi 1.929 % 34,11 3.176 % 34,14 3.108 % 31,73<br />

Hizmetler 3.510 % 62,06 5.654 % 60,78 6.407 % 65,40<br />

Toplam 5.656 % 100,00 9.303 % 100,00 9.796 % 100,00<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 259.<br />

Tablo 3.11 incelendiği zaman yeşil alan yatırımlarının en fazla hizmet<br />

sektöründe olduğu ve öneminin artmakta olduğu görülmektedir.<br />

91


3.2.2 Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Gerçekleşmeleri<br />

Dünya gerçekleşmeleri ışığında dünya DYY akımlarından Türkiye’nin ne<br />

kadar pay aldığı sorusu çalışmanın konusu itibariyle önemlidir.<br />

Tablo 3.12. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri (Milyon $) ve<br />

Dünyadaki Payı<br />

1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />

DYY Girişi 885 722 805 940 783 982<br />

% % 0,267 % 0,187 % 0,167 % 0,136 % 0,072 % 0,071<br />

2001 2002 2003 2004 2005<br />

DYY Girişi 3.352 1.137 1.752 2.837 9.667<br />

% % 0,399 % 0,148 % 0,277 % 0,422 --<br />

Kaynak: UNCTAD, 2005, s. 259 ve ,<br />

(14.08.2006).<br />

* Gerçekleşen girişler T.C. Hazine Müsteşarlığı web sitesinden, oranlar ise Dünya Yatırım Raporu<br />

2005’ten alınmıştır. Aralarında yöntem farklılığından kaynaklı göz ardı edilebilecek küçük farklılıklar<br />

mevcuttur.<br />

Türkiye dünya DYY girişlerinden ‰0,71 ile ‰4,22 arasında paylar alarak<br />

DYY çekmede pek başarılı olamamıştır. Bunun da ötesinde DYY girişleri düzenli bir<br />

eğilim göstermemektedir.<br />

2001 yılı değişimin en keskin yaşandığı yıl olmuştur. 2001 yılında %241’lik<br />

bir artışla 3.352 milyon dolar seviyesine ulaşan DYY girişi 2002 yılında tekrar 1.000<br />

milyon dolarlar seviyesine düşmüştür. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz<br />

sonrasında DYY girişinin 2002 yılında artması beklenirken düşmesi Türkiye’yi diğer<br />

ülke örneklerinden ayırmaktadır. Bu farklılığın sebebi olarak da kriz sonrasında<br />

Türkiye’nin diğer bir Arjantin olacağı beklentisi gösterilmektedir 242 . Dolayısıyla<br />

2002 yılında DYY girişleri keskin bir şekilde düşmüştür. Bu düşüşten sonra ise DYY<br />

girişleri düzenli şekilde artmış ve 2005 yılı itibariyle de 9,667 dolar seviyesine<br />

ulaşmıştır. Bu artış Türkiye’nin AB’den Aralık 2004’te aldığı müzakere başlama<br />

kararı, özelleştirmeler ve AB yolunda yapılan düzenlemeler ile açıklanabilmektedir.<br />

242 YILMAZ, K., “Türkiye için Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ne Doğru”, YASED, Haziran<br />

2006, , (15.08.2006), s.<br />

6.<br />

92


Bu değişkenlerin yanında DYY mevzuat ve diğer ülke değişkenlerinden de<br />

önemli derecede etkilenmektedir.<br />

Türkiye 1983 sonrasında 24 Ocak kararları ile liberalleşme yönünde önemli<br />

adımlar atmış bir ülkedir. Bu liberalleşme sürecinden öncelikle dış ticaret, sonrasında<br />

da DYY akımları etkilenmiştir. Günümüzde Türkiye’de uygulanan kanunlara<br />

bakıldığı zaman Türkiye’nin DYY akımlarına çok uygun bir mevzuata sahip olduğu<br />

görülmektedir. Bu bağlamda en önemli kanun 05.06.2003 tarih ve 4875 sayılı<br />

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’dur 243 . Kanun ile DYY ve yabancı yatırımcı<br />

kavramları dünya literatürüne benzer şekilde tanımlanmış, yabancı ve yerli<br />

yatırımcılara eşit haklar verilmiş, keyfi ve ücreti ödenmeden yapılan kamulaştırmalar<br />

engellenmiş, gelir transferi önündeki engeller kaldırılmış, yabancı yatırımcıların<br />

taşınmaz edinim olanakları sağlanmış, uyuşmazlık durumunda uluslararası tahkimin<br />

önü açılmış, yabancı personel istihdamı izin almak koşuluyla sağlanmış ve irtibat<br />

bürosu açma imkanları sağlanmıştır. Bu haliyle kanun dünya düzeyinde liberal kabul<br />

edilebilecek bir niteliğe kavuşmuştur.<br />

Kanunun uygulamasına ilişkin esaslar ise 20.08.2003 tarihinde resmi<br />

gazetede yayınlanan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği<br />

ile belirlenmiştir 244 . Yönetmeliğe göre DYY verilerinin temini ile Hazine<br />

Müsteşarlığı görevlidir. Yönetmelik, yabancı firmaların faaliyet ve sermaye bildirim<br />

koşullarını belirlemiş, kuruluş ve süre uzatımına ilişkin müracaatlarında istenilen<br />

bilgi / belgelerin tam ve eksiksiz olması durumunda başvuru tarihinden itibaren 5<br />

işgünü içinde sonuçlandırılacağı garantisini vermiştir. Yönetmelik ile irtibat bürosu<br />

kuruluşunda müracaatta istenilen belge sayısı 4’e indirilmiştir.<br />

Bu kanun ve yönetmeliğin haricinde DYY’leri düzenleyen 11.06.2003 tarih<br />

ve 4884 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve<br />

Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 245 , 27.02.2003<br />

tarih ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun 246 , 29.08.2003<br />

tarihinde resmi gazetede yayınlanan Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında<br />

243 , (16.08.2006).<br />

244 , (16.08.2006).<br />

245 , (15.08.2006).<br />

246 , (16.08.2006).<br />

93


Kanunun Uygulama Yönetmeliği 247 , Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı<br />

Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik 248 mevcuttur.<br />

Türkiye kanun ve yönetmeliklere ek olarak 49 Çifte Vergilendirmeyi Önleme<br />

Anlaşması 249 ile 79 Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasına 250<br />

imza atmıştır.<br />

Tüm bu kanun, yönetmelik ve anlaşmalar esasında Türkiye’yi DYY açısından<br />

dünyanın en liberal ülkelerinden biri kılmaktadır. Kısacası Türkiye’deki DYY<br />

mevzuatı, DYY akımlarını arttırıcı nitelik taşımaktadır. 2002 sonrası DYY artışının<br />

arkasında liberal mevzuatın da etkisinin olduğu söylenebilir.<br />

Öte yandan ülkenin ekonomik büyüklüğü ve coğrafi konumu dikkate<br />

alındığında Türkiye DYY çekmede çok başarılı olamamıştır. Bu durumun arkasında<br />

DYY mevzuatı değil, enerji problemleri, vergi ve çevre mevzuatı, kayıtdışı ekonomi,<br />

siyasi istikrarsızlık, adalet sistemindeki aksaklıklar ve mülkiyet haklarındaki<br />

aksaklıklar yatmaktadır. 251 Diğer sebepler ise ülke ekonomisinin dinamikleri, iş<br />

hayatının durumu, ülke ekonomisine güven, teknolojik altyapı ve beşeri sermaye<br />

eksiklikleri olarak sayılabilir. Bu değişkenlerin ölçülebilmesi için endeks<br />

hesaplamaları kullanılmaktadır. Bu endekslemelerden ilki Küresel Rekabet Gücü<br />

Endeksi (Global Competitiveness Index)tir.<br />

Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı küresel rekabet gücü raporuna<br />

göre rekabet gücü, bir ülkenin üretkenliğini ve dolayısıyla da ekonominin elde<br />

edebileceği refahı etkileyen her türlü faktör, politika ve kurumların toplamıdır. Bu<br />

bağlamda rekabet gücü makroekonomik çevrenin kalitesi, ülkenin kamu<br />

kurumlarının istikrarı ve teknolojik gelişmeye hazırlılık seviyesi ile ölçülür.<br />

247<br />

, (16.08.2006).<br />

248<br />

, (16.08.2006).<br />

249<br />

, (15.08.2006).<br />

250<br />

, (15.08.2006).<br />

251<br />

ARIMAN, A., “Türkiye’de Daha Fazla Yabancı Sermaye Çekebilmek İçin İzlenmesi Gerekli<br />

Politikalar” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN (der.),<br />

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü,<br />

Ankara, Şubat 2001, s. 134-9. Ayrıca, DYY’nin uygulamada yaşadığı bürokratik zorluklar için<br />

bkz. AKSOY, N., “Türkiye’deki Yabancı Sermayeli Firmalar, Sorunları, Gelişme Perspektifleri<br />

(Dünü ve Bugünü) – II” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN<br />

(der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim<br />

Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001.<br />

94


Dolayısıyla da Küresel Rekabet Gücü Endeksi fazla olan ülke orta ve uzun vadede<br />

daha hızlı büyüyebilecektir 252 .<br />

Bu rapora göre Türkiye, 2003 yılında 101 ülke arasında 65. iken 2004’te 104<br />

ülke arasından 66. ve 2005’te de 117 ülke arasından 66. olmuştur. 2004’ten 2005’e<br />

geçerken Türkiye’nin endeksi 3,82’den 3,68’e düşmüştür 253 . Bu endeksler<br />

gerçekleşmelere ters düşmekte ise de Türkiye’nin dünya DYY akımlarından aldığı<br />

düşük payı açıklamaktadır.<br />

Aynı raporun bir diğer çalışması da İş Hayatı Rekabet Gücü Endeksi<br />

(Business Competitiveness Index)’tir. Bu endeks küresel rekabet gücü endeksinin<br />

belirleyicisi olan makroekonomik değişkenler üzerinde tamamlayıcı etkiye sahip<br />

değişkenlere ve ekonomilerin üretkenlik ve rekabet gücü sürdürülebilirliğini<br />

belirleyen mikroekonomik değişkenlere odaklanmıştır. Endeks hesaplanırken firma<br />

işlev ve stratejilerinin karmaşıklığı ve ulusal iş çevresinin kalitesi dikkate alınır 254 .<br />

2004 yılında 3,82’lik endeks ile 103 ülke arasında 52. olan Türkiye, 2005<br />

yılında 3,34’lük bir endeks ile 117 ülke arasından ancak 87. olabilmiştir 255 . Endeksin<br />

bu derece düşük olması Türkiye’nin dünya DYY akımlarından aldığı düşük payı<br />

açıklasa da Küresel Rekabet Gücü Endeksi gibi gerçekleşmeler ile çelişmektedir.<br />

DYY akımlarına etkisi olabilecek endekslerden bir tanesi de AT-Kearney’in<br />

hesapladığı Küresel Perakende Gelişme Endeksi (Global Retail Development<br />

Index)’tir. Bu endeksin, %20’si ülke riski (Bunun da %20’si politik risk, %25’i<br />

ekonomik performans, % 10’u borç göstergeleri, % 10’u kredi derecelendirmesi, %<br />

5’i banka kredilerine erişim, %5’i sermaye piyasaları ve %5’i forfeiting indirimi),<br />

%5’i iş yaşamı riski (terörizm, cinayet ve şiddet, düzensiz ödemeler, yozlaşma)<br />

olmak üzere %25’ini ülke riski; %10’u kişi başına perakende satışları, %5’i nüfus,<br />

%5’i şehir nüfusu, %2,5’i iş hayatı etkinliği, % 2,5’i yasa ve düzenlemeler (Bunun da<br />

252<br />

LOPEZ-CLAROS, A, M. E. PORTER ve K. SCHWAB, “The Global Competitiveness Report<br />

2005-2006, Policies Underpinning Rising Prosperity”, World Economic Forum, New York,<br />

September 2005, s. xiii – xiv.<br />

253<br />

LOPEZ-CLAROS vd., s. xvii; PORTER, M. E., K. SCHWAB, X. SALA-I-MARTIN ve A.<br />

LOPEZ-CLAROS, “The Global Competitiveness Report 2004-2005”, World Economic Forum,<br />

New York, October 2004, s. xiii.<br />

254<br />

LOPEZ-CLAROS vd., s. xvi.<br />

255<br />

LOPEZ-CLAROS vd., s. xxi ve PORTER vd., s. xviii.<br />

95


%50’si düzenlemelerin maliyeti, %20’si sözleşme ve yasalar, %10’u vergi sisteminin<br />

etkinliği, %10’u hükümetin rekabete müdahalesi ve %10’u hükümetin kurum<br />

yatırımına müdahalesi) olmak üzere %25’ini piyasa çekiciliği; %10’u modern<br />

perakendeciliğin payı, %10’u uluslararası perakendecilerin sayısı, %5’i ikamet eden<br />

başına modern perakendecilik alanı ve %5’i lider perakendecilerin piyasa payı olmak<br />

üzere %30’unu piyasa doygunluğu ve %20’sini de süre baskısı oluşturmaktadır.<br />

Endeks 30 GOÜ için 100 üzerinden hesaplanmaktadır 256 .<br />

Bu endekse göre Türkiye 2003 yılında 64 puan elde ederek 6., 2004’te 75’le<br />

8., 2005’te 78’le 9. ve 2006’da 66 ile 10. sırada yer almıştır 257 . Türkiye’ye giren<br />

DYY bu 4 yılda artarken endeks düşmüştür. Dolayısıyla Küresel Perakende Gelişme<br />

Endeksi ile Türkiye’ye gelen DYY gerçekleşmeleri arasında uyumsuzluk vardır.<br />

Türkiye’nin endekse dahil edilen 30 GOÜ içinde bile kötü sıralarda yer alması ve<br />

giderek de gerilemesi Türkiye’deki düşük DYY girişlerini açıklayabilir.<br />

Türkiye’nin DYY için çekiciliğini kaybettiğini gösteren diğer bir endeks de<br />

Beşeri Sermaye Endeksi (The Human Capital Index)’tir. Bu endekse göre Türkiye<br />

119 ülke arasında 1995 yılında 0,446 ile 66. sıradayken, 2001’de 0,355 ile 80. sıraya<br />

düşmüştür 258 . Bu düşük endeks Türkiye’nin başarısızlığına işaret etmektedir.<br />

DYY akımlarını açıklamakta diğer bir önemli endeks DYY Güven Endeksi<br />

(FDI Confidence Index)tir. Endeks 60 ila 70 ülkede görev yapan ve dünya DYY<br />

akımlarının %70’ini gerçekleştiren dünyanın en büyük 1.000 firmasının<br />

yöneticilerine yönlendirilen sorular ile hesaplanmaktadır 259 .<br />

Bu endekse göre Türkiye 2001 yılında 23., 2002’de 60 ülke arasında 29.,<br />

2003’te 64 ülke arasından 24., 2004’te 65 ülke arasından 29. ve 2005’te de 68 ülke<br />

256<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2006 Global Retail<br />

Development Index, 2006, s. 5.<br />

257<br />

ATKEARNEY, 2006, s. 2; ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers,<br />

The 2005 Global Retail Development Index, 2005b, s. 2; ATKEARNEY, Emerging Market<br />

Priorities for Global Retailers, The 2004 Global Retail Development Index, 2004, s. i;<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2003 Global Retail<br />

Development Index, 2003b, s. i.<br />

258<br />

UNCTAD, 2005, s. 291.<br />

259 ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 8, 2005a, s. 2.<br />

96


arasından 13. olmuştur 260 . Endeksteki dalgalanmalara rağmen 2005 yılındaki sıçrayış<br />

DYY girişindeki sıçrayış ile örtüşmektedir. Fakat bu endeks yöneticilerin öznel<br />

fikirleri ile oluşturulduğu için yıllar arasında keskin değişimlere açık ve dikkatle<br />

yaklaşılması gereken bir endekstir 261 .<br />

DYY akımlarını belirleyen faktörler göz önüne alınarak hesaplanan DYY<br />

Potansiyel Endeksi (FDI Potential Index)e bakıldığı zaman (Tablo 3.13), Türkiye<br />

endeksinin genelde arttığı fakat dalgalanmaların olduğu görülmektedir. Buna ek<br />

olarak Performans Endeksi (FDI Performance Index) de genel bir artış eğilimi<br />

göstermektedir. Her iki endeksteki dalgalanmalar da Türkiye’nin dünya DYY<br />

akımlarından aldığı payın dalgalanmalarına benzemektedir.<br />

Tablo 3.13. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Giriş Potansiyel ve Performans<br />

Endeksleri<br />

1988<br />

1990<br />

1989<br />

1991<br />

1990<br />

1992<br />

1991<br />

1993<br />

1992<br />

1994<br />

1993<br />

1995<br />

1994<br />

1996<br />

Potansiyel Endeksi 64 59 65 60 70 77 77<br />

Performans Endeksi 70 71 79 89 101 104 109<br />

1995<br />

1997<br />

1996<br />

1998<br />

1997<br />

1999<br />

1998<br />

2000<br />

1999<br />

2001<br />

2000<br />

2002<br />

Potansiyel Endeksi 78 85 82 81 89 72<br />

2001<br />

2003<br />

Performans Endeksi 114 125 122 123 112 109 110<br />

Kaynak: UNCTAD, 2004, s. 281–4, 289–90.<br />

Tablo 3.13 dünya yatırım raporları ile birlikte incelendiği zaman Türkiye’nin<br />

DYY potansiyelinin ve performansının zayıf olduğu görülmektedir. Türkiye, 1988–<br />

1990, 1999–2001, 2000–2002 ve 2001–2003 yılları DYY giriş performans ve<br />

260 ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 4, February,<br />

2001, s. 2; ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 6,<br />

September, 2003a, s. 2; ATKEARNEY, 2005a, s. 2.<br />

261 YILMAZ, s. 11.<br />

97


potansiyeli matrisinde düşük DYY performans ve potansiyelinin olduğu düşük<br />

performansçı kısmında yer almaktadır 262 .<br />

DYY akımlarını açıklamak için kullanılabilecek diğer bir endeks de Ağ<br />

Oluşturmaya Hazırlılık Endeksi (The Networked Readiness Index)tir. Endeks kabaca<br />

ülkelerin bilgi ve iletişim teknoloji durumlarını inceler 263 .<br />

Endekse göre Türkiye 2004 yılında104 ülke arasında -0,14 ile 52. sıradayken,<br />

2005’te 115 ülke arasında 0,00 ile 48. sıradadır 264 . Türkiye’nin sıralamada üste<br />

çıkması ile DYY akımlarındaki artış arasında benzer yönlü bir ilişki vardır.<br />

Türkiye’nin DYY akımları için çekiciliğinin arttığına işaret eden diğer bir<br />

endeks de Teknolojik Faaliyet Endeksi (Technological Activity Index)tir. Bu<br />

endekse göre Türkiye 117 ülke arasında 1995 yılında 0,415 ile 58. sıradayken,<br />

2001’de 0,425 ile 57. sıraya yükselmiştir 265 .<br />

Diğer önemli bir endeks de ‘The Heritage Foundation’ın hesapladığı<br />

Ekonomik Özgürlük Endeksi (Index of Economic Freedom)dır. Bu endeks 2006<br />

yılında 161 ülke için hesaplanmıştır. Türkiye 2006 yılında 3,11’lik skor ile 85. sırada<br />

yer almış ve nerdeyse özgür değil (mostly unfree) kategorisinde yer almıştır. 266<br />

262 , (14.08.2006);<br />

, (14.08.2006);<br />

, (14.08.2006);<br />

, (14.08.2006).<br />

263 Endeks hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. DUTTA, S. ve A. LOPEZ-CARLOS “The Global<br />

Information Technology Report, 2004-2005, Efficiency in an Increasingly Connected World”,<br />

