You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
44<br />
<strong>Sahil</strong> <strong>Güvenlik</strong> Dergisi ° Ağustos 2007<br />
ERTUĞRUL’UN ANISINA DALIŞ<br />
[ Hazırlayan ] Yılmaz AKYUNUS | Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Başkan Yardımcısı<br />
Kim bilir kimlerin hayallerini süslemişti ERTUĞRUL dalışı. Bize kısmet olması gururların en büyüğü oldu.<br />
Bu yazıyı okurken “Ben de düşünmüştüm, ben de yapabilirdim, tüh be geç kaldık” diyenleriniz olacağını<br />
şimdiden tahmin edebiliyorum. Bu dalışı birileri yapacaktı, yapılmalıydı. Fakat şuna inanıyorum ki, bizim<br />
gerçekleştirdiğimiz, bu dalışı hayal eden herkesin başarısı, herkesin gururudur.<br />
Bu dalışla ilgili plan ve çalışmalarımızın başlangıcı,<br />
oldukça eskilere dayanıyor. Erdoğan’ın iki sene evvel<br />
Japonya’da tahsilde olan bir talebesinden istediği ön<br />
bilgilerin gelmesiyle başladı bütün hikaye.<br />
Önceleri bir turist gibi Japonya’ya gidip dalışı<br />
gerçekleştirmek olarak başlayan düşünceler, zamanla<br />
daha sağlam temellere oturmaya başladı. Bu sadece<br />
iki kişinin başarısı olmamalıydı. Türk sualtı camiasına<br />
mal olmalıydı. Neticede Federasyonumuzun iki<br />
görevlisi olarak bu seyahati ve dalışı gerçekleştirmeye<br />
karar verdik. Dışişleri Bakanlığımız, Tokyo<br />
Büyükelçiliğimiz, Japon Büyükelçiliği ve<br />
Konsolosluğu nezdindeki girişimlerimiz müsbet<br />
netice verdi. Sıra masrafları karşılamaya gelmişti.<br />
Böyle bir seyahatin yüksek bir bedeli olduğunun<br />
bilincindeydik. Daha önceki çalışmalarımda da yakın<br />
ilgilerini esirgemeyen SABAH grubuna açtım konuyu.<br />
Gazete ile aramızdaki bağı kuran kıymetli savaş<br />
muhabiri Bengüç Özerdem eşliğinde ve Sabah’ın<br />
sponsorluğunda gerçekleştirilecekti gezi. SABAH her<br />
zamanki duyarlılığını göstermiş, böylesine anlamlı<br />
bir girişime gerekli desteği sağlamıştı. Sevincimize<br />
diyecek yoktu. İş sadece gidiş gününü kararlaştırmaya<br />
kalmıştı. Erdoğan’ın dersleri, Bengüç’ün seyahatleri,<br />
benim lokantamın işleri derken, geleneksel olarak<br />
şehitlerimizi anma tarihi olan 3 Haziran günü<br />
imdadımıza yetişti. Evet 3 Haziran tarihini içine<br />
alacak bir gezi olmalıydı, oldu da. Hepimiz işlerimizi<br />
bu tarihe göre ayarlayacaktık. Gezi 1 Haziran’da<br />
başlayacak 8 Haziran’da bitecekti.<br />
Hemen son hazırlıklara başladık. Video kameramın<br />
ve fotoğraf makinelerimizin bakımlarını yaptık.<br />
Dalış malzemelerimizi toparladık. Gerekli yerlere<br />
verilecek şiltler ve plaketler yaptırıldı, hediyeler<br />
alındı. Bu arada Ertuğrul’un tarihçesiyle ilgili son<br />
dökümalar toplandı. Seyahat günü gelmişti. Neşe ve<br />
heyecan içinde uçağımıza binip Japonya’nın yolunu<br />
tuttuk. 12 saat süren direkt bir uçuşun sonunda<br />
Osaka Kansai Havaalanı’na indik. Görülmeye değer,<br />
muhteşem bir tesis. Deniz doldurularak inşa edilmiş<br />
bir havaalanı. Kushimoto Belediye Başkanının<br />
bize göndermiş olduğu bilgilerin yardımıyla, bizi<br />
götürecek treni bulup yerleşmemiz çok sürmedi.<br />
Çevremizi hayret ve hayranlıkla seyrederek geçen 3<br />
saatlik yolculuğun neticesinde Kushimoto’ya ulaştık.<br />
Orada bizim için hazırlanmış olan gezi programının<br />
ilk satırında belirtildiği gibi, belediyeye ait bir<br />
minibüs ve bizi karşılamak üzere görevlendirilmiş<br />
personel tren garında bekliyordu. O kadar uzun<br />
bir yolculuğun sonunda karşılaştığımız bu sahne<br />
bizi çok etkiledi ve memnun etti. İngilizce bilen<br />
halkla ilişkiler müdürü Bay Ali Yorio Hamaguchi<br />
ile yaptığım konuşma neticesinde, bizi önce<br />
kalacağımız otele götüreceklerini öğrendik. Otelde<br />
bir müddet istirahatimizden sonra Belediye Başkanı<br />
Bay Kisitani’nin bizi kabul edeceği söylendi.<br />
Otele yerleşmemizden yaklaşık 1 saat sonra aynı<br />
ekip bizi Belediye binasına götürmek için geldi.<br />
Aracımız Belediye binasının bahçesine yanaşınca<br />
