13.11.2018 Views

KADIKOY LIFE SAYI 84 DIGITAL

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Life Magazin<br />

Tiyatro yazarı olarak yazın hayatına<br />

başladıktan sonra televizyon<br />

dizi işleri nasıl geldi?<br />

1972 yılında ilk oyunum oynandıktan sonra,<br />

televizyon işleri de aynı dönemde gelişmeye<br />

başladı. Altan Erbulak-Metin Serezli<br />

Tiyatrosu’na, TRT’den yılbaşı programı<br />

çekimlerine dair teklif gelmiş. Onlar da<br />

bunu benim yazmamı istediler. Televizyon<br />

yaşamım da öyle başlamış oldu.<br />

Anadolu Yakası’nda çekilen Perihan<br />

Abla ve Mahallenin Muhtarları gibi<br />

televizyon tarihimizin efsane dizilerinde<br />

sizin imzanız var. Bu diziler bir mahalle<br />

kültürünü yansıtan diziler ve hâlâ<br />

o dizileri anıyoruz. Bu dizilerin sırrı<br />

neydi ve yeni dizi sektörünü nasıl<br />

buluyorsunuz?<br />

Benim dizilerim, orta sınıfın insan ilişkilerine<br />

dair senaryolardır. Kendim de orta sınıf<br />

insanıydım, bu nedenle kendime yakın olan<br />

bu sınıfı ve bu sınıfın altındaki yaşamları<br />

yazdım. Silah kullanmamaya gayret ettim<br />

dizilerimde. Sonra çocukları düşünerek<br />

senaryoları yazıyordum. Çünkü çocuklar<br />

çok önemlidir. Uzman bir pedagog ile çalışıyorduk<br />

bunun için. O sorumlulukları almam<br />

gerekiyordu. Yeni diziler tabii ki teknolojik<br />

olarak çok üstün ama içerikleri tartışılır.<br />

Benzer hikâyeler var. Tutan bir hikâye varsa<br />

hemen ona yakın işler yapılıyor. Sonra cinayetler,<br />

kavgalar, silahlar, tartışmalar çok üst<br />

seviyede; ticari kaygılar düşünülerek bunlar<br />

çok yapılmamalı.<br />

Mizah yazarlığının çok ustaca yapılması<br />

gereken bir iş olduğunu düşünüyorum.<br />

Günümüzde sanırım mizah ile gülünçlüğü<br />

birbirine karıştırıyorlar. Hatta sizin Müjdat<br />

Gezen ile kurmuş olduğunuz bir Güldürü<br />

Üretim Merkezi projeniz de olmuştu.<br />

Yani mizah bu kadar ciddi bir iş ki bir<br />

ekip kuruyor ve mizahın üzerine kafa<br />

yoruyorsunuz. Mizah yazarlığı üzerine<br />

düşüncelerinizi almak istiyorum...<br />

Bu işin uzmanları, mizahta güldürmenin<br />

esas olduğunu söylerler. Çok az karşı çıkan<br />

olur buna. Kimileri ise “Güldürmeden de<br />

mizah olabilir” der. Buna katılmıyorum.<br />

Güldürmek esastır ama güldürmenin<br />

“sorumluluk” bilincinde olması gerekir.<br />

Mizah ülkelere, bölgelere göre değişir.<br />

Ülkemizde yapılacak olan mizahın ülkeye<br />

yararlı olmasının yanındayım. Dönemin<br />

politik sorunlarını yansıtmaya çalıştım mesela<br />

mizahta. Sorunlara değinmeden asla<br />

mizah olmaz. Özgürce yapılmalı mizah ama<br />

hoşgörü de şart. Benim bütün oyunlarıma<br />

Demirel, Özal, Ecevit gibi isimler sıkça geldiler<br />

ve onları hiciv ettiğimizde de katıla katıla<br />

güldüler. Mizah, ciddi bir iştir.<br />

Önemli insanlarla çalıştınız; Perran<br />

Kutman, Müjdat Gezen, Şevket<br />

Altuğ, Zeki Alasya, Metin Akpınar,<br />

Altan Erbulak, Metin Sezerli, Ayşen<br />

Gruda ve daha nice önemli oyuncu...<br />

Türkiye’de komedi/mizah üzerine yetkin<br />

oyunculardı. Mizah oyunculuğunu nasıl<br />

görüyorsunuz yeni dönemde?<br />

Yeni dönemde son derece iyi genç oyuncu<br />

var, son derece başarılı gençler yetişiyor.<br />

Ama mizahtan söz ediyorsak, yine içerik<br />

sorununda takılıyoruz. O iyi genç oyuncular,<br />

o güzel performanslarını sergilerken<br />

salt güldürü amaçlı, boyutsuz güldürüyle<br />

yani fiziksel ve yüzeysel düzeyde kalıyorlar,<br />

içlerini dolduramıyorlar. Mizahı iyi bilmek<br />

gerekli, içini doldurmak gerekli... Bizler<br />

Nasreddin Hoca’nın torunlarıysak eğer<br />

tıpkı onun gibi, Timur’un gücüne mizahla<br />

karşı koyduğu gibi zeki olmalıyız. Çalıştığım<br />

oyuncular konusunda çok şanslıyım ben.<br />

Perran çok iyi bir kadın oyuncuydu. Sonra<br />

Müjdat olsun, Şevket Altuğ olsun, Zeki ve<br />

Metin olsun çok zeki oyunculardı ve mizahın<br />

içini doldururlardı.<br />

Perihan Abla’da Kuzguncuk, Mahallenin<br />

Muhtarları’nda Maltepe gibi Anadolu<br />

Yakası’nın önemli semtlerini plato olarak<br />

kullandınız. Anadolu Yakası’nda doğup<br />

yaşamanız mı neden oldu biraz da?<br />

Evet, o da çok etkili. Mahalle kültürüne yakın<br />

semtler var Anadolu Yakası’nda. Kuzguncuk<br />

olsun, Maltepe olsun böyle yerlerdi. Yazdığım<br />

sosyal sınıfa uygun mahallelerdi. Ben<br />

de oraları seçtim plato olarak. Sonra zaten<br />

Anadolu Yakası başkadır. Mesela ben çocukken<br />

Caddebostan, Kalamış sahilleri boyunca<br />

yüzerdim. Yazın İstanbulluların yazlık yeriydi<br />

buralar. Bildiğin arabalı vapurlar yanaşırdı;<br />

insanlar bavullarla, çantalarla yazlıklarına<br />

yerleşirlerdi. 3-4 ay buralardı yaşarlardı.<br />

Kandemir Ağabey, son dönemde yeni<br />

bir kitabın ve yeni bir oyun projen var.<br />

Bunlardan bahsedelim mi?<br />

Yeni kitabım “Ağustosta Kocam Donuyor”,<br />

Eylül ayında Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.<br />

Olamayacak durumları anlattığım bir kitap<br />

bu. Absürt hikâyeler üzerine kurulu konularla<br />

dolu. “Televizyon Çorbası” adlı yeni bir<br />

oyunum var. Adından da anlaşılacağı üzere<br />

televizyona dair mizahi eleştiriler yapan bir<br />

oyun. Burada Ayşen Gruda ve İlhan Daner<br />

başrolleri paylaşıyorlar. Kasım ayında Müjdat<br />

Gezen Tiyatrosu’nda oynanacak.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 95

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!