World Economic Forum, March 2005, s. ix-x.<br />

264 DUTTA ve LOPEZ-CARLOS, s. xvii; DUTTA, S., A. LOPEZ-CARLOS ve I. MIA “The Global<br />

Information Technology Report, 2005-2006, Leveraging ICT for Development”, World<br />

Economic Forum, May 2006, s. xv.<br />

265 UNCTAD, 2005, s. 290.<br />

266 MILES, M. A., K. R. HOLMES ve M. A. O’GRADY, 2006 Index of Economic Freedom, 2006,<br />

, (25.08.2006), s.xi, 381.<br />

98


12000<br />

10000<br />

8000<br />

6000<br />

4000<br />

2000<br />

0<br />

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006<br />

DYY Girişi Ekonomik Özgürlük Endeksi<br />

Yıllar<br />

Grafik 3.6. Türkiye Doğrudan Yabancı Yatırım Girişleri ve Ekonomik<br />

Özgürlük Endeksi<br />

Kaynak: Ekonomik Özgürlük Endeksi verileri MILES, s. 381’den alınmıştır.<br />

Endeks 0 ile 5 arasında değerler almaktadır ve 5 en kötü durumu ifade<br />

etmektedir. Dolayısıyla Grafik 3.6’da sağdaki ekonomik özgürlük ekseni ters<br />

çevrilmiştir. Bu durumda ekonomik özgürlük endeksi eğrisinin negatif eğimi<br />

durumun daha bozulmasını ifade etmektedir.<br />

Ekonomik özgürlük endeksi ile DYY girişleri arasında benzer bir eğilimi<br />

zaman farkını ekleyerek görmek mümkün gibi görünmektedir. Eğrilere bakıldığı<br />

zaman Özgürlük Endeksi’ndeki değişmelerin 5 yıl farkla DYY girişlerinde<br />

izlenebildiğini görmekteyiz. 1995 ile 2000 yılları arasındaki Ekonomik Özgürlük<br />

Endeksi iyileşmelerini 2000 ile 2005 yılları arasında DYY girişlerinde görmek<br />

mümkündür. Bu ilişkiyi Türkiye’nin gelecek 5 yılı için genişletirsek Ekonomik<br />

Özgürlük Endeksi’ndeki kötüleşmenin gelecek 5 yılda Türkiye DYY girişlerinin<br />

azalacağına işaret ettiğini söylemek mümkündür. 267<br />

Değinilen ekonomik olaylar, mevzuat ve endeksler ışığında Türkiye’nin DYY<br />

çekmede çok başarılı olamadığı, hatta gelecekte de olumsuzların yaşanabileceği<br />

söylenebilir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken nokta özelleştirmeler ile ortaya<br />

çıkan birleşme ve satınalmaların sürekli olarak bu hızda ilerlemeyeceğidir.<br />

267 Ancak buradaki ilişki, ekonometrik çalışma ile doğrulanmamış basit bir gözlemdir. Dolayısıyla<br />

okuyucu bu ilişkiyi değerlendirirken temkinli davranmalıdır.<br />

0,00<br />

0,50<br />

1,00<br />

1,50<br />

2,00<br />

2,50<br />

3,00<br />

3,50<br />

4,00<br />

4,50<br />

5,00<br />

99


100<br />

Özelleştirmelerin tamamlanmasından sonra önemli düşüşlerin yaşanmaması için ülke<br />

önemli yapısal değişikliklere gitmeli, altyapı ve eğitim olanaklarını geliştirmelidir.<br />

Türkiye için önemli değişimlerden birkaçı yarı-özerk bir yatırım promosyon<br />

ajansının kurulması, hukukun üstünlüğü ilkesinin işler hale getirilmesi, vergi<br />

sisteminde %10’luk kurumlar vergisi düşüşünün ötesinde yapısal değişiklikler<br />

yapılması ve kritik sektörlerin belirlenerek yatırım çekmek için gerekli hazırlıkların<br />

yapılmasıdır 268 .<br />

DYY girişleri ve bunların sebeplerinden sonra Türkiye’deki DYY’nin çeşit<br />

ve dağılımına bakmakta fayda vardır.<br />

Türkiye’de yabancı sermayeli firma sayısı Tablo 3.14’ten de görülebileceği<br />

gibi 13.043’tür.<br />

Tablo 3.14. Türkiye’de Yabancı Sermayeli Firma Sayıları ve Türleri<br />

Firma Sayısı<br />

1954 - 1999 4.159<br />

2000 447<br />

2001 484<br />

2002 498<br />

2003 1.108<br />

2004 * 2.120<br />

2005 * 2.878<br />

2006 * 1.349<br />

Toplam 13.043<br />

Kaynak: , (14.08.2006).<br />

* Geçici veriler<br />

Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli firma sayılarına baktığımız zaman<br />

birikimli olarak devamlı bir artışın olduğu görülmektedir.<br />

Bu firmaların 416 tanesi hammadde sektöründe, 2.715 tanesi imalat<br />

sanayinde ve geri kalan 9.912 tanesi de hizmet sektöründe faaliyette bulunmaktadır.<br />

Hizmet sektöründe görev yapan firmaların toplam firma sayısı içindeki payı<br />

268 YILMAZ, s. 27–37.


101<br />

%75,99’dur. Bunların da %45,54’ü (4514 firma) toptan ve perakende ticaret alanında<br />

faaliyette bulunmaktadır 269 .<br />

Firmaların %53,65’inin (6.998 firma) kaynağı AB, %12,25’inin (1.598 firma)<br />

kaynağı AB dışındaki Avrupa, %18,09’unun (2.360 firma) kaynağı Yakın ve Orta<br />

Doğu ülkeleridir 270 .<br />

Ayrıca T.C. Hazine Müsteşarlığı, firmaları kuruluş türleri ile sektörlerine,<br />

sermaye büyüklükleri ile sektörlerine, kuruluş türleri ile kaynak ülkelerine, sermaye<br />

büyüklükleri ile kaynak ülkelerine, sermaye girişleri ile sektörlerine ve sermaye<br />

girişleri ile kaynak ülkelerine göre de ayrıştırmıştır 271 .<br />

Öte yandan Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED), tuttuğu<br />

istatistiklerle Türkiye’deki yabancı sermayeli 9.749 firmanın genel bilgilerini<br />

sitesinde yayınlamaktadır 272 .<br />

Yabancı sermayenin Türkiye içinde illere göre dağılımına bakıldığında ise ilk<br />

sıraları İstanbul, İzmit, İzmir, Ankara ve Antalya almaktadır 273 .<br />

DYY konusunda diğer önemli bir konu da özelleştirmeler konusudur. Türkiye<br />

AB üyeliği müzakereleri aşamasında özelleştirmelere hız vererek önemli<br />

özelleştirmeleri gerçekleştirmiştir. Türk Telekomünikasyon A. Ş.’nin özelleştirilmesi<br />

en önemli DYY girişini sağlayan kaynak olmuştur. Bu 6,5 milyar dolarlık blok satış<br />

ile önemli bir DYY girişi sağlanacaktır. 274<br />

Türkiye’de DYY akımlarına genel olarak bakıldığı zaman ise Türkiye’nin<br />

piyasa büyüklüğüne rağmen DYY akımlarından yeterli payı alamadığı<br />

görülmektedir 275 . Bu başarısızlığın arkasında uzun yıllar devam eden ekonomik ve<br />

politik istikrarsızlığı, beşeri sermaye düşüklüğünü, maliyet (işgücü, haberleşme,<br />

269<br />

, (14.08.2006).<br />

270<br />

, (14.08.2006).<br />

271<br />

bkz. , (14.08.2006).<br />

272<br />

, (16.12.2006).<br />

273<br />

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI, “Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu”, Yabancı<br />

Sermaye Genel Müdürlüğü, Mayıs 2006, s. 20-1.<br />

274<br />

T.C. BAŞBAKANLIK ÖZELLEŞTIRME İDARESI BAŞKANLIĞI, Türkiye’de Özelleştirme,<br />

2006, , (14.09.2006), s.31.<br />

275<br />

Türkiye’nin rakipleri ile karşılaştırması için bkz. YILMAZ ve LOEWENDAHL ve<br />

LOEWENDAHL.


102<br />

ulaştırma ve vergi) fazlalığını, altyapı yetersizliğini ve tanıtım eksikliğini saymak<br />

mümkündür.<br />

Türkiye’nin konum faktörleri ile ilgili bu olumsuz durum Tablo 3.15’ten<br />

izlenebilmektedir. Loewendahl’ın 2001 yılı sonunda yaptığı çalışmanın sonucuna<br />

göre Türkiye ekonomik büyüklükler açısından güçlü iken, istikrar, altyapı ve tanıtım<br />

konularında başarısızdır. Çalışma sonucunda Türkiye emek yönünden güçlü olarak<br />

niteleniyor olsa da günümüzde bu avantajı daha çok Asya ülkeleri ellerinde<br />

bulundurmaktadırlar.<br />

Tablo 3.15. Türkiye’nin Doğrudan Yabancı Yatırım Konum Avantajları<br />

Kilit Konum Faktörleri Karşılaştırmalı Durum<br />

Piyasa Arayan DYY<br />

Piyasa Büyüklüğü<br />

Piyasa Büyüme Oranı<br />

Nüfus<br />

Kişi Başına Gelir<br />

Etkinlik Arayan DYY<br />

Emek Maliyeti<br />

Emeğin Üretkenliği<br />

Bölgesel Entegrasyonlar<br />

Emeğin Kalitesi ve Arzı<br />

Nitelik Arayan DYY<br />

Mühendis ve Teknisyen Arzı<br />

Ar-Ge ve Yenilik Tabanı<br />

Haberleşme ve İnternet Altyapısı<br />

DYY Çeken Çevre Koşulları<br />

DYY Mevzuatı (Bağımsız DYY)<br />

DYY Mevzuatı (Özelleştirme/Altyapı DYY’si)<br />

Kolaylaştırıcı Süreç<br />

Politik Sadakat<br />

Teşvikler<br />

Yatırım Tanıtımı<br />

Kurumsal – Politik Çevre<br />

Ekonomik İstikrarsızlık (Enflasyon, Döviz Kuru, Borç)<br />

Politika Kesinliği<br />

Politik Müdahale, Bürokrasi ve Yozlaşma<br />

Adalet Sistemi ve Mülkiyet Hakları<br />

Yurtiçi Sosyal Gerilimler<br />

Kaynak: LOEWENDAHL ve LOEWENDAHL, s. 29.<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Orta<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Güçlü<br />

Zayıf<br />

Orta<br />

Güçlü<br />

Zayıf<br />

Orta<br />

Zayıf<br />

Güçlü<br />

Zayıf<br />

Zayıf<br />

Zayıf<br />

Zayıf<br />

Zayıf<br />

Zayıf<br />

Bu aşamadan sonra da orta büyüklükteki bir ülke olarak Türkiye’nin ucuz<br />

işgücü ile Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabet etmesi mümkün değildir.<br />

Dolayısıyla Türkiye’nin DYY stratejisini belirlerken buna dikkat etmesi, beşeri<br />

sermayeyi, ulaştırma ve haberleşme altyapısını, Ar-Ge altyapısını geliştirerek orta ve


103<br />

uzun vadede teknoloji-yoğun üretime geçmeye çalışması gerekmektedir. Bu sayede<br />

gelen DYY’nin ülkeye hem doğrudan hem de dolaylı etkileri olacaktır. Doğrudan<br />

etkisi ülke ekonomisin büyümesi olacakken, dolaylı etkisi teknoloji transferi, taşma<br />

gibi yollarla yerli firmaların da gelişmesi olacaktır.<br />

Bir sonraki bölümde DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri incelenecek ve<br />

Türkiye üzerine bir model kurularak, DYY’nin Türkiye’de büyümeye yol açıp<br />

açmayacağı araştırılacaktır.


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

<strong>DOĞRUDAN</strong> <strong>YABANCI</strong> YATIRIMIN <strong>EKONOMİK</strong> <strong>BÜYÜMEYE</strong><br />

ETKİSİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI<br />

104<br />

Doğrudan yabancı yatırımlar artan ve ucuzlayan haberleşme, ulaştırma<br />

olanakları, bilgi transferi, serbestleşme -kısaca küreselleşme-, artan ekonomik ve<br />

finansal entegrasyon ve özelleştirmeler ile artış göstermiştir. 276 Buna bir de ticari<br />

bankaların 1980’lerde kredilerini azaltmaları sonucu GOÜ’nün sermaye<br />

kısıtlamalarını azaltmaları ve üstüne vergi teşvikleri ve sübvansiyonları eklendiği<br />

zaman DYY’nin neden arttığı daha rahat anlaşılacaktır 277 .<br />

Artan DYY, önceleri ulus-devlet kavramına has milli egemenliğe dair bir<br />

tehdit olarak görülürken daha sonra özellikle GOÜ’lerde yaptığı etkiler dolayısıyla<br />

arzu edilen, tedariki için tanıtım ve teşvik programlarının hazırlandığı bir ekonomik<br />

enjeksiyon (injection) kalemi olmuştur.<br />

Çalışmanın bu bölümünde öncelikle DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri<br />

literatürü taranacak, makro ekonomik çalışmalar incelenecek ve sonrasında da<br />

etkilerin neler olduğu ve hangi yollarla gerçekleştikleri araştırılacaktır. Çalışmada<br />

son olarak da Türkiye’de DYY’nin büyümeye etkisini incelemek amacıyla<br />

ekonometrik bir modellemeye gidilecektir.<br />

4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımların Büyümeye Etkileri<br />

DYY, pek çok ülkede ekonomik büyümeyi hızlandırmış, ev sahibi ülkenin<br />

dünya ekonomisi ile entegrasyonunu sağlamıştır. Bu bağlamda DYY, büyümeyi<br />

276 DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment in Developing Countries and Growth: A Selective<br />

Survey”, The Journal of Development Studies, Vol. 34, No. 1, Oct. 1997, s. 2.<br />

277 CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, Does Foreign Direct Investment Accelerate Economic<br />

Growth, May 2002,<br />

,<br />

(07.09.2006), s. 1.


105<br />

hızlandırıcı bir katalizör olarak ekonomik literatürde yer bulmaya başlamıştır.<br />

Literatürde araştırma konusu haline gelmesi ile birlikte artan ampirik çalışmaların<br />

pek çoğunda ekonomik büyümeyi hızlandırıcı olarak bulunan DYY, kimi<br />

çalışmalarda da etkisiz bulunmuştur.<br />

DYY’nin büyüme üzerindeki etkileri, büyüme model ve teorileri aracılığıyla<br />

incelenmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla DYY analizleri de büyüme teorilerinin avantaj<br />

ve dezavantajlarını bünyelerinde barındırmaktadırlar.<br />

DYY önceleri “Erken Keynes-Sonrası Büyüme Teorileri” ile incelenmiştir.<br />

Bu teoriler büyümede en önemli payın tasarruf ve yatırım oranlarına ait olduğunu<br />

ileri sürmüşlerdir. Bu teorilerin en önemlisi Harrod-Domar modelidir. Daha sonra<br />

incelemeler “Neo-Klasik Büyüme Modelleri” ile devam etmiş ve önem teknolojik<br />

ilerlemeye verilmiştir. Bu akımın en önemli temsilcileri de Solow ve takipçileridir.<br />

Günümüzde ise DYY daha çok “Yeni – İçsel Büyüme Modelleri” ile analiz<br />

edilmektedir. Bu modeller ise Ar-Ge, beşeri sermaye birikimi ve dışsallıklara önem<br />

vermektedir. Bu teorinin en önemli isimleri ise Romer ve Lucas’tır. 278<br />

DYY’nin büyümeye etkilerini inceleyen alanlardan bir tanesi de endüstriyel<br />

organizasyon ekonomileridir. 279 Neo-klasik iktisat ile endüstriyel organizasyon<br />

ekonomileri DYY’nin etkilerini incelerken birbirlerine üstün gelememişlerdir.<br />

Dolayısıyla da günümüzde her iki teori de kullanılabilmektedir. 280<br />

Neo-klasik büyüme teorisine dayanan standart uluslararası ticaret teorisinin<br />

geçmişi MacDougall (1960)’a kadar dayanır. 281 Bu tip modellerde önem, sermaye<br />

girişine verilir ama öte yandan sermaye stokunun artması zamanla sermayenin<br />

278 BALASUBRAMANYAM, V. N., M. SALISU ve D. SAPSFORD, “Foreign Direct Investment and<br />

Growth in EP and IS Countries”, The Economic Journal, Vol. 106, Jan. 1996, s.94. Ayrıca Ar-Ge<br />

tabanlı büyüme modellerinin kısa bir tarihi için bkz. SAGGI, K., “Trade, Foreign Direct<br />

Investment, and International Technology Transfer: A Survey”, World Bank Policy Research<br />

Working Paper, No. 2349, May 2000, s. 7-10.<br />

279 Neo-klasik iktisat ile endüstriyel organizasyon ekonomileri arasında geçiş için bkz. ASHEGHIAN,<br />

P., “Determinants of Economic Growth in the United States: The Role of Foreign Direct<br />

Investment”, The International Trade Journal, Vol. XVIII, No. 1, Spring 2004, s. 64, 68-9.<br />

280 İki teorinin birbirine uyumunu sağlamak için yapılan çalışmalar vardır. Buna bir örnek olarak bkz.<br />

MCCLINTOCK, B. T., “Recent Theories of Direct Foreign Investment: An Institutionalist<br />

Perspective”, Journal of Economic Issues, Vol. 22, 1998.<br />

281 MACDOUGALL, G. D. A., “The Benefits and Costs of Private Investment from Abroad: A<br />

Theoretical Approach”, Economic Record, Vol. 36, 1960.


106<br />

marjinal ürününü düşürmektedir. Dolayısıyla fakir ve zengin ülkeler zaman<br />

içerisinde yakınsayacaklardır. 282<br />

Yakınsama öngörüsü günümüz gerçekleşmelerine pek uymamaktadır. Bu<br />

uyumsuzluk endüstriyel organizasyon ekonomileri gibi diğer alanların da önemini<br />

arttırmıştır. Endüstriyel organizasyonun geçmişi Hymer’in 1960’taki doktora tezine<br />

kadar uzanmaktadır. 283 Hymer’den sonra teoriye Buckley ve Casson (1976) 284 , Caves<br />

(1971) 285 , Dunning (1973) 286 , Kindleberger(1969) 287 ve Vernon (1966) 288 katkılarda<br />

bulunmuşlardır.<br />

Neo-klasik teori DYY’nin daha ziyade Romer’in “Nesne Açığı” (Object Gap)<br />

olarak adlandırdığı farklılığı kapatma görevine vurgu yaparken, endüstriyel<br />

organizasyon ise yine Romer’in “Fikir Açığı” (Idea Gap) farklılığına vurgu<br />

yapmaktadır. 289<br />

Endüstriyel organizasyonun inceleme alanında geniş öneme sahip diğer bir<br />

değişken de ÇUŞ’tur. DYY akımlarının önemli bir kısmını gerçekleştiren ÇUŞ, Neoklasik<br />

teoride gerektiği kadar vurgulanmamaktadır. Bu açık endüstriyel organizasyon<br />

tarafından telafi edilmektedir. 290<br />

İki teori arasındaki bu farklılık DYY’nin doğrudan etkileri ile dolaylı<br />

etkilerini anlatmaları olarak da yorumlanabilir. Neo-klasik teori daha ziyade<br />

282<br />

BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Impact of Foreign Investment on Host Countries: A<br />

Review of the Empirical Evidence”, World Bank Policy Research Working Paper, No. 1745,<br />

March 1997b,<br />

, (07.09.2006), s. 1.<br />

283<br />

HYMER, S., The International Operations of National Firms: A Study of Direct Investment,<br />

Unpublished PhD. Thesis, Massachusetts Institute of Technology, 1960.<br />

284<br />

BUCKLEY ve CASSON.<br />

285<br />

CAVES, 1971.<br />

286<br />

DUNNING, 1973.<br />

287<br />

KINDLEBERGER, C. P., American Business Abroad, Yale University Pres, New Haven, 1969.<br />

288<br />

VERNON, 1966.<br />

289<br />

BENACEK, V., M. GRONICKI, D. HOLLAND ve M. SASS, “The Determinants and Impact of<br />

Foreign Direct Investment in Central and Eastern Europe: A Comparison of Survey and<br />

Econometric Evidence”, Journal of United Nations, Vol. 9, No. 3, 2000, s.5.<br />

290<br />

ASHEGHIAN, s. 67.


