14.06.2013 Views

göz kapağı ve çevresi bazal hücreli karsinomlarında cerrahi tedavi ...

göz kapağı ve çevresi bazal hücreli karsinomlarında cerrahi tedavi ...

göz kapağı ve çevresi bazal hücreli karsinomlarında cerrahi tedavi ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

İSTANBUL HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

GÖZ HASTALIKLARI KLİNİĞİ<br />

Şef: Doç. Dr. Feyza Önder<br />

GÖZ KAPAĞI VE ÇEVRESİ<br />

BAZAL HÜCRELİ KARSİNOMLARINDA<br />

CERRAHİ TEDAVİ YÖNTEMLERİMİZ VE SONUÇLARIMIZ<br />

UZMANLIK TEZİ<br />

Dr. Ertuğrul Tan YASSA<br />

İstanbul 2004


Göz hastalıkları konusundaki bilgi <strong>ve</strong> görgümü borçlu<br />

olduğum sayın hocam Doç. Dr. Feyza ÖNDER başta olmak<br />

üzere, klinik şef yardımcımız Doç. Dr. Sadık Şencan, tüm baş<br />

asistanlarımız <strong>ve</strong> birlikte çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma<br />

teşekkür ederim.<br />

Dr. Ertuğrul Tan YASSA


İÇİNDEKİLER<br />

Sayfa No<br />

GİRİŞ <strong>ve</strong> AMAÇ .......................................................................... 1<br />

GENEL BİLGİLER....................................................................... 2<br />

GEREÇ VE YÖNTEM.................................................................. 28<br />

BULGULAR................................................................................. 31<br />

TARTIŞMA................................................................................... 36<br />

ÖZET........................................................................................... 43<br />

KAYNAKLAR............................................................................... 44


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Anatomisi, işlevi <strong>ve</strong> kişinin görünümündeki yeri ile oldukça karmaşık bir yapıya<br />

sahip olan <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nda deri <strong>ve</strong> eklerine ait tüm selim <strong>ve</strong> habis kitleler<br />

görülebilmektedir. Tüm bu selim <strong>ve</strong> habis kitlelerin % 40-60’ ını <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong><br />

karsinom (BHK) oluşturmaktadır (1). Tüm habis tümörlerin ise %80-90’nını BHK<br />

oluşturur (1-3).<br />

Bazal <strong>hücreli</strong> karsinoma nadiren metastaz yapar fakat ihmal edilmiş olgularda<br />

yaygın doku yıkımı ile seyreder. Baş boyun <strong>çevresi</strong>nde yerleşen BHK’ lar merkezi<br />

sinir sistemini işgal ederek yaşamı tehdit edebilir (4). Bu olgularda <strong>tedavi</strong> ancak<br />

ekzantarasyon <strong>ve</strong> radikal ameliyatlarla mümkündür. Yapılan girişimlere rağmen<br />

tümör ilerleyebilmektedir (4). Erken tanı <strong>ve</strong> uygun <strong>tedavi</strong> hastanın prognozunu önemli<br />

düzeyde etkilemektedir.<br />

Göz <strong>kapağı</strong> <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinomlarının başarılı <strong>tedavi</strong>si için:<br />

Klinik olarak tespit edilen kitle tamamen ortadan kaldırılmalıdır.<br />

Tüm hastalıklı dokunun uzaklaştırıldığı patoloji incelemesiyle ortaya<br />

konmalıdır.<br />

Göz <strong>kapağı</strong>nın işlevsel bütünlüğü korunmalı <strong>ve</strong>ya <strong>tedavi</strong> ile yeniden<br />

kazandırılmalıdır.<br />

Kabul edilebilir <strong>göz</strong> <strong>çevresi</strong> dış görünümü korunmalı <strong>ve</strong>ya hastaya yeniden<br />

kazandırılmalıdır.<br />

Çalışmamızın amacı klinik olarak <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong><br />

karsinomu tespit edilen olgularımızda kitlenin çıkartılması için uyguladığımız total<br />

eksizyonel biyopsi <strong>ve</strong> basit <strong>ve</strong>ya karmaşık yeniden yapılandırma yöntemlerinin<br />

etkinliğini <strong>ve</strong> komplikasyonlarını araştırmaktır.<br />

1


GENEL BİLGİLER<br />

1. GÖZ KAPAĞININ CERRAHİ ANATOMİSİ<br />

DERİ VE DERİALTI DOKUSU<br />

Üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> derisi alt kapağa kıyasla incedir <strong>ve</strong> deri altı dokusu içermez.<br />

Yaşlanma ile birlikte, çoğu zaman tam kat deri parçası alınmasına izin <strong>ve</strong>recek kadar<br />

fazlalık oluşur. Üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nda üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> kıvrımı kapak kenarından ortalama<br />

10 mm yukarıda bulunur <strong>ve</strong> doku kanadı oluşturmak için yapılacak üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong><br />

insizyonlarında tercih edilmelidir.<br />

Alt <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> derisinde ise çoğu zaman dikey bir fazlalık bulunmaz.<br />

Ektropionu önlemek için alt <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nda yapılacak kitle çıkarımları olabildiğince<br />

dikey yapılmalıdır (5).<br />

Resim 1: g:levator kası, h: levator apenevrozu, i: müller kası, j: süperior<br />

süspensör (Whitnall) ligamanı (5)<br />

2


ORBİKÜLARİS KASI<br />

Orbikülaris kasının orbiküler <strong>ve</strong> tarsal olmak üzere iki kısmı vardır (5). Orbital<br />

kısım orbita kenarını sarar <strong>ve</strong> <strong>göz</strong>lerin kapatılmasından sorumludur. Palpebral kısım<br />

tarsın önünde pretarsal <strong>ve</strong> septumun önünde preseptal olarak adlandırılır. Pretarsal<br />

kısım dış kantal ligamandan başlar iç kantal tendonun yüzeyel <strong>ve</strong> derin parçalarında<br />

son bulur. Kas kasıldığında <strong>göz</strong> kapakları kapanır <strong>ve</strong> punktum lakrimalis içe <strong>göz</strong> yaşı<br />

göletine doğru yer değiştirir. Preseptal kısımın yüzeyel parçası iç kantal ligamanda,<br />

derin parçası lakrimal kesenin dış duvarında son bulur. Kas kasıldığında lakrimal<br />

kese içerisinde emici basınç oluşur. Kas gevşediğinde <strong>göz</strong> yaşı nazolakrimal yola<br />

geçer. Kas kesildiği zaman kasılır <strong>ve</strong> kesi kenarlarını ayırır. Onarıma karar <strong>ve</strong>rmeden<br />

eksiğin iki kenarı birbirine yaklaştırılarak eksiğin boyutu değerlendirilmelidir.<br />

Resim 2: a:pretarsal kısım, b:preseptal kısım, c: orbital kısım (5)<br />

ORBİTAL SEPTUM<br />

Orbita kenarına sıkıca kapak retraktörlerine gevşek biçimde bağlanmış sert<br />

fibröz dokudur. Göz kapaklarını orbitadan ayırır. Operasyon sırasında traksiyon<br />

uygulandığında gergin olarak hissedilir. Bu hareket kısıtlılığı ameliyat esnasında<br />

orbital septum ile apenevroz dokusunu ayırabilmemizi sağlar. Herhangi bir yeniden<br />

yapılandırma işleminde kapakları tamamen serbestleştirmek için <strong>ve</strong>ya pitozis<br />

<strong>cerrahi</strong>sinde kapak retraktörlerini açığa çıkarmak için septum kesisi şarttır (5).<br />

3


APENEVROZ ÖNÜ YAĞ YASTIKÇIKLARI<br />

Orbital septumun hemen arkasında <strong>ve</strong> kapak retraktörlerinin önünde yeralır.<br />

Üst kapakta iç yan <strong>ve</strong> merkezde olmak üzere iki yağ yastıkçığı bulunur. Lakrimal bez<br />

bunların dış yanındadır. Alt kapakta büyük merkezi <strong>ve</strong> küçük dış yan yağ yastıkçıkğı<br />

bulunur.<br />

Kan damarları yağ yastıkçıklarının <strong>çevresi</strong>ndeki fibröz septaların içinde<br />

seyreder. Yağ yastıkçıklarını çekmek bu septaların yırtılmasına <strong>ve</strong> orbita içine<br />

kanamaya yol açar. Bu kanamalar körlüğe neden olabilir.<br />

ÜST KAPAK RETRAKTÖRLERİ<br />

Levator kası sfenoidin küçük kanadından çıkar <strong>ve</strong> apenevroz dokusuna <strong>ve</strong><br />

müller kasına ayrılıncaya kadar 40 mm uzanır. 3. Kafa çiftinin üst dalı tarafından<br />

sinirlendirilir.<br />

Apenevroz dokusu levator kasından çıkar <strong>ve</strong> orbikülaris kası ile birlikte cilt<br />

çizgisini oluşturur. Whitnall ligamanı altında iç yana <strong>ve</strong> dış yana uzanarak kantal<br />

tendonlara ulaşır, levator boynuzlarını oluşturur.<br />

Müller kası levator kasından çıkar 1 mm lik tendon ile tarsın üst ucunda<br />

sonlanan çizgisiz kastır. Önünde apenevroz, arkasında konjonktiva yer alır.<br />

Denervasyonu Horner sendromunda görülen pitozis ile ilişkilidir.<br />

Üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> levator kası tarafından kaldırılır <strong>ve</strong> yüksekliği müller kasının<br />

etkinliği ile de değişir. Levator kası önden Whitnall ligamanı tarafından desteklenir.<br />

Whitnall ligamanı lakrimal bezin kapsülünden trokleaya uzanır. Frontalis kası da üst<br />

<strong>kapağı</strong>n hareketini destekler.<br />

ALT KAPAK RETRAKTÖRLERİ<br />

Alt kapak retraktörleri, <strong>göz</strong> küresinin aşağı bakışı esnasında alt <strong>kapağı</strong>n aşağı<br />

hareketinden sorumludur. Alt rektus kılıfından çıkıp Lockwood ligamanıyla karışarak<br />

4


alt <strong>kapağı</strong>n tarsal plağına uzanan fibroz doku bandıdır. Beraberinde İnferiyor tarsal<br />

kas uzanır (5).<br />

FORNİKSLERİN ASICI ELEMANLARI<br />

Üst kapakta, üst rektus ile levator kasının ortak kılıflarından uzanan fibroz<br />

doku üst asıcı ligamanı oluşturur. Alt kapakta kapak retraktörlerinden uzanan bir<br />

asıcı ligaman vardır (5).<br />

TARSAL PLAK<br />

Tarsal plaklar yoğun fibröz dokudan oluşur (5). Göz <strong>kapağı</strong>nın iskeletini<br />

oluşturarak kapak kenarı kalımlılığını sağlarlar. 4 mm genişliğindeki tars dokusu<br />

kapak kenarı kalımlılığı için yeterlidir. Üst kapakta tars genişliği 10-11 mm<br />

genişliğinde olduğu için greft <strong>ve</strong>ya flep olarak kullanılabilir. Alt kapakta tars genişliği<br />

3-4 mm olduğundan greft ya da flep olarak kullanımı uygun değildir.<br />

Tarsal plakların içinde kapak kenarında gri çizginin hemen gerisine açılan<br />

meibomian bezleri yeralır.<br />

İÇ KANTAL TENDON<br />

Pretarsal <strong>ve</strong> preseptal kasların iç açıdaki yapışma noktasıdır (5). Yüzeyel<br />

kısmı ön lakrimal kristaya, derin kısmı arka lakrimal kristaya tutunur. Arka bacak<br />

sağlamsa, ön bacağın kesilmesi kapakta konum bozukluğuna yol açmaz. Arka<br />

kısmın tespiti yeniden yapılandırmada önemlidir.<br />

DIŞ KANTAL TENDON<br />

Dışta pretarsal kasların çıkış noktasıdır. Lateral orbita kenarının 2 mm<br />

gerisinde yer alan whitnall çıkıntısına tutunur. Herhangi bir onarım işleminde, yeniden<br />

yapılandırılan kapak bölümünü <strong>göz</strong> küresine yaslı tutmak için dış kantal tendonu<br />

orbita dış kenarı iç yüzüne tespit etmek önemlidir.<br />

VASKÜLER YAPI<br />

Kapaklar internal <strong>ve</strong> eksternal karotis arterleri arasındaki anastamozdan<br />

kaynağını alan palpebral arterlerden kaynağını alan zengin bir kan dolaşımına<br />

5


sahiptir. Bu sayede yara iyileşmesi çabuk olmakta <strong>ve</strong> enfeksiyonlar nadir<br />

görülmektedir. Üst kapakta iki palpebral ark vardır: Birincisi tars üzerinde, diğeri<br />

müller kasının alt kısmını üzerinde yer alır. Alt kapakta palpebral arterler kapak<br />

kenarından 2-4 mm aşağıda yer alır (5).<br />

İNERVASYON VE ANESTEZİ<br />

Göz kapaklarının inervasyonu 5, kafa çiftinin oftalmik <strong>ve</strong> maksiller<br />

bölümlerinden, başlıca supraorbital <strong>ve</strong> infraorbital sinirlerden sağlanır. Supra orbital<br />

sinir supra orbital çentik hissedilerek hemen altından orbita septumuda geçilerek<br />

<strong>ve</strong>rilecek 1-2 cc lokal anestezi ile bloke edilir. İnfraorbital sinir, orbita alt kenarının 5<br />

mm altında yaklaşık orta hatta yer alır <strong>ve</strong> bu bölgeye <strong>ve</strong>rilecek 1-2 cc anestetik ile<br />

bloke edilir. Bu bloklar yalnızca derin <strong>cerrahi</strong> işlemler uygulanacağı zaman<br />

infiltrasyon anestezisine ek olarak uygulanır. Lokal infiltrasyon anestezisi deri <strong>ve</strong><br />

konjonktivanın hemen altına <strong>ve</strong>rilerek sinir uçları duyarsızlaştırılır. İğne derin<br />

dokulara kanama olasılığını azaltmak amacıyla ilerletilmez (5).<br />

EPİDEMİYOLOJİ<br />

2. BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM<br />

ABD’de her yıl ortalama 400.000 yeni <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinom olgusu<br />

bildirilmektedir, Bunların %5-9’u kapaklarda gelişmektedir (2). Melanom dışındaki<br />

deri kanserlerinin %80 BHK’dir (1,2). Tüm perioküler bölge kitlelerinin %42.7’si,<br />

habis kitlelerin %90’ ından fazlasını BHK’ ler oluşturur, klinik <strong>ve</strong> patolojik olarak diğer<br />

habis deri kitleleri gibi değişken klinik görünümler izlenir(6).<br />

Genellikle 50-80 yaşları arasında görülür, en sık görüldüğü yaş ise 60’dır.<br />

