13.11.2018 Views

KADIKOY LIFE SAYI 84 DIGITAL

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Life Magazin<br />

Yeteneklisiniz, ailenize taklitler<br />

yapıyorsunuz ve sonunda adres<br />

konservatuvar oluyor. Konservatuvara<br />

ilk girişinizi hatırlıyor musunuz?<br />

Nasıl bir ortam içindeydiniz orada?<br />

O sınıfta kimler vardı?<br />

Evet, taklit vs. yapardım, yetenekliydim<br />

ama öyle konservatuvara gitme niyetinde<br />

değildim. Ailem bir nevi zorla sınava soktu<br />

beni. İlk önce Ankara’daki konservatuvarın<br />

sınavına girdim. Ancak, yetenek sınavına<br />

başlamadan önce jüride Cüneyt Gökçer<br />

bana adımı sordu, ben söyleyemedim. Yine<br />

adımı sordu, yine söyleyemedim. Ağzımdan<br />

kelimeler çıkmıyor. Son kez yine sordu,<br />

benden yine ses yok. Haliyle adını bile söyleyemeyenden<br />

oyuncu da olmaz diyerek<br />

beni elbette okula almadılar.<br />

Sonra İstanbul’daki konservatuvarın sınavına<br />

girdim. Jüride Yıldız Kenter, Seyit Mısırlı,<br />

Melih Cevdet Anday, Ahmet Kutsi Tecer vardı.<br />

İlk parça Antigone’den bir eserdi. O parçanın<br />

da ilk cümlesini söylüyorum, gerisi gelmiyor.<br />

Yıldız Hoca, baştan almamı istiyor. Yeniden<br />

başlayacağım, yine ilk cümleden sonra<br />

gelmiyor. “O zaman başka parça alalım”<br />

dedi. “Sultan Gelin” adlı oyun vardı, oradan<br />

karı-kocanın karşılıklı olan sahnelerini bir<br />

kadın olarak, bir de erkek olarak oynuyorum.<br />

Dramatik bir sahnedir ama jüri gülmekten<br />

kırılıyor. Yıldız Hoca ayaklarını yere vura<br />

vura, katıla katıla gülüyor. Ben dramatik<br />

sahneyi yaptım komedi. Şiir istediler, şiirim<br />

Han Duvarları’ydı, bitmeyen bir şiirdir. Ben<br />

şiire başladım, başlar başlamaz jüri kesti.<br />

Yoksa şiir bitmeyecek. Bir baktım birincilikle<br />

kazanmışım okulu. İyi ki de girmişim okula.<br />

Okulda Erdal Özyağcılar, Güzin Özyağcılar<br />

sınıf arkadaşlarımdı. Ali Poyrazoğlu, Mustafa<br />

Alabora da üst sınıflarımızdaydı.<br />

Peki, profesyonel olarak ilk tiyatro<br />

oyununuza nasıl dâhil oldunuz?<br />

Konservatuvar hazırlık sınıfını geçmiştim,<br />

1. sınıftaydım. İlk olarak Gülriz Sururi-Engin<br />

Cezzar Tiyatrosu’nda başladım. Güngör Dilmen’in<br />

“Kurban” adlı oyunuydu, ben koroda<br />

yer alan kişiler arasındaydım, yüzümde<br />

maske vardı. Haliyle babaannemler oyuna<br />

geldiler. Torunum diye beni göstermiş<br />

herkese, halbuki yüzüm bile gözükmüyor.<br />

Ondan sonra aynı tiyatroda devam ettim.<br />

Beyoğlu’nun meşhur Elhamra Tiyatrosu’nda<br />

oyun oynuyoruz. Şöyle ki, bir tiyatro<br />

grubu saat 18.00’de oyun oynuyor, akabinde<br />

de farklı bir tiyatro ekibi, aynı sahnede<br />

saat 21.00’de başka bir oyun oynuyor. Arka<br />

arkaya aynı salonda farklı oyunlar oynanırdı.<br />