107<br />

DYY’nin doğrudan etkileri üzerine yoğunlaşırken, endüstriyel organizasyon daha<br />

ziyade DYY’nin dolaylı etkileri üzerine yoğunlaşır. 291<br />

Şekil 4.1. Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkileri<br />

* Dolaylı etkilerin ilk 5 tanesi OECD’nin DYY taşmaları için kabul ettiği kanallardır; bkz.<br />

MENCINGER, J., “Does Foreign Direct Investment Always Enhance Economic Growth?”, Kyklos,<br />

Vol 56, Fasc. 4, 2003, s. 503.<br />

Şekil 4.1’den de görülebileceği gibi DYY’nin ekonomik büyümeye etkileri<br />

hem doğrudan hem de dolaylı yollarla olabilmektedir.<br />

Doğrudan etkilerin en başında, özellikle sermayenin kıt olduğu GOÜ’lerde<br />

çok etkili olan, sermaye girişi gelmektedir. DYY girişleri ile ev sahibi ülkelere<br />

sermaye girişi olmaktadır. Bu giriş ülkenin ödemeler bilançosunu olumlu<br />

etkilemektedir. Bu bağlamda da DYY portfolyo yatırımı ve dış borç ile aynı etkiyi<br />

yaratmaktadır. DYY’nin bu diğer girişlerden farkı ise DYY’nin istihdam, teknoloji,<br />

yeni ara mal, yeni nihai mal, ticaret ve vergi geliri yaratıyor olmasıdır. DYY eğer<br />

yeşil alan yatırımı şeklinde veya yerli firmanın genişletilmesi şeklinde olursa yeni<br />

istihdam yaratabilmektedir. Öte yandan, eğer DYY birleşme veya satın alma<br />

türündeyse veya yeşil alan yatırımı olsa bile çalışanlarını ev sahibi ülke dışından<br />

291 BLOMSTRÖM, 1997b, s. 2.<br />

Doğrudan Yabancı Yatırımların Etkileri<br />

Doğrudan Etkiler Dolaylı Etkiler *<br />

1. Sermaye Girişi ve Ödemeler<br />

Dengesi Etkisi<br />

2. Yeni Ara Mal Kullanımı<br />

3. Yeni Ürün Girişi<br />

4. İstihdam Etkisi<br />

5. Teknoloji ve İşgücü<br />

Transferleri<br />

6. Ticaret Etkisi<br />

7. Artan Vergi Geliri<br />

1. Teknoloji ve Teknik-Bilgi<br />

Transferi<br />

2. Firma Gelişimi ve Yeniden<br />

Yapılandırılması<br />

3. Uluslararası Ticaret<br />

Entegrasyonuna Katkılar<br />

4. İş Yaşamı Rekabetine<br />

Katkılar<br />

5. Beşeri Sermaye Oluşumunu<br />

Destekleme ve Emek Devri<br />

6. Bağlantılar


108<br />

temin ediyorsa yeni istihdam yaratmaz. Hatta bazı durumlarda ev sahibi ülke<br />

çalışanlarının yerine yabancıların alınması veya daha teknoloji yoğun üretime<br />

geçilmesi yerli istihdamı azaltabilir.<br />

DYY ile kurulan yabancı firmalar genel olarak yabancı olmanın dezavantajını<br />

telafi edebilmek için yerli firmalardan daha yeni teknolojiler ile donatılmışlardır.<br />

Dolayısıyla DYY girişi ev sahibi ülkeye yeni teknolojilerin girmesi anlamına<br />

gelmektedir. Öte yandan, düşük bir ihtimal de olsa yabancı firma, yabancı olmanın<br />

dezavantajını teknoloji dışı üstünlükleri – yönetim, organizasyon, merkezin<br />

bağlantıları- ile telafi etme yoluna giderse ev sahibi ülkeye yeni teknoloji girişi<br />

olmayabilir.<br />

DYY ile ülkeye yeni ara mal girişi olabilir ama bu ara malları kullanabilecek<br />

bir yerli imalat sanayi mevcut değilse, bu girişlerin de etkisi olmayacaktır.<br />

Yeni nihai mal girişi ise her durumda yerli halkın kullanımı için uygun<br />

olmayabilir.<br />

DYY menşeli yabancı firmaların ev sahibi ülkede vergi gelirini arttırıp<br />

arttırmayacakları ise yabancı firmanın transfer fiyatlandırmasını ne derece<br />

uyguladığına bağlıdır.<br />

Tüm bu doğrudan etkiler, daha ziyade Neo-klasik teorinin ilgi alanına<br />

girmektedir. Öte yandan günümüzde artık dolaylı etkilerin daha baskın olduğu<br />

düşünülmektedir. Dolayısıyla çalışmanın geri kalan kısmında ekseriye dolaylı etkiler<br />

üzerinde durulacaktır. 292<br />

Dolaylı etkiler incelenirken 2 değişik metot izlenebilmektedir:<br />

1. Makroekonomik çalışmalar<br />

2. Toplam faktör üretkenliğine dayanan çalışmalar<br />

292 DYY – ekonomik büyüme ilişkisini inceleyen çalışmalar tanımlayıcı, matematiksel veya<br />

ekonometrik olmaktadır. Bu çalışmada tanımlayıcı çalışmalar literatürün bir bütünlük<br />

sağlamasında kullanılmıştır. Matematiksel çalışmalar için ise bkz. RODRIGUEZ-CLARE, A.,<br />

“Multinationals, Linkages, and Economic Development”, The American Economic Review, Vol.<br />

86, No. 4, Sep. 1996; CRISCUOLO, P. ve R. NARULA, “A Novel Approach to National<br />

Technological Accumulation and Absorptive Capacity: Aggregating Cohen and Levinthal”,<br />

MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No. 2002-016, 2002; HANSON. Öte<br />

yandan matematiksel modellerin kısıtları çok olduğundan çalışmanın bundan sonraki kısımlarında<br />

ekonometrik çalışmalar üzerinde durulacaktır.


109<br />

Bu yöntemlerden ilki ülke verilerini kullanarak, ikincisi firmaların faktör<br />

üretkenliklerini kullanarak DYY – ekonomik büyüme ilişkisini incelemeye<br />

çalışmaktadır. DYY – ekonomik büyüme etkisi incelenirken öncelikle<br />

makroekonomik çalışmalara yer verilecek, ardından da mikro ölçekli çalışmalara ve<br />

etki kanallarına değinilecektir.<br />

4.1.1. Makroekonomik Çalışmalar<br />

Makroekonomik çalışmalar ülke ölçeğinde değişkenleri kullanan<br />

çalışmalardır. DYY’nin ekonomik büyüme sağlayıp sağlamadığı incelenirken<br />

sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemi kullanan çalışmaların sayısı oldukça<br />

fazla olmakla birlikte çalışmaların sonuçları birbirleri ile uyum içerisinde<br />

olmayabilmektedir.<br />

Asheghian 1960–2000 yılları arası için ABD üzerinde yaptığı çalışmada<br />

“Granger Non-Causality Test” kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi pozitif ve<br />

anlamlı olarak etkilediğini bulmuştur. Çalışmasında yazar ayrıca nedenselliğin<br />

yönünü tek olarak ve DYY’den büyümeye doğru olduğunu da tespit etmiştir. 293<br />

DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif ilişkiyi Mencinger de elde<br />

etmiştir. Çalışmasında yazar Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya,<br />

Litvanya, Polonya, Slovakya ve Slovenya verilerini incelemiştir. Yazar toplanmış<br />

veri (pooled data) kullanmış ve Granger nedensellik testi uygulamıştır. Sonuç olarak<br />

yazar DYY’nin büyümeye sebep olurken, büyümenin DYY’yi arttırmadığını<br />

bulmuştur. 294<br />

Blomström vd. ise 1993 yılında yaptıkları çalışmada sermaye oluşumu ile<br />

ekonomik büyüme arasında tek yönlü pozitif bir ilişki bulmuşlardır ve bu ilişkinin<br />

yönünün de sermaye oluşumundan büyümeye doğru olduğunu tespit etmişlerdir. 295<br />

Dolayısıyla çalışma, DYY girişlerinin ev sahibi ülkede sermaye oluşumuna sebebiyet<br />

293 ASHEGHIAN.<br />

294 MENCINGER.<br />

295 BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “Is Fixed Investment the Key to Economic<br />

Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4436, Aug. 1993.


110<br />

vermesinden dolayı DYY ile ekonomik büyüme arasındaki pozitif bir ilişkiye işaret<br />

etmektedir.<br />

DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulan diğer<br />

bir çalışma da Borota ve Kutan’a aittir. Yazarlar 14 AB üyesi ülkesi ile1973 – 2002<br />

yılları için, 14 aday ve yeni üye ülke ile 1991 – 2002 yılları için yaptıkları çalışmada<br />

pozitif ilişkinin kaynağını ev sahibi ülkedeki sermaye artışı değil teknolojik ilerleme<br />

olarak tespit etmişlerdir. 296<br />

DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişkiyi Çin üzerine yaptığı<br />

çalışmasında Dees de bulmuştur. 297<br />

De Mello OECD üyesi olan ve olmayan 32 ülke için yaptığı çalışmasında,<br />

ana sonuç olarak DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki bulmuştur.<br />

Dolayısıyla DYY ile yurtiçi yatırımların birbirlerinin tamamladıklarını tespit etmiştir.<br />

DYY’nin OECD üyesi ülkelerde teknolojik değişime pozitif etki yaptığını, OECD<br />

üyesi olmayan ülkelerde ise toplam faktör üretkenliğini düşürdüğünü bulmuştur.<br />

Toplam etkiyi ise pozitif bulmuştur. 298<br />

Bosworth ve Collins ise 23’ü GÜ ve 62’si GOÜ olmak üzere 85 ülke üzerine<br />

1978 – 1995 yılları arasındaki dönem için yaptıkları çalışmada DYY ile ekonomik<br />

büyüme arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır. DYY’nin ekonomik büyümeyi<br />

pozitif etkilemesinin kanalı olarak da DYY’nin toplam faktör üretkenliğini<br />

artırmasını göstermişlerdir. 299<br />

Ericsson ve Irandoust ise Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya üzerine<br />

“Granger Non-Causality Test” yöntemini kullanarak 1970 – 1997 yılları arasındaki<br />

dönem için yaptıkları çalışmada İsveç ve Norveç için DYY ile büyüme arasında<br />

296<br />

BOROTA, T. ve A. M. KUTAN, European Integration, Foreign Direct Investment and<br />

Growth,<br />

, (07.09.2006).<br />

297<br />

DEES.<br />

298<br />

DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment-Led Growth: Evidence from Time Series and<br />

Panel Data”, Oxford Economic Papers, Vol. 51, 1999.<br />

299<br />

BOSWORTH ve COLLINS.


111<br />

pozitif bir ilişki bulmuşlardır. Bu ilişki Norveç’te tek yönlü iken İsveç’te iki<br />

yönlüdür. Çalışma Danimarka ve Finlandiya’da böyle bir etki tespit edememiştir. 300<br />

Makroekonomik çalışmaların bir kısmı da DYY ile ekonomik büyüme<br />

arasında pozitif ilişki bulmuşlar ama bu ilişkinin bazı ev sahibi ülke özelliklerine<br />

bağlı olduğunu tespit etmişlerdir. Bu bağlamda çalışmalarda ev sahibi ülkenin beşeri<br />

sermaye seviyesi, gelir seviyesi, finans sisteminin gelişmişliği ve ticaret politikası<br />

DYY’nin büyüme yaratmasında önem kazanmaktadır.<br />

Borensztein vd. 69 GOÜ üzerinde 1970 – 1989 yılları arası dönem için<br />

yaptıkları çalışmada ilişkisiz regresyon tekniğini (unrelated regression technique)<br />

kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi ancak ev sahibi ülkenin eşik bir beşeri<br />

sermaye seviyesinin üzerinde olduğu durumlarda pozitif etkileyebileceğini<br />

bulmuştur. 301<br />

Aynı şekilde Xu da ABD DYY’sinin gittiği 40 ülke üzerinde 1966 – 1994<br />

yılları arasındaki dönem için yaptığı çalışmasında DYY’nin sadece GOÜ’de<br />

üretkenlik artışı sağladığını, öte yandan bu etkinin en az kalkınmış ülkelerde<br />

görülmediğini tespit etmiştir. Bu farklılığın da sebebini en az kalkınmış ülkelerin<br />

eşik beşeri sermaye seviyesinin altında olmaları olarak göstermiştir. 302<br />

Bu tip çalışmalardaki diğer bir eşik de gelir düzeyi olmaktadır. Assanie ve<br />

Singleton 67 GOÜ üzerinde yaptıkları çalışmada eş zamanlı denklemler (3 aşamalı<br />

en düşük kareler – 3SLS) ve panel veri kullanarak DYY’nin ekonomik büyümeyi<br />

ancak eşik bir gelir düzeyinin üzerinde pozitif etkilediğini, bu değerin altında ise<br />

anlamlı bir ilişkinin olmadığını bulmuşlardır. 303 Dolayısıyla DYY’nin ekonomik<br />

büyüme üzerindeki etkisi düşük gelirli ülkelerde anlamsızken, orta gelirli ülkelerde<br />

pozitif olmaktadır.<br />

300 ERICSSON, J. ve M. IRANDOUST, “On the Causality between Foreign Direct Investment and<br />

Output: A Comparative Study”, The International Trade Journal, Vol. XV, No. 1, Spring 2001.<br />

301 BORENSZTEIN, E., J. DE GREGORIO ve J-W. LEE, “How Does Foreign Direct Investment<br />

Affect Economic Growth?”, Journal of International Economics, Vol. 45, 1998.<br />

302 XU, B., “Multinational Enterprises, Technology Diffusion, and Host Country Productivity<br />

Growth”, Journal of Development Economics, Vol. 62, 2000.<br />

303 ASSANIE, N. ve B. SINGLETON, The Quality of Foreign Direct Investment: Does it Matter<br />

for Economic Growth?, 2002,<br />

, (07.09.2006).


112<br />

Geliri eşik kabul eden diğer bir çalışma da Blomström vd.’ne aittir. Yazarlar<br />

1960 – 1985 yılları arasındaki dönem için 78 GOÜ üzerinde yaptıkları çalışmada<br />

DYY’nin sadece üst-gelir GOÜ’nün ekonomisini pozitif etkilediğini bulmuşlardır. 304<br />

Ayrıca yazarlar nedenselliğin yönünü tek olarak ve DYY’den ekonomik büyümeye<br />

doğru olduğunu bulmuşlardır.<br />

Ev sahibi ülkenin finansal gelişmişliği ise diğer bir eşik değişkendir.<br />

DYY’nin büyümeye katkıda bulunabilmesi için ev sahibi ülkenin finans sisteminin<br />

gelişmiş olması gerekmektedir. Daha gelişmiş bir finans sistemi DYY ile gelen<br />

teknolojinin yayınımında (diffusion) pozitif etki yaratacaktır. Bu bağlamda Hermes<br />

ve Lensink çalışmalarında DYY’nin ekonomik büyümeyi ancak eşik bir finans<br />

sistemi gelişmişliğinin üzerinde pozitif etkileyebileceğini bulmuşlardır. 305<br />

1975 – 1995 yılları arasındaki dönem için 20 OECD üyesi ve 51 OECD üyesi<br />

olmayan ülke üzerinde yaptıkları çalışma ile aynı sonucu Alfaro vd. de elde<br />

etmiştir. 306<br />

Ticaret politikası ise eşik bir değişkenden ziyade katalizör bir değişken olarak<br />

düşünülebilir. Ticaret politikası daha dışa açık olan ülkelerin DYY çekmede ve<br />

DYY’nin büyümeye dönüştürülmesinde daha başarılı olacakları kabul edilmektedir.<br />

Bu bağlamda Balasubramanyam vd.’nin 46 GOÜ üzerinde 1970 – 1985 yılları<br />

arasındaki dönem için yaptıkları çalışma örnek teşkil etmektedir. Çalışmada yazarlar,<br />

dışa açık bir ticaret politikasının içe dönük bir politikaya göre hem daha fazla DYY<br />

çekeceğini hem de gelen DYY’nin büyümeye daha fazla katkıda bulunacağını<br />

bulmuşlardır. 307<br />

DYY ile ekonomik büyüme arasında pozitif fakat anlamsız bir ilişkiyi<br />

Obwona bulmuştur. Yazar Uganda’da DYY’nin ekonomik büyümeye kısa dönemde<br />

304 BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “What Explains Developing Country Growth?”,<br />

NBER Working Paper Series, No. 4132, Aug. 1992b.<br />

305 HERMES, N. ve R. LENSINK, Foreign Direct Investment, Financial Development and Economic<br />

Growth”, Journal of Development Studies, Vol. 40, No. 1, Oct. 2003, s.142.<br />

306 ALFARO, L., A. CHANDA, Ş. KALEMLİ-ÖZCAN ve S. SAYEK, “FDI and Economic Growth:<br />

The Role of Local Financial Markets”, Journal of International Economics, Vol. 64, 2004.<br />

307 BALASUBRAMANYAM.


113<br />

pozitif, uzun dönemde ise negatif etkide bulunduğunu bulmuştur. Net etki ise pozitif<br />

ama anlamsız bir ilişkidir. 308<br />

DYY’nin ekonomik büyümeye anlamlı etkide bulunmadığı sonucuna varan<br />

çalışmalar da mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Alıcı ve Ucal’ın 1987 – 2002 yılları<br />

arasındaki dönem için Türkiye üzerine yaptıkları çalışmadır. Çalışmada yazarlar<br />

DYY’nin ne ihracata ne de endüstriyel üretime pozitif bir etkisinin olduğunu<br />

bulmuşlardır. Dolayısıyla DYY ile ekonomik büyüme arasında anlamlı bir ilişkinin<br />

olmadığı sonucuna varmışlardır. Yazarlar çalışmada Türkiye’ye gelen DYY’nin<br />

ekonomik büyümeye sebebiyet vermemesinin nedenini de DYY girişlerinin az<br />

olmasına bağlamaktadırlar. 309<br />

Aynı şekilde Kang ve Du da 20 OECD ülkesi üzerine 1981 – 2000 yılları<br />

arasındaki dönem için hazırladıkları çalışmalarında DYY’nin ekonomik büyümeye<br />

anlamlı bir etkide bulunmadığını bulmuşlardır. 310<br />

Yine anlamlı bir ilişki bulamayan diğer bir çalışma da Aslanoğlu’na aittir.<br />

Yazar 1975 – 1995 yılları arasındaki dönem için Türkiye üzerine yaptığı çalışmada<br />

Granger nedensellik testi kullanmış ve ne DYY’nin ekonomik büyümeye ne de<br />

ekonomik büyümenin DYY’ye neden olduğunu bulmuştur. 311<br />

Literatürdeki bu farklılaşma DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin<br />

kesin olmadığına işaret etmektedir.<br />

308 OBWONA.<br />

309 ALICI AKGÜÇ, A. ve M. Ş. UCAL, “Foreign Direct Investment, Exports and Output Growth of<br />

Turkey: Causality Analysis”, Paper to be presented at the European Trade Study Group<br />

(ETSG) Fifth Annual Conference, Universidad Carlos III de Madrid, 11-13 September 2003,<br />

, (07.09.2006).<br />

310 KANG, Y. ve J. DU, Foreign Direct Investment and Economic Growth: Empirical Analyses<br />

on Twenty OECD Countries, March 4<br />

th , 2005,<br />

, (02.01.2006).<br />

311 ASLANOĞLU, E., “The Structure and the Impact of Foreign Direct Investment in Turkey”,<br />

Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, XVII, 1, 2002.