Günalp <strong>ve</strong> arkadaşları 1100 olgudan oluşan serilerinde BHK’nın en sık 60-70 yaşları<br />

arasında izlendiğini bildirmişlerdir (1). BHK’lar çocuk <strong>ve</strong> gençlerde de<br />

görülebilmektedir. Genç yaşlarda BHK saptanan bu olgularda çoğunlukla deri<br />

kanserlerine kalıtsal yatkınlık saptanmaktadır(7,8).<br />

6


BHK’ya çoğunlukla açık tenlilerde, meslek olarak denizci <strong>ve</strong> çiftçilerde <strong>ve</strong> son<br />

10-20 yılda aşırı güneş banyosu yapmış olanlarda rastlanır. Erkeklerde daha sık<br />

izlense de bu eğilim giderek azalmaktadır.<br />

Lezyonların çoğunluğu alt <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> iç kantüsde gelişmektedir. Bu<br />

hastaların % 60 ‘ında yüzde diğer bir BHK daha bulunmaktadır (9).<br />

HİSTOGENEZİS<br />

Bazal <strong>hücreli</strong> karsinomun kaynağı tam olarak bilinmemektedir. Pilar, sebase,<br />

apokrin <strong>ve</strong> skuamöz elementlerin kitle içinde yer alması kök hücre kaynaklı<br />

olabileceğini düşündürür. Skuamöz <strong>hücreli</strong> karsinomun (SHK) aksine BHK öncü<br />

oluşumlardan gelişmez. Solar keratozun varlığı skuamöz <strong>hücreli</strong> karsinomun<br />

gelişmesi için zorunlu iken, BHK’ de böyle bir durum söz konusu olmaz (10).<br />

RİSK ETMENLERİ<br />

Çevresel <strong>ve</strong> kalıtsal etmenler BHK gelişiminde önemli katkı yaparlar. En<br />

önemli etmen açık renk deri <strong>ve</strong> uzun süre güneşe maruz kalmaktır (11). Koyu renk<br />

derili insanlarda albino siyahların dışında çok nadir görülür (12).<br />

Morötesi ışığı:<br />

Morötesi ışığının BHK oluşumundaki payı <strong>göz</strong>lemlere dayanmaktadır. 1. BHK<br />

güneş gören deri bölgelerinde görülür. 2. Açık havada çalışanlarda daha sık izlenir.<br />

3. Açık tenli insanlarda daha sık görülür. 4. Albinizim <strong>ve</strong> kseroderma pigmentozum<br />

gibi mor ötesi ışığa duyarlılıkla seyreden hastalıklarda çok sık BHK görülür. 5.<br />

Ekvatordan uzaklaşıldıkça BHK görülme sıklığı azalır. 6. Deneysel olarak morötesi<br />

ışığa maruz bırakılan hayvanlarda BHK izlenmiştir (2).<br />

Özellikle 280-320 nm dalga boyunda ışıyan UV-B ışınımı eritem <strong>ve</strong> güneşe<br />

bağlı yanıklardan sorumludur. UV-B ‘ye uzun süre maruz kalmak yaşlanma <strong>ve</strong><br />

mutajenik değişimlere neden olur. UV-C daha kısa dalga boyunda olup ozon katmanı<br />

tarafından tutulur. Son yıllarda ozon tabakasının incelmesi ile UV-C ışınlarına bağlı<br />

hasarlarda gündeme gelmiştir.<br />

7


Morötesi ışığının deri üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. DNA incinmesi <strong>ve</strong><br />

onarımının bozulması üzerinde durulmaktadır.<br />

Skuamöz <strong>hücreli</strong> karsinomlarda morötesi ışığının etkisi BHK’ ya göre daha<br />

belirgindir, ayrıca BHK oluşumunu tek başına UV ışınlarının etkilerine bağlamak olası<br />

değildir (2). Örneğin BHK’ların önemli bir bölümü görece daha az güneş gören<br />

bölgelerde izlenir, buna karşın çok ışın alan el sırtı <strong>ve</strong> ön kolda BHK oranı düşük<br />

kalmaktadır.<br />

Bağışıklık İşlev kusuru:<br />

Lenfoma, lösemi, böbrek nakli, AIDS olgularında deri kanseri gelişme<br />

olasılığının fazla olduğu <strong>göz</strong>lenmiştir (1,2). UV-B ışınının yerel <strong>ve</strong> sistemik bağışıklık<br />

üzerine etkisi araştırılmaktadır.<br />

Odaksal Travma:<br />

Dermal yaralarda çoğunlukla yassı <strong>hücreli</strong> karsinom gelişir. Bununla birlikte<br />

BHK’ ların % 0.5’ inin dermal skarlardan gelişebileceği bildirilmiştir (2). Özellikle<br />

termal yanıklar BHK gelişiminde rol oynarlar. Yanıktan sonra BHK gelişimi yıllar<br />

sürebilir (2-75 yıl). Çiçek, suçiçeği, saç nakil bölgeleri, deri tüberkülozu izlerinde BHK<br />

gelişebilir.<br />

İonize ışın:<br />

Özellikle baş <strong>ve</strong> boyun kanser <strong>tedavi</strong>sinden sonra ışın alanında BHK gelişebilir<br />

(13). Arada geçen süre ortalama 20 yıldır. Oluşan kanserlerin 1/3’ü YHK <strong>ve</strong> 2/3’ü<br />

BHK olarak belirlenmiştir (1).<br />

Diğer etkenler:<br />

Blefarit, konjonktivit dermatit gibi süreğen inflamasyonlar. Süreğen<br />

irritasyonlar: katran, trivalan arsenik, fowler solüsyonu gibi kimyasal irritanlar BHK<br />

oluşumunda hazırlayıcı etmenler olarak düşünülür (1,2).<br />

İLİŞKİLİ OLAN CİLT HASTALIKLARI<br />

8


Jadassohn’ un sebase nevüsü:<br />

Jadassohn’un sebase nevüsü baş <strong>ve</strong>ya yüzde gelişebilen cilt hastalığıdır. Bu<br />

doğmalık hastalık tek bir lezyon olarak başlar <strong>ve</strong> yaşam boyu değişikliğe uğrar.<br />

Gelişimi infantil, adölesan <strong>ve</strong> erişkin evreler olarak incelenir. Erişkin dönem<br />

lezyonlarının % 5’inde BHK gelişir (14). Çoğunlukla yavaş bir seyir gösterir.<br />

Diğer ilişkili hastalıklar:<br />

Sturge-Weber sendromu, dermatofibromalar, rhinofima, Pinkus’ un<br />

fibroepitelyoması gibi hastalıklarda BHK izlenebilmektedir (1,2).<br />

KALITSAL ÖNCÜLLER<br />

Bazı kalıtsal hastalıklarda BHK erken yaşlarda <strong>ve</strong> sık olarak izlenmektedir.<br />

Nevoid Bazal Hücre Sendromu:<br />

Bazal <strong>hücreli</strong> karsinomlar , iskelet anomalileri, çenede odontojenik kistler,<br />

taban <strong>ve</strong> avuç içlerinde keratinize çukurlar, oküler <strong>ve</strong> orbital anomaliler ile kendini<br />

gösterir. Otozomal baskın tip geçiş izlenir. Gorlin sendromu adıyla da bilinir.<br />

Oluşumların çoğunluğu güneş gören deri bölgelerinde gelişir (15). Tümoral<br />

oluşumlar adölesan yaşlardan sonra saldırganlaşarak önemli morbidite <strong>ve</strong><br />

mortaliteye neden olur. Uygulanan <strong>tedavi</strong>lere rağmen 3. on yaşa kadar yaşam<br />

beklentisi vardır (16).<br />

Kseroderma Pigmentozum:<br />

DNA onarımının bozulmasının ortaya çıktığı otozomal çekinik kalıtsal<br />

hastalıktır (17). Yaşamın ilk 20 yılında çoklu deri <strong>ve</strong> konjonktiva tümörleri görülür.<br />

Başlangıç belirtileri deri pigment bozuklukları, çoklu lekeler, çiller <strong>ve</strong> aktinik<br />

keratozlardır (18). Zamanla güneş gören deri bölgelerinde YHK, BHK <strong>ve</strong> melanomlar<br />

görülür. Bu hastalıkta BHK en sık görülen tümördür <strong>ve</strong> saldırgan seyir gösterir.<br />

Olgular çoğunlukla 25 yaştan önce infeksiyon <strong>ve</strong> metastaz nedeniyle kaybedilir.<br />

Albinizim:<br />

9


Melanin sentezinin kalıtsal hastalığıdır. Çoğunluğu otozomal baskın tip geçiş<br />

gösteren 10’un üzerinde okülokutane albinizim tipi belirlenmiştir. Melaninden yoksun<br />

deri solar ışınlardan kolaylıkla zarar görür . Albino çocukların derisinde düşük düzey<br />

güneş ışığında bile solar keratoz, buruşma, lekeler oluşur. Melaninin koruyucu<br />

etkisinden yoksun albinolarda deri tümörlerinin gelişme riski yüksektir (1,2).<br />

Bazeks Sendromu:<br />

Bazeks sendromu uzuvlardaki kıl foliküllerinin ağızlarının genişçe açık<br />

olmasıyla kendini gösteren otozomal baskın geçişli hastalıktır. Yaşamın ilk 20 yılında<br />

yüzde görülen çoklu BHK ‘larla karakterizedir (2).<br />

BİYOLOJİK DAVRANIŞ<br />

BHK’ların baskın çoğunluğu yavaş fakat amansızca ilerler. Tedavi edilmediği<br />

durumlarda çevre dokulara yayılarak yıkıma neden olur. 35 yaşından gençlerde<br />

saldırgan büyüme çarpıcıdır, bu olgularda nüks oranı da yüksektir (19). Tümörde<br />

spontan <strong>ve</strong> lokal gerileme BHK’nın bir diğer belirtisidir. Bu bölgelerde lenfosit<br />

infiltratlı fibroz skarlar olarak kendini gösterir <strong>ve</strong> eksize tümörlerin %14 ‘ünde<br />

histolojik olarak saptanır.<br />

BHK en az dirençli bölgelerde doku yayılımını yapar, bu nedenle kemik<br />

kıkırdak <strong>ve</strong> kas yıkımı ancak geç dönemlerde oluşur (2). Gelişmiş tümörler yağ<br />

dokusunda septalar boyunca ilerler. Sağlam tars tümöre geçit <strong>ve</strong>rmez, direnç<br />

nedeniyle yayılım yanlara kayar. Lenfatik yayılım doğal histolojik bulgudur ancak çok<br />

ender olarak bölgesel metastazla sonuçlanır. Orbita boyunca <strong>ve</strong> periosta yayılım<br />

kemik tutulum <strong>ve</strong> yıkımı olmaksızın gelişebilir (2). Periferik sinirleri izleyerek komşu<br />

doku tutulumu bulguları <strong>ve</strong>rmeksizin derin dokulara yayılabilir (20). Baş <strong>ve</strong> boyun<br />

tümörlerinde merkezi sinir sistemine yayılım, kranyal sinirler boyunca orbital fissür <strong>ve</strong><br />

foraminalar aracılığı ile oluşur (20). Sinir <strong>çevresi</strong> tutulumu belirsiz olabileceği gibi ,<br />

ağrı uyuşma <strong>ve</strong> motor felçlerle kendini gösterebilir .<br />

BHK’nın <strong>göz</strong> içine yayılımı nadirdir. Genellikle orbita tutulumu olan olgularda<br />

görülür. Skleral emiserler <strong>ve</strong>ya eski bir skardan geçiş yapabilir (2). Nüks eden<br />

BHK’lar birincil kitlelere göre daha saldırgan gidiş gösterirler. BHK’da ölüm<br />

çoğunlukla kafa içine yayılım sonucudur. Metaztaz çok nadiren izlenir. En sıklıkla<br />

10


ölgesel lenf düğümleri, akciğerler, kemik, karaciğer, dalak, adrenal bezlere<br />

metastaz görülür.<br />

KLİNİK<br />

BHK ‘lar çoğunlukla alt kapak <strong>ve</strong> iç kantüsde gelişirler, üst kapak yerleşimi<br />

görece az olup dış kantüsde enderdir (1-3). Tümör genelikle kendini kitle oluşumu<br />

şeklinde gösterir. Oluşumun öyküsü aylar yıllar öncesine dayanır. Klinikte BHK’ lara<br />

%40 oranında yanış tanı konur (1,21).<br />

Nodüler-Ülseratif-Kistik:<br />

Nodüler-ülseratif tip en sık görülür, olguların %75’i bu gruptadır (1). Nodülün<br />

yüzeyi ülsere olabilir. Üzerinde sınırlarını aşan <strong>ve</strong> yüzeyel epitelin altında görülen<br />

telenjiektatik damarlar bulunan, dermisten fazla derine inmeyen subepidermal<br />

nodüldür. Küçük papül biçiminde başlar büyüyerek kubbe görünümünü kazanır.<br />

Küçük parlak kepekli bir nodül olarak da başlayabilir. Palpasyonla sert, infekte<br />

olmadıkça ağrısız oluşumlardır. Ancak zaman zaman kitle üzerinde kanama<br />

izlenebilir. Küçük inci tanesi gibi nodüller çevreye yayılırken orta kesimde ülserasyon<br />

izlenir. Kitle büyüdükçe merkezde göbeklenme, erozyon <strong>ve</strong>ya ülserasyon sonucu<br />

keskin, inci benzeri yuvarlak kenarlı, ortası ülserli oluşum adeta volkanik kratere<br />

benzer <strong>ve</strong> nodülo ülseratif oluşum gelişir. Buna rodent ülser adı <strong>ve</strong>rilir. Kraterde<br />

hemoraji, kurut, pigmentasyon görülebilir. Ülserin merkezi genellikle nekrotik<br />

materyel <strong>ve</strong> serosanjinoz akıntıyla örtülüdür. Derinin rengi BHK’nın pigment oranını<br />

belirleyecektir. Bundan bağımsız olarak bazı BHK’lar belirgin pigment içerikleri ile<br />

deri nevüs ya da habis melanomları ile karıştırılabilir.<br />

Histopatolojide nodüler <strong>ve</strong> nodüloülseratif indiferansiye görünümlerin yanında<br />

adenoid, adenomatoid, sebase, ekrin, apokrin, granüler, bazosebase, bazoskuamöz<br />

gibi tipler ayırt edilebilir (1). Bazoskuamöz tip saldırgan gidişlidir, metaztazlar<br />

izlenebilir.<br />

Morfeaform (Sklerozan) BHK :<br />

11


Tüm BHK ların %15’ini oluşturan morfeaform BHK, yaygın bir biçimde<br />

bütünlüğünü koruyan epidermis altında büyür (1). Hafif kabarık beyaz-pembe, sarı-<br />

esmer renkli sınırları belirsiz sert fibröz bir plak şeklindedir. Ülserasyon, yuvarlanmış<br />

kenarlar, kabuklanma yoktur. Teleenjiektazi belirgindir. Bazı morfeaform oluşumlarda<br />

bölgesel kabuklanma, papül, nodül oluşumları tümör yüzeyine dağılmış olarak<br />

izlenebilir. Bu görünüm blefariti anımsatabilir. Tümör dermis hatta subkutise<br />

yayılabilir. Bu tür oluşumların orbita <strong>ve</strong> sinüs yayılımları da görülebilir. Bu nitelikleriyle<br />

tümörün klinikte görülebilir sınırları dışında da mevcut olması <strong>tedavi</strong>lerini çok<br />

güçleştirir. Oluşumun ileri evrelerinde merkezde ülserasyon gelişebilir. Skatrisyel<br />

tümör yüzeyel olarak yayılırken , bir noktada skatrizasyon diğer yerde ülserasyon olur<br />