Yine bizim oyun biter, yüzümüzü sileriz,<br />

Toto Karaca’ların İstanbul Tiyatrosu oyun<br />

oynar, hemen onların oyunlarını izlerdik.<br />

Tiyatroyu, o insanları seyrede seyrede,<br />

oralarda, o insanların adabından öğrendik.<br />

Sonra bir de Ulvi Uraz vardı ki, kendisi tiyatronun<br />

ummanıydı. Ondan çok şey öğrendik.<br />

Ulvi Uraz erkenden tiyatroya gelir, biz de<br />

erken giderdik, saatlerce bizlerle konuşurdu.<br />

Ondan erken gelme alışkanlığı öğrendim.<br />

Setlere bile iki saat evvel gidiyorum o yüzden.<br />

Ulvi Uraz’dan aynı zamanda, tiyatronun<br />

o ayak bastığımız sahnesindeki tahtaya saygı<br />

duymayı öğrendik. Tahtaya saygı önemlidir.<br />

Bugünden bakınca 70’li yıllarda sizi<br />

sinemada küçük ve ara rollerde, Zeki<br />

Alasya-Metin Akpınar filmlerinde, Arzu<br />

Film’in bazı yapımlarında görürken<br />

Gırgıriye serileriyle birlikte artık<br />

başrollerden biri oluyorsunuz. Başrolleri<br />

paylaştığınız o filmlere geçişiniz nasıl oldu?<br />

O dönemler tiyatro bizler için çok önemliydi.<br />

Çok yoğunduk. Tiyatrodaki yoğunluktan<br />

dolayı da 70’li yıllarda sinema filmlerine zar<br />

zor giderdik, gittiğimde de öyle ara rollerde<br />

yer alabilirdim. Bir de genciz tabii, hemen rol<br />

de verilmiyor. Bir gün Müjdat Gezen ile “Kanlı<br />

Nigar” müzikalini oynuyoruz. Türker İnanoğlu<br />

müzikale geldi ve bana Gırgıriye’yi teklif<br />

etti ama ben oynamak istemedim; “Tiyatro<br />

var, yapamam” dedim. Derken bir şekilde<br />

kabul ettim. İyi ki de kabul ettim, çok keyifli<br />

işler oldu. Hemen akabinde Gırgıriye daha<br />

yeni sinemaya çıkmış, bizi Avustralya’ya davet<br />

ettiler. Gitmek istemedim. Film daha yeni<br />

çıkmış, kimse beni tanımıyor, onca mesafeyi<br />

gideceğiz ve bir de rezil olacağım. Derken<br />

Müjdat’ın zoruyla gittik. Meğer bizden önce<br />

oraya filmin beta video kasetleri gitmiş. Tüm<br />

gurbetçiler filmi izlemiş, neredeyse ezbere<br />

biliyorlar. Starlar gibi karşılandık birden.<br />

Şaşırdık, çok güzel bir anıydı.<br />

Fakat, Perran Kutman’ı bence Perran<br />

Kutman yapan işlerin televizyon<br />

dizileri olduğu kanaatindeyim. Sizin<br />

gibi yetenekli bir oyuncu televizyon<br />

dizileriyle daha geniş kitlelere ulaştı<br />

ve birbirinden farklı karakterlere arka<br />

arkaya can verdiniz. Perihan Abla çok<br />

özel projeydi, sonra Şehnaz Tango ve<br />

Hayat Bilgisi. Kuzguncuk’ta sokaklara<br />

adı verilen, efsane dizi Perihan Abla<br />

zamanlarına gidelim mi?<br />

Ferzan Özpetek’in ablası Zeynep Aksu ile<br />

aynı apartmanda oturuyorduk. Zeynep de<br />

ben bir şey yapmıyorum diye çok üzülüyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 99

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!