4.1.2. Toplam Faktör Üretkenliği Üzerine Çalışmalar<br />

114<br />

DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini bulmaya çalışan diğer bir<br />

yöntem de toplam faktör üretkenliklerini inceleme yöntemidir. Bu yöntem izlenerek<br />

yapılan ampirik çalışmaların sonuçlarında da makroekonomik çalışmalara benzer<br />

şekilde farklılaşma görülmektedir. Bunun sebebi DYY’nin yerli firmaların toplam<br />

faktör üretkenlikleri üzerinde birbirine zıt iki etki yaratmasıdır. Etkilerden ilki<br />

taşmalar sonucu üretkenlik artışı iken diğeri de yabancı firmaların yerli firmaların<br />

pazar paylarını azaltarak yerli firmaların üretkenliklerini düşürmeleridir. 312<br />

Blomström ve Sjöholm 1991 verilerine dayanarak Endonezya üzerine 13.663<br />

firma verilerini kullanarak hazırladıkları çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların<br />

toplam faktör üretkenliğini pozitif ve anlamlı bir şekilde arttırdığını bulmuşlardır.<br />

Ayrıca yabancı firmaların emek üretkenliklerinin devamlı yerli firmalardan yüksek<br />

olduğunu ama yabancı şirketlerdeki yerli mülkiyetinin derecesinin emeğin üretkenlik<br />

derecesine ve taşma derecesine anlamlı olarak etkide bulunmadığını da bulmuşlardır.<br />

Üretkenlikteki bu artışın sadece iç piyasaya dönük yerli firmalarda gerçekleşmesi de<br />

toplam faktör üretkenliği taşmalarının rekabet artışı sayesinde oluştuğunun<br />

göstergesidir. 313<br />

Blomström ve Wolff Meksika için 1965 – 1984 yılları arasındaki dönem için<br />

yaptıkları çalışmada şu kuvvetli 4 sonuca ulaşmışlardır: 314<br />

1. Meksika’daki<br />

yaklaşmıştır.<br />

yerli firmaların üretkenliği yabancı firmalarınkine<br />

2. Yerli firmaların üretkenlik artış hızı ile bunların ÇUŞ’u yakalama oranı<br />

endüstrideki yabancı mülkiyetinin seviyesi ile pozitif ilişkilidir.<br />

3. 1960’ların ortası ile 1980’lerin ortası arasında Meksika ile ABD<br />

arasındaki üretkenlik açığı azalmıştır.<br />

312 AITKEN, B. J. ve A. E. HARRISON, “Do Domestic Firms Benefit from Direct Foreign<br />

Investment? Evidence from Venezuela”, The American Economic Review, Vol. 89, No. 3, Jun.<br />

1999, s. 605.<br />

313 BLOMSTRÖM, M. ve F. SJÖHOLM, “Technology Transfer and Spillovers: Does Local<br />

Participation with Multinationals Matter?”, NBER Working Paper Series, No. 6816, Nov. 1998.<br />

314 BLOMSTRÖM, M. ve E. N. WOLFF, “Multinational Corporations and Productivity Convergence<br />

in Mexico”, NBER Working Paper Series, No. 3141, Oct. 1989.


115<br />

4. Meksika firmalarının üretkenlik artış hızı ile ABD seviyesine yakınsama<br />

hızı ÇUŞ’un olduğu endüstrilerde daha fazladır.<br />

Asheghian çalışmasında DYY’nin ekonomik büyümeyi pozitif ve anlamlı<br />

etkilediğinin yanında DYY’nin yerli firma toplam faktör üretkenliğini de pozitif ve<br />

anlamlı etkilediğini bulmuştur. Bu ikinci ilişkinin de tek yönlü ve yönün DYY’den<br />

toplam faktör üretkenliğine doğru olduğunu bulmuştur. 315<br />

Djankov ve Hoekman 1992 – 1996 yılları arasındaki dönemde Çek<br />

Cumhuriyeti üzerine yaptıkları çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların toplam<br />

faktör üretkenlikleri pozitif etki yaptığını bulmuşlardır. 316<br />

Sjöholm Endonezya üzerine yaptığı çalışmada 1980 yılı için 7.762, 1991 yılı<br />

için 15.709 firmayı incelemiş ve DYY’nin ulusal düzeyde endüstri içinde pozitif<br />

taşmalar yarattığını bulmuştur. 317<br />

Yine Sjöholm diğer bir çalışmasında yine Endonezya’yı inceleyerek DYY’ın<br />

yerli firmaların toplam faktör üretkenliğini arttırdığını bulmuştur. Fakat bu artış<br />

sektörler arasında farklılıklar göstermiş, rekabetin fazla olduğu sektörlerde<br />

diğerlerine göre daha fazla artış gerçekleşmiştir. Diğer bir sonuç da yerli ve yabancı<br />

firmalar arasındaki teknoloji açığı arttıkça, DYY’den taşmaların arttığının<br />

tespitidir. 318<br />

Yine benzer bir sonucu Aitken ve Harrison elde etmişlerdir. Yazarlar 1976 –<br />

1989 yılları arasındaki dönem için 4000 Venezuella firması üzerine yaptıkları<br />

çalışmalarında DYY’nin yerli firmaların toplam faktör üretkenliğini pozitif<br />

etkilediğini bulmuşlardır. Fakat bu etkinin de çok küçük olduğunu belirtmişlerdir. 319<br />

Caves Kanada ve Avustralya üzerine yaptığı çalışmasında DYY sonucu<br />

kurulan yabancı işletmelerin Kanada’da yerli firmaların üretkenliklerinin anlamlı bir<br />

315 ASHEGHIAN.<br />

316 DJANKOV, S. ve B. HOEKMAN, “Foreign Investment and Productivity Growth in Czech<br />

Enterprises”, The World Bank Economic Review, Vol. 14, No. 1, Jan. 2000.<br />

317 SJÖHOLM, F., “Productivity Growth in Indonesia: The Role of Characteristics and Direct Foreign<br />

Investment”, Working Paper in Economics and Finance, No. 216, Jan. 1998.<br />

318 SJÖHOLM, F., “Technology Gap, Competition and Spillovers from Direct Foreign Investment:<br />

Evidence from Establishment Data”, The Journal of Development Studies, Vol. 36, No. 1, Oct.<br />

1999.<br />

319 AITKEN ve HARRISON.


116<br />

şekilde etkilemediğini ama Avustralya’da ise yerli işletmelerin üretkenliklerini<br />

arttırdığını bulmuştur. 320<br />

Barrell ve Pain Almanya ve İngiltere üzerine yaptıkları çalışmada DYY’nin<br />

toplam faktör üretkenliklerini arttırdığını bulmuşlardır. 321<br />

Konuya dair diğer bir çalışma da Blomström’ün 1986 yılında yazdığı<br />

makaledir. Makalede yazar Meksika için 1970 – 1975 yılları arasındaki dönemi<br />

incelemiş ve DYY’nin yapısal etkinliklere duyarlı olduğu ile DYY’nin ortalamanın<br />

üzerinde etkinlik seviyesine sahip işletmelerde emeğin üretkenliğini arttırdığını<br />

bulmuştur. Dolayısıyla DYY GOÜ’de üretimin ikili (modern ve geleneksel) yapısını<br />

daha da arttırabilmektedir. Çalışma ayrıca teknoloji transferi ile değil artan rekabet<br />

ile taşmaların gerçekleştiğini bulmaktadır. 322<br />

Makroekonomik analizde olduğu gibi toplam faktör üretkenliği analizinde de<br />

anlamlı ilişki bulamayan çalışmalar vardır.<br />

Kinoshita pozitif etki ile anlamlı bir ilişkinin yokluğu arasında sonuçlar bulan<br />

bir çalışma yapmıştır. Çalışmasında yazar, 1995 – 1998 yılları arasındaki Çek<br />

Cumhuriyeti verilerini incelemiştir. Sonuç olarak da DYY ile yerli firma toplam<br />

faktör üretkenliği arasında elektrik makineleri ve radyo ve TV sektörleri haricinde<br />

anlamlı bir ilişkinin olmadığını bulmuştur. 323<br />

DYY ile yerli firmaların toplam faktör üretkenlikleri arasında anlamlı bir<br />

ilişki bulamayan çalışmalardan biri Aslanoğlu’nun Türkiye üzerine yaptığı<br />

çalışmadır. Yazar DYY’nin Türkiye imalat sanayinde faaliyet gösteren yerli firmalar<br />

üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını bulmuştur. 324<br />

Anlamlı bir ilişki bulamayan diğer bir çalışma da Carkovic ve Levine’e aittir.<br />

Yazarlar 72 ülke üzerine 1960 – 1995 yılları arasındaki dönem için yaptıkları<br />

320 CAVES, 1974a.<br />

321 BARRELL, R. ve N. PAIN, “Foreign Direct Investment, Technological Change, and Economic<br />

Growth within Europe”, The Economic Journal, Vol. 107, No. 445, Nov. 1997.<br />

322 BLOMSTRÖM, M., “Foreign Investment and Productive Efficiency: The Case of Mexico”, The<br />

Journal of Industrial Economics, Vol. 35, No. 1, Sep. 1986.<br />

323 KINOSHITA, Y., “R&D and Technology Spillovers via FDI: Innovation and Absorptive<br />

Capacity”, CERGE-EI Working Paper, No. 349, Nov. 2000, ,<br />

(07.09.2006).<br />

324 ASLANOĞLU, E., “Spillover Effects of Foreign Direct Investments in Turkish Manufacturing<br />

Industry”, Journal of International Development, Vol. 12, 2000.


117<br />

çalışmada DYY’nin yerli firma toplam faktör üretkenliği üzerinde anlamlı bir etki<br />

yapmadığını bulmuşlardır. 325<br />

Aitken ve Harrison 3.955 ila 6.044 Venezuella firması üzerinde 1976 – 1989<br />

yılları arasındaki dönem için yaptıkları çalışmada DYY’nin ortak girişimlerden<br />

50’den az çalışanı olan firmalara pozitif etkisinin olduğunu, yabancı mülkiyetinin<br />

artmasının ise tamamen yerli firmaların üretkenlikleri üzerinde negatif etki<br />

yarattığını bulmuşlardır. Toplam etki ise çok az olmakla birlikte pozitiftir. Bu etkiden<br />

de sadece ortak girişimler pay alabilmekte, DYY’nin terli firmalar üzerinde toplam<br />

faktör üretkenliği artışı etkisi bulunmamaktadır. 326<br />

Dajiman vd. 2003 yılında 8 geçiş ekonomisi için 1994 – 1998 firma düzeyi<br />

verilerini kullanarak DYY’nin uluslararası teknoloji transferinin ön önemli aracısı<br />

olduğunu ama öte yandan DYY sonucu kurulan yabancı firmalardan yerli firmalara<br />

anlamlı bir taşmanın olmadığını, hatta DYY girişinden dolayı yerli firmaların<br />

üretkenlik düşüşü yaşayabildiklerini bulmuştur. 327<br />

Hem makroekonomik düzeydeki hem de toplam faktör üretkenliği adı altında<br />

mikroekonomik çalışmaların farklı sonuçlar bulmalarının ana nedeni ülkeye has<br />

özelliklerin farklılık göstermesidir. Bu farklılıklar literatürde massetme kapasiteleri<br />

ile açıklanmaktadır.<br />

Massetme kapasitesi ekonomik birimlerin var olan ve kullanılabilecek<br />

kaynakları –teknolojik fırsatları – üretim zincirine entegre edebilme, potansiyel ve<br />

ilgili teknolojik gelişmelerin ne yönde ilerleyeceğini öngörebilme yeteneği olarak<br />

tanımlanabilmektedir. 328 Bu özellikleriyle massetme kapasitesi, teknoloji transferi<br />

literatüründeki teknolojik yetenekler kavramı, içsel büyüme literatüründeki beşeri<br />

sermaye kavramı ile örtüşmese de çok benzeşmektedir. Massetme kapasitesi kavramı<br />

325 CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, “Does Foreign Direct Investment Accelerate Economic<br />

Growth?”, U of Minnesota Department of Finance Working Paper, June 2002,<br />

, (07.09.2006).<br />

326 AITKEN ve HARRISON, 1999.<br />

327 DAJIMAN, J. P., M. KNELL, B. MAJCEN ve M. ROJEC, “The Role of FDI, R&D Accumulation<br />

and Trade in Transferring Technology to Transition Countries: Evidence from Firm Panel Data for<br />

Eight Transition Countries”, Economic Systems, Vol. 27, 2003.<br />

328 NARULA, R. ve B. PORTELLI, “Foreign Direct Investment and Economic Development:<br />

Opportunities and Limitations from a Developing Country Perspective”, MERIT – Infonomics<br />

Research Memorandum Series, No. 2004-009, 2004, s. 10.


118<br />

teknoloji ve beşeri sermayeyi içermesinin yanı sıra ev sahibi ülkenin kurumsal,<br />

altyapısal ve sosyal-kültürel değişkenlerini de bünyesinde barındırır. Dolayısıyla<br />

massetme kapasitesinin arttırılması Ar-Ge, taşma etkisi, teknolojik gelişme (yurt içi<br />

veya dışı) ve kümelenme etkisi ile gerçekleştirilebilir. 329<br />

Massetme kapasitesi ev sahibi ülkenin teknoloji, Ar-Ge ve beşeri sermaye<br />

düzeyi gibi değişkenler kullanılarak ampirik çalışmalarda DYY’nin büyümeye<br />

etkisini ölçmede kullanılabilmektedir.<br />

Blomström ve Wang oyun teorisi bağlamında yaptıkları çalışmalarında<br />

ÇUŞ’un teknoloji transferi sağlamasında ev sahibi ülkelerin öğrenme aktivitelerinin<br />

çok önemli olduğunu vurgulamaktadır. 330<br />

Narula ve Marin Arjantin üzerine yaptıkları çalışmada yerli firmalardan<br />

massetme kapasitesini arttırmaya daha fazla yatırım yapan firmaların yabancı<br />

firmaların taşma etkilerinden yararlandıklarını tespit etmişlerdir. 331<br />

Durham 1979 – 1998 yılları arasındaki dönem için 80 ülke üzerinde yaptığı<br />

çalışmada DYY’nin büyümeye doğrudan bir etkisinin olduğuna dair sonuçlar<br />

bulamasa da DYY’nin büyümeye etkisinin ev sahibi ülkenin massetme kapasitesi ile<br />

ilişkili olduğunu tespit etmiştir. 332<br />

Blomström ve Kokko DYY kaynaklı taşma etkilerinin ev sahibi ülkenin belli<br />

bir massetme kapasitesinin üzerinde etki yapacağını göstermişlerdir. 333<br />

De Mello yaptığı çalışmada, massetme kapasitesindeki değişmelerin<br />

DYY’nin büyümeyi etkilemesinde nasıl farklılıklara yol açtığını göstermiştir. Bu<br />

329<br />

CRISCUOLO ve NARULA, s. 5-8. Ayrıca kavramın tarihçesi için de bkz. CRISCUOLO ve<br />

NARULA, s. 2.<br />

330<br />

BLOMSTRÖM, M. ve J-Y. WANG, “Foreign Investment and Technology Transfer: A Simple<br />

Model”, NBER Working Paper Series, No. 2958, May 1989.<br />

331<br />

NARULA, R. ve A. MARIN, “FDI Spillovers, Absorptive Capacities and Human Capital<br />

Development: Evidence from Argentina”, MERIT – Infonomics Research Memorandum<br />

Series, No: 2003-016, 2003.<br />

332<br />

DURHAM, J. B., “Absorptive Capacity and the Effects of Foreign Direct Investment and Equity<br />

Foreign Protfolio Investment on Economic Growth”, European Economic Review, Vol. 48,<br />

2004.<br />

333<br />

BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Economics of Foreign Direct Investment Incentives”,<br />

NBER Working Paper Series, No. 9489, Feb. 2003.


119<br />

bağlamda ev sahibi ülkelerin teknolojik kapasiteleri ne kadar düşük ise DYY’nin<br />

büyümeye etkisi de o kadar kısıtlı kalmaktadır. 334<br />

Perez İngiltere için yaptığı çalışmanın sonucu olarak kaynak ülke ile ev sahibi<br />

ülke arasındaki başlangıç teknoloji açığı ile büyüme arasında negatif bir ilişki<br />

bulmuştur. 335 Bu durumda ev sahibi ülkenin kaynak ülke yatırımının massetme<br />

kapasitesi düşük olacağından yabancı yatırımın büyüme etkisi düşük olacaktır.<br />

4.1.3. Doğrudan Yabancı Yatırımın Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları<br />

Doğrudan yabancı yatırımların büyümeye etkileri makroekonomik veya<br />

mikroekonomik çalışmalar ile ölçülmeye çalışılsa da bu çalışmalar büyümeye etkinin<br />

hangi yollarla gerçekleştiğini belirlemede etkin değillerdir. DYY büyümeye taşma,<br />

bağlantı veya emek devri gibi kanallar ile etki eder.<br />

Ampirik çalışmaların bir kısmı bu kanallar üzerine yoğunlaşmışlardır.<br />

4.1.3.1. Taşma Etkisi<br />

Herhangi bir sürecin yan etkisi veya tahmin edilemeyen etkisi anlamına gelen<br />

taşma etkisi DYY sonucu kurulan firmalardan yerli firmaya geçen etkinlik artırıcı<br />

değişimler olarak nitelendirilebilir. 336 Literatürde DYY’nin büyümeye etkisini taşma<br />

kanalı ile açıklamaya çalışan çalışmalar da vardır.<br />

Djankov ve Hoekman’ın daha önce bahsi geçen çalışmalarında DYY’nin<br />

toplam etkisini pozitif bulsalar da yabancı ortağı olmayan yerli firmalara taşma<br />

etkisini negatif bulmuşlardır. 337<br />

334 DE MELLO, 1997.<br />

335 PEREZ, T., “Multinational Enterprises and Technological Spillovers: An Evolutionary Model”,<br />

Journal of Evolutionary Economics, Vol. 7, 1997.<br />

336 Taşma kavramının kısa bir tarihçesi için bkz. BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997b.<br />

337 DJANKOV ve HOEKMAN.


120<br />

Findlay yaptığı çalışmada DYY’nin ev sahibi ülkede “bulaşma” (contagion)<br />

etkisi ile teknik ilerlemenin hızını artırır. 338<br />

Blomström ve Kokko çalışmalarında taşmaların ölçümünün zor olduğunu öne<br />

sürmüşlerdir. Bu sebeple büyümeye en fazla katkısı olan kanallardan birisi olmasına<br />

rağmen taşmalar ile ilişkili çok ampirik çalışma bulunmamaktadır. Sözü edilen bu<br />

zorluk taşma etkisinin çeşitlerine göre de değişmektedir: 339<br />

Tablo 4.1. Teknolojik Taşma ve Çok Uluslu Şirketlerin Rolü<br />

İşlemin Türü<br />

Aktif<br />

ÇUŞ’un Rolü<br />

Pasif<br />

Resmi<br />

Ortak Girişim,<br />

Lisanslama<br />

Mal Ticareti<br />

Gayri-Resmi Bağlantılar<br />

Ticaret Gezileri,<br />

Bilimsel Değiş-tokuşlar<br />

Kaynak: BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997, s. 4.<br />

Resmi işlemler sonucu ortaya çıkan taşma etkilerini ölçmek mümkünse de<br />

gayri-resmi taşmaların ölçülmesi mümkün olmadığından DYY sonucu ortaya çıkan<br />

büyüme artışının tam olarak hesaplanabilmesi olanak dışıdır. Buna rağmen resmi<br />

işlemlerden kaynaklı taşmalar bile DYY’nin büyümeyi hızlandırdığını<br />

gösterebilmektedir.<br />

4.1.3.2. Bağlantı Etkisi<br />

Nihai mal üreten firmalar özelleşmiş girdi talep ederler. Bu girdilerin<br />

üretiminde ölçeğe göre artan getiriler vardır ve dolayısıyla nihai mal üreten yabancı<br />

bir firmanın bu ara malları girdi olarak talep etmesi diğer nihai mal üreticileri için<br />

pozitif dışsallık yaratmaktadır. Bu tip bir avantaja geri bağlantı denmektedir. Öte<br />

yandan yurtiçinde yabancı firmalarca üretilen ara mallar da daha karmaşık nihai<br />

malların üretimini imkanlı kılar. Buna da ileri bağlantı adı verilmektedir. 340<br />

