Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
cisco İŞ çıkış saatinin hengâmesi odaya dolup daldıkları durgunluktan<br />
kurtardı Çakmakçıyan ailesini.<br />
"Rose artniyetli bir insan değil," diye yeniden savunmaya<br />
geçti Barsam. "Hem bizim âdetlerimize alışmak onun için hiç de<br />
kolay değildi. İlk tanıştığımız zamanki hallerini düşünüyorum da,<br />
Kentucky'den çıkma utangaç, iyi niyetli bir kızdı."<br />
"Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir derler,"<br />
diye lafı yapıştırdı Dikran Dayı.<br />
Ama Barsam ona cevap vermedi. "Düşünebiliyor musunuz?<br />
Rose'un yetiştiği yer o kadar kapalı bir çevre ki orada alkol bile<br />
satmıyorlar. Yasak! Kentucky, Elizabethtown'daki en heyecanlı<br />
olayın her sene düzenlenen ulusal kahramanlar festivali olduğunu<br />
biliyor muydunuz? Bunlar böyle Amerika kıtasına ilk ayak<br />
basan göçmenler gibi giyinip bir aşağı bir yukarı yürürlermiş kasabada,"<br />
dedi Barsam, umutsuz bir yakarıyla Tann'nın dikkatini<br />
çekmek istercesine ellerini havaya kaldırarak. "Sonra da General<br />
George Armstrong Custer'la buluşmak üzere şehir merkezine yürüyüp<br />
orada kahramanlık sarkılan söylerlermiş! En büyük eğlence<br />
anlayışları bu olan insanlardan bahsediyoruz."<br />
"Bu yüzden de daha en başta onunla evlenmemen gerekirdi,"<br />
dedi Dikran Dayı hafiften kıkırdayarak. Bütün öfkesi akıp gitmişti<br />
artık; en sevdiği yeğenine yanm saatten fazla küs kaldığı görülmemişti<br />
ki.<br />
"Kendinizi bir kerecik olsun Rose'un yerine koymaya çalışsanız,<br />
kızcağızın neler çektiğini anlarsınız. Sen tut minnacık bir kasabada<br />
dünyaya gel, annen baban hırdavat dükkânı işletsin, senelerce<br />
çıkma oradan ve dışarıya adım atar atmaz git bir Ermeni'ye<br />
âşık ol. Daha ne olduğunu anlayamadan bu deli sülalenin içinde<br />
buldu kendini. Biz de kolay insanlar değiliz hani. Bize ayak uyduramayanın<br />
vay haline. N'apsın Rose! Altüst oldu tabii."<br />
"Valla Rose da bizim için kolay değildi," diye karşı çıktı Varsenig<br />
Hala, çatalını köfteye batırmadan önce kardeşine doğru sallayarak.<br />
Annesinin aksine onun iştahı her daim yerindeydi ve her<br />
gün tükettiği yiyecek miktarının yanı sıra daha yenilerde ikiz be-<br />
bekler doğurmuş olmasına rağmen bu kadar ince kalabilmesi ancak<br />
mucize eseri olabilirdi. "Pişirmeyi bildiği yegâne yemeğin o<br />
korkunç kuzu butlan olduğu düşünülürse! Evine her geldiğimizde<br />
o kirli önlüğü takıp et kızartırdı."<br />
Barsam hariç herkes güldü.<br />
"Ama hakkını vermek lazım," diye devam etti Varsenig Hala,<br />
dinleyicilerinin desteğinden memnun. "Sosu arada sırada değiştirdiği<br />
oluyordu. Bazen Baharatlı Tex-Mex sosuyla, bazen Kremalı<br />
Çiftlik sosuyla yerdik etimizi... Kannın mutfağında çeşitten<br />
geçilmezdi!"<br />
"Eski kansı!" diye düzeltti Zaruhi Hala.<br />
"Ama siz de ona az yapmadınız," dedi Barsam, kimseye bakmadan,<br />
"hatırlarsanız öğrendiği ilk Ermenice kelime odar'dı."<br />
"Ne yani odar değil miydi," diye öne eğildi Dikran Dayı, yeğeninin<br />
sırtına bir şaplak indirdi. "Odar olduğuna göre neden<br />
odar demeyelim?"<br />
"Ama hatırlatınm," dedi Barsam. "Bu ailede kimileri bu lafı<br />
iyice abartmıştı. Odar aşağı, odar yukan. El kızısın, bugün var<br />
yarın yoksun, demediniz mi zavallıya? Sen gidicisin, biz kalıcıyız<br />
demediniz mi?"<br />
"Aman dedikse dedik, ne var ki bunda?" diye somurttu Varsenig<br />
Hala, üzerine alınarak. "Yalan mı, öyle de oldu işte. Kardeşten<br />
ötesi var mı? Bir Rose gider, bir Rose gelir. Ama insanın bacısı<br />
ölene kadar kalır hayatında."<br />
Bu lafın ardından üç kız kardeş dönüp aynı anda şefkatle kanşık<br />
bir muziplikle baktılar Barsam'a, "tekne kazıntısı" küçük<br />
kardeşlerine.<br />
"Bu kadar şaka yeter!"<br />
Konuşan Şuşan Çakmakçıyan'dı. Sözleri anında tesir yaptı.<br />
Sustular. Güneş batmış, içerideki ışık azalmıştı. Masadakilerden<br />
biri kalkıp kristal avizeyi yaktı.<br />
"Armanuş'un zarar görmesine engel olmalıyız, önemli olan<br />
bu," dedi Büyükanne Şuşan alçak bir sesle, yüzündeki sayısız çizgiyle<br />
ellerindeki ince, morumsu damarlar çiğ beyaz ışığın altında