<strong>ve</strong> deri atrofik kalır.<br />

Yüzeyel yayılan BHK: Genellikle gövdede oluşmakla beraber ender olarak<br />

kapaklarda da gelişebilir, yüzeyel yassı oluşumlar genellikle eritemli, kepekli, belirgin<br />

sınırları olmayan incimsi lekelerdir. Dermis içine yayılmış tümör kümeleri<br />

şeklindedirler <strong>ve</strong> üzerlerindeki epidermis atrofiktir. Klinik olarak çok yavaş büyürler.<br />

Yayılma <strong>ve</strong> ülserasyon eğilimleri çok azdır. Bu oluşumlar psöriatik plak ya da derinin<br />

Bowen hastalığı ile karıştırılırlar.<br />

AYIRICI TANI<br />

1. Nodüler BHK <strong>ve</strong> Trikoepitelyoma:<br />

Trikoepitelyoma derinin selim adneksiyal tümörüdür <strong>ve</strong> genellikle yüzde çoklu<br />

lezyonlar halinde görülür. Nadiren soliter papül ya da nodül olarak ortaya çıkabilirler.<br />

Sert, kubbesel, telenjiektatik olarak izlenirler. Nadiren ülserasyon görülebilir.<br />

Histolojik olarak BHK’ ye çok benzerler. Saç yapıları, mitozun olmaması, boynuz<br />

kistleri <strong>ve</strong> az miktardaki inflamatuar birikim ayırıcı tanıda yardımcıdır (2).<br />

2. Morfeaform BHK <strong>ve</strong> Desmoplastik Trikoepitelyoma:<br />

Desmoplastik trikoepitelyoma, trikoepitelyomanın nadir bir çeşididir. Yüzde 3-8<br />

mm’ lik soliter lezyon ile kendini belli eder. Dezmoplastik trikoepitelyoma tanısı<br />

morfeaform BHK tanısı alan her çocukta düşünülmelidir (7). Desmoplastik<br />

trikoepitelyomanın kenarları kalkık, ortası basıktır <strong>ve</strong> bu görünümüyle BHK’ den çok<br />

granüloma anülareye benzer. Histolojik görüntüsü morfeaform BHK ile çok benzerdir.<br />

12


Saç yapıları <strong>ve</strong> boynuz kistler <strong>ve</strong> stromada müsinin çok az olması ayırıcı tanıya<br />

yardım eder.<br />

3. Morfeaform BHK <strong>ve</strong> Metaztatik Karsinoma:<br />

Metaztatik meme kanseri deride soliter <strong>ve</strong>ya çoklu nodüller ile kendini gösterir.<br />

Morfeaform BHK’den histolojik özellikleri ile ayrılır.<br />

4. BHK <strong>ve</strong> Sebase karsinoma :<br />

Perioküler sebase karsinoma Meibomian bezleri, Zeis bezleri, karünkülün<br />

pilosebase bezlerinden köken alır. Klinik görünümü çok farklı olabilir <strong>ve</strong> BHK ile<br />

karışır (2). Histolojik özellikleri de BHK ‘ ye benzemektedir. Lipid boyaları ile<br />

boyanma (22), konjonktiva epiteline fajetoid yayılım, kaynağın tars, karünkül <strong>ve</strong>ya<br />

Zeis bezinden geldiğinin belirlenmesi tanıda yardımcıdır.<br />

5. BHK <strong>ve</strong> Skuamöz Karsinoma:<br />

Göz <strong>kapağı</strong>nın SHK ‘sı BHK ‘ dan klinik olarak ayrılamayabilir (2). Ayırıcı<br />

tanı patoloji ile konur.<br />

6. Ülseronodüler BHK <strong>ve</strong> Keratoakantoma:<br />

Keratoakantoma hızlı büyüyen, yerel epitel hiperplazisidir. Krater biçimindeki<br />

lezyon ülsere BHK ile karışabilir. Genellikle yüzeyleri az damarlıdır <strong>ve</strong> BHK’ ye göre<br />

çok hızlı büyürler. Histolojik olarak keratoakantoma kendini büyük eozinofilik<br />

hücreleri ile belli eder (2).<br />

TEDAVİ<br />

Göz <strong>kapağı</strong> BHK’ sinin <strong>tedavi</strong>sinde çok değişik yaklaşımlar vardır. Yapılan<br />

araştırmalar karşılaştırmalı olarak tümörün boyutları, anatomik yeri, izlem sürelerini<br />

kapsamadığı için sonuç çıkartmak güçtür. Çalışmaların çoğu %90’ ın üzerinde başarı<br />

bildirmektedir. Nüksler 3-8 yıl içinde ortaya çıkabildiğinden çalışmaların izlem süreleri<br />

en az bu rakamları bulmalıdır.<br />

13


Cerrahi <strong>tedavi</strong> alınan tümörün histolojik olarak denetlenebildiği tek yöntemdir.<br />

Diğer yöntemler alan <strong>tedavi</strong>sidir <strong>ve</strong> tümörün sınırları <strong>göz</strong>lem <strong>ve</strong> palpasyonla<br />

belirlenebilir. Tedaviyi uygulayan hekimin deneyimi, kliniğin imkanları <strong>ve</strong> hastanın<br />

tıbbi durumu <strong>göz</strong> önünde bulundurularak aşağıda tartışacağımız yöntemlere karar<br />

<strong>ve</strong>rilebilir.<br />

1. Cerrahi <strong>tedavi</strong>:<br />

Cerrahi eksizyonun başarısı <strong>cerrahi</strong> sınırların tümörden tamamen arınmasına<br />

bağlıdır. Cerrahi mikroskopik denetimle yapılmadığında olguların yarısına yetersiz<br />

eksizyon yapıldığını bu olguların ancak ¼’ünün nüks ettiği bildirilmiştir. Gooding <strong>ve</strong><br />

arkadaşları yetersiz eksizyon yapılan olguların 1/3’ünün nüks ettiğini öne<br />

sürmüşlerdir. Bunun anlamı, hastanın geride kalan tümör hücreleri ile <strong>cerrahi</strong><br />

travmanın uyardığı bağışıklık cevabı yardımıyla mücadele edebildiği şeklindedir.<br />

Diğer bir bakışla, yetersiz izlem süreleri de benzer sonuçları <strong>ve</strong>rebilir.<br />

Perioküler BHK’lerin subklinik yayılımları <strong>cerrahi</strong> sınırların belirlenmesinde<br />

hayati önem taşır. Wolf <strong>ve</strong> arkadaşları 2 cm den küçük BHK’de tümör <strong>çevresi</strong>nden<br />

4mm sağlıklı doku çıkarılmasıyla %98 oranında başarı saptamışlardır (23).<br />

Cerrahi <strong>tedavi</strong>nin en önemli sorunu maliyetidir. Ayrıca <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>nin<br />

başarısını arttırmaktaki etkinliği kabul gören dondurulmuş kesit <strong>ve</strong> Mohs mikroskopik<br />

denetimli <strong>cerrahi</strong>si gibi uygulamalarla bu maliyet daha da artmaktadır.<br />

Mohs Mikrografik Cerrahi:<br />

Mohs mikrografik <strong>cerrahi</strong>si tümör çıkarımında en gü<strong>ve</strong>nilir yöntem olarak<br />

düşünülür (25,26). Tümör kat kat çıkarılır <strong>ve</strong> dikkatle haritalanır. Kitlenin tüm<br />

parçaları tespit edilir <strong>ve</strong> denetlenir. Yöntemin uygulamasında değişik yaklaşımlar<br />

varsa da en sık tercih edilen, taze doku yöntemidir (25). Diğer <strong>tedavi</strong> yaklaşımları ile<br />

karşılaştırıldığında hem birincil hem nüks tümörlerde en düşük tekrarlama oranına<br />

sahiptir.<br />

14


Mohs’un <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nda 1700 olguluk serisinde ortalama %99 başarı<br />

bildirmiştir (27). Nüks tümörlü olgularda başarıda belirgin azalma vardır %92.<br />

Başarısızlığı etkileyen en önemli etken kitlenin büyüklüğü olarak tespit edilmiştir, 3<br />

cm’ den büyük kitlelerde %20 nüks izlenmiştir (27). Dış kantal bölge kitlelerinde de<br />

yüksek nüks oranı belirlenmiştir (27). ,<br />

Mohs mikrografik <strong>cerrahi</strong>si ile uzun dönemde başarılı sonuçlara rağmen 3<br />

cm’den büyük kitlelerde <strong>ve</strong> nüks olgularda halen başarısız sonuçlar alına bilmektedir.<br />

Diğer yandan yöntemin genel başarısı, zorluğu <strong>ve</strong> maliyetine rağmen, uygulanmasını<br />

haklı kılmaktadır (2).<br />

Özetle Mohs mikrografik yöntemi nüks olasılığı yüksek birincil kitlelerde,<br />

morfeaform BHK ‘de <strong>ve</strong> nüks kitlelerin <strong>tedavi</strong>sinde uygulanması uygun olan bir<br />

yaklaşımdır (2).<br />

Dondurulmuş Kesit Denetimli Cerrahi :<br />

Mohs <strong>cerrahi</strong>sine benzer biçimde % 95 ‘in üzerinde başarılı sonuçlar <strong>ve</strong>rir.<br />

Cerrahi sırasında alınan doku kesitleri incelenir. Tümörden yoksun <strong>cerrahi</strong> sınırlar<br />

tespit edilince yeniden yapılandırma ile ameliyat sonlandırılır. (24)<br />

Tam Eksizyon Cerrahisi:<br />

Kitlenin klinik olarak belirlenen sınırlarından 3 mm fazla doku alınarak<br />

gerçekleştirilen <strong>cerrahi</strong>dir . Ardından çıkarılan kitle patolojik denetime gönderilir.<br />

LAZER CERRAHİSİ<br />

Karbon dioksit lazer’ in kızılötesi ışını ile yapılan <strong>cerrahi</strong>, geleneksel yöntemle<br />

yapılan <strong>cerrahi</strong>ye göre birçok teorik kazanım sunar. Kızıl ötesi ışın hücre içi sıvıyı<br />

buharlaştırarak dokuyu buharlaştırır. Doku yıkımı ısı koagülasyonunun 30-40 mikron<br />

uzağından kitleyi çevreler, ince katmanlar halinde kansız eksizyon ile kitle<br />

evrelendirilebilir. Bu lazerle tümörlü doku bölgesinin bütünlüğü korunur. Antikoagülan<br />

kullanan yada kalp pili taşıyan hastalarda elektro koter gereksinimini ortadan<br />

15


kaldırarak katkı sağlar. Lenfatik dolaşımı da kapattığından teorik olarak lenfatik<br />

yayılımı engellediği düşünülür (2).<br />

KRİYOCERRAHİ<br />

Alan <strong>tedavi</strong>sidir. Sıvı azotla, ısı denetimiyle püskürtme ya da öncü ile temas<br />

yöntemleri ile kitlenin sınırlarının dışına taşmak koşulu ile yapılır. Çift dondurma<br />

çözülme yöntemi ile –30-50 C derecede uygulama tümöro için öldürücü dozdur.<br />

Buzlanma etkisinin kitlenin 3-4 mm dışına taşması gereklidir. Genellikle 1cm den<br />

küçük <strong>ve</strong> iç kantüsü tutmayan kitlelere uygulanması uygundur. Sınırları belirsiz <strong>ve</strong> 10<br />

mm den büyük kitlelerde başarı düşüktür. Forniksi tutan, periosta yapışık, soğuğa<br />

dayanıksızlık, koyu pigmentli cilt, sınırları belirsiz kitle, 10 mm den büyük, sklerozan<br />

<strong>ve</strong> çok odaklı tümörlerde önerilmemelidir. Başarı 5 yıllık izlemlerde %90’ ın<br />

üzerindedir. Entropion, ektropion, kapakta çentiklenme, hipertrofik iz, epitel<br />

hiperplazisi, pigment kaybı görülebilen yan etkilerdir (28).<br />

IŞIN TEDAVİSİ<br />

Işın <strong>tedavi</strong>si bir alan <strong>tedavi</strong>sidir. Cerrahi <strong>tedavi</strong>ler geliştikçe yeri azalmıştır.<br />

Özellikle yoğun medikal sorunları olan, yaşlı, düşkün kimselere, ya da <strong>cerrahi</strong><br />

<strong>tedavi</strong>si mümkün olmayan kitlelerin <strong>tedavi</strong>sinde önerilmektedir. Işın <strong>tedavi</strong>sinde<br />

sınırlar belirlenemediğinden morfea tümör, nüks oluşumlar, üst <strong>kapağı</strong>n ortasını tutan<br />

oluşumlar, kemiğe yayılmış kitleler, iç kantüs tümörlerinde önerilmemektedir. Ayrıca<br />

olgu uzun süre <strong>tedavi</strong> edildiği merkeze bağımlıdır.<br />

Nüks oranı % 5-30 arasındadır. Bazı serilerde <strong>cerrahi</strong> sonuca benzer biçimde<br />