338 FINDLAY, R., “Relative Backwardness, Direct Foreign Investment, and the Transfer of<br />

Technology: A Simple Dynamic Model”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 92, No. 1,<br />

Feb. 1978.<br />

339 BLOMSTRÖM ve KOKKO, 1997b, s. 3-4.<br />

340 RODRIGUEZ-CLARE, s. 853.


Bağlantılar ile ÇUŞ:<br />

• Potansiyel arzcıların üretim tesisi kurmalarında yardımcı olurlar.<br />

121<br />

• Arzcıdan kaliteli ve vadesinde mal talebinde bulunurlar, onlara teknik<br />

yardımcılık ve bilgi akışı sağlarlar.<br />

• Yönetim ve organizasyonda eğitim ve yardım sağlarlar.<br />

• Yerli arzcılara yeni müşteriler bulurlar.<br />

Bu etkiler yerli üretimi artırıcı etki yapacağından DYY büyümeyi hızlandırıcı<br />

etki yaratmaktadır.<br />

Bağlantı etkisi Albert O. Hirschman’ın 1958’de çıkarttığı Ekonomik<br />

Kalkınma Stratejisi (The Strategy of Economic Development) isimli kitabı ile önem<br />

kazanmaya başlamıştır. 341 Bu tarihten itibaren de bağlantılar konusunda ampirik<br />

çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.<br />

Alfaro ve Rodriguez-Clare çalışmalarında yabancı firmaların yerli firmalara<br />

göre daha fazla bağlantı yarattığını ortaya koymuşlardır. 342<br />

Rodriguez-Clare matematiksel çalışması ile ÇUŞ’un pozitif bağlantı etkisi<br />

yarattığını bulmuştur ve bu etkinin şu 3 koşulda daha da kuvvetli olduğunu<br />

göstermiştir: 343<br />

1. ÇUŞ, ara mal üretiyorsa<br />

2. ÇUŞ’un merkezi ile üretim yeri arasındaki iletişim maliyetleri yüksekse<br />

3. Kaynak ve ev sahibi ülkelerin ürettikleri ara mallar birbirlerinden çok<br />

farklıysa.<br />

Porteli ve Narula, Tanzanya üzerine yaptıkları çalışmada DYY’nin geri<br />

bağlantılar yolu ile büyümeyi pozitif etkilediğini bulmuşlardır. Bağlantıların yerli<br />

341 RODRIGUEZ-CLARE, s. 852.<br />

342 ALFARO, L. ve A. RODRİGUEZ-CLARE, “Multinationals and Linkages: An Empirical<br />

Investigation”, Nov. 2003,<br />

, (11.09.2006).<br />

343 RODRIGUEZ-CLARE.


firmaların güçlü oldukları alanda daha fazla ortaya çıkacağı da elde ettikleri diğer bir<br />

sonuçtur. 344<br />

4.1.3.3. Emek Devir Etkisi<br />

122<br />

ÇUŞ genellikle ev sahibi ülke olmamanın verdiği dezavantajı telafi<br />

edebilmek için iştiraklerini yerli firmalardan daha üstün teknoloji ile donatırlar. Bu<br />

nedenle yabancı iştiraklerde çalışacak kişilerin eğitilmesi gerekliliği doğmaktadır.<br />

Yapılan eğitimler daha sonra çalışanların yerli firmalara devri ile yerli firmalara<br />

taşma etkisi yaratabilmektedir. Dolayısıyla DYY büyümeyi pozitif<br />

etkileyebilmektedir.<br />

Emeğin devri ile ilgili yapılan ampirik çalışmalar da vardır.<br />

Fosfuri vd. yaptıkları çalışmada emeğin devri ile yerli firmalara teknolojik<br />

taşmaların gerçekleşebileceğini göstermişlerdir. Bunun yanında ÇUŞ’un emek<br />

devrini yüksek ücret ile engellediği durumlarda bile artan ücretler sayesinde ev sahibi<br />

ülkenin gelirinin artacağını vurgulamışlardır. 345<br />

Slaughter ise DYY kaynaklı taşmaların boyutunun ÇUŞ’un verdiği eğitimle<br />

doğru orantılı olduğunu söylemektedir. 346<br />

Tüm bu çalışmaların dışında konu ile ilgili olup bu kategorilere girmeyen<br />

teorik ve ampirik çalışmalar da mevcuttur.<br />

Blomström vd. yaptıkları çalışmada yabancı iştirakin sahip olduğu teknoloji<br />

ile yerli firmalara taşma potansiyelinin doğru ilişkili olduğunu bulmuşlardır. 347<br />

Criscuolo ve Narula yaptıkları çalışmada bilgi birikimini ele almışlar ve<br />

birikim sürecini yakalama-öncesi, yakalama, en-üst-sınır-öncesi paylaşma ve en-üst-<br />

344 PORTELLI, B. ve R. NARULA, “Foreign Direct Investment through Acquisitions and<br />

Implications for Technological Upgrading: Case Evidence from Tanzania”, MERIT – Infonomics<br />

Research Memorandum Series, No. 2004 – 008, 2004.<br />

345 FOSFURI, A., M. MOTTA ve T. RONDE, “Foreign Direct Investment and Spillovers through<br />

Workers’ Mobility”, Journal of International Economics, Vol. 53, 2001.<br />

346 SLAUGHTER, M.J., “Skill Upgrading in Developing Countries: Has Inward Foreign Direct<br />

Investment Played a Role”, OECD Development Centre Working Paper, No. 192, Aug. 2002.<br />

347 BLOMSTRÖM, M., A. KOKKO ve M. ZEJAN, “Host Country Competition and Technology<br />

Transfer by Multinationals”, NBER Working Paper Series, No. 4131, Aug. 1992a.


123<br />

sınır paylaşma aşaması olmak üzere 4 aşamaya ayırmışlardır. DYY’nin giriş ve<br />

çıkışları ile tür ve etkilerinin ev sahibi ülkenin hangi aşamada yer aldığına göre<br />

değişeceğini öne sürmüşlerdir. 348<br />

Literatür günümüzde bu karmaşık ilişkileri incelemede o kadar farklı metot<br />

ve kanallara yönelmiştir ki artık DYY girişinin etkilerinin yanında DYY çıkışlarının<br />

dahi ekonomik büyümeye etkileri incelenmeye çalışılmaktadır. 349<br />

4.2. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımın Büyümeye Etkisi<br />

Çalışmanın bu kısmında DYY girişlerinin Türkiye’nin ekonomik büyümesine<br />

etkisi ampirik olarak incelenmeye çalışılmıştır. Ekonometrik modelleme ikinci<br />

bölümde değinilen DYY ve büyüme teorileri, üçüncü bölümde değinilen DYY’yi<br />

etkileyen faktörler ve bu bölümün ilk kısmında değinilen DYY’nin ekonomik<br />

büyümeye etkileri teorik altyapısına uygun kurulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda<br />

çalışma, DYY’yi etkileyen faktörler ile DYY’nin ekonomik büyüme üzerindeki<br />

etkilerini eşanlı olarak ölçmeye çalışan ekonometrik bir modelleme yoluna<br />

başvurmaktadır.<br />

4.2.1. Veri ve Metodoloji<br />

Çalışmada “3 Aşamalı En Küçük Kareler” (Three Stage Least Squares - 3<br />

SLS) yöntemi kullanılarak eşanlı bir modellemeye gidilmiştir. Çalışmada kullanılan<br />

eşanlı modelleme yöntemi bağımlı değişken ile bağımsız değişkenlerden bir veya bir<br />

kısmının birbirini iki yönlü olarak etkileyebildikleri durumlarda kullanılan<br />

348 CRISCUOLO ve NARULA.<br />

349 Doğrudan yabancı yatırımı yapacak ülke yatırımını Ar-Ge faaliyetlerinin yoğun olduğu bir ülkeye<br />

yaparsa yatırımcı ülkenin üretkenliği artar. Örnek bir çalışma için bkz. POTTELSBERGHE DE<br />

LA POTTERIE, B. ve F. LICHTENBERG, Does Foreign Direct Investment Transfer<br />

Technology Across Borders, Jun. 2000,<br />

, (08.09.2006).


124<br />

yöntemdir. Bu modellemelerde bir denklemdeki bağımlı değişken diğer denklemde<br />

bağımsız değişken olarak kullanıldığı için içsel değişken haline gelmektedir. 350<br />

Çalışmada kullanılan modellemede, DYY girişlerinin ekonomik büyüme<br />

üzerinde pozitif etki yaratabileceği araştırılırken, aynı zamanda ekonomik<br />

büyümenin de DYY girişini etkileyebileceği olasılığı düşünülerek eşanlı<br />

modellemeye gidilmiştir. Bu bağlamda ekonometrik model aşağıdaki şekilde ifade<br />

edilmiştir:<br />

Y1 i = β 10 + β11Y2i<br />

+ β12<br />

X 1i<br />

+ e1i<br />

Y2 i = β 20 + β 21Y1i<br />

+ β 22 X 2i<br />

+ e2i<br />

Bu şekilde bir modellemeyi Obwona Uganda üzerine yaptığı bir çalışmada<br />

kullanılmıştır. 351<br />

Türkiye için yapılan ekonometrik modelde ise DYY’yi etkileyen faktörler ve<br />

büyüme denklemleri şu şekildedir:<br />

DYY<br />

t = β10<br />

+ β11<br />

t−1<br />

+ β12<br />

t + β13<br />

t + β14<br />

t−1<br />

+ β GSYIHBD + e<br />

16<br />

t<br />

GSYIH<br />

1t<br />

GSYIHB<br />

ENF<br />

KYGSYIH<br />

GSYIHBt = β 20 + β 21DYYt<br />

+ β 22GSYITt<br />

+ β 23IBt<br />

+ β 24DYt<br />

+ β 25DSAt<br />

+ e2t<br />

+ β YITO<br />

Bu denklemlerden ilki DYY’yi etkileyen faktörler denklemi iken ikincisi<br />

büyüme denklemidir. Denklemlerde kullanılan değişkenler ve elde edilişleri Tablo<br />

4.2’de sunulmaktadır.<br />

350 GUJARATI, D. N., Temel Ekonometri, (Çev. Şenesen, Ü. ve G. Günlük Şenesen), Literatür<br />

Yayıncılık, 33, İstanbul, Eylül 2005, s. 635-6.<br />

351 OBWONA.<br />

15<br />

t


Tablo 4.2. Modellemelerde Kullanılan Değişkenler<br />

Simge Değişken Elde Edilişi<br />

DYY’yi Etkileyen Faktörler Denklemi<br />

Bağımlı Değişken<br />

DYY Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />

(Milyon YTL)<br />

Bağımsız Değişkenler<br />

LGSYİH 1 Dönem Önceki GSYİH (Milyon<br />

YTL)<br />

GSYİHB GSYİH Artış Hızı (%) GSYİH verilerinden elde ediliyor.<br />

( GSYIH1 − GSYIH 2 )<br />

( * 100 )<br />

GSTIH<br />

1<br />

125<br />

ENF Enflasyon (%) ÜFE<br />

LKYGSYİH 1 Dönem Önceki Kamu Konsolide Bütçede Kamu<br />

Yatırımlarının GSYİH’ye Oranı (%) Yatırımları / GSYİH<br />

YİTO Yurtiçi Tasarruf Oranı (%) Toplam Vadeli Mevduat / GSYİH<br />

GSYİHBD GSYİH Artış Hızı için Kukla 1989, 1991, 1994, 1999 ve 2001<br />

Değişken<br />

yılları için kukla değişken<br />

kullanılmıştır.<br />

Büyüme Denklemi<br />

Bağımlı Değişken<br />

GSYİHB GSYİH Artış Hızı (%)<br />

Bağımsız Değişkenler<br />

DYY Doğrudan Yabancı Yatırımlar<br />

(Milyon YTL)<br />

GSYİT Gayri Safi Yurtiçi Tasarruflar Toplam Vadeli Mevduat<br />

İB<br />

(Milyon YTL)<br />

İhracat Büyüme Hızı (%) İhracat verilerinden elde ediliyor.<br />

( I1 − I 2 )<br />

( * 100 )<br />

I<br />

DY Dış Yardım Girişleri (Milyon YTL) Hükümete Yapılan Transferler +<br />

Uzun Dönemli Dış Borçlar<br />

DSA Diğer Sermaye Girişleri (Milyon<br />

YTL)<br />

Bu değişkenlerden DYY, GSYİH, ihracat (İ), GSYİT, DY ve DSA, GSYİH<br />

deflatörü kullanılarak reel hale getirilmiştir. Diğer değişkenler oran oldukları için<br />

doğrudan cari verilerin oranlaması kullanılmıştır.<br />

Verilerin elde edilmesinde ikincil kaynaklar kullanılmıştır. Bu veriler pek çok<br />

kaynaktan derlenmiştir. Kaynakların başında Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine<br />

Müsteşarlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye<br />

1


126<br />

Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın resmi web siteleri gelmektedir. 352 Veriler 1984 –<br />

2005 yılları arasındaki dönem için yıllık verilerdir. Analizler “Shazam for Windows<br />

8.0” ekonometrik paket programı ile yapılmıştır.<br />

Denklemlerin regresyonuna geçilmeden önce değişkenlerin ilgili teorilere<br />

göre beklenen işaretlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır. DYY’yi etkileyen<br />

faktörler denkleminde GSYİH’nin beklenen işareti pozitiftir. GSYİH ev sahibi<br />

ülkenin piyasa büyüklüğünü temsil etmektedir. Piyasası büyük olan ev sahibi ülkeye<br />

gelen DYY’nin satışları yüksek olacağından ve yabancı firmalar ölçek<br />

ekonomilerinden faydalanabileceğinden dolayı GSYİH ile DYY girişleri arasında<br />

pozitif bir ilişki beklenmektedir. Yüksek GSYİH değeri aynı zamanda ev sahibi<br />

ülkenin gelişmiş altyapısına da işaret edebileceğinden, pozitif ilişki tahmini<br />

kuvvetlenmektedir.<br />

Ayrıca GSYİH’deki değişmelerin DYY üzerinde bir sonraki dönemde etki<br />

yapması teorik olarak daha kuvvetli olduğundan modellemede GSYİH’nin bir dönem<br />

önceki değeri kullanılmıştır.<br />

GSYİHB, ev sahibi ülkenin piyasa büyüme hızını temsil etmektedir. Yüksek<br />

piyasa büyüme hızı yabancı firmaların yüksek kar elde edebilme potansiyelinin<br />

artması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla GSYİHB’nin beklenen işareti pozitiftir.<br />

ENF ile DYY arasındaki ilişkinin beklenen işareti ise pozitif veya negatif<br />

olabilmektedir. Çünkü artan enflasyon ticaret ve hizmet gibi bazı sektörlerin kar<br />

beklentisini arttırdığı için DYY’yi pozitif etkilerken, ülkenin bozuk ekonomik<br />

yapısına işaret edeceğinden DYY’yi negatif etkileyebilmektedir. Birbirine zıt bu iki<br />

etkinin toplamında nihai etki pozitif veya negatif olabilmektedir.<br />

KYGSYİH’nin beklenen işareti pozitiftir çünkü kamu yatırımlarının fazla<br />

olması tüketimin de fazla olacağı ve ileride ekonominin büyüyeceği anlamına<br />

gelmektedir. Dolayısıyla yabancı firmaların satış potansiyelleri artmaktadır.<br />

KYGSYİH’nin DYY girişini bir sonraki dönemde etkilemesi daha anlamlı<br />

olduğu için modellemede KYGSYİH’nin bir dönem önceki değerleri kullanılmıştır.<br />

352 , (13.09.2006); , (13.09.2006); ,<br />

(13.09.2006); , (13.09.2006); , (13.09.2006).


127<br />

Bunun yanında YİTO’u da negatif veya pozitif değer alabilmektedir.<br />

YİTO’nun fazla olması ev sahibi ülkenin yüksek refahına işaret etmekte ve yabancı<br />

firmanın satış potansiyelini arttırmaktadır. Öte yandan ise tasarrufun fazla olması<br />

yabancı yatırımcıların yapacakları yatırımların yerli yatırımcılar tarafından<br />

yapılmasına neden olacağından DYY’yi negatif etkileyebilir. Dolayısıyla YİTO’nun<br />

beklenen işareti negatif veya pozitif olabilmektedir.<br />

Büyüme denklemi düşünüldüğünde ise DYY de negatif veya pozitif değer<br />

alabilmektedir. Ev sahibi ülkeye DYY yolu ile sermaye, teknoloji ve beşeri<br />

sermayenin girmesi büyümeyi pozitif etkileyecektir. Öte yandan ise DYY girişi ev<br />

sahibi ülkenin sermaye birikimini ve bağlantı oluşturmasını olumsuz<br />

etkileyeceğinden kısa dönemde büyüme artışı sağlasa da uzun dönemde büyümeyi<br />

negatif etkileyecektir. Bu iki zıt etkinin sonucu olarak DYY’nin beklenen işareti<br />

pozitif veya negatiftir.<br />

GSYİT’nin beklenen işareti pozitif veya negatif olacaktır. Artan tasarruf bir<br />

yandan yatırım olanaklarını arttırma yoluyla büyümeyi hızlandırırken diğer yandan<br />

ev sahibi ülkenin tüketimini düşürerek büyümeyi yavaşlatacaktır.<br />

DSA ve DY’nin ev sahibi ülkeye sermaye girişi sağlayacaklarından dolayı<br />

pozitif işaretli olmaları beklenmektedir.<br />

Son olarak da IB’nin işaretinin pozitif olması beklenmektedir çünkü artan<br />

ihracat yabancı firmalarının satış potansiyellerinin artması anlamına gelmektedir.<br />

Beklentilerin toplu bir sunumu Tablo 4.3’te yapılmaktadır.<br />

Tablo 4.3. Modellemelerde Kullanılan Değişkenlerin Beklenen İşaretleri<br />

Simge Beklenen İşaret<br />

DYY + veya -<br />

LGSYİH +<br />

GSYİHB +<br />

ENF + veya -<br />

LKYGSYİH +<br />

YİTO + veya -<br />

GSYİT + veya -<br />

İB +<br />

DY +<br />

DSA +


4.2.2. Ekonometrik Model Sonuçları<br />

128<br />

Ekonometrik modellemede öncelikle hangi yöntem ve değişkenlerin<br />

seçileceği konusu üzerinde durulmuştur. Seçim yapılırken öncelikle karşılaşılan ilk<br />

zorluk, modellemenin mikro veya makro ölçeklerden hangisinde kurulacağı<br />

olmuştur. Seçilen örnek ülke verileri itibariyle, makro ölçekli bir modellemenin<br />

verilerinin daha anlamlı olduğu görülmüştür.<br />

Diğer bir zorluk ise modellemede kullanılacak yöntemin seçimidir. Bu<br />

aşamada kimi modellemeler “yatay kesit” (cross-section) yöntemini kullanırken kimi<br />

modellemeler de “panel veri” tekniğini kullanmaktadır. Bu çalışmada ise yatay kesit<br />

yöntemi 3SLS ile birlikte eş zamanlı olacak şekilde kullanılmıştır.<br />

Kullanılacak yöntem ve değişkenlerin seçiminden sonra model doğrusal, çift<br />

logaritmik, doğrusal-logaritmik ve logaritmik-doğrusal şekillerde koşulmuştur. En<br />

anlamlı temsil doğrusal model ile elde edilmiş ve bu yöntem kullanılmıştır.<br />

Modelde teoriye uygun olarak GSYİH, GSYİH artış hızı, enflasyon, kamu<br />

yatırımlarının GSYİH’ye oranı, yurtiçi tasarrufun GSYİH’ye oranı, DYY, yurtiçi<br />

tasarruflar, ihracat artış hızı, diğer sermaye girişleri, dış yardımlar, istihdam, istihdam<br />

artış hızı, çalışan başına GSYİH, çalışan başına GSYİH artış hızı, ihracat, ticaret<br />

dengesi, dış borç stokunun GSYİH’ye oranı, kamu harcamalarının GSYİH’ye oranı<br />

ve sabit sermaye yatırımları değişkenleri dönem gecikmeleri ve kukla değişkenlerden<br />

de faydalanılarak kullanılmıştır. Bu aşamada iki ve üç aşamalı en küçük kareler<br />

teknikleri ile “Görünüşte İlişkisiz Regresyon” (Seemingly Unrelated Regression -<br />

SUR) teknikleri denenmiş ve 3 SLS’in kullanılmasına karar verilmiştir.<br />

Nihai modelde, bir dönem önceki GSYİH (LGSYİH), GSYİH artış hızı<br />

(GSYİHB), GSYİH artış hızı kukla değişkeni (GSYİHBD), enflasyon (ENF), bir<br />

dönem önceki kamu yatırımlarının GSYİH oranı (LKYGSYİH) ve yurtiçi tasarruf<br />

oranı (YİTO) ile büyüme denkleminde DYY, yurtiçi tasarruf (GSYİT), ihracat artış<br />

hızı (İB), diğer sermaye girişleri (DSA) ve dış yardım (DY) değişkenleri<br />

kullanılmıştır. Tablo 4.4 nihai model sonuçlarını sunmaktadır.


