Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
— Yalvaran eller... Boğazlayamayinca yalvarmaya geçmiş eller...<br />
— Benim ellerim...<br />
— Yok canım!<br />
— Bilek mafsallarından öteye ondörder boğuntuyla sayısız faaliyetlere ve bu faaliyetlerin iç<br />
edalarını şekillendirmeye memur eller... Onlardaki esrara her zaman dikkat ettim. Senin bu el<br />
tutkuna da âşığım...<br />
— Ama ben böyle fikirlere bağlayarak yapmıyorum bu desenleri... içimden geliyor, ondan...<br />
— Biliyorum; senin sanatın, hasta kedilerin kırda buldukları şifalı otlar gibi bir içten geliş,<br />
eseri... Sen, sanatı üstünde düşünce" tasası çeken bir mizaç taşımıyorsun! Solculuğun da böyle...<br />
Mine, Âbid'in imdadına yetişti:<br />
— Yine tutmasın izah hastalığın!.. Birbirimizin akıntısında güzel güzel giderken yine<br />
çatışmayalım... Belmâ'nın ellerini neye benzetiyorsun? Büyücü ellerine, değil mi?. Ya benim<br />
ellerim?..<br />
— Seninkiler mi?.. Dişiliğini gizlerken açığa vuran hünsâ elleri...<br />
Ressam Âbid, kıskıs gülüyor. O hep güler, ne söylense dinler ve hiç bir sözü ne doğrular, ne<br />
tersler... Kaplumbağa gibi başı dışarıdayken de kabuğunun içindedir. Kendisini belirttiği<br />
zamanlarda da asıl maksadı içinde kalarak kim ne tarafı gösterirse ona uymakta hususi bir ustalık<br />
gösterir. Ruhunu asla vermez. Arayana da buldurmaz. Herkesin suyuna giderken, yer altında hususî<br />
bir akış yolu tutturduğu da inkâr edilemez.<br />
— Abid, sen düşünmeyi sevmezsim değil mi?<br />
36<br />
— Tanımam ki seveyim...<br />
— Ölümden korkmaz mısın?.<br />
— Düşünmem, ki korkayım...<br />
— Çocukların oyuncaklarını kırıp bağırsaklarını dökmesi gibi şekilleri nisbet ve âhenklerinden<br />
ayiklaya ayıklaya ne aradığını izah edebilir misin?<br />
' :— Aradığım yok ki izahım olsun... —. Ya?..<br />
— Elim gittiği gibi gider. Ne düşünürüm, ne sorarım...<br />
— Sizi, bitki insanlar sizi!.. Hayvan olmaya bile uzaksınız! Hayvanı bile taklit edemiyorsunuz!<br />
Maymun taklitçileri!..<br />
Mine dayanamadı.-<br />
— Hani ya hırlaşmayacaktık?.. Abid, Naci'yi müdafaa etti:<br />
— Bu kadarı hırlaşma sayılmaz!<br />
Zil sesi... Ellerinde sepetler, paketler, bir grup kafadar...<br />
Bir curcunadır başladı. Masayı hazırlayanlar, divanlara serilenler, bir koltuğa kızlı erkekli üç kişi<br />
oturanlar, durmadan lâf edenler...<br />
Naci, bu manzarayı uzun uzun seyretti ve içinden düşündü:<br />
—' Bunlar nece konuşuyor? Mart kedileri bile dişilerine karşı bunlardan daha manalı sesler çıkarır.<br />
Vazgeçtik şu yeni dil denilen hırıltılar zurnasından, bu insan karalamalarının bu zurnayla<br />
çıkarabildikleri en basit düşünce âhenginden bile eser yok'.. Fikir adına (do) ve (re) seslerinden bile<br />
bir nisbet kuramıyor...<br />
Kızlardan biri haykırdı.-<br />
— Konuşsanıza, Naci Bey! O güzel fikirlerinizi dinleyelim!<br />
Cevap verdi:<br />
— Sizin,, ye, yut, sık, iç, at, tut, kır, dök gibi tek heceli yalçın kavramlarınız karşısında fikir<br />
arka üstü düşüp bayılmaz da ne yapar?<br />
-Bunlar Türkçe değil mi?<br />
— Heyhat, Türkçe!.. Başka bir ses yükseldi:<br />
— Dilini de inkâr ediyor adam!..<br />
Bu ses Mine'nindir ve köşesinde, kadınsız yapayalnız oturan Naci'ye sokulmaktadır.