5 yıllık izlem sonucunda % 90-95 başarı bildirilmiştir. Morfea tipi kitlelerin ışına<br />

dirençli olabileceği bildirilmiştir. Göz korunarak her seansta 250-650 cGy olmak<br />

üzere toplam 3400-6500 cGy dozda uygulanır. Sağlıklı derinin 1-10 mm ‘si ışın alanı<br />

içine girer.<br />

Işının yan etkileri arasında kirpik kaybı, kanal tıkanıklığı, epifora, deri<br />

telenjiektazisi, deri atrofisi, deri nekrozu, ışın dermatiti, konjonktiva keratinizasyonu,<br />

kuru <strong>göz</strong>, kornea ülseri, kornea delinmesi, entropion, ektropion, katarakt, pigment<br />

değişimleri sayılabilir. Skirröz tip kanserlerle ışına bağlı fibrozisi ayırt etmek güçtür.<br />

Nüks durumunda <strong>tedavi</strong> güçleşir (29).<br />

16


KÜRETAJ VE ELEKTRODESİKASYON<br />

Gözden uzak kitlelerin <strong>tedavi</strong>sinde en çok yararlanılan yöntemdir (30). Alan<br />

<strong>tedavi</strong>si olması, <strong>tedavi</strong> sonrası oluşan izler kapak <strong>çevresi</strong>nde uygulanmasını sınırlar.<br />

FOTODİNAMİK TEDAVİ<br />

Hematoporfirin gibi ışığa duyarlılık kazandıran bir etkin madde yerel <strong>ve</strong>ya<br />

sistemik olarak <strong>ve</strong>rilerek tümör hücrelerinde yeterli düzeylerde birikimi<br />

sağlanır. Etken tümörde biriktikten sonra ışığa duyarlı madde bir ışık kaynağı<br />

örneğin dye-lazer ile uyarılarak tümör sınırının 2 cm <strong>çevresi</strong>ne kadar hücre<br />

nekrozu sağlanır (16). Sağlıklı derinin yıkımını en aza indirmek için neoplastik<br />

epitelde ışığa duyarlılık sağlayan etken maddenin seçici birikimine bağlı bir<br />

yöntemdir. Yerel uygulamada emilim sorun olabilir . Sistemik uygulamada<br />

hastada genel ışık duyarlılığı gelişebilir. Özellikle <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> nevüs<br />

sendromu gibi yaygın yüzeyel BHK’larda yararlı olabilir .<br />

KEMOTERAPİ<br />

Genellikle ileri yaygın <strong>cerrahi</strong>nin uygulanamayacağı kitlelere uygulanır. Cerrahi<br />

gereksinimini ortadan kaldırabilir ya da <strong>cerrahi</strong>ye yardımcı olabilir (31-32). Tek başına<br />

cis-platin <strong>ve</strong>ya doksorubisin ile birlikte uygulandığında yararlı etkileri bildirilmiştir(31).<br />

Yerel pomad olarak 5-florourasil <strong>ve</strong> bleomisin gibi ajanların başarılı oldukları<br />

bildirilmişse de kesin kanıt yoktur (33). Sistemik kemoterapinin genel yan etkileri<br />

dışında papil ödemi, kortikal körlük, optik atrofi, retina pigment değişimleri gibi yan<br />

etkileri bildirilmiştir (34).<br />

RETİNOİDLER<br />

Entretinate <strong>ve</strong> izotretinoin ’in BHK de kullanımı ile ilgili çalışmalar değişken<br />

sonuçlar <strong>ve</strong>rmektedir. Özellikle <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> nevüs sendromunda yararlanılmıştır.<br />

Tümör kısmen geriler. Ciddi yan etkileri kullanımını sınırlar. Tedavinin sona ermesiyle<br />

kısmen gerilemiş kitle tekrarlar. Bu nedenle retinoidler tümörün <strong>tedavi</strong>sinden çok<br />

önlenmesinde denenmiştir. Ancak başarılı sonuç <strong>ve</strong>rmemiştir (35).<br />

İNTERFERON<br />

17


Lezyon içi enjeksiyonlarla tümörün yok edildiği <strong>ve</strong> rezidüel kitlenin kalmadığı<br />

çalışmalarla ortaya konmuştur fakat bu yöntemin etkinliğinin belirlenmesi için önce<br />

daha çok çalışılmasına ihtiyaç vardır (2).<br />

TEDAVİYE GENEL BAKIŞ<br />

BHK hastalarının yönetimi hastanın klinik durumuna göre düzenlenmelidir. Bir<br />

<strong>tedavi</strong> yaklaşımının her durumda diğerlerinden üstün olduğunu söylemek olası<br />

değildir. Uygun <strong>tedavi</strong> hastanın yaşına, beklenen ömrüne; kitlenin yeri, büyüklüğü <strong>ve</strong><br />

büyüme biçimine göre seçilmelidir (36). BHK’ lerin büyük çoğunluğu, yavaş büyür <strong>ve</strong><br />

son dönemde ya da ömür beklentisi kısa olan olgularda görüldüğünde <strong>tedavi</strong><br />

gerekmeyebilir. Bu gibi olgularda sellülit, keratit gibi bulgular ortaya çıkmışsa ya da<br />

kitle çok büyükse basit önlemler alınabilir.<br />

BHK tanısında yanılmalar olabileceğinden şüpheli olgularda <strong>tedavi</strong><br />

düzenlenirken biopsiden yararlanmalıdır. Biopsiye ya da eksizyona karar <strong>ve</strong>rmek<br />

cerrahın deneyimine kalmıştır.<br />

10 mm den daha küçük nodüler tip BHK’ da tüm eksizyonel biopsi <strong>ve</strong> 3 mm<br />

sağlam doku ile çıkarım kabul edilebilir bir yaklaşımdır (2). Kitlenin sınırları<br />

işaretlenmelidir <strong>ve</strong> patolog denetleyeceği sınırlardan haberdar olmalıdır. Küçük<br />

kitlelerde bu olanaksız olabilir. Sonuç morfeaform ya da yüzeyel yayılan tip gelirse<br />

yeniden kitle çıkarımı <strong>ve</strong> dondurulmuş kesit yöntemi ile denetim uygundur (1,2).<br />

Sınırları belirli olmayan ya da iç kantal bölgeyi tutan kitlelerde alan<br />

<strong>tedavi</strong>lerinden kaçınılmalıdır (1,2).<br />

GÖZ KAPAĞI VE ÇEVRESİ YENİDEN YAPILANDIRILMASI<br />

Göz küresi bütünlüğünün korunması <strong>ve</strong> görme işlevinin sürdürülmesinde <strong>göz</strong><br />

kapakları önemli rol oynar. Yeniden yapılandırmada amaç işlevsel <strong>ve</strong> görsel<br />

bütünlüğü sağlamaktır. Defektin boyu, yerleşimi, biçimi, ilişkili olduğu anatomik<br />

yapılar <strong>ve</strong> bunların işlevleri yöntemin seçilmesinde başlıca belirleyici etkenlerdir.<br />

Yaşlılarda kapak daha gevşek olduğundan daha geniş defektlerin birincil onarımına<br />

olanak <strong>ve</strong>rir. Radyasyon görmüş <strong>göz</strong> kapaklarının onarımı daha güç olup daha az<br />

18


oranda birincil onarıma olanak <strong>ve</strong>rir. Kapak yeniden yapılandırmalarında işlevsel<br />

yetersizlik sonucunda korneal ülser <strong>ve</strong>ya çift görme gibi oküler komplikasyonlar<br />

gelişebilir.<br />

Göz <strong>kapağı</strong> yeniden yapılandırmasında dört genel ilke vardır (37).<br />

1. Göz <strong>kapağı</strong> ön <strong>ve</strong> arka kat olmak üzere iki parçadan meydana gelir. Ön kat<br />

kas <strong>ve</strong> deri ihtiva eder. Yeterli bir yeniden yapılandırmayla her iki kat da<br />

yerine konmalıdır.<br />

2. Bir kat serbest greft olarak yerine konmuşsa diğer kat damarlanması iyi<br />

olan bir flep olmalıdır.<br />

3. Ön kat olan deri <strong>ve</strong> kas dokusu greft <strong>ve</strong>ya flep olur. Ön lamel derisi renk <strong>ve</strong><br />

yapı bakımından kapağa uyması gerektiğinden diğer <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>ndan, retro<br />

auriküler <strong>ve</strong>ya supraklaviküler bölgeden alınması uygundur.<br />

4. Arka kat ise tars <strong>ve</strong> konjonktivanın pediküllü <strong>ve</strong>ya ilerletme flebi, nazal<br />

septal greft, serbest tarsokonjonktival greftler <strong>ve</strong>ya oral kondromukozal<br />

greftler ile oluşturulur.<br />

ÜST KAPAK REKONSTRÜKSÜYONU<br />

1. Kapağın %25 <strong>ve</strong> daha azını tutan kapak defektleri:<br />

Yara kenarlarının iyi karşı karşıya getirilmesi durumunda doku iyileşmesi daha<br />

hızlı olur, enfeksiyon nadirdir.<br />

Birincil kapama: 8 mm altında ya da <strong>kapağı</strong>n % 25 ‘ inden azını tutan<br />

defektlerde uygulanır. Eksik beşgen şekle dönüştürülür . Ardından kapak kenarı<br />

sütüre edilir (37,38).<br />

Birincil onarımdan sonra en sık karşılaşılan komplikasyonlar kapak kenarında<br />

çentiklenme <strong>ve</strong> bölgesel trikiazis oluşumudur. Yerel trikiyazis krioterapi ya da<br />

koterizasyon ile giderilebilir. Ayrıca sikatrisyel ektropion, konjonktival fibrotik skar,<br />

kornea alt yarıda lokalize keratit görülebilir.<br />

2. Kapağın % 25-50’ sini tutan defektler:<br />

Lateral kantolizis: 16 mm’ye kadar olan üst kapak defektleri lateral kantolizis<br />

ile kapatılabilir. Lateral kantotomi yapıldıktan sonra dış kantal ligamanın üst bacağı<br />

orbital kenara yakın kesilir. Bu işlem üst <strong>kapağı</strong>n 5-6 mm uzamasını sağlar (37,38).<br />

19


Medial Kantotomi <strong>ve</strong> Kantolizis: Üst <strong>ve</strong> alt <strong>kapağı</strong>n yarısına kadar olan defektlerin<br />

giderilmesinde uygulanabilecek bir alternatiftir. Diğer yöntemlerle birlikte uygulanabilir.<br />

Yöntemin sakıncası kanalikülün kesilerek epiforaya neden olunmasıdır (39).<br />

3. Kapağın % 50-75’ ini tutan defektler:<br />

Tenzel semisirküler rotasyon flebi: Bu yöntem iç <strong>ve</strong> dış yanda en az 2 mm<br />

tars parçasının kaldığı kapak defektlerinde uygundur. Bu yöntemde kaş dış kenarını<br />

geçmeyen yarım ay şeklinde flep oluşturulur. Hangi kapak onarılacaksa yarım ay<br />

şeklindeki flebin açıklığı o yöne bakmalıdır. Üst yarısı orbital kenara yakın kesilerek<br />

lateral kantolizis yapılır. Daha sonra flep iç yana ilerletilir, tars <strong>ve</strong> deri kapatılır.<br />

Normal kapak biçiminin kaybolması, kapak kenarında çentiklenme, dış yan kantal<br />

açıda semblefaron, kirpik yokluğu, pitozis gibi komplikasyonlar olabilir (22,37,38).<br />

Tarsal rotasyonel flepler: Üst <strong>kapağı</strong>n 2/3’ üne kadarını kaplayan defektlerde<br />

kalan tarsokonjonktival dokudan flap çevrilerek arka kat oluşturulabilir (40).<br />

4. Kapağın % 75 <strong>ve</strong> daha fazlasını tutan defektler:<br />

Cutler beard yöntemi: Temel ilke olarak iki aşamada alt kapaktan deri, adele<br />

<strong>ve</strong> konjonktiva olmak üzere tam kat flep kullanılır. Alt kapak kenarından 5 mm<br />

aşağıdan üst kapaktaki eksik genişliğine uygun olarak horizontal insizyon yapılır.<br />

İnsizyonun iki ucundan aşağı doğru tam kat 10-15 mm lik <strong>ve</strong>rtikal insizyon yapılarak<br />

flep hazırlanır. Flep alt kapakta 5 mm bırakılan kapak kenarının altından yukarı<br />

doğru kaydırılıp defekt bölgesine üç kat halinde sütüre edilir. Konjonktiva 6/0 vikril ile<br />

üst kapak konjonktivasına, Üst kapak levator apenevrozu alt kapak flebinin<br />

retraktörlerine 6/0 vikril ile, deri 6/0 ipek ya da vikril ile sütüre edilir. Alt kapakta<br />

ilerletme flebinin kanatları açıkta kaldığından ameliyat sonrası dönemde kapak<br />

ayrılıncaya kadar topikal antibiyotikli pansuman enfeksiyon gelişimini önlemek<br />

açısından önemlidir. 8-12 hafta sonra flep kesilerek üst kapak kenarı oluşturulur. Bu<br />

süre sonunda lenfatikler yeniden oluşumunu tamamlamış <strong>ve</strong> alt kapak gerginliği<br />

yeterli uzamayı sağlamıştır. Üst kapaktaki konjonktiva ciltten daha fazla olamayacak<br />

şekilde flep kesilir. Fazla kalan konjonktiva entropionu engellemek için kapak<br />

kenarında kıvrılarak cilde sütüre edilir. Bu yöntemin iki olumsuz yönü vardır. Birincisi<br />

<strong>göz</strong> uzun süre kapalı kalmakta, ikincisi oluşturulan kapak kenarı kirpikten yoksundur.<br />

20


Alt kapakta ektropion, kapakta şekil bozukluğu, üst <strong>ve</strong> alt kapakta skar sonucu<br />

retraksiyon diğer komplikasyonlar arasındadır (22,37,38).<br />

Mc Cord yöntemi: Cutler-Beard yönteminin modifikasyonudur. Bu yöntemde<br />

ilerletilen flepte tarsal doku bulunmadığı için deri kas katı ile konjonktiva arasına<br />

kulak kıkırdağı <strong>ve</strong>ya <strong>ve</strong>rici sklerası yerleştirilir. İlerletme flebi hazırlanırken tars<br />

yerinde bırakılır. İlerletme flebindeki konjonktiva ayrılır <strong>ve</strong> eksik bölgesindeki<br />

konjonktivaya sütüre edilir. Bunun üzerine skleral greft <strong>ve</strong>ya kulak kıkırdağı üstte<br />

levator apenevrozuna yanda tarsal kenarlara sütüre edilir. Cutler-Beard yönteminde<br />

olduğu gibi 8-12 hafta sonra kapak kenarı ayrılır <strong>ve</strong> repoze edilir (37).<br />