Tablo 4.4. 3 SLS Tekniği ile Tahmin Edilen Modelin Sonuçları<br />

DYY'yi Etkileyen<br />

Faktörler Denklemi<br />

Değişken Katsayılar t-Değeri<br />

LGSYİH 0,05 15,15 **<br />

GSYİHB 35,00 1,36<br />

GSYİHBD 284,69 1,36<br />

ENF 6,81 2,45 *<br />

LKYGSYİH 177,29 2,32 *<br />

YİTO 26,90 1,48<br />

R 2 =0.97<br />

Büyüme<br />

Denklemi<br />

Değişken Katsayılar t-Değeri<br />

DYY 0,21 2,22 *<br />

GSYİT -0,06 -2,33 *<br />

İB 0,03 0,79<br />

DSA 0,10 2,52 *<br />

DY 0,02 2,31 *<br />

R 2 =0,33<br />

Sistem R 2 =0,98<br />

* %5 ve ** %1 önem seviyesinde anlamlı<br />

129<br />

3 SLS türü modellerde önemli ölçütlerden bir tanesi sistemin belirlilik<br />

katsayısı (R 2 )’dir. 0,98’lik sistem belirlilik katsayısı ile bağımsız değişkenler bağımlı<br />

değişkendeki değişiklikleri yüksek oranda açıklayabilmektedir. Ayrıca, DYY’yi<br />

etkileyen faktörler ve büyüme denklemlerinin belirlilik katsayıları da sırasıyla 0,97<br />

ve 0,33’tür. Büyüme modelinin belirlilik katsayısı düşük gibi görünse de bu tip<br />

modellerde bu büyüklükteki belirlilik katsayıları normal karşılanmaktadır. 353<br />

Modelde ardışık bağımlılığın olup olmadığını görmek için “Dizilim<br />

Sınaması” (Runs Test veya Geary Test) yapılmış ve dizilim sayısı (E(k)) %95 güven<br />

aralığı (E(k) ±σk) içerisinde (7,0025≤13≤15,5689) bulunmuştur. Dolayısıyla modelde<br />

%5 önem düzeyinde istatistiksel olarak ardışık bağımlılık yoktur.<br />

DYY’yi etkileyen faktörler modeli sonucunda, beklendiği gibi, bir dönem<br />

gecikmeli GSYİH’nin DYY üzerinde %1 önem seviyesinde anlamlı pozitif bir<br />

etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. LGSYİH’deki %1’lik bir artış DYY<br />

353 UNCTAD, World Investment Report 1992: Transnational Corporations as Engines of<br />

Growth, United Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva, 1992,<br />

, (22.09.2006), s.251.


130<br />

girişlerini %1,32 oranında arttırmaktadır. Dolayısıyla geniş piyasalara sahip ev sahibi<br />

ülkelerin daha fazla DYY çektikleri görüşü Türkiye için de doğrulanmaktadır.<br />

GSYİH artış hızı ise beklendiği gibi pozitif işaretli olsa da, kukla değişken de<br />

eklenmesine rağmen anlamlı değildir. Enflasyon ve bir dönem önceki kamu<br />

yatırımının GSYİH’ye oranı pozitif işaretli ve %5 önem seviyesinde anlamlı<br />

bulunmuştur. Bu ilişki kamu yatırımlarının DYY çekmede önemli olan altyapıyı<br />

geliştirdiği ve DYY girişini yükselttiğini göstermektedir. Yurtiçi yatırım oranı ise<br />

pozitif işaretli olmasına rağmen anlamlı değildir.<br />

Büyüme modelinde ise DYY’nin GSYİH büyüme oranı üzerinde pozitif bir<br />

etkisinin olduğu bulunmuştur. Etki %5 önem seviyesinde anlamlıdır. Modelde diğer<br />

sermaye girişleri, dış yardımlar ve yurt içi tasarruflar da %5 önem seviyesinde<br />

anlamlı bulunan diğer değişkenlerdir. İhracat artışı ise büyümeyi pozitif etkilemekte<br />

fakat anlamlılığı sağlayamamaktadır.


BEŞİNCİ BÖLÜM<br />

SONUÇ<br />

131<br />

Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) 1980’ler ve 1990’lardan sonra yaşanan<br />

borç ve hatta finansal krizlerden sonra önemini daha da arttırdığı için tüm dünyanın<br />

ilgisini çekmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkeler DYY’yi karlarını arttırmak için<br />

kullanmaya çalışırlarken, gelişmekte olan ülkeler de DYY’yi tasarruf, teknoloji ve<br />

beşeri sermaye eksiklerini tamamlamak için kullanmaya çalışmaktadırlar.<br />

Dolayısıyla DYY’yi etkileyen faktörler ve DYY’nin ev sahibi ülke ekonomisi<br />

üzerindeki etkilerini incelemek çok önem arz etmektedir.<br />

Çalışmada DYY geniş bir perspektif ile incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla,<br />

DYY’nin tanımlama ve istatistik tutma çabalarına yer verilmiş, nihai tanımı verilmiş,<br />

istatistik tutma yöntemine dair ilgili kaynaklar sıralanmıştır. Bu girişin hemen<br />

ardından DYY çeşitlerine değinilmiştir.<br />

DYY’nin tanımı çok geniş olduğundan çeşitleri de fazladır. DYY, yapılan<br />

yatırımın mülkiyetine, yapılan yatırımın yeni işletme yaratıp yaratmamasına, yapılan<br />

yatırımın üretim zincirindeki yerine, yatırımın amacına ve diğer sebeplere göre çok<br />

farklı çeşitlerde gerçekleşebilmektedir. Her farklı DYY çeşidinin etkileri ve<br />

belirleyicileri de farklılık taşımaktadır. Farklı DYY çeşitlerinin değişken etki ve<br />

belirleyicileri bu çalışmanın kapsamına girmediği için bu konuya daha fazla<br />

değinilmemiştir.<br />

Çalışmanın amacına daha uygun konular ise DYY teorileri ve büyüme<br />

teorileri ile ilgilidir. Bu bağlamda öncelikle ekonomik literatürdeki ana akım DYY<br />

ve büyüme teorileri üzerinde durulmuştur.<br />

DYY teorileri makroekonomi, mikroekonomi ve endüstriyel organizasyonun<br />

çalışma alanlarına girebilmektedir. Dolayısıyla teoriler bu 3 bakış açısını<br />

birleştirebildikleri ölçüde başarılı olacaklardır. Zaten DYY teorilerinin gelişimi de<br />

artan kapsayıcılık ile gerçekleşmektedir. Çalışmada öncelikle Vernon’un ürün


132<br />

döngüsü teorisi üzerinde durulmuştur. Teori hammadde arayan yatırımları, ürün<br />

döngüsünün kısa sürede gerçekleştiği durumları, çok uluslu şirketlerin tüm dünyayı<br />

kapladığı yeni dünya düzenini açıklamakta yetersiz kalmaktadır.<br />

Çalışmada değinilen diğer ana akım DYY teorisi de içselleştirme teorisidir.<br />

Teori firmaların neden lisanslama veya kiralama yöntemine dayalı “arms-length” bir<br />

üretim tarzını değil de doğrudan yatırımı seçtiğini açıklamaya çalışmaktadır.<br />

İncelenen son teori ise Dunning’in eklektik paradigma olarak da adlandırılan<br />

OLI teoremidir. Dunning, teoremi ile tüm DYY teorilerini birleştirmeye çalışmıştır.<br />

Bunu da DYY’nin karar mekanizmasını sahiplik, konum ve içselleştirme aşamalarına<br />

ayrıştırarak yapmıştır.<br />

Bu ana akım teorilerden başka Caves ekonomileri, Knickerbocker’in<br />

oligopolistik tepki teorisi ve Hymer ve Kindleberger teorileri incelenmiştir.<br />

Tüm bu incelemeler sonucunda bu teorilerden hiçbirinin diğerine baskın<br />

gelemediği, her birinin kendine has güçlü ve zayıf yönlerinin olduğu görülmüştür. Bu<br />

özellikleriyle teorilerin her biri, DYY akımlarını açıklamakta önemli katkılarda<br />

bulunmaktadırlar.<br />

Çalışmada üzerinde durulan diğer bir konu büyüme teorileridir. Büyüme<br />

teorilerinin incelenmesindeki asıl amaç, büyüme literatürünün gelişimini,<br />

günümüzdeki durumunu ve DYY ile ilişkisini anlayabilmektir. Bu bağlamda literatür<br />

merkantilist ve fizyokratlardan başlayarak almaşık içsel büyüme modellerine kadar<br />

incelenmiştir.<br />

Kapitalizmin gelişmeye başladığı dönemlerdeki ekonomik aktiviteler ile<br />

günümüzdeki karmaşık ekonomik yapısının açıklanması arasında önemli<br />

farklılıkların beklenmesi çok doğaldır. Dolayısıyla günümüz ekonomilerinin<br />

merkantilist, klasik ve hatta bazen neo-klasik büyüme teorileri ile bile<br />

açıklanabilmesi pek mümkün olmamaktadır. Literatürün ulaştığı son nokta olan içsel<br />

büyüme modelleri bu yönüyle önem kazanmaktadır.<br />

Büyüme modelleri incelenirken genel bir çerçeve çizildikten sonra çalışmanın<br />

konusu itibariyle büyüme teorilerinin DYY’yi nasıl açıkladıkları üzerinde


133<br />

durulmuştur. Bu çaba dördüncü bölümdeki Türkiye uygulaması için önem arz<br />

etmektedir.<br />

Çalışmada üzerinde durulan diğer önemli bir konu ise DYY akımlarını<br />

etkileyen faktörler veya diğer bir deyişle DYY akımlarının belirleyicileridir. Bu<br />

bağlamda geniş bir literatür taranmış ve ev sahibi ülkenin piyasa büyüklüğünün,<br />

piyasa büyüme hızının, dış ticarete açıklığının, ekonomik ve politik istikrarının,<br />

döviz kurunun, altyapısının, emek maliyetinin, vergi oranlarının ve diğer pek çok<br />

özelliğinin ülkeye giren DYY miktarını etkileyebileceğine dair çalışmalar<br />

incelenmiştir. Ev sahibi ülke piyasası ve piyasa büyüme hızı ne kadar büyükse, dış<br />

ticarete ne kadar açıksa, ekonomik ve politik olarak ne kadar istikrarlı ise, altyapısı<br />

(fiziki ve beşeri) ne kadar gelişmişse, vergi oranları ne kadar düşükse, döviz kuru ne<br />

kadar istikrarlı ve düşükse ülkeye giren DYY o kadar yüksek olacaktır.<br />

Bu bilgiler ışığında dünya ve Türkiye DYY giriş ve çıkış gerçekleşmeleri<br />

üzerinde durulmuştur.<br />

Dünyada DYY giriş ve çıkışlarının dünya gelirine oranları 1980’lerdeki %6,6<br />

ve %5,8’lik değerlerinden 2004 yılında %21,7 ve %24 değerlerine yükselmiştir. Öte<br />

yandan bu eğilim Türkiye’de görülmemiş, ülkeye DYY girişleri gelirin %10’u<br />

civarında dalgalanmıştır. Bu durum son yıllarda, özellikle de 2005 yılındaki<br />

özelleştirmeler ile değişmektedir. Türkiye 2005 yılında özelleştirmeler sayesinde<br />

9.667 $ DYY girişi elde etmiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta bu<br />

girişlerin özelleştirmeler ile sürekli gerçekleştirilemeyeceğidir. Dolayısıyla ülke<br />

sürekli olarak DYY çekmek istiyorsa altyapısını (fiziki ve beşeri) geliştirmeli, son 3<br />

yılda elde ettiği ekonomik istikrarı devam ettirmeli, hukukun üstünlüğünü<br />

yerleştirmeli ve tanıtım ve gerekli durumlarda teşviklere devam etmelidir. Fakat<br />

özellikle teşvik konusunda temkinli olunmalı, teşviklerin fayda-maliyet analizi çok<br />

dikkatli yapılmalıdır.<br />

Cari DYY girişleri incelendiği zaman ise dünyada en fazla girişin 2000<br />

yılında gerçekleştiği, bu tarihten sonra dünyada ortaya çıkan krizler sonrasında tekrar<br />

düşüşe geçtiği görülmektedir. Girişler 3 yıllık düşüşten sonra 2004 yılında tekrar<br />

artışa geçmiş fakat halen daha 1998 değerine ulaşamamıştır. Bu azalmaya rağmen


134<br />

Türkiye bahsi geçen yıllarda devamlı DYY giriş artışları sağlamış ve 2005 yılında da<br />

rekor düzeye ulaşmıştır.<br />

Tüm bu gerçekleşmeler sonucunda DYY stoku dünyada 8,90 trilyon $’a,<br />

Türkiye’de de yaklaşık 45 milyar $’a ulaşmıştır.<br />

DYY girişini arttırmaya yönelik politikaların dikkat etmesi gereken en önemli<br />

konu DYY’nin hangi sektörlere yöneldiğini iyi öngörmek, ülke ihtiyaç ve<br />

stratejilerini iyi belirleyerek o sektörlere dair önlemler almaktır. Dünyada DYY<br />

akımlarının yönüne bakıldığında ilk sırayı hizmetler sektörünün (özellikle finans ve<br />

haberleşme) aldığı, ardından imalat sanayinin gelmekte olduğu görülmektedir.<br />

Dolayısıyla stratejisi ve ihtiyacı hizmet sektörü olan ülkeler bu alana ağırlık<br />

vermelidirler. Türkiye’de de DYY girişleri son yıllarda daha ziyade hizmetler<br />

sektöründe gerçekleşmektedir.<br />

Dünyada gerçekleşmeler içinde birleşme ve satınalmaların payı 1995’ten<br />

2000 yılına kadar artış göstermiş ve 2000 yılında toplam girişler içerisinde<br />

%82,41’lik pay elde etmiştir. Bu tarihten 2003’e kadar devamlı düşüş yaşanmış oran<br />

%46,95’e gerilemiştir. 2004 yılında ise oran tekrar artışa geçmiş ve %58,72’ye<br />

ulaşmıştır. Bu eğilim DYY’nin çoğunlukla birleşme ve satınalmalar yolu ile<br />

gerçekleştiğine ve gelecekte finans ve haberleşme ile otomobil ve bazı gıda<br />

maddeleri gibi birtakım sektörlerde üretimin az sayıdaki çok uluslu şirkette<br />

toplanacağına, bu şirketlerde yer alamayan ülkelerin de bu durumdan zarar<br />

göreceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla Türkiye ana amaç olarak bu tip çok uluslu<br />

şirketler kurmaya çalışmalı, bu amacını yerine getiremezse de en azından bu tip<br />

şirketlerde pay sahibi olmaya çalışmalıdır.<br />

Çalışmada incelenen bir diğer konu da Türkiye’nin DYY ile ilişkili<br />

mevzuatıdır. İncelenen kanun ve düzenlemeler ışığında Türkiye’nin DYY’yi<br />

destekleyici bir mevzuata sahip olduğu görülmüştür. Dolayısıyla ülkenin çok uluslu<br />

şirketlere yönelmesinin önünde de bir engel yoktur.<br />

DYY’nin ekonomik büyümeyi hızlandırıp hızlandırmama sorunsalı bu<br />

aşamada tartışma yaratmaktadır. Bu konuya Türkiye açısından cevap verebilmek için<br />

dördüncü bölümde öncelikle DYY’nin ekonomik büyümeyi nasıl etkileyebileceği<br />

literatürü üzerinde durulmuştur.


135<br />

DYY’nin sermaye girişi, yeni ara mal, yeni ürün, istihdam, teknoloji, ticaret<br />

ve vergi geliri gibi doğrudan veya teknoloji ve teknik bilgi taşması, firma gelişim ve<br />

yeniden yapılandırması, uluslararası ticaret entegrasyonu, rekabet yaratma, beşeri<br />

sermaye oluşumu ve bağlantılar gibi dolaylı etkileri vardır. Bu tip etkiler ekonomiyi<br />

pozitif ve negatif etkileyebilmektedir. Dolayısıyla her ülke DYY’nin etkilerini kendi<br />

koşulları içerisinde değerlendirmelidir.<br />

Türkiye için bu tip bir değerlendirme DYY’yi etkileyen faktörler ve büyüme<br />

denklemlerini içeren ve üç aşamalı en küçük kareler (3 SLS) tekniği kullanan eşanlı<br />

bir ekonometrik modelleme ile araştırılmıştır. Modelleme sonucunda Türkiye’de<br />

GSYİH’nın DYY girişlerini pozitif ve anlamlı etkilediği, DYY’nin de GSYİH’yi<br />

olumlu ve anlamlı olarak etkilediği belirlenmiştir.<br />

Sonuç olarak Türkiye DYY çekmek için yaptığı harcamalar ile DYY’nin<br />

büyüme üzerindeki olumlu etkilerini fayda – maliyet analizine tabi tutarak<br />

harcamaların faydalardan düşük olduğu durumlarda DYY çekmeye çalışmalıdır. Bu<br />

tip bir fayda – maliyet analizine, gerekli veriler bulunamadığı için bu çalışmada yer<br />

verilmemiştir. Bu kısıtın yanında çalışmanın karşılaştığı diğer kısıtlar DYY<br />

konusunun çok geniş olmasıyla ilişkilidir.<br />

Konuyla ilgili farklı DYY türlerinin belirleyenleri ve ekonomik büyümeye<br />

etkileri, DYY’nin uzun dönemde ev sahibi ülkenin istihdam, vergi gelirleri, beşeri<br />

sermaye, ülke içi rekabet ve ticaretine etkileri konularında yapılacak daha kapsamlı<br />

ve ayrıntılı çalışmalar ilgili literatüre ve politika belirleyicileri ve uygulayıcılarına<br />

önemli katkılar sağlayacaktır.


