21.11.2014 Views

Nasıl - Kitabxana

Nasıl - Kitabxana

Nasıl - Kitabxana

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

"Sıkıntı," dedi Alkolik Karikatürist sigarasının dumanını üfleyerek,<br />

"İç Sıkıntısı". Kafe Kundera'da havalandırma sistemi baca<br />

gibi sigara içen müşterilerin hızına yetişemediğinden, ortalığı<br />

duman basmıştı. Karikatüristin ince dumanı da masanın üzerinde<br />

asılı duran duman tabakasına katıldı.<br />

Masada sigara içmeyen tek kişi Gizli Gay Köşe Yazarı'ydı.<br />

Dumanın kokusundan nefret ederdi. Her gün eve gittiğinde Kafe<br />

Kundera'nın berbat kokusundan kurtulmak için hemen giysilerini<br />

çıkarır, banyoya koşardı. Yine de vazgeçemiyordu bu mekândan.<br />

Hem bu hercai arkadaşlık grubunun parçası olmaktan hoşlandığı,<br />

hem de gizliden gizliye Alkolik Karikatürist'e abayı yaktığı için<br />

devam ediyordu buraya gelmeye.<br />

Gizli Gay Köşe Yazan'nın Alkolik Karikatürist'le fiziksel bir<br />

yakınlık istediği yoktu. Onu çıplak düşünmek bile tüylerinin diken<br />

diken olmasına yetiyordu. Yok cinsellik değildi istediği, öyle diyordu<br />

kendine, ruhların kardeşliğiydi bu. Ruhsal bir bütünleşme<br />

istiyordu. Hoş, ha ruhsal olmuş ha cinsel, iki büyük engel vardı<br />

önünde. Birincisi Alkolik Karikatürist katı bir heteroseksüeldi ve<br />

değişme şansı pek azdı. İkincisi Asya denen şu suratsız kıza tutulmuş<br />

gibiydi -kızdan başka herkes farkındaydı bu vahim durumun.<br />

Bu yüzden de Gizli Gay Köşe Yazan, Alkolik Karikatürist'le ilişki<br />

yaşamak gibi bir umut beslemiyordu. Sadece onun yakınında<br />

olmak istiyordu. Karikatürist bardağa ya da kül tablasına uzanırken<br />

ne zaman kazara eline ya da omzuna değecek olsa aniden<br />

ürperirdi. Yine de onunla ya da başka bir erkekle asla ve kafa ilgilenmediğine<br />

herkesi ikna etme kaygısından ötürü, zaman zaman<br />

Karikatürist'e mesafeli hatta kötü davrandığı, durduk yerde<br />

düşüncelerini aşağıladığı da olurdu. Karmaşık bir hikâyeydi bu.<br />

"Sıkıntı," diye tekrarladı cafe lattesini kafasına diken Alkolik<br />

Karikatürist. "Dinmeyen geçmeyen iç sıkıntısı hayatlarımızın<br />

özetidir. Günbegün bezginliğe batıp çıkarız. Kendi kültürümüzle<br />

kendi halkımızla travmatik bir karşılaşmadan korktuğumuz için<br />

bu tavşan deliğine tıkıldık kaldık. Batılılar da zannediyor ki. Doğu<br />

ve Batı Medeniyetleri arasında bir kültür uçurumu var. Keşke<br />

bu kadar kolay olsa! Gerçek medeniyet uçurumu Türkler ile<br />

Türkler arasındadır. Bizimle onlar arasında. Her tarafımız magandalar,<br />

hödükler ve köylülerle sarılmış. Biz de bunun tam ortasındayız,<br />

bir avuç kültürlü şehirli eski komşularımızı özlüyoruz. İstanbul<br />

Ermenilerini, Rumlarını, Yahudilerini... onun yerine Anadolu<br />

köylüleriyle komşuluk etmek durumundayız. Nereye kaçacağımızı<br />

şaşırdık. Sıkıştık. Bütün şehri ele geçirdiler."<br />

Bir an için sustu. Bir alay insanın taşla sopayla üzerlerine saldırmasından<br />

korkuyormuş gibi yan yan pencereye baktı.<br />

"Sokaklar onların, meydanlar onların, vapurlar onların. Bütün<br />

açık alanlar onların. Belki bir-iki yıla kadar bu kafe bize kalan<br />

tek yer olacak. Kurtarılmış bölge! Her gün onlardan kaçmak<br />

için buraya sığmıyoruz. Tanrı bizi kendi halkımızdan korusun!"<br />

"Şiir gibi konuşuyorsun," dedi Olağanüstü Yeteneksiz Şair.<br />

Olağanüstü yeteneksiz bir şair olduğundan etrafındaki her şeyi<br />

şiire benzetmek gibi bir huyu vardı.<br />

"Tıkılıp kaldık. Sıkıştık burda. Bir tarafta mağrur laikçi modernistler<br />

konumlanmış. Burunlarından kıl aldırmazlar, tek bir<br />

eleştiri yapamazsın. Orduyla devletin yansı onlann arkasında.<br />

Öte tarafta muhafazakâr gelenekçiler, Osmanlı mazisine hayran,<br />

onlar da atalanna laf ettirmez, eleştiri kaldırmaz. Halkla devletin<br />

geri kalanı onlann arkasında. Ee, bize ne kalıyor?"<br />

Sigarayı solgun, çatlak dudaklan arasına geri koydu ve tekrar<br />

konuştuğunda eline almayı unuttu. "Modernistler ilerlememizi<br />

söylüyor ama onlara inancımız yok. Gelenekçiler geri gitmemizi<br />

söylüyor ama onlann ideal düzenine geri dönmek de istemiyoruz.<br />

İki taraf arasında tost olmuş vaziyetteyiz! Nereye kaçabiliriz?<br />

Azınlık bile değiliz. Keşke BM Sözleşmesinin koruması altındaki<br />

etnik bir azınlık filan olsak. En azından o zaman bazı temel haklanmız<br />

olurdu. Ama nihilistler, pesimistler ve anarşistler azınlıktan<br />

sayılmıyor. Oysa esas bizim soyumuz tükenmekte. Sayımız<br />

her geçen gün azalıyor. Daha ne kadar hayatta kalacağız?"<br />

Kimse cevap vermedi bu soruya, kimse üzerine alınmadı.<br />

Uçucu bir sessizlik çöktü üzerlerine, masanın üzerinde asılı du-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!