“Ters” değiştirilmiş Hughes yöntemi: Alt kapaktan alınan tarsokonjonktival<br />

flap üst kapaktaki defekt yerine taşınır, ön lamel ise serbest deri grefti ile oluşturulur<br />

(41).<br />

Tek basamaklı yeniden yapılandırma: Bu yöntemde karşı taraf üst kapaktan<br />

alınan tarso konjonktival flep üzerine ön lamel oluşturulması için lokal miyokutanöz<br />

flep çevrilir (42,43).<br />

Alt Kapak Yeniden Yapılandırması<br />

1. Kapağın % 25 <strong>ve</strong> daha azını tutan defektler:<br />

Birincil kapatma uygulanır. Defekt pentagonal şekle getirilir <strong>ve</strong> kapak kenarı<br />

birleştirilir. Uygun olmayan karşı karşıya getirme kapakta çentiklenme, entropion<br />

meydana getirebilir (37,38).<br />

2. Kapağın %25-50 ‘sini tutan defektler:<br />

Lateral kantotomi yapılabilir. Alt kapakta gevşeklik, ektropion gibi<br />

komplikasyonlar görülebilir (37,38).<br />

3. Kapağın %50-75’ ini Tutan Eksikler:<br />

21


Tenzel semisirküler flep: Burada flep eğriliği aşağıya doğru olmalıdır. Alt<br />

kapakta düşüklük, retraksiyon, ektropion <strong>ve</strong> semblefaron görülen komplikasyonlardır<br />

(22).<br />

Fotoğraf 1 : alt kapak dış kenarda <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinom bulunan olgu<br />

22


Fotoğraf 2: Fotoğraf 1’deki olgunun tenzel semisirküler flebi uygulandıktan<br />

sonraki görünümü.<br />

4. Kapağın %75 <strong>ve</strong> Daha Fazlasını Tutan Dfektler:<br />

Hughes tarsokonjonktival greft, kompoze greft, Mustarde yanak rotasyonel flebi,<br />

Beyer- Bahtrik serbest tarsal defekt, <strong>ve</strong>ya Hewes-Beard tarsokonjonktival flep uygulanır.<br />

Hughes tarsokonjonktival greft: En önemli sakıncası iki aşamalı girişimi<br />

gerektirmesi <strong>ve</strong> ikinci aşamaya kadar <strong>göz</strong>ün haftalarca kapalı kalmasıdır. Aynı taraf üst<br />

<strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>ndan alt kapağa tarsokonjonktival flep ilerletilir. Deri eksiği ise serbest greft ya<br />

da yanaktan getirilecek ilerletme flebi ile kapatılır. İki aşamalı olan bu <strong>cerrahi</strong> de iki<br />

<strong>kapağı</strong>n ayrılması için 2-3 ay beklemek gerekir. Üst kapak ta distorsiyon, kısalma,<br />

entropion, ektropion, trikiazis, keratit, kornea irritasyonu, çentiklenme gibi komplikasyonlar<br />

görülebilir (2,37,38).<br />

Kompoze greftler: Aynı <strong>göz</strong>ün diğer <strong>kapağı</strong>ndan ya da karşı <strong>göz</strong>ün üst<br />

<strong>kapağı</strong>ndan alınan ön <strong>ve</strong> arka lameli içeren bileşik serbest greftlerdir. Diğer <strong>kapağı</strong>n dörtte<br />

biri genişliğinden alınan bileşik greft sonrası oluşan eksikler birincil olarak kapatılır.<br />

Kompoze greftler için en fazla genişlik 8 mm olarak belirlenmiştir (37,44).<br />

Heterolog kartilaj ile arka kat yeniden yapılandırılması: Steinkogler tarafından<br />

işlenmiş bovin kartilajın başarıyla uygulanabileceği bildirilmiştir. Yöntem arka kat<br />

oluşturulması için yapılacak girişimlerin süresini kısaltabilir. Yöntemin tama yakın<br />

genişlikteki kapak onarımlarında uygulanabileceği aktarılmıştır (45).<br />

İÇ KANTÜS DEFEKTLER<br />

Bu bölgedeki tümörler yeniden yapılandırma yöntemlerindeki farklılık <strong>ve</strong> nüks<br />

oranlarının yüksek oluşu nedeniyle ayrı bir önem taşır. Kozmetik <strong>ve</strong> işlevsel açıdan önemli<br />

<strong>göz</strong> yaşı kesesi, punktum, kanalikül, kantal ligaman gibi yapılar bu bölgede bulunur.<br />

Birinci amaç kitlenin tümüyle çıkarımıdır. Periost tutulumu varsa komşu kemik<br />

disseke edilmeli <strong>ve</strong> patoloji tarafından denetlenmelidir. Karünkül tutulumu aşırı diseksiyon<br />

gerektirir. Konjonktiva eksiği semblefaron oluşumunu önlemek için yerine konmalıdır.<br />

Spontan granülasyon (Laissez-Faire yöntemi): Üst <strong>ve</strong> alt <strong>kapağı</strong> içermeyen<br />

buruna yakın eksiklerde tercih edilebilir. Cerrahi süresi kısadır. Lezyon nüks açısından<br />

izlenebilir <strong>ve</strong> sonrasında yeniden yapılandırma düşünülebilir . Antibiyotikli pomad <strong>ve</strong><br />

kapama ile 2-3 haftada iyileşme <strong>göz</strong>lenir (46).<br />

23


Tam kat deri grefti: Defektin altında yumuşak doku olduğunda greftin tutma<br />

olasılığı fazla, Kemik, yağ dokusu ya da daha önce radyasyon uygulanan bölgelerde<br />

uygulandığı zaman tutma olasılığı zayıftır. Verici deri kulak arkası bölge <strong>ve</strong>ya<br />

supraklaviküler bölgeden elde edilebilir. Kozmetik sonuç oldukça iyidir (38,47).<br />

Fotoğraf 3: iç kantal bölgede <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinom izlenen olgunun ameliyat<br />

öncesi görünümü<br />

24


Fotoğraf 4: Fotoğraf 3’ deki hastanın serbest greft uygulamasından sonra<br />

görünümü.<br />

İlerletme flebi: Çevredeki cilt cilt altı dokusu avi<strong>ve</strong> edilerek bu bölgeye<br />

ilerletilir. İlerletilen parça iç kantal bölgeye sıkıca sütüre edilmeli <strong>ve</strong> iç kantal çukurluk<br />

oluşturulmalıdır .<br />

Rotasyonel flepler:<br />

V-Y glabellar rotasyonel greft: Alın orta hattında ters V biçiminde yapılan<br />

insizyonun ardından kaldırılan flep iç kantal bölgede <strong>ve</strong> üst <strong>kapağı</strong>n iç tarafındaki<br />

eksiklerin onarımında kullanılabilir (38, 48).<br />

25


Fotoğraf 5: Alt kapak <strong>ve</strong> iç kantal bölgeyi tutan kitle (olgu 18)<br />

Fotoğraf 6: Alt kapak <strong>ve</strong> iç kantal bölgeyi tutan geniş defekt (olgu 18)<br />

26


Fotoğraf 7: V-Y glabellar flep uygulandıktan sonra hastanın görünümü (olgu 18)<br />

DIŞ KANTÜS DEFEKTLERİ<br />

Dış kantal bölge yeniden yapılandırmasında amaç keskin dış kantal açı elde<br />

etmek, kapakların üzerindeki gerginliği azaltmak, palpebral fissürün azami<br />

uzunluğunu korumaktır. Dış kantal defektlerde en önemli konu yeni kantüsün orbital<br />

kenara yeniden tutturulması ile kapak kalımlılığının sağlanmasıdır. Geniş defektlerde<br />

kaydırma flepleri ya da serbest greftlerle ön kat oluşturulabilir. Arka kat periost flebi<br />

ya da kıkırdak greftlerle desteklenebilir.<br />

ARKA KAT YENİDEN YAPILANDIRMASI<br />

Alt kapakta <strong>kapağı</strong>n yarısından fazlasını tutan defektler, üst kapakta <strong>kapağı</strong>n<br />

1/3 ‘ünden büyük defektlerde arka kat yeniden yapılandırması gereklidir (37). Arka<br />

kat serbest greft olarak lezyonun bulunmadığı üst kapak, oral kondromukozal doku<br />

<strong>ve</strong>ya nazal septumdan elde edilebilir.<br />

27


GEREÇ VE YÖNTEM<br />

Tez çalışması kapsamında İstanbul Haseki Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi<br />

Göz Kliniğine Şubat 2001-Haziran 2004 tarihleri arasında başvuran 19 hasta<br />

değerlendirilmiştir. Göz <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinomu ön tanısı ile<br />

<strong>cerrahi</strong> uygulanan 19 hasta kitlenin yerleşimi, büyüklüğü, klinik özellikleri,<br />

histopatolojik tanı, <strong>cerrahi</strong> yöntem, ameliyat esnası <strong>ve</strong> ameliyat sonrası<br />

komplikasyonlar açısından incelendi.<br />

Olgulara <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> kitlesi açısından daha önce herhangi bir <strong>tedavi</strong><br />

uygulanmamıştı.<br />

Tüm olgulara ameliyattan önce tam oftalmolojik muayene yapıldı.<br />

Klinik tanı ile <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinom tanısı alan lezyonlar çevrelerindeki en az<br />

3 mm’ lik sağlıklı görünümlü doku ile birlikte eksize edildiler.<br />

28


Tüm olgularda eksizyon materyali % 10 formaldehit içerisinde tespit edildi.<br />

Patoloji labaratuarında tanı yönünden araştırıldı, çıkarılan dokunun sınırları tümör<br />

varlığı açısından araştırıldı. Son iki olgumuzda yeniden yapılandırma öncesinde<br />

dondurulmuş kesit yöntemi ile <strong>cerrahi</strong> sınırlar denetlendi. Bu olgularda kitle kurutma<br />

kağıdı üzerinde patoloji labaratuarına asistan doktor tarafından götürüldü <strong>ve</strong> sonucun<br />

gelmesinin ardından ameliyata devam edildi.<br />

Kitle çıkarımı sonrası oluşan eksikler 4 bölgeye ayrıldı: 1. Üst kapak, 2. Alt<br />

kapak, 3. İç kantüs, 4. Dış kantüs.<br />

Olgulara uygulanan yeniden yapılandırma işlemleri üç grupta incelendi: 1.<br />

Birincil kapama, 2. Flep ile onarım, 3. Greft ile onarım. Kitlenin çıkarımından sonra<br />

kapakta oluşan eksik greft ya da flep uygulanması gibi karmaşık bir işleme<br />

başvurmadan yara dudaklarının birincil olarak biraraya getirilip sütüre edildiği olgular<br />

“birincil kapatma” grubuna dahil edildi. Oluşan eksiğin birincil onarıma izin<br />

<strong>ve</strong>rmeyecek kadar geniş olduğu olgularda flep ya da greft ile onarım uygulandı.<br />

Ameliyat öncesinde kitle ile birlikte çıkarılacak 3 mm sağlıklı doku işaretlendi.<br />

Lokal anestezi için %2’ lik lidokain (1/100000 ‘ luk adrenalin ile birlikte) infiltrasyonnu<br />

yapıldı. Cerrahi sahanın dezenfeksiyonunda polyvinypyrolidone iod % 10 solüsyon<br />

kullanıldı hastanın vucudunun tamamı sadece yüz açıkta kalacak şekilde steril örtü<br />

ile örtüldü. Hastalara premedikasyon olarak diazepam 10 mg intramüsküler olarak<br />

ameliyattan 30 dakika önce uygulandı. Cerrahi sırasında tek kutuplu <strong>ve</strong> çift kutuplu<br />

koter cihazlarından yararlanıldı.<br />

Serbest deri greftleri için <strong>ve</strong>rici olarak kulak kepçesi arka yüzü derisi, aynı ya<br />

da diğer <strong>göz</strong> üst <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> bir olguda inguinal bölge <strong>ve</strong>rici olarak tercih edildi. Eksiğin<br />

steril kağıt kullanılarak kalıbı çıkarıldı <strong>ve</strong> bu kalıptan daha geniş olmak üzere tam<br />

kalınlıkta greft hazırlandı. Deri % 2’ lik lidokain (1/100000 adrenalin içeren) ile infiltre<br />

edildikten sonra sınırları çizilmiş alan 15 numara bistüri ile insize edildi. Greft<br />

yatağından keskin disseksiyon ile ayrıldı <strong>ve</strong> bu işlem sırasında mümkün olduğunca<br />

subkutan doku bırakılmamasına çalışıldı. Oluşan eksik 4/0 prolen ya da ipek<br />

sütürlerle kapatılırken greft fizyolojik serum içerisinde saklandı. Greft defektin üzerine<br />

yerleştirilirken uçları uzun bırakılan 6/0 vikril ya da ipek sütürlerden yaralanıldı.<br />

Drenaj sağlamak için greftin üzerine küçük insizyonlar yapıldı. Greftin üzerine<br />

29


antibiyotikli pomad emdirilmiş gaz konuldu <strong>ve</strong> uzun bırakılmış sütür uçları ile tespit<br />

edildi. Sütürler olgunun durumuna göre 5-10 günde alındı .<br />

Doğrudan kapak kenarında <strong>ve</strong>ya yakın komşuluğunda yeniden yapılandırma<br />

uygulanan olgularda ektropion oluşumundan kaçınmak için ameliyat sonrası<br />

dönemde frost sütürü uygulandı.<br />

Sütür materyeli olarak kapak <strong>ve</strong> <strong>çevresi</strong> deri dokusu için 6/0 ipek <strong>ve</strong>ya 6/0<br />

vikril; tars için 6/0 vikril; kapak kenarı için 6/0 ipek <strong>ve</strong>ya 6/0 vikril; kantal tendonlar için<br />