KAYNAKÇA<br />

136<br />

Kitaplar:<br />

BARBER, W. J., İktisadi Düşünce Tarihi, Şule Yayınları, İstanbul, 1995.<br />

BUCKLEY, P.J. ve M. CASSON, The Future of the Multinational Enterprise,<br />

Macmillan, London, 1976.<br />

GUJARATI, D. N., Temel Ekonometri, (Çev. Şenesen, Ü. ve G. Günlük Şenesen),<br />

Literatür Yayıncılık, 33, İstanbul, Eylül 2005.<br />

HİÇ, M., Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994.<br />

JONES, C. I., İktisadi Büyümeye Giriş, (Çev. Sanlı A. ve İ. Tuncer), Literatür<br />

Yayınları: 56, İstanbul, Nisan 2001.<br />

KARAGÜL, M., Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye<br />

Boyutu, Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Yayın No. 37, Ankara,<br />

Temmuz 2002<br />

KARLUK, R., “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyümeye<br />

Katkısı” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye,<br />

TARHAN, A., (der.) Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, İnsan Kaynakları<br />

Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, Şubat 2001,<br />

, (09.12.2005).<br />

KINDLEBERGER, C. P., American Business Abroad, Yale University Pres, New<br />

Haven, 1969.<br />

MANKIW, N. G., Macroeconomics, Fifth Edition, Worth Publishers, New York,<br />

2003.<br />

ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma,<br />

Planlama ve Japon Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988.<br />

PARASIZ, İ., Büyüme Teorileri, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2003.<br />

RIDER, C., An Introduction to Economic History, South-Western College<br />

Publishing, New York, 1995.<br />

SCOTT FITZGERALD M., A New View of Economic Growth, Clarendon Press,<br />

Oxford, 1998.<br />

SEYİDOĞLU, H., Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Kurtiş<br />

Matbaası, İstanbul, Ekim 1999.


Makaleler:<br />

137<br />

AITKEN, B. J. ve A. E. HARRISON, “Do Domestic Firms Benefit from Direct<br />

Foreign Investment? Evidence from Venezuella”, The American Economic<br />

Review, Vol. 89, No. 3, s. 605-18, Jun. 1999.<br />

AKSOY, N., “Türkiye’deki Yabancı Sermayeli Firmalar, Sorunları, Gelişme<br />

Perspektifleri (Dünü ve Bugünü) – II” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme<br />

ve Yabancı Sermaye, A. TARHAN (der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez<br />

Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, s.<br />

153-64, Şubat 2001<br />

ALFARO, L., A. CHANDA, Ş. KALEMLİ-ÖZCAN ve S. SAYEK, “FDI and<br />

Economic Growth: The Role of Local Financial Markets”, Journal of<br />

International Economics, Vol. 64, s. 89-112, 2004.<br />

ARIMAN, A., “Türkiye’de Daha Fazla Yabancı Sermaye Çekebilmek İçin İzlenmesi<br />

Gerekli Politikalar” içinde Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı<br />

Sermaye, A. TARHAN (der.), Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İnsan<br />

Kaynakları Genel Müdürlüğü, Eğitim Müdürlüğü, Ankara, s. 127-43, Şubat<br />

2001, s. 134-9.<br />

ARISTOTELOUS, K. ve S. FOUNTAS, “An Empirical Analysis of Inward Foreign<br />

Direct Investment Flows in the EU with Emphasis on the Market<br />

Enlargement Hypothesis”, Journal of Common Market Studies, Vol. 34,<br />

No. 4, s. 571-83, December 1996.<br />

ASHEGHIAN, P., “Determinants of Economic Growth in the United States: The<br />

Role of Foreign Direct Investment”, The International Trade Journal, Vol.<br />

XVIII, No. 1, s. 63-83, Spring 2004.<br />

ASLANOĞLU, E., “Spillover Effects of Foreign Direct Investments in Turkish<br />

Manufacturing Industry”, Journal of International Development, Vol. 12,<br />

s. 1111-30, 2000.<br />

ASLANOĞLU, E., “The Structure and the Impact of Foreign Direct Investment in<br />

Turkey”, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi<br />

Dergisi, XVII, 1, s. 31-50, 2002.<br />

BALASUBRAMANYAM, V. N., M. SALISU ve D. SAPSFORD, “Foreign Direct<br />

Investment and Growth in EP and IS Countries”, The Economic Journal,<br />

Vol. 106, s. 92-105, Jan. 1996.<br />

BARRELL, R. ve N. PAIN, “Foreign Direct Investment, Technological Change, and<br />

Economic Growth within Europe”, The Economic Journal, Vol. 107, No.<br />

445, s. 1770-86, Nov. 1997.<br />

BENACEK, V., M. GRONICKI, D. HOLLAND ve M. SASS, “The Determinants<br />

and Impact of Foreign Direct Investment in Central and Eastern Europe: A<br />

Comparison of Survey and Econometric Evidence”, Journal of United<br />

Nations, Vol. 9, No. 3, s. 163-212, 2000.<br />

BEVAN, A. A. ve S., ESTRIN, “The Determinants of Foreign Direct Investment into<br />

European Transition Economies”, Journal of Comparative Economics, 32,<br />

s. 775-787, 2004.


138<br />

BLOMSTRÖM, M., “Foreign Investment and Productive Efficiency: The Case of<br />

Mexico”, The Journal of Industrial Economics, Vol. 35, No. 1, s. 97-110,<br />

Sep. 1986.<br />

BORENSZTEIN, E., J. DE GREGORIO ve J-W. LEE, “How Does Foreign Direct<br />

Investment Affect Economic Growth?”, Journal of International<br />

Economics, Vol. 45, s. 115-35, 1998.<br />

BOSWORTH, B. ve S. M. COLLINS, “Capital Inflows, Investment and Growth”,<br />

Tokyo Club Papers, Vol. 12, s. 55-74, 1999.<br />

CAVES, R. E., “Causes of Direct Investment: Foreign Firms’ Shares in Canadian<br />

and United Kingdom Manufacturing Industries”, The Review of Economics<br />

and Statistics, Vol. 56, No. 3, s. 279-93, Aug. 1974b.<br />

CAVES, R. E., “International Corporations: The Industrial Economics of Foreign<br />

Investment”, Economica, New Seris, Vol. 38, No. 149, s. 1-27, Feb. 1971.<br />

CAVES, R. E., “Multinational Firms, Competition and Productivity in Host-Country<br />

Markets”, Economica, New Series, Vol. 41, No. 162, s. 176-93, May 1974a.<br />

CHAKRABARTI, A., “The Determinants of Foreign Direct Investment: Sensitivity<br />

Analyses of Cross-Country Regressions”, Kyklos, Vol. 54, Fasc. 1, s. 89-114,<br />

2001.<br />

CHENG L. K., Y. K. KWAN, “What are the Determinants of the Location of<br />

Foreign Direct Investment? The Chinese Experience”, Journal of<br />

International Economics, Vol. 51, Issue 2, s. 379-400, August 2000.<br />

COBB, C. W. ve DOUGLAS, P. H., “A Theory of Production”, The American<br />

Economic Review, Vol. 18, No. 1, s. 139-65, March 1928.<br />

COUGHLIN, C. C., J. V. TERZA ve V. ARROMDEE, “State Characteristics and the<br />

Location of Foreign Direct Investment within the United States”, The<br />

Review of Economics and Statistics, Vol. 73, No. 4, s. 675-683, Nov. 1991.<br />

DAJIMAN, J. P., M. KNELL, B. MAJCEN ve M. ROJEC, “The Role of FDI, R&D<br />

Accumulation and Trade in Transferring Technology to Transition Countries:<br />

Evidence from Firm Panel Data for Eight Transition Countries”, Economic<br />

Systems, Vol. 27, s. 189-204, 2003.<br />

DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment in Developing Countries and<br />

Growth: A Selective Survey”, The Journal of Development Studies, Vol.<br />

34, No. 1, s. 1-34, Oct. 1997.<br />

DE MELLO, L. R., “Foreign Direct Investment-Led Growth: Evidence from Time<br />

Series and Panel Data”, Oxford Economic Papers, Vol. 51, s. 133-51, 1999.<br />

DEES, S., “Foreign Direct Investment in China: Determinants and Effects”,<br />

Economics of Planning, 31, s. 175-94, 1998.<br />

DEĞER, M. K., S. EMSEN ve C. GERNİ, “Doğrudan Yabancı Yatırımların<br />

Belirleyicileri: Geçiş Ekonomileri Üzerinde Nedensellik Testleri ve Panel<br />

Veri Analizleri (1990 - 2002)”, Uluslararası Ekonomi Konferansı, 11 – 13<br />

Eylül, TEK, Ankara, 2006.


139<br />

DEICHMANN, J., S. KARIDIS ve S. SAYEK, “Foreign Direct Investment in<br />

Turkey: Regional Determinants”, Applied Economics, 35, s. 1767-78, 2003<br />

DJANKOV, S. ve B. HOEKMAN, “Foreign Investment and Productivity Growth in<br />

Czech Enterprises”, The World Bank Economic Review, Vol. 14, No. 1, s.<br />

49-64, Jan. 2000.<br />

DOMAR, D. E., “Capital Expansion, Rate of Growth and Employment”,<br />

Econometrica, 14, s. 137-47, April 1946.<br />

DUNNING, J. H. ve A. M. RUGMAN, “The Influence of Hymer’s Dissertation on<br />

the Theory of Foreign Direct Investment”, The American Economic<br />

Review, Vol. 75, No. 2, s. 228-32, May 1985.<br />

DUNNING, J. H., “The Determinants of International Production”, Oxford<br />

Economic Papers, New Series, Vol. 25, No. 3, s. 289-336, Nov. 1973.<br />

DUNNING, J. H., “The Eclectic (OLI) Paradigm of International Production: Past,<br />

Present and Future”, International Journal of Economics of Business, Vol.<br />

8, No. 2, s. 173-90, 2001.<br />

DUNNING, J. H., “The Eclectic Paradigm of International Production: A Personal<br />

Perspective”, içinde The Nature of the Transnational Firm, C. N. PITELIS<br />

ve R. SUGDEN (der.), Routledge, New York, s. 117-35, 1991.<br />

DUNNING, J., “The Determinants of International Production”, Oxford Economic<br />

Papers, Vol. 25, s. 289-336, 1973.<br />

DURHAM, J. B., “Absorptive Capacity and the Effects of Foreign Direct Investment<br />

and Equity Foreign Protfolio Investment on Economic Growth”, European<br />

Economic Review, Vol. 48, s. 285-306, 2004.<br />

ERDAL, F. ve E. TATOĞLU, “Locational Determinants of Foreign Direct<br />

Investment in an Emerging Market Economy: Evidence from Turkey”,<br />

Multinational Business Review, Vol. 10, No. 1, 2002.<br />

ERICSSON, J. ve M. IRANDOUST, “On the Causality between Foreign Direct<br />

Investment and Output: A Comparative Study”, The International Trade<br />

Journal, Vol. XV, No. 1, s. 1-26, Spring 2001.<br />

FEILS, D. J. ve F. M. ŞABAC, “The Impact of Political Risk on the Foreign Direct<br />

Investment Decision: A Capital Budgeting Analysis”, The Engineering<br />

Economist, Vol. 45, No. 2, s. 129-42, 2000.<br />

FINDLAY, R., “Relative Backwardness, Direct Foreign Investment, and the Transfer<br />

of Technology: A Simple Dynamic Model”, The Quarterly Journal of<br />

Economics, Vol. 92, No. 1, s. 1-16, Feb. 1978.<br />

FLAW, H. ve E. HELPMAN, “Vertical Product Differentiation and North-South<br />

Trade”, American Economic Review, Vol 77, s. 810-22, 1987.<br />

FOSFURI, A., M. MOTTA ve T. RONDE, “Foreign Direct Investment and<br />

Spillovers through Workers’ Mobility”, Journal of International<br />

Economics, Vol. 53, s. 205-22, 2001.<br />

GLASS, A. J., “Product Cycles and Market Penetration”, International Economic<br />

Review, Vol. 38, No. 4, s. 865-91, Nov. 1997.


140<br />

GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of<br />

Growth”, Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, s. 23-44, Winter<br />

1994.<br />

GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN, “Quality Ladders and Product Cycles”,<br />

Quarterly Journal of Economics, Vol. 106, s. 557-86, 1991.<br />

HALICIOĞLU, F., “An Econometric Analysis of Foreign Direct Investment Flows<br />

into Turkey from Major Global Regions: 1975 – 1999” International<br />

Conference in Economics V, 10-13 Eylül, Economic Research Center,<br />

Middle East Technical University, Ankara, 2001.<br />

HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, XLIX, s.<br />

14-33, March 1939.<br />

HEAD, K., T. MAYER ve J. RIES, “Revisiting Oligopolistic Reaction: Are<br />

Decisions on Foreign Direct Investment Strategic Complements”, Journal of<br />

Economics & Management Strategy, Vol. 11, No. 3, s. 453-72, Fall 2002.<br />

HERMES, N. ve R. LENSINK, Foreign Direct Investment, Financial<br />

Development and Economic Growth”, Journal of Development Studies,<br />

Vol. 40, No. 1, s. 142-63, Oct. 2003.<br />

HINES, J. R., “Altered States: Taxes and the Location of Foreign Direct Investment<br />

in America”, The American Economic Review, Vol. 86, No. 5, s. 1076-94,<br />

Dec. 1996.<br />

HORSTMANN, I. ve J. R. MARKUSEN, “Licensing versus Direct Investment: A<br />

Model of Internalization by the Multinational Enterprise”, The Canadian<br />

Journal of Economics, Vol 20, No. 3, s. 464-81, Aug. 1987.<br />

HYMER, S., “The Efficiency (Contradictions) of Multinational Corporations”, The<br />

American Economic Review, Vol. 60, No. 2. s. 441-8, May 1970.<br />

JANICKI, H. P. ve P. V. WUNNAVA, “Determinats of Foreign Direct Investment:<br />

Empirical Evidence from EU Accession Candidates”, Applied Economics,<br />

Vol. 36, s. 505-9, 2004.<br />

JASKOLD GABSZEWICZ, J., A. SHAKED, J. SUTTON ve J. F. THISSE,<br />

“International Trade in Differentiated Products”, International Economic<br />

Review, Vol. 22, s. 527-34, 1981.<br />

JENSEN, R. ve M. THURSBY, “A Strategic Approach to the Product Life Cycle”,<br />

Journal of International Economics, Vol. 21, s. 269-84, 1986.<br />

KINDLEBERGER, C. P., “Stephen Hymer and the Multinational Corporation”,<br />

Contribution to Political Economy, Vol. 21, s. 5-7, 2002.<br />

KOJIMA, K., “Macro Economics Versus International Business Approaches to<br />

Foreign Direct Investment”, Hotosubashi Journal of Economics, Vol. 23, s.<br />

1-19, 1982.<br />

KRUGMAN, P. R., “A Model of Innovation, Technology Transfer, and the World<br />

Distribution of Income”, Journal of Political Economy, Vol. 87, s. 253-66,<br />

1979.


141<br />

LENSINK, R. ve H. WHITE, “Does The Revival Of International Private Capital<br />

Flows Mean The End Of Aid: An Analysis Of Developing Countries' Access<br />

To Private Capital”, World Development, Vol. 26, No. 7, s. 1221-34, 1998.<br />

LOREE, D. W. ve S. E., GUISINGER, “Policy and Non-Policy Determinants of U.S.<br />

Equity Foreign Direct Investment”, Journal of International Business<br />

Studies, Second Quarter, s. 281-99, 1995.<br />

MACDOUGALL, G. D. A., “The Benefits and Costs of Private Investment from<br />

Abroad: A Theoretical Approach”, Economic Record, Vol. 36, s. 13-35,<br />

1960.<br />

MANKIW N. G., D. ROMER ve D. N. WEIL, “A Contribution to the Empirics of<br />

Economic Growth” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 107, No. 2,<br />

s. 407-37, May 1992.<br />

MCCLINTOCK, B. T., “Recent Theories of Direct Foreign Investment: An<br />

Institutionalist Perspective”, Journal of Economic Issues, Vol. 22, s. 477-84,<br />

1998.<br />

MENCINGER, J., “Does Foreign Direct Investment Always Enhance Economic<br />

Growth?”, Kyklos, Vol 56, Fasc. 4, s. 491-508, 2003.<br />

MEYER, K. ve S., ESTRIN, “Entry Mode Choice in Emerging Markets Greenfield,<br />

Acquisition, and Brownfield”, Center for East European Studies,<br />

Copenhagen Business School, Working Paper No. 18, February 1998,<br />

, (30.12.2005).<br />

OBWONA, M. B., “Determinants of FDI and Their Impact on Economic Growth in<br />

Uganda”, African Development Review, Vol. 13, No. 1, S. 46-81, June<br />

2001.<br />

ONYEIWU, S. ve H. SHRESTHA, “Determinants of Foreign Direct Investment in<br />

Africa”, Journal of Developing Societies, Vol. 20, No. 1-2, S. 89-106, 2004.<br />

ÖZTÜRK, L., “Serbest Bölgelerdeki Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları:<br />

Dünyadaki Uygulamalara Teoriler Işığında Bir Bakış”, Akdeniz İİBF<br />

Dergisi, Sayı 7, s. 110-28, 2004.<br />

ÖZYILDIZ, R. H., “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarında Karar Alma<br />

Prosedürü”, Hazine Dergisi, Sayı 11, Temmuz 1998.<br />

PACK, H., “Endogenous Growth Theory: Intellectual Appeal and Empirical<br />

Shortcomings”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, s. 55-72,<br />

Winter 1994.<br />

PEREZ, T., “Multinational Enterprises and Technological Spillovers: An<br />

Evolutionary Model”, Journal of Evolutionary Economics, Vol. 7, s. 169-<br />

92, 1997.<br />

REBELO, S., “Long-Run Policy Analysis and Long-Run Growth”, The Journal of<br />

Political Economy, Vol. 99, No. 3, June 1991, s. 500-21.<br />

RODRIGUEZ-CLARE, A., “Multinationals, Linkages, and Economic<br />

Development”, The American Economic Review, Vol. 86, No. 4, s. 852-73,<br />

Sep. 1996


142<br />

ROMER P. M., “Endogenous Technological Change”, The Journal of Political<br />

Economy, Vol. 98, No. 5, October 1990.<br />

ROMER, P. M., “Increasing Returns and Long-Run Growth”, Journal of Political<br />

Economy, 94, s. 1002-37, October 1986.<br />

ROOT, F. R. ve A. A. AHMED,” The Influence of Policy Instruments on<br />

Manufacturing Direct Foreign Investment in Developing Countries”, Journal<br />

of International Business Studies, 9 (Winter), s. 81-93, 1978.<br />

SCAPERLANDA, A. E. ve L. J. MAUER, “The Determinants of U.S. Direct<br />

Investment in E.E.C.”, The American Economic Review, Vol. 59, No. 4,<br />

Part 1, s. 558-68, Sept. 1969.<br />

SEGERSTROM, P. S., T. C. A. ANANT ve E. DINOPOULOS, “A Schumpeterian<br />

Model of the Product Life Cycle”, American Economic Review, Vol. 80, s.<br />

1077-91, 1990.<br />

SJÖHOLM, F., “Technology Gap, Competition and Spillovers from Direct Foreign<br />

Investment: Evidence from Establishment Data”, The Journal of<br />

Development Studies, Vol. 36, No. 1, s. 53-73, Oct. 1999.<br />

SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, Quarterly<br />

Journal of Economics, 70, s. 65-94, February 1956.<br />

SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal of Economic<br />

Perspectives, Vol. 8, No. 1, s. 45-54, Winter 1994.<br />

VERNON, R., “Competition Policy Toward Multinational Corporations”, The<br />

American Economic Review, Vol. 64, No. 2, s. 276-82, May 1974.<br />

VERNON, R., “International Investment and International Trade in the Product<br />

Cycle”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 80, No. 2, s. 190-207,<br />

May 1966.<br />

VOUTILAINEN, T., “Foreign Direct Investment (FDI) Theories Explaining the<br />

Emergence of Multinational Enterprises (MNEs), Who, Where and Why”,<br />

Seminar in Strategy and International Business, 28.01.2005,<br />

, (23.08.2006).<br />

XU, B., “Multinational Enterprises, Technology Diffusion, and Host Country<br />

Productivity Growth”, Journal of Development Economics, Vol. 62, s. 477-<br />

93, 2000.


