21.11.2014 Views

Nasıl - Kitabxana

Nasıl - Kitabxana

Nasıl - Kitabxana

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Çevriye Teyze uzmanlık alanını konuşturma gayretiyle. "Tarihin<br />

akışını tersine mi çevirmeye çalışıyorsun? Çıkar şunu kafandan!"<br />

Ama Banu Teyze Nuh demiş peygamber dememiş, türbanını<br />

çıkarmamıştı. Kendini kâhin ilan etmesi bile bu başörtüsü meselesi<br />

kadar şaşırtıp alt üst etmemişti aile fertlerini.<br />

Tıpkı görünüşü gibi kafasının içi de ani bir dönüşüme uğramıştı<br />

Banu Teyze'nin. İlk başlarda sadece kahve falına bakıyordu<br />

ama zamanla yeni ve hiç de geleneksel olmayan teknikler uygulamaya<br />

başlamıştı, Tarot kartlarının yanı sıra kuru fasulye taneleri,<br />

bozuk paralar, tespih boncuklan, kapı zilleri, taklit inciler, gerçek<br />

inciler, okyanus çakıllan gibi akla hayale gelebilecek her türlü şeyi<br />

"okuma" yeteneğine sahipti artık. Herhangi bir şeyi kullanabilirdi,<br />

yeter ki paranormal âlemden haber getirsin. Bazı bazı Banu<br />

Teyze omuzlarına dönüp konuşmaya başlar, adeta omuzlanyla hararetli<br />

bir sohbete girişirdi. İddia ettiğine göre iki adet cin vardı<br />

omuzlarında; iyi olan sağında, habis olan solunda. İkisinin de<br />

isimlerini bildiği halde asla yüksek sesle telaffuz etmezdi. Onun<br />

yerine birine Şekerşerbet Hanım, diğerine de Ağulu Bey derdi.<br />

"Madem habis bir cin var sol omzunda ne demeye alaşağı etmiyorsun<br />

yaratığı?" diye sormuştu Asya bir keresinde en büyük<br />

teyzesine.<br />

"Çünkü insanın hayatında öyle anlar gelir ki iyilik de yetmez<br />

iyiler de. Kötülerin yardımına ihtiyaç duyuverirsin," olmuştu aldığı<br />

cevap.<br />

Asya boş boş bakmıştı ona. "En büyük teyzem olarak bana<br />

örnek olman gerekmiyor mu? Sen de tutmuş zaman zaman kötülere<br />

ihtiyacımız var diyorsun. Bizim evde her şey ters valla!"<br />

"Sen ne dersen de," demişti Banu Teyze, dikkatlice yeğenine<br />

bakarak. "Bu dünyada öyle habis şeyler vardır ki, Allah muhafaza,<br />

yüreciği tertemiz insanların bunlardan hiç haberi yoktur. İsabet,<br />

varsın bilmesinler zaten, bilseler iyi kalamazlardı, değil mi ya?"<br />

Asya başıyla onaylamaktan kendini alamamıştı. Hem Johnny<br />

Cash'in de bu fikre katılacağını hissediyordu.<br />

"Ama eğer bir kötülük madenine düşmüşsen, sağın solun ne-<br />

casetle kuşatılmışsa, ya da görülecek bir hesabın varsa, o iyi kalpli<br />

insanlar derman olamaz yarana. İyilerden yardım isteyemezsin."<br />

"Onun yerine kötü cinlerden mi yardım alacağımı söylemeye<br />

çalışıyorsun?" diye karşılık vermişti Asya.<br />

"Belli mi olur?" demişti Banu Teyze başını bilgiç bilgiç sallayarak.<br />

"Hoş gönül ister ki asla mecbur kalmayasın kötünün yardımına.<br />

İnşallah lüzum duymazsın. Ama velev ki duydun, o zaman<br />

sana kötü bir cin gerek."<br />

Bir daha konuşmamışlardı bu mesele hakkında. İyilerin aczi<br />

ve kötülüğün gerekliliği teması anlık bir sapma olarak kalacaktı<br />

aile sohbetlerinin tutanaklannda.<br />

Yakın zamanlarda Banu Teyze sık sık değiştirdiği fal tekniklerini<br />

bir kez daha yenileyip kavrulmuş fındık okumaya başlamıştı.<br />

Kuzinede özenle kavurduğu fındıklann çıtırtılanndan ahbar-ı<br />

gayba dair türlü türlü mânâlar devşiriyor, tabiatın ve kâinatın fındıklar<br />

aracılığıyla ona sırlarını fısıldadığını iddia ediyordu. Gaybı<br />

bilen yalnızca Allah'tır düsturuna hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek<br />

için öğrendiklerini açık açık ifşa etmek yerine, perdeli ve<br />

sırlı ihbar etmekteydi.<br />

O.ne derse desin, Kazancı ailesi bu işitilmemiş icadın kökeninde<br />

Banu Teyze'nin iştahının yattığından şüpheleniyordu.<br />

Muhtemelen fala bakarken arada avuç avuç fındık götürüyordu.<br />

Kahve telvesine bakmaktan daha leziz, bir yöntem olduğu kesin!<br />

Ailenin ortak inancı buydu. Başka herkesin farklı yorumlan vardı.<br />

İstanbul'da dolaşan rivayetlere bakılırsa, pek mübarek bir kadın<br />

olduğundan muhtaç müşterilerinden para talep etmiyor, ona<br />

sadece bir avuç fındık getirmelerini istiyordu. Fındık onun alicenaplığının<br />

ve hakikatşinaslığının simgesi halini almıştı. Neticede<br />

bu tekniğin tuhaflığı şöhretine şöhret katmıştı. "Fındık Ana" diyorlardı<br />

ona.<br />

Zelil cinler, kavrulmuş fındıklar... Asya Kazancı zaman içinde<br />

büyük teyzesinin her türlü tuhaflığına alışmış olsa da kabullenmekte<br />

zorlandığı bir şey vardı hâlâ: ismi. "Banu Teyze"nin "Fındık<br />

Ana"ya dönüşmesini kabul etmek imkânsızdı, bu yüzden de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!