4/0 prolen kullanıldı. Deri sütürleri postoperatif 5-7 günlerde, kapak kenarı sütürleri<br />

postoperatif 10. Günde alındı.<br />

Asemptomatik olan ya da <strong>cerrahi</strong> işlemden sonra herhangi bir girişim<br />

uygulanmadan kendiliğinden düzelen komplikasyonlar minör, semptomatik olan <strong>ve</strong>/<br />

<strong>ve</strong>ya <strong>tedavi</strong>si için <strong>cerrahi</strong> girişim gerektiren komplikasyonlar major olarak<br />

sınıflandırıldı.<br />

Hastalar ameliyattan sonra 1. gün, 1. hafta, 1 ay, 3. ay, 6. ay <strong>ve</strong> 1. yılda<br />

muayene edildi. Sonrasında her 6 ayda bir defa muayeneye çağrıldılar. Muayeneye<br />

gelemeyen hastaların son durumunu öğrenmek amacıyla telefon ile görüşüldü.<br />

30


BULGULAR<br />

Tez çalışması kapsamında değerlendirdiğimiz 19 olgunun 14’ ü kadın (%73),<br />

5’i erkek (%27) idi. Olguların yaşları 42 ile 86 arasında değişmekteydi <strong>ve</strong> ortalama<br />

62.8 olarak tespit edildi. Lezyon oluşumu teşhisten ortalama 3 yıl öncesine<br />

dayanıyordu <strong>ve</strong> 3 ay ile 16 yıl arasında değişiyordu.<br />

Çizelge: Olguların yaş <strong>ve</strong> cinse göre dağılımı<br />

40<br />

50<br />

Yaşlar<br />

60<br />

70<br />

Cins<br />

49<br />

59<br />

69<br />

80 <strong>ve</strong> Üzeri<br />

Kadın 4 1 4 5<br />

Erkek 1 2 2<br />

Lezyonların 11’i alt kapakta (% 57), 7’ si iç kantüste (%36), 1’i üst kapakta (%<br />

7) yerleşmişti. Olgularımızda dış kantüsde lezyona rastlanmadı (Grafik 1).<br />

Lezyonların Yerleşime Göre Dağılımı<br />

Grafik 1: Lezyonların Yerleşimi<br />

31<br />

İç Kantüs<br />

Alt Kapak<br />

Üst Kapak


Alt kapaktaki defektlerin 1’sı (%9) <strong>kapağı</strong>n 1/3’ üne kadarını, 3’i (%27) <strong>kapağı</strong>n<br />

2/3 üne kadarını, 7’si (%63) <strong>kapağı</strong>n 2/3’ünden fazla kısmını tutuyordu (Grafik 2).<br />

8<br />

7<br />

6<br />

5<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

0<br />

1<br />

Alt <strong>kapağı</strong>n 1/3'<br />

üne kadarını<br />

tutan defektler<br />

Alt <strong>kapağı</strong>n 2/3'<br />

üne kadarını<br />

tutan defektler<br />

Alt <strong>kapağı</strong>n<br />

2/3'ünden<br />

fazlasını tutan<br />

defektler<br />

Grafik 2: Alt Kapaktaki defektlerin genişliklerine göre dağılımı<br />

1 (%9) olguda birincil onarım, flep ile onarım <strong>ve</strong> greft ile onarım 9’ ar olguda<br />

uygulandı (Tablo 1).<br />

Tablo 1: Uygulanan yeniden yapılandırma biçimlerinin yerleşime göre dağılımı<br />

Alt İç Üst<br />

Kapak Kantüs kapak<br />

Flap 7 2<br />

Greft 3 5 1<br />

Birincil onarım 1<br />

Serbest cilt grefti 4 olguda kulak arkası bölgesinden, 4 olguda aynı <strong>ve</strong>ya diğer<br />

<strong>göz</strong> üst kapaktan, 1 olguda kasık bölgesinden alındı (Tablo 2).<br />

Tablo 2: Serbest cilt greftlerinin elde edildiği <strong>ve</strong> uygulandığı bölgeler.<br />

Kulak Üst Kasık<br />

Arkası kapak<br />

Alt kapak 3<br />

İç kantal<br />

bölge<br />

4 1<br />

Üst kapak 1<br />

32


Arka kat yeniden yapılandırılmasında 5 olguda tarsokonjonktival greftlerden;<br />

nazal septum, oral kondromukozal doku <strong>ve</strong> tarsokonjonktival flepten 1’er olguda<br />

yararlanıldı (Tablo 3).<br />

Tablo 3 : Arka kat yeniden yapılandırılırken yararlanılan dokular<br />

Tarsokonjonktival<br />

greft<br />

5<br />

Nazal septum 1<br />

Oral kondromukozal<br />

doku<br />

1<br />

Tarsokonjonktival flap 1<br />

Tablo 4: Tüm olgularımızın klinik özellikleri<br />

Olgu Cins Yaş Yerleşim Süresi Boyut mm Cerrahi İzlem Komplikasyon<br />

1 E 59 Alt<br />

kapak<br />

4,5 yıl 10*14 Tenzel 14 Minör<br />

2 K 75 İç<br />

kantüs<br />

3 ay 4*5 Rotasyon flebi 13 Major<br />

3 K 83 Alt<br />

kapak<br />

1,5 yıl 10*4 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri 13 Major<br />

4 K 70 Alt<br />

kapak<br />

3 yıl 6*10 Tenzel, arka kat grefti 24 Minör<br />

5 E 70 İç<br />

kantüs<br />

1 yıl 10*10 Cilt grefti 22 Minör<br />

6 E 64 Alt<br />

kapak<br />

5,5 yıl 15*15 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri 19 Majör<br />

7 K 70 İç<br />

kantüs<br />

2 yıl 12*6 Cilt grefti 30 Minör<br />

8 E 60 İç<br />

kantüs<br />

1,5 yıl 13*16 Cilt grefti 26 Minör<br />

9 K 62 İç<br />

kantüs<br />

1,5 yıl 1*1 Cilt grefti 28 -<br />

10 K 70 Alt<br />

kapak<br />

1 yıl 9*12 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri 24 Major<br />

11 K 68 Alt<br />

kapak<br />

2 yıl 10*6 Tenzel, arka kat grefti 31 Major<br />

33


12 K 40 Alt<br />

kapak<br />

12 K 43 Alt<br />

kapak<br />

14 K 47 Alt<br />

kapak<br />

15 K 69 Üst<br />

kapak<br />

16 K 44 Alt<br />

kapak<br />

17 E 74 Alt<br />

kapak<br />

18 K 60 İç<br />

kantüs<br />

19 K 58 İç<br />

kantüs<br />

1 yıl 4*4 Birincil onarım 19 -<br />

5,5 yıl 11*7 Rotasyon flebi <strong>ve</strong> arka kat<br />

greti<br />

34 -<br />

1 yıl 10*10 Tenzel, arka kat grefti 39 Minör<br />

16 yıl 6*10 Cilt grefti 33 Minör<br />

6 ay 9*6 Tenzel 4 Minör<br />

1,5 yıl 12*4 Rotasyon flebi, arka kat<br />

grefti<br />

4 Minör<br />

2 yıl 30*25 V-Y rotasyon flebi 5 Minör<br />

6 yıl 27*16 Cilt grefti,<br />

tarsokonjonktival flap<br />

Kısaltmalar: E: Erkek, K: Kadın,Süresi: Kitlenin hastalık tanısı konmadan ne kadar<br />

zaman önce ortaya çıktığını belirtir.<br />

Not: İzlem süresi ay olarak ifade edilmiştir.<br />

11 olguda (%57) minör, 5 olguda (%26) major komplikasyon görüldü. Rezidü<br />

kitle 1 olguda (%5) izlendi <strong>ve</strong> tekrar çıkarım ile <strong>tedavi</strong> edildi. Major komplikasyonların<br />

4’ü alt kapak, 1’i iç kantal bölgedeki kitlelerin <strong>tedavi</strong>sinden sonra görüldü (Tablo 5).<br />

Major komplikasyon izlenen alt kapak kitlelerinin boyu tüm olgularda 10 mm <strong>ve</strong><br />

üzerindeydi. 2 olguda <strong>ve</strong>rici bölgede piyojenik granülom gelişti <strong>ve</strong> eksizyon ile <strong>tedavi</strong><br />

edildi. 3. Olgumuzda izlenen korneal erozyonun tüm <strong>tedavi</strong>lere direnç göstermesi<br />

nedeniyle son çare olarak tarsorafi uygulandı. Greft nekrozu gelişen olguda ikinci<br />

yeniden yapılandırma sonrası tatminkar sonuç elde edildi. İki olgumuzda cilt<br />

greftlerinde gelişen kısmi kat nekroz kendiliğinden geriledi <strong>ve</strong> minör komplikasyon<br />

olarak değerlendirildi.<br />

İç kantal bölgede rotasyon flebi ile <strong>tedavi</strong> edilen olgumuzda gelişen punktal<br />

ektropion alt kapak iç kısmına cilt grefti uygulanarak düzeltildi.<br />

Tablo 5: Olgularda izlenen komplikasyonlar <strong>ve</strong> uygulanan <strong>tedavi</strong>ler<br />

Olgu Cerrahi Komplikasyon Komplikasyon Komplikasyonun<br />

<strong>tedavi</strong>si<br />

1 Tenzel Pitozis Minör -<br />

2 Rotasyon flebi Punktal ektropion Major Cilt grefti ile tashih<br />

3 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri Korneal erozyon Major Tarsorafi<br />

4 Tenzel, arka kat grefti Sütür reaksiyonu Minör -<br />

5 Cilt grefti Ektropion, epifora Minör -<br />

34<br />

8 -


6 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri Greft nekrozu Majör İkinci yeniden<br />

yapılandırma<br />

7 Cilt grefti Epitel nekrozu Minör -<br />

8 Cilt grefti Pitozis,yy Minör -<br />

infeksiyonu<br />

9 Cilt grefti - - -<br />

10 Ön <strong>ve</strong> arka kat greftleri Piyojenik granülom Major Eksizyon<br />

11 Tenzel, arka kat grefti ödem, yy granülom Major Eksizyon<br />

12 Birincil onarım - - -<br />

13 Rotasyon flebi <strong>ve</strong> arka kat - - -<br />

greti<br />

14 Tenzel, arka kat grefti Ektropion Minör -<br />

15 Cilt grefti ödem,ekimoz Minör -<br />

16 Tenzel hafif entropion Minör -<br />

17 Rotasyon flebi, arka kat<br />

grefti<br />

cilt greftinde nekroz Minör -<br />

18 V-Y rotasyon flebi Ektropion Minör -<br />

19 Cilt grefti,<br />

tarsokonjonktival flap<br />

- - -<br />

12olguda 18 aydan daha fazla, 3 olguda 10-18 ay arasında, 4 olguda 10-4 ay<br />

izlem gerçekleştirildi (Grafik 3).<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

18 aydan daha<br />

fazla<br />

10-18 ay 10-4 ay<br />

Grafik 3: Olgularımızdaki izlem süreleri<br />

Olgularımızda izlem süresi içerisinde nüks gelişmedi.<br />

35


TARTIŞMA<br />

Tüm <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> habis kitleleri içerisinde BHK yurtiçinde yayınlanan serilerde<br />

Günalp <strong>ve</strong> ark % 83.1, Soysal <strong>ve</strong> ark. % 79.3, Demir <strong>ve</strong> ark %70,3, Özkılıç <strong>ve</strong> ark %<br />

85 olarak tespit etmişlerdir (1,21,49,50). Literatürde % 90 gibi yüksek oranlar<br />

bildirilmektedir (2).<br />

Olguların cinsiyete göre dağılımı incelendiğinde Günalp <strong>ve</strong> ark erkek/kadın<br />

oranını 1.09/1 olarak belirtmiştir (1). Doxanas <strong>ve</strong> ark bu oranı 1/1.05 olarak<br />

bildirmiştir (51). Bizim serimizde olgularımızın %73 ‘ü kadın <strong>ve</strong> % 27 ‘si erkek olarak<br />

tespit edilmiştir. Literatürle sonuçlarımız arasındaki fark olgu sayımızın az olmasına<br />

bağlanmıştır. BHK için klasik kitaplarda bahsedilen yüksek erkek cinsiyet oranı<br />

günümüzde değişmektedir <strong>ve</strong> aradaki fark son çalışmalarda tespit edilmemektedir.<br />

BHK ileri yaşların hastalığıdır. En sık görüldüğü yaş 60’ dır (2). Çalışmamızda<br />

olgularımızın yaş ortalaması 62.8 idi <strong>ve</strong> 46-86 arasında değişiyordu. Aurora <strong>ve</strong> ark<br />

36


BHK’ nın kadınlarda 50 yaşın altında <strong>ve</strong> daha erken yaşta görüldüğünü belirtmiştir.<br />

Serimizde kadınların yaş ortalaması 61.3, erkeklerin yaş ortalaması 65.4 olup<br />

kadınlarda erkeklerden erken ortaya çıkmıştır. İleri yaşta kitle tespit edilen hastalarda<br />

tanıda <strong>ve</strong> izlemde çok daha kuşkucu olunmalıdır.<br />

Çalışmamızdaki BHK olgularında, lezyonun ortaya çıkışından başvuru<br />

süresine kadar geçen zaman 3 ay ile 16 yıl arasında değişmektedir <strong>ve</strong> ortalaması 3<br />

yıldır. Başvuru süresini Soysal <strong>ve</strong> ark 98,5 ay, Chafflin <strong>ve</strong> ark. 22 ay olarak tespit<br />

etmişlerdir (22,24). Soysal <strong>ve</strong> ark % 30.8 oranında yanlış tanı <strong>ve</strong> <strong>tedavi</strong><br />

bildirmişlerdir. Erken evrede tespit edildiğinde <strong>tedavi</strong>si çok daha kolay olan BHK’ nın<br />

tanısındaki bu gecikme oldukça dikkat çekicidir <strong>ve</strong> hekimlerin bilgilendirilmesinin<br />

önemini vurgulamaktadır. İleri safhalarda tümörün <strong>tedavi</strong>si hasta <strong>ve</strong> hekim için<br />

zorlaşmakta başarı oranı düşebilmektedir (4 <strong>ve</strong> fotoğraf 8).<br />

Fotoğraf 8: Egzantarasyona rağmen nükseden <strong>ve</strong> ileri derecede yıkıma neden olan<br />

<strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinom (22).<br />

BHK ‘ya en sık alt kapakta rastlanır. Bunu sırasıyla iç açı, üst kapak <strong>ve</strong> dış açı<br />

izler (1, 22, 24, 50). Çalışmamızda alt kapak tutulumu %57, iç açı tutulumu %36 <strong>ve</strong><br />