Diğer:<br />

Araştırma, İnceleme ve Raporlar:<br />

143<br />

ALFARO, L. ve A. RODRIGUEZ-CLARE, “Multinationals and Linkages: An<br />

Empirical Investigation”, Nov. 2003,<br />

<br />

, (11.09.2006).<br />

ALICI AKGÜÇ, A. ve M. Ş. UCAL, “Foreign Direct Investment, Exports and<br />

Output Growth of Turkey: Causality Analysis”, Paper to be presented at the<br />

European Trade Study Group (ETSG) Fifth Annual Conference,<br />

Universidad Carlos III de Madrid, 11-13 September 2003,<br />

, (07.09.2006).<br />

ASSANIE, N. ve B. SINGLETON, The Quality of Foreign Direct Investment:<br />

Does it Matter for Economic Growth?, 2002,<br />

, (07.09.2006).<br />

ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 8,<br />

2005a.<br />

ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 6,<br />

September 2003a.<br />

ATKEARNEY, “FDI Confidence Index”, Global Business Policy Council, Vol. 4,<br />

February 2001.<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2005<br />

Global Retail Development Index, 2005b.<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2004<br />

Global Retail Development Index, 2004.<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2003<br />

Global Retail Development Index, 2003b.<br />

ATKEARNEY, Emerging Market Priorities for Global Retailers, The 2006<br />

Global Retail Development Index, 2006.<br />

BLOMSTRÖM M. ve A. KOKKO, “Regional Integration and Foreign Direct<br />

Investment”, NBER Working Paper Series, WP No. 6019, April 1997a.<br />

BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Economics of Foreign Direct Investment<br />

Incentives”, NBER Working Paper Series, No. 9489, Feb. 2003.


144<br />

BLOMSTRÖM, M. ve A. KOKKO, “The Impact of Foreign Investment on Host<br />

Countries: A Review of the Empirical Evidence”, World Bank Policy<br />

Research Working Paper, No. 1745, March 1997b,<br />

,<br />

(07.09.2006).<br />

BLOMSTRÖM, M. ve E. N. WOLFF, “Multinational Corporations and Productivity<br />

Convergence in Mexico”, NBER Working Paper Series, No. 3141, Oct.<br />

1989.<br />

BLOMSTRÖM, M. ve F. SJÖHOLM, “Technology Transfer and Spillovers: Does<br />

Local Participation with Multinationals Matter?”, NBER Working Paper<br />

Series, No. 6816, Nov. 1998.<br />

BLOMSTRÖM, M. ve J-Y. WANG, “Foreign Investment and Technology Transfer:<br />

A Simple Model”, NBER Working Paper Series, No. 2958, May 1989.<br />

BLOMSTRÖM, M., A. KOKKO ve M. ZEJAN, “Host Country Competition and<br />

Technology Transfer by Multinationals”, NBER Working Paper Series, No.<br />

4131, Aug. 1992a.<br />

BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “Is Fixed Investment the Key to<br />

Economic Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4436, Aug. 1993.<br />

BLOMSTRÖM, M., R. E. LIPSEY ve M. ZEJAN, “What Explains Developing<br />

Country Growth?”, NBER Working Paper Series, No. 4132, Aug. 1992b.<br />

BOROTA, T. ve A. M. KUTAN, European Integration, Foreign Direct<br />

Investment and Growth,<br />

, (07.09.2006).<br />

CARKOVIC, M. ve R. LEVINE, Does Foreign Direct Investment Accelerate<br />

Economic Growth, May 2002,<br />

, (07.09.2006).<br />

CHO, J. W, Foreign Direct Investment: Determinants, Trends in Flows and<br />

Promotion Policies,<br />

,<br />

(07.08.2006).<br />

CRISCUOLO, P. ve R. NARULA, “A Novel Approach to National Technological<br />

Accumulation and Absorptive Capacity: Aggregating Cohen and Levinthal”,<br />

MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No. 2002-016,<br />

2002.<br />

DUTTA, S. ve A. LOPEZ-CARLOS “The Global Information Technology Report,<br />

2004-2005, Efficiency in an Increasingly Connected World”, World<br />

Economic Forum, March 2005.


145<br />

DUTTA, S., A. LOPEZ-CARLOS ve I. MIA “The Global Information Technology<br />

Report, 2005-2006, Leveraging ICT for Development”, World Economic<br />

Forum, May 2006.<br />

FUNG, K. C., H. IIZAKA, J. LEE ve S. PARKER, “Determinants of U.S. and<br />

Japanese Foreign Direct Investment in China”, Santa Cruz Center for<br />

International Economics Working Papers, No. 456, December 1999,<br />

, (05.08.2006).<br />

HANSEN, M. W., “Foreign Direct Investment and the Environment: A Transaction<br />

Cost Perspective”,<br />

, (24.08.2006).<br />

HANSON, G. H., “Should Countries Promote Foreign Direct Investment?”, G-24<br />

Discussion Paper Series, No. 9, Feb. 2001.<br />

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI, “Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu”,<br />

Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Mayıs 2006.<br />

IMF ve OECD, Foreign Direct Investment Statistics: How Countries Measure<br />

FDI, 2001, Washington, DC, 2003,<br />

, (10.06.2006).<br />

IMF ve OECD, Report on the Survey of Implementation of Methodological<br />

Standards for Direct Investment, International Monetary Fund, Statistics<br />

Department and Organisation for Economic Co-Operation Development,<br />

Directorate for Financial, Fiscal and Enterprise Affairs, March 2000,<br />

, (03.07.2006).<br />

IMF, Balance of Payments Compilation Guide, Washington, DC, USA, 1995,<br />

, (03.07.2006).<br />

IMF, Balance of Payments Manual, Fifth Edition, 1993,<br />

, (15.06.2006).<br />

IMF, Balance of Payments Textbook, Washington, DC, USA, 1996,<br />

, (15.06.2006).<br />

KANG, Y. ve J. DU, Foreign Direct Investment and Economic Growth:<br />

Empirical Analyses on Twenty OECD Countries, March 4 th , 2005,<br />

,<br />

(02.01.2006).<br />

KINOSHITA, Y., “R&D and Technology Spillovers via FDI: Innovation and<br />

Absorptive Capacity”, CERGE-EI Working Paper, No. 349, Nov. 2000,<br />

, (07.09.2006).<br />

KRAVIS, I. B. ve R. E., LIPSEY, “The Location of Overseas Production and<br />

Production for Export by U.S. Multinational Firms”, NBER Working Paper<br />

Series, No. 482, June 1980.


146<br />

LOEWENDAHL, H ve E. ERTUĞRUL LOEWENDAHL, Turkey's Performance<br />

in Attracting Foreign Direct Investment Implications of EU<br />

Enlargement, European Network of Economic Policy Research Institutions,<br />

Working Paper No. 8, November 2001,<br />

, (06.12.2005).<br />

LOPEZ-CLAROS, A, M. E. PORTER ve K. SCHWAB, “The Global<br />

Competitiveness Report 2005-2006, Policies Underpinning Rising<br />

Prosperity”, World Economic Forum, New York, October 2005.<br />

MASSMANN, O., B. HANOI ve M. HANOI, Foreign Direct Investment – The<br />

Legal Environment,<br />

,<br />

(07.08.2006).<br />

MILES, M. A., K. R. HOLMES ve M. A. O’GRADY, 2006 Index of Economic<br />

Freedom, 2006,<br />

,<br />

(25.08.2006).<br />

NARULA, R. ve A. MARIN, “FDI Spillovers, Absorptive Capacities and Human<br />

Capital Development: Evidence from Argentina”, MERIT – Infonomics<br />

Research Memorandum Series, No: 2003-016, 2003.<br />

NARULA, R. ve B. PORTELLI, “Foreign Direct Investment and Economic<br />

Development: Opportunities and Limitations from a Developing Country<br />

Perspective”, MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No.<br />

2004-009, 2004.<br />

NUNNENKAMP, P., “Determinants of FDI in Developing Countries: Has<br />

Globalization Changed the Rules of the Game?”, Kiel Working Paper, No.<br />

1122, ,<br />

(05.08.2006).<br />

OECD, OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third<br />

Edition, 1996, ,<br />

(10.06.2006).<br />

PATTERSON, N., M., MONTANJEES, J., MOTALA ve C., CARDILLO, Foreign<br />

Direct Investment: Trends, Data Availability, Concepts, and Recording<br />

Practices, IMF, Washington, DC, 2004,<br />

, (15.06.2006).<br />

PORTELLI, B. ve R. NARULA, “Foreign Direct Investment through Acquisitions<br />

and Implications for Technological Upgrading: Case Evidence from<br />

Tanzania”, MERIT – Infonomics Research Memorandum Series, No.<br />

2004 – 008, 2004.<br />

PORTER, M. E., K. SCHWAB, X. SALA-I-MARTIN ve A. LOPEZ-CLAROS,<br />

“The Global Competitiveness Report 2004-2005”, World Economic Forum,<br />

New York, October 2004.


147<br />

POTTELSBERGHE DE LA POTTERIE, B. ve F. LICHTENBERG, Does Foreign<br />

Direct Investment Transfer Technology Across Borders, Jun. 2000,<br />

, (08.09.2006).<br />

RIDGEWAY, A., Definition of Foreign Direct Investment (FDI) Terms, IMF<br />

Committee on Balance of Payments Statistics and OECD Workshop on<br />

International Investment Statistics, Direct Investment Technical Expert Group<br />

(DITEG), Issue Paper (DITEG) # 20, Statistics Canada, November 2004,<br />

, (15.06.2006).<br />

SAGGI, K., “Trade, Foreign Direct Investment, and International Technology<br />

Transfer: A Survey”, World Bank Policy Research Working Paper, No.<br />

2349, May 2000.<br />

SHATZ, H. J. ve A. J. VENABLES, “The Geography of International Investment”,<br />

Policy Research Working Paper, The World Bank, No. 2338, May 2000.<br />

SINGH, H. ve K. W. , JUN, “Some New Evidence on Determinants of Foreign<br />

Direct Investment in Developing Countries”, Policy Research Working<br />

Paper, The World Bank, WPS-1531, November 1995.<br />

SJÖHOLM, F., “Productivity Growth in Indonesia: The Role of Characteristics and<br />

Direct Foreign Investment”, Working Paper in Economics and Finance,<br />

No. 216, Jan. 1998.<br />

SLAUGHTER, M.J., “Skill Upgrading in Developing Countries: Has Inward Foreign<br />

Direct Investment Played a Role”, OECD Development Centre Working<br />

Paper, No. 192, Aug. 2002.<br />

T.C. BAŞBAKANLIK ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI, Türkiye’de<br />

Özelleştirme, 2006, ,<br />

(14.09.2006).<br />

te VELDE, D. W. ve D. BEZEMER, Regional Integration and Foreign Direct<br />

Investment in Developing Countries, July 2004,<br />

, (05.08.2006).<br />

TU, J. H ve C. SCHIVE, Determinants of Foreign Direct Investment in Taiwan<br />

Province of China: A New Approach and Findings, Research Note,<br />

, (07.08.2006).<br />

TURNOVSKY, S. J., “Old and New Growth Theories: A Unifying Structure”, Draft<br />

of paper to be presented at Conference on Old and New Growth Theory,<br />

University of Pisa, October 2001,<br />

, (27.07.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 1992: Transnational Corporations as<br />

Engines of Growth, United Nations Conference on Trade and Development,<br />

New York and Geneva, 1992,<br />

, (10.08.2006).


148<br />

UNCTAD, World Investment Report 1995: Transnational Corporations and<br />

Competitiveness, United Nations Conference on Trade and Development<br />

Division on Transnational Corporations and Investment, New York and<br />

Geneva, 1995, ,<br />

(02.06.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 2001: Promoting Linkages, United Nations<br />

Conference on Trade and Development, New York and Geneva, 2001,<br />

, (10.08.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 2002: Transnational Corporations and<br />

Export Competitiveness, United Nations Conference on Trade and<br />

Development, New York and Geneva, 2002,<br />

, (10.08.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 2003: FDI Policies for Development:<br />

National and International Perspectives, United Nations Conference on<br />

Trade and Development, New York and Geneva, 2003,<br />

, (10.08.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 2004: The Shift Towards Services, United<br />

Nations Conference on Trade and Development, New York and Geneva,<br />

2004, , (10.08.2006).<br />

UNCTAD, World Investment Report 2005: Transnational Corporations and the<br />

Internationalization of R&D, United Nations Conference on Trade and<br />

Development, New York and Geneva, 2005,<br />

, (10.08.2006).<br />

UNCTC, Government Policies and Foreign Direct Investment, United Nations,<br />

UNCTC Current Studies, Series A, No. 17, New York, November 1991.<br />

WB, World Development Report, 2006: Equity and Development, The World<br />

Bank, Washington DC, 2005, , (24.08.2006).<br />

YILMAZ, B. ve A. BARBAROS, Development and Determinants of Foreign<br />

Direct Investment in Turkey: A Comparison with Ireland and Spain,<br />

,<br />

(05.08.2006).<br />

YILMAZ, K., “Türkiye için Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ne Doğru”,<br />

YASED, Haziran 2006,<br />

,<br />

(15.08.2006).<br />

ZEBREGS, H., “Can the Neoclassical Model Explain the Distribution of Foreign<br />

Direct Investment Across Developing Countries?”, IMF Working Paper,<br />

WP/98/139, September 1998,<br />

, (15.06.2006).


Tezler:<br />

149<br />

BÜYÜKAĞAOĞLU, Ş. I., Doğrudan Dış Yatırımların Belirleyenleri ve Türkiye<br />

Üzerine Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege<br />

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2003.<br />

HYMER, S., The International Operations of National Firms: A Study of Direct<br />

Investment, Unpublished PhD. Thesis, Massachusetts Institute of<br />

Technology, 1960.<br />

Muhtelif Kaynaklar:<br />

, (14.07.2006).<br />

, (14.08.2006).<br />

,<br />

(16.08.2006).<br />

, (14.08.2006).<br />

, (24.09.2006).<br />

, (16.08.2006).<br />

, (16.08.2006).<br />

,<br />

(16.08.2006).<br />

, (14.08.2006).<br />

, (14.08.2006).<br />

,<br />

(14.08.2006).<br />

,<br />

(14.08.2006).<br />

,<br />

(14.08.2006).<br />

,<br />

(14.08.2006).<br />

, (16.12.2006).<br />

, (15.08.2006).<br />

, (16.08.2006).<br />

, (15.08.2006).<br />

, (15.08.2006).<br />

, (13.09.2006).<br />

, (13.09.2006)


, (13.09.2006).<br />

, (13.09.2006).<br />

, (13.09.2006).<br />

BABYLON – PRO, Ver. 5.0.6 (r13).<br />

SHAZAM FOR WINDOWS, Ver. 8.0, Columbus.<br />

150


EKLER<br />

151


EK 1: İstatistik Tutma Yöntemlerinde Standardizasyon Çalışmalarının Kısa<br />

Tarihçesi<br />

1983 : Practices in its Member Countries Survey - OECD.<br />

1991 : Working Party on the Measurement of International Capital Flows<br />

Survey – IMF.<br />

1992 : Report on the Measurement of International Flows (Godeaux<br />

Report) – IMF.<br />

1993 : Balance of Payments Manual (BPM), Fifth Edition – IMF.<br />

1995 : IMF’s Committee on Balance of Payments Statistics Meeting (The<br />

BOP Committee) – IMF.<br />

1995 : Balance of Payments Compilation Guide – IMF.<br />

1996 : Balance of Payments Textbook – IMF.<br />

1996 : The BOP Committee, IMF ve OECD’nin ortak araştırma yapması<br />

kararına vardı.<br />

1996 : OECD Benchmark Definition of Foreign Direct Investment, Third<br />

Edition 354 –OECD.<br />

1997 : Survey of Implementation of Methodological Standards for Direct<br />

Investment (SIMSDI) – IMF.<br />

2000 : Financial Derivatives: A Supplement to the Fifth Edition of the<br />

Balance of Payments Manual – IMF.<br />

2000 : The BOP Committee, SIMSDI 1997’nin güncellenmesi kararına<br />

vardı.<br />

2001 : SIMSDI Güncellemesi – IMF ve OECD.<br />

2002 : International Investment Position – A Guide to Data Sources –<br />

IMF.<br />

2002 : Classification of Financial Derivatives Involving Affiliated<br />

Enterprises in the Balance of Payments Statistics and the<br />

International Investment Position (IIP) statement – IMF.<br />

2003 : Foreign Direct Investment Statistics; How Countries Measure FDI,<br />

2001 – IMF.<br />

2004 : Revision of BPM Fifth Edition – IMF.<br />

2004 : Foreign Direct Investment: Trends, Data Availability, Concepts,<br />

and Recording Practices – IMF.<br />

2005 : Direct Investment Methodology: Recommended Treatment of<br />

Selected FDI Transactions – IMF.<br />

152<br />

354 Bu raporun güncellenmesi çalışmaları bu tez hazırlanırken hazırlanmaya çalışılmaktadır. Konuyla<br />

ilgili ayrıntılar için bkz.<br />

,<br />

(03.07.2006).


Kişisel Bilgiler:<br />

Adı ve Soyadı : Onur DEMİREL<br />

Doğum Yeri : Isparta<br />

Doğum Yılı : 1980<br />

Medeni Hali : Bekar<br />

Eğitim Durumu:<br />

ÖZGEÇMİŞ<br />

Lise : 1991 – 1998 Isparta Anadolu Lisesi<br />

153<br />

Lisans : 1998 – 2003 Middle East Technical University, Faculty of<br />

Economics<br />

Economics.<br />

and Administrative Sciences, Department of<br />

Yabancı Diller ve Düzeyi:<br />

İngilizce : Yazma (İyi), Konuşma (İyi), Okuma (Çok İyi)<br />

İş Deneyimi:<br />

KPDS Notu: 98 (Mayıs 2003)<br />

02.2004 - … : Asistan, Isparta İl Gelişim Planı Projesi, Isparta<br />

03.2004 - ... : Araştırma Görevlisi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta<br />

04.2004 – 05.2005 : Asistan, Süleyman Demirel Üniversitesi Stratejik<br />

Araştırmalar Merkezi, Isparta<br />

07.2005 - … : Asistan, Integrating and Strengthening the European<br />

Research Area, Integrated Project, EURODITE, Süleyman<br />

Demirel Üniversitesi, Isparta<br />

10.2005 - … : Koordinatör, Erasmus-Socrates Değişim Programı, Süleyman<br />

Demirel Üniversitesi, Isparta<br />

12.2005 - … : Asistan, AB Socrates Comenius 2.1 ECOLAB Projesi,<br />

Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!