You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
tıktan nasibini almamıştı. Neredeyse bulaşıcı bir akıl-mantık-dışılık<br />
hüküm sürüyordu bu çatı altında. Bunları gözlemledikçe Asya<br />
asla akılcı, analitik zihnin yolundan sapmayacağına dair söz<br />
üstüne söz vermişti kendi kendine. Katiyen onlar gibi mantıksız<br />
olmayacaktı. On dokuz yaşma vardığında Asya kendi kişiliğini ve<br />
bağımsızlığını kanıtlama ihtiyacıyla öylesine yanıp tutuşuyordu<br />
ki, en ağulu kavgalara tutuşacak, en olmadık isyanlara kalkışacak<br />
hale gelmişti. Şimdi pasta konusundaki itirazını sert bir biçimde<br />
dile getiriyorsa, hiddetinin ardında işte böyle bir süreç vardı:<br />
"O salak pastadan istemiyorum artık!"<br />
"Çok geç küçük hanım. Yapıldı bile," dedi Banu Teyze, yeni<br />
açtığı Tarot falı üzerinden Asya'ya aceleci bir bakış fırlattı. Bundan<br />
sonraki üç kart olağanüstü iyi gelmezse masadaki fal fesada<br />
ve karışıklığa alametti. "Ama bilmiyormuş gibi davran yoksa anneciğin<br />
üzülür. Sürpriz olsun!"<br />
"Bu kadar malum bir şey nasıl sürpriz olur?" diye söylendi<br />
Asya. Galiba bu da Kazancı ailesinin genlerinden gelen bir özellikti.<br />
Her türlü saçmalığı "olası" görebiliyordun bu evde. "Her sene<br />
aynı pastayı yiye yiye gına geldi. Akıbetimi bilmek için müneccim<br />
olmak gerekmiyor."<br />
"Bu evde müneccimliğe soyunan tek kişi benim, sen değil,"<br />
dedi Banu Teyze göz kırparak.<br />
Bu doğruydu, en azından bir ölçüye kadar. Seneler boyu geleceği<br />
görme yeteneğini geliştiren Banu Teyze artık eve müşteri<br />
kabul etmeye ve bundan para kazanmaya başlamıştı. Bir falcının<br />
İstanbul'da efsane olması işten bile değildi. Ezkaza şansın yaver<br />
gidip de birine baktığın falın doğru çıkması yeter de artardı bile.<br />
Bir de bakmışsın o kişi önüne gelene anlatmış bunu, üstelik bir<br />
numaralı müşterin olmuş. Rüzgârın ve martıların yardımıyla yayılıyor<br />
olmalıydı bu tür haberler. Yoksa nasıl açıklamalı epi topu<br />
birkaç haftada müşterilerin kapıda kuyruk oluşturmasını? Banu<br />
Teyze de falcılık sanatının basamaklarını hoplaya zıplaya tırmanmış,<br />
attığı her adımda daha meşhur olmuştu. Şehrin her yerinden<br />
akın ediyordu şimdi müşterileri; bakirelerle dullar, gençkızlarla<br />
dişsiz nineler, fakirlerle zenginler, evhamlarına kuruntularına gömülmüş<br />
kim varsa, kaderin onlara ne getireceğini öğrenmeye can<br />
atarak geliyordu buraya. Bir dolu soruyla çıkagelir, sorularına<br />
hem kısmi cevaplar bulmuş hem de yenilerini eklemiş vaziyette<br />
giderlerdi. Kimi müşteriler minnettarlıklannı ffade etmek için ya<br />
da kadere rüşvet verme umuduyla büyük paralar öderdi ama aralarında<br />
tek kuruş olsun vermeyenler de Vardı. İstedikleri kadar çeşitli<br />
olsunlar, müşterilerin bir ortak noktası vardı: İstisnasız hepsi<br />
kadındı. Banu Teyze kendini kâhin ilan ettiği gün, ne olursa olsun<br />
asla erkek müşteri almamaya yemin •etmişti.<br />
Bu süre zarfında görünümünden başlayarak pek çok şeyi köklü<br />
bir değişimden geçmişti Banu Teyze'nin. Falcılık kariyerinin<br />
başlangıcında, özensizce omzuna atılmış, nakışlı alacalı şallarla<br />
gezerdi evin içinde. Çok geçmeden şalların yerini kaşmir etoller,<br />
onun yerini paşmina atkılar, onun yerini gevşek bağlanmış ipek<br />
türbanlar almıştı, hep kırmızı tonlarında. Sonra Allah bilir ne zamandır<br />
gizliden gizliye düşündüğü bir karan ilan edivermişti aniden:<br />
Maddi ve dünyevi her şeyden elini eteğini çekecek, kendini<br />
tümüyle Yaradan'ın hizmetine adayacaktı. Nihayet bu uğurda bir<br />
nedamet devresi geçirmeye ve eskiden dervişlerin yaptığı gibi bütün<br />
dünyevi kibirleri terk etmeye hazır olduğunu ilan edecek kadar<br />
ileri gitmişti.<br />
"Senden derviş merviş olmaz, kendine gel abla," demişti kız<br />
kardeşleri hep bir ağızdan, Kazancı ailesinin şeceresinde eşi menendi<br />
duyulmamıştı şıhlann şeyhlerin. Bu tuhaflıktan onu vazgeçirmeye<br />
kararlıydılar. Bu niyetle üçü birden itirazlarını saymışlardı,<br />
her biri olabildiğince ikna edici bir üslup ve sesle.<br />
"Farkındaysan dervişler çuval ya da kaba yünden mintanlar<br />
giyerlermiş, kaşmir şallar değil," demişti Çevriye Teyze, kız kardeşler<br />
içinde en kasvetlisi en gamlısı.<br />
Giysilerinden rahatsız olan Banu Teyze tedirginlikle yutkunmuştu<br />
bu itiraz karşısında.<br />
"Üstelik dermişler ya keçe ya saman üzerinde yatarmış, senin<br />
gibi kuş tüyü ortopedik yataklarda değil," diye destek çıkmıştı