üst kapak tutulumu %7 olarak tespit edildi.<br />

Kapak habis kitlelerinin çıkarımı <strong>ve</strong> kalan defektin yeniden yapılandırılmasında<br />

birinci hedef hastalığın <strong>tedavi</strong>sinin kür ile sonuçlanmasıdır. Bunun anlamı habis<br />

kitlenin tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Göz <strong>kapağı</strong>na işlevini kazandırmak <strong>ve</strong><br />

kabul edilebilir bir görünüm kazandırmak diğer hedeflerdir (22,37).<br />

37


Kapak defektlerinin giderilmesi öncelikle defektin genişliği ile ilgilidir. Bunun<br />

yanında defektin yerleşimi, ilişkili olduğu anatomik yapılar <strong>ve</strong> bunların işlevleri<br />

yeniden yapılandırma yönteminin seçiminde temel belirleyici etmenlerdir. Bu nedenle<br />

kapak anatomik yapıları <strong>ve</strong> bu yapıların fizyolojik işlevlerinin bilinmesi çok önemlidir<br />

(37).<br />

Defektin genişliği ile ilgili onarım planını yaparken kişisel etmenler mutlaka<br />

değerlendirilmeli <strong>ve</strong> <strong>kapağı</strong>n ne kadar gevşek ya da ne kadar sıkı olduğu<br />

belirlenmelidir. Genel bir kural olarak yaşlılarda kapak daha gevşek olup gençlere<br />

göre daha geniş defektlerin onarımına olanak <strong>ve</strong>rir. Yanmış ya da radyasyon görmüş<br />

kapaklarda birincil onarım <strong>kapağı</strong>n sert kıvamı nedeniyle oldukça güçtür (37).<br />

uygulandı.<br />

Çalışmamızda 1 olguya birincil , 9’ar olguya greft ile <strong>ve</strong>ya flep ile onarım<br />

Birincil onarım uyguladığımız hastamızda lezyon 4 mm boyutunda idi. Bu olgu<br />

kitleyi fark ettikten 12 ay sonra tarafımıza başvurdu. Bu süre hastalarımızın ortalama<br />

3 yılda tarafımıza başvurduğu düşünüldüğünde erkendir. Tedavi komplikasyon<br />

yaşanmadan <strong>ve</strong> <strong>cerrahi</strong> açıdan kolaylıkla <strong>tedavi</strong> edildi.<br />

9 olguda serbest greft ile onarım uygulandı. İç kantal bölgede özellikle kulak<br />

arkası greftler kullanıldı. Sonuç görünüm açısından tatminkardı. Alt kapak <strong>ve</strong> üst<br />

kapakta ise aynı <strong>ve</strong>ya diğer <strong>göz</strong> üst kapaktan alınan serbest cilt greftlerinden<br />

yararlanıldı. Üst kapaktan taşınan greftlerde görünüm mükemmeldi. Kasıktan greft<br />

alınan olgumuzda <strong>ve</strong>rici bölgede infeksiyonla karşılaşıldı <strong>ve</strong> medikal <strong>tedavi</strong> ile <strong>tedavi</strong><br />

edildi. Kanımızca kasık bölgesi kulak arkası <strong>ve</strong> üst <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nın ardından <strong>ve</strong>rici<br />

bölge olarak düşünülmelidir.<br />

Serbest cilt greftinin kontraksiyonuna bağlı ektropion 1 olguda izlendi <strong>ve</strong><br />

asemptomatik olması nedeniyle <strong>cerrahi</strong> düşünülmedi. Cilt grefti üzerinde kısmi kat<br />

nekroz 1 olguda izlendi <strong>ve</strong> nekrotik dokuların debridmanının ardından greft<br />

reepitelize oldu.<br />

Cilt grefti ile birlikte arka kat grefti 3 olguda uygulandı. Bu olgularda kapak<br />

defektinin genişliği <strong>kapağı</strong>n yarısından fazlaydı. 1 olguda (olgu 6) greft nekroze oldu<br />

38


<strong>ve</strong> yeniden ön <strong>ve</strong> arka lamel grefti ile onarım yapıldı. İkinci onarımdan sonra greftte<br />

tekrar kısmi nekroz gelişti fakat asemptomatik olması nedeniyle tekrar <strong>cerrahi</strong><br />

düşünülmedi. Bu tür olgularda Hughes yöntemi alternatif olarak düşünülmelidir.<br />

Yöntemin dezavantajı iki <strong>cerrahi</strong> girişimin gerekli olması <strong>ve</strong> <strong>göz</strong>ün 8-12 hafta kapalı<br />

kalmasıdır.<br />

Greftin tutmasında etkili bazı faktörler arasında alıcı yatak damarlanmasının<br />

iyi olması, greft ile alıcı yatak arasında temasın ameliyat sonrası dönemde baskılı<br />

tamponad ile sağlanması, greft üzerine yapılan birkaç insizyon ile greft altında<br />

hematom birikiminin önlenmesi <strong>ve</strong> greft altındaki fazla subkutan dokunun<br />

uzaklaştırılması sayılabilir.<br />

9 olguda flep ile onarım uygulandı. Alt kapak lezyonlarının <strong>tedavi</strong>sinde<br />

yararlandığımız Tenzel semisirküler flebi en çok yararlandığımız yöntemdi. 3 olguda<br />

rotasyon flebi <strong>ve</strong> bir olguda glabellar flepten yararlanıldı.<br />

Flep ile onarım yapılan 2 olgumuzda ektropion izlendi. 1 olguda semptomatik<br />

olması nedeniyle <strong>cerrahi</strong> uygulandı. 1’ er olguda pitozis, entropion <strong>ve</strong> flapte nekroz<br />

izlendi. Flepte nekroz izlenen olguda tarsokonjonktival greft tuttu. Hastaların<br />

asemptomatik olması nedeniyle herhangi bir <strong>tedavi</strong> uygulanmadı.<br />

Arka kat yeniden yapılandırılması 8 olguda uygulandı. 5 olguda<br />

tarsokonjonktival greftten yararlanıldı. Nazal kartilaj, oral kondromukozal doku <strong>ve</strong><br />

tarsokonjonktival flep 1’ er olguda uygulandı.<br />

Arka kat yeniden yapılandırması uygulanan olgularda 2 minör, 4 majör<br />

komplikasyon görüldü.<br />

Tarsokonjonktival greft arka kat yeniden yapılandırması yapılan Olgu-3 ‘de<br />

önce korneada punktat epitelyopati <strong>ve</strong> sonrasında uygulanan tıbbi <strong>tedavi</strong>ye rağmen<br />

korneal erozyon gelişti. Lagoftalmi yoktu fakat yakınları uyurken <strong>göz</strong>lerinin açık<br />

kaldığını ifade ediyordu. Korneal erozyonun tıbbi <strong>tedavi</strong>ye dirençli olması nedeniyle<br />

tarsorafi uygulandı. İki olguda tarsokonjonktival dokunun alındığı <strong>ve</strong>rici bölgede<br />

piyojenik granülom gelişti <strong>ve</strong> eksizyon ile <strong>tedavi</strong> edildi. Olgu-6’da arka kat nazal<br />

39


karkilaj ile oluşturulmuştu, gelişen greft nekrozu ikinci yeniden yapılandırma ile <strong>tedavi</strong><br />

edildi.<br />

Minör komplikasyon olarak 1 olgumuzda hafif ektropion gelişti <strong>ve</strong> <strong>cerrahi</strong><br />

uygulanmadı. 1 olgumuzda izlenen sütür reaksiyonu ise sütür alımından sonra<br />

geriledi.<br />

Arka kat yapılandırmasında tarsokonjonktival grefti <strong>göz</strong> ile mükemmel uyum<br />

göstermesi nedeniyle tercih ettik. Verici bölgede izlediğimiz granülom basit <strong>cerrahi</strong><br />

eksizyon ile <strong>tedavi</strong> edildi. Sağlam <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>na müdahaleyi kabul etmeyen olgularda<br />

oral kondromukozal greft <strong>ve</strong> nazal kartilaj uygulaması düşünülebilir. Oral<br />

kondromukozal greft kanımızca nazal kartilaja oranla <strong>göz</strong>e daha iyi uyum<br />

göstermektedir.<br />

Spinelli perioküler bölge yeniden yapılandırmasında komplikasyon görülme<br />

riskini arttıran 3 etken belirlemiştir (52).<br />

Geniş defektler<br />

İç kantal yerleşimli defektler<br />

Yetersiz kantal süspansiyon<br />

Serimizde de Spinellinin dikkat çektiği etkenler öne çıkmaktadır. Geniş<br />

defektler <strong>ve</strong> yetersiz kantal destek muhtemel komplikasyonların habercisidir.<br />

Serimizde % 26 oranında major komplikasyonla karşılaştık. Bu oran Spinellinin<br />

serisinde %18 olarak bildirilmiştir (50).<br />

BHK <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>sinde dondurulmuş kesit denetimli <strong>cerrahi</strong> <strong>ve</strong>ya Mohs<br />

mikrografik <strong>cerrahi</strong>si uygulanması son yıllarda savunulmaktadır. Çalışmamız<br />

kapsamında <strong>tedavi</strong> ettiğimiz son 2 olgumuz ile birlikte dondurulmuş kesit denetimli<br />

<strong>cerrahi</strong>yi uygulamaya başladık. Mohs mikrografik <strong>cerrahi</strong>si tümör çıkarımında en<br />

gü<strong>ve</strong>nilir yöntem olarak düşünülür (25,26). Mohs <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong>nda 1700 olguluk<br />

serisinde ortalama %99 başarı bildirmiştir (25). Başarısızlığı etkileyen en önemli<br />

etken kitlenin büyüklüğü olarak tespit edilmiştir, 3 cm’ den büyük kitlelerde %20 nüks<br />

izlenmiştir (27). Dış kantal bölge kitlelerinde de yüksek nüks oranı belirlenmiştir (27).<br />

Anderson 400 olguluk, Callahan 231 olguluk serisinde, benzer sonuçlar bildirmiştir<br />

(26). Mohs mikrografik <strong>cerrahi</strong>si ile uzun dönemde başarılı sonuçlar alınmasına<br />

40


ağmen 3 cm’ den büyük kitlelerde <strong>ve</strong> nüks olgularda halen başarısız sonuçlar<br />

alınabilmektedir. Diğer yandan yöntemin genel başarısı, zorluğu <strong>ve</strong> maliyetine<br />

rağmen, uygulanmasını haklı kılmaktadır (2). Dondurulmuş kesit denetimli <strong>cerrahi</strong><br />

Mohs <strong>cerrahi</strong>sine benzer biçimde % 95 ‘in üzerinde başarılı sonuçlar <strong>ve</strong>rir. Cerrahi<br />

sırasında alınan doku kesitleri incelenir (24, 49). Doxanas nodüler tip kitlelerde 2-3<br />

mm sağlıklı doku ile çıkarımı; ülseratif, morfeaform <strong>ve</strong> yüzeyel yayılan tiplerde ise<br />

dondurulmuş kesitli <strong>cerrahi</strong>yi önermiştir. Margo ise 10 mm’ ye kadar olan kitlelerde 3<br />

mm sağlıklı doku ile birlikte çıkarımın kabul edilebilir olduğunu bildirmiştir (2).<br />

Dondurulmuş kesit denetimi yada Mohs <strong>cerrahi</strong>si uygulanmayan olgularda<br />

Doxanas %26.9 rezidü, Günalp % 8 oranında rezidü bildirmiştir . 1 olgumuzda rezidü<br />

kitle görülmesi <strong>ve</strong> nüks olgu ile karşılaşmamız olgu sayımızın az olması <strong>ve</strong> izlem<br />

süresinin 9 olgumuzda 2 yılın altında olmasına bağlanabilir. Doxanas rezidü<br />

saptanan BHK olgularında nodüler tip kitlelerde % 8.3, ülseratif tiplerde % 60, <strong>ve</strong><br />

morfeaform tiplerde % 75 oranında nüks görüldüğünü bildirerek tümörün morfolojik<br />

<strong>ve</strong> histopatolojik tipinin prognozun tayininde önemli olduğunu ileri sürmüştür.<br />

Doxanas total eksizyonel biyopsi sonrasında rezidü tespit ettiği olguların %<br />

5.5’ inde nüks kitle oluşumu <strong>göz</strong>lemiştir. Bu olgulardaki nüks oranının düşük oluşu<br />

bağışıklık sisteminin uyarılması ile açıklanmıştır (49).<br />

Son çalışmalar BHK’ ların % 60 ‘ının ilk iki yılda nüks ettiğini ortaya<br />

koymuştur . Serimizde 2 yıldan fazla izlenen 11 olguda nüks izlenmedi.<br />

Krio<strong>cerrahi</strong> <strong>cerrahi</strong>ye alternatif bir <strong>tedavi</strong> yöntemidir (2). Küçük <strong>ve</strong> derin<br />

lezyonlarda faydalı, büyük <strong>ve</strong> derine invaze lezyonlarda az etkilidir. Fraunfelder <strong>ve</strong><br />

arkadaşlarının yaptığı çalışmada, 10 mm’ den küçük nodüler BHK’ da %97, infiltratif<br />

BHK’da %94 başarı sağlanırken, 10 mm’ den büyük lezyonlarda bu oran % 85 <strong>ve</strong> %<br />

82’ ye düşmüştür (28).<br />

Radyoterapiden kapak habis kitlelerinin <strong>tedavi</strong>sinde sınırlı olarak<br />

yararlanılmaktadır. 15 mm.den daha büyük kitlelerde <strong>ve</strong> kemik tutulumu olan<br />

tümörlerde <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>ye ila<strong>ve</strong> olarak, 5-15 mm arasındaki kitlelerde <strong>cerrahi</strong><br />

sınırlarda tümör varsa önerilmektedir. Fitzpatrich <strong>ve</strong> ark radyoterapi ile 5 yıllık izlemde<br />

BHK’ da %95 başarı elde etmişlerdir. Taylor <strong>ve</strong> ark radyoterapi ile % 83 başarı<br />

41


ildirmişlerdir, aynı çalışmada <strong>cerrahi</strong> ile başarı oranı %94 olarak tespit edilmiş <strong>ve</strong> fark<br />

anlamlı bulunmuştur (53).<br />

BHK hastalarının yönetimi hastanın klinik durumuna göre düzenlenmelidir. Bir<br />