şaşkınlığımız son haddine vardı. Binanın önündeki<br />
direğe şanlı bayrağımız çekilmişti. Belediye personeli<br />
ellerinde Türk ve Japon bayrakları olduğu halde<br />
giriş kapısının iki yanına dizilmiş bizi bekliyordu.<br />
Bu sahneyi görünce gözyaşlarımızı tutmakta<br />
epeyce zorlandık. Ben ve Erdoğan kapıdaki bizi<br />
bekleyenlerle el sıkışırken, Bengüç bu gurur<br />
verici tabloyu görüntülemeye başlamıştı bile.<br />
Herkes ile tek tek el sıkıştıktan sonra, Başkanın<br />
bizi makamında beklediğini bildirdiler. Bizleri<br />
kapısında karşılayan Sayın Kisitani her birimizi<br />
Türk adetlerine göre 2 defa öptükten sonra toplantı<br />
masasının etrafında yer gösterdi. Gurur duygusuyla<br />
bezenmiş heyecanım daha da artmıştı. Makam<br />
odasının bütün duvarları Ertuğrul’a ait resim ve<br />
fotoğraflarla süslenmişti. Sehpa ve masaların üzeri<br />
yine Ertuğrul ile ilgili şilt ve plaketlerle doluydu.<br />
Şaşkınlığımız ikram edilen yeşil çay ile biraz olsun<br />
yatıştı. Tercüman vasıtasıyla konuşmaya başladık.<br />
Ziyaretimizden son derece memnun kaldığını<br />
bildiren Başkan, Kushimoto Kasabası, Osima Adası<br />
ve Ertuğrul’un enkazı ile ilgili bilgiler verdi. Bizde<br />
böylesi sıcak karşılamadan ve şahsımıza gösterdiği<br />
hüsnü kabulden ne kadar memnun olduğumuzu,<br />
Japonya’yı çok beğendiğimizi söyleyip ayrıca Japon<br />
insanının bize olan yakınlığından söz edip, dalışı<br />
ne zaman yapabileceğimizle ilgili sorular sorduk.<br />
Bu arada Bengüç de olayları bir haberci gözüyle<br />
değerlendirmekteydi. Bir saate yakın görüştükten<br />
sonra Başkan’ın nazik akşam yemeği davetinde<br />
buluşmak üzere yanından ayrıldık. Lokanta<br />
itina ile seçilmişti. Kendilerine ikram etmek için<br />
götürdüğümüz rakının içilmesinden sonra sohbet<br />
olabildiğince koyulaştı. Geç vakit bizi otelimize<br />
bıraktıklarında Japonlar ile ne kadar çok ortak<br />
yanımız olduğunu düşünüyordum. Program gereği,<br />
ertesi gün Şehitlik, Abide ve Müze gezilecekti.<br />
Dinlenebilmemiz için ziyaret öğleden sonraya<br />
bırakılmıştı. Beraberce bindiğimiz minibüs, önce<br />
bir feribot ile Osima Adası’na geçti. Daha sonra<br />
yaptığımız 5 dakikalık yolculuk neticesinde<br />
ulaştığımız Abide Meydanı’nda ikinci bir duygu<br />
sağanağına tutulduk. Abidenin önünde büyüklü<br />
küçüklü 100 kişiye varan bir kalabalık bizi bekliyordu.<br />
Bu şahısların 107 yıl önce faciadan kurtulan<br />
denizcilerimize büyük destek veren, yardım sağlayan,<br />
onları uzunca bir süre yedirip içiren ve tedavi eden<br />
insanların soyundan geldiklerini öğrenmemiz<br />
uzun sürmedi. Bu seyahatin bu kadar duygu yüklü<br />
olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Başkanın bizim<br />
için hazırlattığı özel çelengi, şehitlerimizin aziz<br />
ruhu önünde saygı ile eğilerek, abidedeki belirli yere<br />
yerleştirirken, gözyaşlarımı engellemem imkansız<br />
hale geldi.<br />
Çelenk koyulmasından sonra Başkanın yaptığı anlamlı<br />
konuşmaya, ekibimiz adına duygularımızı ifade eden<br />
bir konuşma ile mukabelede bulundum. Daha sonra<br />
Federasyonumuz adına götürdüğümüz şilt, bayrak,<br />
rozet ve hediyeleri törene katılanlara verdik. Onlar da<br />
çok duygulanmışlardı. Abide önünde topluca fotoğraf<br />
çekilmesinden sonra, hep beraber Türk müzesine<br />
gittik. Buruk bir heyecan içinde gezdiğimiz müzenin<br />
görevlisine götürdüğümüz hediyelerden bazılarını ve<br />
kendimiz adına hazırlattığımız plaketi teslim ettikten<br />
sonra otelimize dönmek üzere yola koyulduk. Yol<br />
boyunca böyle bir vesile ile müzenin bir vitrininde,<br />
bıraktığımız plaket üzerinde ölümsüzleşen Yılmaz<br />
Akyunus, Erdoğan Özarık isimlerini düşünüyordum.<br />
Otelimize geldiğimizde erkenden uyumak üzere<br />
odalarımıza çekildik.<br />
Evet büyük gün gelmişti. Erkenden gelen vasıtaya<br />
bütün malzemelerimizi ve makinelerimizi doldurduk.<br />
45<br />
<strong>Sahil</strong> <strong>Güvenlik</strong> Dergisi ° Ağustos 2007