29.01.2017 Views

Necip Fazıl Kısakürek - Aynadaki Yalan

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ulunmakta... Satrançtaki bütün «beynel»ler ve «açmaz»lar Belmâ'nın elinde; şairce «gambi’ler ve<br />

kombinezonlar peşinde koşup dâ müdafaaya hiçbir değer vermemek va boyuna taş kaybetmek zaafı<br />

da Naci'de... O yalnız kafasına güveniyor, Belmâ'yı kafasından kuşatmaya çabalıyor, fakat süsten<br />

ibaret hayranlıktan başka bir şey devşiremiyor. Yani Belmâ'yı, ayaklarının altında, tepe tepe<br />

arşınlayabileceği nakışlı bir halıya çeviremiyor. Asıl Belmâ’nın gayreti, Naci'yi böyle bir halıya<br />

çevirmek... Baş başı konuşmalarında, Belmâ, baş ağrısına karışık öyle haller geçirmektedir ki,<br />

gören onu fiziğini istilâ edici bir vecd içinde sanabilir. Halbuki hücumlar hep (metafizik) yoldan<br />

gelmekte ve bu yoldan gidildikçe fizik boğulma sıkıntısına düşmekte ve sahneden kaçmaktadır.<br />

Bu ne garip açmaz!<br />

Bir gün yalının bahçe kapısına kadar onu uğurlayan Belmâ'nın şu sözünü nasıl unutabilir:<br />

— Mademki bir hafta sonra gelebileceksiniz; bana gider ayak öyle bir şey söyleyin ki, onunla bir<br />

hafta yaşayabileyim...<br />

— Ya ben bu bir haftayı nasıl yaşayabileceğim; düşünüyor musunuz?<br />

Ressam Âbid'ln solcu bohemlerle dolu atölyesi olsun, Husmen Ağa'nın konağı olsun, Mine olsun,<br />

Hatçe olsun; Naci, kâfurûdan yontulma, ince uzun büyücü parmaklarla çizilmiş bir yuvarlak içinde,<br />

her şeye ve herkese alâkasızdır; ve kesilmek bilmez bir kulak çınlaması halinde, nereye gitse ve ne<br />

söylese Belmâ'yı beraberinde taşımaktadır. Ve Đşte mahut köye, ruhunda kemikleşen bu musallat<br />

fikirle gitmiştir.<br />

Köyden döner dönmez atölyeye koştu. Mine bu atölyenin, duvara çizilmiş bir dekor motifi gibi<br />

sökülmez ve yerinden kımıldatılmaz arması...<br />

Evvelâ (konfor) lu bir yatak bulmak için tabutta yatanları, sonra zaafran, tarçın renkli ve lezzetli<br />

Hatçe'yi anlattı. Anlatışa bayıldılar.<br />

Mine fırsatı kaçırmadı:<br />

— Ya (Dülsine) ne oluyor?<br />

(Dülsine) Don Kişot'un sevgilisi ve Mine'nin Belmâ'ya yakıştırdığı isim...<br />

— Ben Don Kişot olmaktan çıkmadıkça (Dülsine) kalbimden çıkmaz.<br />

— Hayret ediyorum; sen hem kendini görebiliyor, hem de gördüğünden dönemiyorsun!..<br />

— Sen benim yarı kadarım olsan da arada bir kendini görebilsen daha ne istersin!..<br />

23<br />

— Ne var bu kadında kuzum?<br />

— Kendini damla damla vermeyi bilmek ve testiyi asla boşaltmamak sanatı...<br />

— Boş ver! Benim anladığım yemek, tepsiyle önüme konulanıdır.<br />

— Đşte ruhcu ve maddeci farkı!.. Mine dişi bir kaplan gibi atıldı:<br />

— Sana yalvarırım, yine felsefe kuyuları açmaya çalışma!.. Vaz geç şu izah etme, tarif etme<br />

hastalığından!.. Hani bazen çok renkli ve hareketli konuşmaların olmasa, sen, her görüldüğün yerde<br />

suratına kapıların kapatılacağı sıkıcı adam olursun!<br />

Âbid sırıttı:<br />

— O izah etmeden duramaz.<br />

— Sen de Abid, Mine'yi tekrarlamadan duramazsın... Benim izah hastalığım, (doğru, ben bir izah<br />

hastasıyım!) izah edilemezlerin izahını aşamaz. Sizinkiyse, her şeyi izalı etmiş sanmanın kof<br />

diyalektiği ve başıboş ruh haleti...<br />

Mine yine atıldı:<br />

— Hâlâ izah, be!.. Bırakın bu safsataları!.. Sen, Naci, izahla Belmâ'dan ne koparabildin, söyler<br />

misin?..<br />

— Kafasını kopardım!<br />

— Hayır, kafanı kaptırdın!<br />

__ Doğru söylüyorsun Mine!.. Senin ağzından, bir yanlışın ağzından doğruyu dinlemek ne acıklı!..<br />

Mine, babayani bir tavırla tek ayağını altına alarak oturduğu divanda arkasına doğru eğildi:<br />

— Sen bırak kendilerini damla damla verenleri de testiyi dopdolu sunanlara bak!..<br />

Ressam Abid bu sözden bir şey sezmiş olmalı ki, usulca oradan çıkıp kayboldu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!