<strong>tedavi</strong> yaklaşımının her durumda diğerlerinden üstün olduğunu söylemek olası<br />

değildir. Uygun <strong>tedavi</strong> hastanın yaşına, beklenen ömrüne; kitlenin yeri, büyüklüğü <strong>ve</strong><br />

büyüme biçimine göre seçilmelidir. Cerrahi <strong>tedavi</strong> kitle sınırlarının denetlene bildiği<br />

tek <strong>tedavi</strong> biçimidir (1,2). Alan <strong>tedavi</strong>leri ise yukarıda belirttiğimiz sınırlar içerisinde<br />

<strong>cerrahi</strong>ye alternatif olabilmektedir. İç kantal yerleşimli kitleler, morfeaform <strong>ve</strong> yüzeyel<br />

yayılan tip BHk’ lerde alan <strong>tedavi</strong>lerinden kaçınılmalıdır (1,2).<br />

Sonuç olarak <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> <strong>çevresi</strong> BHK’ larında tercih ettiğimiz 3 mm<br />

gü<strong>ve</strong>nlik sınırı ile birlikte total eksizyonel biyopsi <strong>ve</strong> kapak rekonstrüksiyonu <strong>ve</strong> son iki<br />

olgumuzla birlikte uygulamaya başladığımız dondurulmuş kesit denetiminin kabul<br />

edilebilir <strong>ve</strong> etkin bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz. % 26 olarak tespit ettiğimiz<br />

major komplikasyon oranımızın ise olgu sayımız arttıkça azalacağı kanısındayız.<br />

42


ÖZET<br />

Amaç: Klinik olarak <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinomu tespit<br />

edilen olgularda kitlenin çıkartılması için uyguladığımız total eksizyonel biyopsi <strong>ve</strong><br />

basit <strong>ve</strong>ya karmaşık yeniden yapılandırma yöntemlerinin etkinliğini <strong>ve</strong><br />

komplikasyonlarını araştırmaktır.<br />

Gereç <strong>ve</strong> Yöntem : Tez çalışması kapsamında Şubat 2001-Haziran 2004<br />

tarihleri arasında İstanbul Haseki Eğitim <strong>ve</strong> Araştırma Hastanesi Göz Kliniğine<br />

başvuran 19 hasta değerlendirilmiştir. Göz <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong>/<strong>ve</strong>ya <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong><br />

karsinomu ön tanısı ile <strong>cerrahi</strong> uygulanan 19 hasta kitlenin yerleşimi, büyüklüğü,<br />

klinik özellikleri, histopatolojik tanı <strong>cerrahi</strong> yöntem, ameliyat esnası <strong>ve</strong> ameliyat<br />

sonrası komplikasyonlar açısından değerlendirildi. Ameliyat sonrası medikal <strong>tedavi</strong><br />

ile <strong>ve</strong>ya kendiliğinden gerileyen komplikasyonlar minör, <strong>cerrahi</strong> düzeltmeyle <strong>tedavi</strong><br />

edilen komplikasyonlar ise majör olarak sınıflandırıldı.<br />

Sonuçlar: Tez kapsamında değerlendirilen hastaların yaş ortalaması 62,8 idi.<br />

Lezyon oluşumu ile teşhis arasında geçen süre ortalama 3 yıldı. Lezyonların 11’i alt<br />

kapakta, 7’si iç kantüste, 1’i üst kapakta yerleşmişti. 1 olguda birincil onarım, 9’ar<br />

olguda cilt flebi <strong>ve</strong> greft ile onarım uygulandı. 8 olguda arka kat rekonstrüksüyonuna<br />

gerek duyuldu. 11 olguda minör <strong>ve</strong> 5 olguda majör komplikasyon izlendi. İzlem<br />

süresince olgularımızda nüks tespit edilmedi.<br />

43


Tartışma: Çalışmamızın sonunda <strong>göz</strong> <strong>kapağı</strong> <strong>ve</strong> <strong>çevresi</strong> <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong><br />

<strong>karsinomlarında</strong> tercih ettiğimiz 3 mm gü<strong>ve</strong>nlik sınırı ile birlikte total eksizyonel<br />

biyopsi <strong>ve</strong> kapak yeniden yapılandırması <strong>ve</strong> son iki olgumuz ile birlikte uygulamaya<br />

başladığımız dondurulmuş kesit denetiminin etkin <strong>ve</strong> komplikasyonları kabul edilebilir<br />

bir yöntem olduğu sonucuna varıldı.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Günalp İ, Akbaş F. Göz <strong>kapağı</strong>nın <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinomu: 1100 olguda klinik<br />

bulgular <strong>ve</strong> <strong>tedavi</strong> yaklaşımları. MN Oftalmoloji 1996; 3: 292-301<br />

2. Margo CE, Waltz K. Basal cell carcinoma of the eyelid and periocular skin. Surv<br />

Ophtalmol. 1993;38:169-191<br />

3. Kanski JJ. Disorders of eyelids. Clinical Ophtalmology. Oxford, Butterworth-<br />

Heinemann 1999: 1-42<br />

4. Howard GR, Nerad JA, Carter KD, Whitaker DC. Clinical characteristic<br />

Associated with orbital invasion of cutaneous basal cell and squamous cell<br />

tumors of the eyelid. Am J Ophtalmol. 1992;113:123-133<br />

5. Collin JRO. Anatomy and general considerations. A manual of systemic eyelid<br />

surgery. Edinburg:Churcill Livingstone, 1983: 1-6<br />

6. Apple DJ, Rabb MF. Ocular pathology, 4 ed. St. Louis: Mosby year book,<br />

1991;457-494<br />

7. Rahbari H, Mehgeran AH. Basal cell epithelioma in children and teenagers.<br />

Cancer. 1982;49:350-353<br />

8. Milstone EB, Helwig EB. Basal cell carcinoma in children. Arch Dermatol.<br />

1973;108:523-527<br />

9. Wesley RE, Collins JW. Basal cell carcinoma of the eyelid as an indicator of<br />

multifocal malignancy. Am J Ophtalmol. 1982;94:591-593<br />

10.Marks R, Rennie G, Selwood T. The relationship of basal cell carcinomas and<br />

squamos cell carcinomas to solar keratoses. Arch Dermatol. 1988;124:1039-1042<br />

11.Gellin GA, Koff AW, Garfinkel L. Basal cell epithelioma “ A controlled study of<br />

associated factors”. Arch Dermatol. 1965;91: 38-45<br />

12.Mora RG, Burris R. Cancer of the skin in blacks “A review of 128 patients with<br />

basal cell carcinoma”. Cancer. 1981;47:1436-1438<br />

44


13.Vennart J, Cryer MA. Radiobiology forum on radiological protection and the skin.<br />

British J Ophtalmol. 1972;45:610-620<br />

14.Mehgeran AH, Pinkus H. Life history of organoid nevi “Special referance to nevus<br />

sebaceus of Jadassohn”. Arch Dermatol.1965;91:574-588<br />

15.Howell JB, Mehgeran AH. Pursuit of the pits in the nevoid basal cell carcinoma<br />

syndrome. Arch Dermatol. 1970;102:586-597<br />

16.Tse DT, Kersten RC, Andreson RL. Hematoporphyrin derivati<strong>ve</strong> photoradiation<br />

therapy in managing nevoid basal cell carcinoma syndrome “ A preiminary<br />

report”. Arch Ophtalmol. 1984; 102: 990-994<br />

17.Kraemer KH, Lee MM, Scotto J. Xeroderma pigmentosum “Cutaneous, ocular,<br />

and neurologic abnormalities in 830 published cases. Arch Dermatol. 1987;<br />

123:241-250<br />

18.Goyal JE, Rao VA, Srinavasan R, Agrawal K. Oculocutaneous manifestations in<br />

xeroderma pigmentosa. Br J Ophtalmol.1994;78:295-297<br />

19. Leffel DJ, Headington JT, Swanson NA. Aggressi<strong>ve</strong> growth basal cell carcinoma<br />

in young adults. Arch Dermatol. 1991;127:1663-1667<br />

20.Mark GJ. Basal cell carcinoma with intraneural invasion. Cancer.1977;40:2181-<br />

2187<br />

21.Soysal HG, Albayrak A. Göz kapaklarının primer malign tümörleri. T Oft<br />

Gaz.2001;31:370-377<br />

22.Tenzel RR. Orbit and Oculoplastics. Textbook of Ophtalmology. Gower medical<br />

publishing. New York. 1993: 6.1-6.23<br />

23.Wolf DJ, Zitelli JA. Surgical margins for basaj cell carcinoma. Arch Dermatol .<br />

1987;123:340-344<br />

24.Chaflin J, Putterman AM. Frozen section control of the surgery of basal cell<br />

carcinoma of the eyelid. Am J Ophtalmol. 1979;87:802-801<br />

25.Swanson N. Mohs surgery. Arch Dermatol.1983;119:761-773<br />

26.Anderson LA. Mohs Micrographic technique. Arch Ophtalmol. 1986;104:818-819<br />

27.Mohs FE. Micrographic surgery for the microscopically controlled excision of<br />

eyelid cancers. Arch Ophtalmol.1986;104:901-909<br />

28.Fraunfelder FT, Zacarian SA, Wingfeld DL, Limmer BL. Results of cryotherapy for<br />

eyelid malignancies. Am J Ophtalmol. 1984;97:184-188<br />

29.Dutton J, Slamowits T, Leshin B, Yeatts P. Management of periocular basal cell<br />

carcinoma: Mohs microgaphic surgery <strong>ve</strong>rsus radiotherapy. Surv Ophtalmol.<br />

1993;38:193-212<br />

45


30.Knox JM, Lyles TW, Shapiro EM, Martin RD. Curettage and electrodesiccation in<br />

the treatment of skin cancer. Arch Dermatol.1960;82:197-204<br />

31.Guthrie TH, Mcel<strong>ve</strong>en LJ, Porubsky ES, Harmon JD. Cisplatin and Doxorubicin.<br />

An effecti<strong>ve</strong> chemotherapy combination in the treatment of Ad<strong>ve</strong>nced basal cell<br />

carcinoma of the skin. Cancer. 1985;55:1629-1632<br />

32.Wiemann TJ, Shi<strong>ve</strong>ly EH, Woodcock TM. Responsi<strong>ve</strong>nes of metastatic basal cell<br />

carcinoma to chemotherapy. A case report. Cancer. 1983;52:1583-1585<br />

33.Luxenberg MN, Guthrie TH. Chemotherapy of basal cell carcinoma of the eyelids<br />

and peryorbital tissues. Ophtalmology 1986;93:162-180<br />

34.Morley M, Finger PT, Weiselberg LR, Deblasio DS. Cis-platinum<br />

chemotherapyfor ocular basal cell carcinoma. Br J Ophtalmol. 1991;75:407-410<br />

35.Robinson JK. İsotreotinoin does not pre<strong>ve</strong>nt basal cel carcinoma. Arch<br />

Dermatol.1992;128:975-976<br />

36.Jacobs GH, Rippey JJ, Altini M. Prediction of aggressi<strong>ve</strong> behavior in basal cell<br />

carcinoma. Cancer. 1982;49:533-537<br />

37. Maden A. Oküloplastik <strong>cerrahi</strong>. İzmir; Özden ofset:1995:106-132<br />

38.Collin JRO. Tumor excision and eyelid reconstruction. A manual of systemic<br />

eyelid surgery. Edinburg: Churcill Livingstone, 1983: 76-95<br />

39.Holds JB, Anderson RL. Medial canthotomy and cantholysis in eyelid<br />

reconstruction. Am J Ophtalmol.1993;116:218-223<br />

40.Kersten RC, Anderson RL, Tse DT, Weinstein GL. Tarsal rotational flap for upper<br />

eyelid reconstruction. Arch Ophtalmol. 1986;104:918-922<br />

41. Mauriello JA, Antonacci R. Single Tarsokonjonktival flap (lower eyelid) for upper<br />

eyelid reconstruction (“re<strong>ve</strong>rse” modified Hughes procedure). Ophtalmic surgery.<br />

1994;25:374-378<br />

42.Konuk O, Ünal M, Hasanreisoğlu B. Üst kapak tümör <strong>cerrahi</strong>si sonrası gelişen<br />

geniş deformitelerin tek basamaklı rekonstrüksüyonu. MN oftalmoloji. 1999;6:386-<br />

389<br />

43. Avram DR, Hurwitz JJ, Kratky V. Modified Tessier flap for reconstruction of the<br />

upper eyelid. Ophtalmic Surg. 1991;22:467-469<br />

44.Werner MS, Olson JJ, Putterman AM. Composite grefting for eyelid<br />

reconstruction. Am J Ophtalmol. 1993;116:11-16<br />

45.Steinkogler FJ. Heterologous cartilage sandwich lower lid reconstruction.<br />

Ophtalmic Surg. 1993;24:351-354<br />

46


46.Moscana R, Pnini A, Hirshowitz B. In favor of healing by secondary intention after<br />

excision of medial canthal basal cell carcinoma. Plast and Reconst Surg .<br />

1983;71:189-195<br />

47. Soysal HG, Karaatlı S.İÇ kantal bölge <strong>bazal</strong> <strong>hücreli</strong> karsinomlarda <strong>cerrahi</strong><br />

eksizyon sonrası oluşan defektin tam kat deri grefti ile onarımı. MN oftalmoloji.<br />

2001;8:291-293<br />

48. Okada E, Iwahira Y, Maruyama Y. The VY ad<strong>ve</strong>ncement myocutaneous flap for<br />

upper eyelid reconstruction. Plast Reconst Surg. 1997;100:996-998<br />

49.Demir CY, Köhle Ü. Periorbital bölge malign cilt tümörleri: Retrospektif çalışma.<br />

Fırat Tıp dergisi. 2003;8(4):206-209<br />

50.Özkılıç E, Peksayar G. Kapak tümörlerinin epidemiyolojik açıdan<br />

değerlendirilmesi. T Oft Gaz. 2003;33(4/1):631-640<br />

51.Doxanas MT, Green R, Iliff CE. Factors in succesful surgical management of<br />

basal cell carcinoma of the eyelids. Am J Ophtalmol. 1981;91:726-736<br />

52. Spinelli HM, Jelks GW. Periocular reconstruction: A systemic approach. Plast<br />

reconst surg.1993;91:1017-1026<br />

53.Taylor E, Barisoni D. Ten years experience in the surgical treatment of basal cell<br />

carcinoma Br J Surg. 1973;60:522-525<br />

47

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!